HUKUK DERGISI 2.indd
Transkript
HUKUK DERGISI 2.indd
ÖZEL HUKUK DERGİSİ HAKEMLİ DERGİ YIL: 1 SAYI: 3 / MAYIS 2013 Hukuki Makaleler Yüksek Mahkeme Kararları Önemli Bilgiler YAZILIM TÝCARET LÝMÝTED ÞÝRKETÝ DANIŞMA KURULU u Prof. Dr. Recep AKCAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Ufuk AYDIN Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Muharrem KILIÇ Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Ahmet KILIÇOĞLU Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Köksal KOCAĞA Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Fahrettin KORKMAZ Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Erkan KÜÇÜKGÜNGÖR Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Adem SÖZÜER İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Murat ŞEN Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Erol ULUSOY İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Hasan Fehim ÜÇIŞIK Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Prof. Dr. Feridun YENİSEY Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. İbrahim ARSLAN Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Ahmet BAŞÖZEN Melikşah Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Sibel HACIMAHMUTOĞLU Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Rauf KARASU Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Ömer ÖZKAN İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Özlem SÖĞÜTLÜ ERİŞGİN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Doç. Dr. Keramettin TEZCAN İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yrd. Doç. Dr. Cenker GÖKER Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yrd. Doç. Dr. Kadir GÜRTEN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yrd. Doç. Dr. Kazım Sedat SİRMEN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi u Yrd. Doç. Dr. Süleyman YILMAZ Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İÇİNDEKİLER HUKUKİ MAKALELER “İhalenin Feshi Talebinin” Reddedilmesinden Sonra, Genel Mahkemede “Tapu İptali ve Tescil Davası” Açılabilir mi? Av.Alper UYAR …................................................................................................................. 11 Belediyelerde, İşçi Hakları ve Sendikal Haklar Bakımından Taşeron Şirketler ve Yargı Av.Boran ÇİÇEKLİ....................................................... 16 Ekonomik Entegrasyon ve Üst Yapıyı Yönlendiren Dinamikler Av.M.İhsan DARENDE...............................................................................26 MEDENİ HUKUK Boşanma Davası - İhtar Kararı -İhtar Kararının Tebliğine Rağmen Yasal Süresinde Ortak Konuta Dönmeyen Eş Aleyhine Açılan Boşanma Davası -Terke Dayalı Boşanma..................................................................................................................... 39 Kötüniyetle Temyiz - Noksan Giderin Tebliğ Tarihinden Yedi Gün Sonra Yatırılması - Temyiz Giderlerindeki Noksanlığı Tamamlaması İçin Muhtıra Çıkartılması - Temyizde Kıyas Yolu İle Uygulanacak Hükümler.........................................................................58 İpoteğin Paraya Çevrilmesinde İcra Emri Gönderilmesi - İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip - Hesap Kat İhtarnamesi - Limit İpoteği...................................................... 73 Bağlantılı Dava - Davaların Birleştirilmesi - Kullanım Kadastrosu Tespitine İtiraz - Tutanak Aslı..............................................................107 Basit Yargılamada Delillerin İkamesi - Dava Dilekçesindeki Eksiklikler - Davanın Açılmamış Sayılması - Delillerin Sonradan İleri Sürülmesi - İdari Para Cezası Ve Prim Borcunun İptali - Tarafların Sonradan Delil Gösterilmesi - Vakıaların Dava Dilekçesinde Yer Alması...........................................................111 Hüküm Verilmesi ve Tefhimi - Kısa Karar İle Bağlı Kalınmadan Yeni Kısa ve Buna Uygun Gerekçeli Karar Verilmesi Gerektiği - Kısa ve Gerekçeli Karar Arasında Farklılık ve Çelişki Yaratılması - Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali ve Tazminat Davası - Mahkeme Kararının Açık ve Anlaşılır Olma Zorunluluğu ..........................................................................................121 BORÇLAR HUKUKU Aynen İfa Ve Gecikmeden Dolayı Tazminat - Eserin Geç Teslimi Nedeniyle Mahrum Kalınan Kira Bedelinin Tazmini İstemi -Süreye Bağlanmamış Borcun İfa Zamanı - Tapuda Şartlı Bağış Senedi Düzenlenmesi - Temerrüde Düşen Borçlunun Beklenmedik Halden Sorumluluğu -Yüklenicinin Toki İle İnşaat Yapım İşi Konusunda Anlaşması................................................................... 44 Ayıplı İmalat Bedeli - Eser Sözleşmesinin Tanımı - İtirazın İptali - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Yüklenici Şirketin Edimini Önemli Oranda İfa Ettiği............................................................... 55 Aşırı Sınırlamaya Karşı Kişiliğin Korunması - Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık - İyi Niyet Kuralı - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Saç Ekiminin Başarısız Olması .............................................................................................. 60 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı - Evlenme Şansı Üzerinden Tazminat Hesaplanması - Haksız Fiilde Ölüm Halinde Uğranılan Zararlar - Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının Bulunmaması............................................................................................... 65 Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık - Alacaklarda 10 Yıllık Zamanaşımı Süresi - Elektrik Tüketim Bedelinin Tahsili - Haksız Fiilden Doğan Zararın İndirilmesi - İtirazın İptali - Zamanaşımı..................................................70 Davacının Statü Hukukuna Uygun Olup Olmadığının Araştırılması - İş Mahkemesinin Görevi - İşe İade Davası - Sözleşmeli Personel..........................................................................................76 İşyeri Sigorta Poliçesine Dayalı Rücuan Tazminat İstemi - Kanalizasyon Sularının İşyerine Dolması - Kusursuz Sorumluluk - Mal Sigortalarında Halefiyet - Sigortalı Binada Geri Tepmeyi Engelleyici Sistemin Olmaması - Yapı Malikinin Zararı Tazmin Yükümlülüğü .................................87 Bankadan Ödenen Masrafların İadesi Talebi - Kredi Başvurusu ve Yapılandırma Sırasında Alınan Masrafların İadesi Talebi - Kredi Borçlusunun Hayat Sigortası Yapılması - Tüketicinin Menfaatini İhlal Etmekle Birlikte Avantaj Sağlayan Sözleşme Hükmü - Tüketicinin Korunması Kapsamında Sözleşmedeki Haksız Şartlar...................................... 93 Faturalar Nedeni İle Takip Tarihi Öncesinde Davalının Temerrüde Düşürüldüğüne Dair Delil Bulunmadığı - İşlemiş Faiz Alacağı - İtirazın İptali Davası - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali ........................................................................................................................... 97 TİCARET HUKUKU İşyeri Sigorta Poliçesine Dayalı Rücuan Tazminat İstemi - Kanalizasyon Sularının İşyerine Dolması - Kusursuz Sorumluluk - Mal Sigortalarında Halefiyet - Sigortalı Binada Geri Tepmeyi Engelleyici Sistemin Olmaması - Yapı Malikinin Zararı Tazmin Yükümlülüğü…...…........….............. 87 6273 Sayılı Yasa İle Zamanaşımı Süresinin Değiştirilmesi - Altı Aylık Zamanaşımı Süresi - Çek Hamilinin Başvurma Haklarında Zamanaşımı - Çeklerin İbraz Süresinin Bitim Tarihinin 6273 Sayılı Yasanın Yürürlüğe Girmesinden Önce Olduğu…...…........…........................................................................................................ 90 Finansal Kiralama Sözleşmesi - Mülkiyetin Devri - Tescile İlişkin Şerh Konulması…...…........…................................................................105 İCRA ve İFLAS HUKUKU Ayıplı İmalat Bedeli - Eser Sözleşmesinin Tanımı - İtirazın İptali - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Yüklenici Şirketin Edimini Önemli Oranda İfa Ettiği…...…........…........................................... 55 Aşırı Sınırlamaya Karşı Kişiliğin Korunması - Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık - İyi Niyet Kuralı - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali - Saç Ekiminin Başarısız Olması …...…........…........................................................................... 60 Kira Alacağının Tahsili Amacıyla Başlatılan Takibe İtirazın Kaldırılması - Kira Parasının Bakiyesinin Tahsili İstemi - Ödeme Emrine İtirazın Kesin Olarak Kaldırılması - Takibe İtirazın Borca İtiraz Niteliğinde Olduğu…...…........…................................................ 67 İpoteğin Paraya Çevrilmesinde İcra Emri Gönderilmesi - İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip - Hesap Kat İhtarnamesi - Limit İpoteği …...…........…................................................................ 73 6273 Sayılı Yasa İle Zamanaşımı Süresinin Değiştirilmesi - Altı Aylık Zamanaşımı Süresi - Çek Hamilinin Başvurma Haklarında Zamanaşımı - Çeklerin İbraz Süresinin Bitim Tarihinin 6273 Sayılı Yasanın Yürürlüğe Girmesinden Önce Olduğu …...…........…..................................................................................................... 90 Faturalar Nedeni İle Takip Tarihi Öncesinde Davalının Temerrüde Düşürüldüğüne Dair Delil Bulunmadığı - İşlemiş Faiz Alacağı - İtirazın İptali Davası - Ödeme Emrine Yapılan İtirazın İptali…...…........…......................................................................................................... 97 Aciz Belgesi - Alacaklılara Zarar Vermek Kastı - Bedelsiz Tasarrufların Butlanı - İvaz - Tasarrufun İptali Davası - Zarar Verme Kastından Dolayı Tasarrufların İptali…...…........….....................101 İŞ HUKUKU Davacının Statü Hukukuna Uygun Olup Olmadığının Araştırılması - İş Mahkemesinin Görevi - İşe İade Davası - Sözleşmeli Personel…...…........….......................................................................76 Fazla Çalışma Ücreti - Prime Esas Kazanç - Prime Esas Kazanç Tutarının Tespiti - Yıllık Olarak Hesaplama Yapılmaması Gereği…...…........…........................................................................................ 82 Basit Yargılamada Delillerin İkamesi - Dava Dilekçesindeki Eksiklikler - Davanın Açılmamış Sayılması - Delillerin Sonradan İleri Sürülmesi - İdari Para Cezası Ve Prim Borcunun İptali - Tarafların Sonradan Delil Gösterilmesi - Vakıaların Dava Dilekçesinde Yer Alması …...…........….......................................................................................................... 111 İnsan Kaynakları Teşvik Ödemesi - İşçi Alacaklarının Muacceliyeti - İşçilik Alacakları Davası - İşveren Tarafından Yapılan Kısmi Ödemelerde Mahsup - Ödemenin Muaccel Borç İçin Yapıldığının Kabulü - Temerrüt …...…........….......................115 ÖNEMLİ BİLGİLER Kıdem Tazminat Tavanı ................................................................................................. 127 Dönemler İtibariyle Asgari Ücret ............................................................................ 128 Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler .................................................................................128 2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler ...........................................................129 Ücret ve İşverene Maliyetleri .................................................................................... 131 Kapıcılar İçın Asgari Ücretın Hesabı ve İşverene Maliyeti .......................... 132 Asgari Ücret Uygulamasında Yeni Dönem .......................................................... 132 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları ..................................................... 133 Yıllık Ücretli İzin Süreleri ............................................................................................... 133 İhbar Tazminatı (akdin Fesfinde Bildirim Süreleri) ........................................ 133 İşsizlik Sigortası Primi .................................................................................................... 134 Gelir Vergisi Tarifesi ........................................................................................................ 134 Katma Değer Vergisi Oranları .................................................................................... 135 Kurumlar Vergisi Oranları ............................................................................................ 135 Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı ................................ 135 Yasal Faizler Ve Yürürlük Süreleri ............................................................................ 136 Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları ................................................................... 136 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun›a Göre Gecikme Zammı Oranları ................................................................................................................. 138 Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler ................................................ 138 Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) .................................................. 139 Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) ........................................................ 139 Değerli Kağıt Bedelleri .................................................................................................. 143 2013 yılı Damga Vergisi Tutarları ............................................................................ 144 Yargı Harçları Tarifesi...................................................................................................... 147 Noter Harçları .................................................................................................................... 153 Vergi Yargısı Harçları ...................................................................................................... 155 Tapu Ve Kadastro Harçları .......................................................................................... 156 Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler ............................................. 161 Avukatlık Ücret Tarifesi ................................................................................................ 165 CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi .................................................................................. 169 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (ÜFE) ................................................................ 170 Üretici Fiyat Endeksi (2003-100) (TÜFE) ............................................................. 170 HUMK Ve İİK Parasal Sınırları .................................................................................... 171 İYUK Parasal Sınırları ...................................................................................................... 171 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler ...................................... 174 Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi .............................................................................. 176 ARAMA İNDEKSLERİ Kanun Maddelerine Göre Arama İndeksi Kavramlara Göre Arama İndeksi …..................................................... 179 ………….................................................................. 180 HUKUKİ MAKALELER “İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN SONRA, GENEL MAHKEMEDE “TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI” AÇILABİLİR Mİ? Av.Alper UYAR BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI VE SENDİKAL HAKLAR BAKIMINDAN TAŞERON ŞİRKETLER VE YARGI Av.Boran ÇİÇEKLİ EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI YÖNLENDİREN DİNAMİKLER Av.M.İhsan DARENDE SAYI: 3 “İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 11 “İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN SONRA, GENEL MAHKEMEDE “TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI” AÇILABİLİR Mİ? Av.Alper UYAR Bu makalede “icra mahkemesince verilen ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin kararın, kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği ve sonrasında genel mahkemede tapu iptali ve tescil davası açılıp açılamayacağı” hususu, Yargıtayın 12.05.2010 tarihinde verdiği karar çerçevesinde incelenecektir. Kural olarak icra mahkemesinin, takip hukukuna ilişkin kararları, sadece yürütülen takip bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku bakımından kesin hüküm yaratır, maddi hukuk anlamında “kesin hüküm” teşkil etmez.1 Maddi anlamda kesin hüküm, aynı davanın bir daha başka davada görülmesini engeller. Davanın tekrar açılması, yeniden tartışma konusu yapılması ve karara bağlanması mümkün değildir. İcra mahkemesi kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm oluşturmadığından bu kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi (iade-i muhakeme) yoluna gidilemez.2 Yargıtay bu konuyla ilgili olarak; -“Aynı senetlere dayalı takip hakkında icra mahkemesince verilen ve kesinleşen ‘itirazın kaldırılması talebinin reddine’ ilişkin kararın yeni takip bakımından da ‘kesin hüküm’ oluşturacağını” 3 - ‘Aynı konuda daha önce başka bir icra mahkemesince karar verilmiş olduğunun saptanması halinde, sonra başvurulan icra mahkemesince, aynı konuda karar oluşturulamayacağını’4 -“ Taaddüt konusu alacağın varlığı, takip konusu belgenin geçerliliği 1 UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:2, s:1848 DÖNMEZ, R. MURAT. İcra ve İflas Hukukunda Taşınmaz Malların Paraya Çevrilmesi, 2010, s:462464-PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./SUNGURTEKİN, Ö. M./ÖZEKES, M. İcra ve İflas Hukuku, 2009, s:107-UNKAPI, Ö. İcra ve İflas Hukuku, 2007, s:22 3 Bknz:12. HD. 20.10.1994T. 12058/12610 4 Bknz: 12. HD. 31.01.2003T. 28218/1121; 10.04.2000T. 2085/5585 2 12 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 konusunda, icra mahkemesi kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceğini”5 -“İcra mahkemesince ‘taraflar arasında temel ilişkiden doğan borcun zaman aşımına uğradığına’ dair verilen kararın maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğini”6 -“İİK. mad. 89/IV uyarınca, haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz eden üçüncü kikinin bu itirazına (verdiği cevabın) gerçeğe aykırı olduğuna karar veren icra mahkemesinin bu kararı ‘kesin hüküm’ teşkil etmediğinden, üçüncü kişi bu karara rağmen takip borçlusu aleyhine ‘olumsuz tespit’, takip alacaklısını aleyhine de ‘muvazaanın önlenmesi’ davası açabileceğini”7 b e l i r t m i ş t i r…. İcra mahkemesinin ‘takip hukuku ile ilgili kararlarının’ kural olarak “kesin hüküm” teşkil etmediğini vurguladık. Fakat bu kuralın istisnaları da vardır. Doktrinde genellikle aşağıdaki durumlarda, icra mahkemesinin; -“İstihkak davaları sonucunda verdiği kararların” (İİK. mad. 97,99) -“İhalesinin feshine ilişkin kararların” (İİK. mad. 134)- “zamanaşımı nedeniyle (icra mahkemesince) aleyhine icranın geri bırakılmasına karar verilmiş olan alacaklının, 7 gün içinde mahkemede dava açması halinde, ilamın zamanaşımına uğradığı hususunun (icra mahkemesi kararının)” (İİK. mad. 33a/II) k e s i n h ü k ü m teşkil edeceği belirtilmektedir. 8 Biz konumuz gereği icra mahkemesinin “ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin kararların” kesin hüküm teşkil etmesi hususunu inceleyeceğiz. İcra mahkemesinin, bir ihalenin feshi isteminin (İİK. mad. 134) reddine ilişkin kararın kesin hüküm teşkil etmesi ve bu kararla ilgili yargılamanın yenilenmesinin istenebilmesinin nedeni; bu kararlar ile ilgililerin hakları (hukuksal durumları) maddi hukuk açısından ve tapuya yapılacak tescile temel olacak biçimde kesin olarak belirlenmesi, yani bu kararların maddi anlamda kesinlik kazanmasıdır. Bu konuda genel mahkemelerde dava açılamayacağından, ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin karara karşı yargılanmanın yenilenmesi yoluna gidilebilir.9 İcra mahkemesinin, delilleri serbestçe takdir ederek bir mahkeme hüviyetiyle verdiği kararlara “kesin hüküm” niteliğini tanımamak usul ekonomisine de aykırı olur.10 5 Bknz: 12. HD. 27.03.1990T. 11956/3454; HGK. 27.10.1982T. 11-1915/865; HGK. 18.11.1981T. 11-165/739; 15. HD. 15.01.1979T. 5593/3; 13. HD. 31.03.1977T. 1954/1836 vb. 6 Bknz: HGK. 25.09.1983T. 1980-11-1254/180 7 Bknz: 11. HD. 07.07.1987T. 3602/4101 8 UYAR, T. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:2, s:1849-1850 9 KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1. cilde ek, s:65- KURU, B. Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:5, s:5048-ARSLAN, R. Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, s:66 vd.-MUŞUL, T. İcra Hukuku, s:90- DÖNMEZ, R. M. İcra ve İflas Hukukunda Taşınmaz Malların Paraya Çevrilmesi, 2010, s:463 vd.- PEKCANITEZ, H. İcra İflas Hukukunda Şikayet, 1986, s:175 vd.-UNKAPI, Ö. İcra ve İflas Hukuku, 2077, s:22 10 ARSLAN, R. Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, 1977, s:67- SAYI: 3 “İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 13 İcra ve iflas kanununda bir hüküm bulunmadığından ihalenin feshine ilişkin talebin reddi kararına karşı gidilebilecek yargılamanın yenilenmesi nedenleri ve yargılama usulü hakkında, HUMK.’un 445-454. maddeleri uygulanır. Yargılamanın yenilenmesi için başvurma süresi hakkında, İİK. m. 134/IV’deki 1 yıllık süre uygulanmaz. Çünkü orda ki 1 yıllık süre yargılamanın yenilenmesi ile değil şikâyet süresi ile ilgilidir.11 Yargıtay, konuyla ilgili olarak; -“İcra mahkemesinin ‘ihalenin feshi, istihkak davaları ilamın zamanaşımına uğramış olduğu’ hususuna ilişkin kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğini”12 -“İlişkin olduğu esas hakkı kesin bir biçimde çözen ve tarafları bakımından kesin hüküm meydana getiren kararlar için yargılanmanın yenilenmesini istenebileceğini, ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin kararlarının da bu tür kararlardan olduğunu”13 -“İcra mahkemesinin ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin kararlarının, maddi anlamda ‘kesin hüküm’ teşkil ettiğinden, bunlara karşı yargılamanın iadesi isteminde bulunulabileceğini”14 b e l i r t m i ş t i r… Buraya kadar vurguladığımız hususlar ışığında makalemize konu olan Yargıtay kararının inceleyelim. Aşağıda Yargıtay kararının tam metni yer almaktadır. Şöyle ki; “Taraflar arasında görülen davada: Davacılar, “alınan kredi borcunun zamanında ödenmemesi sebebiyle davalı Banka tarafından icra takibi sonucu, davacı vekile ait 34 parsel sayılı taşınmazın cebri icra yoluyla alacağına mahsuben davalı Bankaya ihale edildiğini icra takip dosyasında usulsüz işlemler yapıldığını, ihalenin geçersiz olduğunu, bu nedenle davalı adına tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu” ileri sürüp, tapu, iptali ve tescil istemişlerdir. Davalı Banka, “davanın reddi”ni savunmuştur. Mahkemece, “davanın reddi”ne karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.01.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Av. R. Kemal Çelik ile temyiz edilen vekili Av. Erkan Yenilmez geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmasının bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp 11 PEKCANITEZ, H. İcra İflas Hukukunda Şikayet, 1986, s:176 Bknz: HGK. 19.11.2003T. 3-737/700 13 Bknz: 12. HD. 16.12.1968T. 11701/11943 14 Bknz: 12. HD. 13.06.2000T. 8866/9783 12 14 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 düşünüldü: -KARARDava yolsuz tescil davasına dayalı tapu iptaline tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Davacıların, davacı Tezcan ile davalı Banka arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde davacı Bekir’in kefil olduğunu, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine davalı Bankanın Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2008/609 esasında kayıtlı icra takibi başlattığını, yapılan icra takibi sonucu davacı Bekir’e ait 2688 ada parsel sayılı taşınmazın cebri ihale sonucu alacağına mahsuben davalı banka tarafından ihalede satın alındığını; icra takip dosyasında yapılması gereken tebligatların usulsüz olduğunu, bu nedenle 34 parsel sayılı taşınmazın ihale ile davaya bankaya satışına ilişkin işlemin yasal olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulundukları; öte yandan, davacılar tarafından davalı Banka aleyhine açılan ihalenin feshi davasının Bursa 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 30.12.2008 gününü, 2008/822-889 esas-karar sayılı ilamı ile reddedilip kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; önceden icra Tetkik Merciindeki ihalenin feshi davası ile taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlık irdelenmeyip, İcra Hukuku ile sınırlı olarak yapılan işlemlerin uygunluğu ve ihalenin yöntemine uygun icra edilip edilmediği değerlendirilmiştir. Bilindiği gibi İİK.’nun 18. maddesi uyarınca icra yargılaması basit yargılama hususuna tabidir. Öte yandan 134. maddenin 2. fıkrasında öngörüldüğü üzere ihalenin feshi BK.’nun 226. maddesinde yazılı sebeplerde dahil olmak üzere yalnız icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde istenebilir, ilgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıtlağı peyda ettiği kabul edilir şeklindeki düzenlemeler icra hukuku ile sınırlı ve basit yargılamayı ve ihalenin hazırlanış ve ifası ile sonuçlandırması sırasında vuku bulan icra mahkemesinden şikayet yolu ile istenebilen fesihleri tanımlamaktadır. Bu çerçevede kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği kabul edilmelidir. Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumunda illilik prensibi esastır. İhalenin feshi isteğinin reddedilmiş olması keyfiyeti temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmaz. Eldeki davada yukarıda açıklanan iddiasının içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibarı ile, davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açıktır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur. Diğer yandan, davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisatta üçüncü kişi sayılmasına olanak yoktur. SAYI: 3 “İHALENİN FESHİ TALEBİNİN” REDDEDİLMESİNDEN... 15 O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı açıktır. Hal böyle olunca; yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan taraf delillerinin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Av. Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750,00 TL duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edilene geri verilmesine, 12.05.2010 tarihinde oybirliği ile kabul edildi. (Yargıtay 1. HD. 12.05.2010T. E:5029, K:5612). Yargıtay 1. HD.’nin vermiş olduğu bu kararda; davalı Bankanın yaptığı icra takibi sonucu davacıya ait taşınmazı cebri icra yolu ile alacağına mahsuben davalı bankaya iade edilmiştir. İcra takip dosyasında usulsüz işlemler yapıldığını ve ihalenin geçersiz olduğunun, bu nedenle davalı Banka adına tescilin yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu ileri süren davacı tapu iptali ve tespit istemiştir. Yerel mahkemenin verdiği kararın aksine Yüksek Mahkeme, ihalenin feshi isteminin reddedilmiş olması keyfiyetinin temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olan bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği gerekçelerine dayalı olarak davacı lehine karar vermiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin verdiği bu karar gerek yargıtayın günümüze kadar verdiği yerleşik içtihatlarına ve gerekte doktrindeki görüşlere aykırı bir durum oluşturmaktadır. Gerçektende daha öncede belirttiğimiz gibi Yargıtay ve doktrin, ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin kararlar ile ilgililerin hakları (hukuksal durumları) maddi hukuk açısından ve tapuya yapılacak tescile temel olacak biçimde kesin olarak belirleneceğinden, yani bu kararların maddi anlamda kesinlik kazanmasından dolayı, bu konuda genel mahkemelerde dava açılamayacağını, yeniden tartışma konusu yapılamayacağını, aynı davanın bir daha başka bir davada görülmesini engelleyeceğini belirtmiştir. İşte bu nedenlerde dolayı 1. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu bu kararı yerinde bulmuyoruz. 16 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI VE SENDİKAL HAKLAR BAKIMINDAN TAŞERON ŞİRKETLER VE YARGI Av.Boran ÇİÇEKLİ Taşeronluk deyimi,aslında pek de hukuki olmayan bir terim,ama hem meslek çevrelerinde hem de halk arasında “Alt İşverenlik” (eski deyimle alt müteahhitlik) kavramına karşılık gelmek üzere kullanılması tercih ediliyor. Zira “taşeron”, bu konuda özellikle Yargıtay tarafından geliştirilen hukuki kavramların ve açıklamaların dışında, yaşanan gerçekliği daha sıcak ifade ediyor. Fransızcadan gelme bir kelime (Tâcheron- okunuşu: taşron). Fransızca sözlüklerde işçi anlamına da gelen, ancak pejoratif (küçümseyici) olarak kullanılan özel bir bilgi gerektirmeyen niteliksiz işleri yapan kişi anlamında. Diğer anlamı ise, yapılacak bir işi ikinci el olarak yüklenen veya birkaç işçi arasında paylaştıran kişi. Gerçekte de baktığımızda “alt işverenlik” olarak adlandırılan müessese yaşamda karşılığını bulmuyor, alt işverenlik denildiği zaman daha çok etimolojik anlamı ile taşeronluktan söz etmek, gerçekliği daha iyi ifade ediyor. Zira taşeronların faaliyet gösterdikleri alanlara, taşeronlara iş vermenin asıl saiklerine ve taşeronların idari, mali yapılarına, sermaye ve teknolojik donanımlarına baktığımızda gördüğümüz , belirleyici olanın, teknik uzmanlık veya üretim sürecinin gereksinimlerinden çok, işçi maliyetlerinin düşürülmesi ve sendikasızlaştırma olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor. Ancak genel hukuk ilkesi olarak malum olanın ispatı gerekmediği halde, özellikle Yargıtay tarafından ortaya atılan “ihale makamı”, “anahtar teslimi iş” vb. kavramlar ve asıl işverenin asıl işveren olduğunun kabul edilebilmesi için taşeron sözleşmelerinde muvazaanın ispatının zorunlu kılınması, malum olanın ne yapılsa da ispat edilememesi gibi bir durum ortaya çıkartıyor. Sonuçta, işçi haklarının, sendikal hakların uğradığı erozyon durdurulamıyor, artarak sürüyor. Son zamanlarda basına sıkça yansıyan Tuzla tersanelerindeki taşeron işçilerinin iş cinayetleri sonucu ölümleri ve geçtiğimiz günlerde basına ve televizyonlara sıkça yansıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı itfaiye çalışanlarının, itfaiye hizmetlerinin taşerona verilmesi nedeni ile direnişleri, yine çeşitli belediyelerde bu nedenle yapılan toplu işten çıkartmalar sorunun tüm yakıcılığı ile sürmekte olduğunu ve ağırlaştığını göstermekte. Bu durumda taşeronluğu meşrulaştıran yargı kararlarının payının olmadığını ileri sürmek oldukça güç. SAYI: 3 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 17 Bu yazının amacı teorik olarak asıl işveren ve alt işveren kavramlarını ve ilişkilerini incelemek değildir. Zaten bu konuda akademisyenler tarafından yazılan birçok inceleme ve makale vardır. Yazının amacı daha çok Belediyelerde geçerli olan “hizmet alımı” şeklindeki taşeronluk sözleşmelerine hem yürürlükten kalkan 1475 sayılı, hem de halen yürürlükte olan 4857 sayılı iş yasaları dönemlerinde mevzu hukukun durumu ve Yargıtay kararları ışığında,işçi hakları ve sendikal haklara olumsuz etkilerine eleştirel bir bakış sunabilmektir. İş yaşamında,sanayi üretiminde esas olan herkesin kendi işini yapmasıdır. İş bölümü ve uzmanlaşmanın arttığı sanayi ötesi toplumda, üretim süreçleri de küçük parçalara bölünmekte ve eskiden tek bir sürecin parçası olan işler birbirinden bağımsız süreçlere dönüşmektedir. Ancak burada yine asıl olan herkesin kendi işini yapmasıdır. Öte yandan birbirini tamamlayan, ancak kendi içinde bağımsız bu parçalanmış üretim süreçleri birbirlerini etkiledikleri ve bağımlılıkları ölçüsünde de karşılıklı hak ve yükümlülükleri beraberinde getirmektedir. Dikkat edilirse burada söz konusu olan asıl işin bir parçası olan işler değil, asıl işin tamamlanması için zorunlu olsa bile,ondan bağımsız üretim süreçleridir. Bir otomobil üreticisine lastik veya başka bir yedek parça sağlayan ekonomik ve idari olarak bağımsız üretici örneğinde olduğu gibi (Zira ekonomik veya idari olarak bağımlılık, münhasıran belirli bir otomobil üreticisi için üretim yapılması halinde artık bağımız bir süreçten söz edilemez ve taşeronluk ilişkisi ortaya çıkar). Bu durum günümüz üretim ilişkilerinin ve teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak mevzu ve içtihadi hukuk da , özellikle, sözleşmeler ve iş hukuku alanında bu durma tepki vermekte ve yeni hukuksal düzenlemeler ve çözümlemeler geliştirmektedir. Sorun bu düzenlemeler ve yargısal yaklaşımların, işçi haklarının ve sendikal hakların korunması ve geliştirilmesi, yani sosyal hukuk devletinin gerçekleştirilmesi yönünde mi olacağı, yoksa tam tersine yüzyılın neo liberal akımları ve devlet-hükümet politikaları doğrultusunda özelleştirme ideolojisine, esnek çalışmanın meşrulaştırılmasına, sendikal ve sosyal hakların budanmasına mı hizmet edeceğidir. 1980 li yıllardan bu yana ikinci yaklaşımın bir devlet politikası haline geldiği kanısındayım. Son yıllarda iş ve sosyal güvenlik alanındaki mevzuatta yapılan değişiklikler de bu devlet politikası doğrultusundadır. Ancak ileriki satırlarda sergilemeye çalışacağım üzere, kanımca sorun büyük ölçüde mevzuattan kaynaklanmamaktadır. Sorun daha çok yargının yine aynı devlet politikaları doğrultusunda getirdiği yorumlardan ve uygulamadan kaynaklanmaktadır. Yargısal kararlarla, istisnai olması gereken taşeronluk yerleşmiş ve meşrulaşmıştır. Özellikle kamu hizmetlerinin, doğrudan kamusal organlar tarafından yerine getirilmesi ilkesi , özelleştirme ve taşeronlaştırma ideolojisi ile ortadan kaldırılmıştır. Burada işçi hakları bakımından sorun, esas olarak, taşeron işçisinin 1 Yargıtay 9. HD’nin 15.07.2010 gün 2008/21686E- 2010/24117K sayılı kararından. 18 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 asıl işverenin işçileri ile aynı haklardan yararlandırılmamaları -ki burada özellikle toplu iş sözleşmesinden ve sendikal haklardan yararlandırmama amaçlanmaktadır zaten-, işçilik haklarının ödenmesinde taşeron ve asıl işverenin müteselsil sorumluluğu noktalarında ortaya çıkmaktadır. 1475 sayılı yasa yürürlükte iken, bu yasanın 1. maddesinin son fıkrası “Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanun’dan veya hizmet akdinden doğan yükümlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur.” hükmünü amirdi. Tabii bu yasa yürürlüğe girdiğinde iş güvencesi hükümleri geçerli değildi ve işe iadeden kimin sorumlu olacağı da gündeme gelmemekteydi. Bu maddeyi yine 1475 sayılı yasanın “Kamu tüzel kişilerine ve bunların bazı kuruluşları ile özel sektöre ilişkin ödevler :” başlıklı 29 maddesinde öngörülen “Genel ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde, müteahhitlere ödenecek her istihkaktan önce işyerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığını kontrol edip ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların istihkaklarından öderler.” hükmünün birlikte değerlendirilmesinden yükleniciye verilen her türlü bina,köprü, hat ve yol inşası gibi yapım onarım işlerinin en azından kamu kurumları açısından 1. madde kapsamında olmadığı sonucu kıyasen çıkartılabilir. Ancak hukuk mantığı, sayılan bu işlerin kamu kurumunun asli işlerinden olması halinde 1. madde kapsamında bir taşeronluk ilişkisinin varlığının kabulünü zorunlu kılmaktadır. Öte yandan Türkiye Büyük Millet meclisinin 14.12.1960 gün ve 161 sayılı kanun ile uygun bulunarak 21.12.1960 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle kanunlaşan “AMME TARAFINDAN YAPILAN MUKAVELELERE KONULACAK ÇALIŞMA ŞARTLARINA MÜTEALLİK” 94 nolu Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesinin 2. maddesinde, bu sözleşme kapsamına giren kurumların, sözleşme kapsamındaki işleri dolayısıyla yüklenicilerle yapacakları sözleşmelere konulacak şartlarla, işçilerin ücretleri, iş süreleri ve diğer çalışma koşullarının “işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayide” aynı mahiyetteki iş için, toplu sözleşme, hakem kararı veya ulusal mevzuatla belirlenmiş ücretler, iş süreleri ve diğer çalışma koşulları varsa, yüklenicinin çalıştırdığı işçilere sağlanacak hakların da bunlardan daha az olmaması, “işin yapıldığı aynı bölgedeki iş kolu veya sanayi” sağlanan haklar yok ise “benzeri en yakın bölgedeki ilgili iş kolu veya sanayide” aynı mahiyetteki bir iş için, belirlenmiş olanlardan daha aşağı olmamasının sağlanması taahhüt edilmiştir. Bu hüküm doğrudan, özellikle kamunun çalıştırdığı taşeron işçisinin asıl işveren işçisi ile aynı haklara sahip olmasını gerektirmektedir. Ancak 1980’lerden sonra belirginleşen ve başta,ülkemizin en büyük işvereni SAYI: 3 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 19 olan kamu tarafından yoğun bir biçimde uygulamaya konulan, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları ile koşut olarak ortaya çıkan yargı kararları kamu sektöründe çalışan taşeron işçilerinin, genellikle sendikalı olan kamu sektöründe çalışan asıl işveren işçilerinin haklarından yararlandırılmaması amacına hizmet etmiştir. Bu dönmede, yasada olmayan,uygulamayla da örtüşmeyen “ihale makamı” “anahtar teslimi iş” gibi kavramların Yargıtay tarafından geliştirildiğini ve özellikle taşeron işçisinin asıl işverenin işçisinin yararlandığı haklardan yaralanması için, sanki asıl işveren işçisi olması zorunlu imiş gibi, muvazaa koşulunun getirildiğini görüyoruz (bu kavramlar Yargıtay kararları açısından hala geçerlidir)1. Oysa burada temel sorun, muvazaa olup olmaması değil, taşeronluk sözleşmesinin işçi haklarının ve sendikal hakların budanması sonucunu yaratmamasıdır. Yani her halükarda işçi haklarının ve sendikal hakların korunması esas alınmalıdır. Oysa işverenler için ,taşeron sözleşmelerini cazip ve kullanışlı kılan tam da ucuz işgücü ve kötü çalışma koşulları ile sendikal örgütsüzlüğün yarattığı sözde düşük maliyetlerdir2. Ülkemizde özel sektörün büyük bölümünde egemen olan olan kayıt dışı istihdam , sendikalaşma oranının düşüklüğü ve kötü çalışma koşulları göz önüne alındığında, neden, sendikalaşma oranının yüksek olduğu ve nispeten daha iyi çalışma koşullarının bulunduğu kamu sektörünün taşeronlaştırmada, yargıyı da arkasına alarak, koç başlığı yaptığı daha iyi anlaşılacaktır. Tüm bu kararlar Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, yukarıda aktarılan 94 sayılı UÇÖ sözleşmesine de aykırıdır, ayrıca sendikal örgütlenmeye de büyük darbe vurmuştur. Bu yargısal kararlar sayesinde, örneğin yol yapımı hizmetleri gibi birçok bayındırlık hizmetlerinde “yap işlet devret modeli” meşruiyet kazanmış, kamusal hizmetler özelleştirilmiş, kamuda büyük yolsuzluklar yapılabilmiş,kamu kaynakları verimsiz olarak kullanılmış, sözde bir maliyet avantajı getiren ihaleler nominal anlamda kamuya daha pahalıya mal olduğu gibi,büyük toplumsal maliyetler getirmiş ve halen getirmektedir. Bunun vebali siyasal iktidarlar kadar yargının da sırtındadır. Belediyelerde “hizmet alımı” adı altında kamu hizmetlerinin,özellikle temizlik ve ulaşım işlerinin özelleştirilmesi ve taşeronlaştırmanın 1990’lardan itibaren yaygınlaştığı görülmektedir. Günümüzde neredeyse tüm belediye hizmetleri taşeron şirketler aracılığı görülmekte, belediyenin kadrolu 1 -Taşeron sözleşmelerinde muvazaa koşulları için bkz .Yargıtay 9.H.D. 2001/14228 E, 2001/17344 K. - HGK 2004/11-254 E, 2004/295 K. 2 Prof Dr.Nüvit Gerek “Kamu Kuruluşlarında Hizmet Alım İhaleleri Kapsamında Alt İşveren İşçileri ile ilgili sorunlar” Çalışma ve Toplum 2007/4 sf 82. Ancak bu yazıda ileri sürülen, Yargıtay tarafından “1475 sayılı İş Kanunu döneminde yaşanan muvazaalı uygulamaların önlenmesi düşüncesi kuşkusuz yerindedir.” düşüncesine genel anlamada itiraz etmek mümkün değilse de, yukarıda açıklandığı üzere asıl işveren işçileri ile eşdeğer iş koşullarını sağlama yükümünü göz ardı eden ve hukuk dışılığı sadece, ispatı oldukça güç muvazaa ile sınırlayan yargısal yaklaşım,taşeronluğun yerleşmesine hizmet etmiştir. 20 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 işçilerinin yanı başında , aynı işleri yapan ancak çok daha düşük ücretlerle ve sendikal haklardan yoksun olarak çalışan taşeron işçilerinin sayısı gittikçe artmaktadır. 1475 sayılı yasanın ve yine mülga 1580 sayılı Belediye yasasının yürürlükte olduğu dönemde,Yargıtay Belediye işyerinde yetkili sendikanın belirlenmesine esas olan toplam işçi sayısının hesabında, Belediye İktisadi Teşebbüsleri (BİT) denilen belediyelere ait şirketlerde çalışan işçileri, bu şirketlerin belediye ile ekonomik bütünlük arz ettikleri gerekçesi ile, belediye işçisi olarak kabul ederken3, 6672 sayılı yasa kapsamında ödenmesi gereken ilave tediyelerin ve diğer işçilik alacaklarının ödenmesi talepli bir başka davada belediye şirketinin “belediyeye bağlı bir kuruluş olmadığı ve ayrı bir özel tüzel kişiliği bulunduğu, anlaşılmış ve ortakları arasında resmi kuruluşların bulunması o tüzel kişiliği resmi bir kurum haline getirmeyeceği açık olmakla, 6772 sayılı yasanın birinci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlar arasında davalı şirket yer alamayacağından” diyerek kararı bozmuştur.4 Sorun burada açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır, belediye şirketleri çalışanları,sendikaların çoğunluk tespitinde hesaba katılarak,işletme toplu iş sözleşmesi dayatılmakta ve sendikal örgütlenme zorlaştırılmakta, öte yandan, belediye işçilerinin yararlandığı haklardan belediye şirketi çalışanlarının da yararlanması engellenmektedir. Ancak tam da bu nedenlerle belediye şirketi çalışanlarının sendikalarda örgütlenmesi başarılabilmiş ve bu gelişmeye koşut olarak, Yargı kararlarında , belediye şirketi işçilerinin alacaklarından belediyenin de sorumlu tutulabilmesini sağlayıcı bir evrim ortaya çıkmış ve belediye işverenleri için, belediye şirketleri “faydasını” büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu aşamadan sonra, belediyeler, özellikle çöp toplama hizmetlerinde, biçimsel olarak Yargıtay’ın “muvazaa” ölçütlerine dikkat ederek klasik taşeron sözleşmeleri yapmaya başlamışlardır. Bu süreçler yaşanırken, kamu işletmelerinin koçbaşlığını yaptığı ve özel sektörün de kendi açısından faydalarının farkına varmaya başladığı taşeronlaştırmanın işçi hakları ve sendikal haklar bakımından tam bir vahşi kapitalizm gösterisine dönüşmesi, bunun karşısında sendikaların bağıtladıkları toplu iş sözleşmelerine taşeronlaştırmayı engellemeye yönelik 3 “Anonim ortaklıklar olup olmadıklarına bakılmaksızın, sermayelerinin büyük bir bölümünün belediyeye ait olduğu, faaliyetlerinin evvelce belediye birimlerince yürütülmekte iken, özel hukukun sağladığı bazı olanaklardan yararlanmak amacıyla bu ortaklılara devredildiği, şirketin yönetim ve mali yönü ile..... belediye ile özdeşleşmiş durumda olduğu, belediye başkanının, aynı zamanda şirketin yönetim kurulu başkanı olması” nedenleri ile belediye şirketlerinin bağlı teşekküller olduğu karar altına alınmış ve bu kararlar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştır. (İstanbul 1. İş Mahkemesi 17/2/1995 tarih, 1994/740 E; 1995/148 K. 4 Ankara 4. İş Mahkemesi 1999/1424-1432 E. sayılı davalar ; 9. H.D. 1997/6985 E. 1997/8554 K. 12.5.1997 ( bu kararda davacı işçi belediye şirketine ait tanzim satış mağazası elemanı ise belediyeye husumet yöneltilemeyeceği, yine aynı şirketin belediye ile yaptığı çöp toplama sözleşmesi kapsamında çalıştığının tespiti halinde ise belediyenin de sorumlu olacağına hükmedilmiştir) SAYI: 3 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 21 hükümler koymaları ve yargı kararlarının ise oluşan sorunlara çözüm getirememesi nedeni ile, bu alanda da yasal düzenleme ihtiyacı kendini göstermiştir. 22.05.2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayılı İş Yasasının 2. maddesi son fıkrası; “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” (abç) hükmünü getirmektedir. Yasa metninden anlaşılacağı üzere,bu hüküm de aslında sorunları çözmekten uzaktır ve yine muvazaayı merkezine almaktadır. Öte yandan, 4857 sayılı yasa işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde ve İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren durumlarda asıl işin bölünerek alt işverenlere verilebilmesini yasal olarak mümkün kıldığı gibi, asıl işverenin alt işverenin işçilerine karı müteselsil sorumluluğunu da,alt işverenin işçilerini münhasıran bu işyerinde çalıştırması koşuluna tabi kılmıştır5. Kanımca bu düzenlemeler bir ilerleme değildir. Yine merkezine, üretim veya hizmet maliyetini düşürmekte temel yöntem olarak ucuz ve örgütsüz, kötü çalışma koşulları ile işçi çalıştırmanın yasaklanmasını koymamaktadır. Oysa çözüm basittir ,taşeron işçisini, asıl işin bir bölümünde ya da yardımcı işlerde çalışıp çalışmadığına bakmaksızın asıl işverenin yararlandığı tüm haklardan yararlandırılmasını sağlayacak bir hüküm koyarsınız olur biter. Yani,yasanın bu hali ile sonuçta top dönüp dolaşıp yargısal uygulamanın kucağına bırakılmıştır. Ancak burada hemen belirtelim ki,kamu kurumları için tam tersi yapılmış, üstelik 94 sayılı UÇÖ sözleşmesine de tümüyle aykırı olarak, 12.07.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5538 Sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 18. maddesi ile, 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesine VIII. ve IX. Fıkralar eklenerek, kamu kurumlarına ve tabii belediyelere istisnalar getirilmiştir. Bu konuya ilerleyen satırlarda değineceğiz. 4857 sayılı yasanın 2.maddesinde 12.07.2006 tarihinde yapılan, yukarıda bahsettiğimiz değişiklikten önce ve halen 1580 sayılı belediye yasası yürürlükte iken, Yargıtay, özellikle temizlik işlerinde,gerek 1580 sayılı yasanın 15.maddesi 1, 23 ve 24 bentlerine göre gerekse, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıha Kanununun 20 maddesine göre çöp toplama işlerinin belediyelerin asli görevlerinden 5 Geniş bilgi için bkz : Prof. Dr. Nüvit Gerek (a.g.m.) ; Can Şafak, “4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron (Alt İşveren) Meselesi” http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/taseron_alt_isveren. pdf 22 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 olduğu ve hizmet alımı yoluyla taşerona verilemeyeceği gerekçesi ile, taşeron temizlik işçilerinin başından beri asıl işverenin işçisi sayılması gerektiği doğrultusunda kararlar veriyordu. Ancak hemen belirtelim ki bu kararlar, asıl işveren’in işçilerinin haklarından yararlanma talepli davalarda değil, daha çok işe iade davaları sonucunda verilmiştir. Ancak bu kararlarda da temel eksen taşeron sözleşmelerinin muvazaalı olmasıdır. Öte yandan Yargıtay 4857 sayılı yasanın 2. maddesinin son fıkrasında belirtilen,asıl işin bölünerek alt işverenlere verilebilmesi için “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” ölçütlerinin birlikte gerçekleşmesi koşulunu aramaktadır ki kanımızca yasa da bunu öngörmektedir. Yargıtay 9. Hukuk dairesi belediye taşeron işçisinin belediyeye ve taşeron şirkete karşı açtığı işe iade davasında , bu konuda verdiği ilk kararlarından biri olan, 2005/14410 E, 2005/18793 K. ve 30/05/2005 tarihli ilamında “Davalılardan Belediye, temizlik ve çöp işini ihale ile davalı ...... A.Ş’ ye vermiştir. Temizlik ve çöp nakil işi belediyenin asli işlerindendir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik hizmeti işini 4857 sayılı İş Kanununun 2/VI-VII maddesi uyarınca taşeronlara devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli sayılamayacağından” davalı belediyenin işe iadeden sorumlu olmadığına, taşeron firma hakkındaki davanın ise husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu arada 1580 sayılı belediye yasası yürürlükten kalkmış, 23/12/2004 tarihli 5272 sayılı yasa yürürlüğe girmişse de, bu yasa da Anayasa Mahkemesi tarafından 6 süreyle yürürlükte bırakılmak suretiyle, 2004/118 E, 2005/8 K. 25785 sayı ve 13/04/2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan kararla iptal edilmiştir. Bu yasanın yerine 03/07/2005 tarihli 5393 sayılı belediye kanununu yürürlüğe girmiştir. Hem iptal edilen 5272 sayılı hem de onun yerine alan 5393 sayılı yasanın 14/a maddesi temizlik işini belediyelerin asli görev olarak belirlemekle birlikte, bu işleri “yapar veya yaptırır” ibaresi ile alt işverenlere yaptırılabilmesi olanağını getirmiştir. Yine her iki yasanın 67. maddeleri temizlik işlerinin ihale kararını alacak makamı ve ne süre ile bu ihalenin yapılabileceğini belirlemektedir. Bu maddeye göre, temizlik işlerinin alt işverene verilmesi kararını alacak makam belediye meclisidir ve ancak ilk yapılacak yerel seçim tarihinden 6 ay sonrasına kadar süre ile ihaleye verilebilir. Bu yasa maddelerinde yapılan değişikliğin, anılan yargı kararları ile taşeronlaştırma özgürlüğü kısıtlanan belediyelerin elini rahatlatmak olduğu açıktır. Ancak kanımızca bu yasal değişiklik, hiç bir şekilde bu amaca elverişli değildir. Zira asıl işin, işin ve işyerinin gerekleri ve teknolojik uzmanlık gerektirmesi dışında bölünerek taşerona verilememesi kuralını getiren İş Yasasının 2.maddesi halen yürürlüktedir. Bu yasal değişikliğin tek hukuksal sonucu iş yasasında belirtilen koşullar ve esaslar içinde , belediyelerin asli işlerini de taşerona verebilmelerine olanak tanınmasıdır. Yani ihtilaf halinde, Yargıtay’ın bu güne kadarki konu ile ilgili içtihadı doğrultusunda, belediyenin taşeron sözleşmesinin, teknolojik uzmanlık gerektirmesi ve işin gereklerinden SAYI: 3 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 23 olup olmadığı ve yukarıda açıklanan muvazaa unsurlarını taşıyıp taşımadığının araştırılması gereklidir. Ama öyle olmamıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, yukarıda aktarılan 30.05.2005 tarihli kararından sadece 4,5 ay sonra 30.09.2005 tarihli, 2005/28131 E, 2005/30452 K. sayılı ilamı ile “Ayrıca davalı belediye tarafından yapılan ihale 4.4.2005 tarihinde gerçekleşmiş olup bu tarihte 5272 sayılı Belediye Kanununun 67. maddesine göre temizlik işlerinin taşerona verilmesi mümkündür. Bu nedenle, sözü edilen işlerin alt işverene verilemeyeceği yönündeki mahkeme gerekçesi ihale tarihi itibariyle doğru değildir” denilerek önceki içtihadından köklü bir şekilde ayrılmıştır. Karar birçok bakımdan eleştiriyi hak etmektedir. Zira başta, 5272 sayılı ve daha sonra yürürlüğe giren 5393 sayılı belediye yasalarının 67.maddesi hiç bir şekilde belediye temizlik işlerinin taşerona verilmesine izin veren bir hüküm değildir. Belediye temizlik işlerinin alt işverenlere yaptırılabilmesine cevaz veren madde 14 a maddesidir. 67. madde ise taşeron ihalesine karar verecek makamı,yöntemini ve süresini belirlemektedir. Öte yandan 14 a maddesi Temizlik işlerinin belediyenin asli işi olduğunu açıklıkla belirtmekte ve bu işlerin belediye tarafından yapılacağını veya başkalarına yaptırılabileceğini belirtmektedir. Evet belediye bu hükme göre temizlik işlerini “yaptırabilecektir” ancak İş yasasının 2. Maddesinin öngördüğü koşullarda. Yani işin ve işyerinin gerektirmesi,teknolojik uzmanlık gerektirmesi halinde. Oysa bu gün biliyoruz ki, temizlik işleri hiç bir şekilde özel bir teknolojik uzmanlığı gerektirmediği gibi, genellikle hiçbir şeyi olmayan taşeron firmalar tarafından, belediyenin araç, gereçleri ve olanakları kullanılarak yapılmaktadır. Böyle olmasa bile, burada temel amacın sendikasızlaştırma, ucuz işgücü ve kötü ve güvencesiz çalışma koşulları sayesinde maliyetlerin düşürülmesi olduğu açıktır. Ancak soyut hukuksal argümanlar ve teorik tartışmalarla bu temel gerçek gözlerden kaçmaktadır. Bunun toplumsal maliyeti çok ama çok pahalıdır. Belediyelerde özelleştirilen sadece temizlik hizmetleri değildir. Toplu taşıma, sağlık, zabıta ve idari hizmetler de özelleştirilmektedir ve taşeron firmaların işçilerince yerine getirilmektedir. Belediyelerde belediyenin kadrolu çalışanlarının yanı başında,aynı işleri yapan,ancak onların sahip olduğu hiç bir hakka ve güvenceye sahip olmadığı gibi,çok daha düşük ücretlerle çalışan,sendikalaşmaya kalktığı anda kapıya konulan, çalıştığı taşeron şirket ihaleyi alamadığı zaman işsiz kaldığı gibi kıdem, ihbar tazminatı gibi haklarını bile alamayan bir işçi kitlesi vardır. Yargı bu gerçeklere gözünü kapatamaz ve kapatmamalıdır. Yargının bu konuya yaklaşımı açısından ilginç olan bir örnek de Ankara’da toplu taşımı sağlayan EGO taşeronunun işçilerinin asıl işveren sıfatıyla EGO’ya ve taşeron şirkete karşı açtıkları işe iade davalarıdır. Ankara 1. İş Mahkemesince, daha önce Yargıtay bozma kararına uyulmak suretiyle verilen 25/10/2005 tarihli ve 2005/1230 E, 2005/688 K sayılı karar Yargıtay ). Hukuk Dairesince, 2005/38419 E, 2006/5418 K, ve 6.3.2006 tarihli kararla onanarak 24 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 kesinleşmiştir. Onanan kararda, yine Belediyelerin 5272 sayılı yasanın 15 ve 67. maddelerine göre hizmet alımı yoluyla toplu taşıma görevlerini yerine getirebilecekleri tekrar edilmekte,ancak bununla çelişik bir biçimde sözleşme türü alt üst işveren ve iş kanunu 2.maddesi bağlamında değil, İş yasasının 7.maddesinde belirtilen geçici iş ilişkisi(ödünç iş ilişkisi) bağlamında çözümlenmiştir. İş Yasasının 7. Maddesine göre ödünç iş ilişkisi işçinin de rızasıyla 6 ayı geçmemek üzere kurulabilir ve en çok iki kez yenilenebilir. Bu durumda ödünç iş ilişkisinin süresi 18 ayı geçemez. Somut olayda taşeron işçisi ile EGO arasındaki ilişki bu kapsamda değerlendirilmiş, ancak, 18 ayı aştığı halde EGO’da çalışılmaya devam ettiği,yaptığı işin şoförlük olup sürekli bir iş olduğu, dolayısı ile EGO’nun işçisi sayılması gerektiği ve bu nedenle işe iade davasının asıl işveren EGO yönünden kabulüne, taşeron şirket bakımından ise reddine karar verilmiştir. İşçilerin sendikalaşma çabasına girdikleri için işten atıldıklarını, taşeron şirketin %69 hissesinin asıl işveren EGO’ya ait olduğunu ve aralarında bir hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu da okuyucunun dikkatine sunalım. Bu karar üzerine söylenecek çok söz vardır ve belki de başlı başına ayrı bir yazı konusudur. Ancak bu yazı çerçevesinde, özet olarak şu kadarı söylenebilir, burada 4857 sayılı yasanın 7. maddesinin hiçbir uygulanabilirliği yoktur. Asıl işin bir bölümünün ki en önemli bölümü toplu taşım araçlarının kullanılmasıdır, işin ve işyerinin gereği olmadığı ve hiç bir teknik uzmanlık gerektirmediği halde, alt işverene gördürülmesidir. Bu durumda,yasa gereği taşeron işçileri başından beri asıl işveren EGO’nun işçisi sayılmalı ve EGO işçilerinin ,TİS dahil,yararlandıkları bütün haklardan yararlandırılmaları gerekirdi. Bu arada, belediyelerde yetkili olan sendikalar toplu iş sözleşmelerine dahil ettikleri, temizlik işlerinin taşerona verilemeyeceği ve verildiği takdirde müeyyidelerini belirleyen hükümlere dayanarak, bu hükümlere rağmen temizlik işlerini taşerona veren belediyeler hakkında, taşeron sözleşmelerinin iptali istemi ile davalar açtılar. Bu davalardan bazıları yerel İş Mahkemelerince kabul edilmelerine rağmen, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi “sendikaların bu davaları açmakta hukuki yararının bulunmadığı”, “sendikanın taraf olmadığı asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmenin “iptalini isteme hakkı bulunmadığı” “ancak bundan zarar gören işçilerin,açacakları eda davalarında bunu da ileri sürebilecekleri” gibi gerekçelerle bu kararları bozdu6. Yani Yargıtay’a göre sendikalar işveren tarafından TİS’in açıkça ihlalini dava edemezler, sendikasızlaştırmanın ve var olan sendikal örgütlenmeleri zayıflatmanın en temel aracı olan taşeronlaştırmaya karşı üyelerini ve haklarını savunamazlar. Bu tezin arkasına istediğiniz kadar hukuki argüman yığabilirsiniz, ama hiçbirisi bu yaklaşımların sendikal haklara,sosyal hukuk devletine verdiği zararları ortadan gizleyemez ve hayatın gerçekliği karşısında uzun ömürlü olamaz. Belediyelerin de dahil olduğu kamu kurumları açısından bu gün gelinen 6 Yargıtay 9. H.D. 2006/25736E. 2007/11146 K. 17.4.2007; 2007/21512 E, 2007/19528 K, 19.6.2007 SAYI: 3 BELEDİYELERDE, İŞÇİ HAKLARI... 25 noktada, yukarıda bahsettiğimiz 12.07.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5538 Sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 18. maddesi ile, 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesine eklenen VIII. ve IX. Fıkralarla, aynı maddenin IV. Ve VI fıkralarındaki koruma ve kısıtlamalara tabi olmaksızın taşeron çalıştırma imtiyazı getirilmiştir. Eklenen bu fıkralarla “Kanuna veya Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kurum ve kuruluşları ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin en az yüzde ellisine sahip oldukları ortaklıklarda”, Anayasaya ve 94 sayılı UÇÖ sözleşmesine tümüyle aykırı biçimde, her türlü işte taşeron işçileri çalıştırılabilecek ve bu işçilerin asıl işverenin işçilerinin yaralandığı haklardan yararlanması söz konusu olamayacaktır 7. SONUÇ : Bu son yasal düzenleme kamu işverenlerine ve kamunun ortak işverenlerine ve hatta bunların taşeronlarına işçi hakları ve sendikal haklar aleyhine, geniş bir özgürlük alanı açmaya çalışmaktadır. 94 sayılı UÇÖ sözleşmesinin açık hükümleri ve çalışma hakkının temel bir hak olduğu dikkate alınarak, temel haklarda, iç hukuk hükümleri ile uluslararası sözleşme hükümlerinin çelişmesi halinde uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanmasını emreden Anayasanın 90.maddesi karşısında ve hatta 27.09.2008 tarihli resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Alt İşverenlik Yönetmeliği” karşısında Yargı, Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda, işçi haklarını güvence altına alan ve sendikal hakların geliştirilmesine hizmet eden bir tutum almalıdır. Bunu sağlamanın en kestirme yolu taşeron işçilerinin,asıl işverenin işçilerinden daha kötü ve güvencesiz koşullarda çalışmamalarının sağlanması ve işçilik haklarının tahsil kabiliyeti bakımından güvence altına alınmasıdır. Bu konuda yargıdan umutlanabilirmiyiz ,hep birlikte göreceğiz. 7 Bu konuda geniş bilgi için Bkz. Prof Dr.Nüvit Gerek, “Kamu Kuruluşlarında Hizmet Alım İhaleleri Kapsamında Alt İşveren İşçileri ile ilgili sorunlar” Çalışma ve Toplum 2007/4 sf.81 vd. 26 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI YÖNLENDİREN DİNAMİKLER Av.M.İhsan DARENDE Sosyal bilimlerde, siyaset, hukuk, kültür gibi üst yapı kurumlarının belirlenmesinde, iç dinamiğin mi yoksa dış dinamiğin mi etkili olduğu hususunda farklı görüşler mevcuttur. Toplumsal ve siyasal gelişimin temelinde üretim ilişkilerinin yer aldığını kabul eden görüşe göre1, sınıflı toplumların teşekkülünden bu yana, siyasal ve toplumsal gelişimi yöneten, üretim ilişkileri içinde ortaya çıkan sınıf kavgalarıdır: Egemen sınıflar, o dönemdeki üretim biçimine göre başat konumundaki üretim araçlarının sahibidir. Bu sınıflar, üretim araçlarına sahip olmayan insanların işgücüyle ortaya çıkan artı değeri sömürerek, egemenliklerini pekiştirir. Üretim alanında sahip olduğu bu gücü devamlı kılabilmek için, siyasi örgütlenmeyi yönlendiren de egemen sınıflar ve onların ideolojisidir. Asıl belirleyici olan üretim araçlarının sahipliği olduğuna ve üretimde dış dinamiğin etkisi çok sınırlı bulunduğuna göre, üst yapıyı belirleyen esas faktör, iç dinamiktir. Tarihsel gelişime bireysel eylemlerin toplamı olarak bakan bir başka görüşe göre ise insan ilişkilerini yöneten yasalar olmadığına göre, üst yapı kurumlarının iç dinamik ya da dış dinamik tarafından belirlendiğini düşünmek tuhaftır: Güçlü ve karizmatik liderler tüm gelişimi belirler, tarih ve siyaset bunların seçimleri doğrultusunda gelişir. Sovyet devriminden önce ortaya çıkan görüşler, dış dinamiğin önemine vurgu yapmaya başlamıştır. Bu dönemde iyice belirginleşmiş olan emperyalizm, sosyalist yazın içinde, toplumsal gelişimi belirleyen asıl çelişkinin, içeride egemen sınıflarla proletarya arasındaki değil, emperyalist devletlerle sömürülen halklar arasındaki olduğu görüşüne yaygınlık kazandırmıştır2. Bu görüşe göre, emperyalizm döneminde asıl çelişki, sömüren ve sömürülen devletler arasındaki olduğundan, iç ilişkide sınıf kavgası ertelenmeli ve emperyalizme karşı sınıflar birleşerek cephe oluşturmalıydı. Emperyalizm 1 2 Kapsamlı olarak K. Marks ve F. Engels tarafından ileri sürülmüştür. Bu görüşten yolan çıkılarak, “milli demokratik devrim” ve “cephe” kavramları geliştirilmiştir. SAYI: 3 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 27 ortadan kalkana kadar asıl mücadele bu şekilde devam etmeliydi. Bu görüşe göre dahi, dış dinamik, sadece iç dinamiği tetiklediği oranda etkilidir, yani asıl belirleyici olan yine iç dinamiktir. Emperyalizmle mücadelede iç çelişkiler ertelenmektedir ancak iç siyasi örgütlenmeyi ve emperyalizme karşı mücadeleyi yine iç dinamik belirlemektedir. Kanımca toplumsal -ve tarihsel- gelişimi ve insan ilişkilerini yöneten yasalar mevcuttur. Tarihsel gelişim, karşıtlar arasındaki mücadelenin sonuçlarına göre belirlenmektedir. Bu mücadelede karşı karşıya gelen etkenler nelerdir? İnsan, evrensel gelişme yasalarını kavrayabilen, bunları kullanarak koşulları değiştirebilen ve dolayısıyla evrensel gelişimi yönlendirebilen bir varlıktır. Ancak bu sonuca ulaşması, enerjisini, iş gücünü, bilgisini hemcinsleri ile paylaşmasına bağlıdır. Toplum halinde yaşamanın temel gerekçesi de budur. İşbirliği, insanı çevresine karşı güçlü kılmış, diğer canlılardan farklı olarak, evrensel gelişime ve tabiata tâbi olmaktan kurtarmıştır. Yani toplumsal varlığın özü, işbirliği, daha doğru bir tanımlama ile iş bölümüdür. Toplumsal varlığın özü işbölümü olduğuna göre, toplumsal gelişimin belirlenmesinde en önde gelen faktör, bu örgütlenmenin nasıl teşekkül edeceği hususudur. İşbölümü hangi esasa göre belirlenmekte ve örgütlenmektedir? Örgütlenmeyi belirleyen faktör, toplumsal gelişmenin de temelindeki yasayı teşkil etmektedir. İşbölümü gönüllülük esasına göre belirlenmiş olsaydı, her bir bireyin, toplumsal üretimde nasıl bir rol üstleneceği belli bir plana göre belirlenirdi. Bu plan da ortak akıl tarafından ve müşterek irade ile tespit edilir ve her birey bu şekilde belirlenen rolünü gönüllülük esasına göre yerine getirirdi. Elbette aynı yöntemle, toplumsal üretimin sonuçlarının nasıl dağıtılacağı da tespit edilir, bu hususta da, ortak aklın belirlediği yöntem gönüllülük esasına göre uygulanırdı. Eğer bu mümkün olsaydı, toplumsal gelişimi belirleyen yasalar, ortak akıl tarafından tespit edilebilir hatta değiştirilebilirdi. Bu durumda da, insan davranışlarını belirleyen bir yasadan söz etme imkânı olmaz, aklın tüm gelişime ve tüm insan davranışlarına egemen olduğundan bahsedilirdi. Ancak insan yapısı böyle değildir. İnsan davranışlarını yönlendiren çok sayıda etken mevcuttur. Akıl, diğer etkenleri düzenlemeye çalışan, sonuçlarını belirleyen baş faktördür ancak her zaman son belirleyici değildir: İnsan, biyolojik olarak bağımsız bir varlıktır, diğer insanlar olmasa da biyolojik varlığını sürdürebilir. Ancak bu durumda, onu insan yapan avantajları kullanması imkânsızdır. İnsanın farklılığı, evrensel gelişimi yöneten yasaları kavrayıp, iş ve bilgi paylaşımı ile gelişime yön verebilmesi olduğuna göre, insanı insan yapan, sosyolojik bir varlık olması, diğer insanlara ihtiyaç duymasıdır. Yani insan, sosyolojik olarak bağımlıdır. İnsan davranışlarını belirleyen temel çelişki, biyolojik bağımsızlığı ile sosyolojik bağımlılığı arasında gerçekleşmektedir. Her insan bu çelişkiyi varlığının temelinde yaşamaktadır. İnsanın madde boyutu ve genetik yapısı tarafından belirlenen bencilliği, evrenin merkezine kendisini koymakta, diğer 28 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 tüm varlıkları kendi yaşamı için araç gibi görmesine sebebiyet vermektedir. Tüm canlıların gelecek nesillere genetik olarak aktardığı bilgi, “yaşama için parçalamak gerektiği, güçlü olanın yaşamını sürdüreceği, zayıf olanın yok olacağı” şeklindedir. Dolayısıyla bencillik, genetik bilgiden gelen ve içinde şiddet barındıran bir davranış kalıbıdır. İnsanın enerji boyutunun ürünü olan akıl ise genetik yoldan gelen bilginin sakıncalarını bertaraf etmeye, bencilliği bastırmaya, en verimli iş bölümünü gerçekleştirmek için birlikte çalışmaya yönlendirir. Ancak bu iki temel faktör, sürekli mücadele halindedir ve insan varlığı devam ettiği müddetçe, bu mücadele de varlığını sürdürecektir. Akıl, insanı diğer insanlarla iş bölümü yapmaya teşvik etmektedir. Genetik yoldan gelen bencillik ise diğer insanları araç olarak kullanmayı emretmektedir. İşte bu temel çelişki sebebiyle insan, diğerleriyle işbölümü yapar ancak bu gönüllülük değil, dayatma esasına göre gerçekleşir: Bir yanı, diğer insanlarla iş ve bilgi paylaşımını emretmekte, diğer yanı onları kullanmasını söylemektedir. Bu yanlardan herhangi birini temelli olarak bastırmak veya yok etmek mümkün olmadığı için, hem iş bölümü zorunludur, hem de güçlü olan diğerine istediği örgütlenme biçimini kabul ettirmektedir. Toplumsal sınıfları ortaya çıkaran, bu sınıfların birbiriyle sürekli mücadele halinde olmasına yol açan da aynı çelişkidir. Somut ve verili bir dönemde, işbölümünün somut ve verili bir seviyesinde, o tarz işbölümü örgütlenmesini sağlamak açısından güçlü ve avantajlı olan insanlar, bu gücü kullanarak, diğerlerine işbölümü dayatır. Üretim tekniklerinin değişmesi, işbölümünün de değişmesini gerektirir. Yeni teknikler, yeni iş bölümünde yeni güçler oluşmasına sebebiyet verir. Bu yeni güçler, farklı dayatma yöntemlerini gündeme getirir. Bu gücü kullananlar, bu yöntemler aracılığıyla, diğerlerine karşı hâkim duruma gelir. Düzen değişir ama iş bölümünü dayatma esasına göre kurulması değişmez. Aktörler değişir, hâkim sınıflar değişir ama iş bölümü halen dayatma esasına göre kurulur. Siyasal yapılar, esas itibariyle iş bölümün örgütlenmesine ilişkin gücü realize edecek biçimde ortaya çıkar. Bir başka deyişle, güçlü sınıflar, bu gücü en iyi şekilde kullanacakları siyasal örgütlenme biçimini teşekkül ettirmeye çalışır. Siyasal tarih, son tahlilde, iş bölümünü örgütleme mücadelesinin aldığı biçiminin tarihidir. Akıl, insanı her aşamada daha yeni güçleri devreye sokmaya, daha geniş bir çerçevede işbölümü yapmaya teşvik eder. Bencillik, yeni çerçeveyi de zorla belirlemeyi gerektirir. Bir başka deyişle, daha geniş topluluklar arasında işbölümü kurmak, evrensel gelişime müdahale imkânını güçlendirir ancak bu 5 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkındaki Kanun gereği en küçük para birimi zaten bir kuruş olduğundan, anonim şirketler, bir kuruştan yukarı herhangi bir değerle pay çıkarabilirler. Zira, Kanunun öngördüğü en az itibarî değerdir. Bu itibarla, payın itibarî değeri, 1 kuruş, on kuruş, elli kuruş, bir lira, yüz lira, bin lira, onbin lira vs. şeklinde serbestçe belirlenebilir. TTK’da, ETK’da olduğu üzere, payın azamî değeri gibi bir sınırlamaya yer verilmemiştir. SAYI: 3 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 29 daha geniş işbölümü, yeni toplulukların dayatma yoluyla entegre edilmesi suretiyle kurulur. Elbette her verili düzeyde kullanılan dayatma yöntemleri çok farklıdır: Bazen şiddet gerekir, bazen ikna yeterlidir. İkna için yeni motivasyon sebepleri yaratmak gerekir. Bu motivasyon sebepleri, o verili dönemdeki hâkim sınıfların ideolojisidir. İdeoloji, aklı bencilliğin emrine sokmak için kullanılan beyin yıkama aracıdır. Öyle sebepler geliştirir ve bunları insanlara öyle bir sunarsınız ki, akıl geliştirilen sebepler yönünde çalışmaya başlar. Bireysel doğrularınız, aklı bu doğruyu gerçekleştirme yönünde harekete geçirir. Yaratılan motivasyon sebepleri, bir süre sonra, büyük çoğunluğun bireysel doğrusu haline gelivermiş olur. Kapitalizmin gelişme döneminde, işbölümü, sınırları belirlenmiş ulus devletler çerçevesinde kurulmuştur. Bu dönemin hâkim sınıfı burjuvazidir. Motivasyon aracı, dil, kültür, tarih birliği olan insanların, bir devlet çatısı altında birleşerek, kendisinden bu yönlerden farklı olan toplumlara karşı mücadele etmesi gerektiği şeklinde formüle edilmiştir. Bu formülasyonda, tarihin aktörleri ulus devletlerdir; ulus devletlerin çıkarları, diğer ulus devletlerle çelişir, güçlü olmak, vatandaşı olunan ulus devletin güçlü olmasından geçer. Bu sebeple ulus devlet içinde güçlü bir işbirliği yapılmalı, diğer toplumlarla ise gerekirse şiddet kullanılarak mücadele edilmelidir. Burjuvazinin gücü, üretim araçlarına sahip olmasından gelmektedir. Bu gücü kullanarak iş bölümünü burjuvazi örgütlemektedir. Aynı sebeple, işbölümünün sonuçlarını da kendisi tayin etmektedir. Ancak şu hususta yanılmamak gerekir: Belirleyici olan, üretim araçlarına sahip olmak değil, iş bölümünü örgütleme gücüne sahip olmaktır. Üretim araçlarının mülkiyeti, iş bölümünü örgütleme gücü verdiği ölçüde önemlidir. Ancak sosyalist ülkelerde görüldüğü gibi, iş bölümünü örgütleme gücüne sahip olan başta parti üyesi ve bürokrat hâkim sınıfların, üretim araçlarına malik olması söz konusu değildir. Yukarıda değinildiği üzere, kapitalizmin gelişme döneminde, ulus devlet siyasal yapısını ortaya çıkaran, pekiştiren ve güçlendiren, iç dinamiklerdir. Bir başka deyişle, iş bölümünü örgütleyen burjuva sınıfının, gücünü en iyi realize edeceği siyasal örgütlenme biçimi ulus devlet olarak ortaya çıkmıştır. Ulus devlet, sanayicinin pazar ve finansman ihtiyacını karşılayacak mali önlemleri almış, koruma duvarları ile dış dinamiğin içeriye müdahalesinin önüne geçmiş, iç örgütlenmede, içeride hâkim olan sınıfların ihtiyacını rahatlıkla görmüştür. Ancak bu öyle bir dönemdir ki, iç işbölümü, içerdeki ihtiyaçları karşılamak için yeterli değildir. Bu verili dönemde kurulan ilişkiler ve üretim 6 Detaylı açıklama için bkz. ALTAŞ, Soner, “Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerde Hisse Senedi Bastırılması Zorunlu mudur? TTK Tasarısının Bu Konudaki Yaklaşımı Nedir?” Yaklaşım Dergisi, Nisan 2009, Sayı:196, s.255-259 7 Halil ARSLANLI, Anonim Şirketler-I, Umumi Hükümler, 2. Bası, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1959, s.158 8 TTK’nın 411. maddesinin birinci fıkrasına göre; şirket sermayesinin en az onda birini, halka açık şirketlerde ise yirmide birini oluşturan paysahipleri, “azlık” olarak nitelendirilmektedir. 30 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 tarzı, farklı coğrafi konumda yer alan kaynakları kullanmayı, bu kaynakların kullanılması ise oradaki iş bölümünün ve İşgücünün de örgütlenmesini gerektirmektedir. Fabrikayı çalıştırmak için enerji gerekmektedir. Enerji ihtiyacını –diyelim ki- petrol karşılamaktadır. Petrol üretimi farklı bir coğrafi konumda yapılabilmekte ve bunun için oradaki işbölümünün örgütlenmesi gerekmektedir. Kısaca üretim teknikleri geliştikçe, işbölümü ihtiyacı, hızla daha büyük toplulukların birbirine entegrasyonunu gerektirmektedir. Başlangıçta, kaynaklarına ihtiyaç duyulan coğrafyanın şiddet kullanılarak, savaşla ele geçirilmesi ve oradaki işbölümünün zora dayalı olarak örgütlenmesi yöntemi kullanılmıştır. Emperyalizm döneminin başında, hâkim devlet, tabi devlet ayrımı bu yolla gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde, tabi devletin siyasi yapısını belirleyen, görüldüğü gibi iç dinamik değil, bu bölgeyi kendisine entegre etmeye çalışan hâkim ulus devletin hâkim sınıflarıdır. Bu sınıflar, kendi ulus devletlerindeki siyasi yapıyı örgütledikleri gibi, tabi devletin siyasi yapısı da bunların denetiminde şekillenmektedir. Emperyalizm geliştikçe, şiddet yerini başka araçlara bırakmaya başlamıştır. Tâbi ülkelerde ortaya çıkan bağımsızlık mücadeleleri, özü itibariyle iç dinamikten kaynaklanmıştır. Bununla birlikte, aynı coğrafyada hâkimiyet kurmak isteyen rakip ulus devletlerin katkısı da göz ardı edilmemelidir. İç dinamiğin daha baskın olduğu bu bağımsızlık mücadeleleri dönemi, tarihsel gelişim içinde, belirleyiciliğin dış dinamiğe bırakıldığı yaygın ulus devletler dönemi ile son bulmuştur: Birinci dünya savaşı, sadece emperyalist kamp içindeki paylaşım savaşı olarak değerlendirilemez. Bu savaş, merkezden bölüşümcü imparatorluk tipi siyasi örgütlenmelerin parçalanması ve yerini, aynı coğrafyada çok sayıda ulus devlet yapılanmasına bırakmasıyla sonuçlanmıştır. İmparatorluk tipi örgütlenmeler, işbölümünün merkezi aristokratik güçler tarafından belirlendiği siyasi yapılardı. Bu yapı içinde sanayi ve ticaret burjuvazisi, ulus devlet aşamasına önceden geçebilmiş yerlerde olduğu kadar palazlanamamıştır. Bu yapıda, merkezi bürokratik güçler, üretim araçlarının mülkiyetine –daha doğrusu baskın üretim araçlarının mülkiyetine- sahip olmadığı halde, iş bölümünü örgütlemede başrolü oynamıştır. Diğer ulus devletlerin hâkim sınıfları, imparatorluk içindeki işbölümünün örgütlenmesine istedikleri şekilde yön verememiştir. Bununla birlikte, imparatorluk topraklarındaki kaynaklara ihtiyaç duydukları ölçüde, buradaki iş bölümünü örgütleyebilmek için çaba göstermişler ve birçok yönteme başvurmuşlardır. Osmanlı’da “Tanzimat Fermanı” ile başlatılan (gerçekte 1838 Ticaret Anlaşması başlangıç alınmalıdır) dönemde, dış işleri bürokratlarının, emperyalist devletlerin hâkim sınıfları ve üst düzey yöneticileri ile yakın ilişkiler içinde olduğu görülür. Tercüme okulundan yetiştirilen bu bürokratlar, emperyalist ülkelerde diplomatik görevler almış, batının üst yapı kurumlarını, kültür de dâhil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’na monte etmeye SAYI: 3 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 31 çalışmıştır. Ancak kültür ve hukuk gibi üst yapı kurumlarında önemli değişiklikler yapılabildiği halde, imparatorluk siyasi örgütünün merkezden bölüşümcü yapısı, emperyalist hâkim sınıfların, Osmanlı’daki iş bölümünü kayıtsızca örgütlemesine izin vermemiştir. Örneğin, kapitalizmle entegrasyon sağlamak amacıyla yabancı şirketler, demir yolları imtiyazları almış ve güzergâh belirlenirken, merkez ülkelere üretim fazlasını satabilecek konumda olan bölgeler tercih edilmiştir. Üzüm, incir, tütün yetiştirilen bölgeler ile tahıl fazlası elde edilebilen bölgeler, demir yolu yapımı için seçilmiş alanla olmuştur. Bununla birlikte, imparatorluğun merkezden bölüşümcü yapısı, önce İstanbul’un ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak teşekkül ettiğinden, sanayi ham maddesi olabilecek bu ürünlerde dahi, sadece ihtiyaç fazlası ihraç edilebilmiştir. Yani merkez kapitalist ülkelerle entegrasyon, imparatorluğun merkezden bölüşümcü yapısı sebebiyle sınırlı olarak gerçekleştirilebilmiştir. Benzer sorunlar, diğer imparatorluklarda da görülmüştür. Emperyalist devletlerin hâkim sınıfları, tâbi devletlerin bilhassa dış işleri bürokratlarını yönlendirerek, siyasi ve hukuksal yapının kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmesini sağlamaya çalışmıştır. Amaçları bu bölgeleri de kendi hâkimiyet alanlarına entegre etmek, yani bu bölgedeki iş bölümünü de örgütleyebilmektir. Bu çalışmalarında kısmen başarı elde etmişler, hukuksal yapıda büyük dönüşümler sağlamışlar, ancak siyasi yapıyı, iç dinamiklerin etkisi ile istedikleri biçime dönüştürememişlerdir. Bunun sonuçlarından birisi de birinci dünya savaşıdır. Bu savaşın sonunda, Avusturya, Osmanlı, Alman ve Rus imparatorlukları dağılmış, yerlerinde daha küçük ve çok sayıda ulus devlet teşekkül etmiştir3. Bu ulus devletler, bundan sonra, merkez güçlerle çok daha hızlı bir entegrasyon sürecine girmiş, hukuksal ve kültürel olarak önceden değişmeye başlayan yapılar, bu dönemde siyasal olarak da dönüşüme uğramıştır. Görülmektedir ki, siyasi ve hukuksal örgütlenmede belirleyici olan, iş bölümünü örgütleme gücüne sahip olan sınıflar ve onların ihtiyaçlarıdır. Bu sınıflar, kendi toplumlarındaki örgütlenme biçimini düzenledikleri gibi, sisteme entegre etmek istedikleri toplumların ya da bölgelerin iş bölümünü de belirlemeye çalışmaktadır. Bu hususta birçok yöneteme başvurmaktalar: Entegre etmeye çalıştıkları toplumların üst sınıflarıyla, bürokratlarıyla ilişkiler, mali gücün kullanımı suretiyle yapılacak yatırımları denetleme, borçlandırma yoluyla, diğer toplumların hareket alanını kısıtlama ve bunlar da yeterli olmuyorsa şiddet, savaş… Son zamanlarda sıkça gündeme gelen “derin devlet” oluşumu da, uluslararası tekelci sermayenin aracıdır. Özellikle NATO’ya bağımlı olarak çalışan, başta Gladio olmak üzere birçok teşekkül, uluslararası tekelci sermayenin güdümünde çalışmakta ve bulunduğu ülkede, tekelci sermaye programlarını hayata geçiren siyasi organizasyonları iktidarda tutup, muhalefeti bastırmaya çalışmaktadır. Bu teşekküllerin derinliği, 3 William H. McNeill Dünya Tarihi (Alâeddin Şenel çevirisi) 11. baskı Sayfa: 676 32 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 kökünün dışarıda olmasından kaynaklanmaktadır. Buradan çıkan sonuç şudur: İç dinamik, dış dinamik ayrımı yapaydır. Siyasi örgütlenme biçimini belirleyen, entegre olacak toplulukların hâkim sınıflarıdır. Daha doğrusu, hangi toplumsal ölçekte işbölümü yapılacak ise o ölçeğe göre güç sahibi olan sınıflar, örgütlenmenin biçimini de belirlemektedir. Günümüz toplumları, en geniş çerçevede işbirliği yapacak tekniğe ulaşmıştır. Bu çerçevede güç sahibi olanlar, daha doğru bir deyişle, güç ve etki alanını küresel çerçevede geliştirebilenler ise tekelleşmiş sermaye gruplarıdır. Bunlar için iç dinamik-dış dinamik ayrımı söz konusu değildir. Vaktiyle kendi kurdukları ulus devlet siyasi biçimi, şimdi ihtiyaçlarını görmede yetersiz kalmış, daha büyük entegrasyonlar için, farklı siyasi örgütlenmelere ihtiyaç duymaya başlamışlardır. Bu çabaları sonuca ulaşıncaya dek, mevcut siyasi yapılar içinde at oynatacak, ulus devletlerin içinde kendi programlarını uygulatmaya çalışacak, bunun için de, ulus devletin öncelikle hukuksal yapısı ile dayandığı kültürel yapıyı dönüştürmeye çaba göstereceklerdir. Görüldüğü üzere, günümüzde toplumsal bütünleşmenin ulaştığı çerçevede, dış dinamik olarak adlandırabileceğimiz tekelci sermaye grupları, önce hukuksal ve kültürel çerçeveyi dönüştürmeye çalışmakta, bunun için de bürokrasiyi, finansal gücünü, periferi ülkeyi borçlandırmayı, kitle iletişim araçları ile yapılan yönlendirmeyi araç olarak kullanmaktadır. Siyasal dönüşüm ise daha yavaş gerçekleşmekte, ulus devlet mekanizmalarının içi yavaş yavaş boşaltılmakta, ekonominin geleceği tamamen piyasa aktörlerine bıraktırılmakta, böylece asıl belirleyici ve örgütleyicinin, piyasaya da egemen bulunan sermaye grupları olması sağlanmaktadır. Anlatılanlara ülkemizden örnek verelim: 1963 çerçeve anlaşması ile Türkiye-AET (şimdi AB) ilişkileri başlamıştır. Bu çerçeve anlaşma, sonunda ekonomik yönden tam entegrasyonu sağlamaya yönelik olup, içeriği katma protokollerle doldurulacaktır. 1970 yılında yapılan katma protokolle, hazırlık dönemi ve geçiş dönemi sona erdirilmiştir. 1963 çerçeve anlaşmasına göre, 1986 yılına kadar, işgücünün, malların sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı sağlanmış olacak idi. Ancak bata Almanya olmak üzere AB ülkelerinin muhalefeti ile işgücünün serbest dolaşımı belirtilen tarihlerde donduruldu. 1987 yılında Türkiye tam üyelik için başvuru yaptı. 1989 yılında başvuru reddedildi. Başvurunun reddedildiği açıklandığında, dönemin Cumhurbaşkanı Özal, “AB’ye girmesek de Gümrük Birliği’ne (GB) gireceğimiz” açıklamasını yaptı. 1995 yılında, başka örneği olmayan bir şekilde Türkiye, AB’ye üye olmaksızın GB anlaşması imzaladı. Bunun anlamı şuydu: Türkiye, karar mekanizmasına katılamadığı bir süreçte, kendi dışında alınmış kararları, üstelik üçüncü ülkelerle ilişkilerinde dahi uygulamak zorundaydı. Yani AB organlarının üçüncü ülkelerle gümrük ve dış ticaret hususunda aldığı kararlar, Türkiye’yi de bağlayacaktı4. 4 Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 104 vd. SAYI: 3 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 33 Bu süreçte iç dinamik nasıl hareket etti. Büyük sermayenin sözcüsü konumunda olan TÜSİAD, 1970’li yıllarda, hazırlattığı raporlarla, sanayi yeterince gelişmeden GB anlaşması yapmanın ve AB’ye girmenin sakıncalı olduğunu ortaya koymaktaydı. İSO, TOBB gibi sermaye sözcüsü teşekküller de, AB’ye taraftar olmakla birlikte, geçiş sürecinin uzatılmasını ve öncesinde sanayinin güçlendirilmesi gerektiğini savunmaktaydı5. DPT de, aynı görüşü savunuyor, sanayi yaygın olarak yapılandırılmadan AB’ye girilmesi halinde, sadece rekabet edebilen birkaç sektörün ayakta kalacağını, dolayısıyla, büyük sermaye Türkiye’ye hangi alanı uygun görürse, ancak o alanda üretim yapılabileceğini ileri sürüyordu6. Buna karşılık dış işleri bürokratları, büyük bir hevesle, AB önerisini desteklemekteydi7. AB ise Prof. Ralf Dahrendorf’un ağzından yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin yaygın sanayi yapılandırmasının anlamsız olduğunu, ekonomik entegrasyonda payına ne düşer ve neyi verimli üretebilirse o alanda yoğunlaşması gerektiğini, yani entegre sanayine geçmesi lazım geldiğini” ileri sürüyordu8. Görüldüğü gibi mücadele, Türkiye’de iş bölümünün nasıl örgütleneceği üzerine yoğunlaşmıştı. İç dinamik, yaygın ve kendine yeterli sanayiyi savunuyordu, dış dinamik ise sadece belli alanlarda uzmanlaşmış üretimi, yani entegre sanayiyi. Türk dış işleri ise iç dinamiğin değil, dış dinamiğin görüşlerini hayata geçiriyordu. Sonuç ortadadır. Tıpkı 1838 Ticaret Anlaşması’ndan sonra olduğu gibi, bu hususta da, dış dinamik belirleyici olmuştur. Türkiye GB anlaşmasının imzalamış, bununla da yetinmeyerek, İMF programlarını harfi harfine uygulamaya başlamıştır. Her geçen gün dış ticaret açığı daha da büyümektedir. Başta bor olmak üzere, değerli kaynaklarımız, özerkleştirme adı altında yabancı sermayenin denetimine açılmıştır. Ekonominin geleceğini, IMF’den direktif alan özerk üst kurullar belirlemektedir. Yani Türkiye’de ne kadar pancar ekileceğini, hangi alanlarda enerji üretileceğini, ne kadar şeker imal edileceğini, istihdamın nasıl gerçekleşeceğini bu üst kurullar yoluyla İMF belirlemektedir. Diğer yandan bankacılık sektörünün % 60’dan fazlası yabancı sermayenin eline geçmiştir. Dolayısıyla hangi alanda yapılacak yatırımı finanse edeceğini artık yabancı sermaye tayin etmekte, kredi imkânını bu doğrultuda kullanmaktadır. Diğer yandan birçok sanayi kuruluşumuz da aslan payı hissesi itibariyle yabancı sermayenin eline geçmiştir. Yani Türkiye’deki iş bölümünü, iç dinamik değil, dış dinamik örgütlemektedir. TÜSİAD ve benzeri sermaye örgütleri, sonradan görüş değiştirmiş ve karşı kampa geçmiştir. Bunun sebebi ise uluslararası tekelci sermaye ile bütünleşmeye başlamış olmalarıdır. Bu da doğaldır. Çünkü teknolojik gelişme, bir tek coğrafyada bağımsız olarak üretim yapma imkânını çok sınırlandırmıştır. Çünkü üretimin yapısı 5 Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 62 Prof. Dr. Erol Manisalı Hayatım Avrupa Askeri Darbeden Sivil Darbeye Sayfa: 165 7 Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 103 8 Prof. Dr. Erol Manisalı Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa Sayfa: 43 6 34 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 karmaşıklaşmıştır. Bu karmaşık düzeyde, daha geniş çerçevede işbölümü yapılması kaçınılmazdır. Yani sadece ulus çerçevesinde yapılacak işbölümü ile bu karmaşık üretim sürecinin sonuçlandırılması neredeyse imkânsızdır. Böyle olunca da, güç sahipleri, entegrasyon sağlanacak bölgelerdeki iş bölümünü de örgütlemekte, o bölgelerde işbirliği yapabilecekleri güçlerle derhal ittifaklar kurmaktadır. Türkiye’deki büyük sermayenin varlığını sürdürmesi ve daha da büyümesi, uluslararası sermaye ile bütünleşebilmesine bağlıdır. Çünkü en karmaşık üretim alanında söz sahibi olan bu sermayedir. Dolayısıyla günümüzde iç dinamiğin ekonomik yönden en güçlü olan bölümü ile dış dinamik aynı noktada birleşmektedir. 1980’den sonra izlenen programlar, ekonominin dışa açılması yönünde gerçekleşmiştir. 1978 Washington uzlaşmasının ilkeleri, 24 Ocak 1980 kararları Türkiye’de derhal uygulanmaya başlanmıştır. Dışa açılmanın sanayiyi daha dinamik, esnek ve güçlü hale getireceği savunulmuştur. Yukarıda açıklamaya çalıştığım toplumsal gelişimi yönlendiren yasa, her bir gelişim aşamasında daha üst seviyede bir iş bölümünü ve toplumsal entegrasyonu gerekli kılmaktadır: İşbölümü ne kadar geniş bir çerçevede kurulabilirse, bu çerçevede entegre olabilmiş toplumların gücü de o ölçüde fazla olacaktır. Çünkü çok daha geniş bir çerçevede bilgi, iş, emek paylaşımı gerçekleşecektir. Dolayısıyla, toplumların entegrasyonuna ve sonuçta gerçek anlamda küreselleşmeye karşı çıkmak, yer çekimine karşı çıkmaktan farksızdır. Dolaysıyla, günümüz teknolojik gelişim seviyesinde, dışa açılmaya karşı çıkmak mümkün değildir. Ancak bunun nasıl ve hangi güçlerin kontrolünde gerçekleşeceği önemlidir. Tekelci sermaye, dışa açılmanın kendi kontrolünde gerçekleşmesini sağlamaya çalışmaktadır. Washington uzlaşması, tekelci sermayenin güdümündeki bir açılma politikasının ilkelerini belirlemiştir. 24 Ocak kararları da aynı ilkeleri Türkiye’de hayata geçirmiş, açılmayı, tamamen tekelci sermayenin kontrolüne bırakmıştır. Bu kontrolsüz açılmanın sonuçları şunlardır: Tekelci sermaye, herhangi bir ülkeye, sadece doğrudan yatırım amacıyla değil, sıcak para olarak, yani ülkenin kambiyo ve borçlanma işlemlerinde doğrudan söz sahibi olarak da girmeyi arzulamaktadır. Hatta doğrudan yatırım yerine, sıcak para formunda girmeyi tercih etmektedir. Ulus devletlerin mevzuatında, bu şekilde giriş çıkışı engelleyen ya da sınırlayan tüm hükümleri kaldırmak, tekelci sermayenin en önemli isteğidir. Böyle olunca, ister, ulus devlete çok yüksek faizle borç vermekte, ister menkul kıymet borsalarına yatırım yapmakta, ister taşınmaz piyasasına girmekte, ister sanayi yatırımı yapmakta, daha kötüsü mevcut ulusal yatırımları çok ucuza devralmaktadır. Kambiyo işlemlerinde tanınan tam serbesti, sermayenin istediği anda ülkeyi terk etmesine de imkân tanımaktadır. Böylece, yatırımların verimliliği düştüğünde, faizler azaldığında ya da o ülkede kriz yaratılmak istendiğinde, tekelci sermaye derhal ülkeden çıkış yapmakta, o ana kadar elde ettiği tüm birikimi böylece ülke dışına çıkarmaktadır. Bilhassa küresel düzeyde SAYI: 3 EKONOMİK ENTEGRASYON VE ÜST YAPIYI... 35 gerçekleşen bunalım dönemlerinde, tekelci sermayenin akış yönü, periferi ülkelerden merkez ülkelere doğrudur. Bu akışın sonucu şudur. Ekonomik genişleme döneminde periferi ülkede üretilen tüm artı değer, dönemsel krizin başlamasıyla birlikte, derhal merkez ülkeye aktarılmaktadır. Oysa sanayileşmeyi sağlayacak, yatırımlara dönüşecek, istihdam sorununu çözecek olan bu artı değerdir. Görüldüğü gibi dışa açılma, tekelci sermayenin güdümünde ve kontrolsüz olarak gerçekleştiğinde, ülkedeki yatırımları sağlayacak ve çoğu kez zorunlu olarak sağlanmış tasarruflar, bütünüyle merkez ülkelere aktarılmaktadır. Tekelci sermaye daha da büyürken, her bir kriz döneminde periferi ülke, o güne kadar üretebildiklerinin arkasından bakakalmaktadır. Ekonomik genişleme dönemlerinde ise akış tersine dönmekte, merkezden periferiye sıcak da olsa para akmaktadır. Bu akışın tek amacı, genişleme döneminde artı değer yaratılmasını sağlamak ve yeni kriz döneminde bunu merkeze aktarmaktır. Buna karşılık dışa açılma, iç dinamiğin kontrolünde yapılabilmiş olsa, örneğin sıcak para yerine doğrudan yatırımlar teşvik edilecektir. Doğrudan yatırımla kastedilen, mevcut tesislerin yabancılara devri değil, yeni kurulacak tesisler için yatırım yapılmasıdır. Bu durumda da, kârın dışarıya transferi bazı kayıtlara bağlanmalıdır. Küresel seviyede tam bir toplumsal entegrasyon sağlanmadıkça, yani kendiliğinden bir gelişimle, insanlık tam bir entegrasyon seviyesine ulaşmadıkça, dışa açılmanın, iç dinamiğin kontrolünde gerçekleşmesi zorunludur. Bir başka deyişle, küreselleşebilen tek güç tekelci sermaye olduğu müddetçe, onun istediği gibi hareket etmesi engellenmelidir. Bu küresel sermaye kendi programını, bu aşamada, merkez kapitalist ülkelerin siyasi yapılarını ve askeri güçlerini kullanarak hayata geçirmektedir. Bunu sağlayabilmek için de, merkez ülkelerin emekçi sınıflarına, periferiden elde ettiği yüksek kârlardan pay aktarmaktadır. Böyle olduğu için, halen, merkez ve periferi ülkeler arasında tam bir işbölümü sağlanmış değildir. Güçlü olan tekelci sermaye ve onun yönetimindeki merkez ülkeler olunca, periferide işbölümü örgütleyebilen de bunlar olmaktadır. Dolayısıyla periferi ülke halkı, sınırlar ortadan kalkana, tam bir entegrasyon ve gerçek küreselleşme sağlanana kadar, kendi kontrolünde bir dışa açılmayı, kendi kontrolünde bir sanayileşmeyi temin etmekle, kendi çıkarlarını korumakla görevlidir. Bu yazıda amaçlanan, toplumsal gelişimi yönlendiren dinamikleri tespit etmektir. Bir başka amaç ise, “dışa açılma” kavramını sihirli bir sembol olarak görmekten vazgeçerek, tekellerin dışa açılma kavramı ile halkın dışa açılma kavramı arasındaki farkı gösterebilmektir. Aynı şekilde tekellerin küreselleşmesi ile bireylerin küreselleşmesi, farklı düzlemlerde ele alınmalıdır. İnsanlık, ortak aklını kullanarak, gücün tekelleşmesinin karşısına örgütlü mücadele ile çıkabildiği ölçüde, temel çelişkiden kaynaklanan olumsuzluklarını dizginleyebilir. İnsan fıtratı değişmeyeceği için çelişkileri 36 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ortadan kaldırmak, bu bağlamda, sınıfsız toplum yaratmak mümkün değildir ancak, gücü dengeleyerek, aklın baskın unsur olması sağlanabilir. YARGITAY KARARLARI 39 SAYI: 3 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 16.1.2013 Esas: 2012/2-686 Karar: 2013/67 BOŞANMA DAVASI İHTAR KARARI İHTAR KARARININ TEBLİĞİNE RAĞMEN YASAL SÜRESİNDE ORTAK KONUTA DÖNMEYEN EŞ ALEYHİNE AÇILAN BOŞANMA DAVASI TERKE DAYALI BOŞANMA İlgili Kanun/Madde: 4721/m.164 DAVA : Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik 2. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.09.2010 gün ve 2009/743 E., 2010/859 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 06.12.2011 gün ve 2010/22396 E., 2011/21048 K. sayılı ilamı ile; ( ... Dava Türk Medeni Kanununun 164. maddesine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Toplanan delillerden çekilen ihtarın Türk Medeni Kanununun 164. maddesi ile 27.03.1957 gün 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun bulunmasına, davanın süresinde açılmış olmasına, davalının kanunen korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konuta dönmediğinin anlaşılması karşısında davacının terke dayalı davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 164.maddesine dayalı 40 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 terk nedeniyle boşanma istemine ilişkindir. Davacı, 2002 yılında davalı ile evlendiklerini, 2004 doğumlu Ş. ve 2005 doğumlu A. isimli iki çocuklarının bulunduğunu, davalının 2008 yılı içinde evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yapmamak maksadıyla müşterek haneyi, özel eşyalarını alarak terk ettiğini, bir daha eve dönmediğini, Pendik 1.Aile Hakimliğinin 08.05.2009 tarih ve 2009/40 D iş ve karar sayılı ihtar kararının davalıya tebliğ edildiği halde eve dönmediğini, müşterek çocuklarının kendisinin yanında kaldığını ve davalının evi terk ettiği tarihten dava tarihine kadar çocukları arayıp sormadığını, çocukların sağlık, eğitim ve iyi yetişmeleri bakımından velayetlerinin kendisine verilmesinin yararlı olacağını, ihtara rağmen eve dönmeyen davalı eşi ile müşterek hayatın devam etmesine imkan kalmadığını ileri sürerek boşanmalarına ve müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, tarafların 2002 yılında evlendiklerini 7 yıllık sürede iki çocuklarının olduğunu, davacının anne ve babası ile aynı apartmanda altlı üstlü oturmaları nedeni ile taraflar arasında ortaya çıkan her türlü anlaşmazlığa davacının anne ve babasının müdahil olduğunu, bu müdahalenin davacının babasının davalıya tokat atmak suretiyle müessir fiilde bulunmasına kadar gittiğini, davacının eve fazla ilgi göstermediğini, evi bir otel gibi kullandığını, davalının evlilik birliğinin devamı için her türlü fedakarlığa katlandığını, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların kendi aralarında çözüm imkanına kavuşması halinde boşanmayı gerektirecek hiçbir neden bulunmadığını, davacının terk nedeni ile boşanma davası açmış ise de davalının eve gelmemesi için her türlü psikolojik baskıyı yaptığını, oysa davalının eve dönmeyi çok istediğini çocuklarına duyduğu özlem nedeni ile bu ayrılığın bir an önce bitmesini istediğini, bu nedenle davalının şeklen evi terk etmiş ve geri dönmüyor gibi görünmekte ise de manen davacı tarafın tavır ve davranışları nedeniyle dönmek istediği evine, bugüne kadar dönemediğini, davacının, davalıyı bayramlarda dahi ailesi ile görüştürmediğini, 2008 yılı kurban bayramında davalının ailesini ziyarete gitmek istediğini davacının karşı çıkması üzerine ziyarete gelen abisinin, kardeşini gelecek ise anne ve babasını ziyaret etmesi için yanlarına götürmek istediğini, buna karşı çıkan davacı ve ailesinin birlikte abisini darp etmesi nedeni ile davacının evi terk ettiğini, tehdit edilmesi nedeni ile eve dönmede kararsızlık çektiğini, eşinin samimi davetini beklediğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini, davanın kabulüne karar verilmesi halinde ise çocukların velayetinin davalıya verilmesini, iştirak ve yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, uzun zamandır devam eden geçimsizliğin akabinde ve davalı tanığının beyanına göre darp edilmiş bir vaziyette davalı baba evine döndüğü, sonrasında davacının ailesinden ve ailenin müdahalelerinden uzak SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 41 bir ikametgâh belirlenmesi yönündeki iradesini defalarca dile getirdiği, bu nedenle Mahkemede terk ihtaratının samimi olduğu yönünde vicdani kanaat oluşmadığı, müşterek ikametgahta davacının ailesinin maddi ve manevi baskılarına imkan vermeyecek koşulları taşımaktan uzak olduğu, davayı ispatın davacıya düştüğü ve davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, hükmü temyiz etmiştir. Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle hüküm bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilerek davanın reddine karar verilmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; terke dayalı boşanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği; noktasında toplanmaktadır. Öncelikle, terke dayalı boşanma davasının yasal dayanağı ve koşullarının irdelenmesinde yarar vardır: 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 164. maddesinde boşanma nedenlerinden düzenlenmiş olup, maddede; “Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.” Hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yasada, eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Terk sebebiyle boşanma davası açma hakkı, her iki eşe de tanınmış bir haktır; eşlerden birisi terk edilmişse terk edene karşı boşanma davası açabilir. Başlangıçta evi terk etmekte haklı olan eşin bu haklılığı ona süresiz olarak konuta dönmeme hakkını vermez. Terke dayalı boşanma davasının açılabilmesinin ön koşulu ise, yukarıya metni aynen alınan 164.maddenin ikinci fıkrasında süresi, şartları, şekli düzenlenen ihtarın varlığıdır. Eş söyleyişle, terk nedenine dayalı boşanma davası açılabilmesi için, önce yasanın aradığı koşullara uygun ihtar isteğinde bulunulması gerekir. Dolayısıyla, Hakim tarafından yapılan, terk sebebine 42 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 dayalı boşanma davasının, dava şartıdır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine ihtar talebini inceleyen hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Ortak konuta dönmesi istenen eşe mahkeme kanalıyla tebliği gereken bu bir dava olmadığı için; ihtar gönderilmesi istenen mahkeme; olayın esasını, isteği haklı ya da haksızlığını vs. incelemeden ihtar kararı vermekle yükümlüdür ve bu karar temyiz edilemez. Ne var ki, boşanma davasına bakan hakim, salt ihtarın varlığını yeterli görmemeli; bu ihtarın, boşanma davası açabilmenin ön koşulu olmasını da gözeterek, kanunda yer alan unsurları taşıyıp taşımadığını, resen ( kendiliğinden ) incelemelidir. Önemle vurgulamakta yarar vardır ki, ihtar kararının sonuç doğurabilmesi, dolayısıyla da ihtar kararının tebliğine rağmen yasal süresinde ortak konuta dönmeyen eş aleyhine açılacak boşanma davasının kabul edilebilmesi için iki unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ilki, ihtar kararında ve ekinde bulunması gereken biçimsel koşulların varlığı; diğeri ise işin esasına ilişkin unsurların tamlığıdır. İhtar isteğinde bulunabilmenin koşulu; boşanma davası açmak için belirli sürenin ( dördüncü ayının ) bitmesi yani, eşin terk eyleminin üzerinden en az dört ay geçmiş olmasıdır. Bu halde mahkemece verilecek ihtar kararında; davet edilen evin açık -ayrıntılı- adresi gösterilmeli, davet eden eş evde bulunmayacaksa evin anahtarının bulunduğu yer belirtilmeli; davet edilenin yol gideri konutta ödemeli olarak gönderilmeli ve özellikle davete iki ay içinde uyulması gerektiği, aksi halde bunun doğuracağı sonuçların neler olduğu, açıklanmalıdır. Kanunda gösterilen süreler hakim veya taraflarca değiştirilemeyeceğinden; konuta dönmesi istenen eşe süreden farklı bir süre verilemez ve bu sürenin ihtarda yer alması geçerlilik koşuludur. Zira, Kanun koyucu, yasada yer alan sürelerde her türlü olayın etkilerinin ve tepkilerinin sona ereceğini bir karine olarak kabul etmiştir. Bu sürelerin değiştirilmesi, bunlara ayrı bir süre eklenmesi düşünülemez. Maddede yer alan süreler karşı tarafça ileri sürülmese dahi hakim tarafından resen nazara alınmalı ve özelikle de ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamayacağı, unutulmamalıdır. Sonuçta da; ihtar kararı yasaya uygun ve geçerli değilse diğer koşullar incelenmeden salt bu nedenle dava reddedilmeli; ihtar kararının yasaya uygun olması halinde ise, eve haklı sebeple dönmediğini ispat yükünün davalıya ait olduğu da gözetilerek, davanın esasına ilişkin incelemeye geçilmeli; davacının ihtar isteğinde samimi olup olmadığı, davalının da ortak konuta dönmemekte haklı olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 43 Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Pendik 1.Aile Mahkemesince, 2009/40 D.İş E., K. sayılı dosyasında verilen 08.05.2009 tarihli ihtar kararında; davacı kocanın ihtar isteminin kabulü ile ihtar kararının davalı kadına tebliğine, ihtar kararının tarafların ortak konutu olduğu bildirilen E... Cad. U... Sk. No: ... Pendik/İstanbul adresine dönmediği takdirde TMK 164. maddesi uyarınca terk nedeniyle boşanma davası açılabileceği hususunun ihtarına karar verilmiştir. Ayrıca ihtar edilenin adrese dönmesi bakımından 60.00 YTL.nin PTT alındı makbuzunun dosyaya ibraz edildiği, belirtilmiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında, çekilen ihtarın Türk Medeni Kanununun 164. maddesi ile 27.03.1957 günlü 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun bulunmasına, davanın süresinde açılmış olmasına, davalının kanunen korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konuta dönmediğinin anlaşılması karşısında, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı T. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4721/m.164 TÜRK MEDENİ KANUNU Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. 44 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 16.1.2013 Esas: 2012/13-592 Karar: 2013/65 AYNEN İFA VE GECİKMEDEN DOLAYI TAZMİNAT ESERİN GEÇ TESLİMİ NEDENİYLE MAHRUM KALINAN KİRA BEDELİNİN TAZMİNİ İSTEMİ SÜREYE BAĞLANMAMIŞ BORCUN İFA ZAMANI TAPUDA ŞARTLI BAĞIŞ SENEDİ DÜZENLENMESİ TEMERRÜDE DÜŞEN BORÇLUNUN BEKLENMEDİK HALDEN SORUMLULUĞU YÜKLENİCİNİN TOKİ İLE İNŞAAT YAPIM İŞİ KONUSUNDA ANLAŞMASI İlgili Kanun/Madde: 818/m.74, 81, 101, 102, 106, 107, 355, 356 DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gölcük 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davalı TOKİ yönünden davanın reddine, davalı Gölcük Belediye Başkanlığı yönünden davanın kabulüne dair verilen 17.01.2011 gün ve 2010/252 E.-2011/15 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 06.09.2011 gün ve 2011/4200 E-14040 K. sayılı ilamı ile; ( ... Davacı arsa maliki, taşınmazlarına konut yapılması konusunda davalılar Gölcük Belediye Başkanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın kendi aralarında “Kocaeli-Gölcük Toplu Konut Projesi kapsamında Arsa Bedeli karşılığı Konut Devrine” ilişkin 31.05.2006 tarihli sözleşme imzaladığını, arsa maliki olarak taşınmazlarını tapuda 27.07.2006 tarihli şartlı bağış sözleşmesi ile davalı Gölcük Belediyesine devrettiğini, davalı Belediyenin de bu taşınmazı diğer davalı Tokiye konut yapması için devrettiğini, davalıların kendi aralarında imzaladıkları protokolde konutların tesliminin ruhsat alım tarihinden itibaren 16 ay içinde yapılmasının kararlaştırıldığı halde konutların SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 45 halen teslim edilmediğini ileri sürerek geç teslim nedeni ile mahrum kalınan kira bedeli olan 14.039,00 TL’nin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş; birleşen davada, asıl davanın davacısı Z. Ü.’in dava tarihi itibariyle ölü olduğu, Z. Ü. mirasçıları olarak talepte bulunmuşlardır. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, asıl davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine; birleşen davada ise, davalı Toki aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, birleşen dosyanın davacıları ve davalı Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre birleşen dosya davacılarının bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davalı Gölcük Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacılar ( Z. Ü. mirasçıları ), eldeki dava ile davalıların konutları teslim etmediklerinden geç teslim nedeni ile mahrum kalınan kira bedelinin tahsilini istemişlerdir. Davacıların murisi ile davalı Belediye arasında yapılan 27.7.2006 tarihli sözleşmede Gölcük Belediyesi ile Toki arasında yapılan 31.05.2006 tarihli protokole ekli listede yazılı olduğu gibi kura sonucu belirlenecek konutların davacılara teslimi koşulu ile şartlı bağış yapılmış ise de bu sözleşmede açıkça söz konusu protokoldeki şartların bu bağış sözleşmesi içinde geçerli olacağı yönünde bir hüküm bulunmadığı gibi, şartlı bağış sözleşmesinde gerek Gölcük Belediyesi ve gerekse Toki yönünden yapılacak konutların hangi süre içinde yapılıp teslim edileceğine dair açık ve bağlayıcı bir hükme de yer verilmemiştir. Davalılar arasında yapılan protokolde belirlenen 16 aylık sürenin davacılar ile davalı Belediye arasında geçerli olduğu kabul edilemez. Davacılar, teslim yükümlülüğü konusunda davalı Belediye’yi de ayrıca temerrüde düşürmedikleri dosya kapsamı ile de sabittir. Davalı Toki ile davalı Belediye arasında tanzim edilen 31.05.2006 tarihli sözleşmenin teslim yükümlüğü ile ilgili maddesi davacıları bağlamayacağından, davacıların bu sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunması ve davanın kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir... ), Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Mahkemece, davalılar arasında düzenlenen 31.05.2006 tarihli sözleşmenin, davalı TOKİ’yi davacıya karşı bağlamayacağı gerekçesi ile davalı TOKİ hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine; 46 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 davacı ile davalı Gölcük Belediye Başkanlığı arasında düzenlenen 03.07.2006 tarihli “Şartlı Bağış” sözleşmesi gereğince 21.11.2006 tarihli kuradan itibaren, 31.05.2006 tarihli sözleşmedeki 16 aylık teslim süresi içerisinde bağımsız bölümler teslim edilmediğinden davalı belediye yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı ve davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı vekillerinin temyizi üzerine, karar, Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Kararı davalı Gölcük Belediye Başkanlığı vekili temyize getirmektedir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; eserin geç teslimi nedeniyle mahrum kalınan kira bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar TOKİ ile Gölcük Belediye Başkanlığı arasında yapılan 31.05.2006 tarihli protokoldeki onaltı aylık teslim süresinin, davalı belediyeyi davacıya karşı bağlayıp bağlamayacağı; davacının, davalı belediyeden geç teslimden kaynaklanan mahrum kaldığı kira bedellerini isteyip isteyemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle “Eser Sözleşmesi” ile “Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi” üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. Eser sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 355.maddesinde, “İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf ( müteahhit ), diğer tarafın ( iş sahibi ) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.” şeklinde tanımlanmıştır. “Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmeleri” ise, arsa sahibi veya sahipleri ile yüklenici arasında yapılan ve eser sözleşmelerinin bir türü olan sözleşme tipidir. Bir tanım yapmak gerekirse; arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri; yüklenicinin finansı kendisi tarafından sağlanarak arsa malikinin arsası üzerine bina yapım işini üstlendiği, arsa malikinin ise, bedel olarak binadaki bir kısım bağımsız bölüm mülkiyetini yükleniciye geçirmeyi vaat ettiği sözleşmelerdir. İnşaat yapım sözleşmeleri, eser sözleşmelerinin en çok uygulama alanı bulan türüdür. Bu tür sözleşmelerde yüklenici bir inşaat meydana getirmeyi, iş sahibi de buna karşılık “arsa payı devri” suretiyle bir bedel ödemeyi borçlanmaktadır. Bu sözleşmelerde ücret ( bedel ), arsa sahibi tarafından ayın olarak ödenmektedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatıdır. İnşaat, maddi nitelikte eseri ifade eder. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde ilk unsur, “yüklenicinin bir inşaat ( bina ) meydana getirme borcu altına” girmesidir. Zira bu sözleşmelerde SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 47 yüklenici, finansını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir bina ( inşaat ) meydana getirmekle borçludur. Eser sözleşmeleri, kural olarak, hiçbir şekle bağlı değildir. Sözlü olarak yapılabileceği gibi, adi yazılı veya resmi biçimde de yapılabilir. Şekil, bir geçerlilik ( sıhhat ) şartı olmayıp, ispat koşuludur. Eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” ise, özelliği olan bir “karma sözleşme” tipidir. Zira bu tür sözleşmede yüklenicinin borcu, inşaatı yapıp teslim etmek ve arsa sahibinin borcu da, bedel olarak, arsa payının mülkiyetini yükleniciye geçirmektir. Burada iki sözleşme iç içedir. Biri, hiçbir şekle bağlı olmayan “inşaat sözleşmesi”; diğeri ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun 634, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 213, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri uyarınca, resmi biçimde yapılması gereken “mülkiyeti nakil borcu doğuran sözleşme”dir. Bu nedenle, “arsa payı karşılığı inşaat Sözleşmeleri”nin noterde ‘düzenleme’ biçiminde yapılması gerekmektedir. Burada şekil geçerlik şartıdır. Emredici kural gereği, resmi şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler ise geçersizdir. Ancak, Yargıtay şekil koşuluna uygun olmadığı için geçersiz olan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin fiilen hayata geçirildiği, tarafların edimlerini ağırlıkla yerine getirdiğinin anlaşıldığı durumlarda bu sözleşmelere geçerlilik tanımaktadır. Şekil zorunluluğunun birinci istisnası; “sözleşme adi yazılı şekilde olsa bile, yüklenici edimini ( bina meydana getirme borcunu ) tamamen veya reddolunmayacak oranda yerine getirmişse, arsa sahibi artık bu sözleşmenin geçersizliğini ileri süremez” kuralıdır. Zira böyle bir davranış, TMK’nun 2.maddesinde tanımlanan “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” kuralına aykırı düşer. İkinci istisnası ise; “sözleşmeyle yükleniciye bedel olarak verilmesi kararlaştırılan taşınmazın devrine ilişkin yüküm, taşınmaz tapuda yükleniciye devredilerek gerçekleşmişse, başlangıçta geçersiz olan sözleşmenin geçerli hale gelmesidir.” Zira karma nitelikteki sözleşmenin diğer kısmı, yani “inşaat sözleşmesi”, zaten biçim koşuluna bağlı değildir. Gerek, edimlerin karşılıklı olarak tümüyle veya önemli oranda yerine getirilmesi ve gerekse şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmeye rağmen, arsa payının tapuda yükleniciye geçirilmesi halinde şekil eksikliğinin ileri sürülmemesi kuralı, dayanağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 30.09.1988 tarih, 1987/2-1988/2 sayılı kararının gerekçesinden almaktadır. Somut olay yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde: Dosya içerisinde bulunan, davalı TOKİ ile diğer davalı Gölcük Belediyesi arasında düzenlenen 31.05.2006 tarihli “Protokol” başlıklı belgede: 856 48 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 adet konutun inşaatının yapılacağı bunlardan 197 adet konutun ise davalı belediyeye verileceği; protokolün 6.maddesinde ise konutların inşaat ruhsatlarının alındığı tarihten itibaren en geç onaltı ay içinde tamamlanarak belediyeye teslim edileceği kararlaştırılmıştır. Bu belge davalılar arasında düzenlenmiş olup, davacı bu protokolde yer almadığı gibi, bu belge içeriğinde TOKİ’yi davacıya karşı bağlayacak ya da davacıya karşı yükümlülük altına sokacak bir hüküm de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davacı davalılar arasında düzenlenmiş bu sözleşmeye dayanarak taraflardan herhangi bir hak talep edemeyeceği gibi, burada kararlaştırılmış konutların teslim süresini ileri sürerek de bu sürenin geçirildiği iddiası ile davalı belediyeden mahrum kaldığı kira bedellerini isteyemez. Ne var ki, davacıların murisi ile davalılardan Gölcük Belediye Başkanlığı arasında 03.07.2006 tarihinde tapuda “şartlı bağış” senedi düzenlenmiş olup; bu senedin içeriğinde: “…davacının, Başbakanlık Toplu Konut İdaresinin Gölcük Belediyesi arasında yapılan 31.05.2006 tarihli Protokole göre Toplu Konut İdaresi tarafından 3 ayrı tipte inşa edilecek konutlardan Protokole ekli listelerde de yazılı olduğu gibi, kur’a sonucu belirlenecek F/1 tipinden ( - ) adet ve K/1 tipinden ( - ) adet ve Y tipinden ( 5 ) adet konutun kendisine anahtar teslimi verilmesi şartı ile iş bu arsalarını Gölcük Belediyesine Bağışladığı…” hususu yer almaktadır. Her ne kadar, bu belgede ‘şartlı bağış’ ibaresi kullanılmış olsa da, tarafların gerçek iradelerinin aslında “arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi” düzenlemek olduğu sözleşme içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı ile davalı belediye arasında düzenlenmiş olan bu belgenin “arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi” olarak nitelendirilerek uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gerekmektedir. Yanlar arasında geçerlik şekline –noterde düzenleme- uygun olarak yapılmamış olan bu sözleşme kural olarak geçersiz ise de, işin fiilen önemli bir bölümünün ikmal edilmiş olması ve arsa sahibince de tapu paylarının davalı belediyeye devredilmesi karşısında sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülmesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle, davanın sözleşme hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Yüklenici, inşaatı sözleşmeye, inşaat ruhsat ve projesine ve imar durumuna uygun olarak tamamladığı takdirde tapuyu almaya hak kazanacaktır. 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 356/II maddesi, “Müteahhit, imal olunacak şeyi bizzat veya kendi idaresi altında yaptırmaya mecburdur.” hükmünü içermektedir. Bu maddeden çıkan sonuç, yüklenicinin inşaatın tamamını veya bir kısmını bizzat yapabileceği veya bir başkasına yaptırabileceğidir. Olayda da, yüklenici olan belediye, inşaatların yapım işini TOKİ’ye SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 49 vermiştir. Ancak TOKİ ile yaptığı sözleşme yüklenicinin sorumluluğunu akidi olan davacılara karşı kaldırmamaktadır. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenici, belli bir sonucu meydana çıkararak onu iş sahibine teslim etmeyi taahhüt eder. Eser sözleşmelerinde yüklenicinin “eseri meydana getirme borcu” dayanağını, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 355.maddesinden alır. Bir iş görerek eseri meydana getirmek ve meydana getirilen eseri iş sahibine teslim etmek yüklenicinin ana borcudur. Asıl olan sözleşmenin kararlaştırıldığı şekilde eksiksiz ifasıdır. Aksi halde sözleşmeden beklenen yararlar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Böyle bir durumda bir taraf edimini yerine getirmemiş sayılacağından karşı tarafın edimini yerine getirmesini isteyemez. Sözleşme gereğince işe zamanında başlama ve sürdürme borcu yüklenicinin eseri sadakat ve özenle meydana getirme borcunun sonucudur. Gerçekten, eserin meydana getirilmesi, kapsamına göre az veya çok zamana ihtiyaç gösterir. İşe ne zaman başlanacağını, tamamlanan eserin ne zaman teslim edileceğini ise taraflar belirler. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, yüklenicinin işe hemen başlaması, çalışmasını aralıksız sürdürmesi ( BK. m.74 ), meydana getireceği eseri de süresinde teslim etmesi gerekir. Taraflar işe başlama süresini kararlaştırmışlar ancak, eserin teslimi için belli bir süre kararlaştırmamışlarsa işin mahiyetine bakmak gerekir; işin mahiyetinden de aksi çıkartılamıyorsa, teslim süresinin kararlaştırılmadığı işlerde, iş sahibi yükleniciye “makul” bir süre vermeli, eser bu sürede tamamlanmamışsa fesih hakkı bundan sonra kullanılmalıdır. Bu noktada konunun aydınlatması bakımından borçlu temerrüdünden de söz edilmesi faydalı olacaktır. Geniş anlamda borçlu temerrüdü ( borçlunun direnimi ) borçlunun sözleşmeye aykırı davranması=borcunu ifa etmemesi demektir. Bu halde ifa olanağı bulunduğu ifa için kararlaştırılan zaman geldiği ve uyarıldığı halde borçlu borcunu ifa etmemektedir. Borçlunun temerrüdüne ilişkin düzenlemeye BK’nun 101-108. maddelerinde yer verilmiştir. Bununla birlikte, BK. m.358/1’de olduğu gibi, borç ilişkisinin özelliği gereği diğer bazı yasalarda da borçlu temerrüdüne dair hükümler yer almaktadır. Genel olarak borçlu temerrüdünde aranan ilk şart “edimin ifa olanağı bulunması”dır. Şayet edimin ifası objektif olarak imkânsızsa borçlu temerrüdünden söz edilemez. Borçlu temerrüdünde aranan diğer bir şart da “borcun muaccel olması”dır. Borç istenebilir hale gelmeden temerrütten bahsedilemez. Zira muacceliyet 50 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisini ifade eder. BK.’nun 101/1.maddesine göre, “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.” denilmektedir. Maddeye göre, temerrüt için muacceliyet yetmemekte, kural olarak alacaklının ihtarı da aranmaktadır. İhtar, alacaklının talep iradesini borçluya ulaştırmasıdır. Borçlu kusurlu veya kusursuz olsun, yukarıda sayılanlar olayda varsa temerrüt gerçekleşir. Başka bir deyişle borçlunun kusuru temerrüt için şart değildir. Eser sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Burada biri diğerinin karşılığı olan borçlar vardır. Başka bir anlatımla, taraflar birbirine karşı hem alacaklı ve hem de borçludur. Kendi borcunu ifa eden veya ifaya hazır olduğunu bildiren taraf alacaklı ( BK. m.81 ), edimini yerine getirmeyen taraf ise borçludur. Sözleşme hukukunda temel koşul, sözleşmenin kurulmasından sonra tarafların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmalarıdır. Sözleşme kurulduktan sonra, şartlarda değişiklik ortaya çıksa bile, taraflar sözleşme gereğini aynen yerine getirmek zorundadır. Temel kural budur ve bu kurala “ahde vefa” ( söze bağlılık ) ilkesi denilmektedir. Eser sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması özelliğinden dolayı temerrüt halinde, temerrüdün sonuçları bakımından BK. m.106108’deki düzenlemelere tabidir. Çünkü anılan maddelerde genel hükümlerden ayrılarak ( BK. m.102 ), iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere özgü, özel hükümler getirilmiştir. BK’nun 106-108 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, iki tarafa borç yükleyen sözleşmeyle temerrüde düşen borçluya karşı, alacaklıya üç ayrı seçimlik hak tanındığı görülmektedir. Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı; aynen ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararını talep hakkı; sözleşmeyi feshederek menfi zararını isteme hakkı olarak sayılabilir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahibinin sözleşmeden doğan hakkı, inşaatın zamanında bitirilip teslim edilmesini isteme hakkıdır. Yüklenicinin edimini zamanında ifa etmemesi nedeniyle arsa sahibinin gecikmeden kaynaklanan kira tazminatını talep hakkı ise kanundan doğan bir haktır ( BK. m.106/1 ). Yüklenicinin edimini zamanında ifa etmemesi nedeniyle talep edilebilecek olan kira tazminatı, teslimde gecikilen her ay için ödenecek bir miktar paradır. Kira tazminatı miktarı sözleşme yapılırken kararlaştırılabilir, bu şart geçerlidir. SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 51 Tarafların maktu olarak belirledikleri miktar talep edilebilecek olan miktardır. Sözleşmede böyle bir şartın bulunmaması halinde ise talep edilebilecek tazminat miktarı, tespit edilecek olan rayice göre belirlenir. Alacaklının aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteyebilmesi için ( BK. m.106/1 ), borçluya uygun bir mehil verilmiş olması ve verilen mehilden sonuç alınamaması gerekir. Bu koşulların varlığı diğer seçeneklerin kullanılabilmesinde de aranır. Temerrüde düşen borçluya alacaklının uygun bir mehil vermesi demek, temerrüde rağmen alacaklının daha ne kadar süreyle ifayı kabule rıza gösterdiğini bildirmesi demektir. Kuşku yok ki, yasa uygun bir mehil tayini suretiyle borçluyu temerrüdün sonuçlarından korumak istemiştir. Verilen sürenin uygun olup olmadığını saptamak için olayın özelliğinin gerektirdiği iyi niyet kurallarına riayet edilip edilmediğine bakmak gerekir. Borç, alacaklının tayin ettiği süre sonunda da ifa edilmezse, ayrıca bir ihtara gerek olmadan BK. m.106’daki seçeneklerden biri kullanılabilir. Ancak BK. m. 107’de sayılan nedenler söz konusu ise alacaklı, borçluya mehil vermeden de, BK. m. 106’daki seçeneklerden birini kullanabilir. Bunlar; borçlunun hal ve davranışından süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması; temerrüt alacaklı yönünden aynen ifayı faydasız hale getirmişse; sözleşmede ifa tarihinin kesin olarak saptanması halleri olarak sayılabilir. Bu açıklamalar ışığında somut olay bu yönüyle de değerlendirildiğinde: Davacıların murisi-iş sahibi ile davalı-yüklenici Gölcük Belediye Başkanlığı arasında 03.07.2006 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi düzenlenmiş, bu sözleşme gereğince 21.11.2006 tarihinde noterde yapılan kura çekilişinde davacıya, 347 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan Y/4 blokta, 5 ve 6 numaralı daireler ile 344 ada 12 parselde bulunan Y/1 blokta 2, 4 ve 6 numaralı dairelerin düştüğü dosyada bulunan belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme içeriğinde yüklenicinin işe başlama ve bağımsız bölümleri davacıya teslim etme sürelerine ilişkin herhangi bir şart kararlaştırılmamıştır. Başka bir anlatımla, sözleşmede eserin teslim süresi kararlaştırılmamış, teslim süresini belirleme yetkisi davalıya tanınmıştır. Ancak; davalı, bu yetkisini kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranmalı ve haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç, eserin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde eseri tamamlamalıdır. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu ve gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve hakime olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, yasa ve 52 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 sözleşmedeki kuralları tamamlayıcı işlevini yerine getirir. O halde, sözleşme konusu iş-eser’in teslimi gereken uygun sürenin belirlenmesi, eser bu süreden önce tamamlanmış olarak teslim olunmuş ise o teslim tarihinin saptanması zorunludur. Taraflarca eserin teslim süresinin belirlenmediği durumda, davalıyükleniciye eserin teslimi için sınırsız bir sürenin tanınmış olduğu gibi bir anlam ortaya çıkar ki bunu da gerek sözleşme hukukunun ana ilkeleri ile ve gerekse de TMK’nun 2. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir. Ancak yukarıda da etraflıca açıklandığı üzere, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü için alacağın muaccel olmasının yanında, borcun aynen ifası için alacaklı tarafından borçluya uygun bir mehil ( BK. m.106/1 ) verilmelidir. Bu süre sonunda borçlu edimini yerine getirmez ise alacaklı BK’nun 106/2.maddesindeki seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Ne var ki, BK’nun 107.maddesinde ise, alacaklı tarafından borçluya süre verilmeden de BK’nun 106/2.maddesindeki seçimlik haklardan birisinin kullanılabileceği durumlar sayılmıştır. Alacaklı tarafından borçluya “süre verilmesi etkisiz olacak” ise borçluya aynen ifa için herhangi bir süre verilmeden de alacaklı tarafından seçimlik haklar kullanılabilmektedir. Somut olayda da, davalı-yüklenici Gölcük Belediye Başkanlığı, davacıların murisi ile düzenlediği 03.07.2006 tarihli “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”nden önceki bir tarih olan 31.05.2006 tarihinde TOKİ ile inşaat yapım işi konusunda anlaşmış, aralarındaki bu sözleşme gereğince de inşaatın yapım işini TOKİ’ye bırakmıştır. Aradan üç yıldan fazla bir süre geçmiş, bu sürede yüklenici/Gölcük Belediye Başkanlığı tarafından bağımsız bölümler davacıya teslim edilmeyince, davacıların murisi defalarca gerek yüklenici olan Gölcük Belediyesi’ne ve gerekse de Belediyenin akidi olan TOKİ’ye defalarca başvurmuş; ancak, bağımsız bölümlerin teslimi konusunda herhangi bir sonuç elde edememiştir. Davacıların murisinin her iki davalıya gönderdiği 14.12.2009, 08.03.2010 ve 10.03.2010 tarihli yazılar ile de bağımsız bölümlerinin teslim edilmesini istemiş ancak davalılar tarafından verilen cevabi yazılarda, bağımsız bölümlerin teslimi konusundaki sorumluluk, davalılar tarafından birbirlerinin üzerine atılmış ve bağımsız bölümler davacıya teslim edilmemiştir. Hal böyle olunca, artık davacıların, davalı-yükleniciye süre vermesinin aynen ifa için etkisiz olacağı ( BK.m.107/1 ) her türlü duraksamadan uzaktır. Davacılar ise davalı-yüklenici-borçlunun temerrüdünden dolayı seçimlik haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat” isteme hakkını kullanmış ve bağımsız bölümlerin tesliminin gerektiği tarihten itibaren her ay SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 53 için rayiç kira bedeli kadar tazminat talebinde bulunmuştur. Bu durumda mahkemece yapılacak iş: konusunda uzman bilirkişiler ile mahallinde keşif yapılarak, yüklenici tarafından derhal işe başlanılmış olmak suretiyle –mücbir ve haklı sebepler hariç tutularak- davaya konu bağımsız bölümlerin inşaat ruhsatının ne kadar sürede alınabileceğinin, bundan sonra da ne kadar sürede ( makul süre ) inşaatın tamamlanarak –deprem v.s gibi mücbir ve haklı sebepler de gözetilmek suretiyle- iskan ruhsatının alınabileceğinin, emsal inşaatlar da dikkate alınıp tespit edilerek, bu konuda ayrıntılı, açıklayıcı ve denetime elverişli bir rapor alınması, davacının talebinin –taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek- değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, açıklanan hususlar göz ardı edilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle bozulması gerekir. SONUÇ : Davalı Gölcük Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun’un 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.74 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Ecel meşrut olmadığı veya işin mahiyetinden anlaşılmadığı takdir de borcun hemen ifa ve derhal icrası talep olunabilir. 818/m. 81 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akdin ifasını talep eden kimse, akdin şartlarına ve mahiyetine nazaran bir ecelden istifade hakkını haiz olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif eylemiş olmak lazımdır. 818/m. 101 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tespit etmiş ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur. 818/m. 102 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Mütemerrit olan borçlu, borcun teehhürle ifasından dolayı zarar ve ziyan 54 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 tediyesine mecbur olduğu gibi kazara vukua gelecek zarardan da mesuldür. Borçlu, kendisi tarafından bir güne kusur olmaksızın teehhürde bulunmuş olduğunu veya borç vakit ve zamanıyla ifa edilmiş olsa bile kazanın alacaklının zararına olarak tediye olunacak şeye isabet edeceğini ispat ederek, bu mesuliyetten kurtulabilir. 818/m. 106 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin veya münasip bir mehilin tayinini hakimden isteyebilir. Bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu surette alacaklı her zaman onun ifasını talep ve teehhür sebebi ile zarar ve ziyan davası ikame eylemek hakkını haizdir; birde aktin icrasından ve teehhürü sebebiyle zarar ve ziyan talebinden vaz geçtiğini derhal beyan ederek borcun ifa edilmemesinden mütevellit zarar ve ziyanı talep veya akdi fesh edebilir. 818/m. 107 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Aşağıdaki hallerde bir mehil tayinine lüzum yoktur. 1 - Borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olacağı anlaşılırsa 2 - Borçlunun temerrüdü neticesi olarak borcun ifası alacaklı için faidesiz kalmış ise. 3 - Akdin hükümlerine göre borç tayin ve tespit edilen bir zamanda veya muayyen bir mehil içinde ifa edilmek lazım geliyorsa. 818/m. 355 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder. 818/m. 356 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Müteahhidin mesuliyeti, umumi surette işçinin hizmet akdindeki mesuliyetine dair olan hükümlere tabidir. Müteahhit, imal olunacak şeyi bizzat yapmağa veya kendi idaresi altında yaptırmağa mecburdur. Fakat işin mahiyetine nazaran şahsi maharetinin ehemmiyeti yok ise, taahhüt ettiği şeyi başkasına dahi imal ettirebilir. Hilafına adet veya mukavele olmadıkça, müteahhit, imal olunacak şeyin icrası için lazım olan vasıtaları ve alat ve edevatı kendi masrafıyla tedarik etmeğe mecburdur. YARGITAY KARARLARI 55 SAYI: 3 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 16.1.2013 Esas: 2012/15-572 Karar: 2013/64 AYIPLI İMALAT BEDELİ ESER SÖZLEŞMESİNİN TANIMI TAHSİSEN TESCİL EDİLEN PAYIN ÖNALIMA KONU OLMASI İTİRAZIN İPTALİ ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ YÜKLENİCİ ŞİRKETİN EDİMİNİ ÖNEMLİ ORANDA İFA ETTİĞİ İlgili Kanun/Madde: 818/m.355 2004/m.67 DAVA: Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.03.2010 gün ve 2006/212 E., 2010/119 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12.10.2011 gün ve 2010/4084 E., 2011/5884 K. sayılı ilamı ile; ( ... Dava, Borçlar Yasası’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve %40 icra inkâr giderimi istemine ilişkindir. Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Eser sözleşmesi taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yükleyen bir iş görme akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye, teknik ve sanatsal 56 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ilkelere ve amaca uygun olarak imal edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftirler. Dava konusu somut olayda, davacı yüklenici şirket davalı iş sahibi şirkete ait otelin izolasyon işlerinin yapımını üstlenmiştir. Olaya ilişkin olarak yüklenici tarafından verilen teklif davalı iş sahibi tarafından da benimsenerek akdî ilişki kurulmuştur. Davacı yüklenici işe başlamış, edimini önemli oranda ifa etmiştir. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık yapılan işin bedeli, ödemeler ve ayıplı imalât noktasında toplanmaktadır. Davacı yüklenici Antalya 4. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4103 Esas sayılı dosyasında davalı iş sahibi aleyhine yaptığı icra takibinde 26.12.2005 tarih, 44824 nolu faturaya dayanarak 88.838,26 TL asıl alacak isteminde bulunmuştur. Borçlunun itirazı nedeniyle takip durmuştur. Eldeki davada itirazın iptâli ile, takibin devamı ve %40 icra inkâr giderimi istenmiştir. Yapılan yargılama sürecinde icra dosyası, tespit dosyası, faturalar, teklif yazıları, cari hesap ekstreleri, hakedişler, defterler getirilmiş, tarafların gösterdikleri diğer kanıtlar da toplandıktan sonra dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 11.01.2007 tarihli raporda iş bedelinin 215.081,49 TL olduğu her iki tarafın defter kayıtlarında da yer aldığı, ödemelere ilişkin tespitte ise davacının defterlerinde 126.120,00 TL, davalı defterlerinde ise 165.156,00 TL olarak kaydedildiği belirlenmiştir. Ancak daha sonra davacının defterlerinde kaydedilen 126.120,00 TL ödemenin fazlası olan, davalı defterlerinde yer alan 165.156,00 TL ödemeyle ilgili farkın da sonradan sunulan banka dekontlarıyla kanıtlandığı açıklık kazanmıştır. Bu durumda toplam iş bedeli 215.081,00 TL’den 165.156,00 TL’lik ödeme miktarı çıkartıldığında, alacak tutarının 49.925,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan 28.01.2009 günü yerinde yapılan keşifte uzman bilirkişiler inşaat mühendisi ve mimar hazır olduğu halde gerekli araştırma ve inceleme yapılmış, düzenlenen rapor ve ek raporla, binaların bodrum kat betonarme perde izolasyonlarının yapılması ve hatalı yapılan izolasyonlardan dolayı boyanın yenilenmesi bedeli olarak 32.000,00 TL hesaplanmıştır. Düzenlenen bu rapor içeriği olaya ve dosya kapsamına uyarlık arz etmesi nedeniyle Yargıtay denetimine elverişli görülmüştür. Anılan bu ayıplı imalât bedeli de az yukarıda hesaplanan 49.925,00 TL’den mahsup edildiğinde davacı yüklenici alacağının 17.925,00 TL’den ibaret olduğu saptanmıştır. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 57 yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı S... Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK’nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.355 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) İstisna, bir akittirki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder. 2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. 58 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Tarih: 19.2.2013 Esas: 2012/8713 Karar: 2013/4049 KÖTÜNİYETLE TEMYİZ NOKSAN GİDERİN TEBLİĞ TARİHİNDEN YEDİ GÜN SONRA YATIRILMASI TEMYİZ GİDERLERİNDEKİ NOKSANLIĞI TAMAMLAMASI İÇİN MUHTIRA ÇIKARTILMASI TEMYİZDE KIYAS YOLU İLE UYGULANACAK HÜKÜMLER İlgili Kanun/Madde: 1086/m. 432, 434 DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılar tarafından; satışın iptali yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 19.02.2013 günü temyiz eden davalı S. B. Y. ile vekili ve karşı taraf temyiz eden diğer davalı İ. B. Ş. vekili geldiler. Davacı S. S. Ş. ile vekilleri gelmediler. Gelmeyen davacı vekilinin yokluğunda yargılama yapılmasını isteyen mazeret dilekçesi gönderdiği görüldü. Gelenlerin Konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Mahkemece, hükmü temyiz eden davalılardan S. B. Y. vekiline temyiz giderlerindeki noksanlığı tamamlaması için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434/3. maddesi gereğince 27.02.2012 tarihinde muhtıra çıkartılmış, muhtırada istenmiş, aksi takdirde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağı bildirilmiştir. Muhtıra davalı S. vekiline 08.03.2012 tarihinde tebliğ edildiği halde, talep edilen bu gider muhtırada tanınan yedi günlük süreden sonra 22.03.2012 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmıştır. SONUÇ : Bu durumda, mahkemece davalı S.’nin temyiz isteği hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 434/3. maddesi gereğince bir karar verilmek ve aynı Yasanın 432. maddesinin ( son ) fıkrası uyarınca bu kararı SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 59 ilgilisine tebliğ etmek ve bu kararın da temyiz edilmesi halinde gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine iadesine oybirliğiyle, 19.02.2013 tarihinde karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 1086/m. 432 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/20 md.;Değişik madde: 26/09/2004 - 5236 S.K./16.mad) Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 426/C ilâ 426/İ ve 426/L maddeleri hükümleri, temyiz yolu konusunda da kıyas yoluyla uygulanır. 1086/m. 434 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/27 md.; Değişik madde: 26/09/2004 - 5236 S.K./16.mad) Temyiz isteminin kötü niyetle yapıldığı anlaşılırsa Yargıtayca 422 nci madde hükümleri uygulanır. 60 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Tarih: 24.1.2013 Esas: 2012/22501 Karar: 2013/1065 AŞIRI SINIRLAMAYA KARŞI KİŞİLİĞİN KORUNMASI ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK İYİ NİYET KURALI ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ SAÇ EKİMİNİN BAŞARISIZ OLMASI İlgili Kanun/Madde: 4077/m.1, 3, 23 2004/m.67 DAVA : Dava dilekçesinde 2,500 TL alacak için yapılan takibe vaki itirazın iptali, takibin devamı, %40 icra inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece görevsizlik nedeni ile dava dilekçesinin usulden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı; davalı ile başına saç ekilmesi, bunun başarısız olması durumunda saç ekimi karşılığında ödemiş olduğu 2,500 TL’nin kendisine iadesi konusunda anlaştıklarını, belirlenen süre sonunda başında saç çıkmadığını, daha sonra yaptırdığı tedavilerde kök ekiminin bölge itibari ile mümkün olmadığını öğrendiğini, 2.500 TL’nin tahsili için davalı hakkında icra takibi başlattığını, ödeme emrine itiraz ile takibin durduğunu belirterek takibe vaki itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatı talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın, tüketicinin iade edilmesini istediği bedel için yapılan takibe itirazın iptali davası olduğu, bu tür davalara bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiş, hüküm davalı; tarafından temyiz edilmiştir. Dava; saç ekiminden kaynaklanmaktadır. Bir uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi’nde bakılabilmesi için uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olması SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 61 gerekir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklanmış, kapsam başlıklı 2. maddesinde kanunun birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsayacağı hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun 3/e maddesinde tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Yasada dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri olağan tüketim işleri kapsama alınmıştır. O halde; bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut olayda; davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine dayanmakta olup, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanması hukuken mümkün değildir. Davaya bakma genel mahkemelerin görevinde olup, bir yerdeki Tüketici Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğu açıktır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara, Tüketici Mahkemelerinde bakılır. Tüketici davaları; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Uygulanması ile ilgili olarak tüketiciler, tüketici örgütleri veya bu konu ile ilgili olarak açılan davalardır. ( 4077 sayılı Kanunun 23 md. ) Taraflar arasındaki sözleşmenin şekil ve doğurduğu esaslar yönünden eser sözleşmesinin bulunduğu anlaşıldığından 4077 sayılı Kanunun 23.maddesi uygulanamaz. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, görev yönünden dava dilekçesinin reddi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 62 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4077/m.1 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN Bu Kanunun amacı, (...) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. 4077/m. 3 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./3. md.) Bu Kanunun uygulamasında; a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, b) Bakan: Sanayi ve Ticaret Bakanını, c) Mal: Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti, e) Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, f) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, g) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri, h) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi, ı) İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları, j) İthalatçı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını yurt dışından getirerek satışa sunan gerçek veya tüzel kişiyi, k) Kredi veren: Mevzuatları gereği tüketicilere nakit kredi vermeye yetkili olan banka, özel finans kuruluşu ve finansman şirketlerini, l) Reklam veren: Ürettiği ya da pazarladığı malın/hizmetin tanıtımını yaptırmak, satışını artırmak veya imajını yaratıp güçlendirmek amacıyla hazırlattığı, içinde firmasının ya da mal/hizmet markasının yer aldığı reklamları yayınlatan, dağıtan ya da başka yollarla sergileyen gerçek ya da tüzel kişiyi, SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 63 m) Reklamcı: Ticari reklam ve ilanları reklam verenin duyduğu ihtiyaç doğrultusunda hazırlayan ve reklam veren adına yayınlanmasına aracılık eden ticari iletişim uzmanı gerçek ya da tüzel kişiyi, n) Mecra kuruluşu: Ticari reklam veya ilanı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan gerçek veya tüzel kişiyi, o ) Teknik düzenleme: Bir ürünün ve hizmetin, ilgili idari hükümler de dahil olmak üzere, özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji, sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirilmesi işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ilgili Bakanlık tarafından Resmi Gazetede yayımlanarak mecburi uygulamaya konulan standartlar dahil olmak üzere uyulması zorunlu olan her türlü düzenlemeyi, p) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluşlarını, İfade eder. 4077/m. 23 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./30. md.) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür. Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. Bakanlık ve tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler. Gerekli hallerde tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir. Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi kararları ise masrafı davalıdan alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir. 64 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. YARGITAY KARARLARI 65 SAYI: 3 YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Tarih: 4.2.2013 Esas: 2012/3278 Karar: 2013/1614 DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI EVLENME ŞANSI ÜZERİNDEN TAZMİNAT HESAPLANMASI HAKSIZ FİİLDE ÖLÜM HALİNDE UĞRANILAN ZARARLAR ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTASININ BULUNMAMASI İlgili Kanun/Madde: 818/m.45 DAVA : Davacı Ş. B. ( kendisine asaleten, çocukları G. B. vdl. vekili tarafından ), davalı aleyhine 05.11.2008 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.10.2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. a. Mahkemece de benimsenen 23.08.2011 tarihli bilirkişi raporunda, destek S. B.’in eşi davacı Ş. B.’in yaşı, çocuk sayısı ve diğer özellikleri itibariyle evlenme şansı % 7 olarak değerlendirilmiştir. Ancak dosyada bulunan nüfus kayıt örneğinin incelenmesinde davacı Ş. B.’in 28.05.2010 tarihinde evlendiği anlaşılmakla evlilik tarihine göre destek tazminatının hesaplanması gerekirken, yerel mahkemece bu hususun gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir. b. Davalının temyiz dilekçesine ekli belgelerden, kazaya karışan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının bulunmaması nedeniyle güvence 66 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 hesabından dava konusu eylem nedeniyle davacılara ödemede bulunulduğu görülmektedir. Mahkemece bu husus araştırılarak güvence hesabından yapılan ödeme varsa belirlenen tazminattan indirilmesi gerekir. Karar bu nedenle de bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2/a-b ) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ise ( 1 ) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 04.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.45 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. YARGITAY KARARLARI 67 SAYI: 3 YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Tarih: 6.2.2013 Esas: 2012/17723 Karar: 2013/1765 KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA BAŞLATILAN TAKİBE İTİRAZIN KALDIRILMASI KİRA PARASININ BAKİYESİNİN TAHSİLİ İSTEMİ ÖDEME EMRİNE İTİRAZIN KESİN OLARAK KALDIRILMASI TAKİBE İTİRAZIN BORCA İTİRAZ NİTELİĞİNDE OLDUĞU İlgili Kanun/Madde: 2004/m.68 DAVA : İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece alacaklının dayandığı belgenin İİK.nun 68/a maddesi kapsamındaki belgelerden olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davada ve icra takibinde dayanılan ve karara esas alınan 01.07.2010 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi ile kiralananın 6570 Sayılı Yasa kapsamında bulunduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde kira parasının yıllık 17.500,00 TL olduğu ve her yılın Temmuz ayının birinci gününde peşin olarak ödeneceği, sözleşmenin 10. maddesinde kiralananın süre sonunda tahliye edilmeyerek, kira sözleşmesinin uzaması halinde kira parasının ÜFE, TÜFE ortalamasına göre arttırılacağı kararlaştırılmıştır. Kararlaştırılan bu şartlar geçerli olup, tarafları bağlar. Davacı alacaklı 19.3.2012 tarihinde başlatmış olduğu icra takibinde 01.07.2011 tarihli kira parası bakiyesi 9.630,00 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı borçlu itirazında böyle bir borcu olmadığını, istenen kira bedelinin, peşin kira bedeli olduğu için ödeme emrine itiraz ettiğini belirterek takibe itiraz etmiştir. Davalı borçlunun bu itirazı borca itiraz niteliğinde 68 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 olup, kiracılık ilişkisine ve sözleşmeye itirazı bulunmamaktadır. Mahkemece sözleşmedeki artış şartına göre 1.7.2011 tarihinden itibaren başlayan kira dönemi için yıllık kira parasının saptanarak varsa bu döneme ilişkin ödemeler mahsup edildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.68 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/38 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz. Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi *1* itirazın kaldırılmasına karar verir. İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur. Borçlu murisine ait bir alacak için takip edilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz. (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar. Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer mazereti olmadan gelmeyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 69 hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır. (Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/6 md.; Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.), (Değişik cümle: 17/07/2003-4949 S.K./16. md.) İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar. 70 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ Tarih: 31.1.2013 Esas: 2012/7093 Karar: 2013/699 ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ALACAKLARDA 10 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİNİN TAHSİLİ HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN ZARARIN İNDİRİLMESİ İTİRAZIN İPTALİ ZAMANAŞIMI İlgili Kanun/Madde: 818/m.44,125 DAVA : Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 22.01.2013 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı Yeşilyurt Köyü Muhtarlığı vekili geldi, gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: KARAR : 1 )Dava, elektrik tüketim bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece istem kabul edilmiş, kararı davalı temyiz etmiştir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, toplanıp değerlendirilen delillere ve hüküm yerinde gösterilen gerekçelere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2 )Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı köy içme suyu aboneliğine ait tesislerde 20.01.2010 gününde yapılan kontrol neticesinde sayacın bağlantılarının normal olup tüketim kaydettiğinin ancak aboneliğin başlangıç tarihi olan 05.12.1996 tarihinden itibaren 5 haneli sayacın sehven 4 haneli okunması suretiyle davalıya aboneliğin başlangıç tarihi 05.12.1996 tarihinden itibaren yanlışlığın tespit edildiği 20.01.2010 tarihi arasındaki fatura edilmemiş tüketim bedelinin tahakkuk ettirilerek davalı aleyhine icra SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 71 takibine girişildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptalini istemiştir. Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuş, ayrıca sayacın yanlış okunmasında kusurlarının olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece zamanaşımı def’i konusunda bir karar verilmeden beş haneli sayacın dört hane üzerinden okunması nedeniyle aboneliğin başlangıcından itibaren eksik hesaplanan tüketim bedeli nedeniyle davanın kabulüne, itirazın haksız ve alacağın da likit olduğu gerekçesiyle icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir. Uyuşmazlık abonelik sözleşmesinden kaynaklandığından B.K.’nun 125. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi on yıldır, dava konusu alacak 05.12.1996 ile 20.01.2010 tarihleri arasındaki eksik tahakkuk ettirilen tüketim bedelini kapsadığından ve davalının da sürede zamanaşımı def’i bulunduğundan icra takip tarihi olan 17.12.2010 tarihinden geriye doğru on yıllık yani 17.12.200017.12.2010 yılları arasındaki tüketim miktarının hesaplanması gerekirken ondört yıllık eksik tüketim bedelinin hüküm altına alınmış olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir. 3 )Sayacın uzun yıllar beş hane yerine dört hane olarak okunması suretiyle eksik tahakkuk yapılmasında B.K.’nun 44. maddesi uyarınca okuma işlemini gerçekleştiren davacının müterafik kusuru söz konusu olup hesaplanacak asıl alacak miktarından uygun bir miktar indirim yapılmasını gerektirir. Mahkemenin bu yönü gözetmeden verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine; ( 2 ) ve ( 3 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine; Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına takdir ve tespit olunan 990,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine, 31.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.44 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir. Eğer zarar kasden veya ağır bir ihmal veya tedbirsizlikle yapılmamış olduğu ve tazmini de borçluyu müzayakaya maruz bıraktığı takdirde hakim, hakkaniyete 72 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 tevfikan zarar ve ziyanı tenkis edebilir. 818/m. 125 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir. YARGITAY KARARLARI 73 SAYI: 3 YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Tarih: 28.1.2013 Esas: 2012/11522 Karar: 2013/886 İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİNDE İCRA EMRİ GÖNDERİLMESİ İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP HESAP KAT İHTARNAMESİ LİMİT İPOTEĞİ İlgili Kanun/Madde: 2004/m.68/b, 149, 150 DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlu F. E. hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılmış, kendisine örnek 6 icra emri tebliğ edilmiştir. İİK.nun 150/1 maddesinde, “... ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, kredi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin noter marifetiyle krediyi kullanan tarafa gönderildiğine dair noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse, icra müdürü bu konuda 149. maddesi uyarınca işlem yapar.” Hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, alacaklı banka tarafından borçluya anılan maddede belirtildiği şekilde noter aracılığıyla ihtarname gönderilmiş olup, bu ihtarnamenin borçluya tebliğ edildiği anlaşıldığından, ipoteğin limit ipoteği olması ve ihtarnameye süresi içinde itiraz edilmesi, borçluya icra emri gönderilmesine engel teşkil etmez. Ancak borçlu tarafından hesap kat ihtarnamesine 8 günlük 74 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 yasal süre içerisinde itiraz edildiğinden krediyi kullandıran taraf ( alacaklı ) alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, borçlunun şikayeti reddedilir. Borçlu tarafından yasal 8 günlük süre içinde ihtarnameye karşı ( borca ) itiraz edildiğine göre, bu iddia üzerinde durularak, alacaklının 68/b maddesi çerçevesindeki belgelerle alacağını ispat edip edemediği hususu banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle değerlendirilerek, borç miktarı belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. ( HMK.m. 297/ç ) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.68/b İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/38 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz. Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir. İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur. Borçlu murisine ait bir alacak için takibe dilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz. (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 75 tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar. Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer mazereti olmadan gelmeyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır. (Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/6 md.; Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.), (Değişik cümle: 17/07/2003-4949 S.K./16. md.) İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar. 2004/m. 149 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/69 md.) İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir. 2004/m.150 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/71 md.) Borçlu veya üçüncü şahıs ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabilirler. Ancak, rehin hakkı itiraz konusu yapılamaz. İpoteğin iptali hakkında dava açılması halinde 72 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır. 76 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 6.12.2012 Esas: 2012/21548 Karar: 2012/41640 DAVACININ STATÜ HUKUKUNA UYGUN OLUP OLMADIĞININ ARAŞTIRILMASI İŞ MAHKEMESİNİN GÖREVİ İŞE İADE DAVASI SÖZLEŞMELİ PERSONEL İlgili Kanun/Madde: 657/m.4/B,89 DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti: Davacı davalı genel müdürlüğe bağlı Bursa Devlet Tiyatrosunda 08.09.2008 tarihinde çalışmaya başladığını, suflöz olarak çalışmaya başladığını çalışmasına devam etmekte iken 01.06.2011 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, iş akdinin feshini gerektirecek hiçbir yanlış hareketi olmadığını belirterek feshin geçersizliğine, müvekkilinin işe iadesine, yasal süresi içerisinde işverene müracaat ile muaccel hale gelen 4 aylık ücreti ve sosyal hakların ödenmesine yasal sürede müracaatına rağmen işe başlatılmaması halinde 8 aylık ücret tutarı iş güvencesi tazminatının ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. B ) Davalı Cevabının Özeti: Davalı davacının kurumda personel azlığı ve teknik eleman ihtiyacı nedeniyle “sahne uygulatıcısı” sözleşmeli personel olarak istihdam edildiğini, daha önceden figüran olarak çalıştığını, ancak görev yaptığı süre boyunca iş arkadaşları ile uyum içinde çalışmadığını, sürekli problem çıkardığını, çalışma SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 77 düzenini bozduğunu, kurumca düzenlenen usul ve esaslara aykırı davrandığını, turnelerde de bu uyumsuzluğunu sürdürdüğünü otel konaklamalarında kimse ile kalmak istemediğini, oda arkadaşları ile sürekli problem yaşadığını, idarecileri zor durumda bıraktığını, yine 11-24.04.2011 tarihlerinde kesintisiz olarak göreve gelmediğini, bunun nedeni sorulduğunda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak aslında göreve gelerek duyuru panolarına baktığını, ancak imza atmayarak gittiğini beyan ettiğini, oysa diğer 16 personelin düzenli olarak imzalarını attığını, davacının bu olumsuz davranışlarının işyerindeki işleyişi direkt olarak aksattığını, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumun oluştuğunu, davacının davranışlarından kaynaklanan bu nedenlerin fesih için geçerli neden oluşturduğunu bu nedenle iş sözleşmesinin 5 ve 6. maddelerine göre iş akdinin sona erdirildiğini, feshin geçerli nedene dayandığını belirterek davanın reddini istemiştir. C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece davacının iş sözleşmesinin geçersiz nedenle feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. D ) Temyiz: Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. E ) Gerekçe: Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkini 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Sorun daha çok statü hukukuna tabi kamu çalışanları ile yine kamuda çalışan işçiler arasındaki ayrım noktasında ortaya çıkmaktadır. Anayasasının 128 inci maddesi, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” şeklindedir. 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 4 üncü maddesinde, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği hükme bağlanmıştır. Değinilen maddenin ( A ) bendinde, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa 78 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ile görevlendirilenlerin bu Kanunun uygulanmasında memur sayılacağı, ayrıca maddede tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanların memur oldukları belirtilmiştir. Memur, sözleşmeli personel ve işçinin ortak noktası, ücret karşılığı bağımlı çalışmalarıdır. Memur genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde görevlendirilir. İşe alınması ( atama ) idari işlemle olur. Yine memurların çalışma koşulları, hakları, ödev ve sorumlulukları ve memurluğun sona ermesi yasa ile belirlenmiştir. Bu konularda memur ile onu atayan idare arasında farklı bir uygulamanın kararlaştırılması söz konusu olamaz. 657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde ise, “kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak, Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti” yapanların sözleşmeli personel oldukları açıklanmışta 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği belirtilmiştir. Anılan maddenin ( b ) bendinde, “Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda, Devlet tarafından tahsis edilen kamu sermayesinin kârlı, verimli ve ekonominin kurallarına uygun bir şekilde kullanılmasında bulunduğu teşkilat, hiyerarşik kademe ve görev unvanı itibariyle kuruluşunun kârlılık ve verimliliğini doğrudan doğruya etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel idare esaslarına göre yürütülür. Teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul ve daire başkanları, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile ekli ( 1 ) sayılı cetvelde kadro unvanları gösterilen diğer personel eliyle gördürülür. Bunlar hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hükümler dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilerek, anılan kurumlarda çalışanlar bakımından memur kavramı ortaya konulmuş, ( c ) bendinde ise, “ ( b ) bendi dışında kalan sözleşmeli personel, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 79 bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel” sözleşmeli personel olarak ifade edilmiştir. Bu anlatıma göre; 657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde açıklanan işlerde, özel bir meslek bilgisi ve uzmanlığı olan kişilerin, Bakanlar Kurulu Kararı ile geçici olarak çalıştırılan ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/b maddesi uyarınca genel idare esaslarına göre hizmet yürüten memur ve işçi sayılmayan çalışanlar, sözleşmeli personel olarak ifade edilmelidir. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre sözleşmeli personele 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır. Ayrıca 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel çalıştırılmasının esasları belirlenmiştir. Sözleşmeli personel kural olarak sosyal güvenlik sistemi açısından memurlar gibi Emekli Sandığına tabidir. Ancak Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışanlar açısından, işçilikten sözleşmeli personel statüsüne geçiş veya daha önce sözleşmeli personel olarak görev yapanların daha sonra işçi statüsü ile çalıştırılmaları mümkündür. Daha önce işçi olarak çalışan ve Sosyal Sigortalar Kurumuna prim ödeyen çalışanın, görev ve unvanında yükselme sonucu sözleşmeli personel olarak atanması sonrasında dahi, sosyal güvenlik yönünden önceki uygulamaya devam edildiği ve primlerini adı geçen kuruma ödediği görülmektedir. Bazen de bunun aksine Emekli Sandığına bağlı sözleşmeli personelin, sonradan işçi statüsüne geçmiş olmasına karşın, anılan sosyal güvenlik kurumu ile olan bağlantısı devam etmektedir. Bu itibarla, sosyal güvenlik açısından bağlı olunan kurum, çalışanın hukuki statüsünü belirlemek açısından tek başına yeterli olmamaktadır. Dairemizin 25.07.2008 gün ve 2007/22173 E, 2008/22066 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Memur ve sözleşmeli personelin konumu statü hukukunu ilgilendirdiğinden, idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş mahkemeleri yerine idari yargı yerinde çözümlenmelidir. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 1995/1 Esas 1996/1 Karar sayılı ilke kararında, özelleştirme kapsamında olsun veya olmasın Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel statüsünde çalışanların kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu hükme bağlanmıştır. Çalışmaların bir kısmının sözleşmeli personel bir kısmının da işçilikte geçmesi halinde, iş hukukunun uygulanması sadece işçilikte geçen dönemle sınırlı kalır. Dairemiz kararlarında, 657 sayılı Yasanın 89 uncu maddesine uygun olarak, Bakanlar Kurulu kararnamesi doğrultusunda ve sınavla işe alınan halk eğitim merkezi kurs öğretmeninin işçi olmadığı kabul edilmiştir ( Yargıtay 9. HD. 14.02.2000 gün 1999/19571 E, 2000/1395 K. ). Yine, çıraklık eğitim merkezinde görev alan usta öğretici için de aynı sonuca varılmıştır ( Yargıtay 80 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 9. HD. 28.04.2003 gün 2002/23990 E, 2003/7205 K. ). Somut olayda davacı davalı genel müdürlük bünyesinde suflöz olarak görev yapmıştır. Davalı tarafından dosyaya sunulan, davacıyla aralarında her yıl yapılan sözleşmelerde Maliye Bakanlığınca 375 sayılı KHK ek 7. madde uyarınca vize yapıldığı görülmektedir. Ayrıca yine davalı tarafından sunulan davacıya ait personel kimlik kartında da unvanı “süreli sözleşmeli personel” olarak görünmektedir. Her ne kadar yargılama sırasında taraflarca davacının işçi olmadığı iddia edilmemişse de, görev hususu mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Buna göre davacının statü hukukuna tabi olup olmadığı araştırılıp değerlendirilmeksizin karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. F ) Sonuç: SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 657/m.4/B DEVLET MEMURLARI KANUNU (Değişik madde: 30/05/1974-KHK-12; Değiştirilerek kabul: 15/05/1975 - 1897/1 md.) Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür. A) Memur: Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır. Yukarıdaki tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır. B) Sözleşmeli personel: Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir. (36 ncı maddenin II - Teknik Hizmetler Sınıfında belirtilen görevlerde yukarıdaki fıkra uyarınca çalıştırılanlar için, işin geçici şartı aranmaz.) Bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı, SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 81 kullandırılacak izinler ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır. Ancak, yabancı uyrukluların; tarihi belge ve eski harflerle yazılmış arşiv kayıtlarını değerlendirenlerin mütercimlerin; tercümanların; Millî Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde öğretmenlerin; dava adedinin azlığı nedeni ile kadrolu avukat istihdamının gerekli olmadığı yerlerde avukatlarını, kadrolu istihdamın mümkün olamadığı hallerde, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esas ve şartlarla tabip veya uzman tabiplerin; Adli Tıp Müessesesi uzmanlarının; Devlet Konservatuarları sanatçı öğretim üyelerinin; İstanbul Belediyesi Konservatuarı sanatçılarının; Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve dış kuruluşlarda belirli bazı hizmetlerde çalıştırılacak personelin de zorunlu hallerde sözleşme ile istihdamları caizdir. (Ek fıkra: 05/07/1991 - KHK - 433/1 md.; Mülga fıkra: 27/12/1991 - KHK - 475/11 md.) C) Geçici personel: Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir. D) İşçiler: (A), (B) ve (C) fıkralarında belirtilenler dışında kalan kişilerdir. Bunlar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz. 657/m. 89 DEVLET MEMURLARI KANUNU (Değişik madde: 30/05/1974 - KHK/12) Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilir. Ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususlar ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunur. 82 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Tarih: 18.7.2012 Esas: 2012/16147 Karar: 2012/14024 FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ PRİME ESAS KAZANÇ PRİME ESAS KAZANÇ TUTARININ TESPİTİ YILLIK OLARAK HESAPLAMA YAPILMAMASI GEREĞİ İlgili Kanun/Madde: 506/m.77/1-a,b DAVA : Dava, prime esas kazanç tutarının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, “Davanın kabulü ile, davacının 01.07.1998 - 31.12.1998 döneminde aylık 93,08, 01.01.1999 - 31.12.1999 döneminde aylık 210,33, 01.01.2000 - 31.12.2000 döneminde aylık 297,37, 01.01.2001 - 31.12.2001 döneminde aylık 377,03, 01.01.2002 - 31.12.2002 döneminde aylık 598,80, 01.01.2003 - 31.05.2003 döneminde aylık 504,35 TL. aylık prime esas kazançla çalıştığının tespitine” karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR : Davanın yasal dayanağı, sigortalı ve işverenin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri primlerin matrahını teşkil eden sigortalı kazançlarının nelerden ibaret olduğu ve istisnalarını gösteren ( mülga ) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 77/1. maddesidir. Anılan maddede prime esas kazançlar üç bent halinde gösterilmiştir. Buna göre; “Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında: a ) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin, b ) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay içinde ödenenlerin, c ) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince ( a ) ve ( b ) fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 83 yapılan ödemelerin, Brüt toplamı esas alınır.” Yasa gereğince, maddenin 2. fıkrasında istisnalara girmemesi koşuluyla hizmet akdi karşılığı elde edilen her türlü gelirden sigorta primi kesilmesi söz konusu olmaktadır. 506 sayılı Kanunda ücretin tanımı yapılmamıştır. Fakat m. 77-I-a’da sözü edilen “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi ücretlerinde girdiği kabul olunmaktadır. Bu ücretlerin sigortalıya fiilen ödenmesi şart olmayıp, onun adına o ay için tahakkuk ettirilmiş olması prime esas kazanca dahil edilmesi için yeterlidir. Asıl ücretin eki niteliğinde bulunan prim ve ikramiyeler, prime esas kazançlar olarak brüt tutarları üzerinden ödendikleri aylar itibariyle prime esas tutulur. Bunların tahakkuk etmiş olması prime esas tutulmaları için yeterli olmamakta, ödenmiş olması da aranmamaktadır ( m. 77/I-b ). İdare veya kaza mercileri tarafından verilen karar uyarınca sigortalılara yapılan ödemeler ( a ) ve ( b ) bentlerinde öngörülen ücret türlerinden ayrımsızdır. Fark, bunların yönetim ve yargı mercilerince verilmiş kararlardan kaynaklanmalarıdır. İşveren ile sigortalı işçi arasında “fazla çalışma ücreti” veya “prim, ikramiye” gibi konularda uyuşmazlık çıkar ve mahkemece, bu işçilik haklarının ödenmesine karar verilir ve sigorta primlerinin ödeneceği ay içinde bu paralar sigortalıya verilirse, bu ödemelerde prim matrahına dahil edilerek, prim hesabında göz önünde tutulur. Bu tür kazançlara salt hak kazanmak, bu kazançların prime esas alınması için yeterli bulunmamaktadır. ( Mustafa Çemberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şehri, Olgaç Matbaası, 1985 Baskı, s. 439 ). Davaya konu somut uyuşmazlıkta, davacı, davalı işverenlere ait işyerinde çalıştığını belirterek, fazla çalışma ücreti de dahil olmak üzere bir kısım işçilik alacaklarının tahsili istemli olarak açtığı davada, fazla çalışma ücreti belirlenerek, istemin kısmen kabulüne karar verildiği, neticeten hükmün Yargıtay 9. HD’nce onanarak kesinleştiği; eldeki davada ise, davalı işverenlerin, fazla çalışma ücretini SSK’ya bildirilen prime esas kazanca dahil etmediklerini belirterek, “davalı işyerinden hak ettiği fazla çalışma ücretlerinin ve genel tatil alacaklarının da bildirilen kazancına katılarak prime esas kazançlarının tespitini” istemekte olup, mahkemece, kesinleşen yargı kararıyla hak kazanılan fazla çalışma, genel tatil ücretlerini dikkate alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak, yıllık toplam prime esas kazanç toplamı aylara bölünerek prime esas kazancın hüküm altına alındığı görülmektedir. Yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların hak kazanıldığı dönemlerin prime esas kazançlarına dahil edilmesi isabetsiz olup, ödenmesi koşuluyla, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dahil 84 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 edilmesi; hizmet akdinin daha önceki bir tarihte sona ermiş olması karşısında ise, yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekir. Kabule göre; genel tatil ve fazla çalışma alacaklarından kaynaklanan prime esas fark kazancın, hak kazanılan ayın matrahına dahil edilmesi gerekirken, yıllık olarak hesaplama yapılmış olması da isabetsizdir. Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alınarak yapılacak inceleme ile hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye; Çetin Şen’in muhalefetine karşı; Başkan Süleyman Caner, Üyeler; Fatih Arkan, Ali İnceman ve Türkşen Akdamar’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla, 18.07.2012 gününde karar verildi. KARŞI OY : Yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların hak kazanıldığı dönemlerin prime esas kazançlarına dahil edilmesi suretiyle kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının, ödenmesi koşuluyla, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dahil edilmesi; hizmet akdinin daha önceki bir tarihte sona ermiş olması karşısında ise, yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerektiğinden bahisle bozulması şeklindeki Dairemizin çoğunluk kararına, davanın reddi gerektiği kanaatiyle katılamamaktayım. Şöyle ki; Öncelikle davacının talebi net olarak anlaşılamamaktadır. Zira dava dilekçesinde davacı, davalılar Dilek ve Bedia’ya ait işyerinde asgari ücretin 1,8 katı ücretle çalıştığını, ayrıca sürekli fazla çalışması olmasına karşın prime esas kazancının asgari ücrete göre belirlenip, buna göre prim ödemesi yapıldığını ileri sürmüş, delil olarak da Tekirdağ İş Mahkemesinin 2006/221 esas sayılı dosyasını göstermiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin onaması ile kesinleşen, Tekirdağ İş Mahkemesinin 2006/221 esas sayılı, işçilik alacaklarına ilişkin bu dosyasında ise, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ve izin ve genel tatile yönelik ücretler hükme bağlanmıştır. Mahkemece temyize konu iş bu dosyada hüküm altına alınan taleplere gelince, 07.04.2010 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği ileri sürülen, gerçek aylık ücret ( asgari ücretin 1,8 fazlası ), fazla mesai ve genel tatil ücretidir. Ayrıca, 2006/221 sayılı dosyadaki talep konuları, işçilik alacağına ilişkin olması sebebiyle ispat vasıtaları da iş bu davadakinden farklıdır. Zira Mahkeme SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 85 2006/221 sayılı dosyada, tarafların dosyaya sundukları deliller ve tarafların kabulleriyle bağlıdır. İşçilik alacaklarına ilişkin olarak 2006/221 sayılı dosyada kesinleşen bu hüküm, iş bu davada sadece davalılar Dilek ve Bedia yönünden güçlü delil olarak değerlendirilebilir. Davada taraf sıfatı bulunmayan SGK yönünden ise güçlü delil olmamaktadır. Oysaki görülmekte olan iş bu davada sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesi üzerindeki etkisi ve kamu düzenine ilişkin yönü gözetilerek, tarafların gösterdiği kanıtlarla bağlı kalınmayıp, gerektiğinde re’sen kanıt toplanabileceği gerçeği de gözetilerek inceleme yapılması; sosyal güvenlik hakkı yönünden hak kaybını önleyici bir karar verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Hal böyle olunca da 2006/221 sayılı dosyadaki delillere itibar edip sonuca gitmek mümkün olmayacaktır. Öte yandan, davanın yasal dayanağı, sigortalı ve işverenin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri primlerin matrahını teşkil eden sigortalı kazançlarının nelerden ibaret olduğunu ve istisnalarını gösteren, talep konusu dönemde yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 77’nci maddesinin l’nci fıkrasıdır. “Prime esas ücretler” başlıklı 77’nci maddesinin l’nci fıkrasına göre; “Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında: a ) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin, b ) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay içinde ödenenlerin, c ) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince ( a ) ve ( b ) fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, Bu madde metnine göre, yaşlılık aylığı almaya başlamış olanların sonradan kaza mercilerince verilen kararlar gereğince ( a ) ve ( b ) fıkralarında yazılı kazançlar niteliğindeki hak ettikleri ücretlerin artık “Prime esas ücret” olarak sayılması mümkün bulunmayacaktır. Burada sözü edilen sigortalılara o ay içinde yapılan ödemeler, fiilen çalışması sürmekte olanlar bakımından geçerlidir. Nitekim, bu durumun yol açtığı hak kayıplarının önüne geçilmesi bakımından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Prime Esas Kazançlar” başlıklı 80. maddesinin l’nci fıkrasının ( d ) bendiyle benimsenen, “...yargı mercilerince verilen kararlara istinaden, sonradan ödenen ücret dışındaki ödemelerin hizmet akdinin mevcut olmadığı veya askıda olduğu bir tarihte ödenmesi durumunda, 82 nci madde hükmü de nazara alınmak suretiyle prime esas kazancın tabi olduğu en son ayın kazancına dahil edilir...” şeklindeki düzenlemeyle, Dairemizin bozma kararını kısmen haklı kılacak bir uygulama kabul edilmiştir. Dolayısıyla, talep konusu dönem bakımından geçerli olan mevzuata göre davacı için 31.10.2003 tarihinde hizmet akdi sona 86 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ermiş ve bu çalışmalarından dolayı kendisine yaşlılık aylığı bağlanmış olması durumunda sonradan kaza mercilerince verilen kararlar gereğince ( a ) ve ( b ) fıkralarında yazılı yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların artık “Prime esas ücret” olarak sayılması mümkün bulunmayacaktır. Kaldı ki, gerek Mahkemenin kabulü, gerek Dairemizin bozma kararındaki kabul durumları dikkate alındığında, davacı bakımından yeniden fark kıdem tazminatı ve yaşlılık aylığı hesaplaması gündeme gelebilecek ki bu hal hem fark kıdem tazminatı ödemesi yükümlüsü olacak işverenler yönünden, hem de yeniden fark yaşlılık aylığı hesaplaması ve yapılacak bu hesaplamaya göre de fark yaşlılık aylığı ödemesi yükümlüsü olacak davalı Kurum yönünden, hakkaniyete uygun düşmeyecektir. SONUÇ : Açıklanan sebeplerle reddi gereken davanın kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararının bozma gerekçelerini isabetli bulmadığımdan bu yönde oluşan Dairemizin çoğunluk kararına katılamıyorum. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 506/m.77/1-a,b SOSYAL SİGORTALAR KANUNU Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında: a) Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin, b) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay içinde ödenenlerin, c) İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince (a) ve (b) fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, Brüt toplamı esas alınır. YARGITAY KARARLARI 87 SAYI: 3 YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Tarih: 24.1.2013 Esas: 2012/690 Karar: 2013/1547 İŞYERİ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI RÜCUAN TAZMİNAT İSTEMİ KANALİZASYON SULARININ İŞYERİNE DOLMASI KUSURSUZ SORUMLULUK MAL SİGORTALARINDA HALEFİYET SİGORTALI BİNADA GERİ TEPMEYİ ENGELLEYİCİ SİSTEMİN OLMAMASI YAPI MALİKİNİN ZARARI TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ İlgili Kanun/Madde: 818/m.58 6762/m.1301 DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.04.2011 tarih ve 2010/1-2011/220 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sultan Gümüş Başaran tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkili nezdinde sigortalı işyerinin şiddetli yağan yağmur sonucu ASKİ’ye ait rögarın tıkanması nedeniyle işyerinin deposunda bulunan wc ve lavabo giderinden geri tepen pis su ile hasar gördüğünü, 9.381,96 TL hasar bedeli ödendiğini ileri sürerek, anılan meblağın faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu binanın kanalizasyon bağlantısının ASKİ’nin izni ve bilgisi dışında ruhsatsız olarak maliklerince yapıldığını, sorunun parsele ait kanalizasyon hattından kaynaklandığını, hasarın meydana gelmesinde kusurun davacıya ait olduğunu, ASKİ Deşarj Yönetmeliği’ne aykırı bağlantı yapılmasından dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının sigortalısının bodrum katta mimari projede bulunmamasına 88 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 rağmen tuvalet ve lavabo ilave etmeden önce binanın kanalizasyon hattının ASKİ hattına ne şekilde bağlandığı, bina rögarı ile ASKİ ana hattına ait rögar arasındaki yükseklik durumu ve bodrum katın su basma tehlikesiyle karşı karşıya kalıp kalmayacağı konusunda bir araştırma yapmadan mimari projeye aykırı olarak bodrum kata tuvalet ve lavabo ilave ettiği, bu nedenle işyerini pis suların basması sonucu hasara sebebiyet verdiği, davacının sigortalısının hasarın meydana gelmesinde asıl kusurlu olduğu, davacının ödediği hasar bedelini sigortalının halefi olarak davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, işyeri sigorta poliçesine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, 19.09.2009 tarihli hasar tespit tutanağında yağışların fazla olması sebebiyle ASKİ’ye ait ana rögarın geri tepmesinden dolayı pis suların işyerine dolduğu tespit edilmiş, ekspertiz raporunda aşırı yağan yağışlar sonucunda ASKİ’ye ait rögarın tıkanması nedeniyle sigortalı işyerinin WC/ lavabo giderinden geri tepen sular nedeniyle hasar oluştuğu belirtilmiş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise sigortalı işyerinin iskan ruhsatı alınmasından sonra mimari projeye aykırı olarak bodrum kata tuvalet ve lavabo ilave edilmesi nedeniyle hasarın meydana gelmesinde asıl kusurun davacının sigortalısında olduğu ifade edilmiştir. Davalı tarafından yayınlanan Atık suların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliği’nin 10/m maddesinde “kanalizasyon şebekesine bağlı veya bağlanacak olan binaların bodrum katlarının atık suları, cazibe ile akıtılabilse dahi mal sahibi, müteahhit veya apartman yöneticisi parsel çıkıp bacasında atık suyun geri gelmesini önleyecek tedbirleri almak zorundadır. Aksi taktirde binaların uğrayabilecekleri zararlardan idare sorumlu olmaz” hükmüne yer verilmiştir. Zarar, davalıya ait kanalizasyon rögarının tıkanması veya arızası olmaksızın sırf sigortalı binanın geri tepmeyi engelleyici sisteminin olmamasından dolayı meydana gelmiş ise, davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı sigortalı binanın malikinin kusuru nedeniyle kesilmiş olur. Ancak zarar, davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın geri tepmesi sonucu meydana gelmiş ise bu durumda sigortalı binada geri tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesilmemiştir. Bu itibarla, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, zararın nasıl meydana geldiğinin somut olarak tespit edilip, davalının BK’nın 58. maddesi hükmüne göre kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin olayda mevcut olup olmadığı belirlenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 89 verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.58 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur. Bu cihetten dolayı kendisine karşı mesul olan şahıslar aleyhindeki rücu hakkı mahfuzdur. 6762/m.1301 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA) Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Sigorta ettiren kimse, 1 inci fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmiş ise sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı haiz olduğu müracaat hakkını muhafaza eder. 90 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Tarih: 22.1.2013 Esas: 2012/24984 Karar: 2013/1544 6273 SAYILI YASA İLE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ ALTI AYLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ ÇEK HAMİLİNİN BAŞVURMA HAKLARINDA ZAMANAŞIMI ÇEKLERİN İBRAZ SÜRESİNİN BİTİM TARİHİNİN 6273 SAYILI YASANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE OLDUĞU İlgili Kanun/Madde: 2709/m.2 6762/m.726 DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçlu vekili; takibin kesinleşmesinden sonra 6 aylık zamanaşımı süresinin geçtiğini ve takibin zamanaşımına uğradığını belirterek, icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece 6273 Sayılı Kanunun 7. maddesi ile değiştirilen 6762 Sayılı T.T.K.nun 726. maddesine göre zamanaşımının 3 yıl olarak dikkate alınması gerektiği, 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı belirtilerek istem reddedilmiştir. 03.02.2012 tarih ve 28193 ( mükerrer ) sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 6273 Sayılı Kanunun 7. maddesiyle değişik 6762 Sayılı T.T.K.’nun 726. maddesinde; düzenlemesi yer almaktadır. İlke olarak, herhangi bir kanun veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani, geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği bunu gerektirir. SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 91 Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860 E., 1988/232 K.; 13.10.2004 gün ve 2004/10-528 E., 2004/533 K.; 06.04.2005 tarih ve 2005/10-183 E., 2005/241 K. sayılı kararları da aynı yöndedir. Bundan ayrı, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural, ( Tetfet immediat de la loi novelle ) niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumların yeni yasa veya düzenleyici kuraldan etkilenmemesi, kazanılmış hakların saklı tutulması gereğinden kaynaklanan bir sonuçtur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesi hükmüne göre, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Kazanılmış hak kavramı, her ne kadar açık bir biçimde Anayasaca düzenlenmemiş ise de, bunun hukuk devleti kavramının temel taşlarından biri olduğu ve Anayasalın bünyesinde mündemiç bulunduğu, Türk Kamu Hukuku’nda, öğretide ve yargısal kararlarda benimsenmektedir. 6273 Sayılı Kanunun 7.maddesi ile 6762 Sayılı T.T.K. 726.maddesinde yapılan değişiklikle çeklerde 6 ay olan zamanaşımı süresi 3 yıla çıkarılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkelere göre değişikle getirilen 3 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, çekin ibraz süresinin bitim tarihinin yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra olması gerekmektedir. Somut olayda zamanaşımı şikayetine konu olan takip konusu çeklerin keşide tarihleri 30.10.2008 ve 20.11.2008 olup, ibraz süresinin bitim tarihi 6273 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce olduğundan, çekler 6 aylık zamanaşımı süresine tabidir. O halde mahkemece, bu durum dikkate alınarak 6 aylık zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı incelenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğundan bahisle istemin reddi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2709/m.2 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. 92 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 6762/m.726 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA) Hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar. YARGITAY KARARLARI 93 SAYI: 3 YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Tarih: 8.11.2012 Esas: 2012/23738 Karar: 2012/25211 BANKADAN ÖDENEN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ KREDİ BAŞVURUSU VE YAPILANDIRMA SIRASINDA ALINAN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ KREDİ BORÇLUSUNUN HAYAT SİGORTASI YAPILMASI TÜKETİCİNİN MENFAATİNİ İHLAL ETMEKLE BİRLİKTE AVANTAJ SAĞLAYAN SÖZLEŞME HÜKMÜ TÜKETİCİNİN KORUNMASI KAPSAMINDA SÖZLEŞMEDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR İlgili Kanun/Madde: 4077/m.6 DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı; 24/11/2008 tarihinde davalı bankadan 74.000 TL tutarlı konut kredisi kullandığını, kredi kullandığı tarihte banka tarafından masraf ve expertiz masrafı olarak 1.975,00 TL tahsil edildiğini, daha sonra konut kredisi faizlerinin düşmesi üzerine 15/04/2009 tarihinde ve 29/09/2009 tarihinde 2 kez ödeme konut kredisinin yeniden yapılandırılması için bankaya müracaat ettiğini, 1. yapılandırmada %4 komisyon üzerinden 2.818,00 TL, 2. yapılandırmada %3 komisyon üzerinden 1.955,00 TL tahsil edildiğini, hem kredi başvurusu sırasında hem de yapılandırmalar sırasında alınan komisyon, masraf, expertiz ücreti vs. adı altında toplam 6.748,00 TL tahsil edildiğini belirterek, kendisinden masraf, komisyon vs adı altında alınan 6.748,00 TL’nin yasal faizi ile davalı bankadan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı; davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalı banka tarafından yapılan tahsilatlara ilişkin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde bulunduğu gerekçesi 94 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ile Davanın kabulü ile 6.748,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakereleri sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile, Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6.maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “ Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır. Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise “satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında Konut Kredisi Sözleşmesi düzenlenmiş olup, kredisi sözleşmesinin 6.maddesinde; sözleşme ekindeki belgeler ve kredi ile ilgili her türlü işlemin gerektirdiği, tescil, onay, fek vs SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 95 ye ait her türlü vergi harç ve fon payları ve giderler/masraflar, mevcut veya ileride yasalarla öngörülebilecek tüm vergi fon ve harçlar ile bankaca yapılacak tüm masrafların tamamıyla müşteriye ait olacağı belirtilmiş ise de; anılan maddenin taraflarca ayrıca ve açıkça müzakere edildiği hususu kredi veren tarafından ispatlanmadığı gibi diğer ücret ve masraflar başlığı altında, miktarı sözleşme tarihi itibariyle belirlenmeyen ve ileride doğması muhtemel masrafların da tüketiciden alınacağına dair, tek taraflı olarak tanzim edilen hükmün, yukarıda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki incelenen dosya içeriğine göre, davacıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri dışında, sözleşme kapsamında alınan sigorta bedeli ile ekspertiz ücretinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır zira, sözleşmenin bir hükmü, tüketicinin bir menfaatini ihlâl etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağlıyorsa, bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir. Davalı bankanın kredi borçlusunun hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun teminat altına alınması olduğu, ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davacı sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davadan tahsil edilen sigorta primlerinin ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra, bilirkişiden yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve kredinin kullanılması için zorunlu ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti noktasında rapor veya ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın tümden kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz 96 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenler ile davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 4077/m.6 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (Değişik madde: 06/03/2003 - 4822 S.K./7. md.) Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilir. Bakanlık standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve bunların sözleşme metninden çıkartılmasının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirler. YARGITAY KARARLARI 97 SAYI: 3 YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Tarih: 29.1.2013 Esas: 2012/25737 Karar: 2013/1823 FATURALAR NEDENİ İLE TAKİP TARİHİ ÖNCESİNDE DAVALININ TEMERRÜDE DÜŞÜRÜLDÜĞÜNE DAİR DELİL BULUNMADIĞI İŞLEMİŞ FAİZ ALACAĞI İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ İlgili Kanun/Madde: 2004/m.67 DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle, SONUÇ : Usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılı 1.018,52 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, H.U.M.K.’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. YEREL MAHKEME İLAMI T.C. DEMRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO : 2012/33 KARAR NO : 2012/88 Mahkememizde görülmekte bulunan itirazın iptali davasının yapılan açık 98 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 yargılamasının sonunda, Gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği, 11.01.2007 hakim havale tarihli dilekçesinde; müvekkilinin zirai ilaç bayiliği yaptığını, davalının tarımsal malzeme ve tarımsal ilaç aldığını ancak bedelini ödemediğini, Demre İcra Müdürlüğünün 2006/258 esas sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazının iptali ile %40 icra inkar tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı takibe konu faturadaki malzemelerin hepsinin bedelini ödediğini, davalının kendi el yazısı ile verdiği belgelerin olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkememizin 2007/8 esas numaralı dosyası kapsamında yapılan yargılama neticesinde 10.07.2008 tarih 2007/8 esas 2008/136 karar sayılı karar ile itirazın kısmen iptali ile, takibin 15.220.00 TL asıl alacak ve işleyecek faizi üzerinden devamına karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 13. HD.nin 17.06.2009 tarih 2008/16203 Esas ve 2009/8328 Karar sayılı Bozma ilamı ile denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkememizce 2009/130 esas numaralı dosya kapsamında bozma ilamına uyulmak suretiyle yeniden yapılan yargılama neticesinde mahkememizin 09.11.2010 tarih 2009/130 esas 2010/150 karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne, davalının takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin asıl alacak ( 15.510 TL ) ve takip tarihine kadar işlemiş faiz ( 2.337.27 TL ) olmak üzere toplam 17.847,27 TL üzerinden devamına karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 13 HD.nin 12.12.2011 tarih 2011/3103-18567 esas ve karar sayılı ilamı ile yapılan inceleme neticesinde sair temyiz nedenlerinin reddine karar verilerek, mahkememizce verilen ilk hükümle birlikte asıl alacak miktarı olarak 15.220.00 TLye hükmedilmiş olup, karar yalnızca davalı tarafından temyiz edilmiş ve bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmasının zorunlu olduğu, esasen bu hususun davacı lehine de usulü kazanılmış hak teşkil ettiği, mahkememizce bozma ilamı sonrasında verilen karar ile 15.510 TL asıl alacağa hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu ve davacının davaya konu faturalar nedeni ile takip tarihi öncesinde davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair bir delil bulunmadığından takip talebindeki işlemiş faiz alacağı noktasında davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde işlemiş faiz alacağına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle mahkememiz kararının bozulmasına hükmedilmiştir. Mahkememizce dosya 2012/33 esasa kayıt edilmiş, davacı vekili bozma ilamına uyulması hususunda takdiri mahkemeye bırakmış, dava vekili ise kararda direnilmesini talep etmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 99 bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde Yargıtay 13 HD.nin 12.12.2011 tarih 2011/3103-18567 esas ve karar sayılı ilamı doğrultusunda aşağıdaki şeklide hüküm tesis etmek gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- İtirazın KISMEN İPTALİ ile Demre İcra Müdürlüğü’nün 2006/258 Esas numaralı dosyasında yapılan icra takibinde tahsili talep edilen 2.000,00 TL’lik alacağın iptali ile takibin 15.220,00-TL ve işleyecek faiz üzerinden devamına, 2- Asıl alacak üzerinden hesaplanan 6.088,00-TL İcra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 3- Davacının takip talebindeki 2.660,90 TL işlemiş faize ilişkin itirazın iptaline dair talebin reddine, 4- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 2.556,96 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 5- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 1.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine, 6- Davacı tarafından yapılan 292.30 ilk masraf, 53 TL davetiye gideri, 22.50TL posta gideri, 250 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 617.80 TL yargılama giderinden kabul oranına göre hesaplanan 488,07-TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 7- Davalı tarafından yapılan 74 TL temyiz harç gideri, 33,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 107.50 TL ve bozmadan sonra yapılan 168,85 TL temyiz ve karar düzeltme harcı, 119,40 TL posta gideri olmak üzere toplam 395,75 TL giderin kabul red oranına göre 83,10-TL.sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 8- Tahsili gerekli 1.180,92-TL harcın kabul red oranına göre 247,99 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davalı aleyhine daha evvel hükmedilen toplam 1.345,25 TL den tahsili gerekli 932,93-TL.nin mahsubu ile bakiye 412,32-TL.nin talep halinde yatıran davalı A.U’ya iadesine ( 07.10.2008 tarihli makbuzla ve 02.03.2012 tarih 2011/7 nolu makbuzla toplam 1.345,25 TL harcın davalıdan tahsili için harç tahsil müzekkeresi yazılmış olduğundan ), Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Hukuk mahkemesine ibraz edilecek evrak ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. Verilen karar açıkça okundu anlatıldı. 28.06.2012 100 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.67 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. YARGITAY KARARLARI 101 SAYI: 3 YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Tarih: 29.11.2012 Esas: 2012/10872 Karar: 2012/13291 ACİZ BELGESİ ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTI BEDELSİZ TASARRUFLARIN BUTLANI İVAZ TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI TASARRUFLARIN İPTALİ İlgili Kanun/Madde: 2004/m.277,278,279,280 DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili davalı Bircan’ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir. Davalı Aynur cevap vermemiş, diğer davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK’nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İptal davasından maksat İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın önkoşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin ( İİK’nın 277 md. ) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK’nın 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin 102 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tabi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK’nın 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği, aynı maddenin son fıkrasında ise ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın borçlunun alacaklarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdıyla hareket ettiği kabul olunacağı, bu karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber ticaret sicili gazetesiyle, bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı veya ticari işletmenin devri olup olmadığı da irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nın 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Somut olayda dava konusu atelye niteliğindeki taşınmaz 26.02.2008 tarihinde üzerindeki 300.000.00 TL. ipotekle birlikte 6.000,00 TL bedelle borçlu davalı Bircan tarafından diğer davalı Aynur’a satıldığı, aynı taşınmazın tasarruf sırasında üzerinde bulunan ipotek’in paraya çevrilmesi amacıyla yapılan icra takibi sonucu satıldığı ve dolayısıyla davalı Aynur’un elinden çıkmış olduğu, davacının ise 24.04.2008 ve 24.07.2008 keşide tarihli çeklere dayanarak icra takibi yaptığı anlaşılmaktadır. Buna göre borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden sonra olduğu görülmektedir. Ancak uygulamada çeklerin keşide tarihlerinden önceki bir akdi ilişki nedeniyle düzenlendikleri de bir vakıa’dır. Dosya içeriğinden çeklerin keşidecisinin davalı Bircan lehdarının ise B... Ltd. Şti. olduğu ve adı geçen şirket tarafından alacaklı davacı şirkete ciro edildiği anlaşılmakta, davacı tarafından B... Ltd. Şti. tarafından borçlu adına düzenlenmiş ve tasarruf tarihinden önceki tarihlere ait faturalar ibraz edilmiş, böylece borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olduğunun kabulü gerekmiştir. Ayrıca taşınmazın satış bedeline üzerindeki ipotek değeri de ilave edilmiş ise de ipotek bedelinin davalılar tarafından ödenmediği, bu bedelin cebri icra yolu ile satılarak tahsili cihetine gidildiği görülmüştür. Bu tür davalarda dava konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise üçüncü kişi cebri icra sonucu yapılan satıştan elinde SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 103 artı bir para kalır ise o miktar ile sorumlu olur. Bu durumda borçlunun borcu nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalı Aynur’un mamelekinde kalan bir para olup olmadığının araştırılması, kalan para var ise adı geçen davalının o miktar oranında sorumlu olacağının, cebri satıştan sonra kalan para olmadığı takdirde davanın konusuz kaldığının düşünülmesi ve taşınmaz atölye niteliğinde olduğundan yapılan tasarrufun İİK.nın 280/son maddesi uyarınca ticari işletmenin devri niteliğinde olup olmadığı hususunun irdelenerek davalıların dava açılmasına sebebiyet verip vermediklerinin tartışılması, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 29.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2004/m.277 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 03/07/1940 - 3890/1 md.) İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri. 2004/m. 278 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/114 md.) Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez. Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir. 1. (Değişik bent: 09/11/1988 - 3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar, 2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler, 3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat 104 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri, 2004/m. 279 İCRA VE İFLAS KANUNU Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle hacizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır: 1 - Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler; 2 - Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler; 3 - Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler. 4. (Ek bent: 09/11/1988 - 3494/54 md.) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler. Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez. 2004/m. 280 İCRA VE İFLAS KANUNU (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/115 md.) (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır. (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir. Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir. YARGITAY KARARLARI 105 SAYI: 3 YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Tarih: 12.7.2012 Esas: 2012/5279 Karar: 2012/11644 FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ MÜLKİYETİN DEVRİ TESCİLE İLİŞKİN ŞERH KONULMASI İlgili Kanun/Madde: 4077/m.4/A DAVA : Taraflar arasındaki alacak-satışın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili; 1. grup ihbar edilenlerin müvekkili şirketin eski yöneticileri olup şirketin bu yöneticilere devrine dair 12.7.2007 tarihli genel kurul kararının mahkeme hükmüyle iptaline karar verilmiş olup ilgili genel kurul kararının sicilden terkin edildiğini ve İstanbul 13. Asliye Tüketici Mahkemesi’nin 28.6.2010 tarihli kararıyla müvekkili şirkete kayyım tayin edildiğini, müvekkili şirketin faaliyet alanının taşınır ve taşınmaz malların finansal kiralama kanununa uygun olarak kiralamaktan ibaret olmasına rağmen müvekkili şirketin önceki yöneticilerinin 34 ... ... plaka sayılı aracı davalıya finansal kiralama süresi dolmadan önce kati satış sözleşmesiyle değerinin altında sattıklarını belirterek kati satış sözleşmesinin iptalini ve aracın mülkiyetinin müvekkili şirkete ait olduğunun tespitini, aracın mülkiyetinin davalı tarafından üçüncü kişiye devri halinde yapılan satışın geçersizliğinin tespitiyle aracın tespit edilecek rayiç değerinin fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.- TL’lik kısmının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davaya konu aracı normal değerinde satın aldığını, faturanın %30 düşük değerde kesilmiş olabileceğini belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur. Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davaya konu aracın her ne kadar satış öncesinde dava dışı 106 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 M... Otomotiv adına finansal kiralama sözleşmesiyle kiralandığı ve süresinden önce ehliyetsiz yönetimce şirket faaliyetlerine aykırı olacak şekilde düşük bedelle şirket zararına davalıya satışının gerçekleştirildiği ileri sürülmüş ise de; davalının şirket yöneticileriyle organik bağ içinde hareket ettiğinin iddia ve ispat edilmediği, davacı şirketin finansal kiralama şirketi olmasının davalının kötü niyetini ortaya koymayacağı, davalının aracı resmi şekle riayet ederek sicil kaydının aleniyeti ve güven prensibine uygun olarak satın aldığı, davalının kötü niyetinin kanıtlanamadığı, aracın fiilen davalıya teslim edilmesiyle araçla ilgili finansal kiralama akdinin fiilen sona erdiğinin kabulünün gerektiği, davacı finansal kiralama şirketinin doğrudan satış suretiyle araç ticaretine mevzuatının uygun olmaması ve araç alım-satımının ticari faaliyetlerinin arasında bulunmamasının maliki olduğu bir emtianın satışını yapamayacağı anlamına gelmediği, finansal kiralama sözleşmesine konu olmuş emtiaların serbest piyasada rayiç değerinin altında satılmasının mümkün olabildiği, dolayısıyla davalının bilerek ve isteyerek davacı şirketin zararına hareket ettiği ve sebepsiz zenginleştiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda davacı finansal kiralama şirketiyle dava dışı M... Otomotiv A.Ş. arasında mülkiyeti davacıya ait olan araca dair düzenleme şeklindeki 6.10.2006 tarihli finansal kiralama sözleşmesi yapılmış ve bu sözleşme Beşiktaş 14. Noterliğinin özel siciline 2006/198 numarasıyla tescil edilmiştir. Finansal Kiralama Kanununun 8. maddesinde: “Sözleşme düzenleme şeklinde noterlikçe yapılır. Taşınır mala dair sözleşme, kiracının ikametgahı noterliğinde özel sicile tescil edilir. Tescil veya şerhten sonra, üçüncü kişilerin finansal kiralama konusu mal üzerindeki ayni hak iktisapları kiralayana karşı ileri sürülemez.”, aynı Kanunun 18. maddesinde ise; “Sözleşmede aksi öngörülmemişse kiralayan, malın mülkiyetini bir üçüncü kişiye devredemez. Sözleşmede bu yetkinin tanınması halinde, devir, ancak başka bir kiralayana yapılabilir.” hükümleri yer almaktadır. Bu durumda Mahkemece Finansal Kiralama Kanununun 8. ve 18. maddeleri, davacıyla dava dışı M... Otomotiv A.Ş. arasındaki finansal kiralama sözleşmesi ve bu sözleşmenin Beşiktaş 14. Noterliğinin özel siciline tesciline dair şerh üzerinde durulup tartışılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 12.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY KARARLARI 107 SAYI: 3 YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Tarih: 17.12.2012 Esas: 2012/9417 Karar: 2012/14536 BAĞLANTILI DAVA DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ KULLANIM KADASTROSU TESPİTİNE İTİRAZ TUTANAK ASLI İlgili Kanun/Madde: 6100/m.166 6831/m.2/B DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR : Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı Yasaya 5831 sayılı Yasanın 8. maddesi ile eklenen ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında, D... İlçesi, K... Köyü, 114 ada 61 parsel sayılı 1900,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın beyanlar hanesine 2/B madde ve davalı gerçek kişi lehine kullanım şerhi verilerek Hazine adına tarla niteliğiyle tesbit edilmiştir. Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın eylemli biçimde orman olduğu iddiasıyla orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu K... Köyü, 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının beyanlar hanesindeki, parselin Mehmet kızı İsmetiye’nin kullanımında olduğuna dair şerhin iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasaya eklenen ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu tespitine itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre 108 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 yapılıp 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1744 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp sonuçları 1981 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 12.05.1992 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 6381 sayılı Orman Yasasının 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması vardır. Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı dosyada bulunmamaktadır. Dairenin iade kararı ile mahkemenin 2010/136 sayılı dosyasının aslı istenmesine rağmen dosyanın fotokopisi gönderilmiş, dosya fotokopisi üzerinde yapılan incelemede Harun ve İsmetiye isimli kişiler tarafından temyize konu bu davanın da konusu olan 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazla birlikte birçok parsele karşı, 26.07.2010 tarihinde miras nedeniyle doğan hakka dayanılarak taşınmazın beyanlar hanesine tüm mirasçılar lehine kullanım şerhi verilmesi istemiyle dava açıldığı ve gönderilen fotokopilerden 05.04.2012 tarihi itibariyle davanın derdest olduğu anlaşılmış ancak dosya aslı gönderilmediği için 05.04.2012 tarihinden sonraki celselerde davanın hükme bağlanıp bağlanmadığı yani dosyanın halen derdest olup olmadığı anlaşılamamıştır. Kadastro davalarında, tutanak aslının dosyada bulundurulması ve çelişkili kararların verilmemesi ve infaz sırasında tereddüt yaratılmaması bakımından aynı parseller hakkında açılan davaların birleştirilerek görülmesi ve taşınmaz hakkında tek sicil ( kayıt ) oluşturulması usul hükmü gereğidir. Bu nedenle, aynı parselin dava konusu olduğu davaların HYY’nın 166. maddesi gereğince birleştirilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ayrı ayrı görülmesi isabetsiz olmuştur. O halde, mahkemece öncelikle 2010/136 sayılı dosya getirtilerek, eğer mahkemenin 2010/136 sayılı dosyası halen derdest ise, aralarında hukuki ve fiili yönden irtibat bulunan ve biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği dikkate alınarak, 2010/136 sayılı dosyada da, dava konusu olan 114 ada 61 parsele karşı açılan dava 2010/136 esas sayılı dosyadan tefrik edildikten sonra mahkemenin temyize konu bu dosyası ile HYY.’nın 166. maddesi gereğince birleştirilmesi ve bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, aksi halde yani 2010/136 sayılı dosya hükme bağlanmış ve kesinleşmiş ise, aynı parselle ilgili birbiri ile çelişkili ve infaz sırasında tereddüt yaratacak iki ayrı karara yol açmamak bakımından, öncelikle çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı temyize konu bu dosya içine konularak, tespit maliki Hazine ve lehine kullanıcı şerhi bulunan gerçek kişi bu dava da taraf olduğuna göre, mahkemenin kesinleşen 2010/136 sayılı dava dosyasının bu davada taraf olmayan davacı gerçek kişilerinin davaya katılım sağlanmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 109 sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilip çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmaz hakkında tek sicil ( kayıt ) oluşturulabilmesinin sağlanması bakımından yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir. Kabule göre ise, çekişmeli 114 ada 61 parsel sayılı taşınmazın eylemli orman olduğu gerekçesiyle orman niteliğiyle tapuya tesciline karar verildiğine göre, hem tutanağın beyanlar hanesindeki 2/B madde şerhinin, hem de kullanıcı şerhinin iptali sonucunun doğması bakımından, kadastro tespitinin bütünüyle iptaline karar verilmesi gerekirken, tutanağın beyanlar hanesinde bulunan 2/B madde şerhini kapsamayacak şekilde, tespitin sadece kullanıcı şerhi yönünden iptaline karar verilmesi de doğru değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 17.12.2012 günü oybirliği ile karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.166 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. (2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. (3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. (4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. (5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır. 6831/m.2/B ORMAN KANUNU B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim va fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi 110 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, orman sınırları dışına çıkartılır. Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır. Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz. YARGITAY KARARLARI 111 SAYI: 3 YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Tarih: 5.12.2012 Esas: 2012/16743 Karar: 2012/22172 BASİT YARGILAMADA DELİLLERİN İKAMESİ DAVA DİLEKÇESİNDEKİ EKSİKLİKLER DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI DELİLLERİN SONRADAN İLERİ SÜRÜLMESİ İDARİ PARA CEZASI VE PRİM BORCUNUN İPTALİ TARAFLARIN SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ VAKIALARIN DAVA DİLEKÇESİNDE YER ALMASI İlgili Kanun/Madde: 6100/m.119,318,145 DAVA : Davacı, sigortasız işçi çalıştırdığı gerekçesiyle prim ve işsizlik primi işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi: KARAR : Dava, Kurumca tahakkuk ettirilen idari para cezası ve prim borcunun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, dava dilekçesinin HMK’nın 119. maddesinin 1. fıkrasının ( e ) ve ( f ) bentlerinde yer alan hususları içermediği ve Yasa’nın 318.maddesine göre delillerin ikame edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119. maddesine göre dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: a ) Mahkemenin adı. 112 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 b ) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri. c ) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası. ç ) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri. ç ) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri. d ) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri. e ) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği. f ) Dayanılan hukuki sebepler. ğ ) Açık bir şekilde talep sonucu. g ) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası. Birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f ) ve ( g ) bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılır. HMK’nın 318. maddesine göre taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunulabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır. HMK’nın 119/2 maddesinde birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f ) ve ( g ) bentlerinde yer alan hususların eksik olması halinde ne şekilde karar verileceğine dair bir düzenleme bulunmadığından bu hallerde mahkemenin ne şekilde karar vermesi gerektiği sorusunun yanıtı Yasa’nın diğer hükümleri de göz önünde tutularak belirlenmelidir. HMK’nın 119/e bendine göre “Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri” dava dilekçesinde bulunmalıdır. Somut olayda davacı, iddiasının dayanağı olan vakıaları dava dilekçesinde açıklamıştır. Vakıalar davanın gerçek sebebi ve temeli olup HMK’nın 119. maddenin ( e ) bendine göre vakıaların dava dilekçesinde tutarlı ve anlaşılabilir şekilde özet halinde yer alması yeterli ve gereklidir. Yasa metninde yer alan “vakıaların sıra numarası altında açık özetleri” ile amaçlanan da budur. Öte yandan, vakıaların dava dilekçesinde bulunmaması halinde dahi bu eksikliğin tamamlanması mümkün olduğundan Yasa’nın 119/2 maddesine kıyasen davacıya bir haftalık kesin süre verilmeli, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılmalıdır. HMK’nın 119/e bendinde yer alan hüküm ile davaların usul ekonomisi ilkesine uygun bir biçimde makul bir sürede sonuçlanması amaçlandığından tamamlanması mümkün bir eksiklik bulunması halinde davanın açılmamış sayılması yerine SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 113 bu eksikliği tamamlaması için davacıya kesin süre verilmesi hukuk devletine ve yasa koyucunun amacına daha uygun olacaktır. Somut olayda, davacının iddiasının dayanağı olan vakıaları dava dilekçesinde açıkladığı halde yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. HMK’nın 119. maddesinin ( f ) bendinde ve 318. maddesinde tarafların dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları belirtilmiş ise de bu eksikliğin tamamlanması mümkün olduğundan Yasa’nın 119/2 maddesine kıyasen davacıya bir haftalık kesin süre verilmeli, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılmalıdır. Öte yandan HMK’nın 322. maddesine göre basit yargılama usulüne tabi davalarda uygulanma yeri bulunan HMK’nın 145. maddesine göre kural olarak taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Somut olayda, davacıya ( f ) bendinde yer alan eksikliği HMK’nın 119/2 maddesine göre kendisine verilecek kesin süre içerisinde tamamlama imkanı tanınmadan ve davacının HMK’nın 145. maddesine göre sonradan delil ileri sürme hakkı bulunduğu da düşünülmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 6100/m.119 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: a) Mahkemenin adı. b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri. c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası. ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri. d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun 114 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 değeri. e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri. f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği. g) Dayanılan hukuki sebepler. ğ) Açık bir şekilde talep sonucu. h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası. (2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır. 6100/m. 318 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır. 6100/m. 145 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. YARGITAY KARARLARI 115 SAYI: 3 YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Tarih: 18.12.2012 Esas: 2012/28063 Karar: 2012/28555 İNSAN KAYNAKLARI TEŞVİK ÖDEMESİ İŞÇİ ALACAKLARININ MUACCELİYETİ İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN KISMİ ÖDEMELERDE MAHSUP ÖDEMENİN MUACCEL BORÇ İÇİN YAPILDIĞININ KABULÜ TEMERRÜT İlgili Kanun/Madde: 818/m.84,86 4857/m.32/5,120 DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, boşta geçen süre ücretli ile işe başlatmama tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili işe iade davasının kesinleşmesinin ardından işverene süresinde başvurulduğu halde işçinin işe başlatılmalılığını belirterek müvekkilimin işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının çalıştığı fabrikanın kapatıldığını, davacının çalıştığı fabrikaya iade edilmesinin fiilen ve hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır. I. NORMATİF DAYANAK Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84. - 86. maddeleridir. Borçlar Kanununun 84. maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. 116 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etme hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş; 85. maddesinde “birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vuku bulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş; 86. maddesinde “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güne mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir. II. GENEL HÜKÜMLER YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir. Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz. Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir ( muaccel ) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür ( muaccel ) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer ( BK. m. 101/1 ). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa günün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı ( BK. m. 101/2 ), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği ( BK. m. 107/1 ) hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur. Buna göre tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumda borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 117 Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, BK’nın 84. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşürülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır. Birden fazla borcu bulunan borçlu, yaptığı ödeme ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir. Birden fazla para borcunun olduğu borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu BK. m. 86’ya göre çözümlenmelidir. Buna göre kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse ödeme ilk takibe konu olan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları ( vadeleri ) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır. III. İŞÇİ ALACAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili İş Kanunu’nda özel bir düzenleme bulunmadığından Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumda kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi BK. m. 84 çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir. Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin 118 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 işçinin serbest iradesi ile meydana gelmiş olması gerekir. İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması durumunda, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise mahsup işlemi BK. m. 86 çerçevesinde yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre ücret en geç ayda bir ödenir ( m. 32/5 ). İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14. maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. ve 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir. Somut olayda, davacının son bordrosunda ek tazminat adı altında ödeme yapılmıştır. Bu ödeme davalı şirket ile sendika arasında yapılan protokol gereğince feshin olumsuz sonuçlarını azaltmak için insan kaynakları teşvik ödemesi olarak nitelendirilmiştir. Yapılan bu ödemenin hüküm altına alınan alacaklardan mahsup edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 18.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 818/m.84 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir. 818/m. 86 BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güne mahsup SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 119 gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir. 4857/m.32/5 İŞ KANUNU Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır. Ücret, kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenebilir. Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz. Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur. Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkan ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödemesi yapılamaz. Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır. 4857/m. 120 İŞ KANUNU 25/08/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hariç diğer maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Geçici Madde 1 - Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır. Bu Kanunun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci bendi ile onbirinci fıkrasında, anılan Kanunun 16, 17 ve 26 ncı maddelerine yapılan atıflar, bu Kanunun 24, 25 ve 32 nci maddelerine yapılmış sayılır. Geçici Madde 2 - 1475 sayılı Kanuna göre halen yürürlükte bulunan tüzük ve yönetmeliklerin bu Kanun hükümlerine aykırı olmayan hükümleri yeni yönetmelikler çıkarılıncaya kadar yürürlükte kalır. Geçici Madde 3 - 1475 sayılı Kanuna göre alınmış bulunan asgari ücret kararı, bu Kanunun 39 uncu maddesine göre tespit yapılıncaya kadar yürürlükte kalır. Geçici Madde 4 - Mülga 3008 sayılı İş Kanununun 13 üncü maddesi hükümleri haklarında uygulanmayanlar için, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinde sözü edilen kıdem tazminatı hakkı 12/08/1967 tarihinden itibaren başlar. İlk defa bu Kanun kapsamına girenlerin kıdem tazminatı hakları bu Kanunun 120 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Geçici Madde 5 - 1475 sayılı Kanunun 25 inci maddesi ile 3713 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan oranlar, bu Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından yeniden belirleninceye kadar geçerlidir. Geçici Madde 6 - Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır. YARGITAY KARARLARI 121 SAYI: 3 YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Tarih: 14.1.2013 Esas: 2012/6550 Karar: 2013/63 HÜKÜM VERİLMESİ VE TEFHİMİ KISA KARAR İLE BAĞLI KALINMADAN YENİ KISA VE BUNA UYGUN GEREKÇELİ KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ KISA VE GEREKÇELİ KARAR ARASINDA FARKLILIK VE ÇELİŞKİ YARATILMASI KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ VE TAZMİNAT DAVASI MAHKEME KARARININ AÇIK VE ANLAŞILIR OLMA ZORUNLULUĞU İlgili Kanun/Madde: 2709/m. 141 6100/m. 294, 298 1086/m. 381, 388, 389 1163/m. 16 DAVA : Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali ve tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, kooperatif tarafından ihtarname tebliğ edilmeden ve eksikliklerin giderilmesi için süre verilmeden 12.05.2006 tarihinde ihraç kararı verildiğini, ayrıca çalışmasının fiilen engellenmesi nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek, ihraç kararının iptali ile 10.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında davasını ıslah ederek talebini 47.505,00 TL’ye arttırmıştır. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, uyulan Y.H.G.K. bozma ilamı doğrultusunda, ihraç kararının usulsüz olduğu, davacının ihraç tarihi ile dava tarihi arasında Karahayıt-Denizli hattında minibüs taşımacılığı yapan davalı kooperatifte çalıştırılmamasından 122 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 dolayı gelirden mahrum kalarak zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile ihraç kararının iptaline, 2.520,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, H.M.K.’nun 298/3 ncü ( H.U.M.K.’nun 388 nci ) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu H.M.K.’nun 294/3’ncü ( H.U.M.K.’nun 389 ncu ) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada H.M.K.’nun 294/4 ncü ( H.U.M.K.’nun 381/son ) fıkra hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekle, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, H.M.K.’nun 294/3 ncü ( H.U.M.K’nun 389 ncu ) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. H.M.K.’nun 298/2’nci maddesinde, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141 nci maddesi ile H.M.K.’nun ve H.U.M.K.’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz. Somut olayda, kısa kararda ihraç kararının iptali talebi ile ilgili bir karar verilmemiş olmasına karşın, gerekçeli kararda ihraç kararının iptaline karar verilmiş olup, kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılmıştır. Bu durumda, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. 2- Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar SAYI: 3 YARGITAY KARARLARI 123 verildi. İLGİLİ MEVZUAT METİNLERİ 2709/m. 141 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. 6100/m. 294 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. (2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. (3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. (4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. (5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler. (6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır. 6100/m. 298 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır. (2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. (3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir. (4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. 1086/m. 381 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/15 md.) Mahkeme, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi, en az 388 inci maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yazılması gerekir. 1086/m. 388 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (Değişik madde: 26/02/1985 - 3156/16 md.) Karar aşağıdaki hususları kapsar: 124 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 1. Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği, 2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri, 3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, 4. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi , 5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları, Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. 1086/m. 389 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır. 1163/m. 16 KOOPERATİFLER KANUNU (Değişik birinci fıkra: 6/10/1988 - 3476/4 md.) Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler ana sözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Ana sözleşme,çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği,çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır. Üç aylık süre içinde,genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir. (Ek: 6/10/1988 - 3476/4 md.) Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder. ÖNEMLİ BİLGİLER r Kıdem Tazminatı Tavanı r Dönemler İtibariyle Asgari Ücret r Asgari Ücret ve Dönem Tutarları r Asgari Ücret Ödemesinde Yeni Dönem r Yıllık Ücretli İzin Süreleri r İhbar Tazminatı (Akdin Feshinde Bildirim Süreleri) r İşsizlik Sigortası Primi r Gelir Vergisi Tarifesi r Katma Değer Vergisi Oranları r Kurumlar Vergisi Oranı r Geçici Vergi Oranları r Vergi Usul Kanununa Göre Yeniden Değerleme Oranı r Yasal Faizler ve Yürürlük Süreleri r Ticari Temerrüt (Avans) Faiz Oranları r Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a Göre Gecikme Zammı Oranları r Kira Artışına Yargıtay’ca Uygulanan Endeksler r Enflasyon Oranları (%) (Tuik Verilerine Göre) r Enflasyon Oranları (Aylara ve Yıllara Göre) r Değerli Kağıtlar r Damga Vergisi Harçları r Yargı Harçları r Noter Harçları r Vergi Yargısı Harçları r Tapu ve Kadastro Harçları r Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi r CMUK Avukatlık Ücret Tarifesi r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (ABD Doları) r Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Döviz Kurları (Euro) r HUMK ve İİK Parasal Sınırları r İYUK Parasal Sınırları r Karşılıksız Çeklerde Bankaların Ödemekle Yükümlü Oldukları Tutarlar r 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unda Süreler r Yargıtay’ın Yeni Telefon Rehberi ÖNEMLİ BİLGİLER 127 SAYI: 3 KIDEM TAZMİNATI TAVANI (2013) 01.01.2001 - 14.04.2001 15.04.2001 - 14.05.2001 15.05.2001 - 14.06.2001 15.06.2001 - 30.06.2001 01.07.2001 - 14.10.2001 15.10.2001 - 14.10.2001 15.10.2001 - 14.11.2001 15.11.2001 - 14.12.2001 15.12.2001 - 31.12.2001 01.01.2002 - 14.05.2002 15.05.2002 - 30.06.2002 01.07.2002 - 30.10.2002 01.10.2002 - 31.12.2002 01.01.2003 - 30.06.2003 01.07.2003 - 31.12.2004 01.01.2004 - 30.06.2004 01.07.2004 - 31.12.2004 01.01.2005 - 30.06.2005 01.07.2005 - 31.12.2005 01.01.2006 - 30.06.2006 01.07.2006 - 31.12.2006 01.01.2007 - 30.06.2007 01.07.2007 - 31.12.2007 01.01.2008 - 30.06.2008 01.07.2008 - 31.12.2008 646.560.000.- TL 663.000.000.- TL 730.700.000.- TL 768.100.000.- TL 807.500.000.- TL 835.950.000.- TL 884.830.000.- TL 938.330.000.- TL 978.020.000.- TL 1.076.400.000.- TL 1.103.540.000.- TL 1.160.150.000.- TL 1.260.150.000.- TL 1.323.950.000.- TL 1.389.950.000.- TL 1.485.430.000.- TL 1.574.740.000.- TL 1.648, 90.- YTL 1.727, 15.- YTL 1.770, 62.- YTL 1.857, 44.- YTL 1.960, 69.- YTL 2.030, 19.- YTL 2.087, 92.- YTL 2.173, 19.- YTL 01.01.2009 - 30.06.2009 01.07.2009 - 31.12.2009 01.01.2010 - 30.06.2010 01.07.2010 - 31.12.2010 01.01.2011 - 30.06.2011 2.260, 05.- YTL 2.365, 16.- YTL 2.423, 88 - TL 2.517, 01.- TL 2.623, 33.- TL 128 LEGES Özel Hukuk Dergisi 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2012 - 30.06.2012 01.07.2012 - 31.12.2012 01.01.2013 - 30.06.2013 01.07.2013 - 31.12.2013 MAYIS 2013 2.731, 85.- TL 2.917,27.- TL 3.033,98.- TL 3.129,25.- TL 3.218,76.- TL YILLAR İTİBARİYLE BRÜT ASGARİ ÜCRET TUTARLARI Dönemi 01.07.2013 - 31.12.2013 01.01.2013 - 30.06.2013 01.07.2012 - 31.12.2012 01.01.2012 - 30.06.2012 01.07.2011 - 31.12.2011 01.01.2011 - 30.06.2011 01.07.2010 - 31.12.2010 01.01.2010 - 30.06.2010 16 Yaşından Büyükler İçin Günlük Aylık 35,05 1.021,50 32,62 978,60 31,35 940,50 29,55 886,50 27,90 837,00 26,55 796,50 25,35 760,50 24,30 729,00 16 Yaşından Küçükler İçin Günlük Aylık 29,25 877,50 27,97 839,10 26,85 805,50 25,35 760,50 23,85 715,50 22,65 679,50 21,60 648,00 20,70 621,00 ASGARİ ÜCRET VE YASAL KESİNTİLER (01.07.2012-31.12.2012 Dönemi) 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Brüt Ücret 940,50 TL Sigorta Primi İşçi Payı 131,67 TL İşsizlik Sigortası Primi İşçi Payı 9,41 TL Gelir Vergisi Matrahı 799,42 TL Gelir Vergisi 119,91 TL Damga Vergisi 6,21 TL Kesintiler Toplamı 267,20 TL Net Ücret 673,30 TL 16 Yaşından Küçükler 805,50 TL 112,77 TL 8,06 TL 684,67 TL 102,70 TL 5,32 TL 228,85 TL 576,65 TL ÖNEMLİ BİLGİLER 129 SAYI: 3 2013 Yılı Asgari Ücret ve Yasal Kesintiler 1.1. 01.01.2013 – 30.06.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari ücret tutarları Asgari Ücret Onaltı yaşını doldurmuş işçiler için Onaltı yaşını doldurmamış işçiler için 01.01.2013 - 30.06.2013 Brüt Ücret SSK Primi İşçi Hissesi İşsizlik Sigortası Primi İşçi Hiss. Gelir Vergisi Matrahı Gelir Vergisi Damga Vergisi * Kesintiler Toplamı Net Ücret Asgari Geçim İndirimi (+) Net Ele Geçen Ücret 1.2. Brüt Günlük TL 32,62 TL Brüt Aylık TL 978,60 TL 27,97 TL 839,10 TL 16 Yaşından Büyükler 978,60 TL 137,00 TL 9,79 TL 16 Yaşından Küçükler 839,10 TL 117,47 TL 8,39 TL 831,81 TL 124,77 TL 7,43 TL 278,99 TL 699,61 TL 73,40 TL 773,01 TL 713,24 TL 106,99 TL 6,37 TL 239,22 TL 599,88 TL 73,40 TL 673,28 TL 01.07.2013 – 31.12.2013 döneminde uygulanacak brüt asgari ücret tutarları Asgari Ücret Onaltı yaşını doldurmuş işçiler için Onaltı yaşını doldurmamış işçiler için 01.07.2013 - 31.12.2013 Brüt Ücret SSK Primi İşçi Hissesi İşsizlik Sigortası Primi İşçi Hiss. Gelir Vergisi Matrahı Brüt Günlük TL 34,05 TL Brüt Aylık TL 1021,50 TL 29,25 TL 877,50 TL 16 Yaşından Büyükler 1021,50 TL 143,01 TL 10,22 TL 16 Yaşından Küçükler 877,50 TL 122,85 TL 8,78 TL 868,28 TL 745,88 TL 130 LEGES Özel Hukuk Dergisi Gelir Vergisi Damga Vergisi * Kesintiler Toplamı Net Ücret Asgari Geçim İndirimi (+) Net Ele Geçen Ücret MAYIS 2013 130,24 TL 7,75 TL 291,22 TL 730,28 TL 73,40 TL 803,68 TL 111,88 TL 6,66 TL 250,17 TL 627,33 TL 73,40 TL 700,73 TL ASGARİ ÜCRETTE İŞVEREN KATKISI 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 978,60 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 141,90 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 19,57 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.140,07 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 16 Yaşından Büyükler As- 1 0 2 1 , 5 0 gari Ücret TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren 148,12 TL Payı ) * İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA 20,43 TL FONU % 2 İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05 TL NET ASGARİ ÜCRET 831,81 1021,50 TL ASGARİ ÜCRET 978,60 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 141,90 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 19,57 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 839,10 TL 16 Yaşından Küçükler 839,10 TL ASGARİ ÜCRET Asgari Ücret SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 121,67 TL SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 veren Payı ) * 1021,50 148,12 ÖNEMLİ BİLGİLER 131 SAYI: 3 İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 16,78 TL GORTA FONU % 2 İşverene Maliyeti TOP- 977,55 TL LAM NET ASGARİ ÜCRET 868,27 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 20,43 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 16 Yaşından Küçükler 877,50 TL Asgari Ücret SSK PRİMİ % 14.5 ( İş- 127,24 TL veren Payı ) * İŞVEREN İŞSİZLİK Sİ- 17,55 TL GORTA FONU % 2 İşverene Maliyeti TOP- 1 . 0 2 2 , 2 9 LAM TL NET ASGARİ ÜCRET 868,27 877,50 TL ASGARİ ÜCRET 1021,50 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14.5 148,12 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 20,43 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.190,45 Asgari Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Büyükler): 01.01.2013 - 30.06.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 978,60 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 141,90 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 19,57 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.140,07 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Büyükler Asgari Ücret 1021,50 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 148,12 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 20,43 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.190,05 TL Ücret ve İşverene Maliyetleri (16 Yaşından Küçükler): 01.01.2013 - 30.06.2013 132 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 839,10 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 121,67 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 16,78 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 977,55 TL 01.07.2013 - 31.12.2013 16 Yaşından Küçükler Asgari Ücret 877,50 TL SSK PRİMİ % 14.5 ( İşveren Payı ) * 127,24 TL İŞVEREN İŞSİZLİK SİGORTA FONU % 2 17,55 TL İşverene Maliyeti TOPLAM 1.022,29 TL KAPICILAR İÇİN ASGARİ ÜCRETİN HESABI VE İŞVERENE MALİYETİ (TL/AY) NET ASGARİ ÜCRETİN HESABI ASGARİ ÜCRET 978,6 SSK PRİMİ % 14 137 İŞSİZLİK SİG.FONU % 1 9,79 KESİNTİLER TOPLAMI 146,79 NET ASGARİ ÜCRET 831,81 İŞVERENE MALİYETİ ASGARİ ÜCRET 978,6 SSK İŞVEREN PRİMİ % 14,5 141,9 İŞSİZLİK SİG.FONU % 2 19,57 İŞVERENE TOPLAM MALİYET 1.140,07 ASGARİ ÜCRET UYGULAMASINDA YENİ DÖNEM 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 5615 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle yeniden düzenlenip 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe konulmasıyla, anılan yasa hükmünde belirtilen oranlar üzerinden “asgari geçim indirimi” uygulaması başlatılmış; buna göre yasal asgari ücretlerin net tutarları aşağıdaki biçimi almıştır: 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları Asgari geçim indiriminden yararlanan Çalışanın kendisi Çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş 1. çocuk 2. çocuk 3. çocuk 4. çocuk İndirim oranı %50 %10 %7,5 %7,5 %5 %5 ÖNEMLİ BİLGİLER 133 SAYI: 3 2013 Yılında Asgari Geçim İndirimi tutarları Medeni Hali Bekar Evli eşi çalışmayan ve çocuksuz Evli eşi çalışmayan ve 1 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 2 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 3 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 4 çocuklu Evli eşi çalışmayan ve 5 çocuklu üst sınır Aylık 73,40 88,07 99,08 110,09 117,43 124,77 124,77 Medeni Hali Aylık Evli eşi çalışan ve çocuksuz Evli eşi çalışan ve 1 çocuklu Evli eşi çalışan ve 2 çocuklu Evli eşi çalışan ve 3 çocuklu Evli eşi çalışan ve 4 çocuklu Evli eşi çalışan ve 5 çocuklu 73,40 84,40 95,41 102,75 110,09 117,43 YILLIK ÜCRETLİ İZİN SÜRELERİ 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesine göre (10.06.2003 tarihinden itibaren) çalı¬şanlara aşağıdaki süreler kadar ücretli yıllık izin verilir. Ancak 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 20 günden az olamaz ve yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Yıllık izin hesabında izin sü¬relerine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. Hizmet Süresi 1 yıldan 5 yıla kadar olanlara 5 yıldan fazla ve 15 yıldan az olanlara 15 yıl ve daha fazla olanlara İzin Süresi Yılda 14 gün Yılda 20 gün Yılda 26 gün İHBAR TAZMİNATI (AKDİN FESHİNDE BİLDİRİM SÜRELERİ) ÇALIŞMA SÜRESİ İHBAR TAZMİNAT SÜRESİ MİKTARI İşi altı (6) aydan az sürmüş ise 2 Hafta 2 Haftalık Ücret İşi altı (6) aydan bir buçuk (1, 5) yıla kadar sürmüş ise 4 Hafta 4 Haftalık Ücret İşi bir buçuk (1, 5) yıldan üç (3) yıla ka¬dar sürmüş ise 6 Hafta 6 Haftalık Ücret İşi üç (3) yıldan fazla sürmüş ise 8 Hafta 8 Haftalık Ücret 134 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 İŞSİZLİK SİGORTA PRİMİ (4447 sayılı Kanun⁄Md: 49) -1.6.2000-31.12.2001 tarihleri arasında (sigorta matrahı üzerinden); İşçiden % 2, işverenden % 3 oranında kesinti yapılmıştır. -2002 yılından itibaren: İşçiden % 1, İşverenden % 2 oranında kesinti yapılmaktadır. GELİR VERGİSİ TARİFESİ GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2013) 10.700 TL’ye kadar 26.000 TL’nin 10.700 TL’si için 1.605 TL, fazlası 60.000 TL’nin 26.000 TL’si için 4.665 TL fazlası 60.000 TL’den fazlasının 60.000 TL'si için 13.845 TL fazlası %15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2012) 10.000 TL’ye kadar 25.000 TL’nin 10.000 TL’si için 1500 TL, fazlası 88.000 TL'nin .25000 TL’si için 4.500 TL, fazlası 88.000 TL’den fazlasının 88.000 TL’si için 21.510 TL, fazlası 15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2011) 9.400 TL’ye kadar 23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası 80.000 TL'nin 23.000 TL’si için 4.130 TL, fazlası 80.000 TL’den fazlasının 80.000 TL’si için 19.520 TL, fazlası %15 %20 %27 %35 GELİR VERGİSİ TARİFESİ (2010) 8.800 TL’ye kadar 22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası 50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL 50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL'si için 11.520 TL %15 %20 %27 %35 ÖNEMLİ BİLGİLER 135 SAYI: 3 KATMA DEĞER VERGİSİ ORANLARI Katma Değer Vergisi Oranları Tablosu, 30.12.2007 tarih ve 26742 sayılı R.G.’de yayımlanan, 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına dayanılarak yapılmıştır. a) Ekli listelerde yer alanlar hariç olmak üzere, vergiye tabi işlemler için b) Ekli (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için c) Ekli (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 18 %1 %8 KURUMLAR VERGİSİ ORANI Kurumlar Vergisi Oranı %20 GEÇİCİ VERGİ ORANLARI Gelir Vergisi Mükelleflerinde (2006 I. Dönemden itibaren) Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde (2006 II. Dönemden itibaren) %15 %20 YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI 2012 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:419) 2011 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:410) 2010 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:401) 2009 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:392) 2008 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:388) 2007 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:377) 2006 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:363) 2005 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:353) 2004 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:341) 2003 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:325) 2002 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:310) 2001 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:301) 2000 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:288) 1999 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:279) 1998 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:267) % 7,80 % 10,26 % 7,7 % 2,2 % 12 % 7.2 % 7.8 % 9.8 % 11.2 % 28.5 % 59.0 % 53.2 % 56.0 % 52.1 % 77.8 136 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 1997 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:259) 1996 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:252) 1995 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:245) 1994 yılı yeniden değerleme oranı (VUK genel tebliği No:233) % 80.4 % 72.8 % 99.5 % 107.6 YASAL FAİZLER VE YÜRÜRLÜK SÜRELERİ YÜRÜRLÜK TERİHLERİ 01.01.1998 - 31.12.1999 01.01.2000 - 30.06.2002 01.07.2002 - 30.06.2003 01.07.2003 - 31.12.2003 01.01.2004 - 30.06.2004 01.07.2004 - 30.04.2005 01.05.2005 - 31.12.2005 01.01.2006 - 31.12.2006 01.01.2007 - 31.12.2007 01.01.2008 - 31.12.2008 01.01.2009 – 31.12.2009 01.01.2010 dan itibaren FAİZ ORANLARI 730 911 365 184 181 304 245 365 365 365 365 … GÜN % 50 % 60 % 55 % 50 % 43 % 38 % 12 %9 %9 %9 %9 %9 KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI TARİH ARALIĞI KANUNİ FAİZ ORANI SÖZLEŞMEYLE TESBİT EDİLMEMİŞSE TEMERRÜT FAİZ ORANI 01.07.2005 31.12.2005 % 12 (3095/m.1) % 12 (3095/m.2/1) TİCARİ İŞLERDE UYGULANACAK TEMERRÜT FAİZ ORANI % 30 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) ÖNEMLİ BİLGİLER 137 SAYI: 3 01.01.2006 31.12.2006 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2007 31.12.2007 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2008 30.06.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.07.2009 31.12.2009 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2010 31.12.2010 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2011 31.12.2011 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) 01.01.2012 31.12.1012 %9 (3095/m.1) %9 (3095/m.2/1) % 25 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 29 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 27 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 19 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 16 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 15 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) % 17,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı) KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİ ORANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR 1.Oran belirtilmeden sadece reeskont faiz oranı uygulanacağı belirtilen tarihlerle ilgili olarak, aşağıdaki tabloda yer alan iskonto ve avans faiz oranlarını inceleyiniz. 2. 29.03.2003 tarih ve 4833 sayılı 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu’nun 51. maddesinin (t) bendi ile getirilen, Kanuni Faiz Oranının 01.04.2003 tarihinden itibaren aylık % 2.5 olarak uygulanacağına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 08.12.2004 tarih ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 22.01.2004 gün ve E.2003/41 - K.2004/4 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 3. 2004 ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında kanuni faiz oranını tespit eden hükümler Anayasa Mahkemesi’nce, bu Kanunlar’ın yürülükte olduğu dönemde iptal edilmemekle 138 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN’A GÖRE GECİKME ZAMMI ORANLARI 01.01.1990 - 29.12.1993 Arası 30.12.1993 - 07.03.1994 Arası 08.03.1994 - 30.08.1995 Arası 31.08.1995 - 31.01.1996 Arası 01.02.1996 - 08.07.1998 Arası 09.07.1998 - 20.01.2000 Arası 21.01.2000 - 01.12.2000 Arası 02.12.2000 - 28.03.2001 Arası 29.03.2001 - 30.01.2002 Arası 31.01.2002 - 11.11.2003 Arası 12.11.2003 - 01.03.2005 Arası 02.03.2005 - 20.04.2006 Arası 21.04.2006 - 18.11.2009 Arası 19.11.2009 - 18.10.2010 Arası 19.10.2010’dan bugüne kadar Aylık % 7 Aylık % 9 Aylık % 12 Aylık % 10 Aylık % 15 Aylık % 12 Aylık % 6 Aylık % 5 Aylık % 10 Aylık % 7 Aylık % 4 Aylık % 3 Aylık % 2,5 Aylık % 1,95 Aylık % 1,40 YARGITAY’A GÖRE KİRA ARTIŞLARINDA UYGULANACAK ORANLAR YILLARA GÖRE ÜFE ENDEKSİNDEKİ 12 AYLIK ORTALAMALARA GÖRE ARTIŞ 2005 OCAK 14,55 ŞUBAT 14,70 MART 15,03 NİSAN 14,96 MAYIS 13,97 HAZİRAN 12,78 TEMMUZ 11,72 AĞUSTOS 10,65 EYLÜL 9,54 2006 5,45 5,04 4,21 4,96 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 2007 9,68 10,08 10,63 11,01 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 2008 6,08 5,94 5,95 6,39 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 2009 12,81 12,63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2010 1,14 1,20 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 2011 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 2012 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,24 9,88 9,33 8,65 2013 5,33 4, 72 4, 23 3,74 ÖNEMLİ BİLGİLER 139 SAYI: 3 EKİM 8,16 7,76 7,23 12,03 2,20 7,71 10,26 7,80 KASIM 6,89 8,60 6,75 12,56 1,37 8,27 10,72 6,98 ARALIK 5,89 9,34 6,31 12,72 1,23 8,57 11,09 6,09 ENFLASYON ORANLARI (TUİK VERİLERİNE GÖRE) Önceki aya göre Önceki yılın Aralık ayına göre Yıl Aylar TEFE TÜFE TEFE TÜFE 2002 OCAK 4.2 5.3 4.2 5.3 2002 Şubat 2.6 1.8 6.8 7.2 2002 Mart 1.9 1.2 8.8 8.4 2002 Nisan 1.8 2.1 10.8 10.7 2002 Mayıs 0.4 0.6 11.2 11.3 2002 Haziran 1.2 0.6 12.5 12.0 2002 Temmuz 2.7 1.4 15.5 13.6 2002 Ağustos 2.1 2.2 18.0 16.1 2002 Eylül 3.1 3.5 21.7 20.1 2002 Ekim 3.1 3.3 25.5 24.0 2002 Kasım 1.6 2.9 27.5 27.7 2002 Aralık 2.6 1.6 30.8 29.7 2003 OCAK 5.6 2.6 5.6 2.6 2003 Şubat 3.1 2.3 8.9 4.9 Önceki yılın aynı ayına göre TEFE ÜFE 92.0 73.2 91.8 73.1 77.5 65.1 58.0 52.7 49.3 46.2 46.8 42.6 45.9 41.3 43.9 40.2 40.9 37.0 36.1 33.4 32.8 31.8 30.8 29.7 32.6 26.4 33.4 27.0 12 aylık ortalamalara göre TEFE TÜFE 66.8 57.5 72.1 60.7 75.4 62.8 75.3 62.8 73.6 61.7 71.5 60.1 69.1 58.4 66.3 56.6 63.0 54.2 59.0 51.2 54.6 48.2 50.1 45.0 45.9 41.3 42.1 37.9 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2003 2004 2004 2004 35.2 35.1 29.6 25.6 22.7 19.1 16.1 16.2 13.9 10.8 9.14 7.97 39.4 37.8 35.4 33.8 32.1 30.3 28.5 27.1 25.6 23.6 21.49 19.18 Mart Nisan Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart 3.2 1.8 -1.9 -0.5 -0.2 0.1 0.6 1.7 0.6 2.6 1.64 2.10 3.1 2.1 -0.2 -0.4 0.2 1.9 1.4 1.6 0.9 0.7 0.55 0.89 12.4 14.4 11.5 10.9 10.7 10.7 11.3 13.2 13.9 2.6 4.31 6.50 8.2 10.4 12.0 11.6 11.7 13.8 15.5 17.3 18.4 0.7 1.29 2.19 29.4 29.5 29.8 27.4 24.9 23.0 20.8 19.3 18.4 16.2 14.28 11.83 35.5 33.8 31.7 30.7 29.5 28.4 27.4 26.3 25.3 24.4 23.21 21.67 140 LEGES Özel Hukuk Dergisi 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2004 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2006 2007 2007 Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat 2.65 -0.03 -1.05 -1.52 0.8 1.85 3.23 0.75 0.13 -0.41 0.11 1.26 1.21 0.20 -0.48 -0.74 1.4 0.78 0.68 -0.95 -0.04 1.96 0.26 0.25 1.94 2.77 4.02 0.86 -0.75 -0.23 0.45 -0.29 -0.12 -0,05 0.95 0.59 0.38 -0.13 0.22 0.6 0.94 2.22 1.54 0.45 0.55 0.02 0.26 0.71 0.92 0.10 -0.57 0.85 1.02 1.79 1.40 0.42 0.75 0.22 0.27 1.34 1.88 0.34 0.85 -0.44 1.29 1.27 1.29 0.23 1.00 0.43 9.33 9.29 8.14 6.50 7.3 9.31 12.84 13.69 13.84 -0.41 -0.30 0.96 2.18 2.38 1.89 1.14 2.18 2.98 3.69 2.71 2.66 1.96 2.22 2.48 4.46 7.36 11.68 12.64 11.80 11.54 12.04 11.72 11.58 -0,05 0.89 MAYIS 2013 2.79 3.18 3.05 3.28 3.6 4.85 7.18 8.83 9.32 0.55 0.57 0.83 1.55 2.49 2.59 2.00 2.87 3.93 5.79 7.27 7.72 0.75 0.97 1.25 2.60 4.53 4.88 5.76 5.30 6.65 8.01 9.40 9.65 1.00 1.44 8.91 9.56 10.53 9.44 10.5 12.50 15.48 14.40 13.84 10,70 10,58 11.33 10.17 5.59 4.25 4.26 4.32 4.38 4.57 1.60 2.66 5.11 5.26 4.21 4.96 7.66 12.52 14.34 12.32 11.59 10.94 11.67 11.58 9.37 10.13 10.18 8.88 8.93 9.57 10.0 9.00 9.86 9.79 9.32 9.23 8.69 7.94 8.18 8.70 8.95 7.82 7.91 7.99 7.52 7.61 7.72 7.93 8.15 8.16 8.83 9.86 10.12 11.69 10.26 10.55 9.98 9.86 9.65 9.93 10.16 17.03 15.16 13.73 12.51 11.6 11.16 11.16 11.07 11.09 14,55 14.70 15.03 14.96 13.97 12.78 11.72 10.65 9.54 8.16 6.89 5.89 5.45 5.04 4.49 4.09 4.27 4.97 5.82 6.49 7.06 7.76 8.60 9.34 9.68 10.08 20.01 18.19 16.51 15.11 14.0 12.87 12.02 11.29 10.58 8.50 8.44 8.40 8.42 8.53 8.69 8.68 8.64 8.63 8.47 8.31 8.18 8.07 8.03 8.05 8.11 8.21 8.32 8.64 8.84 9.05 9.25 9.44 9.60 9.76 9.92 ÖNEMLİ BİLGİLER 141 SAYI: 3 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2007 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2008 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2009 2010 Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık OCAK 0.97 0.80 0.39 -0.11 0.06 0.85 1.02 -0.13 0.89 0,15 0,42 2,56 3,17 4.50 2.12 0.32 1.25 -2.34 -0.90 0.57 -0.03 -3.54 0.23 1.17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66 0,58 0.92 1.21 0.50 -0.24 -0.73 0.02 1.03 1.81 1.95 0,22 0,80 1,29 0,96 1.68 1.49 -0.36 0.58 -0,24 0.45 2.60 0.83 0.41 0.29 -0.34 1,10 0,02 0,64 0,11 0,25 -0,30 0,39 2,41 1,27 0,53 1,85 1.88 2.36 2.69 3.60 3.09 4.12 2.98 3.87 3.05 3.11 3.93 3.13 4.98 4.19 4.84 6.08 5.78 8.15 5,94 8,39 0,42 0,80 3,00 2,11 6,26 3,09 11.04 4.82 13.39 6.38 13.76 6.0 15.18 6.61 12.49 6,35 11.48 6.83 12.11 9.60 12.08 10.52 8.11 0.06 0.23 0.29 1.40 -0.06 1,70 1,05 2,35 1,07 2,30 1,71 3,27 1,83 2,54 2,08 2,97 1,78 3,60 2,18 3,90 4,64 5,24 5,96 5,93 6,53 0,58 1,85 10.92 9.68 7.14 2.89 2.08 3.72 5.02 4.41 5.65 5,94 6,44 8,15 10,50 14.56 16.53 17.03 18.41 14.67 12.49 13.29 12.25 8.11 7.90 6.43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 -1,04 0,47 0,19 1,51 5,93 6,30 10.86 10.72 9.23 8.60 6.90 7.39 7.12 7.70 8.40 8,39 8,17 9,10 9,15 9.66 10.74 10.61 12.06 11.77 11.13 11.99 10.76 10.06 9.50 7.73 7,89 6,13 5,24 5,73 5,39 5,33 5,27 5,08 5,53 6,53 8,19 10.63 11.01 10.95 10.09 9.03 8.29 7.77 7.23 6,75 6,31 6,08 5,94 5,95 6.39 7.20 8.39 9.76 10.68 11.29 12.03 12.56 12.72 12.81 12.63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23 1,14 10.15 10.30 10.24 10.11 9.70 9.46 9.17 8.98 8.86 8,76 8,61 8,53 8,40 8.33 8.47 8.64 9.07 9.43 9.76 10.12 10.31 10.44 10.54 10.41 10,29 9,98 9,49 9,08 8,52 7,99 7,52 6,95 6,53 6,25 6,16 142 LEGES Özel Hukuk Dergisi 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2010 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2011 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 2012 Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylul Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1, 03 0,58 0,60 -0,36 -0,56 -0,48 0,40 1,23 1,83 0,03 -0,30 0,41 0,73 0,42 0,87 2,42 -1,43 -0,41 0,73 0,75 3,27 1,73 0,58 0,56 0,56 0,41 1,52 -0,21 -0,90 -0,23 0,56 1, 03 2012 2012 2012 2013 2013 Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat 0, 17 1, 66 -0,12 -0,18 -0, 13 1, 96 0, 38 0, 38 1,65 0, 30 MAYIS 2013 4,24 3,93 6,69 4,55 5,47 4,17 4,93 3,59 4,77 3,09 5,98 3,50 6,52 4,77 7,80 6,69 7,47 6,72 8,87 6,40 2,36 0,41 4,13 1,14 5,40 1,57 6,04 2,45 6,20 4,93 6,21 3,43 6,18 3,00 8,05 3,75 9,72 4,53 11,48 7,95 12,20 9,82 13,33 10,45 0,38 0,56 -0,09 0,56 0,36 0,41 0,08 0,52 0,53 -0,21 -1,49 -0,90 -0,31 -0,23 0,26 0,56 0, 72 3, 34 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33 11,13 9,15 8,22 7,65 8,06 6,44 6,13 4,56 4, 03 9,56 10,19 9,10 8,37 7,58 8,33 9,24 8,62 7,29 6,40 4,90 4,16 3,99 4,26 7,17 6,24 6,31 6,65 6,15 7,66 9,48 10,45 10,61 10,43 10,43 11,14 8,28 8,87 9,07 8,88 9, 19 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09 11,11 10,96 10,79 10,72 10,57 10,57 9,88 9,33 8, 65 6,53 6,87 7,20 7,41 7,59 7,8 8,16 8,45 8,59 8,57 8,28 7,76 7,29 6,79 6,64 6,47 6,37 6,24 6,00 5,93 6,13 6,47 6,95 7,48 8,02 8,59 8,68 8,68 9,11 9,29 9, 53 0, 9 2, 58 2, 45 -0 ,18 -0, 31 2, 57 3, 60 2, 45 1, 88 1, 84 7, 80 6, 37 6, 16 7, 31 7, 03 7, 8 6, 98 6, 09 5, 33 4, 72 9, 53 9, 26 8, 89 8, 62 8, 33 5, 36 5, 76 6, 16 1, 65 1, 95 ÖNEMLİ BİLGİLER 143 SAYI: 3 2013 Mart 2013 Nisan 0,81 -0,51 0,66 0,42 0,50 2,63 -0,01 3,06 2,30 1,70 7,29 6,13 4,23 3,74 8,08 7,66 * 2005 yılında (ÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi’ne geçilmiştir. DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28514 2013 YILI DEĞERLİ KAĞIT BEDELLERİ Maliye Bakanlığından: DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SAYI: 2012/1) Bilindiği üzere 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 2343 sayılı Kanunla değişik 1 inci maddesinde, “Bu Kanuna bağlı tabloda yazılı kağıtlar ve belgeler “değerli kağıt” sayılır. Bu Kanunun kapsamına giren veya diğer kanunlarla kapsama alınacak olan değerli kağıtların basımı, dağıtımı ve bedellerinin tahsili ile ilgili usul ve esasları ve bu kağıtların bedellerini tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, 210 sayılı Kanuna ekli Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli kağıtların bedelleri, 1/1/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden tespit edilmiş ve aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Değerli Kağıdın Cinsi 1 - Noter kağıtları : a) Noter kağıdı b) Beyanname c) Protesto, vekaletname, re’sen senet 2 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 3 – Pasaportlar 4-Yabancılar için ikamet tezkereleri 5 - (Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 6 - Nüfus cüzdanları 7 - Aile cüzdanları 8 -(Mülga:30/12/2004-5281/14.md) 9 - Sürücü belgeleri Bedel (TL) 7,25 7,25 14,50 72,00 198,00 6,50 66,00 89,00 144 LEGES Özel Hukuk Dergisi 10 - Sürücü çalışma belgeleri (karneleri) 11 - Motorlu araç trafik belgesi 12 - Motorlu araç tescil belgesi 13 - İş makinesi tescil belgesi 14 - Banka çekleri ( Her bir çek yaprağı) 15 – Mavi Kart (Ek: 9/5/2012-6304/9 md.) MAYIS 2013 89,00 89,00 66,50 66,50 4,50 6,00 Yukarıdaki tabloda belirtilen değerli kağıtlar 01/01/2013 tarihinden itibaren muhasebe birimleri, yetkili memurlar, noterler ve noterlik görevini yapan memurlar ile bankalar tarafından yukarıda belirtilen yeni bedelleri üzerinden satılacaktır. Muhasebe birimleri ve yetkili memurlarda mevcut değerli kağıtların yeniden değerlendirilmesi ve muhasebeleştirilmesi işlemleri Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülür. Tebliğ olunur. DAMGA VERGİSİNE TABİ KAĞITLAR 2013 YILI DAMGA VERGİSİ TUTARLARI (1) SAYILI TABLO I. Akitlerle ilgili kağıtlar A. Belli parayı ihtiva eden kağıtlar: 1.Mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler 2. Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli üzerinden) 3. Kefalet, teminat ve rehin senetleri 4. Tahkimnameler ve sulhnameler 5. Fesihnameler (Belli parayı ihtiva eden bir kağıda taalluk edenler dahil) 6. (Değişik: 5766/10-b md.) (Yürürlük: 6/6/2008) Karayolları Trafik Kanunu uyarınca kayıt ve tescil edilmiş ikinci el araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmeler B. Belli parayı ihtiva etmeyen kağıtlar: 1. Tahkimnameler 2. Sulhnameler (Binde 9,48) (Binde 1,89) (Binde 9,48) (Binde 9,48) (Binde 1,89) (Binde 1,89) (39,65 TL) (39,65 TL) SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 145 3.Turizm işletmeleri ile seyahat acentelerinin aralarında düzenledikleri kontenjan sözleşmeleri (Belli parayı ihtiva edenler dahil) II. Kararlar ve mazbatalar 1. Meclislerden, resmi heyetlerden ve idari davalarla ilgili olmayarak Danıştaydan verilen mazbata, ilam ve kararlarla hakem kararları: a) Belli parayı ihtiva edenler b) Belli parayı ihtiva etmeyenler 2. (Değişik : 5766/10-c md.) (Yürürlük : 6/6/2008) İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların her türlü ihale kararları III. Ticari işlemlerde kullanılan kağıtlar 1. Ticari ve mütedavil senetler: a) Emtia senetleri: aa) Makbuz senedi (Resepise) ab) Rehin senedi (Varant) ac) İyda senedi ad) Taşıma senedi b) Konşimentolar c) Deniz ödüncü senedi d) İpotekli borç senedi, irat senedi 2. Ticari belgeler: a) Menşe ve Mahreç şahadetnameleri b) Resmi dairelere ve bankalara ibraz edilen bilançolar ve işletme hesabı özetleri: ba) Bilançolar bb) Gelir tabloları bc) İşletme hesabı özetleri c) Barnameler d) Tasdikli manifesto nüshaları e) Ordinolar f) Gümrük idarelerine verilen özet beyan formları (222,40 TL) (Binde 9,48) (39,65 TL) (Binde 5,69) (13,95 TL) (8,25 TL) (1,55 TL) (0,65 TL) (8,25 TL) (Binde 9,48) (Binde 9,48) (13,95 TL) (30,60 TL) (14,85 TL) (14,85 TL) (1,55 TL) (6,20 TL) (0,65 TL) (6,20 TL) 146 LEGES Özel Hukuk Dergisi IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar 1. Makbuzlar: a) Resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle, kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar b) Maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (Ek: 5766/10-ç md.) (Yürürlük: 6/6/2008) (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar c) Ödünç alınan paralar için verilen makbuzlar veya bu mahiyetteki senetler d) İcra dairelerince resmi daireler namına şahıslara ödenen paralar için düzenlenen makbuzlar 2. Beyannameler (Bu beyannamelerin sadece bir nüshası vergiye tabidir): a) Yabancı memleketlerden gelen posta gönderilerinin gümrüklenmesi için postanelerce gümrüklere verilen liste beyannamelerde yazılı her gönderi maddesi için b) Vergi beyannameleri: ba) Yıllık gelir vergisi beyannameleri bb) Kurumlar vergisi beyannameleri bc) Katma değer vergisi beyannameleri bd) Muhtasar beyannameler be) Diğer vergi beyannameleri (damga vergisi beyannameleri hariç) c) Gümrük idarelerine verilen beyannameler d) Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler MAYIS 2013 (Binde 9,48) (Binde 7,59) (Binde 7,59) (Binde 7,59) (0,65 TL) (39,65 TL) (53,00 TL) (26,25 TL) (26,25 TL) (26,25 TL) (53,00 TL) (19,55 TL) ÖNEMLİ BİLGİLER 147 SAYI: 3 e) Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri f) (Ek:5838/15 md.)(Yürürlük: 28/2/2009) Elektronik ortamda birlikte verilen muhtasar beyanname ve sigorta prim bildirgesinden sadece muhtasar beyanname için 3. Tabloda yazılı kağıtlardan aslı 1,00 Türk Lirasından fazla maktu ve nispi vergiye tabi olanların resmi dairelere ibraz edilecek özet, suret ve tercümeleri. (19,55 TL) (31,15 TL) (0,65 TL) Yargı Harçları Tarifesi 2013 Yılı Yargı Harçları : A) Mahkeme harçları: (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, Yürürlük:14/04/2011) Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra tetkik mercilerinde I- Başvurma harcı: Dilekçe veya tutanakla dava açma veya davaya müdahale veya tevdi mahallinin tayini, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, tesbiti delail ile ilgili taleplerde, 1.Sulh mahkemelerinde, icra tetkik mercilerinde 11,30 2.Asliye mahkemelerinde, idare mahkemelerinde 24,30 3.(5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (Mahkemenin yetkisizlik veya görevsizlik kararı vermesi sebebiyle yetkili veya görevli mahkemeye yeniden 37,25 başvurulması halinde bu harç alınmaz.) 4. (6216 sayılı Kanunun 75/8'inci maddesi ile eklenen bent. Yü- 198,35 rürlük: 03/04/2011) Anayasa Mahkemesinde II- Celse Harcı: (Taraflar veya vekilleri tarafından ertelenmelerine sebebiyet verilen celselerden.) 1.Sulh mahkemeleri: a)Konusu belli bir değerle ilgili davalarda dava konusu miktar- (Binde 2,27) dan (13,95 TL)'den aşağı olmamak üzere 148 LEGES Özel Hukuk Dergisi b)Belli bir değer bulunmayan davalarda 2.Asliye mahkemelerinde, idari yargı mercilerinde (24,30 TL)'den az olmamak üzere III- Karar ve ilam harcı: 1.Nispi harç: a)Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibariyle birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. b) Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan hükümler (Gayrimenkulün satış bedeli üzerinden) c) Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümler (Taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden) d) Nafaka verilmesine dair hükümler (Bir senelik nafaka bedeli üzerinden) e) (5235 sayılı Kanunun 52 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük:1/4/2005) Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de aynen uygulanır. f)(5582 sayılı Kanunun 32. maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ihalenin feshi talepleri ile ilgili olarak esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden Bakanlar Kurulu, dava çeşitleri itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı olmak üzere bu alt bentte yazılı nispeti binde 10'a kadar indirmeye veya Kanunda yazılı nispete kadar çıkarmaya yetkilidir. Nispi harçlar (24,30 TL)'den aşağı olamaz. 2. Maktu harç: MAYIS 2013 13,95 (Binde 2,27) (Binde 68,31) ( B i n d e 11,38) (Binde 4,55) ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 68,31) SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 149 a) 1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bu- 24,30 lunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1'inci fıkra dışında kalan kararlarında b)(5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yürür- 50,45 lük:1/1/2004) (a) fıkrasında yazılı davalarda esasa taalluk eden veya tashihi karar taleplerinin reddine dair Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında c) (5035 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişen bent. Yü- 40,00 rürlük:1/1/2004) Bölge Adliye Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin icranın tehiri kararlarında d) Tespiti delail, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarında 40,00 IV- Temyiz, istinaf ve itiraz harçları (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen şekli. Yürürlük:14/04/2011) a) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00 rürlük:14/04/2011)Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında b) (Anayasa Mahkemesi'nin 20/10/2011 tarihli ve E.: 2011/54, K.: 2011/142 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. ) c) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 119,00 rürlük:14/04/2011)Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında d) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10 rürlük:14/04/2011)Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda e) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 66,10 rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında f) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011)Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında g) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011) İdari yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 150 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 h) (6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile eklenen fıkra. Yü- 26,45 rürlük:14/04/2011)İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 170,80 lük;01/08/2010) V- Keşif Harcı (Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için) B) İcra ve iflas harçları: I. İcra harçları: 1.İcraya başvurma harcı 24,30 2.Değeri belli olmayan icra takiplerinde, icranın yerine getiril- 24,30 mesi harcı 3.Değeri belli olan icra takiplerinde tahsil harcı, değer üzerinden: a)Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine hacizden evvel öde- (Yüzde 4,55) nen paralardan b)Hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan (Yüzde 9,10) c)Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi sure- ( Y ü z d e 11,38) tiyle tahsil olunan paralardan d)Resmi ve özel müesseseler memur ve hizmetlilerinin maaş, (Yüzde 4,55) ücret, gündelik ve sair hizmet gelirlerinin haczi suretiyle tahsil olunan paralardan e)Takip talebi bulunmayan alacaklılara İcra ve İflas Kanununun (Yüzde 2,27) 125'inci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince ödenen paralardan f)Gayrimenkullerin ve gemilerin tahliye ve tesliminde: aa)İcra emrinin tebliği üzerine tahliye olunduğu takdirde (Yüzde 2,27) bb)Tahliye ve teslim icra marifetiyle olduğu takdirde (Yüzde 4,55) g)Menkul tesliminde; aa)İcra emrinin tebliği üzerine teslim halinde (Yüzde 2,27) bb)İcra marifetiyle teslim halinde (Yüzde 4,55) h) (5582 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile eklenen hüküm Yürürlük:6/3/2007) 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, bu bentte belirtilen tahsil harçları dörtte biri oranında uygulanır. SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 151 4.İdare harçları: (Haczedilen gayrimenkullerin idaresi, kira mukaveleleri düzen- 16,90 lenmesi ve hesap tutulması için) II. İflas harçları: 1.Maktu harç: İflasın açılması veya konkordato isteği ve masaya katılma harcı 40,00 2.Konunun değeri üzerinden harç: a)İflasta paylaşılan para üzerinden (Yüzde 4,55) b)Konkordatoda alacaklılara verilmesi kararlaştırılan para üze- ( B i n d e rinden 11,38) (6009 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle eklenen fıkra, Yürü- 56,85 lük;01/08/2010) III. Haciz, teslim ve satış harcı (Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için) C) Ticaret sicili harçları: I.Kayıt ve tescil harçları: (Ticari işletme rehni dahil) 1.Ticari işletmenin ve ünvanının tescil ve ilanında: a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 180,05 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 516,25 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 1.163,20 2.Temsile yetkili kılınan kimselerin tescil ve ilanında (Her kişi için): a) Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 89,35 b) Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 127,95 c) Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 283,10 3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin tescilinde: (Ticari işletme rehni ile ilgili vakalar dahil) (Muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerden harç alınmaz.) a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 89,35 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 127,95 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde 283,10 4.Kayıt silinmesinde: (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi dahil) 152 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 a)Gerçek kişilere ve kooperatiflere ait işletmelerde 34,90 b)Şahıs şirketlerine ait işletmelerde 50,45 c)Sermaye şirketlerine ait işletmelerde Şubelerin herbiri (Ya- 89,35 bancı müesseselerin Türkiye'deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir. II. Kayıt ve belge suretleri ve tasdikname harçları: 1.Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tama- 8,95 mının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün belgelerin örneğinin beher sayfasından (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde:11/1) 2.Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde: 11/2, 104, 29,80 105) D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım): I. Suret harçları: a)İlamın her sayfasının suretinden (Tasdikli fotokopiler dahil) 1,55 b)Mahkeme ve merci zabıtnameleri ve diğer evrakın beher say- 1,55 fasının suretlerinden (Tasdikli fotokopiler dahil) c)Avukatların tasdik ettiği vekaletname suretlerinden (Tasdikli 3,75 fotokopiler dahil) d)Sulh hakimi tarafından tasdik edilen vekaletname suretlerin- 3,75 den (Tasdikli fotokopiler dahil) Re'sen verilmesi icap eden suretler hariç olmak üzere ceza mahkemelerinden alınacak suretlerden de aynı harçlar alınır. II. Muhafaza harçları: Adliye veznelerine tevdi olunan kıymetli eşyanın kabul ve muhafazası için, muhafaza olunan değer üzerinden: a)Bir yıla kadar (Binde 11,38) b)Bir yılı geçen her yıl ve kesirler için (Binde 5,69) III. Defter tutma harçları: a)Alelumum, defter tutma ve tahrir işlerinde (13,95 TL)'den az (Binde 4,55) olmamak üzere deftere kaydolunan değer üzerinden b)Miras işlerinde defter tutulmasında: aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerin- (Binde 4,55) den ÖNEMLİ BİLGİLER 153 SAYI: 3 bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borç- 37,25 lar bakiyesi eşit ise c)İflas dairesi tarafından tutulacak defterlerden 37,25 IV. Miras işlerine ait harçlar: Terekenin tahrir ve tespiti, mirasın taksimi, tasfiyesi ve idaresin- (Binde 4,55) de, bunların konusunu teşkil eden değerler üzerinden (Miras idaresinde her sene ve kesirler için harç alınır.) V. Vasiyetname tanzimine ait harçlar: Medeni Kanunun 479'uncu maddesine göre sulh hakimi tarafından tanzim edilen resmi vasiyet senetleri: a)Belli bir meblağı ihtiva edenler (Binde 1,13) b)Belli bir meblağı ihtiva etmeyenler 50,45 Noter Harçları 2013 Yılı Noter Harçları I. Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar: 1.Muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelena- (Binde 1,13) me ve kağıtlardan beher imza için Bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam miktarı (50,45 TL)'den az,(25.874,70 TL)'den çok olamaz. 2. Emanet harçları: Saklanmak üzere noterlere tevdi edilen değeri belli emanetler- (Binde 2,27) den Harç miktarı (3,75 TL)'den az olamaz, harç yıllık olarak hesaplanır. Bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır. Yıl kesirleri tam itibar olunur. (Binde 4,55) 3. Gayrimenkul ve menkullerin idaresi harcı: Harç yıllık olarak hesaplanır, bir yıldan fazla olan her yıl için ilave olarak yarı harç alınır.Yıl kesirleri tam itibar olunur.Gayrimenkullerin değerleri belli değilse değerler takdir yolu ile tespit edilir. 4. Konşimento yazılması harcı: 0,453 Konşimento yazılmasında eşyanın her gayrisafi tonundan 5. (3239 sayılı Kanunun 139 uncu maddesiyle fıkra kaldırılmıştır.) 154 LEGES Özel Hukuk Dergisi II. Maktu harçlar: 1.Belli meblağı ihtiva etmeyen ve alınacak harç miktarı kanun ve tarife de ayrıca gösterilmemiş olan senet, mukavele ve kağıtlardaki imzaların beherinden 2.Her nevi tebliğ (6830 sayılı Kanun hükümleri muvacehesinde noterlerce muhataba yapılacak tebliğler dahil) ihbar, ihtar ve protestolardan muhataba tebliğ edilecek beher nüsha için 3.Vekaletnameler: a)Özel vekaletnamelerde beher imza için b)Genel vekaletnamelerde beher imza için 4.Defter tasdiki: a)Açılış, ara ve kapanış tasdik ve şerhleri (Beher defter için): aa)İşletme defteri ve diğer her türlü defterler bb)Serbest meslek kazanç defteri cc)Bilanço esasına göre tutulan defterler b)Açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi: 100 sayfaya kadar (100 dahil) 100 sayfadan yukarı beher 50 sayfa ve fazlası için (5035 sayılı Kanunun 35 inci maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Ticaret sicili memurluklarınca yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen alınır. 5.Suretler ve tercümeler: a)İlgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından b)Tercüme suretleri ve yabancı dille yazılmış kağıtların suretleri ve tercümeleri beher sayfasından (Fotokopiler dahil) 6.Saklanmak üzere noterlere tevdi olunan ve değeri belli olmayan emanetlerle vasiyetnameler her yıl için (Yıl kesirleri tam sayılır) 7.Tespit ve tutanak harçları: Mukavelename, senet veya yazılı kağıtların veya bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklinin ilgili şahısların hüviyet ve ifadelerinin tespiti MAYIS 2013 7,90 13,95 6,60 10,40 19,55 24,30 24,30 6,40 6,40 1,55 3,75 13,95 13,95 SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 155 8.Piyango, seçim ve toplantılarda hazır bulunmaktan alınacak 257,45 harçlar; Davet üzerine piyango ve hususi müesseselerin kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak düzenlenecek tutanaklarda 9.Düzeltme harcı: 2,95 Evvelki işin mahiyet ve değeri değişmemek şartıyla yapılacak düzeltmelere ait beyannamelerden beher imza için 10.Mukavele feshi harcı: 2,95 Değeri belli bir borç veya bir taahhüdün ikrarını tazammun etmeyen mukavelelerin feshinde beher imza için 11.(6217 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi ile değişen fıkra, 50,45 Yürürlük:14/04/2011)Belli bir meblağı ihtiva etmeyen umumi ibra, umumi makbuz, tahkimname, ölüme bağlı tasarruf senet ve mukaveleleri, ölünceye kadar bakma akdi, vakıf, aile vakıfları, evlat edinme, karı-koca haklarının idaresi, babalığı tanıma senetleri, miras taksim mukaveleleri, mirasçılık belgesi, ifraz mukaveleleri ve bunlardan rücu ve bunların feshi ve bunların teferruatına dair senet, mukavele ve kağıtların düzenlenmesinden ve noter tarafından re'sen düzenlenecek tutanaklardan Vergi Yargısı Harçlar Tarifesi 2013 Yılı Vergi Yargısı Harçları Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezalara ilişkin uyuşmazlıklardan dolayı Vergi Mahkemelerinde, Bölge İdare Mahkemelerinde ve Danıştay'da açılan davalarda. I- Başvurma harcı: a)Vergi Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerine başvurma 24,30 b)Danıştaya başvurma 50,45 c) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 105,10 lük:6/6/2008)Danıştay'a temyiz başvurularında d) (5766 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen fıkra, Yürür- 70,05 lük:6/6/2008) Bölge İdare Mahkemesine itirazen yapılan başvurularda II- Nispi harçlar: 156 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 (Binde 4,55) a)Vergi mahkemesi ile bölge idare mahkemesi kararlarında: Tarhiyata ve ceza kesme işlemlerine karşı mükellefin dava açması üzerine vergi mahkemesinin nihai kararları ile bölge idare mahkemesinin kararlarında, karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değer üzerinden (24,30 TL)'den az olmamak üzere (Binde 9,10) b)Danıştay kararlarında: Karar altına alınan uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunlara bağlı zam ve cezaların toplam değeri üzerinden (50,45 TL)'den az olmamak üzere (Bu miktardan evvelce ödenen nispi harç mahsup edilir) III- Maktu harç: Yukarıdaki pozisyonlarda gösterilen ve nispi harca tabi tutulmamış olan tarhiyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili: a)Vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında 24,30 b)Danıştay kararlarında 50,45 c)Bölge idare mahkemesi ve Danıştayın yürütmenin durdurul- 50,45 ması kararlarında IV- Suret harçları: Tarafların isteği üzerine verilecek karar suretleri için karar sure- 1,15 tinin her sayfasından (Fotokopiler dahil) TAPU VE KADASTRO HARÇLARI I- Tapu işlemleri: 1.Kayıt harici kalmış olan gayrimenkullerin tescilinden takdir ( B i n d e olunan değer üzerinden 11,38) 2.Deniz, göl ve nehir kıyılarında izinli ve izinsiz doldurma sure- ( B i n d e tiyle iktisabedilen yerlerin tescilinden takdir edilecek değer üze- 1593,9) rinden 3. (5831 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değişen madde. Yürürlük: 27/1/2009) a) Terekeye dahil taşınmaz malların kanuni ve atanmış mirasçı- ( B i n d e lar arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı de- 22,77) ğer üzerinden SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 157 b) Taşınmaz malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla, bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden 4.Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden 5.Dalyan ve voli mahallerinin tescil, intikal, hibe, vasiyet, temlik ve sair tasarrufi muamelelerde takdir olunacak kıymet veya bildirilen bedelden yüksek olanı üzerinden 6. a)İfraz veya taksim veya birleştirme işlemlerinde kayıtlı değerler üzerinden b) (5831 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile değişen bent. Yürürlük: 27/1/2009) İmar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen taksiminde kayıtlı değer üzerinden c)Yukarıdaki fıkralar dışında kalan ve müşterek mülkiyete konu olanların rızaen veya hükmen pay sahipleri arasında, aynen veya ifrazen taksiminde kayıtlı değer üzerinden 7.İpotek tesisinde: a) İpotekte sağlanan borç miktarı üzerinden b)İpoteğe dahil gayrimenkullerden birisinin çıkarılarak başkasının ithalinde veya teminat ilavesinde borç miktarı üzerinden c)Mevcut ipotek derecelerinin sonradan istenilen değişikliklerinde borç miktarı üzerinden 8.Muvakkat tesciller: Medeni Kanunun 921'inci maddesi (22/11/2001 gün ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1011 inci maddesi) gereğince yapılacak tescillerde kayıtlı değer üzerinden 9.Mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf'a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 68,31) ( B i n d e 68,31) ( B i n d e 11,38) ( B i n d e 11,38) (Binde 4,55) (Binde 4,55) (Binde 4,55) (Binde 2,27) (Binde 2,27) (Binde 6,83) 158 LEGES Özel Hukuk Dergisi 10.Adi veya hasılat kira mukavelelerinin tapu siciline şerhinde mukavele müddetine göre hesaplanacak kira toplamı ve mukavele mevcut değilse veya mukavelede müddet belirtilmemişse bir yıllık kira bedeli üzerinden 11.Teferruatın tapu siciline kaydında beyan olunan değeri üzerinden, 12. (5838 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen fıkra, Yürürlük: 28/2/2009) Satış vaadi sözleşmeleri ile irtifak hakkı tesisi vaadi sözleşmelerinin tapu siciline şerhinde, sözleşmede yazılı bedel üzerinden (Bu bedel, sözleşmeye konu gayrimenkulün emlak vergisi değerinden az, emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz.) bedelsiz olanlarda emlak vergisi değeri üzerinden 13. a) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009) Arsa ve arazi üzerine inşa olunacak bina vesair tesislerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm vesair tesis için) Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde (Her bir bağımsız bölüm için) Tapu siciline tescil yapılmaması halinde de bu harcın tahsili aynı esaslar dahilinde yürütülür. b) Meşfu payın şüf'a hakkı sahibi tarafından ilama müsteniden iktisabında, kayıtlı değer üzerinden c) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)(a) fıkrası dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde (her bir işlem için) 14.Tapu harcı mevzuuna giren işlemlerle ilgili tescil ve şerhlerin terkininden 15.Yapı kooperatiflerinin ortaklarına dağıtacağı gayrimenkullerin ortaklar adına tescilinde kayıtlı değer üzerinden 16.Gayrimenkullere ait haritaların kopyalarının verilmesinde her parsele ait kopya için 17.İlgililerin isteği üzerine gayrimenkullere ait verilecek kayıt örneklerinin her birisiyle çıkarılacak belge örneklerinin beher sayfasından (Fotokopiler dahil) MAYIS 2013 (Binde 6,83) (Binde 4,55) (Binde 6,83) 156,55 78,25 (Binde 22,77) 78,25 16,90 (Binde 2,27) 34,90 6,40 SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 159 18.Taksim hakkının bertaraf edilmesinde bunun beyanlar hane- (Binde sine işlenmesinde gayrimenkulün kayıtlı değeri üzerinden 11,38) 19.Muvazaa tarikiyle vaki tescillerin hükmen düzeltilmesinde (Binde kayıtlı değer üzerinden 136,62) 20. a) Gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar (Binde 20) bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında (4751 sayılı Kanunun 6/C maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:9/4/2002) gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı Tapuda kaydı bulunmayan gayrimenkullerin, zilyetlik devir sözleşmeleri ile devrinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Hesaplanacak harç, zilyetlik devir sözleşmeleri yapılmadan önce, şekli ve muhtevası Maliye Bakanlığınca tespit edilecek bir beyanname ile bildirilir ve beyanname verme süresi içinde ödenir. b) (4842 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle değişen ibare.Yürürlük:24/04/2003) Gayrimenkullerin, irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiye- (Binde 20) tinin sermaye şirketlerine sermaye olarak konulmasında ticaret mahkemesince tayin olunan değer üzerinden devir alan için ve gayrimenkul devir hallerinde devir eden için c)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998) Gayrimenkul mükellefiyetinin tesis ve devir yoluyla iktisabında (Binde 20) tesis ve devir için ödenen bedel üzerinden (Bu bedel muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olduğu takdirde mükellefiyet bedeli beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin 20 misline eşit sayılır) devir alan için d)(4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük:29/7/1998) Gayrimenkul hükmündeki daimi ve müstakil hakların tesis ve (Binde 20) devri için ödenen bedel üzerinden (5615 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesi ile değiştirilen parantez içi hüküm. Yürürlük;4/4/2007) (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulun emlak vergisi değerinin yarısından az, iki katından çok olamaz) devir alan için 160 LEGES Özel Hukuk Dergisi e) (5838 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle değişen bent, Yürürlük: 28/2/2009)Gayrimenkul üzerine irtifak hakkı tesis ve devrinde (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre yapılan kat irtifakları hariç olmak üzere) tesis ve devir için ödenen bedel (Bu bedel, üzerinde hak tesis edilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin iki katından çok olamaz) üzerinden devir alan için f) (4369 sayılı Kanunun 78'inci maddesi ile değişen fıkra. Yürürlük: 29/7/1998)İvaz karşılığında kuru mülkiyet iktisabında devir bedeli üzerinden devir eden ve devir alan için ayrı ayrı g) (Ek: 21/11/2012-6361/51 md.) Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden (Taşınmazın herhangi bir şekilde kiracı tarafından geri alınmamasının tespiti durumunda ilgililerden (a) bendindeki oran ile bu bentteki oran arasındaki farka tekabül eden harç tutarı 213 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme faizi ile birlikte alınır.) Yukarıdaki (e) fıkrasında yer alan intifa hakkı ile (f) fıkrasında yer alan kuru mülkiyetin değerleri bu Kanunun 64'üncü maddesinin son fıkrasına göre hesaplanan miktarlardan düşük olamaz. II- Kadastro ve tapulama işlemleri: Kadastro ve tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde kayıtlı değer üzerinden: a)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere, tapulamada tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya tapulanmasında, b)Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya tapulanmasında, c)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname verenler ile tespitte hazır bulunanlardan, d)Aslen senetsiz gayrimenkullerin zilyedi adına kadastrolanması veya tapulanmasında, beyanname vermeyenler ile tespitte hazır bulunmayanlardan, MAYIS 2013 (Binde 20) (Binde 20) (Binde 4,55) (Binde 6,83) ( B i n d e 11,38) (Binde 9,10) ( B i n d e 13,66) (Yukarıdaki fıkralar gereğince ödenecek harç miktarı her parsel için (13,95 ÖNEMLİ BİLGİLER 161 SAYI: 3 TL)’den aşağı olamaz.) Tapu ve kadastro işlemlerinde de nispi harçların en az miktarı (13,95 TL)’dir. (5035 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi ile eklenen bent.Yürürlük:1/1/2004) Kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz. ( 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlük: 28/2/2009) Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi Genel Hükümler Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28512 2013 YILI Konu ve kapsam MADDE 1 –(1) Bütün hukuki yardımlarda avukat ile iş sahipleri arasında geçerli ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, Avukatlık Kanunu ve bu Tarife hükümleri uygulanır. Bu Tarifede belirlenen ücretlerin altında avukatlık ücreti kararlaştırılamaz. Aksine yapılan sözleşmelerin ücrete ilişkin hükümleri geçersiz olup, ücrete ilişkin olarak bu Tarife hükümleri uygulanır. Avukatlık ücretinin kapsadığı işler MADDE 2 –(1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez. (2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde itirazen görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir. Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti MADDE 3 –(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur. (2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur. Birden çok avukat ile temsil 162 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 MADDE 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez. Ücretin tümünü hak etme MADDE 5 –(1) Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır. Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret MADDE 6 –(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret MADDE 7 –(1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez. (2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. (3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, işbölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez. Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret MADDE 8 –(1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur. Nafaka, kira tespiti ve tahliye davalarında ücret MADDE 9 –(1) Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz. (2) Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez. SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 163 Manevi tazminat davalarında ücret MADDE 10 –(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. (4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir. İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücret MADDE 11 –(1) İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin avukatlık ücreti, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığıdır. Konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki takip miktarı 1.833,33 TL’ye kadar olan icra takiplerinde avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra dairelerindeki takipler için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret takip miktarını geçemez. (2) Aciz belgesi alınması, takibi sonuçlandıran işlemlerden sayılır. Bu durumda avukata tam ücret ödenir. (3) İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa Tarife gereğince ayrıca avukatlık ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara ilişkin olup, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra numaralarında yazılı miktarları geçemez. (4) Tahliyeye ilişkin icra takiplerinde bir yıllık kira bedeli tutarı, Nafakaya ilişkin icra takiplerinde nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden, icra mahkemelerinde açılan istihkak davalarında üçüncü kısım gereğince hesaplanacak ücretlere hükmolunur. (5) Borçlu itiraz süresi içerisinde borcunu öderse tarifeye göre belirlenecek ücretin dörtte üçü takdir edilir. Maktu ücreti gerektiren işlerde de bu hüküm uygulanır. Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret MADDE 12 –(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip 164 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez. Ceza davalarında ücret MADDE 13 –(1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir. (2) Ceza hükmü taşıyan özel yasa, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez. (3) CMK 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sıra numarasındaki ücretten az olamaz. (4) Çocuk mahkemelerinde görülen davalarda, asliye ceza; çocuk ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda da ağır ceza mahkemeleri için Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde öngörülen maktu ücretlere ilişkin hükümler uygulanır. (5) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir. Danıştay’da, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret MADDE 14 –(1) Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde davaya cevap verme sürelerinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir. (2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz. (3) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen dava ve işlerde de yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümler uygulanır. Uzlaşma tutanağının hazırlanmasında ücret MADDE 15 –(1) Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde sözü edilen uzlaşma tutanağının hazırlanmasında, konusu itibarıyla görevli mahkemeler için, bu Tarifenin ilgili kısımlarında belirlenen ücretin 1/2 si uygulanır. Tahkimde ücret MADDE 16 –(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır. İş takibinde ücret MADDE 17 –(1) Bu Tarifeye göre iş takibi; yargı yetkisinin kullanılması ile ilgisi bulunmayan iş ve işlemlerin yapılabilmesi için, iş sahibi veya temsilci tarafından yerine getirilmesi kanunlara göre zorunlu olan iş ve işlemlerdir. ÖNEMLİ BİLGİLER 165 SAYI: 3 (2) Tarifede yazılı iş takibi ücreti bir veya birden çok resmi daire, kurum veya kuruluşça yapılan çeşitli işlemleri içine alsa bile, o işin sonuçlanmasına kadar yapılan bütün hukuki yardımların karşılığıdır. Dava vekili ve dava takipçileri eliyle takip olunan işlerde ücret MADDE 18 –(1) Dava vekilleri tarafından takip olunan dava ve işlerde de bu Tarife uygulanır. (2) Dava takipçileri tarafından takip olunan dava ve işlerde bu Tarifede belirtilen ücretin 1/4 ü uygulanır. Tarifede yazılı olmayan işlerde ücret MADDE 19 –(1) Tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için, işin niteliği göz önünde tutularak, Tarifedeki benzeri işlere göre ücret belirlenir. Uygulanacak tarife MADDE 20 –(1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. Yürürlük MADDE 21 –(1) Bu Tarife yayımı tarihinde yürürlüğe girer. AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ 1. 2. 3. 4. 5. BİRİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Dava ve Takiplerin Dışındaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret Büroda sözlü danışma (ilk bir saate kadar) 190,00 TL takip eden her saat için 100,00 TL Çağrı üzerine gidilen yerde sözlü danışma (ilk bir saate 365,00 TL kadar) takip eden her saat için 190,00 TL Yazılı danışma için 365,00 TL Her türlü dilekçe yazılması, ihbarname, ihtarname, pro- 245.00 TL testo düzenlenmesinde Sözleşmeler ve benzeri belgelerin hazırlanması a) Kira sözleşmesi ve benzeri 365,00 TL b) Tüzük, yönetmelik, miras sözleşmesi, vasiyetname, 1.100,00 TL vakıf senedi ve benzeri belgelerin hazırlanması c) Şirket ana sözleşmesi, şirketlerin devir ve birleşmesi 1.100,00 TL vb. ticari işlerle ilgili sözleşmeler 166 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 İKİNCİ BÖLÜM İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret 1. Bir durumun belgelendirilmesi, ödeme aşamasındaki 275,00 TL paranın tahsili veya bir belgenin örneğinin çıkarılması gibi işlerin takibi için 2. Bir hakkın doğumu, tespiti, tescili, nakli, değiştirilmesi, 465,00 TL sona erdirilmesi veya korunması gibi amaçlarla yapılan işler için 3. Tüzel kişi tacirlerin ana sözleşmelerinin onanması, bu 1.980,00 TL tacirlerin çalışma konuları ile ilgili ruhsat ve imtiyazların alınması, devri ve Türk vatandaşlığına kabul edilme gibi işlerin takibi için 4. Vergi uzlaşma komisyonlarında takip edilen işler için 865,00 TL 5. Uluslararası yargı yerlerinde takip edilen işlerde a) Duruşmasız ise 3.960,00 TL b) Duruşmalı ise 6.600,00 TL c) Konusu para olan işlerde ise ücret Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Avukatlık Kanununun 35 inci Maddesi Gereğince Bulundurulması Zorunlu Sözleşmeli Avukatlara Aylık Ödenecek Ücret 1. Yapı kooperatiflerinde 660,00 TL 2. Anonim şirketlerde 1.100,00 TL Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1. Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla Özel Kişi ve Tüzel Kişile- 1.100,00 TL rin Sözleşmeli Avukatlarına Ödeyecekleri Aylık Avukatlık Ücreti Takip edilen dava, takip ve işlerde tarifeye göre hesaplanacak vekalet ücreti yıllık avukatlık ücretinin üzerinde olduğu takdirde aradaki eksik miktar avukata ayrıca ödenir. SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 167 İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Yargı Yerlerinde, İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olsa veya Para ile Değerlendirilebilse Bile Maktu Ücrete Bağlı Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. Görülmekte olan bir dava içinde olmamak koşulu ile ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir, delillerin tespiti, icranın geri bırakılması, ödeme ve tevdi yeri belirlenmesi işleri için: a) Duruşmasız ise 245,00 TL b) Duruşmalı ise 330,00 TL 2. Ortaklığın giderilmesi için satış memurluğunda yapıla- 465,00 TL cak işlerin takibi için 3. Ortaklığın giderilmesi ve taksim davaları için 990,00 TL 4. Vergi Mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için a) Duruşmasız ise 660,00 TL 990,00 TL b) Duruşmalı ise İKİNCİ BÖLÜM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. İcra Dairelerinde yapılan takipler için 220,00 TL 2. İcra Mahkemelerinde takip edilen işler için 245,00 TL 3. İcra Mahkemelerinde takip edilen dava ve duruşmalı 440,00 TL işler için 4. İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için 245,00 TL 5. Ceza soruşturma evresinde takip edilen işler için 400,00 TL 6. Sulh Mahkemelerinde takip edilen davalar için 660,00 TL 7. Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.320,00 TL 8. Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için 660,00 TL 9. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde takip edilen da- 1.980,00 TL valar için 10. Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 2.640,00 TL 11. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 990,00 TL 12. Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar 2.640,00 TL için 168 LEGES Özel Hukuk Dergisi 13. 14. 15. MAYIS 2013 Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için 990,00 TL Disiplin Mahkemelerinde takip edilen davalar için, 770,00 TL İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için a) Duruşmasız ise 660,00 TL b) Duruşmalı ise 1.320,00 TL 16. Bölge Adliye Mahkemelerinde takip edilen istinaf yolu ile görülen işlerin takipleri için a) Bir duruşması olan işler için 660,00 TL b) Birden fazla duruşması ve keşif gibi avukatın da bu- 1.320,00 TL lunması gereken sair işlemleri olan işler için 17. Yargıtay’da ilk derecede görülen davalar için 2.640,00 TL 18. Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için a) Duruşmasız ise 1.320,00 TL b) Duruşmalı ise 2.640,00 TL 19. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyiz 990,00 TL yolu ile görülen işlerin duruşması için 20. Uyuşmazlık Mahkemesindeki davalar için 990,00 TL 21. Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için a) Yüce Divan sıfatı ile bakılan davalar 3.300,00 TL b) Bireysel başvuru 2.640,00 TL c) Diğer dava ve işler 2.640,00 TL ÜÇÜNCÜ KISIM Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret 1. İlk 25.000,00 TL için % 12 2. Sonra gelen 35.000,00 TL için % 11 3. Sonra gelen 60.000,00 TL için %8 4. Sonra gelen 200.000,00 TL için %6 5. Sonra gelen 500.000,00 TL için %4 6. Sonra gelen 680.000,00 TL için %3 7. Sonra gelen 1.250.000,00 TL için % 1,5 8. 2.750.000,00 TL’dan yukarısı için % 0,1 ÖNEMLİ BİLGİLER 169 SAYI: 3 Avukatlık (CMK) Asgari Ücret Tarifesi Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28512 Adalet Bakanlığından: Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin 2013 Yılı Tarifesi Amaç MADDE 1 – (1) Bu Tarifenin amacı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekillere ödenecek meblağları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tarife, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafi veya vekillerin yapacaklarıhukuki yardımlar için uygulanır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Tarife, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi gereğince hazırlanmıştır. Tarife MADDE 4 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde; a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için 182 TL, b) Sulh ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 282 TL, c) Asliye ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL, ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL, d) Çocuk mahkemeleri: 1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 310 TL, 2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 561 TL, e) Askeri mahkemelerde takip edilen davalar için 310 TL, f) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için 310 TL, g) Kanun yolları mahkemeleri: 1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 561 TL, 2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 630 TL, Ödenir. Yürürlük MADDE 5 – (1) Bu Tarife 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girer. 170 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 EKİM KASIM ARALIK NİSAN 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,8 99,16 99,7 99,61 100,66 102,8 103,28 2004 107,17 107,4 108,03 110,49 115,5 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13 2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,3 2006 124,7 125,02 125,33 127,76 131,3 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46 2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57 2008 145,18 148,9 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29 2009 156,65 158,48 158,94 159.97 159.89 161,4 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56 2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174.61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25 2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 203,65 205,75 206,11 209,53 209,28 2013 208,90 208,63 210,33 EYLÜL MART AĞUSTOS ŞUBAT TEMMUZ OCAK 2003 MAYIS YILLAR HAZİRAN (2003-100) ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (ÜFE) NİSAN HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,5 113,86 2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65 2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,2 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49 2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,7 140,13 142,67 145,45 145,77 2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,4 155,02 155,72 159,77 161,1 160,44 2009 160,9 160,35 162,12 162.15 163.19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91 2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,9 179,07 182,35 182,4 181,85 2011 182,6 183,93 184,7 186,3 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,7 200,85 2012 205,05 204,86 205,60 205,77 206,86 204,76 204,29 205,43 207,55 211,62 212,42 213,23 2013 216,74 217,39 218,83 ARALIK MART 94,77 2004 MAYIS OCAK 2003 ŞUBAT YILLAR (2003-100) TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE) ÖNEMLİ BİLGİLER 171 SAYI: 3 HUMK, IYUK VE IIK PARASAL SINIRLARI 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile göreve ilişkin parasal sınır uygulaması yürürlükten kaldırılmıştır SULH / ASLİYE HUKUK GÖREV SINIRI (HUMK M.8/I) 2005 - 5.000,00 YTL 2006 - 5.490,00 YTL 2007 - 5.910,00 YTL 2008 - 6.330,00 YTL 2009 - 7.080,00 TL 2010 - 7.230,00 TL 2011 - 7.780,00 TL SENETLE İSPAT SINIRI (HUMK M.288) 2005 - 400,00 YTL 2006 - 430,00 YTL 2007 - 460,00 YTL 2008 - 490,00 YTL 2009 - 540,00 TL 2010 - 550,00 TL 2011 - 590,00 TL 01.10.2011 - 2.500,00 TL TEMYİZ SINIRI (HUMK M.427) 2005 - 1.000,00 YTL 2006 - 1.090,00 YTL 2007 - 1.170,00 YTL 2008 - 1.250,00 YTL 2009 - 1.400,00 TL 172 LEGES Özel Hukuk Dergisi 2010 - 1.430,00 TL 2011 - 1.540,00 TL 2012 - 1.690,00 TL 2013 - 1.820,00 TL TEMYİZDE DURUŞMA SINIRI (HUMK M.438) 2005 - 10.000,00 YTL 2006 - 10.980,00 YTL 2007 - 11.830,00 YTL 2008 - 12.680,00 YTL 2009 - 14.200,00 TL 2010 - 14.510,00 TL 2011 - 15.620,00 TL 2012 - 17.220,00 TL 2013 - 18.560,00 TL KARAR DÜZELTME SINIRI (HUMK M.440) 2005 - 6.000,00 YTL 2006 - 6.580,00 YTL 2007 - 7.090,00 YTL 2008 - 7.600,00 YTL 2009 - 8.510,00 TL 2010 - 8.690,00 TL 2011 - 9.350,00 TL 2012 - 10.300,00 TL 2013 - 11.100,00 TL İCRA MAHKEMESİ KESİNLİK (TEMYİZ) SINIRI (İİK M.363) 2005 - 2.850,00 YTL 2006 - 3.120,00 YTL 2007 - 3.360,00 YTL MAYIS 2013 ÖNEMLİ BİLGİLER 173 SAYI: 3 2008 - 3.600,00 YTL 2009 - 4.030,00 TL 2010 - 4.110,00 TL 2011 - 4.420,00 TL 2012 - 4.780,00 TL 2013 - 5.240,00 TL TAM YARGI DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan 2013 – 26.950 TL’yi Aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) VERGİ DAVALARINDA DURUŞMA TALEP ETME SINIRI (2577 M.17) (Mahkemece Re’sen Duruşma Yapılmasına Karar Verilirken Sınıra Bakılmaz.) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşan 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşan 2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) TEK HAKİMLE ÇÖZÜMLENECEK DAVALAR (2576 M.7) 2007 - 6.370,00 YTL’yi Aşmayan 2008 - 6.820,00 YTL’yi Aşmayan 2009 - 7.630,00 TL’yi Aşmayan 174 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 2010 - 7.790,00 TL’yi Aşmayan 2011 - 8.380,00 TL’yi Aşmayan 2012 - 9.230,00 TL’yi Aşmayan 2013 – 26.950 tl yi aşan (6352 SK. ile yapılan değişiklik Yür. 02.07.2012) 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESI KANUNU’NDA SÜRELER MD. 25 41 66 KONU Hakimin reddi Eski hâle getirme Bilirkişinin inceleme 74 Gözlem süresi 91 Gözaltı 102 Tutuklulukta geçecek süre 108 Tutukluluğun incelenmesi İletişimin tespiti Teknik araçlarla izleme 135 140 SÜRE Ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün Engelin kalkmasından itibaren yedi gün En fazla üç ay (Gerekçeli merci kararıyla en süresi fazla üç ay uzatılabilir.) Üç haftayı geçemez (resmi sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir, toplamı üç ayı geçemez) *** Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre en fazla oniki saat *** Yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez *** Toplu olarak işlenen suçlarda her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılabilir. ***Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıl (Zorunlu hallerde gerekçeli olarak altı ay uzatılabilir) ***Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıl (Zorunlu hallerde üç yılı geçmemek üzere uzatılabilir) Otuz gün En çok üç ay (Bir defa uzatılabilir) En çok dört hafta (Bir defaya mahsus uzatılabilir) (örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir) SAYI: 3 151 173 174 177 232 247 253 253 268 273 276 277 291 295 296 297 308 Müdafilik görevinden yasaklama Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz İddianamenin iadesi Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi Gerekçenin dosyaya konulması Çağrılan sanığın çağrıya uyma süresi Uzlaşma teklifine cevap Uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması Hakimin ya da mahkemenin kararlarına itiraz İstinaf istemi İstinaf isteminin reddi halinde itiraz İstinaf istemine cevap Temyiz süresi Süre tutumdan sonra gerekçeli temyiz ÖNEMLİ BİLGİLER 175 Bir yıl (altı aydan fazla olmamak üzere iki defa yasaklanma uzatılabilir) Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün İddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün Duruşma gününden en az beş gün önce Hükmün açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün İşlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün Kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün Belgelerin örnekleri verildikten itibaren otuz gün (Cumhuriyet savcısının kararıyla yirmi gün uzatılabilir) Öğrenme gününden itibaren yedi gün (başkaca hüküm yoksa) Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün Temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün Temyiz isteminin Ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi reddine itiraz gün Temyize cevap Tebliğ tarihinden itibaren yedi gün Yargıtay Cumhuriyet İlâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz Başsavcısının Daire gün (Sanığın lehine itirazda süre aranmaz) kararına itirazı 176 LEGES Özel Hukuk Dergisi 332 MAYIS 2013 Cumhuriyet savcısı, On gün hâkim veya mahkeme tarafından bilgi istemine cevap SÜRELERİN HESABI (Madde 39) *** Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar. *** Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. *** Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer. *** Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter. *** Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır. YARGITAY TELEFON REHBERİ YARGITAY DAİRESİ BAŞKAN GENEL SEKRETER BAŞSAVCILIK HUKUK GENEL KURULU BAŞKANLIĞI CEZA GENEL KURULU BAŞKANLIĞI 1. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI TELEFON NUMARALARI 0312.416 10 12 0312.416 10 36 0312.416 10 20 0312.416 10 51 0312.416 10 61 0312.416 12 73 0312.416 13 09 0312.416 13 42 0312.416 13 75 0312.416 14 09 0312.416 14 37 0312.416 14 65 0312.416 14 96 0312.416 15 31 0312.416 15 63 SAYI: 3 ÖNEMLİ BİLGİLER 177 11. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 12. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 14. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 15. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 16. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 18. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 19. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 21. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 0312.416 15 98 0312.416 16 36 0312.416 16 73 0312.416 17 02 0312.416 17 36 0312.416 17 63 0312.416 17 97 0312.416 18 30 0312.416 18 67 0312.416 18 96 0312.416 19 27 YARGITAY CEZA DAİRESİ 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 3. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 4. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 5. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 6. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 7. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 9. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 10. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI 11. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI SANTRAL C. BAŞSAVCILIĞI TELEFON NUMARALARI 0312.416 19 64 0312.416 19 74 0312.416 20 41 0312.416 20 80 0312.416 21 12 0312.416 21 52 0312.416 21 89 0312.416 22 24 0312.416 22 57 0312.416 22 96 0312.416 23 31 0312.416 10 00 0312.416 24 00 KANUN MADDELERİNE GÖRE ARAMA İNDEKSİ BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) (818) Madde 44 ...................................... 70 Madde 45 ...................................... 65 Madde 58 ......................................87 Madde 74 ..................................... 44 Madde 81 ..................................... 44 Madde 84 .....................................115 Madde 86 ....................................115 Madde 101 .....................................44 Madde 102 .................................... 44 Madde 106 .....................................44 Madde 107 .....................................44 Madde 125 .....................................70 Madde 355 ................................44,55 Madde 356 .....................................44 DEVLET MEMURLARI KANUNU (657) Madde 4/B......................................76 Madde 89 ..................................... 76 HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 119 ...................................111 Madde 145 ...................................111 Madde 166 ...................................107 Madde 294 ...................................121 Madde 298 ...................................121 Madde 318 ..................................111 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (MÜLGA) (1086) Madde 381 ...................................121 Madde 388 ...................................121 Madde 389 ..................................121 Madde 432 .....................................58 Madde 434 .....................................58 İCRA VE İFLAS KANUNU (2004) Madde 67 .............................55,60,97 Madde 68 ......................................67 Madde Madde Madde Madde Madde Madde Madde 68/b ....................................73 149 .....................................73 150 .................................... 73 277 ..................................101 278 ...................................101 279 ..................................101 280 ...................................101 İŞ KANUNU (4857) Madde 32/5 ..................................115 Madde 120 ..................................115 KOOPERATİFLER KANUNU (1163) Madde 16 .....................................121 ORMAN KANUNU (6831) Madde 2/B....................................107 SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (506) Madde 77/1-a,b..............................82 TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (4077) Madde 1 .........................................60 Madde 3 .........................................60 Madde 6 .........................................93 Madde 23 ......................................60 TÜRK MEDENİ KANUNU (4721) Madde 164 .....................................39 TÜRK TİCARET KANUNU (MÜLGA) (6762) Madde 2 .........................................90 Madde 141 ...................................121 Madde 726 .....................................90 Madde 1301 ...................................87 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 0-9 6273 SAYILI YASA İLE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ ............................................................................................... 90 A ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK .................................................................................................... 70 ACİZ BELGESİ................................................................................................... 101 ALACAKLARDA 10 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ .............................................. 70 ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTI........................................................... 101 ALTI AYLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ .................................................................... 90 AŞIRI SINIRLAMAYA KARŞI KİŞİLİĞİN KORUNMASI .......................................... 60 AYIPLI İMALAT BEDELİ ...................................................................................... 55 AYNEN İFA VE GECİKMEDEN DOLAYI TAZMİNAT .............................................. 44 B BAĞLANTILI DAVA .......................................................................................... 107 BANKADAN ÖDENEN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ ........................................ 93 BASİT YARGILAMADA DELİLLERİN İKAMESİ ................................................... 111 BEDELSİZ TASARRUFLARIN BUTLANI ............................................................. 101 BOŞANMA DAVASI .......................................................................................... 39 C-Ç ÇEK HAMİLİNİN BAŞVURMA HAKLARINDA ZAMANAŞIMI ............................. 90 ÇEKLERİN İBRAZ SÜRESİNİN BİTİM TARİHİNİN 6273 SAYILI YASANIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE OLDUĞU .................................... 90 180 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 D DAVA DİLEKÇESİNDEKİ EKSİKLİKLER ............................................................... 111 DAVACININ STATÜ HUKUKUNA UYGUN OLUP OLMADIĞININ ARAŞTIRILMASI ....................................................................... 76 DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ ......................................................................... 107 DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI ................................................................. 111 DELİLLERİN SONRADAN İLERİ SÜRÜLMESİ ..................................................... 111 DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ....................................................... 65 E-F ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİNİN TAHSİLİ ......................................................... 70 ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK .................................. 60 ESER SÖZLEŞMESİNİN TANIMI ....................................................................... 55 ESERİN GEÇ TESLİMİ NEDENİYLE MAHRUM KALINAN KİRA BEDELİNİN TAZMİNİ İSTEMİ ............................................................................ 44 EVLENME ŞANSI ÜZERİNDEN TAZMİNAT HESAPLANMASI .............................. 65 FATURALAR NEDENİ İLE TAKİP TARİHİ ÖNCESİNDE DAVALININ T EMERRÜDE DÜŞÜRÜLDÜĞÜNE DAİR DELİL BULUNMADIĞI ........................... 97 FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ .................................................................................. 82 FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ ................................................................ 105 H HAKSIZ FİİLDE ÖLÜM HALİNDE UĞRANILAN ZARARLAR ................................. 65 HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN ZARARIN İNDİRİLMESİ .............................................. 70 HESAP KAT İHTARNAMESİ .............................................................................. 73 HÜKÜM VERİLMESİ VE TEFHİMİ .................................................................... 121 I-İ İDARİ PARA CEZASI VE PRİM BORCUNUN İPTALİ ............................................ 111 SAYI: 3 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 181 İHTAR KARARI ................................................................................................... 39 İHTAR KARARININ TEBLİĞİNE RAĞMEN YASAL SÜRESİNDE ORTAK KONUTA DÖNMEYEN EŞ ALEYHİNE AÇILAN BOŞANMA DAVASI .......................................................................................... 39 İNSAN KAYNAKLARI TEŞVİK ÖDEMESİ............................................................. 115 İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP ................................... 73 İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİNDE İCRA EMRİ GÖNDERİLMESİ ..................... 73 İŞ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ............................................................................. 76 İŞÇİ ALACAKLARININ MUACCELİYETİ ............................................................. 115 İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI ........................................................................... 115 İŞE İADE DAVASI .............................................................................................. 76 İŞLEMİŞ FAİZ ALACAĞI ................................................................................... 97 İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN KISMİ ÖDEMELERDE MAHSUP .................... 115 İŞYERİ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI RÜCUAN TAZMİNAT İSTEMİ .................... 87 İTİRAZIN İPTALİ ........................................................................................... 55,70 İTİRAZIN İPTALİ DAVASI .................................................................................... 97 İVAZ ............................................................................................................... 101 İYİ NİYET KURALI ............................................................................................. 60 K-L KANALİZASYON SULARININ İŞYERİNE DOLMASI ............................................... 87 KISA KARAR İLE BAĞLI KALINMADAN YENİ KISA VE BUNA UYGUN GEREKÇELİ KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ .......................................... 121 KISA VE GEREKÇELİ KARAR ARASINDA FARKLILIK VE ÇELİŞKİ YARATILMASI ..................................................................................... 121 KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ AMACIYLA BAŞLATILAN TAKİBE İTİRAZIN KALDIRILMASI .................................................................................... 67 KİRA PARASININ BAKİYESİNİN TAHSİLİ İSTEMİ ................................................. 67 KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTALİ VE TAZMİNAT DAVASI ......................................................................................... 121 182 LEGES Özel Hukuk Dergisi MAYIS 2013 KÖTÜNİYETLE TEMYİZ ...................................................................................... 58 KREDİ BAŞVURUSU VE YAPILANDIRMA SIRASINDA ALINAN MASRAFLARIN İADESİ TALEBİ ......................................................................... 93 KREDİ BORÇLUSUNUN HAYAT SİGORTASI YAPILMASI ..................................... 93 KULLANIM KADASTROSU TESPİTİNE İTİRAZ ................................................... 107 KUSURSUZ SORUMLULUK ................................................................................ 87 LİMİT İPOTEĞİ ................................................................................................. 73 M-N MAHKEME KARARININ AÇIK VE ANLAŞILIR OLMA ZORUNLULUĞU ............... 121 MAL SİGORTALARINDA HALEFİYET .................................................................. 87 MÜLKİYETİN DEVRİ ....................................................................................... 105 NOKSAN GİDERİN TEBLİĞ TARİHİNDEN YEDİ GÜN SONRA YATIRILMASI ........ 58 O-Ö ÖDEME EMRİNE İTİRAZIN KESİN OLARAK KALDIRILMASI ............................... 67 ÖDEME EMRİNE YAPILAN İTİRAZIN İPTALİ ........................................... 55,60,97 ÖDEMENİN MUACCEL BORÇ İÇİN YAPILDIĞININ KABULÜ .......................... 115 P PRİME ESAS KAZANÇ ....................................................................................... 82 PRİME ESAS KAZANÇ TUTARININ TESPİTİ ......................................................... 82 S-Ş SAÇ EKİMİNİN BAŞARISIZ OLMASI ................................................................. 60 SİGORTALI BİNADA GERİ TEPMEYİ ENGELLEYİCİ SİSTEMİN OLMAMASI .......... 87 SÖZLEŞMELİ PERSONEL .................................................................................. 76 SÜREYE BAĞLANMAMIŞ BORCUN İFA ZAMANI ............................................. 44 SAYI: 3 KAVRAMLARA GÖRE ARAMA İNDEKSİ 183 T TAKİBE İTİRAZIN BORCA İTİRAZ NİTELİĞİNDE OLDUĞU ................................... 67 TAPUDA ŞARTLI BAĞIŞ SENEDİ DÜZENLENMESİ ............................................ 44 TARAFLARIN SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ ........................................... 111 TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ........................................................................ 101 TEMERRÜDE DÜŞEN BORÇLUNUN BEKLENMEDİK HALDEN SORUMLULUĞU .............................................................................................. 44 TEMERRÜT ..................................................................................................... 115 TEMYİZ GİDERLERİNDEKİ NOKSANLIĞI TAMAMLAMASI İÇİN MUHTIRA ÇIKARTILMASI ............................................................................... 58 TEMYİZDE KIYAS YOLU İLE UYGULANACAK HÜKÜMLER ................................ 58 TERKE DAYALI BOŞANMA .................................................................................. 39 TESCİLE İLİŞKİN ŞERH KONULMASI ............................................................. 105 TUTANAK ASLI ................................................................................................ 107 TÜKETİCİNİN KORUNMASI KAPSAMINDA SÖZLEŞMEDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR ............................................................................................ 93 TÜKETİCİNİN MENFAATİNİ İHLAL ETMEKLE BİRLİKTE AVANTAJ SAĞLAYAN SÖZLEŞME HÜKMÜ ........................................................ 93 V-Y-Z VAKIALARIN DAVA DİLEKÇESİNDE YER ALMASI ............................................ 111 YAPI MALİKİNİN ZARARI TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ ......................................... 87 YILLIK OLARAK HESAPLAMA YAPILMAMASI GEREĞİ......................................... 82 YÜKLENİCİ ŞİRKETİN EDİMİNİ ÖNEMLİ ORANDA İFA ETTİĞİ ............................ 55 YÜKLENİCİNİN TOKİ İLE İNŞAAT YAPIM İŞİ KONUSUNDA ANLAŞMASI ............. 44 ZAMANAŞIMI ................................................................................................... 70 ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI TASARRUFLARIN İPTALİ ....................... 101 ZORUNLU MALİ MESULİYET SİGORTASININ BULUNMAMASI ....................... 65