KİD BÜLTEN
Transkript
KİD BÜLTEN
+ KİD BÜLTEN MAYIS – HAZİRAN 2013 SAYI : 1 Yeniden Birlikteyiz Değerli konuşmacıların katıldığı yemekli toplantılarımızla, piyasa değerlendirmeleri ve öne çıkan haberlerle, üyelerimizden gelen bilgilendirme notlarıyla, TED Seminerlerinden edindiğimiz bilgilerle, beğeneceğinizi düşünüğümüz kitap ve müziklerle ve dünden bugüne uzanan dostluklarla dopdoluyuz… Başkan’dan Mesaj Kolejli İşadamları Derneği’nin Saygıdeğer Üyeleri, Derneğimizin kuruluşundan itibaren belirli sürelerle üyelerimize gönderilen Bülten uzun bir aradan sonra yeniden beğenilerinize sunulmuştur. Bültenin amacı üyeler arasındaki iletişimin daha etkin hale getirilmesi, üyelerin Derneğin faaliyetleri hakkında bilgilendirilmesi, üyelerimizden gelen ilan ve duyuruların yayımlanması ve ekonomik, hukuksal ve sosyal yenilik, değişiklik ve enformasyonun paylaşılması olarak tanımlanabilir. Kolej camiasını ilgilendiren haberleri, iş hayatına ilişkin tüm bilgileri bu süreli yayınımızda bulabilirsiniz. Sektörlerinde başarılı olan üyelerimizin tecrübelerini paylaşacakları, diğer üyelere yön gösterici katkılarında içinde bulunacağı bu süreli ve etkili yayınımızın editörlüğünü Derneğimizin İdari Asistanı 90 mezunumuz Sn. Bilgehan Karaömeroğlu üstlenmiş bulunmaktadır. Kendisine çabalarından ötürü Derneğimiz ve üyeleri adına teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Bülten doğal olarak siz değerli üyelerimizden gelen istek, temenni, eleştiri ve beğeniler sayesinde gelişecek ve en ideal durumuna gelecektir, bu nedenle katkılarınızı bekliyoruz. İlk sayımızda Derneğimizin düzenlediği, üyelerimizin, davetli misafirlerimizin ve konuk konuşmacılarımızın katılımlarıyla gerçekleşen, Ankamall Projesi’nin, HES Proje’lerinin, Leasing’in, GYO’ların ve ekonomik konjonktürün ele alındığı yemekli toplantılarımıza, tüm Kolej camiası olarak katıldığımız 85. yıl kutlamalarına, İş’te K’nın düzenlediği üyelerimizin katıldığı seminerlere ve gündeme ait haberleri bulacak ve umuyoruz ilginizi çeken bilgilere ulaşacaksınız. Bu vesile ile yaklaşık altı aydır görev yapan şu anki Yönetim Kurulumuzun faaliyetleri hakkında da sizlere bilgi vermeyi bir borç biliyorum. Öncelikle Derneğe yeni üye kazandırma çalışmalarımıza hız verdik ve 37 üyeden 52 üyeye çıktık. Üyelerimiz arasındaki iletişimi ve dayanışmayı arttırmak için faaliyetlerimizi sıklaştırdık. İlk olarak yeni yıl yemeğimizi tüm Kolej camiasının yönetim kademelerinin de katıldığı bir yemek ile Holiday Inn otelinde gerçekleştirdik. Daha sonra 24 Şubat tarihinde KolejIN tesislerinde bir brunch yaparak yeni üye adaylarımızı, üyelerimizle tanıştırdık. Bu arada ortaklarımızın birlikte bir proje üzerinde çalışmasını teşvik amacı ile TOKİ tarafından düzenlenen bir gayrimenkul ihalesine 13 üyemizin oluşturduğu bir grup yatırımcı ile katıldık. Bu ihaleden sonuç almamamıza rağmen birlikte iş yapabilme refleksini gösterdiğimizi görerek gelecek için umutlandık. Şimdi bir yandan üyelerin diğer üyelerle çalışmasını teşvik edecek projeler geliştirirken diğer yandan da ortaklık modelleri ve çeşitli yatırım olanakları hakkında bu bültende göreceğiniz sektörel toplantıları düzenledik. Değerli KİD üyelerimizin Bültenimize katkılarını bekliyor, saygılarımı sunuyorum. M. Hakan ÇINAR 2 Dostların Bilgiyi Lezzetle Buluşturdukları Akşamlar Yemekli Toplantılar 7 Mart akşamı çok uzun zamandır gerçekleşmesini hayal ettiğimiz, gururumuz, sosyal tesisimiz Kolej-IN’de, önce GİMAT AŞ. Yönetim Kurulu Üyeleri Sn. Levent Kirman ve Sn. Okyay Kepenek’den ANKAmall Projesinin oluşum ve gerçekleşme süreci, sonrasında da inşaat mühendisi Sn. Serdar Gözütok’dan HES projeleri hakkında bilgi almak üzere bir araya geldik. Levent Bey, öncelikle GİMAT’ın tarihçesinden biraz bahsetti. Okyay Bey’le birlikte, Ankara’da klasik usullerle çalışan gıda toptancılarının, organize olarak, kooperatiflerin başlangıcı niteliğindeki GİMAT’ın (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ankara Toptancıları) kuruluşunu nasıl sağladıklarını, GİMAT’ın, 14 Ocak 1993 tarihinde “Yeni Gimat Sitesi Toplu İşyeri ve Yapı Kooperatifi” olarak kuruluşunu, 1998’de kooperatifin türü değişerek işletme kooperatifine dönüştürülmesini ve sıfatın da “S.S. Yeni Gimat İşyerleri ve Alışveriş Merkezleri İşletme Kooperatifi” olarak değiştirilmesini, daha sonra gerekli dönüşüm izinleri alınarak işletme kooperatifinin nev’i değiştirilerek Anonim Şirket statüsü kazanılmasını ve 30 Temmuz 1999’da 1.050 ortağın kurucu üye olarak iştirakiyle “Yeni Gimat İşyerleri İşletmesi A.Ş.”nin kurulup, ortak sayısı nedeniyle Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca, hisse senetleri halka arz edilmiş sayılarak 20 Nisan 2000 tarihinde SPK tarafından kayda alınarak “Halka Açık Anonim Ortaklık” statüsüne kavuşması sürecini anlattılar. 1995 yılında gerçekleştirilen ihale sonucunda Et Balık Kurumu’nun 100.725m2 büyüklüğündeki arsası Özelleştirme Kurulu’ndan 1.350 milyar TL (yaklaşık 30 milyon Amerikan Doları) peşin bedelle satın alınarak ve Koç Grubu ile yapılan anlaşma sonrası, arsa üzerinde Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezinin kurulması sağlanarak Migros AVM’nin Ağustos 1999’da tamamlandığını ve dükkanların yıllığı 10.5 milyon Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası olarak Tefe/Tüfe oranında artış ile 12 yıllığına Koç Grubu’na kiralandığını; böylece şirketin, ülke ekonomisine yeni bir işletme ve istihdam alanı sağlayarak özelleştirmenin başarısını göstermekle kalmayıp, kurduğu halka açık şirketle de sermayenin tabana yayılmasının gerçek ve en güzel örneğini sergilediğini belirten Sn. Kirman, büyüme hedefi sürdürülerek 2004 Haziran ayında inşaatına başlanan AVM’nin 2. etabının 2006’da hizmete açılmasıyla birleşme gerçekleştirilerek “ANKAmall” ismini aldığı bilgisini verdi. ANKAmall’da, içlerinde Türkiye’nin en büyük hipermarketinin, bir yapı marketin, ulusal ve uluslararası markaların, restoran ve kafelerin, sinema ve tiyatro salonlarının bulunduğu 300’ün üzerinde mağazanın yer aldığını ve iyi yatırım ve profesyonel yönetim sonucunda doluluk oranının %100’e ulaştığını belirterek sözlerini noktaladı. 3 Daha sonra sözü Gözütok İnşaat’ın sahibi İnşaat Mühendisi Sn. Serdar Gözütok aldı ve enerji sektörünün alt birimi olan hidroelektrik enerjisi üretim yatırımları hakkında bilgiler verdi. 2003 yılından tibaren serbest elektrik piyasası ve takip eden yenilenebilir enerji üretiminin devlet tarafından teşvik edildiği diğer yasaların çıkması ile birlikte özel sektörün bu alandaki yatırımlarının başladığına, özellikle mevzuatın beklentilerin altında bile olsa, fiyat ve alım garantileri içerecek şekilde geliştirilmesiyle, önceki döneme kıyasla yerli ve yabancı yatırımların bu alanı ana faaliyet sektörleri arasında görmelerine yol açtığını belirtti. Önceki yıllarda kamu tarafından geliştirilen ancak kaynak yetersizliği sebebiyle tamamlanamayan ya da hiç başlanamayan projeler için özel sektörün, devlete kıyasla hızlı hareket etme imkanlarının, önemli ekonomik hareketler yarattığına ve artan enerji talebini, enerji fakiri ülkemizin yerli kaynakları ile olabildiğince yüksek oranda karşılama fikrinin, hata ve eksikliklere rağmen bir devlet politikası olarak uygulanmaya çalışıldığına değindi. Enerji fiyatlarının tarih boyunca artış içerisinde olmasının ve gelişmekte olan ülkemizde enerji talebinin diğer ülkelere oranla daha fazla olmasının, bu alanda yatırım yapılmasını cazip hale getirdiğini, ancak tablonun pek çok olumlu yönüne karşın özellikle hidroelektrik yatırım süreci olmak üzere, yenilenebilir enerji alanındaki yatırımların oldukça zorlu süreçlerden geçtiğini sözlerine ekleyen Sn. Gözütok, bu alandaki zorlukları kısaca şöyle özetledi; 10 yıldır sürekli geliştirilmekte olan mevzuatın hala sektör ihtiyaçlarına cevap verememesi, Baştan sona sürecin ayrılmaz bir parçası olan kamu kurumlarının, büyük oranda ilerlemelerine rağmen arzulanan hız ve kalitede hizmet verememesi, Kamuoyunun eksik ve yanlış bilgilendirilmesi sonucu kamu malı olan yatırımların özel sektöre “satılmış” kaynaklar olarak algılanmasının projelerin önüne belirli seviyelerde engeller çıkartması, Elektrik iletim sistemlerinin yetersiz ve verimsiz olmasının, kendi içerisinde yapılabilir olan projelerin sisteme dahil olmasını engellemesi. Diğer taraftan, yukarıda sayıldığı gibi pek çok zorlukları olmasına rağmen, yenilenebilir enerji alanındaki yatırımları, hidroelektrik yatırımlarını, cazip yatırım alanları kılacak önemli ve olumlu yönleri de eklemeyi ihmal etmedi. 4 Başlıca avantajlar; Devlet tarafından verilen alım ve fiyat garantilerinin, yatırımın geri dönüş sürecinde önemli bir teşvik olması, Satış, pazarlama ve yüksek personel giderleri olmayan bir iş kolu olması, Yatırımın geri dönmesinden sonra, işletme ve yenileme giderlerinin gelire oranla düşük olması yani orta vadede yatırımcısına yük getirmemesi. Serdar Bey, olumlu ve olumsuz yanlar arasındaki farkı yaratacak etkenleri de; Projelerin geliştirilmesi ve boyutlandırma aşamalarında doğru verilerin tecrübeli ve ehil kişiler tarafından değerlendirilmesinin, Projelerin ana hatlarının ortaya çıkmasından sonra çevresel ve sosyal etkilerin yine ehil kişilerce değerlendirilerek, alınması gereken önlemlerin proje maliyetlerine yatırıma başlamadan önce isabetli bir oranda eklenmesinin, Proje toplam maliyetinin teknik, hukuki, çevresel ve sosyal her türlü unsuru göz önünde bulundurularak hesaplanmasının, Yukarıda sayılan aşamalara kadar yapılabilirliği olan projenin mümkün olan en hızlı şekilde tecrübeli kişilerce, çevre ile azami uyum içerisinde yapım işlerinin tamamlanmasının gerekliliği şeklinde sıraladı. Toplantımıza katıldıkları ve değerli bilgi, tecrübe ve fikirlerini bizlerle paylaştıkları için Sn. Levent Kirman’a, Sn. Okyay Kepenek’e ve Sn. Serdar Gözütok’a tekrar teşekkür ederiz. 5 19 Mart Salı günü akşamı Midi Otel’de bir araya geldik. Bu defa konuk konuşmacılarımız AkLease Genel Müdürü Sn. Salih Tuncer Mutlucan ve Avukat Sn. Şebnem Ergün’dü. İlk olarak Tuncer Bey’i dinledik. 1987 yılında Galatasaray Lisesi’nden, 1992 yılında da Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan, önce Garanti Bankası’nda sonra Akbank’da üst düzey yöneticilik yapan ve 2010 yılından beri de AkLease’in Genel Müdür’ü olan Sn. Mutlucan, leasing’in dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyüdüğünü, 2011 yılı itibariyle Amerika’da %21, Almanya’da %15, Japonya’da %7 ve Türkiye’de %5 olan leasing penetrasyon oranının ülkemiz için gelecek yıllarda %9’a ve yıllık işlem hacminin de 10 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini, Türkiye’nin 0.93 korelasyon oranı ile dünyaya entegre olmuş durumda olduğunu ve yeni yasa ile birlikte genişleyen ürün yelpazesinin de katkısıyla, küçük işletmelerden kurumsal firmalara, tüm müşterilerin finansman ihtiyaçlarına uygun leasing çözümleri getirerek bunun mümkün olacağını belirtti. 13 Aralık 2012’de yürürlüğe giren 6361 sayılı yeni yasa ile; Leasing müşterilerinin, Bumerang Leasing (sat - geri kirala), Operasyonel Kiralama ve Yazılım Kiralaması ve Bütünleyici Parçalar gibi avantajlı ürünlerden de faydalanabileceklerini, Birlik statüsüne geçildiğini, Sözleşme sürelerini serbest bırakarak, önceki yasada 2 veya 4 yıl olan sözleşme süresi uygulamasının kaldırıldığını, Sözleşmelerin noterde yapılması uygulamasına son verildiğini, İmal aşamasındaki mallara ait kiralar için kira faturası düzenlenebileceğini ve aksi belirtilmedikçe sözleşme konusu malın 2 yıl içinde kiracıya teslim edilmesi gerektiği, şeklinde düzenlemeler getirildiğini anlattı. Sözlerine dünyada uzun süredir kullanılmakta olan ve yeni yasa ile birlikte ülkemizde de uygulanmaya başlanan avantajlı leasing ürünlerini tanıtarak devam eden Tuncer Bey, Sat – Geri Kirala’da, firmaların tamamlanmış yatırımlarını veya bilançolarında atıl duran varlıklarını leasing firmasına satıp, uzun vadeli olarak geri kiralayarak ihtiyaçları olan finansmana ulaşabildiklerine, Operasyonel Kiralama ile sahip olunan ekipmanın bakım - onarım ve 2. el satış gibi operasyonel süreçlere dahil olmalarına gerek kalmadığına ve Yazılım Leasingi ve Bütünleyici Parçalar Leasingi ile de artık yazılımlarında donanımla birlikte veya tek başına kiralanabildiği gibi, bütünleyici parça ve eklenti niteliğindeki mallarında kiralanmasına imkan sunulduğuna değindi. Tüm bu gelişmelerle birlikte pazarın büyüyeceğini, daha önce leasing kullanmamış firmalara da ulaşılacağını; leasing şirketleri arasındaki rekabetin ise, artık fiyat odaklı değil daha çok katma değer yoğun olacağını düşündüğünü belirtti. Toplantının ilerleyen dakikalarında üyelerimizden ve misafirlerimizden gelen pek çok soruya da cevap vererek sözlerini noktaladı. 6 İkinci konuşmacımız Sn. Şebnem Ergün, SPK’da çeşitli kademelerde görev yaptıktan ve Başuzman Hukukçu olarak emekli olduktan sonra Derneğimiz üyesi, eşi Av. Kemal Ergün (76) ile birlikte Ergün Hukuk bürosunda serbest avukat olarak çalışmaya başlamış ve sınırlandırılmamakla birlikte, ağırlıklı olarak Şirketler Hukuku ve Sermaye Piyasası Hukuku, şirket birleşme, bölünme, devri ile şirketlerin yapılandırılması ve halka arzı konularında danışmanlık vermektedir. Şebnem hanım konuşmasına öncelikle Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO)’nın tanımını yaparak başladı. GYO’nun, gayrimenkullerle, gayrimenkule dayalı projelere, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek üzere adi ortaklık kurabilen özel bir portföy yönetim şirketi tipi olduğunu açıkladı ve bir GYO kurmanın şartlarını sıraladı: Ani usulde ve kayıtlı sermayeli olarak anonim ortaklık şeklinde kurulması, Ortaklığın, çıkarılmış sermayesinin asgari %25’i oranındaki paylarını, halka arz etmek üzere kurulmuş olması ve kurucuların, ortaklığın çıkarılmış sermayesinin asgari %25’i oranındaki paylarını halka arz edeceğini Kurula karşı taahhüt etmiş olması, Başlangıç sermayesinin 25.600.000TL’den az olmaması, Ödenmiş sermayesinin; 50.000.000TL’den az olması halinde, ödenmiş sermayesini temsil eden paylarının en az %10’unun, 50.000.000TL ve daha fazla olması halinde, ödenmiş sermayesinin 50.000.000TL’lik kısmını temsil eden paylarının, nakit karşılığı çıkarılmış olması, Ticaret unvanında “ Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibaresini taşıması, Portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak için Kurula başvurmuş olması, Kuruculardan en az birisinin lider sermayedar olması, Kurucularının bu tebliğde öngörülen şartları haiz olması. GYO’ya dönüşüm şartlarını ise; Kayıtlı sermaye sistemine geçmesi, Kurucuların, ortaklığın çıkarılmış sermayesinin asgari %25’i oranındaki paylarını halka arz edileceğini Kurula karşı taahhüt etmiş olması, Ödenmiş sermayesi ile öz sermayesinin her birinin 25.600.000TL’den az olmaması, 7 Ödenmiş sermayesinin; 50.000.000TL’den az olması halinde, ödenmiş sermayesini temsil eden paylarının en az %10’unun, 50.000.000TL ve daha fazla olması halinde, ödenmiş sermayesinin 50.000.000TL’lik kısmını temsil eden paylarının, nakit karşılığı çıkarılmış olması veya son hesap dönemine ait bağımsız denetimden geçmiş mali tablolarında dönen varlıklar grubu altında yer alan nakit ve nakit benzerleri ile finansal yatırımlar kalemlerinin toplamının bu oran ya da tutar kadar olması, Ticaret unvanında “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibaresini taşıması, Portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak için Kurula başvurmuş olması, Mevcut ortaklardan en az birisinin lider sermayedar olması, Mevcut ortakların bu tebliğde öngörülen şartları haiz olması şeklinde sıraladı. Av. Sn. Şebnem Ergün, sözlerine GYO olmanın avantajlarını ve yükümlülüklerini anlatarak devam etti. GYO olmanın sağladığı avantajları; Riskin bertaraf edilmesi, Finansman yükünün hafifletilmesi, Vergi avantajına sahip olması, Uluslararası yatırımcılar açısından cazip olması, Likidite sağlaması ve Ayni sermaye konulmasına imkan vermesi ve GYO olmanın getirdiği yükümlülükleri; İştirak edebileceği şirketlerin sınırlı olması, İmtiyazlı pay ihracına ilişkin sınırlama, Yönetim Kurulu üyelerine ilişkin sınırlama, Sigorta mecburiyeti, Borçlanma sınırı Portföydeki varlıkların teminat olarak gösterilememesi, Değerleme yaptırma zorunluluğu, Periyodik tablo ve raporlama, Yatırımlara ilişkin esaslar, Temettü dağıtım yükümlülüğü, Özel durumların kamuya açıklanması, Mali tablo ve raporların düzenlenmesi, Kurul’a ve Borsa’ya gönderilmesi, ilanı, Bağımsız denetim yükümlülüğü, Kayıtlı sermaye sisteminde Yönetim Kurulu kararlarının ilan edilmesi, Örtülü kazanç aktarımı yoluyla karın azaltılamaması, Kurul’un yetkili elemanlarınca istenilen bilgi ve belgelerin verilmesi ve gerekli yardımda bulunulması zorunluluğu, Lisanslı personel çalıştırma zorunluluğu şeklinde açıkladı. Sn. Ergün, daha sonra Derneğimiz üye ve davetlilerinden gelen soruları da yanıtlayarak konuşmasını noktaladı. Bizlerle değerli bilgilerini, görüş ve düşüncelerini paylaşan Av. Sn. Şebnem Ergün’e ve Sn. Salih Tuncer Mutlucan’a bir kez daha teşekkür ederiz. 8 17 Nisan Çarşamba akşamı ise konuğumuz Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim görevlisi Sn. Doç. Dr. Refet S. Gürkaynak oldu. 1992 yılında TED Ankara Koleji’ni, 1996 yılında Bilkent Ekonomi bölümünü bitirip, Princeton Üniversitesi’ne burslu olarak kabul edilerek burada da Yüksek Lisans ve Doktora programlarını başarıyla tamamlayıp, 4 yıl süreyle Amerikan Merkez Bankası’nda ekonomist olarak görev yaptıktan sonra, ülkesine dönerek değerli çalışmalarına Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak devam eden Refet Bey, dinamik ve samimi anlatımıyla toplantı boyunca ilginin bir an olsun dağılmasına izin vermedi. Öncelikle Türkiye’deki işsizliğin gerçek anlamını irdeledi ve aslında çalışmak isteyip de iş bulamayan başlığı altındaki işsiz sayısının nüfusa göre zaten az olduğunu ama asıl işin eve uzak olması, işe gitmek için otobüse binecek parası olmaması gibi basit sebeplerden ya da sadece çalışmak istememekten dolayı işgücüne katılamayan kitlenin ekonomiye katılımının sağlanarak emek artışının gerçekleştirilebileceğini ve bu sayede de ekonominin normal üretim kapasitesine ulaşabileceğini belirtti. Ülke genelinde eğitim seviyesinin çok düşük olduğuna, ekonomik kalkınmada çok önemli bir role sahip olan beşeri sermayeye yatırımın arttırılarak sürdürülmesi gerektiğine değinen Refet Bey, beşeri sermaye ortalamasının çok düşük olmasına rağmen varyansının yüksek olmasına yani en başarılının da en başarısızın da ülkemizden çıktığına dikkatleri çekti. Fiziki sermayeye gelince, burada da tasarrufsuz yatırımların cari açığa sebep olduğunu, tasarrufların arttırılması gerektiğini, diğer taraftan ülkede gelir vergisi değil dolaylı vergi toplanabildiğini söyledi. Faizlerin oldukça düşük olduğu bu dönemde uygun yatırım imkanlarının değerlendirilmesi gerektiğine değindi ve ancak sağlam yapısal reformlar, teknolojik gelişimler ve beşeri sermaye yatırımları ile sağlıklı bir büyümenin gerçekleşeceğini belirtti. Sn. Refet S. Gürkaynak’a katılımlarından dolayı tekrar teşekkür ederiz. 9 Ekonomiye Bakış Dünya Bankası, IMF ve G-20 toplantılarına katılmak üzere ABD’ye giden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Türkiye Yatırım Haftası” tanıtımı kapsamında yaptığı New York seyahatinde Wall Street’in ikinci büyük borsası olan Nasdaq borsasının kapanış zilini çaldığı an Times Square de yer alan dev ekrana böyle yansıdı. Katıldığı toplantılarda görüş ayrılıkları olduğunu belirten Sn. Babacan, özellikle büyük ekonomilerle ilgili bir miktar yönsüzlük olduğunu, ABD’de büyümenin ancak ABD Merkez Bankası’nın para basmasıyla bir ölçüde gerçekleşebileceğini, Euro’da bunun da işe yaramayacağını ve Japonya’da ise belirsizlik durumunun yaşandığına değindi. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Türkiye olarak bizim de çok dikkatli ilerlememiz ve farklı senaryolara hazır olmamız gerektiğine dikkat çekti. Altın fiyatları dünya genelinde düşüyor. Özellikle Yunanistan ve İtalya gibi toplam rezervlerinin %70’den fazlasını altın olarak tutan Avrupa’nın zaten zorda olan ülkeleri bu düşüşten oldukça fazla etkilenmekte. Diğer taraftan ülkemizde ise, darphane oluşan altın talebine yetişemiyor. Yılbaşından bu yana 34.5-ton Cumhuriyet altını verdiklerini, Nisan ayının 16’sında 5.4-ton Cumhuriyet altını telebi 10 geldiğini belirten Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Sadettin Parmaksız, böyle bir talebin darphane tarihinde görülmediğini belirtti. Uzun zamandır aşırı prim yapmış olan altının yaşanan düşüşlere rağmen hala aşırı değerli olduğunu belirten ünlü yatırımcı Marc Faber, altın fiyatında yaşanan düzeltme sürecinde, dalgalanmalara dikkat edilmesi gerektiğini, altın yatırımcısının uzun vadede kayıpta olmadığını söyledi. Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde dünya ve Türkiye ekonomisi üzerine bir sunum yapan ünlü ekonomist Nouriel Roubini, Türkiye’ye sermaye girişi olduğu sürece, Merkez Bankası’nın faiz indirmeye devam edeceğini belirtti. Türkiye’nin ekonomik, mali ve siyasi görünümünün, özellikle 2012’deki sert iniş riskini iyi karşılamış olması dolayısıyla, piyasalar ve kredi derecelendirme kuruluşları tarafından ödüllendirildiği şeklinde yorum yaptı. Ancak cari açığın hala yüksek olduğunu ve bunun da düşük tasarruflardan kaynaklandığını, başarının devamının yapısal reformların devamlılığına bağlı olduğunu sözlerine ekledi. Etkinlikler 11 31 Ocak 1928’de Türk Maarif Cemiyeti adı ile kurulmuş ve bugün 85. yılını kutlamakta olan Türk Eğitim Derneği Ailesi, 29 Mart Cuma günü önce Anıtkabir’i ziyaret etti. TED Okulları ve TED Üniversitesi öğretmenleri, öğrencileri, velileri, çalışanları, mezunları ve sporcularından oluşan onbini aşkın ferdiyle, ellerinde Türk bayrakları ve kırmızı beyaz karanfillerle alanda bir araya geldi. Gurur ve mutlulukla dolu olan Kolejliler görülmeye değer bir atmosfer yarattılar. Sonrasında önde TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ve beraberindeki heyet olmak üzere mozoleye çelenk koyuldu ve saygı duruşunda bulunuldu. Akşam yeniden bir araya gelmek üzere dağılan topluluk saat 20.00’da bu kez de ATO Congresium’da “85 dakikada 85 yıl” sloganıyla TED Senfoni Orkestrası ve Korosu ile sanat, siyaset, medya, sanayii gibi çeşitli sektörlerin başarılı Kolej mezunu isimlerinin katıldığı ve sahne aldığı gecede buluştu. Büyük coşkuyla kutlanan etkinlikte konuşma yapan TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, “Türk Eğitim Derneği olarak bizler, ebediyete doğru giden bir çağdaşlık ve ilerleme treninin lokomotifliğini yapıyoruz. Daha gelişmiş ve daha vicdanlı bir Türkiye için, bu ülkenin çocuklarına aydınlık gelecek sunuyoruz. Atamızın ve atalarımızın yolunda gurur veren projelere imza atma gayretiyle ve zamanın şahitliğinde, TED meşalesinin ateşini daha da güçlendirmeye çalışıyoruz,” şeklinde konuştu. 12 TED Mezunlar Derneği’nin İş’te-K proje grubunun Mart ve Nisan ayları için düzenledikleri K-Seminer’lerinin konukları, Sn. Can Karaburçak ve Sn.Taşkın Tahmaz oldu. 80 senesinde Kolej’den mezun olan ve daha sonra Odtü İşletme Fakültesini bitirip, bankacılık sektöründe 22 yıl yöneticilik yapan ardından Profesyonel Koçluk Sertifikası alarak son 7 yıldır yönetim ve yetkinlik alanlarında eğitim vermekte ve koçluk yapmakta olan Sn. Karaburçak, 23 Mart Cumartesi günü TED Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Koçluk Bakış Açısı İle Yaşamak” konulu semineri sunmak üzere okuluna geri döndü. Öncelikle, koçluğu, kişinin kendi kaynaklarına ulaşarak “ne istediğine karar verdiği” ve çözümü “nasıl elde edebileceğini sorguladığı” sistematik bir süreç olarak tanımladı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla insanın istediği geleceği şekillendirebileceğine, önemli olanın, “Ne istiyorum?”, “Neden benim için önemli?”, “Nasıl ulaşabilirim?” gibi doğru sorulara cevap vermek olduğuna deyindi. Hayat boyunca karşılaşılan, yaşandığı sırada işin içinden çıkılamayacak gibi hissedilen o zor anlarla başa çıkmak için, Zihinsel olarak insanın kendini yukarıya taşıyıp o anki duruma farklı bir gözle bakmaya çalışması, Sanki bir kamera kaydediyormuşcasına kişinin kameranın neyi kaydettiğini, kamerada nasıl görünmek istediğini düşünmesi, Zaman etkisi, yani ileride, yıllar sonra bu olayın etkisinin ne olacağını düşünüp bugünkü etkinin minimuma indirilmesi gibi yöntemler önerdi. Görsel ve yazılı materyallerle, bir sohbet havasındaki oldukça canlı ve içten anlatımıyla, daha pek çok bilgi veren Sn. Karaburçak seminer sonrasında “Bir Ömür Mutluluk, Paket Olsun” isimli kitabını imzaladı. 13 Nisan Cumartesi günü Kolej-IN sosyal tesisinde gerçekleşen “Hızlı ve Etkin Okuma” konulu seminerin konuğu Sn. Taşkın Tahmaz, Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Bilkent ve Odtü gibi okullarda öğretmenlik yaptı, sonrasında ise, bir çok kişisel ve kurumsal eğitim ve danışmanlık şirketinde eğitimler vermeye devam etti. Televizyon, radyo, gazete ve dergilerde çalıştı. Bilginin önemli bir güç, bilgi birikimi edinmenin en etkin yollarından birinin okumak olduğu ve zamanın giderek azaldığı günümüzde, artık bir gereklilik haline gelen hızlı ve etkin okumanın, gözlerle beynin çalışmasını geliştirerek, sessiz olarak dakikada okunan sözcük sayısını ve anlama düzeyini artırmak demek olduğunu açıkladı. Beynin, gördüğünü algılama kapasitesinin çok yüksek olduğunu, bu sayede hece hece ve kelime kelime okumadan, göz açısını genişleterek kelime grupları halinde okumanın mümkün olduğunu belirtti. Her insanın okuma kapasitesinin artırılabileceğini, dakikada 1.000 kelimenin üzerine çıkarılabileceğini, bunun da sistemli göz antremanları yaparak ve sürekli okuyarak mümkün olabileceğini söyleyen Sn. Tahmaz, yine de her okumanın hızlı yapılmaması, okunması gereken yazının niteliğine göre okuma hızının ayarlanması gerektiğini de sözlerine ekledi. Hızlı ve etkin okumanın öğrencilerin sınavlarda soruyu daha iyi anlama ve daha hızlı çözmesine de katkı sağladığını sözlerine ekledi. Günümüz koşullarında insanların, bilgiyi daha hızlı elde etmek istediğini, öğrenilecek çeşitli hızlı okuma teknikleriyle daha kısa zamanda daha çok kitap, gazete, rapor okumanın mümkün olacağını belirtti. 13 + Keyif Köşesi Toplantılar bitti, telefon sessize alındı, şimdi biraz dinlenme zamanı. Arkanıza yaslanıp yeni kitabınızın sayfalarını çevirirken, bırakın müzik sizi sarsın… AX – MA – PERLMAN - Mendelssohn Piano Trios Felix Mendelssohn, henüz 16-17 yaşlarındayken bestelediği “Yaylı Çalgılar Sekizlisi” ve “Bir Yaz Gecesi Rüyası” uvertürü ile, 19. yüzyılın Mozart’ı olarak anılmaya hak kazamış bir bestecidir. Yine çok önemli eserlerinden biri olan “Piyano Üçlemeleri” nin, ilki olan D minör op. 49’u 1837’de, ikincisi olan C minör op. 66’yı ise 1845’de tamamlamıştır. Oldukça tutkulu ve lirik olarak tanımlanabilecek bu eserleri, Emmanuel Ax, Yo-Yo Ma ve Itzhak Perlman üçlüsünden dinlemek ise, ayrı bir keyif olacaktır. ♫ Jason Mraz – Love Is A Four Letter Word Sakin bir öğleden sonra veya akşamüstü dinlemek ve dinlenmek için ideal bir album. Hafif rock hafif caz esintili, dinledikçe kendini sevdiren daha olgun bir Mraz tarzı. “I Won’t Give Up” albümün en beğenilen şarkısı. Onu, “Living In The Moment” ve “The Woman I Love” takip ediyor. İlham veren, anlam dolu sözleri olan bu şarkıları dinlemek insana kendisini mutlu ve huzurlu hissettiriyor. ♫ Engin Geçtan – Hayat Hayat yeni bir kitap değil aslında ama dönem dönem yeniden okunması gereken değerli kitaplardan biri. Sorular soran, düşündüren, akıllıca çıkarımlarda ve tavsiyelerde bulunan bir kitap. Hem akla hem kalbe ulaşan pek çok fikir var içinde, çeşitli alıntılar var başka başka düşünürlerden. Örneğin; “İnsan hayatın ne olduğunu anlayana kadar ömrünün yarısını tüketmiş olur” diyor İdris Şah. John Cage ise, “Karşımıza çıkıveren her türlü sorumluluğu sessizce kabul edivermek, kendimize karşı en büyük sorumsuzluktur” diye akıl veriyor. Gregory David Roberts – Shantaram 80’li yılların başında, Roberts, Avustralya’da silahlı soygun suçundan tutuklu bulunduğu hapishaneden kaçar ve Hindistan’ın varoşlarında gözden kaybolur. Bir yandan burada doktorluk yapıp, fakir halkın sevgi ve saygısını kazanırken diğer taraftan mafyaya katılır. Hint ve Marathi dillerini öğrenir, aşık olur ve tekrar hapse atılır. İlk iki versiyonu hapishane görevlileri elinden aldığı için Roberts, inanılmaz bir azimle Shantaram’ı tam üç kez yazar ve ortaya oldukça sürükleyici, güçlü ve felsefesi olan sıradışı bir roman çıkar. 14 İletişim: Bilgehan Karaömeroğlu Kolejli İşadamları Derneği İdari Asistanı Tel: 0(312) 417 27 00 Cep Tel: 0(530) 291 91 77 E-mail: bkaraomeroglu@kid.org.tr