PDF Versiyonu - Kahve Molası
Transkript
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 356 1 Ekim 2003 - Fincanin Içindekiler ■ ■ ISSN: 1303-8923 Arkadaþlarýnýza önermek ister misiniz? KISAYOLLAR ■ ■ ■ ■ ■ SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Kütüphane Kahverengi Sayfalar Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? PDF Versiyonu KAPI KOMÞULARIMIZ CÝN ALÝ DAÐITTI ... Tuba Çiçek ÇÝVÝ -2- ... Yelda Özsunar 70'li yýllar ve çocukluðum ... Meryem Uçar Kayalý TÜRKÝYE ÝÇÝN UMUT DOLU YILLAR ... Tamer Soysal Café d'Istanbul...Mustafa Serdar Korucu Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler Editör'den : Kuma gömülü kafalar... Merhabalar, Gene yakaladýk 2 ucu ..klu deðneyi tam ortasýndan. Ýllaki de bir ucundan tutacaðýz. Ortadan tutmaya devam ettikçe karizma pötükare çarþafa dönecek. Oysa bize öðretmiþlerdi, YSK'nýn aldýðý karar nihai olup tartýþýlmaz diye. Anlaþýlan o da kuyruklu yalanmýþ. Tartýþýlýr ki ne tartýþýlýr. 3 Kasým öncesi medyanýn yaptýðý ihbar üzerine alelacele yapýlan bir araþtýrmadan sonra seçimlere katýlma oluru alan bir parti, daha sonra baþsavcýnýn açtýðý dava üzerine sahtekar damgasý yiyor ve asýl süreç ondan sonra baþlýyor. Ýptal mi edilsin? Edilmesin oylar yok mu sayýlsýn? Hiçbirþey olmamýþ gibi mi davranýlsýn? Olmuþu kabul edip sineye mi çekilsin? Bunlar ve benzeri bir sürü sorunun cevabý YSK'nýn vereceði karara baðlý. Komik olan da suçlu da, hakim de ayný kurum. Kurumda suç olmaz þahýslarda kusur aranýr deniliyorsa, þahýslarda ayný. Bir tanesi babayiðitlik edip istifa edemedi. Demek ki neymiþ, koltuk sadece siyasilerin gerilerine yapýþýk deðil, bürokratlarýnda vazgeçilmeziymiþ. Genel Baþkan olmadýðý halde oy pusulasýna yazýlan isim, çalýnan sandýklar, iptal edilen il sonuçlarý, yeniden yapýlan seçimle milletvekili seçilen genel baþkan, önce seçime kabul edilen sonra ne iþin var senin seçimde denilen parti, o partiye verilen ve yok sayýlmasý muhtemel 2 milyona yakýn oy ve bilemediðimiz bir sürü kýrmýzý noktalý lekeyle anýlan bir 3 Kasým Genel Seçimi. Ve o genel seçimle iþbaþýna gelen, memleketimin en problemli döneminde karar yetkisine sahip bir hükümet. Anayasayý deðiþtirme hakkýný bile elinde bulunduran tek baþýna bir iktidar. Vay ki Vay... Karar ne olursa olsun tatmin olmayacak kesimlerin yaygarasýný ayyuka çýkaracak bir sürece girdik velhasýl. Hayýrlara vesile olsun. Konu siyasiler için bir iktidar meydan muharebesi ancak biz sýradan vatandaþlar için durulan krize sokulmaya çalýþýlan çomak gibi. Seçimin tamamen iptalinin getireceði sonuçlarý ancak sýradan vatandaþ tahmin edebiliyor sanki. Býçak sýrtýnda yürümeye çalýþan ekonominin iptal sonrasý alacaðý vaziyet korkunun temeli. Diðer yanda hakkýnýn yendiðini savunan meclis dýþý partiler ve onlarýn sayýn yöneticileri. Seçimlerden 1 yýl sonra ayaklarýna gelen bu kýsmeti tepmemeye kesin kararlýlar. Durum o ki, benim halimi düþünen bir Allahýn kulu yok. Herþeye alýþtýðýmýz gibi ona da alýþýr, üstüne bir bardak soðuk suyu lýkýr lýkýr içeriz diye düþünüyorlar zahir. Anladýk hukuka karþý gelmek sahtekarlýða geç demek olmaz. Ama sahtekarlýða ben göz yummadým ki sayýn büyüklerim. Siz baþýnýzý kuma gömdünüz, þimdi de kalkmýþ arka ayaklarýnýzla topraðý düzlemeye çalýþýyorsunuz. Ama hala kafanýz kumun içinde haberiniz yok. Allah bize dayanma kuvveti, sabýr versin ne diyeyim?!.. Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Yorum Oku / Yaz Yukarý Rengarenk: Tuba Çiçek CÝN ALÝ DAÐITTI Cin Ali'yi duymayanýnýz var mý? Hani þu çöpten çocuk... Hani topu Suna'ya atýnca "tut Suna tut" diyen saf Cin Ali! Atlara ot veren, topacýný döndüren, kuzusunu pek bi seven; Milli Eðitim Bakanlýðýnýn en popüler elemaný... Cin Ali'nin en popüler macerasý topaç hikayesidir; hatýrlarsýnýz mutlaka. Dayýsý Cin Ali'ye bir topaç alýr ve bu, hadise haline getirilir. Cin Ali ve dayýsý bahçede topaç çevirirken aralarýnda þöyle talihsiz bir diyalog da geçer: - Bak dayý, topacým döndü! - Aferin Cin Ali. Topacýn güzel döndü. Kýrbacý iyi vur. Yani bizim Ali öyle bir 'cin' ki, bir hamlede topacý çevirebiliyor ve dayýsýnýn takdirini kazanýyor... Kýrbaç meselesi kafanýzý karýþtýrmasýn. Durum, tamamen masum bir laf salatasýndan ibaret. Tamam... Dayýsý yetiþkin, kýrbaç fantezisinden felan haberdar olacak yaþta lakin, o da en az Ali kadar 'cinoðlu cin'. Hikayedeki ilginçlikler Cin Ali ile dayýsýnýn diyaloglarý ve kýrbaç fantezisiyle bitmiyor. Bizim cinler bahçede topaç çevirirken, mahallenin çocuklarý olan Kaya, Çetin ve Can hadiseyi görüp arkadaþlarýnýn mutluluðunu paylaþmak arzusuyla yanýp tutuþuyorlar. 'Sevimli bir telaþ içinde' evlerine koþarak, topaçlarýný kaptýklarý gibi soluðu Cin Ali'nin yanýnda alýyorlar. Sonrasý malum: "kýrbacýný iyi vur Can; topacým ne güzel dönüyor Cin; çevir Kaya çevir; kýrbaçla Cin kýrbaçla" gibi absürdite ötesi muhabbetler. Hafýzanýzý biraz zorlarsanýz, bu "toplu topaç çevirme" eylemine sonradan, Çetin'in eþek kadar aðabeyinin katýldýðýný da anýmsarsýnýz... Yani hadi Cin Ali'nin dayýsýný anladýk, genetik bir takým arýzalar var. Lakin Çetin'in 'karý-kýz' peþinde koþmasý gereken aðabeyine ne demeli? Cin Ali ve enteresan komþularý... Bir de "Cin Ali ile Berber Fil" hikayesi vardýr ki; benim favorim bu hikayedir... Efendim, bizim Cin ve babasý sokakta dolaþýrken, 'berber fil'in anonsunu duyarlar. Bönlük ötesi konuþmalar ve spekülasyonlar yaparak eve gidip, evdekileri de meraka gark ederler. Bütün aile meraktan geberirken, ailenin reisi olan baba, berber fil için bilet alýr ve hep birlikte berber fili görmeye giderler. "Aaaa meðer bir sirk gösterisinden ibaretmiþ... Sirk çadýrý da ne kadar büyükmüþ... Lay lay looom.... Ciniz biz ciniz..." gibi cümleler eþliðinde sirk gösterisini izlerler. Yani toptan cin bir aile bunlar. Anne, baba, abla, dayý ve Cin Ali... Genetik bir cinlik söz konusu... *** Ýlkokul çaðýndaki çocuklarý -güya- cinlik, puþtluk ve yaramazlýktan uzak tutmak mantýðýyla yaratýlmýþ bön, çevik ve ayný zamanda çöp bir kardeþimizdir Cin Ali... Tam bir ebleh iþi yani... Üstelik yapýlýþý da çok kolay: bir adet yuvarlak, beþ adet de çubuktan oluþuyor. Yuvarlaðý tepeye koyup, çubuklarý da münasip yerlere yerleþtirince iþte sana muhteþem Cin Ali! Makarnadan, undan deðil; Cin Ali okuma serisinden dolayý bön kalmýþ bir milletiz vesselam... En azýndan Cin Ali serisiyle okuma yazma öðrenen nesillerin 'cin' olma gibi bir þanslarý çok düþük; ne dersiniz? Cin Ali'nin yazarý ve çizeri olan Rasim Kaygusuz 1989 yýlýnda öldü ama Cin Ali hala dimdik ayakta. Belli ki gideceði yol uzun, misyonu da çok büyük! Emekliye ayrýlacaðý da yok gibi görünüyor. Lakin þimdiki çocuklarý çöpten ve saf bir Ali ile kandýrmak olasý gibi görünmüyor. Biliþim çaðýndaki deðiþimin hýzýna Cin Ali'nin yetiþmesi imkanlar dahilinde deðil gibi... Nihayet yayýncýlar da mevzuya uyanmýþ, bilgisayar, internet, cep telefonu ve elektronik oyuncaklarýn kurdu olan çocuklarýn dikkatini, Cin Ali'nin topacýyla, kuzusuyla, berber filiyle çekemeyeceklerini anlamýþlar. Mustafa Delioðlu'nun 'image maker'lýðýnda Cin Ali baþtan yaratýlýyormuþ. Umarým, namýna yakýþýr bir Cin Ali yaratabilirler de, çocuklarý hayal kýrýklýðýna uðratmazlar. Hep söylerim, yaramazlýk zeka göstergesidir. Bu yüzden benim önerim yaramaz bir Cin Ali tiplemesi. Hiperaktif, haylaz, asi, serseri, cin gibi bir Cin Ali... Eh Ali böyle olunca hikayeler de deðiþecektir tabi. "Cin Ali Ýnternette, Cin Ali Hacker, Cin Ali Suna'yý SMS'le Taciz Etti, Cin Ali Pop Yýldýzý, Cin Ali Daðýttý..." gibi! Gene haddimi aþtým! Akýllý, uslu birileri uyanmadan, ben sývýþayým... Sývýþmadan önce bir kuple de þarký patlatayým.... Aðzýma acý biber sürün benim Sürmezseniz daha söylerim Çatlarým söylemezsem Tersini söylersek belki de olur düzü Biz daðýtmazsak daðýtacaklar sürümüzü Dizildik sýra sýra Uygun adým bölük bölük Sýkýldýk iyilikten yaþasýn kötülük (Söz/Müzik: Sezen Aksu - Solist: Yonca Evcimik) MERSÝ... Tuba ÇÝÇEK tuba@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Misafir Kahveci : Yelda Ozsunar ÇÝVÝ -2Çivi’nin öyküsünü merak mý ediyordunuz?, Gerçekleri kim mi biliyordu? Tabii ki eski Hongkong’ lu dostum Edmund!. Ama bir dakika hemen onun sýrrýna ulaþamazsýnýz... Sýrlara ulaþmak bir emek gerektirir. Aranmadan bulunmuþ bir sýr hiç duydunuz mu? Nasýl bir emek mi.. Önce iþe dünyanýn bize en uzak köþelerinden birinde birinde doðmuþ Çin asýllý bir batýlýyý tanýyarak baþlayalým. Edmund bir batýlý gibi yetiþtirilmiþti. Çok iyi açýk ve hemen hemen aksansýz bir Ýngilizce’si vardý. Bu onu, diðer Çinlilerden daha farklý ve bize daha yakýn yapardý. Ama benimle hiç paylaþmadýðý, söylese de aklýmda tutamadýðým bir Çinli ismi; hiç anlamadýðým Çin harflerinden yazdýðý mektuplarý ve arasýra etraftaki diðer Çinlilerle dalýverdiði anlaþýlamaz sohbetleri vardý. Madalyonun iki yüzü gibiydi. Garip bir madalyon... Bir yüzü cam, diðer yüzü tahta gibi... Onu evimize yemeðe çaðýrdým. Davetimiz ve içtenliðimizden çok etkilenmiþ olmalý ki bize gelirken hediye olarak portakal suyu getirdi (Boston da yaþayan birçok yabancý gibi biz de portakal sularýný çok beðenirdik ). Akþam yemeðimizde o günlerde piþirmeyi çok sevdiðim somon balýðý eþliðinde onun dünyasýna daldýk. Çok küçükken ailesi ile birlikte Avustralya’ ya göç etmiþlerdi. Orada büyümüþtü. Kocaman bir çocukluk tek bir cümleye sýkýþtýrýlmýþtý. Çok çalýþmýþtý...Yaþadýklarý yeni topraklara kiralarýný öder gibi çalýþan ve o topraklara ancak çok çalýþarak ait olabileceðine inanan tüm göçmenler gibi, tüm yabancýlar gibi... Çünkü çok çalýþmak acýlarýný dindiren ve onlarý yalnýzlýktan uzaklaþtýran en iyi kurtuluþ yoluydu. Çok çalýþýp Avustralya’da doktor oldu. Ama köklerinden daha fazla uzak kalmaya dayanamayan bir sarmaþýk gibiydi. Kopsaydý kuruyacaktý. Yeþil ve canlý kalmak istemiþti. Ancak öyle çiçek açabilirdi. Kendini tekrar Hongkong’a fýrlatmýþtý. Kendi benzerlerinin arasýna... Bir süre sonra da Boston’daki bir hastaneye yeni þeyler görmek amacýyla gelmiþti. O gece biraz hüzünlüydü. O sabahki buruk olayý anlatmak istiyordu. Sabah çok erken kalkýp seminer dinlemek üzere yola koyulmuþtu. Çok erken olduðundan henüz seminer salonuna kimse gelmemiþti. O da en öne oturuverdi. Sonradan gelen ve arkada oturmak zorunda kalan bir asistan, önlere oturma hakkýnýn ancak o hastanede çalýþanlarýn olduðunu söylemiþti. Edmund çok kýrýlmýþtý. Bu bir batýlý için çok doðal bir gerçekti. Ama Edmund, alçak gönüllülüðün misafirperverliðin ve vericiliðin, insanýn temiz olmasý gibi erdem sayýldýðý doðulu bir topluma ait hissediyordu kendini. Hem kýrgýn hem öfkeliydi. Gitme zamaný gelmiþti. Ayaða kalktý. Sýcaktan ve duygulardan yumuþamýþ bedeni birden soðuyup sertleþti. Boston’ un soðuk gecesine doðru ilerledi. Yelda Özsunar yelda@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Lacivert Yaziyorum : Meryem Uçar Kayali 70'li yýllar ve çocukluðum Çocukluðumun hatýrladýðým ilk zamanlarýný gerçekten hatýrlýyor muyum yoksa büyüdükçe dinlediðim anlatýlanlar silsilesi hayalgücümü mü yanýltýyor bilemiyorum. Doðduðum þehrin ben doðduðum zamanlarýný hatýrlamýyorum. Ben henüz yaþýmý doldurmamýþken babamýn tayini çýkmýþ çünkü. Eskiþehir'den Diyarbakýr'a gitmiþiz. Yaklaþýk yedi yýl sonra tekrar döndüðümüzdeki halini hatýrlýyorum Eskiþehir'in.. Lojman çocuðuydum ben, hani þu "þanslý" olanlardan. Doðmadan önce ebeveynlerimizi seçemiyoruz tabii ki ve bu yüzden kimi çocuk þanslý kimi çocuk þanssýz oluyor. Yoo yoo yanlýþ anlamayýn; her anne baba özeldir ve her çocuk anne babasý açýsýndan þanslýdýr genel olarak. Benim demek istediðim "þans" sadece ebeveynlerimizin bize saðlayabildikleri yetiþme þartlarý ve ortamlarý. Benim hafýzamda kalan ayrýntýlara göre Diyarbakýr güzeldi. Aslýnda Diyarbakýr'daki lojman güzeldi desem daha doðru, þehirde hiç oturmadým ki orada. En net hatýrladýðým þey "uçak sesleri" idi. Ben o seslerle büyüdüm. Lojman hava üssünün içindeydi. Balkonda otururken babalarýmýzýn iþlerini yapmalarýný izlerdik kare kare canlý yayýn gibi. Gittikçe hýzlanan ve birden havalanan uçaklarla birlikte hareket ederdi kafalarýmýz. Henüz ölümün ya da büyüklerimizin þu "þehit" lik dedikleri þeyin ne olduðunu bilecek yaþta deðildik. Kaç kez bunu yaþadým hatýrlamýyorum ama birkaç kez lojmanýn çok yakýnlarýnýn, hatta bazen tam da ortasýnýn duman bulutlarý içinde kaldýðýna þahit olduk. Etrafta panikle koþuþturan kadýnlar, çalan sirenler, itfaiye, ambulans..vs.. Literatüre ve tarihe "eðitim zaiyatý", bizim belleklerimize ise "þehit" olarak kaydedilen iþ kazalarý gelirdi kimilerimizin babalarýnýn baþýna. Sonra o arkadaþlarýmýz "giderler"di... Þehit olmak hem güzel hem acý birþeydi; büyüklerimizin konuþmalarýndan bunu öðrenmiþtik.. Bir de her akþam (çoðu zaman gece) babam geldiðinde "bugün de sað salim geldi" diyerek öpüp öyle yatmayý öðrendik o yýllarda. Sanýrým ben o zamanlar öðrendim yüksek sesle konuþmayý, ya da o zamanlar öðrendim sesimin ayarýný yapamamayý.. Sürekli uçak uðultusu ile büyüyünce insan ses ayarý yapamýyor sanýrým:) Babamýn gece uçuþu olmadýðý zamanlarda, lojmanýn içinde yürüyüþ yapardýk. Bir süs havuzu vardý. Ne severdim o havuzu.. Hele sonbaharda içinde yüzen yapraklarý seyretmeye bayýlýrdým. Bir gün kendimden geçmiþim ki, havuzun içinde buluverdim kendimi. O zaman üsteðmen olan bir "amca" kurtarmýþ beni. Yýllar sonra bir gün ya bir kampta ya da yine tayin olduðumuz (tayin olan babamdý aslýnda ama biz ailecek sahiplenirdik hep bu "tayin" olayýný) bir yerde o "amca" ile denk geldiðimizde, bana sormuþlardý hatýrlayýp hatýrlamadýðýmý. "biliyormusun kýzým bu "amca" kim".. Tamam olayý hatýrlýyordum ama ne yüzünü ne de ismini hatýrlamýyordum ki o "amca"nýn. Laf aramýzda, þimdi babam bile hatýrlamýyor:) Çocukluðumdan hatýrladýðým ve yakýn zamana kadar da devam eden bir isim karmaþasý vardý. Diyarbakýr'daki ilk yýlýmýzda babama kamp çýkmýþ ve beni de aldýklarý gibi Ýstanbul Cevizli kampýna gitmiþler. Sevimli bir bebekmiþim, gerçi bebekler hep öyle deðiller midir ki? Gelen geçen beni sever ve adýmý sorarmýþ annemle babama. "Meryem" derlermiþ ama herkes gene de beni hep "Meltem" diye severmiþ. Bizimkiler orada karar almýþlar, bir kýzlarý daha olursa adýný Meltem koyacaklarmýþ. O sýralarda kýzkardeþimin bir cenin olarak annemin karnýnda olduðundan haberleri yokmuþ henüz. Sonralarý ismim hep þaþýrýldý ve bana hep "Meltem" diye hitap edildi. Üstelik annemle babam bu þaþkýnlar kervanýnýn baþýný çekiyorlardý. Hatta artýk bana ismimle hitap edildiðinde hiç üzerime alýnmaz olmuþtum. Öyle ya; benim adým Meryem deðil, Meltem di ya! Kýzkardeþimin ve benim yaþ aramýz az olduðundan ve çok yaramaz çocuklar olduðumuzdan, rahmetli annemi çok bezdirmiþiz. Babam "yok bu böyle olmayacak, bakýcý tutalým bari" demiþ. Ýki bakýcý birden tutmuþlar. Ayrým olmayacak ya! Severdim bakýcýmý; benim ablam kardeþimin ablasýndan güzeldi üstelik !!! Meryem Uçar Kayalý meryem@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý KONTRA MiZANA : Tamer Soysal TÜRKÝYE ÝÇÝN UMUT DOLU YILLAR ALTIN KIZLARLA DEVAM ETTÝ Önce 2001 yýlýnda ülkemizde yapýlan Avrupa Basketbol Þampiyonasýnda Yugoslavya ile final oynama baþarýsý gösterdik ve tarihimizde ilk kez Basketbol Milli Takýmý ile Avrupa ikincisi olmayý baþardýk. Sonra Milli Futbol Takýmýmýz 48 yýl sonra katýldýðý Dünya Kupasýnda 2002 yýlýnda Dünya üçüncüsü oldu. 26 Ekim 1923 yýlýnda Romanya Milli Takýmý ile oynayýp 2-2 berabere kaldýðýmýz milli maçla baþlayan Uluslararasý maçlarýmýz boyunca geçen 80 yýlda en önemli baþarýmýzý Dünya 3. olarak elde ettik. Kulüpler bazýnda ise sadece Galatasaray ile 2000 yýlýnda Avrupa Þampiyonu ve Avrupa Süper Kupa Þampiyonu baþarýlarý vardý. Ayrýca ilk kez bir Türk Teknik Direktör Fatih Terim Dünyanýn en büyük 3 kulübünden birisi olan Milan'ý çalýþtýrma baþarýsý gösteriyordu. Daha sonra Euro 2004 Eleme gruplarýnda aldýðýmýz neticeler, Konfederasyon Kupasýnda elde edilen üçüncülük ile Futbolun patronlarý FIFA ve UEFA tarafýndan Türkiye 'Dünya Futbolunun Parlayan Yýldýzý' olarak gösterildi ve FIFA sýralamasýnda yedinciliðe; UEFA sýralamasýnda ise dokuzunculuða yükselmeyi baþardýk. Baþarýlar bunlarla bitmedi ve hiç baþarýsýz olduðumuz alanlara kaymaya baþladý. Türkiye'de Atletizm Federasyonu 1922 yýlýnda kuruldu. Türkiye atletizmde hiçbir zaman çok baþarýlý olamadý ve hep çok az sporcu ile Dünya çapýndaki organizasyonlara katýldý. Atletizmde ilk önemli baþarýmýz üç adým atlamada Ruhi Sarýalp'in önce 1948 Berlin Olimpiyatlarýnda sonrada 1950 Avrupa Þampiyonasýnda 3. olmasýdýr. Maratonda Ýsmail Akçay 1968 Meksika Olimpiyatlarýnda 4. olmuþtur. Gençler çekiç atmada 2000 yýlýnda Eþref Apak Dünya Þampiyonu olmuþtu. 80 yýllýk tarihimizde atletizmde kayda deðer baþarýlar sadece bunlarken 2002 Avrupa Atletizm Þampiyonasýnda 1500 metrede Süreyya Ayhan Avrupa Þampiyonu oldu. Bu yýlda Paris'teki Dünya Þampiyonasýnda 109 ülkeden 2000'e yakýn sporcu katýlýrken; Türkiye sadece 3 sporcuyla Dünya Atletizm Þampiyonasýna katýldý ve Süreyya Ayhan burada da Dünya ikincisi oldu. Etiyopya asýllý Elvan Abeylegesse ise 5000 metrede Dünya 5. oldu. Süreyya Ayhan'ýn Avrupa Þampiyonu olmasý Atletizm'e olan ilgiyi arttýrdý ve sponsor destekleriyle kulüp ve sporcu sayýsý arttý. Dünya Þampiyonasýna katýlacak atletlerin derecesini belirleyen Uluslararasý Atletizm Federasyonlarý Birliði'nin katýlým standartlarýna ülkemizden sadece 6 sporcunun eriþmesi ve geçtiðimiz yýl Türkiye Atletizm liginin toplam 6 takýmla tamamlanmasý Türkiye'nin atletizmde bulunduðu yeri göstermesi açýsýndan önem taþýyor. Bu ortamda Avrupa Þampiyonu ve Dünya ikincisi bir sporcumuzun yetiþmesi atletizme olan yatýrýmý artýracak görünüyor. Baþarýlar spor ile sýnýrlý kalmadý. 1975 yýlýnda Semiha Yanký'nýn 'Seninle Bir Dakika' adlý parçasýyla baþlayan Eurovision serüvenimizde ise 1976, 1977, 1979 ve 1994'de hiç katýlmayan Türkiye daha çok sonuncu olmayý baþarmýþ ve en iyi derecesini 1997 yýlýnda Þebnem Paker ve Grup Etnik'in seslendirdiði 'Dinle' adlý parçayla üçüncü olarak elde etmiþti. 1956 yýlýnda Fransýz Televizyonu ORTF'nin Baþkaný Marcel Bessentstant'ýn önerisiyle baþlayan Eurovision Þarký Yarýþmasý kesintisiz 47 defa gerçekleþti. Her ne kadar son yýllarda yarýþmanýn popülaritesi düþmüþ olsa ve her ne kadar pek çok kiþi tarafýndan ve benim tarafýmdan da Ýngilizce bir þarký ile katýlmak eleþtirilmiþ olsa da Türkiye hep baþarýsýz olduðu bir yarýþmada TRT'nin sipariþi ile özellikle ingilizce hazýrlatýlan ancak müzikalite açýsýndan bakýnca gerçekten çok güzel soundlardan oluþan bir parça ile Letonya'nýn baþkentti Riga'da gerçekleþtirilen 48. Eurovision Þarký Yarýþmasýnda 167 puanla birinci olmayý baþardý. Sertap Erener'in müthiþ yorumu ile seslendirdiði ve hazýrladýðý 'Every way that I can' adlý parça ile ilk kez bu yarýþmada birinci oluyorduk. Ve böylece belki de bir kompleksimizi tarihe gömüyorduk. Son olarak ise mali sýkýntýlar içindeki bir branþta voleybolda hem de bayanlarda Avrupa ikincisi olmayý baþardýk. 1919 yýlýnda Amerikalýlar tarafýndan Türkiye'ye getirilen ve Kýz liselerinin öncülüðünde geliþmeye baþlayan Voleybolda Bayan Milli Takýmýmýz 1957 yýlýnda kuruldu. Ýlk Milli Maçýmýzý 3 Mayýs 1957'de Romanya'ya karþý oynadýk ve 3-0 kaybettik. Son yýllarda Ahmet Gülüm'ün Voleybol Federasyonu Baþkaný olmasý ile ataða geçen Voleybolcularýmýz; Ýtalya'da yapýlan Dünya Þampiyonasý elemeleri grubunda ikinci olan Erkek Voleybol Takýmýmýzdan sonra Akdeniz Oyunlarýnda hem bayanlarda hem erkeklerde final oynama baþarýsýz gösterdik. Bayanlarda Bahar Kupasýnda Üçüncü olduk. Netaþ ise Avrupa Konfederasyon Kupasýnda ikinci olmayý baþardý. Bu yýlýn baþýnda Galatasaray ve Fenerbahçe gibi köklü kulüpler Voleybol bayan þubelerini kapatma kararý aldýlar. Ancak böylesi bir ortamda dahi umutsuzluða düþmemek gerekiyordu. Son olarak 23. Avrupa Voleybol Þampiyonasý Türkiye'de Antalya ve Ankara'da oynanan maçlarla sona erdi. Ve kendi evimizde oynadýðýmýz bu maçlarda Polonya ile final oynama baþarýsý gösterdik ve ikinci olduk. Son yýllarda daha önce çok baþarýlý olamadýðýmýz branþlarda gelen bu baþarýlar Türkiye'nin ülke olarak her alanda baþarýlý olabileceðinin ve çalýþýlýr ve iyi bir organizasyon yapýlýrsa baþarýnýn geleceðinin habercisi idi. Baþarý için önce inanmak ve sonra çalýþmak gerekiyordu ve bütün bu baþarýlar inanç ve çalýþma ile geldi. Son yýllarda herkesin baþbelasý enflasyonun dahi düþme eðilimine girdiði düþünülürse Türkiye için belki de artýk umut dolu günlerin geldiðini söyleyebiliriz. Bu baþarýlarýn her branþta ve her alanda katlanarak artmasý en büyük temennimiz. Tamer Soysal tsoysal@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Café d'Istanbul par Mustafa Serdar Korucu Merhaba, Bugün sizlerle ilk olarak Ýtalya'nýn dünya müzik piyasasýna sunduðu, aþk þarkýlarýnýn bence en önemli seslerinden Eros Ramazotti'nin son albümü 9 (Nove)'yi, ardýndan Audrey Tautou'nun Türk kýzýný canlandýrdýðý ve uluslararasý göçe deðinen "Kirli Tatlý Þeyler"i ve son olarak Mehmet Coral'ýn pek çok insanýn en büyük tutkusu olan uçmayý odak noktasý yapan ve onu tarihle harmanlayan son kitabý "Zamanýn Ve Düþüncelerin Sýnýrlarýnda Uçarken"i paylaþacaðým. Keyifle dinlemenizi, izlemenizi ve okumanýzý dilerim. 9 (NOVE) / EROS RAMAZZOTTÝ : Pek çoðumuz özel hayatýmýzda yaþadýðýmýz olumsuz olaylarý, iþ yaþantýmýza yansýtýrýz. Bunun pek de profesyonelce bir davranýþ olmadýðýný bilsek de ister istemez duygularýmýz aklýmýzýn önüne geçer. Ancak bazý sektörlerde duygular ön plandandýr ve bunlarýn karþýdakilere hissettirilmesi gerekir. Müzik sektörü, bu tür iþlerin en önde gelenlerindendir. Bu sektörde olan birisi için en büyük deþarj kaynaðý kendi alanýnda ürettikleridir. Son albümünün üzerinden iki yýl geçen Eros Ramazotti, karýsýndan ayrýlýþý ve annesinin ölümü ile yaþadýðý duygu birikimini bu albüme dökmüþ. Ünlü filozof Nietche'nin dediði gibi "Bizi öldürmeyen þey güçlendirir." Ramazotti de karþýlaþtýðý buhranlardan sýyrýlarak karþýmýza daha güçlü bir þekilde çýkmýþ. Ünlü sanatçýnýn dokuzuncu albümü olmasý nedeniyle "9 / Nove" adýný verdiði son albümü, her zamanki Eros Ramazotti formatýnda ve yine aþk temalý. Sevginin her türünü barýndýran bu albümde cafcaflý sözler yerine daha yalýn bir anlatým ve akýcý melodiler tercih edilerek dinleyiciye sade ama duygu yüklü bir dünyanýn kapýlarý açýlmýþ. Toplam on üç parçadan oluþan "9 / Nove"de, "Un'emozione per Sempre", "Canzone per lei"," Non ti prometto niente", "C'è una melodia", "Un attimo di pace" insaný en çok etkileyen þarkýlar. KÝRLÝ TATLI ÞEYLER (DIRTY PRETTY THINGS) : Ýnsanlar, tarih boyunca pek çok nedenden ötürü ülkelerinden ayrýlmak zorunda kalmýþ ve baþka ülkelere göç etmiþlerdir. Özellikle 17. ve 18. yüzyýllarda hýzlanan göç olgusu, geçirdiðimiz iki dünya savaþý sonrasýnda þekillenen dünyamýzda artýk daha çok ekonomik ve siyasi temelli olarak geliþmektedir. "Kirli Tatlý Þeyler", üçüncü dünya ülkelerinden (AB'ye üye olmaya çalýþmasýna raðmen Türkiye dahil), geliþmiþ ülkelere olan göçü ve göç eden insanlarý, kültürel - sosyal açýdan mercek altýna alan bir film. Filmin ilk karesi bir otel odasýnda baþlýyor ve buradan hareket ediyor. Filmlerde otel odalarýnýn kullanýlmasý bana her zaman çok hoþ gelmiþtir. Çünkü beyaz perde, insanlarýn yaþadýklarýný göstermekte ne kadar usta ise, otel odalarý da bir o kadar yaþanmýþlýklarla doludur. Bizim konuk olduðumuz bu otel ise toplumun en alt sýnýfý olarak kabul edebileceðimiz göçmenlerin kaldýðý ve yaþamla mücadele etmeye çalýþtýklarý bir yer. Bu izbe oteldeki bir odada kalan Þenay, "annesi gibi olmamak için" Türkiye'den (büyük olasýlýkla doðu illerimizden birinden) Ýngiltere'nin en multikültürel þehri olan Londra'ya göç eden, otelde temizlikçilik yapan, geldiði bu yabancý ülkede yapayalnýz bir genç kýzdýr. Müslümanlýðý nedeniyle bakire olduðu film boyunca sýk sýk gözümüze sokulan, kýrýlgan görünümlü bu genç kýzýn oda arkadaþý ve yakýnlaþtýðý tek kiþi Nijerya'dan kaçak olarak göç etmiþ olan, geçmiþinde iþlemediði bir suçu barýndýran, taksicilik ve komilik yaparak hayatýný kazanan Okwe'dir. Ýkilinin hayatý bir telefon ile baþlarýna gelecek olan bir olayla karýþacak ve yer altý dünyasýnýn gizli güçlerinden birlikte kaçmaya çalýþacaklardýr. Filmin benim gözümde en büyük handikabý kiþiliklerin ya çok iyi, ya da çok kötü olarak siyah-beyaz çizilmesi ve gerçek hayattaki gri karakterlerin oluþturulmamasý. Bu senaryo bizlere Yeþilçam filmleriyle Latin Amerika kökenli pembe dizileri anýmsatsa da oyuncu kadrosu çok güçlü olduðu için bunu görmezden gelebiliyorsunuz. "Amelié" filmi ile yüreklerimizi ýsýtan Audrey Tautou "Kirli Tatlý Þeyler" ile her türlü filmde oynayabileceðini ispatlarcasýna mükemmel bir oyun çýkartýyor. Anadili dýþýnda oynadýðý ilk filmde Ýngilizce'yi Türk aksanýyla konuþmasý hanesine bir artý daha ekliyor. Audrey Tautou'ya "Amistad"daki rolüyle akýllarýmýza kazýnan Chiwetel Ejiofor, baþarýlý bir performansla eþlik ediyor. Filmin öne çýkan bir diðer karakteri ise her olayýn arkasýnda parmaðý olan, kötü kalpli Sneaky. Bu kötü adam rolünü ise "Harry, Ýyiliðinizi Ýsteyen Bir Dost" ile hatýrlayabileceðimiz Katalan kökenli Ýspanyol asýllý Fransýz Sergi Lopez üstleniyor. "Dangerous Liaisons" (Tehlikeli Ýliþkiler), 'The Grifters" (Gizli Ýliþkiler), "Accidental Hero', 'High Fidelity' (Sensiz Olmaz) gibi filmleri Hollywood'a kazandýran Stephen Frears, "Sammy ve Rosie Ýþi Piþirdi", "Benim Güzel Çamaþýrhanem", "Karavan" gibi filmlerle toplumun alt tabakasýna ayna tutmaya "Kirli Tatlý Þeyler" ile geri dönmüþe benziyor. Usta yönetmen bu son filminde Londra'nýn kültürel mozaiðini daha geniþ bir açýdan çekmek için Türk, Nijeryalý, Rus, Çinli, Somalili, Hýrvat gibi birbirlerinden farklý kültürleri filminde bir araya getiriyor. Bu film, toplumun alt tabakasýný merak edenler ve göçün insani boyutlarýný görmek isteyenler için kaçýrýlmaz. ZAMANIN VE DÜÞÜNCELERÝN SINIRLARINDA UÇARKEN / MEHMET CORAL : Ýnsanoðlu, kendisinin özünde olmayan ve ustaca yapamadýðý hareketleri yapan hayvanlara imrenerek bakmýþ ve onlarýn zorlanmadan yaptýklarý iç güdüsel hareketleri yapmaya çalýþmýþtýr. Bunlarýn içinde, en zorlanarak ve geç baþardýðý ise uçmaktýr. Belki de bu yüzden uçmak, özgürlüðü simgelemiþ ve insanoðlu için bir tutku haline gelmiþtir. Bu tutkuyu Mehmet Coral'ýn usta kaleminden okumak da büyük bir keyif bizim için. "Bizans'ta Kayýp Zaman" ile bizleri fetihten önceki Konstantinopolis'e yolculuða çýkaran, ardýndan "Konstantiniye' nin Yitik Günceleri" aracýlýðýyla Ýstanbul'un fetihten sonraki Osmanlýlaþmasýný anlatan ve "Ýzmir 13 Eylül 1922"de Megali Ýdea gibi bir ütopya sonucu iki halkýn yaþadýklarýyla Ýzmir'deki büyük yangýný bizlere kendi eþsiz bir perspektifinden sunan Mehmet Coral'dan uçarak yaptýðýmýz bir yolculuk bu kitap. Coral, pek çok kitabýnda olduðu gibi yine geniþ tarih bilgisi ile karþýmýza çýkýyor ve son kitabýnda tarihle uçmayý eþsiz bir þekilde harmanlýyor. "Zamanýn Ve Düþüncelerin Sýnýrlarýnda Uçarken", Türkiye'den baþlayan yolculuk boyunca ABD, Fransa, Ýtalya, Ýspanya, Hollanda, Mýsýr, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti,Güney Afrika, Meksika ve Peru'yu da kapsayan pek çok mekan sunduðu gibi çok farklý zaman dilimlerini de getiriyor bizlere. Mitolojik kahramanlarýn ve tarihi olaylarýn da süslediði bu yolculukta eðer siz de Mehmet Coral ile birlikte olmak istiyorsanýz bu kitap kaçýrýlmaz. serdar@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Milenyumun Mandali : Sait Hasmetoglu Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, devamýný ve önceki sayýlarýný aþaðýdaki adresten tek týklamayla okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_173.asp Devamý var hasmetoglu@kahveciyiz.biz Yukarý Dost Meclisi YANILDIM MI ? Gözlerini ýþýltýlý bir bahar sabahý sanýrdým, Sanki seninle açardým gözlerimi dünyaya, Bir beyaz gülcesine sana uzatýrdým yapraklarýmý, Bana bakardýn ,beni seyrederdin bahar bakýþlarýnla usulca, Gözlerin güneþimdi.......... Kaybolduðum zaman karanlýklarda , Çaresizliði yoldaþ edindiðim anlarýmda, Yollarýma pýrýltýlý ýþýklar serpen, yýldýzýmdý. Biliyorum, kahrolasý bir rüyaydý deðil mi, Yine unuttum..... Gülümsemeni, kýrmýzý gül tomurcuklarýna benzetirdim, Her sevdiðini söylediðinde , Deðiþirdi gözlerinin rengi, utanýrdýn, sonra gülümserdin, Seninleyken benimde gülerdi bakýþlarým, konuþurdu dudaklarým, Gönlümde güller açardý anlatamazdým, Susardým hep susardým........ Ve kim bilir belki þimdi bu yüzden konuþuyor, Þu kahrolasý dudaklarým........ Seni kimseye anlatamadýðým bir sýr sanýrdým, Bir roman kahramaný belki, Þimdi Beyaz atýný, devler mi çaldý senin, Neden böyle uzaksýn kalbime ,neden bu çaresiz kalýþýn, Hiçbir þey sormayýþýn...... Bir perin vardý , kanatlarýný kýrdýn... Bir gülün vardý yapraklarýný kopardýn .. Hani ben senin meleðindim neden böyle yalnýz býraktýn.... Anlamak imkansýz þimdi büyülü gözlerini, Acý sözler söyleyip,ruhumu parçalayan dudaklarýný, Þu Allah'ýn belasý seven kalbi, Oysa ,oysa bir zamanlar ,seni ben, Canýmýn yarýsý gibi iyi tanýrdým......... Hayýr daha fazla sürmeyecek bu Polyana’cýlýk, Daha fazla dayanamayacak aðlayan kalbim gülümsemeye, Konuþtuðum yeter son kere söyleyeceðim: ‘seni ben caným gibi sevdim ve sen benim ruh eþimdin’ VE SEVGÝYÝ ANCAK GÜÇLÜ KARAKTERLER TAÞIYABÝLÝR Hülya Ateþ <#><#><#><#><#><#><#> Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molasý bugün 3.753 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadimlik Siirler BODRUM,BALIKÇI,AÞKIN Kadehte kalan son raký Gece çökmüþ her yere Kulaklarýmýza sinen tek ses Yaþlý balýkcýnýn söylediði Hüzünlü aþk þarkýsý O da sevmiþ bir zamanlar Sevmiþ ki hem de delicesine Baðlanmýþ rum kýzý Eleni ye Ne deniz dinlemiþ ne derya balýkcýnýn aþký Ama nafile Dinledim tekrar tekrar gözlerim yaþlý Balýkcýnýn aþkýný Gece çökmüþtü üzerimize Ellerimizde bir kadeh raký Kulaklarýmýza sinen tek ses Dalgalar ve o eski þarký Birden sen geldin aklýma Ýçimde bir þeyler burkuldu Haykýrdým içimden Uzun bir aradan sonra ilk kez Ben seni seviyorum diye Yine haykýracaktým ki Bir þeyler düðümlendi boðazýmda Tek bir söz bile çýkmadý Kadehte kalan son yudum rakýyý Diktim kafama Bu da senin þerefine be sevgilim Her ne kadar söyleyemediysem de Senin sevgin hala kalbimde Ýrem Tara <#><#><#><#><#><#><#> GÜNLÜK * * Bir delinin ajandasýndan alýnmýþtýr. Bir delinin günlüðünde anlatýlan kadýný sevdim iki karaktere bürünüp çýlgýnlaþýp Parlak entarisini o yana bu yana sallayýp duran bu mahalle görüntüsünde ki orospu kýrýntýsý bir gün gelip erkeði tanýyacak ve ondan nefret edecekti belki de beni hiç sevmeyecekti hep erkeklerle oynayýp onlarla yarýþma ve onlarý yenme hýrsý daha da saðlamlaþtýrdý inadýmý o beni hep deli diye çaðýrýrdý alaysý gözlerinin arkasýnda ki parlayan þehveti bilemezdi farkýnda olmadýðý görüntüsünü gizleyemezdi onu hep sevdim iki karaktere bürünüp çýlgýnlaþýp her neyse zamaný kovaladýk ve geldik acýlarýmýzý ve anýlarýmýzý taþýdýk geleceðe onu kovdular mahalleden çünkü onu benden baþka kimse sevmezdi belleðime kazýdýðým o gözleri benden baþka kimse de sevmedi Kürþat Ural Yukarý Biraz Gülümseyin KTÜRK USÜLÜ ÝHALE "Kapýnýn Tamiri" Meclis Genel Kurul Salonu'nun giriþ kapýsýnýn tamiri gerekiyormuþ. Konuyla ilgili bürokrat, iki ayrý firmadan marangoz davet ederek kapýyý göstermiþ, fiyat istemiþ. Birinci marangoz: - 500 milyon liraya olur bu iþ, demiþ... 200 milyon malzeme, 200 milyon iþçilik, 100 milyon da kâr... Bürokrat ikinci marangoza dönmüþ: - Siz ayný iþi kaça yaparsýnýz? - 2,5 milyar lira... - Nasýl olur bu kadar fiyat farký?... - 1 milyar bana, 1 milyar size, demiþ ikinci marangoz, 500 milyonu da bu arkadaþa veririz kapýyý yapar.. <#><#><#><#><#><#><#> Resimde ki alýklarý bulabilir misiniz?.. Yukarý Ýþe Yarar Kisayollar - Sef garson: Akin Ceylan http://www.turkishpub.com/raki/en_guzel_mezeler.asp Harika bir meze kaynaðý. Oldukça geniþ bir liste var. Deðiþik tad arayanlarýn mutlaka ziyaret etmeleri gerekir. Ayrýca sitede çok daha geniþ bir yemek kültürü arþivine ulaþmak mümkün. http://www.world-calendar.com/ Epeyce bir ülkenin takvim detaylarý ile donatýlmýþ bir site. Resmi bayramlar, tatiller, hepsi iþlenmiþ. Türkiye ile ilgili bilgiler doðru olarak girilmiþ. Belki iþinize yarar, bir bakýn isterseniz. http://story.news.yahoo.com/news?tmpl=story&cid=74&e=8&u=/cmp/13100775 Gerçekleri öðrenmek sizin de hakkýnýz. Microsoft'un bazý tarihlerde Linux ile çalýþmalar yaptýðý duyulmuþtur. Yahoo'nun web sitesinden belgeleriyle: ...Microsoft changed its DNS settings on Friday so that requests for www.microsoft.com no longer resolve to machines on Microsoft's own network, but instead are handled by the Akamai caching system, which runs Linux... http://www.elevatormoods.com/ Bir asansör en fazla ne kadar ilgi çekebilirki? Ýçinde asansör geçen ve hatta bir asansör'ün baþrol oynadýðý o kadar çok film varki. Bence dikkatli olmakta fayda var. Benden söylemesi... akin@kahveciyiz.biz Yukarý Damak tadiniza uygun kahveler FreeProxy v3.50 [3.6M] W98/2k/XP FREE http://www.alphalink.com.au/~gregr/freeproxy.zip Bedava Proxy arayanlara güzel bir alternatif. Hemen her türlü protokolü destekliyor. HTTP, POP, SMTP, FTP, SOCKS5,vs. ICQ ve Messenger ile sorunsuz çalýþýyor. Ýnternet baðlantýsýný paylaþmak isteyenlere tavsiye edilir. Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20031001.asp ISSN: 1303-8923 1 Ekim 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com istanbullife.com Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir. Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri