Katkı Dergisi`16 - Trouw Nutrition TR Gıda Tarım Hay. San. ve Tic. A.Ş
Transkript
Katkı Dergisi`16 - Trouw Nutrition TR Gıda Tarım Hay. San. ve Tic. A.Ş
Aral›k ÜRET‹M‹N ESAS G‹RD‹S‹ "‹NSAN" S S ay›n Misafirlerimiz, Han›mefendiler, Sektör ortaklar›m›z.. Ülkemizin eşsiz güzelliklerini içeren yörelerinden birinde, Belek'te, sizlerle birlikte olman›n mutluluğu içerisindeyiz.Bu Yumurpiyat'ta da hoş vakit geçirdiğinizi ümit etmekteyiz. Bu y›l üçüncüsünü gerçekleştirmek üzere bir araya geldiğimiz Yumurpiyat'ta, birlikte sektörün sorunlar›n› tart›ş›p, bunlar›n çözümlerini bulmaya, verilen konferanslar ve yap›lan panellerle, ülkemizin geçirdiği 2 ekonomik kriz neticesinde bulunduğu bu noktada, sektörümüzün geleceği konusunda neler yap›labileceği hususunda öneriler dinleyerek bir sonuca varmaya çal›yoruz. Bu arada Yumurpiyat›n diğer yönünü oluşturan, sportif ve eğlendirici oyunlarla, tatl› bir rekabet içerisinde, bizi günlük problemlerimizden uzaklaşt›racak müsabakalar yap›yoruz, sonucunda da kazananlar› alk›şlayacağ›z ve ödüllendireceğiz. Bu yar›şlarda kaybeden olmayacak. Yar›ş bile olsa temelinde sevgi ve dostluk bulunacak... Küreselleşme ve AB kriterlerine uyum sağlama süreci içerisinde Teknolojinin rolü hepimizin malumu. İnsanl›k tarihi ile yaş›t olan teknolojinin son y›llarda h›zl› gelişme ve değişim içerisinde olduğu hepimizce bilinmekte. Teknolojide ki bu gelişmeler rekabeti artt›rm›ş ve bunun sonucunda da 21’inci yüzy›lda bilgi, rekabet ortam›nda temel unsur haline gelmiştir. Teknolojinin bilgiye dayal› h›z› süratle artan bir şekilde devam ederken, üretimin esas girdisi olan "İNSAN" faktörünün önemi ortaya ç›km›şt›r. İnsan› göz ard› ederek yap›lacak hiçbir şeyin başar›l› olamayacağ› kesinlik kazanm›şt›r. Yüksek teknolojiyi kullanacak, sahip ç›kacak, ona yön verecek yine insand›r.K›saca işi yapacak olan insand›r ve burada ki insan kavram› ürünü imal edecek, yetiştirecek ve onu kullanacak kimselerin tümünü kapsamaktad›r. Yani birlikte çal›şacak, üretimi artt›racak birbirine sevgi ve dostlukla bağl› insan topluluğu. DOSTLUK.......; Dostluk t›pk› hukuk, sanat, ahlak gibi toplum insan›n›n, toplum içinde gerçekleştirdiği bir realitedir. Tek baş›na bir insan için dostluk söz konusu olamaz. Dostluk insanlar aras›nda bir içgüdü ile başlar. Bu içgüdü insan›n yaln›zl›ktan korkma duygusudur. İnsan, iyiye güzele ve doğruya yaln›z baş›na erişemez. Tek baş›na kalm›ş bir insan›n gücü yetersiz, bilgisi s›n›rl›, ömrü k›sad›r. Dostluğun büyük unsuru, güven ve güveni doğuran inançt›r. Kinle, öfkeyle, minnettarl›kla hatta nefretle başlayan dostluklar vard›r. Ancak, hiç bir zaman dostluk kinle, nefretle, öfkeyle, minnetle sürüp gitmez. K›sacas› dostluk, sevgi temeline oturur. Dostlukta mutlaka bir hoşgörü özgüsü vard›r. Birbirlerini affetmesini bilmeyenler aras›nda dostluk doğabilir ama yaşayamaz. Hoşgörü; bu asl›nda kendi benliğimizden, 1 benliğimizin aman vermez iddialar›ndan, isteklerinden, ›srarlar›ndan bir vazgeçmedir. Hoşgörünün yan›nda, dostluğun devam unsuru olan feragat› buluyoruz. Ancak menfaat unsuru ile dostluğu kar›şt›rmamam›z gerekir. Dostluğun temeli olan sevgi, asl›nda almak değil vermektir. Sevginin olduğu yerde her zaman huzur, her zaman dostluk vard›r. Dostluk ve insan› hedef alan ve ortak noktan›n insan olduğunu kabullenen bir yönetim anlay›ş›nda, sadece üründen yararlanacaklar değil, özellikle ve özellikle çal›şanlarda göz önüne al›narak verimlilik ve kalite art›ş› hedeflenmelidir. Kullan›lan teknoloji ne kadar yeni olursa olsun, neticede onu meydana getiren de, kullanacak olan da insand›r. Bu nedenle çal›şanlar›n iyi motive edilmesi gerekir. Para motivasyonda önemli bir nedendir ama çoğu zaman yeterli olmamaktad›r. İnsanlar›n başka beklentileri de vard›r. Çal›şan insan, çal›şma ortam›nda huzur, iletişim, takdir edilme ve çal›şma yerinin düzeni gibi unsurlar› da arar. Birlikte yapt›ğ›m›z, Yumupiyat ad›n› verdiğimiz bu toplant›lar›m›z, insan›n tek baş›na değil birlikte hareket etmekle nelere ulaşabileceğine bir örnek değil mi ? İnsan dünyaya tek baş›na geldiği gibi, dünyadan da tek baş›na gider. Gelişi ve gidişi bu derece bağ›ms›z olan bu iki ayakl› yarat›k, beşikle mezar› aras›nda tek baş›na yaşayamaz. Zaten onun ›zd›rap ve saadet kaynağ›, teklik ve beraberlik çelişmesinden ç›k›yor. Düşünce üretebilmek sadece insana özgü bir özellik. Bu üretimin kökeninde ise özgür akl›n, bir başka deyişle; kendi iradesiyle davranan akl›n etkinliği tart›ş›lmaz. Ancak burada akl›n egoizme kap›lmas› tehlikesini gözard› etmememiz gerekmektedir. Çünkü ; tüm yaşam›m›zda görüp izlediğimiz insanlar›n, bütün söz, hareket, davran›ş ve kararlar›n›n özünde kendi ç›karlar›n›n olduğunu, ak›llar›n›n da bu ç›karlara hizmet eden bir eğilim gösterdiğine şahit olmuşuzdur. Tarih boyunca insanl›k, yaln›z kendi ç›karlar›n› düşünenlerin elinde yozlaşm›şt›r. Bu nedenle akl›, iyi ve olumlu düşünme yöntemi ile doğru nitelik ve ilkelere dayand›rmak gerektiğini göz ard› etmemeliyiz. Bir insan kendi düşüncelerini denetim amac› ile kendi içine dönebildiği oranda kendini tan›yabilir ve bu yolda ilerleyebildiği ölçüde de kendini bilmenin getirdiği gönül rahatl›ğ›na erişebilir. Kendini bilmek, ayn› zamanda içindeki zenginliği yakalamakt›r. K›ymetli misafirlerimiz, birlikte şöyle bir düşünelim ; Yeryuvarlağ› müşterek durağ›m›z. Şimdiye 2 kadar olduğu gibi bundan sonrada buray› beğenmeyip başka gezegenlere gidebilmemiz şimdilik mümkün değil. Çaremiz yok. Arz denilen bu ortak durakta yazlay›p, k›şlayacağ›z. Beş k›ta sanki beş mahalle, aralar›ndaki okyanuslar onlar›n geniş caddeleri, her birinde devlet dediğimiz bağ›ms›z evler var. S›n›rlar› ise bir yang›n duvar› ve bunu böyle yapan da menfaat çekişmeleri. O halde insan olarak acaba neler yapmal›y›z ? *** İnsan›n ilk vazifesi yaşama ve yaşatma hakk› olmal›d›r. *** İnsanlar vicdanlar›ndaki "yok etme" mücadelesini ak›llar› ile yok etmeye çal›şmal›d›rlar. Böylece savaş› doğuran sebeplerin en önemlilerinden biri ortadan kalkm›ş olur. *** İnsanlar hakikatlerin ayd›nl›ğ›nda, haklar›n› bilmeli, vazifelerini yapmal›, z›t kuvvetleri dengelemeye çal›şmal›. Vicdan huzuru insan› rahatlanan bir faktör. Yaşarken iyi bir ölüme haz›rlanmas›n› bilmeli. Ruhunda yüksek emellerin, ferah verici ümitlerin meşalesini daima yan›k ve uyan›k tutmal›. Bunlar› yapt›ktan sonra beklemeli, sinmeyerek, ümidini yitirmeyerek , hareketsiz ve gayretsiz kalmayarak, her güzelin, her iyinin, her doğrunun yarat›c›s› olan Hakk›n zaferini beklemeli... Sözlerimi bir düşünürün şu sözleri ile bitiriyorum: ✔ Paraya gereksiminiz yokmuş gibi çal›ş›n.... ✔ Hiç ac› çekmemiş gibi sevin..... ✔ Hiçbir şey beklemeden verin.... KARŞILIĞI NASIL OLSA GELECEKTİR.... Yumurpiyattaki çal›şmalar›m›z›n yol gösterici, yap›c› ve başar›l› olmas›n› dileyerek, hepinize hayat›n›z boyunca sağl›k mutluluk ve başar›lar diliyorum.Katk› ve kat›l›mlar›n›z için sonsuz teşekkürler. Sizlere sevgi, sayg› ve beni dinlediğiniz için şükranlar›m› sunuyorum. Vural AKMAN İnterkim A.Ş.Yönetim Kurulu Başkan› YUMURP‹YAT 2002’N‹N ARDINDAN D eğerli KATKI okuyucular› bir Yumurpiyat’› daha geride b›rakt›k. Sektör ortaklar›n›n büyük ilgisi ile gerçekleştirilen Yumurpiyat’lar art›k bilimsel ve sosyal boyutlar› ile kendini kan›tlayan sektörel bir organizasyon olarak kabul görmektedir. Y›llard›r Sektör Ortakl›ğ› bilinci ile hareket eden İnterkim firmas› taraf›ndan düzenlenen ve sektör ortaklar›n› bir araya getirmek, onlar› k›sa bir sürede olsa stres ortam›ndan uzaklaşt›rmak, kanatl› sektörünün önemli sorunlar›n› sektörde bilgi ve deneyimi olan uzmanlarla ele alarak tart›şmak bunlara çözüm yollar› aramak ve bu konuda kamuoyu yaratmak gibi bilimsel misyonu olan Yumurpiyat’lar›n bu y›l yap›lan üçüncüsünde süt ve et sektörünün sorunlar› ve geleceği de masaya yat›r›lm›şt›r. Antalya’n›n en güzel turizm beldelerinden olan Belek’te yap›lan Üçüncü yumurpiyata Türkiye Yem Sanayiciler Birliği Başkan› Say›n Ülkü KARAKUŞ, Besd-Bir Başkan› Say›n Kemal AKMAN, Yumurtac›lar Birliği Başkan› Say›n Nuri SÖZMEN, Bilimsel Tavukçuluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Say›n Avni ÇAKIR, Set-Bir Genel Sekreteri Say›n Prof.Dr.Erkan BENLİ, T.C.Hazine Müşteşarl›ğ› Teşvik ve Uygulamalar Genel Müdürü Say›n Dr. Turan Serdengeçti, TMO Genel Müdür Yard›mc›s› ve Yönetim Kurulu Üyesi Say›n Yavuz KOCA, Ziraat Bankas› Genel Müdür Yard›mc›s› Say›n Muzaffer ŞAHİN, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yard›mc›s› Say›n Faik YAVUZ ile Ankara ve Dokuz Eylül Üniversiteleri’nin değerli öğretim üyeleri ve Ülkemizin en büyük entegrasyonlar›n›n üst düzey yöneticileri kat›lm›şlard›r. Söz konusu kat›l›mc›lar›n büyük bir bölümü gerçekleştirilen 2 konferans ve 2 panelde konuşmac› olarak görev üstlenmişlerdir. Kat›l›mlar› ve sunumlar› ile yumurpiyat›n bilimsel bölümünü destek ve güç veren herkese KATKI olarak teşekkürlerimizi sunar›z. Katk›n›n bu say›s›nda Yumurpiyat 2002’nin bilimsel toplant›lar›nda yap›lan konuşmalar› başka bir ifade ile verilmek istenen mesajlar› özet halinde yay›nlamak istiyoruz. “Küresel Rekabette Bilginin Yönetimi” konulu konferans oturumunu yöneten Türkiye Yem Sanayiciler Birliği Başkan› Say›n Ülkü KARAKUŞ konuşmas›nda “Türk Hükümeti’nin Avrupa Birliği üyeliğini Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve Atatürk’ün geleceğe bak›ş›n› doğrulayan kilit bir aşama ve Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir basamak olarak değerlendirmektedir. Türkiye diğer aday 10 ülkeye göre gümrük birliği antlaşmas›n› imzalayan, serbest piyasa ekonomisi uygulayan bir ülke olmas›na rağmen bütün bunlar AB taraf›ndan gözard› edilmekte, kamuoyu araşt›rmalar›na göre % 65 ‘üzerinde bir oranla AB’ne kat›l›m fikri dikkate al›nmamaktad›r. İçine girmek için çaba sarfettiğimiz AB 400 milyona yaklaşan nüfusu ile Dünya’da ekonomik bir güç olmuştur. Ancak AB’nin siyasal bir güç olabilmek için Türkiye’yi içine alma mecburiyeti vard›r. Bize düşen son aylarda AB üyeliğinin varoluş, d›ş›nda kalman›n yokoluş olarak alg›lanmas›ndan kendimizi kurtarmam›z ve yap›sal çal›şmalar›m›za devam etmemiz gerekmektedir. Türkiye küreselleflen dünyan›n tam merkezinde Doç.Dr.Haluk Soyuer’in “Küresel rekabette bilginin yönetimi” konulu konuşmas›n›n özeti şu şekildedir. “Dünyan›n yeni bin y›la henüz girdiği günümüzde, gelişmişlik düzeyine bağl› olmaks›z›n tüm ülkeleri ve ekonomileri önemli derecede etkileyen, politik ve endüstriyel alanda Dünya dengelerinin yeniden tamamlanmas›n› gerektiren köklü bir dönüşüm ve değişim süreci yaşanmaktad›r. Bilgi toplumuna geçiş sürecinde ülke ekonomileri, klasik yaklaş›mlar ile tan›mlamakta güçlük çekilen yeni oluşumlar çerçevesinde sürekli değişim göstermektedir. Son y›llarda yaşanan bu değişim süreci, sanayi devriminin sonucu ortaya ç›kan toplumsal ve endüstriyel dinamikleri aç›klamada yeterli olan klasik iktisat ve yönetim kavramlar›n›n, geçerliliğini tart›ş›l›r hale getirmekte ve ortaya ç›kan yeni ekonomik, toplumsal ve endüstriyel dinamikleri aç›klayabilecek modern kavramlar›n geliştirilmesine neden olmaktad›r. Art›k günümüzde, ülkelerin ve endüstrilerin gelişmişlik düzeyinin ve rekabet gücünün değerlendirilmesinde en önemli unsur, bilgi üretim ve işleme kapasitesi ile h›z›d›r. Küreselleşme sermaye, hammadde, insan kaynağ›, teknoloji ve bilgi olarak ekonomik değerlerin sayabileceğimiz ve üretim faktörlerinin küresel boyutta siyaset, politika ve s›n›r tan›maks›z›n sürekli ak›ş› ve bu değerlerin dünya ölçeğinde kolayl›kla yer değiştirmesi şeklinde tan›mlanabilir. Küreselleşme süreciyle, özellikle sermayenin ve bilginin uluslararas› dolaş›m› yayg›nlaşmaktad›r. Bunun en önemli nedeni, günümüzde gerek sermayenin ve gerekse bilginin küresel boyutta h›zla yer değiştirebilmesi için ihtiyaç duyulan Bilgi teknolojilerinin mevcut olmas› ve sürekli daha da geliştirilmeye devam edilmesidir. Günümüzde insan kaynağ›, hammadde ve teknoloji gibi diğer üretim faktörlerinin küresel boyutta ak›ş› son derece h›zl› olmakla birlikte, en az›ndan bu unsurlar›n hareketi belli bir kapasite ve zaman s›n›rlamas›na tabi olmaktad›r. Oysa sermaye ve bilgi kaynağ›n›n küresel 3 boyutta ak›ş› miktar s›n›rlamas› olmadan bilgisayarlar arac›l›ğ› ile çok h›zl› bir şekilde gerçekleşmektedir. Bat› endüstrileri Türkiye’yi sadece büyük bir pazar olarak değil, yeni pazarlara aç›lmada destek al›nabilecek güçlü ve güvenilir bir ortak olarak görmektedir. Türkiye küreselleşen dünyan›n tam merkezinde küreselleşme sürecinin temel taşlar›ndan birisidir. Bu nedenle Ülkemiz işletmelerinin uluslararas› rekabet ortam›na haz›rlanmas›, küresel sisteme entegre olmas› ve bu amaçla modern, bilgisayar destekli yönetim ve iletişim sistemlerini ve araçlar›n› uygulamaya geçirmesi bir zorunluluk haline gelmektedir. Son derece sert bir rekabetin yaşand›ğ› günümüzün dinamik, küresel pazar ortam›nda işletmelerin yaşayabilmeleri için bilgiye olan ihtiyaç giderek artmakta, sürekli ve düzenli bilgi ak›ş›n›n önemi hayati boyutlara ulaşmaktad›r. Bu nedenle işletmeler bilgi teknolojilerinin sağlad›ğ› alt yap›y› etkin bir şekilde kullanarak küresel pazardaki gelişmeleri sürekli izlemeli ve değişime uyum sağlayabilmek için gerekli kararlar› h›zla almal›d›r. Art›k günümüzde bilgi üretim faktörleri aras›nda sermaye, emek, hammadde ve girişimci ile birlikte önemli bir kaynak olarak ele al›nmaya başlanm›şt›r. İşletmelerde tüm üretim faktörlerinin verimli kullan›m› için etkin bir bilgi ak›ş›n›n sağlanmas› ön koşuldur. Yönetici için işletmede etkin bir bilgi ak›ş›n› sağlamak en az›ndan bir malzeme ve iş ak›ş›n› düzenlemek kadar önemlidir. İşletmeler rekabet üstünlüğü elde edebilmek için bilginin üretilmesi, değerlendirilmesi, saklanmas›, dağ›t›lmas›, koordinasyonu gibi konular›n üzerinde titizlikle durmalar› gereklidir. “Küreselleflme süreci ülkemiz hayvanc›l›¤›n› nas›l etkileyecek?” Daha sonra Yumurpiyat 2002’nin bilimsel faaliyetleri çerçevesinde düzenlenen “Küreselleşme Sürecinde Hayvanc›l›k Sektörünün Geleceği” konulu panele geçilmiştir. Panel yöneticisi Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer konu ile ilgili olarak şu konuşmay› yapm›şt›r. “İnsanlar›n yeterli ve dengeli beslenmesinde önemli rolü bulunan hayvanc›l›k 4 sektörü ulusal geliri artt›rmak, istihdam› artt›rmak, et, süt, tekstil , deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallar›na hammadde sağlamak ve dengeli kalk›nmaya katk›da bulunmak, k›rsal alandaki aç›k ve gizli işsizliği azaltmak ve önlemek, kalk›nma ve sanayileşme finansman›n› öz kaynaklara dayand›rmak, ihracat yoluyla döviz gelirlerini artt›rmak, göç olaylar›n› ve bunun ortaya ç›kard›ğ› sosyal s›k›nt›lar› azaltmak ve önlemek gibi önemli ekonomik ve sosyal fonksiyonlara da sahiptir. Dünyada 21. yüzy›la bilgi toplumu olarak girmeye haz›rlanan gelişmiş ülkeler ulusal üretimde istikrar› sağlamak amac›yla, bitkisel ve hayvansal üretimi daha ak›lc› ve ekonomik politikalarla desteklemekte, elde edilen üretim art›ş› ile ayn› zamanda önemli bir d›ş sat›mc› ülke konumuna gelmektedirler. Günümüzde gelişmiş toplumlarda sağl›kl› hayvan, sağl›kl› g›da ve sağl›kl› insan slogan› yaşam›n bir parças› durumundad›r. Bu bağlamda sözü edilen ülkelerde ve özellikle AB’de bir dizi yasal düzenlemelerle hayvan sağl›ğ›, çevre ve halk sağl›ğ› konular›na çok önem verilmektedir. Böylece üretimden tüketime kadar uzanan süreçte kaliteli ve sağl›kl› hayvansal g›da elde edilmesi ve tüketilmesi büyük ölçüde güvence alt›na al›nm›şt›r. Dünyan›n küçüldüğü, diğer bir ifade ile küreselleşme sürecinin yaşand›ğ›, değişik hayvansal ürünlerin bir ülkeden diğerine işlenmiş veya son ürün olarak sat›ld›ğ›/tüketildiği günümüzde g›da güvenliğinin önemi her geçen gün artmaktad›r. Gelişmiş toplumlarda sağl›kl› ve dengeli beslenmenin sağlanabilmesi, daha dinamik, sağl›kl› ve yarat›c› nesillerin yetiştirilebilmesi bak›m›ndan hayvansal ürünler yeri doldurulamaz bir öneme sahiptir. Ancak bu besin maddelerinin en ideal hijyenik koşullarda üretilmesi her çeşitten patojen mikroorganizma ve zehirli kimyasal madde art›klar›ndan ar›nd›r›lm›ş olmas› stratejik önem taş›maktad›r. Dünya küreselleşme sürecindedir. Küreselleşme ülkemiz hayvanc›l›ğ›n› günümüzde nas›l etkilemektedir? Önümüzdeki günlerde ise nas›l etkileyecektir? Bütün bu sorular›n cevaplar›n› ve küreselleşme sürecinin Ülkemiz hayvanc›l›ğ›n›n lehine çevrilebilmesi için neler yap›lmas› gerektiğini panelimizde yer alan değerli konuşmac›lar aç›klamaya çal›şacaklard›r. Bir ülke kendi insiyatifiyle kendi seçti¤i rolü oynayabilir mi? Beypi ve Beyyem A.Ş. Genel Müdürü Dr. Sait KOCA’n›n ise panelde yapt›ğ› “küreselleşme sürecinde kanatl› sektörü” konulu konuşmas› şu şekilde özetlenmiştir. “Konuşmama Say›n Emre Kongar’›n 26 Nisan 2001 tarihinde sunduğu “Küreselleşme Bağlam›nda Türkiye” konulu tebliğinden yapt›ğ›m al›nt›larla başlamak istiyorum. Küreselleşme, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda baz› ortak değerlerin yerel ve milli s›n›rlar› aşarak dünya çap›nda yay›lmas›n› ifade ediyor. Dünya ticareti giderek serbestleşiyor. Küreselleşmenin iki kaynağ› var. Birincisi iletişimbileşim devrimi, ikincisi Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve Soğuk Savaş›n bitişi. Ortaya ç›kan küreselleşmenin üç tane ayağ› var. Bu üç ayağ› ayr› ayr› görmezsek hiçbir şey anlamam›z mümkün değil. Birinci ayak siyasi ayakt›r. Küreselleşmenin siyasi ayağ› Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi liderliği ve dünya jandarmal›ğ›d›r. Küreselleşmenin ikinci ayağ› ekonomik ayakt›r. Ekonomik ayak siyasal ayaktan biraz daha değişik bir nitelik taş›yor: Ekonomik ayak küreselleşmede uluslararas› sermayenin egemenliği anlam›na geliyor. Uluslararas› sermaye ne demek? Her bir ülkenin bir başka ülkedeki yat›r›mlar› ve bunlar›n ard›ndaki büyük şirketler demek. Bir ülkeden para bir başka ülkeye gidince o uluslararas› sermaye oluyor. Küreselleşme hiç kuşkusuz, dünya üretimine el koymuş durumda. Ne üretilecek, nerede üretilecek, ne kadar üretilecek, kaça üretilecek kimin için üretilecek gibi sorunlara yan›t veriyor. Tabii bu işin sadece üretim ayağ›. Bu üretim ne kadar adil olarak dağ›t›lacak, yani refah dünya üzerinde ne kadar dengeli olacak, bu sorunun yan›t› küreselleşmede yok.Üçüncü ayak çok daha ilginç bir ayak; kültür ayağ›. Küreselleşmenin kültür ayağ›n›n iki kolu var ve bu kültür ayağ›n›n iki kolu birbirini dengeliyor. Birbirine karş› bunlar, yani etkileri ayn› paralelde değil, birbirini dengeleyen yönde. Kültür ayağ›n›n ikinci kolu bunun tamamen z›dd›; kaba ve s›n›rl› deyimiyle mikro milliyetçilik. Mikro milliyetçilik şu; kendisinin farkl› kültürel öğeler taş›d›ğ›n› iddia eden her gruba ayr› siyasi özerklik verilmesi eğilimi. Öte yandan, küreselleşmeyi sadece ekonomik alandaki faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmek de s›n›rl› bir bak›ş aç›s›n› yans›tmaktad›r. Bu çerçevede, mallar›n ve sermayenin serbestçe dolaş›m›n›n yan›s›ra, insanlar›n daha s›k seyahat etmeleri, bilgi-iletişim teknolojilerindeki h›zl› gelişmeler ve internet kullan›m›n›n giderek yayg›nlaşmas›, küreselleşmenin önde gelen itici güçleri aras›nda bulunmaktad›r. Saydaml›k da, küreselleşmenin ön plana ç›kard›ğ› kavramlar aras›nda yer almaktad›r. Gelir dağ›l›m›n›n daha hakça olmas›, yolsuzluklar›n azalmas›, hatta siyasi özgürlüklerin ve insan haklar›na sayg›n›n artmas›, küreselleşmeyle doğru orant›l› gelişen unsurlar aras›nda say›lmaktad›r. Küreselleşmenin, sermayenin serbestçe dolaş›m›n› kolaylaşt›rma ve yabanc› yat›r›mlar› art›rma yoluyla ekonomik gelişmeye olumlu katk›da bulunduğu herkesçe teslim edilmektedir. Ancak, küreselleşmenin kriz zamanlar›nda sermayenin daha çabuk yurtd›ş›na kaçmas›na ve krizlerin diğer ülkelere daha h›zla yay›lmas›na neden olduğu da bilinen bir gerçektir. Yukar›da özetlenenlerle ülkemizde son y›llarda yaşad›klar›m›z› karş›laşt›r›rsak küreselleşmenin ne kadar içerisinde olduğunu görürüz. “Küresel düzen içinde herhangi bir ülke kendi inisiyatifiyle, kendi seçtiği rolü oynayabilir mi” diye bir soru sorarsak bu olanağ›n teorik olarak var olduğunu, ancak pratikte bunu gerçekleştirmenin hiç de kolay olmad›ğ›n› söyleyebiliriz. Küreselleşme sürecinde Türkiye tavukçuluğunu yukar›da özetlenen hususlar› dikkate alarak değerlendirmek istiyorum. Piliç eti, hindi eti ve yumurtan›n uluslararas› ticaretine ilişkin verilere göre toplam ihracat›n %50’si Amerika Birleşik Devletleri taraf›ndan gerçekleştiriliyor. Bu ülkenin ihraç ettiği ürünler genellikle but ve parçalama yapmaya uygun olmayan düşük gramajl› bütün piliçler ve B kalite bütün piliçler. İhracat›n önemli bir k›sm›n› gelişmekte olan ülkelere ve Rusya Federasyonu’na yapmaktad›r. Karkas fiyat›n›n yar›s›na sat›lan bu ürünleri sat›n alan ülkelerdeki tavuk yetiştiricilerinin bu rekabete dayanmalar› mümkün değil. Peki Amerika Birleşik Devletleri söz konusu ürünleri bu kadar ucuz fiyata nas›l satabiliyor? ABD’deki tüketici tercihi nedeniyle göğüs eti çok daha yüksek fiyata sat›labilmekte, bunun sonucu but eti fiyat› düşebilmektedir. ABD’nin 14 milyon ton piliç eti ürettiğini, bunun 2,8 milyon tonunu da ihraç ettiğini dikkate al›rsak ihracatta düşük fiyat›, iç tüketiminde kullanamad›ğ› but eti için uygulad›ğ›n› görebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri’nde çok güçlü ve etkin kanatl› örgütleri vard›r. Bu örgüt, yasal düzenlemeler ve sektörün sorunlar› konusunda sesini hükümete sürekli olarak duyurabilmekte ve hükümet de örgüte güven duymaktad›r. Bu ilişki, doğal olarak üretim fazlas› mallar›n ihracat›nda parasal destekler verilmesini de içermektedir. ABD ile Rusya Federasyonu aras›nda yaşanan çelik-piliç krizinin başlang›c›nda konu ile ilgili bir Amerikal› uzmana sorduğum “Rusya piliç eti al›m›n› gerçekten durdurursa ne yapacaks›n›z” sorusuna ald›ğ›m yan›t, “Piliç eti fiyatlar› daha aşağ›ya çekilecek, hükümet de desteğini daha da art›racakt›r.” şeklinde oldu. Bu da ihracatta fiyatlar›n nas›l oluştuğunu aç›kça göstermektedir. Bir çok ülkede, y›llardan beri kanatl› endüstrisini d›ş rekabetin soğuk rüzgarlar›na karş› koruyucu tedbirler al›nmaktad›r. Bu tedbirlerin kald›r›lmas› sürekli gündeme getirilmektedir. Ancak yukar›da anlat›lan durum karş›s›nda koruyucu tedbirleri kald›rman›n doğru bir uygulama olacağ›n› sanm›yorum. Koruyucu tedbirler kald›r›l›nca düşük fiyatl› ürünler iç piyasaya girecek ve üretimi b›rak›n, düşük fiyatl› bu ürünleri al›n denilecektir. 5 Baz› ülkeler, örneğin İngiltere, iç piyasada yaşad›klar› krizi, uygun fiyatla ithal ettikleri hem tam, hem de yar› işlenmiş haldeki kanatl› ürünleri ile önemli oranda azaltmaktad›rlar. Ancak bu ithalat kendi üretimlerini azaltacak bir politikaya yönlendirilmemektedir. Üretim yerleri belirlenirken o ülkedeki, ucuz ve kaliteli yem hammaddesi temin edebilme (m›s›r ve soya), uygun iklim, ucuz işçilik gibi hususlar önemli faktörlerdir. Avrupa Birliği d›ş›ndaki diğer ihracatç› ülkeler, bu faktörlerden bir veya bir kaç›na sahiptirler ve bu işi götürmeye çal›şmaktad›rlar. Bu faktörlere sahip pek çok ülke rekabet aç›s›ndan teorik olarak güçlü durumda olmalar›na rağmen, pratikte bunu sağlamalar› mümkün olmamaktad›r. Çünkü onlar›n kanatl› entegrasyonlar› yetersizdir, verimsiz yap›lanm›şlard›r ve kötü yönetilmektedirler. Bunun sonucu büyük üretici ülkeler kötü organize olmuş ülkelere göre daha uygun fiyata üretim yapabilmektedir. İthalatç› ülkelere bakt›ğ›m›zda, Avrupa Birliği ve Japonya ağ›rl›kl› olarak göğüs ürünlerini sat›n al›rlar. Göğüs ürünleri fiyat› düşük olan ülkelerden, ki bizde de böyledir, ülkelerinde oluşan fiyat›n çok alt›nda fiyatla göğüs eti temin edebilmektedirler. Bizim göğüs eti fiyatlar›m›z ve ürünlerimizin kalitesi Avrupa Birliği ve Japonya’n›n yoğun ilgisini çekmektedir. Ancak, Tayland, Çin, Brezilya gibi ülkeler Avrupa Birliği’ne kanatl› ürünleri satabilirken, biz istenilen koşullar› sağlayamad›ğ›m›z için maalesef sat›ş imkan› bulam›yoruz. Bu nedenle Avrupa Birliğine sat›ş yapabilen Üçüncü Dünya Ülkeleri listesine girebilmemiz birinci öncelik olarak karş›m›za ç›kmaktad›r. Bunun sağlanmas›nda birinci koşul, Tar›m ve Köyişleri Bakanl›ğ›’n›n ürün kontrol hizmetlerini Avrupa Birliği’nin talep ettiği duruma getirilmesidir. Bunun sağlanmas›nda da yukar›dada değindiğim gibi, Bakanl›kla iyi diyalog kurabilecek örgüte ihtiyac›m›z vard›r. Türkiye olarak küreselleşmenin d›ş›nda kalamayacağ›m›za göre, Küreselleşmenin nimetlerinden tavukçuluk sektörü olarak nas›l yararlanabiliriz? ☛ Tavukçuluk sektörünün Hükümetle ilişkisini üst seviyede tutabilecek bir örgüte ihtiyac› vard›r. Bu örgüt sorunlar›n› Hükümete en iyi şekilde duyurabilecek ve Hükümetin de kendisine güven duyabilecek şekilde kendisini organize etmiş olmal›d›r. Bu örgüt ayn› zamanda çok güçlü olmal›d›r. ☛ Entegrasyonlar› yetersiz, verimsiz yap›lanm›ş ve kötü yönetilen kanatl› sektörleri küreselleşme bağlam›nda sürekli kaybetmeye mahkumdurlar. Türkiye’de kanatl› sektörü son y›llarda yapt›ğ› büyük at›l›mlarla bu konularda çok üst düzeye ulaşm›şt›r. Üretim aşamas›nda maliyeti düşürme konusundaki başar›lar da konunun art›s›d›r. 6 ☛ Küreselleşme gelirken en büyük kozu teknoloji ile gelmektedir. Sektörde baz› şeyler ülke içerisinde üretilmese bile, teknolojinin tüm nimetlerinden yararlan›r duruma geldiğinden küreselleşmenin bu yolla gelmesine olanak b›rakmam›şt›r. ☛ Serbest piyasa koşullar›nda korumac›l›k, benim de hiç tasvip etmediğim uygulamalardan birisidir. Ancak rakip ülkeler oyunu kurallar›na göre oynamad›klar› sürece korumac›l›ğ›n devam etmesi tavukçuluk sektörümüz için zorunluluktur. ☛ Ürünleri farkl›laşt›rarak daha iyi pazarlar yaratmam›z gerekmektedir. Bunu yaparken kalite ve hijyenden hiçbir zaman taviz verilmemesi ve ürün çeşitlemesine önem verilmesi de destekleyici unsurlar olacakt›r. ☛ En önemli hususlardan birisi de kanatl› sektörünün gereksinim duyduğu hammaddelerin yurtiçinde üretilmesi ve uygun fiyatla üretilmesi büyük önem arz etmektedir. Soya ve m›s›r başta olmak üzere sektörün ihtiyaç duyduğu hammaddeleri ülkemizde üretemezsek günün birinde ans›z›n bu hammaddeleri d›şar›dan temin edemediğimiz zaman sektörün karş›laşacağ› durumu düşünmek bile istemiyorum. ☛ Küreselleşmenin iki ayağ›ndan birisi olan ekonomik ayak, günün birinde güçlü sermaye ile tavukçuluk sektörüne girmek isteyecektir. Bunun ülkemiz aç›s›ndan hiçbir sak›ncas› yoktur ve belki de sektöre iyi bir ivme de kazand›racakt›r. Ancak bu konuda dikkat edilmesi gereken bir husus vard›r. Sermaye ülkemize geldiği taktirde, Türk firmalar› gibi yat›r›m yapmal›d›r. Şu anda sektörümüzde bulunan bir firma bunun en büyük örneğidir. Derme çatma, kiral›k tesislerde üretim yapmakta ve her an gidecek gibi Türkiye’de yat›r›ma para harcamaktan çekinmektedir. Bu konuda da sektörün haks›z rekabetten korunmas› için Hükümete ve ilgili kamu kuruluşlar›na önemli görevler düşmektedir. ☛ Avrupa Birliği Üçüncü Dünya Ülkeleri listesine vakit geçirmeden girmemiz gerekmektedir. Konuyu ileride yap›lacak başka toplant›larda daha detayl› olarak tart›şmak dileğiyle, hepinize sevgi ve sayg›lar›m›, böyle bir ortam› yaratanlar›n tümüne de sektör ad›na teşekkürlerimi sunar›m. “AB sürecinde et ve süt sektörünün durumu, gelece¤i” Panelin bir diğer konuşmac›s› olan Setbir Genel Sekreteri Prof.Dr. Erkan Benli’nin “Globalleşen Dünya’da Türkiye Et ve Süt Sanayii” konulu konuşmas›n›n özeti aşağ›da verilmiştir. Et ve Süt içerdikleri protein yap›lar›, mineral maddeler ve vitaminler bak›m›ndan insan beslenmesinde yerine bitkisel kökenli olanlar›n ikame edilemediği hayvansal orijinli temel protein kaynaklar›n› teşkil etmektedir. Bu gün için ülkelerin beslenme ve gelişmişlik düzeylerinin tespitinde kişi baş›na tüketilen süt miktar› önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Bu tebliğde sizlere Globalleşen Dünya’da Türkiye Et ve Süt Sanayii ile ilgili bilgiler verilmeye çal›ş›lacakt›r. 1900’lü y›llar›n baş›ndan bu yana Dünya’ da bir globalleşme kavram› yaşanmaktad›r. Nedir globalleflme? Globalleşme asl›nda sanayi ve tar›mda gelişmiş olan ülkelerin üretim fazlal›klar›n› üretim yetersizliği içerisinde olan ülkelere ihraç imkan›n› yaratma bak›m›ndan ortaya konan bir strateji şeklinde tan›mlanabilir. Bunun somut bir ifadesini gelişmiş olan ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin rekabet şans› düşük olan alanlardan çekilerek göreceli üstünlükleri olan hususlarda yoğunlaşmalar› gerekliliği şeklinde ki önerileri teşkil etmektedir. Kalite ve sağl›k yönünden standartlar›n yüksek olduğu ülkeler üretim zincirinin alt ucundaki diğer ülkelerin üretimlerinde de ayn› standartlar›n olmas›n› şart koşmakta böylelikle gümrük vergilerinin karş›l›kl› olarak azalt›ld›ğ› bu dönemde bu standartlar tarife d›ş› engeller olarak kullan›lmaktad›r.. Çevre, Sağl›k ve Kalite Standartlar› art›k firmalar›n rekabet gücü üzerinde önemli ve belirleyici faktörler aras›na girmiştir. AB’nin 249 mal için ç›karm›ş olduğu çevre standartlar› ile ilgili 48 lisanstan hiçbirini gelişmekte olan ülkelere vermemesi bunun tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Böylelikle gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş olan ülkelerin pazarlar›na girişleri pratikte zorlaşt›r›lmakta, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerin daimi bir pazarlar› haline getirilmek istenmektedir. (Kaynak : TEAE. AB Kalite ve Sağl›k Standartlar›n›n Türk G›da Sanayi Sektörü Rekabet Gücü Üzerine Etkisi Mart 2001 Ankara ) Buna karş› Dünya Ticaret Örgütü ise hakl› olarak bu tekelci zihniyete karş› tarife d›ş› engellerin kald›r›lmas›na, ortaya yeni düzenlemeler getirmeye çal›şmaktad›r. Günümüzde AB, üyelerinin sanayi ve tar›mdaki dominant yap›lar›yla ve organizasyonel yap›lanmalar›yla çok önemli bir güç haline gelmiştir. AB’nin ise en önemli konusunu tar›m ve özellikle hayvanc›l›k teşkil etmektedir. AB g›da standartlar›n›n yükseltilmesi için gerekli çal›şmalara başlam›ş ve tüketicilere sunulan g›da ürünlerini bilimsel risk analizleri yöntemleriyle denetleyecek, güvenli ve kaliteli g›da arz›n› sağlayacak tedbirleri belirleyerek Beyaz Kitap’ta yay›nlam›ş, Kas›m 2000’de Avrupa G›da Otoritesini oluşturmuştur. G›da Kanunlar›n›n genel prensiplerini ise Yeşil Kitap’ ta belirlemiştir. Bir diğer husus Kodeks Alimantarius ad›n› alan g›dalardaki normlar› belirleyen düzenlemelerdir. Ülkeler üretmiş olduklar› g›da maddelerini ihraç etme durumunda Kodekste belirtilen normlara uygun olarak üretmek zorundad›rlar.Türkiye Tar›m ve Köyişleri Bakanl›ğ›’nca 1995 y›l›nda 560 say›l› Kanun Hükmünde Kararname ile “ G›dalar›n Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair” düzenlemeleri başlatm›ş ve Kodeks Alimantarius’a uygun olarak en önemli olanlar›ndan başlamak üzere g›da kodekslerini yay›nlayarak uygulamaya başlam›şt›r. “Tarladan Sofraya” prensibinin benimsendiği yeni yaklaş›mda üretim zinciri de denetime tabi tutulmakta ve yap›lan son düzenlemede g›da güvenliğinde sorumluluk tamamen sanayiciye yüklenmektedir. Belirlenen eylem plan›nda 2003 y›l›na kadar kalite, sağl›k ve çevre standartlar›yla ilgili çok s›k› tedbirlerin uygulanmas› planlanm›şt›r. Özellikle son zamanlarda çevre ile etkileşim göz önüne al›narak çevreye olumsuz etkiler b›rakmayan, çevre duyarl›, sürdürülebilir ve uygulanabilir üretim metotlar› ortaya konmaktad›r. Bunlar› sağlama bak›m›ndan İyi Hijyen Uygulamalar› (Good Hygiene Practice,GHP), İyi Üretim Uygulamalar› (Good Manifacturing Practice,GMP), Standart Sanitasyon Uygulamalar› (SSOP), İyi Labaratuvar Uygulamalar› (GLP), Engeller Teknolojisi (Hurdle Teknology) ile birlikte uygulanacak, k›saca HACCP olarak adland›r›lan (Kritik Kontrol Noktalar›nda Tehlike Analizi Yöntemi) ile g›da hijyen ve güvenliğini garanti alt›na alan, (ISO 9000 serisi) ile kalite ve yönetim sistemi uygulayan, (ISO 14000) ile çevreye duyarl›, (SA 8000) ile sosyal sorumluluklar› yerine getiren firmalar›n rekabet üstünlüğünü sağlayabileceği gerçeği göz ard› edilemeyecek en önemli hususlar› teşkil etmektedir. Bu üç temel düzenleme yüzy›l›m›z›n olmazsa olmaz unsurlar› haline gelmiş olup, AB ülkelerine ihracat yapabilmenin ön şartlar›n› teşkil etmektedir. Ayr›ca AB pazar›na ihracat yapacak kuruluşlar›m›z›n pazarda pay alabilmeleri öncelikle ürünler için yukar›da belirtilen standartlara ve AB’ nin 92/46/EEC Temel Süt Direktifi ve eklerindeki hususlara, 94/46/EEC Konsey direktifi doğrultusunda kalite ve hijyen kurallar›na uygun üretime bağl›d›r. Yaln›z tar›m üreticilerini değil, tüketicileri ve sanayicileri de piyasada oluşabilecek olumsuz gelişmelerden koruyacak ABD Federal Süt Düzenlerini (FMMO), İngiltere Süt Bordu’nu 1933’lü y›llarda kurmuş, AB FEOGA gibi sistemlerini ve piyasay› regüle organizasyonlar› gerçekleştirmişken, bizler hala Süt ve Et Konseylerini yasal olarak kuramam›ş durumda bu konular›n tart›şmas›n› yapmaktay›z. OECD kay›tlar›na göre ABD çiftçi baş›na y›ll›k 13275 $, AB 15625 $ destekleme yaparken Ülkemizde desteklemeler kald›r›lm›ş ve yerine Doğrudan Gelir Ödemesi ad› alt›nda üretimi teşvik edemeyen, yönlendiremeyen bir sistem içerisinde gülünç destekler verilmeye başlanm›şt›r. 7 Gerek Dünya Bankas› ve gerekse AB ülkeleri tar›m ve hayvanc›l›kta fiyat desteklerinin azalt›lmas›n› ve hatta kald›r›lmas›n› talep etmekte, Türkiye GATT Uruguay Raund Tar›m Anlaşmas› Kararlar›na uyma mecburiyeti içinde gelişmiş ülkelerin subvansiyonlu ürünleriyle haks›z rekabete uğramaktad›r AB' ye üye olmadan, OTP' ye uyum sağlanmadan ve AB' nin mali imkanlar›ndan (FEOGA ve diğer fonlar) faydalanmadan AB' ye adayl›k süreci içerisinde tar›m ürünlerinin Türkiye' de AB aras›nda gümrük birliğine dahil edilmesi (serbest dolaş›m) Türk tar›m› aç›s›ndan son derece sak›ncal› olmaktad›r. Tabiidir ki Türkiye’nin AB aday ülke konumu içerisinde tam adayl›ğ›n›n gerçekleşmesinden önce ülke üretici ve sanayicisinin menfi yönde etkilenmemesi için yapmas› gereken düzenlemeler bulunmaktad›r. Türkiye yukar›da belirtilen uluslararas› kural ve kaidelerine uymak, uluslararas› kuruluşlar›n ve AB’nin önemli olan ve bir k›sm› belirtilen regülasyonlar›na uygun olarak g›da maddesi üretmek zorundad›r. Tabiidir ki Et ve Süt ürünleri üretimi de bu kurallara uyma durumundad›r. Bu aç›dan sanayicimizin Dünya’da ve AB’ de meydana gelen değişimleri, gelişmeleri yak›ndan izlemeleri ve şimdiden bünyelerini ona göre düzenlemeye başlamalar› kaç›n›lmazd›r. Türkiye’de Süt ve Et Üretimi ve Tüketimi Y›ll›k ortalama süt üretimi 10 Milyon ton civar›ndad›r. Ancak son y›llarda azalma göstermektedir. DİE verilerine göre 2000 y›l›nda üretim 9.793.962 ton olup, 2001 y›l›nda üretimin 8.146.000 ton olduğu tahmin edilmektedir. Süt tüketimine ilişkin 1998 y›l› verilerine göre Dünya Ortalamas› kişi baş›na 93.7 litre civar›nda olup (ABD de 292.0 litre, AB de 342.5 litre) bu değer Türkiye'de 155 litre olarak hesaplanmaktad›r. Bu rakam 2000 y›l›nda 146.17 litreye düşmüş olup, 23 litrelik k›sm› içme sütü (Sağl›kl› ambalajda olan k›sm› 6 litre) geri kalan› süt eşdeğeri süt ürünleridir. Üretilen sütün %40 kadar› işletme içerisinde tüketilmekte, 2000 y›l› verilerine göre %21.8’i modern işletmelerde işlenmekte, geri kalan›n %50 si sokak sütü olarak sat›l›rken, %50 si de hijyen şartlar›n›n ne olduğu bilinmeyen ve denetlenmeyen mandralarda süt ürünlerine işlenirken, gelişmiş ülkelerde ise işletme içerisinde tüketilen k›s›m % 2-3 dolaylar›nda olup geri kalan %97-98’ i modern tesislerde işlenmek üzere pazarlanmaktad›r. Türkiye’de halen 803 adet Belediyelere, 96 adet özel sektöre, 9 adet Et ve Bal›k Kurumuna ait olmak üzere toplam 908 adet kombina ve mezbaha bulunmakta olup, y›ll›k 1.370.430 ton büyükbaş, 690.165 ton küçükbaş eti olmak üzere toplam 8 2.060.595 ton kurulu kapasite mevcuttur. 2000 y›l›nda k›rm›z› et üretimi 370.000 ton iken, 2001 y›l›nda düşüş göstererek 259 .000 ton olarak gerçekleşmiştir. Bir bu kadar da kay›t d›ş› üretim olduğu tahmin edilmektedir. Ülke genelinde k›rm›z› et tüketimi, kişi baş›na yaklaş›k 15-16 kg'd›r. Bunun 9.5-10 kg' › s›ğ›r, 5-5.5 kg'› koyun, keçi ve manda etidir. AB ülkelerinde ise, kişi baş›na düşen sadece s›ğ›r eti 18-26 kg'd›r. Koyun, keçi ve domuz eti ile birlikte 76 kg'a kadar ulaşmaktad›r. Ülkemizde en az artan nüfus oran›na paralel olarak et ve süt üretiminin artmas› gerekirken maalesef son y›llarda maliyetlerdeki art›ş, yaşanan ekonomik krizler sonucu tüketicilerin sat›n alma gücünde meydana gelen talep daralmas› sonucu üretimler de düşmekte, dolay›s›yla kişi baş›na düşen et ve süt tüketimi azalmaktad›r. Sorunlar ve çözüm önerileri: 1. Ülkemiz hayvanc›l›ğ›nda genetik verim kapasiteleri ›slah programlar› ve projeleriyle mutlaka artt›r›lmal›d›r. İhracat›m›za engel teşkil eden Hayvan hastal›k ve zararl›lar›yla daha etkin mücadele edilmelidir. 2. Üretimdeki girdi fiyatlar›n›n yüksekliği üretimi cayd›r›c› seviyelere getirmiştir. Hükümet destekleme politikalar›n› yeniden gözden geçirmeli ve mutlaka girdi subvansiyonlar› yap›lmal›d›r. Tar›msal kredi faiz oranlar› düşürülmeli vadeler uzat›lmal›d›r. 3. Ekonomik üretim yapabilecek optimal işletmelerin kurulmas› teşvik edilmelidir. 4. Üreticilerin modern tar›msal metotlar konular›nda eğitimleri daha yoğun ve etkin bir seviyeye getirilmelidir. 5. Üreticilerin örgütlenmeleri desteklenmelidir. 6. Kay›t d›ş› üretimler etkin bir şekilde denetlenerek ortadan kald›r›lmal›d›r. 7. Et ve Süt gibi g›da maddeleri temel besin maddesi olarak kabul edilmeli ve KDV oranlar› mutlaka düşürülmelidir. 8. Tüketimi teşvik edecek “Okul Sütü Programlar›” gibi uygulamalar hükümet politikalar› haline getirilerek süreklilik kazanmal›d›r. 9. İthalat disipline edilmeli, ihracat› teşvik edecek tedbirler al›nmal›d›r. 10. Ürün destekleme ve pazarlama (girdi-ç›kt› piyasalar›) organizasyonlar›n›n yasal ve yap›sal olarak kurulmas› sağlanmal›d›r. Sonuç olarak Türkiye Tar›m›nda; Bulunduğu iklim kuşağ› , toprak, su, güneş, insan varl›ğ› aç›s›ndan son derece uygun olan bu potansiyeli değerlendirerek, çevre bilinci içerisinde sürdürülebilir modern tar›m tekniklerinin ülke düzeyinin tamam›nda uygulanmas›n› yayg›nlaşt›rm›ş, , birim alan veya birim üniteden al›nan verim ve kalite aç›s›ndan ileri düzeyde en ekonomik maliyetli ürünlerin al›nd›ğ›, bölgesinde g›da güvenliği ve güvenilirliği aç›s›ndan lider, tar›msal ihracat›n›n gelişmiş olduğu, üreticilerin sosyal, kültürel ve ekonomik seviyelerinin yükselmesini sağlayarak daha müreffeh bir Türkiye’nin yarat›lmas› için : Tar›mda yeniden bir yap›lanma içinde, Üretici, Sanayici ve Pazar aras›nda gerekli entegrasyon sağlanmas›, yukar›da ana hatlar›yla belirtilen problemler ve çözüm önerilerinin yasal desteklerle desteklenmesi koşuluyla ülke hayvanc›l›ğ›n›n ve buna bağl› sanayiin geliştirilmesi mümkün olabilecektir. Ülkemizde bir yem politikas› var m›? Panelistlerden biri olan TMO Genel Müdür Yard›mc›s› ve Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz KOCA ise yapt›ğ› konuşmada Türkiye’de yem kanununun ve buna bağl› yem yönetmeliklerinin bulunmas›, sağl›kl› çalişan ve teknolojisi iyi yem bir sanayisinin varolmas›, talebi karş›layacak kapasitenin ve üretiminin varl›ğ›, az da olsa ihracaat yap›lmas› ve ihracaat›n artmas› için destek verilmesi Ülkemizde bir yem politikas›n›n (%80) varl›ğ›ndan söz edilebilir. Buna karş›l›k çok uzun y›llard›r m›s›r ve soya gibi temel girdilerinin çoğunda d›şa bağ›ml›l›ğ›n devam etmesi, gibi nedenlere bak›ld›ğ›nda ise ülkemizde yem politikas›n›n (%20) olmad›ğ› ileri sürülebilir. Türkiye’de yem bitkileri üretimi ve ihracaat son y›llarda fiilen desteklenmeye başlad›. Yem olmazsa hayvan olmaz, hayvan olmazsa et, süt ve yumurta gibi hayvansal ürünler olmaz. K›saca insan›n yaşam›nda yem birincil güçlerdendir. Dolay›s›yla yemde devlet politikas› sürekli olmal›d›r. Kal›c› başar› için art›ş trendinizin rakiplerinize veya emsallerinize göre daha fazla olmas› gerekiyor. Burada iş kurallar ve kontrol aç›s›ndan devlete üretim ve verimlilik aç›s›ndan özel sektöre düşüyor. Hayvanc›l›ğ›n temel girdisi yem ve hububat, yemin temel girdisi ise hububatt›r. AB’de hububat, y. tohumlar ve s. yem bitkileri desteği 63 euro /ton olup Türkiye’de ise hububata verilen destek 40 euro / ton’dur. Türkiye’de üretimde karş›laş›lan problemler ham madde temini yerli/ithal; kapasite kullan›m›/rantabilite /fizibilite; teknoloji seviyesi ve istihdam kalitesi, finansmanda karş›laş›lan problemler ilk yat›r›m kaynağ›; işletme sermayesi/kredisi; öz sermaye oran›; halkla aç›kl›k; profesyonel finans yönetimi, pazarlamada karş›laş›lan problemler ise ürünün nerede pazarland›ğ› (dar/geniş bölge); ihracaat imkanlar›; d›ş ticarette devaml›l›k (önün görülebilirliği); destekler (iç/d›ş-geçici/sürekli); kur politikalar›nda istikrarl›l›k; ürünün depo/raf ömrü; yönetimin yap›s›; şeklinde s›ralanabilir. AB ülkelerinin çoğunda Fransa (ONIC) , Almanya (BLE), Belçika (BIRB), İtalya (AİMA), Hollanda(VİB), İngiltere (IB), Avusturya (AMA) TMO benzeri kuruluşlar bulunmaktad›r. Belçikada BİRB’in 8 adet müdahale ajans› var hasattan yaklaş›k bir ay sonra müdahale dönemi başl›yor. Sadece çavdar almakla görevli ajans›n diğer ürünleri alabilmesi için Brüksel’den izin almas› gerekiyor. Analizler fiziksel özelliklere göre yap›lm›yor. Ya BIRB ya da yetkili laboratuvarlarda yap›l›yor. Laboratuvarlardan sonuçlar 20 gün içinde al›n›yor. De¤iflime haz›r m›y›z? Değişime haz›r m›y›z? Evet, hemen mümkün mü? Hay›r çiftçi kay›tlar›nda imkans›z başar›ld›, bundan sonra aç›ğ›m›z olan ürünlerin yönlendirilmesi daha kolay olacakt›r. Envanter belirli araliklarla yenilenmeli ve eksikler ivedilikle tamamlanmal›; verim bölge ve kriterleri belirlenmeli Fransa’da 90, İtalya’da 274 temel verim bölgesi var; TMO, AB ile uyum çal›şmalar›n› en haz›rl›kl› karş›layan kuruluşlardand›r. Bu amaçla TMO’nun AB’de olduğu gibi bir müdahale (intervention agency) kuruluşu olmas›na yönelik haz›rlad›ğ› proje TKİP ve AB genel sekreterliğine sunulmuştur. Popülizmin azalarak devam etmesi, borsalar›n yetersizliği, tar›m nufüsunun fazlal›ğ›, işletme büyüklüğünün yetersizliği Türkiye’nin gerçekleridir. G›da güvenli¤i kavram› Son panelist olan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan EROL’un “G›da Güvenliği, Halk Sağl›ğ› ve Avrupa Birliği Uygulamalar›” konulu konuşmas›n›n özeti şu şekildedir. G›dalar, içerdikleri yaşamsal öneme sahip maddeler ile canl›l›ğ›n oluşumu ve devam› için vazgeçilmez önem taş›rlar. Ancak, uygun olmayan koşullarda sağlanmalar› halinde insanlarda ciddi sağl›k sorunlar›na ve ekonomik kay›plara neden olan mikrobiyel, kimyasal ve fiziksel bulaşma ve kal›nt›lar için de önemli bir kaynak oluşturabilirler. Bu nedenle g›da güvenliği kavram› tüm dünyada stratejik bir önem kazanm›ş ve AB’nin de öncelikli konular›ndan biri haline gelmiştir. Dünya Sağl›k Örgütü ve G›da Tar›m Örgütü Codex Alimentarius Uzmanlar Komisyonu g›da güvenliğini “sağl›kl› ve kusursuz g›da üretimini sağlamak amac›yla g›dalar›n üretim, işleme, muhafaza, taş›ma ve dağ›t›m aşamalar›nda gerekli kurallara uyulmas› ve önlemlerin al›nmas›” olarak tan›mlam›şlard›r. Geçtiğimiz yüzy›l içerisinde g›da kaynakl› hastal›klar›n önlenmesine yönelik olarak g›da hijyeni alan›nda kaydedilen bilimsel ilerlemeler ve teknolojik gelişmeler ile özellikle endüstrileşmiş ülkelerde genel olarak daha güvenli g›da üretimi sağlanabilmiş ve bunlar›n sonucu olarak da, baz› önemli hastal›klar eredike edilebilmiştir. Buna karş›n, değişik nedenlere bağl› olarak ayn› ülkelerde başta Salmonella, Campylobacter, Listeria ve E. coli 9 O157:H7 olmak üzere zoonotik özellikteki bakteriyel g›da infeksiyonlar›n›n say›s›nda büyük art›şlar rapor edilmiştir. Yine başta su ve su ürünlerinin paraziter ve viral kontaminasyonuna bağl› olarak Cryptosporidium parvum, Hepatit A ve Norwalk infeksiyonlar›n›n say›s›nda önemli düzeyde art›ş eğilimi gözlenmektedir. Ayr›ca 1985 y›l›ndan itibaren başta İngiltere olmak üzere, bu ülke ile canl› hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde bulunan diğer ülkeleri de etkileyen Bovine Spongioform Encephalopathie (BSE) hastal›ğ›n›n infekte s›ğ›r eti ile insanlara bulaşt›ğ› ve insanlarda Creutzfeld-Jacob-Hastal›ğ›’n›n yeni bir variyetesini (nvCJD) oluşturduğu yolundaki bulgular ciddi halk sağl›ğ› tehditini ve g›da kontrol hizmetlerinin globalleşen dünyadaki önemini aç›kça ortaya koymaktad›r. G›dalardaki antibiyotik, hormon, pestisid ve ağ›r metal kal›nt›lar› ile g›da üretim teknolojisinde kullan›m›na izin verilmeyen veya tolerans limitleri üzerinde kullan›lan katk› maddeleri de tüm dünyada önemli sağl›k sorunlar›na neden olmaktad›r. Avrupa Birliği’nde G›da Güvenliği ve Veteriner Halk Sağl›ğ›; çerçeve veteriner mevzuat› içerisinde yer alan, hayvan sağl›ğ›, yem katk› maddeleri ve g›da katk› maddeleri gibi mevzuat›n diğer bölümlerini de kapsayan, AB veteriner mevzuat›n›n en önemli k›sm›n› oluşturmaktad›r. G›da güvenliği ve halk sağl›ğ› konusunun temelini, çeşitli direktiflerde belirtilen hükümlerin d›ş müdahalelere yer vermeden yürürlüğe konularak tabanda uygulanabilirliğini sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve etkin çal›şan merkezi yetkili otorite oluşturmaktad›r. Avrupa Birliği g›da güvenliği, hayvan sağl›ğ›, hayvan refah› ve bitki sağl›ğ›yla ilgili AB üyesi ülkeler ve 3.ülkelerinin uymas› gereken ilkeleri içeren belirgin bir yasal iskelet kurmuştur. Bu temel yap›; genel hükümler, hayvansal ürünlerin pazarlanmas›, ve üçüncü ülkeler ile olan canl› hayvan ve hayvansal ürün ticareti ile ilgili direktif ve düzenlemeleri kapsamaktad›r. AB’de g›da güvenliği “Çiftlikten Sofraya G›da Güvenliği” temel prensibi içerisinde değerlendirilmektedir. Çiftlikten sofraya g›da güvenliği temel prensibi; hayvan sağl›ğ› (hayvan hastal›klar›n› önleme ve kontrolü, hayvan refah›, bitki sağl›ğ›/pestisit güvenliği), hayvan yemlerinin güvenliği, g›da güvenliği, g›dalar›n etiketlenmesi, g›da ve veteriner ofislerinin kontrol raporlar›, uluslararas› g›da güvenliği konular›n› içermektedir. Yine bu temel yaklaş›m içerisinde g›da güvenliğini sağlamada etkinlik gösteren G›da ve Veteriner Ofisi de şu kontrol tedbirlerini öncelikle istemektedir; veteriner hekim kontrolü, bitki sağl›ğ› kontrolü, g›da ve yemlerin kontaminasyonunun kontrolü, g›da hijyeni kontrolü, g›dalarda ›ş›nlaman›n kontrolü, pestisid kontrolü, organik çiftçiliğin kontrolü ve özel raporlar. 10 Türkiye ve Avrupa Birli¤i Türkiye ile Avrupa Birliği aras›ndaki ilişkilerin temeli, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara antlaşmas›na dayanmaktad›r. Türkiye, AB ile 1995’ten beri Gümrük Birliği antlaşmas› çerçevesinde ticari ilişkilerini yürütmektedir. Türkiye–AB ilişkilerinde dönüm noktas›n› oluşturan 10-11 Aral›k 1999 tarihindeki Helsinki Zirvesi’nde, Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmiştir. Bunu takiben haz›rlanan Kat›l›m Ortakl›ğ› Belgesi 4 Aral›k 2000 tarihinde Konsey taraf›ndan onaylanm›şt›r. Komisyon taraf›ndan haz›rlanan ve Kat›l›m Ortakl›ğ›’n› amaçlayan belge, diğer konularda olduğu gibi tar›m ve bal›kç›l›k aç›s›ndan da k›sa ve orta vadede öncelikler içermekte, ayr›ca Türkiye’nin, AB veteriner ve bitki sağl›ğ› mevzuat›na uyumu için uygun stratejiyi belirlemesini istenmektedir. Ancak, Türkiye’nin tar›msal yap›s›n›n AB’den ve AB’ne aday diğer ülkelerden büyük farkl›l›klar gösterdiği dikkate al›nd›ğ›nda, Türkiye ile AB aras›ndaki ilişkilerin en kapsaml› ve en sorunlu yönünü tar›m alan›nda özellikle de g›da güvenliği ve halk sağl›ğ› alan›nda oluşturmas› beklenmektedir. Bu nedenle başta hayvansal g›dalar olmak üzere g›dalar›n üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalardaki kontrolleri ile AB üyesi ve 3. ülkelerle olan g›da ticaretinin kontrol ve denetiminin ilgili AB mevzuat› ve direktiflerinin esas al›narak yap›lacağ› yasal ve altyap› düzenlemeleri yerine getirilmelidir. Bu yönde yap›lacak düzenlemeler, AB ile entegrasyon sürecindeki Türkiye’de üretilen g›dalar›n güvenliğinin yükseltilerek g›da endüstrisinin uluslararas› pazarlardaki rekabet gücünü artt›racak, ayn› zamanda AB ile partnerlik sürecini h›zland›racakt›r. Bu değişikliklerin en k›sa sürede tamamlanarak uygulamaya konulmas› halk sağl›ğ›n› korumaya yönelik hizmetlerin daha iyi bir şekilde verilebilmesi için de bir zorunluluktur. Ekonomik krizin sonucu: Reel sektörde küçülme Yumurpiyat 2002’nin ikinci gününün bilimsel program› kapsam›nda yer alan konferans oturumuna başkanl›k yapan Besd-Bir Başkan› Say›n Kemal AKMAN şu konuşmay› yapm›şt›r. “Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle reel sektörde, üretim kapasitelerinde küçülmeler, iş yerlerinin kapanmas›, işsizliğin artmas›, ihracaatta azalma, yat›r›mlarda durma, nakit ak›m›nda aksamalar, vergi ve sigorta primleri dahil ödeme güçlükleri yayg›n hale gelmiştir. Çizdiğim bu karamsar tabloya rağmen 2002 y›l›nda enflasyonun aşağ›lara çekilmiş olmas›, tahminlerin ötesinde büyüme h›z›m›z›n eksilerden %2-3 gibi art›lara dönmesi bize ümit ve güç vermiştir. Al›nan ekonomik tedbirlerin bu düzelmede pay› büyük olmuştur. Ancak, tüm kötü koşullara rağmen üretime devam eden reel sektörün yaratt›ğ› değerin bu iyileşmedeki pay› da inkar edilemez. O halde bu h›z›n devam edebilmesi için reel sektörün yat›r›m, üretim, istihdam ve ihracaat gücünün gecikmeden desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Hemen her konuda olduğu gibi bürokrasiyi en aza indirmek reel sektöre yap›lacak önemli desteklerin baş›nda gelmektedir. Devlet denetimde etkinleşirken, yat›r›m yapan, istihdam yaratan, üretimde bulunan müteşebbisin faaliyetlerini kolaylaşt›ran teşvik eden bir yol izlemelidir. Finans aç›s›ndan Türkiye hayvanc›l›ğ›n›n hiç de cazip bir alan olarak görünmediğini düşünüyorum. Asl›nda ülkemiz insan›n›n hayvansal protein ihtiyac›n›n gerektiği gibi karş›lanamad›ğ›n› dikkate ald›ğ›m›zda, hayvanc›l›ğ›n riskli de olsa finansman›ndan kaç›n›lmamas› gerektiğine inan›yorum. İnsan›n fiziki ve akli yeteneklerinin gelişmesinde çok önemli yere sahip olan hayvansal protein kaynaklar› et, süt ve yumurtan›n üretiminin ve tüketiminin artt›r›lmas› Devlet sorumluluğunda ele al›nmas› gereken bir konudur. Ekonomik reform program› çerçevesinde bankac›l›ğ›m›z büyük bir değişim içerisine girmiştir. Yeni bankac›l›k anlay›ş› içinde faiz subvansiyonlar› hemen hemen kalkm›ş gibidir. Özellikle tar›msal kredi faizleri para maliyetlerine bağl› olarak artm›şt›r. Vadeler 3-6 ay gibi k›sa sürelere indirilmiştir. Bitkisel ve hayvansal üretim yapan işletmelerin bu koşullarda kredi kullan›lma şanslar› çok azalm›şt›r. Bildiğim kadar› ile T.C. Ziraat Bankas›n›n Tar›msal Sanayi Kredilerine uygulad›ğ› faiz oran› %65’dir. Bu oran tar›msal kredilere uygulanan faiz oran› ile ayn›d›r. T.C. Ziraat Bankas›’n›n sözleşmeli üretim yapan g›da sanayicilerine ayr› bir önem ve öncelik verildiğini de burada memmuniyetle bildirmek isterim. Türkiye’de reel sektörün gelece¤i “Türkiye’de reel sektörün geleceği” konulu konferansta konuşmac› olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yard›mc›s› Faik YAVUZ’un konuşmas›n›n özeti şu şekildedir. “Türkiye’de reel sektörün geleceğini tart›ş›lmas› öncelikle geçmişin doğru olarak değerlendirilmesine ve 2 y›ld›r içinde yaşad›ğ›m›z krizin sebeblerinin iyi tahlil edilmesini gerektirir. Türkiye ekonomisini bu kadar k›r›lgan hale getiren, borçlar›n› bu derece kadar yükselten, finans piyasalar›n›n gelişmelerini engelleyen sebebler nelerdir? Bu sorulara verilecek cevaplar önümüzdeki dönemde uygulanacak ekonomi politikalar›n›n temelini oluşturmal›d›r. Finans piyasalar›n› güçlendirmek için tedbirler al›nmal›d›r. Yüzde yüzü geçen borç/GSMH oran›n›n makul düzeylere indirilmesi için bütçe disiplini mutlaka sağlanmal›d›r. Sadece finans çevrelerinde al›nacak önlemlerle ekonominin k›r›lganl›ğ› azalt›labilir, piyasalarda güven ortam› sağlanabilir. Ancak sadece bu önlemlerin Türkiye’nin ekonomik yap›s›n›n temelini sağlamlaşt›racağ›n› söylemek mümkün değildir. Türkiye’nin yaşad›ğ› krizler kötü siyasi yönetimlerin sonucudur. Türkiye milli geliri 200 milyar dolar civar›nda iken 10 y›lda188 milyar dolar faiz ödemesi yapm›şt›r. Türkiye özellikle son 10 y›ll›k dönemde borçlanarak sağlad›ğ› kaynaklar› üretime yönlendirememiştir. Üretemeyen bir Türkiye, vadesi gelen borçlar›n› yeniden borçlanarak ödemek şeklinde k›s›r bir döngünün içine girmiştir. Bütün bu gelişmeler ne yaz›k ki tar›m ve hayvanc›l›ğ›m›z› da etkilemiş adeta bitme noktas›na getirmiştir. Nufusumuzun %35’i, aktif çal›şanlar›n %45’i k›rsal alanda faaliyet göstermektedir.Türkiye’de tar›m›n GSMH’daki pay› %12-13, hayvanc›l›ğ›n tar›m içindeki pay› ise %2.3 düzeyine gerilemiştir. Sektörün sorunlar› tüketim yetersizliği, üretim maliyetlerinin yüksekliği, arz ve talep dengesinin kurulamamas›, tavuk ürünlerine verilen ihracaat iadelerinin artt›r›lamamas›, yeni üretim tesislerinin kurulmas›n›n kontrol alt›na al›namamas› şeklinde s›ralanabilir. Türkiye ekonomisinde istikrar ve tempolu bir büyüme sürecinin başlang›ç noktas›n›n,kökten bir yeniden yap›lanma olduğunu anlamal›y›z. Türk müteşebbisinin birikimi, yat›r›m sevdas› ve girişkenliği, gerekli ortam sağland›ğ›nda ülkemizi en yükseklere ç›karmaya yeterlidir. Devletten en az destek alan sektör: TAVUKÇULUK Yumurpiyat 2002’nin ikinci gününde yap›lan “Sanayileşen hayvanc›l›ğ›m›z ve finans dünyas›“ konulu panelin ilk konuşmac›s› olan Şeker Piliç Yönetim Kurulu Başkan› Ali BOR özetle “Tavukçuluk sektörü hayvanc›l›k içinde devletten en az destek alarak gelişmesini başar› ile tamamlam›ş yegane sektördür. Broyler konusunda uygulanan entegrasyon modelleri pek çok sorunu çözmüştür. Entegratör şirketler günlük civciv ve yem finanse etmekte veterinerlik servislerini üreticiye ücretsiz olarak vermektedirler. İç piyasada s›k s›k piyasa dalgalanmalar› yaşanmakta, buna rağmen üreticiler 11 bundan doğrudan etkilenmemektedirler. Pazarlama sorunlar› genelde entegre şirketlerin sorunu olarak kalmaktad›r. Bu sorunlar›n çözümü entegre şirketlere finans maliyeti olarak yans›makta ve şirketlerin yükü ağ›rlaşmaktad›r. Ülkemizde geçimini tavukçuluktan temin eden insan say›s› 2 milyon kadard›r. Sektörün y›ll›k cirosu ise 2.5 milyar dolar civar›nda olup GSMH içindeki pay› yaklaş›k 1.7’dir. Kapasite kullan›m oran› maalesef % 65’dir. Sektörün geleceğini güvence alt›na alabilmek için kapasitenin artt›r›lmas› gerekir. Böylece üretim ve finans yükünün arttmas› sözkonusu olacakt›r. Üretim art›ş›n›n ülke içinde s›k›nt›lara ve fiyat dalgalanmalar›na neden olmamas› için sektör yüzünü mutlaka İHRACATA döndürmelidir. Sektörün ihracat yapabilme imkanlar› her geçen gün daralmaktad›r. AB ülkelerine ihracat için gerekli şartlar (Devlet garantisi) hala sağlanamam›şt›r. AB şartlar›na uyum sağlamaya gereken önemin verilmesi gecikirse sektör bundan zarar görecektir. Tavukçuluk sektörü 2001 y›l›nda büyük bir kriz yaşam›şt›r. Bu krizin en önemli sebebi genel ekonomik krizin halk›n al›m gücünü düşürmesi ve üretim planlar› yap›l›rken bunun düşünülmemiş olmas›d›r. Şirketlerin finans yap›s›n›n sağlam olmas›n›n önemi ekonomik kriz s›ras›nda daha da bariz hale gelmiştir. İhracata verilen önem krizin yaratt›ğ› bir f›rsat›n sektör taraf›ndan değerlendirilmesidir. 2001 y›l› krizi sektöre ihracat›n önemini ve nas›l yap›lmas› gerektiğini öğretmiştir. İhracat›n sadece kriz zamanlar›nda başvurulmas› gereken bir enstruman olmad›ğ› hiç unutulmamal›d›r. Kanatl› eti d›ş ticaretinde Türkiye AB ile özel gümrük antlaşmalar› yapmak şart›yla Türkiye’nin AB ülkelerinde rekabetçi olma şans› araşt›r›lmal›d›r. Yem sanayine devletin bak›fl aç›s› Ziraat Bankas› Genel Müdür Yard›mc›s› Muzaffer ŞAHİN’in panelde yapt›ğ› konuşman›n özeti şu şekildedir. “Teknolojik güç ve sanayileşme bak›m›ndan en önde gelen ülkelerin tar›msal aç›dan da etkin olduklar› ve çok ileri düzeyde bulunduklar› görülmektedir. Ayr›ca günümüzde ekonomik aç›dan çok güçlü olan ülkeler tar›msal üretimlerinin kendi gereksinimlerini karş›layacak düzeyde olmas›n› temel hedef olarak benimsemişlerdir. Ülkemiz tar›m sektörü bugünkü potansiyeli ile nufüsu iyi bir düzeyde besleyebilme ve sanayileşmenin gerektirdiği işgücü ve hammadde ihtiyac›n› karş›layabilme şans›na sahiptir. Tar›m sektörü, artan tar›msal gelirlerle sanayi ürünlerine olan talebi artt›rarak sanayileşmeyi teşvik etmektedir. Ülkemizde tar›m kesimine kredileriyle destek sağlayan tek banka olan T.C.Ziraat Bankas› A.Ş. 1863 y›l›ndan Menafi Sand›klar› ile başlad›ğ› tar›ma kaynak yaratma misyonunu bugüne kadar aral›ks›z sürdürmüştür. Tar›m kesiminin özellikle geleneksel 12 üretim yap›s›ndan ç›karak sanayileşmesi ve işletmelerin bugün eriştikleri düzeye ulaşmalar›nda Ziraat Bankas›’n›n yads›namaz katk›s› bulunmaktad›r. Ülkemizdeki beyaz et, yumurta, örtü alt› tar›m›, tar›ma dayal› sanayi, bağc›l›k sektörleri bu örneklerin belli başl›calar› olup, bugün ulaşt›klar› dünya ölçeğinde üretim yapabilme ve rekabet edebilme düzeylerinin alt›nda, işletme sahip ve yöneticilerinin becerileri kadar T.C.Ziraat Bankas› A.Ş.’nin finansman desteği sağlamas› da bulunmaktad›r. AB ülkelerinde tar›m kesimine her ülkede belli bankalarca kredi kulland›r›lmaktad›r. Kredi kaynaklar› krediyi bankan›n öz kaynaklar› olup kredi faizi % 8-12 aras›ndad›r. T.C.Ziraat Bankas› A.Ş.’nin yeni kredi politikas›n›n temeli, müdilere ait olan ve bankaya emanet edilen kaynaklar›n etkin bir şekilde işletmecilik ilkelerine göre çal›şan verimli işletmelere kanalize edilerek, ekonomimize, bankam›za, tar›msal kredi müşterilerimize art› değer sağlamakt›r. Bu temel yaklaş›ma uygun olarak tar›msal krediler yeniden yorumlanm›ş, ülkemizdeki tar›m›n ve işletmelerin yap›s›na uygun kredilendirme yöntemleri ve yeni ürünler uygulamaya konulmuştur. T.C.Ziraat Bankas› A.Ş. taraf›ndan uygulamaya konulan yeni krediler aras›nda üreticilerin tar›msal varl›klar› ile kullan›lan girdiler esas al›narak 10 milyar TL kadar limitli olan “Bireysel Çiftçi Kredisi”; “Sözleşmeli Üretim Kredileri”; “Projeli Tar›msal Krediler” yer almaktad›r. T.C.Ziraat Bankas› A.Ş. yeni kredi politikalar› doğrultusunda uygulamaya koyduğu ilave kredi ürünlerinin yan›s›ra üreticilerimizin içinde bulunduğu zor koşullar›n bilinci ile sorunlu kredilerin rehabilitasyonuna da öncelik vererek üreticilerimizin mağdur olmas›n› önlemeyi ve ülkemiz tar›m›n›n üretim gücünü kaybetmesinin önüne geçmeyi hedeflemiştir. Yasalar›n ve imkanlar›n elverdiği ölçüde ve bankac›l›k kurallar› çerçevesinde tar›msal kredi kullanan üreticilerimize çözüm üreten yaklaş›m devam ettirilmiş, üreticilerimizin borçlar›n› kolay ödeyebilmesi ve üretimlerini aksatmadan sürdürebilmeleri teminen çeşitli ödeme kolayl›klar›n› uygulamaya koymuş ve sorunlu tar›msal kredi alacaklar›n› yeniden yap›land›rm›şt›r. Bugüne kadar yaklaş›k 2.150 üreticimize ait 17.3 Trilyon TL tutar›ndaki kredi borcu yeniden yap›land›r›lm›şt›r. ÖYKÜ... ÖYKÜ... ÖYKÜ.... ZEH‹R Uzun y›llar önce Çinde Li-Li adl› bir k›z evlenir ve ayn› evde kocas› ve kay›nvalidesi ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin k›sa bir süre sonra kay›nvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farkl›d›r buda onlar›n s›k s›k kavga edip tart›şmalar›na yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş bir davran›ş değildir ve çevrenin oldukça tepkisini al›r. Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalar›ndan ev kendisi için de annesi ile kar›s› aras›nda kalan eşi için de cehennem haline gelmiştir. Art›k birşeyler yapmak gerektiğine inanan genç k›z doğru babas›n›n eski bir arkadaş› olan baharatç›ya koşar ve derdini anlat›r. Yaşl› adam ona bitkilerden yapt›ğ› bir ekstre haz›rlar ve bunu 3 ay boyunca hergün azar azar kaynanas› için yapt›ğ› yemeklerin içine koymas›n› söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacakt›r. Yaşl› adam genç k›za kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi icin kaynanas›na çok iyi davranmas›n› ona en güzel yemekleri yapmas›n› söyler. Sevinç içinde eve dönen Li-Li yaşl› adam›n dediklerini aynen uygular. Hergün en güzel yemekleri yapar kaynanas›n›n tabağ›na azar azar zehiri damlat›r. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davran›r. Bir süre sonra kay›nvalidesi de çok değişmiştir ve ona kendi k›z› gibi davran›r. Evde art›k bar›ş rüzgarlar› eser. Genç k›z kendisini ağ›r bir yük alt›nda hissetmeye başlar. Yapt›klar›ndan pişman bir vaziyette baharatç› dükkan›n›n yolunu tutar ve yaşl› adama şu ana kadar kaynanas›na verdiği zehirleri onun kan›ndan temizleyecek bir iksir için yalvar›r çünkü art›k yaşl› kad›n›n ölmesini istemez. Yaşl› adam buğulu gözlerle karş›s›nda konuşup duran Li-Li ye bakar ve kahkahalarla gülmeye başlar. "Sevgili Li-Li der , sana verdiklerim sadece vitamindi. Olsa olsa kay›nvalidenin daha da güçlenmesini sağlam›şs›nd›r o kadar. Gerçek zehir ise senin beyninde oland› ve sen kaynanana iyi davrand›kça o da yok oldu ve yerini sevgiye b›rakt›. Böylece siz gerçek bir ana k›z oldunuz” der. fi‹‹R... fi‹‹R... fi‹‹R.... fiu Korkular›m›z... İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getirdiği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için. W.Shakespeare FIKRA... FIKRA... FIKRA..... Deli, saatini hastahane bahçesindeki - "Nas›l yüzdü¤ünü görmek için." havuza atm›fl. - "Peki, kurdun mu?" Bunu gören arkadafl›: - "Hay›r." -"Niye att›n saati havuza" demifl. - "Enayi, kurmadan yüzer mi?" 13 HUZURLU OLMAK Ç N 100 ÖNER GEÇEN SAYIDAN DEVAM 51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşay›n. Öyle olabilir. 52. İç dünyan›z için zaman ay›r›n. 53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü aray›n. 54. Kendi işinize bak›n, kendinizi başkas›n›n yerine koymay›n. 55. Hayat› olduğu gibi kabul edin. 56. Yüreğinizin sezgisine güvenin. 57. B›rak›n çoğu zaman başkalar› hakl› olsun. 58. Daha sab›rl› olun. 59. Kendi cenazenize kat›ld›ğ›n›z› farz edin. 60. Önce karş›n›zdaki kişiyi anlamay› hedefleyin. 61. Ruh durumunuzu dikkate al›n: Moralinizin bozuk olduğu zamanlar sizi yan›ltmas›n. 62. Hayat bir s›navd›r. Alt› üstü bir s›nav. 63. Herkesin onay›n› alamayacağ›n›z› unutmay›n. Övgü ve yergi ayn› şeydir. 64. Rasgele iyilikler yap›n. 65. Bir davran›ş›n ard›ndakini görmeye çal›ş›n. 66. Gönlü bol olmay› hakl› olmaya yeğleyin. 67. Bugün üç kişiye onlar› ne çok sevdiğinizi söyleyin. 68. Alçak gönüllü olmaya çal›ş›n. 69. K›şa haz›rl›k (eksikleri gedikleri kapatma) telaş›ndan kaç›n›n. 70. Her gün birkaç dakikan›z› sevecek birini düşünmeye ay›r›n. 71. Antropolog olun: Ön yarg›n›zdan uzak, başka insanlar›n yaşam ve davran›ş tercihlerini inceleyin. 72. Herkesin farkl› olabileceği gerçeğini anlay›n ve sayg› gösterin. 73. Kendinize bir kamusal yard›m konusu seçin. 74. Hergün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin. 75. S›n›rlar›n›z› öne sürmeyin, yoksa s›n›rl› olursunuz. 76. Gördüğünüz her şeyde tanr›n›n parmak izi vard›r. 77. Başkalar›n›n fikirlerinde biraz olsun doğruluk pay› aray›n. 78. Bardağ›n (ve başka her şeyin de) k›r›lm›ş olduğunu varsay›n: Herşeyin bir başlang›c› ve bir sonu vard›r. 14 79. Bu ifadeyi iyi anlay›n: Nereye giderseniz siz oradas›n›z. 80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ›l›ml› olun. 81. Postayla evlat edinin. Bir vak›f yoluyla bir çocuğa yard›m edin. 82. Yaşam› melodram olarak görmeyin. 83. Ayn› anda birkaç şey yapmaya kalkmay›n. 84. F›rt›nan›n Gözü’nde (karmaşan›n ortas›ndaki sükunet noktas›nda) bulunmaya çal›ş›n. 85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklar›n›z› düşünün. 86. Dostlar›n›zdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye aç›k olun. 87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bak›n. 88. Hizmet vermeyi yaşam›n›z›n değişmez bir parças› haline getirin. 89. Bir iyilik yap›n ve karş›l›ğ›n› ne isteyin, ne de bekleyin. 90. Varl›ğ›n›z› bir bütün olarak kabullenin. 91. Başkalar›n› suçlamay› b›rak›n. 92. Yard›m etmeye çal›ş›rken önceliğinizi küçük şeylere verin. 93. Unutmay›n:Bundan yüz y›l sonra dünyada bambaşka insanlar olacak. 94. Sorunlar›n›za olan bak›ş›n›z› değiştirin. 95. Bir tart›şmaya girecek olursan›z, kendi görüşünüzü savunmadan önce karş› taraf›n sav›n› anlamaya çal›ş›n. 96. “Anlaml› başar›”n›n tan›m›n› bir kez daha yap›n. 97. Duygular›n›za kulak verin; size bir şey söylemeye çal›ş›yorlar. 98. Yaşam›n›z› sevgiyle doldurun. 99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin. 100. “Daha fazlas› daha iyidir” diye düşünmekten vazgeçin. 20-21 OCAK 2003 19-23 MAYIS 2003 International Poultry Exposition Georgia World Congress Centre, Atlanta, Georgia- USA Contact: US Poultry & Egg Association Tel : +1 770 493 9401 Fax: +1 770 493 9257 E-mail expogeneralinfo@poultryegg.org Internet: www.poultryegg.org Agritech03,Israel Trade Fairs&Convention Center,TelAviv, Israel. Contact: Conexpo, Tel:+972 3 5140080; Fax: :+972 3 5140077; E.mail : agritech@kenes.com 3-6 HAZ‹RAN 2003 28 fiUBAT-2 MART 2003 3rd International Poultry Show and Seminar, BCFCC Bhaban, Dhaka, Bangladesh Contact: Moshiur Rahman, Tel : +880 2 9882108 e.mail : paragon@bdmail.net Chicken King Show 2003, Moscow, Russia Contact: Asti Group. Tel:+7 0957976914; Fax: +7 0957976915; Internet: www.astigroup.ru 5-7 HAZ‹RAN 2003 5-7 MART 2003 VIV Asia, Queen Sirikit National Convention Center, Bangkok Thailand Contact: Organisers :Jaabeurs Exhibitions and Media. Tel: +31 302952772 Fax: +31 302952809 E.mail : viv.asia@jem.nl Internet: www. viv.net 20-23 N‹SAN 2003 Middle East Poultry Show, Dubai World Trade Centre Exhibition Complex. United Arab Emirates Contact: Media Communication & Promotion. Tel: +971 4 2692004 Fax: +971 4 2691298 E.mail : mediac@emirates.net Internet: www. mediaccom.com VIV Poultry Yutav; World Trade Center, Yesilkoy, İstanbul,Turkey Contact: Jaabeurs Exhibitions and Media. Tel: +31 302952772 Fax: +31 302952809 E.mail : viv.yutav@jem.nl Internet: www. viv.net 8-12 HAZ‹RAN 2004 XXII World’s Poultry Congress, WPSA Turkish Branch, ‹stanbul – TURKEY Contact: ITU Joint Venture, Tel: +90 212 231 3021, Fax: +90 212 232 1522 E-mail: wpsa2004@wpsa2004.org Internet: www.wpsa2004.org Bilgi paylaşarak, hayvanc›l›k ve yem sektörünün sorunlar›na çözümler üretmeye çal›şt›ğ›m›z bültenimize, sektör sorunlar›na çözüm önerileriyle katk›lar›n›z› bekliyoruz. H E M IE G RU BU IN T RC IL B Sahibi : Ferudun Erdoğan Yay›n Kurulu Başkan› : Müsamettin Alt› Yaz› İşleri Müdürü : Bülent Vural ‹nterkim Kimya Sanayi ‹th. ‹hr. ve Tic. A.fi. Yap›m : Replik Ltd. Şti. Tunal› Hilmi Cad. No: 50/13 06660 K.dere-Ankara Tel: 0 (312) 419 54 70 • Fax: 0 (312) 425 57 23 İki ayda bir yay›nlan›r. E IM SEL ALI SM A