ve Bir Marksoloji Efsanesi
Transkript
ve Bir Marksoloji Efsanesi
Hegel'in Efendi-Köle Diyalektiði ve Bir Marksoloji Efsanesi Bugün pek çok kitapta Marx'ýn, Hegel'in köle emeði çözümlemesinden esinlendiði dogmatik bir biçimde ileri sürülmektedir. Bu görüþ, tamamýyla yanlýþtýr. Bu yazý, bunun böyle olduðunu göstermeye ve Marx'ýn Fenomoenoloji'yi eleþtirel sahiplenmesinin gerçek anlamýný açýklamaya çalýþmaktadýr. 1 Çev. Doðan Barýþ Kýlýnç Hegel'in Tinin Fenomenolojisi'ndeki Efendi-Köle ('Herrschaft und Knechtschaft') diyalektiðinden Marx'ýn çok ciddi bir biçimde etkilenmiþ olduðu geniþ ölçüde kabul edilen bir görüþtür. Bu görüþ, ilkin, Being and Nothingness [Varlýk ve Hiçlik] (1943) adlý eserinde, 'ünlü Efendi-Köle iliþkisinin Marx'ý çok derinden etkilemiþ olduðuna' 2deðinen Jean-Paul Sartre tarafýndan popüler3 leþtirildi. Sartre bunu nereden bildiðini açýklamaz. Bu söz, büyük olasýlýkla, Alexandre Kojève'in 1940'lardaki Hegel derslerinin etkisini yansýtmaktadýr. Kojève, sözde Marksist bir yorum içinde, Efendi-Köle diyalektiðini merkezileþtiren bir Fenomenoloji okumasý sunar.4 (Kojève Marx'ýn da onu ayný þekilde okumuþ olduðunu varsaymýþ olabilir. Ama Marksizmi Hegel'e dönerek okumak baþka, onu Hegel'den türetmek baþka bir þeydir.) Sartre'dan üç yýl sonra, Jean Hyppolite'i yine, egemenlik ve kölelik diyalektiðinin, 'Hegel'in ardýllarýnýn, özellikle de Marx'ýn, politik ve toplumsal felsefeleri üzerinde yarattýðý etki'5 nedeniyle, Chris Arthur Fenomenoloji'nin en iyi bilinen bölümü olduðunu söylerken görüyoruz. Aslýnda, birçok yorumcu tersini iddia etse de, Sartre ve Hyppolite, Kojève'in derslerine katýlmamýþlardýr. 'Meçhul hoca'nýn dizinin dibine oturmuþ olduklarý efsanesi saðlamdýr, ama ikincil kaynaklar bunun için herhangi bir kanýt sunmaz. O halde ilk elden açýklamalara dönelim. Kojève'in 1947 derslerini derlemek ve yayýmlamakla sorumlu olan, Kojève'in öðrencisi Raymond Queneau, içerisinde Sartre ve Hyppolite'in bulunduðu bir katýlýmcý listesi sunmuþtu. Hyppolite ile ilgili olarak, onun 'etkilenme korkusu nedeniyle' [derslere] katýlmadýðýna dair Madam Hyppolite'in ek bir beyanýna sahibiz. 6 7 8 9 Her ne olursa olsun, Sartre ve Hyppolite, Hegel ve Marx arasýndaki denklemlerini kurmazdan önce, Kojève'in eleþtirel dokümaný kamuya açýktý. Kojève, Mesures'in 14 Ocak 1939 sayýsýnda, Fenomenoloji'nin 'Öz-bilincin Özerkliði ve Baðýmlýlýðý: 92 Bibliotech Efendilik ve Kölelik' baþlýklý bölümünün, ek açýklamalarla, serbest bir çevirisini yayýmladý. Amaçlarýmýz açýsýndan daha ilginç olaný, Kojève'in, Marx'ýn þu sözlerini özdeyiþ gibi eklemesidir: 'Hegel ... erfasst die Arbeit als das Wesen, als das sich bewährende Wesen des Menschen'. ('Hegel ... emeði öz olarak, insanýn kendinidoðrulayan özü olarak kavrar.') Hiçbir gönderme yapýlmaz, ama bu 1930'lara kadar yayýmlanmamýþ olan Marx'ýn 1844 Paris Elyazmalarý'ndan aktarýlmaktadýr. Kojève, bu nedenle, Marx'ýn Hegel üzerine bu ünlü yargýsý ile Fenomenoloji'deki Efendi-Köle diyalektiði arasýnda doðrudan bir bað kuran ilk kiþidir. 10 Bugün pek çok kitapta Marx'ýn, Hegel'in köle emeði çözümlemesinden esinlendiði dogmatik bir biçimde ileri sürülmektedir. Bu görüþ, tamamýyla yanlýþtýr. Bu yazý, bunun böyle olduðunu göstermeye ve Marx'ýn Fenomoenoloji'yi eleþtirel sahiplenmesinin gerçek anlamýný açýklamaya çalýþmaktadýr. 11 Eðer Hegel'in Fenomenolojisi'nin Marx üzerindeki etkisini ele alacaksak, incelenmesi gereken kritik metin, Marx'ýn, içerisinde yabancýlaþma kuramýný ortaya koyduðu ve sonra da Fenomenoloji'nin etkili bir eleþtirisine muazzam yer ayýrdýðý 1844 elyazmalarýdýr. Marx, bu ikinci bölümde, insaný kendi emeðinin sonucu olarak kavramýþ olmaktan ötürü Hegel'i över. Neredeyse bütün yorumcular, masumca, burada maddi emeðin kastedildiðini sanarak, Fenomenoloji'ye döner ve maddi emeðin önemi üzerine olan 'Efendi-Uþak' bölümünde gerçekten de büyüleyici bir tartýþmanýn olduðunu görürler; bunda ve bunun aracýlýðýyla uþak 'kendisini bulur'. Ayrýca, bu emeðin Hegel tarafýndan kölelik baðlamýnda edimselleþmiþ olarak görülmesi, kimi yorumcularý Marx'ýn yabancýlaþma kuramýnda bu bölümden yararlandýðý gibi daha abartýlý bir iddiada bulunmaya götürür. Herbert Marcuse, büyük olasýlýkla, bunun yapan ilk kiþidir; Reason and Revolution [Us ve Devrim] (1941) adlý eserinde þunu söylüyor: '1844'te Marx kendi kuramýnýn temel kavramlarýný Hegel'in Tinin Fenomenolojisi'nin eleþtirel bir çözümlemesi ile keskinleþtirdi. Emeðin yabancýlaþmasýný, Hegel'in efendi ve uþak tartýþmasý terimlerinde betimledi.' 12 13 Ýkincil kaynaklarýn bu varsayýmlarýndaki güçlük, Marx'ýn 1884 elyazmalarýnda 'Hegel'in diyalektiðinin eleþtirisi'ne giriþirken Fenomenoloji'nin bu bölümüne––ona önem vermeyi býrak!––hiçbir zaman göndermede bulunmamýþ olmasýdýr. Fenomenoloji'yi bir bütün olarak tartýþýr ve özellikle de son bölümüne dikkat çeker; diðer üç bölümü övgüye deðer bulur; ama onlardan hiçbirisi efendi-uþak diyalektiði üzerine deðildir. Dolayýsýyla bu durum, 'efendi-köle' hakkýndaki iddialar konusunda kuþku duymamýza neden olmalýdýr. 14 Marx'ýn Fenomenoloji üzerine deðerlendirmesine geçmeden önce, Herrschaft und Knechtschaft diyalektiðini anlatalým (Yeri gelmiþken; genelde 'Efendi-Köle' olarak adlandýrýlmasýna karþýn, Knecht'in doðru çevirisi 'uþak'týr.). Bu bölüm, Fenomenoloji'de, bilincin öz-bilince dönüþeceði noktada erkenden ortaya çýkar. Hegel, kendinin ancak baþka bir öz-bilinç dolayýmýnda ve dolayýmýyla kendisinin bilincine varabileceði kanýsýndadýr. Hegel'in bu konuyu diyalektik açýmlandýrmasýnda ortaya çýkan ilk sabit iliþki, Efendilik ve Köleliktir. Efendi, uþaðý tarafýndan bu sýfatla tanýnýr ve arzularýnýn dolaysýz doyumuna uþaðýn emeðinin saðladýðý þeyler ve hizmetler yoluyla ulaþýr. Bununla birlikte, diyalektik tamamen uþak aracýlýðýyla ilerler çünkü 'çalýþma aracýlýðýyla… köle gerçekte ne olduðunun bilincine varýr'. Çalýþma þeyi þekillendirir ve ona biçim verir; bu biçimlendirici etkinlikle uþaðýn bilinci þimdi, onun dýþýndaki çalýþmada, 'bir süreklilik öðesi' kazanýr; çünkü nesnenin baðýmsýz varlýðýnda 'kendi baðýmsýzlýðýný' görmeye baþlar. 'Biçim, ona dýþsal hale getirilmesiyle onun kendisinden baþka bir þey olmaz,' diyor Hegel, 'çünkü onun saf kendi-için-varlýðý tamamen bu biçimdir.' Þöyle sonlandýrýr: 'Köle, kendisinin kendisi tarafýndan bu yeniden bulunmasý yoluyla, bir kendi algýsý [eigner Sinn] kazanmasýnýn tamamen yalnýzca bir yabancýnýn [fremder Sinn] yaþamýný yaþýyor göründüðü çalýþmasýnda olduðunu anlar.' 15 16 Bu terimler, hem Hegel'in hem de Marx'ýn çalýþmayý salt faydacý yönüyle deðil de kendini-gerçekleþtirmenin bir aracý olarak görmeleri noktasýnda, Marx'ýn terimleriyle geliþigüzel karþýlaþtýrýlabilir; onlar bu nedenle daha geliþmiþ bir insan varoluþunun merkezi olarak efendiden çok uþaðý görürler. Bununla birlikte, Marx ve Hegel arasýndaki temel farklýlýklar, Marx'ýn ancak üretim biçimindeki bir deðiþikliðin iþçiye kendi algýsý saðlayacaðýný savunurken, Hegel'in çalýþmanýn eðitici etkisinin, sömürücü bir üretim iliþkisinde bile, iþçinin kendi 'anlam'ýný ürününde sergilemesi açýsýndan yeterli olduðunu düþündüðünü fark ettiðimiz zaman açýklýða kavuþur. Dahasý, fenomenolojik diyalektikte bu aþamada, 'korku ve hizmet' koþulu bu amaç için zorunlu görülmektedir: yani, uþaðýn kendisine nesnel hale gelmesi için. 17 Hegel çalýþmayý 'gem vurulmuþ arzu' olarak tanýmlar: öz-iradenin dolaysýz dürtüleri ile nesnel ilkelerde temellenen biçimlendirici etkinlik arasýna mesafe koymayý gerektirir. Eðer isterseniz, bir köle olan aslýnda efendidir, çünkü onun nesnesi 'katýþýksýz özdoyum duygusu'dur: eþdeyiþle, o itkilerinin kölesidir, ama doyumlarý 'yalnýzca kýsa süreli'dir, nesnellik sürekliliðinden yoksundur. Uþak ise yarattýðý iþinde, zanaatýnýn ustalýðýný kazanýr; evrensel insan aklý düzeyine yükselen odur. Hegel, bununla birlikte, arzuyu denetimde tutmaya yöneltmek ve bilincin benmerkezci hedeflerin ötesinde, insanýn yaratýcý etkinliðinin 'ev18 Bibliotech rensel gücü'ne dair bir bilinçten gelen özgürlüðe yükselmesini saðlama almak için 'korku ve hizmet'in zorunlu olduðu düþüncesini öne sürer. Hegel, görünüþe göre, oldukça keyfi bir biçimde, herkesin, rasyonel özgürlüðe yetenekli olmadan önce yabancý bir güce baðýmlýlýðý yoluyla öz-iradenin kýrýlýþýna katlanmasý gerektiðini varsaymaktadýr. 19 20 Marx'ýn, içinde emeðin önemini kavramaktan ötürü Hegel'i övdüðü, Fenomenoloji üzerine kompleks tartýþmasýndaki kritik pasajý inceleyelim. 'Hegel'in Fenomenolojisi'ndeki ve nihai sonucundaki önemli þey––devingen ve üretici ilke olarak olumsuzluk diyalektiði––Hegel'in, insanýn kendini-yaratmasýný bir süreç olarak, nesnelleþmeyi [Vergegenständlichung] nesnenin yitirilmesi [Entgegenständlichung] olarak, yabancýlaþma [Entäusserung] ve bu yabancýlaþmanýn aþýlmasý [Aufhebung] olarak kavramýþ olmasý, böylelikle de emeðin doðasýný kavramýþ ve nesnel insaný ... kendi emeðinin sonucu olarak kavramýþ olmasýdýr… Kendini gerçekleþtirmesi ... insan ancak tüm türsel-güçlerini kullanabilirse ... ve onlarý ilkin ancak yabancýlaþma [Entfremdung] formunda olanaklý olan nesneler gibi görürse olanaklýdýr.' 21 Böyle bir yargý––Kojève'in ima ettiði ve birçok sonraki yazarýn cesurca ileri sürdüðü gibi–– Hegel'in köle emeði tartýþmasýna mý dayanmaktadýr? Bizi duraksatmasý gereken ilk þey, Marx'ýn bu övgüden hemen sonra, 'Hegel'in bildiði ve tanýdýðý biricik emek, soyut zihinsel emektir' diyerek bu övgüyü sýnýrlamasýdýr. Uþaðýn emeði açýkça maddidir, bu yüzden bu söz sadece Marx'ýn bu çözümlemeden yararlanmadýðýný deðil, ayný zamanda onun bütünüyle unutmuþ olduðunu ve Hegel'e küçük bir haksýzlýk (!) yapmýþ olduðunu da göstermektedir. 22 23 Marx'ýn bizi gönderdiði yer, 'Fenomenoloji'nin ve onun diyalektiðinin yoðunlaþmýþ özünü içeren' 'Fenomenoloji'nin kapanýþ bölümüdür ... (“Mutlak Bilgi”)'. Bu, onun tüm hareketinin neticesini içerir. Marx'ýn gönderme yaptýðý 'soyut zihinsel emek', tinin emeðidir. Fenomenoloji tinsel bir serüvendir veya belki de tinin, içerisinde bilinçte ve öz-bilinçte ona verilen nesnel biçimlerin kendi öz-belirleniminden baþka bir þey olmadýðýný bulduðu, tinin Bildungsroman' ýdýr. Tin, kendisini üreterek, ilkin kendisine karþý duran bir þey olarak kendisini bilmeye baþlar. Marx, son bölümde, yabancýlaþma dünyasýnýn özel bir biçimde üstesinden gelindiðini veya olumsuzlandýðýný belirtir––Hegel'in söylediði gibi––'öz-bilinç bu yabancýlaþmayý [Entäusserung] ve nesnelliði aþmýþtýr ... öyle ki kendi ötekiliðinde kendi kendisindedir'. Bu çerçeve içerisinde, din, devlet, sivil toplum vb. gibi yabancýlaþma alanlarý tinin kendi iþi olarak kavranýr. Hegel, tinin ancak karþýtlýk kurma ve sonra da onu olumsuzlama yoluyla kendisine gelebil24 25 26 93 diðini vurgular. Bu, onun dediði gibi 'olumsuzun emeði'dir.27 Marx, 'devingen ve üretici ilke olarak olumsuzluk diyalektiði' olan Fenomenoloji'nin 'nihai sonucu'na iþaret ederken, Fenomenoloji'deki tinin bütün emeðini iþaret etmektedir. Kuþkusuz, Marx'a göre, insan kendisini maddi emek yoluyla üretir. Ancak, bundan, uþaðýn emeði gibi maddi emek üzerine söylediklerinden dolayý Hegel'i övdüðünü çýkarmak hata olacaktýr. Marx, Hegel emeði öz olarak kavrar derken, Hegel'in gerçekte maddi emek hakkýnda söylediklerinden (bundan dolayý 'Efendilik ve Kölelik'e gönderme yoktur) deðil, tinin bütün kendini-koyma hareketindeki olumsuzluk diyalektiðinin içrek anlamýndan söz etmektedir (bundan dolayý, Marx, Hegel'in bildiði biricik emeðin soyut zihinsel emek olduðunu iddia etmektedir). Marx, Hegel'in olumsuzluk diyalektiðinde, insanýn kendi emeðiyle kendisini ürettiði maddi sürecin––(Marx, Hegel ile ayný fikirdedir) bir yabancýlaþma aþamasýndan geçmesi gereken bir süreç ––felsefedeki soyut yansýmasýnýn cisimleþmesini görür. 'Efendi-Köle'yi, tinin öz-farkýndalýðýnýn geliþimine dair bu perspektif içerisine oturtmak gerekiyor. Daha önce de belirttiðimiz ve þimdi de vurguladýðýmýz gibi, ['Efendi-Köle'] tinin kendine geri dönme öyküsünde erken bir aþamadýr. Hukuk, sanat, din ve felsefe gibi kültürel baþarýlardan çok daha az 'somut'tur (Hegel'in terminolojisine göre). Bununla birlikte, bir dönüm noktasý önemindedir, çünkü Hegel'in problemi, salt dýþsal nesnelerin bilincinden öz-bilince diyalektik olarak nasýl ilerleneceðidir. Bilinç kendisini þeylerde kavrayamaz. Onlarý kökten olumsuzlayarak, kendisini onlardan mutlak olarak ayýrt etmelidir. Arzu nesnelerinin tüketilmesi bunu kalýcý olmayan bir yolda baþarýr. Baþka bir bilinci, tanýmaya zorlayarak yaþamýný tehlikeye atmak, daha fazla gelecek vaat eden bir dolayýmdýr. Ama efendi, bozguna uðramýþ olaný uþaðýna, þeyine [his thing], dönüþtürmekle boþuna uðraþmýþ olduðunu hisseder. Öz-bilinç gerçek tanýnmayý ancak, Hegel'in öyküde sonradan geliþtirdiði hukuksal ve etik iliþkilerde bulunan bireylere tanýnan karþýlýklý saygý ile elde edebilir. Bu aþamada diyalektik, küçümsenen uþak aracýlýðý ile ilerler. O, gördüðümüz gibi, çalýþmasýnýn þeyler üzerindeki olumsuzlayýcý eylemi yoluyla 'kendisini bulur'. Bununla birlikte, öz-bilinçte bir ilerlemeye yol açan bu noktanýn vurgulanmasý gerekir. 28 29 Bununla, Marx'ýn nesnel bir varlýðýn maddi dünyayý biçimlendirerek gerçekleþmesine olan ilgisi arasýnda çok fazla bir ortak nokta bulunmamaktadýr; ama bir bütün olarak Fenomenoloji projesi ile bir parça ilgilidir. Hegel'in Ansiklopedi'sinde, kendisini ürününde bulan iþçiden oluþan 'Fenomenoloji'den hiç söz edilmediðini belirtmekte yarar var; 'gereksinim topluluðu' ile 'Efen- 94 Bibliotech 30 dinin korkusu bilgeliðin baþlangýcýdýr' üzerine, 'Efendi-Köle'nin sonucundaki vurgu bulunmaktadýr. Tinin Fenomenolojisi ise tinsel bir serüven olduðundan, bu maddi emek aþamasýna özel bir vurguda bulunmak (Marcuse'nin ve Kojève'in aþýrý 'Marksist' okumalarýnda olduðu gibi) büsbütün yanlýþ olur, çünkü onun önemi maddi sonuçta deðil tinsel sonuçta yatar. Diyalektikte sonraki aþama, öz-bilincin, burada farklý 'kendiler'e bölünmüþ olarak birlikten yoksun olduðu için kendi 'özgürlüðünü' 'düþünce'de bulmaya çalýþmasýdýr; nesnellik, Hegel'in Stoacýlýk ve Kuþkuculuk ile özdeþleþtirdiði tavýrlardaki düþüncenin saf evrenselliðinde 'olumsuzlanýr'. Bu iç yaþam 'özgürlüðü', Hegel'in söylediði gibi, herhangi bir toplumsal konuma uygundur. 31 32 Marx yabancýlaþma kuramýnda, Marcuse'nin (yukarýda) iddia ettiði gibi, Hegel'in Efendi-Köle iliþkisinin terimlerini mi izlemektedir? Bundan kuþku duymak için yeteri kadar þey söyledik. Ayrýca, Marx bu bölüme göndermede bulunmadýðý gibi, Hegel'in bu konudaki tartýþmasý da yabancýlaþmadan söz etmez. Dolaysýz maddi emeðin, tahmin edileceði üzere, salt maddi olduðu için Hegel açýsýndan kendi baþýna bir problem olmadýðý aþikardýr. Buna karþýt olarak, Hegel tinin geliþiminde ona olumlayýcý bir anlam verir. Marx'ýn yine de yabancýlaþma [alienation] (Entäusserung) [estrangement] (Entfremdung) temasýný Hegel'de bulduðu tamamýyla doðrudur––ama onu köle emeðinde bulmaz. Tesadüfen, Hegel'in 'Kendine-Yabancýlaþmýþ Tin' ('Der sich entfremdete Geist') bölümüne bakan yorumcular bile sadece kýsmi olarak doðrudurlar. Marx'ýn bu malzemenin bir kýsmýna olumlu göndermelerde bulunduðu doðrudur; þöyle diyor: 'bu ayrý bölümler, din, devlet, sivil yaþam vb. gibi tüm alanlarýn eleþtirel öðelerini––ama yabancýlaþmýþ biçimde––içerir'. Bununla birlikte, bu bölümlerde, tarihsel olarak, feodalizmden Aydýnlanma aracýlýðýyla Fransýz Devrimine kadar olan bir döneme iþaret eden bir sonlu tin alaný ile uðraþmaktayýz. Marx, genelde, bununla deðil de tinin 'mutlak olumsuzluk' hareketi ile ve özelde de son bölüm olan 'Mutlak Bilgi' ile ilgilenmektedir (ve Ansiklopedi'den söz ettiðinde tartýþtýðý þey, Mutlak Ýdea ve onun doðada kendisine yabancýlaþmasýdýr). 33 34 35 Bu meseleleri tartýþmanýn çetrefil bir özelliði, Hegel'in ve Marx'ýn metinlerinin çevirilerinde 'Entäusserung' ve 'Entfremdung' sözcüklerinin her ikisine birden veya ikisinden birine 'yabancýlaþma' karþýlýðýnýn verilebilmesidir. Ancak, bu terimler, Hegel'in metninde geniþ ölçüde ayýrt edilirler ve ayrý iþlevleri vardýr. Biz sadece Entfremdung üzerine olan bölümden söz ettik. 'Entäusserung', Lukacs'ýn vurguladýðý gibi, Fenomenoloji'nin sonucu açýsýndan anahtar kavramdýr: tin, yabancýlaþma alanýný kendisinin kendine-yabancýlaþmasýnýn ürünü olarak kavrar. Entfremdung, Entäusserung karþýsýnda, tinin kendisini ötekilikte 36 koyma süreci karþýsýnda, fenomenolojik sonuç––bir varlýk durumu––olarak durur. 37 Marx, Hegel'in fenomenolojik yabancýlaþma betimlemesinden etkilenirken, gerçekte onu heyecanlandýran þey Fenomenoloji'nin 'metafizik' yönü idi––yabancýlaþmada kendisini kendisiyle (Entäusserung) dolaylý kýlan tin. Bu 'mutlak olumsuzluk' sürecidir ve Marx, Hegel'in insaný yabancýlaþma ve yabancýlaþmanýn üstesinden gelinmesi yoluyla kendi emeðinin ürünü olarak kavradýðýný, mistikleþmiþ formuna raðmen, söylerken buna iþaret etmektedir. Marx, bununla beraber, Hegel'in yabancýlaþma sorunsallarý üzerine tartýþmasýnýn kurgusal yanýlsamalara gömülmüþ olduðunu ve bundan dolayý da 'eleþtirel olmayan olguculuk'a dönüþen 'sadece görünürde eleþtiri' olduðunu savunmaktadýr. Bu hususta, Hegel'in emeði öz olarak kavradýðýna dair yukarýda anýlan özdeyiþte, Kojève'in alýntýlamasýnýn sofistike kullanýmýna dikkat çekilmesi gerekiyor. Kojève'in alýntý yaptýðý pasaj þu þekildedir (Kojève'in 'alýntý'sý vurgulanmaktadýr): 'Hegel modern politik iktisadýn duruþ noktasýný benimser. Emeði öz, insanýn kendinidoðrulayan özü olarak kavrar; emeðin olumsuz yanýný deðil, sadece olumlu yanýný görür. Emek, insanýn yabancýlaþma [Entäuserrung] içerisinde veya yabancýlaþmýþ insan olarak kendisi için olmasýdýr.' 38 Marx, Hegel'e olan övgüsünü neden bu þekilde sýnýrlandýrmaktadýr? Ýlkin, Fenomenoloji'deki zengin içeriðe karþýn, her þey bilinç veya öz-bilinç formu altýnda ele alýnmaktadýr. Bu, bilinçteki bir deðiþikliðin yabancýlaþmayý ortadan kaldýracaðý, çünkü yabancýlaþmanýn sadece bilincin kendisinin benimsediði bir tavýr olarak anlaþýldýðý anlamýna gelir. Bu 'ortadan kaldýrma' gerçeklikteki her þeyi olduðu gibi býrakýr. Böylece eleþtirel düzenek 'eleþtirel olmayan olguculuk'ta son bulur. 39 Ýkinci olarak, hareketin 'özne'si 'tin' olduðundan, Hegel nesnelleþmenin ancak yabancýlaþmada sonuçlandýðýný düþünebilir ––bundan dolayý nesnelleþme (Vergegenständlichung) kategorisinin yerine yabancýlaþma (Vergegenständlichung gibi, nesnel olarak koyma çaðrýþýmý olan ve ayný zaman da dýþavurulan þeyden vazgeçmeyi iþaret eden Entäusserung, yabancýlaþmayý meydana getirir.) kategorisini kullanýr. Hegel, bu süreçte, yine de olumlu bir þey görmektedir, çünkü tin bu yabancýlaþmada kendisi için nesnel hale gelir. Tinin öz-edimselleþmesinde ve öz-farkýndalýðýnda özsel bir aþamadýr. Hegel, öyleyse, nesnelleþmeye, yabancýlaþmaya yol açtýðý için karþý deðildir. Kuþkusuz yabancýlaþmaya yol açtýðýný düþünür, ama bu, tinin kendisinde hoþnut 40 41 Bibliotech kalmasý ve kendisine yabancýlaþmanýn talihsizliklerinden sakýnmasý gerektiðini düþündüðü anlamýna gelmez. Bununla birlikte, bize, gerçek bir tarihsel çözüm yerine, problemin, yabancýlaþmayý ('ötekilik') mutlaktaki bir aþama olarak saklayan, yalnýzca felsefe içerisinde koyulan bir çözümde son bulan genel felsefi düþünüme kaydýrýlmasý sunulmaktadýr. Bu 'salt görünürde eleþtiri'dir (Marx). Gerçekte, Hegel'in nesnelleþme ve yabancýlaþmayý eþitlemesi, onun, tinin öz-edimselleþmesindeki yabancýlaþma karþýsýnda eleþtirel olmamasýna neden olur. Hegel, eþdeyiþle, modern politik iktisat ile birlikte emeði, kapitalist toplumda kendisine yabancýlaþmýþ olarak deðil de insan geliþiminin özü olarak kavramaktadýr, çünkü olumsuzlamanýn gerçek bir tarihsel olumsuzlanmasý ortaya konulamýyorsa varolan koþullar eleþtirel bir duruþ noktasý olanaðýnýn yolunu týkayan bir ufka neden olur. Hatta insanýn emekte ve emek aracýlýðýyla nesnelleþmesini çarpýtan ve tahrif eden bu koþullar, insanýn kendisi için olabilmesi açýsýndan zorunlu temel olarak onaylanmaktadýr. Yabancýlaþma dünyasý emeðin mutlak öz-anlatýmý olarak sunulmaktadýr. 5 6 42 43 Sonuç olarak, efendi-köle diyalektiðine odaklanmanýn iki önyargýyý yansýttýðý söylenebilir. Ýlki: Kojève ve Hyppolite'de, 'ölüm-kalým mücadelesi' ve onun 'Efendilik ve Kölelik'te sonuçlanmasý üzerindeki anlamsýz aþýrý vurgu ile Fenomenoloji'nin 'varoluþçu' bir okumasýnýn kökenleri görülmelidir––sanki Fenomenoloji'nin geri kalan altý yüz sayfasý sadece bir üzerine-düþünmeymiþ [afterthought] gibi. Ýkincisi: Marksist tartýþma, egemenlik ve sýnýf mücadelesi gibi dolaysýz politik problemlere meyletme alýþkanlýðýnda olmasýna karþýn, 1844 Elyazmalarý, Alman Ýdeolojisi ve yakýn tarihte Grundrisse gibi metinlerin yayýmlanmasý ontolojik problemlere dair ciddi tartýþmalara olanak saðlamýþtýr; bundan dolayý Hegel'in ve onun Fenomenoloji'sinin Marx üzerindeki etkisi baþka bir þekilde yorumlanmalýdýr. 1 2 3 4 Jonathan Rèe ve Joe McCarney'e teþekkürler. Çeviri için yararlanýlan kaynak: Chris Arthur, “Hegel's Master-Slave Dialectic and a Myth of Marxology”, New Left Review, I/142, 1983, ss. 67-75. J. -P. Sartre, Being and Nothingness [Varlýk ve Hiçlik], Londra 1958, s. 237. Marcuse, Being and Nothingness üzerine bir incelemede þunu söyler: 'Sartre, Marx'ýn ilk yazýlarýna gönderme yapar…' Philosophy and Phenomenological Research, Mart 1948. Ama aslýnda böyle bir gönderme bulunmamaktadýr. Marcuse'nin aklýnda büyük olasýlýkla Marx üzerindeki 'Efendi-Köle' etkisine dair bu söz vardýr––Marcuse'nin baðýmsýz olarak sahip olduðu ve onun daha önceden Marx'ýn ilk yazýlarý ile iliþkilendirdiði bir görüþ (aþaðýya bkz.). A. Kojève, Introduction to the Reading of Hegel [Hegel Okumasýna Giriþ] (1947), New York 1969. J. Hyppolite, Genesis and Structure of Hegel's Phenomenology of Spirit [Hegel'in Tinin Fenomenoloji'sinin Oluþum ve Yapýsý], Evanston 1974, s. 172. Ayrýca: 'Marksçý felsefe için esin kaynaðý olmuþ olan ünlü Efendi ve Köle diyalektiði'. Studies on Marx and Hegel [Marx ve Hegel üzerine Çalýþmalar] (1955), New York 1969, 1973, s. 29. Bunun tipik bir örneði, Sartre, Merleau-Ponty ve Hyppolite'in 'Kojève'in derslerinden bir kýsmýna katýldýklarýný ve kuþkusuz katýlmadýklarý derslerin de teksir versiyonlarýný okumuþ olduklarýný' söyleyen George L. Kline'dýr. Bkz. 'The Existentialist Rediscovery of Hegel and Marx' [Hegel ve Marx'ýn Varoluþçu Yeniden Keþfi], Phenomenology and Existentialism içinde, ed. E. N. Lee ve M. Mandelbaum, Baltimore 1967, s. 120. Bunun için yetkiyi Wilfred Desan'ýn bir kitabýndan alýr: The Marxism of Jean-Paul Sartre [Jean Paul Sartre'ýn Marksizmi], New York 1965. 'Ýlk dinleyicilerin … Sartre, Merleau-Ponty, Hyppolite'i içerdiðini …' (s. 24); ve yine 'Sartre'ýn Hegel çalýþmayý hemen W.W.II den önce Kojève'in derslerinde öðrenmiþ' (s. 50n) olduðunu söylemektedir. Bununla birlikte, Dasen hiçbir kanýt sunmaz. Mark Poster'in Existentialist Marxism in Post-War France [Savaþ Sonrasý Fransa'da Varoluþçu Marksizm] kitabý (Princeton, 1975) daha ihtiyatlýdýr: 'Jean-Paul Sartre'ýn derslere katýlýp katýlmadýðý hatýrlanmasa da, kaydolduðu bile söylenmektedir' (ss. 8-9). Critique 195-196, 1963. Liste, Vincent Descombes tarafýndan Modern French Philosophy'de [Çaðdaþ Fransýz Felsefesi] aktarýlmaktadýr, Cambridge 1980, s. 10. Bu, Kline'ýn yargýsýný açýklýða kavuþturur (yukarýda anýlan eser, s. 120): '1930'larýn sonlarýnda Kojève'in etkisi altýnda olan Jean Hyppolite, Hegel ve Fenomenoloji üzerine makaleler yayýmlamaya baþladý'; onun 1946 yorumu 'hem Wahl hem de Kojève'den serbestçe yararlanmaktadýr …' John Heckman ile görüþme. Bkz. Genesis'e 'Giriþ' … s. xxvi. Heckman, Sartre'ýn [derslere] katýldýðý izlenimindedir: s. xxiii. Queneau tarafýndan Kojève derlemesinin ilk bölümü olarak yeniden yayýmlandý, 'In Place of an Introduction'. (Eksik) Ýngilizce çevirisi (bkz. Not 3) yine birinci bölüm olarak onu içermektedir. (Ýngilizcedeki man veya men sözcüklerinden baþka sözcüklerle çevirmek güç olsa da, Almancadaki Mensch veya Menschen sözcüklerinin, özel bir cinsiyeti bildirmediðini belirtmekte yarar var.) H. Marcuse, Reason and Revolution [Us ve Devrim] (1941), Londra 1954, s. 115. R. Trucker, Philosophy and Myth in Karl Marx [Karl Marx'ta Felsefe ve Mit], Cambridge 1961, s. 147. D. Struik, Marx'ýn Economic and Philosophical Manuscripts of 1844'e [1844 Ýktisat ve Felsefe Elyazmalarý] 'Giriº', New York 1964, s. 36. W. Desan, The Marxism of Jean-Paul Sartre, New York 1965, s. 34. M. Poster, Existentialist Marxism in Post-War France, Princeton 1975, ss. 13-16. Z. Hanfi, The Fiery Brook: Selected Writings of Ludwig Feuerbach, New York 1972, s. 42. R. Norman, Hegel's Phenomenology [Hegel'in Fenomenolojisi], Londra 1976, s. 53 ve s. 73. G. A. Kelly, Hegel's Retreat from Eleusis, Princeton 1978, s. 30. J. Israel, The Language of Dialectic 7 8 9 10 11 95 96 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 26 27 28 29 30 31 32 Bibliotech and the Dialectics of Language [Diyalektiðin Dili ve Dilin Diyalektiði], Brighton 1979, s. 122. M. Petry, G. W. F. Hegel'e 'Giriº', The Berlin Phenomenology, Dordrecht 1981, s. xxxix. Allen W. Wood, Karl Marx, Londra 1981, ss. 242-3. Bkz. bir önceki not. Marcuse aslýnda 1844 elyazmalarýnýn 1932'de yaptýðý incelemesinde, Marx'ýn eleþtirel kavramlarýnýn, Hegel'in Fenomenoloji'de geliþtirdiði ontolojik 'emek' ve 'egemenlik ve kölelik' kavramlarýný iþaret ettiðini söylemiþti (From Luther to Popper [Luther'den Popper'a], Londra 1983, s. 13, 39). Pierre Naville Hegel'in tartýþmasýný öne çýkarýr ama bunun Marx'ýn kaynaðý olduðu iddiasýnýn çok basit olduðunu söyler (De L'Alienation a la Jouissance, Paris 1957, s. 10). K. Marx, Early Writings, Harmondsworth 1975, s. 385. Bu terminoloji seçiminin enine boyuna düþünüldüðü açýktýr: Herrschaft und Knechtschaft üzerine Berlin dersinde Hegel'in der Sklave ile der Knecht arasýnda ayrým yaptýðýný görüyoruz. Bkz. Hegel's Philosophy of Subjective Spirit [Hegel'in Öznel Tin Felsefesi] Vol. 3, ed. M. Petry, Holland/Boston 1979, Ek ss. 342-43 (=The Berlin Phenomenology, ss. 86-89). Gesammelte Werke, Band 9, Phänomenologie des Geistes, Hamburg 1980, ss. 114-115. Phänomenologie, s. 115. Daha önce adý geçen eser. A.g.e., s. 116. Bu, The Berlin Phenomenology'de daha açýktýr, 434, 435. Early Writings, ss. 385-86. A.g.e., s. 386. David McLellan bunu belirtmiþ olan belki de tek kiþidir; ayrýca Marx'ýn asla 'Efendi-Köle' bölümüne deðinmediðini de vurgulamaktadýr. Bkz. Marx before Marxism [Marksizmden Önce Marx], Londra 1970, s. 197. Early Writings, s. 386. ‘Geliþim hikayesi' –çev. n. Phänomenologie, s. 422. A.g.e., s. 18. Bu vurguyu Phil Slater, yayýmlanmamýþ kýsa bir yazýda, 'Objectification, alienation and labour: Notes on Hegel, Marx and Marcuse' (1980), Hegel ve Marx'taki 'nesnelleþme'yi karýþtýrdýðý için Marcuse'nin erken dönem eserine karþý polemik baðlamýnda yapar. Jonathan Rèe, dikkatimi Hegel'in burada bireyselliði ve a fortiori toplumsal iliþkileri tartýþmamakta olduðu olgusuna çekmektedir. Bu nedenle, efendi-efendi veya köle-köle iliþkileri üzerine hiçbir tartýþma bulunmamaktadýr. Burada nesneler karþýsýnda genelde bilinç ile ilgilenmekteyiz. Yukarýda anýlan eser., 434-435. Tersine, Hegel Phänemonologie'de þunu diyor: 'Her ne kadar Efendinin korkusu bilgeliðin baþlangýcý olsa da, bilinç orada kendi-varoluþunun farkýnda deðildir. Ancak emek aracýlýðýyla kendisine gelir' (s. 115). Ve bir sonraki sayfada: 'Kendinin kendiye yansýmasý için, iki aþama, genelde korku ve hizmet ve biçimlendirici etkinlik aþamasý da gerekmektedir…' Norman, uþak için 'mutlu son' yoksunluðunda ve daha öte diyalektikte iyidir (yukarýda anýlan eser, böl. 3). Ayrýca bkz. Kojève, böl. 2. 'Ýster tahtta ister zincirler içinde… amacý özgür olmaktýr'. Yukarýda 33 34 25 35 36 37 38 anýlan eser, s. 117. Ernest Mandel, Hegel için maddi emeðin yabancýlaþtýrýcý olduðunu 'çünkü emeðin, doðasý gereði, insanýn daha önce ona ait olan bir þeyi yitirmesi anlamýna gelen, bir insan yetisinin dýþsallaþmasý (Veräusserung) olduðunu' söyler (Formation of Economic Thought of Karl Marx [Karl Marx'ýn Ýktisadi Düþüncesinin Oluþumu], Londra 1971, s. 155). Mandel, Hegel'in insan yetilerinin Veräusserung'u (=satýþ anlamýnda yabancýlaþma) ile uðraþan Philosophy of Right [Hukuk Felsefesi] eserinin 67. paragrafýný aklýnda tutuyormuþ gibi görünmektedir. Emeðin, 'doðasý gereði', yabancýlaþtýrýcý bir anlama sahip olmasý þöyle dursun, Hegel yine Philosophy of Right'ta 'þeylerin biçimlendirilmesine' (parag. 56) özgürlüðün edimselleþmesinde bir rol vermektedir. Bununla birlikte, Hegel için, insan özgürlüðü sözleþmeler yoluyla yabancýlaþtýrýcý þeylerde daha gerçektir. Yabancýlaþma özgürlüðünün insan yetilerinin––kiþinin doðasýnda olan fiziksel ve zihinsel beceriler––satýlmasý için kullanýlmasý problemi ile karþýlaþtýðýnda, 'içsel iyeliklerini… dýþsallýða dönüþtüren zihin dolayýmý yolu ile' (parag. 43) bunun üstesinden gelinir. Ücretli emekteki bu yabancýlaþma üzerindeki zamansal kýsýtlama nedeniyle, satýlan emek-gücü emekçinin kiþiliðinin özüne karþý 'dýþsal bir iliþki' kazanýr ve o [emekçi] ona raðmen özgür bir özne olarak kalýr (parag. 67). Öyleyse, Hegel'in, emeðin 'doðasý gereði' 'dýþsallaþtýrýcý' olarak yabancýlaþtýrýcý olduðunu söylemediði açýktýr; aksine, karmaþýk toplumsal iliþkilerin emeði kiþiye karþý (yapay) bir dýþsal iliþki içerisine oturtarak üstesinden geldiðini söyler. (Tam bir inceleme için makaleme bkz. 'Personality and the dialectic of labour and property–Locke, Hegel and Marx', Radical Philosophy, 26, 1980.) Ýngilizcedeki hem alienation ve hem estrangement sözcükleri Türkçede yaygýn olarak yabancýlaþma sözcüðü ile karþýlanýr. Bkz. K. Marx, 1844 Elyazmalarý (1993), Ankara: Sol Yayýnlarý, s. 139-140. Yazar, metinde bu sözcükler arasýnda bir ayrýma gitmediðinden biz de her iki sözcüðü yabancýlaþma olarak çevirdik –çev. n. Yukarýda anýlan eser, s. 385. G. Lukacs, The Young Hegel [Genç Hegel] (1948), Londra 1975, son bölüm ['Tinin Fenomenolojisi'nin Merkezindeki Felsefi Kavram Olarak Entausserung', çev. Doðan Barýþ Kýlýnç, Baykuþ, 2, 2008, ss. 126-161.]. Yeri gelmiþken; Lukacs Marx'ýn 1844 Elyazmalarýný 'Efendi-Köle'yle iliþkilendirmemektedir. Marx'ýn söylediði gibi, 'Entfremdung, bu Entäusserung'un gerçek ilgisini oluþturmaktadýr' (yukarýda anýlan eser, s. 393). Yukarýda anýlan eser, s. 386. A.g.e., s. 385. Lukacs bu anlayýþý The Young Hegel'de oluþturdu, s. 551. Hyppolite bu noktada Hegel'i savunur –bkz. 'Commentary on G. Lukacs's The Young Hegel'in son bölümü, Studies… ss. 86-90. Phänemonologie, s. 422. Bkz. Marx, yukarýda anýlan eser, s. 395. Yukarýda anýlan eser, s. 393. Bu paragraf, 'Objectification and Alienation in Hegel and Marx' (Radical Philosophy, 30, Bahar 1982) adlý makalemde ayrýntýlý olarak geliþtirdiðim bir argümanýn özetlenmiþ halidir. 39 40 41 42 43