Uzaktan Algılama Ders Notları
Transkript
Uzaktan Algılama Ders Notları
UZAKTAN ALGILAMA İÇİNDEKİLER 1. UZAKTAN ALGILAMADA KAVRAMLAR VE TEMEL ESASLAR 2. UZAKTAN ALGILAMADA KULLANILAN UYDU SİSTEMLERİ 3. AYIRMA GÜCÜ 4. UZAKTAN ALGILAMANIN UYGULAMA ALANLARI SPOT GÖRÜNTÜSÜ 1. UZAKTAN ALGILAMADA KAVRAMLAR VE TEMEL ESASLAR 1.1. TANIM Uzaktan Algılama ; Bir cisim, bir arazi yapısı veya bir doğal olayın fiziksel ve kimyasal özellikleri hakkında arada herhangi bir fiziksel ilişki olmaksızın uzayda, havada veya yeryüzünde konuşlanmış çeşitli algılayıcı sistemler tarafından toplanan veriler yardımı ile bilgi edinme sanatı, yöntemi ya da bilimidir. Uzaktan algılama teknolojisi, insanoğlunun kendi çevresini korumak için gerek duyduğu ve gittikçe artan bilinçlilik ile oldukça hızlı gelişmektedir. Uzaktan algılama; su, hava ve toprak üzerindeki insan etkinliklerinin çarpışmasını belirlemeye ve yeryüzünün doğal ve kültürel kaynaklarının sık sık ve doğru gözlenmesine pratik anlam kazandırır. Aynı zamanda, elde edilen veriler, kaynak geliştirme ve toprak kullanım gibi konularda izlenen siyaset ve alınan kararın ses vermesi için gerekli bilgileri sağlar. Ayrıca uzaktan algılama teknikleri çeşitli özel uygulamalarda da kullanılır. Duman görünmeden çok önce orman yangınlarının yerini bulma, çıplak gözle fark edilir duruma gelmeden hastalıklı bitki ve ağaçları araştırma, su kirliliğinin ve buz dağlarının hareketlerini belirleme, küçük ve orta ölçekli topoğrafik harita üretimi ve bunların güncelleştirilmesi, insanların yararlandığı veya yararlanmayı hedeflediği bir çok uygulama alanının sadece birkaçıdır ( Wolf, 1974 ). 1.2. UZAKTAN ALGILAMADA GEREKLİ ELEMANLAR VE TEMEL İŞLEMLER Uzaktan algılamada emel iki işlem; 1) Veri Toplama 2) Veri Analizidir. Veri toplama işleminin elemanları : a. b. c. d. e. Enerji kaynakları, Atmosferde enerji yayılımı, Yeryüzü özellikleri nedeni ile enerji etkileşimleri, Uzayda ve havada taşınan algılayıcılar, Fotoğrafik ve sayısal şekilde oluşturulan algılayıcı verileridir. Algılayıcılar kısaca elektromanyetik enerjiyi yayınlayarak özelliklerindeki değişiklikleri kayıt etmede kullanılır. ve yansıtarak yeryüzü Veri analiz işlemi elemanları : f. Fotoğrafik verileri analiz etmek için çeşitli gözleme ve yorumlama aletleri ve/veya sayısal algılama verilerini analiz eden bilgisayar sistemleri, g. Toprak kullanım haritaları ve ürün alan istatistikleri gibi bilgi kaynakları, h. Sonuç bilgiler çerçevesinde karar verme-uygulama işlemini yürütecek kullanıcılardır. 1 2. UZAKTAN ALGILAMADA KULLANILAN UYDU SİSTEMLERİ Dünya etrafında yapay uyduların yörüngeye yerleştirilmesiyle birlikte bilimsel araştırma alanında yeni bir çağ başlamıştır. SPUTNİK adını taşıyan ilk yapay yer uydusu, eski adı ile SSCB tarafından 4 Ekim 1957 tarihinde uzaya fırlatılmıştır. Uydu görüntülerinin başlıca özelliği, hava fotoğraflarına oranla çok geniş yeryüzü alanlarını kaplaması ve topoğrafyaya ilişkin büyük çapta konumsal veri içermesidir. Uydu görüntülerinin Sayısal Coğrafi Veri Tabanları (CVT) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) içindeki etkinliği ve kullanım oranı her geçen gün artmaktadır Son yıllarda uydu sistemlerinde meydana gelen çok önemli teknolojik gelişmeler sonucunda, uydulardan yüksek çözünürlükte kaliteli görüntüler elde edilmesi olanaklı hale gelmiştir. Başlangıçta yalnızca çok gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirilen uydu sistemleri, günümüzde çok sayıda ülke ve ticari kuruluş tarafından kullanıma sunulmaya başlamış, bunun sonucunda kaliteli uydu görüntüsü temini konusunda bir rekabet ortamının doğması sağlanmıştır. Uyduları en genel anlamda ikiye ayırmak olanaklıdır: • İnsanlı uydular: Skylab, Gemini, Apollo, Uzay mekiği gibi. • İnsansız uydular: Landsat, Meteosat, Seasat, Goes, Tiros, Meteor gibi. Görüntü verilerini algılayıcı türlerine bağlı olarak; • Fotoğrafik sistemlerden elde edilen görüntüler , • Tarayıcılardan elde edilen görüntüler, • Radarlardan elde edilen görüntüler, olmak üzere üç gurupta toplamak mümkündür. Uydular uzayda bir yörünge takip ederler. Bu yörüngelerin bir bölümü yaklaşık kutupsal (örneğin Landsat gibi), bir bölümü ekvatoral (örneğin Meteosat gibi), diğer bir bölümü de eğik yörüngelerdir (örneğin Skylab ve Uzay Mekiği gibi). Uydu görüntülerinden muhtelif ölçeklerde topoğrafik harita üretilebilmesi için üç türde kalite beklentisi ve doğruluğun karşılanması gerekmektedir: • Konum doğruluğu (planimetrik doğruluk), • Yükseklik doğruluğu (düşey doğruluk), • Detay yorumlama ve tanımlama doğruluğu. Uydu sistemlerini, tarihsel gelişmeler dikkate alınarak üç evrede incelemek mümkündür. 2.1 BİRİNCİ EVREDE (1978-1982 EVRESİ) FAALİYET GÖSTEREN UYDULAR Bu evrede faaliyet gösteren en belirgin uydular arasında Landsat-1,2 ve 3, Uzay Laboratuvarı (Skylab) ve Soyuz uyduları sayılabilir. Bu uyduların temel hedefi, üzerindeki algılayıcılarla elde edilen görüntüler yardımıyla, yeryüzünün küçük ve orta ölçekli haritalarını üretmektir. Ancak bu evrede elde edilen uydu görüntülerinden yalnızca 1:250.000 ve 1:500.000 gibi küçük ölçekli haritaların üretimi gerçekleştirilebilmiş, bu üretim de oldukça sınırlı düzeyde yapılabilmiştir. Uzaktan algılama amaçlı birinci evre uydular dönemi adı da verilen 1970-1982 arası evrede görev yapan uydulardan elde edilen görüntülere ilişkin olarak; veri dağıtımındaki 2 devamlılığın aksaması, detayları tanımlama ve yorumlamada uzaysal ayırma gücünün yetersiz kalması, kıymetlendirilen detaylar ve eş yükseklik eğrilerinin konum ve yükseklik doğruluklarının düşük olması, stereoskopik görüntü elde etme olanağının yeterli olmaması gibi nedenlerle topoğrafik harita üretimindeki beklentiler sağlanamamıştır. 2.2 İKİNCİ EVREDE (1982-1997 EVRESİ) FAALİYET GÖSTEREN UYDULAR Bu evre içine giren başlıca uydular; Landsat-4 ve 5, SPOT-1, 2 ve 3, Uzay Mekiği, Salyut, Cosmos ve ERS-1, 2 uydularıdır. Özellikle 1:50.000 ve 1:100.000 ölçekli haritaların seri bir şekilde üretimi ve güncelleştirilmesi amacıyla geliştirilen bu uydulara ait görüntülerde, birinci evredeki uydu görüntülerine oranla büyük gelişmeler meydana gelmiştir. İkinci evrede faaliyet gösteren uydularda meydana gelen önemli gelişmeler şunlardır: • Bazı uydulardan stereoskopik görüntü elde etme olanağı sağlanmıştır. • Elde edilen görüntüler hassas ortofoto haritaların üretimine olanak sağlamıştır. • Uydu ömrü ortalama olarak 5 yıldan 10 yıla çıkartılmıştır. • Ayırma gücü 5 -10 m. düzeylerine kadar yükselmiştir. • Daha alçak yörüngelerden (700-800 km. gibi) daha iyi ayırma gücüne sahip uydu görüntülerinin elde edilmesi olanağı sağlanmıştır. İkinci evrede faaliyet gösteren çeşitli uydular ve özellikleri Çizelge-1’de gösterilmiştir. Çizelge-1 İkinci Evrede Faaliyet Gösteren Çeşitli Uydu Algılayıcı Sistemlerinin Topoğrafik Harita Üretimi İçin Uygunluk Düzeyleri Algılayıcı Türü LANDSAT-TM SPOT-P KATE-200 KFA-1000 Metric Camera LFC Konum Doğruluğu (σ P ) ± 20 m. ± 6 m. ± 12 m. ± 4 m. ± 7 m. ± 5 m. Yükseklik Doğruluğu (σ h ) ± 60 m. ± 7 m. ± 35 m. ± 15 m. ± 20 m. ± 15 m. Eş Yükseklik Eğrisi Aralığı (Δ h ) 200 m. 20 m. 175 m. 75 m. 100 m. 75 m. B/H oranı Uygun Harita Ölçeği 0.24 1 0.36 0.4 0.31 0.64 1 : 100.000 1 : 50.000 1 : 100.000 1 : 25.000 1 : 50.000 1 : 50.000 2.3 ÜÇÜNCÜ EVREDE (1997’DEN GÜNÜMÜZE KADAR) FAALİYET GÖSTEREN UYDULAR İLE MEVCUT VE YAKIN GELECEKTEKİ DURUMUN TOPOĞRAFİK UYGULAMALAR VE HARİTA ÜRETİMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Günümüzde uydu görüntülerinin piksel boyutlarında meydana gelen küçülme nedeniyle konumsal ayırma gücü son derece artmış olup, 5m. ve daha küçük boyuttaki insan yapısı cisimleri tespit etmek olanaklı hale gelmiştir. İçinde bulunduğumuz dönem içerisinde uydu görüntülerinde meydana gelen en önemli gelişme; arazideki ayırma gücünün siyah-beyaz görüntülerde 1m., renkli görüntülerde ise 4m. olmasıdır. Bu doğruluk, 1:25.000 ölçekli topoğrafik harita üretimi için yeterli olan bir konum ve yükseklik doğruluğuna karşılık gelmektedir. 1-4 m. ayırma gücüne sahip yüksek duyarlıklı uydu görüntülerinin 1:10.000 ölçekli görüntü haritaların üretimi için de yeterli olabileceği değerlendirilmektedir. Ancak bir görüntünün 15 km. x 15 km., 12 km. x 12 km. ve daha küçük alan kaplaması, maliyet 3 açısından bir dezavantaj olarak gözükmektedir. Uydu görüntüleri ile ilgili olarak meydana gelen diğer önemli bir gelişme ise, aynı yörünge üzerinde 5-10 saniye gibi çok kısa zaman aralıklarında ve aynı anda stereo görüntü elde edilebilmesi olanağının sağlanmasıdır. Yeni uydu sistemleri, yüksek maliyetlerin düşürülmesi için genellikle belli bir amaca yönelik küçük sistemler şeklinde tasarlanmaktadır. Yeni uydu sistemlerinin geliştirilmesinde, genellikle iki temel yaklaşımdan birisi uygulanmaktadır. Birinci yaklaşım, mevcut sistemlerin geliştirilerek kullanımına devam edilmesidir. Buna en güzel örnekler; Fransa’nın SPOT ve ABD’nin LANDSAT serisi uydu görüntüleme sistemleridir. İkinci yaklaşım, tamamen yeni ticari uydu sistemlerinin geliştirilmesidir. Belirtilen iki yaklaşımın bazı temel özellikleri bulunmaktadır. Mevcut sistemlerin devamı niteliğinde olan sistemler genellikle uluslararası yeryüzü gözlem projeleri için geliştirilmiş olup, kaynakları uluslararası fonlardan sağlanmaktadır. Bu tür sistemler çoğunlukla bilimsel amaçlı çalışmalarda kullanılan, maliyeti yüksek uydu sistemleridir. Bu uydular birçok farklı amaçlı kullanımlar için tasarlandıklarından, çeşitli algılayıcılar ve çevre birimleri ile donatılmışlardır. Endüstriyel uygulamalarda oldukça sınırlı düzeyde kullanılan bu uydu sistemlerine örnek olarak; ASTER, ENVİSAT, ADEOS, ALOS sistemleri verilebilir. Bu yaklaşımda uygulanan ikinci yöntem, ulusal uydu sistemlerinin devam ettirilmesidir. Teknolojik gelişmeler sayesinde daha düşük maliyette üretilen SPOT-5 ve eski algılayıcı sistemler yerine yenileri kullanılmaya başlayan LANDSAT-7 sistemlerini bu gruba örnek olarak göstermek mümkündür. Yeni ticari uydu sistemlerine örnek olarak RADARSAT ve IRS-1C serisi uydularını verebiliriz. Diğer sistemler, ABD’nin askeri amaçlı uydu teknolojisinin üç ayrı Amerikan şirketine dağıtılmasıyla meydana gelmiştir: • • • Space Imaging Satellite (Lockheed, Raytheon, Mithsubishi, Kodak), EarthWatch (Ball Aerospace, Hitachi, Telespazio, CTA Space Systems, Datron, MacDonald Dettwiler) OrbView (Orbital Science Corporation, EIRAD, Fairchild, MDA, PC. App.Sci.) Bütün bu sistemler, belli bir amaca yönelik algılayıcılar kullanılarak elde edilen küçük uydulardan oluşmaktadır. Üçüncü evrede faaliyet gösteren uydu görüntülerinde meydana gelmesi beklenen önemli gelişmeler şunlardır: • • • • • Aynı gözlem koşulları altında stereo görüntü elde edilmesi olanağı sağlanacaktır. Anlık pozlama tekniği kullanılabilecektir. CBS ile bütünleşecek kaliteli sayısal verilerin elde edilmesi olanaklı hale gelecektir. Pankromatik modda 1m., renkli modda 4m. ayırma gücüne erişilecektir. Yer istasyonuna sahip ülkeler uyduya komuta etme olanağına kavuşabilecektir. a. Günümüzde en Yaygın Olarak Kullanılan ve Gelecekte de Kullanımına Devam Edilmesi Beklenen Uydu Görüntülerinin İncelenmesi (1) SPOT-1, 2, 3 ve 4 Uydu Görüntüleri SPOT uydusu ESA tarafından 22 Şubat 1986’da Ariane roketi ile uzaya gönderilmiştir. Belçika ve İsveç de SPOT programını desteklemiş ve üye olmuşlardır. İlki 1986, ikincisi 4 1990, üçüncüsü 1993 ve dördüncüsü 1997’de uzaya fırlatılan ve halen görev yapmakta olan SPOT uyduları, kartoğrafik amaçlı bir uzaktan algılama sistemidir (Şekil-1). Şekil-1 SPOT-4 uydusu SPOT uydusu üzerinde bulunan ve birbirinin aynısı olan iki adet HRV aleti de Pankromatik (P) ve Multispektral (XS) modlarda algılama yapabilmektedir. HRV aletlerinin görüş açısı ± 7.5° arasında olduğunda düşey görüş yaptığı kabul edilir. Belirtilen bu açı değerinden daha büyük alımlar ise eğik görüş olarak nitelendirilir. Her iki HRV aleti de eğik görüş yapma yeteneğine sahiptir (Şekil-2 ). SPOT uydusunun temel özellikleri şunlardır: • Uydunun araziden itibaren yüksekliği yaklaşık 832 km.’dir. • Düşey gözlemde bir satırda pankromatik (P) modda 6000, multispektral (XS) modda 3000 adet piksel taranmaktadır. • Pankromatik modda arazideki ayırma gücü 10 m.’dir. • Multispektral (XS) modda 3 ayrı bant için arazideki ayırma gücü 20 m.’dir. • Uydu, nadir doğrultusunda düşey ve nadir dışı eğik gözlemle maksimum ± 27o lik bir açıyla görüntü alımı yapabilmektedir. Bu olanak sayesinde değişik aralıklarla aynı arazi bölgesi tekrar görüntülenebilmekte ve stereo görüntü elde edilebilmektedir. 5 Şekil-2 SPOT uydusunun nadir dışı görüntü alımı • • • • Güneş uyumlu bir yörüngesi vardır. Uydunun aynı yerden ardışık iki geçişi arasındaki zaman farkı 26 gündür. Nadir gözleminde iki adet HRV aletinde mevcut CCD satır tarayıcıları ile 117 km. genişliğinde alan taranabilir. İki komşu alan arasında 3 km.’lik bir bindirme ile 60km. x 60km.‘lik alan görüntülenmektedir. Nadir dışı eğik gözlemde, arazide 950 km.’lik bir alanda herhangi bir yerin görüntüsü alınabilir. Bu durumda 60 km. x 80 km.’lik bir alan görüntülenebilmektedir (Şekil-3). 6 Şekil-3 SPOT Uydusunun Görüntü Alım Tekniği • • • Polar yörüngeye sahip olduğundan, 84 derece kuzey ve 84 derece güney enlemine kadar görüntü alabilir. SPOT ürünlerinin çıktıları; CCT, CD, floppy disket, film ve kağıt üzerine alınabilmektedir. Uydunun istenen bir bölgede görüntü alımı için programlanması olanaklıdır. Şekil-4 SPOT uydu görüntüleri 7 SPOT uydu görüntülerinin ayırma güçlerinin yüksek olması, stereo görüntü sağlaması ve özellikle iki bant bütünleşmesi (P+XS) yapıldığında (Şekil-4) oldukça iyi sonuçlar vermesi nedeniyle, özellikle 1:50.000 ölçekli topoğrafik harita üretimi ve revizyonunda yaygın olarak kullanılmaktadır. SPOT uydu görüntülerinin ölçeklerinin çok küçük olması nedeniyle, görüntülerden ancak çok net olarak seçilebilen detayların kıymetlendirilmesi ve revizyonu olanaklıdır. SPOT uydu görüntüleri tek başlarına topoğrafik bir haritada bulunan arazi örtüsü bilgisinin tamamını sağlayamamaktadır. (2) LANDSAT-1 ,2, 3, 4 ve 5 Uydu Görüntüleri LANDSAT uydusu ilk defa 1972 yılında uzaya gönderilmiştir. Bu uydunun o zamanki kısa adı ERTS-1'dir. Uydunun temel amacı, yeryüzü kaynaklarının araştırılmasıdır. 1975 yılında ismi LANDSAT olarak değiştirilmiş ve Landsat-2 olarak faaliyete geçmiştir. Daha sonra sırasıyla 1978 yılında Landsat-3, 1982’de Landsat-4 ve 1984’te Landsat-5 uzaya gönderilmiştir. Landsat-4 uydusu atıldıktan kısa bir süre sonra arızalanması nedeniyle, 1 Mart 1984’de fırlatılan Landsat-5 uydusu, Landsat-4 için planlanan görevleri yerine getirmektedir. Landsat -1, 2 ve 3’ün yörünge yüksekliği 920 km., Landsat-4 ve 5’in 705 km.’dir. Landsat-1, 2 ve 3 dünya etrafındaki bir turunu 103.26 dakikada tamamlar. Yani günde 14 tur yapar ve geçtiği bir yörüngeden tekrar 18 gün sonra geçer. İki yörünge izinin birbirinden uzaklığı, ekvatorda 2875 km.’dir. Landsat görüntülerinin sınırlı düzeyde de olsa stereoskopik olarak incelenmesi olanağı mevcuttur. Landsat uydularında üç adet görüntüleme sistemi kullanılmaktadır: • RBV (Return Beam Vidicon, Dönel Işınlı Kamera) sistemi, • MSS (Multispectral Scanner, Çok Bantlı Tarayıcı) sistemi, • TM (Thematic Mapper, Tematik Harita Yapımı) sistemi. (a) RBV sistemi: Aynı anda yeryüzünün aynı bölgesini 185 km. x 185 km. boyutunda görüntülemeyi amaçlayan üç adet televizyon türü kameradan oluşmaktadır. Kameraların arazideki ayırma gücü 80 m.’dir. Elde edilen bantlar 1, 2 ve 3 ncü bantlardır. (b) MSS sistemi: İkisi görünen dalga bandında olmak üzere dört bantta ve 185 km. x 185 km. genişliğinde görüntüleme yapan bir radyometredir. Döndürme yerine salınan ayna sistemi kullanılmıştır. Bu ayna her 33 milisaniyede bir salınmaktadır. MSS, uydunun güneye doğru hareketi sırasında her satırı batıdan doğuya doğru tarar. MSS’in arazideki ayırma gücü 79 m. civarındadır. (c) TM algılayıcı: Landsat-4 uydusu, “Thematic Mapper” (TM) ismi verilen yeni geliştirilmiş çok bantlı bir algılayıcı taşımaktadır. TM, yedi çalışma bandına sahiptir. TM’nin 6 ncı bandı hariç diğerlerinin uzaysal ayırma gücü 30 metredir. 6 ncı bandı ise 120 metre ayırma gücüne sahiptir. (3) ERS-1, 2 SAR Uydu Görüntüleri ERS-1 uydusu ile alınan görüntüler SAR verileridir. İlk olarak 1950 yıllarında geliştirilen SLAR sistemi ile askeri alanda kullanılmaya başlayan RADAR algılama sistemleri; anten tasarımında ve kayıt sistemlerindeki gelişmeler sonucunda, günümüzde çok değerli bir uzaktan algılama amaçlı veri toplama sistemi haline gelmiş olup; jeoloji, jeofizik, oşinografi, 8 ormancılık gibi birçok bilim dalında kullanılmaya başlamıştır. ERS-1/2 radar uydusu, farklı fakat birbirini tamamlayıcı özelliğe sahip çeşitli algılayıcı sistemleri bünyesinde bulundurmaktadır (Şekil-5). Şekil-5 ERS-1 uydusu ERS-1 SAR uydusunun özellikleri şunlardır: • Yörünge eğikliği : 98° güneş senkronizasyonlu, • Nadir dışı eğim açısı : 23.5°, • Uzaysal ayırma gücü : 26-33 m., • Görüntü boyutu : 100 km. x 100 km., • Bir yeri örtme periyodu : 3, 35, 176 gün, • Yörünge yüksekliği : 785 km., • Tarama genişliği : 100 km. ERS-1 SAR uydusunun görüntüleme geometrisi Şekil-6’de gösterilmiştir. Başka uydu görüntüleri ile elde edilemeyen pek çok veriler, bu uydularla her türlü hava koşullarında elde edilebilmektedir. 9 Algılayıcı Yörünge θ Yerin dönmesi Yeryüzü Tarama genişliği 4.3 km 100 km Şekil-6 ERS-1 SAR Uydusunun Görüntüleme Geometrisi OEEPE tarafından yapılan testlerle SAR verilerinin (Şekil-7), bölgenin mevcut eski haritası ile birlikte kullanılarak topoğrafyada meydana gelen değişimlerin tespiti ve harita revizyonu amaçları ile yalnız başlarına veya diğer çok bantlı uydu verileriyle birleştirilerek kullanılabileceği anlaşılmıştır. Ancak ERS-1 SAR verilerini kullanarak topoğrafik harita üretiminde çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu uydu görüntülerinin diğer uydu görüntülerini tamamlayıcı nitelikte bir veri kaynağı olarak kullanılması daha uygundur. Diğer çok bantlı uydu verileri ile birleştirilerek de kullanılabilir. ERS-1 SAR verilerinin SPOT, KFA-1000 veya LANDSAT-TM bantlarıyla birleştirilmesi ile oldukça duyarlı uzaysal bilgiler elde edilebilmektedir. 10 Şekil-7 ERS-1 SAR görüntüsü (4) KVR-1000 ve Diğer Rus Uydu Görüntüleri (a) KFA-1000 kamerasının ayırma gücü 5-10 m, asal uzaklık değeri 1013 mm. ve resim formatı 30 cm. x 30 cm.’dir. MK-4 kamerası 4 objektifli olup, 300 mm. asal uzaklık ve 18 cm. x 18 cm. resim boyutlarına sahiptir, 12-24 m. çözünürlüğe sahip görüntü elde etmektedir. KATE-200 sistemi ise 10-30 m. ayırma gücüne sahiptir, 18 cm. x 18 cm. boyutlarında resim elde etmektedir. Her üç kamera sistemi de ileri bindirmeli (stereoskopik) görüntü alma yeteneğine sahip olmakla birlikte, çoğu kez B/H oranı yeterli düzeyde olmamaktadır. (b) KVR-1000 non-stereometrik kameranın teknik özellikleri şunlardır: • Ayırma gücü : 2 m., • Ortalama görüntü ölçeği : 1:220.000, • Resim boyutu : 180 mm. x 180 mm., • Görüntünün arazide kapladığı alan : 40 km. x 40 km., • Resim köşe-kenar markaları : Mevcut değildir. (c) TK-350 kamerası, stereo fotogrametrik çalışmalara uygun olarak % 60-80 ileri bindirmeli stereo görüntüler elde etmektedir. Asal uzaklığı 350 mm. olan kameranın çektiği görüntülerin 11 ortalama ölçeği 1:660.000, resim boyutları 30. cm x 45 cm., görüntünün yeryüzünde kapladığı alan ise 200 km. x 300 km.’dir. TK-350 stereometrik topoğrafik kameranın teknik özellikleri şunlardır: • Odak uzaklığı : 350 mm, • Ayırma gücü : 10 m, • Ortalama görüntü ölçeği : 1:660.000, • Resim boyutu : 300 mm. x 450 mm., • Görüntünün arazide kapladığı alan : 200 km. x 300 km., • Boyuna bindirme oranı : % 60 - % 80, • Resim köşe-kenar markaları : Mevcuttur. (4) MOMS - 01, 02 Uydu Görüntüleri MOMS-02 stereo görüntü algılayıcı sistemin temel özellikleri şunlardır: • Üç adet stereo bilgiyi (öne, nadire ve arkaya doğru) aynı anda hafızasında tutar. • Uçuş anında kolon boyunca stereo görüş sağlar. • Stereo görüntü ve çok bantlı görüntüleri alma ve birleştirme yeteneğine sahiptir. • Uydu sisteminin beş adet merceği mevcut olup; bunlardan üç tanesi stereo görüntü, iki tanesi çok bantlı görüntü alabilmektedir (Şekil-8). MODE 1Stereo5/6/7 MODE 2 MS 1/2/3/4 MODE 3 MS 3/4 stereo 6/7 MODE 4MS 1/3/4 stereo 6 MODE 5MS 1/3/4 stereo 7 MODE 6 MS 2/3/4 HR MODE 7MS 1/3/4 HR Uçuş yönü MS 1/2 o +21.4 STEREO 7 MS 3/4 o +21.4 STEREO 6 HR 5 120km 120km Genişlik Genişlik 45x45m 135x135m 135x135m 135x135m Şekil-8 MOMS-02 Uydu Algılayıcı Sisteminin Stereo Görüntüleme Prensibi 12 MOMS-02 uydu görüntüleri 4.5 m. ayırma gücü ve stereo görüntüleme olanağı sayesinde, özellikle 1:50.000 ölçekli topoğrafik harita ve ortofoto haritaların üretimi ve revizyonunda büyük kolaylıklar sağlamaktadır. b. Henüz Yeni Faaliyete Geçmiş ve Yakın bir Gelecekte Faaliyete Geçecek Olan Yüksek Duyarlıklı (± 1 M.) Uydular ve Diğer Topoğrafik Amaçlı Uydular A.B.D. hükümeti tarafından alınan bir karar gereğince; 1980’li yılların casus uydularında kullanılan yüksek ayırma gücüne sahip algılayıcıların 1997 yılı ve sonrasında fırlatılacak uydu platformlarında yer almasına izin verilmiş ve bunlardan elde edilecek görüntülerin ticari amaçlı kullanımı serbest bırakılmıştır. Bu çerçevede yer alan uyduların başında CRSS (Commercial Remote Sensing Satellite), Space Imaging, EarthWatch ve OrbView gelmektedir. Ayrıca Kanada’nın A.B.D ile ortaklaşa fırlatacağı WorldView isimli uydu da aynı kapsam içerisinde yer almaktadır. Yüksek duyarlıklı (± 1 m.) uydularda beklenen önemli gelişmeler şunlardır: • Yapım maliyetinin düşmesi ve fırlatma kapasitelerinin arttırılması, • Aynı yörünge ve gözlem koşulları altında stereo görüş elde edilmesi, • Anlık pozlama tekniğinin kullanılması, • Kaliteli ürün çeşidi ve CBS ile bütünleşecek sayısal verilerin elde edilmesi, • Pankromatik mod için ± 1 m., renkli mod için ± 4 m. ayırma gücüne erişilmesi, • Yer istasyonuna sahip ülkelerin uyduya komuta etme olanağına kavuşması, • Arşivleme maliyetlerinin azalması, • Aynı bölgeye ait görüntülerin 1-2 gün ara ile elde edilebilmesi. (1) SPACE IMAGING Sistemi Space Imaging, görüntü üreten bir kuruluş ve uydu merkezidir. İlk uydunun 1997’de fırlatılması planlanmıştır. Space Imaging ve Lockheed firmalarının ortak çalışmaları sonucunda; 1 m. Pankromatik, 4 m. Multispektral ve 1m. Pankromatik + Multispektral görüntülerin elde edileceği belirtilmektedir. Space Imaging uydu sistemi için planlanan tipik bir çalışma senaryosu Şekil-9’de gösterilmiştir. Space Imaging LEO Smallsat ± 45 0 UÇUŞ YOLU Bakış Uydu yükseklik Bağlantı kurma, 28 sn. Görev tanımı 60 sn. Veri toplama, görüntü alımı 394 sn. 1445 10 5 3 12km. Tarama genişliğ 3700 km. (-4000 km. UYDU GÖRÜNTÜSÜNÜN ARAZİDEKİ İZİ Girilebilir veri toplama böl i Şekil-9 Space Imaging Uydusunun Tipik Çalışma Senaryosu 13 (2) EARTHWATCH Uydusu EarthWatch uydusunun yörünge bilgileri şunlardır: • 465 km. uydu yüksekliği ve 97.3° eğiklik açısı, • Güneş uyumlu uydu yörüngesi, • 94 dakika devir süresi ve bir günde 16 yörünge geçişi, • İz üzerindeki yörünge geçişlerinde, ardışık yörünge geçişleri arasındaki mesafe 2500 km., • Komşu resimler arasında 125 km.’lik bindirme, • Ekvatoru sabah 10:30 ve öğleden sonra 13:30’ da geçiş. (3) WORLDVİEW Uydusu Algılayıcı ± 30° ye kadar nadir dışı gözlem yaparak, hem yan yana alınan görüntülerden hem de öne ve arkaya doğru alınan görüntülerden stereo görüntü oluşturma yeteneklerine sahiptir. Yüksek kalitede stereo çift oluşturulabilmektedir. Maksimum B/H oranı 1 'dir. Ayrıca uydu algılayıcı sistemi ± 280 km. genişliğinde bakış alanına ve 560 km. genişliğinde tarama alanına sahiptir. WorldView uydusunun teknik özellikleri şunlardır: • Kısa pozlama zamanına sahiptir. • 30 km. x 30 km.’lik alan kaplayan çok renkli görüntü alma yeteneğine sahiptir. • 6 km. x 6 km.’lik alan kaplayan HI-RES pankromatik görüntü alımı olanaklıdır. • 36 frame matris stereo olarak görüntülenebilir. • Aynı anda çok renkli görüntü alımı olanaklıdır. Worldview uydu görüntüleme sistemi iki ayrı kameraya sahiptir: • Yüksek ayırma gücüne sahip kamera, • Geniş görüş alanına sahip kamera. (4) EYEGLASS-TM Uydusu Eyeglass TM uydusunun ± 1m. ayırma gücüne sahip görüntüleri ile; objelerin konum ve yükseklik doğrulukları, konumlama ve nokta belirleme duyarlıkları ile ilgili olarak, rölatif anlamda 1.9m. civarında rmse hata değerlerinin elde edilmesi öngörülmüştür. Bu düzeydeki doğruluk, 1:24.000 ölçekli harita üretimine olanak sağlamaktadır. Eyeglass-TM uydusunun ekvatorda görüntü yineleme periyodu 2 gün, nadir doğrultusunda ise 16 gündür. Yüksek ayırma gücüne sahip çeşitli uydu görüntülerinden bazılarının çözünürlükleri ve stereo görüntüleme yetenekleri Çizelge-2’de verilmiştir. Ancak bu çizelgede belirtilen uyduların büyük çoğunluğu, çeşitli olumsuz koşullar nedeniyle henüz uzaya fırlatılamamış veya çeşitli nedenlerden dolayı planlanan tarihlerde faaliyete geçirilememiştir. Yüksek duyarlıklı uydu görüntülerinde devam etmesi muhtemel sorunlar şunlardır: • Bant sayısının 1-4 ile sınırlı olması, • Maksimum 1:25.000 ölçekli harita üretimi veya güncelleştirmesine olanak sağlaması, • Görüntülerin 15 km. x 15 km. veya 12 km. x 12 km. gibi oldukça dar alanları kaplaması, • Düşey görüşte uydunun aynı gözlem noktasına gelme süresinin 30-40 güne kadar ulaşması, 14 • • Bulut, sis, pus, yağmur, kar gibi meteorolojik olaylardan etkilenmenin devam etmesi, Birbirlerinin etki alanına giren uydu yer istasyonlarında önceliklerin kimlere ait olacağının henüz belirlenmemiş olmasıdır. (5) ORBVİEW-3 Uydusu OrbView-3 uydusu, 1998 yılı için planlanmış fakat mali problemler nedeniyle hala gerçekleştirilememiş bir uydu sistemi projesidir. Sistem pankromatik moddda 2m. çözünürlükte görüntü alacak ve görüntü alanı 4 km.x 4 km. olacaktır. Multispektral modda (4 bantlı) ise çözünürlük 4m. ve görüntü alanı 8 km. x 8 km. olacaktır. Sistem, yörüngesi boyunca 45o eğim açısıyla görüntü alım kapasitesine sahip olacak, böylece aynı gün içerisinde stereo görüntüleme mümkün olabilecektir. Uydu sistemi, yerden 460 km. yükseklikte güneş uyumlu bir yörüngeye yerleştirilecektir. Aynı bölge için görüntü yineleme aralığı 16 gün (minimum 3 gün) olacaktır. Görüntüler doğrudan uydu üzerinde kaydedilecek ve bir seferde 160 ila 665 arasında görüntü alınabilecektir. Uydunun GPS ve yıldız sensörleriyle konumlaması da yapılabilecektir. (6) EARLYBİRD Uydusu Ağustos 1997’de uydunun fırlatılması planlanmış ve Aralık 98’de bu işlem gerçekleştirilmiş olup, şu ana kadar herhangi bir görüntü elde edilememiştir. Çözünürlük pankromatik modda 3m. ve multispektral modda (3 bantlı) 15m.’dir. Görüntünün boyutu pankromatikte 3 km.x 3 km., multispektralda 15km.x15km.’dir. Yörünge boyunca 30o eğimle görüntü alımı yapılabilmekte, böylece aynı gün içerisinde stereo görüntüleme sağlanmaktadır. Uydu, yerden 470 km. yükseklikte güneş uyumlu bir yörüngede hareket etmektedir. Görüntü yineleme aralığı ortalama 20 gündür (minimum 2 gün). Görüntüler uydu üzerinde doğrudan kaydedilmekte ve bir seferde 500 görüntü alınabilmektedir. GPS sistemi ile hareket halindeki uydunun konumu belirlenebilmektedir. (7) QUICKBIRD (EARTHWATCH) Uydusu EarlyBird uydusunun devamı olarak 1998 ortalarında fırlatılması planlanmış, fakat henüz gerçekleştirilememiştir. Sistem pankromatik modda 0.82 metre ve multispektral (renkli) modda 3.5 metre çözünürlüğe sahip olacaktır. Görüntü boyutu 22 km.x 22 km. olacak, 50o eğim açısıyla görüntü alınması sonucu, aynı gün içerisinde stereo görüntüleme yapılabilecektir. Uydu 600 km. yükseklikte güneş uyumlu bir yörüngeye yerleştirilecek, uydu üzerinde bir seferde 100 görüntü doğrudan kaydedilebilecektir. Görüntü yineleme aralığı ortalama 20 gün (minimum 2 gün) olacaktır. 15 (8) IKONOS-1 (Space Imaging) Uydusu Space Imaging firması tarafından Eylül 1999’da uzaya fırlatılan IKONOS-1 uydusu, en son olarak ticari kullanıma sunulmuş yüksek duyarlıklı uydu görüntülerinden birisidir. Sistem pankromatik modda 1m., multispektral modda 4m. çözünürlüğe sahip uydu görüntüleri elde edebilmektedir. Görüntü boyutu 11 km.x 11 km.’dir. 45o eğimle görüntü alınabilmekte, böylece aynı gün içerisinde stereo görüntüleme yapılabilmektedir Uydu 680 km. yükseklikte güneş uyumlu bir yörüngeye yerleştirilmiş olup, uydu üzerinde bir seferde 400 adet görüntü doğrudan kaydedilebilmektedir. Görüntü yineleme aralığı 14 gündür (minimum 2 gün). GPS ve yıldız algılayıcılarıyla uydunun konumu belirlenebilmektedir. (9) EROS A/B Uyduları EROS A/B uyduları, İsrail Havacılık Endüstrisi ve Core Yazılım Teknolojileri tarafından 1998-2003 yılları arasında 6 mini uydunun uzaya fırlatılmasını amaçlayan bir projedir. Fakat henüz hiç bir uydusu uzaya fırlatılamamıştır. Çözünürlük A serisinde pankromatik modda 1.3 m., B serisinde pankromatik modda 1 m. ve multispektral modda her ikisinde de 4.5 metre olacaktır. Görüntü boyutu A serisinde 11 km.x 11 km., B serisinde 20 km.x 20 km. olacaktır. 30o eğimle görüntü alınabilecek ve aynı gün içerisinde stereo görüntüleme mümkün olabilecektir. A serisi EROS uydusu yerden 480 km., B serisi uydu yerden 600 km. yükseklikte güneş uyumlu bir görüntüde hareket edecektir. Görüntü yineleme aralığı A serisinde 7 gün ve B serisinde 15 gün (minimum 3 gün) olacaktır. GPS ve yıldız algılayıcılarıyla uydunun konumu belirlenebilecektir. Çizelge-2 Yüksek Ayırma Gücüne Sahip Çeşitli Uydu Sistemlerinin Stereo Görüntüleme Yetenekleri Ayırma Gücü Tarama Piksel Sayısı Stereo Görüntüleme ( m.) Genişliği (km. ) Yeteneği 1:60.000 Ölçekli 0.75 14 18.000 Fotoğraf bindirmesi Fotoğraf Alımı ile LOCKHEED 1 15 15.000 Aletin eğilmesi ile EYEGLASS 1 15 15.000 Aletin eğilmesi ile 1:80.000 Ölçekli 1 18 18.000 Fotoğraf bindirmesi Fotoğraf Alımı ile KVR - 1000 2-4 40 20.000 Mevcut değil WORLDVİEW 3 6 2.000 Alet eğilmesi ile KFA -1000 4-6 80 20.000 B/H ≈ 0.1 HIROS 5 50 10.000 Öne-arkaya alımla SPOT – 5 5 60 – 200 12.000 ( x 3 ) Öne, nadire ve arkaya alımla IRS 1- C 6 70 12.000 Yörünge dışı stereo görüntü alımı ile 1997 ve sonrası fırlatılacak ticari amaçlı uydu sistemlerine ilişkin özet bilgiler Çizelge-3’de gösterilmiştir. 16 Çizelge-3 1997 ve Sonrasında Fırlatılacak Bazı Yüksek Duyarlıklı Uydu Sistemleri Uydunun Adı Bağlı Olduğu Ülke Fırlatma Algılayıcı Tipi Konumsal Tarihi Ayırma Gücü EARLYA.B.D./ KanadaTicari 1997 Pankromatik 3 m. BİRD ( WorldView / Earth Multispektral 15 m. Watch ) QUİCKA.B.D./ KanadaTicari 1997 Pankromatik 1 m. BİRD World View / Earth Multispektral 4 m. Watch ORBVİEW A.B.D.Ticari 1997 Pankromatik 1 m. ( Orbimage ) CRSS A.B.D. Ticari ( SII ) 1997 Pankromatik 1 m. Multispektral 4 m. EOS AM-1 Japonya/A.B.D. 1998 Multispektral 15 m. Hükümetleri CRSS –2 A.B.D. Ticari ( SII ) Pankromatik 1 m. Multispektral 4 m. KOMSAT Kore Hükümeti 1998 Pankromatik 10 m. EOS AM - A.B.D. Hükümeti 2004 Pankromatik 10 m. 2/ Multispektral 30 m. LANDSAT -8 Renkli Bant Sayısı 3 4 4 14 4 7 Çizelge-4 Çeşitli Uydu Görüntülerinden Görüntü Haritası Üretimi İçin Önerilen Harita Ölçekleri Algılayıcı Türü LANDSAT - MSS LANDSAT - TM SPOT - XS SPOT - P KFA-1000 MOMS - 02 KVR - 1000 Piksel Boyutu 80 m. 30 m. 20 m. 10 m. 5-10 m. 5 m. 2 m. Harita Ölçeği 1:250.000 1:100.000 1:100.000 1:50.000 1:25.000 – 1:50.000 1:25.000 1:10.000 (10) SPOT-5 ve 6 Uyduları Halen kullanımda olan SPOT-4 uydusu SPOT-3’ün devamıdır. Bu uyduda, eski sistemde bulunan 10 metre çözünürlükteki pankromatik bant yerine 10 metre çözünürlükte kırmızı bant yerleştirilmiştir. Buna ek olarak, orta kızılötesi bantta algılama yapan 20 metre çözünürlükte bir algılayıcı daha ilave edilmiştir. SPOT-5 sisteminin 2002 yılında fırlatılması planlanmaktadır. SPOT-5 sisteminde pankromatikte 5, multispektralda 10 ve orta kızılötesinde 20 metre çözünürlük elde edilmesi tasarlanmaktadır. Hipermod adı verilen çift algılayıcılı pankromatik modda çözünürlüğün 2.5 17 metreye kadar çıkabileceği ifade edilmektedir. Tamamen stereoskopik görüntü elde etmeye yarayan yeni bir SPOT sisteminin oluşturulması çalışmalarına da devam edilmektedir. Yine SPOT’un devamı niteliğindeki 3S adı verilen yeni sistemlerin üretimi de planlanmaktadır. Bu tür sistemlerde, uzaktan algılama çalışmalarının çok sayıda küçük uyduyla gerçekleştirilebileceği belirtilmektedir. Ayrıca 3S1’de pankromatik ve multispektralda 1 m.., 3S2’de 2 m. civarında çözünürlük elde edilebileceği; uyduların yükseklik kontrollü olacağı ve aynı gün içerisinde stereo görüntüler elde edilebileceği ifade edilmektedir. Yakında hizmet verecek olan SPOT-5 uydusunun belirgin özellikleri şunlar olacaktır: • Arazideki ayırma gücü ± 5 metredir. • Stereoskopik görüntülemede üç algılayıcı kullanılır; öne doğru, nadir doğrultusunda ve geriye doğru görüntü alımı olanaklıdır. • Stereo görüntülerde B/H oranı 0.4 - 0.8 arasında değişir. • Görüntüleme açısı ± 19.2o ‘dir. • Uydu ömrü beş yıldan fazladır. • Stereo bindirme oranı % 98’e kadar çıkabilmektedir. • Kontrol noktaları ile geometrik doğruluk; konumda ± 10m., yükseklikte ± 5 m.’den daha iyi karesel ortalama hata değerleri civarındadır. SPOT-1, 2, 3 ve 4’ ün ardından faaliyete geçecek olan SPOT-5 ve 6 uydu görüntüleri; çözünürlüğün artması, kontrol noktası gereksiniminin biraz daha azalması ve çok bantlı görüntülerde bant sayısının artması gibi yenilikleri de beraberinde getirecek olması nedeniyle yaygın olarak kullanılabilecektir. (11) LANDSAT-7 Uydusu 1999 yılında uzaya fırlatılmış olan bu uydu, LANDSAT serisinin devamı olan bir uydudur. Sistem pankromatik modda 15 m., multispektral modda 6 bantta 30 m. ve 1 bantta 60 m. çözünürlükte görüntü almaktadır. Görüntü boyutu 180 km.x 180 km.’dir. 705 km. yükseklikte güneş uyumlu bir yörüngeye yerleştirilmiştir. Görüntü yineleme aralığı 16 gündür. Şekil-10 LANDSAT-7 sistemi 18 2.4 YAKIN GELECEKTEKİ UYGULAMALAR VE ELDE EDİLMESİ PLANLANAN ÜRÜNLER Günümüzde yer gözlem uyduları en çok haritacılık ve tarımda kullanılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda uyduların yerleşim yeri planlaması uygulamalarında da kullanılması beklenmektedir. 1 metre seviyesinde çözünürlük, kamu çalışma alanları ve trafik planlaması gibi yerleşme alanı çalışmalarına da olanak sağlamaktadır. Genellikle yeni sistemlerin hepsinde bulunan stereo görüntüleme olanağı, hassas sayısal yükseklik modeli (DEM) verilerinin üretimini ve iletişim sistemleri uygulamalarında kullanılmasını olanaklı hale getirmektedir. Yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinin hassas şekilde geometrik düzeltmelerinin yapılabilmesi için, yine yüksek doğrulukta DEM verilerine ve yer kontrol noktalarına (YKN) ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yerine, yeni sistemlerden bu ihtiyaçları bizzat sistemin kendisinin sağlaması beklenmektedir. Yeni sistemlerin geniş uygulama alanı bulmaları yanında, mevcut uygulama alanlarına sağladığı katkıların artması da beklenmektedir. Yakın bir gelecekte görüntü fiyatlarının düşmesi arzu edilmektedir. Zira hala oldukça yüksek maliyete sahip olan uydu görüntü verilerinin, geniş alanlarda kullanılması pek fazla mümkün olamamaktadır. Çözünürlüğün artması, verilerin bilgisayar ortamında çok yer kaplamasına yol açmakta ve verilerin işlenmesinde çeşitli zorluklara neden olmaktadır. Bu durum, uygulama alanının özelliğine ve amaca göre, uygun çözünürlükte uydu verilerinin kullanılmasını zorunlu hale getirmektedir. Gelişmiş uydu sistemlerinden elde edilebilen farklı ürün çeşitleri, kullanıcıların ürün tipi seçiminde zorlanmalarına yol açabilecektir. Ancak, kullanıcılar ve uydu verisi üreticileri arasında doğru ve amaca uygun veri seçimi için, güvene dayalı bir ortam oluşturulması sonucunda, bu güçlüğün de aşılması olanaklı hale gelebilecektir. 2.5 UYDULARDA KULLANILAN KAMERA VE SİSTEMLER • • • • • • • • • Metrik kameralar, Büyük formatlı kameralar (Large Format Camera, LFC), Üç kanallı RBV sistemi, TV kamerası, Çok objektifli kameralar, Kolon kameralar, Panoramik kameralar, Video kameralar, CCD (Charge Coupled Device) kameralar. 2.6 UYDU TARAYICI SİSTEMLERİ (SATELLİTE SCANNERS) Uzaysal tarama olarak isimlendirilen bu yöntemler tematik uygulamalar yapılması ve özel amaçlı veriler elde edilmesi için uygun olmalarına rağmen, topoğrafik uygulamalarda çok fazla kullanılmamaktadır. Bu sistemlerin çalışma prensibi dijital kamera sistemlerine çok benzemektedir. Tarayıcılar; çok kanal ilkesine göre çalışabilmesi, çalışmalarında film gerekmemesi ve oldukça kaliteli görüntü sağlayabilmeleri nedeniyle, uzay araçlarında en fazla 19 kullanılan algılama sistemi olma özelliğini kazanmışlardır. Tarayıcılar görünür ışık dışında, kızılötesi ve termal kızılötesi ışınlarla da çalışabilmektedirler. 250 200 10 Şekil-11 Hassas Fotoğraf Tarayıcıda Tarama ( Scanning ) İşleminin Temel Prensibi Uydularda bulunan tarayıcı sistemleri şunlardır: • Elektro - optik tarayıcılar, • Tek kanallı tarayıcılar, • Çok kanallı tarayıcılar (MSS), • Optik - mekanik satır tarayıcıları, • Termal kızılötesi satır tarayıcıları, • Optik - mekanik çerçeve tarayıcıları, • Doğrusal dizinli (push-broom) tarayıcılar. manyetik band kayı tedici kuvvetlendirici tarayı cı dönen ayna dedektör pozlanmamı ş CRT gelen ı ş ı nı m pozlanmı s film tarama önceki tarama tarama geniş liği eş zamanlı görüş alanı Şekil-12 Termal Satır tarayıcı 20 2.7 ALGILAYICI SİSTEMLER (SENSORS) Algılayıcılar; belirli aralıklarla alınan analog sinyalleri kaydeder, daha sonra bu sinyaller sayısallaştırılarak sayısal görüntü verisi haline dönüştürülür. Veri toplama işleminde kullanılan algılayıcılar; • Spektral veri sistemleri, • Görüntü oluşturan sistemler, şeklinde iki sınıfa ayrılır. Görüntü oluşturan sistemler ise üç gruba ayrılır: • Çerçeve görüntü sistemleri, • Tarayıcılar, • Mikro dalga algılayıcılar. Görüntü algılama sistemleri Çerçeve görüntüleme sistemleri Fotoğrafik sistemler Tek objektifli kamralar Çok objektifli kameralar Kolon kameralar Panoramik kameralar Tarayıcı sistemler Fotoğrafik olmayan sistemler Optik mekanik satır tarayıcılar Video kameralar RBV kameralar CCD kameralar Termal IR satır tarayıcılar Çok spektrumlu satır tarayıcılar Optik mekanik çerçeve tarayıcılar Mikrodalga algılayıcılar Doğrusal dizili tarayıcılar Düzlem göstergeli radarlar Yan bakışlı radarlar Gerçek açıklıklı radar (SLAR) Yapay açıklıklı radar (SAR) Şekil-13 Görüntü Algılama Sistemlerinin Sınıflandırılması Sözü edilen bu üç ana sistem, ya sabit kanatlı uçaklarda ya da uzayda taşınan insanlı veya insansız uydu platformlarında yer alabilir. Algılayıcı verilerinin diğer uydu tarayıcıları ve kameraları ile alınan uydu görüntülerinden en önemli farkı, görünür ışık yerine elektromanyetik spektrumun mikro dalga bölümünden elde edilmesidir. Algılayıcı verileri, uçaklara ve uydulara takılı çeşitli algılayıcı sistemler, lazer profilleme sistemleri ve radar sistemlerinden elde edilen verilerdir. Bu veriler sayısal veya analog formda kullanıcılara sunulabilmektedir. Çok bantlı algılayıcı görüntüleri özellikle küçük ölçekli topoğrafik harita üretimi, jeodezik çalışmalar ve askeri uygulamalarda kullanılmaya başlanmıştır. Algılayıcı sistemlerle topoğrafik harita üretimi ve CBS oluşturulmasında kullanılabilecek verilerin elde edilmesi yönündeki araştırma ve geliştirme çabaları sürdürülmektedir. a. Uçaklara Takılı Uzaktan Algılama Sistemleri Uçaktan görüntüleme yapabilen SAR ve SLAR radar sistemleri mevcuttur. Uçaklarda kullanılan MSS çok bantlı tarayıcılarda olduğu gibi, bu tip sistemlerin ve veri toplama yöntemlerinin pek çok avantajları vardır, ancak oldukça pahalıdır. Yakın gelecekteki 21 gelişmeler dikkate alındığında, uydu platformu ve algılayıcılarının uygulama olanakları açısından henüz yetersiz oldukları anlaşılmaktadır. Uydu görüntüleri ve algılayıcılar konusunda mevcut eksiklikler ve dezavantajlar şunlardır: • • • • • • Sürekli dışarıya bağımlılık söz konusudur . İstenen zaman ve bölgeye ilişkin görüntü elde edilmesi zordur. Mevcut arşiv görüntülerinin temin edilmesi oldukça zaman alıcıdır. Meteorolojik koşullardan büyük ölçüde etkilenilmektedir. Görüntü ayırma güçleri birçok uygulama alanı için hala düşük düzeylerdedir. Oldukça pahalıdır. Buna karşılık, son zamanlarda bu olumsuzlukların ve yetersizliklerin büyük bir bölümünü tamamen ortadan kaldıracak, bazılarını ise minimum düzeye indirecek bir teknolojiye sahip olan uçaklara takılı uzaktan algılama sistemlerinin kullanımına doğru bir eğilim mevcuttur. Uçaklara takılı olarak kullanılabilen uzaktan algılama sistemlerinden en önemlileri; MSS, TM, SAR ve CCD algılayıcılarıdır. Uçaklara takılı uzaktan algılama sistemlerinin, çeşitli uygulamalarda kullanımının yaygınlaşacağı beklenmektedir. Yakın bir gelecekte kullanılması beklenen ve uçaklara takılı olarak faaliyet gösteren tipik bir algılama yöntemi ve sistemi Şekil-8’de gösterilmiştir. b. Uydu algılayıcı sistemleri Görüntü alımı amacıyla en fazla kullanılan algılayıcı sistemler şunlardır: • Pasif sistemler: Optik, elektro-optik ve kızılötesi algılayıcı sistemlerdir. • Aktif sistemler: SAR ve SLAR sistemleridir. RADAR sistemleri RADAR sistemleri aktif sistemler olması nedeni ile gece ve gündüz, sisli ve puslu havalarda kullanılabilir. 1930'lu yıllarda Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri‘nde aynı anda PPI (Plan Position Indicator) radarı denen bir aletle ortaya çıkmıştır. PPI radarı halen hava alanları, uçak ve gemilerde kullanılan ve dairesel tarama yapan bir alettir. Radar sistemleri de bir tür tarayıcıdır. Fakat, daha büyük dalga boylu ışınları kullanır (1 mm.’den 1 m.'ye kadar). Radarda görüntü, CRT katot ışınlı tüp yardımı ile ekranda görülür hale getirilir. 1954 yılında SLAR (Side Looking Airborne Radar), 1960'da SAR (Synthetic Aperture Radar) sistemleri imal edilmiştir. (Şekil-14). Yapay anten açıklığı gerçek anten H Minimum uzaklık Gerçek ışın demeti Yapay ışın demeti Şekil-14 Yapay Açıklıklı Radar (SAR)'ın Çalışma Sistemi 22 2 Verici/Alıcı düğmesi V 1 Verici ve alıcı Anten Ayırma gücü elemanı Nehir 3 Gönderilen puls sinyal şiddeti Ağaçlar Tarama Yönü Tepe Tepe gölgesi Ağaçlar 4 Elektronik birimler Zaman Azimut yönü Film kaydedici 5 Işın demeti genişliği CRT Önceki görüntü satırları Puls uzunluğu V Görüntü satırı Şekil-15 SLAR'ın Çalışma Prensipleri Radar; anten yardımı ile enerji yayan bir verici ve nesnelere çarpıp geri dönen enerjinin algılanmasına olanak veren alıcı anteninden oluşur. Kısa dalga boylularda bitki örtüsünü delip geçme yeteneği az, ancak üç boyutlu ayırma gücü fazladır. İlk uzay radarı olan SAR, 1978 yılında A.B.D’nin Seasat uydusu üzerinde denenmiştir. Günümüzde ESA’nın ERS-1 ve ERS2, Japonya’nın JERS ve Kanada’nın RADARSAT görüntüleri, yaygın olarak kullanılan radar görüntüleridir. Radarın yararları ve kullanım alanları şunlardır; • Bulutları deler, sisten ve bitki gölgelerinden geçer. • Büyük alanların 1:400.000, 1:100.000 ölçekli haritalarının yapılmasına olanak sağlar. • Gece de görüntü alınması mümkündür. • Gölgeli bir görüntü verdiği için, değişik perspektiflerden görüş alınması olanaklıdır. • Stereoskopik görüş elde etmek amacıyla bindirmeli çekim yapılabilir. • Askeri amaçlı olduğu kadar sivil amaçlı hava trafiğinde de kullanılabilmektedir. 23 (a) SAR (Synthetic Aperture Radar, Yapay Açıklıklı Radar) sistemleri SAR radar sistemlerinde 7-10 saniye gibi çok kısa sürelerle dalga yayınlanmaktadır. Odak noktasında içbükey bir yansıtıcı vardır. Bunun da ortasında bir verici bulunmaktadır. Buradan yayılan dalga cisme çarpıp geri gelir. Bu durumda elektronik anahtar, anteni algılayıcı hale getirir. SAR yapay açıklıklı radar sistemleri gece ve gündüz, meteorolojik koşullardan etkilenmeksizin, orta düzeyde ayırma gücünde görüntü elde etme yeteneğine sahiptir. Ancak, bu sistemlerin henüz gelişmelerini tamamlamadıkları ve uygulama alanlarının halen araştırıldığı gözlenmektedir. SAR görüntüleri, özellikle ardışık uydu geçişleri ile herhangi bir bölgedeki değişiklikleri araştırmak için oldukça uygun bir kullanım olanağına sahiptir. (b) SLAR (Side Looking Airborne Radar, Yana Bakışlı Hava Radarı) sistemleri Elektromanyetik spektrumun mikro dalga bölümünde uzaktan algılama verisi toplama amacıyla kullanılan en önemli teknik, yapay açıklıklı radar (SAR) tekniğidir. SAR’ın uçaklarda kullanılan şekline SLAR adı verilir. SLAR’ın SAR’a göre bazı değişiklikleri vardır. SLAR’da mikro dalga boyundaki bir elektrik enerjisi pulsu, eğik olarak uçağın yanına doğru yayınlanır. Aynı prensibe dayanan, navigasyon ve rota belirlemesi amacıyla kullanılan radarlar, bu yayımlanan enerjinin bir kısmını araziden saçılma yoluyla tekrar uçaktaki alıcıya geri dönmesi sonucunda algılarlar. Pulsun yayımlanması ve araziden geri yansıması arasında geçen zaman yardımıyla uçaktan hedefe olan eğik mesafe bulunabilir. Uçaklarda radar görüntüsü elde etmek için çok büyük boyutlu anten yerine SLAR tekniği kullanılır. Bu teknikte dalgalar pulslar halinde yayılırken uzay aracı hareket halinde olur, bu da uzun bir anten kullanımı etkisi gösterir (Şekil-15). 3. AYIRMA GÜCÜ Görünen ve kızılötesi bandlarda çalışan görüntüleyici uzaktan algılama sistemlerinin başlıca özellikleri, konumsal (spatial), spektral, radyometrik ve zamansal (temporal) ayırma gücü terimleri ile açıklanır. Diğer önemli özellikler ise tarayıcı sistemin (elektro-mekanik veya elektro-optik) çalışma yöntemi ve geometrik niteliği ile ilgilidir. 3.1. Konumsal (Spatial) Ayırma Gücü En basit şekli ile; "bir görüntüleme sistemi tarafından ayrık kayıt edilebilen iki nesne arasındaki en küçük uzaklık" olarak tanımlanan konumsal ayırma gücünü belirlemek kolay değildir (ASP, 1983). Kullanıcı amacına bağlı olarak değişik yöntemlerle ölçülebilen bu kavramın tanımlanmasında çeşitli ölçütler kullanılmaktadır. Bu ölçütlerden biri, görüntüleme sisteminin geometrik niteliği olup, bunu esas alan ve en genel uygulanan ölçüm, algılayıcının “Anlık Görüş Alanı (IFOV= Instantaneous Field Of View)”dır. Kuramsal olarak anlık görüş alanı (AGA); zaman içerisindeki herhangi bir anda, bilinen bir yükseklikten, algılayıcı ile gözlenen yeryüzüne karşılık gelen alan olarak tanımlanır. Şekil 16’dan da görüleceği üzere AGA, ya α açısı ya da yeryüzündeki X Y uzunluğu ölçülerek bulunabilir. Şekil, bir kesit gösterim olduğundan, gerçekte X Y uzunluğu dairenin çapını göstermektedir (Mather, 1987). 24 D e d e k tö r O p tik s is te m α AGA X Y Şekil 16 Anlık Görüş Alanının Açısal ( α ) ve Yeryüzü Uzunluğu (XY) Olarak Gösterimi. Genellikle AGA bir piksele karşı düşer. Ancak birkaç AGA birleştirilerek bir piksel oluşturulabildiği gibi, sayısal bir resim yeniden örneklendiğinde, ya da geometrik düzeltmeden geçirildiğinde AGA-piksel ilişkisi bire bir olmaktan çıkar (İnce, 1986). AGA değeri birçok faktöre bağlı olarak değişim sergileyebilmektedir. Bunların başında, uydu yörüngesinin tam olarak sabit (stabil) bir durum gösterememesi gelmekte, yörünge yüksekliği sık sık onlarca kilometre değişebilmektedir. Örneğin Landsat 1-3 için nominal yörünge yüksekliği 913 km. olmakla birlikte bu değer, 880-940 km. arasında değişmektedir. Bu nedenle Landsat-MSS için genel olarak 79 m. belirlenen konumsal ayırma gücü, alçak (ekvatora yakın) enlemlerde daha küçük (76 m.) yukarı (kutba yakın) enlemlerde ise daha büyük (81 m.) değere ulaşmaktadır (Mather, 1987). Yine AGA ölçümünde farklı yöntemler kullanıldığında, piksel değerinde farklılıklarla karşılaşılabilecektir. Yersel ayırma gücü de denilen konumsal ayırma gücü, AGA ve piksel büyüklüğüne yakından bağlı olduğu kadar, radyometrik ayırma gücü, yer ve atmosfer koşullarına da bağlılık gösterir. Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse; beş metre genişliğinde bir yol, hatta 1m.x1m. boyutunda bir ayna Landsat-TM görüntüsünde kolayca görülebilirken, 40-50 m. genişliğindeki bir yol, çevresiyle kontrast farkı az olduğunda hiç görülmeyebilir. Aşağıda IRS uydusuna ait farklı 6 farklı yer çözünürlüğüne ilişkin bir örnek verilmiştir: 25 Şekil 17 IRS Uydusunun Farklı Çözünürlük Seviyeleri 26 3.2. Spektral Ayırma Gücü Yeryüzündeki nesnelerin ve arazi türlerinin uzaktan algılama yoluyla tanımlanabilmelerinin en önemli nedeni spektral özelliklerinin değişiklik göstermesidir. Algılayıcıların tasarımı da bu değişiklikleri fark edecek ve istenilen ayrımları yapabilecek biçimde düşünülür. Her spektral band (ya da kanal) elektromanyetik spektrumun bir bölgesinde duyarlıdır. Bu bölge başlangıç ve bitiş dalgaboyları ya da merkez frekansı ve band genişliği biçiminde verilir (İnce, 1986 a). Uzaktan algılama aletinin spektral ayırma gücü, kullanılan kanalın band genişliği ile belirlenir. Kuramsal olarak spektrum ne kadar çok ve küçük parçaya ayrılırsa, spektral ayırma gücü o kadar artar. Ancak, dar bandlı aletler, sistemin radyometrik ayırma gücünü azaltan, düşük sinyal-gürültü (signal-noise) oranı ile veri elde etme eğilimindedir (ASP, 1983). Bu durumda, dar band genişliği (yüksek ayırma gücü) ve düşük sinyal-gürültü oranı arasında uygun bir çözüm yolu arama zorunluluğu doğmaktadır. Sinyal; algılayıcı tarafından elde edilen verinin bilgi içeriği iken, gürültü; sinyale katılan istenmeyen değişimlerdir. Gürültü, rastgele ya da sistematik yapıda olup, aletin iyi çalışmayan mekanik veya elektronik bileşenlerinden kaynaklanır. İşte bu sinyal düzeyi ve gürültü düzeyi arasındaki orana sinyal-gürültü (S/N) oranı adı verilmektedir. Pushbroom türündeki yeni tip algılayıcılar, her tarama satırındaki elemanın bir dedektörle temsil edildiği ve doğrusal dizi oluşturan bu dedektörlerin, platformun ileri doğru hareketi ile görüntüyü elde etmesi esasına dayanmaktadır. Bu durum, görüntüleme sırasında her tarama satır elemanına daha uzun bir süre bakış (kayıt) olanağı sağlamakta ve böylece tek dedektörlü mekanik tarayıcılara kıyasla daha iyi sinyal-gürültü oranı vermektedir (Şekil 5.3). Böylece pushbroom tarayıcı için her noktadaki bakış süresi daha uzun olmakta ve dar bandlarda, kabul edilemiyen düzeyde bir S/N oranı azalması olmaksızın çözüm sağlanabilmektedir (Mather, 1987). a P u sh b ro o m ta ra y ıc ı (H R V ) b E le k tro m e k a n ik ta ra y ıc ı (M S S ) A y n a m e rc e k le r D e d e k tö r d iz isi D e d e k tö r ge ni şl ik O p tik s iste m G en iş li k Şekil 18 Pushbroom ve Elektromekanik Tarayıcı Çalışma Esası En uygun spektral band seçimi amaca göre değişmektedir. Örneğin, tarımsal ürün büyümesi ve gelişimi, görünen ve yansıyan kızılötesi bölgelerde dar bandlar kullanılarak daha iyi gözlenebilmektedir. Deniz durumunun izlenmesi, çok kanallı aktif ve pasif mikrodalga sistemler ile daha iyi sonuç vermektedir. Jeoloji gibi bir disiplin içerisinde en iyi sonuç, özel spektral bandlar kullanılarak elde edilmektedir. Örneğin volkanizma, yüksek radyometrik ayırma gücüne sahip geniş termal kızılötesi bandlar ile araştırılmakta; yüzey jeolojisi, duruma 27 bağlı olarak Landsat görüntüleri, hava fotoğrafları veya aktif mikrodalga sistemleri yardımı ile elde edilmiş görüntüler kullanılarak haritalanabilmektedir (ASP, 1983). 3.3. Radyometrik Ayırma Gücü Parlaklık ya da yayın şiddeti olarak ölçülen değerlerin bilgisayar ortamında saklanabilmesi için belirli sayıda ayrık değerler biçiminde ifade edilmesi, yani sayısallaştırılması gerekir. Radyometrik ayırma gücü ya da radyometrik duyarlık; algılayıcı tarafından toplanan verilerin, seçilebilen ayrık parlaklık değeri sayısı ve düzeyinin belirlenmesini tanımlar. Diğer bir deyişle sinyalin bölünebildiği ayrık düzey sayısının saptanmasıdır (ASP, 1983 ve Mather, 1987). Radyometrik ayırma gücü, bilgisayar ortamında ve ikili sayı sistemi veya bit cinsinden tanımlanmaktadır. Genellikle 8 bitten oluşan ve bir bayt (byte) adı verilen radyometrik ayırma gücü gösterimi, 0 ile 255 arasında değişen 28= 256 farklı parlaklık düzeyinin sayısal ortamda yer almasını sağlamaktadır. Bununla birlikte Landsat 1, 2 ve 3 uydularındaki MSS algılayıcısında radyometrik ayırım 6 bit (64 düzey), NOAA uyduları AVHRR algılayıcısında ise 10 bit (1024 düzey) dir (İnce, 1986 a). Bir görüntünün yeryüzünde kapladığı alan cinsinden boyutu, spektral band sayısı, radyometrik ve konumsal ayırma gücü, bilgisayar ortamında işlenecek veri hacminin birer göstergesidir. Sözkonusu veri hacmini açıklamak açısından Landsat-TM algılayıcısı ele alındığında, bilindiği üzere bu algılayıcı 7 dalga bandına sahip bulunmaktadır. 8 bit ayırma gücündeki bu bandlardan görünen ve yansıyan kızılötesi bölgede algılama yapan altısının konumsal ayırma gücü 30 m., termal olanı ise 120 m.dir. 185 km x 185 km. alanı kapsayan bir görüntünün termal bandında 2.37 milyon piksel, diğer altı bandda ise toplam 38 milyon piksel yer almaktadır. Her piksel 8 bit olduğuna göre 7 bandda 1.848 x 10 bit (1.848 Gbit) veya diğer bir anlatımla 231 Mbyte bulunacaktır (Richards, 1993). Bu değerlerden görülmektedir ki, sayısal uydu görüntülerini işlemede kullanılan bilgisayar sistemlerinin gerek bellek gerekse bilgi işlem hızı yönünden üstün özelliklere sahip olmaları büyük önem taşımaktadır. 3.4. Zamansal (Temporal) Ayırma Gücü Yeryüzündeki bir çok doğal nesnede, uzun süre içerisinde değişim sözkonusu değildir. Ancak değişmez de denilse, yeryüzündeki nesnelere ait fiziksel ve kültürel özellikler, bu özelliklerin gözlenebileceği en uygun zaman aralıkları içerisinde bir takım değişimlere konu olacaktır. Burada hem görüntülerin alınma zamanı hemde iki görüntü arasındaki zaman farkı önemli olabilmektedir (İnce, 1986). Bu uygun zaman aralığı, yıl, mevsim, birkaç gün veya hafta olabilmektedir. Hele bazı uygulamalar için uzaktan algılanmış verilerde zaman aralığı daha önemli bir unsur olmaktadır. Örneğin ürün büyüme ve gelişimini izlemede, önceden belirlenmiş kısa zaman aralıklarında (belki 10 gün) görüntü elde etme büyük önem taşımaktadır. Ancak bir yerleşim yerinin gelişimine yönelik görüntü isteğinde ise bu süre, bir yıl veya daha fazla zaman aralığı için daha uygundur. Ürün rekolte tahmini, yerleşim yerlerindeki gelişim, hidrolojik değişim, deprem, deniz taşımacılığı, ekili alan izlenmesi gibi önemli dinamik olayların algılanmasında, zaman faktörü çoğu kez anahtar rol oynamaktadır (ASP, 1983). Uzaktan algılamanın önemli işlevlerinden biri de zaman içerisindeki değişimleri izlemek olduğundan, algılayıcı sistemin ayırma gücü karakteristiklerinin belirlenmesinde zamansal ayırma gücünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Uzaktan algılama işlemlerinin 28 ekonomikliğinin ön planda tutulduğu çalışmalarda, diğer üç ayırma gücünün yanısıra zaman boyutu daha büyük bir önem taşıyabilmektedir. Böyle bir uygulama için algılayıcı sisteme ait zamansal ayırma gücünün kullanımı, veri toplama ve işlemenin maliyetini azaltıcı yönde bir etki gösterebilecektir. 4. UZAKTAN ALGILAMANIN UYGULAMA ALANLARI 4.1. GİRİŞ Genelde uzaktan algılama uygulamaları, bütünüyle yeryüzüne ait bilgilerin değerlendirilmesi ile ilgilidir. Tarihsel gelişim içerisinde hava fotoğrafları, uzaktan algılama görüntü verilerini sağlamada ilk teknik olmanın yanı sıra kartografik uygulamalar için de en iyi ve güvenilir yöntem olma özelliğini bugün de korumaktadır. Uydu uzaktan algılaması göreceli olarak yeteneğini kanıtlamış yeni bir teknoloji olmaktan başka, bazı durumlarda çeşitli yer kaynaklarına ve meteorolojik uygulamalara yönelik havadan ve klasik yer gözlem tekniklerinin de yerini almaktadır. Yeni olması nedeniyle, birçok uygulamalar için uzaktan algılamanın olası etkinliğinin araştırılmasına hala devam edilmektedir. Hava tahmini ve ana meteorolojik olayların izlenmesi meteorolojik sistemlerin başlıca uygulama alanı olarak göze çarpmaktadır. Kutupsal yörüngeli ve yer uyumlu uyduların kullanımı, algılanan verilerdeki nitelik ve zaman yönünden gittikçe gelişen bir yapı göstermektedir. Sonuçta bugün tüm yeryüzünü kaplayacak bir uluslararası meteoroloji ağı kurulmuştur. Yer kaynaklarının araştırılmasına yönelik uygulamalar, 1970'li yılların başlarına kadar havadan algılama tekniklerinin kullanımı ile sınırlı kalmıştır. LANDSAT-1'in fırlatıldığı sırada sadece Kanada ve A.B.D.'de uydu yer algılama ve işleme olanakları bulunmaktayken, LANDSAT görüntülerinden elde edilen teknik ve ekonomik yararların kanıtlanması sonucunda diğer ülkelerde de yer istasyonları kurulmuş olup 1990'lı yılların sonu itibariyle 20'den fazla ülkede istasyonlar çalışmalarını sürdürmektedir. Bugün için uydu ile uzaktan algılama yaklaşımı, uygulamanın beklentilerine karşılık verecek nitelikte önemli özelliklere sahip bulunmaktadır. Görüntüdeki yeknesaklığın yanında geniş yeryüzü alanları, belirli aralıklarla yinelemeli ve yüksek ayırma gücünde elde edilmektedir. Algılayıcı platformu oldukça kararlı (stabil), yörünge zaman ve izleri ise kesin olarak bilinmektedir. Yer istasyonu, ulusal yapıdaki bir merkezce yönetilmekte ve en son kullanıcıya her bir görüntü maliyeti, havada taşınan algılayıcılardan elde edilen görüntülere kıyasla daha düşük ve daha güvenilir olabilmektedir. Kartoğrafya ve jeoloji gibi geniş ve yeknesak yeryüzü alanlarına ait görüntü isteyen uygulamalarda bu yaklaşımın kullanımı oldukça büyük yararlar sağlamaktadır (MDA, 1984). Diğer taraftan söz konusu uygulama alanları başka uzaktan algılama tekniklerini de istemektedir. Örneğin yeryüzünün uzun süre bulutla kaplı yörelerindeki çalışmalarda, uçakta veya uyduda taşınan SAR (Synthetic Aperture Radar) gibi radar sistemleri devreye girmektedir. Bundan başka uydunun görüntü yineleme aralığından daha kısa ve daha yüksek ayırma gücüne gereksinim duyulan çalışmalarda, havada taşınan standart algılayıcılardan ve yöntemlerden yararlanılmaktadır. 29 Yukarıda yapılan kısa açıklamalardan da anlaşılacağı üzere uzaktan algılama bugün için istenen değişik görevlerin zorunluluk duyduğu ekonomik ve teknik gereksinimlere bağlı olarak çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Aşağıda bu konuya ilişkin ana uygulama alanları ve sağladığı yararlar açıklanmaya çalışılmıştır. 4.2. TOPOĞRAFYA (Kartoğrafya) 1970'li yıllardan bu yana uzaya fırlatılan uzaktan algılama amaçlı LANDSAT 1, 2 ve 3 ya da Soyuz gibi uyduların temel hedefi yeryüzünün orta ve küçük ölçeklerde topoğrafik harita serilerini yapmaktır. Gerçekte bu gün için yeryüzünün 1:50 000 ölçekli topoğrafik haritaları ortalama %50 civarında mevcuttur. Bu haritaların üretiminin yanı sıra güncelleştirme çalışmaları da isteklerin oldukça gerisinde kalmaktadır. Uzaktan algılama uydularının ilk kuşağı adını verebileceğimiz 1970-1982 arasındaki evrede elde edilen görüntülerden 1:250 000 ve 1:500 000 gibi küçük ölçekli topoğrafik haritaların üretimi oldukça sınırlı düzeyde kalmıştır. Veri dağıtımındaki devamlılığın aksaması, yetersiz metrik performans, gerekli stereo model eksikliği ve özellikle 1:50 000 - 1:100 000 gibi orta ölçekli çalışmalar için yeterli olmayan uzaysal ayırma gücü nedenleri ile harita yapımında beklenen atılım sağlanamamıştır. Herhangi bir topoğrafik haritadaki ayrıntıların çoğunu oluşturmalarına rağmen özellikle insan yapısı cisimler, uygun koşullar altında ve genellikle pikselden yeni en küçük resim elemanından daha büyük olmaları durumunda tanımlanabilmiştir. 1982-1998 arası evrede yer alan LANDSAT-4, 5 ve 6, SPOT 1, 2, 3, ve 4, Cosmos gibi ikinci kuşak uydulardan elde edilen görüntülerle orta ölçekli ( 1:50 000-1:100 000) topoğrafik harita uygulamalarında geniş ölçüde yararlanılmış ve yararlanılmaya devam edilmektedir. 1998 sonrası ayırma gücü 1-4 m. arası değişen üçüncü kuşak uydu sistemlerinin ilk iki denemesi başarısız olmakla birlikte, 2000 yılı ve sonrasında bu uyduların yüksek ayırma güçlü görüntüleri ile 1:25 000 ölçekli topoğrafik harita, 1:10 000 ölçekli ise ortofoto harita üretiminin gerçekleştirilebileceği, tematik uygulamalar için ise ölçeğin 1:5 000'e kadar düşebileceği değerlendirilmektedir. 4.3. ASKERİ İSTİHBARAT Uzaktan algılama, özellikle askeri amaçlı uygulamalar yönünde geliştirilmiştir. Söz konusu uygulamalar; a. b. c. d. İstihbarat, Harita yapımı, Özel bilgilerin elde edilmesi, Ulusal sınırların önceden haberalma suretiyle korunması (safeguard). şeklinde sıralanabilir (Sesören, 1983). Bu uygulamalardan harita yapımı ile ilgili olanlara ait bazı açıklamalar "Topoğrafya" başlığı altında yapıldığından burada ayrıca konu edilmeyecektir. Diğer uygulamalara ilişkin kullanılan tekniklerin temel yapısına ait bilgiler aşağıda bazı örnekleriyle birlikte anlatılmaya çalışılmıştır. Siyah-beyaz kızılötesi görüntülerde sert ve yumuşak zeminlerin ayrılması mümkün olmaktadır. Bunun nedeni İkinci Bölümde yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, elektromanyetik spektrumun yakın kızılötesi bölgesinde suyun veya topraktaki nemin, kuru yerlere göre daha fazla enerjiyi soğurmasıdır. Sonuçta sulu ve nemli zeminler, görüntü 30 üzerinde koyu gri veya siyah renkte kendini gösterir. Bunların yorumlanması suretiyle de arazinin harekata elverişliliği yönünde hızla karar verilebilir. Diğer taraftan yine yakın kızılötesi bölgede, bitkilerin içerdiği klorofil ve hücre yapılarından dolayı enerjiyi hemen hemen bütünü ile yansıtmaları, bitkilerin görüntüler üzerinde beyaz renkli gözükmelerine neden olur. Böylece örtülü sahalarda koyu renkli sulu veya nemli yumuşak zeminler, beyaz renkli bitkiler arasında kolayca belirlenebilir. Renkli kızılötesi veya değişik renk (false colour) görüntüler bitkilerin yakın kızılötesi bölgede enerjiyi çok büyük ölçüde yansıtmaları ve renkli kızılötesi filmin bu yansımaları kırmızı renkte ortaya çıkarması, buna karşılık yeşile boyanmış objelerin mavi, ağaçlarından kırılmış dalların sarı ya da sarımsı renklerde görülmesi, bu görüntülerin gizlenmeyi (kamuflajı) açığa çıkarmada etkin bir şekilde kullanılmalarını sağlamaktadır. Termal görüntüler; yeryüzü objelerinden yayılan değişik ısıları görüntüler. Çok küçük ısı değişimlerini (0.2 oC) dahi ayırt edebilen termal tarayıcılar, özellikle canlılar gibi belirli bir ısı taşıyanlar ile, bitkiler gibi su içeren yeryüzü özelliklerini veya gemi gibi çevrelerine kıyasla daha yüksek ısıya sahip olan detaylar, termal tarayıcılar tarafından elde edilen görüntüler üzerinde veya sayısal değerlerle bulunup belirlenebilmektedirler. Radarlar her türlü hava şartlarında ve gece-gündüz çalışabilme özelliğinin yanı sıra ormanlık alanların da içine işleme (penetrasyon) yeteneğindedirler. Araziyi eğik bir açı altında algıladıkları için çok küçük yükseltileri bile görüntüleyebilmektedir. Bu nedenle askeri alanda kullanılmaya oldukça uygundurlar. Nükleer enerji ile çalışabilmeleri ve yapay bir antene sahip olmalarından dolayı çok uzak mesafelerden algılama yapabilmektedirler. Yukarıda konu edilen algılama sistemleri, uçak ve uzay araçlarının her ikisinde de kullanılabilmektedir. Askeri amaçlarla uçaklara yerleştirilen algılama sistemleri ile yapılan uzaktan algılama çalışmalarının, özellikle barış zamanında çok sınırlı düzeyde kalması hatta olanaksızlığı, uçakların yerlerini yapay uydulara bırakmasına neden olmuştur. Bu olanaksızlığın en canlı örneği olarak, Rusya toprakları üzerindeki nükleer başlıklı füze rampalarını 20 000 m. yükseklikten gözetleyen Amerikan U-2 uçaklarının, ilki 1953 yılında olmak üzere üç tanesinin, geliştirilen Rus roketleri tarafından düşürülmesi gösterilebilir. Bu durum A.B.D.'ni, roketlerin erişemeyeceği uzayın derinliklerine gitmeye zorlamış ve böylece askeri amaçlı uzaktan algılama uyduları devri sistemli bir şekilde başlatılmıştır. Bugün için "casus uydular" adı verilen uzaktan algılama uydularından A.B.D.'nin 600, Rusya'nın ise 1500 kadarı uzayda gözlemlerini sürdürmüş ve sürdüregelmektedir. Bu uydular; istihbaratın yanı sıra ulusal hudutların önceden haber almak sureti ile korunması (safeguard), nükleer silahları kontrol, yeraltı nükleer denemelerini belirleme, hava alanları inşaatlarını, büyük çaplı petrol taşımacılığını izleme, uzaya gönderilen uyduların cins ve hareketlerini saptama, okyanuslarda deniz kuvvetlerini, atom denizaltılarının hareketlerini, büyük tankerlerin hassas bölgelere seyrini algılayarak ve bu bilgileri yer istasyonlarına veya uçan istasyonlara bildirerek görevlerini yerine getirmektedirler. Bu uydular aynı zamanda, füzelerin ateşlenmesi halinde maksimum balistik noktalarını hesaplayıp bunları anında yer istasyonlarına bildirmekle de görevlendirilmişlerdir. Ayrıca, hava alanları ve üzerindeki uçak miktarları, askeri fabrika ve benzeri tesisleri kontrol ve belirleme, limanlara giren ve çıkan 31 büyük tonajlı gemileri saptama, dünyanın her yerindeki meteorolojik koşulları ölçme ve denizaltı topoğrafyası gibi bilgileri toplamaktadırlar. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta; her ne kadar elde somut deliller yoksa da, askeri amaçlı uyduların detay ayırma güçlerinin, bilimsel araştırma uydularından çok daha güçlü olduğunun bilinmesidir. Şu anda araştırma uydularının detay ayırma gücünün yaklaşık 2-5 m. olduğu, yakın gelecekte de bunun 1 m.’ye düşeceği gerçeği gözönüne alınacak olursa, askeri amaçlı uydulardan elde edilen bilgilerin önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Son yılların en ilginç çalışmalarından biri olan ve tıptan yerbilimlerine kadar değişik alanlarda kullanım yeri bulan lazer ışını, bugün için silah sistemleri arasında da yerini almış bulunmaktadır. A.B.D. tarafından geliştirilen ve laser ışınlı top adı verilen sistem hakkında Nisan 1983 yılında yapılan açıklamada, bu tür silahların uzaya yerleştirilerek, nükleer füzelere karşı kullanılabileceği belirtilmiştir. Bilindiği kadarı ile silahın amacı, insanlara zarar vermeden yalnızca savaş araçlarını ve silahları yok etme düşüncesini taşımaktadır. Rusya'nın lazer programı, Birleşik Devletlerin çalışmalarından çok daha geniş olup, 10 000'den fazla bilim adamı ile mühendisi ve yarım düzineden fazla önemli araştırma ve geliştirme tesisi ile bir deneme alanını içermektedir. Optik esaslara göre çalışan ve dev aynalara gereksinim duyan laser ışınlı silah sisteminin çalışmasını oldukça basite indirgeyerek açıklayabilmek için tarihin derinliklerine gitmede yarar vardır (Department of Defence, 1987). Eski Yunan bilginlerinden Archimedes'in yaşadığı kent olan Siraküza'yı Romalıların kuşatmasında, yeni bulduğu ışınlı bazı savaş araçları sayesinde üç yıl süreyle savunduğu anlatılır. Archimedes'in buluşu olan bu savaş araçlarından biri de dev içbükey aynalardır. Bu aynalar, odak noktalarında toplandıkları yakıcı güneş ışınlarını, Roma gemilerine yansıtır, gemilerden biri kentin surlarına yaklaşacak olsa, alevler içinde kalarak batardı. Böylece buradan, Archimedes'in İsa'dan yaklaşık 200 yıl sonra uydu savaşlarında devrim yaratacak bir silahın ilkel biçimini gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Rusya'nın yerde üslenmiş lazer sistemleri ile casus uydu yok etme olanağına sahip oldukları, 1980'li yılların sonlarından itibaren de uzayda üslenmiş uydusavar lazer sistemleri üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdıkları bilinmektedir. Diğer taraftan söz konusu ülke, parçacıklı ışın, radyofrekansı ve kinetik enerji silahlarını uzayda üslenmiş platformlar vasıtasıyla casus uydu ya da balistik füze savaş başlıkları üzerine yönlendirerek, onların elektronik sistemini bozma veya yok etme araştırmaları yapmaktadır. İki süper devlet Sovyet Rusya ve A.B.D.'nin özellikle 1980'li yıllarda birbirlerinden askeri istihbarat amaçlı bilgi sızdırabilmek için haftalık, hatta günlük uydular fırlattıkları, uzayın barışçıl amaçlarla kullanımını hedefleyen çalışmaların birçok gizli askeri görevleri de içerdiği bugün herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. Bu dönemde Rusya'nın yılda uzaya yaklaşık 100 uydu fırlattığı, bazı fırlatışlarda fırlatılan aracın sekiz kadar uyduyu yörüngesine oturttuğu, 1984 yılı Mart ayı içerisinde Uzay Mekiği Apollo'nun yeryüzüne dönerken o zamanki S.S.C.B.'ne ait Kazakistan bölgesindeki bir uzay üssünü ortaya çıkarması, her iki ülkenin de uydusavar füzeleri ile bu tür istihbarat faaliyetlerine karşı koymak amacıyla bir uzay savaşı başlattıkları, basının güncel haberleri arasında yer almaktadır. Rusya şu anda dünyanın kullanıma konmuş tek uydusavar (ASAT) ve antibalistik füze (ABM) savunma sistemlerine sahip bulunmakta ve bunu son yirmi yıldır devamlı olarak 32 geliştirmeye çalışmaktadır. Bu sistem, hedef uydu ile aynı yörüngeye fırlatılmakta ve yeter derecede yakınlaştığında, konvansiyonel bir savaş başlığını patlatarak hedef uyduyu yok etmektedir. Diğer taraftan Moskova çevresinde konuşlandırılmış nükleer silahlı GALOSH ABM önleyicisi, aynı zamanda alçak irtifa uydularına karşı da kullanılabilecek bir ASAT niteliği taşımaktadır. 1987 yılında imzalanan Uluslararası Uzay Antlaşması gereği, tüm ülkelerin yapacakları uzay atışlarını Birleşmiş Milletlere bildirmek zorunluluğunda olmalarından dolayı uydu fırlatma çalışmaları hakkında bilgi sahibi olunabilmekte ise de, çalışmaların sonuçları ve verileri hakkında ayrıntılı açıklamaların çoğu kez yapılmaması nedeniyle, son yıllarda iki süper gücün estirdiği barış havası, yine de dünyanın geleceği ile ilgili kuşkuları arttırıcı bir takım düşüncelerin doğmasına yol açmayı önleyememektedir. Çılgınca devam eden bu uzay savaşı sırasında uzaktan algılama faaliyetlerini askeri istihbarat yönünde kullanmak ve bu amaca ulaşmak için her türlü yolu denemek olağan duruma gelmiştir. 1983 yılında tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden ve izlemek zorunda olduğu rotasından kasıtlı bir şekilde saptığı ve de A.B.D. hesabına taşıdığı algılayıcılarla istihbarata yönelik faaliyette bulunmak üzere Rusya topraklarında uçtuğu iddiası ile düşürülen Güney Kore yolcu uçağı olayı, bunun en önemli kanıtlarından biridir. Ayrıca Suriye hududuna yakın uçan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne ait harita üretim amaçlı fotoğraf alım uçağının düşürülmesi ve sonuçta Suriye'nin yüklü bir tazminat ödemeye mahkum edilmesi, ülkemizin bu konuda yaşadığı acı bir örnektir. Artık bugün için yeryüzünde devam eden ya da doğabilecek savaşların, gerçekte bir uydu savaşı niteliğine dönüştüğünü söylemek yanlış bir şey olmayacaktır. Yakın geçmişte yaşadığımız ve İngiltere ile Arjantin arasında cereyan eden Falkland Savaşı, Körfez Krizi, Bosna-Hersek ve Kosova'daki NATO harekatları bunun en canlı örnekleridir. Falkland Savaş sırasında İngiliz donanmasının harekatını ve olası hedeflerini yakından izlemek üzere Ruslar tarafından uzaya fırlatılan, kısa ömürlü ve nükleer enerjiyle çalışan bir radar sistemiyle donatılmış Cosmos-2 uydusu, bu amaca hizmet etmiştir. Böylece artık uydular topçular için bir ileri gözetleyici görevi üstlenmişlerdir. Gerçekte de savaş komuta merkezlerinin yakın bir gelecekte uzayda görev yapacağına kesinleşmiş bir gözle bakılmaktadır. Sovyet uzay programının başarısı geniş oranda çok yönlü ve güvenilir uzaya fırlatma araçları (SLV) ile uzaya fırlatma ve destek tesislerinden ileri gelmektedir. 1980’li yıllarda yaklaşık her üç günde bir, kullanıma hazır sekiz tip SLV' den birini kullanarak, uzaya bir uydu atmışlardır. 1981 yılında bazıları birden fazla uyduyu taşıyan 98 fırlatma roketi ile 125 uydu uzaya gönderilmiştir. Rusya'nın çeşitli fırlatıcıları sevketme ve uyduları hızlı bir şekilde yörüngelerine yerleştirmedeki etkileyici yeteneği, her hangi bir bunalım durumunda Sovyetlere açık bir askeri üstünlük sağlayabilecektir. Ayrıca konuşlandırılması beklenen orta ağırlıktaki yük kaldırma aracı Titan III C-sınıfı SL-X-16, Ağır Yük Kaldırma Aracı Saturn V-sınıfı SL-W, bir uzay mekiği ve bir uzay uçağı da Sovyetlerin yörüngeye oturtabilecekleri uyduların sayısını ve bunların taşıyabileceği yük miktarını arttırıcı bir rol oynayacaktır. SL-W roketleri 100 tondan daha ağır yükleri dünya etrafındaki alçak yörüngelere yerleştirebilme yeteneğine sahiptir. SL-X-16'nın taşıyabileceği yükler arasında ise, uzay mekiğinden farklı bir sistem olan uzay uçağı bulunmaktadır. Uzay çalışmalarına ilişkin haberlerden birisi de uzayda koloniler devrinin başlıyor olmasıdır. A.B.D. Kongresinin Teknoloji Değerlendirme Dairesince hazırlanan bir raporda, Rusya'nın Salyut Uzay Programının gelecekte uzay kolonileri kurma çalışmaları konu edilmektedir. 33 Raporda Salyut Uzay Programının Ay'da hatta Merih Gezegeninde kalabalık koloniler oluşturmayı planladıkları açıklanmaktadır. Raporun bir bölümünde; "Sovyet Uzay İstasyonları Programı, halkın uzayda kalabalık toplumlar halinde yaşamasına olanak sağlayacak resmi devlet siyasetinin kilometre taşı olmuştur" şeklinde bir açıklama oldukça ilginç olarak nitelendirilmiştir. Söz konusu projeye ilişkin gelişmeler şu şekilde özetlenebilir. Rusya'nın insanlı uzay çalışmaları çerçevesinde yürüttüğü projenin bir parçası olan Salyut-7/Cosmos-1686 uzay istasyonu, Kasım 1985'te kozmonotlardan birinin hastalanması nedeniyle görevi kısa keserek yeryüzüne dönmüştür. Bunu takiben 1986 Şubat ayında Sovyetler, modüler bir uzay istasyonunun çekirdek aracını oluşturan MIR uydusunu uzaya fırlatmıştır. Bu uydu Salyut7'ye kıyasla daha güçlendirilmiş güneş ve elektrik enerjisi sistemlerine, daha üstün bilgisayar yeteneğine ve kozmonotlar için ayrı ayrı kabinlere sahip bulunmaktadır. En önemli gelişme olarak ise, Salyut-7'de iki adet olan diğer uydularla kenetlenme kapağının MIR'da 6'ya çıkartılması gösterilmektedir. Şu anda üç kozmonotu alacak şekilde inşa edilen uzay aracında bu sayı 1990'lı yıllarda 12'ye çıkartılmış ve sonuçta oluşturulacak uzay kompleksinde 100 kozmonotu aynı anda barındırmayı hedeflemiş bulunmaktadırlar. Mart 1986'da iki kozmonot Soyuz T-15 uzay aracı ile MIR uzay istasyonuna gönderilmiş; daha sonra bu ikisi aynı uzay aracını kullanarak Salyut-7/Cosmos-1686 ile kenetlenmişlerdir. Yapılan birçok deney ve iki kez uzay aracı dışında çalışmalar ve toplam 125 gün sonrası Temmuz ayı ortasında yeryüzüne dönmüşlerdir. Kenetlenme işlemi otomatik olarak gerçekleştirilebildiği gibi kozmonot tarafından yönetilmesi de mümkün olabilmekte ve bu işlem sırasında laser telemetresi, gece görüş aygıtı ve çıplak gözle görüşten yararlanılmaktadır. Doğal olarak bu çalışmalar, arıza yapan uydudaki astronotları kurtarma, uyduya bakım ve onarım yapma veya gerektiğinde istenmeyen uyduyu yok etme gibi değişik amaçlara yönlendirilebilecektir. Rusların planladıkları en iddialı uzay araştırmalarından biri de, bir kozmonotu Mars Gezegeni'ne göndermektir. Böyle bir uçuşu gerçekleştirebilmek için platformun ağır parçalarını dünya çevresindeki alçak bir yörüngeye SL-W roketleri ile çıkarmak ve orada bir araya getirmeyi planlamaktadırlar. Kozmonotların uzayda uzun süre kalmalarını sağlayacak çalışmaların temelinde Mars'a yolculuk yatmaktadır. Bu amaç için yapılan planlamada, görevi gerçekleştirecek kozmonotların uzayda en az bir yıl kalmaları gerekmektedir. Diğer taraftan A.B.D.'nin uzay kolonileri konusunda Sovyet Rusya'dan hiç de geri kalmak niyetinde olmadığı, 1983 yılında hazırlanan bir projeyi gerçekleştirmek için 8 yılda 8 milyar dolar harcama yapılmasının öngörülmesiyle ortaya çıkmaktadır. Projede, söz konusu istasyonunun mali portresinin 30 milyar dolar olduğu konu edilmektedir. Koloni projesinin yanı sıra, olası düşman saldırılarını yok etmek amacıyla uzay üssü savunma ve saldırı sistemlerinin de kurulması planlanmaktadır. F-15 jetleriyle taşınan 6 m. boyundaki uydusavar füzeleri ile yapılan deneme çalışmalarının da oldukça başarılı geçtiği açıklanan diğer haberler arasındadır. Uzaktan algılamanın askeri alandaki gelişimleri incelendiğinde konuya yüksek düzeyde bir iyimserlikle bakılmayacağı açıkça görülmektedir. Sonuçta iyimserliği sınırlayıcı bu etkenler; (a) Gizlilik (b) Güçlü ülkelerin tekelinde 34 (c) Pahalı başlıkları altında özetlenebilir. Bu arada uzay tıbbı, uzay biyolojisinin yepyeni bilim dalları olarak ortaya çıkması konunun bir başka önemli yönünü açığa vurmaktadır. Diğer uygulama alanları da şunlardır : 3. Jeoloji 4. Hidrografya 5. Tarım 6. Ormancılık 7. Oşinografya 8. Çevre Kirliliğinin İzlenmesi KAYNAKLAR M.ÖNDER, M.ÖZBALMUMCU, M.ERDOĞAN, Harita Yüksek Teknik Okulu Ders Notları, 1999 Uzaktan Algılama Amaçlı Uydu Görüntülerindeki Mevcut Durum Ve Meydana Gelen Son Gelişmeler, 2000 35