HZ. YUSUF`UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ VE HZ. PEYGAMBERİMİZE (S
Transkript
HZ. YUSUF`UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ VE HZ. PEYGAMBERİMİZE (S
1 HZ. YUSUF’UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ VE HZ. PEYGAMBERİMİZE (S ) YAPILAN SİHİR (1) Hz. Yusuf Peygamberin yaşam tarzı ve başından geçen olaylar Kur’an’da “Yusuf Suresinde” ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Burada konuya ilişkin bazı bölümleri özet olarak sunulmaya çalışılacaktır. Yakup Peygamberin on iki erkek çocuğu olur.En küçüklerin isimleri Yusuf ve Bünyamin’ dır. Küçük yaşta oldukları için Yakup Peygamber farklı sevgi gösterip daha fazla onlarla ilgilenir. Diğer kardeşler bu duruma aşırı kıskançlık duyup Yusuf’un babasından uzaklaşmasına ilişkin planlar kurarlar. Oyun oynamak maksadıyla kırsal bir alana götürüp su kuyusuna atarlar. Oradan geçmekte olan kervan Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a götürüp satarlar. Yusuf erginlik çağına ulaşınca çekici ve yakışıklı bir delikanlı olur. Ne var ki evin kadını Yusuf’tan murat alma sevdasına kapılır. Kadının baskı ve tehditleri sonucu zindana atılır. Kendisine rüya tabir etme yeteneği ilham edilir. Hapishanede iki kişinin gördükleri rüyaları tabir eder ve sonunda aynen gerçekleşmesi,bu konuda ki kariyerini yükseltir. Daha sonra Mısır kralının rüyasını tabir eder. Kral Yusuf’u maliyeden sorumlu vezirliğe getirir.Yedi yıl bolluk olur ve Hz. Yusuf’un tavsiyesine uyularak fazla ekini başağında bırakırlar. Arkasından gelen yedi yıl da kuraklık olur. İşte bu dönemde Yakup Peygamberin oğulları Mısır’a gelip ücreti mukabili zahire alırlar. Daha çok zahire alabilmek için küçük kardeşleri Bünyamin’i de beraberlerinde getirirler. Ne var ki Yusuf bir plan sonucu Bünyamin’i yanında alıkoyar. Kötü haber Yakup 2 Peygambere ulaşınca üzüntü ve ağlama sonucu gözlerine ak düşer. Bundan sonraki gelişmeyi Kur’an’dan takip edelim: 84. Onlardan yüz çevirdi ve, "Vah! Yûsuf'a vah!" dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. 85. Oğulları, "Allah'a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf'u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın" dediler. 86. Yakub, "Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah'a arz ederim. Ben Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi. 87. "Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden topluluğundan başkası ümit kesmeyin. Allah'ın Çünkü kâfirler rahmetinden ümidini kesmez." 88. Bunun üzerine (Mısır'a dönüp) Yûsuf'un yanına girdiklerinde, "Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükafatlandırır" dediler. 89. Yûsuf dedi ki: "Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?" 90. Kardeşleri, "Yoksa sen, sen Yûsuf musun?" dediler. O da, "Ben Yûsuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez" dedi. 3 91. Dediler ki: "Allah'a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik." 92. Yûsuf dedi ki: "Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. 93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin" dedi. 94. Kervan (Mısır'dan) ayrılınca babaları, "Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf'un kokusunu alıyorum" dedi. 95. Onlar da, "Allah'a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın" dediler. 96. Müjdeci gelip gömleği Yakub'un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, "Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?" dedi. (12. Yusuf Sûr/84-96) Sûrede geçen her olayda, biz Müslümanlara verilmek istenen mesajlar vardır. Önemli olan husus, olayın akışı yönünde sadece ayetleri okuyup geçmek değil, üzerinde düşünmek ve dahası konuya ilişkin bilimsel çalışmalar yaparak Allah’ın ilminin dayandığı sebep ve neticeleri ortaya çıkarmak, olmalıdır. Örneğin; “- Rüyanın hayatımızdaki rolü ve gerçekleşme olasılığı, - Aşırı kıskançlığın İnsana, kardeşi dahi olsa en büyük kötülüğü yaptırabilmesi, - Allah sevgisi ve O’na itaat duygusunun ön plana geçip nefsin aşırı isteğini geri çevirmesi (Hz. Yusuf’un,azizin karısının cinsel isteğini kabul etmemesi), - Bozulmasını önlemek amacıyla hasat ürünlerini yedi yıl süreli başağında bekletilmesi, 4 - Üzüntü ve ağlama sonucu görme duyusuna ak düşen Hz. Yakup Peygamberin gözlerinin, Hz. Yusuf’a ait gömleğin yüzüne konularak açılması.” Bu yazıda, sonuncu konu ele alınıp irdelemeye çalışılacak. Kur’anda buna ilişkin ayetleri okurken “Allah’ın bir mucizesidir” der geçeriz. Oysa ki hayatımızda her olay bir sebebe bağlanmıştır. Hani atasözlerinde tekrar edip dururuz:” Ölüm geldi cihana, baş ağrısı oldu bahane!” gibi...Peki, gözlerine ak düşmesi ve Hz. Yusuf’a ait gömleğin yüzüne konulmasıyla tekrar görme olayının başlamasının sebebi ne olabilir? HZ.PEYGMBERİMİZE YAPILAN SİHİR Yüce Allah buyuruyor: -“Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. olmadan hiç Oysa kimseye büyücüler, zarar Allah’ın veremezler. izni Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın ahiretten alanların nasibi (ona olmadığını inanıp çok para iyi verenlerin) bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara Sur/102). -“De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç (haset eden) kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım.” (Felâk Sur/1-5). 5 Sihir yapmanın günah olduğu geçmiş dinlerde olduğu gibi İslâmiyet’te de yerini korumuştur. Toplum fertleri arasında düşmanlıklara yol açan, düzeni bozan ve kişisel öç alma aracı olarak kullanılan sihir yapmanın ne denli çirkin bir iş olduğu, bizzat Hz. Peygamberin(s) üzerinde denenip Müslümanlara örnek olarak gösterilmiştir: Mekkeli Hudeybiye’de müşriklerle yapılan milâdi barış 628 yılının anlaşması mart ayında dönüşünde Peygamberimiz fiziksel ve ruhsal olarak rahatsızlanır. Sonradan anlaşıldığına göre hastalığının nedeni, büyülenip yok edilmekti. Arabistan’daki Yahudiler arasında her nesilde büyücülüğü bilen birkaç kişi olurdu. Bunlardan birisi de Lebid adında bir Yahudi idi. Lebid, sihir yapma ilminin kendisiyle beraber ölmemesi için hayatta iken kızlarına öğretmeyi düşünüp duruyordu. Bu arada Lebid’e , Hz. Peygamber (s) üzerine öldürücü bir sihir yapması karşılığı yüksek ölçüde rüşvet teklif edildi. Fırsatı kaçırmayan Lebid, Hz. Peygamberimizin saçından bir tel edindi. Bu saç teline on bir düğüm atıldı. Her düğüm atılırken kızları bazı sözcükler söylüyor ve üzerine üflüyorlardı. Bunu, üzerinde polen bulunan dişi hurma filizine bağlayıp bir kuyunun dibine attılar. Yapılan büyü ancak, düğümlerin açılmasıyla çözülebilecekti.. Peygamber(s) kısa bir süre sonra üzerinde tuhaf şeylerin olduğunu, sağlığının kötüye gittiğini hissetti Bir taraftan hafızası zayıflıyor, diğer taraftan yapmadığı şeyleri yapmış gibi hayal ediyordu. Bunun yanı sıra gittikçe zayıflıyor, yemeklere karşı ne iştahı vardı ve de yiyebilecek gücü. Böyle bir rahatsızlık karşısında, her zaman olduğu gibi, Yaratanına sığınıyor ve iyileşmesi için dua ediyordu. Bir gün rüyasında, iki kişi gelip 6 birisi başucunda diğeri ayak tarafında oturduklarını, birbirlerine hastalığının nedenini ve büyü yapılan düğümlü saç telinin kuyuya atıldığını, kuyunun bulunduğu yeri belirleyen konuşmalar yaptıklarını, görür. Ertesi sabah Cebrail gelir ve gördüğü rüyayı doğrular. Ayrıca büyünün çözülebilmesi için öneride bulunur. Hz. Peygamber (s), Hz. Ali’yi kuyuya gönderir. Hurma dalı çıkarılır ve 11 düğümün her biri çözülürken üzerine yine 11 ayetten oluşan “Felak” ve “Nas” surelerinden birer âyet okunur. Böylece büyü çözülmüş olur. Peygamberimiz de eski sağlığına kavuşur. Daha sonra Lebid, rüşvet karşılığı sihir yaptığını itiraf etmesine rağmen Hz. Peygamber bir girişimde bulunmaz. Çünkü O, rahmet peygamberi olarak gönderilmişti.(1) Dikkat edilirse Hz. Yusuf, babasının gözleri açılması için giyilmemiş değil, bizzat kendi giydiği gömleğini gönderiyor. Mesela, yıllarca görmeyip özlemini çektiği babasına duyduğu saygıdan ötürü kullanılmamış temiz bir mendil, çorap, gömlek veya başörtüsü gönderebilirdi. Fakat, (ter gibi) vücut kokusunu taşıyan bir giysisini göndermeyi uygun görüyor. Hz. Yusuf’u böyle bir tercih yapmaya iten etken ne olabilirdi? Sonra, gömleğin Hz. Yakup Peygamberin yüzüne konulmasıyla görmeye yeniden başlamasına neden olan tıbbı ve fiziksel olayın gerçek yüzü ne idi? Esasen bunlar, üzerinde durulması gereken önemli konulardır... Sihir konusuna gelince, Lebid adında bir Yahudi Hz. Peygamberimizi ortadan kaldıracak büyüsünü yaparken her hangi bir kıl değil, yine bizzat Peygamberimize ait saç kılını malzeme olarak kullanır. Neden böyle bir seçimi önemser? Her iki olayın bilimsel bir açıklanması olması gerekir.Ama bugüne dek ortaya 7 konulmuş gerçekçi bir bilgiye ulaşamadım. Bu maksatla çeşitli kaynaklardan edindiğim hazırladığım Umarım aşağıdaki bilgi benzer yorumu birikimlerinizin bilgileri sizlerle böylece yan yana paylaşmak çeşitlenmesine getirip istedim. katkıda bulunmuş olurum. GENLERDE AÇMA / KAPAMA MEKANİZMASI İŞLEVİ Japon bilim adamı Dr. Kazuo Murakami, kurmuş olduğu Zihin- Gen İlişkileri İnceleme Enstitüsü’nde (Institute for the Study Relationship), mutluluk, neşe, telkin, şükretme ve duanın yararlı genleri harekete geçirebileceğine ilişkin savını kanıtlamak maksadıyla araştırma yaptığını belirtmektedir. Dr. Kazuo Murakami diyor ki: “İnsan beden ağırlığının her kilogramı başına bir trilyon hücre düşer; yani yeni doğmuş bir bebekte bile üç trilyon kadar hücre bulunur. İlginç olanı ise her hücrede aynı genlerin yer almasıdır. Her hücrenin ortasında zarla kaplı bir çekirdek bulunur; genler de bu çekirdek üzerinde yer alır. Hücre çekirdeği, içinde < deoksiribonükleik> asidi, yani DNA denen <GEN> ‘leri barındırır. DNA iki sarmaldan oluşur ve sarmalların yüzeyinde de A, T, C ve G harfleriyle ifade edilen baz molekülleri bulunur. İşte bizim genetik şifremiz bu baz molekülleridir. Yaşam için gerekli tüm bilgiler burada saklıdır. 8 http://biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz//DNA.jpg (Not: Bu DNA sarmalı okuyucuları bilgilendirmek maksadıyla tarafımdan. eklenmiştir.) Diğer ilginç olan nokta, tek bir gende saklı bulunan bilgi, insanda mevcut 60 trilyondan fazla hücrenin her bir geninde aynı bilgilerin kayıtlı olmasıdır. Hücre çekirdeğindeki genlerde sayısız denecek kadar bilgi depolanmıştır. Bu bilgilerin arasında genlerin nasıl çalışacağına ve çalışmayı ne Genetikçiler zaman buna durduracağına < AÇMA- dair KAPAMA talimat da vardır. MEKANİZMASI>adını vermişlerdir. Bu mekanizma sayesindedir ki, bazı genler yaşamın belli dönemleri sonunda harekete geçer. Örneğin, buluğ çağına gelmiş gençlerde görülen fiziki ve metabolizma değişikliği gibi..Çocuklar bu evreye eriştiklerinde hormon üretimini yöneten ve o güne kadar uykuda olan genlerin <açma mekanizması> devreye girer. Bunun sonucunda erkek çocuklar eril, kız çocuklar da dişil özellikler kazanır. İnsanda bulunan genler < olumlu veya olumsuz( iyi huylukötü huylu) >değerlendirilmesiyle ikiye ayrılır. Yapılan araştırmalar olumlu düşünmenin iyi huylu genleri harekete geçirip <açma mekanizmasını devreye soktuğu, (kapama mekanizmasıyla da) kötü huylu genlerin faaliyetlerinin durdurulduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Ayrıca tarafımdan ve diğer bilim adamları 9 tarafından yapılan araştırmalar göstermiştir ki, çevre ve diğer dış etkenler de genlerimizin işleyişini değiştirebilir. Bunun içine psikolojik etkenler de dahildir. Örneğin; yaşanan ağır bir şok etkisiyle kişinin saçlarının bir günde ağarması olayı...Zor koşullar altındaki insanların < süpermen> gücü kazanabildikleri, ya da aşık olmuş tembel bir öğrencinin birden çok parlak öğrenciye dönüştüğü de bilinmektedir. Bu gizli gücü her tarafta görürüz de ne olduğunu anlayamayız. Oysa bu örnekler zihinsel gücün iş başında olduğunu gösterir. Biz ekip olarak bu konuda araştırma yaptık. İki grup deneğin önce açlık kan şekerini ölçtük; sonra da yemek yedirdik. Bir bölümüne komik film izlettik. Diğer bölümüne de konferans dinlettik. Daha sonra da tokluk kan şekeri ölçümünü yaptık. Konferansı dinleyenlerin tokluk kan şekeri oranı 123 mg/dl’lik artış gösterdiği; film izleyenlerin ise 77 mg/dl.lik seviyede kaldığı görüldü. Varılan sonuç ise, kahkaha ortamının Tıp-2 diyabet hastalarında kan şekerini düşürdüğü gerçeğini ortaya koydu. Dahası, kahkaha atarak 23 tane genin harekete geçirildiğini bulduk. Böylece, olumlu duyguların genin- anahtarını çevirebildiği- gerçeğini ilk defa kanıtlamış olduk.” (2) MASARU EMOTO’NUN SU ANALİZİ 1943 Japonya doğumlu olan Dr. Masaru Emoto, uluslararası ilişkiler ağırlıklı olarak aldığı üniversite eğitiminden sonra ikinci bir üniversite eğitimi kristalleri fotoğraflarını kitabında alarak yayınlayarak “Alternatif “Suyun Tıp Verdiği kendisini tüm Doktoru” olur. Su Mesajlar’’ isimli iki dünyaya tanıtır. 10 Araştırmalarında düşünce ve duyguların fizik realiteyi ne ölçüde etkilediği gerçeğini ortaya koyar. Aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle veya müzikle değişik niyetler, düşünceler yüklendiği zaman suyun kendi ifadesini değiştirdiğini çektiği fotoğraflarla ispat eder. Yaptığı deneyler sonucunda çok temiz kaynaklardan gelen su örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su örneklerinin aynen kar tanelerinin modeline benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik ve çok renkli desenler oluşturduklarını görür. Buna karşılık çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden gelen su örnekleri veya negatif düşüncelere maruz bırakılan su örnekleri ise koyu renkli, asimetrik ve tamamlanmamış motifler oluşturduğuna tanık olur. Masaru Emoto, Vancouver seminerine katılanlara edilen çeşme suyunun, duadan önce ve ikram duadan sonraki kristal yapısını belirleyen aşağıdaki fotoğrafları sunarak savını bir kez daha yeniler.(3) Duadan önce Duadan sonra Aşağıdaki fotoğraflar ise bir göl suyundan alınan örneklerin kristalize edilmiş şeklini gösterir. 11 BRUCE TAİNİO’NUN FREKANS İZLEME SİSTEMİ Amerikalı bilim adamı olan Bruce Tainio, 16 Mayıs 1944 yılında doğar ve 31 Aralık 2009 tarihinde kanserden vefat eder. Eastern Washington Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun olduktan sonra tarım alanında bir ıslahatçı ve mikrobiyolog olarak çalışmalarını sürdürür. 1992 yılında geliştirdiği” BT3 Frekans İzleme Sistemi” sayesinde kariyerini yükseltir ve ismini tüm dünyaya duyurur. Bu sistem sayesinde bitki ve insanların yaydıkları frekansları ölçerek bilime yeni bir boyut kazandırır. Evrendeki tüm atomların titreşim hareketine sahip oldukları bilinmektedir. Her periyodik hareketin de Hertz cinsinden ölçülen bir "frekansı", (saniyedeki titreşim sayısı) vardır: Örneğin; 1 Hertz (Hz) = saniye başına 1 salınım ( titreşim)(ops) 1 Kilo Hertz (KHz) = saniyede 1,000 salınım (titreşim) (ops) 1 Mega Hertz (MHz)= saniyede 1.000.000 salınım (titreşimi) (ops) ifade eder. Tainio kendi icadı olan “Biyolojik Frekans Monitörü” ile yaptığı klinik çalışmaları sonucu sağlıklı bir insanın ortalama frekansının 12 62- 68 Hz arasında bulunduğunu keşfeder. Bu ne demektir? Beden elektriğinin meydana getirdiği manyetik salınma (titreşim), adedi saniyede 62- 68 Hz arasında gerçekleşir. Peki bu bulgular ne işe yarar? Eğer bir insanın ortalama frekansı 62 Hz’den düşük ise kişinin bağışıklık sisteminin işlevini kaybettiği işaretini verir. Örneğin, frekansın 58 Hz seviyesine düşmesi halinde kişide soğuk algınlığı virüsü faaliyete geçer. Frekansın 20 civarına düşmesi hali ise ölüm haberini verir. Peki, mantar enfeksiyonu nedeniyle 55 Hz seviyesine gerileyen frekansı nasıl bir yöntemle 62 Hz” e veya daha yukarıya çıkarabiliriz? Akla gelen ilk yanıt “ilaç kullanmak” suretiyle, olur. İlacın etkili olabilmesi için ne gerekir? İlacın frekansının da benzer seviyede bulunması... Ancak böylece 55 Hz’deki virüse baskı ve şiddet uygulayarak frekansı yükseltebiliriz. Bu değişimin adına fizik dilinde “Rezonans etme” denir. Diğer bir ifadeyle, “dışarıdan aynı veya benzeri frekansta gelen bir etken tarafından uyarıldığında meydana gelen şiddetli frekansa” rezonans denir. Rezonans olayının gerçekleşmesi ise çekim yasası kurallarına göre oluşur. Nedir bu kural? “Benzer benzeri çeker” prensibi... Aşağıdaki şemada görüleceği gibi bedendeki her enerji merkezinin birer değişik frekansı vardır. Beynin frekansı 70- 78 Hz aralığında seyreder. Düşünmek, beyinin bir işlevi ve enerji olduğuna göre onun da çevreye yaydığı bir frekansı var, demektir. 13 Bir kişinin pozitif (olumlu) veya negatif (olumsuz) düşünceleri, duyguları ve inançları birer enerji niteliğinde olup fiziksel ortamda evrene yayılır ve “ benzer benzeri çeker” prensibi çerçevesinde aynı frekansta oluşu nedeniyle tekrar kendisine geri döner.(4) Bu nedenle halk arasında “İyilik düşün ki, iyilik bulasın!” şeklinde öğüt verilir. JONATHAN GOLDMAN’IN SES ŞİFACILIĞI Modern ses şifacılığının öncülerinden kabul edilen Jonathan Goldman, ödüller almış bir müzisyen olmanın yanında şifa ve dönüşüm yöntemi olarak sesin ruhsal taraflarını tanıtan kitap 14 yazarıdır. Lesley Üniversitesinde şifa için ses ve müzik dalında yüksek lisans derecesini almıştır. Hem bilimsel alanda hem de ruhsal gelenekler alanında ses ustalarıyla çalışıp tecrübesini artırmış; kurduğu ruhsal müzik içeriğinde meditasyon,gevşeme ve kendi kendine değişim için müzik üretimini sürdürmüştür. Jonathan Goldman diyor ki; “ Ses şifacılığının ilk sırrı, her şeyin titreşim halinde olduğudur. Bu olgu kuantum fizikçileri tarafından da ortaya atılmıştır. Bir cisimdeki titreşimler dalga boyunu oluşturulur. Bunun adına da frekans denir. Ayrıca her cismin doğal halinde ve belirli frekansta titreşim yapmasına rezonans denir. Rezonansın iki ayrı kategorisi vardır. Birincisi, <serbest rezonans>tır. Bunda, bir cisim yalnızca kendisiyle eşleşen bir frekansla temas halindeyken titreşime başlar. Buna örnek, aynı frekansa akort edilmiş diyapazon çatalının birine vurulduğunda diğerinde de hem ses ve hem de titreşimin oluşması, gösterilebilir. Rezonansın ikinci kategorisi, <zorlama rezonans>tır. Ayrı frekansta iki cisim düşünelim. Bunlardan birini, diğeri ile temasa geçirildiğinde baskı sonucu titreşimi diğerine biner ve onun titreşimini değiştirebilir. Böyle bir oluşuma < zorlama rezonans> denir. Vücudumuzun değişik organlarımızın- kemiklerimiz, dokularımız ve farklı vücut sistemlerimiz- hepsinin kendine özgü belirli yankı yapan frekansları bulunmaktadır. Bu frekanslar birlikte bir harmonik ortalama oluşturur. Böylece biz, kendi varlığını çalan olağanüstü bir orkestra gibiyiz, denebilir. İşte, zinde olup bu muhteşem gösteriyi yapıyor olduğumuz sürece denge ve 15 uyum sistemi kurulmuş olur. O zaman yaşam aktivesi artar hayattan zevk alırız. Vücudun belli bir kısmı rahatsız ve uyumsuz titreşim gösterdiği zaman,- yanlış harmoni ve melodi meydana gelir ki,biz bu duruma < hastalık> diyoruz. Demek ki, vücut organlarından bazılarının titreşim frekansları düşünce hastalık denen olumsuzluk baş gösterir. Bunu nasıl giderebiliriz? Yanıtı, <ses şifacılığı> uygulamasıyla sorun çözüme ulaşır. Nasıl mı? Bedenin doğru yankılanan frekanslarını arttırarak aksayan hücrelerin enerjileri şarj edilir ve eski haline yükselmesi sağlanmış olur. Dolayısıyla hastalıktan kurtulmuş oluruz. Ses şifacılığının sırrı, < Frekans + niyet = şifa > denkleminde saklıdır. Frekans, sesin saniyelik ölçümüdür. Niyet nedir? Niyet, sesin arkasındaki enerji olduğunu söyleyebiliriz. Konuşurken çıkardığımız sese niyetimiz onun üzerine kodlanır ve sesle beraber yolculuk yapar. Dinleyen kişi bu haliyle mesajı alır. Şöyle de denebilir, niyete göre karşı tarafın algılaması farklı olur. Örneğin, kötü niyetli kişinin çıkardığı ses karşı tarafa menfi etki gösterirken; pozitif niyetli kişinin çıkardığı ses olumlu sonuç verir.”(5) Goldman’ın bu savını şu örnekle noktalayalım: Genç bir delikanlıyı onurlandırmak niyetiyle “ Haydi benim tosuncuğum, göster kendini!” şeklindeki hitaptan karşı taraf rahatsızlık duymaz; üstelik hoşuna gider. Fakat ayni kişiyi aşağılamak maksadıyla “ Ne bakıyorsun öküz gibi; işini doğru yap!” şeklindeki üslup farkı karşı tarafı üzer. Çünkü ses tonu üzerine kötü niyet yüklenmiştir. Halbuki her iki benzetme ayni cins hayvan üzerinde yapılmıştır. 16 Bu arada, olumlu niyet ve düşüncenin karşı tarafı ne denli etkilediğine dair bir hatırama değinmek istiyorum: Çocukluk yıllarımda olacaktı; baş ağrısı ve vücut kırgınlığı hallerinde hemen nineme koşar kendisinden okumasını isterdim. Önünde sırt üstü yatar başımı dizine koyarak içtenlikle kendimi ona teslim ederdim. Ninem de cani gönülden sessiz bir şeyler okur ve yüzüme üflerdi. Onun nefesi bir enerji misali vücuduma yayılır rahatlık hissini verirdi. Böylece kısa sürede kendimi daha sağlıklı hissetmemi sağlardı. Bu gibi olaylarda ön plana çıkan en önemli husus , “alıcıverici” durumdaki kişilerin inanarak olumlu düşünmeleri gerekir. Aksi halde istenilen sonuca ulaşılamaz. YORUM Yukarıda bilim adamlarının yaptıkları ilmi araştırma sonunda insanlığa kazandırdıkları bilgileri yan yana getirip “ Hz. Yusuf’un gömleğindeki şifa ile Hz. Peygamberimize (s) reva görülen sihrin” fiziksel yönünü çözmeye çalışalım: Gözlerine ak düşen Hz. Yakup Peygamberin genlerinde ne gibi değişiklik oluşmuştu? Üzüntü ve dökülen göz yaşı sonucu kötü huylu genler baskın çıkarak hastalığı beraberinde getirmişti. Peki iyi huylu genlerin baskın çıkması için ne yapılması gerekiyordu? İyi huylu genleri rezone etmek; yani benzer frekansta başka bir uyarıcı vasıtasıyla baskı ve şiddet (zorlayıcı rezonans uygulamak) gerekiyordu. İşte bu nedenle Hz. Yusuf, babasının şifa bulması için özellikle kendi giydiği gömleğini gönderiyor. Çünkü gömlek Hz. Yusuf’a Yusuf’un evrene ait genlerin frekansını barındırmaktadır. Ayrıca Hz. iyi niyet ve olumlu düşüncelerine ilişkin titreşimleri de yayılmıştır. Hz. Yakup Peygambere haber ulaşınca 17 kendisinde olumlu düşünceler oluşur.Ayrıca, gerek gömleğin frekansı ve gerekse evrene yayılmış Hz. Yusuf’a ait benzer frekanslar şiddet uygulayarak iyi huylu genlerin tekrar baskın çıkmasını sağlar ve görme işlemi de böylece tekrar gerçekleşir. Hz. Peygamberimize (s) yapılan sihir konusuna gelince, burada da fiziksel olay cereyan etmiştir. Lebid adındaki kişi, Peygamberimize ait edindiği saç kılının üzerine kötü düşüncelerini taşıyan nefesi ile kıldaki genlerin frekansını düşürmeyi başarır. Sonra da bunun evrene yaydığı titreşimler, “benzer benzeri çeker” prensibine bağlı olarak Peygamberimiz tarafından algılanır ve hastalanmasına neden olur. Tekrar sağlığına kavuşabilmesi için ortalama beden frekansının 62 Hz üzerine çıkarılması gerekir. Bu maksatla üzerine sihir yapılan saç kılı bulunarak (J.GOLDMAN’ın ses şifacılığı örneğinde olduğu gibi) iyi niyet ve düşünceyle “ Felak ve Nas” sûreleri okunup üflenerek düğümler çözülür. Böylece, frekansı düşmüş iyi huylu genler rezone edilerek baskın çıkması sağlanır ve Peygamberimiz de tekrar sağlığına kavuşur. Süleyman GÜNVER KAYNAK: 1. Hz.Muhammed’in Hayatı, Sıracettin Ebubekir (Martin Lings), (Çev:Nazife Şişman) İnsan yayınları,İstanbul 2006 2. Genetik Zekâ- Yaşamın İlâhi Sırları-Dr. Kazuo Murakami, Kozmik kitaplar İstanbul/2007 3.İnternetten alıntı:www.okyanusum.com/sumucizesi.htm 4.İnternetten http://coherentresources.com/bt3_monitor.php alıntı: 18 5. Jonathan Goldman, Seslerin Gizli Gücü. Sınır ötesi yayınları Nisan 2010