Kasım - Aralık 2011 Sayı:27
Transkript
Kasım - Aralık 2011 Sayı:27
MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2011 SAYI 27 MAKRO SUNUȘ Değerli Makro Vizyon okurları, Şeref SONGÖR Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı Makro olarak, 20 yıldır, sizlerden aldığımız güçle, bugün Türkiye’nin sayılı perakende firmalarından biriyiz. Bunun gururu bizlerin ve sizlerin ortak paydası. 20 yıllık bu geçmişe baktığımızda Makro’nun her yıl bir önceki yıla nazaran başarı grafiğini yükselttiğini görmek mümkün. Geçtiğimiz aylar yine büyüme hamlelerinde bulunduk. Yozgat’ta açtığımız mağazalarımızla beraber Makro artık Yozgatlılara da hem kaliteli hem hesaplı hizmetini sunacak. Yozgat’ın Sorgun ilçesine ve merkezine açtığımız bu mağazamızla, artık 13 ilde hizmet verir hale geldik. İstanbul’dan sonra Yozgat’ı da ‘Makroluşehirler’ arasına kattık. Ayrıca sizlere daha iyi hizmet vermek için yaptığımız yatırımlar ve geliştirdiğimiz yeniliklerin geri dönüşümlerini olumlu olarak almak bizleri çok mutlu ediyor. Bu yeniliklerden belki de en önemlisi, geçtiğimiz yıl hizmete giren Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi. Özellikle büyük şehirlerde, kurban almanın ve kesmenin zorluklarını hepimiz yaşamışızdır. Biz Makro olarak bir süredir alt yapı çalışmalarını yaptığımız ve gerekli yatırımlarını oluşturduğumuz Kurban Satış ve Kesim Merkezimizle, bu zorlukları olabildiğince ortadan kaldırmak için çabaladık. Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi’nde bayramdan önce gelip seçtiğiniz kurbanınızı sizin için bayramın ilk gününe kadar en uygun koşullarda saklıyoruz. Veteriner kontrolündeki sağlıklı ve özel kurbanlıklarımız, bu merkezde İslami ve hijyenik koşullara uygun olarak besleniyor ve kesiliyor. Randevu sistemi sayesinde de hiç beklemeden kesim yaptırmanın rahatlığını yaşayabilirsiniz. Ayrıca bu esnada, ailenizle hoşça vakit geçirmeniz için çeşitli olanaklar sunuyor ve ikramlarda bulunuyoruz. MAKRO VİZYON 02 KASIM-ARALIK 2011 Elim olaylar… Ekim ayı ülkemiz için pek çok talihsiz olayın yaşandığı bir ay oldu. 19 Ekim’de, Hakkari’nin Çukurca ilçesinde 24 askerimiz şehit düştü ve ülke olarak yasa boğulduk. Buradan tüm şehit yakınlarına baş sağlığı diliyorum. 23 Ekim’de gerçekleşen Van Depremi de hepimizin yüreklerini dağladı. Yüzlerce vatandaşımız, yaşadıkları yuvaların altında can verdi. Ancak bu olaylar bize gösterdi ki, Türk milleti her zaman el ele ve gönül gönüle. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bu günlerde, Türk milleti olarak nasıl birbirimize kenetlendiğimizi gösterdik. Bu elim günleri bir daha yaşamamamızı can-ı gönülden diliyorum. 10 Kasım’da, Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz! Kasım ayının gelmesiyle beraber, milletimiz için en hüzünlü günlerden biri olan 10 Kasım’ın yaklaştığını hatırlıyoruz. Makro olarak bu yıl, Atatürk’ü en iyi şekilde anmak için Başkentte bir organizasyona imza atıyoruz ve “Türkiye’nin Hüzün Günleri” adlı bir sergi ve katalog çalışmasını sizlere ulaştırıyoruz. Atatürk’ün vefatıyla ilgili gazetelerin ve fotoğrafların bulunduğu sergiyi 10 Kasım’dan itibaren Ankara Çayyolu Makro mağazamızda müşterilerimizle buluşturacağız. Makro olarak tüm çalışmalarımızın ve gayretlerimizin sonucunu almak ve bu çabanın sonucu olarak sizleri mağazalarımızda görmek bize büyük bir mutluluk ve gurur veriyor. Bu bakımdan hem tüm Makro çalışanlarına hem de siz değerli müşterilerimize teşekkürlerimi sunuyor ve mübarek Kurban Bayramı’nızı yürekten kutluyorum. Saygılarımla… MAKRO İÇİNDEKİLER 30 K A PA K 3 0 GÜNCEL 14 Modern insanın azılı düşmanı: Stres Atamızı anıyoruz KISA KISA 18 Son yıllarda pek çok insanın ağzından düşmeyen ortak tek bir kelime var; “stres”... 21. yüzyılın hastalığı olarak kabul edilen baş düşmanımız stres, birçok hastalığın da davetiyesi. Psikolojik olarak insanı etkisi altına alan ve hayattan aldığımız keyfi giderek azaltan stres, iş yerinde, evde, trafikte, tatilde, ikili ilişkilerde ve özellikle de şehrin kasvetli yaşamı gibi pek çok ortamda açığa çıkıyor. Stressiz bir yaşam inşa etmek çok zor belki ama etkisine kapılmadan yaşamak bizim elimizde. Beslenme Sağlık Güzellik HABERLER 06 GÜNCEL 24 • Türkiye’nin en büyük 6. perakendecisi Makro, Sonbaharı 5 yeni mağaza ile karşıladı • Kurbanlıklar bu yıl da Makro’dan • Makro kazandırmaya devam ediyor Bereketin tatlısı: Aşure GÜNCEL 28 1980’den bu yana DÜNYA AIDS’Lİ MAKRO VİZYON 04 KASIM-ARALIK 2011 YA Ş A M 3 6 SAĞLIK 80 Toplumsal sorumluluğumuz “ilk yardım” Lıkır lıkır SAĞLIK 38 Kış hastalıklarından korunun! SAĞLIK 44 Diyabetlinin alışveriş sepeti YA Ş A M 4 8 10 adımda formda! ÇOCUĞUM 84 İyi bir arkadaş değil, duyarlı bir ebeveyn olun! PSİKOLOJİ 86 Dikkat! Obsesif Kompulsif Bozukluk çıkabilir! GÜNCEL 54 24 Kasım Öğretmenler Günü GÜZELLİK 56 Makyaj önerileri SAĞLIK 62 Benlerinizi tanıyor musunuz? KONUK 64 PSİKOLOJİ 88 Kıskançlığın kıskacında mısınız? Makro Market Adına Sahibi Mustafa Songör SAĞLIK 92 Genel Yayın Yönetmeni Nuray Erdoğan Anneliğe giden yolda Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel GEZİ 96 Özge Özpirinçci Güneydoğu Anadolu SAĞLIK 68 ÇOCUK 102 Guatr nedir? YA Ş A M 7 2 Dino’nun eğlence sayfaları hunkar@medyapan.com Yazı İşleri Bikem Öğünç Çiğdem Görel yaziisleri@medyapan.com Grafik Tasarım Mehmet Emin Öztürk Ne kadar çevrecisiniz? TA R İ F 1 0 6 G I D A K Ü LT Ü R Ü 7 6 Köfte, Sebzeli Pirzola İmam Bayıldı, Aşure Lifli besinler vücudunuzu süpürüyor MAKRO VİZYON KASIM-ARALIK 2011 SAYI: 27 Reklam-PR Nilgün Tüfekçioğlu nilguntufekcioglu@makromarket.net BULMACA 110 Reklam Tasarım Zafer Mert Coşkun Işıkgül Mücahit Aktaş Hüseyin Dalkılıç Fotoğraf Çağlar Öztürk Yayına Hazırlık 36 56 Tel: (0212) 503 88 08 bilgi@medyapan.com Renkayrım/Baskı ve Cilt Arkadaş Basım San. Ltd. Şti. Basım Tarihi: 11 Kasım 2011 Yayın Türü: Yerel Süreli 72 Yönetim Yeri Makro Market A.Ş. Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 11 06980 Sarayköy - Kazan / Ankara T: (0312) 815 47 05 www.makromarket.com.tr 96 MAKRO VİZYON 05 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO HABER Türkiye’nin en büyük 5. perakendecisi Makro, Sonbaharı 5 yeni mağaza ile karşıladı Yatırımlarına hız kesmeden devam eden Makro, Ramazan ayında hizmete açtığı 4 mağazanın ardından sonbaharı 4 ayrı ilde 5 yeni mağaza ile karşıladı. Geçtiğimiz günlerde mağazalar zincirine İstanbul, Yozgat, Antalya ve Samsun’da açtığı yeni mağazaları ekleyen Makro, 13 ilde 153 mağazaya ulaştı. İstanbul-Esenler İstanbul-Beşyüzevler Antalya-Uncalı Samsun-Mekke Yozgat-Sorgun MAKRO VİZYON 06 KASIM-ARALIK 2011 Anadolu’da başlayan perakende yolculuğunu bugün ulusal marka olarak sürdüren ve uluslararası marka olma yolunda ilerleyen Makro, sektördeki 20. yılını ardı ardına açtığı yeni mağazalarıyla kutluyor. Halkın yoğun ilgi gösterdiği yeni mağazalarda toplam 165 kişiye istihdam sağlandı. Özellikle Yozgat Sorgun ilçesine açtığı yeni mağazası ile hizmet verdiği il sayısını arttıran Makro, Türkiye’nin dört bir yanına, halkın özlediği “Makro Hizmeti” taşımayı hedefliyor. Makro’nun hizmete açtığı diğer mağazalar olan, İstanbul’da Esenler ve Beşyüzevler, Samsun’da Mekke ve Antalya’da Uncalı mağazaları Makro müşterilerine hizmet vermeye başladı. MAKRO HABER Kurbanlıklar bu yıl da Makro’dan Dinimiz için en kutsal günlerden biri olan Kurban Bayramı yaklaşıyor. Bu yıl 6 Kasım günü Kurban Bayramı’na kavuşacağız ve şimdiden hepimizi tatlı bir telaş sardı. Makro, 2 yıldır olduğu gibi bu yıl da telaşınızı en aza indiriyor ve Ankara’nın en modern Kurban Satış ve Kesim Merkezi’ni Ankara halkının hizmetine sunuyor. Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi’nden, kurbanlıklarınızı, 22 Ekim’den itibaren alabilirsiniz. Her sene olduğu gibi içimizi “Kurbanı nereden alacağız?” endişesi sardı bile. Ankara halkı bu konuda çok şanslı. Çünkü Makro Ankara’nın en modern Kurban Satış ve Kesim Merkezi’ni hizmete açtı. 2010 yılında Makro’dan kurbanlıklarını alan ve kesen Makro müşterileri, aldıkları hizmetten son derece memnun kaldılar. Bu yıl da Makro, bu tesisinde kurban satış hizmetine başlıyor. En modern ve hijyenik koşulların sağlandığı merkezde çile çekmeden, kurbanlıklarınız, 2010 yılında olduğu gibi hazır olacak. Size ayrılan özel alanda kesim randevunuzun olduğu saate kadar çayınızı içip Makro’nun hazırlayacağı ikramların tadını çıkaracaksınız. Tesiste deve de satılacak Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi, 20 dönümlük bir arazi Kurban Bayramınız Kutlu Olsun! üzerinde kurulu, yüzlerce büyükbaş ve küçükbaş hayvan kapasiteli olarak organize edildi. Müşteriler tarafından satın alınan küçükbaş kurbanlıklar için 1500 adet/gün kapasiteli büyükbaş kurbanlıklar için ise 500 adet/gün kapasiteli Ankaralı Makro müşterilerinin yeni kurban alternatifi: Deve Bu tesislerde tüm taleplere cevap vermek adına; ülkemizin çeşitleri meralarında yetişen Tosunlar, Develer ve Ak Karaman-Kıvırcık seçenekleri ile küçükbaş kurbanlıklar Makro müşterilerinin hizmetine sunulacak. Makro Kurban Bayramı için yeni bir alternatifi daha Ankaralıların hizmetine sunuyor: Deve. Özellikle Müslüman ülkelerin büyükelçilik ve elçiliklerinin yoğun talep gösterdiği deve satışları, Kurban Satış ve Kesim Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. MAKRO VİZYON 08 KASIM-ARALIK 2011 Unutmayın! Her kurban kurbanlık değildir Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi’nde bulunan kurbanlıklar dinimizce belirtilmiş olan kahvenizi içebileceğiniz ve her türlü imkanlardan faydalanabileceğiniz kapalı mekanda kesim imkanı bulabileceksiniz. Sanal Kurban Satışı Makro Mağazalarında Kurban Kesim Merkezimizle ilgili ayrıntılı bilgiyi “makrokurban.makromarket.net” adlı internet sitemizden alabilir, bu sitedeki sipariş formunu doldurarak sizinle iletişime geçmemizi sağlayabilirsiniz. l Kapalı alanda İslami koşullara uygun sıhhi kesim imkanı, l Profesyonel kesicilerle ücretsiz kesim, l Temiz bir ortamda belirli sayılarda parçalayıp poşetleme imkanı, l Randevu sistemi ile, beklemeden, yağmursuz, çamursuz, soğuk derdi olmadan, çayınızı tüm kurbanlık kriterlerine uygun olarak seçiliyor, besleniyor ve kesimi gerçekleştiriliyor. Tesislerde; l Veteriner hekim tarafından sağlık kontrolleri yapılmış kurbanlar, l Kurbanlıklarınızı bedelsiz olarak emanete bırakma imkanı, MAKRO VİZYON 09 KASIM-ARALIK 2011 Zaman problemi olan ve kurban ibadetini en kısa yoldan yerine getirmek isteyen müşteriler küçükbaş kurbanlıklarını sanal satış yapılan Makro mağazalarından temin edebilecekler. Sanal satış mağazalarından kurbanlıklarını satın alacak olan müşteriler; kesilmiş kurban etlerini paketlenmiş şekilde bayramın 2. günü saat 16:00’dan itibaren aynı mağazamızdan teslim alabilecekler. Müşteriler; kurban satış ve kesimi ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Ankara Makro mağazalarımızdan, www.makromarket.com.tr, http://makrokurban.makro market.net internet adreslerinden veya 444 0 770 no’lu telefondan alabilirler. MAKRO HABER ayrı ayrı iki adet tesiste kesimleri yapılarak teslim edilecek. Kurban Bayramı’ndan önce insanların gelip kurbanlık hayvanları görmesi için padoklar oluşturuldu. Makro müşterileri ve konukları bu padoklarda kurbanlıklarını seçecekler, işaretleyecekler, bayram günü belirlenen randevu saatinde ise Makro Kurban Satış ve Kesim Merkezi’ne gelerek kesimlerini yaptıracaklar. Veteriner kontrolündeki sağlıklı ve özel kurbanlıklar, bu merkezde İslami ve hijyenik koşullara uygun olarak besleniyor ve kesiliyor. Ayrıca randevu sistemi sayesinde hiç beklemeden kesim yaptırmanın rahatlığını yaşayabileceğiniz bir merkez, artık Ankara halkının çok yakınında. MAKRO HABER MAKRO Yeni Ariel, 10 TL Makro Para Puan kazandırdı! Ariel ve Makro bu defa Makro Para Puan kazandıran bir kampanyaya imza attı. 5-25 Ekim tarihleri arasında Makro’dan Makro Kart Gold ile 6 kilogramlık Ariel veya Ariel Professional alan her 10. Makro müşterisi, 10 TL Makro Para Puan kazandı! KAZANDIRMAYA DEVAM EDİYOR Makro’dan Para Puan yağmuru! Makro Kart Gold, bu defa da Makro müşterilerini sevindirdi. 5-25 Eylül tarihleri arasında Makro’dan Makro Kart Gold ile, tek seferde 25 TL’lik Domestos, Cif, Rinso, Yumoş veya Sunlight Cif alışverişi yapan ilk 250 kişi, 50 TL Makro Para Puan kazandı. 23 Eylül- 23 Ekim tarihleri arasında Makro mağazalarından 3 adet 50 TL ve üzeri tek çekim alışveriş yapan tüm Makro müşterileri, 15 TL değerinde Worldpuan kazanıyor. Kampanyaya katılmak için MARKET yazıp boşluk bırakmanız ve kartınızın son 6 hanesini 3160’a göndermeniz yeterli. Doğuş tiryakisi 50 Makro müşterisi süper hediyeler kazanacak Makro’dan bowling keyfi Makro ve Makro AVM, Samsunlu müşterilerinin eğlenceye doymasını sağlayan bir kampanya gerçekleştirdi. Makro’nun Samsun şubelerinden tek seferde yapılan 30 TL’lik alışverişe bowling 4 TL! 1-31 Ekim tarihleri arasında Makro’dan tek seferde 30 TL’lik alışveriş yapan Makro müşterileri 4 TL’ye bowling keyfi yaşadı. 15 TL Worldpuan hediye! Makro ve Pril’den teknolojik hareketler Son ayların en çok beğenilen tablet bilgisayarlarından biri olan iPad2, Makro ve Pril sayesinde sahiplerini bulacak. 1 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında tüm Makro’larda Makro Kart Gold ile yapacağınız 20 TL’lik Pril makine grubu deterjan alışverişi ile çekilişe katılıp 20 İPad’den birini kazanma şansınız devam ediyor. MAKRO VİZYON 10 KASIM-ARALIK 2011 Doğuş ürünleri süper hediyeler kazandırıyor! Makro Kart Gold ile 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında Malatya Makro mağazasında en çok Doğuş ürünleri alışverişi yapan 50 Makro müşterisi, süper hediyeler kazanacak. Doğuş ürünleri tüketen Makro müşterilerinin kazanacağı hediyeler şöyle: İlk 5 kişiye Samsung 40” LED TV, sonraki 20 kişiye LUXELL Fırın, sonraki 25 kişiye Tefal çay seti. MAKRO HABER MAKRO KAZANDIRMAYA DEVAM EDİYOR Makro müşterilerine özel Coca-Cola ve Makro’dan TV keyfi sinema keyfi! Makro ve Makro AVM’nin Samsunlu müşterilerine özel olarak planladığı indirimli sinema bileti uygulaması, Samsunlu Makro müşterilerinin günlerini daha keyifli geçirmelerini sağladı. Makro’dan 20 TL’lik alışveriş yapanlar sadece 3 TL karşılığında sinema keyfi yaşadı. Makro Oskar Sineması’nda geçerli olan kampanya, 10 Ekim’e kadar devam etti. Kırıkkalelilere sürpriz hediyeler! Makro Kart Gold ile 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında Makro’nun Kırıkkale 1 ve Kırıkkale 2 mağazalarında Ülker ürünlerinden en çok alışveriş yapan 50 Makro müşterisi, süper hediyeler kazanıyor. İşte Ülker ürünlerini alan Makro müşterilerine hediye edilen ürünler: İlk 5 kişiye Samsung 40” LED TV, sonraki 20 kişiye LUXELL Fırın, sonraki 25 kişiye Tefal çay seti. 5-30 Ekim tarihleri arasında, tüm Makro’lardan, Makro Kart Gold ile Coca-Cola, Coca-Cola Light ve CocaCola Zero 6x330 ml ya da 4x1 litre paketlerinden alan Makro müşterileri, muhteşem hediyeler kazandı. İşte Coca-Cola alışverişleriyle muhteşem ödüllerin sahibi olan Makro müşterilerinin kazandığı ürünler: 20 adet Vestel 40” LCD TV, 20 adet Vestel Ev Sinema Sistemi, 100 adet Vestel DVD oynatıcı. Şimdi temizlik zamanı! Makro, sonbahar temizliğini daha hesaplı yapmak isteyenlere özel bir paket hazırladı. 810 gr Domestos, 500 gr Cif Krem, 750 ml Viking Mutfak Sprey, 750 ml Viking Banyo Sprey, 750 ml Fairy Bulaşık Deterjanı, 500 ml Birka Cam Sil, 900 gr Dixi, Banat Temizlik Seti ve Banat Comfort 3’lü Temizlik Bezi’nden oluşan Sonbahar Temizlik Sepeti, inanılmaz fiyata Makro müşterilerine sunuluyor. Sınırlı sayıda hazırlanan sepet, 48.55 TL yerine 22.50 TL’den satılıyor. MAKRO VİZYON 12 KASIM-ARALIK 2011 Ariel’den Makro’ya teşekkür ziyareti Ariel, 1991 yılında ilk kez Türk hanımlarının beğenisine sunuldu ve beş yıldızlı temizlik alanında kendini kısa zamanda kanıtladı. Bu sene 20. yılını kutlayan Ariel markası, kutlamalar kapsamında bugünkü başarısında emeği geçen Makro’ya teşekkürlerini sunmak için Makro Genel Müdürü Mehmet Songör’e bir plaket takdim etti. 20 yıldır, renk koruma, pamuklașmayı önleme, düșük ısıda etkin performans, enerji tasarrufu gibi Türk hanımlarına büyük fayda sağlayan teknolojileri üreten Ariel bu yıl 20. yılını kutluyor. 20. yıl kutlamaları kapsamında, birbirinden kazançlı kampanyaların yanı sıra teșekkür ziyaretleri de gerçekleștiren Ariel, bu kapsamda, geçtiğimiz günlerde Makro Genel Müdürü Mehmet Songör’e bir plaket takdim etti. P&G’den Ariel Ürün Müdür Yardımcısı Can Sanay, Ürün Müdürü Murat Unverdi, Kategori Müdürü Bașat Çetin, Ev ve Kumaș Bakım Kategorileri Müdürü Ahmet Seğmen, Ankara Bölge Müdürü Mine Gündüzalp ve Burcu Terzioğlu’nun katıldığı plaket takdiminde Makro ve Ariel’in 20 yıllık ortaklığı ve bașarıları konușuldu. MAKRO GÜNCEL ATAMIZI ANIYORUZ Kasım ayının gelmesiyle beraber, milletimiz için en hüzünlü günlerden biri olan 10 Kasım’ın yaklaştığını hatırlıyoruz. Ulu önderimiz Atatürk’ün hastalığının ilk belirtileri, 1937 yılında kendini gösterdi. 1938 yılı başlarındaysa, Yalova’da bulunduğu sırada, ciddi olarak hastalandı ve 10 Kasım 1938 günü hepimizin bildiği hüzünlü son gerçekleşti. Atatürk’ün son günleri Yalova’da bir tedavi süreci geçiren Atatürk, bu tedaviden olumlu sonuç aldı ancak tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Ancak aynı tarihlerde Hatay Sorunu gündemde olduğu için Atatürk, Mersin ve Adana’ya geziye çıktı. Güney seyahati, hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta Ankara’ya döndükten sonra, tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti. Doktorlar yaptıkları muayeneler sonucunda, Atatürk’e siroz hastalığı teşhisi koydular. Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı’nda bir süre dinlendi. Temmuz sonlarına kadar Savarona’da kalan Atatürk’ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O’nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Atatürk, hastalığının ciddiyetini kavradığı 5 Eylül 1938’de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında Ankara-Ankara Garı Atatürk eller üzerinde taşınarak sahra topunun üzerine konuldu. Bu esnada 101 pare top atışına geçildi. Kortej, istasyondan kamutay binasına hareket etti. MAKRO VİZYON Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda, 10 Kasım 1938 sabahı, saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Ankara-Cumhuriyet Caddesi Devlet protokolü. En önde Atatürk’ün İstiklal Madalyasını taşıyan Tuğgeneral İlyas Aydemir, Reisicumhur İsmet İnönü, Reisicumhur baş katibi Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celal Üner ve yöneticiler yer alıyordu. 14 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GÜNCEL durumu düzelir gibi oldu. Fakat çok arzuladığı halde, Ankara’ya gelip Cumhuriyet’in 15. yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938’de kahraman Türk Ordusu’na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!” sözleriyle başlayan mesaj, “Türk vatanının ve ‘Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve itimadımız vardır” şeklinde devam ediyordu. Atatürk’ün hastalığı, Kasım ayı başında tekrar şiddetlendi. 8 Kasım’da sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı ve bütün memleketi derin bir Ankara İngiliz Bahriye Bandosu Fransız Deniz Kıtası önünde yürürken... üzüntü kapladı. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda, 10 Kasım 1938 sabahı, saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. 16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören salonundaki katafalka konuldu. Üç gün-üç gece, gözü yaşlı bir insan seli, ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığı gösterdi ve hala da göstermeye devam ediyor.D Ankara-Cenaze Korteji Cenaze kortejinde generaller yol boyunca top arabasının yanında yürüdüler. MAKRO VİZYON Üç gün-üç gece, gözü yaşlı bir insan seli, ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığı gösterdi ve hala da göstermeye devam ediyor. Ankara-Talatpaşa Bulvarı Ticaret Lisesi Önü Top arabası ve komutanlar, İngiliz Piyade Kıtası ve Fransız Piyade Birliği zincirinden geçerken... 15 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GÜNCEL Ulus Gazetesi 21 Kasım 1938 Pazartesi Ulus Gazetesi 10 Kasım 1953 Salı Atatürk Eki Tan Gazetesi 11 Kasım 1938 Cuma Cumhuriyet Gazetesi Zafer Gazetesi 10 Kasım 1938 Perşembe 10 Kasım 1953 Salı 2. Baskı üzüntüye sebep oldu. Makro da bu üzüntünün derinliğini daha iyi göstermek için çok başarılı bir sergiye ve katalog çalışmasına imza atıyor. “Türkiye’nin Hüzün Günleri/10-22 Kasım 1938” adlı sergi ve aynı adlı katalog, Makro’nun katkılarıyla Türk halkının beğenisine sunulacak. Makro Non-food Müdürü olarak görev yapan koleksiyoner İdris Songör, koleksiyonunun en nadide parçaları olan Atatürk’ün vefatıyla ilgili gazeteleri ve fotoğrafları Makro müşterilerinin beğenisine sunacak. 10 Kasım tarihinde Makro Çayyolu mağazasında start alacak olan sergi, daha sonra Samsunlu Makro müşterileriyle buluşacak. Atatürk’ün Türk halkına son vedasını konu alan bu sergi ve katalog, “Ata”mızın 10 Kasım’da ölümü, 19 Kasım’da Ankara’ya nakledilişi, 21 Kasım’da 15 yıl süreyle kalacağı Etnoğrafya Müzesi’ne konulması ve 10 Kasım 1953 tarihinde Etnoğrafya Makro’dan değerli bir sergi ve katalog Atatürk, sadece bir savaş kahramanı değil aynı zamanda fikri bir liderdi. Bu sebeple vefatı ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada derin bir MAKRO VİZYON 16 KASIM-ARALIK 2011 Müzesi’nden alınarak ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir’e naklini konu alan dönemin gazeteleri ile dönem baskısı olan cenaze fotoğraflarına herhangi bir yorum katılmaksızın sadece gazete manşetleri ve yer isimleri verilerek sunuluyor. Tarihi belgelerle dolu olan bu sergi ve katalog, Makro’nun katkılarıyla Türk halkının beğenisine sunuluyor.n MAKRO KISA KISA Hızla yayılan tehlike: Obezite Bütün gün yerimizden kalkmamıza bile gerek olmadan çoğu işimizi bir tıkla gerçekleştirmemiz, çağımızın bize en büyük ödülü. Peki ya, aynı hızda ve zahmetsizce aldığımız kilolar? Değişen yaşam koşullarının sağladığı rehavet ile hesapsızca yiyoruz. Hatta çoğu zaman hızla akan zamana yetişme çabasına o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, yemek ihtiyacımızı çabucak gidermek için başvurduğumuz ilk adres fast food oluyor. Sebze ve meyvelerin yerini, ekmek arası atıştırmalıklar alıyor. Eski kıyafetlerimizin yerini ise büyük bedenler… Buna engel olmak için ihtiyacımız olan tek şey, farkındalık. Öğünlerimizi küçültmeli ve yağlı besinlerden uzak durmalıyız. İş saatlerinde fazlaca tükettiğimiz çay ise yerini, özellikle hazmı kolaylaştırıcı bitki çaylarına bırakmalı. Egzersiz için zamanınızın olmamasından yakınıyorsanız asansöre veda edip merdivenlerle barışmanın tam zamanı. Bunların yanında kısa mesafelerde taşıt kullanmak yerine yürümeyi tercih ederek obezite tehdidiyle mücadele edebiliriz. Beslenme KISACA Yeşil çay mucizesi Sağlık dostu yeşil çayın dünya çapında popülerliği giderek artıyor. Siyah çayın tahtını ele geçiren bu dostun sağlığa yararları son derece hayret verici. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kalp hastalıklarını önlemede ve yavaşlatmada yeşil çay içenler içmeyenlere göre %26 daha az risk taşıyor. Kanser riskini azaltmada da etkili olan yeşil çayın etkisini 13 kat arttırmak da mümkün. Yapmanız gereken tek şey demlenirken içine limon suyu sıkmak. Stres ve kaygıyı hafifletmede yardımcı olan yeşil dost, yorgunluğunuzu atmanız ve güzelliğinizi korumanızda da sizi yalnız bırakmıyor. Metabolizma hızlandırıcı etkisiyle selülit sorununuzu gidermesinin yanında zindelik sağlıyor ve grip belirtileri ve soğuk algınlığıyla savaşıyor. Yeşil çayı içtikten sonra, poşetlerini gözleriniz için rahatlatıcı kompres olarak kullanabilirsiniz. Bu sayede vücudunuzu hem içten, hem de dıştan yeşil çay mucizesiyle donatmış olursunuz. MAKRO VİZYON 18 KASIM-ARALIK 2011 x2 Soya, kemiklerin oluşumu açısından önemli olan kalsiyum ihtiyacını süte oranla 2 misli karşılar. Kestane kebap… Havaların soğumasıyla, kestane akşamlarımızı tatlandırmaya başladı. Besleyici olmasının yanında kış mevsiminde artan enerji ihtiyacımızı da karşılayan bu keyifli kış meyvesinin faydaları saymakla bitmiyor. Bu faydaların en başında, kasları güçlendirmesi ve kan dolaşımını düzenlemesi geliyor. İçerdiği vitamin ve mineraller ile zihinsel ve fiziksel yorgunlukların giderilmesine yardımcı olan kestane, kansızlığa da çare oluyor. Bu değerli enerji kaynağının her yaş grubu tarafından tüketilmesi gerekli. Özellikle çocuklarda sıkça görülen iştahsızlık probleminin çözümü için balla karıştırılmış kestane püresine başvurmak yararlı olacaktır. MAKRO KISA KISA Hepimiz biliriz ki, güne iyi bir başlangıç için iyi bir kahvaltı şart. Fakat pek çoğumuz, sabahları kahvaltı hazırlamak, oturup yemek ve bitirdikten sonra toplamak, belirli bir zaman gerektirdiği için hızlı bir şekilde ve kolayca hazırlanan hazır kahvaltıları tercih ediyoruz. Üretici firmalar gevreklerin faydalı olduğunu söylüyorsa da uzmanlar aynı görüşte değil. Kahvaltı gevreklerini araştıran uzmanlar, bazı gevreklerde yüksek oranda şeker ve tuz olduğunu tespit etti ve bunun farkında olmayan insanların obezite, diyabet, kalp hastalıkları, kanser ve hatta kısırlığa yakalanma oranlarının arttığını belirtti. Bu sebeple kahvaltı gevreklerinin seçiminde çok dikkatli olmalısınız. İçerdikleri şeker ve tuz oranlarına, trans yağ içerip içermediklerine dikkat etmelisiniz. Satın alırken de hızlı davranmamalı, dikkatli bir şekilde inceleyerek bilinen ve güvenilen markaları almalısınız. Kahvaltı gevrekleri Sağlık KISACA Masa başındaki tehlike 3 saat Mide yanması sorununu z varsa, yemek sonrası rehavetine kapılıp uzanmayı aklınızdan bil e geçirmeyin ve yemek yedikten en az 3 saat sonra yatın. masa başındayÇalışma saatlerinizin neredeyse tamamında En yaygın sağlık sorunlarından ktir. sanız, tehlike çanları sizin için çalıyor deme de sorununuz olabilir. Bunun sizin r, ağrıla bağlı biri olan duruş bozukluklarına da getiren bu sorundan kurtulmak yanında kilo, ağrı ve fıtık gibi ciddi hastalıkları Masa başındayken, bel ktır. için küçük bir takım değişiklikler yeterli olaca ortopedik bel yastıkları ile veya alye sand bir bölgesini destekleyen ortopedik rken 40 dakikadan fazla aynı poağrıları engelleyebilirsiniz. Bunun yanında, çalışı e için özel pedler kullanabilirsiniz. zisyonda kalmamaya özen gösterebilir ve mous Bin bir derde deva: Ihlamur Soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan ıhlamurun soğuk algınlığına karşı en etkili ve yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olduğunu biliyoruz. Fakat ıhlamur mucizesi bununla sınırlı değil. Sindirim güçlüğü çektiğinizde, sinirleriniz gergin olduğunda, uykusuzluk sorununuzda da kapısını çalabileceğiniz eşsiz bir yardımcı. Bal, kekik, nane gibi katkılarla bu şifalı bitkinin etki alanını arttırmak da mümkün. Örneğin, balla karıştırılıp içildiğinde mide ülserine iyi gelmesinin yanında, bir miktar kekik, nane ve rezene katılıp kaynatılarak içildiğinde hem mide yanmalarına hem de kusma türü rahatsızlıklara da iyi geliyor. MAKRO VİZYON 20 KASIM-ARALIK 2011 Mide yanmasına son Bazen sindirimden kaynaklı bazen ise hastalık belirtisi olarak ortaya çıkan mide yanması şikâyetine sağlıklı ve mide dostu besinlerle son vererek, yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken öncelikli nokta, az az ama sık sık yemeye özen göstermek ve lokmaları iyi çiğnemek. Böylece kendinize daha çok zaman ayırarak, yemek yemeyi bir zorunluluk değil de bir keyif anına dönüştürebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta ise, yiyecek ve içeceklerin ılık olmasına özen göstermek. Çünkü tükettiğiniz besinin aşırı sıcak veya aşırı soğuk olması, mide sıvısına zarar verebiliyor. Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırarak mide ağrılarınıza son verecek sağlıklı ve dost besinlere sofranızda yer açın. MAKRO KISA KISA Tırnak bakımı Güçlü, bakımlı, manikürü ve pedikürü yapılmış, rengarenk ojelerle süslenmiş tırnaklara sahip olmak zor değil! Bakıma başlamadan önce eğer tırnak bakımınızı kuaförde yapıyorsanız temiz bir yer olmasına, evde yapıyorsanız da kullandığınız aletlerin hijyenik olmasına özen gösterin. Oje sürmeden önce tırnaklarınızı besleyici ve nemlendirici krem ile ovun. Kalitesiz ojeler tırnaklarınızın çabuk kırılmasına, incelmesine ve renginin solmasına neden olur. Tırnağınıza sürdüğünüz oje ne kadar çabuk kuruyorsa o kadar kalitelidir. Oje kullanımında en büyük sorun, ojelerin çıkarılması aşamasıdır. Özellikle koyu renk ojelerde karşılaşılan bu sorunu gidermek de oldukça basit. Önce bir kat parlatıcı oje sürdükten sonra koyu renk ojeleri kolayca sürebilir ve asetonla kolayca temizleyebilirsiniz. Etkileyici bakışların sırrı kirpiklerinizde! Bakışlarınıza derinlik kazandırmak ve cazibe katmak için uzun ve sağlıklı kirpiklere sahip olmak artık çok basit. Takma kirpiklerden hoşlanmıyor fakat kirpiklerinizin ize gece Kirpiklerin ce bir kısa ve seyrek olmasından ön yatmadan şikâye tçiyseniz, sizin için k çubu pamuklu ı ğ a hazırladığımız kısa ve uzun süreli badem y yardımıyla li r te e y la tavsiy elerimize göz atmalısınız. dam sürün. 1-2 r. tı Kısa k süreli a ve kolay bir sonuç için, c ola doğru maskara seçimi önemli. Maskaranızı seçerken hacim kazandırıcı ürünleri tercih ederek daha uzun ve daha gür kirpiklere sahip Kışın gelmesiyle kalın hırkalar, montlar, atkı ve bereler olabilirsiniz. Tabi ki seçtiğiniz dolaplarımızdaki yerini aldı. Peki ya en önemli maskaranın fırçası da önemli bir nokta. giysimiz olan cildimiz için neler yapmalıyız? Maskara fırçanız kıvrık yay biçiminde Ev, iş yeri gibi kapalı ortamlardaki sıcak olursa gözleriniz daha fazla ortaya hava ile dışarıdaki soğuk hava arasında çıkar. Düz fırçalı maskaralar ise yaşanan gel-git sonucu, cildimiz büyük kirpiklerin dolgun ve sık görünmesini zarar görüyor. Kış şartlarında bir sıcak bir sağlar. Maskaranızı uygularken soğuk ile karşılaşan cildimizi bu zarardan kirpik lerinizin alt kısmından başlamalı korumak için duş ve banyonun önemi ve yukarı çeker gibi sürmelisiniz. çok büyük. Bir an önce ısınmak için çok Böyle ce kirpiklerinize uzun bir sıcak su ile alınan duş, ciltteki doğal görünüm kazandırmış olursunuz. yağların yok olmasına neden olduğu Uzun süreli ve kalıcı bir sonuç için, için oldukça zararlı. Duş sırasında cildi kurutmayacak sabun, duş jeli badem yağı kullanmalısınız. Yağ asitleri veya banyo köpükleri ve açısından oldukça zengin olan bu yağ, sonrasında da vücut sütleri kirpikler için nemlendirici görevi görür kullanarak hem cildinizi ve böylece kırılmalarını engeller. besleyebilir Güzellik KISACA Uzun kirpiklerin sırrı 2 damla Kış ve cildimiz hem de normal nemini kazanmasını sağlayabilirsiniz. MAKRO VİZYON 22 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GÜNCEL Bereketin tatlısı Hz. Nuh’un da tufandan kurtuluşu yine aynı tarihe denk geliyor. Bu nedenle de Muharrem ayının 10. gününde çeşitli tahıllar bir araya getirilerek Aşure yapılıyor. Arapça’da “aşere” on, “aşir” de onuncu demek. Bu nedenle de onuncu gün manasına gelen aşir, aşure günü olarak günümüze ulaşıyor. Hz. Nuh’un, gemisinden çıkarak, çeşitli tahılları bir araya getirip pişirdiği Asure . Türk mutfağının zor ama en güzel tatlılarından biri olan aşureyi pişirme vakti yaklaşıyor. Kurban Bayramı’ndan sonra gelen ay, “aşure ayı” olarak anılır ve her yıl Muharrem ayının 10. günü pişirilmeye başlanan aşure insanlık tarihinin en eski tatlılarından biridir. Bu yıl 5 Aralık Pazartesi gününe denk gelen aşure gününde, siz de besleyici özelliğinin yanı sıra bereketiyle nam salan bu özel tatlıyı evinizde pişirin ve komşularınıza ikram edin. Aşure gününün mucizeleri Aşr kelimesinden gelen aşure, “on” anlamına geliyor ve Muharrem Ayının onuncu günü ‘Aşure Günü’ olarak önem kazanıyor. Başkalarına da aşure dağıtılan bu önemli gün, geçmiş tüm peygamberlerce farklı ve önemli bir gün olarak kabul edilmiş ve aynı gün, tarihte pek çok önemli olayın yaşandığı bir gün olarak kayıtlara geçmiş. İlk olarak bugün, Hz. Adem’in tövbesinin kabul edildiği gün olarak biliniyor. Yine aynı gün Hz. Musa düşman takibinden kurtuluyor ve arkasından gelen firavun, Kızıldeniz’de boğuluyor. MAKRO VİZYON şükür tatlısı, bugün aşure olarak kabul ediliyor. Hem besleyici hem de lezzetli Tüm bunların yanı sıra yapılışı esnasında içine koyulan malzemeler göz önüne alınınca, aşure tam anlamıyla bir vitamin D 24 KASIM-ARALIK 2011 Nohut, buğday, pirinç, kuru üzüm, kuru kayısı gibi pek çok faydalı besinin bir arada kullanıldığı aşure, demir, çinko, fosfor, kalsiyum gibi mineraller ile vitaminler yönünden de son derece zengin. MAKRO GÜNCEL deposu. Büyükküçük hemen herkesçe sevilerek tüketilen aşurenin sağlık açısından pek çok faydası bulunuyor. Nohut, buğday, pirinç, kuru üzüm, kuru kayısı gibi pek çok faydalı besinin bir arada kullanıldığı aşure, demir, çinko, fosfor, kalsiyum gibi mineraller ile A, B ve C vitaminleri yönünden son derece zengin. Yapılışı ve içeriği bölgelere göre değişebilen aşure, elbette bakliyatlar olmadan düşünülemiyor. Özellikle çocukların tüketmesi gereken bu özel tatlı, Türk mutfağında çok besleyici olması açısından önemli bir yere sahip. Direnç kaybına birebir Yüksek protein içerdiği için aşure, çok önemli bir tatlı olarak kabul ediliyor. Kış mevsiminde, soğuklar Aşurenin faydaları • Aşurenin içeriğinde yalnızca bitkisel yağlar ve bakliyatlar bulunduğu için aşur e kolesterole yol açmaz. • Aşure, B1, B2, C ve A vitaminleriyle bol miktarda demir, çinko, fosfor, kalsiyum ve sodyum içerdiğinden, gelişme çağında ki çocuklar için son derece faydalı. Özellikl e çocukların belirli aralıklarla bu tatlıyı mutlaka tüketmesi öneriliyor. nedeniyle yaşanan direnç kaybını önleyen aşure, yüksek enerji vererek hastalıklara karşı dayanıklılık kazandırıyor. Öte yandan aşure, hiçbir hayvansal yağ içermediği ve aksine ceviz, badem ve fıstık gibi ürünlerle hazırlandığı için, kalp ve damar sağlığı için de oldukça faydalı. Saray usulü süzme aşure Aşurenin hazırlanışı, pek çok geleneksel yemekte olduğu gibi bölgeden bölgeye, hatta aileden aileye bir takım farklılıklar gösterebiliyor. Aşureyi MAKRO VİZYON Aşurenin hazırlanışı, bölgeden bölgeye, hatta aileden aileye bir takım farklılıklar gösterebiliyor. 26 KASIM-ARALIK 2011 koyu bir çorba kıvamında sevenler de var, iyice pelteleşmiş olarak tercih edenler de… Bazı kişiler kuş üzümü ve mısır koymayı tercih etmezken, bazıları da yerken ağzına tanelerin gelmesini istemeyebiliyor. Osmanlı döneminden günümüze ulaşmış olan saray usulü süzme aşure de işte buradan geliyor. Bu aşurede, bazı malzemeler ve özellikle de baklagiller iyice ezilip süzgeçten geçirilirken kuru meyveler taneli olarak bırakılıyor. 41 çeşit farklı malzeme kullanılabilen aşure bal, tuz ve biraz da süt olmadan tadını alamıyor. Zira bu üç malzeme de tüm besinlerin özü olarak kabul ediliyor.n MAKRO GÜNCEL Tarih boyunca her yüzyılın baş ettiği salgın bir hastalık olduğunu görüyoruz. Pek çoğu gelişen teknolojiyle birlikte korkulan hastalık olmaktan çıkan bu hastalıklar arasında tedavisi bulunamayan AIDS başı çekiyor. 1980 yılında dünyanın tanıştığı bu illet, günümüz insanının korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Her yıl 1 Aralık olarak kabul edilen Dünya AIDS Günü’nde hastalıkla ilgili çarpıcı gerçeklere dikkat çekiliyor. 1980’den bu yana DÜNYA AIDS’Lİ Tarih boyunca her yüz yüzyılda, insanoğlunun salgın hastalıklarla baş ettiğini görüyoruz. Örneğin, Christopher Colombus Amerika’dan döndükten hemen sonra Fransız ordusu Napoli’yi işgal edince şehir bir salgına yakalanmıştı. Fransızlar buna Napoliten Hastalığı, İtalyanlar ise MAKRO VİZYON Fransız Hastalığı adını vermişlerdi. Aynı yıllarda benzer bir salgın Kuzey Hindistan’da da görülmüş, bu kez Müslümanlar Hinduları, Hindular da Müslümanları suçlamaya başlamışlardı. Ama çok kişi 28 KASIM-ARALIK 2011 Frengi’nin Avrupa’ya Colombus’un gemileriyle ulaştığını söylüyordu. Frengi’ye yakalananlar, tarih boyunca lanetlendiler. Ne de olsa Frengi, cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktı. Etken olan mikrobun belirlenmesi içinse 20. yüzyıl beklenecekti. 18. yüzyılda beliren Tüberküloz ise tüm dünyada aşağı sınıfın hastalığı olarak nitelendi. 19. yüzyılda ise Yahudilerin bu hastalığa genetik olarak dirençli olduğu iddia edildi. Yine aynı dönemde çıkan Gut Hastalığı ise üst sınıftakilerin hastalığıydı. Kolera ise Asya ve Avrupa’nın korkulu rüyasıydı ve daha çok geri MAKRO GÜNCEL kalmış toplumlarda görülüyordu. 20. yüzyılın başlarında dünya “Kanser” gerçeğiyle yüz yüze geldi. Bu hastalık nedeniyle sigara içenler toplumsal bir hastalık unsuru olarak görüldü. 1980’lerde ise ortaya AIDS çıktı. İlk dönemlerde bir eşcinsel hastalığı olarak kabul edilen AIDS’in kökeni, Afrikalılar ve Haitililer olarak gösterildi. Ancak hastalık Amerika ve Avrupa’da da baş gösterince durum değişti. Derken, Dünya Sağlık Örgütü kolları sıvadı ve AIDS için seferber oldu. 1999 yılının Ocak ayında “Hangi ülkeden gelmiş olursa olsun HIV/AIDS ile yaşayan insan sınır dışı edilemez, aşağılayıcı muamele ya da ayrımcılık uygulanmaz” diye bildirge yayınladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2002 raporunda ise her gün 6 bin yeni gencin bu hastalığa yakalandığı, halen dünyada 40 milyon kişinin HIV (+) olduğu ve yüzde 95’inin gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. verilen bir virüs. HIV girdiği vücudun, mikroplara karşı koyma yeteneğini yok ediyor ve bağışıklık sitemini çökertiyor. Direnci azalan vücutta, HIV’nin etkisinin yanı sıra bağışıklık sistemi çalışmadığı için başka hastalıklar da baş göstermeye başlıyor. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere HIV pozitif deniyor. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan seropozitif (Anti-HIV testi = ELISA testi pozitif ) kişiler olarak anılıyor. AIDS hastalığının belirtileri, kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre, 5-15 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkıyor. Zarar gören hücrelerse giderek azalıyor ve bu nedenle bağışıklık sistemi de çöküntüye uğruyor. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı Her yıl 1 Aralık, Dünya AIDS günü olarak kabul ediliyor ve pek çok yerde bu konuda seminerler düzenleniyor. AIDS’ten korunma yöntemlerine dikkat çekilen etkinliklerde uzmanlar bilinç düzeyinin arttırılması AIDS nedir? için pek çok çalışma Bulaşıcı bir hastalık olan AIDS’in mikrobu, HIV adı gerçekleştiriyor. MAKRO VİZYON 29 KASIM-ARALIK 2011 Dikkat edilmesi gerekenler… Genel olarak cinsel temasla bulaşan AIDS hastalığı, kan ile de bulaşan bir hastalık olarak son derece önemli. Tüm bulaşmaların yüzde 10-15’i kan yoluyla gerçekleşiyor. Bu nedenle kontrolsüz kan nakli, kullanılmış, dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, manikür ve pedikür gereçleri kan yoluyla bulaşmaya neden olabiliyor. hastalıklar beliriyor. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülüyor. Kişi eğer bu belirtileri kendinde tespit ediyorsa mutlaka bir an önce test yaptırmalı. n MAKRO KAPAK MODERN İNSANIN AZILI DÜŞMANI STRES! Son yıllarda pek çok insanın ağzından düşmeyen ortak bir kelime var; “stres”... 21. yüzyılın hastalığı olarak kabul edilen baş düşmanımız stres, birçok hastalığa da davetiye çıkarıyor. Psikolojik olarak insanı etkisi altına alan ve hayattan aldığımız keyfi giderek azaltan stres, iş yerinde, evde, trafikte, tatilde, ikili ilişkilerde ve özellikle de şehrin kasvetli yaşamı gibi pek çok ortamda açığa çıkıyor. Stressiz bir yaşam inşa etmek çok zor belki ama etkisine kapılmadan yaşamak bizim elimizde. Nasıl mı? İşte strese ilişkin dipnotlar... Plansız yaşamak, zaman içinde karmaşalara yol açıyor ve hayatınızı içinden çıkılmaz ve çok daha stresli bir duruma getirebiliyor. Pek çok konuda uzlaşamayan dünyanın, çağımızda ortak tek bir düşmanı var, o da stres. İyi hoş ama nedir bu stres? Madem bu kadar kötü ve herkesin düşmanı, neden hayatımızda? Böyle azılı bir düşmandan insanoğlu ne yaparak kurtulmalı? İşin komik yanı, ne onunla ne de onsuz yapılabileceği. Çünkü pek çok olumsuzluğun sebebi olarak gösterilen strese vücudumuzun az bir miktar da olsa ihtiyacı var. Aslında insana enerji veren stres, zamanla bir sorun haline gelirse hayatımızı olumsuz etkilemeye başlıyor. MAKRO VİZYON 30 KASIM-ARALIK 2011 Kısa vadede çevreye, uzun vadede topluma zararlı Stresin pek çok olumsuz etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. Aşırı stres, baş ağrısı, mide bulantısı ve çeşitli sağlık problemlerinin oluşmasında büyük bir rol oynuyor. Kalp ve damar hastalıkları, kanser gibi önemli hastalıkların kapısını da ne yazık ki stres açıyor. Hatta öyle ki, kan basıncını yükselten stres nedeniyle pek çok kişi felç kalabiliyor ya da kalp krizi geçirebiliyor. Kişilerde güven eksikliğine neden olan stres, kısa vadede çevreye, uzun vadede ise Stresle başa çıkmada doğru ve yanlışlar Günlük yaşamımızda stresi yenmek adına pek çok yöntem deniyoruz. Ancak denediğimiz bu yöntemlerin bazıları anlık olarak bizi rahatlasa da doğru değil. İşte stresten kurtulmak için yaptığımız yanlış davranışlardan bazıları: Alkol tüketmek, sorunlarımızı görmezden gelmek veya inkar etmek, bilinçsiz bir şekilde ilaç kullanmak, sigara içmek, kızgın ve kontrol dışı davranmak ve düzensiz beslenerek abur cubur tüketmek. Oysa stresten kurtulmanın daha doğru ve sağlıklı pek çok yolu var. Örneğin gün içinde 30 ila 40 dakika sürecek kısa uykularla vücudunuzun kaybettiği enerjiyi geri kazanabilirsiniz. Kendinizi ifade edebileceğiniz ve yaratıcılığınızı geliştirebileceğiniz bazı hobiler de stresten kurtulmanız için size MAKRO KAPAK topluma büyük zararlar verebiliyor. yardımcı olabilir. Gün içinde daha fazla eğlenebilmek için komedi filmleri izleyebilir ve daha fazla gülümseyebilirsiniz. Stresle başa çıkabilmenin en önemli yöntemi ise ‘zamanı yönetebilmek’tir. Yarışmadan yaşayın Modern çağın en büyük handikaplardan biri, zaman. Her insan günlük yaşamında zamanla yarışmak zorunda kalıyor. Bir yerden bir yere gitmek, işleri yetiştirmek, toplantıya yetişmek, randevuyu kaçırmamak, televizyondaki diziye yetişmek bile şehir insanı için önemli bir stres kaynağı. Üstelik bütün bunların arasında kişi kimlere ve nelere öncelik vereceği konusunda karmaşaya da düşebiliyor. İşte bu nedenle zamanı yönetebilmek için sorumluluk duygusundan uzaklaştırıyor gibi görünse de şunu unutmamakta fayda var; plansız yaşamak, zaman içinde karmaşalara yol açıyor ve hayatınızı içinden çıkılmaz ve çok daha stresli bir duruma getirebiliyor. Kendinizi zorlamayacak bir biçimde hayatınızda planlama yapabilirsiniz. Öncelikle yaşamınızda neleri başarmak istediğinizi belirleyin. Günlük yaşam içinde yaptıklarınızı, önemli, idare eder ve önemsiz diye kategorize edin. Sessiz geçen zaman dilimlerinde yorgunluğunuzu giderecek şekilde uyuyun ya da kitap okuyun. Yaşamınızda üstlendiğiniz veya size biçilen rolleri gözden geçirin ve bu rolleri belli kurallar içine almaya çalışın. Böylelikle hayatınızda bir denge D öncelikleri doğru belirlemek ve yarışmaktan vazgeçmek gerekiyor. Hayatınızı planlayın Plansız yaşamak elbette çok eğlenceli. İnsanı MAKRO VİZYON 31 KASIM-ARALIK 2011 Gün içinde 30 ila 40 dakikalık kısa bir uykuyla vücudunuzun kaybettiği enerjiyi geri kazanabilirsiniz. Kendinizi ifade edebileceğiniz hobiler de size stres konusunda yardım edebilir. MAKRO KAPAK Strese kapıldığınızı hissettiğiniz an, sizi rahatlatan şeyler düşünün. Rahatlama yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da faydalı olacaktır. kurmayı başarabilirsiniz. Hedeflerinizi uzun vadeli ve zor olmayacak şekilde belirmeye özen gösterin. Sabırlı olun. Hafta boyunca yaptıklarınızı yazıya dökün, elbette yetişemediğiniz işler olacaktır ancak bunlar yüzünden endişeye kapılmak yerine bir sonraki haftanın planlamasında önceliği bunlara verin. En önemlisi ise başarılarınızın tadını çıkarın. Böylece kendinizi motive edecek ve hayata karşı daha da pozitif bakmaya başlayacaksınız Strese kapıldığınızda... Sözünü ettiğimiz pek çok şey, genel olarak stresi önlemeye yönelik olarak yapılması gerekenler aslında. Ancak tüm bunları biliyor olsak bile çoğu zaman bu duruma hazırlıksız yakalanabiliyor ve stresin etekleri altına girebiliyoruz. İşte böyle durumlarda yapmamız gerekenler: Rahatlayın: Strese kapıldığınızı hissettiğiniz an sizi rahatlatan şeyler düşünün. Rahatlama yalnızca fiziksel değil, akli ve duygusal olarak da faydalı olacaktır. Sizin için en etkili rahatlama yöntemini öğrenmeyi unutmayın. Ritmik nefes alın: Doğru ve ritmik alınan nefes, hayatın pek çok evresinde ve pek çok sağlık sorunu D MAKRO VİZYON 32 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO KAPAK için son derece önemli. Bunların başında da elbette stres geliyor. Stres önleyici soluma, derin ve düzenli olur, nefesin alınışı ve verilişi aynı uzunlukta olmalıdır. Soluma, hücrelerimizin güçlü ve sağlıklı kalması için gerekli oksijeni almamızı sağlar; fiziksel, zihinsel ve duygusal enerjimizi de arttırır. Gerilimden uzaklaştığımız gibi her yerde ve her ortamda kolaylıkla uygulayabileceğimiz bir yöntemdir. Olumlu düşünün: Stresi en çok tetikleyenlerden biri de olumsuz düşüncedir. Olumsuz düşünmeye başladığımız her an strese de kapılırız. Bu nedenle böyle durumlarda olumsuz düşünceleri beyninizden bir an önce uzaklaştırmaya bakın. Hayal gücünüzü serbest bırakarak olumlu sonuçları düşünmeye özen gösterin. Kendinizi çok daha iyi hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. getirdiğiniz sorumluluklar, sayıca az olsa bile çok daha nitelikli olacaktır. Arkadaşlıklara dikkat! tercihlerimizin çevresinde dönüyor. Çok basit olduğunu düşünsek de bazı Başa çıkabileceğiniz kadarını üstlenin: 21. yüzyıl insanının en temel problemlerinden biri, pek çok sorumlulukla aynı anda baş etmeye çalışmak. Bu da ister istemez kişiyi strese sokuyor. İşte tam da bu nedenle, başarabileceğiniz, daha doğrusu kaldırabileceğiniz kadar sorumluluk üstlenin. Çünkü başarıyla yerine durumlarda “hayır” diyememek bizi daha fazla stres altına sokabiliyor. Gerektiğinde “hayır” diyebilmeyi bilmek gerekiyor. “Hayır” demeyi öğrenin: Çok basit olduğunu düşünsek de bazı durumlarda “hayır” diyememek bizi daha fazla stres altına sokabiliyor. Hayır diyebilmek, bize zarar vereceğini düşündüğümüz şeyleri yapmamak için oldukça önemli. Sizin için olmaması gereken her şeye vereceğiniz yanıt “hayır” olmalı. Kimseyi verdiğiniz “hayır” yanıtı nedeniyle kıracağınızı düşünmeyin. Unutmayın, hayat MAKRO VİZYON 34 KASIM-ARALIK 2011 Güvenebileceğiniz insanlarla kuracağınız dostluklar, stresten uzak kalmanıza ve duygusal açıdan tatmin olmanıza yardımcı olur. Bu nedenle arkadaşlarınızdan destek almaya özen gösterin. Her ne olursa olsun güven önemli bir duygudur. İnsanlara güvenmekten çekinmeyin. Stresle başa çıkmak için kilit sözcük ise şu; “Deneyin”. Her deneyim bir sonrakinde kapıları daha kolay açmanıza yardımcı olacaktır. Ne demiş Samuel Beckett? “Hep denedin, hep yenildin, olsun, yine dene, yine yenil. Daha iyi yenil!”n MAKRO YAȘAM Sosyal yaşamda, kalabalık kentlerde sık sık üzücü olaylarla ve hayati tehlikelerle karşılaşabiliyoruz. Böyle durumlarla karşılaştığımız zaman yapmamız gereken ilk şey, elbette hemen 112 Acil Yardım hattını arayarak sağlık görevlilerini olay yerine çağırmak. TOPLUMSAL SORUMLULUĞUMUZ “İLK YARDIM” Hayatta başımıza neler gelebileceğini bilemiyoruz. Bu nedenle de yalnızca başkaları için değil, kendimiz için de “ilk yardım” konusunda bilgili olmamız hayati önem taşıyor. Unutmayın ki, yapılabilecek doğru müdahalelerle sağlık görevlileri gelene kadar bir insanın hayatını kurtarabiliyorsunuz. İşte bu nedenle de “ilk yardım” toplumsal bir sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor. Ancak sağlık görevlileri olay yerine ulaşana kadar yapacağınız “ilk yardım” müdahalesiyle hayat kurtarabiliriz. Bilinçli bireyler olarak ilk yardımın temelleri hakkında bilgi edinmek hepimiz için toplumsal bir sorumluluk. Müdahaleden önce yaşanan olayın sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek için olay yerini değerlendirmek ve güvenli bir çerçeve oluşturmak gerekiyor. Daha sonra, ilk yardım gerektiren MAKRO VİZYON her durumda telefonla ulaşılması gereken numaraları aramalı ve acil tıbbi yardım çağrılmalıyız. Ardındansa olay yerinde hasta ve yaralılara yapılabilecek hızlı ve etkin ilkyardım yöntemlerini bilmek ve uygulayabilmek gerekiyor. 36 KASIM-ARALIK 2011 Öncelikli amaç hayati tehlikeyi azaltmak İlk yardımın öncelikli amacı, hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak, durumun daha da kötüye gitmesini önlemek ve iyileşmeyi kolaylaştırmaktır. Unutmayın, ilk yardımın amacı, kazazedeyi tedavi etmek değil, tedavi başlayana kadarki süreçte koşulları iyileştirmektir. İlk yardım gerektiren bir durumda yapılacak uygulamalar bakımından bazı öncelikler bulunuyor. Bu önceliklerin belirlenmesinde kazazedenin sağlığını tehlikeye sokan durumun ne olduğu büyük önem taşıyor. Örneğin nefes yolu tıkanıklığı olan ya da kalbi veya solunumu durmuş olan bir kişide ilk yardım yapacak kişi, öncelikle tıkanmış olan soluk yolunu açmaya çalışmalı. Hayati tehlikenin olmadığı durumlardaysa kişi, kazazedenin durumunun kötüleşmesini önlemeye çalışmalı. Önüne geçilemeyen bir kan kaybı durumu yaşanıyorsa, kanamayı durduracak bir müdahale yapılmalı. İlk yardımın doğru ve yanlışları İlk yardım konusunda doğru bilinen yanlışlar ne yazık ki çok fazla. Televizyonda izlediğimiz birçok yanlış, doğru olarak biliniyor. Oysa yanlış bilgiler, ilk yardım müdahalesi yapılan hastanın hayatını kaybetmesine yol açabilir. Pek çok kişi ilk yardım öğrenmek için çok ciddi bir eğitime ihtiyaç duyulduğunu sanıyor. Eğitim elbette önemli ancak bir hayat kurtarmak için 10 dakikalık bir eğitim bile faydalı... İlk yardım müdahalesi için hiçbir alet ya da malzemeye ihtiyacınız yok. Örneğin temiz bir mendille bile kanamayı durdurabilirsiniz. İlk yardım her zaman büyük ve hayati tehlike olan durumlar için gerekmeyebilir. Basit bir yanığa bile yapacağınız ilk müdahale, acıyı dindirmek ve mikrop kapmayı önlemek adına önemli. Hala yanık yaralarına tereyağı ve krem sürmeye kalkıyorsanız bundan hemen vazgeçmelisiniz. Yanığı soğuk suya tutmanız yapacağınız ilk müdahale olmalı. Öte yandan boğulma gibi durumlarda, genellikle vücuttaki suyu boşaltmakla zaman kaybedilir. Aslında kişi akciğerleri suyla dolduğu İlk yardım çantası İlk yardım çantası da her araç sahibinin bagajında bulunması gereken bir hayat kurtarıcı. Hatta evimizde bile bir ilk yardım çantası bulundurmamız büyük önem taşıyor. Peki ilk yardım çantasında olmazsa olmazlar neler? l Yapışkan rulo bant l Rulo sargı bezi l Kendinden ilaçlı küçük yara bandı l Yaraları örtmek ya da temizlemek için steril kare gaz bezi (10 cmx10 cm) l Burkulma ve incinmelerde kullanılmak üzere 5, 7 ve 10 cm’lik elastik bandaj l Üçgen bandaj; havlu, örtü ya da turnike olarak kullanılmak üzere. l Kaşıntı ve böcek sokmalarında kullanılmak üzere, sprey ya da losyon anestetikler l Alerjik reaksiyonlar için tablet ya da şurup antialerjik ilaçlar l İnce lastik eldivenler l Yaraları temizlemek için antiseptik solüsyonlar l Yaralara sürülmek üzere antibiyotikli kremler l Yanık ve yaralarda yapışmayan, yağlı tül bandaj l Mikroplu atıkları koymak için torba l Çengelli iğne (bandajları tutturmak için) l Makas l Kıymıkları çıkarmak için cımbız MAKRO VİZYON 37 KASIM-ARALIK 2011 beklenmeli. İlk yardım konusunda bilgili değilseniz unutmayın ki yapacağınız en büyük yardım, yardım etmeye kalkışmamak. Bilinçli bireyler olarak ilk yardımın temel ilkeleri hakkında bilgi edinmeli ve hatta mümkün olursa bu konuda eğitim almalısınız.n MAKRO YAȘAM için değil, boğazında kasılma olduğu için nefes alamaz. Bu nedenle de en kısa sürede kişiye suni teneffüs yapılması gerekir. Bir kaza anında hastayı bulunduğu yerden kaldırmaksa kesinlikle doğru değil. Hasta, ancak çok kısa mesafede uygun olan yere taşınmalı ve ambulansın gelmesi MAKRO SAĞLIK geldi. Her yıl başka biçimde karşımıza çıkan ve pek çok insanın hayatına mal olabilen farklı grip çeşitlerinden korunmak için hem bireysel hem de ulusal bazda pek çok önlem alınıyor. Ancak unutmamak gerekir ki, gribin sağlam bir bağışıklık sistemi karşısında şansı çok az. Bu sebeple asıl amaç, bağışıklık sistemini her daim sağlıklı tutmak olmalı. Gribi önemli hale getiren noktanın griple beraber gelişebilecek hastalıklar Grip, son yıllarda, sadece ülkemizde değil tüm dünyada en önemli kış sorunlarından biri haline olduğunu da göz önünde bulundurmalısınız. Zatürre, kronik bronşitin alevlenmesi, kulak iltihapları gibi diğer enfeksiyon hastalıkları, gribin ortaya çıkmasıyla beraber hayatınızı çok daha zor bir hale getirebilir. Mutlaka aşı yaptırın Grip aşısı her yıl, bir önceki yıl gribe neden olan virüsler göz önünde bulundurularak, bir sonraki yıl gribe neden olacak virüslere yönelik KIŞ HASTALIKLARINDAN KORUNUN! tahminlerle yeniden hazırlanıyor. Bu sebeple her yıl, grip mevsimi başlamadan bir süre önce grip aşısı yaptırmak çok önemli. Özellikle grip için risk grubunda olan kişilerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerekiyor. Çocuklar, 65 yaş ve üstü yaşlılar, önemli sağlık sorunları olanlar, sağlık çalışanları, gününün önemli bir kısmını kalabalık yerlerde geçirenler, risk grubu içinde sayılabilir. Grip aşısı yaptırmayı planlıyorsanız, aşının koruyucu etkisinin aşılamadan 10-15 gün sonra başladığını ve aşılanma için ideal zamanın grip mevsiminden kısa bir süre önce olduğunu unutmamalısınız.D Havaların soğumaya başlamasıyla beraber grip, soğuk algınlığı ve diğer kış hastalıklarından korunmak, çok önemli bir hal alıyor. Grip olup günlerce hayattan kopmak ve pek çok ağrıyla baş etmek herkes için zor. Ancak alacağınız küçük önlemlerle vücudunuzun kış şartlarına daha kolay uyum sağlamasını ve dirençli olmasını kolaylaştırabilirsiniz. MAKRO VİZYON 38 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO SAĞLIK Vitaminin önemi Vitaminleri, vücudumuz üretemediği için, dışarıdan alması gerekir. Bunun en doğal ve sağlıklı yolu elbette ki besinlerdir. Özellikle C vitamini ve A vitamini bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği için kış aylarında A ve C vitamini Virüs ve bakteriler en çok mukozaya yerleşir. Nemli tutulan ve dolaşımı rahat olan mukoza hastalıklara karşı daha dayanıklı olur. kaldıktan sonra daha kısa bir süre soğuk suyla duş alın. Duş aldıktan sonra bir süre dinlenmeyi de ihmal etmemelisiniz. Bitki çaylarının yardımı Suyla gelen sağlık içeren besinleri daha fazla tüketmeliyiz. A vitamini, süt, balık, yumurta, havuç, kayısı, ıspanak gibi besin maddelerinde bulunur. Enfeksiyonlara karşı vücudu koruyan A vitamini önemli bir antioksidandır. Başka bir antioksidan olan C vitamini ise, yeşil biber başta olmak üzere, turunçgiller, maydanoz, karnabahar ve kuşburnu gibi besinlerde bulunur. Vücudumuz herhangi bir besin almadan haftalarca fonksiyonlarını gerçekleştirebilir ancak su almadan sadece birkaç gün yaşayabiliriz. Hepimizin bildiği bu gerçek bile suyun hayati değerini gözler önüne seriyor. Besinlerin sindirimi, emilimi, vücut ısısının denetimi ve eklemlerin kayganlığının sağlanması gibi çok önemli fonksiyonları olan su olmazsa ayakta kalmamız imkansız. Sadece %2’lik bir su kaybı bile vücudumuzda çok ciddi sorunların meydana gelmesine sebep olabiliyor. Bu nedenle hastalıklardan korunmak için bol su tüketmek gerekiyor. Bağışıklık sistemi için su tüketiminin yanı sıra suya dokunmak da önemli. Arka arkaya yapılan sıcak ve soğuk duşlar oldukça yararlı. Uzun süre sıcak suyun altında Aldığımız kalori miktarının üçte ikisini meyve, sebze ve tahıl ürünleri gibi karbonhidratlardan almalıyız. MAKRO VİZYON 40 KASIM-ARALIK 2011 Vitaminler ve sudan bahsettikten sonra, bitki çaylarını atlamak olmaz. Çok eski çağlardan beri bitkilerin insan sağlığına faydaları biliniyor ve pek çok tedavide kullanılıyor. Çünkü bitki çayları hem vitamin hem de su kaynağı. Bazı bitkilerin içinde enfeksiyonlardan korumaya yardımcı güçlü özellikler bulunuyor. Bu bitkiler, bugün artık hepimizin aşina olduğu ve kış aylarında tükettiği bitki çaylarının içeriğini oluşturuyor. Ekinezya, ıhlamur, adaçayı ve yeşil çay en D MAKRO SAĞLIK önemli olanları. Bu bitkiler, savunma sistemimizde yer alan bağışıklık hücrelerinin aktive olmasını sağlıyor ve virüslerle savaşıyor. Ayrıca adaçayının iltihap giderici, ıhlamurun solunum yollarını yumuşatıcı etkisi de var. Soğukların başlamasıyla beraber tüketeceğiniz bitki çayları size gripten %100 korumayabilir ancak en azından daha hafif atlatmanıza yardımcı olur. Daha hareketli bir hayat Fiziksel aktivitenin vücudumuz için faydaları, saymakla bitmeyecek kadar çok. Bunlardan belki de en önemlisi hareketin mutluluk hormonlarını harekete geçirmesi ve böylece yorgunluk hissinin azalması. Yapılan araştırmalar da, düzenli fiziksel aktivitenin enfeksiyonlara bağlı rahatsızlıkları azalttığını gösteriyor. Açık havada her gün yapacağınız yarım saatlik bir yürüyüş, bisiklet turu ya da salon ve ev jimnastikleri, hem psikolojik olarak daha iyi hissetmenizi sağlayacak hem de vücudunuzu daha güvenli bir hale getirecek. Zatürre, kronik bronşit, kulak iltihapları gibi hastalıklar, gribin ortaya çıkmasıyla beraber hayatınızı çok daha zor bir hale getirebilir. Dengeli beslenme Her işin başı sağlık. Sağlıklı olmanın temel kuralı da dengeli beslenme. Metabolizmamızın çalışması ve sağlam olması için ihtiyaç duyduğu her şeyi besin maddeleri yoluyla alıyoruz. Eğer doğru beslenmezsek pek çok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz. 20. MAKRO VİZYON 42 KASIM-ARALIK 2011 yüzyılın son yarısı ve 21. yüzyılın bu ilk yıllarında dünyayı kasıp kavuran pek çok hastalığın temel nedeni, sağlıksız beslenme biçimlerinin hayatımıza girmiş olması. Üç ana besin grubu olarak tanımlanan yağ, karbonhidrat ve proteinler arasında doğru bir denge tutturmalıyız. Ayrıca yeterince mineral ve vitamin aldığımızdan da emin olmalıyız. n MAKRO SAĞLIK Tıptaki adıyla “diabetes mellitus”, gündelik dilde “şeker hastalığı” olarak bilinen diyabet, başta karbonhidrat (şeker) olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren çok ciddi bir hastalık. Kontrol altında tutulmadığı takdirde körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, felce, böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde tahribata yol açan diyabet, günümüzde genç-yaşlı pek çok kişinin korkulu rüyası. Yaşam boyu devam eden bu hastalığın tedavisinde, birçok hastalıkta olduğu gibi sağlıklı beslenme, ilaçlardan daha etkili rol oynuyor. Sağlıklı beslenmenin ilk adımını ise tabii ki bilinçli yiyecek seçimi oluşturuyor. olmadığının unutulmaması, gıdaları seçerken veya ürünler arasında tercih yaparken etiket bilgilerinin iyi okunması, içeriklerin iyi incelenmesi önem taşıyor. Alışverişte dikkat edilmesi gereken noktalar Günümüz koşullarında, hızlı yaşam tarzı ve zamansızlık sorunu, tek tip beslenmeye neden oluyor. Bu nedenle, diyetisyen Ayça Ilıca’nın söylediği gibi, “Diyabetli bir kişinin beslenmesinde çeşitlilik yapabilmesi için önce market alışverişi yaparken sepetinde fark yaratabilmesi gerekiyor.” Bununla birlikte light veya düşük kalorili olarak adlandırılan gıdaların her zaman diyabetik ürün Diyabetlinin beslenme profili Diyabette beslenme profilinin diyabetlinin yaş, boy, cinsiyet, günlük fiziksel aktivite, ilaç veya insülin kullanma şekli göz önüne alınarak, bir diyetisyen tarafından düzenlenmesi gerekiyor. Kişiye özel bu profil DİYABETLİNİN alışveriş sepeti MAKRO VİZYON 44 KASIM-ARALIK 2011 hazırlanırken, kişilerin gereksinimlerinin yanı sıra, yaşayış tarzları ve besin tüketim şekilleri de göz önünde tutulmalı. Hazırlanan profil, diyabetliye katı bir diyet içinde olduğu hissi vermemeli. Ancak bu beslenme profilinde porsiyon miktarları ve öğün saatleri önemli bir yer tutuyor. Bunun için de besin öğelerinin, besinler içerisindeki dağılımının, gıdaların içeriklerinin iyi bilinmesi ve market alışverişlerinde bunların iyi kullanılması gerekiyor. D MAKRO SAĞLIK Diyabet nedir? Peki, bir diyabetlinin alışveriş sepetinde olmazsa olmazları nedir? Karbonhidratlı besinler: Tahıllar Un ve undan yapılmış yiyecekler Kuru baklagiller Patates Proteinli besinler: Et Süt ve süt ürünleri Yumurta Posa içeriği yüksek olan besinler: Meyve ve sebzeler Tam taneli tahıllar Posalı yiyeceklerle tüketilmek için bolca su Neden posalı ürünler tüketilmelidir? • İnsülin ihtiyacını azaltır ve insülin hormonunun daha iyi çalışmasını sağlar. • Kan şekeri kontrolünü sağlar. • Bağırsak çalışmasını düzenler. • Tokluk hissi vererek kilo kaybı sağlar. MAKRO VİZYON 46 Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiğ i insulin hormonunun etkili bir şe kilde kullanılamaması durum unda gelişen ve ömür boyu süren bir ha stalık. Bu durumun sonucu olarak kişi, yediğ i besinlerden kana geçen şekeri yani, gluko zu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hipe rglisemi). Yediğimiz besinlerin, öz ellikle karbonhidrat içeren besinlerin, çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere gluko za dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarım ızın ve diğer dokuların kandan gluko zu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan “insülin” adı verilen bir hormon üretir. Besin lerle kana geçen glukoz, insülin hormon u aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır. Eğer glu koz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaciğerde, yağ dokusunda depolanır. Diy abeti olmayan bir bireyin kan şekeri düze yi, açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (ye meğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl ’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya tok lukta ölçülen kan şekeri düzeyinin, bu de ğerlerin üstünde olması, diyabetin varlığ ının göstergesidir.n KASIM-ARALIK 2011 MAKRO YAȘAM Kış mevsimini hiç düşünmeden bol bol yiyerek ve çok fazla hareket etmeden geçirenler; yaza yaklaşırken kara kara düşünüyor ve kışın aldığı kilolardan nasıl kurtulacağının derdine düşüyor. Ne dersiniz, buna bir son vermenin zamanı gelmedi mi? Haydi bu kışı 10 adımda, formda geçirin… adımda formda Kış aylarında günlük aktivitelerimiz yaza kıyasla elbette azalıyor, tükettiğimiz gıdalar değişiyor ve daha az su içiyoruz. Bunlar da kilo almamızda büyük rol oynuyor. Kış aylarını kilo almadan geçirmek ve yaza rahat bir şekilde girmek isteyenlerse, bakın neler yapıyor? 1. Pozitif olun Soğuk ve kapalı kış günlerinde elbette ruh halimizde de negatiflik söz konusu oluyor. Negatif bir ruh hali ise kişide yeme isteğini arttırıyor ve sürekli bir şeyler yemeye başlıyorsunuz. Kötü hava koşullarından olumsuz etkilenmemeye ve pozitif olmaya çalışarak kilo alımını engellemeye başlayabilirsiniz. 2. İyi bir kahvaltı… Metabolizmanızın daha iyi çalışmasını istiyorsanız güne kesinlikle kahvaltı yaparak başlamalısınız. Böylelikle hem vücut direncinizi korumuş olursunuz hem kilo kontrolünü sağlarsınız hem de metabolizma hızınızın yavaşlamasını engellersiniz.D MAKRO VİZYON 48 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO YAȘAM 3. Vitaminsiz kalmayın Kış aylarında yeterli miktarda A ve C vitaminlerinden almanız gerekiyor. Böylelikle bağışıklık sisteminizi güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli olabilirsiniz. Bu aylarda bolca bulunan turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, Brüksel lahanası, yeşil biber, karnabahar, mandalina, maydanoz, roka, tere ve mevsim meyvelerinin tüketilmesi ile bu vitaminleri sağlayabiliriz. 5. Ekmeğin esmeri makbul Gerek günlerin kısalması gerekse havaların soğuması, fiziksel aktivitelerin de azalmasına yol açıyor. Lifli besinlerin tüketiminin azalması, bağırsak hareketlerini bu aylarda azaltıyor. Bu nedenle kış mevsiminin vazgeçilmez yiyeceklerinden kuru baklagillerin, esmer ekmek, bulgur, kepekli makarna gibi kepekli gıdaların ve özellikle C vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık verilmelisiniz. 6. Su hayattır 4. Sıcak içeceklere dikkat Yazın sıcaklar nedeniyle bol bol tükettiğiniz suyu kışın terk etmeyin. Unutmayın ki su, vücudumuzdaki bütün metabolik reaksiyonların temel direği. Kışın su kaybımız daha az olduğu için susama hissimiz azalıyor, ancak yine de vücudunuzun suya ihtiyacı var. Kışın metabolizmanızı çalıştırmak istiyorsanız günde 8-10 bardak arasında su tüketmeniz gerekiyor. Aldığımız her bir kaloriyi yakmak için suya ihtiyaç var.D Soğuk günlerde ısınmak için başlıca kurtarıcılarımız elbette sıcak içecekler. Bunların başında da çay ve kahve geliyor. Ancak çayı ve kahveyi tüketirken kullandığınız şeker oranı size kilo olarak dönüyor, unutmayın! Bu nedenle şeker kullanmamaya özen göstermelisiniz. Siyah çay yerine bitki çaylarını ve metabolizmada olumlu etkileri oldukça fazla olan yeşil çay tüketimini arttırabilirsiniz. Ayrıca bitki çaylarınızı tatlandırmak için şeker yerine bal kullanabilirsiniz. MAKRO VİZYON 50 7. Az yağlı yemekler tercih edin Kış mevsiminde havalar soğudukça, vücudumuz ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek adına harcadığı enerjiyi düşürüyor. Bu nedenle vücuda alınan yağları yakmak da giderek zorlaşıyor. Azalan fiziksel aktiviteye paralel olarak yağ ve şeker tüketimini kısıtlamanız, kışı daha formda geçirmenize yardımcı oluyor. KASIM-ARALIK 2011 MAKRO YAȘAM 8. Öğün atlamayın, öğünde abartmayın Zayıf kalmanın çözümü yemek yememek değil. Kesinlikle öğün atlamayın, ancak öğünlerde yediğiniz oranı da abartmayın. Günü 3 ana ve 3 ara öğüne bölmek, gün içinde fazla acıkmayı engelliyor, bu da bir sonraki öğünde fazla kaçırmanızı engelliyor. Mide kapasitenizi düşürüyor ve metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını sağlıyor. Öğün atlamak, hem bir sonraki öğünde çok daha fazla acıkmanıza hem de fazla yediğiniz için mide hacminizin büyümesine sebep oluyor. 10. Her fırsatta hareket edin Evin içinde ya da dışında fark etmez, soğuğa aldırmadan mümkün olduğunca hareket edin. Kışın vücudumuz soğuğa direnç sağlayabilmek adına daha çok yağ depoluyor ve bu nedenle de kilo alıyoruz. Kilo almak istemeyenler her fırsatta hareket etmeli. Güneşli havaları fırsat bilip, sıkı giyinerek gün içinde kısa yürüyüşler yapmayı ihmal etmeyin. Evin içinde de televizyon karşısında uzun süreler oturmak yerine arada bir evi turlamanızda fayda var.n 9. Atıştırmalık yerine meyve Kış aylarında gecelerin uzun olması ve televizyon karşısında geçirilen zamanın artması, atıştırma alışkanlığını da beraberinde getiriyor. Film izlerken patlamış mısır, cips gibi yiyecekler tüketmek çok keyifli ancak bunlarla beraber aldığınız kilolar da keyfinizi kaçırıyor. Bu nedenle abur cubur tüketmek yerine meyve ve lifli gıdalara yönelmeye özen gösterin. MAKRO VİZYON 52 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GÜNCEL BİZLERİ YAŞAMA HAZIRLAYAN ÖĞRETMENLERiMiZ İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk andan itibaren çevresiyle iletişim kurmaya ve öğrenmeye başlar. Aile içi eğitimle başlayan bu süreç, daha sonra okulda devam eder ve bir öğretmenin yol göstermesiyle sistemli bir hale gelir. Okulun ve öğretmenin devreye girmesiyle insan yaşamında bambaşka bir dönem başlar. Bu bakımdan hepimiz için öğretmenlerimizin yeri ve önemi farklıdır. Onlara verdiğimiz üstün değeri göstermek için 24 Kasım Öğretmenler Günü bir vesile. Büyük-küçük hepimizin yaşamı için bu kadar önemli olan öğretmenlerimizi bu yıl da unutmayalım. En önemli ve feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretle olur. Atatürk Dünyanın her yerinde öğretmenler, toplumun en özverili ve en saygıdeğer öğeleridir. Atatürk Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi, eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile mümkün olur. Kalkınmanın ve bilim, teknoloji, kültür, sanat ve sosyo-ekonomik alanlarda gelişmenin yolu, eğitimden geçer. Bu bakımdan öğretmenlerin yol göstericiliği yadsınamaz. Çünkü öğretmenlerimiz eğitim ve öğretimin temel taşıdır. Bizleri yaşama hazırlayan öğretmenlerimiz, hepimizin hayatında birer bahar güneşi gibidir. Nasıl ki bahar güneşi kışın ayazında donmuş doğaya yeniden can verirse, öğretmenlerimiz de bize eğitimle can verir. Yurdun çeşitli yerlerinde, kar, kış, yağmur, soğuk demeden okuluna giden, İstiklâl MAKRO VİZYON Marşı’mızı öğrencilerine ezberleten ve çocuklarını hayata hazırlayan engel tanımaz kişilerdir, öğretmenlerimiz. Kaybolmaması gereken yarınlar uğruna, vatanının daha güzel günler görmesi için hava muhalefetini, çileli olanaksızlıkları tanımaz, umudunu nerede olursa olsun yitirmez. Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için 24 Kasım’ı fırsat bilmeli ve bu duygularla, onların ellerini öpmeliyiz. Okulu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek ya da bir telefon, kart veya mektupla hatırlarını sormak onlar için en büyük ve en değerli armağan olacaktır.n 54 KASIM-ARALIK 2011 Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. Atatürk MAKRO GÜZELLİK Makyaj önerileri Güzel makyaj yapmak, hoşumuza giden makyaj örneklerini aynen uygulamak değildir. Önemli olan, sizin yüz yapınıza uygun makyajı tercih etmenizdir. Makyaj altı Makyaja başlamadan önce ilk yapılması gereken cilt temizliğidir. Cilt tipinize uygun bir temizleyici ile arındırdığınız cildiniz daima kuru ve net olmalıdır. Sağlıklı görünümün yolu, allık için en uygun deneme bölümü çene çizginizdir. Bu bölgeye gün ışığında fondöten sürerek sizin için en uygun rengi seçebilirsiniz. Diğer uygulamalara geçmeden önce fondötenin cildinize iyice oturması için bir süre bekleyin. Fondötenle başlayalım! Pudranın etkileri Fondöten, makyajın temel kuralı olarak, tüm yüzü renklendirme işlemine hazırlar. Makyajın ilk ve atlanılmaması gereken aşamasıdır. Kullandığınız fondötenin yapısı ve rengi, cildinizin tipine ve rengine uygun olmalıdır. Cildinizi kusursuz gösterirken, doğal görünüm sağlayacak fondöten rengini bulmak Yüzünüzdeki parıldamayı azaltmak ve çok yağlı olan bölgeyi kapatmak için kullanılır. Cildinize mat bir görünüm verir. Fondötenden sonra fondöteni sabitlemek için pudra uygulamak isterseniz saydam renkleri tercih ederek, fırçayla özellikle yüzünüzün orta bölgesine önem verebilirsiniz. MAKRO VİZYON Allığın yüzünüze neşeli, sıcak ve mutlu bir görünüm vereceğini aklınızdan çıkarmayın. Allık ayrıca, cilde canlılık kazandırır. Göz ve dudaklar arasındaki renk dengesini sağladığı için seçtiğiniz allık renginin ruj renginizle uyumuna özen gösterin. Yapacağınız yanlış ton seçimleri komik görünmenize sebep olabilir. Yaptığınız göz makyajı, kahve yani toprak tonlarını içeriyorsa kullandığınız allık da bu tonlarda olmalı. Eğer esmer bir kadınsanız, kiremit tonda allık tercih etmelisiniz. Allık uygularken, zoraki bir 56 KASIM-ARALIK 2011 Yüzünüzdeki parıldamayı azaltmak ve çok yağlı olan bölgeyi kapatmak için pudra kullanabilirsiniz. Pudra cildinize mat bir görünüm verir. Göz makyajı Etkileyici bakışların sırrı, etkileyici bir göz makyajından geçer. Bunun için de göz makyajınızda püf noktalar son derece önemli bir yer teşkil ediyor. Rimelle derinleşen gözler formlarda satışa sunuluyor. Ama en kullanışlı olanları, kompakt pudra şeklinde olanları. Gözkapaklarına far sürmek için küçük ve ince bir fırça veya sünger bir aplikatör kullanabilirsiniz. Burunla gözün birleştiği yere far sürülmez. Bunun tek istisnası, gözlerin birbirine çok yakın olmasıdır. Farın göz rengini gölgelememesi için açık renk gözlere koyu renk, koyu renk gözlere ise açık renk far sürmek gerekir. Göz makyajı yapıldıktan sonra göze derinlik ve anlam vermek için rimel uygulayabilirsiniz. Kirpiklerinizi şekillendirirken rimeli tek seferde kökten uca doğru, tarayarak sürün. Uçlara tekrar tekrar sürmek, bazı ürünlerde kirpik uçlarında topaklanmaya sebep olabilir. Unutmayın ki rimelin amacı, gözlerinizi aydınlık göstermektir, kirpiklerinizi ağırlaştırmak değil. Dudak makyajı Gözlerin yanında dudaklar da makyajın vurgulanması ve ön plana çıkarılmasında önemlidir. Dudaklarınızın güzel görünmesini istiyorsanız her şeyden önce kurumuş ve çatlamış olmalarını engellemelisiniz. Bunun için yanınızda bir D Rengarenk göz farları Göze biçim ve derinlik veren göz farları, far seçiminize ve uygulama şeklinize göre gözleri daha iri ya da küçük gösterebilir. Farlar piyasada farklı Eyeliner ve göz kalemi kullanımı Göz kalemi ve eyeliner, gözlerinize anlam kazandırır. Gözlerinizi belirginleştirmek isterseniz, alt göz kapağınıza kirpikleriniz boyunca ince bir çizgiyi göz renginizden daha koyu renkteki bir kalemle çekebilirsiniz. Göz üzerine tek seferde çekilen eyeliner, yüze sert bir ifade verir. Bu ifadeyi istemiyorsanız düz bir fırça yardımıyla üzerinden geçmeniz gerekir. Eğer küçük gözlere sahipseniz göz kalemini kullanırken göz içine açık beyaz renkte bir kalem, dış kısmına siyah kalem kullanabilirsiniz. MAKRO VİZYON 57 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GÜZELLİK gülümseme ile yanaklarınızı ve elmacık kemiklerinizi ortaya çıkartıp o bölüme allığı uygulamalısınız. Bu gülümseme sırasındaki en şişkinyüksek yanak noktanızdan yanlara, elmacık kemiklerine ve kulağınıza doğru allığı dağıtarak sürmek, birçok yüz tipinde işe yarar. Allığı ayrıca çenenizin üstünde, burnunuzun yan taraflarında ve alnınızın iki yanında kullanabilirsiniz. Göz makyajı yaptıktan sonra gözünüze derinlik ve anlam vermek için rimel uygulayabilirsiniz. Kirpiklerinizi şekillendirirken rimeli tek seferde kökten uca doğru, tarayarak sürün. MAKRO GÜZELLİK çatlak kremi (lip stick) taşımanız ve gerektiğinde sürmeniz yeterli olacaktır. Makyaja başladığınızda dudaklarınız çatlak olmamalı çünkü çatlak dudaklarda, ruj tabaka gibi kalkar ve çok kötü görünür. Dudak makyajında kullanabileceğiniz başlıca malzemeler, dudak kalemi, ruj ve parlatıcıdır. Dudak kalemi rujun kalıcılığını arttırması bakımından önemli. Dudaklarınız için dudak kalemi kullanmak isterseniz, fondöteninizi sürerken dudaklarınıza da sürün, fazlalığı bir kâğıt mendille alın ve dudak çevresini kalemle çizdikten sonra ruju sürün. Ruj sürmeden önce kalem uygulamanız hem rujun taşmasını engeller hem de dolgun bir görünüme sahip olabilirsiniz. Rujunuzun rengi ile kalemin renginin birbirinden çok farklı renkler olmamasına özen gösterin. Dudaklarımıza renk vermesi için kullandığımız rujlar, çeşitli renklerde ve formlarda olabilir. Rujun uzun süre kalıcı olmasını istiyorsanız sürmeden önce dudağınızı kalemle hafifçe boyayın. Eğer bu tekniği kullanacaksanız, koyu bir dudak kalemi rujunuzun rengini koyu gösterir. Açık bir renk istiyorsanız açık renkli bir dudak kalemi kullanmalısınız. Rujun rengine gelince; modadan önce kendinize, yaptığınız makyaja ve gideceğiniz yere uygun olmasına dikkat edin. Gündüz, fazla iddialı renklerden kaçının, dudak renginizden biraz daha koyu ya da biraz daha açık, doğal renkleri tercih edin. Dudak parlatıcısı ise dudaklarınızın daha parlak görünmesini sağlar. Dudak parlatıcıları eğer tüm dudağa uygulanacaksa tek Gündüz fazla iddialı renklerden kaçının. Dudak renginizden biraz daha açık ya da biraz daha koyu, doğal renkleri tercih edin. MAKRO VİZYON 58 KASIM-ARALIK 2011 başına uygulanabilir. Eğer bir ruj ile beraber kullanılacaksa belli noktalara uygulanmalıdır. Bunun dışında eğer rengi olmayan bir parlatıcı kullanıyorsak bunu da tüm dudağa uygulayabiliriz. Sarışınlar için makyaj önerileri Sarışın olmak pek çok kadın için bir avantaj olarak görülür ancak sarışınlar için de, özellikle makyaj söz konusu olduğunda bazı dezavantajlar var. Bunlardan en önemlisi, sarışınların genellikle daha hassas bir cilde sahip olmaları ve makyajsız daha D MAKRO GÜZELLİK solgun görünmeleridir. Bu sebeple sarışınların özellikle makyaj malzemesi ve rengi seçerken daha dikkatli olmaları gerekir. Neredeyse tüm renkleri teninin kaldırabilmesi, sarışın olmanın avantajları arasındadır. Fakat çok açık renkler solgun görünüme neden olabilir. Bu yüzden orta tonlarda renkler kullanmak en avantajlısıdır. Tek bir hamleyle gözlerinizi vurgulamak istiyorsanız kahve veya bronz tonlarda bir eyeliner kullanabilirsiniz. Tabi ki rimel sürmeyi de unutmamalısınız. Yumuşak renklerde bir ruj seçimi sizin için en iyisi. Gece eğlencelerinde veya iş toplantılarında daha koyu renkleri, can alıcı kırmızı veya fuşya tonlarını da teninizle güzel bir uyum içinde kullanabilirsiniz. Günlük hayatınızda ise pastel tonlardan vazgeçmeyin. Kumrallar için makyaj önerileri Nüfusumuzun büyük oranı Nüfusumuzun büyük oranı kumrallardan oluşuyor. Bu nedenle kumrallar Türk tipi olarak tanımlanır. Kumralların en büyük avantajı, yüzlerinin ve saç renklerinin mükemmel uyumu. kumrallardan oluşuyor. Bu nedenle kumrallar, Türk tipi olarak da tanımlanır. Fakat saç ve ten rengi aşağı yukarı aynı olsa da göz, burun ve yüz şekli herkeste farklı. Yüzünüzün ve saç renginizin mükemmel uyumu, sizin en büyük avantajınız. Bu nedenle göz makyajınıza başladığınızda ilk olarak kirpik diplerinize kahverengi bir far uygulayın. Bunun yanında kahve, gold kahve, zeytin yeşili renklerini siyahla kombine edebilirsiniz. Dumanlı gözler (smokey eyes) sizin için uygundur. Böylelikle hem göz renginizi ön plana çıkarabilir hem de etkileyici bakışlara sahip olabilirsiniz. Ruj seçimi, açık kumrallar ve koyu kumrallar arasında farklı olmalıdır. Koyu kumrallar için kırmızı ve açık pembe renkler, açık kumrallar için ise pembenin her tonu ile uygulanabilecek bir ruj, etkileyici görünüm sağlayabilir. Dudaklarınızın ön planda olmasını istiyorsanız kavuniçi tam size uygun bir renk fakat hafif bir dudak makyajı istiyorsanız kızıl kahve tonlarını tercih edebilirsiniz. Kızıllar için makyaj önerileri Büyüleyici ve bir o kadar da gizemli saç renginizle oldukça iddialısınız fakat MAKRO VİZYON 60 KASIM-ARALIK 2011 bu yeterli değil; makyajınızla da bu iddianızı ortaya koymalısınız. Tabi ki bahsettiğimiz daha çarpıcı ve sert renkler değil. İddialı görünümünüzü doğal bir makyajla bütünleştirmelisiniz. Nasıl mı? Kızıl saçlar size yeterince renkli bir görünüm sağlar. Makyajınızla daha renkli olmanın bir anlamı yok. Doğal renkleri kullanmanız çok daha kaliteli bir görünüm sergilemenizi sağlar. Boz kahve, kestane, bej, kiremit, bal, altın sarısı ve kızıl kahve gibi doğal renkler kullanmak, sizin için etkileyici bir seçim olacaktır. Buğulu bir görünüm istiyorsanız siyah maskara ve eyeliner yerine kahve ya da kızıl kahve maskara tercih edebilirsiniz. Kahve, koyu yeşil, altın ve bronz renklerde far kullanmanız teninizle de uyumlu bir bütün sağlayacaktır.n MAKRO SAĞLIK Her geçen yıl artan cilt kanseri vakaları, benlerimizi daha yakından tanımamız gerektiğini bizlere gösteriyor. Özellikle yaz aylarında, güneşe daha fazla maruz kalan benlerinizdeki değişiklikleri gözlemleyip cilt kanserine karşı önlem almak elinizde. Risk grupları l Çok sayıda beni olanlar l Doğuştan büyük beni olan kişiler l Ailesinde cilt kanseri geçmişi olanlar l Güneş hassasiyeti olanlar l Yoğun güneş ışığına maruz kalanlar l Açık tenli kişiler BENLERİNİZİ TANIYOR MUSUNUZ? Ben nedir? Benler, vücudun her yerinde oluşabilen, genellikle kahverengi tonlarında oval ve yuvarlak oluşumlardır. Deriye rengini veren melanosit adı verilen hücrelerin bir araya gelmesiyle oluşan benlerin büyük bir kısmı, genetik olarak önceden belirlenmiştir. Doğuştan olan benler olduğu gibi, gençlik döneminde ortaya çıkan benler de vardır. Görünüm açısından doğuştan gelen ve sonradan oluşan benler birbiriyle benzerlik gösterir. Büyük çaplı benlerin her zaman kontrol altında tutulması gerekir çünkü bu benler kanser için çok daha risklidir. Eğer bir ben, şeklinde, Riskli benler renginde veya Vücudumuzda bulunan benler, hızlı bir şekilde renk, boyut ve şekil değiştirdiğinde ya da bende kanama, şişme, ağrı ve kaşıntı olduğunda o benin bir risk taşıdığını düşünmeli ve mutlaka uzman bir doktora görünmeliyiz. Eğer doktor benin şüpheli olduğunu düşünürse, cerrahi yöntemlerle ben çıkartılır ve tetkik edilir. Çıkarılan bu ben kişi için herhangi bir tehlike oluşturmaz. Aksine daha sonra doğabilecek çok büyük sorunların önceden önlemi alınmış olur. MAKRO VİZYON boyutunda hızlı bir değişikliğe uğruyorsa, kanıyorsa, kaşınıyorsa, ağrıyorsa kanser olma olasılığı nedeniyle sorun olabilir. 62 KASIM-ARALIK 2011 Kanser riskini azaltmak için… l Güneşten iyi korunmalıyız. l Var olan benlerimize sık sık bakmalı ve herhangi bir değişim olup olmadığını kontrol etmeliyiz. l Güneşten korunmalıyız. Kısa sürede yüksek güneş maruziyetinden kaçınmalı ve güneş yanıkları oluşmasını kesinlikle engellemeliyiz. l Saçlı deri, ağız içi ve tırnak yatağı gibi benin nadir görüldüğü yerlerde çıkan benlerimizle ilgili derhal bir uzmana başvurmalıyız.n MAKRO KONUK almak, sonra buraya gelip oyunculuk yapmaktı. Ağabeyim Sinema Televizyon Bölümü mezunu. Reklamlardan sonra son finallerime hazırlanırken kendimi dizi setinde buldum. Ö Z G E Ö Z P İ R İ N Ç C İ Hayal kurmaktan hayatımın hiçbir alanında vazgeçmedim Oyunculuk serüveni nasıl başladı? Biraz klişe olacak ama, ben hep oyuncu olmak istiyordum. Annem İngilizce öğretmeni, babam Filoloji mezunu. Benim hep daha ciddi işler yapmamı, güvenebilecekleri, gözleri arkada kalmayacak bir meslek sahibi olmamı istediler. Sabancı Üniversitesi’nde Yönetim Bilimleri okumaya başladım. Son senemde Erberk Ajans’a kaydoldum. Oyunculuk serüvenim reklamlarla başladı diyebilirim. Benim amacım üniversiteyi bitirdikten sonra New York’ta, ağabeyimin yanında eğitim Yeni televizyon döneminin açılmasıyla beraber pek çok yeni dizi ve karakter de hayatımıza girdi. Bu projeler arasında belki de en iddialı olanlarından biri “Al Yazmalım”. Diziyle ilgili şimdilik alınan tepkiler olumlu. Hikayenin yıllardan beri içimize işleyen gerçekliği ve samimiyetini yepyeni yüzlerle vermek çok zor olsa da altından kalkılmış gibi görünüyor. Biz de bu dönemin “Asiye”si Özge Özpirinçci’yi sayfalarımıza konuk ediyoruz. Son yılların en önemli ekran yüzlerinden biri olan Özpirinçci, 2007 yılından beri ekranlarda olan bir isim. Rol aldığı reklam filmleri ve dizilerle dikkat çeken oyuncu sinema filmlerinde de rol aldı. Veda ve Anadolu Kartalları… MAKRO VİZYON 64 KASIM-ARALIK 2011 Oyuncu olduktan sonra ailenizin tepkisi ne oldu? Annem reklamlar döneminden beri beni destekledi. Babam ilk başta bunun bir hobi olduğunu düşündü. Keyif için yaptığımı veya bir heves olduğunu sandı. Baktı ki ben bu konuda ciddiyim ve kendime yatırım yapmak istiyorum, bana destek olmaya başladı. Ağabeyinizle aynı meslekten olmanızın avantajları oluyor mu? Oyunculuğunuzu beğeniyor mu? Ailem de ağabeyim de beni hep teşvik ediyordu. İlkokuldayken onun kısa filmlerinde oynuyordum. Bir defa kurban rolündeydim, saçıma ketçap sürmüştü, bitlenmiştim. Ben ağabeyimin deneğiydim. Bana makyajlar yapıyordu. Biz ciddi ciddi film çekiyorduk; yapımcımız babamdı, senarist de ağabeyim. Evde küçük bir set kurmuştuk. D MAKRO KONUK Oyunculuğa dair en büyük hayaliniz nedir? Türkiye ile sınırlı kalmak istemiyorum. Yurtdışındaki havayı solumak isterim. Başka bir kültürle, başka şartlar altında çalışmayı istiyorum. Bu bir Hollywood filmi de Bollywood filmi de olabilir. Hayatta her şeyi olmak istersiniz ama olamazsınız. Ama bir rolü canlandırarak bunu yapabilirsiniz. En çok da tiyatroda yer almak istiyorum. Bu alanda kendimi geliştirebileceğim eğitimi almak istiyorum. Kendinizi nasıl bir role daha yakın görüyorsunuz? Sanırım komediye daha yakınım. Bir insanı ağlatmak kolay, güldürmek zor. Sinemada ise saman altından su yürüten, aklı kötü çalışan bir karakteri canlandırmak isterdim. ‘Al Yazmalım’ projesinde sizi etkileyen ne oldu? ‘Asiye’ karakteri önceden oynadığım karakterlere benzemiyor. Gelen diğer projelerle kıyasladığımda; beni en çok heyecanlandıran iş ‘Al Yazmalım’ oldu. Daha önce Türkan Şoray ve Kadir İnanır gibi iki usta oyuncunun canlandırdığı karakterleri yeniden hayata geçirmenin zor yanları var mı? Zor değil ama insana çok fazla sorumluluk yüklüyor. Hele ki bu isim Türkan Şoray gibi Türk sinemasının fenomen bir oyuncusuysa… Bu beni hem heyecanlandırıyor, hem de çok çalışmama vesile oluyor. Hayal kurmaktan hayatımın hiçbir alanında vazgeçmedim ama sadece hayal kurmanın yeterli olmadığını bildiğim için de çok çalıştım ve çalışmaya devam edeceğim. “Anadolu Kartalları” hakkında… Türk Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yıldönümünde, başrollerini Engin Altan Düzyatan, Çağatay Ulusoy, Özge Özpirinçci, Hande Subaşı, Alpay Atalan, Alper Saldıran, Ekin Türkmen ve İsmail Filiz’in paylaştığı “Anadolu Kartalları” filmi 28 Ekim 2011 tarihinde vizyona girdi. Türk Sineması’nın değerli ve deneyimli yönetmenlerinden Ömer Vargı’nın çektiği Anadolu Kartalları filminin genç kuşak oyunculardan oluşan kadrosuna, İlhan Şeşen, Şevket Çoruh, Ediz Hun, Ayşe Tunaboylu, Filiz Taçbaş ve Tuncay Beyazıt gibi deneyimli oyuncular da eşlik ediyor. Çekimleri 8 haftalık yoğun bir çalışmayla Konya, İzmir, Eskişehir, Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirilen Anadolu Kartalları filmi, beş genç teğmenin savaş uçağı pilotu olmaya hazırlanırken yaşadıklarını anlatıyor. Onur, Ayşe, Mustafa, Tunç ve Fatih’in dostlukları, rekabetleri, acıları ve azimleri onları hedeflerine adım adım yaklaştırırken; Uluslararası Anadolu Kartalları Tatbikatı bu beş arkadaşın yaşamlarında çok farklı bir deneyim olacaktır. Son günlerin en çok tercih edilen oyuncularından birisiniz. Kısa sürede böyle bir yükseliş bekliyor muydunuz? Hayır beklemiyordum. Benim için önemli olan; istediğim rolleri, beraber çalışmaktan keyif aldığım oyuncularla, projesinin arkasında duran yapımcılarla hayata geçirmek. Hayallerim vardı kafamda, ama hiçbir zaman hiçbirine tutulmadım. Kendime güveniyordum ve şansımın da yaver gitmesiyle güzel projelerde yer aldım. Ben oyunculuk kariyerinin zaten çok başındayım. MAKRO VİZYON 66 KASIM-ARALIK 2011 Çocukluğunuzda izlediğiniz filmlerden, sizi büyüleyen figürler var mı? Abim sinema delisi olduğu için evde 450 tane VHS kaset var. Yabancı filmlerle büyüdüm. Leon’dan çok etkilenmiştim. Natali Portman’ı gördüm, “Bu olacağım!” dedim. Abim bana Matilda derdi o zamanlar. Kendinizi iyi hissetmek için neler yaparsınız? Kulağıma müziğimi takar, sahilde yürüyüşe çıkarım. Yalnız kalmayı bir tek o zaman seviyorum. Sahilde yürürken etrafıma bakıyorum, insanları, köpekleri izliyorum. Hele bir de hava güzelse, şortum ve tişörtümle yürüyor ve terliyorsam en mutlu insan ben oluyorum. Çok Polyanna gibi geliyor kulağa ama gerçekten böyle hissediyorum. Spora gitmek de aynı hissi veriyor.n MAKRO SAĞLIK Sık görülen fakat tanı konulması genellikle uzun süren bir hastalık olan guatrın oluşturduğu şikayetler, genellikle birçok hastalıkla karıştırılıyor. Aslında tiroid bezinin büyümesi olan guatrın tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor. Özellikle ani kilo alıp veren kişilerin guatr konusunda çok daha dikkatli olması gerekiyor. Guatr nedir? Boynun ön bölgesinde, nefes borusunun hemen önünde bulunan bir iç salgı bezi olan troid bezi, yaşamamız için gerekli kimyasal ve fiziksel olayları düzenlemekle görevli bir bez. Bu görevlerini yapmak için iyot depolayan tiroid bezinin iltihaplanması ya da aşırı büyümesi sonucu işlevlerini tam olarak yapamaması neticesinde, guatr adı verilen hastalık ortaya çıkıyor. Guatr, tiroid bezinin iltihaplanma ve kanser dışındaki aşırı büyümesine verilen isim ve guatr hastalıklarını 3 gruba ayırmak mümkün: 1. Tiroid bezinin az hormon salgıladığı MAKRO VİZYON durumlar (hipotiroidi hastalığı). 2. Tiroid bezinin fazla hormon salgıladığı durumlar (zehirli guatr). 3. Hormon dengesizliği olmayan guatr hastaları. Guatrın nedenleri İyot eksikliği (toprakta ve besinlerde) ve guatr yapıcı bazı yiyeceklerin (kara lahana gibi) fazla tüketilmesi, guatrın D Her guatr tedavisinin ameliyat gerektirmemesinin yanında, iyileşmesi mümkün olan bir guatr giderek geciktirilirse ya da ilaç tedavisine cevap alınamazsa cerrahi müdahale gerekebiliyor. 68 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO SAĞLIK nedenleri arasında başı çekiyor. Ayrıca tiroid bezinin iltihaplanması, nodüller, tümör ve kanserler de guatra neden olabiliyor. Bu nedenlere genetiksel yatkınlık da eklenebiliyor. Tiroid bezi iyot elementini kullanarak hormon üretiyor. Bu elementin eksik olduğu durumlarda guatr daha çok görülüyor. Guatr tedavisi Guatrın tedavisinde 3 farklı çeşidi için farklı tedavi yolları izlenir. Hormon yetersizliği olan guatr hastalarına bu hormon ilaç şeklinde verilir. Hormon fazlalığı olan hastalara ise hormon yapımını engelleyecek ilaçlar verilir. Hormon seviyesi normale inince ameliyat veya radyoaktif iyot ile nihaî tedavi yapılır. Hormon dengesizliği olmadığı ama tiroid bezinde nodüllerin olduğu durumda da genellikle ameliyat gerekir. Guatrda en iyi tedavi sonucunu almak, erken teşhisle mümkün oluyor. Geç kalınması durumunda hastalık ilerliyor ve tedavi çok daha zor bir hal alıyor. Her guatr tedavisinin ameliyat gerektirmemesinin yanında, iyileşmesi mümkün olan bir guatr giderek geciktirilirse ya da ilaç tedavisine cevap alınamazsa cerrahi müdahale gerekebiliyor. Bir guatr hastasını ameliyat etmek için dört sebep karşımıza çıkıyor: l Boynunda büyümüş guatrın oluşturduğu estetik problem l Büyümüş guatrın ya da nodüllerin yemek borusunu ve soluk Guatrın belirtileri Guatrın belirtilerinin diğer pek çok has talıkla karıştırıldığını daha önce söylemiştik. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz: 1. Kalp atımlarının çok yüksek veya çok düşük olması (60 altı veya 100 üstü) 2. Boyunda sıkışma ve gerilme hissi 3. Terleme ve saç dökülmesi 4. Aniden aşırı kilo alıp verme 5. Ciltte dökülme, kuruma veya mat bir görünüm 6. Ani sinir atakları veya gün içinde uyu klama 7. Bacaklarda şişlik 8. Soğuğa veya sıcağa karşı tahammülsüz lük 9. Kabızlık, ishal veya karında ağrı ata kları 10. Unutkanlık ya da depresyon hissi Eğer bu sorunlardan en az 4 tanesiyle kar şı karşıyaysanız bu konuda mutlaka bir uzm ana başvurun ve şikayetlerini dile getirin. borusunu sıkıştırmalarından kaynaklanan şikâyetler l Büyümüş guatrın hormon dengesizliği yapması l Guatrda kanser tespit edilmesi veya kanser şüphesi tekrarlayıp tekrarlamayacağı geliyor. Ancak maalesef guatr tekrar eden bir hastalıktır. Hormon eksikliği ilaçlarla giderildikten sonra hastalık tekrar edebilir. Bazen nodüller ilaçlarla geriledikten sonra tekrar büyüyebilir. Bu durumda hasta tekrar tedaviye alınır. Ameliyat edildikten sonra Guatr tekrar edebilen bir hastalıktır Guatr ameliyatı olacak kişilerin en çok merak ettiği konuların başında, tabi ki, hastalığın MAKRO VİZYON 70 KASIM-ARALIK 2011 da guatr tekrar edebilir. Özellikle çok sayıda nodülü olan guatr hastalığında geride bırakılan tiroid dokusunda da nodül kalmışsa zamanla bu nodüller büyüyüp guatrın tekrar etmesine yol açabilir. Bu sebeple ilk başta ameliyatı, hastalığa uygun planlamak gerekiyor.n MAKRO YAȘAM Ne kadar çevrecisiniz? Dünyamız giderek kirleniyor! Kirlenmeyi azaltmak ve yaşadığımız dünyayı korumak için herkesin biraz gayret göstermesi şart. Günlük hayatta dikkat edilecek birkaç ayrıntı, yaşadığımız gezegenle ilgili bireysel sorumluluklarımızı az da olsa yerine getirmemizi sağlayabilir. Geri dönüşüm kutuları olduğu kadar doğa tarafından yok edilmesi de zor olan bir maddedir. Bunun için alışverişlerde plastik poşet yerine çoğu firmanın da kullanmaya başladığı doğada kolay çözünebilen poşetleri tercih etmelisiniz. Ya da kendiniz için bir alışveriş çantası ya da file hazırlayabilir ve her zaman yanınızda taşıyabilirsiniz. Bu şekilde evinizde ve alışverişinizde plastik yerine geri dönüşümlü malzemeler ya da uzun vadeli çözümler kullanarak çevreye verilen zararı azaltabilirsiniz. Ofiste ya da evinizde kağıt, cam ve metal atıkları ayrı ayrı biriktirerek ilgili firmalara teslim edebilir veya belediyelerin bu kapsamdaki atıkları topladıkları kutuları kullanabilirsiniz. Pil, cam ve plastikler için de aynı şey geçerli. Onları çöpe, sokağa veya denize atmak yerine atık toplama kutularına atarak doğaya iyilik yapabilirsiniz. Plastik yerine doğal kullanım Plastiği hayatımızdan çıkarmak doğaya yapacağımız en büyük yardımlardan biridir. Çünkü plastik dayanıklı MAKRO VİZYON Hesaplı enerji tüketimi Enerji tasarruflu bir ampul, standart ampullere oranla ortalama yüzde 80 daha D 72 KASIM-ARALIK 2011 Plastiği hayatımızdan çıkarmak doğaya yapacağımız en büyük yardımlardan biridir. MAKRO YAȘAM fazla tasarruf sağladığı ve yaklaşık altı kat daha uzun süre dayandığı için evinizde veya ofisinizde enerji tasarruflu ampulleri kullanmanızda yarar var. Elektronik aletlerin bekleme modundayken bile elektrik tükettiğini unutmayın. Bu nedenle onları kullanmadığınız zamanlarda güç kaynaklarından kapatarak gereksiz elektrik tüketimini engelleyebilirsiniz. Ayrıca beyaz eşya satın alırken enerji performansı A veya A+ olan ürünleri tercih etmeniz, daha az enerji ve su tüketmenizi sağlayacaktır. Çamaşırlarınızı yıkarken çevrede kolayca çözünebilen deterjanları tercih etmelisiniz. 40 derece yerine 30 derece ile yıkamak arasında, çamaşırlarınız için fazla bir fark olmayabilir. Ancak yaptığınız bu enerji tasarrufu ile doğa ve yeşili korumaya büyük katkı sağlayabilirsiniz. Ayrıca elektrik faturalarınız azalır ve giysilerinizin rengi çabuk solmaz. Ekolojik ürün kullanımı Temizlik malzemelerinizi ekolojik ürünlerden seçebilirsiniz. Böylece doğaya ve yeşile daha az zarar vermiş olursunuz. Aynı şekilde kozmetik alışverişinde organik serilere yer vermeniz, hem kendi sağlığınız hem de doğa dengesi için faydalı olacaktır. Enerji tasarruflu bir ampul, standart ampullere oranla ortalama yüzde 80 daha fazla tasarruf sağladığı ve yaklaşık altı kat daha uzun süre dayandığı için evinizde veya ofisinizde enerji tasarruflu ampulleri kullanmanızda yarar var. Elektronik ürün seçimi Dizüstü bilgisayarlar, masaüstü PC veya Mac’lere kıyasla yüzde 90 daha az enerji tüketir. Bilgisayar alırken bu ayrıntıya dikkat edebilirsiniz. Ayrıca cep telefonu ve bilgisayar kaynaklı elektronik atıklar, büyüyen bir çevre problemine neden oluyor. Bu sebeple “modası geçti” gibi pazarlama MAKRO VİZYON 74 KASIM-ARALIK 2011 kampanyalarına aldanmamalı ve elektronik aletlerinizi mümkün olduğu kadar uzun süre kullanmalısınız. Yeşil bilinç Daha güzel bir dünya için bireysel olarak yapılabilecek pek çok şey var. Bunun yanında ülkemizde bulunan sivil toplum örgütleriyle irtibat kurarak çevreyi koruma konusunda daha çok aydınlanabilir ve gönüllü olarak hizmet de edebilirsiniz.n MAKRO GIDA KÜLTÜRÜ Beslenme düzeninde vücudunuz için gerekli gıdaları tüketmek büyük önem taşıyor. Özellikle bağırsak ve kiloyla ilgili problemler yaşayanların lifli besinlere daha çok yönelmesi şart. Unutmayın, tahıl, meyve, sebze gibi besinlerde bulunan lifler vücudunuzu süpürerek temizliyor. Kalbinizin dostu Besinsel lif, vücudun sindiremediği kompleks karbonhidratlar olarak biliniyor. Suda eriyen ve erimeyen olarak iki türlüsü olan liflerin suda eriyenleri, bağırsakları düzenli olarak çalıştırarak ilk başta kabızlık sorununu ortadan kaldırıyor. Bağırsakları harekete geçirdikleri için de ‘vücudun süpürgesi’ olarak tanımlanıyorlar. Et, balık ve süt gibi gıdalarda lif yok ancak tahıl, meyve, sebze, yani toprakta yetişen gıdaların her biri lifli. Peki, lif neden bu kadar önemli? İşte cevapları… Yeterli miktarda besinsel lif tüketimi yaparsanız kalbinizi de korumuş olursunuz. Yapılan araştırmalar, günde 12 ila 33 gram lifin, kan basıncını düşürebileceğini, kan-kolesterol seviyelerini daha iyi hale getireceğini gösteriyor. Diyete eklenen her 10 gram lif, kalp hastalığından ölme riskini yüzde 27 azaltıyor. Vücut harekete geçiyor Besinsel liflerin tüketimi arttıkça bağırsakların da çalışma hızı artıyor. Tam tahıllı ekmek veya esmer pirinç gibi tam tahıllı yiyeceklerle çözülemeyen lifler tüketebilirsiniz. Bazı Lifli besinler vücudunuzu süpürüyor MAKRO VİZYON 76 KASIM-ARALIK 2011 yiyecekler doğal laksatif olan maddeler içeriyor. Bunlar arasında lahana, ravent, bal, incir, erik, ahududu, çilek ve pişirilmiş elma bulunuyor. Şeker hastaları dikkat! Besinsel lif tüketimiyle diyabeti de kontrol altına almayı sağlayabilirsiniz. Vücut tarafından emilmeyen bir D MAKRO GIDA KÜLTÜRÜ karbonhidrat olan besinsel lif açısından zengin bir diyet daha az kan şekerine dönüşen total karbonhidrat anlamına da geliyor. Ayrıca yüksek lifli yiyecekler daha yavaş sindirildikleri için yemek sonrası kan şekeri daha yavaş yükseliyor. Kötü kolesterole veda… Lifli besinler kötü kolesterolü de düşürücü biz özelliğe sahip. Bu lifler, vücuttan geçerken suyu emiyor ve kötü kolesterolün vücuttan atılmasına yardımcı oluyor. Yüksek miktarda çözülebilir lif içeren besinler arasında elma, arpa, yulaf, fasulye ve diğer baklagiller, sebze ve meyveler yer alıyor. Zayıf kalmak için lifli yiyin Nasıl daha fazla lif alırız? Besinsel lifler kilo almaya karşı da koruyucular. İnsan vücudu liften hiçbir enerji veya kalori almıyor. Bu nedenle lif açısından zengin besinler yediğimiz zaman doyuyoruz ve üstelik kalori almıyoruz. Lifli yiyecekler yenirken daha çok çiğnendiklerinden metabolizmaya da yardımcı oluyoruz. Kalori bakımından bir örnek verecek olursak, bir kase brokolide (lif açısından zengin) 25 kalori varken, bir kase pilavda (lif oranı düşük) 200 kalori bulunuyor. Daha fazla lif almak için öncelikle beslenmemizde temel bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Örneğin beyaz ekmek yerine kepekli ekmek, pirinç yerine bulgur tüketimi yaparak vücudumuza aldığımız lif oranını arttırabiliriz. Kabuğuyla tüketilebilen meyveleri soymadan yemek, çiğ sebze ve meyve Besinsel lifler, kilo almaya karşı koruyucudur. İnsan vücudu liften hiçbir enerji veya kalori almıyor. Bu nedenle, lifli besinler yediğimiz zaman kolayca doyuyoruz. MAKRO VİZYON 78 KASIM-ARALIK 2011 tüketimini arttırmak da yine lif alımını arttırabilir. Haftada 2-3 gün kurubaklagillerden kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek ve yeşil mercimek yiyebilirsiniz. Öte yandan lifli gıdalar ülser, gastrit gibi mide rahatsızlığı olanlara önerilmiyor. Çünkü bu tür hastalarda midedeki hasar artabiliyor. Ne kadar life ihtiyacımız var? Yediğimiz her 1000 kalori için yaklaşık 14 gram besinsel lif öneriliyor. Bu, çoğu yetişkin kadın için 25 gram, erkekler için ise 38 gram anlamına geliyor. Çoğu sebze, meyve ve tahılda porsiyon başına 2-3 gram besinsel lif var. Pişirilmiş kuru fasulye ve baklagillerde ise kap başına 10 ila 15 gram besinsel lif bulunuyor.n MAKRO SAĞLIK İlköğretimden başlayarak öğrendiğimiz ilk bilgilerden biri vücudumuzun %60’ının sudan oluştuğu. Bu bilgimizi beynimizin %90’ı, kalbimizin de %73’ünün su olduğu bilgisiyle detaylandırırsak suyun bünyemiz için ne kadar büyük bir önem taşıdığını daha net anlayabiliriz. Gün içerisinde bol miktarda su kaybı yaşıyoruz. Bu kaybın giderilmesi ve vücudumuzun fonksiyonlarını düzenli bir şekilde yerine getirebilmesi için günde 8 bardak su içmemiz gerekiyor. Fakat her şeyde olduğu gibi su tüketiminde de orantısızlık MAKRO VİZYON zararlıdır. Böbreklerin su atma kapasitesinin üzerinde su alındığında, atılamayan su, kanda birikerek, kan hücrelerinde değişikliklere neden olarak, kan-sodyum düzeyinde düşmeye neden olur. Tıptaki tanımıyla ‘hiponatremi’ye bağlı olarak gelişen beyin ödemi, 80 KASIM-ARALIK 2011 bulantı, kusma, halsizlik, bilinç değişiklikleri, koma ve hatta ölüme neden olabilir. Bununla birlikte böbreklerin belirli bir oranda su atma kapasitesi olduğundan özellikle böbrek yetmezliği çeken hastalar, aşırı su tüketmekten kaçınmalıdır. D MAKRO SAĞLIK l Cildin daha düzgün, daha yumuşak, daha parlak ve daha esnek olmasını sağlar. l Tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinlerin sindirilmesinde görev alır. l Su, emziren kadınlarda, süt üretimini arttırır. l Bağışıklık sistemini düzenleyerek zinde ve dinç kalmaya yardımcı olur. l Kilo alımını azaltır. Su tüketimi azaldıkça, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başladığından kilo alımı gerçekleşir. İkamesi olmayan besin, su Vücut fonksiyonlarında suyun rolü l Hücrelere besin ve oksijen taşır, atıkları uzaklaştırır. l Böbreklerin zehirli maddelerden temizlenmesine yardımcı olur. l Kan ve lenf sisteminin büyük bir kısmını oluşturur. l Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde rol alarak sıcak havalarda vücudu serin tutar ve soğuk havalarda vücut izolasyonunu sağlar. l Kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına yardımcı olur. Hayatımızda bu denli önemli olan suyun alternatifi yoktur. İçeceklerin hiçbiri suyun yerine geçemez. Su, kalori içermez. Buna karşılık kafeinli içeceklerin fazla tüketilmesi çarpıntıya neden olur ve bu içeceklerin beraberinde fazla şeker ve krema Su, böbreklerin zehirli maddelerden temizlenmesine yardımcı olur ve vücut sıcaklığının düzenlenmesinde rol alarak vücut izolasyonunu sağlar. MAKRO VİZYON 82 KASIM-ARALIK 2011 tüketilmesi de gereksiz kalori alınmasına yani kilo artışlarına sebep olabilir. Ayrıca kafeinin idrar söktürücü özelliği de olduğundan fazla tüketildiğinde önce sıvı alımı artmış olur, ancak daha sonra idrarla sıvı kaybı artar. Asitli içecek tüketimi ise mideye rahatsızlık vermesinin yanında, su ihtiyacını gideremediği gibi su kaybına da neden olur; alınan asidin etkisini azaltmak için vücut çok fazla su harcamak zorunda kalır. Su içmeyi hatırlatıcı tavsiyeler Öncelikli olarak su içmeyi günlük rutinlerin arasına almak, unutmamak açısından oldukça yararlıdır. Sabah kalktığınızda yemek öncesi ve sonrasında, evden çıkarken, çalışıyorsanız işyerinize gittiğinizde ve iş yerinizden ayrılırken su içmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Ayrıca monitör üstü, araba camı ve cüzdan gibi gözünüze çarpacak alanlara koyacağınız minik notlar yardımıyla su içmeyi hatırlayabilirsiniz. Su içmenizi teşvik etmesi açısından şık bir sürahi ve bardak da edinebilirsiniz.n MAKRO ÇOCUĞUM İyi bir arkadaş değil, duyarlı bir ebeveyn olun! Pek çoğumuz çocuğumuzla arkadaş olduğumuz için övünürüz. Hatta neredeyse arkadaşlarıyla yaptığı pek çok şeyi bizimle de yapabildiği için koltuklarımız kabarır. Ancak bu durum sandığınız gibi faydalı değil; arkadaş olacağım derken onu annebabasından ediyor olabilirsiniz. Sonuçları çok daha travmatik olabilir. İşte tam da bu yüzden, uzmanların bu konu hakkındaki tavsiyelerini bilmenizde yarar var. Elbette herkes çocuğuyla iyi anlaşmak, onun bütün dertlerinden haberdar olmak, birlikte herkesten çok daha iyi vakit geçirmek ister. Bu nedenle de belli konularda fazlaca taviz verir. Ancak dikkatli olmakta fayda var; çocuğunuzla iyi arkadaş olmaya çalışırken otoriteniz her an elden gidebilir. Pek çok uzmana göre, çocuğunuzla arkadaş olmak yerine, ona iyi bir anne baba olmanız çok daha faydalı. Çünkü “Ben çocuğumun arkadaşıyım” yaklaşımı, onu doğru davranışlara yöneltecek olan aile içi otoriteyi yerle bir edebiliyor, bu da çocuğunuzun gelecekteki yaşamını ve günlük yaşamındaki davranışlarını olumsuz yönde etkiliyor. Üstelik nadiren de olsa durum, ilişkilerde rol değişikliğine kadar uzanabiliyor. Anne-baba yukarıda olmalı İngiltere’de MAKRO VİZYON 84 KASIM-ARALIK 2011 Bunları dikkate alın... l Çocuğunuza sürekli nasihat vermekten kaçının. Onu nasihatlerinizden çok davranışlarınızla etkilemeye çalışın. l Yüksek sesle konuşmak ya da bağırmak yerine, yumuşak tonlarda ama kesin ve net cümleler, onlar için her zaman daha bağlayıcı olur. l Asla kendinizle kıyaslamayın ve mutlaka ona bir yanılma payı bırakın. l Onu dinleyin, sorduğu soruları önemseyin ve asla yalan söylemeyin. Her konuda gerçekleri anlatın. l Yapabileceklerinin üstündeki durumlarda onu zorlamaktan kaçının, aksine başarabileceği işler konusunda dayatmacı değil ama bilgilendirici olun. yandan da olumsuz alışkanlıklar edinmesini, sorumluluklarını unutmasını istemiyoruz. Bu noktada önemli olan, dengeyi iyi kurabilmek... İyi bir arkadaş yerine, duyarlı ve anlayışlı bir ebeveyn olur, ebeveynlikten arkadaşlığa geçen o ince çizgiyi korumayı başarırsanız sorun ortadan kalkabilir. Kafalar karışık... Baskı kurmayın, ilgilenin İşte tam da bu noktada, anne-babaların kafası hepten karışıyor. Bir yandan elbette çocuğumuz özgür ve özgüven sahibi bir birey olsun istiyoruz, bir Otoritenizi korumak adına çocuğunuzun üzerinde baskı kurmanıza gerek yok. Onunla ilgilendiğinizi göstermeniz, kendini gösterebileceği özgür MAKRO VİZYON l Yalan söylediğini sezdiğiniz zaman, üstüne gitmeyin; yalnızca yalan olduğunu anladığınızı hissettirin. Böylelikle daha fazla yalan söylemesini engellemiş olursunuz. l Ona karşı haksızlık ettiğiniz durumlar olursa, bunu ona açıkça söylemekten çekinmeyin. Bu sizi onun gözünde düşürmez, aksine daha güvenilir bir ebeveyn kılar. l Unutmayın ki hiçbirimiz bu dünyaya ‘örnek çocuk’ olmaya gelmedik... Ondan da bunu beklemeyin. alanlar oluşturmanız, onun gelişimi açısından çok daha faydalı. Üstelik böylelikle bağlarınız giderek sağlamlaşacak ve çocuğunuzun size güven duyduğunu fark edeceksiniz. Ancak baskıcı 85 KASIM-ARALIK 2011 yaklaşımlarla onu bunaltırsanız ne ebeveyn ne de arkadaş olarak onun tarafından dikkate alınmayacağınızı sakın unutmayın.n MAKRO ÇOCUĞUM ebeveynler üzerinde yapılan bir araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar bu konudaki gerçekleri gözler önüne seriyor. Araştırma sonuçlarına göre, günümüzde çocukluk 11 yaşında sona eriyor. Bu yaştan sonra çocukların çoğu, yetişkinler gibi davranmaya başlıyor. Çevrelerinden çok çabuk etkilenen ve ergenlik dönemine giren çocuklar, bazı özgürlükleri daha çabuk elde etmek için ailelerine baskı yapıyor, bu da ne yazık ki erken cinsellik, alkol, sigara ve uyuşturucu gibi bağımlılıklarla sonuçlanıyor. Anne-babaçocuk ilişkisinde eşit ilişki diye bir şey olmadığını savunan uzmanlar, anne ve babanın daima yukarıda olması gerektiğinin önemle altını çiziyor. MAKRO PSİKOLOJİ Halk dilinde takıntı ya da saplantı olarak bildiğimiz ancak pek çok türü ve farklı şiddet oranları olan Obsesif Kompulsif Bozukluk pek de hafife alınacak bir psikolojik rahatsızlık değil. Etkileri zamanla artabilen ve giderek yaşam kalitenizin de düşmesine neden olan bu hastalığı basit ölçümlerle saptayabilirsiniz. Tedavi gerektiren bir tanı içinse acilen bir uzman doktora başvurmanız gerekiyor. İnsanlık kadar eski Son birkaç yıldır daha çok gündemde olsa da, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) aslında insanlık tarihi kadar eski. Örneğin, ilkel toplumlardaki büyüsel törenler obsesif ritüellere örnek olarak gösteriliyor. Esas olarak OKB, bilinçaltında baskılanmış yasak dürtüler ve bunlarla bağlantılı olan suçluluk duygusuyla ilgili. OKB’si olan insanlarda sıklıkla kaydedilen kişilik özellikleriyse şöyle: Aşırı titizlik, mükemmeliyetçilik, aşırı düzenlilik, cimrilik ve kararsızlık. Nörobiyolojik olduğu kadar ortaya çıkmasında kişinin yetişme koşulları ve çevresi de son derece etkili olabiliyor. Örneğin baskıcı ve fazla Dikkat! Obsesif Kompulsif Bozukluk çıkabilir! Gördüğünüz her plakayı bir kelime olarak tamamlıyor, tabağınızdaki pirinç tanelerinin toplamda kaç tane olduğunu hesaplamaya çalışıyor, çizgilere basmadan yürüyor, ters gördüğünüz tüm ayakkabı ve terlikleri düzeltiyorsanız, dikkat; Obsesif Kompulsif Bozukluk çıkabilir! OKB’yi tetikleyen ana etken, her yerde olumsuz yüzünü sakınmadan gösteren stres... Hastaların kendilerini takıntıları konusunda eğitmeleri, hastalığın tedavisi açısından atılabilecek en olumlu adımlardan biri. Ancak bulguları kendiniz de fark ediyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız. disiplinli aileler bu hastalığı tetikleyici olabilir. OKB’de en önemli ayrıntı ise kişinin takıntılarının farkında olması... Zihninizden atamadığınız düşüncelere dikkat... Obsesyon uzmanlarca, kişilerin isteği dışında akıllarına gelen ve tedirgin olmalarına neden olan düşünceler ve dürtüler olarak tanımlanıyor. Kişi bunları, mantıksız olduklarını bile bile zihninden uzaklaştıramıyor. İlk belirtileri küçük yaşlarda ortaya çıkabilen OKB’nin ortalama başlangıç yaşı 20. Ergenliğin sonlarına doğru ya da erişkinlik döneminde kişiyi etkisi altına almaya başlayan MAKRO VİZYON OKB’nin türleri Pek çok farklı şekilde kendini belli eden OKB’nin en çok görülenleri şunlar: Kirlenme: Kişi dokunduğu ve oturduğu yerden ya da giydiği giysiden kendisine zarar verecek, kirletecek bir şey bulaşmış olabileceği obsesyonuna kapılır. El sıkışınca, paraya dokununca, kapıyı tutunca 86 KASIM-ARALIK 2011 temas ettiği nesne ya da canlıdan kendisine mikrop, idrar ya da dışkı gibi vücut atıklarının bulaşabileceği şeklinde obsesyonları vardır. Bulaşık ya da çamaşır makinesindeki kirlilerin iyi yıkanmamış olabileceğini düşünür. Kontrol: “Ütüyü fişten çektim mi?, Tüpü kapadım mı?, Anahtarımı yanıma aldım mı?” soruları tipik birer obsesyon belirtisi. Kontrol etme obsesyonu olan kişi, emin olamadığı eylemi tekrar tekrar kontrol etmek ister. Kontrol edemezse giderek yoğunlaşan bir kaygıya kapılır. Simetri: Kişi, belirli ortam, nesne ya da durumların simetrik bir şekilde olması gerektiğini düşünür. Örneğin, masanın üzerindeki eşyalar düzende durmazsa işe başlayamaz. Dini obsesyonlar: Dindar bir kişinin ibadet sırasında aklına günah olduğunu düşündüğü şeylerin gelmesi şeklinde görülür. Bu nedenle ibadet saatlerce sürebilir. Saldırganlık: Genellikle kendisine, çok yakınlarına ya da başkalarına zarar verecek bir eylemde bulunabileceği şeklinde ortaya çıkar. Çocuğunu, eşini, anne-babasını yaralayabileceği, öldürebileceği düşüncesini taşır. Hatta kişi bu düşüncelerini eyleme geçireceğini düşünerek evdeki zararlı tüm nesneleri ortadan kaldırır.n MAKRO PSİKOLOJİ Kıskançlığın kıskacında mısınız? Sokolof “Kıskançlık, insanın en az bilinen duygusu ve üzerinde en az konuşulan davranışıdır, bir muammadır” diyor. Descartes’e göre ise kıskançlık, “Sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir dürtü.” Kim ne derse desin, her insanın kıskanç bir yönü var. Önemli olan, son derece insani olan bu duyguyu dizginleyebilmek... İyi, kötü, yaşlı, genç… Her insanda, dozu değişse bile, kıskançlık duygusu var. Yalnızca bu duygu kendini farklı şekillerde gösteriyor. Kimi kişiler kontrol altına aldığı kıskançlığı dışarı çıkarmazken kimileri de kıskançlık yüzünden kontrolden çıkabiliyor. Bu da hem kendilerine, hem başkalarına hem de sosyal yaşamda ikili ilişkilerine zarar vermelerine neden oluyor. Sebep çoğu zaman yitirmekten korkmak Psikolojide, kıskançlık, yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da bir ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu sanısıyla yaşanan karmaşık bir ruhsal durum olarak tanımlanıyor. Kıskançlıkla birlikte çoğu zaman öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular da yaşanıyor. Bu duygulara değersizlik ve özgüvensizlik ile ilgili düşünceler eşlik ediyor. Kişi birini ya da başka birinin sahip olduklarını kıskanabiliyor. Bir kadın güzel bir başka kadını, yoksul biri varlıklı bir insanı kıskanabiliyor. Ancak bu duygu dizginlenmezse sonuçları her iki taraf için de son derece zararlı olabiliyor. Kıskançlık yaşayan kişilerin özellikle başarmak zorunda oldukları konulardan ilki, ilişkiyi korumak ve sürdürmek. Bu noktada yapıcı yaklaşım ise zorlayıcı olmadan ve kendi haklarından özveride bulunmadan daha fazla şey paylaşmaya çalışmak. Fakat kıskançlık yaşayan birçok kişi, ilişkiyi korumak ve geliştirmek için yapıcı çaba harcamak yerine gizli gizli öç alarak, küserek, ilişkiyi keserek ya da tehdit ederek, zor kullanarak ve kaba kuvvete başvurarak amacına ulaşmaya çalışıyor. Özgüven eksiliği... Kıskançlık genel olarak kendine güvenmeyen kişilerde daha çok açığa çıkıyor. Kendini beğenmeyen ya da başarılı bulmayan kişiler, kendileriyle barışmayı ya da daha çok çalışmayı deneyebilirler. Böylelikle D MAKRO VİZYON 88 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO PSİKOLOJİ kıskanma duygusundan giderek uzaklaşırlar. Kıskançlık yaşayan kişiler, yaşandığını düşündükleri rekabette yarışı kaybedeceklerini düşünerek kendilerini değersiz, önemsenmeyen, sayılmayan ve sevilmeyen bir insan gibi hissederler. Kendisini yetersiz ve değersiz gören kişilerin daha kıskanç oldukları da gözlemler arasında. Kıskançlığın ilacı, sosyalleşme Uzmanlar, insanı etkisi altına alan kıskançlık duygusuna karşı en etkili ilacın sosyalleşme olduğunu söylüyor. Aşırıya kaçmadan, film ve dizi izleyerek imrenme duygunuzu bastırmayı başarabilirsiniz. Ancak yine de bu duyguyu bastırmanın en doğru yolu hobiler edinmek ve sosyal aktivitelerde daha fazla yer almak. Haset en ağırı... “Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset eder.” Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere kıskançlığın da belli dereceleri var. Haset ise bu duyguların en ağırı. Bu duyguya kapılan kişi, yerinde olmak istediği kişinin sahip olduklarını kaybetmesi için elinden geleni yapabilir. Hedef, o kişinin mutsuz olmasını sağlamaktır. Bu nedenle de genellikle dedikodu ve iftira gibi silahları tercih eder. Eğer siz de çoğu zaman bu tip duygulara kapılıyorsanız ve bu duygular yaşamınızı doğrudan etkiler hale geldiyse, mutlaka bir terapiste başvurun. Uzmanlar, insanı Kıskançlık kovulabilir etkisi altına alan kıskançlık duygusuna Dört ana duygumuz olduğunu, bunların korku, üzüntü, öfke ve sevinç olduğunu vurgulayan uzmanlar, kıskançlığı bu duyguların arasında saymıyor ve kovulabileceğini savunuyor. Hayatımızı olumsuz şekilde etkileyen kıskançlık MAKRO VİZYON karşı en etkili ilacın sosyalleşme olduğunu söylüyor. Hobiler edinmek ve sosyal aktivitelerde daha fazla yer almak, önemli. 90 KASIM-ARALIK 2011 duygusunu yenmek için ilk olarak onu tanımlamak ve ardından bu duygudan kurtulmak için harekete geçmek gerekiyor. Kıskanmamak için öncelikle kendinize “ben şu anda ne hissediyorum” sorusunu sorun. Yanıtınız “endişeliyim”, “heyecanlıyım” gibi yanıtlar olmamalı. Asıl duygunuza bakmanızda fayda var. Kıskandığınızı kendinize doğrudan itiraf etmekse en doğru yöntem. Böylelikle bu duygu karşısında “ne yapmanız gerektiğini” daha sağlıklı düşünebilir ve kıskançlığın sizi esir almasına izin vermezsiniz. Duygunuzu kontrol altına alarak yaşamınızı daha olumlu ve daha sosyal bir konuma getirebilirsiniz. Göreceksiniz ki zaman içinde kendinize de daha çok güveneceksiniz.n MAKRO SAĞLIK durum sizde bir sorun olduğunu göstermiyor. Yapılan araştırmalara göre her 100 çiftten 80’i bir senelik denemenin ardından, her 100 çiftten 10’u ise ikinci senenin sonunda bebek sahibi olmayı başarıyor. Artık zamanı geldiğini düşünüyorsunuz ve bebeğinizi kollarınıza almaya hazırsınız… Ancak bir türlü gebe kalamıyorsunuz… Sakın paniğe kapılmayın, belki de sizin için doğru olan zaman, vücudunuz için doğru değildir. İşte soru-cevaplarla gebeliğe hazırlık başlıyor! Hamilelik ihtimali nasıl yükseltilir? Anneliğe giden yolda Gebe kalmak kimi kadınlar için son derece kolay gerçekleşebiliyorken, bazı kadınlar ise uzun süre uğraş verebiliyor. Öyle ki ilk bebeğine kolaylıkla hamile kalan bir kadın, ikinci ya da üçüncü bebeği için planladığı tarihten ancak aylar sonra hamile kalabiliyor. İstediğiniz tarihte hamile kalmadıysanız hemen paniğe kapılmayın, bu MAKRO VİZYON 92 KASIM-ARALIK 2011 Hamile kalma olasılığınızı arttırmak istiyorsanız yapmanız gereken ilk şey, yumurtlama döneminizi çok iyi hesaplamak. Bebeğinizi bir an önce kollarınıza almak istiyorsanız yumurtlama dönemlerinizi de takip etmenizde fayda var. Yumurtlama döneminde yaşanan hormonal değişimler, kadınların vücut ısılarını arttırır. Yumurtlama gerçekleştikten sonra vücut ısıları önce biraz düşer, ardından progesteron hormonu salgısı ile beraber yeniden yükselir. Böylece kadınların gebe kalma ihtimali artar ya da azalır. Gebe kalmak istediğiniz andan itibaren vücut sıcaklığınızı düzenli biçimde ölçün ve bu ölçümleri mutlaka not alın. Yaptığınız bu ölçümlerle doğurganlığınızın arttığı günleri belirleyebilirsiniz.D MAKRO SAĞLIK Hamile kalmak istediğiniz andan itibaren, stresten kesinlikle uzak durmalısınız. Vücut ısınızı belirlemek için en doğru zaman uyandığınız saatler. Dereceyi dil altına yerleştirerek yapacağınız ölçüm, size doğru sonucu gösterecektir. Hamile kalmakta kilo ne kadar etkili? Sağlık açısından her konuda oldukça etkili olan kilomuz, hamilelik konusunda da büyük bir rol oynuyor. Eğer kilo sorununuz yoksa hem daha kolay gebe kalırsınız hem de tüm süreci çok daha rahat geçirirsiniz. Stres bu süreci etkiler mi? Modern çağın en etkili hastalığı stres... Hayatın her alanında bizi etkisi altına alan stresten, hamile kalmak istediğiniz an En uygun zaman ne zaman? itibariyle kesinlikle uzak durmalısınız. Öte yandan hamilelik düşünen kadınların öncesinde folik asit alması, içki ve sigara gibi kötü alışkanlıklardansa kesinlikle uzak durması gerekiyor. Çünkü bu tip bağımlılıklar, kadınlarda doğurganlığı azaltıyor. Adetleri düzenli olan bir kadında gebelik için en uygun zaman, adetinin ilk gününden itibaren 11 ila 17’nci günler arası. Yapılan araştırmalar bu günlerde hamilelik oranlarının çok yüksek olduğunu gösteriyor... Planlı hamilelik mi, yoksa sürpriz mi? Bir kadın ve elbette bebeği için en sağlıklı olanı planlı bir hamilelik… Doğum kontrol hapını bırakır bırakmaz hamile kalan kişilerin bebeklerinde kromozom anomalisi (kromozomda meydana gelen yapısal ve sayısal değişiklikler) olma ihtimali yüksek olduğu için hap kullanımını bıraktıktan en az 3 ay sonra hamile kalınmalıdır. Hazırlıklar ne zaman başlamalı? Her şeyden önce fiziksel ve ruhsal açıdan anneliğe MAKRO VİZYON 94 KASIM-ARALIK 2011 hazır olmanız gerekiyor. Bu nedenle hazırlık aslında bu aşamada başlıyor. İlk olarak bu duruma hazır olduğunuzdan emin olun ve hazırlıklara en az 3 ay öncesinden başlayın. Anne adayı üç ay öncesinden genel bir check-up’tan geçip, smear testi ve jinekolojik muayene yaptırmalı. Türk kadınlarının büyük kısmında anemi (kansızlık) olduğu için anemi araştırması büyük önem taşıyor. Enfeksiyon hastalıkları açısından da anne adayı muhakkak taranmalı. Hepatit B, C, HIV ve kızamıkçık virüsleri gebelikte yaşanan en büyük sorunlar arasında yer alıyor. Eğer annenin kızamıkçık açısından bağışıklığı yoksa mutlaka aşı olmalı. Bu da hamile kalmadan en az 6 ay önce gerçekleşmeli. Çünkü hamilelikte geçirilen bazı hastalıklar bebekte ağır sakatlıklara yol açabiliyor.n MAKRO GEZİ Güneydoğu Anadolu İki nehrin arasında, medeniyetlerin türküsü Fırat ve Dicle’nin aktıkça çoğalttığı, çoğalarak aktığı, biriktire biriktire bugünlere taşıdığı topraklar… Yüzyılların öyküsü, insanlarının yüzünde çizgi çizgi… Bereketin, uygarlığın, inancın, varlığın, yokluğun, arayışın ve yaşayışın tarihi yolculuğuna tanık olduğumuz bu yer, bu gök, başka yerde yok… İlk kent bu topraklarda kuruldu, ilk kanun burada hükmedildi, bilim burada ışığa çıktı. En uygar toplumlar bu topraklarda filizlendi, insanoğlu varoluşunu burada sorguya tuttu… İlk kez buraya yazdı adını… Fırat ve Dicle arasında insan oldu, hayat buldu, son buldu. En güzel gün doğumunu Nemrut’un zirvesinde izleyebiliyorsak, Harran Ovası’nın renkleriyle gözlerimiz kamaşıyorsa, Şanlıurfa “Peygamberler Şehri” olarak anılıyorsa, Mardin’de taş dile geliyorsa boşa değil. Bugün iki nehrin arasında medeniyetlerin türküsü söyleniyor hala... “Peygamberler Şehri” Sümer, Babil ve Asur uygarlıklarından izler taşıyan Güneydoğu Anadolu denilince akla ilk gelen şehir Şanlıurfa oluyor. Tarihi 9 bin yıl öncesine dayanan kent, Hz. İbrahim’in doğduğu, Hz. Eyüb’ün yaşadığı, Hz. İsa’nın kutsadığı topraklar olarak “Peygamberler Şehri” olarak anılıyor. İçerisinde binlerce yıllık uzun bir hikaye barındıran Şanlıurfa’dan, Balıklı Gölü (Halil-ül Rahman Gölü), Balıklı Göl, Şanlıurfa MAKRO VİZYON 96 KASIM-ARALIK 2011 Dicle Nehri Kıyısı Harran Harran Ovası’nı, dünyanın ilk kütüphanesinin kurulduğu toprakları görmeden ve bir Sıra Gecesi’ne katılmadan dönmeyin. Harran’ı gezerken 4 bin yıl öncesini soluyacak, bolluk ve bereketi hissedeceksiniz. Hz. Adem ile Hz. Havva’nın Cennet’ten kovulduktan sonra dünya üzerinde ilk ayak bastıkları topraklar olarak biliniyor Harran. Şanlıurfa’daki uğrak noktalardan bir diğeri de elbette Balıklı Göl. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan, inanç turizmi açısından önem taşıyan Balıklı Göl’ün hikayesi ise şöyle: Hz. İbrahim, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı Tarihi 9 bin yıl öncesine dayanan Şanlıurfa, “Peygamberler Şehri” olarak biliniyor. Mardin MAKRO VİZYON 97 KASIM-ARALIK 2011 görmelisiniz. Tabi Şanlıurfa’ya gitmişken bir akşamınızı da Sıra Gecesi’ne ayırmayı ihmal etmeyin. Taşın insanoğluna seslenişi; Mardin Bir şehir düşünün ki, ezan sesleriyle çanlar birbirine karışıyor. Bir şehir düşünün ki, darlığı nedeniyle çocuklar sokaklarda değil evlerin teraslarında oyun oynuyor. Bir şehir düşünün ki Türk, Arap, Kürt, Ermeni, Süryani, Müslüman çocukları yıldızlara karışıyor çatılarda. Güneşin bıraktığı kızıl izleri görmek için bile binlerce kilometre yolu geride bırakabileceğiniz ve o mesafeyi hiç geri dönmek istemeyeceğiniz nadir kentlerden biri, Mardin. Tarihin bize en büyük armağanlarından biri belki de... Yürüdüğünüz dar sokaklarda M.Ö. 8.000 yılına kadar uzanan yaşamdan izler var. Sokakların darlığı nedeniyle çift yönlü trafiğe D MAKRO GEZİ fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü Urfa Kalesi’nin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya, odunlar ise balığa dönüşür. Hz. İbrahim bir gül bahçesinin içerisine sağ olarak düşer; düştüğü yer Halil-ür Rahman Gölü’dür. Göldeki balıklar kutsal kabul edilir. Bizans döneminden kalan Siverek Kalesi ile Şuayıp şehrine giden yol üzerinde bulunan Asurlulardan kalma Sumatar şehri antik uygarlıkların birer örneğidir. Kentte saf kan Arap atları yetiştiren hara da görülmesi gereken yerler arasında. Bunların yanı sıra Şanlıurfa’da, Hz. İbrahim Cami, 2. Kılıçarslan Türbesi, şehir surları, Kızlar Sarayı, Yücelen Mağaraları, Akele Kilisesi ve Mağaraları ile yalnızca Birecik’te yaşayan, dünyada nesli tükenmek üzere olan Kelaynak kuşlarını mutlaka MAKRO GEZİ üzerinden. Bir Ortodoks kilisesiyle bir Katolik kilisesinin bitişik duvarlarda sırt sırta yükseldiğini görebileceğiniz tek dünya kenti olan Mardin, yalnızca şehir merkeziyle değil, ilçeleri ve tarihi eserleriyle de tam anlamıyla bir cazibe noktası. Öyle ki, Venedik’ten sonra dünya üzerinde tümüyle sit alanı olarak kabul edilmiş ikinci kent. Şehre ilk kez gittiyseniz Deyrulzafaran Manastırı başta olmak üzere, Kasımiye Medresesi’ni, Mor Gabriel Manastırı’nı, Midyat’ı ve Dara’yı mutlaka gezmelisiniz. Mardin Mardin, yalnızca şehir merkeziyle değil, ilçeleri ve tarihi eserleriyle de tam bir cazibe noktası. Öyle ki, Venedik’ten sonra, tümüyle sit alanı olarak kabul edilmiş ikinci kent. kapalı şehirde yürüyerek yapılan bir yolculuk, 15-20 dakika alırken, şehri arabayla dolaşmak saatler sürebiliyor. Fırat ve Dicle’nin arasında kalan ve verimli topraklar nedeniyle pek çok savaşa sahne olan Mardin, Mezopotamya’da taştan bir beşik gibi. Subariler, Sümerler, Akadlar, Babiller, Mitaniler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlıların ruhu gelip geçiyor, topraklarının Hasankeyf Dicle’yi bekliyor Batman iline bağlı olan Hasankeyf, -hem bir ilçe hem de içinde aynı isimle bir antik kent- 21. yüzyıla ayak diriyor. Ilısu Barajı’yla Dicle sularına gizlenmesi muhtemel bu kentin tarihi yok; yani o kadar eski bir yerleşim ki kurulduğu tarih bilinemiyor. Kent, Dicle Nehri’ne uzanan bir tepe üzerine kurulmuş, kireç taşının oyulması ile oluşturulan mağaralar, tarih boyunca yaşam alanı olarak kullanılmış. Hasankeyf ’ten birçok uygarlık geçmiş; Osmanlılar, Eyyubiler, Artuklular, Romalılar, Persler bunlardan bazıları… Bugün ayakta ve iyi durumda olan kalıntıların çok büyük bir bölümü Artuklular ve Eyyubiler’den kalma. Osmanlı döneminde eski önemi kalmayan Hasankeyf, zaman içinde neredeyse tamamen yıkılmış ancak bugün Dicle’nin iki yakasını bağlayamasa da görkemli güzelliğini yitirmeyen Roma Köprüsü hala görülmeye değer dünya miraslarından. Zaten bu antik kent, dünya mirasları arasında anılıyor. D Hasankeyf MAKRO VİZYON 98 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO GEZİ Nemrut’un zirvesinde tanrıların selamı Siz hiç gün doğumunu Nemrut’un zirvesinde izlediniz mi? Kommagene Kralı Antiochus Theos ile birlikte üstelik… Bunun için önce Adıyaman’ın Kahta ilçesine gitmeniz, oradan da Nemrut’un eteklerinden tırmanmaya başlamanız gerekiyor. Zorlu bir yolculuk gibi görünse de her bir adımda zamanı geri alıyorsunuz. 2.150 metre yükseklikte bir dağ, Nemrut Dağı. Heybetinde Kommagene Krallığı’nın gizleri ve tanrıların nefesi gizli. Nemrut Dağı bugün, Kommagene Kralı Antiochus Theos’un M.Ö. 62 yılında dağın tepesine yaptırdığı Yunan ve Pers tanrılarının heykelleri ve kralın mezar ve tapınağının bulunmasıyla ünlü. Devasa heykeller Mezopotamya’yı Nemrut’un zirvesinde selamlamaya devam ediyor, Diyarbakır her sabah. 1987 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak ilan edilen Nemrut, dünyanın her yerinden turist akınına uğramaya devam ediyor. Güneydoğu’nun merkezi Diyarbakır Dokuz bin yıllık geçmişiyle, tarihe meydan okuyor Diyarbakır. Kent yaşamıyla modern çağa uyum sağlayan şehir tarihe karşı da vefasız değil. Doğu’nun Paris’i olarak nitelenen Diyarbakır’da dünyanın en uzun surlarını, dünyanın en eski camilerini ve dünyanın en eski kiliselerini görebilirsiniz. Çok sağlam olan kara taştan yapılan Ulu Cami, Anadolu’nun en Nemrut Dağı 1987 yılında UNESCO tarafından düny a mirası olarak ila n edilen Nemrut, dünyanın her yerinden turist akınına uğramay a devam ediyor. MAKRO VİZYON 100 KASIM-ARALIK 2011 eski camilerinden biri örneğin. M.S. 639 yılında İslam orduları Diyarbakır’ı fethedince Mar-Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesiyle kurulmuş. İslam aleminde 5. Haremşerif olarak tanınıyor ve duvarlarında birçok uygarlığın kitabesi bulunuyor. Mimar Sinan’ın Diyarbakır’daki imzalarından biri ise Behram Paşa Cami. Caminin yapımına, kapısı üzerindeki kitabeye göre 972 (1564-65) yılında başlanmış ve cami 980 (1572) tarihinde tamamlanmış. Ayrıntılarıyla Diyarbakır’ın yerel mimarisini yansıtan yapı, boyutlarıyla İstanbul’daki sadrazam camilerinden geri kalmıyor. Diyarbakır’da Nebi Cami, Fatihpaşa Cami, Hüsrevpaşa Cami, İskender Paşa Cami, Dört Ayaklı Minare, Meryem Ana Kilisesi ve pek çok müze ziyaretçilerini bekliyor.n MAKRO ÇOCUK MAKRO VİZYON 102 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO ÇOCUK MAKRO VİZYON 104 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO TARİF Sebzeli Pirzola Malzemeler: Pirzola için: 8 adet kuzu pirzolası, yarım su bardağı sıvı yağ, tuz ve karabiber Sebzeler için: 3 adet çarliston biber, 3 adet kırmızı biber, 1 adet patlıcan, 1 adet kabak. Hazırlanışı: Yemeğinizi yapmaya sebzelerden başlayabilirsiniz. Öncelikle tüm sebzeleri iyice yıkayın. Patlıcanı soyup yuvarlak şekilde kesin ve tuzlu suda yarım saat kadar bekletin. Daha sonra kabağı da soyup yuvarlak şekilde kesin. Biberleri ikiye bölüp içini temizleyin. Etleri pişirmeye başlamadan önce ızgaranızı kızdırın. Kuzu pirzolalarının her iki yanlarını 4’er dakika, ara sıra bir fırçayla üstlerine yağ sürerek ızgara edin. Pirzolaları ızgaradan alıp, ısıtılmış bir servis tabağına yerleştirin. Üstüne tuz ve biberi serpin. Daha sonra ızgaranızda temizlediğiniz ve kestiğiniz sebzeleri kızartın. Sebzeleri de pirzolalarla aynı tabağa alıp servis edebilirsiniz. Köfte Malzemeler: 300 gram kıyma, 1 adet soğan, 3 yemek kaşığı galeta unu, 1 tatlı kaşığı domates salçası, 1 adet yumurta, maydanoz, karabiber ve tuz. Kızartmak için: Bitkisel sıvı yağ Hazırlanışı: Öncelikle soğanı ve dilediğiniz kadar maydanozu, ince ince kıyın ya da mutfak robotundan geçirin. Derin bir kaseye kıymayı, doğradığınız soğanı, maydanozu, galeta ununu, salçayı ve yumurtayı koyun. Üzerine bir tutam karabiber ve ağız tadınıza göre tuz ekleyin. Tüm malzemeleri iyice yoğurun. Yoğurduktan sonra kabın ağzını sıkıca örtüp 1-2 saat kadar buzdolabında bekletin. Daha sonra karışımdan parçalar kopararak şekil verin. Derin bir tavada kızdırdığınız yağa köftelerinizi koyup kızartın. MAKRO VİZYON 106 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO TARİF Așure Malzemeler: 2 su bardağı aşurelik buğday, 1 su bardağı nohut, 5 su bardağı tozşeker, 1 su bardağı kuru fasulye, 15 su bardağı su, yarım su bardağı pirinç, 1 su bardağı kuru üzüm, 1 su bardağı küp doğranmış kayısı, 1 su bardağı doğranmış kuru incir, 1 adet portakal. Süsleme için: 1 su bardağı kuş üzümü, çekilmiş ceviz içi, Antepfıstığı, tarçın ve nar taneleri. Hazırlanışı: Buğday, fasulye, nohut ve üzümü yıkayıp ayrı kaplarda bir gece önceden ıslatın. Ertesi gün buğdayı süzüp büyük bir tencereye alın. 15 su bardağı su ekleyip kaynatın. Üzerinde biriken köpüğü bir kevgirle alıp tencerenin kapağını kapatın ve 30 dakika kaynatın. Fasulye ve nohudu süzüp ayrı kaplarda haşlayın. Pirinci yıkayıp süzün ve buğdaya ilave edin. Buğday taneleri iyice yumuşayıncaya kadar yaklaşık 4.5 saat, kısık ateşte, ara sıra karıştırarak pişirin. Buğdayın suyu, un çorbası kıvamına gelmek üzereyken toz şekeri, nohut ve kuru fasulyeyi ekleyin. Portakalın kabuğunu ince ince doğrayıp karışıma ekleyin. Kuru üzüm ve kuru kayısıyı ilave edip karıştırın. Birkaç taşım kaynattıktan sonra ateşten alın. Aşure piştikten sonra doğranmış inciri ekleyip karıştırın. Sıcakken kaselere boşaltın. Soğuyunca üzerini süsleyin. İsteğe bağlı olarak gül suyu da ekleyebilirsiniz. İmam Bayıldı Malzemeler: 5 adet orta boy patlıcan, 5 adet orta boy soğan, 3 diş sarımsak, 3 adet iri domates, 1 bağ maydanoz, yarım fincan bitkisel sıvı yağ, 2 adet orta boy domates, 1,5 çay fincanı su, 1 adet dolmalık biber, tuz. Hazırlanışı: Patlıcanları temizleyin, soyun ve ortasından yarın, sonra enlemesine de bir yarık yapın. Yarım saat tuzlu suda bekletip yıkayın. Soğan ve sarımsakları piyaz biçimi doğrayın. Üç domatesi ufak ufak kesin. Patlıcanları sararıncaya kadar sıvı yağda kızarttıktan sonra pişireceğiniz tencereye dizin. Bir taraftan soğan ve sarımsağı kavurun, ardından domatesleri de katıp çevirin. 15 dakika pişirin. Maydanozu katın, daha sonra bu içi patlıcanlara doldurun. Suyunu koyun. Üzerine 2 domates ve biber dilimleri koyarak yarım saat pişirin. MAKRO VİZYON 108 KASIM-ARALIK 2011 MAKRO BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 SOLDAN SAĞA 1) Bir yerleşim merkezi - Hint irmiği - Ucu sivri bir çeşit takoz. 2) (Felsefe) Tanrıtanımaz kimse - Gizler, sırlar - Aynı türden öğelerin karıştırılmasıyla oluşmuş. 3) Ufalanmış ekin sapı Yapmak işi, yapım - İnce bükülmüş urgan. 4) Mutabakat Tetikte. 5) Sebep, faktör - Çözüm yolu - Viyola. 6) Radyum’un simgesi - Bir şeyi bir yere asma Çevresi suyla kaplı kara Düşünceyi tespite yarayan işaretler düzeni. 7) Latife Çimento yapımında fırından çıkan pişirme ürünü. 8) Rus imparator unvanı - Kuyruk sokumu Kumaşta kıvrım - Yayla veya bahçe kulübesi. 9) Bellek yitimi Çocuğu olan kadın - Bir soru eki. 10) Makro’nun yeni mağaza açtığı ilimiz - Eksiksiz, kesintisiz Uçan motorlu hava taşıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Pamuğu su ile yıkayarak ağartma işi - Şebnem. 2) Baba, cet - Fön çekme aleti. 3) Bir halk şiiri türü (Felsefe) İlinek. 4) Zekâ Magnezyum’un simgesi. 5) Su biriktirme seti - Fin hamamı. 6) Arsenik’in simgesi Zaviye - Dede, ata. 7) (Zooloji) Tırpana - Perde ayaklılardan bir kuş türü. 8) Telefonların bağlı olduğu merkez - Köpek. 9) Göğün en yüksek katı - Edebi eser veren kimse. 10) Kısaca Anadolu Ajansı - Mana. 11) Kendini akıllı sanan Gizli düşmanlık. 12) İşlik - Altın’ın simgesi. 13) Brom’un simgesi (İngilizce) Başlangıç. 14) Hücre bölünmesi - Bel kemiği. 15) Tıkaç, tıpa - Ağızdan çıkan ince ve tiz ses. MAKRO VİZYON 110 KASIM-ARALIK 2011 Bulmacayı doğru çözüp gönderen ilk 30 okuyucumuza, Nestle’den çikolata armağan ediyoruz. Ad, Soyad : ........................................ Doğum Tarihi : ........................................ Meslek : ........................................ Adres : ........................................ ......................................... Telefon (cep) : ........................................ (iş) : ........................................ (ev) : ........................................ E-mail : ........................................ POSTA ADRESİ: Makro Market A.Ş. Saray Mah. Gıdacılar Cad. No:11 PK: 06980 Kazan-Ankara / Tel: (0312) 815 47 05 MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2011 SAYI 27