Oğuzların Kaleminden
Transkript
Oğuzların Kaleminden
Oğuzların Kaleminden Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Edebiyat Dergisi Sayı 1 / 2012 EDİTÖR Derya BEKTAŞ YAYIN KURULU Ali DELİOĞLU Eda KURT Dilek BAYTOK Derya BEKTAŞ Okul Müdürü Türkçe Öğretmeni Türkçe Öğretmeni Bilişim Teknolojisi Öğret- İÇİNDEKİLER Beni Üzen Bir Olay 22 Kızılcahamam izci Kampı 23 Atatürk Sevgisi 24 - Ne Lazım Önsöz 1 Öğretmenim 25 Sevgili Anneciğim 2 Anne Sevgisi 26 Anı 3 Sevgili Nasrettin Hoca 27 Atatürk Benim Atam 4 Sokakta Yaşayan Kedi 28 Kaza Anı 5 Diş Teli 29 Güzel Annem 6 Tatilim 30 Annem 7 Biricik Anneciğim 31 Ağaç 8 Uzaklardaki Arkadaş 32 Ağaçlarımız 9 MTA Gezisi 33 Beni Üzen Bir Anı 10 Ben ve Gitarım 34 Yuvam 11 Atatürk’ün Armağanı 35 Tatil Kazası 36 Canım Öğretmenim 12-13 Küçük Bir Arının Büyük D ersi 14 Arkadaşım Benim 37 Cevap Versenize 15 Gülmek 38 Atatürk’e Mektup 16 Yoksul Çocuk Vatan Toprağı 17 Anıtkabir Gezimiz 40 Her Çocuk Okumalı 18 Anne Kalbi 41 Hayat Kitaptır 19 İki Arkadaş 42 Çocuk Gözünde Doktor 20 Yavru Kurtlar Ormanda 43 Okuldaki Şişman Çocuk 21 Sevgi Dolu Dünya 44 - Kimsesiz 39 Öğretmenim 45 Bilgisayar İçin Her şey Yapılır 46 Güneş Işığı 47 Kitap 48 Kuşlar - Kuşlar 49 Okulum 50 Annem 51 Mehmetçik 52 Kardeşim 53 Erkek Kardeşim 54 Ben Öğretmen Olsaydım 55 Merhaba 56 Temiz Bir Dünya İçin 57 Başarının Ödülü 58 ÖNSÖZ Başlarken, İnsanın duygu ve düşüncelerini yazarak ifade etmesinin ulaşılması düşünülen en önemli hedeflerden biri olduğu açıktır. Yazmak merak, keşfetme, paylaşma, bilgi, anlama ve anlam oluşturma vb. çabaların kesiştiği bir deneyimdir. Yazmak, neredeyse matematiksel bir süreci yaşamak gibidir. Çok basit gibi görünen cümlelerle başlayıp, yazmayı sürdürmek, zihnimizi her şeyden uzaklaştırarak, yazılacak olana yönelmek, bunu sürekli kılmak, bütün birikimlerimizden süzülerek gelen uygun kelimelerle bu süreci devam ettirmek, dikkati eksiltmemek gibi çabaları zorunlu kılar. İnsanın bu denli önemli bir kazanımı elde etmesi çok büyük bir emek gerektirir. Erken çocuklukta ve okul yaşantısındaki deneyimlerin öğrencileri yazma konusunda cesaretlendirdiği bilinmektedir. Bizler de, öğrencilerimizi okuma ve okul yaşantıları ile oluşmuş olan birikimlerini yazarak ortaya koymaları konusunda motive etmeye, süreç boyunca ilgilerini canlı tutmaya çalışarak cesaretlendirdik ve sonuçta bu dergiyi ortaya çıkardık. Kendi içerisinde bir çok zorluğu barındıran bu süreçte yoğun çaba harcayan bütün öğrenci ve öğretmenlerimize sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla. Ali DELİOĞLU Okul Müdürü 1 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Sevgili Anneciğim, Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ANI Senin gözünde ben hala küçük bir kız çocuğuyum, hiç büyümüyorum anne. Büyümekte istemiyorum. Sanki on bir yaşında değil de yedi yaşındayım. Sana o kadar ihtiyacım var ki anne. Sakın beni sensiz bırakma. Ellerimden her zaman tut, ellerimi sakın bırakma anne. Ben küçüklüğümde yaşadığım bir anımı anlatacağım. Bu olay 2008 yılında oldu. Dayım Batıkent’ ten yeni bir ev almıştı. Oraya gidecektik. Annem, babam ve ben aşağı indik. Anne hatırlar mısın? Beni okula götürürken ellerimden sıkı sıkı tutardın, işte o anda hissettiklerimi hep hatırlamak istiyorum. Sakın bir yıldız gibi kayıp gitme, mavi gökyüzünden anne. Sen varsan her şey güzel anne. Hani sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırladıktan sonra beni uyandırırdın ya, işte o mutluluğu her zaman tatmak istiyorum. Sen varken daha bir emin basıyorum yere, adımlarım daha hızlı, yüreğimde daha çok umut var anne. Seninle her şeyi daha çok seviyorum. Seninle daha çok gülüyorum, daha az üzülüyorum. Küçük şeylerden mutlu oluyorum,çocuklar gibi oyunlar oynuyorum sokaklarda. Babamdan öğrendim sevdiğimi sahiplenmeyi. İster sevsinler ister sevmesinler, ister söylesinler ister söylemesinler ben yinede severim. Ben yine söylerim sevdiğimi anne. Minik bir yüreğe; yüzlerce dostu sığdırdım anne. Hepsi senin kadar sevdiler beni. Kimi ablam, kimi ağabeyim, kimi kardeşim ve kimileri de dostum oldular. Galiba ben hala büyümedim anne. Onların da yüreğinde benim yerim ayrı anne, onlarda benim gibi anne. Ben onlar için deli yürek oldum, can kız oldum, kara kız oldum. Görüyorsun ki anne insanları sevmekle başladı her şey , bunları içimden geldiği gibi yazıyorum anne. Sende bana söz ver, sende bize söz ver anne. Söz mü anne? Sensiz yaşayamayacağımızı sakın unutma! Seninle hep gurur duydum, senin benimle gurur duyduğun gibi. Çiçeğim seni çok seviyorum. Senin için ölürüm anne. Ne olur küçüğünü üzme, ben seni hiç üzmedim. Binamızın önündeki yorgancının yanında beklerken demirlerin arasındaki boşluktan aşağı düştüm. Ben o anda hiçbir şey hatırlamıyordum. Annem ve babam orada çok korkmuşlar. Babam beni hemen hastaneye götürmüş. Hastanede hatırladıklarım; doktorun yanıma gelmesi ve beni muayene etmesi oldu. Daha sonra bana serum verdiler. Hastanede 3-4 saat kaldım. Dayımlarda duyunca hemen yanıma geldiler. Dayım çok üzüldü. “Keşke sizi çağırmasaydım.” dedi. Annemde çok ağlamış, çok üzülmüş. Bana bir şey olacak diye korkmuş. Benim biraz ağrılarım vardı. Hastaneden çıkarken doktorlar birkaç saat uyumasın dediler. Bu olaydan sonra annem bana her zaman dikkatli olmamı söyler. Bilinçsizce yapılan bir hatanın nelere sebep olacağını anladım. Zeynep TÜRK 3/C İyi ki senin kızınım, iyi ki her şeyimle sana benziyorum anne. Allah a emanet ol, canım anneciğim. Ellerinden öpüyorum… İrem ŞAHİN 5/A 2 11 3 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ATATÜRK BENİM ATAM KAZA ANI Atamızdı her şeyi göze alan, Türkiye’ yi kurtarmayı başaran, Askerleriyle çalışan, Atamızdı bunu başaran. 2006 yılı idi. Ben 3 yaşındaydım. Oyun oynarken sandalyenin ucuna çenemi çarptım. Babam işi dolayısı ile şehir dışında idi. Çarpmadan dolayı çenemden kan akıyordu. Her yerim kan içinde idi. Üzerimdeki kanı görünce korkudan dilim tutulmuştu. Annem telaş içinde kanı durdurmak için eline geçen her şeyi çeneme bastırıyordu. Annem beni hastaneye götürdü. “Hemen dikiş atmamız gerekli.” dediler ve beni masaya uzattılar. Ben, ne olduğunu anlayamamıştım. Korkudan hemşireleri kovuyordum. Üç hemşire benim kol ve bacaklarımdan tuttu. Ben hareket edemedim. Doktor, çeneme bir şeyler sürdü ve iğne yaptı. Bir süre sonra ağrı hissetmiyordum. Doktor yüzümü kapattı ve kanı sileceğini söyledi. Meğerse açılan yarama dikiş atıyormuş. Daha sonra çeneme pansuman yaptılar, resmen Noel Baba’ ya dönmüştüm. Anneme “ Ben eve gitmek istiyorum.” dedim. Birlikte eve geldik. Annem üzerimi değiştirdi ve beni yatağa yatırdı. Sabah uyandığımda çenemde hafif bir ağrı vardı. Yurdumuz sorun içinde, Askerler savaş içinde, Atamız kurtarmış bizi, Sorunlar yok olmuş Türkiye’ de. Liderliğiyle başarmış, Herkesin gönlünü kazanmış, Askerlerimizle başarmış, Atam bizi kurtarmış. Aynaya baktığımda halime gülüyor ve ağrıyı unutuyordum. Bir hafta boyunca pansuman yapıldı. Dikişlerde alınınca eski sağlığıma kavuştum. Yanıp tutuştu analar, Vatan için bu savaşlar, Geride kalacak düşmanlar, Verilmeyecek bu topraklar! Nisa Nur UYAN 3/C Her şey bu vatan için, Kırmızı kanlar bayrağımız için, Ay yıldızıyla parlayan, İşte bu bizim vatan!... Ayşegül ÇEPE 8/B 4 11 5 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu GÜZEL ANNEM Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ANNE… Güzel annem, Nur annem. Sen beni büyüttün, Canım annem!... YUMUŞACIK SÖZLERİNLE, GÜZEL NİNNİLERİNLE, HER ZAMANKİ GÜZELLİĞİNLE, BENİ SEN BÜYÜTTÜN ANNE. O güzel gözlerinle, Bana baktığında, Anladım sen benim, Güzel annemsin!... KALBİNİN TEMİZLİĞİYLE, GÖZLERİNİN YEŞİLİYLE, RUHUNU GENÇLİĞİYLE, KUCAK AÇTIN ANNE. Güzel annem, Beni al kucağına, “Yavrum” de bana, Canım annem!... SICACIK KOLLARINLA, BENİ OKŞAYAN ELLERİNLE, SIMSIKI TUTUP, BIRAKMADIN BENİ ANNE. Sonbahar geldiğinde, Okula başladım. Beni okula gönderdin. Canım annem!... NE HATA YAPSAM, KIZMADAN BANA, YUMUŞACIK SESİNLE, BENİ SEN UYARDIN ANNE. Sen bir meleksin. Melek kadar güzelsin. Canım annem, Güzel annem!... HASTA OLDUĞUMDA, BAŞIMDA BEKLEYİP, GECE, GÜNDÜZ AĞLAYAN SENSİN ANNE. SENİ SEVİYORUM ANNE… Melisa CENGİZ 4/B 6 MERVE KAHYA 5/E 11 7 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu AĞAÇLARIMIZ AĞAÇ Toprakta başlar hikâye, Köklerinden besin alır, Ormanlarda bulunur binlerce ağaç, Benim güzel ağacım oksijen kaynağım. Dallarında elmalar, Salkım salkım üzümler, Bazılarında sarmaşık, Benim güzel ağacım oksijen kaynağım. Dikelim ağaçlar, Sulayalım bir güzel, Derdimizi anlatalım, Benim güzel ağacım oksijen kaynağım. O çürüyünce ağlarız, Derdimizi anlatamayız, İyi bakın ağaca, Benim güzel ağacım, oksijen kaynağım. Ağaçlarımızda ipek, Gözleri çiçek, Nedir bu istek? Gönlümde petek. Doya doya çekerek, Türlü türlü çiçeği, Eğer ağaç olmasaydı, Biz insanız diyemezdik. Ağaçlar su gibi, İsrafı suç gibidir. Son bir defter yaprağı, Ağacın toprağı. Eğer ağaç olmasaydı, Çeşit çeşit yazamazdık, Nefes bile alamazdık, İpek, kâğıt bilmezdik. Fadime ÖZKAYA 5/C Irmak CEYLAN 5/C 81 9 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu YUVAM BENİ ÜZEN BİR ANIM Arkadaşlar hepimiz genellikle bisiklet sürmeyi biliriz. Bu bisikleti de yolda süreriz. Böyle yapmamalıyız aslında. Benim 6. sınıfa giden bir kuzenim vardı. Kuzenimin bisikleti yoktu. Ama arkadaşlarından alıp yolda sürerdi. Bir gün hızlıca bir kamyon geliyordu. Kuzenim bisikleti bırakıp yolun kenarına geçti. Ama sonra “Bu arkadaşımın bisikleti, kırılmasın.” diyerek bisikleti almak için koştu. Tam bisikleti kaldırıyordu ki işte o anda olan olmuştu. O gelen kamyon, duramayıp ona çarpmıştı. Kuzenim kamyonun altında kaldı. Hemen hastaneye kaldırıldı. Önce komadaydı fakat bir kaç gün sonra ölüm haberi geldi. Kuzenim artık hayatta değildi. Herkes ağlıyordu. Çok üzülmüştük. Artık yok kuzenim! Eğer şimdi olsaydı liseye falan gidecekti herhalde. Ama şimdi olsaydı bizimle oynardı. Ben bu olaydan sonra yolda bisiklet sürmemeyi ve süreceksek de kenardan gidilmesi gerektiğini öğrendim.En güzeli evimizin önü. Bence evimizin önünde sürmek gerekir. Hatice Nur BULUT 5/D 10 Annem, babam, kardeşim, ben, Mutluyuz yuvamızda. Çok severim ben ailemi, Üzmem hiç onları. Benim yuvam beni korur, Sıcak tutar, sevgi verir. Huzurluyum yuvamda, Ailemle birlikte. Hayvanların bile yuvası var, Kuşların, böceklerin… Akşam olunca koşarlar, Hepsi, bizler gibi yuvalarına. Huzur verir yuva bize, Saygı, sevgi içerisinde. Huzurluyum ben yuvamda, Ailemle birlikte. İbrahim YÜKSEL 3/C 11 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Canım Öğretmenim, Size olan duygularımın tamamını anlatmak isterdim. Ama kelimeler yetmez. Sizi çok özledim ve bu yüzden bu mektubu size yazıyorum. Sizi kaybetmekten çok korkuyordum. Korktuğum başıma geldi. Sizi kaybettim. Sizi haftada iki kez görürken şimdi hiç göremiyorum. Görmek istesem de yılda ya da ayda bir görebileceğim. Sizi iki gün görebilmek benim için yeterli değilken, ya şimdi hiç göremiyorum. Biliyorum artık her zaman birlikte olmayacağız. Yanımdayken size küsüyordum, kırıyordum, üzüyordum. Şimdi keşke yanımda olsanız da size küsmesem, kırmasam ve üzmesem diyorum. Sizi çok seviyorum. Sizsiz günler geceler geçmiyor. Hep aklımdasınız. Sizi tanıdığım günden bugüne kadar beni hep mutlu etmeye çalıştınız. Bugüne kadar en çok sizi sevdim. Beni gerçekten seven tek kişi sizdiniz. Başkaları da sevdi ama ailem haricinde beni seven kişilerin sevgisi sahteydi. Bugüne kadar en çok değer verdiğim kişi sizdiniz. Sizden ayrıldığım günden bugüne günlerce gecelerce hep ağladım. Ağlamak keşke bir şey değiştirseydi. Ama hiçbir şey değiştirmedi. Bilmiyorum ama belki de bugüne kadar ben her şeyi ağlayarak elde etmeye çalıştım. Hiçbir şeyi elde edemedim. Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu alışmaya çalışıyorlardı. Ben bu yüzden sizin yerinize gelen herkesi yok saydım anlamadım anlamak istemedim. Ama bütün yaptıklarımın bir sebebi vardı. Her şeyi sizin için yaptım. Sizin geri dönmeniz için elimden geleni yaptım, biliyorum hepsi boşunaydı ama benim için belki geri dönersiniz diye düşündüm. Ama dönmediniz… Son günlerde sizin gidebileceğinizi tahmin ediyordum. Söylediğiniz sözlerle çıkarım yapabiliyordum. Kesin gidecek diyordum. Sonra Havva Öğretmen bana kıyamaz, gitmez diyordum. Ama gittiniz. Size söylemiştim siz giderseniz bende giderim, ailem kabul ediyor demiştim ve dediğimi yaptım. Bende dershaneden ayrıldım. Ben üzüldüğümde her şey bitmedi yine istediğimizde birlikte olacağız diyordunuz. Ya şimdi ben sizi istiyorum. Yanımda olun, birlikte olalım. Görüyorsunuz ki birlikte olamıyoruz. Sizi tanımak çok güzeldi. Ama ayrılmamız hiç iyi olmadı. Sizi çok öpüyorum. Herkese selam söyleyin. İnşallah tekrar görüşürüz. Tuğba NURAL 6/C Sizin gittiğinizi kabullenemiyorken, kendime yediremiyorken, bir dakika bile bunun düşüncesi ile duramıyorken, arkadaşlarım çoktan kabul etmiş ve yeni gelen öğretmene 12 13 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu KÜÇÜK ARININ BÜYÜK DERSİ 0 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu CEVAP VERSENİZE! Yaz ayları bir başkadır. Yaz ayı gelince hep birlikte Konya’ ya gideriz. Konya’ ya gitmek bizim için çok eğlenceli bir şey. Buradaki şehrin ağırlığından kaçıp doğaya sığınmak için güzel bir yer. Sürekli bahçedesin, doğayla iç içesin. Yemyeşil ağaçlar hem de birbirinden güzel meyve ağaçları, canın isteyince kopar ye. Bahçenin önü tam çiçeklerle dolu, mis gibi koku insanı cezp ediyor. Ve sen, orada çocuk olduğunu hatırlıyorsun, doğanın tadını alıyorsun. Evin önünde bir çeşme var biz onun başındayız. Bahçenin etrafı rengarenk çiçeklerle bezenmiş. Ve bir gün bahçede oynarken çatının altına onların yuva yaptığını gördüm. Hemen ilgimi çekti, biraz baktım. Daha sonra yerde tahtaların olduğunu gördüm. Ve bir tane alıp arılara attım. Tahta parçası yuvaya isabet etti. O anda jet gibi iki tane ari gelip aynı anda beni boğazımdan soktu. Ben can acısıyla koşturuyordum. Yengemler ve annemler hemen beni alıp balkona götürdüler. Boğazıma soğuk bir şeyler bastırdılar. Ve arkasından yoğurt yedirdiler, boğazım şişmişti. O gün anladım ki kimsenin huzurunu bozmaya, hayatına karışmaya kalkma. Bu küçük arılar bana büyük bir ders vermişlerdi. Ve o yazı hayatım boyunca hiç unutmadım. Sude AVCI 3/C Vurdum duymaz olmayın! Tabiat ana öfkelenmiş, Rüzgarla, dalgayla belli ediyor öfkesini… Hepimize öfkelenmiş duymuyor musunuz sesini? “Ne olur bir fidan da siz dikin!” diye bağırıyor. Duymuyor musunuz sesini? Cevap versenize! “ Evet, biz kirlettik suları, havayı…” desenize. Cahillik edip girdik ormana, Elimizde balta desenize… Başlangıcı bir kibritti; cılız bir ateş, “ Hektarlarca ormanı yaktık.” desenize, Cevap versenize! Yere çöp attılar; ses çıkarmadık, “ Uyarı, ikaz yapmadık.” desenize. Cevap versenize! Uzun uzun fabrikalar, binalar diktik, “ Doğayı biz mahvettik.” desenize. O kadar canlının yaşam alanını “ Yıktık, geçtik.” desenize… Cevap versenize! Buket DOĞAN 7/C 14 15 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu VATAN TOPRAĞI ATATÜRK’ E MEKTUP Acaba sen düşmanlarla nasıl savaştın? Ben çok merak ediyorum. Öğretmenim bize senin cesur ve lider olduğunu söyledi. Aslında daha fazla cesur biriydin. Senin kalbinde iyilik var.Keşke seni görseydim. Ben çocuğum,sen de bir zamanlar çocuktun, ama büyüdün.Ben de büyüyünce senin gibi hiçbir şeyden korkmayan biri olmak istiyorum.Sen de yaşasaydın benle gurur duyardın. Ama öldün.Sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Bayrağımız şehitlerin kan rengiyle boyanmıştır.Dünyayı düşmanlardan sen kurtardın.Seni çok seviyorum.Bayramlarda en çok çocuk bayramında bize neşeler kattın.Eğer sen olmasaydın düşmanlar bizi esir alırdı.Ama sen asla pes etmedin.Atam sen hiçbir zaman ölmedin.Kalbimizde yaşıyorsun.Mezarını herkes ziyaret eder. Rahat uyu Atam.Mezarın çiçeklerle dolsun .Sen bunu hak ediyorsun. Işık KÖMÜR 3/D Kaç bin askerimizin öldüğü, O savaş, o kanlı savaş, Çanakkale Savaşı… Komutan Mustafa Kemal, Askerlerine emir veriyor ‘’İLERİ!’’ Bütün askerler canlarını ortaya koyuyorlar, Hiç düşünmeden, tereddütsüz… Kimisi daha yirmisinde, kimisi yeni evli, Bunların o anda anlamı yok! Top sesleri yükseliyor, O cesur canlar, Belki kanıyor, belki sızlıyor, Ama onlar ‘’Vatan İçin Değer’’deyip geçiyorlar. İşte o savaş, Tarihin savaşı İşte o savaş, Türk’ün savaşı Ve en önemlisi de, O savaş, Çanakkale Savaşı. Vatanları için can verenler, Mustafa Kemal ile birlikte, Zaferi kazanıyorlar. Artık hepimizin bildiği gibi ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! 16 Hümeyra ÇETİNKAYA 6/C 17 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu HAYAT KİTAPTIR HER ÇOCUK OKUMALI Bir gün yolda giderken, Bir çocuk gördüm, Uyuyordu ve sayıklıyordu, “Okumak istiyorum” diye. Beni en çok mutlu eden kitaplardır. Kitaplar insanın bakış yönünü değiştirir. İnsanları başkalaştırır. Ben kitapları sevmezdim ve sıkılırdım. Sınavlardan kitap okumadığım için çok düşük notlar alırdım ve sonunda kendime şu soruyu sordum: “Ben nerede hata yaptım?” dedim. Sınava çalışmıştım ancak sınavda soruları anlamamıştım. Bu sorunun cevabı “Kitap okumamamdı.” Çok çaresiz bir çocuktu, Okumalılar bütün çocuklar, Bir sürü çocuk var okumak isteyen, Okumayı seven, Artık hırs yaparak, her gün iki saat kitap okuyarak kendimi geliştirmek istedim. Kitap okuduğum günden sonra sınavlarımda bir yükselme oldu. Bu yüzden bir daha kitap okumamazlık yapmam, çünkü kitap bağımlılık yapıyor! Her çocuğun hakkıdır okumak, Okula gitmek, okumayı sevmek, Gidip kütüphaneden kitap almak, Her çocuğun hakkıdır okumak. Ceyda YURDAM 5/A Numan İ. ARSLAN 5/D 18 19 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu OKULDAKİ ŞİŞMAN ÇOCUK ÇOCUK GÖZÜNDE DOKTOR Sevgili Arkadaşlar, Neredeyse bütün çocuklara doktor denilince aklımıza iğne gelir. Bazıları da bu yüzden doktordan korkar. Ve doktora gitmez istemez. Burada anne ve babalar akla gelir. Çünkü bazı anne ve babalar çocuklarını doktor ile korkutuyorlar. Normal olarak çocukla da doktorlardan korkuyor. Arkadaşlar doktorlardan korkmayın! Aslında doktorlar, biz çocukların ve büyüklerin iyiliği için çalışıyorlar. Doktorları, çocukları korkutmak için “ Bak doktoru çağırırım iğne yapar.” gibi sözler çocuklara söylenmemelidir. Arkadaşlar, gerekirse iğnede olunur. İğneden kesinlikle korkmayınız. Zaten iğne olursak kendi sağlığımız için oluruz. Yani başkaları için olmayız. Herkesi mesleğine göre ayırmamalıyız. Özellikle de doktorları bize iğne yapacak diye doktoru sevmezsek bile sağlığımızın için gitmeliyiz. Aşı olurken bağırıp çağırmamalıyız. Sonuçta doktorlarda işini yapıyor. Ve bizi iyileştiriyor. Bazı kişileri ise ölümden döndürüyor. Bence doktorlar tebrik edilmelidir. Ama sizi bilmem, tabi ki siz benim gibi düşünüyor musunuz, yoksa düşünmüyor musunuz? Bence benim gibi düşünün, çünkü doktorlar aslında çok iyi oluyorlar. Siz de doktorlarından korkmayınız. Hatice Nur BULUT 5/D 20 Bir zamanlar şişman bir çocuk varmış. Adı Harun’muş. Bu çocuk şişman olduğu için kimse tarafından sevilmiyormuş. Harun’un en sevdiği oyun futbolmuş. Fakat şişman olduğundan dolayı herkes onu dışlıyormuş. Arkadaşları futbol oynarken Harun kantinin önünde oturmuş onları imrenerek bakıyormuş. İçinden keşke şişman olmasam da onlarla oynayabilsem, diyormuş. Günler günleri kovalarken okulunun futbol turnuvaları başlama günü gelmiş. Herkesin gözü futboldaymış herkes sevinç içindeyken Harun üzüntülüymüş çünkü futbol sevgisi onun her şeyiymiş. Fakat futbol sevgisi rüyalarına kadar girer olmuş ve rüyasında, gol, gol diye bağırarak uyanıyormuş. Öylesine hırs yapmış ki zayıflamak içinde spor yapmaya başlamış ve annesinin yemeğini yememeye başlamış. Nedeni de biran önce bende zayıflayım da futbol oyunayım imiş. Fakat Harun‘un yaptığı sağlıklı olmadığından hastalanmış. Annesi telaş içinde doktora götürmüş. Doktor Harun’un yeterince beslenmediği için güçsüz kaldığını söylemiş. Annesi bu duruma çok üzülmüş ve oğluna: “Hiç önemli değil sağlığın her şeyden önemli!” demiş. Doktoru Harun’a ilaç vermiş ve tavsiyelerde bulunmuş. Okul turnuvası geldiği gün sevinç içinde oynamaya başlamışlar. Harun da arkadaşlarını izliyormuş. Ama eskisi gibi kafaya takmıyormuş. Kendi sınıfında olan arkadaşlarının takımı maçı kaybetmeye başlamış. Bir de üstüne maç yapan arkadaşlarından birinin bacağı sakatlanmış O da ne! Yerine oynayacak kimse yokmuş. Birden arkadaşları Harun’u fark etmişler. Onu da oyuna almışlar. Harun sevinç içinde oynamaya başlamış. Herkesi geçiyor, golleri atıyormuş. Harun’un sayesinde turnuvayı kazanmışlar. Arkadaşları Harun ile dalga geçtikleri için utanmışlar ve en iyi arkadaşları Harun olmuş. Harun zamanla yeni arkadaşlar edinip, sağlıkla ve mutlulukla yaşamış. Bir daha da şişmanlığını sorun edip üzülmemiş. Hasan BALOĞLU 5/E 21 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu BENİ ÜZEN BİR OLAY Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu KIZILCAHAMAM İZCİ KAMPI Annem ile hayvan almaya gitmiştik. Orada yavru kaplumbağalar gördüm. Anneme almasını istedim. Annem o yavru kaplumbağalardan iki tane aldı.Birkaç gün sonra bir de ne göreyim!Kaplumbağalar ters dönmeye başladı.Ben çok üzüldüm.Annem dedi ki:Eyvah!İkisi de ölüyorlar,yarın olunca Fatma Teyzene veririz dedi.Ben de üzülerek:” Olur.”dedim.Kardeşim Semane istemese de razı oldu.Ertesi gün Semane ve ben yavru kaplumbağaları anneme verdik.Annem dedi ki:”Üzülmeyin size yavru Civciv alırım.”Semane çok sevindi.Bende hem sevindim hem üzüldüm.Üzüldüğüm durum kaplumbağalarımızdan ayrılmak,sevindiğimiz durum ise annemin bize civciv almasıydı.Annem kaplumbağaları Fatma Teyzeye verdi.Annem eve gelirken iki tane civciv aldı.Birinci civciv sarıydı,ikinci civciv ise maviydi.Birkaç gün sonra civcivlerimiz can çekişiyorlardı.Annem elimizden alıp bir yere götürdü.Semane ve ben çok üzüldük.Biz üzülmeyelim, diye annem bize muhabbet kuşu aldı.Kuşumuz birkaç ay bizde kaldı.Konuşmaya başlamışlardı.Kuşumuzu çok seviyorduk sanki ailemizin bir parçası olmuştu.Adını da Aşkım koymuştuk.Annem kazayla onu balkondan kaçırdı.O kadar üzüldük ki daha da Aşkım’ın yerini tutacak bir kuş almadık. Saat 9 : 00’ da servisimiz bizi okuldan aldı.Serviste , yanımdaki arkadaşımla bir şeyler konuştuk. Saatin nasıl geçtiğini bilmeden kamp yerine vardık.Çantamızı koyup kahvaltılarımızı çıkardık.Yemeklerimizi yedikten sonra , yemekleri kaldırırken arkadaşlarım da ip atlıyordu. Yemekleri kaldırdıktan sonra çantamı otobüse koyup geri geldim. Liderimiz bizi ‘’ 1, 2 , 3 ve 4… ’’diye sayarak ayırdı.Daha sonra müzeye gittik. Orada hayvan şekilleri ve resmi vardı. Müzeden çıkınca dinlenmek için bir yere oturduk.Dinlendikten sonra uzun bir yürüyüş yaptık.Orada bulunan şehit ağacının yanına gittik. Ağacın dallarında şehitlerimizin künyeleri asılıydı.Orada dinlenirken arkadaşlarımla oyun oynadım.Daha sonra dağa tırmanmaya başladık.Mert ve ben eldiven sayesinde güzel mi güzel tırmandık. Tırmandıktan sonra kahvaltı yaptığımız yere geri döndük. Yaktığımız ateş kor olunca , çubuk bularak sosis pişirdik.Bazıları ekmeğe sosis koyup yedi; bazıları da sosisi öyle yedi. Yedikten sonra çöplerimizi çöp torbasına attık. Benim çöp torbam öyle büyüktü ki herkes benim çöp torbama kendi çöp poşetlerini atıyordu. Bekledikten sonra otobüs geldi. Çantalarını bulamayanlar , otobüste aradılar. Ondan sonra otobüse bindik.Benim öyle bir uykum vardı ki uyuya kalmışım.Uyanınca ben ve Mert bir yere gittik.Dönüşte babam beni görünce hemen alıp ; öğretmenime teşekkür etti.Bu arada benim en çok sevdiğim şey tırmanmaktı. Şimdi nerede bir kuş sesi duysam sanki Aşkım bana sesleniyor gibi hissediyorum. Efsane MOOSAVI 4/C 22 Ayşe Nilay TOPRAK 4/C 23 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu DOSTLUK Dost bazen acı, bazen tatlı söyler, Gerçeği gösterir acı sözler. O dost kalbini göremez. Acı bir kelimeyi kondurur geçer. ATATÜRK SEVGİSİ Ben, Atatürk’ü severim. Bütün sevgiler üstünde. Dilimden düşürmem, ismini, Nerede görürsem resmini, Görür camdan bakarım. İnsan sevdiğine yanarmış, Bir ateş yanar özümde. Neredeyse soluğum tıkanır, Kısılır sesim. Acılarım okunur yüzümde. Ben Atatürk’ü severim. Atatürk sevgisi doludur, Kalbimin içi her an. Bir kez görebilseydim O’nu, İçim rahat ederdi o zaman. BUSE SARIKAYA 5/C NE LAZIM Mutlu ve huzurlu yaşamak için, Barış içinde olmak için, Yüce Atatürk gibi olmak lazım, Atatürk’ ün izinden gitmek lazım. Bilgimizi, mutluluğumuzu kuşanıp, Yollara çıkmak lazım, Her yere, her gönüle, Sevgi dermek lazım. Kardeşim, dostunu düşman gibi görme, Kalbini açıp da acını gösterme. Dostluğunu biliyorsa eğer, Dost dediğin kalbini görür elbet. Bazı insanlar dostluk bilmez, Sendeki yaranın acısını da dindiremez. Nasıl dost bunlar soruyorsan? Düştüğün zaman göreceksin. Bilgenur ÇINAR 7-D Fatma Pelin UYKUR 3/C 24 25 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Sevgili Nasrettin Hoca ANNE SEVGİSİ O’ dur mutluluğunla olan, Senin için fedakarlık yapan, Kısacası senin için her şeyi yapan, Senin için dünyaları oynatan, Kötülüklerine iyilik katan insan, ANNEN… İyi günde, kötü günde hep yanında olan, Dertlerinde, acılarında seni dinleyen, Doğruyu, yanlışı öğreten, Kusurlarını kapatan, Mutluluğu öğreten, ANNEN… Hastalığında başında bekleyen, İyileş diye; O sihirli elleriyle çorba yapan, Ağlayınca seninle birlikte ağlayan, Güldüğünde seninle birlikte gülen, Seni hayata bağlayan, ANNEN… Dokuz ay karnında taşıyan, Sevgisi ile herkesle yarışan, Seninle gurur duyan, Hayata sımsıkı bağlanmanı sağlayan, Ne kadar büyüsen de onun gözünde bebek kalan, Seninle birlikte korkan, ANNEN… Sen fıkralarınla ünlü birisin. Ben senin fıkralarına hayranım. Ben de ilerde belki fıkra yazarım. Çünkü ben büyüyünce yazar olacağım. Bilmiyorum, ama benim öyle yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Ben fıkra yazsam sen benle gurur duyar mıydın? Sana soracağım çok soru var. Ama seni sevdiğimi belirtmek istiyorum. Sınıfımızda senle ilgili fıkralar var. Ben de onları okuyorum. Sen bu fıkraları yazmasaydın ben seni tanıyamazdım. Arkadaşım senin eskiden yaşadığını söylüyor. Keşke her zaman yaşasaydın. Keşke şu anda yanımda bana güzel fıkralarını anlatıp, beraber gülüp eğlenseydik. Hoca diye, sizin gibi iz bırakan insanlara denir.Bizim öğretmenimiz de sizin gibi iyilik dolu biridir.Senin gibi insan az bulunur.Seninle beraber fotoğraf çektirmek istiyordum.Ama sen öldün. Ama yine de fıkra okurken senin yanımda olduğunu hayal ediyorum. Işık KÖMÜR 3/D Rabia ARSLANALP 7/B 26 27 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu SOKAKTA YAŞAYAN KEDİ Bir gün pencereden dışarıyı izliyordum. Dışarıda kar yağıyordu. Çocuklar dışarıda oynuyor, kartopu, kardan adam yapıp oynuyorlar ve kötü çocuklar da oyunlarını bozuyordu. Dışarıya baktığımda kötü çocuklar kediye işkenceler yapıp üzerine kartopu atıyorlardı. Kedi orada can çekişirken kimse bir şey yapmıyordu. İzleyip gülüyorlardı. Ben dışarıya çıkıp kediyi o kötü çocuklardan kurtarıp eve getirdim. Evde bizden utanıp, korkuyordu. Korkmasını bıraktı ve bizle oyun oynadı. İpi attığımızda gidip onu getiriyordu. Kediyi herkes sevmeye başladı. Kediyi ben dışarıya çıkarttığımda çok korkuyordu ve hemen eve kaçıyordu. Bir gün evin odasına bir insan yaptım ve oraya koydum. Kediyi getirip karşısına koydum. Yaptığım insanı çok sevdi ve ona yaklaştı. Çünkü insana bir şey yapmamıştı. Onu çok sevdi ve dışarıya çıktığında bütün insanları çok sevmeye başladı. Dışarıya çıktığımda herkesle oynuyor ve eve girmek istemiyordu. Çünkü dışarıyı ve insanları çok sevmişti.Dışarıya çıkarttığımda ona kötülük yapan insanları gördü ve onlara saldırdı.Ben kediyi tutuyordum ama yine de gidip onlara saldırıyordu.Ben kediyi üzerlerinden aldım ve onlara şöyle dedim: “Siz hiç utanmadınız mı? Bir kediye böyle işkenceler yapmaya?” dedim ve onlar da bir şey demeden üzüldüler. Ben onlara kediyle uğraştığımı söyleyince çok şaşırdılar ve yaptıklarından pişman oldular. Daha sonra kediyi dışarıya saldım ama gitmedi. Çünkü eve ve bize çok alışmıştı. Dışarıya kaç kere bıraktım ama dönüp dolaşıp yine bize geldi. Anneme dedim ki: -“Anne evde besleyebilir miyim?” Annem “ Tamam oğlum alalım.” dedi ve evde bizimle kaldı. Doğukan DEMİREL 5/A DİŞ TELİ Dün yeni diş telim takıldı. Biraz korkuyordum. Ama korkulacak bir şey yokmuş. Takarken hiç acımadı. Doktor dedi ki: “İlk üç gün şiddetli ağrı olacak, sonra yavaş yavaş geçecek.” Sonra üç tane diş fırçam olacakmış. Biri normal fırçam, diğer ikisi ise diş teli arasını ve üzerini temizlemek için... Bunu yanında yapışkanlı yiyecekler yemeyeceğim ve asitli içecekler içmeyeceğim. Asitli içecekler içmiyorum da sakızdan da mahrum kalıyoruz yani! Neyse bu gece dişlerim fena ağrıdı. Sabah okula gelirken ağrı kesici içtim. Bunlara da alışacağız. Nasıl olsa artık onlar benim arkadaşlarım... Merve Şahin 5/D 28 29 11 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu TATİLİM Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu BİRİCİK ANNECİĞİM, Babam bir akşam heyecanla eve geldi. Annem babama “Ne oldu? Niye bu kadar heyecanlısın?” dedi. Babam “Hazırlanın iki gün sonra tatilde köyümüze gidiyoruz” dedi. Babamın bu kadar sevinçli olduğunu ilk kez gördüm. “Baba neden bu kadar köyümüze gitmeyi istiyorsun?”“Oğlum ben köyde doğdum, çocukluğum köyde geçti özlemişim, o nedenle heyecanlıyım.” dedi. Zaman su gibi aktı, köye gitme zamanımız geldi. Annem çoktan hazırlanmıştı. Babam köydeki akrabalarına hediyeler aldı. Onları çok güzel şekilde hediye paketi yaptı. Sabah erkenden kalktık. Yola çıkmak için hazırladığımız eşyaları babam itinayla arabamıza yerleştirdi. Yola çıktık. Yolda babam anılarını anlattı. Kardeşim ve ben babamı dinleyerek arabanın camından dışarıyı seyrediyorduk, her yer yemyeşildi. Yolculuğumuz dört beş saat sürdü, köyümüze geldik. Akrabalarımız bizi karşıladı babam tek tek ellerini öptü. Köydeki evimiz bahçeli çok şirin bir evdi. Kuzenlerim, kardeşim ve beni ahıra götürdü. Orda kuzular, inekler vardı. Onları sevdik. Tavuklarımızı yemledik, günümüz çok güzel geçti. Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık. Babam bugün köyümüzü gezelim dedi. Beraber köyümüzü gezdik. Babam köydeki her evin kime ait olduğunu, akrabalarımızı bizlere tek tek tanıttı ve tanıştırdı. Akrabalarımız ve köy halkı bize çok sevecen davrandı. Çok güler yüzlü insanlardı.Köyde beş gün kaldık. Geri dönme zamanımız geldi, ben köyümden ayrılmak istemedim. Babam yine geliriz dedi. Tekrar yola çıktık. Fakat benim gözüm hep arabanın arka camından gözümde uzaklaşan güzel köyümdeydi. Babama çok teşekkür ettim. Tatilim çok güzel geçmişti. Doğayla baş başa hayvanlarla iç içe onlara yakın ben köyümü çok sevmiştim. Özkan ÇIPLAK 6/B 30 Yoktur dünyada eşin ve benzerin. Benim için çok değerlisin. Bazen bana kızdığında ben de sana kızıyorum. Sonradan senin haklı olduğunu anlıyorum. Her şeyi benim için yaptığını, benim için çaba sarf ettiğini biliyorum. İşte bu yüzden seni kimsenin yerine koyamıyorum. Seni çok seviyorum… Bunu çok iyi biliyorum. Geçen gün arkadaşlarla sohbet ederken, bir arkadaşımızın annesinin öldüğünü öğrendim ve çok üzüldüm. Bir an kendimi onun yerine koydum. Korktum... Ben annesizliği kabullenemiyorken, kendime yediremiyorken… O, buna nasıl dayanabiliyordu? Bu sorunun cevabını öğrenmek için kendimi onun yerine koydum. Ne kadar değerli olduğunu daha çok anladım. Seni daha çok sevmem gerektiğini de… Oysa arkadaşım, annesini küçükken kaybettiği için yıllardır bu hüzünle yaşıyordu… Ben bunun düşüncesi ile bir dakika bile duramazken o yıllardır bunu küçücük kalbinde taşıyordu… İçindeki acı gözlerinden okunuyordu adeta. Dokunsam ağlayacaktı. Nasıl ki bir ağaç susuz kaldığında yeşeremiyorsa, dünya güneşi görmeden aydınlanamıyorsa, annesiz kalmakta öyle olsa gerekti… Sensiz kalma düşüncesiyle baş başa kalınca, sana olan sevgimi anlatmak için bu mektubu yazmak geldi içimden. Anladım ki bu duyguyu anlatmak çok zor. Bu satırları yazarken senin yanımda olmadığını düşündüm. Yaşamımı ısıtan güneşimin, gecemi aydınlatan yıldızımın kaybolduğunu hissettim. Bu his, boşluktu ve bana çok acı veriyordu anne. Sonra, sana acılarımı değil umutlarımı, sevgimi, mutluluğumu anlatmalıyım diye düşündüm. Sana sahip olmanın mutluluğunu… Hayatımın en değerli varlığı olduğunu bilmenin huzurunu…Anneciğim, unutma ki seni her şeyden çok ama çok seviyorum. Ezgi TOSUN 7/B 31 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu MTA GEZİSİ Müzeye gideceğimizi duyunca çok heyecanlanmıştık. Ben müzenin nasıl olacağını düşünüp heyecanlandım. Gideceğimiz günü iple çekmeye başladım. UZAKLARDAKİ ARKADAŞ O gün servise binip yola çıktık. Müzeye geldiğimizde sıra olup içeriye girdik. İlk olarak gezegenleri gördük. Sonra yukarı çıktık., Taşları incelemeye başladık. Yapay mağaraya girdik. Daha sonra dinozorlara baktık. Orada savunma dişleri ve eski insan iskeletleri vardı. Buradan sonra Bilim Fen ve Teknoloji Müzesi’ne girdik. Burada kömürden enerji yapıldığını öğrendik. Sonra bor madenini gördük. Bor madeninden bor cam, asker kıyafetleri v.b. cisimlerin yapıldığını öğrendik. Daha sonra kömür madenlerine girdik. Okula beraber başladık, Derslere beraber çalıştık, Bazen çalışkan, bazen yaramazdık, Affet şimdi, habersizim senden arkadaş. Biliyorum kırdık birbirimizi, Aklımız yetkin değildi belli, Zaman en iyi deva belki, Affet şimdi habersizim senden arkadaş. Bu gezi benim için eğitici ve güzel bir gezi idi. Eve gidince yaşadıklarımı günlüğüme aktardım. Geceler sabaha merdiven olmuş, Bastığım basamak ömrüm olmuş, Gördüğüm ufukta bir güneş doğmuş, Affet şimdi habersizim senden arkadaş. Yavuz SOLAK 4/D Melisa ELBAY 6/B 32 33 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu BEN VE GİTARIM Ben hiçbir emeğin boşa gitmeyeceğine inanıyorum. Bir şeyi gerçekten istiyorsanız ve o uğurda emek verirseniz, bunun karşılığını mutlaka alırsınız. Ben de, müzikle nasıl tanıştığımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Müzik dinlemeyi çok seviyorum. Müzik aletlerinden çıkan o muhteşem sesler beni her zaman büyülemiştir. Ben müzikle büyüdüm ve büyüyorum. Babamın sazı, ablamın gitarı… Ben neden bir müzik aleti çalmıyorum? Annem ve babamın desteği ile gitar çalmaya başladım. Artık benimde bir gitarım vardı. Annem ve babam bana güvenmişlerdi. Onların bu güvenine layık olmak için çalışmam gerekiyordu. Aslında müziğe karşı olan sevgim, galiba babamın dediği gibi genetik olsa gerek. Babam müzik kulağımın çok iyi olduğunu söylüyor, hatta ben bebekken ağladığımda babam bana saz çalıyormuş bende ağlamayı kesiyormuşum. “Müzik evrenseldir.”Diyor, Annem. Ben evrensel kelimesini bilmiyordum. Öğrendiğimde müziğin dünyadaki bütün insanların ortak dili olduğunu anladım. İnsanlar üzüntülüyken, neşeliyken, afet zamanında, ölümde, kaderde, başarıda hep müzikle yan yana oluyor. ATATÜRK’ÜN ARMAĞANI Dünyada sadece, Bizde vardır bu bayram. Ulu Önder Atatürk’ten Bize armağan. Sensiz pek neşesi olmuyor ama Seni anıyoruz, Her milli bayram. Şiirler okuyor, Oyunlar oynuyoruz. Bütün dünya çocuklarıyla, Kardeş oluyoruz. Onları bu vatana Konuk ediyoruz. Senin izinden yürüyoruz. Kemal Paşam… TUANA PARLAK 5/C İşte bu nedenle gitar çalmayı öğrenmek, bu konuda başarılı olmak çok önemliydi. Bir müzik aletini çalmayı başardığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Daha da başarılı olmak için çok çalışmam gerektiğini biliyorum. Deniz ŞAHİN 4/E 34 35 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ARKADAŞIM BENİM TATİL KAZASI Ben ve ailem üç sene önce Balıkesir’ in Altınova ilçesine tatile gitmiştik. Orada başımızdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz üç aile tatile çıktık. Dayımlar, Cengiz amcamlar ve biz. Tatilimiz çok güzel geçiyordu, hepimiz denize girip oyun oynuyor, akşam olunca da sahilde geziyorduk. Günlerden bir gün hepimiz suda oynarken, Neroş Teyze bir anda alyansının suya düştüğünü farketti. Biz hepimiz gülerken o bir anda bağırmaya başladı. Hepimiz şaşırdık! Annem, babam, dayım, yengem ve Cengiz Amca bir anda suya bakıyor, bir şeyle arıyor gibiydiler. Bizde hemen yanlarına gittik ve ne olduğunu sorduk, Neroş Teyze’nin alyansının kaybolduğunu öğrenmiştik. Cengiz Amca ve babam suya daldılar, bir saat yüzüğü aradılar. Bizde kenarda onları bekledik. Çünkü suya girersek su bulanıyordu, toprak, kum üstünü örtüyordu. Bir saat sonra Cengiz Amcam “Buldum!” dedi. Neroş Teyze çığlık attı ve sevinçten ağladı. Çünkü alyansı onun için çok değerliydi. Dostum oldun, Bana arkadaş oldun, Biz arkadaşız, El ele oynarız. Okul açıldı, Oyunlar başladı, Arkadaş olduk, Mutlu olduk. Arkadaşımdan ayrıldım, Bir hüzün doldu içime, Arkadaşıma kavuştum, Sevinç geldi yüzüme. Alara Irmak YAVUZ 2/B O günden sonra Neroş Teyzem hiçbir altınını takmadan denize girdi. Bir daha hiçbir şeyini kaybetmek istemiyordu. Bu benim için bir anıdır, onun o üzülmesini, daha sonra sevinmesini hiçbir zaman unutmayacağım. Bunu sizlerle paylaşmak istedim. Ayşenur EDEK 3/C 37 36 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu GÜLMEK Bazen bir gülücük olmak isterdim yüzünde, Bazen de bir damla yaş gözlerinde, Bana da yer açın gönlünüzde, Unutulmak her zaman dokunur Meltem’e… Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu YOKSUL ÇOCUK KİMSESİZ Yoksul olan çocuklar, Hep beraber oynarlar. Neden hiç koşmazlar, Çünkü hemen acıkırlar. Bir çocuk var orada, Elinde ayıcığı, Üzerinde hiçbir şey yok, Dolaşıyor ortada. Yoksul olan çocuklar, Aç, susuz yaşarlar. Sevgi ile umutla, İnsanları severler. Babasını kaybetmiş, Annesini bulamıyor, Yapayalnız kalmış Bir çocuk var orada. AHMET HAKAN ŞAHİN 5/A Masum masum bakan gözleri Bana yardım et diyor. Kimsesiz kalan bu çocuk Bizden yardım bekliyor. Bir gülücükle birlikte beni hatırlayınız, O an gözlerinizde beni canlandırınız Beni asla hatırınızdan çıkarmayınız, Unutulmak her zaman dokunur Meltem’e… Bizde yardım edelim, Kimsesiz bu çocuğa, Yardım eli uzatalım, Yardıma muhtaçlara. Tek bir yaş bile akmasın o gözlerden, Alınmayın asla şaka dolu sözlerimden, Atmayın sakın beni mazinizden, Unutulmak her zaman dokunur Meltem’e… Buse Nur ŞAFAK 7/A Meltem ACARTÜRK 8/A 38 39 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ANNE KALBİ Canım acısa o ağlar, Senin kalbin onda var. Hasta olsan başında var. Canın acısa o ağlar. ANITKABİR GEZİMİZ Günlerden bir gün Selvi Öğretmenimiz sınıfa geldiğinde Anıtkabir’ e gideceğimizi söyledi. Hepimiz çok sevinmiştik. Daha öncede Anıtkabir’ e gitmiştim. Fakat arkadaşlarım ve öğretmenimle gideceğim için çok heyecanlıydım. Sanki günler geçmiyordu. Bir sabah annem beni uyandırırken, “ Hadi kalk bugün Anıtkabir’ e gideceksiniz.” dedi. Çok mutlu olmuştum. Her zamankinden daha büyük bir zevkle kahvaltımı yaptım. Annemim akşamdan hazırladığı tertemiz giysileri giydim. Okula doğru yola çıktık. Okuma yazmayı bilerek ilk defa Ata’ mızı ziyaret edecektim ve biliyordum ki alfabemiz gibi birçok yeniliğe Atatürk’ ün sayesinde kavuşmuştuk. Bu yüzden hepimizin ona minnet ve teşekkür borcu vardı. Bizde bugün Ata’ mızı ziyaret edip onu hiç unutmadığımızı göstererek teşekkür etmiş olacaktık. Okulun bahçesine girdiğimizde arkadaşlarım ile birlikte sıraya girdik. Hepimiz çok heyecanlı ve mutluyduk. Servise bindik ve yola çıktık. Yol boyunca şarkılar söyledik. “ Cumhuriyet, Cumhuriyet en güzel şey hürriyet…” diye hep bir ağızdan bağırdık. Artık Anıtkabir’ e gelmiştik. Önce Aslanlı yoldan geçtik. Daha sonra Anıt Mezar’ ı ziyaret ettik. Çiçekler koyduk ve dualar ettik. Sırasıyla bütün Anıtkabir’ i dolaştık. Atatürk’ ün kılıçlarını, silahlarını, giysilerini, arabalarını ve kullandığı bütün eşyaları gördük. Balmumu heykelleri çok gerçekçiydi. Kurtuluş Savaşı’nın canlandırmasını yapmışlar. Gördük ki gerçekten çok zor şartlarda vatanımızı kurtarmışlar. Atatürk’ ün bir resmi vardı, biz hangi tarafa gitsek bizi takip ediyordu. Anıtkabir’ in her köşesi ayrı bir güzeldi. Son olarak silah arkadaşı İsmet İnönü’ nün mezarını da ziyaret ettikten sonra gezimizi bitirdik. Sen sıkılsan üzülsen, O da sıkılır üzülür. Parmağım acısa,parmağı acır, Canın acısa o ağlar. Canın acıdı üzüldün, Onun içine kor süzdün Sen zannetme ki o ağlamaz. Canın acısa o ağlar. Melike GÜRLEK 7/D Çok güzel bir geziydi. Teşekkürler Selvi Öğretmenim…. Mert KUTLU 3/C 40 41 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu İKİ ARKADAŞ YAVRU KURTLAR ORMANDA İki arkadaş varmış .Biri çok inatçı, biri ise yardımsevermiş. Biri hiçbir kurala uymazmış ya da hiçbir kurala “evet” demezmiş. İnatçı olan arkadaşa takma isim takmaya karar vermişler. Takma ismi “İnatçı Mızmız” olmuş. Merhaba benim adım Ramazan Emin KAYABAŞI. Oğuzlar İlköğretim Okulu 4/D sınıfında okuyorum. Bir gün arka bahçede futbol oynamaya karar vermişler. İnatçı Mızmız’da oyuna katılmış. Diğerleri oynamasına izin vermişler. Oyuna başlamadan önce kuralları söylemişler. -Bak İnatçı Mızmız, eğer mızıkçılık yaparsan bir daha oynayamazsın. -Tamam mızıkçılık yapmayacağım demiş. Oyuna başlamışlar. İlk top sırası İnatçı Mızmız’da imiş. Topu havaya doğru atmış. Yardım sever hemen topu almış. İnatçı Mızmız hemen vurmuş. Diğer arkadaşları ona yardım etmişler. Oyuna devem etmişler. İnatçı Mızmız yine yardımsever olan arkadaşını dövmüş. İnatçı Mızmız Ne oldu ? Neden benden topu alamadın demiş. Yardımsever: - Sen hep bana vurdun! Beni yere düşürdün. Canım çok acıdı. Sen hep mızıkçılık yaptın. Sen oyundan çıkacaksın demiş. İnatçı Mızmız Ben bir hata yapmadım. Sen kendin yere düştün. Çünkü beni suçlamak için yaptın, diyerek arkadaşını suçlamış. İnatçı Mızmız’ı oyundan çıkarmışlar. Oyuna tekrar başlamışlar. Bu oyun çok güzel, çok eğlenceli geçmiş. İnatçı: - “ Ben bunun hesabını size sorarım.” demiş. Ertesi gün İnatçı Mızmız bir tuzak kurmuş. Arka bahçede bir çukur kazmış. Çukurun üzerine yapraklar ve çimenler koymuş. Sesler duymuş ve saklanmış. Diğerleri gelmiş. Yardımsever olan hemen koşarak futbol kalesine doğru koşmuş. Tam tuzağa basarken arkadaşı hemen bağırmış: Dikkat et, tuzak var! demiş. Yardımsever hemen durmuş. Arkadaşını yanına çağırmış. Çukurun üzerindeki yaprakları dağıtmaya başlamışlar. İnatçı Mızmız “ Allah kahretsin!” demiş. Diğerleri bu işin peşinde İnatçı Mızmız’ın olduğunu söylemişler. Herkes söz vermiş. Bir daha İnatçı Mızmızla oynamamışlar. Benim anlatacağım öykü: küçük izcilerin kampta yaşadıkları olaylar. Bir Cumartesi sabahı küçük izciler kampa gitmişler. Kamp yerine vardıklarında yemeklerini hazırlayıp yemişler., yemekten sonra oyunlar oynamışlar. Ve doğada yürüyüşe çıkmışlar. Ormanın içerisindeki bitkileri ve ağaçları tanımışlar. Daha sonra şehir merkezinde bulunan Şehit Ağacı’nı ziyaret etmişler, Şehit Ağacı’ndaki şehit olan askerlerin isimlerinin künyelerini okuyup incelemişler. Ağacın yanından ayrıldıktan sonra yine şehir merkezinde bulunan müzeyi ziyaret emişler. Müzedeki çeşitli mumyalanmış hayvanları görmüşler. Sonra dağa çıkıp orman içerisindeki kamp yerlerine gelmişler. Çam ağacı kozalakları toplamışlar. Ve kamp ateşi yakıp yemeklerini hazırlayıp yemişler. Yemekten sonra çeşitli oyunlar oynayıp dağa çıkma yarışı yapmışlar. Yarışta sonra çikolatalarını yeyip, kamptan ayrılmak üzere otobüslerine binmişler. Ve mink izciler günün verdiği yorgunluktan dolayı uyuyup kalmışlar. Küçük izciler için o gün unutulmaz bir gün olmuş. Ramazan Emin KAYABAŞI 4/D Özlem BALIKÇI 5/A 42 43 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu SEVGİ DOLU DÜNYA ÖĞRETMENİM Sevgi dolu dünyada, Mutlu mesut yaşayalım. Savaş, kavga olmasın, Hapishaneler boş kalsın. Şefkat dolu gözlerin, Unutulmaz sözlerin, Sevgili öğretmenim. İyi, güzel, doğruyu, Söylersin dersler boyu, Sevgili öğretmenim. Sevgi dolu dünyada, Arkadaş, dost olalım. Sorunsuz günler olsun, Mutlu mesut yaşayalım. Eğitirsin yormadan, Işıtırsın durmadan, Sevgili öğretmenim. Sevgi dolu dünyada, Kalbimiz sevgi dolu olsun. Her insanı sevelim, Mutlu mesut yaşayalım… Bilimle yaşıyoruz, Zorlukları aşıyoruz, Sevgili öğretmenim. Aylin ONBAY 4/B Tüm ödüller senin olsun, Gönlün mutluluk dolsun, Sevgili öğretmenim. Merve ÇALIŞKAN 5/B 44 45 11 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu BİLGİSAYAR İÇİN HER ŞEY YAPILIR GÜNEŞ IŞIĞI Babası Ege' ye söz vermişti. Eğer Ege takdir alırsa babası ona bilgisayar alacaktı. Ege matematiğin son yazılısından 90 üstü bir not alırsa takdir alabilecekti. Ama Ege matematiği oldu olası sevmezdi. Son yazılının da zor olacağını duymuştu. Çalışmakta istemiyordu. Aklına gelen tek çare kopya çekmekti. Evet, işin ucunda bilgisayar vardı. Kopya çekmeliydi. Kağıtlara kopyaları hazırladı. Sınav gününde kopyalar sayesinde hiçbir soruyu boş bırakmadı. Sınav sonrası içinde tuhaf bir his vardı. Ya kopya çektiği anlaşılırsa ne yapacaktı? İçine bir kurt düştü. Sonuçlarının açıklanacağı gün ise daha kötü hissetmeye başladı. Sınavdan 100 almıştı. Ama hiç sevinmedi. Sınavdan sonraki günler hep sıkıntılıydı. Bu böyle olmayacaktı. Öğretmene kopya çektiğini söyleyecekti. Öğretmen ne ceza verirse versin razıydı. Ege, öğretmenin yanına gitti ve ona: Sabah kalktım sana koştum, Her zorluğu seninle aştım. Çok karanlık günlerden, Aydınlığa seninle koştum. - Öğretmenim, ben çok kötü bir hata yaptım. Matematik yazılısında kopya çektim. Vereceğiniz tüm cezalara razıyım, dedi. Hıçkıra hıçkıra da ağlıyordu. Öğretmen, Ege dürüst davrandığı için ona ceza vermedi ve ona bir sınav daha yaptı. Sorular zordu. Ama Ege kopyaları ezberlerken aklında kalanlarla sınavı bitirdi. Ege pek iyi bir not alacağını düşünmüyordu. Bilgisayar gözlerinin önünden uçup gitmişti. Öğretmen ise sınavı değerlendirmiş, Ege'nin 91 aldığını söylemişti. Ege inanamıyordu! Takdir alabilecekti. Karne günü, Ege karnesini babasına gösterdi. Bu kopya olayı öğretmeniyle arasında sır olarak kaldı. Ama Ege bilgisayarını her kullandığında bu olayı gözünün önüne getirmeden edemiyordu. Herkes candan, Onu adı Nurcan, Herkese kucak açan, Benim canım öğretmenim. İki yılı geçirdik, Sevgimizi paylaştık, Birlikte üzüldük, birlikte sevindik, Benim canım öğretmenim. Beril Sare KÖYMEN 2/B TUANA PARLAK 5/C 46 47 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu KİTAP Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu KUŞLAR Her bir kitapta, bilgi dolu, Yaprakları, sayfaları macera dolu, Okurken içine dalarsın, Seni diyarlara götürür. Doğal yaşam hakları, Kuşlar özgür olmalı, Kafeste kalmamalı. Biz insanlar, Hapsederiz onları, Onların özgürlükleri, Bizim ellerimizde. Kuşlar özgür hayvanlar, Her zaman öyle olmalıdırlar. Biz insanlar ise, Yardım etmeliyiz onlara, Yem verip bırakmamalı, Kuşları korumalıyız. Kitap akıl küpüdür, Okumayan çok üzülür, Sayfaları süslü püslü, Cildi isimlerle süslü. Yeter ki oku kitapları, Pişman olmayasın, Bilgisiz kalınca, Kafanı duvarlara vurmayasın. Betül KIZILTAŞ 5/B KUŞLAR Pencerede kuşlar, Uçuyor havada. Küçük küçük hepsi bir arada, Bir tanesinin kanadı incinmiş, Bahçede yatıyordu, Can çekişe çekişe, Onun yanına gittim. Veterinere götürdüm. Kanadını iyileştir, dedim. Sonunda iyileşti. Onu evime götürdüm. Pencereden özgür bıraktım. Latife Damla EROL 2/B BEYZA BELEN 5/C 48 49 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ANNEM OKULUM Annem sarıldığında bana, Doluyor ciğerim, O mis gibi koku ile, Annem… Burada öğrendim, okumayı, yazmayı, Burada öğrendim, sevmeyi, saymayı, Burada öğrendim, mutlu olmayı, Benim canım okulum. Sarıldığında bana anne, Sevgi ile dolup taşıyor, Yüreğim sayende, Annem… Sensin bana okumayı sevdiren, Sensin bana gülmeyi öğreten, Sensin bana hayatı sevdiren, Benim güzel okulum. Duyduğumda o güzel sesini, Huzur buluyorum, Dünyanın en huzur verici, Annem sesini duyuyorum. H.Seda ÜÇÜNCÜ 6/D Dokunduğum da ellerine, Sevgini hissedebiliyorum, Şefkatini hissediyorum, Annem… Bilge KUŞÇU 6/C 50 51 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu MEHMETÇİK Adını ve şanını, Yazdın sen dağlarca. Gökyüzünde dalgalandırdın, Ay yıldızlı Türk bayrağını Mehmetçik… KARDEŞİM Yazın sıcağında, Kışın soğuğunda, Korku nedir bilmeden, Vatanını korudun sen, Mehmetçik… Kardeşim ilk doğduğunda çok heyecanlıydım. Ben, annem hastanedeyken; babam, anneannem ve büyük anneannemle kaldım. Sonra kardeşim doğdu. Annem hastanedeyken onu ziyarete gittiğimde ağlamıştım. Ve ilk defa o zaman annemden ayrı kalmıştım. Bu yüzden de çok üzgündüm. Kardeşimi ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Hayal ettiğimden daha minik ve tatlıydı. Annem hastaneden kardeşimle geldi. O gün çok mutluydum. Artık evde ağlama sesi vardı. Kardeşim aynı bana benziyordu. Adını “Şeyda” koyduk. Büyüdü, 1 yaşına girdi. Ve guak guak konuşmaya başladı. İlk önce “anne” demeyi öğrendi. Ben, kardeşim benimle niye oynamıyor diye birazcık üzülüyordum. Benimle oynayacağı günü sabırsızlıkla bekliyordum. Yürümeye başladığında daha da heyecanlandım. Artık benim peşimden gelebiliyordu. Söylediklerimi anlamaya başladı. Önceleri kurduğum oyunları bozuyor, oyuncaklarımı kırıyordu. Şimdi 3 yaşında ve artık benimle oyun oynuyor. Kreşe de başladı. Doğrusu kardeşim birazcık yaramaz. Onunla aynı odayı paylaşmak zor oluyor. Bazen ödev yapmama engel oluyor. Beni kızdırıyor. Ama onu her şeyden daha çok seviyorum. Onunla en çok komşuculuk oynamaktan hoşlanıyorum. Gece nöbet tutarken, Uykusuz, dağlara çıkarken, Korkmadan yürürken, “ Kanım helaldir vatana!” derken, Gururlandırdın bizi Mehmetçik… Hakan NAZLI 8/B İyi ki bir kardeşim var. Şeyma Tuğçe GENÇ 2/A 52 1 53 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu ERKEK KARDEŞİM BEN ÖĞRETMEN OLSAYDIM Biz üç kız kardeşiz. Ben en büyükleriyim. Benden küçük ikiz iki kız kardeşim var. Yeni bir kardeşim olacağını duyduğumda çok sevindim.Annem dört aylık hamileyken kardeşimin cinsiyeti erkek olarak belli olduğunda fazla sevinmemiştim. Çünkü biz hep kız olduğumuz için kız olmasını istemiştik. Ama daha sonra ilk kez bir erkek kardeşim olacağı için sevinmedim değil. Annem sekiz aylık hamile olduğunda yavaş yavaş sancıları başladı. Hepimizde heyecan daha da artmaya başladı. 16 Ekim akşamı annemin sancısı fazlalaştı.ve hastaneye gitti. Doğum yaptı ve ertesi gün evimizin yeni üyesiyle birlikte geldiler. Hepimiz çok heyecanlıydık. Yeni kardeşimizi görmek için sabırsızlanıyorduk. Onu gördüğümüzde onu daha da çok sevdik. Bir an önce okuldan eve gidip onu görmek istiyorduk. Çünkü çok tatlıydı ve hepimizin yeni neşesiydi. Onu görmeye misafirler gelip gidiyorlardı evimize. Hep gülücük atıyordu bize. Banyo yaptığında ise ağlıyordu. Kardeşim şimdi altı aylık ve ben onu artık kucağıma alabiliyorum. Güneşe bakamıyor hiç. Dışarı çıkmak istiyor, yere yatırdığımızda dönmeye çabalıyor. Kırmızı rengi çok seviyor. Benim kırmızı tokamı almak için çabalıyor. Kardeşim eve geldiğinde evimizde bir telaş bir mutluluk halen devam ediyor. Ben öğretmen olsaydım öğrencilerime önce sevgiyi öğretirdim. Çünkü arkadaşlarıyla sevgi ile oynayacaklar, sevgi ile birbirlerine yardım edecekler. Dünyamızda arkadaşlık, dostluk azalıyor. Herkes birbirini kırıyor. Sonra öğrencilerime eğlenceli bir şekilde ders anlatırdım. Bilgili oyunlar öğretir ve onları dersten bıktırmazdım. Birbirlerini kırmadan derslerde rekabet içinde olmalarını isterdim. Çünkü bir öğrenci çok çalışır ,diğer öğrenci ise çalışmaz. Çalışmayan öğrenci çalışan öğrenciyi örnek alır ve çalışırdı böylece hep rekabet içinde olurlardı. Saygıyı, dayanışmayı ve yardımlaşmayı öğretirdim. Çünkü son yıllarda kimse birbirine yardım etmiyor ve birlik olmuyorlar. Öğrencilerimi dünyaya yararlı bireyler olarak yetiştirirdim. BETÜL MUTLU 5/E Damla KÜÇÜKYALÇIN 4/D 54 55 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu TEMİZ BİR DÜNYA İÇİN Temiz bir dünya için herkes “İnsanları uyaralım!” der ya, aslında öyle değil. Herkesten önce kendimizi uyarmalıyız. Böylelikle gerçeğin farkına varabiliriz. Kim çevreyi koruyor? İşte bunları ayırt edebiliriz. Yeter ki bunların farkında olalım. MERHABA Karlar erimişti. Yavaş yavaş güneş doğmaya başlamıştı. Herkese selam vermek istiyordum. Sokakta kalabalık ve müthiş sesler vardı. Marketin önünde durmuş, bekleyen bir kız gördüm. Hemen yanına yaklaştım. Küçük kıza “Merhaba” dedim. Bu söz ağzımdan bir anda çıkmıştı. Kız bana bakmıyordu bile. Korktuğunu sandığım için uzaklaştım. Kız ayağa kalkmıştı. Sanki ilk defa görmüş gibi etrafına bakıyordu. Sonra yine küçük kıza “Merhaba, nasılsın?” dedim. Cevap vermiyordu. Bu sefer “ Adın ne, kimi bekliyorsun?” dedim. Yanıt alamadığım için gidiyordum ki o sırada marketten çıkan bir bayan gördüm. Bayan küçük kıza doğru yaklaştı. elindeki poşetleri yere bırakarak kızın elinden tuttu. Daha sonra bana dönerek “Merhaba” dedi. Bende ona karşılık verdim. Konuşmaya devam ediyorduk. Bundan sonra çevreyi kirletenleri uyaralım ki insanlar demesinler: “Sen çevreyi temiz tutuyor musun da bizi uyarıyorsun?” diye... Böylelikle kendimizi de uyarmış oluruz. Kısacası gerçeğin farkına varmış oluruz. Dünya da bizim farkımıza varmış olur. İnsanlar bizi örnek alır, çevreyi kirletmez. Bizi örnek alanları başka insanlar da örnek alır. Yani insanlar birbirini örnek aldıkça Dünya da tertemiz kalır. Merve Şahin 5/D Bayana kızıyla konuşmaya çalıştığımı fakat cevap vermediğini söyledim. Bayan bana sanki acıyarak bakıyordu. “ Kızım doğuştan engelli. O görmez, duymaz ve konuşamaz!” dedi. Bunu duyunca garip bir duygu hissettim. Kim bilir? Belki o kızda bana “ Merhaba” diyebilmeyi ne çok isterdi. Havvanur TERZİ 8/C 56 1 57 1 Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu Ankara-Yenimahalle Oğuzlar İlköğretim Okulu HAYAT BAŞARININ ÖDÜLÜ Sınavları her zaman biliriz; hayatın bir parçası, öğrendiklerimizi ortaya koyma zamanıdır. Sınavlar bazen o kadar kolaydır ki çalışmaya hiç gerek kalmaz. Bazıları da o kadar zordur ki bir ay önceden çalışmak gerekmektedir. Size bir sınav öykümü anlatacağım. Öğretmenimiz sınav tarihlerini verdi. Önde fen ve matematik sınavı vardı. Aslında matematik sınavını atlatsam hiç bir engel olmayacaktı. Onun için bir hafta önceden çalışmalıydım. Çünkü eskiden matematik sınavlarım çok kötü geçerdi. Matematik sınavı önümde geçmeme izin vermeyen bir “duvar” gibiydi. Onu yıkacak olan bendim. Bir hafta önceden çalışmaya başladım. Testlere,test kitaplarına durmadan çalıştım ve nihayet sınav günü geldi çattı. Sınavı oldum ve ağzımdan candan bir “oh” kelimesi çıktı. Sınavlar açıklanmak üzereydi. Beni bir heyecan tuttu. Öğretmen, “nota çevirmedim henüz” dedi ve “Off” çektim. Eve gittim, e-okulda baktığımda sınavdan 92 aldığımı gördüm ve “Oley” çektim. Anneme söyledim. Benimle gurur duydu. İşte o andan sonra anladım ki çalışmak insanın ödülünü verir! S.Arda Yavuz 5/D 58 Herkesin Hayatı, Birbirinden farklı. Kimi sıkıntılı, Kimi alımlı. Hayatta her şey, Ömür boyu dolu, Herkesin hayatı, Birbirinden farklı. Hayat demek yaşam demek, Yaşam demek çiçek demek, Eğer o çiçek solarsa, İşin bitti demek. Esra Sultan ŞAHİN 3/A 59