http://www.TurkcuTuranci.com
Transkript
http://www.TurkcuTuranci.com
http://www.TurkcuTuranci.com [NOT: Bu e-kitap, serinin iki cildinin (1-2)ardarda eklenmesiyle oluşmuş “eksiksiz” halidir] ALTIN DESTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK cilt I Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Dizgi - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Ocak 2000 İLHAMİ BEKİR ALTIN DESTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK cilt I CUMHURİYET GAZETESİNİN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. BAŞLAYIŞ Boyu devrilsin Büyük hakikatlara Yabani incir yaprağı kulaklarını tıkayanların! Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum. Dudaklarımda aynı isim, Yeni bir dalgalanma yepyeni bir resim. Ve bir dakika azalmaksızın sesim; Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum. İnanıyorum ki yavrularım Yarın Yepyeni bir hayat sürecekler, Bizden aldıklarını Daha ilerilere götürecekler. Ki ben onların adıyla başlıyorum. Her sahifesini Taze koparılmış ottan bir yürek gibi önlerine seriyorum eserimin. 3 kış, 3 yaz, 3 bahar Bütün aydınlığını döktüm miyop gözlerimin Ve ben onların adıyla başlıyorum. İlhami BEKİR 1933 ALTIN DESTAN 1881 Üç Kara Parçasında Yıl 1881 Suda kırık teknelerdir Seylan, Somatra, Cava... Emperyalizma: Denizaltı çıkmış ava. Seyrek sakallı Kara gözlü Budist rahiplerin Sarı vatanı Vietnam uykudadır. Afyon yutup Şekersiz yeşil çay içen saçı örgülü Çinli korkudadır. Bir ağaç gibi toprakta kök salıp Mukaddes ineklerin memelerine dalıp Ölülerin külünde savrulan Brahman ne mutludur ki... Kement alıp Parya avlıyor İngiliz. Cirit atıyor Gana'da, Kongo'da, Nijeriya'da Sömürgeci Felemenk Portekiz. Gökte yıldız sahrada kum. Fildişi sahilinde kahve yükleniyor Toprakta çatlıyor tohum. Yıl 1881 Afrika Süveyş'i, Nil'i Deltası ile İngiliz emperyalizminin emrindedir. Buğday ambarı Cezayir.. Cezayir'de bankası kumpanyası okuluyla Genç sömürgeci Fransa. Cizvitlerin Mukaddes ülkesi Katolik İspanya İncil'den ayetler okuyup Kol atmış Fas'a. Kıptî Casus İlyas ve satılmış Tunus. Tunus'ta ihtilâlci Yunus. Daha doğuda Ordugâhtan uzakta bir çadır gibi Korsan ülkesi Müslüman diyarı Tarablus. Yıl 1881 Sömürü Osmanlı'nın göbeğinde fır dolayı dolanıp kan emmededir. Dönem Abdülhamit dönemi. Devlet batan gemi. Tayfalar gemide aç. Ürküntü tonilato tonilato Korku kulaç kulaç.. Dönem Abdülhamit dönemi. Mülk bir uçtan uca padişahın ve kulluk onadır. Binbir akşam sabah yürü Her iklimde başka kervansaray. Bir uçta doğarken ötede batmada ay. Cidde, Medine, Şam, Halep ve Manastır, Selânik onundu hep. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Balık avlar limanda balıkçılar, Gemiler atar demir. Yıl 1881 Yazıyor ki kitapta Yedinci babta, Kızıl kıyamet kopacak büyük çapta. kurtarıcı gelecektir. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Suda balık sürüleri gibi kalabalık gelir gider gider gelir. Belinde Tarablus kuşağı, Tunus sarıklı Pala bıyıklı İşkodralı kereste tüccarı Malisör. Kafeşantan balozlar artığı sör. Çarşaf ferace, şalvar ve lur. Fes, şapka, aba, yemeni, potur. Arnavut, Sırbiyeli, Rum, Bulgar, Orta Asyalı baharatçı Tatar, Batılı parfümeri butikleri Afrikalı Asyalı dükkân Ve Yahudi bezirgân. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Şehirde mahalle Mahallede iki katlı ev kâgir. 1881 Mustafa Kemal Yıl 1881 Kiraz mevsimi. Vakit alaca karanlık. Ay batacak, güneş doğmak üzere, Toprak kabardı Gök gerine gerine uyanıyordu. İki katlı kâgir evde Çifte şamdan yanıyordu. Ve ansızın Sarı gür bir kadın saçı gibi dalga dalga esti rüzgâr, havalarda bir doğum müjdesi var. Kiraz ağaçları meyve yüklü pıtrak pıtrak. Gün ağardı taze, apak Ve öptü yeni doğanın Küçük Mustafa'nın parlak ışıklı yüzünü güneş. Çocuğun Tirşe mavisi Gözleri ışık dolu. Uyuyor Mor menekşe yorganı altında Sofuzade Feyzullah'ın kızı Zübeyde'nin mutlu oğlu Mustafa. Şerbetler içildi, müjde salındı dört tarafa. Uğurlu olsun! Mutlu olsun! Kutlu olsun! Mustafa. İlk yıllarında durgundu pek, Saçları çile ipek Kaşları çekme yay Yüzü gökte ay Elleri sadef beyaz. Geçti dört mevsim, dört yaz. Uzun ince parmaklarında Amme cüzüne sarılı şeker; Küçümencik sarıklılarla beraber Mahalle mektebinde diz çöküp İlahilerle başladı okula. Ve tekrimler ve tekbirler ve tehlillerle Hayrola kutlu ola! Babası Ali Rıza Küçük memurdu o zamanlar Rüsumatta. Aylık verilirse Üç ayda verilirdi tayın da maaş da; Öldü genç yaşta... Sofuzade Feyzullah efendinin kızı Zübeyde Hanım dul ve tasalı, Dilinde eski bir Rumeli masalı derdi ki: Oku da büyük adam ol! Ve bir akşam Küçük Mustafa ilk büyük müjdeyi verdi annesine. Açıldı ışıklı yol Rüştiyeye girdi o sene. Bir taş yapıydı Rüştiye Günde beş kez okunur ezan. Beş kere ti çalardı borazan. Yürünürdü rap rap diye. Muallimi askeri Kolağası Suphi Bey Tabiiyye, Mustafa Bey Riyaziye Okuturdu. Bir gün Mustafa Mustafa'nın önünde durdu. dedi ki: Sen Mustafa ben de İki baş gibiyiz bir bedende. Sen Kemal ol! Mustafa Kemal!.. Ve ertesi gün Bütün Sınıf Kemal diye çağırdı onu. Geldi Rüştiyenin sonu Geçti Manastır idadisine 1896'ydı sene. Yıl 1905 İki çelik süngü ile kaşı, Mustafa Kemal Şam'da Yüzbaşı. Yıl 1906 Dönem Abdülhamit dönemi. Devlet batan gemi Tayfalar gemide aç. Dert mil mil üstüne inilti kulaç kulaç. Ne umut ne hareket. Memleket Bir uçtan öbür uca iskelet. Ermeni köylerinde homurtu nargile Balkan kazandır kaynayan. Sırp pusuda, Bulgar ayakta, Selânik'te ihtilâl şarkıları söylüyor Yunan. Selânik ey büyük ve ünlü şehir! Ey Padişahların binek taşı! Ey gurbet elde Ferhat onbaşı! Ey başı tuğlu muhteşem vezir! Ne umut ne hareket. Memleket Bir uçtan öbür uca iskelet... Yıl 1906 Kuruldu gizli cemiyet. (Vatan ve Hürriyet) Ve bir akşam Yarı uykudayken Şam Habersiz düştü yola Mısır, Yunanistan, Selânik Selânik'te son mola. Mustafa Kemal'in Bir namludan çıkan kurşundu sözleri. Ve çelik süngüler gibi yanıyordu gözleri. Dedi ki: - Yol iki! Ya ölüm ya hürriyet! Dalbudak saldı cemiyet.. Aylar İskambil kâğıtları gibi Devriliyordu art arda. İhtilâl şarkıları çınlıyordu Şam'da, İzmir'de, Balkanlar'da. Yıl 1908 Meşrutiyet. 31 Martta karşı ihtilâl. Mustafa Kemal Hareket ordusunun birinci kurmayı. Bastırdı ordu İstanbul'da mektepli subay avlıyan Yeşil sarıklı ayaklanmayı. Yıl 1911 Afrika bir sarı satranç düzeyidir: Karede at, Karede fil, Birinde şah; Birinde vezir. Fildişi Sahili Nijerya, Kongo, Gana, Fas, Cezayir.. İspanya, Fransa, Danimarka, Portekiz... Geniş hasır şapkalı Mantar suratlı İngiliz. Sömürge halkları. Kıyılardan sürülmede. Hülasa Afrika Sömürülmede, Yıl 1911 İtalyan orduları Topu tüfeği gemisi uçaklarıyla, Senyörü, karabinerleri, sürgün kaçaklarıyla saldırıda. Gök ateş, deniz ateş, yer ateş. Ölüm dal dal dökülüyor, Sarı hurma kara zeytin ağaçlarından. Zeytin gözlü hurma renkli yerli halk kurşuna diziliyor asılıp saçlarından.. Ölüm ne kadar yakın! Umut ne kadar uzak! Ve Libya sürüden ırak yaralı bir devedir. Mustafa Kemal Savaşta En başta Derne kuvvetlerinin komutanı. Beyaz kayalıklarıyla şimdi Berka Bir koyun sürüsüdür. Ta uzaklarda Sirte körfezi Geyik boynuzu dallarıyla ağaçlar Ve çöl... Yaralı aslan gibi kükremede Kara yeleli Bingazi. Gök bakır Toprak demir Toprak bir uçtan öbür uca mayın tarlası. Derne'de Mustafa Kemal'in çelik komutası: Marş Marş! Sonra Yangın sarınca Anavatanı düştü yola, Mısır Ve Romanya üzerinden vardı İstanbul'a. Yıl 1912 Trakya, Makedonya, Balkan Yangın içinde Şehirler art arda düşüyor, Düşman Çatalca önlerinde. Köyler ateşe verilmiş Şehirler aç Yıldırım çarpmış ağaç gibi Yerde ölüler. Gözlerine mil çekilmiş köylüler. Kurşunlar adım atıyor. Yol başlarında taze dullar yatıyor. Dönem Meşrutiyet dönemi, Mustafa Kemal Kara kara düşünüyor Durum zor, Memleket hiyanet içinde. Düşman Çatalca önlerinde. Tek çare silâh bırakışmadır. Kesildi ateş. Ay süt beyaz doğar geceleri Kan kırmızı batar güneş. Artık Ne mavi gözlü Selânik Ne Manastır ne Kosova. Ne liman, Ne o sarı başaklı ova. (Ay Rumeli Uy Rumeli Yandı gönül sen gideli) Birinci Dünya Savaşı 1914 Sene 1914 Mevsim yaz Hava barut kokuyor. Bulut toprak kabarmada. Avrupa Asya Afrika Fermada... Bir yanda Bulgar, Alman, Macar Bir yanda Fransız, Rus, İngiliz. Yıl 1914 Yedinci ay yirmi sekiz Büyük savaş. Artık ne baş kalacak omuzda Ne taş üstünde taş, Karadır suları Karadeniz'in, Bellidir oyunu İngilizin. Kahpedir Alman emperyalizmi. İki harp gemisi dalınca Karadeniz'e Savaş açtı İtilâf bize Yıl 1914 Ekim 29 Çıplak ayakla bastık ateşe Mustafa Kemal Bulgaristan'da ataşe. Karşılıklı iki saf, İki taraf. Avusturya-Macaristan, Almanya, Bulgar, Türk Fransa, İngiltere, Rusya! Bütün sömürgeleriyle Afrika, Asya. Gök yangında, Yer yangında, Yedi cephede savaş. Ne omuzun üstünde baş kalacak Ne taş üstünde taş. Kafkas kesiminde Diz boyu, adam boyu kar. Ordular Ordularla Diş dişe boğaz boğaza dövüşüyorlar Hava buz. Kırılmış buzlu cam güneş, 16 Ocak 1915 Sarıkamış Sarıkamışta kara kış Ve ilk saldırının sonu: Türk bozgunu... *** Çanakkale önlerinde durum zor. Mustafa Kemal Sofya'da bir ağacın dibinde Kara kara düşünüyor. İtilâf gemileri Çaylak kanatlarını çırparak Uçuyorlar, uçuyorlar Güneş gökte bir koyun başı gibi kanıyor. Hava kan rengi Toprak kara buluttur yanıyor. Ve Çanakkale boğazı dehşet içinde. Gemiler Gelibolu önlerinde. 1915 Ocak 1915 Şubat Gemiler Kara kanatlı kasırga kuşlar gibi Kanat Çırparak Mavi suda uçmada, Mustafa Kemal Tümen Komutanı Durum zor. Çanakkale'nin dış tabyaları dövülüyor. Duman içinde Conk bayırı, Gemiler ateş içinde, Ateş açmada. Cephe bozuldu, Asker subaydan önce kaçmada. Durum daha, daha zor Mustafa Kemal Tümen Komutanı. Bir tepede kaya gibi Dik Sesi sert, sesi çelik. Soruyor: - Niçin kaçıyorsunuz? Düşman! Nerede? Aha şu tepede! - Düşmandan kaçılmaz! Düşman çok! Siz Türksünüz! Cephane yok! - Süngünüz var! Süngü tak marş! Denize dökene kadar... Sene 1915 26 Nisan Arıburnu'ndan çıkan düşman 26 bin. Avustralyalı, Kanadalı, zenci General, subay, çavuş, er Gökte yıldız denizde kum. Durum daha zor. Mustafa Kemal'in çelik sesi duyuluyor: - ''Asker Size ölmeyi emrediyorum'' Ve öldüler 57'nci alaydan 6 bin. Ve o gece Beyaz ay öptü yaralı alınlarından 6 bin şehidin. İngiliz diretnotu Tüter de tüter 42'lik gülle yağar Ölümden beter. Conk bayırı önlerinde Bir kara çalı. Fransızın gemileri Kara bacalı. Arıburnu alev alev Yanar da yanar. Hasan çavuş yaralanmış Yarası kanar. İsmailoğlu tepesi Dumandır duman. Türk askeri süngü takmış Yamandır yaman. ''Çanakkale ortasında Bir uzun çarşı. Mehmetçikler can veriyor Düşmana karşı'' Anafarta yollarında Bır kırık testi. İngilizler Fransızlar Umudu kesti. Kaçıyorlar. Kaçıyorlar. ve 1916 da Dilde şarkı, elde bayrak Mustafa Kemal.. Oldu general.. *** Başkomutan vekili Yani Sultan İbnissultan İbnissultan Beşinci Mehmet Reşat'ın Damadı pür itimadı Enver İran ve Turan üzerinden Dört nala inecekti. Rusyanın ta ortasına Ve bayrak dikecekti Ortodoks kilisesinin Altın boynuzlu Öküzü Çarın, Moskovasına.. (!) Eriyecekti kolordu, ordular... Ve... Hintli Tunuslu Senegalli Sömürge halklarının Müslümanları Hicaz'da Mekke'de Medine'de, Müslüman Osmanlının Sınırlarını Zorluyordular. Enver Paşa yakışıklı ve cesur Büyük kurmay (!) Emrinde kırk tabur Dokuz alay Tümenler... Osmanlı-Rus Karşılıklı saf olup Durdular. Ve birden Yer yarıldı karlı ovada, Bulutlar kanat çırptı havada. Mongol suratlı Rus mujikleri Prens Nikolayeviç'in komutasında. Ocak ortasında. Düştü Erzurum. Kötüden kötü durum. Kırk bin yaralı kırk bin esir, Ve göğsünde harp nişanları ışıldayan Damadı pür itimat Başkomutan vekili Boğaz'daki yalısında izindedir (!) Ve şimşek kanatlı kartal Mustafa Kemal Yetişince karşı saldırı. 2 Ağustos Muş.. Bitlis'te Muş'ta kurtuluş Çifte ezan okunuyor şehirde... Ve şair halife sultan Reşat Mesruru şat Şiirler okuyor Yaldızlı, atlas döşeli bir sedirde. ''Gafil ne bilir sahnei pür hunu gazayı Titretti yine ruyi zemin arşu semayı Allah yoluna cenk edelim şan alalım şan Kuranda zafer vaadediyor. Hazreti Yezdan''(!) *** Yıl 1916 Ölüm kanat çırpmada Kulaç kulaç. Kilometre kilometre. Deraliye'nin halkı aç. Saraylısı tok. Kiminde çok. Kiminde yok. Ne kilerde pirinç ne un, Ne sabun; Ne gaz ne mum. Gökte yıldız denizde kum. Ölüm kol geziyor şehirde. Ölüler Çırılçıplak Tabutsuz Yatıyor Kırda. Gece ay kafatası Şehrin kenarı ortası dört yanı ölümlü bir uykuda ve Zümrüt bacalı elmas direkli Yelkeni Çin ipekli Bir gemi gibi Yüzüyor saray... Sarayda çengi çegane cümbüş alay. *** Ve başı titrek ellerinde Rus ihtilâlcilerinin manifestini Ter içinde Okuyor Çar.. Ağzında votka köpüren mujikle Müslüman Boğazlaşıyorlar. Hicazda baş kaldırmış halifeye Mekke Emiri Hüseyin. Filistin'de yollar kesilmiş. Bedeviler isyanda, Medine'de ordu bitkin aç. Mustafa Kemal Suriye cephesinde Durum zor. Ve İstanbul'dan ordulara son emir geliyor: - Dayan! Ve ve Mustafa Kemal Mavi gözleri sarı kahverengi haritada. Dağların yelesinden tutup Dağların sırtına savurmada. - Kaçmak mı? Bizim kitabımızda bu yok! diyor. Yok diyor Mustafa Kemal. *** Ve birden Sardı Petrograd'ı Volga kıyılarını Kafkası Kutsal ihtilâl. Yer kayması, gök çatırdaması, Ovalar yaralı bir geyik gibi solumakta. Çar Rusyasında ölüler diriler ayakta. Ortodoks kilisesinin Çarı Kalbinin kuyruk sokumundan Vuruldu. Kafkas kesiminde sular duruldu. Türk ordusu Irak'ta Suriye'de Filistin'de Hâlâ dövüşmede. Şehirler ard arda düşmede... *** Yıl 1918 Temmuz Ağustos Eylül ortası Batıda Alman tümenleri sarılıyor. Balkan'da Bulgar-Alman cephesi yarılıyor. Avusturya-Macaristan tuzla buz. ''Kaçıyorlar kaçıyorsunuz kaçıyoruz'' Çöl yolunda Yaralı develer gibi çökmüş Namlusuz havan... İçi boş vagonlar Dipçik semer matra içi boş kovan Ve Çöl sineklerinin Yaralı sırtından kan emdiği Ölüler ölüler ölüler... Yıl 1918 9'uncu ay 29. Bulgaristan'da tam çözülme, bırakışma. Seksen bin Alman esir. 4 Ekim Cermen orduları barış isteğindedir, Kristal masasında Vilson'un Alman bırakışma notası. Ekim ortası Deraliye'de düştü hükümet Padişah Vahidettin 6. Mehmet Çerçevesi yirmidört ayar altın Gözlüklerinin arkasında Kara kara düşünüyor 30 Ekim. Ordular geri dönecek. Mondros. Ve artık Bütün umutlara paydos. Çanakkale, Akdeniz, Karadeniz Karada, havada, denizde Kafkasya'da Galiçya Makedonya Suriye Irak... Yaralı aç çıplak Dört yıl savaştık. Ölülerin sırtına basarak Çöller aştık. Gölgemiz fosilleşti kumda. 200 bin ölü verdik Hicaz'da Balkan'da Sarıkamış'ta Erzurum'da. Galiçya'da can verdi Bodrumlu Mehmet. Makedonya'da Halepli Osman. Çanakkale'de Mardinli Bekir. 10 bin yaralı 10 bin esir. Ne eser kaldı devletten Ne haber geldi Ahmet'ten Ne künye ne resim Bütün umutlara paydos 1918-30 Ekim Limni adası, Yüksek tavanlı bir konak odası. Mondros. *** Ve işte öyle Öylesine kötü bir anlaşma ile İşgal olunacak telsiz telgraf ve kablolar Fransız İngiliz İtalyan işgalciler tarafından. Her an kontrol edilebilecekti. Ve Artık Türk topraklarında yuvalanacak olan Bu devletler orduları gerektikçe diledikleri Kışlayı kaleyi askerî noktaları işgal edebilecekti. Ve bu bırakışmaya göre Yani Amiral Galdrop'la Türk amirali Rauf Orbay arasında imzalanan Mondros Mütarekenamesine göre Mustafa Kemal'in Çanakkale'de mavi sulara döktüğü Müttefiklerin gemilerine her iki boğaz açılacaktı. Dört yıl dört cephede canını dişine takarak Aç ve bitkin savaşmış olan Türk ordusu dağılacaktı. Türk donanması Zincire vurulan Pranga bentler gibi müttefiklerin dilediği limanlarda Tutuklu kalacaktı. Limanlar demiryolları açık tutulacak ve müttefikler buralardan diledikleri gibi gelip gidecekti. Kısa uzun kuzeyde güneyde bütün tüneller işgal olunacak, telsiz telgraf ve kablolar Fransız İngiliz İtalyan işgalciler tarafından her an kontrol edilebilecekti. Ve artık Türk topraklarında yuvalanacak olan bu devletler orduları gerektikçe diledikleri kışlayı kaleyi askerî noktaları işgal edebilecekti. *** Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasından Altı ay öncesi 1918 13 Kasım gecesi İstanbul'un gökleri dumandadır. Altmış parça gemisiyle Düşman filoları limandadır. Zito Hurra Viva - Viva Zift gibi kaynıyor hava. Düşman askeri Dolmabahçe'de Fındıklı sahilindedir. Gemiler Silâh depoları cephanelikleriyle mermiler, Telgraf merkezleri Düşman elindedir. Başlar eğik Yürekler yas içinde. Fıkır fıkır yas kaynıyor Kaynar suda, Tas içinde. Aylar ayların sırtından atlayıp Yol alıyor. Senegalli İskoçyalı devriye Bir karanlık sokaktan çıkıp Bir karanlık sokağa dalıyor. İstanbul ey büyük ve ünlü şehir! Ey padişahların binek taşı! Ey başı tuğlu muhteşem vezir! Ey gurbet elde Ferhat onbaşı! Ey sevdiğim büyüdüğüm Aksaray Fatih, Cibali, Yıldız, Ihlamur! İstanbul Yedi tepenin üzerine kuruludur. İstanbul'da yedi tepe var. Tepelere kül kül bulut yağar. Geceleri Gül kırmızı batar güneş, Gül beyaz doğar Ay. İstanbul'da evler vardır Köstebek ini. Ve yalılar, konaklar, köşkler, saray. Şehir yas içinde Yas yürekte fıkır fıkır Kaynar sudur Tas içinde: Ev basıyor Kavak'ta Beykoz'da Geceleri Rum çeteleri. 1919 Kurtuluş Savaşı Günler geçti Ayların sırtından Aylar atladı. 1919, 14 Mayıs.. Uy İzmir İzmir İzmir!.. Gök karardı Deniz yarıldı Sular çatladı Gemiler limana attı demir. Pileli etekli Efzun neferleri Kazabika oynuyor Kordonboyu'nda. Ve itlerin iti Rum metropoliti Takdis etti İşgalci Yunan taburlarını. Ve saatlerce şom şom çaldı Kiliselerin çanı. İlk Türk cevabı Hasan Tahsin Bey'in kurşunu. Ve bir gencin Yaylım ateşi izledi bunu... Ve başladı katliamlar. Evler ateşe verildi Çöktü damlar. Yüz ölü bin yaralı Yanıyor Güzelyalı Kan içinde Kordonboyu Yas içindedir ovalar İlk emir Miting! Gök bakır toprak bakır Miting! Salâ getirip Ateşlar yakarak Havada yel Toprakta sel gibi akarak Miting! *** Yıl 1919 15 Mayıs Yürüyor Denizde su; Gökte bulut köpürüyor, Gök dumanda. Bir duyulmayan çığlıktı şimdi sessizlik limanda. Mustafa Kemal gemide Kumanda Yerindedir. Gemi şimdi Kızkulesi önlerindedir Güle güle! Güle güle1 Kurtulacaksın İnan ol Kadifekale Kordonboyu Okul Kışla Karakol!.. Hey İzmir'in yeşili Göğsü bağrı deşili Yanmış yakılmış bağın Sarılmış solun sağın. Hey İzmir'in mavisi Göğün altın çivisi Tirşe kır zümrüt ova Kordonboyu Bornova! Bomba kurşun süngü cop Kahrol emi Galdrop! İzmir'in kavakları Dökülür yaprakları Hey Kadifekale hey Şehit oldu Fethi bey! Hey çeşme kırık testi Kanlı üzüm sepeti Hey yaralı koca dev Hey yanan yakılan ev! İzmir'in konakları Kan akar sokakları Hey delik deşik yuva Sisli dağ yaslı ova Gök bakır toprak demir Hey İzmir koca İzmir! Hey suyu yaran gemi Sen bizi kurtar emi? Yıl 1919 Mayıs 15 Hava bulutlu Vakit erken Yıl 1919 16 Mayıs. Mustafa Kemal Dün sabah Erkenden uyanmıştı. Galata rıhtımına Bir küçük küçücük Gemi dayanmıştı. Ve geminin çelik bacası Yiğit binicisine doğru Sevinçle kişneyen bir yağız atın terli boynu gibi dikelip öttü üç kez. Yol aldı gemi. Şehir geri geri yürüyordu.. yürüyordu.. Limni'de biten kavga Samsun'da başlıyacaktı. Şimdi Anadolu Yaralı aslan yüreği gibi kanamaktadır. Gemi Bartın Amasra önlerinde Mustafa Kemal Gemide ayaktadır. Dalgalar Dalgaların Sırtından atlamada. Dalgalar çatlamaktadır. Gerilerde kaldı Deraliye. Karadır suları Karadeniz'in. Bir el suyu bastırır kalkar. Deniz dolar Deniz boşalır. İçinde güneşi taşıyan gemi Yol alır Yol alır Yol alır Ve Sular ağarır Güneş sıyrılırken bulutlardan Gemi ağır ağır Girdi limana Yavaşladı... Yıl 1919 Mayısın 19'u. Gökte bulut köpürüyor Köpürüyordu. ve Mustafa Kemal Ayak attı Samsun'a Gün yürüyor yol yürüyor o yürüyordu... Yürüyordu Mustafa Kemal. Gözleri masmavi Yüzü kan pençe pençe... Güneş ayaklarının altında altın keçe... Bir Mustafa Kemal derler Mustafa Kemal Atatürk. Bir Mustafa Kemal derler Ululardan ulu, büyük. Bir Mustafa Kemal derler Halkların emri buyruğu. Bir Mustafa Kemal derler Harp çocuğu, halk çocuğu Bir Mustafa Kemal derler Ne korkusu, ne uykusu. Bir Mustafa Kemal derler Gözleri mavi duru su. Bir Mustafa Kemal derler Saçları altın köpüğü. Emperyalizme dur! demek Her gece düşte gördüğü, Ne gam Dağ çöker Tutuşursa ovalar! Ölüm kapıları bir kez çalar! Ve elbet Ya ölüm, ya hürriyet. Libya'da Çöl duman duman tütebilir Şarkılar bitebilirdi. Bitti Balkanlar gidebilirdi Gitti Ayrılabilirdi Suriye, Irak, Hicaz Ama Anadolu esir olmazdı. Olmaz! Dağ ne oldu? Yandı kül oldu? Yandı kül oldu memleket.. Ve Anadolu Yaralı aslan yüreği gibi Kanamaktadır. Ve yalnız Mustafa Kemal dimdik, ayaktadır. *** Kandır kanar Erzurum Van... Karadeniz'de Rum eşkıyaları. Manisa önlerinde Yunan. Yeldir kahır Kara kara esiyor. Doğuda Ermeni çeteleri Yol kesiyor. Bayrak direkte yanmış Bacalar tütmüyor. Kapılar kapanmış.. Açıl kilidim açıl! Açılmaz! Kanlı kahırlı geçecekti yaz... Antalya'da iyi insanlar oturur Çağlayanları beyaz köpüklü. Yaylaların tepesinden ovalara bakılır Develer portakal, limon yüklü Kızlar Isparta'da gül devşirir Halı dokur. Mevleviler döner Konya'da Sema okur. Mutluydu Isparta, Antalya, Konya Ve girince İtalyan askerî Konya'ya Sular köpürmez oldu, Mevleviler dönmez. Halı dokumaz oldu kızlar bu kez. Urfa Kilis Antep Maraş Bağrı kanlı gözü yaş. Düşman taburları alayları Önlerinde kordonlu sırmalı subayları Geçit resmindeler. Britanya neferi Samsun varoşlarında yine Yine Merzifon içindeler. O ne günlerdi On ne günlerdi hey.. Tüten isli bir lâmba gibi güneş, Top sesleriyle uyanmıştı İzmir. Fırtınada çaylak çaylak ilerleyip Gemiler atmıştı demir. Jandarmalar karakollara çekilmişti. Ve Kadifekale'ye Yunan bayrağı dikilmişti Bir haykırış tek yürek tek ağız: Suya toprağa güneşe yemin olsun ki Emperyalizmi can damarından vuracağız! Çekilmişti artık ordular Kaynağına çekilen sular Gibi. Umutsuzluk Kara bir duvar gibi Çekilmiş güneşe. Anadolu Boynu kan içinde Yaralı bir at. Artık ne Şam, ne Halep, ne Bağdat Ordular Kaynağına çekilen sular Gibi Çekilmiş.. Direklere Kara emperyalizmin Kara bayrağı. Dikilmiş.. Deraliye yaralı bir devedir. Yaşamak artık ölüm Ölüm seve sevedir. Bir şimşek çaktı Gecelerin ortasında. Başladı ulusal büyük savaş Mustafa Kemal'in komutasında. Ve emir salındı Kolordulara: - Asker, halk! Ayağa kalk! Ve bu emre karşı koyan Yani bu emre uymayan Sinop'ta bir mutasarrıf Bolu'da bir imam Ve Trabzon'da padişahçı bir müftü ile Rum Polidis Ve bir dönme polis Ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti Ve Hürriyet İtilaf Fırkası.. Ve İstanbul'dan ilk telgraf ''Emri şudur ki padişahı Osmaniya'nın Kılınmaz namazı Mustafa Kemal'e uyanın!'' Ve ilk emir: Mustafa Kemal Behemahal İstanbul'a avdet etmelidir Ve şayet Emre etmezse itaat Asidir Ve budur emri halife, emri Rap!'' Ve cevap Mustafa Kemal'den: ''Artık İstanbul'un emrinde değil Anadolu Ulus bizimle beraber Ben artık Sadece bir ferdi milletim. Milletimin başında rütbesiz er Haziran İstanbul'dan Bütün vilayetlere Bir ikinci Gizli şifre Bir ikinci Gizli emir ''Mustafa Kemal azledilmiştir. Komünisttir Asidir Ulülemre. Devlete, padişaha itilâfa, Emrederiz ki her tarafa; Ölü diri tutulmalıdır Mustafa Kemal. Katli caizdir kanı helâl.'' Ve bu emir Dalga dalga çarptı kayalara. yel oldu, esti ovalardan Ovalara. Bir kaynaşma başladı Sivas'ta. Mamûretülazize vilayetle gidecek olan hain-i vatan Miralay Ali Galip Vilâyet konağına girip Vali Reşit Paşaya der ki: ''İcap eder ki Mustafa Kemal tutula. Eli bağlı Gönderilmeli İstanbul'a. Ve şayet Gelince Sivas'a Zatialileri bunu yapmazsa Ben! Ben!'' Vali Reşit Paşa güler içinden. *** Mustafa Kemal Amasya'da. Yangınlı bir şarkıdır adı şimdi Afrika'da Asya'da Gözleri namluda mermi Gövdesi tüfekte pırıl pırıl süngü Çelik dimdik Ayakta. Köyde kasabada şehirde Kutsal genelgesi okunmakta: (Vatanın tümü Milletin hayatı tehlikededir) Ve yüreği dağlıdır ''ülkemizin istiklâli Milletin kararına bağlıdır. Tek adam olup dikelmek, Duyurmak ulusun sesini; Ulusal Kurtuluş gerek! Kongre Sivas'ta toplanacaktır. İlk ateş Sivas'ta yanacaktır. İki yol var, iki ihtimal: Ya ölüm, ya istiklâl'' Ve bu buyruk Kutsal ayet gibi Okundu Okulda Camide Karakolda. Homurtu içindedir Sivas. Bir tarafta halk Bir tarafta şeyhülislâmın emri, Sivas ünlü bir şehir. Sivas ünlü bir şehirdir. Sivas'ta İnceminare, Sivas'ta bir mavi su. Sivas'ta Mustafa Kemal'in adı bayrak. Bir yanda diri duru halk, Bir yanda halife korkusu, Duvarlarda kara yaftadır: ''Melundur Mecnundur Asidir Mustafa Kemal, Katli vaciptir Kanı helâl, Behemehal!'' Sivas'ta İnceminare, Sivas'ta bir mavi su. Ve halife korkusu Duvarlarda kara yaftadır. Ve meydanlarda Mustafa Kemal'i bekliyor Yığınlar Bir haftadır. Ve son müjde Son haber Son telgraftadır: (Geliyorum) Alanda yığınlar Gökte yıldız Denizde kum. Sarı bir korku sarar Ali Galib'i, Kaçacak delik aramaktadır. Köylü, işçi, asker, subay Sokağa dökülmüş Sokaklar, caddeler ayaktadır. Ve O Bir şimşek gibi çakıp geçer oradan *** Yıl 1919 29 Haziran 29 30 Mustafa Kemal Erzurum yolunda: ''Geliyorum, geliyoruz!'' 3 temmuz. Erzurum. (Mühim merkezlerde tedabir ve tertibat için emir veriyorum) Ve karar: Sonuna kadar Padişaha Emperyalizme karşı savaş... Hilafet merkezinde telaş. Ve yaldızlı saray salonlarında sükût kesik bir baş. İstanbul'da 7 tepe var. Tepelere kül kül bulut yağar. Yıl 1919 23 Temmuz Erzurum Şehirde kalabalık Gökte yıldız denizde kum ''Geliyorum!'' Küçük ahşap bir okulun Soluk duvarlı salonu. Yıl 1919 23 Temmuz Saatin 10'u. Sallandı çöktü gök yere Meydanlarda davullar çalınıyor. Başladı toplantı, Açıldı kongre. Donmuş gibi salonda hava, Ağızda ses, Damarda kan. Mustafa Kemal Başkan. Mustafa Kemal konuşuyor Konuşuyor Ne rica diyor ne zor, Ne çekilme ne vatan gedik. Fitili ateşledik, Ve o bir kaya gibi dimdik Konuşuyor. Bir şarapnel gibi sekiyor Duvardan duvara Sözleri. Yanıyor mavi bir kıvılcım gibi mavi gözleri. Kıvılcımdır yanar, Salon tutuştu tutuşuyor. O hâlâ Bir kaya gibi ayakta dimdik Konuşuyor. Konuşuyor. Konuşuyor. Ve anlatıyor (Vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümlerin iflasa mahkûm... Son sözü söyleyecek olan kuvvetin Milli galeyanının celâdet ruhu olduğunu.) Bir duvar Bir duvarın üstüne yıkılıyor. sallanıyor Küçük ahşap okulun salonu. ''Şurayı devlet... Ve Anadolu'da ulusal hükûmet Kurulacaktır. Milletin sesi Bütün cihana duyurulacaktır. Ulusal sınırlar içinde Bir bütündür vatan, Millet dayanacaktır. Manda himaye yok!'' Fırladı yayından ok! Ateş daha harlı kıvılcımlı yanacaktır! Yıl 1919 23 Temmuz Küçük ahşap okulda Erzurum Kongresi. Ve bütün seslerin üstünde tek ses Mustafa Kemal'in sesi. Tümdür vatan. Bizimdir üstünde gezen, Bizimdir altında yatan. Parolamız ihtilâl Ya hep ölüm, ya istiklâl! *** Tümen komutanı Arif'ten gelen mektup: ''Paşam! Dün akşam Bekir Sami beyefendi Amasya'ya muvasalat ettiler. İki kişilik görüşmeyi Kendileri yönettiler, Dediler ki: Yarı istiklâlden iyidir MANDA. Ne çıkar Varsın Amerikalıda kalsın kumanda. Dediler ki: Mister Vilson diler ki Umum memalike şamil Amerika mandaterliğinin emrini amil yeni bir tutum gerek. Son emir sizinmiş paşam. Ondanmış ilk dilek. Yani maksat şu ki Teklif onlardan Cevap sizinki. Mümessil demiş ki Her türlü dilekten geçilmeli Sivas Kongresince bir heyet seçilmeli Ve bu heyet Derhal etmelidir Amerika'ya azimet!'' Dehşetle açıldı gözleri Mustafa Kemal'in Yırttı attı mektubu yere Ve birden bire Doğrulup Dedi ki yanında ayakta bekliyenlere Yumaşaktır, uysaldır Amerika emperyalizmi. Kim manda olacak Bekir Sami bey mi? Biz mi? *** 4 Eylül Yıl 1919 Denize akan nehir gibi Sivas'a akıyoruz. Yanıyor doğu batı kuzey güney. Ve Mustafa Kemal'in kafasında tek şey tek karar. ''Hakkâri Dersim Van, Maraş'tan Urfa'dan Edirne'ye kadar Vatan tektir Yeni bir devlet kuruluyor Ve Heyeti Temsiliye Bütün vatanı temsil edecektir. Amerikan mandasına gelince... Yumuşaktır uysaldır Amerikan emperyalizmi. Manda falan filan derken Gece başlar Şafak sökerken.. Ne İngiliz ne Amerikan Bütün sömürenlere karşıyız. Biz memleket Biz Anadolu Anti emperyalizmin öncüsü yangınlı marşıyız. Ölebiliriz! Ölüme gülebiliriz; Uyduluk muhal! Ya ölüm ya istiklâl'' Ve bu akşam da Sivas'ta kongre devamda Mustafa Kemal konuşuyor. Gözleri buğulu camda. ''- Efendiler Mr. Brown Resmi bir sıfatla görüşmüyorum dedikten sonra İlâve ediyor: (Amerika belki mandayı kabul etmez! Manda mı nedir? Siz ne derseniz odur) diyor. Yumuşaktır uysaldır Kalleştir Amerikan emperyalizmi. Mandayı kim kabullenecek biz mi?'' Ve hülasa İki eylülde gelmişti Mustafa Kemal Sivas'a 4 Eylülde kongre Ve o başkan Ve son karar Ne Fransız ne İngiliz Amerikan! Ya ölüm ya istiklâl! Ay doğdu Güneş battı Işıyor Mustafa Kemal... İstanbul'la haberleşmenin kesildiği sırada Sivas'a gelen Amerikan heyetinin başkanı Mustafa Kemal'e başarı kazanamadığı takdirde ne yapacağını sormuş ve şu cevabı almıştı: (Bir millet mevcudiyeti istiklâlini temin için tasavvuru kabil olan teşebbüs ve fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur. Ya muvaffak olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Binaenaleyh millet hayatta oldukça ve fedakârlıkta devam ettikçe başarısızlık mevzubahis olamaz.) *** Yıl 1919 13 Aralık. Sivas'tan Ankara'ya hareket. Yolda yaşa! sesleri Mustafa Kemal Paşa Yaşa! Yaşa! Ve baştan başa şarkılar zafer takları. çığlık 27 Aralık Yıl 1919 Ankara ayaktadır. Şehrin bütün sokakları Yeri göğü Çınlamaktadır. Yaşa Mustafa Kemal Paşa *** Yıl 1920 Ocak, Şubat. Toroslar Mahya mahya gazlı bez gibi yanıyor Antalya'nın yüreği kanamakta, Mersin ayakta, Deprem içinde Adana, Urfa'da Maraş'ta Antep'te Dokuz tabur 3 alay Bütün güney şehirleri yanıyor. Yerde kıvranıyor Hatay Ve Henüz 17 sinde Bölük kumandanı İhsan Altay.. Çıktı bir kayanın üstüne Kan dolarak, yüzüne. ''Gardaşlarım dedi. Gardaş, gızanlar, analar, babalar! Ölüm kapıları bir kez çalar. Ya ölüm ya istiklâl Şehrin varoşlarında nöbetteyiz Susuz Uykusuz Ateş gözlü bin Mustafa Kemal! Biz Padişaha, kiliseye, sömürüye karşıyız. Biz Mustafa Kemal'in çocukları Anti emperyalizmin ilk marşıyız.'' Kuzey güney Ölüler ayakta diriler ayaktadır. Havada, toprakta İhtilâl Şarkıları Duyulmaktadır. Şehirler batıp çıkıyor Dağlar inipte yükselmede. Ateş yara, Kandır yakar. Yığınlar Gidip gelmede. Yaralandı Urfa'da kırk Adana'da yüzelli yiğit. Antep'te 6 bin şehit. Hey, hey! Kan içinde Şahin Kan içinde Şahin bey Yürüyor, Makineli tüfeklerle donatılmış Ağır tanklara karşı. Maraş'ta Kilis'te Hep o yangınlı ihtilâl marşı. Bir yankısıdır apaçık Fransız'a İtalyan'a İngiliz'e atılan kurşun Emperyalizme karşı duruşun. Şehirlerde Semtlere bölündü mahalleler.. Her semtte bir baş. Elde ne varsa, balta, gülle, taş Düşman üstüne düşman üstüne. Azınlık kiliselerinde çan.. Minarelerde ezan. *** Duvarlarda padişahın fermanı okunuyor. Düzce'de, Bolu'da, Gerede'de Ferman üstüne ferman. Şeyhülislâm Fetva çıkardı ''Mustafa Kemal asılacaktır! Mustafa Kemal komünist Mustafa Kemal hain Mustafa Kemal alçaktır. Yaşaması haram Öldürülmesi haktır.'' *** Sapanca'da İzmit'te çeteler. Yanıyor beriler öteler: Ve gök ağaçtan Yaprak yaprak dökülürken Mühürlü fermanı padişahın Bütün umut, Bütün güvenç, Mustafa Kemal'dedir. Millet ayakta dimdik Ve Altıncı Mehmet Vahidettin Kötürüm haldedir. İstanbul'un Kara Günleri Yıl 1920 Martın 16'sı. Beşiktaş Dolmabahçe kıyısı dumanda. Katran köpüklü dumanlarıyla Karada kurt sürüleri gibi soluyor gemiler limanda. Sokakların kalbi durmuş, Nabzı atmıyor. Bomboş şehir. Gemiler ilerliyor Gemiler attı demir. Güneş bulutların altında isli lâmbadır. Henüz sabah olmada. İskoçyalı deniz piyadesi Sokaklara dolmada. Ağaçlarda kuşlar taş. Kanatları kanlı gagaları kara mor. Caddeler yere serili. Mangalar bölükler ilerliyor. Şehrin bütün yolları tutulmuş İşte şimdi Meclis önünde, Şimdi köprü üstünde, Şimdi Maçka'da, Şimdi Şişlideler. Mangalar dalıyor sokaklara birer birer. İşte sokakta Ta uzakta Elleri kelepçeli iki er. İşte bahriye avlusunda İngiliz devriyeleri dolaşıyor. Sokakta bir yaralı Bir yaralıyı taşıyor. Havada keskin barut kokusu, Kurşun sesi. Kışlaların kalbi durmuş. Kanı içine akan evlerin Kesilmiş nefesi. Bir kadının çiçek kırmızısı kanı pençe pençe Saraçhane'de çeşme taşında. Şehzadebaşı'nda mızıka karakolunu bastılar Altı şehit 16 yaralı var. Harbiye nezaretinde Britanya bayrağı dalgalanıyor Yaralı bir Türk subayı Soluyor yerde. Kanlı kalpağı Altı metre ilerde. Katran suratlı bir sömürge eri Dipçikledi Nöbetçi neferi. Harbiyeyi bastılar. On beş yaralı Üç yiğit şehit. Dördüncüyü Nizamiye kapısında astılar. Ve Meclis binası önünde Üç İngiliz mangası var... *** Mustafa Kemal Sarı altın saçlarından Ter akarak Sık ve sinirli Nefes almada. Ve telgrafçı Hamdi Efendi hâlâ Deraliye'de makine başında Bilgi salmada. Son haber: ''Burası da basıldı Dış kapıdan içeri girdiler. Düşman Derince istikametinde ilerliyor.'' Mustafa Kemal ayakta Kes! diyor. (Artık yedi yüzyıllık Osmanlı devletinin hayat ve hâkimiyeti sona erdi) İstanbul'da yüzlerce top Yirmi milyon mermi Sayısız fişek Tüfek. İstanbul'da yedi tepe var. İstanbul'da gizli Mim Mim Hasan, Ahmet, Abdi, Rasim Sabaha doğru tepelerden yola çıkıp Karanlığa karışırlar İstanbul'da gizli Mim Mim Hasan, Ahmet Abdi, Rasim Atın, katırın, eşeğin sırtında Ölüm yağmuru altında Yallah! deyip Dikenli çitten geçerek Kuru peksimetle doyunup Çamurlu su içerek Yarışırlar... Top, tüfek, kurtlu bakla taşırlar Anadolu'ya. İstanbul'da yüzlerce top. Tepeler dönüktür İnebolu'ya. Bu. Ahmet'in birinci mektubu. ''Ziya Hani İnebolu'ya Yedi ambar tüfek Yirmi sandık mermi taşımıştı ya; Dün gece ansızın basıldı. Tınmamış basıldığını. Hani yol üstü çınar ya, Var ya; Asmışlar, Duymamış asıldığını, Okursunuz ölümünü Pazar günü. Ne gerek Ni dek?'' Cevap: - Ne gerekse onu yap! *** Bu Rasim'in ikinci mektubu. ''Hani şu Hasan Galata'da karakol basan... Şifreyi söylesin diye. Sökmüşler dişini, tırnağını, Bağlamışlar direğe. De be! demişler Anmamış. Üç teneke gaz döküp ateşlemişler Yanmamış. Sabah Çok erken Ay ışık eteğini toplayıp Şafak sökerken, Bir manga Senegalli sömürge askerî, Başlarında zabitleri; Bakmışlar ki Direkte ne ölüsü var ne dirisi. Direkte kanla yazılmış üç söz Şifreyi çözemedim sen çöz! Bartına ulaştı gemi. Altı top yirmi bin mermi. *** Bu Apti'nin üçüncü mektubu ''Dün gece Bayburtlu deli Behice Cephanelikte tünel açıp Fişek sandığını sırtlayınca Çökmüş ansızın toprak, Altında kalmış Behice. Ne temeli belli mahzenin ne tavanı, Toprak altı üstü, dört yanı- Nidek? demiş, Ölüme şanla gidek! demiş, Ateşlemiş cephaneliği. Önce saçları ateş almış, Sonra kaşları, sonra kirpiği'' Delice Behice Öldü dün gece Nidek?'' - Duası gerek! *** Bu Hasan'ın yedinci mektubu. Telgrafçı Cemal Gayretli metin bir arkadaş. Yedi yara almış Çanakkale'de İlk ödevi telgrafçılıktı Edirne'de. Halep'te şifre çavuşu. Ve bir akşam Düşerken Şam Size emirber olmuş Tek ayakla gelmiş İstanbul'a. Bir ay var ki Yeri kazarak Kadırga'da fişek yüklüyorduk. Bize o Bodrumda peksimet taşırdı. Tek ayakla, Bu sabah Öbür dünyaya göçtü emri hakla. Ölürken dedi ki: Son nefesimde istediğim şey, Duysun adımı Mustafa Kemal! Deyin ki, Şerefle öldü telgrafçı Cemal. NotBugünkü gazetelerde Sivas kongresi yazılmış. NotHani şu azılı Palikarya Var ya Dün gece evini bastık. Bir fenerin dibinde Bacaklarından Astık. *** Hey! Dağ yolunda türkü çağırıyorum. Yıldızlar çakıyor Çak, çak! Hey! Buluttur saran beni Yarın nolacak? Bayram yerinde tezgâh kurulur, Allı morlu köy kızları Ağızlarında çam sakızları, Ellerinde kiraz sepeti. Kirazlar al Kirazlar bal Hey Mustafa Kemal, Mustafa Kemal! Mustafa Kemal hey! Bayramda tezgâh kurulur Salıncağında kolan vurulur. Git babam git ayak yorulur kalp yorulmaz. Tüfeği almışım elime Fişeği salmışım belime. Varsın gavur üstüme üstüme, Yedi canım olsa veririm can. Hey Helime Helime Künyem Kadri Erzincan Babam ölmüş Yemen'de Ölem Sakarya'da ben de Edeyim yemin Kara gözüne ki Helime'nin Bize saldıranlara vuracağım tezden Vuracağım! vuracağım! Mustafa Kemal'in yanında duracağım! Bombam biterse kafamı savuracağım Hey gavur! gavura! Dura dura Vura vura Savaşacağım hey! Dağ yolunda türkü çağırıyorum. Elimde tüfek Fişenkliğimde fişek Yıldızlar çakıyor'' Çak çak Buluttur saran beni Yarın tezden savaş olacak Edeyim yemin Kara gözüne ki Helime'nin Bize saldıranlara vuracağım tezden. Ölüm bizden rahmet sizden'' *** Memedim! Gece dün Seni düşümde gördüm, Uyandım Yanımda göremedim. Mektubunda Onbaşı oldum demişsin, Gaza kurşunu yemişsin, Sevindim Memedim. Yaran hafifmiş, geçer; Ne var ki geçmez Gün geçmiyor. Memedim, ayrılık zor! Gece dün Seni düşümde gördüm. Hacı ninem dedi ki ''Hayırdır inşallah Dağların karı Günlerin düğümü çözül ola Gelir belki.'' Memedim! Gece dün Seni düşümde gördüm, Ocakta tarhana kaynıyordu. Sana çorap örüyordum. Çomar havladı Kuşlar kanat çırptı dalda, Böğürdü sığırcık. Dam kapalıydı Dam açık. Memedim! Gece dün Seni düşümde gördüm. Uyandım Yanımda göremedim. Gökte yıldız saman sarısıydı. Ay kızıl bakır Sen yüzün pençe pençe; Gözlerin çakır, Adımın yörüktü. Göğsün köpük köpüktü. Memedim! Hey dedim! Hey dedim! Ay çekildi bulutlar ardına Çomar Kuşlar Sığırcık Sustular. Kumrular Özlem özlem konuştular. Bağrım sökülüverdi. Saçlarım Dökülü dökülüverdi. Gölgem duvarda Bükülü bükülüverdi Memedim! Memedim! Memedim! Memedim! Uyandım Seni yanımda göremedim. TARİH BOYUNCA Ve işte böyle Bir uzun sırımdır iptir Tarih. Sonsuzluktan gelip gidiptir Tarih. Bir büyük Bir geniş Bir karanlık uçsuz bucaksız Ormandır Asya. Gürgen, ıhlamur, çınar, akasya Palmiye Hint yaseminleri Baobap. Sibirya çamı. Çöldür Tibet Tibettir Asya'nın damı. Sonsuz geniş gök, denizdir Asya'da orman. Filleri var ki bin kilo Taşır sırtında yavru filleri. Maymun ki insanın ilk atasıdır. Deve tabanı dilleri Kuyruklu kocaman ağızlı Tüylü maymunlar Sincaplar Bukalemunlar. Bukalemunlar ki Yeşil sarı kahverengi ak. Gergin çelik kanatlı. Kuşlar ki üç kulaç. Kuşlar ki baş parmak Kuşlar ki alaca alaca. Kuşlar ki Gagaları çakıl taşı Gözleri mercan, Aslanlar ki yelesi köpük köpük. Kaplanlar ki nefesi körük körük. Sivri tepeler Göğü deler. Deniz dipleme derin derindir Asya'da. Kuzeyi boz buz güneyde sular sıcak. Fıkır fıkırdır erimiş bakırdır Ayrı ayrı soylar yaşar Hint'te Çin'de Sibirya Kafkasya'da Sarı kumral yağız Gürcü Çeçen Tatar Kırgız Ateşe Güneşe Yıldıza tapan Budist Brehmen Müslüman Heykeldir kimi Kıç üstü oturmuş. Hurma parmaklı elleri dizinde Geçmişi düşünüyor. Bir Buda heykeli ki Buzlu cam gözleri Sağa sola dönüyor. Yüzü saman sarısı Ve çıplak Çırılçıplak Aşağısı yukarısı. Kimisi yürüyen ağaçtır Söğüt ağaçları Topuklara kadar uzuyor Kızıl karası saçları. Asya uçsuz bucaksız ormandır gök orman. Asya'da belirmiş ilk insan. Batınlar asırları kovalamış Çoğalmışız. Doğu batı kuzey güney Dağılmışız. Burada doğanların Yirmi göbek torunları Tuna'dan su içmişler. Bulgarya'da yoğurt çırpıp Da Arpa biçmişler. Düvel kurmuşlar Asya göçmenleri. Sümer, Eti, İyon, Mısır, Etürüskü, Plasgları, Elenleri Birbirini yutmuş yönetmiş. Asır asır Göçler göçleri kovalamış. Doğu batı kuzey güney Ve 13. yüzyılda Ertuğrulun oğlu Osman bey Bir düş görmüş. Bir filiz Yeşermiş Göbeğinde Osman beyin. Büyümüş Büyümüş ağaç olmuş filiz. Büyümüş öylesine ki İkinci bir gök olmuş. Gölge salmış Kuzey, güney, doğu, batı. Akdeniz Karadeniz İran'da Turan'da Kafkas'ta İlirya'da Fizan'da Atlas'ta Yemiş Vermiş. - Nicedir Bu düş Görüş? Demiş Osman bey. Bir ermiş Yani Edebali Demiş ki Bu öyle bir ağaç Bu öyle bir yemiş Bir yemiş ki, Bir yüce devlet kurulacak: Bir kolu İran'da, Turan'da, Bir kolu Kafkas'ta Atlas'ta Dokuz soy Dokuz boy Buyruğunda olacak... Ve öyle bir devlet kurmuş ki Osman bey, Doğu, batı, kuzey, güney Küçük Asya, Balkanlar, Mısır, Marakeş. Bir uçta doğarken Öbür uçta batarmış güneş. Ve ondördüncü 15 ci 16'cı 17 ci yüzyıl Başlamış çekilmeye su. Karşısında bulmuş Urusu Osmanlı Türk.. Fil var deveden büyük Fil var deveden küçük - Buyruklarında halklarla ordularSavaşmış Padişahla Çar. Milyonlar ölmüş Asırlar boyunca. Kellelerden dağlar yükselmiş. Akan kandan nehirler. Köyler şehirler Ülkeler olmuş çöl. Tek komut, Mehmet öl! Mujik öl! Mujik ki haça tapar, Toprakla beraber alınır, Satılırdı. Mujik ki Ölürse Ölüsü gübreliklere atılırdı. Mujik ki Bir elinde mum Bir elinde haç Yarı toktu yarı aç. Mujik ki Barışta serfti Savaşta kurbanlık. Evi toprağı Yeri göğü karanlık. Mujik ki Ukrayna'da Tarlada Sapana koşulurdu. Döşeği topraktı Yorganı yapraktı Açtı çıplaktı Mujik. Memet ki Ağanın buyruğunda ırgattı, Memet ki Yüzyıllar boyunca Aç uyandı Aç yattı. Memet ki Memet ki Çile diker Dert biçerdi. Memet ki Dudakları kan kusar Çamurlu kurtlu su içerdi. Memet ki Yağsızdı arpadan bazlaması. Yoktu damı Yoktu ambarı Yoktu tarlası. Memet ki Yemen'de can verirdi Karpat'ta beklerdi nöbet, Memet. Ve sarayda padişah Kurulurdu Muhteşem Sultan Süleymandan Kalma Pırlanta kakmalı Som altın Tahtına, İsfahan gülü koklayıp Altın kupalarla Süt içerdi, Kuş tüyü yatakta yatar. Ve Kremlin saraylarında Çar Elmas kupalarla şarap içip Derdi ki Ne varsa yer yüzünde Göğün altında Toprağın üstünde Benim! Ve halklar aç Çırılçıplak İnim inim... Yıl 1914 915 - 16 - 17 Rusya'da Kerenski orduları Ve de Lenin, Ve mujikler Ateşe verdi Yazlık saraylarını Çarların, Çariçenin. Ve gezdi günlerce Mızrakların ucunda Çar Nikola'nın Başı. İhtilale karşı İhtilâl Halkındır artık Sibirya'dan Baltığa kadar Toprak Öldü çar. Dirildi mujikler. Öldü çar. Ve iki eski düşman barıştılar. BAŞ KALDIRMALAR Yıl 1920-21 Mustafa Kemal Anadolu halkının elinde bayrak Dilinde türkü Yüreğinde sevgidir. Öyle diyor ki Kul da Rab da Mustafa Kemal artık Ayettir kitapta. Ne halife, ne padişah, sultan. Senindir Her şey. Hey halk. Bu vatan.. Ayağa kalk Yerde yatan! Vatan! Vatan! Vatan! Vatanın toprağında Yepyeni filizler yeşeriyor. Bağlarında Yeni inanışların Kütükleri Üzüm veriyor. Vur be Vur be Vur be vur! Ne kömür kaldı mangalda Ne ekin kaldı dam da Savaş devamda İsyanlar devamda Halklar bir uçtan öbür uca aç, Ekin yanmış, Saman kalmamış samanlıkta. Ölüm adım atıyor karanlıkta. Güneşe kalın duvar çekilmiş. Kuyulardan sular çekilmiş. Ermeni çetelerle savaşıyor Türk çeteleri. 9 haziran Ermenistan seferi. Ekim 28 de Yunan Kütahya önlerinde Gediz'de. Başkaldırış yine devamdadır. Şimdi isyan Yine Konya'da Meram'dadır. Yıl 1920 Hep o ekim ayı Delibaş alçak Delibaş gözü kanlı bir şâkidir. bastı Çumra'yı. Kara bulutlar sardı Konya'yı 500 kişiyle ilerliyor Delibaş. İsyancılar Alâeddin tepesinde Meramda'dır. İsyan devamdadır. Beyşehri Akşehir Ilgın'da Çekil köyü yakınında Ateş açtı üç yüz kişi. Er dişi Birbirini dişlemede. Sultaniye düştü Doldu asilerle. Karaman'da isyan genişlemede. Afyon Ankara Adana cephesinden Taburlar yürüyor Karaman üstüne. Afyonkarahisar'la Konya arasında Kadınhan, Ilgın Asilerin elindedir. Uy kara Halife! Beyazda yeşilde kararan sarık1 İsyan şimdi Bozkır'da Seydişehir'de Beyşehir içindedir. Afyon'dan Ankara'dan Adana cephesinden Mustafa Kemal'in bölükleri taburları ilerliyor. Delibaş Mersin'de Fransızların elinde sığıntı. Ve 1920 Ekim 28'de Yunanlı hâlâ Kütahya önlerinde Gediz'de. Ekim Taarruz üstüne taarruz. Ve biz Durmadan geriliyoruz. Orduyu yeniden kurup Gezginci dağınık kuvveti Düzenlemek gerek. Bir zamanların Millici kahramanı Çerkes Ethem Baş kaldırdı. Demirci efe isyanda. Ne emir dinliyor Ethem ne kumanda. Ben diyor Ankara önlerinde yel olup Eseceğim. Ben diyor Mustafa Kemal'in Başını keseceğim. Günler Günlerin sırtından atlamada. Düşman önde, arkada, solda, sağda Ve ordu-çete Türkün Türkle savaşı Ve taarruz. Uy anam uy! Bir zamanların ünlü kahramanı Ethemle çarpışıyoruz. Ethem'le kardaşı Bize karşı Karşı taraftadır. Yunana sığındı ikisi de, Yunanlılarla aynı saftadır. Memet Yedi kez can verip Yedi kez dirilecektir. Düşman Toprağa serilecektir. Artık Ne halife Ne sultan ne padişah. Yalnız ulus. Ve iki halkçı millet Yani Türkle Urus Yüz yılların kinini unutup Barışıyor. El verdi Bir kez daha Ankara'ya Moskova. Yıl 1921 Ocak 15. İki millet Ayrı ayrı Birbirine saygılıdır, Ne çekingen Ne kaygılıdır Ne bu Ne o! Ve o zaman Doğudan çektik ordumuzu Batıya. ALTIN DESTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK CİLT II Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Dizgi - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Ocak 2000 İLHAMİ BEKİR ALTIN DESTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK II SAVAŞLAR-SAVAŞLAR Hatice Üç saatlik uykudan sonra Ayaktayız. Son kavgadır bu belki, Namluları Süngüleri Yağlamaktayız. İlk komut verilecek şafakta Erler ayakta Komutanlar bölükleri geziyor. Hatice Son kavgadır bu belki Bu son savaş olacağa benziyor. Ölürsem elhükmülilah Kalırsam elhamdülillah Köy meydanında davullar çalıp Kutlanır Haticenin Hasanın düğünü Belki yarın 4 Nisan 1921 günü. 10 gün var ki Kan gövdeyi götürüyor Kana kan Başa baş Savaş. Bu savaş Bu savaş Bu savaş İkinci İnönü. Yarın 4 Nisan 1921 günü.. Hâkî Ceketimin Kül rengi gözleri İki kurşun yarasıdır. Hâkî Ceketimin Kül rengi gözleri ''Bâsu-bâdelmevt'ten evvelki günlerin hatırasıdır. Tığ oldu parmağımız. Göz ışığımız oldu ip; Ve, mavi gökleri dokuduk Mekik gibi.......... gidip gelip, Kemiklerimizle çattık bu toprağı, Harç oldu toprak etim; Eksikti bir karış yer, Onu doldurdu iskeletim. *** Ey. Yeni barınakların Yedinci katında yıldız tutanlarım. Ey ılık bahar sabahlarında Kemiklerimizle çatılan çardak altında Rahatça memedeki çocuklarını uyutanlarım, Durmak ihanet etmektir! Fadime! Söyle Hatice nineme Duasını esirgemesin. Üç elhamdü bir Yasin. Son kavgadır bu belki İlk komut verilecek şafakta. Erler ayakta; Ben karavana başında Sana mektup yazıyorum. Ölürsem övün Kalırsam bayram et! Bir kez doğar Bir kez ölürmüş insan. Yıl 1921 Nisan Yavuklun Memet Selâmet.. Gün Cuma günü Bir kasırga meydanıydı İnönü, Toprak, sular, bulut Yanıyordu. Gök bir uçtan Bir uca Sallanıyordu. 10 saat var ki Memet en başta Savaşta Gözleri yanıyordu Sağ kolla savaşta Sol kolu kanıyordu. Taburlar, alaylar, sürüyordu Bire yüz. Bursadan Yunan Saldırmadaydı. Öncüsü İnönü dolaylarında Artçısı Bandırmadaydı. Ordular Top-tüfek Bire yüz Gökler duman barut Dağlar bayırlar düz, Dümdüz. Diriler ölülerin sırtından atlıyor. Durum zor Dayanıyoruz. Bu belki son gün Son saat. Bir şarapnel Yere düştü koca Memet.. Kapandı açıldı gök gözleri Sol eliyle abandı yere Sağ elinde süngüsü tüfek yedi adım ötede. Süründü. Top sesleri Yanan bulutlar Ve ta Karşılarda Kaçan düşman. Bu son savaştır belki, son yengi; Ve işte böylece bitti İkinci İnönü cengi. *** Yıl 1921, Ağustos. Memedin bağrı yanıyor Bir kolu yerde Bir kolu kanıyor. Vakit akşam Güneş tepelerde bir dalın ucunda Mızrağa saplı kanlı bir baş gibi sallanıyor. Memedin kolu kan içinde Bağrı yanıyor. SAVUNMA SATHI Günler geçti aradan. Yunan kralı Konstantin İkinci İnönü cenginin Öcünü almak için Dört düvelden aldığı yeni güçle Saldırdı. Bir anda ki Henüz toparlanmamışız. Ard arda, bir bir Düştü Afyon, Uşak, Eskişehir. Düşman ilk siperlerimizde Türk ordusu çekilmededir, Ankara ha düştü ha düşecek Sakarya'nın doğusunda Toparlanmamız gerek. Yıl 1921 Ağustos 20'dir Vakit sabah vakti Saat ya 6 ya buçuk Ve O, Mustafa Kemal Sırtında koyu nefti kostümü Düşünüyor Milletlerin dirilişini ölümünü. Parmakları Parmaklarına geçmiş Çatılan silâhlar gibi. Yüzü uçuk. Saat ya 6 ya buçuk Bütün gece uyumamış Bir bıçak gibi kesmiş uykusunu gelen haber ler. Birden Kapı vuruldu, açıldı: Bir er Girdi içeri Kan kırmızı Apaçıktı Mustafa Kemalin Mavi gözleri Bir pusula verdi çıktı er Ve O, Mustafa Kemal Geçen yılları düşündü birer birer Parmakları parmaklarına geçmiş Çatılan silâhlar gibi Saçları sarı köpük Yüzü mor. Durdu ve düşündü ki Durum zor. Vakit sabah vakti Belki yedi belki buçuk Ve o sırtında avcı kostümü Kaşları çatık Parmakları çatılmış silâhlar gibi Tasarladı durumu Günlerden 20 Ağustos Büyük Millet Meclisinde Bir şeyler geçmededir Ve O Mustafa Kemal Bütün gecesini telgraf başında geçirmiş Günleri günler peşince devirmiş Ve görmüştü ilerisini. Avurtları çöküktü. Işıklı sarı saçları köpük köpüktü. Girdi Meclise. Meclis bir anda Tek kumanda Ayağa kalktı selâm verdi. Yüzü Gece ışıyan ay gibiydi. Bu adam Çelik bir yay gibiydi. Meclis bir anda tuttu soluğunu Meclis ayakta alkışladı Bu mert bu sert çocuğunu. Ayakta Dimdikti heykel gibi. -Efendiler! Dedi, ''Bu ne KAN savaşıdır Anibal'in Ne Kartaca savunması, Bu yepyeni Bu görülmemiş Bir savaştır. Emperyalizme karşı tek savaştır bu. Üç saldırır Beş çekilir Ama her seferinde Düşmanın karşısına dikilir savaşırız. Bu ne KAN savaşıdır Anibal'in Ne Kartaca savunması. Her yanı savaş meydanıdır Bu vatanın Önü ardı ortası, her yanı. Savunma hattı yok, Savunma sathı vardır. Sakarya'nın ötesinde, berisinde, Ve belki Yarın Ankara'nın gerisinde savaşacağız. Ve mutlaka Düşmanı Vatanın harimi ismetinde boğacağız. Her taş dibi siper Her kaya bir duvardır. Savunma hattı yok Savunma sathı vardır.'' Mecliste üzüntü yılgı telaş Ve bulutların ardınca yükselen güneş gibi aynı baş, aynı bakış aynı çakış. *** ''Efendiler İkinci İnönü savaşından sonra Genel seferberliğe geçtik. Yunan ordusu Makineli tüfekle topuyla Ve insan ve her şeyi ile Sayıca bizden üstün. Ve o geçince ansızın saldırıya temmuz ayında Biz saldırmadık. Uygun değildi saldırıya saldırı. Eskişehrin kuzeyinde Orduyu derledik. Çekildik doğusuna Sakaryanın. Düşmanı Vatanın harimi ismetinde boğacağız! İnanın!'' Yıl 1921 Ağustos 20'dir Saat sekiz Kütahya Afyon Simav Gediz Gök yere yağıyor bulut bulut. Sakarya Bir yürüyen kan gövdedir ki kanıyor. Kanıyor Karadağ tepesi. Duatepe sağda. Kızıltepe arkada. *** Balıkesir Dört yanı kavaklarla çevrilidir. Sarı mavi cepkenli efeler gezer Balıkesir'de. Geceleri ateş yanar şehirde. Bizanslılardan kalma çarşısı Hanları hamamları vardır. İnsanları gür bıyıklı insanlardır, saf... HEP O KARA KUVVET Balıkesir'den ikinci telgraf! İkinci baş kaldırışıdır bu Anzavurun. ''Vurun gavura vurun'' Kuzeyinde kan akar Balıkesir'in vay! vay! Kolu koptu sarı Bekirin vay! İsyan genişliyor dört yanda. Beypazarı Bolu Gerede isyanda Kime karşı? Mustafa Kemale karşı uy... uy aman uy Duy aman duy Dört bin isyancı girdi Düzce'ye Mapusane boşalıyor Hükümlüler sokakta. Hilafet ordusu İzmit'e akmakta. Hendek'te siperler kazılıyor. Müslüman Müslümanı vurmak için askere yazılıyor. Beş bölük düzenlendi Halife ordusuna. Üç altına beş altına on beş altına. Topu tüfeği süngüsü ile Anzavur belirdi üçüncü kez. Türk Türkü boğazlıyor Çerkezi çerkez. Ve niçin? (Zatı hazreti akdesi hilafet) için; Kapılarını açmak için emperyalizme Anadolunun.. Nasibi bu mu olacaktı Geyve'nin Düzce'nin Bolu'nun Köyler, şehirler, bölgeler isyanda. Bir yanda Emperyalist sürüleri, Halife ordularının çığlığı; Öte yanda Mustafa Kemal marşı.. Mustafa Kemal'in çocukları Efzuna Halifeye karşı. İşçi işçiyle köylü köylüyle savaşıyor. Haftalar Haftaların sırtından atlayıp Aşıyor. Daha kuzeyde Postacı Nazım'la Kara Mustafa Çolak Hilmi Yeni Handa baş kaldırıp Çığ gibi çoğalarak Tokat'a girdiler. Bir millici taburu bozup Zile'yi çevirdiler. Uy aman uy bu ne alın yazısıdır bu ne saldırış! Her sokakta Her dönemeçte başkaldırış. *** Yeni Handa başlayan isyan genişledi Çapanoğullarından Celâl Edip Deli Ömer çeteleri Aynacıoğulları ile (Selli seyf edip Ferman dağıttı Yozgat'ta) Bir yanıp Bir sönüyor Kızıl ateş Erbaa'da Zile'de Tokat'ta. Köyler kucak açtı Küçük Ağa Büyük Hacı Aynacıoğulları Kara Nazım Çopur Yusuf'a.. İkinci bir saldırıyla Karıştı Urfa Siverek'ten bir Türk aşireti Türke karşı savaşıyor, Top tüfek gülle Fransız malı; Piyade binden üstün Süvari üç bini aşıyor. Ahmed'in boğazında Mehmed'in kanlı eli, Kesilen telgraf teli Silâh şakırtısı Deve homurtusu Keskin at kişnemeleri, Düştü Viranşehir Karşı direnmeler. Şimdi Meram bağlarında Konya'nın içindedir. Türk silâhı Türke çevrilidir. Karaman'da sarıklı Türk Kalpaklı Türke karşı. Semai Nâtı şerif Ve Mustafa Kemal marşı Olur mu böyle olur mu Kardeş kardeşi vurur mu Türk köylüsü Türk işçisi Askere karşı durur mu? Menderes gür akmam diyor Ağa süngü takmam diyor Kahpe Yunan Menemen'den Manisa'dan çıkmam diyor. Kırmızı mürekkeple yazılmış Bir mektup geldi Selime'den Satırları Damar gibi atıyordu, .......... Kuş kanadı olup ta aşsaydı.. .......... Kimbilir nasıl koklayacaktı bu mektubu Kadri yaşasaydı. .......... Üç gün önce vurulmuş alnından yeşil çimende ölü yatıyor. .......... Dökülüyor bulutlar Bir kıvılcımlı kül gibi Bulut bulut güneş batıyor. .......... Üç gün önce vurulmuş alnından Güldür kızıl yarası yeşil çimende Ölü yatıyor. .......... Toprak kaydı tepeden Toprak doldu Kadri'nin gözlerine. .......... Bölük kumandanı Erinin yerine Öptü bu Kadri'nin koklayamadığı mektubu Ve çamurlu su dolu Toprak kılıflı matarasını Tutarak Emir verdi -Birerle kol! Hedef Bir kilometre ötedeki dikenli yol: Günler var ki çekiliyoruz. Günler var ki düşman ilerliyor. Geri hatlarda tutunacağız kısmet olursa... Balıkesir Karacabey Bursa düştü. Aydın'dan ilerleyen düşman Nazilli'de, Salihli Uşak Alaşehir Artık bizim değildir. Şarapnel yağıyor Cephe gerilerine. Topçu himayesinde ilerliyor düşman. Yirmi iki yirmi üç haziran Ve Yirmidokuz ağustosta Ta Milen hattından Bursa Uşak hattına kadar .......... Türk taburları Eskişehir ve Dumlupınar'dalar.. Selime Tek kelime Söylemeksizin yere baktı, Kara gözlerinden iki damla yaş aktı sarı kilime. Dudaklarını ısırıyor Hıçkırıyor Selime .......... Kerevetin öbür ucunda İnce bir mum yanıyordu. Kapının aralığından esen yel Alaca perdeyi sallıyor Duvarda gölgeler kısalıp uzanıyordu. Daldı daldı daldı Mektup elinde Ölüm halinde Kuş gibi... Doğruldu mumu eline aldı Gerdeğe girdiği dama doğru ilerledi. Ve güçlü haykırışlardan güçlü Bir susuşla Ondan ayrı Yaşayamam gayrı dedi. Orduya Kurtlu bakla mercimek Top tüfek taşırım ya... Daldı karanlık sokaklara şimşek gibi Koştu erkekten erkek gibi Mustafa Kemal'in izinde. Ölürsem yatarım erimin dizinde Yaşamak haramdır artık Ölüm helâl Ya ölüm ya istiklâl! Bir atlı Yangından kaçar gibi uçar gibi; Kuş kanadından süratli bir atlı Havaları yararak Atının kasıkları çatlayarak Dört nala koşuyordu. .......... Büyük Millet Meclisinde homurtular var. Takrir üstüne takrir: ''Bursa Valisi Ve Bekir Sami Ve Alaşehir komutanı Divanıharbe Hemen verilmelidir; Cezalandırılmalıdır...'' Bravo sesleri ''Hesap vermelidirler Birer birer.'' Mecliste kazan kaynıyor Mecliste homurtular var. Atlı ok gibi kayarak Atının kasıkları çatlayarak Koşuyordu koşuyordu Çankaya'ya. İki katlı konağın önünde durdu Saat ya 10'du ya 10 buçuk Paşa henüz dalmış Uyumamış bütün gece, Önünde notlar haritalar Uyuya kalmış, Sert bir emir: - Gir! Ve er topuklarını hızla vurup Verdi üç aylı mektubu İkinci emri bekledi dimdik durup. Mustafa Kemal Düşünüyordu şimdi: Bu Hakkı Hami kimdi? Ne demekti o Bravo Sesleri. Ve düşündü o günü O Nisanın 23'ünü. Demişti ki Ne aldatıyor ne aldanıyorum; Ben o kutsal Büyük güne inanıyorum. Yarın Yepyeni bir hayat süreceğiz Işığımızı Ta Uzaklara götüreceğiz. Yakındır kurtuluş.. Edirne'den Muş Hatay'dan Samsun'a Bir bütün vatan Bir mavi gök, Yemyeşil bahar; Bir mutluluk. 23 Nisan 1920'de Demişti ki Anamın ak sütüne Gözlerimin lacivert mavisi Ve gövdemin benim olduğuna İnandığım gibi İnanıyorum o güne. Kara kurdu Ne türlü olursa olsun İninde boğacağız. Yunanı denize döküp Halifeyi ta uzaklara kovacağız. Gülecek Türkiye'de insanlar Bizim için akacak mavi su, Bizim için yemiş verecek ormanlar Yıldızlar omuzların hemen tepesinde Korku üzüntü kafdağının ötesinde Gök bir anne çınar gibi üstümüzde Bulutlar ipek gibi göğsümüzde Biz mutlu ve hür gezeceğiz. Gülecek Türkiye'de insanlar Bizim için akacak su Bizim için yemiş verecek ormanlar. Konuşurken O Mavi gözlerinden yıldız dökülüyordu. Gözleri ta içinden gülüyordu. Ümmetlerin üstünde gezen Resullerin eli gibi Işıklı eli gezdi salonu.. Meclis alkışlıyordu onu. O gün Pıtrak pıtrak kiraz dalları gibi Meydanları doldurmuştu al bayraklar. Yüz pare 1001 pare top atılmıştı. O günü Meclisin ilk açıldığı 1920'de 23 Nisan günü. 23 Nisan demek Mutlu insan demek Mutlu vatan demektir. Ve şimdi Niceler sonra 23 Temmuz. Kimi kime şikâyet ediyoruz? Bir adım gerilemek İki adım ileri atlamak içindir.. Mustafa Kemal konuşuyor Konuşuyor Konuşuyor Salon sallanıyor gibi., Havalar tutuştu Tutuştu tutuşuyor. Mustafa Kemal kürsüde Sesi bayrak gibi dalga dalga Ve o bir altın bayrağı tutan direk gibi dimdik ayaktadır, Meclis heyecanda Tek bir yürek gibi Tek adamı alkışlamaktadır. Üzüntü haklıdır Üzüntü yerindedir diyor, Geriliyoruz. Düşman ilerliyor Köyler şehirler yanıyor Vatan bir uçtan öbür uca kanıyor Doğrudur, Doğrudur ama Sonunda zafer bizimdir. Eskişehir'i alırsa Ankara, Ankara'yı alırsa Kayseri'ye, Sivas'a Çekiliriz. Vatan sathındadır savaş Can verip can alacağız. Ya ölecek ya kalacağız. Ve bilin ki efendiler Kara yılan mutlaka ezilecek Emperyalist sürüleri kovulacaktır. Yunan Vatanın harimi ismetinde boğulacaktır'' Memedim! Gece dün. Seni düşümde gördüm uyandım göremedim, Hacı ninem dedi ki ''Hayırdır inşallah Dağların karı günlerin düğümü Çözül ola Gelir belki'' Memedim Gece dün Seni düşümde gördüm Ocakta tarhana kaynıyor; Sana çorap örüyordum. Çomar havladı Kuş kanat çırptı dalda Böğürdü sığırcık, Dam kapalıydı, dam açık. Memedim Gece dün Seni düşümde gördüm, uyandım göremedim Gökte yıldız saman sarısı Ay kızıl bakır Sen yüzün pençe pençe kan, Gözlerin çakır. Adımın yörüktü Göğsün körük körüktü Memedim. Hey dedin, He dedim, Ay kaçtı bulut ardına. Çomar Kuş sığırcık sustular. Kıyılar Kumru kumru Sevdalı sevdalı Konuştular. Mintanım Sökülü sökülüverdi Saçlarım dökülüverdi Yıldızlar Gülü gülüverdi Memedim Uyandım Seni yanımda göremedim. Güle güle gel! Hele hele gel! Memedim! He! dedim. He! dedim. Bir öyle devlet kuracağız ki demişti Mustafa Kemal Ezilmiş olacaktır kudurmuş kurt. Kurtarılacaktır Kara bayrakların gölgesiyle kararan yurt. Sokulmayacaktır bu devlete gerilik, sömürü, kötülük. Olacaktır Bu devletin yüzü Bağımsızlığa dönük, Bağımsız olacaktır Adliye Sömürülmeyecek halk... Tek adamın Hükümranlığı kalkacak. Sorumlu olmayacaktır insan öz gidişinden, Ayrılacaktır ahret işi Dünya işinden. Ne zincir, ne yular, ne bağ! Her yıl geçit törenlerinde Yeni şarkılarla kutlanacak Yeni çağ! Ne hacıların kafataslarının kirli teknesinde Küflenen Çamaşırların Küfü. Ne türbe adakları ne muska ne üfürük üfürü. İç gömleği değişeektir Beyinlerin. Yeni ninnilerle Emzirecektir Doğanları Diri tunç göğüsleri Taze gelinlerin. Yeni ağaç Yeni filiz verecektir. Ulus Halifeliği Bütün köhne temelsiz inançlarıyla yere sere serecektir. İlk iş Doğudan batıya gidiş. Bir öyle devlet kuracağız ki demişti Mustafa Kemal, Tüm özgürlük Tüm istiklâl, Amerika'nın Doğu Anadolu'da ektiği tohum Yeşermeyecektir. Ulus Doğu topraklarında Ermenistan'a Tek karış Vermeyecektir. Ne Fransızın bayrağı Pozantı'da Adana'da, Ne İtalyan askerinin paslı süngüsü Isparta Antalya'da dikilecektir.. Tüm vatandan İngiliz Amerikan emperyalistleri çekilecektir Doğduk, doğuyoruz, doğacağız Mutlak! Ayakta ordu, ayakta halk! Yunan sürülerini Vatanın harimi ismetinde boğacağız? Birinci İnönü İkinci İnönü Sakarya... O Sakarya ki Yunan saldırıları Granit kayalara çarptıkça köpüre köpüre kırıldı, dalga dalga dalgalar. Çekildi ordusu Konstantin'in Eskişehir dolaylarına kadar Yıl 1921 Eylül 19 Yeni bir rütbe verildi başkomutana: Mareşal! Gazi Mustafa Kemal... Sakarya savaşında çekilen düşman Eskişehir Kütahya... Afyon doğusunda kazdığı siperlerde mıhlanmıştı. O ne kavga O ne cenkti O ne şahlanıştı. ey! Büyük Zafer 30 Ağustos 1922 Geçti dokuz ay Günlerce Aylarca Gerilerden çarıksız yaya yürüdük. Sırtlarında mermi taşıdı nineler. Düşmanın Eskişehir Kütahya dolaylarında kazdığı siper ler ard arda çelik... Tel örgülüydü. Çantası çadırı erzağı Topu tüfeği güllesi Bin uçağı Üç yüz bin erlik ordusu vardı Ve Mustafa Kemal'in askeri Bu çelik tel örgüleri aşamaz Bu siperlere giremez diyorlardı. Ağustos 20 Yıl bin dokuz yüz yirmi iki... Hava sıcaktan Çatlayacak Terli yağız bir at gibi. Uçmak için ordular Yekpare tunç bir kanat gibi emir beklemektedir. Başkomutan Konya üzerinden Geldi ansızın Habersiz Birdenbire Eskişehir'e. Şimdi O 26 Ağustosta Kocatepe'deydi. Ankara onu şölende beklerken O cephedeydi. Gözlerini yumdu bir an Dakikalar Dakikaları devirerek koşuyor. Sanki bir soluyuşta Kuş olup uçmuş ta İzmir'e varmıştı. Ordulardan önce O Ordu olup Orduları sarmıştı. Şimdi O. Kara derin uçurumlardan aşmak için yaylanıyordu. Mavi gözleri Ateş mavisi bir kıvılcım gibi yanıyordu. Kayalar çatlayıp eriyerek köpük köpük köpürmedeydi, Mustafa Kemal Şimdi Kocatepe'den Kadifekale'yi görmedeydi. Gözlerini yumdu bir an Unuttu her şeyi, Unuttu genç kardeşi, yaşlı anneyi Ve bir şey... Ey... Tutuşan gök Yanan orman! Yanan ormanda yangından kaçar gibi kaçan düşman! Güneş Bulutları perde perde, yavaş yavaş Eritmek üzereydi. Vakit yarı geceydi. Vakit henüz sabah. Yıl Bin Dokuz Yüz Yirmi iki 26 Ağustos Saat iki Saat üç beş Beş buçuk. Ve birden Havada çelik çelik şimşek çakar gibi... Uğultular gibi yerden, Top sesleri Yaylım ateş. Yer inliyor Gök inliyor ey Bir anda toz bulutu her şey! Ve birden Fırladı Memetçikler siper ler den. Siper atlıyor siperden. atlıyor Memetçikler Tel örgülerden.. Cephe yarıldı. Yanlar sarıldı. Bin kanat On bin çelik kanatlı yağız atlı... Atların terli ıslak karınları çatlıyor hızdan, Ve tek ses duyuluyor her ağızdan. Kaçıyorlar kaçıyorlar kaçıyorlar Kurt doludan kaçar gibi. Uçar gibi Tüfeksiz Kaçıyorlar kaçıyorlar kaçıyorlar. Çantasız Çizmesiz yalınayak. Çatlayarak. Ölülerin üzerinden atlayarak kaçıyorlar. Beriler Geriler Doğu, batı, kuzey, güney Yanıyor. Birinci gün Girdik ilk siperlere, İkinci gün Düşmanı ateş altında ezerek şimale attık. Sonra Sağdan soldan sardık sardık ordusunu Yunan'ın. Kartal kanatlı 20 bin atlı Sarktı arkasına düşmanın. O ne kızgın, ne kanlı savaş Savaştı. O ne uçan kol bacak ve baştı, Tepeler, dağlar, ormanlar leş... Aştık o gün bütün siperleri. 30 Ağustos Düşman Uşak istikametinde kaçıyor. (Ordular! İlk hedefiniz! Akdeniz! ileri!) İLERİ! Ezildi Eskişehir dolaylarında Son kalan kuvveti düşmanın, En son ere dek. Ezmek gerek! dedik: Batı Anadoluyu temizledik. Ne varsa sedye çadır Ne varsa yiyecek giyecek cephane Mermi top tüfek Hepsi meydanda. Artık ne emir dinleyen var Yunan'da ne kumanda.. Ve eylülün ikinci günü Düşmanın başkumandanı Bütün kurmayı generalleriyle esir. Trikopis şimdi Güneş Mustafa Kemal'in ayakları dibinde yere serili bir kilimdir. 8 Eylül 4, 5, 6, 7, 8... Döğüşe döğüşe 9 Eylülde İzmir'e girdik. Bir bayrak indi bir bayrak çekildi Savaşı bitirdik. Eridi 200.000 kişilik ordu Ve şimdi her köşede bucakta Davullar çalınıyor Zafer şarkıları çınlıyordu Çınlıyordu. Çınlıyordu. Fadime De ki nineme Emeğini helâl etsin. 10 Eylül sabahı Mustafa Kemal İzmir'e girerken Ben İstanbul yolunda Bir İngiliz'in kurşunuyla ölüyorum. Ölüm bana acıyor, Ben ölüme gülüyorum. Haki Ceketimin Kül rengi gözleri İki kurşun yarasıdır Haki Ceketimin Kül rengi gözleri Dirilişten önceki günlerin hatırasıdır. Tığ oldu parmağımız Göz ışığımız oldu ip. Ben kaderimi dokudum Mekik gibi gidip gelip. Kemiklerimizle çattık bu toprağı Harç oldu toprağa etim. Eksikti bir karış yer Onu doldurdu iskeletim. Fadimem! Ninemi sar, Dilediğin ere var Fadimem, Çocuk doğur Büyüt asker olana kadar. Ve emzirirken ona de ki Eğer Günün birinde Yurduna girerse Emperyalist gavur, ona vur! Dövüş öl Memet gibi! *** Nedime Sana bu mektubu İzmir'den yazıyorum, İnsan ölmeyince ölmüyor, Tek kolla kaldım emme, Nedime sağım. Haftaya varmaz orada olacağım. Sen benim köyümde doğdun Nedime Köyümün kadını seni emzirdi, Üç yıl savaşta Bir sen girdin düşüme Bir de kara gözlerin girdi. Baban Bir kayısı ağacı dikti bahçene Her sene Yeni bakımlarla dileklerle Kayısı büyüdü sen büyüdün. Ve bir akşam Dibinde bir söğüdün buluştuk. Elele tutuştuk Ellerin değmiş gibi elime elim yanıyor. Gece oldu Gölgeler saçların gibi yüzümde Dalga dalga dalgalanıyor. Tek kolla kaldım emme Nedime sağım. Haftaya varmaz orada olacağım. Kadınım olacaksın, Başından dökeceğim Avuçlayınca yıldızları. Kadınım olacaksın Sana çiçek getirecek Aynı sevinçle aynı dilekle Aynı oyunu oynadığın köyün kızları, Tek kolla kaldım Nedime emme sağım. Haftaya varmaz yanında olacağım uzanıyor sana uzaktan tek elim! Selim! TARİH DİYOR Kİ: 6 yüzyıllık Osmanlı saltanatı tarihte sönük bir iz bırakarak batmak üzereyken Türk milleti içinden doğan büyük bir oğlunun, Mustafa Kemal'in yüksek aklı, sarsılmaz iradesi, eşsiz kahramanlığı ile büyük bir iş yaptı. Yetmiş milyona varan halkı ile Alman imparatorluğu düşmanlarına (yani bir emperyalist devlet diğer emperyalistlere) baş eğmiş onların her isteğini yapmıştı. Avusturya Macaristan parça parça olmuş birer küçük devlet haline inmişti. Buralarda halk içinden homurdansa da başını kaldırıp ses çıkaramıyordu. Ve... Halife sayılan padişahın büyük tanınan vezirlerinin hükûmet adamlarının hainlikleri korkaklıkları rahatlarını sevmeleri yüzünden Osmanlı imparatorluğu parça parça olmuş, sönüp gitmişti. Ama Türk milleti bu küçüklüğü üstüne almamış azlığına yorgunluğuna, bezginliğine, parasızlığına, silâhsızlığına bakmayarak hem iç düşmanlara hem de dış düşmanlara karşı direnmiş, çalışmış yoktan ordular var ederek çarpışmış ve sonunda alnı açık yüzü pak şerefine büyüklüğüne yakışan zaferi kazanmıştı. *** Kimimiz tek kolla kaldık Kimimiz gömüldü toprağa. Adımız öksüze kaldı dula kaldı Antep'te kurşun attık Fransıza. Ne kara kurt ne boz boğanın, Ne halife, bey: ne ağanın; Bizim bu vatan, bizimdir. Üstünde gezenler bizim Altında yatan bizimdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Ulusal mukadderata hâkim olamaz Sultanlığın ilgası hakkındaki karar Bozulamaz! Ve şimdi Dörtyüzyetmişbir yıllık Makarrı saltanat Dersaadetde Vahidettin, Mustafa Kemal'in Ölümüne ferman ettiği, Halklara halkları kırdırıp Kurban ettiği günleri yansıtıyordu. Ölüm korkusu İçinde bir gölge gibi uzayıp kısalıyor, Ses olup Yansıyordu. Asılı görüyordu kendisini Asım asım. Yıl 1922 17 Kasım Bendegan - cariyeler Ve şehzadeleriyle beraber seferber. Konuşmuyor tek kelime Bakışlarında Kara karga kanatlı bir duman Ve kulaklarında bir çakal sesi. Safıharp gemisi Malaya Doludan kaçar gibi Malta'ya Yol almada. Deniz bir anda dolup boşalmada Ve zatı akdesi hazreti hilafet penah Padişah Mehmet Vahidettin Mezarda tabut Tabutta cenaze gibidir İçinde geminin... Ne derse o olacaktır, Sırmalı, nişanlı İngiliz amirali... Ve o Gözleri iki paslı at nalı Yüreği mantarlaşmış düşünüyor. ''Biz ki Zatı akdesi hazreti hilafet penah! Biz ki otuzaltıncı padişah! Biz ki sultan ibni sultan, Biz ki suya, buluta dur diyen hakan... Ve şimdi içi boş gemiler gibi Sefer...'' Ve düşünüyor, Düşünüyor o ürpertili ürkek sığınmayı. Düşünüyor Daha dün Titrek ellerle Halife tuğrası basılan arizayı. Kuvvayı işgaliye başkomutanı General Harrington bu son arizayı Okudu ''(Artık kapanmıştır kitabımız. Kendi elimizle imzaladık Kendi hükmü idamımızı, Cenabımız. Milyonca Müslüman tebaya hükmeden Koruyucu Haşmetli İngiltere İmparatoru Beşinci Jorja sığınmışız. Mustafa Kemal'in orduları yürüyor Ecdadımın zaptı feth ettiği Deraliyeye... Sizden himaye. Tanrı'dan ümit... Vahidettin bin Abdülmecit.'' Ve o gün İngiliz gemisi Malaya Elmas saray gibi ışıl ışıl yanıyordu. Otuz altıncı Osmanlı padişahı Karaya adım attı. Üstünde Muhteşem Britanya bayrağı dalgalanıyordu. O ne yazdı o ne yaz. Günler beyazdı geceler beyaz. (Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Milli mukadderata hâkim olamaz) Ve O Mecliste kürsüdedir. Okunan 9 umdedir. ''Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka Hiçbir makam Milli mukadderata hâkim olamaz'' O ne yazdı o ne yazdı o ne yaz Günler beyazdı geceler beyaz.. Altı haftada İstanbul ve çevresinden Düşman çekilecektir. Emperyalistin alaca bayrağı inip Direklere Türk bayrağı çekilecektir. Ve ekimin ikinci cuma günü Öyle hıncahınç kalabalık ki, Beşiktaş'ın, Dolmabahçe'nin önü; İğne atsan düşmeyecek yere.. Düşman gemileri Casusları, askerî memurlarıyle Mağlup ve münhezim Açıldı açık denizlere Şehirde çığlık çığlık sevinç Rüzgâra çiçek savurmadadır. Açıldı paslı kilit. Çözüldü düğüm. Ağızlarda yepyeni şarkılar Yepyeni bir plâk gibi Yeni musikilerle vurmadadır. Gelinler sevinçlerinden ağlaşıyor Sevinçlerinden oynuyorlar Sarı sırma telleriyle. Körlerin gözü dilsizlerin dili açıldı. İhtiyarlar Kurban üstüne koç kurban ediyor titrek elleriyle. Diriler ayakta ölüler ayaktadır, Türk alayları İzmit üzerinden İstanbul'a akmaktadır. İstanbul ey büyük ve ünlü şehir! Ey padişahların binek taşı! Ey gurbet elde Ferhat onbaşı Ve dört yıllık esir. O ne yaslı kahırlı günlerdi o ne zor... Ve işte şimdi Atı üstünde genç generalleri Tunç bakışlı erleri, subaylariyle Türk ordusu şehre giriyor. 13 Ekim Ankara başkent Yıl 1923 13 Ekim Köy şehir kent ayaktadır. En büyük en mutlu en güzel Günü kutlamaktadır. Vur be davulcu çal be çalgıcı çal: Çal dinlesin taşlar ormanlar. Çal doğuştan ölüme kadar çal! Artık ne korku ne sömürü var. İnsan sürünürdü bir zamanlar Zindan sürekli kürek müebbet Korkulu düşler görürdü insanlar: Sultan, vezir, ölüm, polis, devlet. Bizim için bu deniz bu ormanlar Gök ağaç bizim için yeşerir. Haydi bir mutluluk şarkısı Ahmet Geçmişleri düşünmek elverir. Yüzbir pare toplar atılıyor Saat yirmiyi geçiyor otuz Yıldızlar dökülüyor ayağına Mustafa Kemal'i kutluyoruz. Kutlu bir doğum ağrısiyle kurtuluyoruz İçimizde kök verenden; Şimdi ben, Beni göğsünde emzirenden Kilometrelerce uzaktayım. Ve, ince saz kamışlarla yazılan bir Kitapta okur gibi hatırlamaktayım, Anamın çarşafiyle babamın dua sesini, Biz, Yeni tatların, Yeni düşünüşlerin çocuğuyuz. Daha söylemeden eskiyor masallar, ız-uz-ey! Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih Benim kendi kafa koçanımdır. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 İlk adam mavi gözlerle baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, Yedisinde kız çocuğum hamur yoğurdu, yetmişlik annem çocuk doğurdu cephe için. Ninem saçına kına bağladığı bezle bağladı kan akan dizlerimi... Geçti çıplak rakamlariyle kavga yılları elimden tuttular, şehrin geniş stadlarında toplananlar için bana şiir okuttular yeni doğanlar alkışladılar sözlerimi, ilk adam mavi gözlerle baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, O yazdı alın yazımızı. Ve bağırdık bütün gücümüzle Gök gibi açınca ağzımızı: CUMHURİYET! Toprak kabardı, Bayrak dalgalandı, Yeni seslerin adımlarıyla doldu yer. İlk adam mavi gözlerle baktı toprağa, toprağın haritasını çizdi bayrağa, ........ türküler .......... CUMHURİYET! ve sildi parça güneş dilimleriyle sarayla sultan adını, aydın eli yeni dünyaya ilk gelenlerin... 29 Ekim elele verin çocuklar! İnanıyorum ki yavrularım! yarın, yepyeni bir hayat süreceksiniz, bizden aldıklarınızı daha ilerilere götüreceksiniz. ve doğanlar böbürlenecek! 36 padişahın adını sayamamak, fesi çarşafı başörtüyü tanımamak cehaletiyle.. 29 Ekim bu gün el ele yürüyün çocuklar! Tuhaf! Tuhaf! Tuhaf! Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih Benim kendi kafa koçanımdır. Ey yeni çatıların Temeline başlıyanlar! Yılda dört doğuran koyunlarını Yıldız sürüsü gibi önlerine katan çobanlar! Ey, ışıklı pencere gibi Geniş alımlı çocuklar; Daha bir önceki anlar Mısır'ın Ehramları gibi Gözümde tarihleşiyor. Ben miydim 0 9 yaşındaki çocuk, Yoksa 500 yıl önceki Enderun oğlanı mıydı ki, ''Padişahım çok yaşa!'' diye bağırıyordu?.. Tuhaf! Tuhaf! Tuhaf! Rakam! Rakam! Rakam! En eski tarih Benim kendi kafa koçanımdır. Yurdumun toprağında Yeni türküler yeşeriyor Köylerimin bağında çocuklarım, Yeni inanışların kütükleri üzüm veriyor. Yarına henüz doğanlar, Yeni çatısında yeni dülgerlerin, Yeni şarkılarla ip eğiren çobanlar, Bir inkılâp müzesinde Rik'a, çakşır ve fes gibi Seyre gelecekler beni. Yurdumun toprağında, İlk adam ilk ses ilk haykırış gibi yeni türküler duyuluyor. Çocuklar artık Benim en taze eserimi Yedi yedi vezni gibi bayağı, Kırk başlı dev masallarından eski bulacaklar, Ve Arap harfleriyle basılan şiirlerimi Yedikule surlarında gezer gibi okumağa koyulacaklar. Torunlar, Coğrafya yurt ve tarih derslerinde dinlemeğe gelecek parmaklarımda müstehaseleşen saz semailerini, peşrevleri. Ben altı bin sene geri, onlar altı bin yıl ilerde, ilk heykelin dikildiği ilk şarkının dalgalandığı ilk silâhların çatıldığı yerde, iki ayrı milletten iki ayrı kimse kadar yabancı hallerle ve bir ana oğul sevgisiyle selâmlaşacağız. İnsanlar ey, anne sütü gibi emdiği başak fikirleri bereketli bir tohum gibi savurmadadır. Açıl kilidim, açıl! Yurdumun toprağında yeni bir yürek bir duyulmamış plâk gibi yeni musikîlerle vurmadadır. Yeni doğanlar onlar... Ne mutludur onlara! ki inkilâp tezgâhlarında hey, yeni göklerin mavi bezleri dokunuyor. Ki mahalle mekteplerinde şimdi, yeni bir dille yeni şarkılar okunuyor, Rüzgâr! Çocuklarımın üstünde gez! Şarkılar! Yıldızlara kadar uzanınız! Ve temel bitti çatısına başladık. Hava -ılık-kokuyor, Havalarda dirilen canın kokusunu alıyorum. Yeni bir hendeseyle yeni tezgâhlar işlesin! Hamuru biraz yuğur, bir litre kan biraz anne sütü kat! İki damla mavi göz gibi iki damla şey ve uğur; Hamuru biraz yuğur, bir litre kan biraz çam kokusu kat! ve bir yudum gülen insanların yüzündeki tat İlk kutlu bayram ilk düğün gibi, ve Sakarya Dumlupınar, hayat. Şarkılar bir yeşil yaprak ince bir salkım üzüm oldular ..........ler Yeni bir hendeseyle yeni tezgâhlar işlesin Yeni beyne başla kimyager! Yeni insan aşkı çağları uzaklığı başka ölçülerle sayacak. Yeni adamdan doğanlar, rık'a Sultan ve çarşaf adına peri padişahı masallarında bile raslamıyacak! Hava -ılık- kokuyor, Hava ayrılık kokuyor, Havalarda dirilen canın kokusunu alıyorum. Yeni bir hendeseyle yeni tezgâhlar işlesin. Bu ilk doğanın yeni canlı göz bebeği gülmeyi Sakarya'da ilk ölen gibi yurt sevgisinden öğrenmiş olmalıdır. Yeni insanın fildişinden ay yüreği mavi gökler kadar geniş annece sevgilerle dolmalıdır. hamuru biraz yoğur! Kına - sevgi kan ve ses ve uğur... Ve bir majüskül yürek!.. Şarkılar, bir yeşil yaprak, ince bir salkım üzüm oldular, ..........ler. Erimiş ateşle kan karıştır; ve kaş gibi ince fırçalarla sür dudaklarına! Gövdeye başla kimyager! Eli Meçhul - askerin eline benzemelidir ve ayakları Meçhul - askerin ayaklarına, Gelinler, sevinçlerinden ağlaşıyor, sevinçlerinden oynaşıyorlar, ince telleriyle. En sevdiğim bana mutlu sofralarda kanı üstünde taze et yediriyor, ve kaynak suyu içiriyor elleriyle. Yeni - insan aramızda yeni şarkılarla dolaşıyor. Ona biz yeni bir can üfledik; İlk adam içimizde yaşıyor. Yeni - insan aramızda yeni türkülerle dolaşıyor. Hava ılık kokuyor, hava ayrılık kokuyor, Havalarda dirilen canın kokusunu alıyorum... DERDİ Kİ BİR İŞİ BİTİRMEDEN NE SUSUZLUĞU DÜŞÜNÜRDÜ NE YEMEĞİ. SEVMEZDİ İNANMADAN EMRETMEYİ BÜTÜN HAREKETLERİ EŞSİZ DERİN DÜŞÜNCELERİNİN ESERİYDİ. O İÇİMİZDE EN ÖNCE EN İLERİYİ GÖREN BİRİYDİ. DERDİ Kİ: BAŞARMAK İÇİN GELECEĞİ GÖRMEK. VE İMKÂN VE ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN ÖDEVE KENDİNİ ADAMAK GEREK *** DERDİ Kİ Devrimler Gerçekleştirirken O: (Halkevinin Bilinçli ve aydınlık olması için Beyinlerde yaşayan hurafelerin İzini silmeli) Ve ondan sonra Düşünce ve vicdan özgürlüğünden Bahsedilmeli) Güneşe giden yolda Tel örgüler aşılınca Her adım insanı başarıya götürür. DERDİ Kİ (Bir işi nasıl başaracağımı düşünmeden O işin engellerini düşünürüm Engelleri kaldırınca o iş yürür) ''Kör sağır dilsiz Bütün kalabalıklarıyle Çarıkları yeşil sarıklarıyle Şeyh Sait irticaı hortladı Yeniden fes giyilecek Türbeler tekkeler açılacakmış.'' Dedikleri zaman Dedi ki ''Sağlam çakıldı kazıklar Çadır sökülmez. Yüzyıllarca ellerde gezecektir Elimizle yazdığımız kitap Devrimlerin hedefini kavramış olanlar Onları Her zaman korumaya yeterlidir'' *** O AY Kafasının tek düşüncesi vardı; Hatay! Dedi ki Eğer Fransayla savaş olursa ¯-Olmaz a!¯Cumhurbaşkanlığından Ve Meclis üyeliğinden çekilir, Bir ferdi millet olarak Arkadaşlarımla, inançlarımla beraber Hataya girer, Oradakilerle omuz omuza savaşırım *** DERDİ Kİ Biz Hiç bir zaman Verdiği karardan dönmüş insan değiliz! Ona Büyük zaferden sonra Yürüyelim! dedikleri zaman Selanik üstüne; Hayır! dedi. ''Misakı Milli dışındadır Selanik... Biz bu Misaka bağlıyız dedik.'' Ne post kaptırırız Ne isteriz post; Derdi ki Düşmana düşmanız dosta dost. Büyük zaferin Yeşerip meyve verdiği yazdı, Günün birinde Bir hediye gönderilmişti Kapalı sandık içinde. Yunan Osmanlı harbini canlandıran Kan ve kavga kokan Yağlı boya bir tablo. Baktı hüzünle sonra nefretle ve dedi ki O: Kapatın kaldırın bu sandığı tavan arasına. Bakamazdı kimsenin yarasına. Derdi ki: ''Ben bir tavuğun kesilmesine dayanamam; Savaş meydanlarına gelince, Cesetlerin üzerinden atlayarak giderim... Savaş başka bir iş! *** İdealistti. Ama hayalci değil realistti. Bir gün Çankayadaki eski köşkte Damdan Sızan Damlalara dalarak Bir köşede koltuğuna gömülmüş, İçli içli düşünüyordu. Yağmur yağıyordu günlerden beri. Bir el kapısını vurdu girdi içeri elinde bir mektup. Ve yaveri okudu Bu mektubu. Bir eski Osmanlı paşası ''Sanremoda Vahdettini gördüm'' diyordu Mektubunda. (Vahidettin öyle bitkin öyle üzgün ki... Ve sizi hep Saygılarla Övgülerle Anıyor. Aylardır Yardıma ihtiyacı vardır. sanıyorum. Size inanıyorum inanıyor) Mustafa Kemal Başı pencereye çevrili, Kirpikleri Som altın kuşların kanadı gibi nemli Dinliyordu bu mektubu... Ve birden Mavi pırlanta gözleri dolu Dudakları titrek, Derin derin iç çekerek dedi ki: ''Nasıl yardım edilebilir, Benim özel servetim yok millet fakir. Hem Vatanda Nice şehit yetimleri Ve onun öksüz bıraktığı Yoksul sakat çocuklar var...'' Emretti: ¯Yine iç geçirerek¯ (Vesikadır, hıfzı gerek.) Derdi ki: ''İnsan oğlunun sonu bilinmez, Hiç birşeye güvenilmez; hayat budur Dağ yıkılır Deniz kurur Yanar orman. (Ölçülü olmak gerektir) Her zaman'' *** Ne sömürmek Ne sömürülmek isterdi, (Dış siyasamız İyi komşuluk, Ulusların arasında iş birliği) Derdi. Derdi ki ''Gittikçe iyileşen dünyada Mutlu dünya uluslarıyle bir arada Daha mutlu olmak için yarış gerek Yurtta barış cihanda barış gerek!'' *** O kendisini değil Kendisinin kendisinden olan ulusu gök dolusu severdi, Kol kola El ele En güçlü mutlu günlere ereceğiz derdi. Ve derdi ki Mutluluk gerçek olduğu gün, beni düşünün! *** O ki Olmamak için bağımlı bölge, Olmamak için İngilizin Amerikanın ayakları dibinde gölge, Hür bağımsız bir ülke özlemiyle savaştı. O güneş gibi... Göğümüzü ışıtan ısıtan sırma saçlı bir baştı. Derdi ki: İngiliz İtalyan Amerikan Hangi devlet olursa olsun Seni sömürmeye gelenin Karşısında dimdik duracaksın. Yedi canın olsa yedisini de verecek. Emperyaliste kıyasıya vuracaksın. *** Uyumazdı savaşta 3 gün 3 gece, Derdi ki: Uyandırın beni dalarsam, gerekince. Derdi ki: İş uzar Hayat kısalır, Çocukluk okul zamanları Nice yıllar alıyor. Geriye ne kalıyor? Çok eski günlerinden birinde Erzurum Kongresinde sordular: ¯ Bu yol nereye çıkar Cumhuriyet mi? ¯ Bunda şüphe mi var? dedi. Kaptırmazdı kendisini Ne sevince ne kedere. Derdi ki: Son hedef demokrasidir. Ne halife ne padişah Kendimi adadım işçilere, Köylü efendimizdir! *** Çocukları candan sever: Hem öyle yürekten, Yanasıya yakılasıya severdi ki... Derdi ki: ¯ İyi ki çocuğum yok! Olsaydı Ve günün birinde ölseydi Nasıl dayanırdım? *** Hayvanları severdi, Hele atı çok. Ruama tutulmuştu atı. Haber Verdiler, Öldüreceklerdi bu atı... Yanına sokulan ölebilirdi... Ve O ölümden ürkmeksizin sokuldu ata... Okşahı bal renkli tüylerini atın. Büyük yürekli ata! Derdi ki Çocuk ve at... Uçsuz bucaksız sevgidir hayat... *** Halkıyla konuşmayı sever, Dertleşir tartışır güreşirdi. Derdi ki Ben devletin başında Reisicumhur, Cephede Baş Komutanım... Ve bunun dışında ben Halkımla aynı haklara sahip Halkımın emrinde insanım... *** Son aylarıydı artık onun. Istıraplı çile çile, sızım sızım, geçiyordu günleri Savarona'da. Hep aynı koltukta Aynı gök, aynı deniz. Ve çok eski anılar İçinde canlanıp İçinde yürüyordu Gölge gölge yavaş yavaş sessiz... (Birinci devreyi bitirmişiz Hastalığın ikinci devresine girmişiz) dedi. Artık O, Güçlükle kalkıyor Güçlükle oturuyordu. Ve çileli bahtsız koltuğunda başı, Bir türlü batmak istemeyen Sarı altın güneş gibi Duruyordu. Gök yasta Toprak yasta Sular yasta Halklar üzüntüdeydi. Ve ölüm Belki son soluktan da yakın En katil En affedilmez şeydi. Ve o haliyle (Üzülmeyin) Diyordu Ayrı ayrı bakarak Baş ucunda diz çökenlerin her birine, Diyordu ki (Doktorların bütün dediklerini Getiriyorum yerine) 10 Kasım 1938 10 Kasım 1938... O sabah Gök karardı birdenbire Kuşlar kanat çırptı, Yaprakları döküldü ağaçların. O sabah En acı ağıtını okudu felek. Bir acı ağıt ki, Dolaştı yeryüzünü Doğudan batıya Kuzeyden güneye dek. Bir acı ağıt ki, Toprak kulak verdi Sular ürperdi İç geçirerek... O ki ölmez olandı, Mustafa Kemal'di adı. Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı. Yıl 1938 Kasım 10. Dokuzu beş geçiyor saat. Ve o Kocatepe'de Bir çadırdan bir çadıra geçer gibi Rahat Ve cesur Öldü.. Ölüm şekil değiştirmektir Bir başka dünyaya girmektir Yeni bir hayat Yeni bir davranıştır ölüm, Öldü. Ölüm üç kez çalar kapıyı: Birincide sağır İkincide kör Üçüncüde dilsiz. Ölüm Bir gölge gibi dolaştı baş ucunda Gövdesiz ayaksız elsiz. Öldü.. Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı. Mustafa Kemal'di adı. Ölüm yeni bir canlanıştır, Yepyeni bir hayat. Yıl 1938 Kasım 10 9'u beş geçiyor saat. Öldü. Hiçbir ölüme Böylesine yanmadık. İnanılmazdı, inanmadık. Öldü. Yıl 1938 Kasım 10 9'u beş geçiyor saat Ve o bir tepeden Bir tepeye uçar gibi Rahat Öldü. Ölüm yeni bir canlanıştır, Yeni bir hayat; Ölmedi, Ölmez... Bir ulu yeşil ağaçtı Yaprağı dökülmez.. Kırılmaz parçalanmaz bükülmez... Ölüm maddeyi terkedip Anılarda yaşamaktır. Mustafa Kemal ölmedi Ölmedi. Ölmedin Atam, her an İçimizde bitmeyen saygı, sonsuz muhabbetsin1 Andederiz ki eserin ölmeyecek! Saflar çözülmeyecek! Sesimizde ses, Gözümüzde göz, Her adımımızda hareketsin! Ve DEMİŞTİ Kİ (Ey Türk gençliği Birinci ödevin Türk bağımsızlığını Türk Cumhuriyetini, sonuna dek Korumaktır.) İlerde Dışarda içerde Seni bu tek temelden yoksun etmek isteyenler olacaktır. Bir gün Özgürlüğünü Ve cumhuriyeti Koruman gerekirse Vazifeye atılmak için İçinde bulunduğun şartlar ne olursa olsun düşünme bu şartları! Özgürlük ve cumhuriyetine kıymak isteyecek olanlar düşmanlar görülmemiş bir üstünlüğün mümessili olabilir. Aziz vatanın bütün kaleleri hileyle zaptedilmiş, tersanelerine girilmiş Ve memleket Bilfiil işgal edilmiş olabilir. Ve en kötüsü en acısı Memlekette iktidara sahip olanlar Gaflet, dalalet ve hiyanet içinde Aldatılmış Satılmış olabilir. Hatta İktidar sahipleri Özel çıkarlarını yabancılarla birleştirmiş olabilir. Ve sen ey Türk geleceğinin evlâdı Bu şartlar içinde dahi Eğilme atıl vuruş. ve vur. Gerekli kudret Damarlarındaki kanda mevcuttur! İşte Türk Genci, Türk Gençliği ''Türk genci inkilâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen mücadele edecektir. Ve kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp asıl suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç ''Polis, henüz inkılâp ve cumhuriyetin polisi değildir'' diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. gene düşünecek, ''Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lâzım'' diyecek. Onu hapse atacaklar, kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, meclise telgraf yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecektir. Diyecek ki; ''ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek benim vazifemdir.'' ''İşte benim anladığım Türk genci, Türk gençliği.'' Kanımın 25 tirilyon yuvarlağı Yalnız bu türlü görünecek, Camı altında Biri yüz büyülten adesenin Yaratıcı ünlü mimar Bu adın çizgisinden çıkaracak yeni çizgilerini hendesenin. Torunlar, Onu görmüş olan en son ihtiyarı; bayrak ve türkü ve defne dallarıyla görmeye geldiği zaman, devrin büyük şarkıcıları Bu kıvrılışı bulacak Kına toprak ve kan kokan seslerinde şarkıların; Ve gülerken bu türlü gerilecek, Mavi gözlerinin sinirleri, Onu görmüş olan en son ihtiyarın. Taaaa 20000 rakam sonra Kafamızın yeni us dokumasını Yeni bilgilerle araştırırken çocuklarımız, - Eski teşrih masasında Beynimizin her girinti çıkıntısında Biz bu imzaya raslayacağız. Ve nabzını Taze dullarla anne gelinlerin Biz ondan gelme ölçülerle sayacağız. C'in Kültür Hizmeti c c c c Atatürk Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri Bülent Tanör Kurtuluş (Türkiye 1918-1923) Kuruluş (Türkiye 1920 Sonraları) Prof. Dr. Sina Akşin Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi I-II c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c c Prof. Dr. Macit Gökberk Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk Yunus Nadi Türkiye'yi Sokakta Bulmadık Falih Rıfkı Atay Baş Veren İnkılapçı (Ali Suavi) Bâki Öz Kurtuluş Savaşı'nda Alevi-Bektaşiler Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük Sabahattin Selek Milli Mücadele (Büyük Taarruz'dan İzmir'e) İsmail Arar Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı Prof. Dr. Niyazi Berkes 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I-II Ceyhun Atuf Kansu Devrimcinin Takvimi Paul Dumont-François Georgeon Bir İmparatorluğun Ölümü (1908-1923) Ali Fuat Cebesoy Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II Abdi İpekçi İnönü Atatürk'ü Anlatıyor Paul Dumont Atatürk'ün Yazdığı Tarih: Söylev Kılıç Ali İstiklâl Mahkemesi Hatıraları Prof. Dr. Niyazi Berkes Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I-II S. İ. Aralov Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I-II Sabahattin Selek İsmet İnönü'nün Hatıraları Nurer Uğurlu Atatürk'ün Yazdığı Geometri Kılavuzu George Duhamel Yeni Türkiye Bir Batı Devleti Bülent Tanör Türkiye'de Yerel Kongre İktidarları Prof. Dr. Suna Kili Atatürk Devrimi-Bir Çağdaşlaşma Modeli Falih Rıfkı Atay Atatürk'ün Bana Anlattıkları Reşit Ülker Atatürk'ün Bursa Nutku Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya İslamcılık Cereyanı I-II-III M. Şakir Ülkütaşır Atatürk ve Harf Devrimi Kılıç Ali Atatürk'ün Hususiyetleri Mustafa Kemal Anafartalar Hatıraları Ecvet Güresin 31 Mart İsyanı Doğan Avcıoğlu 31 Mart'ta Yabancı Parmağı Metin Toker Şeyh Sait ve İsyanı Süleyman Edip Balkır c Eski Bir Öğretmenin Anıları Yunus Nadi c Birinci Büyük Millet Meclisi Kemal Sülker c Dünyada ve Türkiye'de İşçi Sınıfının Doğuşu Prof. Dr. Neda Armaner c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk Fazıl Hüsnü Dağlarca c Destanlarda Atatürk / 19 Mayıs Destanı Yunus Nadi c Mustafa Kemal Paşa Samsun'da İsmet Zeki Eyuboğlu c İrticanın Ayak Sesleri Nuri Conker c Zâbit ve Kumandan Mustafa Kemal c Zâbit ve Kumandan ile Hasbihal İsmet Zeki Eyuboğlu c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nakşibendilik Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur c Ermeni Meselesi I-II Talât Paşa c Hatıralar Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Hürriyet'in İlanı İsmet İnönü c Lozan Antlaşması I-II Sami N. Özerdim c Yazı Devriminin Öyküsü Nurer Uğurlu c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Kitapları c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Çeviri Kitapları Halide Edip Adıvar c Türkün Ateşle İmtihanı I-II-III Prof. Dr. Muammer Aksoy c Atatürk ve Tam Bağımsızlık Prof. Dr. Şerafettin Turan c Atatürk ve Ulusal Dil Johannes Glasneck c Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye I-II-III İsmet İnönü c Cumhuriyet'in İlk Yılları I-II Gâzi Mustafa Kemal c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Nutuk'tan) c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Söylev'den) Fazıl Hüsnü Dağlarca c Gâzi Mustafa Kemal Atatürk Eylemde/10 Kasımlarda Ruşen Eşref Ünaydın c Atatürk'ü Özleyiş I-II Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil c Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak Prof. Dr. A. Afetinan c M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım Falih Rıfkı Atay c Zeytindağı Prof. Dr. Suat Sinanoğlu c Türk Hümanizmi I-II-III Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Batılılaşma Hareketleri I-II Charles N. Sherrill c Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları/Mustafa Kemal I-II İsmet Zeki Eyuboğlu c Karanlığın Ayak Sesleri / Kadirilik Dr. Bernard Caporal c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını I-II Dr. Bernard Caporal - Neşe Doster c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını III - Kronoloji Ruşen Eşref Ünaydın c Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat Kurt Steinhaus c Atatürk Devrimi Sosyolojisi I-II Bahir Mazhar Erüreten c Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları Sabahattin Eyuboğlu c Köy Enstitüleri Üzerine Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu c İlk Meclis Prof. Dr. A. Afetinan c M. Kemal Atatürk'ün Karlsbad Hatıraları Yunus Nadi c Cumhuriyet Yolunda Falih Rıfkı Atay c Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs Gâzi Mustafa Kemal c 1919 Yılının Mayısının 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım Nadir Nadi c 27 Mayıs'tan 12 Mart'a Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur c Balkan Savaşları / Birinci Balkan Savaşı I-II-III Tayfur Sökmen c Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar Dr. Abdurrahman Melek c Hatay Nasıl Kurtuldu Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur c Balkan Savaşları / İkinci Balkan Savaşı I-II Gâzi Mustafa Kemal c Erzurum Kongresi Sabahattin Selek c Millî Mücadele (Erzurum'da Gergin Günler) Yaşar Nabi c Balkanlar ve Türklük I-II Ceyhun Atuf Kansu c Bağımsızlık Gülü General Fahri Belen c Büyük Türk Zaferi (Afyon'dan İzmir'e Kadar) Gâzi Mustafa Kemal c Sivas Kongresi I-II-III-IV Doç. Dr. Suat Yakup Baydur c Dil ve Kültür Kadriye Hüseyin c Mukaddes Ankara'dan Mektuplar Berthe Georges-Gaulis c Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği Ord. Prof. Enver Ziya Karal c Tanzimat-ı Hayriye Devri Falih Rıfkı Atay c Çankaya I-II-III-IV-V Liman von Sanders c Türkiye'de Beş Yıl I-II-III İsmet İnönü c Hatıralar (Birinci Dünya Harbi) Arnold J. Toynbee c Türkiye I-II-III - Bir Devletin Yeniden Doğuşu İlhami Bekir c Altın Destan Mustafa Kemal Atatürk I