Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi`nin bahçesinde bulunan kilise
Transkript
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi`nin bahçesinde bulunan kilise
21 Surp Pırgiç Kilisesi (1898) / Kazlıçeşme: Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin bahçesinde bulunan kilise, hastaların maneviyatını arttırmak için, Darphane-i Amire eminliği yapmış Kazaz Artin Amira Bezciyan tarafından, Saray-ı hümayun mimarı Garabed Amira Balyan’a inşa ettirilmiştir. Başlangıçta ahşap olarak inşa edilen kilise bugünkü şeklini 1898 yılında almıştır. Kilise, İstanbul’un köklü Ermeni ailelerinden Tahtaburunyan Ailesi’nin isteğiyle, Kevork Aslanyan tarafından, genç yaşta vefat eden Tiokine Tahtaburunyan’ın anısına, II. Abdülhamid’in fermanıyla tekrar inşa ettirilmiştir. Surp Pırgiç Hastanesi’nin önemli bağışçılarından Gülbenkyanların aile mezarlığı bu kilisenin avlusunda bulunmaktadır ve kilisede her yıl Gülbenkyan Ailesinin anısına ayin düzenlenmektedir. 22 Hovsep Aznavur: 1854 yılında Londra’da dünyaya gelen Hovsep Aznavur, 1867 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş, aynı yıl eğitimine devam etmek üzere Viyana’daki Murad-Rafaelyan Koleji’ne gönderilmiş, sonrasında ise Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık eğitimi almıştır. Henüz ikinci sınıf öğrencisiyken hazırladığı bir villa projesi birincilik kazanmış ve İtalya Kralı II. Victor Emmanuel tarafından ödüllendirilmiştir. 1879 yılında eğitimini tamamlayarak İstanbul’a dönen Hovsep Aznavur, burada Mısır Hıdivi Tevfik Paşa ve Abbas Hilmi Paşa aileleri için binalar inşa etmiştir. İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nın ve karşısındaki, kendi ismiyle anılan Aznavur Pasajı’nın mimarıdır. İstanbul Ermenileri arasında da aktif bir rol oynayan Aznavur, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kahire’ye yerleşerek Mısır’da birçok önemli binanın inşasına imza atmış ve 1935 yılında Kahire’de ölmüştür. 23 Beylerbeyi Sarayı: Semtin tepesinde Bizans döneminden kalma büyük bir Haç bulunduğu için Osmanlı döneminde Istavroz Bahçesi olarak anılan Boğazköy’de, IV. Murat döneminde inşa edilmiş ahşap bir saray bulunmaktaydı. IV. Murat bu sarayı sık sık kullanmış, padişahın ölümünden sonra saray metruk hale gelmiştir. 1820’li yıllarda II. Mahmud tarafından ahşap olarak yeniden inşa ettirilen saray, II. Mahmud döneminde de aktif olarak kullanılmış, padişahın ikametinden başka, sergi ve şehzade sünnetleri gibi faaliyetlere de ev sahipliği yapmıştır. 1851’de yanan Beylerbeyi Sarayı, yangından sağ kurtulan Abdülmecid tarafından uğursuz kabul edilerek terk edilmiş, 1864 yılında, Abdülaziz’in emriyle Agop ve Sarkis Balyan kardeşlere yeniden inşa ettirilmiştir. 24 II. Mahmud Türbesi: 1839’da vefat eden II. Mahmud’un kabrinin üzerine inşa edilen türbe, 1840’da tamamlanmıştır. Hazine-i Hassa’ya ait olan bu geniş arazide, türbe içerisine hanedan mensupları defnedilmiştir; II. Mahmud’un yanı sıra Abdülaziz, II. Abdülhamid, Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi, Pertevniyal Valide Sultan gibi birçok önemli kişinin mezarı burada bulunmaktadır. Osmanlı son dönem ileri gelenlerinin mezarlarının bulunduğu türbe haziresinde günümüzde vefat eden hanedan mensupları da gömülmektedir. 25 1 Demir Çelik Fabrikası / Zeytinburnu: II. Mahmud’un Zeytinburnu’ndan Florya’ya kadar olan geniş arazileri işletmekle görevlendirdiği ve Osmanlı sanayileşmesinin öncülerinden kabul edilen Hovhannes Amira Dadyan, bu bölgede baruthanenin yanı sıra silah, dokuma ve çuha fabrikaları da inşa ettirmiştir. Sık sık Avrupa’ya inceleme gezileri düzenleyen Hovhannes Amira, bu ziyaretleri sırasında özellikle demir-çelik döküm fabrikalarını yakından incelemiş ve İstanbul’da böyle bir fabrika kurulması için uzun yıllar çalışmıştır. Garabed Amira Balyan’ın inşa ettiği ve 1845 yılında kurulan bu fabrikada, 1848 yılında ilk Osmanlı zırhlısı Eser-i Hadid dökülmüştür. Bugün, Fabrika’dan geriye yalnızca fotoğrafta görülen baca kalmıştır. 26 Bezm-i Alem Valide Camii, Dolmabahçe: Abdülmecit’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan’ın emriyle, Garabed Amira Balyan’a inşa ettirilen camii, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesine bulunmaktadır. Bu Sarayda ikamet eden Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde, Dolmabahçe Camii Cuma selamlığı için en çok tercih edilen cami olmuştur. Camide günümüzde Beyoğlu Müftülüğü büroları da yer almaktadır. 27 Dolmabahçe Sarayı: Bizans döneminde imparatorluk bahçesi olarak kullanılan, günümüzde üzerinde Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu arazi, Osmanlı döneminde bir gezinti alanıydı. XVII. yüzyılda ise buradaki koy doldurularak irili-ufaklı ahşap köşk ve kasırlara ev sahipliği yapmıştır. Birçoğu yangınlarda yok olan bu köşk ve kasırlar, dönem dönem padişahların yazlık ikametgâhı olarak kullanılmış veya hanedana damat olan paşalara tahsis edilmiştir. 1795 yılında, III. Selim ‘mimar Melling’e bu bahçeyi yeniden düzenletmiş, alan içerisinde köşkler, kasırlar ve camilerin bulunduğu bir tesis haline gelmiştir. II. Mahmud da 31 yıllık saltanatı boyunca Topkapı Sarayı’ndan çok Beşiktaş Sarayı olarak anılan bu ahşap sarayı kullanmıştır. II. Mahmud’un 1839’da vefat etmesi üzerine tahta çıkan oğlu Abdülmecit, Tanzimat döneminin getirdiği Batılılaşmanın etkisiyle bu ahşap sarayın yerine kâgir bir imparatorluk sarayının inşa edilmesini emretmiştir. Garabet Balyan tarafından inşa edilen saray 1855’te son halini almıştır. 28 Harbiye Mektebi (Askeri Müze): II. Mahmud’un emriyle subay yetiştirilmek üzere 1835 yılında inşa edilen Harbiye Mektebi, 1864 yılında Abdülaziz’in emriyle Garabed Balyan’a yeniden inşa ettirilmiştir. II. Abdülhamid döneminde, okul genişletilerek bugünkü halini almıştır. Girişindeki kitabede Abdülhamid’in en büyük eseri olarak tanıtılan okulda, subaylar ve şehzadeler okumuşlardır. 1936 yılına kadar faaliyetlerine Harbiye’deki binasında devam eden okul, 1936’da Ankara’ya taşınınca bina uzun yıllar ordu komutanlığı olarak kullanılmıştır. 1973 yılında, o tarihe kadar Aya İrini Kilisesi’nde bulunan Askeri Müze bu binaya taşınmıştır. 29 Kuleli Süvari Kışlası: Günümüzde Kuleli Askeri Lisesi’nin bulunduğu binanın temelleri 1928 yılında atılmıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra II. Mahmud, kurduğu Asakir-i Mansure-i Muhammeddiye isimli yeni ordu için Krikor Amira Balyan’a ahşap bir kışla inşa ettirmiştir. Bu kışlanın yanması üzerine, Abdülmecit’in emriyle, Garabed Amira Balyan yarı kagir bir bina yapmıştır. Binanın 2 yapımı 1843 yılında tamamlanmıştır. 1857’de yenilenen yapı tarihte kışla, hastane, okul, Ermeni yetimhanesi olarak da kullanılmıştır. 30 Surp Asdvadzadzin Kilisesi: Beşiktaş Sarayı’na ek binalar inşa eden Garabed Amira Balyan, rivayete göre bu inşaattan artan malzemelerle Beşiktaş’taki ahşap Ermeni kilisesinin yerine, kâgir ve kubbeli bir kilise inşa etmek için II. Mahmud’tan izin istemiş. O dönemde kiliselerde kubbe inşasının yasak olması ve bazı kimselerin Amiranın bu isteğine karşı çıkması üzerine, II. Mahmud “Ne yapacaksan yap ama benim gözüm görmesin” diyerek izin vermiş. Bunun üzerine Garabed Amira Balyan, dışarıdan bakıldığında klasik-kırma çatılı olarak görünen kilisenin içerisine gizli bir kubbe inşa etmiştir. Ayrıca, kilise öyle bir mevkiye oturmuştur ki saraydan bakıldığından kilise görünmez, fakat kilisenin tüm pencerelerinden saray görünür. 31 Surp Pırgiç Hastanesi: İstanbul Ermenileri, 1834 yılına kadar, biri Sıraselviler’de, diğeri Narlıkapı’da olmak üzere iki hastaneye sahipti. Kazaz Artin Amira Bezciyan, bu hastanelerin yetersiz olduğunu görmüş ve dönemin hayırsever Ermenilerinin de desteğini alarak Kazlıçeşme’deki Surp Pırgiç Ermeni hastanesini inşa ettirmiştir. Osmanlı döneminde, hastane idaresinde görev almak Ermeniler arasında bir statü göstergesi olarak görülmüştür. 32 Nusretiye Camisi: Osmanlı barok tarzının son örneği olarak kabul edilen bu cami II. Mahmud’un emriyle Krikor Amira Balyan’a inşa ettirilmiştir. Bir ramazan günü açılışı yapılan camiye saltanat kayığıyla gelen Padişah, söylentiye göre mahyaların denizden görülmediğini fark edince minareleri yıktırtıp yeniden inşa ettirmiştir. Caminin inşasından kısa süre sonra yeniçeri ocağı kaldırıldığında Mahmud bu camiye zafer anlamına gelen Nusretiye ismini vermiştir. 33 Selimiye Kışlası: Dünyanın en büyük tarihi kışlası olarak kabul gören Selimiye Kışlası’nın yerinde daha önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Kavak Sarayı vardı. III. Selim, Nizam-ı Cedid ordusu için Kavak Sarayı’nı yıktırmış, yerine Krikor Amira Balyan’a ahşap bir kışla inşa ettirmiştir. 1807’de yeniçerilerin başlattığı isyanda bina ateşe verilmiş, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra II. Mahmud, Krikor Amira Balyan’a bugünkü kagir kışlayı yaptırmıştır. 34 Ihlamur Kasrı: Abdülmecit, av partilerinden sonra dinlenmek için Nigoğos Balyan’a inşa ettirdiği bu kasırda yerli-yabancı pek çok misafirini ağırlamıştır. Abdülhamit devrinde unutulan kasır, Mehmet Reşad döneminde tekrar aktif bir şekilde kullanılmıştır. Enver Paşa, şehzadelerin hepsine askeri eğitim verilmesi uygulamasını başlatınca bu bina Şehzadegan Mektebi olarak kullanılmıştır. 3 35 Akaretler: Dolmabahçe Sarayı’nın hizmetlileri için lojman olarak Sarkis Balyan tarafından inşa edilen ve bir dönem okul, ev ve ofis olarak kullanılan Akaretlerdeki sıra yapılarda, günümüzde otel, restoran, kafe ve ofisler bulunmaktadır. 36 Çırağan Sarayı: Bu sarayın yerinde eskiden IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan ve onun eşi Melek Ahmet Paşa’ya ait bir yalı bulunuyordu. Kaya Sultan bu yalıyı aydınlattırarak gece eğlenceleri düzenlediğinden yalının ismi “Aydınlatılmış” anlamına gelen “Çerağan” olarak anılırdı. Yalının ismi zamanla, telaffuzu daha kolay olan Çırağan’a dönüşmüştür. Daha sonra buraya inşa edilen ahşap saray, Abdülaziz’in emriyle yıkılmış ve yerine planlarını Nigoğos Balyan’ın hazırladığı ve kardeşleri Agop ve Sarkis Balyan’ın inşa ettiği saray yaptırılmıştır. Abdülaziz’in saltanatında pek fazla kullanılamayan saray, Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla, ağabeyi V. Murad ve ailesine bir dönem hapishane olmuştur. 1908’de II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Meclis-i Mebusan olarak kullanılmaya başlanan bina 1910 yılında geçirdiği büyük yangından sonra kullanılamayacak hale gelmiştir. Sarayı otele dönüştürmek üzere 1987 yılında restorasyonuna başlanmıştır. 1990 yılında otel, 1992 yılında da otele bağlı olarak Saray hizmete açılmıştır. 37 Harbiye Nezareti: 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla Süleymaniye’de bulunan Ağa Kapısı, yani Yeniçeri Ocağının hem komuta hem de çalışma yeri olan bina Şeyhülislamlık makamına dönüştürülmüştür. Ordunun yönetim birimi “Seraskerlik” ismiyle Beyazıt’a taşınmış ve buraya ahşap bir bina inşa edilmiştir. 1864 yılında Abdülaziz bu ahşap binayı yıktırmış ve yerine Sarkis Balyan’a, günümüzde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan Harbiye Nezareti’ni yaptırmıştır. 38 Beyazıt Yangın Kulesi: Senekerim Balyan, Hassa Mimarı Krikor Amira Balyan’ın kardeşidir. Genç yaşında hacı olmak üzere Kudüs’e gitmiş ve burada vefat etmiştir. Daha önce Beyazıt’ta Krikor Amira Balyan’ın inşa ettiği ahşap kulenin isyan eden yeniçeriler tarafından yakılmasının ardından Senekerim Balyan bu kagir kuleyi inşa etmiştir. İlk önce yangın kulesi olarak kullanılan yapı daha sonra seraskerlik kulesi olarak kullanılmıştır. Savaş dönemlerinde bir bayrağın asıldığı kule, Cumhuriyet döneminde ise hava durumunu bildirmek için kullanılmıştır. 39 Surp Takavor Kilisesi: Ermenilerin kararlarını kabul etmediği Halkedon (Kadıköy) Konsülü 451 yılında Kadıköy’de toplandığı için Ermeniler, bu semtte yaşamak yerine 1839 Tanzimat dönemine kadar Üsküdar’da yaşamayı tercih etmiştir. Kadıköy’de yine de her zaman bir miktar Ermeni ikamet etmiş ve çarşı içinde ahşap bir şapel inşa edilmişti. Tanzimat’ın getirdiği Batılılaşma sürecinde yazlık konut kavramının İstanbullularca benimsenmesiyle, Kadıköy bir sayfiye köyü olarak kullanılmaya başlanmış; buradaki Ermeni nüfusu artınca ahşap şapel yetersiz kalmıştır. Bunun üzerine, 1840 yılında Garabed 4 Ağa Muradyan isimli bir sarraf tarafından bugünkü kilise inşa edilmiştir. Kilisenin mimarı Hacı Mıgırdiç Çarkyandır. 40 Surp Asdvadzadzin Patrikhane Kilisesi: 1641 yılında, Ermenilere patriklik kilisesi olarak Kumkapı’daki Aya Thosios Kilisesi verilmiş ve patrikhane günümüze kadar faaliyetlerine burada devam etmiştir. 1718’deki büyük Gedikpaşa yangınında yanan kilise, saray-ı hümayun mimarları Hacı Melidon Araboğlu ve Sarkis kalfa tarafından yeniden inşa edilmiş ve 1719’da ibadete açılmıştır. Kilise, 1826’daki büyük Hocapaşa Yangını’nda bir kez daha yanınca 1828 yılında Krikor Amira Balyan ve Garabed Devletyan’ın çizimleriyle bugünkü şekliyle yeniden yapılmıştır. 41 Surp Boğos Kilisesi: Katoliklik’in resmen Osmanlı Devleti tarafından tanınmadığı dönemde, iki yüz yıl boyunca Darphane-i Amire Eminliği görevini yürüten Düzyan ailesinin yalısının altında, gizli bir Katolik kilisenin ortaya çıkması üzerine aile gözden düşmüş ve aileden yedi kişi idam edilmiştir. 1819 yılında yaşanan bu olayın ardından Darphane-i Amire eminliğine Kazaz Artin Amira Bezciyan getirilmiştir. 1821 yılında Kazaz Artin’in Limni Adası’na sürgüne gönderilmesi üzerine darphanenin idaresi Katolik Ermeni olan Boğos Amira Bilezikçi’ye verilmiştir. 1830 yılında Katolik Ermenilerin ayrı bir cemaat olarak tanınmasının ardından Büyükdere’deki yalısının yanına şahsi ibadeti için küçük ahşap bir aile kilisesi inşa ettiren Boğos Amira Bilezikçi, kilisenin Katolik Ermeni Cemaati’nin idaresine verilmesini vasiyet etmiştir. Zamanla semtteki Katolik Ermeni nüfusunun artmasıyla bu ahşap kilise ihtiyacı karşılayamamış ve 1882 yılında II. Abdülhamid’in fermanıyla bugünkü kilise inşa edilmiştir. 42 Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi: Amerikalı Protestan misyonerler 1820 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyetlerini yürütmüşler ve Ermeni milleti arasında etkin rol oynamışlardır. Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde kolejler kuran misyonerler, İstanbul’da Beyoğlu’ndaki Ermenilerle iletişim kurmuş ve bu semtteki birçok ailenin mezhep değiştirmesinde aracı olmuştur. Kısa sürede Beyoğlu’nda hatırı sayılır büyüklükte bir Protestan Ermeni cemaati oluşmuştur. İlk Ermeni Protestan Kilisesi 1846 yılında Abdülmecid’in fermanıyla ahşap olarak Beyoğlu’nun Aynalıçeşme semtinde inşa edilmiştir. 1850 yılında Protestan Ermenilerin ayrı bir cemaat olarak kabul edilmesi, Aynalıçeşme’deki bu ahşap şapelin 1861 yılında kâgir olarak yeniden inşa edilmesini mümkün kılmıştır. Bunun üzerine, şehrin ikinci Protestan Ermeni Kilisesi olan Gedikpaşa Kilisesi’nin de aynı şekilde yapılması için girişimlerde bulunulmuştur. İzin ancak 1911 yılında Mehmet Reşat döneminde alınabilmiştir. Kilisenin inşasına, mimar Isdepan İzmrliyan tarafından hemen başlandıysa da I. Dünya Savaşı yıllarında inşaata ara verilmiş, kilise 1921 yılında tamamlanarak ibadete açılmıştır. Gedikpaşa Kilisesi, Osmanlı döneminde inşa edilmiş son Ermeni kilisesidir. 43 Ermeni Patrikhanesi Binası: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Bursa Ermenileri Episkoposu Hovagim’i Patrik ilan ederek İstanbul’a getirmiş ve Rumlardan aldığı Samatya’daki Sulu 5 Manastırı Ermenilere Patrikhane olarak vermiştir. Daha sonra Kumkapı’ya taşınan patrikhane, 1718’de çıkan ve 34 saat süren bir yangında kilise ile birlikte kül olmuştur. Çok geçmeden yeniden inşa edilen Patrikhanenin tekrar yanmasından sonra bina Hassa Mimarı Ohannes Amira Serveryan tarafından üçüncü kez inşa edilmiş, 1820 yılında hizmete açılmıştır. Patrikhanenin 1826’da tekrar yanması üzerine bina, Hassa Mimarları Krikor Amira Balyan ve Garabed Devletyan’ın çizimlerine göre 1828’de yeniden yapılmıştır. Klasik Osmanlı konağını andıran patrikhane binası, 1913’te yıktırılarak mimar Krikor Melidosyan tarafından bugünkü şekliyle inşa edilmiştir. 44 Ermeni Mezarlığı Kapısı: Bizans döneminde yoğunlukla Galata semtinde yaşayan Ermeniler, İstanbul’daki ilk kiliselerini de burada inşa etti. Osmanlı döneminde bu semtte çoğunlukla değirmencilik ve fırıncılıkla uğraşan zengin Ermeniler yaşadı. Uzun yıllar semtin Ermeni sakinleri tarafından mezarlık olarak kullanılan Taksim Meydanı’ndan Harbiye’ye kadar uzanan geniş arazi 1865 yılında Abdülaziz’in emriyle defin yapılması yasaklanarak büyük ölçüde istimlâk edildi. Geriye İstanbul Ermenilerinin bugünkü Şişli Mezarlığı kaldı. 45 Surp Kevork Kilisesi: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, şehirdeki nüfusu arttırmak ve ticareti canlandırmak için imparatorluğun değişik bölgelerindeki toplulukların İstanbul’a yerleşmesini emretmiştir. Fetihten yaklaşık 7 yıl sonra İstanbul’a yerleşen Bursa Ermeni Episkoposu ve başında bulunduğu Bursa Ermenileri buna bir örnektir. II. Mehmed’in Anadolu’nun değişik şehirlerinden getirdiği Ermeni ailelerin Samatya’ya yerleşmeleri üzerine, bu semtte bulunan Rumlar’a ait Peribleptos (Muhteşem Kilise) Ermeniler’e tahsis edilmiş ve İstanbul Patrikliği’nin temellerinin burada atılmasıyla bir patriklik makamına dönüşmüştür. Kilise, günümüzde patriklik makamı olarak kullanılmamaktadır. Tarihte üç kere yanarak tamamen yok olan kilise, 1866 yılında Abdülaziz’in fermanıyla Bedros Nemtze tarafından, yanındaki Sahakyan-Nunyan Okuluyla birlikte bugünkü şekliyle yeniden yapılmıştır. 46 Ohannes (Hovhannes) Amira Serveryan: 1879 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Ohannes Amira, Kevork isimli bir terzinin oğludur. 13 yaşında kereste ticareti yapan dayısının yanında çalışmaya başlamış ve bu sırada dürüstlüğü ve çalışkanlığı sayesinde dönemin nüfuzlu isimlerinden Hassa Mimarı Krikor Amira Balyan’ın dikkatini çekmeyi başarır. Krikor Amira, yanına alıp mimarlık öğrettiği Ohannes Serveryan’ı kızıyla evlendirir. Kayınpederi vefat ettikten sonra, Kazaz Artin Amira Bezciyan, girişimlerde bulunarak Krikor Amira’nın yerine Ohannes Amira’yı hassa mimarı tayin ettirmeyi kabul ettirir. Ancak, Ohannes Amira, Krikor Amira’nın oğlu Garabed Amira Balyan’a haksızlık olacağı düşüncesiyle bu teklifi kabul etmez. Bunun üzerine yine Kazaz Artin’in çabalarıyla ikisi de Hassa mimarlığına tayin edilir. Bu tarihten itibaren Garabed Amira Balyan, Ohannes Amira’yla birlikte, Dolmabahçe Sarayı ve Kuleli Kışlası başta olmak üzere birçok esere emek verir. Ayrıca, eğitime çok önem veren Ohannes Amira, saray mimarlarını eğitmek üzere İtalya’dan uzmanlar getirtmiş, Üsküdar’da Ermeni cemaatine ait ilk yüksek okul seviyesindeki kurum olarak kabul gören Cemaran Mektebi’ni kurmuş ve burada İtalyanca ve Fransızca eğitim verilmesini sağlayarak İstanbul Ermenilerinin kültür hayatının gelişmesinde de etkili olmuştur. 6 7