222 Turkeys Kurdish Impasse - The View from
Transkript
222 Turkeys Kurdish Impasse - The View from
TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ Avrupa Raporu N°222 – 30 Kasım 2012 İÇİNDEKİLER YÖNETİCİ ÖZETİ VE ÖNERİLER ...................................................................................... I I. GİRİŞ .................................................................................................................................. 1 A. KÜRT SORUNU İLE PKK ÇATIŞMASI ARASINDA ...........................................................................2 B. REFORMLAR İÇİN PİLOT BÖLGE ...................................................................................................3 II. DİYARBAKIR’IN KONTROLÜ İÇİN MÜCADELE ................................................. 4 A. MERKEZİ VE YEREL OTORİTELER: İŞBİRLİĞİ VE REKABET ...........................................................4 B. İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS ................................................................................................................6 C. HUKUĞUN SERT ELİ.....................................................................................................................7 D. “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” VE HOŞNUTSUZLUKLARI ...................................................................8 III. KÜRTÇE SESİNİ BULMAYA ÇALIŞIYOR............................................................... 10 A. UZUN SÜRELİ RESMİ YASAKLARIN ETKİSİNDEN KURTULMAK ...................................................10 B. KÜRT MEDYASININ PARADOKSLARI ..........................................................................................11 C. EĞİTİM SİSTEMİNE YENİDEN ŞEKİL VERMEK ............................................................................12 IV. ÖNEMLİ KONUM, EKONOMİK UMUTSUZLUK................................................... 15 A. EZİLMİŞ BİR EKONOMİ...............................................................................................................15 B. ÇATIŞMANIN ODAĞINDA ............................................................................................................18 C. EKONOMİK REFAHA DOĞRU KÜÇÜK ADIMLAR .........................................................................19 V. KUTUPLAŞAN SİYASET ............................................................................................. 20 A. AKP’NİN AZALAN CAZİBESİ......................................................................................................20 B. KÜRT HAREKETİNİ TEMSİL EDEN BDP ......................................................................................21 C. GÜLEN HAREKETİ ALTERNATİF BİR YOL DENİYOR...................................................................22 D. TÜRKİYE’NİN KÜRT İSLAMCILARI YENİDEN TOPLANIYOR .........................................................23 VI. TÜRKİYE İLE UYUM İÇİNDE YAŞAMAK .............................................................. 25 VII. SONUÇ ........................................................................................................................... 27 EKLER A. TÜRKİYE HARİTASI ..........................................................................................................................28 B. DİYARBAKIR İL HARİTASI ................................................................................................................29 C. TERİMLER VE KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ ...........................................................................................30 Avrupa Raporu N°222 30 Kasım 2012 TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ YÖNETİCİ ÖZETİ VE ÖNERİLER Türkiye’nin Kürt çoğunluğa sahip en büyük şehri olan Diyarbakır, ülkedeki Kürt sorununu ve PKK (Kürdistan İşçi Partisi) isyanını konu alan tüm araştırmalar için kritik öneme sahip. Artan siyasi sürtüşmeler ve Haziran 2011’den bu yana en az 870 kişinin ölümüne yol açan şiddetle birlikte silahlı çatışma, geçtiğimiz bir buçuk yıl içinde tırmanarak son on yılın en kötü seviyesine ulaştı. Türkiye’nin batısında ve özellikle İstanbul’da belki güneydoğudaki kadar Kürt yaşıyor olsa da, PKK’nın yürüttüğü silahlı çatışmaya verilen desteğin nedenleri Kürtlerin çoğunlukta olduğu Diyarbakır gibi yerlerde daha açık şekilde görülüyor. Bunlar arasında yerel yönetimde ve ekonomide hem algılanan hem gerçek ayrımcılık, merkezi otoriteye yabancılaşma, siyasi temsilcilere yönelik kitlesel tutuklamalara duyulan öfke ve Kürtçe’nin eğitimde ve kamusal yaşamda yasaklanmasının yarattığı düş kırıklığı sayılabilir. Ancak, eğer Ankara bu sıkıntıları gidermek için kesin olarak harekete geçer ve herkes için eşitlik ve adaleti sağlarsa Diyarbakır, birlikte yaşamak isteyenlere hâlâ umut vaat ediyor. Diyarbakır’da tüm siyasi eğilimlerden Kürtler ve Türkler, zengin ve yoksul, İslami ve laik herkesin ortak arzusu, hükümetin, Kürt sorununun kronikleşmiş meselelerini çözmek için açık bir stratejiye sahip olmasıdır. Kürt kimliğinin ve anadilde eğitim ve adalet arayışı hakkının resmen tanınması, önceliğe sahip. Diyarbakır’da yaşayan Kürtler, daha adil bir temsiliyet, daha fazla yerinden yönetim ve yasalardaki ve anayasadaki her türlü ayrımcılığa son verilmesini talep ediyorlar. Ayrıca yaygın tutuklamaların ve şiddete başvurmamış aktivistlerin terör suçlarıyla yargılanmadan önce uzun süre gözaltında tutulmasının son bulması için gereken yasal reformların yapılmasını istiyorlar. Diyarbakır’ın kontrolü, birçok açıdan bir anlaşmazlık konusu. Devlet, Ankara’dan atanan vali ve bütçe üzerindeki denetimi, polis gücü, eğitim, sağlık ve altyapı yatırımları aracılığıyla etkisini sürdürerek kontrolü elinde tutmak istiyor. 1999 yılından bu yana PKK taraftarı partilerin ve en son olarak Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) elinde bulunan belediye, önemli engellere rağmen daha fazla güç topluyor. İktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), polise karşı daha ilerici bir yaklaşım getirdi; ancak bu, çatışmaları sona erdirmedi ve bölgedeki husumeti yatıştıramadı. Genel olarak Türkiye’nin ve özel ola- rak Diyarbakır gibi Kürtçe konuşulan şehirlerin, yerinden yönetimle ilgili tutarlı ve bilgiye dayanan bir tartışmaya ve onu uygulayacak stratejiye ihtiyacı var. Mevcut hükümet, Kürt dilinin Diyarbakır’da ve başka yerlerde kullanılmasına izin verilmesi konusunda kendinden öncekilerden çok daha fazlasını yaptı; ancak Kürt hareketi ana dilinde eğitim taahhüdünden daha azını yeterli bulmuyor. Hükümetin Kürtçe’yi seçmeli ders olarak vermesi girişimi, bu hedefin bir hak olarak ilan edilmesine yönelik planların köşe taşı olarak bütünüyle desteklenmeli. Bir zamanlar Türkiye’nin en iyi durumdaki üçüncü ekonomik merkezi olan Diyarbakır, yapılan son ölçümlerde 63’üncü sıraya kadar düşmüş durumda. Şiddet, yanlış hükümet politikaları ve PKK’nın yaptığı sabotajlar, adam kaçırmalar, terör saldırıları ve haraçlar yüzünden bölgeye yatırım uzun zamandır düşük seviyede. Ancak Diyarbakırlılar, özellikle mermer ocakları ve hızla büyüyen emlak sektörüne yaptıkları yatırımlarla şehirlerine olan inançlarını gösteriyorlar. Diyarbakır’ın bölgesel tarihi yolların kesişme noktasındaki konumu, onun hâlâ taşıma işleri ve hastaneler gibi hizmet sektörünün çeşitli kolları için önemli bir merkez olmasını sağlıyor. Binlerce yıllık tarihi anıtlar ise onu, turizm açısından bir çekim merkezi haline getirebilir. Güvenlik güçleriyle PKK arasındaki, genelde güneydoğuda yoğunlaşan çatışmalar artış gösteriyor. Her ne kadar Diyarbakır yakın zamanda artan şiddetten en fazla etkilenen yerlerden olmasa da, sivil nüfus ve yerel siyaset, olaylar yüzünden gittikçe geriliyor ve kutuplaşıyor. AKP çekiciliğini yitiriyor ve Kürt hareketinin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), kentteki tartışmasız en güçlü siyasi odak olmayı sürdürse de, siyasi olgunluğunu ve gitgide daha fazla şiddete başvuran PKK’nın bir cephesi olmanın ötesine geçebildiğini henüz kanıtlayamadı. Ilımlı İslam görüşüne sahip Gülen hareketi farklı bir yol sunmaya çalışıyor. Bir çözüm üzerinde anlaşılması olasılığı azalırken, İslamcı Kürt grupları, halihazırda önemli miktardaki nüfuzlarını arttırmaya devam ediyorlar. Ne var ki Diyarbakır’dan yükselen sesler, Türkiye’nin geri kalanında olduğu gibi Diyarbakır’da da ortak bir zeminin bulunduğunda ısrar ediyorlar. Kriz Grubu, 2011 ve 2012’de yayımladığı iki raporda hükümetin ihtilafı çözümlemek için ilk etapta Kürtlere yönelik adaletin ve hakların sağ- Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 lanmasına odaklanacak, açık bir strateji belirlemesi tavsiyesinde bulunmuştu. Hükümetin Kürtlerin temsilcileri ile dört ana reform üzerinde aktif şekilde çalışmasını önermişti: Türkiyeli Kürtlere anadil haklarının tanınması; yüzde 10 olan meclis seçimleri barajının yüzde 5’e indirilmesi; yeni bir yerinden yönetim stratejisi; ve anayasa ve yasalardan her türlü yarımcılığın kaldırılması. Bu adımlar atıldıktan sonra hükümet, PKK ile silahsızlanma ve seferberliğe son verme konusunda ayrıntılı görüşmelere geçebilir. Özet olarak, şiddetten kaçınmak, diyaloğa bağlı kalmak ve Kürtlerin meşru taleplerini Türkiye’nin mevcut yasal yapıları içinde, özellikle de meclisteki yeni anayasa komisyonu bünyesinde, yerine getirmek suretiyle iki taraf da gerçek bir liderlik üstlenmeli. Önceki raporların tamamlayıcısı olan elinizdeki bu rapor, hükümetin ve Diyarbakır’daki yasal Kürt hareketi liderliğinin, Kürtlerin devlete olan güvenlerini arttırmak ve şehrin uzun vadede kalkınmasını sağlamak amacıyla bir an önce harekete geçmesi için ilave öneriler sunuyor. ÖNERİLER Türkiye hükümeti ve Kürt hareketinin yasal liderleri de dahil Diyarbakır’daki toplum liderlerine: Türkler ile Kürtler arasında karşılıklı güveni tesis etmek amacıyla 1. Türkiye hükümeti, mahkemelerde anadilin kullanılmasına izin veren yasal reformları kabul etmeli ve uygulamalı, mahkeme öncesi tutukluluk süresini kısaltmalı ve Kürtler ile diğer şüphelilerin gözaltına insani biçimde alınmasını sağlamalı. Bölgedeki polisin Diyarbakır halkıyla olan ilişkilerini düzeltmeye devam etmesini ve izinsiz gösterilere ve protestolara müdahale ederken dahi aşırı güç kullanmaya son vermesini teşvik etmeli. 2. Toplum ve Kürt hareketi liderleri, mitingler ve gösterilere ilişkin kurallara riayet etmeli; PKK’nın her türlü şiddet eylemini reddetmeli; yakın zamanda kurulan “Diyalog ve Temas Grubu” gibi sivil toplum çabalarını sürdürmeli. Eğitimde ve kamusal alanda anadilin kullanımını güvence altına almak amacıyla 3. Türkiye hükümeti, 2012-2013 öğretim yılında seçmeli Kürtçe derslerinin yürütülmesini şeffaf biçimde tamamlamalı; yeterli talebin olduğu yerlerde tamamen anadillerde verilecek eğitim için bir takvim belirlemeli; geçiş döneminde öğretmenleri ve müfredatı hazırlamaya devam etmeli; bölgedeki yerlere eski Kürtçe isimlerini iade etmek veya Kürtçe isimler verebilmek için seçimle iş başına gelmiş yerel idari görevlilerin ilgili yasa ve düzenlemeleri değiştirmelerine Sayfa ii izin vermeli; ve kamu hizmetlerinde Kürtçe’nin kullanılmasına dair yasakları azaltmalı. 4. Toplum ve Kürt hareketi liderleri, bu alanlarda hükümetin olumlu adımlarını takdir etmeli ve seçmeli Kürtçe dersleri boykot etmeye son vermeliler. Yerinden yönetime dair adil bir tartışma ve nihai bir uzlaşmaya ulaşmak amacıyla 5. Türkiye hükümeti, gerek ülke çapında gerekse Diyarbakır’da belediyelerin yönetimi ve yerinden yönetime ilişkin bir tartışma ortamına öncülük etmeli. 6. Yerel yönetimdeki liderler, ili ziyarete gelen merkezi yönetim temsilcileriyle görüşmeli ve işbirliği yapmalı ve Kürtlerin demokratik taleplerini yasal ortamda yerine getirmeye dair taahhütlerini açıkça ifade etmeliler. Diyarbakır’ın ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine katkıda bulunmak amacıyla 7. Türkiye hükümeti, başta eğitim, uluslararası bir havaalanı, tren yolu bağlantıları ve sanayi bölgeleri olmak üzere Türkiye’nin benzer illerindeki hizmetlere eş değerde olacak şekilde Diyarbakır’ın kamu kaynaklarından eşit şekilde yararlanmasını sağlamalı; ve bu şehre ve güneydoğudaki diğer tarihi şehirlere yönelik iç turizmi etkin biçimde teşvik etmeli. 8. Toplum liderleri, işadamlarının toplantıları, okul gezileri ve iş amaçlı konferanslar aracılığıyla Kürtçe konuşulan güneydoğu bölgesi hakkındaki ön yargılarını aşmaya yardımcı olmak için Türkiye’deki anaakım kamuoyuna ulaşmaya çalışmalı. İstanbul/Diyarbakır/Brüksel, 30 Kasım 2012 Avrupa Raporu N°222 30 Kasım 2012 TÜRKİYE’NİN KÜRT ÇIKMAZI: DİYARBAKIR’IN YERİ I. GİRİŞ Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan ve 840.000’i şehir merkezinde olmak üzere yaklaşık 1.5 milyon nüfusu barındıran Diyarbakır ili (Kürtçe Amed), Osmanlı İmparatorluğu zamanından da önce bölgedeki Kürtler için siyasi bir merkez olageldi.1 İmparatorluğun Kürt bölgelerinde bulunan 30’dan fazla beylik ve sancak, 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuna dek değişen düzeylerde özerkliğe sahiplerdi. Diyarbakır’dan genellikle paytaht (başkent) olarak söz ediliyordu.2 Antik dönemlerden bu yana bazalt taşlarla örülmüş kalın surlar, günümüzde eski şehir olan kısmın etrafını çevreliyor ve 5.5 kilometre uzunluğu, büyük burçları ve yükseklikleriyle bu kentin tarihi, coğrafi ve siyasi öneminin yaşayan bir kanıtını oluşturuyorlar.3 Günümüzde ise pek çok Kürt sivil toplum örgütünün ve siyasi grubun karar organları hâlâ burada bulunuyor. Bünyesinde merkezi yurtdışında bulunan yasaklı Kürdistan İşçi Partisi’ni (Partiya Karkerên Kurdistanê, PKK), Kürt grupların şemsiye örgütü olan yasaklı Kürdistan Topluluklar Birliği’ni (Koma Ciwakên Kurdistanê, KCK), Türkiye’deki yasal Barış ve Demokrasi Partisi’ni (BDP) ve merkezi Diyarbakır’da bulunan önemli bir sivil toplum platformu olan Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK) barındıran, geniş Kürt hareketinin kilit önemdeki odaklarından birini oluşturuyor. Diyarbakır, aynı zamanda arala1 Türkiye’deki Kürt hareketi ve ilgili diğer konularda yazılmış önceki raporlar için bakınız, Kriz Grubu Avrupa Raporları N°219, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, 11 Eylül 2012; ve N°213 Türkiye: PKK’nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek, 20 Eylül 2011; ve Orta Doğu Raporu N°81, Türkiye ve Iraklı Kürtler: Çatışma Mı İşbirliği Mi?, 13 Kasım 2008. 2 Bu kelime, Osmanlıcada yönetim merkezi veya başkent anlamına geliyor. Süryaniler döneminde Amid veya Amedi, Müslümanların yönetimine geçtiği yedinci yüzyıldan itibaren ise Diyarbekir olarak anılan şehir, şimdiki ismini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kente 15 Kasım 1937’de yaptığı ziyaretin ardından aldı. Şehrin tarihi için bakınız Vedat Güldoğan, Diyarbakır Tarihi (Ankara, 2011) ve Cuma Karan, Diyar-i Bekir ve Müslümanlarca Fethi (İstanbul, 2010). 3 4.000 yıl once inşa edildiğine inanılan duvarlar, dördüncü yüzyılda Romalılar tarafından restore edildi ve genişletildi. Duvarlar arasındaki ilk boşluk, 1930’larda bir valinin şehir merkezine daha fazla hava akımının girmesini sağlamak için 300 metrelik bir bölümü yok etmesiyle oluştu. rında (yakın zamana dek Mustazaf-Der olarak bilinen) Mustazaflar Hareketi ve yeni Azadî İnisiyatifi’nin de (bakınız aşağıdaki V.D başlıklı bölüm) bulunduğu İslamcı Kürt hareketinin temsilcilerine de ev sahipliği yapıyor.4 İl çapında yapılmış etnik yapı üzerine bir çalışma bulunmuyor, ancak anadiller üzerine yürütülmüş çalışmalar, kimin Türk veya Kürt olduğunu göstermeye yardımcı oluyor.5 Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Türkçe konuşabilse de burada yaşayanların yalnızca yüzde 10’u anadillerinin Türkçe olduğunu söylüyor.6 Aynı şekilde, 2011’de 3.000’den fazla Diyarbakırlı kadın arasında yapılan bir araştırmada kadınların yüzde 12’si anadillerinin Türkçe olduğunu söylerken yüzde 76.5’i anadilinin Kurmanci, yaklaşık yüzde 11’i ise Zazaki olduğunu ifade etti.7 4 Yasalar gereği partilerin merkezlerinin Ankara’da olması gerekiyor, ancak Kürt yanlısı en önemli partinin (Barış ve Demokrasi Partisi, BDP) eşbaşkanı, merkez olarak Diyarbakır’ı kabul ettiklerini ifade etti. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, 16 Mayıs 2012. 5 Türklerin çoğunluğunu devlet memurları oluşturuyor, ancak burada doğan küçük bir grup da mevcut. Tarih boyunca Diyarbakır, çok etnili bir yapıya sahipti; ancak 2005 yılında Suriçi semtinin (nüfusu 157.000 olan) surların içinde kalan bölümünde yapılan bir araştırmaya göre, nüfusunun yarısından fazlasını gayrimüslimlerin oluşturduğu on dokuzuncu yüzyılın aksine, günümüzde burada yalnızca küçük bir grup Keldani, Süryani, Yezidi ve Romen’in yanı sıra yaklaşık 40 Ermeni aile yaşıyor. Yine de halen kullanılan Keldani Katolik, Ermeni ve Süryani kiliseleri bulunuyor. Büyük bir Ermeni kilisesi olan Surp Giragos, Ekim 2011’de ibadete açıldı ve 2012’de yenilendi. 6 Gerçekte bu oran, yüzde 5’in altında olabilir. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt kamuoyu araştırmacısı, Diyarbakır, Eylül 2012. 7 Araştırma genel olarak şehrin kuzey bölgelerine yoğunlaşıyordu. “2011 Yılı Alan Çalışması İstatistikleri”, Women’s Support Centre (KAMER). Ancak araştırmaya katılanların yüzde 87’si Türkçe ve büyük bir çoğunluğu Kurmanci olmak üzere yalnızca yüzde 13’ü Kürtçe yanıt verdi. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 A. KÜRT SORUNU İLE PKK ÇATIŞMASI ARASINDA Diyarbakır, onlarca yılını çeşitli sıkıyönetim biçimleri altında geçirdi.8 Şehrin cezaevinin acımasız koşullarıyla bilinir olduğu ve faili meçhul cinayetlerin oldukça yaygın yaşandığı 1978-2002 sıkıyönetim yıllarında ordu, baskın bir rol oynadı.9 Ankara, yasadışı ve silahlı PKK’ya erzak akışını kesebilmek amacıyla 1990-2000 arasında güneydoğudaki kırsal bölgeleri zorla boşalttı ve bunun sonucu, şehir merkezinin nüfusunun üçe katlanması, plansız şehirleşme, yerel hizmetlerdeki ciddi sıkıntılar10 ve buradaki sosyal, ekonomik ve kültürel hayatta yaşanan büyük değişimler oldu.11 Söz konusu yerinden edilmiş kişilerin (YEK) yoğun olarak yaşadığı bölgeler, Türkiye, ABD, AB (Avrupa Birliği) ve pek çok Avrupa ülkesi tarafından terör örgütü olarak ilan edilmiş olan PKK’nın genellikle örgüte eleman kazandırdığı ve polis araçlarının taşlanması ve şiddet içeren gösteriler de dahil resmi görevlilerle çatışmaların yaşandığı yerler oldular. Diyarbakır ayrıca PKK’ya en fazla katılımın olduğu yerlerden biri.12 İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2005’te Demokratik Açılımı başlattığında ümitler yeşermişti. Yerli ve yabancı turistler daha fazla görülmeye başlanmış, iyi oteller açılmış, daha temiz sokaklar ve parklar sayesinde şehir daha fazla güzelleşmişti. Ancak 2009’dan bu yana karamsarlık yeniden hakim oldu: birçok Türk, Diyarbakır’ı 8 Bölgede 1978’de sıkıyönetim ilan edildi. Doğu ve güneydoğuda sekiz ilde (daha sonra on üçe çıkarılan) Olağanüstü Hal, AKP tarafından 30 Kasım 2002’de kaldırıldı. 9 Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 5, 14. 10 Diyarbakır ilinde yaklaşık 90 köy ve 300 mezra terk edildi. Şehir merkezindeki nüfus, 1990’da 275.000 idi. Deniz Yükseker, “Diyarbakır’da Yerinden Edilme Sorunu: Geri Dönüş, Kentsel Sorunlar ve Tazminat Yasasının Uygulanması”, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TESEV) Ağustos 2007. 11 Köklü bir Diyarbakırlı aileden gelen bir Kürt iş kadını şöyle anımsıyordu: “40 yıl once ben çocukken Diyarbakır, çok farklı bir yerdi. İnsanlar modern kıyafetler giyerlerdi; seçkin ev davetleri yapılırdı. Ben ve kızkardeşlerim gece geç saatlere kadar dışarıda kalırdık ve bisikletlerimizi gönül rahatlığıyla sürerdik. [Oysa] 1990’larda faili meçhul cinayetlerin arttığı dönemde çocuklarımızı akşam altıda eve alır olduk. İnsanlar çok korkuyordu. Ayrıca şimdi insanlar daha tutucu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 12 PKK’nın zayiat raporlarını inceleyen ABD’li bir yetkili, PKK’ya toplam katılımın yüzde 17’sinin Diyarbakır’dan olduğunu söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vaşington DC, Kasım 2012. PKK’nın öldüğünü kaydettiği 18.000 kişi incelendiğinde 1984’ten bu yana ölen 7.869 militanın 845’inin, yani yaklaşık yüzde 11’inin Diyarbakırlı olduğu görülüyor ve Türkiye’de Diyarbakır’ı Mardin’den sonra PKK’ya en çok katılımın görüldüğü ikinci il yapıyor. “Kurdish Insurgency Militants (KIM) 1976-2012 v1 dataset”, Güneş Murat Tezcur, akademisyen, Loyola Üniversitesi, 2012. Sayfa 2 ve orada yaşayanları PKK’lı isyancılar ile ordu arasında yaşanan savaşla özdeşleştiriyor. Toplumsal damgalama o düzeyde ki şehirdeki çok az sürücü, aracında Diyarbakır’ın plaka kodunu taşımak istiyor, çünkü polis, ülkenin başka yerlerinde bu tür araçları sık sık durduruyor. Diyarbakır’da hayat, aynı zamanda şehrin küçük bir iç hatlar havaalanı olan önemli bir hava üssünden sık sık kalkarak büyük bir gürültüyle uçan savaş uçaklarıyla birlikte hâlâ silahlı kuvvetlerin hakimiyeti altında. Bölgede ordu operasyonları sıklıkla yapılıyor ve kışla ve orduevleri kentte hemen göze çarpıyor. Kürtlerin gözüyle bakıldığında Türkiye’nin geri kalanıyla yaşanan kopuş, gösterilere yapılan baskı ve engellemeler, “Uludere” veya “Roboski” olarak bilinen olayda13 ordunun sivilleri bombalaması, ancak özür dilememesi ve Kürt siyasi aktivistlerin toplu olarak tutuklanmaları (bakınız aşağıdaki II.C başlıklı bölüm) nedeniyle daha da derinleşti. Diyarbakır’ın merkezi; yakın zamanda artan ve Hani, Lice, Kulp ve Silvan ilçelerinin kırsal bölgelerini etkileyen şiddet olaylarından payına düşeni pek fazla almadı.14 Yine de Haziran 2011’den bu yana şehrin içinde ve çevresinde en azından 27 olay yaşandı ve Kriz Grubu’nun gayriresmi rakamlarına göre aralarında siviller de olmak üzere 44’ten fazla kişinin ölümü, pek çok kişinin yaralanması ve 21 kişinin kaçırılmasıyla sonuçlandı.15 Çatışmalar genellikle militanlar ile polis veya ordu arasında yaşansa da 19 Eylül 2012’de militanlar, PKK’nın Hani’de yaptığı bir çevirmede durmayan sivil bir araca ateş açtı ve bir sivili öldürdü, ikisini yaraladı. Ayrıca 9 Ekimde Diyarbakır’daki bir liseye Molotof kokteylliyle yapılan saldırı sonucunda iki öğretmen ile bir öğrenci yaralandı. Saldırganlar saptanamadı, ancak ulusal medya olayı PKK’nın yaptığını öne sürdü. 12 Eylül’de 24’ü Diyarbakır’daki iki cezaevinde olmak üzere PKK yanlısı 64 Kürt mahkum, açlık grevine başladı. Kasım ayı ortası itibariyle ülke çapındaki 60 cezaevinde yaklaşık 700 kişi açlık grevine başladı. Aralarında Diyarbakır milletvekilleri Emine Ayna ve (önde gelen bağımsız milletvekillerinden) Leyla Zana ve Diyarbakır Büyükşe- 13 Aralık 2011’de 34 Kürt köylüsünü PKK militanı zanneden hava kuvvetleri, katır ve at sırtında petrol kaçakçılığı yapan köylüleri Irak sınırındaki Uludere (Kürtçe’de Roboski) köyü yakınlarında bombalayarak öldürdü. Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 2. 14 PKK, hükümet tarafından ciddiye alınmak ve Kürt hareketinin baskın unsuru olabilmek için uzun süredir terör yöntemlerini taktiğinin bir parçası olarak kullanıyor. 2011’in ortalarından bu yana yaptığı saldırıların ayrıntıları için bakınız, Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e., s. 1. 15 Kriz Grubu’nun 12 Haziran 2011’deki milletvekili seçimlerinden bu yana resmi istatistiklerden derlediği gayriresmi minimum rakama göre Kasım ayı sonu itibariyle ülke çapında 298’i asker, polis ve köy korucusu, 491 PKK militanı ve 89’u sivil olmak üzere toplam 870 kişi öldürüldü. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 hir Belediye Başkanı Osman Baydemir de olmak üzere Kürt hareketinin Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) yedi milletvekili de onlara katıldı. Talepleri arasında cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın –2011’in ortalarından itibaren engellenen—avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi ve Kürtlere mahkemelerde ve okullarda anadillerini kullanma hakkı tanınması bulunuyor. 2 Kasım’da valiliğin BDP’nin açlık grevlerine destek amacıyla düzenlemek istediği gösteriye izin talebini reddetmesinin ardından polisle Kürt protestocular arasında çatışmalar patlak verdi.16 Polis birkaç kişiyi gözaltına aldı ve bölgedeki savcı, belediye başkanına polise hakaret etmekten soruşturma başlattı. Kasım’da BDP’nin çağrılarına yanıt veren Diyarbakırlılar, başta Bağlar ve Yenişehir semtlerinde olmak üzere art arda grevler başlattılar ve on beş dakika boyunca ışıklarını açıp kapatarak cezaevindekilerle dayanışma gösterdiler. Birkaç kez sokakta çatışmalar yaşandı. Diyarbakır’da baro, AKP il başkanlığı ve BDP de dahil olmak üzere sivil toplum, hükümeti uzlaşma yönünde ikna etmek için harekete geçti. 5 Kasım’da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, adalet bakanlığının onayı olursa avukatlarının Öcalan’la görüşmeye yeniden başlayabileceğini söyledi ve 13 Kasım’da meclis, mahkemelerde Kürtçe savunma düzenlemesini yasalaştırmak üzere yasa değişikliğini görüşmeye başladı. Kürt hareketi üzerindeki süregelen kontrolünü gösteren Öcalan, kendisini pek sık görülmedik biçimde 16 Kasım’da cezaevinde ziyaret eden kardeşi Mehmet aracılığıyla gönderdiği mesajda açlık grevlerine son verilmesi çağrısı yaptı. Hiçbir kayıp yaşanmadan açlık grevlerinin ertesi gün bitmesine rağmen hükümet, Kürtlerin dillerini okullarda kullanma haklarını tam olarak kabul etmeli. Dahası, açlık grevindekilerin taleplerinin makullüğü, Demokratik Açılımı terk etmesinin hükümet politikasını nasıl çıkmaza soktuğunu ve kapsamlı bir reform paketini gerekli kıldığını gözler önüne serdi. Sayfa 3 bir devlet kurma çabalarını terk etmeye ve amaçlarını açıkça ifade etmeye davet etmişti.17 Bu çalışma, Kriz Grubu’nun daha önceki bulgularını Diyarbakır bağlamında inceliyor. Kürtlerin sıkıntılarının, taleplerinin, ümitlerinin ve korkularının Türkiye’nin Kürtçe konuşulan ve ülkede yaşayan 12-15 milyon Kürt için simgesel öneme sahip, en büyük kenti ve ilinde nasıl yankılandığını gösteriyor. Özel olarak ise bunların dört ana reform alanında nasıl yer aldığını inceliyor: eğitimde ve kamu hizmetlerinde anadili kullanma hakkı; meclise girmek için gereken seçim barajının düşürülerek daha adil bir siyasi temsil; ülke çapında geniş tartışmaların ardından yerinden yönetim; ve yasalar ve anayasadan tüm ayrımcılıkların kaldırılması. Kürt siyasi hareketi, geçmişte BDP’nin boykot ettiği çok partili bir parlamento komisyonu tarafından halihazırda taslağı yazılan yeni anayasada taleplerinin karşılık bulmasını istiyor.18 AKP’yle anlaşmazlıklar olduğu zamanlarda bile BDP’nin bu komisyona katılımı önemli ve gereklidir. Ancak, Diyarbakır için bu taleplerin tartışmaya açılması en iyi deyimle yapmacıktır. Yasal, Kürt yanlısı BDP’nin bu taleplerin parlamentoya iletilmesi amacıyla Mart 2012’de bir imza kampanyası başlatma girişimi, “anayasaya aykırı” olduğu gerekçesiyle vali tarafından geri çevrildi.19 Bu da bir Kürt siyasi aktivistin şu yanıtı vermesine yol açtı: “Bu çok gülünç! Anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek kampanyamıza izin vermiyorlar, ama zaten biz bu anayasayı değiştirmeye çalışıyoruz ”. 17 B. REFORMLAR İÇİN PİLOT BÖLGE Kriz Grubu, 2011 ve 2012 yıllarında yayımladığı önceki iki raporunda, PKK’yla olan çatışmayı körükleyen başlıca konuları kaleme almış ve Türkiye’ye şiddet ile altında yatan Kürt sorununu birbirinden ayırarak ele alan bir çatışma çözümü stratejisi benimsemesini tavsiye etmişti. Bu raporlar, Kürt hareketini de teröre son vermeye, paralel 16 Bir BDP temsilcisi, adalet bakanının bu konudaki yapıcı yaklaşımını takdir etti, ancak Başbakan Erdoğan’ın dışlayıcı tonu nedeniyle aşağılanmış hissetti. Erdoğan’ın 30 Ekim 2012’de Almanya’da yaptığı ve Türkiye’de geniş çaplı bir açlık grevinin olmadığını ve greve katılanların şov yaptığını söylediği açıklamayı kast ediyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Diyarbakır’dan bir belediye çalışanı, 5 Kasım 2012. Kriz Grubu Raporları, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK; ve Türkiye: PKK’nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek, a.g.e. 18 Bu talepler genellikle şunları içeriyor: Kürt kimliğinin tanınması ve korunması; eğitim de dahil olmak üzere Kürtçe’nin hayatın tüm alanlarında serbestçe kullanılması; Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi; kendi kendini yönetime dayanan bir siyasi statü; isminde Kürt ve Kürdistan geçen siyasi partiler kurmak da dahil olmak üzere örgütlenme özgürlüğü. Aralarında siyasi partilerin de bulunduğu Kürt örgütlerinin meclise gönderdiği ve Kriz Grubu’na da ulaştırılan mektup, Diyarbakır, Mayıs 2012. Bazıları bunlara, bir partinin meclise girmesi için aşması gereken yüzde 10 seçim barajının yüzde 5’e indirilmesini de ekliyor. 19 Diyarbakır emniyet müdürlüğünden Mart 2012’de gönderilen bir mektup, BDP’nin Diyarbakır başkanlığına imza toplamak amacıyla açmak istedikleri stantların Cumhuriyet’in üniter yapısına aykırı olduğunu, bölücü olduğunu, terör örgütünün (PKK) propagandasını yaptığını ve kamuoyuna baskı yapmayı amaçladığını belirtiyordu. Kriz Grubu’na iletilen mektup, Diyarbakır, Mayıs 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 4 II. DİYARBAKIR’IN KONTROLÜ İÇİN MÜCADELE kararları yasal olarak engelleyemese de belediye görevlileri, valinin görüşlerine dayanarak mahkemelerin idari gerekçelerle bunu yapabileceklerini söylüyorlar.21 Türkiye’nin oldukça merkezileşmiş yönetimi, ülkenin doğusunda görev yapan batılı Türk memurların geleneksel hakimiyeti, yasakçı yasalar ve ideolojik tabular ve Kürt ayrılıkçılığından duyulan korku, yerel yönetim reformuna ilişkin tartışmaları uzun zamandır bastırıyor. Kürtler, cumhuriyetçi sistemde daha yüksek oranda temsil edilseler bile – parlamento ve bakanlar kurulundaki üye sayıları, genellikle yüzde 15-20 dolaylarındaki nüfuslarını yansıtmaktadır– geçmişte bu, Kürt kimliğine veya taleplerine özel olarak dikkat çekmekten kaçınan bir ideolojiyi kabul etmek anlamına geliyordu. 1999’dan bu yana Diyarbakır belediyesi, BDP ve onun yasal Kürt hareketindeki öncül partilerinin elinde bulunuyor. Bu partiler, yerel seçimlerde 1999’da oyların yüzde 46’sını, 2004’de yüzde 52’sini ve 2009’da yüzde 66’sını alarak iktidara geldiler. BDP, diğer birçok şeyin yanı sıra, bir taraftan Diyarbakır’ın ulaşım projelerini yürütmek, hayır kurumları ve gıda bankalarıyla ihtiyacı olanlara yardımcı olmak ve şehrin taksilerini yenilerken bir yandan da şehrin yüzde 98’ine arıtılmış içme suyu ve yüzde 99’una kanalizasyon bağlantısı sağlamakla gurur duyuyor. Türkiye, 1991 yılında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzaladı; ancak bu sözleşmenin, yerel yönetimleri merkezi karar alma süreçlerine dahil ederek güçlendirecek olan; iç yapılarını şekillendirmelerine izin veren; onlara mali kaynakların kullanımında daha fazla özgürlük tanıyan; yurt içindeki ve uluslararası diğer yerel yönetimlerle ilişki kurmalarına imkan tanıyan; ve görevden alınmaları durumunda onlara yargıya başvurma hakkını veren dokuz maddesine çekince koydu.20 A. MERKEZİ VE YEREL OTORİTELER: İŞBİRLİĞİ VE REKABET Türkiye’nin 81 vilayetinde merkezi yönetimin atadığı valiler ve seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanları görev yapıyor, ki her ikisi de başkent Ankara’daki bakan ve bürokratların çoğunlukla belirsiz ve koordinasyonsuz işleyen karar alma süreçleriyle kısıtlanıyorlar. Valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, yargıçlar, öğretmenler ve eğitim ve medya denetimi gibi konulardan sorumlu yerel idari birimlerin başkanları, Ankara tarafından atanıyor. Seçilmiş belediye başkanlarının ve belediye il meclislerinin su, kanalizasyon, çöp toplama ve yerel ulaşım konularında yetkileri bulunuyor; ancak sağlık, eğitim, ve büyük alt yapı projeleri dahil diğer önemli hizmetlere ilişkin söz hakları son derece sınırlı. Diyarbakır valisi Mustafa Toprak, devletin en yüksek dereceli yerel temsilcisi olarak hükümetin ildeki yürütme organına başkanlık ediyor, yargı ve askeriye dışındaki tüm devlet görevlilerinden sorumlu bulunuyor. Aslında büyük ölçüde denetleme yetkilerine sahip; ancak belediye, parklara, cadde ve meydanlara isim verilmesi gibi küçük idari kararlarda bile valinin onayına ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Belediye il mecslisinin kararları, yürürlüğe konmak için valinin onayına sunulmak zorunda ve vali, bu 20 Türkiye, bu şartı 21 Mayıs 1991’de imzaladı, ancak 4.6, 6.1, 7.3, 9.4, 9.6, 9.7, 10.2, 10.3 ve 11. maddelerine şerh koydu. Vali Toprak ve belediye başkanı Baydemir, kent ulaşım projeleri ve fuar organizasyonları gibi konularda işbirliğine gidiyorlar ve bazı Diyarbakırlılar, son dönemdeki valilerin geçmiştekilerden daha iyi bir yaklaşım içinde olduklarını kabul ediyorlar. Ancak vali ve belediye başkanı, şehirde sıkça yaşanan elektrik kesintilerinin sorumluluğu gibi konularda birbirlerini suçluyorlar.22 Belediye görevlileri, “her şey” için valinin iznini almak zorunda kalmaktan şikayet ediyorlar.23 Belediye başkanları ve büyükşehir belediye başkanı, belediyelerde çalışan fazla personelin diğer kurumlara atanmasını öngören ve tüm ülkeyi kapsayan bir yasanın yerel uygulaması konusunda Kasım 2011’de valiyle anlaşmazlığa düştüler.24 Diyarbakır büyükşehir belediyesinin bütçesinin yüzde 75’inden fazlası, valinin onayıyla merkezi hükümetten geliyor.25 Belediye bazı önemli kamu hizmetlerini yerine getirirken, ana karayolları, demir yolları ve hava alanları gibi temel ve maliyetli alt yapı projeleri merkezi hükümetçe karşılanıyor.26 Vergiler ve diğer ücretler vasıtasıyla 21 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kasım 2012. Belediye, validen bir çözüm bekliyor: “Barajlar burada, elektrik santralleri burada, ama elektrik valiliğin idaresinde”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır büyükşehir belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Diyarbakır’da vali yardımcılarından biri, şehirde yüzde 70 oranındaki kaçak elektrik kullanımı nedeniyle hatların çöktüğünü söylüyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Cemal Hüsnü Kansız, 1 Ekim 2012. 23 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012. “Valiler, belediye gibi çalışıyor. Hükümet ve valiler, tüm projelerimiz hakkında son sözü söylüyorlar. Belediyeler, Ankara’ya bağlı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 24 “Diyarbakır’da işçi krizi”, Gazete Diyarbakır, 21 Kasım 2011. 25 2011’de 167.6 milyon Türk lirası ($93 milyon) olan bir bütçenin 125.5 milyon lirası ($70 milyon) Ankara’dan geldi. Önceki iki yılda ise oranlar yüzde 77 ve 79 idi. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, belediye görevlisi, 7 Eylül 2012. 26 2012’de devlet, yalnızca Diyarbakır’daki otoyollar için bir milyar Türk lirası ($556 milyon) ayırdı. Kriz Grubu’na telefon22 Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 5 gelir yaratma kapasiteleri çok düşük olduğundan il, dışarıdan gelen mali kaynaklara fazlasıyla bağımlı durumda.27 rı için ödeme garantisi vermediğinden Diyarbakır, sadece küçük miktarlarda yabancı kredi kullanabiliyor.33 Diyarbakırlıların vali ve merkezi yönetimin yetkilileri hakkındaki görüşleri, çoğunlukla iç karartıcı. Ağustos 2012’de yapılan bir araştırma, Diyarbakır’da yaşayanların sadece yüzde 9’unun Kürt sorununun çözümüne katkıda bulunması konusunda valiye güvendiğini ortaya koydu; yüzde 64’ü ise hiçbir şekilde valiye güvenmediğini söyledi. Diyarbakır’daki bir kamu yöneticisi de Kürt hareketi hakkında şüphe içindeydi.28 Diyarbakırlıların duyduğu güven eksikliği, merkezi yönetimin tüm organlarını kapsıyor: Kürt sorununun çözümü konusunda yalnızca yüzde 18’i iktidardaki AKP’ye güvendiklerini belirtti (yüzde 68’in hiç güveni yok) ve sadece yüzde 15’i meclise inandıklarını ifade ettiler. 29 Kürt yanlısı BDP’yi eleştirenlere göre BDP’nin siyasi ideolojisi, valiyle anlamlı bir işbirliğini ya da şehrin trafik, çevre ve madde bağımlılığı gibi sorunlarının çözümünü engelliyor.30 Belediye başkanı Baydemir, savaşın kendi çabalarını da akamete uğrattığını kabul ediyor: “Biz Diyarbakır’ı Ortadoğu’da bir kültür ve turizm merkezi haline getirmeye çalışıyoruz. [Fakat] şehre bir [PKK’lı] cenazesi geldiğinde, o zaman planladığımız her şeyi festival ya da başka bir şey iptal etmek zorunda kalıyoruz”. Ancak onun çözümü, kendisini Kürt hareketinin uzağında tutmak değil. Ona göre, “Kürt sorununun nihai çözümü, Kürtlere bir statü verilmesinden geçiyor”. Bu da, “her bölgenin kendi parlamentosuna, kendi idaresine ve federal parlamentoda bir temsilciye sahip olduğu bir federal sistem ve bölgesel yönetimler” anlamına geliyor.34 Türkler ve Kürtler arasında artan gerilim, anlamlı işbirliği imkanlarını de baltalıyor: “Ne zaman bir gerilla cenazesi olsa bu, resmi kurumların bize bakışını etkiliyor. Çatışmaların hızlandığı zamanlarda bizim proje önerilerimize yaklaşımlarında bir farklılık olduğunu görüyoruz” diye belirtiyor belediye başkanı Baydemir.31 Ayrıca devlet, belediyenin yabancı kurumlarla ilişkilerini engelliyor. Ekim 2011’de Başbakan Erdoğan’ın, Alman vakıflarının BDP belediyeleri aracılığıyla PKK’ya para gönderdiklerini söylemesinin ardından bir Alman vakfından çöp ayırımı ve yeniden kullanımı projesi için alınan 100 milyon avro değerindeki kredi suya düştü.32 Merkezi hükümet, borçla- da verilen mülakat, Mehmet Aslan, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) genel sekreteri, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 27 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 28 “Bunlar bir terör örgütü. KCK [içinde PKK’nın da bulunduğu bir şemsiye örgüt olan Kürdistan Topluluklar Birliği] ve DTK [Kürt hareketinin yasal bir sivil toplum platformu olan Demokratik Toplum Kongresi] aynı merkezden yönetiliyorlar. Molotof kokteylleri fırlatıyorlar. İnsanlara silah veriyorlar ve istediklerini yaptırıyorlar. Çocukların eline bomba veriyorlar; bunlar gökten gelmiyor. Çöpleri toplamaları lazım. Ama gösteriler olduğunda yakılabilmeleri için orada bırakıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2011. 29 “Kürt Sorununun Çözümünde Kişi ve Kurum Değerlendirmesi”, Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAMER), Ağustos 2012. 30 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunus Memiş, Memursen İl Başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012; ve eskiden Diyarbakır’da görev yapmış polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012. 31 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 32 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Eylül 2012. Ayrıca bakınız “Alman vakıflar PKK’yı fonluyor”, Yeni Şafak, 2 Ekim 2011. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2003’ten bu yana yerel yönetim reformları yapmaya çalıştı.35 “Süper belediyeler kanunu” olarak adlandırılan mevcut tasarı, büyükşehir belediyelerinin yetki ve güçlerini arttırabilir. Bu, en azından teoride yetki alanında ve gelirlerde bir artış anlamına geldiğinden Diyarbakır’ın Kürt yanlısı BDP’li büyükşehir belediyesi tarafından destekleniyor.36 Türk hükümeti, yerel yönetimler konusunda uluslararası modeller de dahil Diyarbakır’da ve ulusal ölçekte bir tartışmaya öncülük etmeli, kamuoyunu bilgilendirmeli ve seçilmiş yerel birimleri güçlendirme planlarını ortaya koymalı. Hedef, eğitim, polis ve bütçe konularında yetkinin zamanla ademi merkeziyetçi hale getirilmesi olmalı. Diyarbakır’daki Kürt hareketi ise spesifik taleplerini ve şikayetlerini açığa kavuşturmalı, ili ziyaret eden merkezi yönetim temsilcileriyle buluşmalı ve işbirliği yapmalı ve mevcut yasal yapıları kullanarak kanunları değiştirmeye çalışıyorsa bile Türk kanunlarına saygı duymalı. (Bakınız aşağıdaki II.D başlıklı bölüm). 33 Belediye, kanalizasyon ve içme suyu projeleri için geçmişte dış kredi kullanabiliyordu; ancak ikinci kez seçildiği 2009’dan bu yana kullanamıyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 34 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 35 AKP’nin sağlıktan eğitime pek çok alanda il özel idarelerini ve belediyeleri güçlendiren yasası, 2004’te mecliste kabul edildi, ancak yasanın devletin bütünlüğünü zedelediğini belirten Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi. Yasanın diğer bölümleri, Anayasa Mahkemesi tarafından 2004’te ve 2005’te iptal edildi. Buna rağmen 2005’te AKP, taşra teşkilatlarını kaldırdı ve kaynaklarını ve yetkilerini il özel idarelerine devretti. 36 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. Halihazırda belediyelerin alanının 20 kilometre dışında kalan bölgelerde kamu hizmeti sunan ve hem valiye hem de demokratik yollarla seçilmiş il meclisine karşı sorumlu olan il özel idarelerinin bazı kaynakları büyükşehir belediyelerine aktarılıyordu. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 B. İYİ POLİS, KÖTÜ POLİS Kürtlerin devlete karşı düşmanlıklarının bir başka tezahürü, genellikle ordudan daha siyasallaşmış ve Kürt karşıtı olarak algılanan polisten duyulan korku.37 Geçen on yılda bu duyguda kısmen bir iyileşme oldu.38 Eski bir polis komiserinin söylediğine göre Diyarbakır’da görev yapan 5.000 polisin yarısı Kürt.39 Eylül 2012’de atanan yeni emniyet müdürü, ulusal çapta bir tartışmayı körükleyen, başbakan tarafından kabul edilmeyen ve içişleri bakanlığınca cezai soruşturmaya uğrayan, anlayışlı bir yaklaşım gösterdi: Ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz. İnsanların çektiği acıları biz de yüreğimizde hissettik. [1990’larda] boşaltılan her köyün aslında geleceğimizde tehdit olduğunu biliyorduk … Güvenlikçi yaklaşımlarla [Kürt] meselesinin çözülmeyeceğini en iyi bilenlerden biriyim …. Bu toplumda bir sıkıntı varsa bunu ortaya da koymazsak nasıl çözeceğiz ? Tabi ki konuşacağız.40 Geçmişte Diyarbakır’da görev yapmış bir polis komiseri, güvenlik güçlerinin zihniyetinin değiştiğini iddia ediyordu.41 Polisliğe yenilikçi, daha ilerici bir yaklaşım getirmekle gururlanan bu komiser, bölge sakinleriyle çat pat Kürtçe konuşuyor, onların cenaze törenlerine katılıyor, Kürt sorununun çözümünün ancak diyalog ve uzlaşmayla Sayfa 6 şiddete son verilmesi yoluyla başarılabileceğini söylüyor ve öldürülen PKK militanlarının ailelerine karşı şefkatini dile getiriyordu: 650 merhumun ailesine taziyelerimi ilettim. Cezaevindeler miydi değiller miydi hiç umursamam; bir teröristin cenaze töreni olmadıkça giderim. PKK’nın cenaze törenlerine de gidebilseydik keşke; onlar da bizim yurttaşlarımız. Fakat medya ve kamuoyundan çok fazla tepki olurdu … Diyarbakır polis gücünün çoğunluğu benim gibi. Başlangıçta bana karşı düşmanca davranan bölge sakinlerine “sizin köyünüz yakıldıysa, bunu yapan ben değilim. Ben size hizmet etmek için buradayım. Benimle işbirliği yapın ve sorumlulara karşı mücadele edelim” diyorum.42 Ancak, halk gösterilerin şiddetle bastırılması sırasında yine de hâlâ güvenlik güçlerinin daha sert yüzünü görüyor. En son olarak 14 Temmuz 2012’de Diyarbakır’da izin verilmemiş bir gösteride polisle yaşanan bir çatışma esnasında BDP’li bir milletvekilinin ayağı kırıldı.43 BDP’liler, sürekli olarak yetkililerce taciz edildiklerini iddia ediyorlar ve genel merkez binalarının kırılan camlarını gösteriyorlar: “Sadece kapımızın önünde bir basın açıklaması yapsak bile polis, basınçlı su hortumlarıyla ve biber gazlarıyla bunu engelliyor.”44 Daha katı aktivistlerin arasında korku ve küskünlük hâlâ çok yaygın: Polislerin gözlerinin içine baktığımızda, bir nebze merhamet, biraz anlayış, hiçbir şey yok…. Onları gösterilerde görüyorum; insanları barışçıl şekilde dağıtmak için orda değiller; Kürtleri öldürmek için oradalar … Belki eskiden olduğu gibi işkenceler yok artık. Ama bizi [hâlâ] hapiste tutuyorlar. Bu bir yavaş ölümdür.45 37 Türkiye’deki tüm erkekler, Türk veya Kürt olsun, askerlik görevini yapmak zorunda. “Türkiye’nin batısından gelen askerler, Diyarbakır’da dışarı rahatça çıkabiliyorlar; halk onlara iyi davranıyor”. “Şimdi askerlere karşı ayrımcılık yok, fakat olaylar bu şekilde devam ederse korkarım olabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, şehirde görevli yetkililer, Diyarbakır, Eylül 2012. 38 “Son üç dört yılda polisle olan ilişkilerimiz iyileşti; onlarla iyi çalışıyoruz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012. “Buradaki polis artık daha iyi, daha eğitimli. On yıl önce polisle konuşamazdınız … fakat [normalleşme] hâlâ çok uzakta”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, şehirden bir esnaf, Diyarbakır, 17 Mayıs 2012. 39 “Polis onlarla Kürtçe konuştuğunda çocuklar şaşırıyorlar. Kürtlerin polis olabileceğini bilmiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. 40 Recep Güven, Diyarbakır il emniyet müdürü, “Her teröriste içim ezilir”, Taraf, 8 Ekim 2012. Başbakan Erdoğan aynı gün şu cevabı verdi: “Biz, evlatlarımızı katleden ve bu mücadele esnasında ölen teröristlere ağlamadık, ağlamayız. Birilerini memnun etmek için bazı ifadeler kullanamayız .… Herkes yerini iyi bilsin. Siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın”. “Başbakan Erdoğan’dan Diyarbakır emniyet müdürüne mikrofonda ayar”, Milliyet, 9 Ekim 2012. 41 Diyarbakırdaki polisler, göreve yeni başladıklarında bir haftalık bir oryantasyon alıyor, halkla ilişkiler dahil olmak üzere eğitimler alıyorlar ve aile içi şiddetle ilgili yazma ve tiyatro oyunlarında oynama gibi toplum projelerinde yer alıyorlar. 42 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. İmralı cezaevindeki PKK lideri Öcalan’ın tecridine son verilmesini isteyen göstericiler ile polis arasında çatışmalar patlak verdi; 87 kişi tutuklandı. İnsan Hakları Derneği (İHD), polisin müdahalesinin “işkence” boyutuna vardığını söylüyor ve camilere biber gazı sıkıldığını iddia ediyordu. “İnsan Hakları Derneği Gözlem Raporu”, 17 Temmuz 2012. 44 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012. Ne var ki Diyarbakır’da eskiden görev yapmış bir polis memuru, polisin basın toplantılarına ve diğer toplu eylemlere müdahale ettiğine, çünkü bunları organize edenlerin validen gereken izni bilerek almadıklarına işaret ediyor ve ekliyordu: “böylece polis müdahale ettiğinde kurban gibi görünüyorlar. Öyle polis hemen üstlerine de gitmiyor. Haberlerde göstermedikleri şu ki polisle göstericiler arasında genellikle yaklaşık bir saat süren görüşmeler oluyor. Ancak bunun sonunda en katı olanları kalıyor ve polisle çatışmaya giriyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. 45 Kriz Grubu’na verilen mülakat, KCK davasından bir tutuklunun kızı, Diyarbakır, Eylül 2012. “Biz Kürtler, işleri kendi aramızda halletmeye çalışıyoruz; polise güvenmiyoruz”. Kriz 43 Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Aynı zamanda polis, çoğu zaman insanların valiliğin iznini almadan toplandıklarını veya onlara verilen iznin kapsamadığı eylemler yaptıklarını, bunun da müdahaleyi mecbur kıldığını söylüyor.46 Kürtlerin Türk devletine olan güvenlerini arttırmak için hükümet, yerel polisin daha anlayışlı bir yaklaşım içinde olmasını daha fazla teşvik etmeli, toplum polisliği konusunda onları eğitmeli ve gösterileri engellemek için aşırı güç kullanıldığında bunu cezalandırmalı. Kürt hareketi ve Diyarbakırlı toplum liderleri ise miting ve gösterilerle ilgili tüm yasa ve uygulamalara uymalılar. C. HUKUĞUN SERT ELİ Geçtiğimiz üç buçuk yıl boyunca ülke çapında PKK bağlantılı Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (Koma Civakên Kurdistanê, KCK) yönelik operasyonlarda çoğunluğu BDP’den olmak üzere binlerce Kürt siyasetçi, görevli ve aktivistin tutuklanması, Kürt yurttaşların devlete duydukları güvene en büyük darbe oldu. Bazıları daha sonra serbest bırakıldı veya hüküm giydi; ancak çoğunluğu, şiddet içeren bir eylem yapmak değil ama terör örgütü üyesi olmak veya örgüte yardım etmek suçlamasıyla ihtiyaten tutuklu bulunuyor.47 Ilımlı Kütler bile “KCK operasyonları” olarak bilinen operasyonları, hükümetin, bütün bir siyasal hareketi saf dışı bırakma girişimi olarak görüyorlar.48 Ancak Diyarbakır valisine göre, KCK “yasalar uyarınca kovuşturulması” gereken “şiddete başvuran bir suç şebekesi”.49 Tutuklamalar, Nisan 2009’da Diyarbakır’da başladı ve BDP’ye göre şehirde 1.000’den fazla kişi tutuklandı.50 Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 46 Eski bir polis komiserine göre “KCK operasyonlarına” karşı 2009’da yapılan gösteriler sırasında 2000 kişi, polis araçlarına saldırdı ve adliye binasını taşladı; bir sonrakinde izin istendi ama reddedildi. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. 47 Suçlamalar genellikle KCK’nın veya onun bir türevi olan KCK/Türkiye Meclisi’nin (KCK/TM) bir veya daha fazla hedefine desteği ima eden açıklamalara dayanıyor. KCK hakkında daha fazla bilgi için bakınız, Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e. 48 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 49 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mustafa Toprak, Diyarbakır valisi, Mayıs 2011. 50 Kürt hareketinin sivil toplum platformu olan Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) çok sayıda üst düzey üyesi, terör örgütü üyesi olmakla, örgüte yardım etmekle veya propagandasını yapmakla suçlanıyor. Ocak 2012’de 101 üyeden oluşan daimi konseyinden 32 kişi olmak üzere delegelerinin yarısından fazlası “KCK operasyonları” çerçevesinde tutuklandı. Cezaevine girenler, üyeliklerini kaybediyorlar zira toplantılara katılamıyorlar. Aktivistler ayrıca telefonların dinlenmesi ve araçların Sayfa 7 Parti il teşkilatının eş başkanı, terör örgütü yöneticiliği suçlamasıyla 4 gün tutuklu kaldı ve hâlâ şüpheli konumunda.51 Yenişehir ilçesi belediye başkanı Fırat Anlı ve Kayapınar belediye başkanı Zülküf Karatekin, belediye meclisinin başkanı ve üyeleriyle birlikte cezaevindeler.52 13 Ocak 2010’dan bu yana yurt dışına çıkmasına izin verilmeyen Diyarbakır belediye başkanı Baydemir de devletin KCK’ya karşı yürüttüğü davanın şüphelilerinden ve aralıksız devam eden yasal tacizlerin partisinin şehri etkin bir şekilde idare etmesini engellediğinden şikayet ediyor. Zamanımın büyük çoğunluğunu, müfettişler için savunma hazırlamak ve mahkemelere çıkmakla geçiriyorum. Sürekli yargının ve içişleri bakanlığının baskısı altında olduğumuzu hissediyoruz. Türkiye’nin batısındaki yerel yönetimlerle karşılaştırıldığında dezavantajlı koşullarda çalışıyoruz.53 Birçokları, yargıyı ve yargıçları politik olarak önyargılı görüyorlar ve onlara güvenmiyorlar.54 Bir KCK zanlısının yakını, yargıçların avukatlarına da neredeyse zanlı gibi davrandıklarını söylüyor.55 Bölgedeki görevliler, KCK davalarını, Kürtlerin 2009 yerel seçimlerinde elde ettiği başarının intikamı, bir “yasal komedi” ya da “yerel yönetimlere yönelik bir saldırı” olarak tanımlıyorlar.56 izlenmesi de dahil polisin sürekli tacizinin “psikolojik baskı” yarattığını öne sürüyorlar. Aralarından biri, “Beni tutuklasalar daha iyi olurdu” diyor. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Kürt hareketinin siyasi aktivistleri, Diyarbakır, Mayıs 2012. 51 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eşbaşkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 52 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 53 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 54 Bölgede yaşayan pek çok kişi, bunun yerine şimdilerde “alternatif hukuk” olarak adlandırılan ve köklerini gelenekten alan paralel, enformel bir yargı sistemine başvuruyorlar. Şiddete başvurarak veya kan davası yoluyla adaleti sağlamaya çalışmak, doğuda ve güneydoğuda Türkiye’nin diğer bölgelerine göre daha yaygın. Bazı anlaşmazlıkları çözmek üzere geçici bölgesel konseyler, üç arabulucu seçiyor ve anlaşmazlığın tarafları onların kararlarına uymayı kabul ediyorlar. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayan bir kasap olan Sait Şanlı, beş yaşındayken kan davasıyla tanıştı ve gönüllü bir Barış Komisyonu kurarak 2009 yılında 67 yaşında ölene dek yüzlerce kan davasını, adam kaçırmayı ve arazi anlaşmazlığını bu şekilde çözdü. Anlaşmazlıklar bazen arabuluculuk yapması için belediye başkanı Osman Baydemir’e de taşınabiliyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012. 55 Bir KCK zanlısının kızı, bazı sanıklara karşı sunulan delilin telefon dinlemesi sırasında arkada duyulan bir PKK propogandasından ibaret olduğunu söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. 56 Kapatılmış olan Kürt yanlısı DTP, aldığı belediyelerin sayısını 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde 54’ten 99’a çıkarmıştı. “AKP hükümeti, seçimdeki başarısızlığının intikamını almaya çalıştı”. “12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinin Öncesi, Sonrası Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 8 Tutuklamalar, BDP’nin siyasal tepkiler verme ve devletle gerilimi düşürme yeteneğini akamete uğratmış durumda.57 BDP’nin il eş başkanı, daimi yasal tehditler yüzünden partinin normal bir üye listesi tutmayı bıraktığını söyledi.58 Siyasetçi meslektaşlarını durumu görmezden gelmekle suçlayan eş başkan, BDP’nin ilgisizliğe mahkum edilmiş hissettiğini ekledi: Kız kardeşim, travmanın neden olduğu psikolojik sorunlar nedeniyle okuduğu üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. AKP 2005’te bir Kürt [Demokratik] açılımı başlattığında bazı şeylerin değişeceğini, artık tutuklanmayacağımızı veya dövülmeyeceğimizi sandık. … Ama artık sanırım bilinçli olarak Kürtleri mahvetme ve imha etme politikası var.61 Polisin sekiz ay önceki bir [KCK] operasyonu sırasında benim evim basıldığı ve arandığı zaman AKP’li ve CHP’li [Cumhuriyet Halk Partisi] komşularım hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Her şey normalmiş gibi sabahleyin çocuklarını öperek okula gönderdiler. Benimle konuşmadılar. Onlar da bu bölgenin insanları, dolayısıyla bizim acılarımızı anlamalılar.59 Devlete karşı bu tür küskünlükleri giderebilmek için hükümetin gece yarısı yapılan baskınlara ve uzun mahkeme öncesi tutukluluklara son verebilmek ve zanlıların mahkemede Kürtçe kullanabilmeleri için acilen reformlar yapması gerekiyor. Diyarbakır’da Mart 2012’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 68’i, KCK operasyonlarının Kürt sorununun çözümlenmesine dair karamsarlığı arttırdığını düşünüyor.60 Nisan 2009’dan bu yana duruşma öncesi tutuklu bulunan bir şüphelinin kızı, sabah 4:30’da yapılan bir baskınla 42 kişiyle birlikte babasının tutuklanmasının neden olduğu sıkıntıyı anımsıyordu. Babasının BDP bünyesinde aktif olduğunu, ancak şiddet içeren bir eylemle suçlanmadığını ve yirmiden fazla duruşma yapılmış olmasına rağmen ifadesinin henüz alınmadığını, çünkü mahkemenin hâlâ yüzlerce sayfayı duruşmalarda okumayı sürdürdüğünü belirtiyordu. Şüphelilerin Kürtçe ifade vermelerine izin verilmemesi de gecikmelere neden oluyor. Mahkeme sona erene dek iki yıl daha tutuklu kalacağını düşünen ailesi, duygusal, ekonomik ve fiziksel zorluklar yaşıyor. Ümidi kırılmış ve kızgın olan kızı, şunları söylüyordu: Tutuklandıktan sonra bir ay boyunca onu göremedik. Altı ay boyunca onun emekli maaşını alamadık. Annem yüksek tansiyon hastası ve durumu daha da kötüleşti. ve Değerlendirmesi”, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, 5 Ekim 2011, Kriz Grubu’na ulaştırılan rapor. 57 “Eski kadrolar, KCK davalarıyla içeri alındı. Bunlar, sorumlu, duyarlı olanlardı. Yeni BDP kadroları deneyimsiz; şiddetin tırmanmasını engellemek için pek bir şey yapamıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 58 BDP, yedi ayda Diyarbakır’da 10.000 üye kabul etti, ancak sonra buna son verdi, zira her parti kapatılmasının ardından üyelikler iptal ediliyor. Bir üye, en fazla 15.000 TL (yaklaşık $8,300) bağışta bulunabiliyor. “Eğer deneseydik bir ayda 100.000 veya 150.000 üye kazanabilirdik”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eşbaşkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Türkiye’de Kürt hareketinin birçok partisi (en önemlileri HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP) kapatıldı. 59 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 60 “Mart Ayı Gündem Anketi”, SAMER, Diyarbakir, 6-7 Mart 2012. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Diyarbakır şubesi de hedef alındığını hissediyor. Başkan yardımcısı tutuklandı ve ofisleri 2009’dan bu yana iki kere basıldı. Derneğin başkanı, 1990’larda kendilerini de hedef alan ölüm timi cinayetleri artık olmasa da, baskının o döneme göre daha kötü olduğunu ifade ediyor.62 Bir insan hakları avukatı, kurbanların İHD’ye gelmekten kaçındığını, zira baskınlarda gizli bilgilerin ele geçirilebildiğini ve kendisinin de burada çalışmak konusunda çekinceleri olduğunu anlatıyordu.63 D. “DEMOKRATİK ÖZERKLİK” VE HOŞNUTSUZLUKLARI 14 Temmuz 2011’de Diyarbakır’da toplanan Kürt hareketinin sivil toplum platformu olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK), güneydoğudaki Kürtler için “demokratik özerklik” ilan etti.64 Ne var ki Kürtlerin büyük bölümü 61 Kriz Grubu’na verilen mülakat, tutuklu bir KCK şüphelisinin kızı, Diyarbakır, Eylül 2012. 62 “2009’daki KCK operasyonları sırasında başkan yardımcımız Muammer Erbey tutuklandı, ofisimize baskın düzenlendi, on bir bilgisayarımıza ve tüm belgelerimize el konuldu. Altı ay sonra bunları geri aldık, fakat polis, gizli kalması gereken ve bize başvu yapan insanların kimlik bilgileri ve başvuruları da dahil olmak üzere her türlü bilgiyi kopyalamıştı. 30 Ocak 2012’de yeni bir baskın yaşadık. On iki bilgisayarı aldılar. Ancak bir arkadaşımızın her gün adliyeye gidip gelmesi sayesinde bunları dört ay sonra geri alabildik. …. 1997 ile 2002 arasında derneğimiz toplam üç yıl boyunca kapatıldı, ama o zaman bile baskın yapılmıyordu. 2002’den bu yana kağıt üzerinde çalışmamıza izin veriyorlar, fakat binamıza baskın yapıp tüm bilgilere el koyup duruyorlar. Bizi yararsız hale getirmek istiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Raci Bilici, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır şubesi başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 63 “Burada çalıştığım için cezaevine konulmaktan korkuyorum. Ama birilerinin bu insanların insan haklarını koruması gerekiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İnsan Hakları Derneği avukatı, Diyarbakır, Mayıs 2012. 64 2007’de kurulan DTK, çoğunluğu Kürtçe konuşulan bölgelerde faaliyet gösteren yaklaşık 700 sivil toplum örgütünün yanı sıra bireyleri, işadamlarını ve çiftçileri bünyesinde barındıran Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 bunun ne anlama geldiğini bilmiyor.65 PKK lideri Öcalan’ın ilk formülasyonu, tüm bölge Kürtleri için “Kürtlerin yalnızca Türkiye’de değil, İran, Suriye ve Irak’ta da devletle ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacak” konfederal bir gelecek öngörüyordu. 66 Ancak birçok uzmanın kuşkuya karşıladığı konfederalizm, Türkiye ve diğer devletler için başarısız bir başlangıç noktası.67 DTK aktivistleri, modelin henüz kavramsallaştırma aşamasında olduğunu ve uygulamayla temellendirilmesi gerektiğini kabul ediyorlar. 68 Modelde belirgin siyasi unsurlardan ziyade boşluklar mevcut.69 Örneğin “Demokratik Özerk Kürdistan” konfederal yapısına devredilecek özel yetkilerin ne olduğu tanımlanmıyor. Yerel yönetimin çeşitli düzeylerindeki meclisler, bir bölgesel parlamentoda bir araya gelecekler. Konfederal oluşum, Türkiye’yle ortak olan parlamentoya da temsilci seçecek. Kürtçe, Türkçe’nin yanı sıra resmi statüye sahip olacak ve oluşumun kendi öz savunma mekanizmaları bulunacak. Ancak bağımsızlığa yakın görünen bu statü taleplerine karşın Kürt hareketi, sınırların yeni- bir platform. 101 kişiden oluşan daimi konseyi, Genel Kurul’daki 850 delege tarafından seçiliyor; iki başkanı olan ve on beş kişiden oluşan bir koordinasyon kurulu ve dokuz daimi komisyonu mevcut. Genel Kurul toplantıları, genellikle BDP binasında olmak üzere altı ayda bir yapılıyor. HAK-PAR ve KADEP gibi daha küçük Kürt partiler burada temsil edilmiyor. 65 “Demokratik özerkliğin nerede başladığı ve nerede bittiği bilinmiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ümit Fırat, Kürt aydın, İstanbul, Mayıs 2012. “PKK’nin tüm talepleri içinde demokratik özerklik, Kürt nüfus içinde en az yankı bulanı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Öcalan bundan ilk olarak 2007’de söz etti; 2010’da PKK bunu benimsedi ve şimdi BDP olan parti, onu parti programına aldı. 66 “Demokratik Özerklik Çalıştayı Sunumlar”, DTK, Diyarbakır, 12-13 Mayıs 2012. 67 “Böylesi bir federasyon, söz konusu devletlerin egemenliğini önemli ölçüde kısıtlayacaktır ve bu nedenle uygulanma şansı yoktur”. Anayasanın Korunması Raporu 2010, Almanya İçişleri Bakanlığı, Berlin, 2011. 68 “Eski Marksistler gibi konuşmamaya çalışıyoruz, fakat fark ettik ki fikirlerimiz bazen [gerçekçi değil]”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, DTK’nın ekonomik komisyonu üyesi, Mayıs 2012, Diyarbakır. “Bu bir paralel devlet değil. Karar vericiler üzerinde baskı kuracak bir mekanizma”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı ve DTK’da faaliyet gösteren siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. 69 Aktivistler, demokratik özerkliği DTK’nın dokuz komisyonuyla örtüşecek biçimde adlandırıyorlar: siyaset, toplum, diplomasi, ekonomi, kültür, ekoloji, hukuk, öz savunma ve kadın. Örneğin demokratik özerklik, kadın meclisleri, komünleri, kooperatifleri, kongreleri, konferansları “özgür kadın akademileri” ve “kadın erkek eşitliği kurulları” öngörüyor. “Demokratik Özerklik Çalıştayı Sunumlar”, a.g.e. Her alanda “boşlukları doldurmak için çalıştıklarını” söylüyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden bir siyasal aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. Sayfa 9 den çizilmesini ya da yeni bir devlet kurmak istediğini reddediyor.70 Aktivistlerin “demokratik özerklik” sistemindeki ekonomi anlayışı, kapitalizmi, sanayiciliği ve tekelleri dışlıyor, ne var ki Türkiye’deki Kürt iş çevreleri bu önerileri “romantik” ve “naif” buluyorlar.71 Modelin “küçük devlet, büyük toplum” ilkesinin nasıl ücretsiz, eşit ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sağlarken aynı zamanda özgür “demokratik akademilerin” eğitim ihtiyaçlarına cevap vermesinin nasıl sağlanacağı açık değil. Çetrefilli vergilendirme konusu, Türk devletiyle müzakere edilecek ve ortaya çıkan sonuç referanduma sunulacak. Devlet, ulusal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için bölgeye fon aktarımı konusunda sorumlu olacak. Kürt hareketinin, “demokratik özerklik” konusunda muğlak olması, Türkiye’deki anaakım kamuoyunda bunun bağımsız Kürdistan’ın şifresi olduğu korkusunu tetikliyor. Kürtlerin çoğu, ayrı bir devlet değil ama güçlü belediyelerden çok daha fazlasını istiyor görünüyor.72 Hükümetin, 70 “Bu, KCK veya PKK gibi silahlı bir yapı değildir, ancak insanların kendileri savunmalarını [ifade etmektedir]”, a.g.e. 71 Diyarbakır’da bir araya gelen aktivistler, teknolojiye ılımlı bakıyorlar, tüketimciliğe karşı çıkıyorlar, özel mülkiyetten hoşlanmıyorlar, hidroelektrik barajlara karşılar ve faizi ve borsayı reddediyorlar. Komünleri ve kooperatifleri teşvik etmek istiyorlardı ve çevre konularına öncelik veriyorlardı. A.g.e. “DTK/BDP romantik, solcu bir eğilime sahip. Bu onların bölgeyi okuyamadıklarını gösteriyor. İyi niyetliler, ancak gerçeğe dayanmıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, genel sekreter, DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 72 Ağustos 2012’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 48’i demokratik özerklik, yüzde 18’i bağımsızlık istiyor ve yalnızca yüzde 9’u, yerel yönetimin yetkilerinin arttırılmasının yasal statüye olan ihtiyaçlarını karşılayacağını ifade ettiler. “Kürt Sorununun Çözümünde Kişi ve Kurum Değerlendirmesi”, SAMER, Ağustos 2012. Diyarbakır’da daha önce yapılan bir başka araştırma ise benzer sonuçlara işaret etmişti. Buna göre yüzde 41 demokratik özerkliği; yüzde 18 bağımsızlığı; yüzde 7 yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılmasını ve yüzde 5 federasyonu destekliyordu. “Mart Ayı Gündem Anketi”, SAMER, 6-7 Mart 2012. Doğu ve güneydoğu Anadolu’da yapılan daha geniş bir araştırma ise yüzde 41’in demokratik özerlik; yüzde 19’un bağımsızlık; ve yaklaşık yüzde 12’nin federal yönetim istediğini ortaya koydu; yüzde 9, belediyelere daha fazla yetki tanınmasından memnun olacaklarını dile getirdiler. “Toplumsal Sorunlar ve Yeni Anayasa: Algı, Beklenti ve Talepler Ön Rapor”, SAMER, Şubat ve Mart 2012, Diyarbakır. İstanbul’daki bir araştırma şirketinin Ağustos 2012’de yaptığı bir araştırmaya göre Kürtlerin yalnızca yüzde 15’i belediyelerin güçlendirilmesiyle yetiniyor. “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”, Bilgesam, 12 Eylül 2012. PKK uzmanı olan bir Türk akademisyene göre araştırmalarda ortaya konandan daha büyük bir oran, bağımsızlığa sıcak bakıyor, ancak çoğunluğu bağımsız bir devletin gerektirdiği ekonomik fedakarlıkları yapmak istemiyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Güneş Murat Tezcur, Loyola Üniversitesi, İstanbul, Kasım 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 bağımsızlık dahil her türlü olası düzenleme konusundaki tartışmanın suç olmaktan çıkmasını güvence altına alması gerekirken, Kürt hareketi de hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde hedeflerini açığa kavuşturmalı. Sayfa 10 III. KÜRTÇE SESİNİ BULMAYA ÇALIŞIYOR Kürtçe’nin günlük ve resmi hayata dahil edilmesi, Diyarbakır’daki tüm siyasi hareketlerin en güçlü talebi. Birçokları, evde ve kamusal alanlarda Türkiye’de konuşulan başlıca Kürtçe lehçeleri olan Kurmanci ve Zazaki’yi kullanıyor; ancak 1920’ler ile 1990’lar arasında süren Kürtçe yazma, şarkı söyleme ya da konuşma yasağının psikolojik etkileri hâlâ hissediliyor. Kürtçe dükkan tabelaları, hâlâ çok az sayıda ve nadiren Kürtçe şarkı söylendiği duyuluyor. Devlet, sonunda 2009’da bir Kürtçe televizyon istasyonu kurduğunda, bu dilin o kadar uzun zamandır baskılandığı ortaya çıktı ki, bir Kürtçe haber yapımcısı, Diyarbakır’da mülakata gelen 20 kişiden sadece birinin yayında kulağa iyi gelecek yeterlilikte konuştuğundan şikayet ediyordu.73 Şu anda Türkiyeli Kürtlerin belki üçte ikisinin konuştuğu Kurmanci ile Zazaki dilinde iki ayrı haber bülteni mevcut.74 Akademik, resmi olarak öğretilecek ortak bir Kürtçe’nin geliştirilmesi, ancak yeni yeni tartışılıyor. A. UZUN SÜRELİ RESMİ YASAKLARIN ETKİSİNDEN KURTULMAK 1925 tarihli “Doğunun Islahı Planından” bu yana Kürtçe’nin kamusal kullanımı üzerindeki yasaklar, bu dilin gelişmesini engelledi. 1980 darbesiyle iktidara gelen askeri cunta tarafından 1983 yılında yapılan 2932 sayılı kanun, “Türk devletince tanınan devletlerin ana dilleri” dışındaki dillerde fikir ifade edilmesini yasadışı hale getirdi ve böylece Kürtçe’yi dışlamış oldu. Bu yasa, 1991 yılında zamanın cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından yürürlükten kaldırıldı. “Kanunla yasaklanmış dil” ifadesi, Avrupa Birliği’ne (AB) uyum paketinin bir parçası olarak AKP tarafından 2002’de kaldırılana dek anayasanın 26 ve 28’nci maddelerinde varlığını sürdürmeye devam etti. Ancak, anayasanın üçüncü maddesinin ikinci paragrafı, hâlâ Türkçe’nin tek resmi dil olduğunu belirtiyor. Anayasa maddeleri ve başka bazı kanunlar, Kürtçe’nin devlet veya belediye dairelerinde, mahkemelerde veya okulda kullanımını kısıtlıyor.75 Ticari sicile kayıt zorunluluğu, 73 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. Diyarbakır’ın en önemli Kurmanci lehçesi de “Türkleşmiş” ve Türkiye’nin en doğusunda Kurmanci konuşan bölgelerde yaşayanlar tarafından anlaşılması zor. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Nebahat Akkoç, Kürt sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, 4 Eylül 2012; Ercan Akkar, yerel Güneydoğu Ekspres gazetesinin yazıişleri müdürü, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 75 Bunlar arasında ceza kanununun Türk alfabesine ilişkin 222. Maddesi ve kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanmasına dair 257. Maddesi; “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” ifadesinin yer aldığı.1982 anayasasının 74 Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Kürtçe dükkan tabelaları yapılmasını ve Kürtçe’nin iş hayatında kullanılmasını zorlaştırıyor. Belediyeler, Diyarbakır’ın içinde ve etrafında bazı cadde tabelalarını ve park isimlerini Kürtçe yazdılar; ancak bu, kanun değişene kadar “yer isimleri içişleri bakanlığının işidir”76 diyen valiyle bir ihtilafa yol açtı. Devlet, çocuklara Kürtçe isim konulmasını kabul etmiyordu, ama şu an Türkçe alfabede olmayan (X, Q, W, Î, Ê, ve Û) gibi harfleri barındırmadıkça Kürtçe isimlere izin veriliyor. Yerel yönetimde Kürtçe’nin yasak olması, kimi zaman hizmetlere eşit ulaşımı engelliyor.77 2004 yılında, bir Akdeniz sahil belediyesi olan Alanya belediyesi, burada yaşayan yabancı uyrukluların en temel dokümanları okuyamadıklarını fark edince, su faturalarını Almanca ve İngilizce basmaya başladı. Ancak Diyarbakır’ın Suriçi belediyesi, 2007 senesinde hizmetleri için benzer şekilde çok dilli yaklaşımı benimsediğinde ilçe belediye başkanı Abdullah Demirbaş aleyhine bir dava açıldı ve belediye meclisi dağıtıldı. Bir belediye çalışanı, vatandaşlar ofisine Sayfa 11 geldiğinde Kürtçe kullandığını, resmi yazışmalarda ise sadece Türkçe kullandığını belirtiyor.78 Türk milliyetçileri, resmi işlemlerde Kürtçe’nin kullanılmasının serbest bırakılmasının ayrılıkçı duyguları tetikleyeceğinden endişe duyarken kısıtlamaların kaldırılması bazen ters etkilere de neden olabiliyor. Örneğin ünlü bir Kürt müzisyen, devletin Kürtçe müzik üzerindeki yasağı kaldırmasının ardından albüm satışlarının düştüğünü söylüyordu.79 Yalnızca Kürt hareketi temsilcileri değil, Kürtçe konuşulan bölgelerdeki diğer önemli aktörler de – iktidardaki AKP, İslamcı grup (eski adıyla) Mustazaf-Der ve bir dereceye kadar da ılımlı İslamcı Gülen hareketi – Kürtçe’ye hayatın her alanında izin verilmesinin gerektiğinde hemfikirler. Hükümet, anadilin resmi hizmetlerde kullanılmasına dair yasağı gevşetmeli ve gerektiğinde ilgili yasa ve düzenlemeleri değiştirerek bölgedeki seçilmiş yetkililerin bölgedeki yerlere Kürtçe isimler vermelerine veya eski Kürtçe ismini tekrar kullanmalarına izin vermeli. B. KÜRT MEDYASININ PARADOKSLARI 42 maddesi ve iktisadi işletmelerde Türkçe’nin kullanılmasını gerektiren 805 nolu kanun bulunuyor. Siyasi partilere ilişkin 2820 sayılı kanunun 81/c maddesi, partilerin Türkçe’den başka bir dil kullanmalarını yasaklıyor; ancak bu uygulama, seçimlere ilişkin 2839 sayılı kanunun 58. maddesinin Nisan 2010’da değiştirilerek Kürtçe’nin kullanılmasına izin verilmesinin ardından gevşetildi. AKP, Diyarbakır’daki propaganda faaliyetlerini şarkılarla birlikte Kurmanci, Zazaki, Arapça ve Türkçe olmak üzere dört dilde yaptı. Partinin il başkanı, düzenli olarak Kürtçe konuşmalar yaptığını ve Mayıs 2012’de Silvan barajının açılışına gelen AKP’li bakanların halkı Kürtçe selamladıklarını belirtiyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 2009 tarihli bir raporda İHD, Anayasanın 3, 4 ve 14. Maddelerine de belediye başkanlarını dava ederken başvurulduğunu yazıyordu. “Kürtçe’nin Kamusal Alanda Kullanılması Önündeki Yasal Engellere İlişkin Özel Rapor”, İHD Diyarbakır şubesi, 20 Mayıs 2009. 76 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mustafa Toprak, Diyarbakır valisi, Diyarbakır, Mayıs 2011. Suriçi belediye başkanı Abdullah Demirbaş aleyhine 2006’da insan hakları haftasını kutlamak amacıyla semtine Kürtçe afiş astığı için dava açılmıştı. 2007’de kendi semtindeki üç sokağa Kürt, Ermeni ve Süryani yazarların ismini verdiği için görevden alınmıştı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Abdullah Demirbaş, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. Temmuz 2012’de Diyarbakır mahkemesi, Diyarbakır’da on dokuz parkın ismin yanı sıra Kayapınar Gençlik ve Kültür Merkezi için önerilen yeni ismi yasakladı; çünkü isimlerinde Türkçe alfabede olmayan Kürtçe harfler barındırıyorlardı. Kararda adresler ve rakamlara ilişkin 31 Temmuz 2006 tarihli kanuna ve Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan ve hangi kelimelerin Türkçe kabul edildiğine dair yayına atıf yapılıyordu. “Fakat Show TV’de de ‘w’ harfi var ve yabancı bir kelime. Kimse onları yasaklamıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, Eylül 2012. 77 “Aile şiddeti nedeniyle merkezimize gelen kadınların bazıları çok az Türkçe konuşabiliyor. Onların polisten veya adaletten yardım almaları çok zor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. Kürtçe yayın yasağının kaldırılmasının ardından bile Diyarbakır medyasında Kürtçe hakim değil. Devlet politikalarına karşı sürmekte olan güvensizlik ve Kürtçe’yi yazı dili olarak kullanma konusundaki tecrübe eksikliği, bu dilin bölgede başlıca yayın dili olmasını engelledi.80 Kayıtlı en büyük 8 yerel gazetenin hiçbiri, salt Kürtçe yayımlanmıyor ve sadece birkaç tanesinde Kürtçe köşe yazıları bulunuyor.81 Ücretsiz dağıtılan kopyalar dahil yerel basının günlük tirajının 6.000 gibi küçük bir rakam olduğu tahmin ediliyor.82 Ne ilginçtir ki, Demokratik Vatan gibi en radikal gazetelerin bazıları Türkçe olarak İstanbul’da basılıyor. PKK propagandasını hedef alan katı Türk yasalarına karşın bu gazeteler, PKK liderleriyle uzun, ideolojik röportajlar yayımlıyorlar ve gazete bayilerinde değil, ço78 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. Suriçi belediye başkanı Demirbaş aleyhine 2007’de ayrıca şehrin girişine Kürtçe, Süryanice ve İngilizce “hoş geldiniz” yazısı koyduğu ve belediye çalışanlarının Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe, Ermenice veya Süryanice konuşmalarını istediği için soruşturma açıldı. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Abdullah Demirbaş, 13 Kasım 2012. 79 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. 80 Yerel bir gazetenin editörü, Kürtçe yayın yapmak konusunda tereddütlüydü. “Çeyrek sayfa Kürtçe yayın yapmaktan söz ediyoruz. [Fakat devlete karşı] güven meselesi söz konusu. Ben genellikle otosansür uyguluyorum. Burada her şey, spor haberleri bile politize olabiliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ercan Akkar, yazı işleri müdürü, Güneydoğu Ekpres, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 81 Diyarbakır’daki gazeteler, Olay, Güneydoğu Ekspres, Öz Diyarbakır, Yenigün, Diyarbakır Söz, Yeni Yurt, Diyarbakır Haber ve Mücadele. 82 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ercan Akkar, yazıişleri müdürü, Güneydoğu Ekpres, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 ğunlukla Kürt hareketi sempatizanlarının masalarında ya da ofislerinin bekleme odalarında yer buluyorlar. Türkçe yayımlanan Özgür Gündem ve Kürtçe çıkan Azadiya Welat gibi diğer Kürt hareketi yanlısı, ulusal yayın yapan gazeteler, Diyarbakır’da daha kolay bulunabiliyorlar. Beş adet özel yerel televizyon kanalı, uydudan yayın yapan üç tane özel kanal ve 7 tane yerel radyo istasyonu bulunuyor.83 Yerel kanallardan en az biri, Kürt hareketi yanlısı Gün TV, düzenli olarak Kürtçe yayın yapıyor ve tacizlerden şikayet ediyor.84 Devletin 24 saat Kürtçe yayın yapan kanalı TRT6, Ocak 2009’da yayına başladı ve Diyarbakır’da devlet kanalına ait yenilenen binada stüdyoları bulunuyor. Programlar, çoğunlukla Kurmanci dilinde, ancak Zazaki ve Sorani lehçelerinde de bazı programlar yapılıyor.85 Kürtler programların çoğunlukla kalitesiz, güncellikten uzak ve sıkıcı olduklarını söylüyorlar. Halen yasak olduğu için kanalda çocuklara yönelik Kürtçe eğitim programları bulunmuyor. TRT6, Kürtçe yayın yapan bir kanalın ülkeyi böleceği paranoyasını yenmiş durumda; ancak kanal çalışanları, devlet maaşı karşılığında çalıştıkları için Kürt hareketi yanlıları tarafından dışlandıklarını belirtiyorlar.86 Kürt hareketinin, Danimarka’dan Kürtçe ve Türkçe yayın yapan, stüdyoları Brüksel’de bulunan, Mart 2012’dan bu 83 Yerel kanallar, Gün TV (ve radyo), Dicle TV, Can TV (ve radyo), 21 (ve radyo) ve Söz TV. Uydudan yayın yapanlar ise Amed TV (ve radyo) ve Uzay TV. Hizbullah yanlısı Çağrı TV ve radyo istasyonu da internetten yayın yapıyor. Gaziantep’ten yayın yapan Fetullah Gülen’e ait Dünya TV, uydudan 24 saat Kürtçe yayın yapıyor ve Diyarbakır’da da izleyici kitlesine sahip. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Mayıs-Eylül 2012. 84 Programların yüzde 60 ile 70’i çoğunluğu Kurmanci olmak üzere Kürtçe yapılıyor, reklamlar ise Türkçe oluyor. Bazı yerel şirketler, reklemlarını Kürtçe veriyorlar. Gün TV çalışanları, polisin Nisan 2009’da binalarına baskın yaptığını, tüm arşivlerine ve sabit disklerine el koyduğunu ve onları boş olarak iade ettiğini söylüyorlardı. Aralarında gazetecilerin ve hukuk konseyinin de olduğu, onlarla bağlantılı birçok kişi geçtiğimiz yıl KCK operasyonlarında tutuklandı. “Biz muhalif bir kanalız .… Haber müdürümüz, ekibinden bir gösteriyi haber yapmasını istemişti ve iddianamede bu kendisi aleyhine kullanıldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Gün TV müdürü, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 85 Sorani, Irak Kürdistanı’nda ağırlıklı olarak konuşulan bir Kürtçe lehçesi. 86 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Mayıs-Eylül 2012. “Dini içerikli çok program var ve programlar kötü bir Kürtçe’yle seslendiriliyor ve aralarda Türkçe kullanılıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürtçe üzerine çalışan ABD’li araştırmacı, İstanbul, 30 Mayıs 2012. “BDP üyelerini konuşmak için davet ediyoruz. Aralarından biri bize şöyle dedi: ‘Size karşı şahsi birşeyim yok, fakat programlarınızı boykot etmek üzere grup olarak karar aldık’. Halk, onlarla sokakta röportaj yapmamıza izin vermez”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, TRT6’dan bir gazeteci, İstanbul, Eylül 2012. Sayfa 12 yana Nuçe TV olarak bilinen ve Diyarbakır’da geniş bir izleyici kitlesine sahip Roj TV adında kendi özel kanalı bulunuyor.87 Ne var ki kanalın militan propagandasına odaklanması, karışık duygulara yol açmış durumda; bir Kürt insan hakları aktivisti, bu kanalı çocuklarının seyretmesine izin vermediğini, çünkü “onların psikolojisini bozduğunu” söylüyordu. 88 Yerel restoranlarda NTV ve Habertürk gibi ulusal haber kanalları gösteriliyor olsa da Kürtlerin çoğunluğu, Türkiye’nin anaakım kanallarına güvenmediklerini ve onları seyretmediklerini söylüyorlar. Halk, Türk medyasına özellikle Diyarbakır’ı basite kaçan bir şekilde yansıttığı için kızıyor.89 C. EĞİTİM SİSTEMİNE YENİDEN ŞEKİL VERMEK Mart 2012’de ağırlıklı olarak Kürtçe konuşulan doğu ve güneydoğuda yapılan kamuoyu araştırmasında çoğunluğun bir şekilde anadilde öğretimi desteklediği ortaya çıktı: yüzde 35, diğer dillerin seçmeli olarak verilmesi kaydıyla ana dillerde eğitim istiyor; buna ilaveten yüzde 21, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dilli eğitimden yana.90 Yüzde 42.5’i oluşturan bir başka grupsa (ki bunların üçte biri Kürtçe seçmeli olmalı diyor) Türkçe’nin temel eğitim dili olarak kalmasını talep ediyor. Diyarbakır’da yapılan bir araştırma ise katılanların yüzde 83’lük ezici bir çoğunluğunun, Kürtçe’nin Türkçe’nin yanı sıra resmi dil olması gerektiğini düşündüğünü ortaya koydu.91 87 Kopenhag şehir mahkemesi, Roj TV’nin ve ana şirketi Mezopotamya Yayıncılık’ın yasadışı PKK ile bağlantılı olduklarına hükmetti ve onları 10 Ocak 2012’de 5.2 milyon Daminarka kronu (yaklaşık €700.000) ödemeye mahkum etti. Eutelstat, kanalı yayınları arasından çıkardı. 26 Eylül 2012’de Danimarka’nın Radyo ve Televizyon Kurulu, mahkemenin yayınlarının kayıtlarını verme kararına uymadığı için kanalın lisansını iki ay süreyle askıya aldı. 88 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Pek çokları, Kürt hareketinin liderlerine karşı açılan davalardaki mücadele ve gelişmeler de dahil olmak üzere ulusal medya tarafından yeterince yer verilmeyen konularda yayınlar yapmasından ötürü Roj TV’nin Diyarbakırlı Kürtlerin favorisi olduğunu ifade ediyorlar. Bir Diyarbakırlı, şunları söylüyordu: “Amcam [PKK’da]. Birkaç yıl önce Türk medyası bir operasyonda öldürüldüğünü yazdı. Birkaç saat içerisinde Roj TV, onun açıklamasının da olduğu bir haber yayınladı ve iyi olduğunu söyledi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. 89 “Ne zaman Diyarbakır hakkında haber yapsalar, o sırada burada şiddet olmasa bile, arkada [harap] Fiskaya semtini gösteriyorlar. Sanki Diyarbakır bundan ibaretmiş gibi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Diyarbakırlı, Mayıs 2012. 90 “Toplumsal Sorunlar ve Yeni Anayasa: Algı, Beklenti ve Talepler Ön Rapor”, SAMER, a.g.e. 91 “Mart 2012 Gündem Araştırması”, SAMER. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Ne var ki güneydoğunun geri kalanında olduğu gibi Diyarbakır’da da dil konusu, eğitim alanındaki eksikliklerden yalnızca biri. Aralık 2010 tarihli bir araştırmaya göre, okur yazar olmayanların oranı ülke çapında yüzde 8 iken bu oran ilde yüzde 17’nin üstünde; 2008’de yapılan bir başka çalışma, ülke çapındaki yüzde 88’e karşın bölgedeki okur yazarlık oranının yüzde 70 olduğunu ortaya çıkardı ve bu oran, ülke çapındaki yüzde 81’e karşılık Diyarbakırlı kadınlar arasında yüzde 56’ya kadar düşüyor. 2008 yılında yaşları beş ile on dokuz arasında olan gençlerin yüzde 26’sının eğitime hiçbir erişimi bulunmuyordu. Diyarbakır’la yaklaşık aynı nüfusa sahip, Türkiye’nin batısındaki Kocaeli, 2002 ile 2007 arasında eğitimde üç kat daha fazla kamu yatırımı aldı.92 Yeterli okul ve öğretmen olmadığından sınıf başına ortalama 50’den fazla öğrenci düşüyor.93 Bölgede bir öğrenci grubunun sabah, diğer grubunsa öğleden sonra okula geldiği “iki vardiyalı” bir sistem uygulanıyor, böylece okul çağındaki tüm çocukların yarısı, günün yarısında okul dışında oluyor. 94 Yaklaşık 1500 yeni sınıf inşa ediliyor, ancak yerel bir sendika başkanı, bu sayı iki katına çıkarılsa bile tek vardiyalı sisteme geçmek için yeterli olmayacağını belirtti.95 Milli eğitim bakanlığına göre Diyarbakır’ın 2.673 yeni öğretmene gereksinimi bulunuyor.96 Özel okullar, açığı biraz da olsa dolduruyor, ama az sayıda ve pahalılar. Hükümet, Diyarbakır’ın devletin eğitim yatırımlarından adil şekilde yararlanmasını sağlamalı ve mevcut eksiklikleri nasıl gidereceğine ilişkin planları hakkında bölge liderlerini ve kamuoyunu sürekli bilgilendirmeli. 92 Kocaeli, Türkiye’nin (vergi açısından da) önde gelen sanayi merkezlerinden birisi. “Kürt Meselesini Yeniden Düşünmek”, Konda araştırma şirketi, Aralık 2010 ve “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB), Kasım 2008, s. 56. 93 Diyarbakır’da anaokulundan liseye kadar yaklaşık 460.000 öğrenci, 17.000 öğretmen ve 9.200’den biraz daha fazla sınıf bulunuyor. Bir Türk ilköğretim öğretmenine göre yakın zamanlara dek devlet, her iki yılda bir yeni öğretmenler atıyordu. Şimdiyse burada dört yıl kalıyorlar, bu da demektir ki okullarına ve öğrencilerine daha fazla bağlanabiliyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012. “On yıl önce her sınıfta 100 öğrenci vardı; şimdiyse 50. Göreceli olarak bir iyileşme mevcut”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 94 “Bu çocuklar eğer günün yarısında sokaklarda olurlarsa çetelere katılabilrler ve başlarını belaya sokabilirler. Devlet olarak bizim onları kucaklamamız, gençler için daha fazla kütüphane, spor salonu ve park yapmamız gerekiyor. Bu çocuklar, bölgedeki travmaları yaşamadılar. Onları kazanmamız mümkün”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da görev yapmış eski polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012. 95 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen İl Başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 96 “2010-2014 Stratejik Plan”, bakınız, diyarbakır.meb.gov.tr. Sayfa 13 Türkiyeli Kürtler ve Kürt siyasi hareketi, ana dillerinde eğitim taleplerinde ısrarlılar. İktidardaki AKP, İslami grup Mustazaf-Der, Fetullah Gülen’in Hizmet hareketi gibi bölgedeki diğer etkili aktörler bu konuda fikir birliği içindeler, ancak Hizmet hareketi daha çok seçmeli derslere yoğunlaşıyor.97 Bölgedeki uzmanlar, toplumsal ve bölgesel özelliklere uygun bir modele ve ana dillerde eğitim hakkının yasal ve anayasal bir güvenceye kavuşturulmasına ihtiyaç olduğunun altını çiziyorlar.98 Kürt hareketi yanlısı bir yetkili, Diyarbakır’ın ulusal ölçekteki sınavlarda düşük başarı oranından dolayı merkezi hükümetin politikalarını sorumlu tutuyor: “Biz Kürtler, bir topluluk olarak bu kadar düşük İQ’ya sahip olamayız! Hükümet, neyin yanlış olduğunu kendisine sormak zorunda. Biz, kendi eğitimimizin sorumluluğunu almak istediğimizi söylüyoruz. Onlar, ‘ama Kürtçe eğitim yapamazsınız’ diyorlar. Bırakın buna biz karar verelim!”99 Eğitimlerinin erken aşamalarında ana dillerini kullanamamaları, öğrencileri geri bırakıyor.100 Öğretmenlerin büyük çoğunluğu bölgeden ve birçoğu da Diyarbakırlı. Resmi olarak yasak olmasına rağmen, pratikte öğretmenler, yapabiliyorlarsa sınıfta zaten Kürtçe konuşuyorlar.101 Ancak, bölgede devlet okullarına atanan öğretmenlerin hepsi Kürtçe bilmiyor. Zazaki konuşan öğrencilerine ders vermeye çalışan bir Türk öğretmen üzüntüyle anımsıyor: 97 “Anadil, yargı, eğitim, sağlık gibi hayatın her alanında kullanılmalı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. “Anadil eğitimde kullanılmalı ve Kürtçe ikinci resmi dil olmalı. Türklerin sahip olduğu tüm haklar Kürtlere de tanınmalı. Kürt sorununu sona erdirmenin ve PKK’ya son vermenin yolu budur”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Hüseyin Yılmaz, İslamcı eski Mustazaf-Der grubunun başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. “Neden okullarda Kürtçe’nin de öğretilmesine fırsat verilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika’da bile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani olmuyor. Büyük devlet olmanın hususiyeti budur”. Fethullah Gülen’in web sitesinde yaptığı açıklama, www.tr.fgulen.com, 25 Ekim 2011. 98 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 99 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye çalışanı, Diyarbakır, Eylül 2012. 100 “Eğer öğretmen biraz Kürtçe konuşabiliyorsa genç öğrenciler daha rahat hissediyorlar. Aksi takdirde sessiz kalmak zorunda oluyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Ayrıca bakınız, Vahap Coşkun, Şerif Derince ve Nesrin Uçarlar, “Dil Yarası”, Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Derneği (DISA) Mart 2011. 101 “Bir çocuk söylediğimi anlamadığında onu Kürtçe açıklamak zorundayım; başka ne yapabilirim ki?”, Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da çalışan Türk ilköğretim öğretmeni, Mayıs 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Çocuklar beni anlamadılar ve ben de onları anlamadım.… Türkçe “kapı” yazardım ve kapıya asardım. Eğitimin ilk yılı boşa gitti. Çocukların Türkçe öğrenmeleri için zaman ayrılmıyor. Yeni bir dil öğrenmek ve Türkiye’nin başka yerlerindeki akranlarına yetişmek zorundalar. Bu sistemin bir parçası olmaktan dolayı [utanıyorum]. Fakat [diğerlerinin aksine] Türkçe konuşamayan çocuklara şiddet uygulamadım.102 Bölgenin eğitim performansının oldukça düşük olmasının çok çeşitli sebepleri var. Kurmanci konuşan bir Kürt ile evli olan ve Diyarbakır’da çalışan bir Türk öğretmen diğer sorunları şu şekilde anlatıyordu: “insanlar işsiz, öğretmenlerin motivasyonu yok, anne babalar çocuklarının eğitimiyle ilgilenmiyorlar ve ailelerin içinde çocuk gelinler ve kan davası gibi birçok mesele var”.103 Beklenmedik fakat olumlu bir adımla Haziran 2012’de Başbakan Erdoğan, yeterli sayıda öğrencinin istemesi durumunda Kürtçe’nin devlet okullarında seçmeli ders olarak okutulacağını açıkladı.104 Kürtçe dili, Eylül 2012’de beşinci sınıf öğrencilerine verildi105 ve milli eğitim bakanlığı, ülke çapında 1.25 milyon beşinci sınıf öğrencisinden 21.000’inin Kürtçe ve Çerkezce’nin dahil olduğu “Yaşayan Diller ve Lehçeler” dersine kayıt yaptırdığını duyurdu. Ancak Diyarbakır’da beşinci sınıfa başlayan 3.500 öğrenciden yalnızca 132’si Kürtçe dersini seçti.106 Pek yakında ilkokul öğrencileri için bir Kurmanci sözlüğü basılacak. Bu süreç içinde yer alan bir Kürtçe uzmanı ve akademisyen, derse kayıt oranının düşük olmasına birçok etkenin yol açtığını söyledi. Öğretmeni ve kitabı olmaksızın son dakikada duyurulması, velilerin, dersin ne kadar verimli olacağı konusunda şüphe duymalarına neden oldu. Bu derslerin, hükümetin tümüyle Kürtçe dilindeki eğitimi geciktirme taktiği olduğunu iddia eden Kürt hareketi, boykot 102 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nebahat Akkoç, Kürt sivil toplum aktivisti, 4 Eylül 2012. Diyarbakır’ın Hani ilçesindeki bir lise öğretmeni, iki dilde eğitim yapılmamasının öğrencilerin sönük performanslarına katkıda bulunduğunu kabul ediyor ve çalıştığı okuldan hiçbir öğrencinin 2011’de üniversiteye giremediğini ekliyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. 103 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012. 104 AKP, Kürtçe’nin özel dil kurslarında öğretilebilmesi için AB’ye uyum paketlerinin bir parçası olarak 2002’de yabancı dillerin öğretimine dair 2923 sayılı kanunu değiştirdi. 105 2013’te altıncı sınıflara, 2014’te ise yedinci ve sekizinci sınıflara verilecek. Bu, “4+4+4” olarak adlandırılan Türkiye’nin yeni eğitim sisteminde ortadaki 4’e tekabül ediyor. Dört yıllık dilimlerin ilkine veya sonuncusuna ne zaman dahil edileceği kesinlik kazanmadı. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kadri Yıldırım, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü başkanı, 27 Eylül 2012. 106 “Diyarbakır’da Kürtçe dersine ilgi az”, Doğan Haber Ajansı, 17 Eylül 2012. Sayfa 14 çağrısında bulundu. Kürtler, tümüyle ana dilde eğitimi, temel bir hak olarak gördüklerinden seçmeli ders olarak sunulmasından tatmin olmadıklarını dile getirdiler: 107 Kürt çocuklar, ana dilleri olmayan Türkçe’yle okula başlıyorlar. Türk olmamalarına karşın her sabah “Türk’üm” sözcüğüyle başlayan bir andı ezbere okumak zorundalar. Başbakan Erdoğan, [Ekim 2010’da bir Almanya ziyareti sırasında Alman Şansölyesi] Merkel’e asimilasyonun “insanlığa karşı suç” olduğunu söyledi. Ama hiç kimse, kendisinin de asimilasyon suçu işlediğini söylemiyor.108 Öte yandan AKP, politikalarını savunuyor ve sonuçlarını görmek için zaman istiyor: Ana dili, eğitim hayatına entegre etmemiz gerektiğini biliyoruz … Fakat, zeminini hazırlamadan bunu yapamayız. Yeterince [Kürtçe dili] öğretmenimiz yok. Onları eğitmek için yürüyen projelerimiz var .… Önce temelleri atıyoruz. [Kürtlerden] işimizi bitirmememiz için müsaade etmelerini istiyoruz.109 Kürt aydınları ve aktivistleri, halihazırda birçok öneri ve fikir dile getirdiler.110 Bir Kürtçe uzmanı, hükümetin tam mali ve psikolojik desteğiyle ana dillerde eğitime başlama kararı bugün açıklansa bile her şeyi yerli yerine oturtma- 107 “Temmuzdan Ağustos ayının sonuna dek iki aylık süre boyunca gece gündüz çalışarak Kurmanci ve Zazaki olmak üzere Kürtçe derslerinde okutulması için iki kitap hazırladık. Bunlar henüz basılmadı. Ayrıca bakanlık stajyer öğretmen sayısını 500’den 250’ye indirdi”. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kadri Yıldırım, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü başkanı, 3 Ekim 2012. “Ödediğim vergilerle çocuğum, bir devlet okulunda benim anadilimde eğitim albilmeli!”, Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. “Hükümet bu süreci uzatıyor ki o sırada bu dil kendiliğinden ölsün”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. 108 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Osman Baydemir, Diyarbakır belediye başkanı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 109 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Halit Advan, AKP Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 110 Örneğin Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Derneği (DİSA), dört alternatif öneriyor: beşinci sınıfa kadar anadilde eğitim verildikten sonra iki dilli eğitime geçilmesi; gerek Türkçe gerekse Kürtçe eğitimde dengeli ve aşamalı biçimde çok dilli ve çok lehçeli eğitim; anadil olarak Türkçe’nin yanı sıra aşamalı, çok dilli ve çok lehçeli eğitim; anadili Türkçe olmuş Kürtler için bir “yeniden canlandırma” programı. “Anadile 4 farklı model önerisi”, Taraf, 8 Ekim 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 nın en az beş yıl alacağını kabul ediyordu.111 Bir Kürt akademisyen şu öneriyi dile getiriyordu: Türkçe’yle başlayıp sonra iki dilli sisteme geçiş yapabiliriz ya da bunun tersi de olabilir. Farklı yöntemleri tartışabiliriz …. İnsanlara anadillerinde eğitim hakkını verip vermemeyi tartışmak utanç verici. Önce bu hakkı tanıyalım, daha sonra onu nasıl uygulayacağımızı konuşuruz.112 Sayfa 15 IV. ÖNEMLİ KONUM, EKONOMİK UMUTSUZLUK Yıllar içinde Türk hükümetleri tarafından ekonomik açıdan geri bırakıldıkları yönündeki güçlü algıları, Diyarbakırlıların devlete karşı duydukları güvensizlik ve küskünlüğü daha da arttırmakta. Şehir, antik zamanlardan Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu erken yirminci yüzyıla dek çok önemli bir ekonomik ve idari merkez özelliği taşıyordu. Ancak, 28 yıldır süren PKK ile çatışma ve yatırım eksikliği yüzünden ve ayrıca Kürtlerin ifadesine göre, kendilerine ve en büyük şehirlerine karşı olan ayrımcılık nedeniyle de Diyarbakır, çok hızlı bir düşüş yaşadı. A. EZİLMİŞ BİR EKONOMİ Diyarbakır, 1927’de Türkiye’nin toplumsal ve iktisadi gelişmişlik endeksinde üçüncü sırada yer alıyordu. Aradan geçen her 5 yılda sürekli düşerek, 2003’teki mevcut son çalışmaya göre 81 şehir içinde 63. sırada yer aldı.113 2009’da kişi başına düşen gelirin 1.500 doların altında olduğu tahmin ediliyordu – yani 8.200 dolar olan ülke ortalamasının beşte birinden az. Oysa sadece sekiz yıl önce bu rakam, ülke ortalamasının yarısından biraz daha fazlaydı: 2.146 dolara karşılık 1.313 dolar.114 Genel itibariyle, nüfusunun yaklaşık yarısı yoksulluk içinde yaşayan, doğu ve güneydoğuda bulunan 22 il, ülkenin genelinin gerisinde kaldı.115 Bu vilayetlerin yaklaşık 12’sinde çoğunluğu Kürtçe konuşanlar oluşturuyor, diğer altısıysa geniş bir Kürt nüfusuna sahip.116 Diyarbakır’da işsizlik oranı yüzde 15.5 ile 20 arasında ve şehir, büyük ölçüde mevsimlik işler için bir seferde 4-5 aylığına Türkiye’nin batısına giden gençlerin elde ettikleri gelirlere dayanıyor. Maddi duruma bağlı ayrımlara tüm şehirde rastlanıyor. Bir tarafta modern alışveriş merkezleri, yeni konutlar ve lüks arazi araçları, diğer taraftaki yoksulluğun özellikle de kadınlar arasında en önemli sorun olduğu şehir merke- 113 111 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kadri Yıldırım, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü başkanı, 3 Ekim 2012. 112 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. “Bölgelerin Sosyo-ekonomik Gelişmişlikleri”, Devlet Planlama Teşkilatı, www.dpt.gov.tr. 114 “Gelişmişlik Farklılıkları, Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”, Türkiya Kalkınma Bankası, Nisan 2012; Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı, Diyarbakır, Eylül 2012. 115 “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, GABB, a.g.e., Kasım 2008, s. 5. Daha düşük olan işsizlik rakamı, Türkiye İstatistik Kurumu’na (2011), daha yüksek olan ise Mehmet Aslan’a ait, Genel Sekreter, DTSO. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. Ülke ortalamasının yüzde 10 olduğu tahmin ediliyor. 116 Türkiye, yedi coğrafi bölgeye ayrılıyor: batıda Marmara ve Ege, güneyde Akdeniz, kuzeyde Karadeniz, ortada İç Anadolu, doğu ve güneydoğuda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 zindeki semtlerin derin fakru zarureti ve gecekondularıyla tam bir zıtlık gösteriyor. 3.000’den fazla Diyarbakırlı kadın arasında yapılan 2011 tarihli bir çalışmaya göre bu kadınların yüzde 53’ü 18 yaşından önce evlenmiş; yüzde 88’i akraba evliliği yapmış ve ilk çocuklarını ortalama 19 yaşında dünyaya getirmişler.117 Kadınlar için bu durum, yalnızca elit kesim arasında (yavaşça) değişmeye başlıyor. Diyarbakır’ın önde gelen iş kadınlarından Filiz Bedirhanoğlu, insanların kendisini Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığı için 2012’de yapılan seçime katılmaya teşvik ettiklerini söylüyor. Eşi de iş dünyası liderlerinden olan Bedirhanoğlu, “kadınlar eskiden odada sadece eşlerini temsil ederlerdi, ama şimdi yavaş yavaş kendilerini gösteriyorlar” diyor118 Ekonomik ayrıma kültürel çatışmalar da eşlik ediyor ve en çok Suriçi ve Bağlar ilçelerinde – ve Gürdoğan ve Fiskaya semtlerinde – yoğunlaşan harap evlerde yaşayan ve aylık gelirleri 500 Türk lirasına (yaklaşık $280) kadar düşen yoksul kesim ile villa fiyatlarının 500.000 TL’ye ($280,000) kadar çıktığı yeni yerleşim yerlerinde yaşayan varlıklı kesim arasında göze çarpıyor. Şehirde yoksulluk ve suç arttıkça, sermaye ve beyin gücü başka yerlere göçtü. Şehrin yerlileri, çatışma nedeniyle Diyarbakır’a göç ettirilen köylüleri, gelenekselleşmiş alışkanlıkları, normları ve değerleri bozmakla suçluyorlar.119 Ankara, olağanüstü hali 2002’de kaldırdı ve göç ettirilmiş insanlar, halihazırda teorik olarak evlerine geri dönebilirler. Ancak içişleri bakanlığının “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon” projesinin 1998’den bu yana etkileri son derece sınırlı oldu. Bazılarına göre, köye dönüş için verilen teşvikler – para yerine ham madde – yeterli değil. Güvenlik bir başka endişe kaynağı. Bazen geri dönen ailelere saldıran devlet destekli köy korucuları, evlere, tarlalara ve yaylalardaki otlaklara el koydular.120 Yerinden edilmiş bir kişi, Diyarbakır’da şunları ifade ediyordu: 1992 senesinde [devlet güçleri] tarafından boşaltılıp yakıldığı zaman benim köyümün nüfusu 1500’dü. 2003’e 117 Diyarbakır’da görüşülen kadınların yaklaşık yarısı, yoksulluk ve işsizliğin en büyük sıkıntıları olduğunu söylediler. “2011 Yılı Alan Çalışması İstatistikleri”, KAMER Vakfı. Kadınlar, Türkiye’de genellikle dezavantajlı konumda; örneğin 81 ilin hiçbirinde vali kadın değil. 118 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 119 Bir genç, şunları söylüyordu: “[göçmenler] bu şehrin dokusunu mahvettiler. Eskiden ailemle Bağlar’da otururduk. Sonra taşınmak zorunda kaldık çünkü [YEK’ler] burayı ele geçirdi ve şimdi burası bir harabe. Medeni değiller; hayvanlar gibi yaşıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Diyarbakırlı, Mayıs 2012. 120 İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Nisan 2012 itibariyle bu köy korucularının sayısının 45.181 olduğunu ve aylık yaklaşık 860 TL ($475) maaş aldıklarını söylüyordu. “Türkiye’de kaç korucu var?”, Sabah, 6 Eylül 2012. Sayfa 16 kadar geri dönmemize izin verilmedi. Köy korucuları, insanlar geri dönmesinler diye asmaları bile söktüler. Ben o zaman lise öğrencisiydim, eğitimimi bırakıp iş bulmak için Türkiye’yi dolaşmak zorunda kaldım.… Şu anda çoğu yaşlı ya da büyük şehirde yapamayanlardan oluşan 15-20 aile geri dönmüş durumda. Köy korucuları, bazı mallara el koymuşlar.… Toprağımızla ilgili bir ihtilaf yüzünden kardeşim köy korucuları tarafından güpegündüz dövüldü. Dava açmaya çok korktuk.121 Birçok yerinden edilmiş kimse de şu an kentlerde yaşamayı ve kaybettikleri mallar için tazminat almayı tercih ediyor. Ancak bu da zor. 20 yıldır Diyarbakır’da yaşayan biri 6 yıl boyunca tazminat için denediğini ama sonunda vazgeçtiğini söyledi.122 Güneydoğu ve doğu, toplamda Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 28’ini kaplamasına ve ülke nüfusun yüzde 16’sını barındırmasına karşın, 1991-2001 arasındaki 20 yılda kamu yatırımlarının ortalama yüzde 8’ini alabildi.123 Bölgesel verilerin en son yayımlandığı 2001’de gayrisafi milli hasıladan aldıkları pay yalnızca yüzde 9’du.124 Son yıllarda bu bölgelere, büyük bölümü hidroelektrik yatırımları olmak üzere daha fazla kamu yatırımı gelmiş olsa da-- doğuya yüzde 10’un üzerinde ve güneydoğuya yüzde 16—özel sermayeyi çekmekte hâlâ zorlanıyorlar. Diyarbakır ayrıca, her ikisi de daha batıda yer alan, nüfuslarının çoğunluğunu Türkçe konuşan kentlilerin oluşturduğu ve daha güvenli olduğu düşünülen Gaziantep ve Şanlıurfa’nın rekabette gerisinde kaldı.125 Örneğin, Di- 121 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mayıs 2012. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da yaşayan bir YEK, Mayıs 2012. Türkiye’deki bir düşünce kuruluşu tarafından yapılan bir araştırmaya göre (kanunun yürürlüğe girdiği) Ekim 2004 ile Aralık 2010 arasında 359.000 tazminat başvurusundan yaklaşık 257.000’i işleme konuldu. Araştırmaya göre bunların yarısından biraz fazlası tazminat almaya hak kazandı, altı ile sekiz üyeli ailelere yedi ile on yedi yıl arasında meydana gelen maddi kayıpları için toplamda 2.2 milyar TL ($1.2 milyar) tazminat, yani başvuru başına ortalama 15.000 TL ($8.300) ödendi. “Adaletin Kıyısında: ‘Zorunlu’ Göç Sonrasında Devlet ve Kürtler/5233 Sayılı Tazminat Yasası’nın Değerlendirmesi”, TESEV, 2012. 123 Yatırım verileri, “Gelişmişlik Farklılıkları, Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”nden alındı, Türkiye Kalkınma Bankası, a.g.e. İki bölgenin yerel yönetimleri, 2008’de merkezi bütçeden yüzde 8.5 pay aldılar. “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, GABB, a.g.e. 124 GSYİH, “İllere göre GSYİH”den hesaplandı, Türkiye İstatistik Kurumu, (TUİK), www.tuik.gov.tr. 125 2002 ile 2006 yılları arasında teşvikler kapsamındaki toplam yatırımların yüzde 6’sı güneydoğu bölgesine yapıldı; ancak Gaziantep çıkarıldığında bu oran, yüze 1.5’e iniyor. “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm 122 Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 17 yarbakır’ın yeni bir sanayi bölgesine ihtiyacı var, ancak nerede inşa edileceği konusundaki fikir ayrılıkları nedeniyle yeni şirketlerin mevcut bölgede faaliyet göstermesi gerekiyor.126 Şehirde bulunan tek sanayi bölgesi, 2009’da 3500 kişiyi ve 68 firmayı istihdam ederken, Gaziantep’teki birkaç bölgede 70.800, Şanlıurfa’da 8.500 ve hatta Diyarbakır’ın yarısı büyüklüğündeki Mardin’in hemen yanındaki sanayi bölgesinde bile 4.000 kişi çalışıyordu.127 dan vali, başbakanın Haziran 2011’deki ziyareti sırasında vaat ettiği yeni sivil havaalanının 2013 Haziran’ında tamamlanacağını söyledi, ne var ki Eylül 2012 itibariyle inşaat henüz başlamamıştı.130 Bu arada askeriye, Diyarbakır’ın askeri havaalanının sivil terminalinin uluslararası hizmete açılmasını reddetti. BDP’nin il teşkilatı, belediye görevlileri ve bölgedeki işadamları, merkezi hükümetin Diyarbakır’ı kasten geri bıraktığına inanıyorlar. Bölgedeki bir yerel ticaret odası başkanı, son 5 yılda devletin, bölgede büyük ve siyasi amaç güden yatırımlardan çekilmesinden şikayet ediyordu.128 Devletin en büyük yatırımlarından 100 milyon TL’ye (55 milyon dolar) mal olduğu söylenen yeni cezaevi, alaycı yorumlara konu oluyor.129 Devlete ait eski tütün fabrikasını, bölgedeki iş çevrelerinin tekstil ve konfeksiyon kompleksine dönüştürerek 5.000’den fazla kişi için iş imkanı yaratılması önerisine karşın devletin burayı açık hapishaneye dönüştüreceğini öğrenen bölge haklı son derece şaşkındı. Öte yan- Diyarbakır’daki Kürt hareketi, Ankara’dan siyasi özerklik talep ettiğinde çok şevkli olabilirken, ekonomi söz konusu olduğunda merkezle daha yakın ilişkiler istiyor.131 Belediyelerin uzun talep listesi, bütçelerin bölgelerin nüfusuyla orantılı olmasını; ulusal bütçeden yerel yönetimlere ayrılan ödeneğin mevcut yüzde 5’ten yüzde 20’ye yükselmesini ve daha az gelişmiş bölgeler için bunun daha da yukarı çekilmesini kapsıyor.132 Ülkenin her yerinde olduğu gibi bölgedeki işadamları da bürokratik ademi merkeziyetçilik istiyorlar. Bir Kürt yönetici, mevcut sistemdeki zorlukları şu şekilde tanımlıyordu: Önerileri”, Güneydoğu Anadolu Belediyeleri Birliği, a.g.e., s. 64. 2006 ile 2011 arasında hükümetin teşviklerinden faydalanan yatırımların yalnızca yüzde 6.7’si güneydoğuya, yüzde 4.8’i Türkiye’nin doğusuna gitti. “Gelişmişlik Farklılıkları, Doğu Anadolu’nun Gelişmişlikteki Yeri ve Çözüm Önerileri”, Türkiye Kalkınma Bankası, a.g.e. 126 Yaklaşık 300 hektar daha eklenecek; ancak yaklaşık 1.500 hektara ihtiyaç duyuluyor. Her biri 5 ile 10 milyon dolar yeni yatırımı temsil eden yaklaşık 150 küçük ve orta ölçekli işletme, genişletilmiş yeni bölgede yer almak için başvuru yaptı bile. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Şahismail Bedirhanoğlu, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012; Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, 6 Eylül 2012. 127 “GAP Bölgesi Sosyo-ekonomik Göstergeler”, başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Eylül 2010. Gaziantep, Diyarbakır ile aynı miktarda nüfusa; buna karşılık beş sanayi bölgesine ve 4.2 milyar dolarlık ihracata sahip. 128 “Devlet, [güneydoğunun] ekonomik kalkınmasının Kürt sorununu çözeceğini düşünürdü eskiden. Fakat Ankara artık buna inanmıyor, bu nedenle [milli] bütçeyi, [bölgeye yapılacak] yatırımlarla külfete düşürmeyi anlamsız buluyor”. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Mehmet Aslan, Genel Sekreter, DTSO, 13 Kasım 2012. 129 Diyarbakır’da Eylül 2010’da parti kongresinde yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan, meşum Diyarbakır cezaevini yıkarak yenisini yapacağı sözünü vermişti: “Ah şu Diyarbakır Cezaevinin bir dili olsa da konuşsa, 12 Eylül sonrasında yaşananları bir anlatsa .... Diyarbakır Cezaevini kapatıyoruz. Yeni cezaevini süratle yapıyoruz ….İstiyoruz ki orası artık varlığıyla şehrimize 12 Eylül'ü hatırlatmasın”. “Erdoğan Amed’e verdigi sözü tuttu!”, Fırat Haber Ajansı, 29 Şubat 2012. Ne var ki geçmişi arkada bırakma mesajı, Diyarbakırlıları çok fazla etkilemedi. “Erdoğan’ın Diyarbakır için ‘büyük yatırımı’, yeni bir cezaevi. [Gazi]Antep için yeni bir sanayi bölgesi, Diyarbakır içinse yeni bir cezaevi yapılacağını haber veriyor. Ona göre bu, Kürtler için beş yıldızlı bir otel”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Bir fabrikaya izin almak için, Ankara’ya bir dosyayı üç kez göndermek ve cevap için aylarca beklemek zorundayım. En iyi mühendisler orada olduğundan değil. Burada okullar öğretmen atanması için beklerken de aynı şey. Her şey Ankara tarafından koordine edilmek zorunda.133 Ekonomik kalkınmayı körelten diğer sorunlar arasında, hükümet teşviklerine rağmen sanayi bölgesiyle demiryolu bağlantısı ve Diyarbakır havaalanına tam, normal bir uluslararası erişimin bulunmaması ve zaten yüksek olan ulaşım masraflarını daha da arttıran yüksek enerji maliyetleri bulunuyor.134 Bir yerel yönetici, hükümetin, birkaç yıl için 130 Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Mehmet Aslan, Genel Sekreter, DTSO, 13 Kasım 2012. Devlet istatistiklerine dayanarak Diyarbakır havaalanının Türkiye’de 2010’da apron başına en fazla uçağa ve ikinci en fazla yolcuya sahip olduğunu söylüyordu. 131 Bir Kürt işadamı, ironiyi şu şekilde açıklıyordu: “Eğer biz ‘bağımsızlık istiyoruz’ dersek hükümet de bize şöyle diyebilir ‘tamam, o halde ben niye yatırım yapayım?’” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 6 Eylül 2012. 132 Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye görevlisi, Diyarbakır, 4 Eylül 2012. 133 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 134 Bir vali yardımcısı, sanayi bölgesine bağlanan 2.2 kilometrelik bir tren yolu hattı yapabilmek için arazilerin kamulaştırılması çalışmalarının devam ettiğini ifade ediyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Cemal Hüsnü Kansız, 1 Ekim 2012. 49 mermer ocağı ve 23 fabrikasıyla ilin ihracat gelirinin yarısını elinde bulunduran, maddi değeri yüksek mermer işletmeleri için ulaşım maliyetleri, oldukça büyük bir sorun. Mermerin üçte biri Çin’e gidiyor. “İhracat yapabilmek için limanlara yani Akdeniz’de Mersin limanına ulaşmak zorundayım. Mermerimi Diyarbakır’dan Mersin limanına ulaştırmanın mali- Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 yatırımcılardan vergi almamasını, teşvikleri, daha önceki yatırımları da kapsayacak şekilde genişletmesini ve enerji maliyetlerine destek olmasını öneriyordu.135 B. ÇATIŞMANIN ODAĞINDA Ne var ki PKK’yla yaşanan çatışma Diyarbakır’ın en büyük ekonomik handikapı. Türkiye’nin diğer bölgelerinden rutin işadamı heyetleri bile şehri ziyaret etmeye korkuyorlar.136 Bir yerel yönetici, durumu şöyle anlatıyordu: Özel sermaye riski sevmez. İki sene önce bir Kanadalı firmayla madencilik anlaşmamız vardı. Şiddet artınca, anlaşmayı askıya aldılar. Sonradan öğrendik ki yatırımı Kayseri’ye taşımışlar. Sadece bölge insanı büyük yatırım yapıyor buraya.137 PKK, kasten altyapıyı ve yatırımları hedef alıyor.138 Militanlar, Diyarbakır’a gelen trenleri havaya uçurdular, 2010’dan bu yana bölgedeki en büyük maden ve mermer şirketine ait makineleri dört kez yaktılar ve 3 milyon avro zarara yol açtılar. Hedef alınan şirket, siyasetin dışında kalmaya çalıştığını söylüyor; ancak ilk saldırı, şirketin başkanının, PKK/KCK’nın, 12 Eylül 2010’daki anayasa değişikliği referandumunun boykot edilmesi çağrısına karşı duruşuyla ilişkilendirilebilir. Şirket, Diyarbakır’daki bazı faaliyetlerine istemeden son verdi.139 Sayfa 18 ödemeyi reddeden şirketleri ve kişileri hedef aldığını söylüyorlar. Çalışanlar tehdit ediliyorlar ve geçtiğimiz 17 ay içinde PKK’nın güneydoğudaki sivillere yönelik en az 65 adam kaçırma eyleminde birçok kamu çalışanı vardı. Diyarbakır’ın doğusundaki ana yollarda kamyonlar durduruldu ve yakıldı. PKK/KCK, ayrıca dükkanların kapanmasını ve okulların boykot edilmesini de emrediyor ve eğitimi kesintiye uğratmak için zaman zaman okul yakıyor ve öğretmen kaçırıyor.141 Halkın bir kısmı, PKK’nın düzenlediği protestoları gönüllü olarak desteklerken, bazıları bunu cezalandırılma korkusuyla yapıyor, ancak daha iyi durumda olan Ofis bölgesi gibi birkaç semt dışında şehrin büyük çoğunluğu eylemlerin arkasında.142 Ne var ki bazı bölge sakinlerine göre böylesi eylemler, bölgedeki ticareti gitgide daha fazla engelliyor ve PKK’ya desteği azaltıyor. Cezaevinde açlık grevine başlayan PKK yanlısı mahkumlara destek vermek amacıyla Kürt hareketinin Ekim 2012’de yaptığı bir günlük greve geniş ölçüde icabet edildi, dükkanlar ve okullar kapandı, otobüsler çalışmadı ve şehirde yeni gerilimlerin tehlikeli düzeyde ortaya çıktığının işaretlerini verdi. PKK’nın, devletin bölge ekonomisi üzerindeki etkisini zayıflatmak istediği açık olsa da Kürtler, bunun yerine PKK’nın ne önerdiğinden emin değiller.143 Bir restoran sahibi şöyle şikayet ediyordu: Ne zaman bir gerilla için cenaze töreni olsa, KCK dükkanların kapatılmasını emreden bir açıklama dağıtır. Dükkanlar bundan bıktı. Ancak, [PKK/KCK’ya] karşı koymak zor. Dükkanınıza saldırabilirler. Bizim restoranımız, on kişi istihdam ediyor ve onların sosyal sigortalarını ödüyor. Günlük gelirimiz 1500 ila 2000 TL arasında. Onlar bize bu parayı verecekler mi?144 Terör sigortasının ve hükümet desteğinin yetersiz olduğu bölgede, Haziran 2011’den beri şiddetin artması çok ciddi bir endişe kaynağı.140 Bazı işletmeler, PKK’nın haraç yeti, onu Mersin’den Çin’e göndermenin bedeliyle hemen hemen aynı!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt mermer işletmesi yöneticisi, Diyarbakır, Eylül 2012. 135 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 136 “[Karadeniz’deki] Çorum sanayi ve ticaret odasının başkanı, Diyarbakır’ı heyetiyle birlikte ziyaret etmeden önce ailesiyle helalleşmiş. İnsanlar, bir savaş alanına geldiklerini sanıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, Genel Sekreter, DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 137 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 138 “PKK, ekonomiyi kontrol etmek istiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, 6 Eylül 2012. 139 Şirket ayrıca rakiplerinin onları bilerek ve yanlış bir şekilde PKK’ya ihbar ettiklerini düşünüyor. “Biz bu bölgedeniz. Diyarbakır’da yatırım yapmayı tercih ettik ve burada yeni bir sanayi yarattık. Oysa şimdi yatırımımızın büyük bölümünü başka yere taşımak zorundayız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 140 “Başbakan Erdoğan şöyle demişti: ‘eğer [PKK] bir makineyi yakarsa, biz iki tane daha göndereceğiz!’ Bize 2010’da bazı nezaket ziyaretleri yapılmıştı, fakat [son üç] saldırının ardından bizi kimse aramadı bile”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 141 Lice’de 29 Eylül 2011’de üç öğretmen, Şenyayla bölgesinde ise 22 Eylül 2012’de iki öğretmen kaçırıldı. Her ikisinde de birkaç gün sonra serbest bırakıldılar. 9 Ekim 2012’de PKK ile bağlantılı olduğu öne sürülen gruplar, Diyarbakır ve Şırnak’ta okullara molotof kokteylleri ile saldırdılar ve en az beş kişinin yaralanmasına neden oldular. 142 Fırınlar ve eczaneler hariç tutuluyor. 143 “PKK ve BDP, demokratik özerklik altında ekonomiyi nasıl yapılandırmayı planladıklarını açıkça ortaya koymalılar. Yalnızca toplanan vergilere mi dayanacak? Yoksa merkezi hükümetle birlikte mi hareket edecekler?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı/yönetici, Diyarbakır, Eylül 2012. 144 Kriz Grubu’na verilen mülakat, yerel esnaf, Diyarbakır, Eylül 2012. “Esnaf, eskiden [protestolarda] dükkanlarını kendi iradeleriyle kapatırlardı; şimdiyse istemiyorlar. PKK’dan korktukları için yapıyorlar şimdi. Bazılarıysa hiç kapatmıyor. Ekonomik bir darboğaz içindeler. Her protestoda dükkanlarını kapatırlarsa ailelerine kim bakacak? PKK’nın bunu anlamasını istiyorlar. Örneğin Nevruz’da dükkanlar kapatıldı ama ardından hemen açıldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Diyarbakır’da görev yapmış bir polis komiseri, PKK insanlardan Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 C. EKONOMİK REFAHA DOĞRU KÜÇÜK ADIMLAR Diyarbakır’ın Anadolu platosunun güneyindeki bereketli ovanın tam kalbindeki ve antik zamanlardan beri Dicle Nehri’nin kavşağındaki konumu, nakliyat firmalarının ve beyaz eşya üreticilerinin hâlâ şehri Türkiye’nin güneydoğusundaki merkezi olarak seçmelerini sağlıyor. Bölgedeki en fazla hastane ve yatak Diyarbakır’da bulunuyor.145 Muhtemelen bu, bölge insanlarının 1990’lardaki olağanüstü hal sırasında doğru düzgün bir sağlık hizmetinden yararlanamamaları ve şimdi bu durumun fazlasıyla telafi edilmesinden kaynaklanıyor.146 Diyarbakır’da il nüfusunun yaklaşık üçte birine denk düşen 50.000’den fazla insan, ilaç ve tedavi masraflarının karşılanmasına katkıda bulunan ve devletin yoksullara dağıttığı yeşil karta sahip bulunuyor.147 Bu arada şehrin banliyölerinde görülen inşaat patlaması, bir apartman dairesi için 250.000 liraya (140.000 dolar) ve bir villa için 500.000 liraya (280.000 dolar) kadar ödemeye hazır olanlara hitap ediyor.148 Şehrin dışına doğru giden anayollar üzerinde yarısı bitmiş ve ancak son birkaç ay içerisinde faaliyetleri yavaşlamış site inşaatları sıralanıyor. Uluslararası markaların ve Türk markalarının rekabet ettikleri mevcut üç alışveriş merkezine ikisi daha eklendi. Müzikten ev tekstiline ve giysiye, mağaza sahipleri satışların iyi olduğunu söylüyorlardı.149 Daha görünür olan geleneksel ve muhafazakar çehresinin yanı sıra Diyarbakır’ın yavaş yavaş modernleşen yüzü, her hafta yapılan tango gecelerinin ilanlarına rastlanan Ofis semtindeki canlı barları ve farklı seksüel yönelimlere sahip, küçük ancak gitgide daha cesur olan topluluklarıyla dükkanlarını üç gün boyunca kapatmalarını isterse bir gün sonra açtıklarını söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2012. 145 2007 itibariyle on sekiz hastaneye ve 3.262 yatağa sahipti. 2011’de Diyarbakır, dört özel hastane, dokuz sağlık merkezi ve ayrıca 59 klinik ve diğer hizmetlerle güneydoğudaki diğer tüm illerdekinin toplamından daha fazla sağlık hizmetine sahipti. Yalnızca özel hastanelerde 2.000 kişi çalışıyor. “Diyarbakır’ın Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”, DTSO, Şubat 2011. 146 1996’da bir askerin sözlerini aktaran Türk yazar Hasan Cemal, güneydoğuda yaklaşık 500 sağlık merkezinin kapandığını ve yüzbinlerce kişinin sağlık hizmetlerine ulaşamadığını yazıyordu, Kürtler (İstanbul, 2003), s. 300. 147 “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyo-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri”nden alınan sağlık bakanlığı verileri, Güneydoğu Anadolu Belediyeleri Birliği, a.g.e., s. 27. 148 Metin Can, “Ekonomi kimliğin önünde”, Sabah, 11 Mayıs 2011; Şahap Cengiz, “Diyarbakır gayrimenkul piyasasının gelişimi”, www.anreva.com.tr, 2012. 149 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012. Sayfa 19 göze çarpıyor.150 Türkiye’nin her yerinde Kürtçe konuşulan doğu bölgelerindekine benzeyen büyük kahvaltıların sunulduğu kafe modası sürerken Diyarbakır’da da hızla artan kahvaltı yerleri kültürü, daha zengin bir yaşam tarzına olan özlemi gösteriyor. Şehrin göbeğindeki restorasyon çalışmaları, bir zamanlar terk edilmiş olan Hasan Paşa Hanı’nın gri bazalt taşından kemerlerini, sevimli bir buluşma mekanına çevirdi. Kemerli bodrumunda Türkiye’nin en büyük, en iyi korunmuş ve muhtemelen 500 yıllık bir yapının içine inşa edilmiş tek kitapçısı olan bir kitap dükkanı bulunuyor. Burada çok geniş kapsamlı ve çok dilli kitapların varlığı, Diyarbakır’ın iddialarını bir kez daha doğruluyor. Bazıları, devletin 1977 yılında başlayan sulama projesi Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) güçlü ve geleceğe dair olumlu etkileri olacağı umudunu korumaya devam ediyor. GAP’ın Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki barajlarının ileride sulayacağı 1.8 milyon hektarlık bölge arazisinin 681.000 hektarı Diyarbakır’da bulunuyor. Ne var ki barajların büyük bölümü ve elektrik projelerinin yüzde 90’ı tamamlanırken, öngörülen sulama kanallarının beşte birinden azı gerçekleşti ve Diyarbakır bölgesinde sulama hedefinin yalnızca yüzde 4’üne ulaşıldı.151 Bölgede çalışma gücünün yüzde 63’ü—ulusal ortalamanın iki katına denk düşecek şekilde—tarım sektöründe istihdam edildiğinden, Diyarbakır’ın verimli, tepelik arazilerini GAP’ın sulama kanallarına bağlamak, istihdamı destekleyecektir.152 Hükümet, bu kanalları 2013 yılı içinde tamamlamayı planlıyor, ancak bölgedeki iş adamlarının en iyi tahminleri, 2015-2017 civarında değişiyor.153 Suyun barajlardan tarlalara taşınması ve mülklerin kamulaştırılmasıyla ilgili sorunlar var. Diyarbakır için en önemli GAP projesi, orijinal taslakta olmayan ve inşaatına Mayıs 2012’nin ilk günlerinde başlanan Silvan Barajı. Hem devletin yatırım faaliyetlerine zarar vermek hem de sular altında kalacak yerlerin bir kısmı, saklanmak için kullandı- 150 Örneğin bölgedeki lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel topluluğu (LGBT), 2011 ve 2012’de Nevruz kutlamalarına katıldı. Fakat katılımcılar, şehirdeki muhafazakarlar tarafından rahatsız edilmemek için Türkiye’nin batısından gelmiş gibi yapmak zorunda kaldıklarını ifade ediyorlardı. “Flamamızı anlamadılar, bizi Avrupa’dan geldik sandılar”, Hürriyet, 3 Nisan 2011. 151 “GAP İdaresi Başkanlığı 2011 Yılı Genel Faaliyet Raporu”, www.gap.gov.tr; “Diyarbakır’ın Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”, DTSO, Şubat 2011. 152 “Diyarbakır’ın Mevcut Durumu ve İlin Talepleri Raporu”, DTSO, a.g.e. Bölgedeki bir işadamı, sulanan her bir hektarın bir istihdam sağladığını belirten çalışmalardan söz ediyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mehmet Aslan, Genel Sekreter, DTSO, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 153 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, bölgedeki işadamları, Diyarbakır, Eylül 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 20 ğı bölgeler olduğu için PKK, bu çalışmayı sabote etmeye çalıştı.154 V. KUTUPLAŞAN SİYASET Hükümet, Diyarbakır’ın içindeki ve civarındaki çok sayıda tarihi anıta dönük turizmi, alacağı önlemlerle teşvik ederek ve tanıtarak şehrin bölgede bir merkez olma konumundan daha iyi yararlanmasına yardımcı olmalı. Turizm faaliyetleri şu an kısıtlı olsa da Iraklı Kürt ziyaretçiler oldukça arttı ve tarihi yerlere ve hatta daha doğudaki şehirlere yapılan yurtiçi turlar, gerilim azalırsa ortaya çıkacak önemli potansiyele işaret eder şekilde yaygınlaştı. Rekabet halindeki örgütler ve değişimin nasıl başarılacağına ilişkin görüşler arasındaki katı çizgilere rağmen Diyarbakır’ın Kürtçe konuşan çoğunluğu, sıkıntılarının ve taleplerinin ortak olduğunu hissediyor. Güvenlik güçleriyle PKK arasındaki çatışmalar kötüleştikçe iktidardaki AKP ile Kürt hareketi arasındaki kutuplaşma da keskinleşiyor. 1990’larda şiddetin en çok görüldüğü yıllarla karşılaştırıldığında geniş bir ortak zemin ve toplum liderlerinin pozisyonlarında çok daha fazla nüans, varlığını sürdürüyor.155 Kürt hareketinin yasal kanadı, aktivistlerinin son derece önemli konumda olduğu BDP tarafından temsil ediliyor; ancak AKP, güneydoğuda çoğunluğunun Kürtçe konuştuğu on iki ilde oyların yaklaşık üçte birini almaya devam ediyor. Türkiye’nin başlıca muhalefet partileri olan CHP’nin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), şehirde ve bölgede ancak marjinal bir varlığı mevcut.156 Fetullah Gülen’in Hizmet hareketi ve Mayıs 2012’de mahkemece kapatılana dek Mustazaf-Der (Mustazaflar ile Dayanışma Derneği) tarafından temsil edilen Türkiye’nin Hizbullah’ı, toplumu etkilemek için rekabet halinde olsalar da doğrudan parti siyasetine dahil değiller. A. AKP’NİN AZALAN CAZİBESİ AKP’nin Diyarbakır’da oyu, 2007’de yüzde 42’den 2011 Haziran’ında yüzde 32’ye düştü ve bu oy, AKP’ye parlamentoda beş sandalye kazandırdı.157 Bir Kürt yorumcu, PKK’nın şiddet yanlısı yaklaşımıyla Hizbullah’ın radikal İslamcılığı arasında sıkışan Kürt seçmenin nasıl başlangıçta AKP’yi desteklediğini, ama artık desteği çekmekte olduğunu şöyle açıklıyordu: AKP’nin, Kürt toplumuyla 2002’de başlayan yeni ilişkisi çok değerli, ancak şu bir gerçek ki geçtiğimiz yıl içinde bu sekteye uğradı. BDP’ye “kalleş” demek, [milyonlarca Kürdü kapı dışarı edecek bir tehdittir] 155 154 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Şahismail Bedirhanoğlu, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. Hükümet, PKK’nın iki kilogram patlayıcı ile 4 Mayıs 2012’de Silvan barajının açılış törenini sabote etme girişimini engelledi. “4 Bakana yönelik bombalı saldırı önlendi”, Anadolu Ajansı, 6 Mayıs 2012. “PKK’ye katılmış akrabalarım olsa da BDP’yi desteklemek istemiyorum. AKP’yi de desteklemek istemiyorum. İkisi de gücünü silahlardan alıyor. Her türlü şiddeti kınayacak yeni bir parti istiyorum, ama böyle bir parti henüz yok”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012. 156 Haziran 2011 genel seçimlerinde yüzde 2 oy, Diyarbakır’daki oyların ise yüzde 0.8’ini kazandı. 2010’a dek CHP lideri olan Deniz Baykal, Kürtlerin haklarına katiyetle karşı çıkıyordu; ancak bu tutum, partinin yeni lideri, Kürtçe konuşulan bir il olan Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu tarafından değiştirildi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır barosu eski başkanı ve kürt haklarının yılmaz bir savunucusu olan Sezgin Tanrıkulu’nu partinin genel başkan yardımcılığına getirerek bölgedeki konumunu yeniden inşa etmeye çalıştı. 157 Bir BDP’li milletvekilinin vekilliğinin düşmesi nedeniyle halihazırda altı sandalyeye sahip. Bakınız aşağıdaki bölüm. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 …. Diyarbakır ve Hakkari semalarındaki savaş uçakları, Kürtlere kuşatılmış devletlerini ve ölüm korkularını hatırlatıyor yalnızca: “siz bizim tutsağımızsınız ve istediğimiz zaman sizi yok edebiliriz”.158 AKP il başkanı, demokratikleşmenin bölgenin sorunlarının çözümüne yardımcı olabileceğini ve AKP’nin “asimilasyon ve inkârdan” Kürt kültürünün ve kimliğinin tanınmasına geçtiğini söylüyor. AKP, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni ve Öcalan’ın mahkumiyetinden sonra ölüm cezasını kaldırdı ve Kürt dili ve Kürtçe yayınlar üzerindeki kısıtlamaları yok etti. Diyarbakır halkı, polis karakollarındaki pasaport işlemlerinin modernleştirilmesi ve bölgede daha iyi karayolları gibi hizmetlerden dolayı hâlâ hükümeti takdir ediyor; ancak birçokları, Başbakan Erdoğan’ın kilit önemdeki insiyatifleri devam ettiremediğine inanıyor.159 Bu durum, en açık şekilde onun Haziran 2012’deki ziyareti sırasında birçok dükkan sahibi, Kürt hareketinin protesto amacıyla dükkanların kapatılması emrine uyduğunda gözlemlendi. Fakat Diyarbakır’daki bölünmeleri ve AKP’nin sürmekte olan gücünü yansıtır şekilde birçok bölgede çok dilli Türkçe, Kurmanci ve Zazaki dillerinde “hoş geldiniz” tabelaları vardı.160 Özellikle de PKK-asker çatışmalarında artan ölü sayısı ve terör ya da PKK’yla bağlantılı olmakla suçlanan binlerce BDP’linin tutuklanmasına verdiği destek yüzünden AKP’nin imajı zedelendi.161 Hükümet, hakları ve medyaya erişim olanaklarını genişlettiğini iddia ederken Kürt politikacılar Sayfa 21 ve aktivistler daha fazla tehdit altında hissettiklerini dile getiriyorlar. Bölgedeki bir insan hakları örgütü temsilcisi şunları dile getiriyordu: “Diyarbakır’da geçtiğimiz yıl içinde iyi yönde bir değişim olmadı. Herkes – şiddete hiç karışmamış kişiler bile – gözaltına alınmaktan korkuyor”.162 2011’deki genel seçimlerde AKP, Diyarbakır’dan BDP’ye yakın çevrelerin, hükümetin çizgisinde politika yapan “yeni model Kürtler” olmakla suçladığı, yeni ve pek tanınmayan adaylar gösterdi.163 BDP’yi destekleyenler, özellikle siyasal açıdan deneyimsiz AKP adayı Oya Eronat’ın Diyarbakır bağımsız adayı Hatip Dicle’nin kazandığı parlamento sandalyesini ele geçirmesine çok kızdılar. Oyların yüzde 11.6’sını alarak şehirde ilk sırada yer alan Dicle’nin milletvekilliği, aleyhinde verilen ani bir mahkeme kararıyla düşmüştü.164 PKK ise AKP’yi hedef aldı. Partinin il teşkilatından bir yetkili olan Veysel Çelik, 13 Mayıs 2012’de kaçırıldı ve Diyarbakır Barosu’yla insan hakları örgütlerinin aralarında bulunduğu birçok sivil toplum örgütünün arabuluculuğuyla 29 Haziran’da serbest bırakıldı.165 Kürtler ve bölgedeki diğer halklar için yeni yıl kutlaması anlamına gelen 21 Mart’taki Nevruz’da (Nowruz) AKP’nin mütevazı ve neredeyse harap Diyarbakır ofisine yapılan saldırı sonucunda bir polis memuru yaralandı, camlar kırıldı; ancak bu, görüldüğü kadarıyla partinin bölgedeki faaliyetlerini engellemedi. B. KÜRT HAREKETİNİ TEMSİL EDEN BDP 158 Orhan Miroğlu, “AK Parti ve Kürtler”, Taraf, 4 Haziran 2012. 159 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012. “AK Parti, hareketlerinin arkasında duramıyor, çünkü kamuoyundan korkuyor .… Başbakan Erdoğan, Kürt sorununu çözmek istiyordu. Ancak bazı çevreler süreci engellediler”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen Diyarbakır il başkanı, 5 Eylül 2012. 160 “Erdoğan protestoyla karşılandı”, Yüksekova Haber, 2 Haziran 2012. Konuşmasında Aralık 2011’de Uludere’de 34 Kürt sivilin öldürülmesini açıklamak veya bunun için özür dilemek veya Kürt meselesini çözmeye yönelik planları anlatmak bir yana bu olaydan söz etmedi bile. Bunun yerine şehir için planladığı yatırımlardan bahsetti. “Erdoğan’s Diyarbakır address falls short of expectations” [Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması, beklentileri karşılamadı], Today’s Zaman, 3 Haziran 2012. “Diyarbakır Erdoğan’ı üç dilde karşılıyor”, Vatan, 2 Haziran 2012. 161 “’Kürt açılımı’ ve [darbeyi soruşturan] Ergenekon operasyonlarıyla birlikte Kürtler, Erdoğan’ın ve AKP’nin Kürt sorununu çözeceklerinden ümitliydiler. Şimdiyse KCK tutuklamalarının ve artan askeri operasyonların ardından Kürtlerin çoğu ona oy verdikleri için pişman”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vecdi Erbay, gazeteci, İMC TV, Diyarbakır, Mayıs 2012. “’Size haklarınızı vereceğim’ deyip PKK’li [militanları] öldürmeye devam edemezsiniz. Onların anne babaları da sizin vatandaşınız!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Kürt hareketi, 2011 parlamento seçimlerine bağımsız adaylarla katıldı, parlamentoya girmek için yüksek yüzde 10 barajını aşabilmesinin tek yolu buydu. Diyarbakır’da oyların 162 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, Mayıs 2012. 163 “Bu Kürt miletvekillerinden bir yarar gelmesini beklemiyoruz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, 16 Mayıs 2012. Bölgedeki bir gazeteci, buna katılmıyordu: “AKP’nin Diyarbakır’dan aday gösterdiği milletvekilleri genellikle aşiret liderleri ya da zengin işadamları oluyor. Onlar seçiliyor, çünkü burada iyi oy alabiliyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vecdi Erbay, gazeteci, İMC TV, Diyarbakır, 17 Mayıs 2012. 164 12 Haziran 2011 seçimlerinden üç gün önce Yargıtay, alt mahkemenin 2007’deki konuşmanın “terör propagandası” olduğuna kanaat getiren kararını onadı. AKP’nin 2011’deki adaylar listesine alınmadan önce siyasette adı duyulmamış olan Eronat’ın on yedi yaşındaki oğlu, diğer birkaç öğrenciyle birlikte PKK’nın 2008’de özel bir dershanenin önünde yaptığı bombalı bir saldırıda ölmüştü. 165 Kaçırıldıktan sonra partiden hiç kimsenin ailesini veya akrabalarını aramadığını söyleyerek 30 Haziran’da partiden istifa etti. “Partimden istifa ediyorum”, Vatan, 30 Haziran 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 22 yüzde 62’sini kazanmak, başlıca Kürt partisi olan BDP’ye bu bölgeden başlangıçta 6 milletvekilliği kazandırdı.166 PKK onu aradı ve geri dönmesini söyledi. O da öyle yaptı.170 BDP, Diyarbakır’ı üssü ve burada yaşayanları da “doğal üyeleri” olarak görüyor. Bölge sakinleri, kimi zaman BDP’yi şiddeti sona erdirecek bir çözüm için yeterince çalışmamakla suçluyorlar, fakat açık eleştiri çok nadir geliyor. Kürtlüğün savunulması BDP’nin başlıca davası olsa da parti bütün azınlıkların çıkarlarını temsil etmeye çalışıyor ve Kürt mücadelesinde önemli rol oynayan ve PKK’nın yüzde 20’sini oluşturan kadınların hakları konusunda alışılmadık ölçüde ilerici bir tutuma sahip.167 Partide kadınların üst yönetim için kendi adaylarını seçtikleri kadın konseyleri var ve partinin Diyarbakır, Mersin, Ankara, İstanbul ve Van teşkilatlarında kadın eş başkanlar bulunuyor. Belediye başkanı Baydemir’in bir KCK mahkemesince 2008’de Öcalan’ın serbest bırakılması talebiyle düzenlenen gösterilere katılmamakla açıkça suçlandığı ses kayıtlarını, onu toplantının yapıldığını iddia ettiği binadan ayrılırken gösteren bir fotoğrafla birlikte ulusal medya yayınlarından izleyen pek çok Türk, bu görüşe katılacaktır.171 Baydemir suçlamaları reddetti ve bir belediye yetkilisi, fotoğrafın belediye başkanının korumasıyla birlikte çok önce yaptığı bir hastane ziyaretinden sonra çekildiğini söyledi.172 BDP’ye yönelik eleştiriler susturulmuş durumda; bu, kısmen muhalefete tahammülsüzlüğüyle ünlenmiş PKK’yla tabanlarının örtüşmesinden ileri geliyor.168 Her ikisi de Öcalan’ı övüyor ve partinin yerel yetkilileri, örgütlerin farklı olduklarında ısrar etseler de PKK’yla aralarında çok sayıda bağ olduğunu reddetmiyorlar.169 Eski bir polis komiseri, Diyarbakır’da sadece PKK’nın sözünün geçtiğinden emin: BDP kendisini, [PKK’nın kuzey Irak’taki ana üssü olan Kandil dağının etkisinden] bağımsız tutamaz. BDP’nin seçim adaylarını bile PKK belirliyor. 2002’deki Diyarbakır ziyareti sırasında [belediye başkanı] Osman Baydemir, başbakanı karşılamak üzere yola çıkmışken 166 En yüksek oranda oyu (yüzde 11.6) alan Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşmesinin ardından Diyarbakır’dan milletvekillerinin sayısı altıdan beşe indi; Nursel Aydoğan ve Leyla Zana, yüzde 10’ar oy almışlardı. Üçü, mecliste Barış ve Demokrasi Partisi’ne katıldı; Şerafettin Elçi, başka küçük bir Kürt partisi olan KADEP’te kaldı; Leyla Zana bağımsız olarak kaldı. 167 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. 168 Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e. İslamcı Refah Partisi’nden eski bir belediye çalışanı şunları söylüyordu: “Diyarbakır, bir hayli kutuplaşmış bir şehir. Herkes, bir resmi bir de gayriresmi görüşe sahip. Ama size sadece resmi [BDP] çizgisini söyleyeceklerdir; bunu açıkça eleştiremezler”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt avukat ve eski belediye çalışanı, Diyarbakır, Mayıs 2012. 169 “[PKK ile] aynı örgüt değiliz, ama aynı temeli ve seçmeni paylaşıyoruz. BDP’li milletvekilleri, gerillaların cenazelerine katılıyorlar. Bunların [gerillaların] bazıları, BDP üyelerinin akrabası olabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, belediye çalışanı, Mayıs 2012. Bir insan hakları savunucusu, “BDP, PKK’nin içinden çıktı, tersi değil, bu nedenle şiddete son vermek için pek bir şey yapamazlar” diyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mazlum-Der insan hakları derneği avukatı, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. Kürtlerin, açık bir halk meşruiyetine sahip en büyük yasal partisi olarak BDP, bağımsızlığına ve şiddeti dışlayan, demokratik siyasete olan bağlılığı konularına dair soru işaretlerini yok etmeli. Kürt hareketi, Türkiye’de paralel bir devlet anlamına gelebilecek her türlü yasal olmayan siyasi oluşuma son vermeli, sivillere yönelik saldırıların durdurulmasına, ateşkes için çalışmaya ve zamanla militanların tasfiye edilmesine olan taahhüdünü sürdürmeli.173 Bölgede onun için oy verenler, illa ki PKK’nın şiddete dayalı taktiklerini desteklemiyorlar. Sıkıntılarına sürdürülebilir bir çözüm getirme sürecinde güvenilir müzakere ortakları olarak kabul görecek meşru temsilcilerinin olmasını hak ediyorlar. C. GÜLEN HAREKETİ ALTERNATİF BİR YOL DENİYOR Kısmen sağlık sorunları ve kısmense geçmişte yöneltilmiş İslamcı bir gündemi olma suçlamaları yüzünden ABD’de sürgünde yaşayan Türk dini lideri Fetullah Gülen’in ılımlı Hizmet hareketi, Diyarbakır sahnesinde nispeten yeni. Öncelikle eğitim yoluyla diyalog ve uzlaşmayı teşvik etmeye çalışan hareket, Diyarbakır’a ülkenin diğer köşelerinden Türk öğretmen ve yöneticiler getiriyor ve Kürt öğrencilerine Türkiye’nin batısında öğrenim görme fırsatı sağlıyor. Kürtlere ve onların kültürüne değer veren ve Kürtçe dersleri destekleyen bu öğretmenlerin çoğunlukla uluslararası deneyimleri bulunuyor.174 170 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır’da görev yapmış eski polis komiseri, İstanbul, Eylül 2012. 171 Baydemir’in KCK savcıları arasında alt düzey bir elediye çalışanı da olduğu iddia ediliyordu. Kayıtlara şuradan ulaşılabilir: http://on.fb.me/VtZ9UW. 172 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, 5 Kasım 2012. 173 Bakınız Kriz Grubu Raporu, Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, a.g.e. 174 “Hoca [Fethullah Gülen], seçmeli Kürtçe derslerini daha önceden destekliyordu, fakat [kamuoyuna açmak için] doğru zaman değildi. Artık şimdi açıkça söyleyebilir …. Kürt halkının elini öpmeliyiz. Bu kadar acı çekmelerine rağmen içlerinden Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Hizmet hareketi, Diyarbakır’da az gelirli ailelerin çocukları için 27 adet ücretsiz okuma odası işletiyor.175 Dersler Türkçe yapılıyor, ancak öğrenciler Kürtçe konuşan ailelerden geliyorlar ve öğretmenler onların ebeveynleriyle genellikle Kürtçe konuşuyorlar. Hizmet’le bağlantılı yatırımcılar, beş özel ilkokul ile 14 dershane açtılar.176 Hayır projeleri, hareketin Türkiye’de ve yurt dışında yardım dağıtan Kimse Yok Mu? isimli insani yardım örgütünün bir unsuru. Hizmet, doğrudan siyasete dahil olmamasına karşın, yargı ve polis üzerinde olduğu iddia edilen etkisi ve AKP’yle bağlantıları yüzünden bazı Kürt aktivistleri, onun hükümetin KCK karşıtı operasyonlarının ve Kürt muhalefetinin bastırılması çabalarının arkasında olduğunu düşünüyorlar.177 PKK yanlısı medya, bu kuşkuları yansıtıyor: “[Gülen hareketinin] toplumu yeniden tasarlama projesi var. Ordudan, [ödünsüzce seküler] Kemalistlerden kurtuldular, şimdi geriye kalan tek muhalif grup Kürtler. Kürt meselesinin çözümünü geciktirmek istiyorlar”.178 Hizmet hareketi temsilcileri, Eylül 2009’dan bu yana bir dershaneye yapılan beş adet saldırıda olduğu gibi, PKK’nın Diyarbakır’daki kurumlarını taciz ettiğini söylüyorlar. BDP, PKK’nın Gülen’in kurumlarına saldırdığını yalanlasa da hareketin öğretmenleri, PKK’nın “yoksullar ve eğitimi olmayanlar arasındaki tabanını ondan uzaklaştırdıkları için” hedef alındıklarına inanıyorlar”.179 sadece küçük bir kısmı dağlara çıkarak [PKK’ya katıldı]”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Hizmet hareketiyle bağlantılı bir Türkçe öğretmeni, Diyarbakır, Mayıs 2012. 175 Yaklaşık 4.500 öğrenci bu odalardan yararlanıyor ve grup, kabul edebileceğinin iki ile üç katı fazla başvuru alıyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Hizmet hareketiyle bağlantılı bir Türk öğretmen, Diyarbakır, Mayıs 2012. 176 Bir yıllık dershane eğitimi, yaklaşık 2.000-2.500 Türk lirasına ($1.100 ile $1.400 arası) mal oluyor ve öğrencilerin yüzde 95’ini Kürtler oluşturuyor. Öğretmenlerinin yaklaşık yüzde 25’i Diyarbakırlı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, dershane müdürü, Diyarbakır, Mayıs 2012. Özel ilköğretim okullarının ücretleri yaklaşık 8.500 TL ($5.000). Bir okul müdürü, öğrencilerin çoğunluğunun Kürt olduğunu ve hiçbir gerilim yaşanmadığını belirtiyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012. 177 Gülen hareketini eleştirenler, üyelerini yıllar süren çabalar sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının laikçi, Kemalist ideolojisini savunanların ağırlıkta olduğu mahkemelere, sivil güvenlik güçlerine ve Türkiye’nin diğer kurumlarına sızmakla itham ediyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012. 178 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketi yanlısı bir televizyon kanalının yöneticisi, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 179 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Hizmet hareketi ile bağlantılı dershane müdürü ve ilköğretim okulu müdürü ve Zübeyde Zümrüt, BDP Diyarbakır il eş başkanı, Diyarbakır, Mayıs 2012. Sayfa 23 D. TÜRKİYE’NİN KÜRT İSLAMCILARI YENİDEN TOPLANIYOR Pek yakında yeni bir grup, Kürt İslamcılarının oylarını kazanmayı deneyebilir. Lübnan’daki Şii’lerin Hizbullah milisleriyle bağlantısı olmayan Türkiye’nin Hizbullah’ı, 1980’lerde Diyarbakır’da küçük bir hareket olarak başladı. 1990’larda PKK üyelerinin devletin desteğiyle öldürülmesinin yanı sıra çoğunluğu güneydoğuda olmak üzere başka onlarca cinayetle ilişkilendirildi ve 2000 yılında 27 üyesi mahkemeye çıkarıldı.180 Bir sessizliğin ardından, 2004 senesinde başta şu an Mustazaflar Hareketi olarak anılan eski Mustazaflar Derneği ya da Mustazaf-Der olmak üzere birçok örgüt aracılığıyla faaliyetine başladı. Diyarbakır’da bir mahkeme, 2010’da yasadışı Hizbullah’la bağlarını gerekçe göstererek Mustazaf-Der’in kapatılmasına hükmetti; üst mahkeme 11 Mayıs 2012’de bu kararı onayladı. Mustazaf-Der, Diyarbakır’da kitlesel toplanmaların örgütlenmesi konusunda en etkin ve görünür kurum oldu. Muhammed peygamberin doğumunu kutlamak üzere 22 Nisan 2012’de yüz binlerce kişiyi bir araya getirdi ve 27 Mayıs’ta yüksek mahkemenin, kapatılmasını onaylayan kararını protesto etmek üzere 10.000’den fazla insanı İstasyon Meydanında toplayarak 2014 yerel seçimlerinden önce yeni bir siyasi parti kurma kararını açıkladı. Liderine göre, hayır ve sosyal yardım programlarıyla MustazafDer’in popülaritesi arttı.181 Bazı ailelerde hem PKK hem de Hizbullah sempatizanları olmasına ve Mustazaf-Der liderinin bir yeğeninin “dağda” (PKK için kullanılan bir tabir) olduğunu söylemesine karşın bu iki örgüt arasındaki düşmanlık hiç bitmedi. Mustazaf-Der, PKK’yı yeni gerilimlere yol açmakla itham ediyor. Mustazaf-Der’in 2006’dan beri Diyarbakır şubesine 17 ve bölgedeki derneklerine 60 ile 70 arasında saldırı oldu; saldırganlar bulunamadı. Hizbullah, 22 Haziran 2012’de yandaş bir internet sayfasındaki bir açıklamada Müslümanları korumak amacıyla çatışmadan kaçındığını; ancak provokasyonlar devam ederse cevap vereceğini duyurarak PKK’yı uyardı.182 180 Bu rakam sonraları 31’e yükseldi. Çoğunlukla İstanbul ve Diyarbakır mahkemeleri tarafından yürütülen davalar sonucunda Şubat 2012’de 24 şüphelinin sekizine ömür boyu hapis, on altısına ise altı ile on iki yıl arasında hapis cezası verildi. 181 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Diyarbakır, Eylül 2012. Diyarbakır şubesi, 500 aileye düzenli olarak, diğerlerineyse ihtiyaç duyduklarında yardım ediyor; kurban bayramında 16.000 aileye et dağıttı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Hüseyin Yılmaz, eski İslamcı grup Mustazaf-Der’in lideri, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 182 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012; “Hizbullah Basın Bürosundan Kamuoyuna”, http://huseyni sevda.biz, 22 Haziran 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Resmi daha da karmaşıklaştıracak şekilde, liderliğini Hizbullah davasındaki önde gelen avukatlardan birinin yaptığı bir grup, Mustazaf-Der’den ayrıldı. Diyarbakır’da üslenen Azadî (özgürlük) inisiyatifi, kendisini “kuzey Kürdistan’daki İslami mesuliyeti olan fertlerin cemaati”183 olarak tarif ediyor. Kürtçeye, yeşil, sarı ve kırmızının Kürdistan bayrağının renkleri olarak tanınmasına, yerel bir parlamento kurulmasına ve “asimilasyona” son verilmesine odaklanan inisiyatifin Kürtler için hedefi “adalet” ve “özgürlük”. Her türlü şiddeti kınayan lideri, “şiddet tek çözüm değil. Yirmi milyon insanın pasif direniş yoluyla haklarını elde edebileceklerine inanıyorum” diyordu.184 Siyasi bir parti kurmayı planlıyor, ancak süreci tamamlamak hususunda acele etmiyor.185 Sayfa 24 lışıyor. Nisan 2011’den bu yana Diyarbakır dahil birçok güneydoğu ilinde Kürtçe konuşan imamların ve hocaların, “Sivil Cuma” olarak adlandırılan alternatif cuma namazı ve hutbesi vermelerini sağladı. Bunların binlerce ibadetçiyi, kent meydanları gibi geniş kamusal alanlarda toplaması mümkün oldu. Kürt İslamcı hareketinin siyasete girme kararı, İslamcı Kürtlerin, AKP ve Gülen yerine bir Kürt alternatifi seçeceklerine olan inancına dayansa da pek çok Kürt, bu hareketin gücüne kuşkuyla yaklaşıyor.186 Bölgedeki AKP destekçilerinin bazıları ise yeni bir İslamcı partinin iktidardaki partinin oy tabanını böleceğinden endişe duyuyor.187 Kürt hareketi de İslami duygulara hitap etmeye ça183 Bilgi için internet sitesine bakınız: www.insiyatifazadi.com. İnisiyatifin önde gelen kişilerinden ve eski Hizbullah avukatı, Diyarbakırlı bir Zaza olan Sıdkı Zilan, uzlaşma ve ittifaka inanan bir İslamcı parti olduklarını söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 184 “Biz PKK’dan da Hizbullah’tan da farklıyız, çünkü ikisi de hegemonyacı ve bir dereceye kadar yasadışı güçler. Hizbullah silahlarını on yıl önce bırakmış olsa da insanların zihninde hâlâ yasadışılıkla bağlantılı”. Türkiye’nin Hizbullah’ında olduğu gibi bu grubun da çözüm fikri, Kürt hareketinin talepleriyle örtüşüyor: Kürt kimliğinin anayasada tarafsız ifadelerle tanınması, anadilde eğitime izin verilmesi ve Kürtçe’nin ikinci resmi dil yapılması. “Böylece PKK bu kadar kolay taraftar bulamayacaktır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Sıdkı Zilan, Kürt avukat ve Azadî inisiyatifinin önde gelenlerinden, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 185 Resmi bir siyasi partiden ziyade fiili olarak bir örgüt, zira önerdikleri isim olan “Kürdistan İslami Insiyatifi”, içinde resmi birimler için izin verilmeyen “Kürdistan” ve “İslam” sözcükleri bulunuyor. A.g.e. 186 “Kürt halkı köktenci değildir. [İslamcı] gruplar hükümetten destek alsalar da burada güçlü değiller”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden bir siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. “[Mustazaf-Der’in] Peygamberin’in doğuşu etkinliklerine katılanların sayısı yanıltıcı. Benim annem ve kızkardeşim de gittiler, çünkü Peygamber’i seviyorlar, fakat BDP’ye oy veriyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır muhabiri, uluslararası haber ajansı, Diyarbakır, 18 Mayıs 2012. 22 Nisan’da bir Türk gözlemci, katılımcıların çoğunun otobüslerle getirildiğini söylüyordu: “Aniden kara çarşaflı kadınlar ve İslami pankartlar taşıyan erkekler çıktılar; sanki biri bir düğmeye bastı, daha önce ortada yoklardı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2012. 187 “Mustazaf-Der’in burada iyi bir amacı var; Kürt sorunu için iyi işler yapıyorlar. Fakat parti kurma kararlarını onaylamıyorum. AK Parti’nin oylarının bölünmesine neden olacaktır. AK Parti’nin eksiklikleri olsa da hâlâ [en iyisi]”. Kriz Grubu’na ve- rilen mülakat, Yunus Memiş, Memursen Diyarbakır il başkanı, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 VI. TÜRKİYE İLE UYUM İÇİNDE YAŞAMAK Baskı, ayrımcılık ve paranoyanın yol açtığı devlete karşı derin bir güvensizlik duygusu, geçtiğimiz altı yılda gitgide arttı.188 Semptomlar, aşı kampanyalarından duyulan kuşkudan, herhangi bir sağlam kanıtı olmamasına karşın Kürt hareketi çevrelerinde çok yaygın olan Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair iddialara kadar birçok alanı kapsıyor.189 2011 yılından bu yana şiddetin tırmanışı, yabancılaşma ve adaletsizlik duygusunu iyice körükledi. Kürtler, kendilerini tanımadığı ve eşit haklar sağlamadığı için hükümete kızgınlar: Başbakan niçin bize “benim Kürt kökenli Türk vatandaşlarım” diyor? Niçin sadece “benim Kürt vatandaşların” diyemiyor? Ben bu ülkenin yasal bir vatandaşıyım. Askerlik hizmetimi yaptım; bu ülkenin okullarına gittim ve devlet için çalıştım. Devlete karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. Neden devlet, [benim kimliğimi ve dilimi tanıyarak] bana karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremiyor?190 AKP taraftarı bir akademisyenin açıkladığı üzere, PKK’nın ayrımcılık şikayetine Kürtler bile kararlılıkla karşı çıkıyorlar: Ben Ankara’da yaşıyorum. Bir gün bir seyahat için İstanbul’a gitmek üzereyken komşum ve eşi bizi ziyaret etti. Programımı yapmak için gittiğimi söyledim. Komşumun eşi sordu, “Ya, hangi kanal?” [Kürtçe yayın yapan] TRT6 dedim. Bunun üzerine, benim Türk eşime “Oo, görüyorum ki onu ehlîleştirmişsin” dedi”!191 Benzer şekilde, İstanbul’da Kürtçe konuştuğunu ve Diyarbakır dediğini duyan taksi şoförünce araçtan inmesi 188 İHD, bir PKK cenazesinin polisle çatışmalara ve on kişinin ölümüne neden olduğu 28 Mart 2006’nın Kürtler için bir kırılma noktası olduğunu öne sürüyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Raci Bilici, Diyarbakır şubesi başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. Bu olayla ilgili daha fazla bilgi için, bakınız “28 Mart 2006 Diyarbakır Olaylarına İlişkin İnceleme Raporu” İHD, bkz. www.ihd.org.tr. O tarihte Başbakan Erdoğan şunları söylemişti: “güvenlik güçlerimiz, çocuk da olsa kadın da olsa gerekli müdahaleyi yapacaktır”. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Yalancı değil kalıcı bahar”, Radikal, 10 Haziran 2012. 189 “Devlet bedava tetanoz aşısı gönderdi. Burda bazı insanlar, ‘bizi kısırlaştırmaya çalışıyorlar’ dedi. Korktum, aşı yaptırmadım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı, Diyarbakır, Eylül 2012. 190 Kriz Grubu’na verilen mülakat, yerinden edilmiş kişi, Diyarbakır, Mayıs 2012. 191 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2012. Sayfa 25 istenen genç bir sivil toplum aktivisti, şaşırıp kalmıştı.192 Batıda yaşayan Türkler, Kürtlerden gittikçe uzaklaşıyor gibi görünüyor; Ağustos 2012’de yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, Kürtlerin yüzde ikisi Türklerle yaşamak istemezken buna karşılık her dört Türk’ten biri Kürtlerle birlikte yaşamak istemiyor.193 Kürtler, Türklerle yaşamaya devam edip edemeyecekleri konusunda kamusal alanın dışında geniş ölçekli tartışmalar içindeler.194 Diyarbakır barosu başkanı Emin Aktar, Mayıs 2011’de katıldığı Türkiye barolar birliği toplantısıyla ilgili şu anekdotu aktarıyordu: Konuşmama Kürtçe “merhaba” diyerek başladığımda, orada bulunan 500 kişinin yarısı protesto etti. Hakaret ettiler, “onu platformdan indirin”!’, “ne diyorsun sen”? ve buna benzer şeyler söyleyerek bağırdılar. İçlerinde tanıdığım insanlar da vardı. Bize “haklarınızı kullanın” diyorlar, ama işte yaptığımızda olan bu. Ne demek istediklerini merak ediyorsunuz …. Ben bu savaşta ailemin yedi, sekiz üyesini kaybettim. Bizi anlamaya çalışın! Öbür türlü birlikte yaşamak için hiçbir nedenimiz kalmıyor.195 Ne zaman bir militan öldürülse ya da biri tutuklansa, bunun travması geniş ailelere ve topluluklara yansıyor. Kürt hareketi içinde (evli, hamile, para kazandığı bir işi olan) 30 yaşında eğitimli bir Kürt kadını, hiç de pişmanlık duymayarak PKK’nın silahlı mücadelesini destekleyebiliyor: Devlet, bir Kürt olarak bana resmen haklarımı vermeden önce PKK’nın silah bırakmasını istemiyorum.… Ayrı bir Kürt devletini destekliyorum. Bizim bağım- 192 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nilgün Yıldırım, sivil toplum aktivisti, Diyarbakır, Mayıs 2012. 193 Türklerin yaklaşık yüzde 16’sı, Kürtlerle yaşamak istemediklerini söyledi; yüzde 9’u ise aynı semtte veya apartmanda yaşamak istemediklerini ifade etti. Öte taraftan Kürtlerin yüzde 78’i, Türklerle birlikte yaşamaya veya evlilik yoluyla akraba olmaya isteklilerdi. “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”, Bilgesam, a.g.e. Online olarak yaklaşık 3000 kişiyle mülakat yapılmış. 194 “Artık buradaki insanlar, [devlete] ait olduklarını hissetmiyorlar. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı [1918-1923] kazananların Kürtlerle birlikte Türklerin olduğunun onlara hatırlatılması gerekiyor. Bundan sonra Kürtler bir kenara itildi. Şimdi bu hataları telafi etmenin zamanı geldi. Meclis arşivlerini açın. Geçmişle yüzleşelim. İnsanlar kapalı kapılar ardında bunları konuşmaya başladılar bile; artık açıkça konuşalım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır muhabiri, uluslararası haber ajansı, Diyarbakır, 17 Mayıs 2012. “Duygusal açıdan Kürtler, devletten koptular ve kendilerini [BDP’li Diyarbakır belediye başkanı] Osman Bayemir’e bağlı hissediyorlar. DTK ve BDP’den yüksek beklentileri var. Şehrin trafik sorunundan çocuklarının uyuşturucu bağımlılığına kadar Baydemir’in her şeyi çözmesini bekliyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vecdi Erbay, gazeteci, İMC TV, Diyarbakır, Mayıs 2012. 195 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Mayıs 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 sızlığa değil, kendi sınırlarımız [içinde özerkliğe] ihtiyacımız var. Türk devletine güvenmiyorum. Benim haklarımı yasalara geçirse bile hâlâ beni uykumda öldürebilir gibi hissediyorum. Biz yasal haklarımızı Türkiye’de savunamıyoruz.196 Hükümet, askeri çözüme öncelik vermeye, siyasi muhalefeti sıkıştırmaya ve reformları ertelemeye devam ederse, anne babaları, Türklerle sol siyasette ortak bir davayı paylaşmış genç Kürtler jenerasyonunu kaybetme riskiyle karşı karşıya olacaktır. İki tarafta da gençlerin bilhassa radikalleştiği bir milliyetçilik yükselişte.197 Kötüye gidişin oğlunu nasıl etkilediği konusunda bir Kürt belediye başkanının ilk elden bir tecrübesi var: Buradaki insanların yüzde 66’sının oyuyla ikinci dönem hizmet vermek üzere seçildim. Şiddet kullanmayı bırakın, cebimde bir çakı bile yok. Ama yine de bana karşı açılmış, toplamda 480 yıl hapis isteyen 73 dava bulunuyor. Bunu gören 16 yaşındaki oğlum, PKK’ye katılmak için 2009 yılında dağa çıktı.198 Tıpkı PKK’nın 2011’den beri artan saldırılarının, şiddetin en kötü olduğu 1990’lardan kalma kutuplaşmayı geri getirmesi gibi, keskinleşen ayrımcılık atmosferi de PKK’ya desteği güçlendiriyor. Ben çocukken ailem iç anadoluda yaşıyordu. Devletten korktukları için ailem bana asla Kürtlük bilinci aşılamadı. Ne olduğumu bilmiyordum, ama okuldaki bazı çocuklar bana “kirli Gürt [Kürt]” demeye başladılar. Nedenini anlamadım. Sonra onlara kuyruğumu göstermemi istemeye başladılar. O yaz, onlara kuyruğum olmadığını göstermek için [çıplak] yüzmeye gitmek zorunda kaldım. Geçen 30 yılın acılarından dolayı üzgünüm. Ama [PKK] olmasaydı, ben hâlâ insanları kuyruğum olmadığına inandırmaya çalışan 42 yaşında bir adam olacaktım.199 Ancak Kürtlerin çoğunluğu, Türkiye’de yaşamak istemeye devam ediyor ve Türklerin yüzde 71’inden ve Kürtlerin yüzde 90’ından fazlası, ortak bir gelecekleri olabileceğini 196 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. İlde çalışan genç bir Kürt yetkili şunları söylüyordu: “uzun süre bize üvey evlat muamelesi yapıldı. Özellikle genç nesil, çok belirgin bir Kürt kimliğine sahip. Burada ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Ve merkezi devletin politikaları, bizim burada sefalet içinde yaşamamıza neden oldu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Eylül 2012. 198 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Abdullah Demirbaş, Suriçi belediye başkanı, Diyarbakır, 15 Mayıs 2012. 199 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt avukat ve yerel yetkili, Diyarbakır, 5 Eylül 2012. 197 Sayfa 26 dile getiriyorlar.200 Diyarbakır belediye başkanı Baydemir şöyle açıklıyordu: Ayrılmayı istemiyoruz. Bu, Kürtler için ekonomik açıdan en büyük adaletsizlik olur. Yıllardır her şey bizden alınıp götürüldü. Biz, sadece medeni dünyanın bir parçası olmak istiyoruz. Sınırları yeniden çizmek istemiyoruz; onları sadece daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek istiyoruz.201 Kürt hareketinin sivil toplum platformu DTK, statü meselesinin referanduma götürülmesini istiyor; ancak Baydemir’in bağımsız bir Kürt devleti talep etmediği görüşünü tekrarlıyor: “Biz, eşit ve özgür bir ortamda Türk halkıyla birlikte yaşamak istiyoruz …. Devlet bütün kötülüklerin anasıdır diyoruz; bizim ayrı bir devlet istememizin nedenleri [aynı zamanda] ideolojiktir.202 Kürtler, ekseriyetle hükümetten ve ülkenin geri kalanından saygı ve empati bekliyorlar ve çocukları için daha iyi bir hayat istiyorlar.203 Bölgedeki seçkinlerin artan gerilimleri azaltma isteğini açıkça gösterir şekilde ve Ankara’daki bariz politika felcine bir tepki olarak Diyarbakır’ın en bilindik isimleri, Eylül 2012’de bir araya gelerek başta BDP ile AKP olmak üzere meclisteki partiler arasında bir çözüm için arabuluculuk yapmayı teklif ettiler. Kendilerine “Diyalog ve Temas Grubu” adını veren grubun bünyesinde bölgenin işadamları derneğinin başkanı, barosunun başkanı ve önde gelen iki insan hakları derneğinin başkanının yanı sıra gazeteciler ve akademisyenler bulunuyor.204 PKK ile hükümet arasında Kürtlerin ortak zemininin genişletilmesinin yanında işadamlarının toplantıları, okul gezileri ve iş amaçlı konferanslar gibi bazı sivil toplum girişimleri, anaakım Türk kamuoyuna ulaşmada ve Kürtlerle ilgili ön yargıları aşmada kullanılabilir. 200 “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar”, Bilgesam, a.g.e. Ancak farklı kamuoyu araştırması sonuçları için II.D başlıklı bölümdeki 71. dipnota bakınız. 201 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, 14 Mayıs 2012. 202 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt hareketinden bir siyasi aktivist, Diyarbakır, Mayıs 2012. 203 İki gündür gece gündüz ara vermeden çalışan bölgedeki bir taksi şoförü, şöyle söylüyordu: “Çocuklarımın geleceği için çalışıyorum, ki eğitim alsınlar ve dağa çıkmasınlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Diyarbakır, Mayıs 2012. 204 Grubun öncülerinden biri inisiyatifi şöyle anlatıyordu: “Türkiye, zor zamanlar geçiyor. Bir aydan uzun bir süredir kendi aramızda, aktivistlerle ve akademisyenlerle toplanıp görüşmeler yapıyoruz. Hükümetle 2 Eylül’de İstanbul’da bir toplantı yaptık ve bu grubu kurduk. Bunun öncesinde AKP’ye ve BDP’ye böyle bir fikre açık olup olmadıklarını sormuştuk ve ‘evet’yanıtı almıştık. Siyasi partiler arasında diyalog kurmak, yeni anayasa görüşmelerini hızlandırmak ve gerilimleri ve şiddet ortamını azaltmak olmak üzere üç alana odaklanıyoruz”. Şahismail Bedirhanoğlu, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) başkanı, Kanal 24’e verdiği röportaj, bakınız http://bit. ly/QcB9W3. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Hükümet, ilk olarak gücenmiş vatandaşlarının kalplerini ve zihinlerini yeniden kazanarak Kürtlerin, Türkiye’de kalma arzularını değerlendirmeli. Öte yandan, Kürt hareketi, kamuoyunun Kürt örgütlerin bağımsız bir Kürdistan için çalıştıkları paranoyasını yenmek için ademi merkeziyetçilik ya da federal bir seçenekle ilgili spesifik planlarını, bunların bağımsızlıktan farkının altını çizerek açıklıkla dile getirmeli. Bir Kürt akademisyen şöyle açıklıyor: [Kuzey Irak’taki] Bölgesel Kürt Yönetimi’ni ele alın. Orayı ziyaret ettiklerinde [Türkiye’li] Kürtler belki de gurur duyuyorlar, ama hiçbiri oraya taşınıp yaşamak istemiyor. Nerede yaşamak istediklerini sorarsanız, Erbil değil, Ankara ya da İstanbul derler. Ancak, onların Türkiye’ye aidiyet duygularını güçlendirmek için devlet bir şeyler yapmak zorunda.205 Sayfa 27 VII. SONUÇ Bir zamanlar ülkenin kalkınma endekslerinin ön sıralarında yer alan ticari bir merkez olan Diyarbakır, onlarca yıl süren çatışma ve adaletsizlik nedeniyle harap oldu. Filizlenmekte olan ekonomik canlanma, Kürt sorunu ve 1990’lardan bu yana görülmemiş seviyelere ulaşan PKK ile bağlantılı şiddetin devam etmesinden oluşan sorunlar ağının çözülmemesi nedeniyle sona erme riski taşıyor. Diyarbakır, tekrar hazin ve şiddet dolu bir dönemin içine çekilmekten kurtulmanın yollarını bulmaya çabalarken, Türk devletinin anadil kullanımında, yerel yönetimde ve kimlik ve siyasi temsil konularında eşit haklar vermek suretiyle yardımcı olma sorumluluğu bulunuyor. Bölgedeki siyasi gruplar arasındaki ve de devlet ile Türkiyeli Kürtler arasındaki keskin bölünmelere rağmen Diyarbakır, bu temel hedeflerin yerel siyasi grupların tümü tarafından desteklendiğini ve kapsamlı bir paketi uygulamak üzere bir siyasi irade var olduğu sürece en iyi şekilde reformlarla hayata geçirilebileceklerini gösteriyor. Türkiyeli Kürtler, Diyarbakır’da ön planda olmak üzere, azınlıkta kalan bir milliyetçi gruba sahip; ancak bu grubun katı görüşleri Kürt toplumunun tamamına atfedilmemeli. Artan bir yabancılaşma ve haksızlık hissi yeniden belirse de Diyarbakır’da görüldüğü üzere çoğunluk, hâlâ daha demokratik ve kapsayıcı bir Türkiye’nin parçası olmak istiyor. Kürt hareketi, bu gerçeği yansıtan bir siyasi gündemi açıkça ortaya koymayı Kürt halkına borçlu. Hükümet, meclisteki diğer partiler ve Türk medyası, siyasi aktivistler ile şiddete başvuran militanlar arasında açıkça bir ayrım ortaya koymalı. Kutuplaşma ve radikal söylem eğilimi daha da derinlere yerleşmeden önce gerek Türkler gerekse Kürtler, daha müreffeh ve birleşmiş bir gelecek için sağduyuya dayanan tercihe dayanarak hareket etmeliler. Diyarbakırlıların – ve Kürtlerin tamamının – kalplerini ve zihinlerini kazanma çabası henüz yitirilmedi. Eğer merkezi devletin politikaları, daha eşit ve demokratik bir Türkiye yaratmaya yeniden odaklanabilirse ve her iki tarafın liderleri, popülist söylemler yerine aralarındaki farkları gerçekçi biçimde tartışmayı teşvik etmeye daha fazla vurgu yaparlarsa Türkler ile Kürtlerin bin yıllık ortak tarihlerinin daha fazla uyum içinde sürebileceğini ümit etmek için hâlâ pek çok sebep var olacaktır. İstanbul/Diyarbakır/Brüksel, 30 Kasım 2012 205 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Vahap Coşkun, Kürt akademisyen, Diyarbakır, 16 Mayıs 2012. Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 28 EK A TÜRKİYE HARİTASI Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 29 EK B DİYARBAKIR İL HARİTASI Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222, 30 Kasım 2012 Sayfa 30 EK C TERİMLER VE KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ AKP – (Adalet ve Kalkınma Partisi), Türkiye’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidar partisi, mecliste güçlü bir çoğunluğa ve halk desteğine sahip; ideolojisinde muhafazakarlığı, dindarlığı, popülizmi ve ekonomik gelişmeyi birleştiriyor. Parti, Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde ellisini kazandı. Halihazırda meclisteki 550 sandalyenin 326’sına sahip. BDP – (Barış ve Demokrasi Partisi), Türkiye’deki en büyük yasal Kürt hareketi partisi. Ondan önce gelen altı parti, mahkemeler tarafından PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle kapatıldılar. Halihazırda binlerce BDP aktivisti, terörle bağlantılı olmaları veya PKK/KCK üyesi olmaları gerekçesiyle suçlanıyorlar veya bu şüphelerle cezaevinde bulunuyorlar; ancak herhangi bir şiddet eylemi suçlaması neredeyse hiç bulunmuyor. Haziran 2011 seçimlerinde BDP ile bağlantılı adaylar, oyların yüzde 6.5’ini kazandı. Meclis grubunda 29 üyeye ve birçok bağımsız milletvekilinin desteğine sahip. CHP – (Cumhuriyetçi Halk Partisi), merkez solda konumlanan ana muhalefet partisi; Kürt reformlarıyla henüz ilgileniyor, cumhuriyetin ve partinin kurucusu Kemal Atatürk’ün devletçi ve milliyetçi mirasına kökleşmiş bir sadakat besliyor. Parti, Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde yirmi altısını ve meclisteki 550 sandalyenin 135’ini kazandı. DTK – (Demokratik Toplum Kongresi), Türkiye’deki Kürt hareketinin siyasi partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin ve önde gelen temsilcilerinin yasal platformu; geniş tabanlı olsa da kararlarının çoğu Kürt hareketi siyasetinin etkisinde kalıyor. GAP – (Güneydoğu Anadolu Projesi), Türk devletinin 1977’de başlattığı ve güneydoğuda 1.8 milyon hektar alanı kapsayan bir sulama projesi. Hizmet hareketi – Türk siyasi lider Fetullah Gülen’in ana olarak eğitim kurumları açan, yüzlerce vakfı, şirketi ve meslek örgütünü kapsayan, ılımlı İslamcı, uluslararası inisiyatifi. KCK – (Koma Ciwakên Kürdistan, Kürdistan Topluluklar Birliği), PKK tarafından 2005-2007’de yaratılan ve Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diyasporadaki Kürt toplulukların PKK ile bağlantılı ortaklarının şemsiye örgütü. Türkiye’deki kolu, KCK/ TM (Türkiye Meclisi) olarak biliniyor. MHP – (Milliyetçi Hareket Partisi), Türkiye’nin sağ kanattaki ana muhalefet partisi; Haziran 2011 seçimlerinde oyların yüzde on üçünü alarak meclisteki 550 sandalyenin 56’sını elde etti. Mustazaflar Hareketi – (eski adıyla Mustazaf-Der), Türkiye’nin (yasadışı) Hizbullah hareketinin çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu güneydoğuda yer alan, önde gelen yasal derneği. 2004’te Diyarbakır’da Mustazaflar Derneği (kısa adıyla Mustazaf-Der) kurulmuş; ancak Mayıs 2012’de Yüksek Mahkeme kararıyla kapatılmıştı. Grup, yeni adıyla bir siyasi parti kurma hazırlığı içinde. PKK – (Partiya Karkerên Kurdistan, Kürdistan İşçi Partisi) 1978’de Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve Türkiye’de 1984 yılında silahlı bir direniş başlattı. PKK, kuzey Irak’ta ve Türkiye’de konuşlanmış yaklaşık 3.000-5.000 isyancıya ve Türkiyeli Kürtler arasında önemli ölçüde bir azınlık desteğine sahip. Türkiye, AB, ABD ve başka birkaç ülke tarafından terör ve uyuşturucu kaçakçısı örgüt olarak yasaklanmış durumda.