10.03.1987 tarihli kupürü indirmek için tıklayınız.
Transkript
10.03.1987 tarihli kupürü indirmek için tıklayınız.
ZAMAN | , 10 Mart Sah i i I X e n d i m i tanıtmak ıstıyoI V r u m ç ü n k ü b e n i m ha yatım ıkı ayrı b ö l ü m e ayrılır, is lâmiyet'e g e r e k t i ğ i ş e k i l d e adanmadan ö n c e , y a n i , g ö r ü nüş olarak d ü n y e v i , tıtraten Müslüman o l d u ğ u m z a m a n v e sonrası, İslâmiyete g e r ç e k t e n kendimi a d a d ı ğ ı m z a m a n . H e m görünüş h e m d e içten adadığım z a m a n . P Eğer, kimlik kartımı s u n a caksam şöyle diyebilirim: İs mim Safinaz M u h a m m e d Kâzım, 1937 d o ğ u m l u y u m , 1959 Kahire Üniversitesi'nden mezun oldum, 1 9 6 6 ' d a , A B D ' den master d e r e c e m i a l d ı m , konu: tiyatro. 1 9 7 2 ' y e k a d a r , yani, H a c ' c a k a d a r m ü s l ü m a n giysileri g i y m i y o r d u m . H e r z a 'man için m ü s l ü m a n d ı m , a m a Batılılaşmaya t ü m ü y l e açıktım, Batı kültürüne açıktım, ç ü n k ü ben bu kültürün saldırısına u ğ rayan kuşaktanım. B e n i m k u şağım Batı m o d e l i n e g ö r e ta nımlanacak, o n a g ö r e f o r m ü le edilecekti. Batı kadınını tak lit edebildiğimiz s ü r e c e başa rılıydık, kabul görüyorduk, hoş tuk. M ü s l ü m a n kimliğinizden ne kadar uzaklaşmışsanız o kadar iyiydiniz. B e n i m kuşa ğım bu tuzağın farkına v a r a madı. Yakın z a m a n a k a d a r far kına v a r a m a d ı . B i z şimdi k e n dimizi d ü n y a n ı n her tarafında ki genel islâm uyanışının bir parçası kabul e d i y o r u z . Hatta, Türkiye'deki uyanışın bile. ? Türkiye'ye bir devlet olarak ne o l d u y s a , b i z e d e , bireyler olarak-aynı şey o l d u . T ü m ü y l e değişmemiz istendi. D e ğ i ş m e derken Batılılaşmadan bahset mek istiyorum. Şimdi, b e n i m müslüman bakış a ç ı m d a n b u korkunç v e vahşiyane bir işgal dir. İslâmiyet'i u n u t m a k d u r u mundaydık, kimliğimizi kaybet mek d u r u m u n d a y d ı k . B u tabii uluslararası s i y a s i t o p l u m u n kuyruğuna takılmak d e m e k t i . Bir z a m a n l a r , hatta yakın z a m a n d a , O s m a n l ı hilafetinin e n zayıf o l d u ğ u z a m a n d a bile bi zim m ü s l ü m a n l a r olarakbir ye... rimiz v a r d ı , uluslararası siyasi t o p l u m d a s a n d a l y e m i z vardı. Hilafetten s o n r a b u yerimizi kaybettik." "1926'dan s o n r a mı de mek i s t i y o r s u n u z ? " " E v e t , a m a , aslında b u n dan önce. Resmi olarak 1925-1926'dır. O z a m a n d a n s o n r a m ü s l ü m a n bireyler ola rak Batıya m u h a t a p olmak d u r u m u n d a kaldılar. T e k tek dev letler olarak m u h a t a p o l m a k d u r u m u n d a kaldılar. Böylece, darbeler etkili oldu. Bir z a m a n lar Osmanlı i m p a r a t o r l u ğ u ' n a ait yerler Avrupalılar tarafından b ö l ü n d ü v e paylaşıldı. B i z müslümanlar d a bireyler olarak ele alındık v e y e n i bir f o r m ü l e göre y e n i d e n kalıba d ö k ü l d ü k . Tabii, b ü t ü n bunlar g e r ç e k : leştirilirken, bizlere söylenmi yordu. Saldırının pek ç o k mas kesi, oyunu vardı. M o d e r n i z a s yon gibi, ç a ğ d a ş l ı k g i b i , bilim sellik gibi, pratiklik gibi, gibi, gi bi... B u yüzyılın başlangıcın dan beri, bizi İslâmiyetten ayır m a y a kalktıklarından b u y a n a hiçbir şey kazanamadığımızı tersine herşeyimizi kaybettiği mizi g ö r ü y o r u z . B i z A v r u p a ol madık, b i z e söz verildiği gibi ilerlemedik, tersine, k e n d i m i z i • geliştirebileceğimiz, k e n d i m i z i kendimizden bulacağımız bü tün unsurları kaybettik. S o n r a , bireyler olarak keşfettik ki, ör neğin, Filistin'in başına g e l e n bizim d e başımıza gelmişti. B i • reyler olarak d a kolonileştirilmiş, işgal edilmiştik v e b e n i m içimde bir başkası v a r d ı . O ben değildim. Y a l a n söylüyor dum, iki yüzlülük e d i y o r d u m . İçim tümüyle m ü s l ü m a n d ı , dış görünüşüme bakarsanız, sözde-Avrupalıydım, sözdeAmerikalıydım, sözdekendimden başka herşeydim." " Ş u n u s o r m a k isterim. İçimde g e r ç e k t e n m ü s l ü mandım d i y o r s u n u z , b u s a hiden b ö y l e m i y d i , y o k s a müslüman o l m a y ı da ö ğ r e n diniz m i ? " "Hayır, g e r ç e k t e n m ü s l ü mandım. D u a e d i y o r d u m , na maz kılıyordum, İslâm'ın t ü m gereklerini yerine getiriyordum ama.." "Amerika'dayken bile?" " A m e r i k a ' d a y k e n bile. A s lında b u r a d a bir p a r a d o k s var Amerika b a n a k e n d i islâm'ım dan ne kadar u z a k o l d u ğ u m u farketmemde y a r d ı m c ı o l d u . ' Bana islâm'a g e n d ö n m e m gerektiğini farkettırdı.'' " A m e r i k a ' n ı n b ö y l e ters bir etkisi o l a b i l e c e ğ i n i bili yorum." " Ö n yargıları, milliyetçilikle ri, 'ne y a p a r s a n y a p bizim bir parçamız olamazsın.çünkü biz üstünüz! biz başkayız havaları.' Siz, hayır, b e n sizin bir parçanızım d e s e n i z d a h i c e v a p ' h a yır değilsin' derler. Kelimeler le değil hareketleriyle, onların bir parçası olmadığımızı a n l a tırlar. Peki, eğer onların bir par- I DÜNYA 1987 beş m îî SI — A L E V ALATLI ın ım: ( İslâm uyanışının bir parçasıyım çası d e ğ i l s e m , neyim b e n ? " " S a f i n a z h a n ı m , bana mı ö y l e geliyor, y o k s a bu tep kinizde kişisel narsisizmini zin izlerini g ö r e b i l i y o r mu yum?" " N a r s i s i z m ? Hayır, hayır, bir tek S a f i n a z ' d a n bahsetmi yorum. B u bir şoktu, narsisizm den b a ş l a m a s a d a şoktu. Kişi sel v e k a r s o r u n u . Narsisizmle v e k a r arasında fark vardır. Narsisist olanlar onlardır. Avru pa medeniyeti narsisistik bir medeniyettir. Narsisistik kültür dür. S a d e c e kendilerini düşü nürler. Kendilerine u y m a y a n birileri v a r s a , onların insanlıkdışı o l d u ğ u n a karar verirler. Aşağılık olduklarına, insan-altı o l d u ğ u n a karar verirler. B i z e niye böyle diyorlar di ye d ü ş ü n m e y e başladığımızda c e v a p bulamadık. Büyük bir kültürümüz, büyük bir dinimiz, b ü y ü k değerlerimiz vardı. Bizi bu d u r u m a ne getirdi? Gördük ki, biz kendimizi bu hale ken dimiz getirdik. Çünkü kim oldu ğ u m u z u unuttuk. Bir köpek, kedi o l m a y a çabalasa, kedi olabilir mi? Bir k a r g a hikâyesi vardır. Bilirsiniz k a r g a çok çir kindir ve garip bir yürüyüşü vardır. Bir g ü n bu karga zıpla yarak yürüyen küçük bir bülbül görür. Ç o k beğenir ve bülbül olmak sevdasına kapılır. Bül bülü taklid e t m e y e çalışınca, ağır v ü c u d u o n a yardım et mez. Böylece garip garip yü rümeye başlar. B u hikâyenin değeri şuradadır. Eğer kendi nizi olduğunuz gibi kabul edip, kendi temellerinizin üzerine in şa etmezseniz, kendinizi ken dinizden başlayıp geliştirmezseniz, benim rengim budur, saçımı sarıya boyarsam ç o k çirkin olacağım. Allah'ım beni böyle yarattı, siyah saçlı olmak için yarattı, müslüman olmak için yarattı diye düşünüyor sam, o z a m a n , islâm'ın ne ol d u ğ u n u bilmek zorundayım. Böylece, islâm'ı unuttuğumu zu farkettik. Biz müslüman d o ğ m u ş t u k , gereklerini yerine getiriyorduk. A m a , kendimi sorguladığım z a m a n namazı mın otomatik olduğunu, orucu m u n otomatik o l d u ğ u n u , asla derine inmediğimi, olayların özünü kavramaya çalışmadığı mı keşfettim. Durmak, düşün mek zorundaydım. • "Geçmiş hayatımı silmek, iki yüzlülük etmeksizin gerçek bir müslüman olmak istediğimi anladım. Ya, İslâmı gerçekten anlayacak, kelimenin anlamı gereğince Allah'a teslim olacaktım, yada, İslâmiyetin bazı unsurları ile hemfikir değilsem, o zaman müslüman olmaktan toptan vazgeçecektim. İslâm'ın bana yardım ettiğini, beni sardığını farkettim. Eğer, müslüman doğumlu olmasaydım, yine de müslüman olurdum. Yeniden doğduğumu hissediyorum." lâm'a nasıl döneceğimiz, bel ki bu d ö n e m d e bize faydalı o l du, ama, artık onunla aynı fikir de değilim. Belirli bir d ö n e m de gerçekten benim başımdan geçen bazı şeyleri anlatıyordu. Hac benim bilinçlenmeme, okumama, yoğunlaşmama ne den oldu. Ayrıca, Allah'ın yar dımıyla kendimi arındırmam gerektiğini hissettim. Geçmiş hayatımı silmek, iki yüzlülük et meksizin gerçek bir müslüman olmak istediğimi anladım. Y a , islâm'ı gerçekten anlayacak, kelimenin anlamı gereğince Al lah'a teslim olacaktım, ya d a , islâmiyetin bazı unsurları ile hemfikir değilsem, o zaman müslüman olmaktan toptan vazgeçecektim, islâm'ın b a n a yardım ettiğini, beni sardığını farkettim. Eğer, müslüman do ğ u m l u olmasaydım, yine d e müslüman olurdum. Y e n i d e n doğduğumu hissediyorum. A r a p ç a ' d a , "İslâmiyet'i yeni den k u c a k l a m a " deriz. Sanki d a h a önce müslüman değilrnişim gibi.Kabe'nin önünde dur d u m ve islâmiyet'i yeniden ku cakladım. 'Eşhedü enlâ ilâhe illâllah' dedim, (Safinaz Kâzım b u r a d a ağlamaya başladı) sanki, sanki d a h a ö n c e d e n müslüman değildim. Allah'ın ç a ğ d a bir müslüman olarak sorumluluklarımı yerine getir mek z o r u n d a y d ı m . Bizim iki savaşımız var. ilki, küfr savaşı ve islâmiyet sava şı. Bunlar birbirlerinden kesin likle farklıdırlar. Küfr savaşını başlatan onlardır. Savunanlar bizler olacağız. A m a , m a ğ l u p bir ruhla değil. Muzaffer bir ruhla, Allah'ın bize verdiği ruh la, islâmiyet'i muzaffer bir ruh la tartışmak, savunmak zorun dayız, islâmiyet'in bir " g e r e k l i l i k " olduğunu, islâmi yet'in üstün olan din olduğunu, ç ü n k ü Hak dini olduğunu sa vunmak zorundayız. Hac'ın bir b ö l ü m ü n d e şeytan taşlarsınız. Ben bu taşlamayı büyük he vesle yaptım. Tabii, üç kere ye di taş atarsınız. Allah'ın önün de nerede şeytan görsem taş lamaya yemin ediyordum. B u şeytan ister benim içimde, is ter dışımda olsun, ister siyasi, ister basit bir şeytan olsun.. İs ter insan ister cin kılığında ol sun... işte bu nedenle... H a c ' ca gittiğim z a m a n müslüman giysilerini giymeyi plânlamıyor dum. Geri d ö n d ü ğ ü m d e , ilk yapmam gerekenin bu oldu ğunu hissettim, islâm'ın bayra ğını kaldırmak, ilân etmek ge rektiğini hissettim. Bu basit bir likle suçlandığım için hapsedil dim. Amaç İslâmiyet olduğu halde! (kahkahalar). "Demek sizi komünist bellediler?" "Evet, herşeyi müdafaa ediyordum. Tabii, bir entellektüel olarak, tiyatro kritiği olarak, ortamım kültürdü. Kim kültürel açıdan birşey söylese, tavrımı belli ediyordum. Çünkü, kültür le politika birbirlerinden ayrıl maz bir bütündür. Özgür dü şünceye karşı kim çıkarsa, be nim düşüncelerimi açıklama ma kim enge! olursa tavrımı koyuyordum. Böyle olunca, geri döndüğümde önce yaz m a m a engel olmak istediler. Safinaz'ın ismi hiçbir yazılı mal z e m e d e yer almayacak diye emir var." "Bundan ö n c e çok yazı yor muydunuz?" "Evet, tabii. 1 9 5 5 ' d e gaze teciliğe başladığımda henüz öğrenciydim. 1 9 6 0 ' d a Ameri ka'ya gitmeden ö n c e iyi tanı nan bir gazeteciydim. Ameri ka'dan dönünce, ünlü bir haf talık dergide tiyatro eleştirme ni olarak y a z m a y a başladım. Beş yıl içinde, çok çok iyi bili nen bir isim yaptım. S a d e c e edebi eserlerin eleştirisini yapı yordum, a m a kalemim kuvvet liydi. B a n a 'militan eleştirmen' diyorlardı. Ü n ü m ü n doruğundayken, senin yazmanı yasak lıyoruz dediler, ismime suikast yapmayı plânlıyorlardı. Öldür^ meyi plânlıyorlardı, çünkü, bi liyorsunuz, eğer bir gazeteciyseniz ve dört yıl yazmazsanız, herkes unutur sizi. N e bir kitap, ne bir yazı y a z m a m a izin ver diler, ismim tümüyle silinecek ti. B u n u oniki yıl süreyle yaptı lar, ismim, cezaevi mahkûmla rının listelerinden başka hiçbir yerde görünmedi, ismim poli sin postalama listesındeydi. Ne 1 9 6 6 - 1 9 7 2 " y e kadar dü ş ü n m e d ö n e m i geçirdim. Bu d ö n e m d e m ü s l ü m a n giysimi g i y m e d i m a m a A r a p milliyetçisi o l d u m . Ç ü n k ü o zamanlar bu geçerliydi ve ben A r a p milliyet çiliğinin islâm'ımı vurgulayaca ğını d ü ş ü n ü y o r d u m . Bunun bir b a ş k a m a s k e o l d u ğ u n u , bir b a ş k a batılılık o l d u ğ u n u düşü nemedim. D a h a sonra bana bir yararı olmadığını farkettim. Özellikle, Nasır ın despotluğu altın d a , S a d d a m H ü s e y i n , H a f ı z E s a d gibi, Kaddafi gibi N a s ı r l a r ı n modelleri ile olma yacağını g ö r d ü m . B u insanlar İslâm'ı s a d e c e insanlara ulaş m a k için bir amaç olarak görü yorlar. Çünkü islâm insanlar ta rafından ç o k sevilir, insanları kapsar. B u , gerçeklerini yerine getirmeseler d e böyledir. Beni H a c kurtardı. 1972 O c a k . Herşeyden ö n c e o r a y a gitmek için bir ihtiyaç hissettim. Hac basit bir şey değildir. N a maz gibi değildir. Üzerinde ça lışmak ister. N e yapmanız ge rektiğini incelemeniz gerekir. Sanki doktora yapıyormuşsunuz g i b i . " " B u s ö y l e d i ğ i n i z i Hac konusunda Ali Şeriati ile ay nı d ü ş ü n c e l e r i paylaştığınız ş e k l i n d e alabilir m i y i m ? " " O kitabı bilmiyorum, oku madım S a d e c e " K e n d i n e Dö n ü ş ü n ü biliyorum." "Okumalısınız." "Ama Şeriatı bir başka şey dir. O bir d ö n e m d i r . " " Y a n l ı ş a n l a m a y ı n , eğer, o k u m u ş olsaydınız, söyle diklerinizi daha iyi anlayabi lirdim, o n u n için s o r d u m . " "İki kitabını o k u d u m , bu, ve " H z . M u h a m m e d ' ı n İlhamı", ikincisini b e ğ e n m e d i m . Her neyse. Ali Şeriati'nin sistemi, İs- pis edildim, ilki. 1973 Ocağın da, yedi ay yattım, hamiley dim. Sonra. 1975 Ocağında, kızım 14 aylıktı hâlâ emziriyor dum, s o n u n c u s u meşhur top lama, 1981 E y l ü l ü n d e , Sedat öldürüldüğü z a m a n . 88 gün kaldım. B u sürelerde müslü man giysileri giyiyordum, müs lümandım ve komünistlikle suçlandım. Komünist partisi kurmakla suçlanıyordum. B a na müslüman olmak şerefini bile bahşetmediler, ikili bir o y u n tezgâhlamışlardı. Beni komünistlerle beraber hapse derek, komünist olmadığımı bi len diğer mahsupların b a n a kötü davranmalarını sağlıyor lardı. Öte y a n d a n , komünist ilân e d e r e k müslümanların uzaklaşmasını sağlıyorlardı. B u g ü n bile kendi kavmim. " O komünisttir, A h m e t Raıf'le ne den çalışıyor, " d i y e şaşırıyor lar." " B i r a n için geri d ö n e b i lir miyiz? Tiyatro eleştir menliği nereden aklınıza geldi? Mısır gibi bir ülke için fazla ayrıcalıklı bir meslek seçimi değil m i ? " "Ben bir yazarım. Kısa hi kâyeler y a z m a y a kabiliyetim var. Meslek hayatıma kısa hi kâyeler, şiirler, e d e b i makale ler yazarak başladım. Hiçbir zaman düz bir gazeteci olama dım. Bir söyleşim bile edebi bir metin haline geliyor. Böylece. A m e r i k a ' y a gitme düşleri kur d u ğ u m zamanlar, '(o z a m a n A m e r i k a ' y a âşıktım) 22 yaşın daydım, kültürümü ve bilgimi geliştirmek zorundaydım. E h , Batıda bilgi nerede b u l u n u r ? " "Amerika'da?" " A m e r i k a ' d a . O zamanlar bizde iyi tiyatro eleştirmenleri olmadığını d ü ş ü n ü y o r d u m . " "Safinaz h a n ı m , tiyatro eleştirmenlerinin iyiliği bir yana, Mısır tiyatrosunun du rumu neydi? Niteliksel ve niceliksel olarak durumu neydi?" "Tiyatro vardı a m a pek iyi değildi, ancak, birşeyi iyiye gö türen eleştiridir. O z a m a n bir kültürel rönesansın peşindelerdi. italya'ya yönetmenler, Rus y a ' y a aktörler gönderildi, eği tilmeleri için. Beni kimse hıçbıryere göndermedi. Ben kendi kendimi götürdüm. Oto-stop yaparak gittim." "Ciddi o l a m a z s ı n ı z ! " "Hayır ciddiyim. Herşeyi zorladım." "Asi, öyle m i ? " "Evet. K i m s e n i n sözünü dinlemedim. Hayır, dediler, ama ben yapacağım d e d i m . Ne olursa olsun yapacağım. Ben bir avcıyım. Oto-stop ya pacağım d e d i m . Hayır, dedi ler. B e n yine yaptım. Amerika' ya oto-stop yaptım. N e w Y o r k ' a vardığımda üstümde bir " d i m e " d a n başka bırşey 1 1 \ "Üç kere hapis edildim. İlki, 1973 Ocağında, yedi ay yattım, hamileydim. Sonra, 1975 Ocağında, kızım 14 aylıktı hâlâ emziriyordum, sonuncusu meşhur toplama, 1981 Eylül'ünde, Sedat öldürüldüğü zaman. 88 gün kaldım. Bu sürelerde müslüman giysileri giyiyordum, müslümandım ve komünistlikle suçlandım. Komünist partisi kurmakla suçlanıyordum. Bana müslüman olmak şerefini bile bahşetmediler. İkili bir oyun tezgahlamışlardı. Beni komünistlerle beraber hapsederek, komünist olmadığımı bilen diğer mahpusların bana kötü davranmalarını sağlıyorlardı. Öte yandan, komünist ilan ederek müslümanların uzaklaşmasını sağlıyorlardı." ö n ü n d e b u n u ilân ederek, ' m u b â y a vererek, bu kelime yi biliyor musunuz, lütfen mubâyamı kabul e d i n " diye yal vardım, tövbe ediyorum, tövbe ediyorum, tövbe ediyorum' Bu üç yıl sürdü. B a n a sorumluluk yükleyeceğini biliyordum Be ni rahatlatacak değildi, hayır, mücadele vereceğimi hisset tim. Bırcıhad başlatacağımı bi liyordum. Öncelikle, kendimi işgalden kurtarmak, yabancı işgalinden kurtarmak ve bu şekilcilik olsa d a b c y l e y d Gö r ü n ü de oisa brşe> ifade eaer B a n a bir bayrak kaldırma gibi geldi B u . benim bayrağımın İslâm olduğunu bemm bu baya ğ a layık olmak zorunda oldu ğ u m u anlatıyordu Böyle yap m a s a y d ı n ıkı yüzlülük olacak tı. Böylece geri d ö n d ü ğ ü m d e siyası savaşımı başlattım. Attı ğım ner adım tümüyle Müslü man adım.yd' Bu nedenle H a c ' a a n sonra uç kere n a p s e oırd'm. A m a tabu. komunıst': r z a m a n ülkede şey olsa. ya da bir olay? seDep olmak iste seler, şunlar; şunları tutukladık' diyorlardı ve benim smım hep oradaydı İsmim sa dece bu zamanlarda gazetele re geçe^d " Ü ç kez hapis yattınız, öyle m i ? " S a d e c e tutuklanma Hü küm giymedim " "Yani sorgulamada mıy dınız?" Hayır, hayır U c kere he 1 yoktu (70 lira g o ) Tabı br de biletim vardı Sonra ben çalı şır, geçinirim oedım Garson luk yaptım, kasıyerlık yaptım Mısır sefaretinde sekreterlik ouiuncaya kadar geçınd-m O parayla d a borçlanm ooemeve başladım " B u d ö n e m d e Arap Bir liği ile ilişkiniz oldu m u ? " B^kaç ay sureyıe s e p e t e ' olarak çalıştım A ^ D Birliği nde O kadar odak ENES G HARMAN Neden olmasın? o r b a ç o v ' u n Sovyetler Birliği'nde yürürlüğe k o y d u ğ u a ç ı l m a politikasından e n fazla etkilenen g r u p l a r d a n biri d e , Batı'dakı S o v y e t o l o g l a r . Bir zamanlar, (Iran Devrimi sırasında) Batı d ü n y a s ı n d a her Farsça bilen nasıl iran uzmanı k e s i l d i y s e , şimdi d e , Pravda'yı sökecek k a d a r Rusça bilen her a k a d e m i s y e n , bir u z m a n sovyetolog o l u p çıkıyor. B u s o v y e t o l o g patlamasında, batılı iş çev relerinin artan e n f o r m a s y o n talebinin d e şüphesiz payı var. Özellikle çok-uluslu, d a h a d o ğ r u s u çok-uyruklu ticaret şir ketlerinin s o r d u ğ u ' b u açılma bizi d e içine a l a c a k kadar genişleyebilir m i ' g i b i s i n d e n s o r u l a r a c e v a p yetiştirebil m e k için, kalabalık bir " s o v y e t o l o g l a r o r d u s u ' Pravda'yı satır satır o k u y u p , her h a b e r d e n bin türlü m â n â çıkartıyor. Sözgelişi Sovyetler Birliği S a v u n m a Bakanı S o k o l o v ' u n bu g a z e t e d e y a y ı m l a n a n bir m a k a l e s i , birçoklarını h o p otur tup h o p kaldırdı. S o k o l o v , m a k a l e s i n d e "askerî birliklerin e ğ i t i l m e s i n d e ve yıllık planların yapılmasında d a h a pratik ve e k o n o m i k y ö n t e m l e r e b a ş v u r m a k g e r e k t i ğ i n d e n " söz e d i y o r d u a m a Batılı s o v y e t o l o g l a r bu yalın cümleyi öyle s i n e dallandırıp b u d a k l a n d ı r d ı l a r ki. s o n u n d a ciddiyetiyle tanınmış y o r u m c u l a r ve yayın organları bile, " S o k o l o v ger ç e k t e n ne d e m e k i s t i y o r ? " d i y e s o r m a k t a n kendilerini alamadılar. 7 S o k o l o v ' u n yazısını politik açıdan y o r u m l a y a n kimi yo r u m c u l a r a g ö r e . S o v y e t S a v u n m a Bakanı. G o r b a ç o v ' u n açılma p r o g r a m ı n ı n S o v y e t o r d u s u n u d a içine aldığını. S o v y e t o r d u s u n u n er y a d a g e ç bu a ç ı l m a y a bir sınır çi z e c e ğ i y o l u n d a k i d e d i k o d u l a r ı n asılsız o l d u ğ u n u bu yolla hem ıçeridekilere, h e m d e dışardakılere d u y u r m u ş oluyor. S a v u n m a Bakanının m a k a l e s i n i ticari a ç ı d a n y o r u m l a yanlar ise. b u n u n , özellikle s a v u n m a yan-sanayii k o n u s u n da Batılı ç o k - u y r u k l u şirketleri hedef a l a n bir z e m i n y o k l a ması o l d u ğ u kanaatindeler. B u yaklaşımı b e n i m s e y e n l e r , S o v y e t b ü t ç e s i n d e s a v u n m a harcamalarının hâlâ birinci sırada yer aldığına ve Sovyetlerin s a n a y i c a s u s l u ğ u n a her yıl büyük paralar ayırdığına işaret e d e r e k . G o r b a ç o v ' u n b u harcamaları uluslararası p a z a r d a m e ş r u l a ş t ı r m a k iste diğini söylüyorlar. A n c a k , başta A m e r i k a Birleşik Devlet leri o l m a k üzere Batılı sanayileşmiş ülkelerin h e m e n h e p sinde, D o ğ u b l o k u y l a teknoloji alış-verişıne girmek, ayrın tılı bir y a s a l d ü z e n l e m e y l e sınırlandırılmış. B u sınırları aş m a k d a . pek kolay değil.Yine d e . ç o k - u y r u k l u şirketleri ümitlendiren bir nokta var: Özellikle elektronik teknoloji s i n d e n s o n r a , neyin askerî n e y i n sivil amaçlı kullanımla ra elverişli o l d u ğ u n u belirlemek eskisi k a d a r kolay değil. Bir d e . yasal düzenlemelerin hızla teknolojik gelişmelerin gerisine d ü ş m e s i meselesi var. Belirli bir teknolojik s e v i y e ve bilgi birikimi gözetilerek hazırlanmış sınırlar, bu tekno lojik g e l i ş m e hızı karşısında g ü n d e n g ü n e aşınıp belirsizleşiyor. G ö r d ü ğ ü n ü z gibi, i n s a n bir kere bu amatör-profesyonel sovyetologların ilgi sahasına adımını atınca, e n o l m a y a cak şevleri bile " m ü m k m â t ' t a n s a y m a y a başlıyor. " Y i n e tiyatroya d ö n m e k istiyorum. Ne tür oyunlar oynanıyordu?" "Vodvil oynanıyordu. Bul var tiyatrosu dediğimiz türü oy nuyorduk A m a ben bu tiyatro yu sevmiyordum. Aslında, ka bullenmiyordum da. Bizim ger çek tiyatroya örneğin avang a r d tiyatro, ihtiyacımız var di y o r d u m . Gidip eğitim görür araştırırsam. diyordum. Tabu. bunun dışında seyahat etmek de istiyordum. O zamanlar Eu gene O'neill in " B e y o n d the Horizon" (Ufkun Ötesinde) adlı oyununu okumuştum O y u n d a • " B i z müslüman doğmuştuk, gereklerini yerine getiriyorduk. A m a , kendimi sorguladığım zaman namazımın otomatik olduğunu, orucumun otomatik olduğunu, asla derine inmediğimi, olayların özünü kavramaya çalışmadığımı keşfettim. Durmak, düşünmek zorundaydım. seyahat eden b r genç adam vardı Ufkun otesme seyahat etmek ıstıyorou. Ben de seya hat eımek istedim. Ufkun öte sin: görmek stedım Seyahatin başi; başına bir kultur olduğu nu düşünüyorum Gerçekten de ben ne oğrendımse. seya hatlerimden öğrendim Yaban cı bir ülkede yaşamak, yaban cı olduğunu bilmek, açsan aç kalmaya devam edeceğim bil mek, annenin orada olmadığı nı bilmek, uzakta olmak İşte kendimi Amerika'ya götürdük ten sonra gazeteciliği bırakıp ti yatroya dondum. Kansas Unıversıte'smde öğrenim goraum : Sonra bir yıl Şıkago da çalış tım, borçlarımı ödedim. Sonra Nlev, York'a geçtim New York Ü n i v e r s i t e s i n d e masterımı tamamladım Butun bunlar Nasır donemmdeydı ve Nasır kültürde fi lan devrim y a p m a y a söz ver mişi,. Söylediğim gibi. kültürel rüyalarımız vardı ve biz bu ha rekete hazırlıyorduk kendimizi. Ben de fırtına gibiydim geri geldiğimde. Aynı sürelerde gi den herkes de dönmüştü. Yıl 1966. italya'dan doktora ya pan yönetmenlerimiz dönmüş tü, iyi aktörlerimiz vardı. Çok iyi bir dönem geçirdik. Bu dönem bugün hâlâ "altmışların tiyatrosu" diye bilinir. Dünye v i bakımdan çok başarılıydı." "Safinaz hanım, dönemi anlamaya çalışıyorum. Ba na oynadığınız oyunlardan birkaçının ismini verebilir misiniz?" Oynadığımız oyunlar? Biz, Mısır tiyatrosunu kurmaya ça lışıyorduk. Yerli oyunlar oyna nıyordu. Yazarlarının hepsi sosyalistti. Ayrıca Brecht'in bütün oyunları çevrildi. Kafkas Tebeşir Dairesi, Cesaret Ana oynandı Beckett ve İonesco oyunları da çevrildi, de neme tiyatrosu." 1 "Safinaz hanım, bu çok tipik bir dönem olmalı. Çün kü, neredeyse Türk tiyatro sunun evrelerinden birisini anlatıyorsunuz." "Evet, tipiktir, ö r n e ğ i n , bir Cep Tiyatromuz vardı, dene me oyunları için. Tabu, onlar Yunan eserlerini oynadıtar. Agamemnon, Euriphides, Electra, Antigone. Sartre dan birkaç oyun oynadılar. Al tona Mahkûmları Safinaz Kâzım la daha sor.ra peK çok defa değişik meclislerde beraber olduk Davasına bağlılığı, militan tavrı dehşetti enerjisi ile çok etkileyici bir hanım, ilginç olan za man zaman Ben İhvan dan değilim deme&ydı. Kendisinin Emel Örgütünün b a ş ı n ı Nebin Berri'nın baldız- ile ahbabhğını, iran'a ve özellikle Humeyni ye duyduğu yakınlığın buna neden olup olmadığın, sorduğumda net cevap alamadım Ancak, bir top lantıda FKO ve Arafat tan soz açı lınca. Safinaz Hanım c kâfirin cehenneme kada yolu var, dedi. r Nedeni lâik olması ve Humeyni nin vardım teklifim reddetmesıymış. N e var ki. ona yardım için par mağın- kıpırdatmayacağını söyle yen Safinaz Hanım yardımın ona değil, Filistinli çocuklara gideceğini düşünmüyor gibiydi. Ben DU tavrı sevmedim "İhvan Müslımin nedir?'ın cevabı Ahmet Raif :en geldi. Yarın: Ahmet Raif ve Münif Fevzi