sayi 12 k - Sağlik Ve insan Dergisi
Transkript
sayi 12 k - Sağlik Ve insan Dergisi
AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 12 / ARALIK 2012 Röportaj: Prof. Dr. Vural KAVUNCU Hayatın İçinden: Seksenler’in Rukiye’si: Özlem TÜRKAD Portre: Dünyagöz Yönetim Kurulu Başkanı: Eray KAPICIOĞLU Kurumlarımız: Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi: ‘ALO 184’ SABİM Kampus: MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ Burada Hayat Var! Gezelim Görelim: Çikolata ve Dantel Şehri: BRÜJ YAYIN DANIŞMA KURULUMUZ AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ Yıl: 1 Sayı: 12 • ARALIK 2012 EsasMedya Ltd. Şti. adına Prof. Dr. Ahmet SERPER Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Bülent AKARCALI Eski Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı Eski Turizm Bakanı Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü M. Esat GÜZELGÖZ Yayın Koordinatörü Ayşe GÜZELGÖZ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL TBBM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Editör Hande AYDEMİR Prof. Dr. Elif DAĞLI Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Esra KAZANCIBAŞI ÖZTEKİN Sağlık Editörü / Yazar / Yayıncı Prof. Dr. Hasan Fevzi BATIREL Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar SUR İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İskender PALA Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Metin DOĞAN Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat TUNCER Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa SOLAK Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü www.saglikveinsandergisi.com dergi@saglikveinsandergisi.com Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Adana Milletvekili Yayın Türü Yaygın Süreli Prof. Dr. Nesrin DİLBAZ Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Osman GÜZELGÖZ Sağlık Bakanlığı İletişim Koordinatörü Öznur ÇALIK TBMM Nüfus ve Kalkınma Grubu Başkanı Malatya Milletvekili Prof. Dr. Sabahattin AYDIN Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait EĞRİLMEZ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları ABD Öğretim Üyesi Hukuk Danışmanı Av. Bekir EREN Kurumsal İletişim ve Reklam M. Suat GÜZELGÖZ Görsel Yönetmen Mustafa HORUŞ Grafik Tasarım EsasMedya Tasarım Yayın İdare Merkezi Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3 Çankaya / Ankara Tel : 0312 472 44 63 Faks: 0312 472 44 83 Basım Yeri İmaj İç ve Dış Ticaret A.Ş. Macun Mah. 3. cad. No: 2 (A Girişi) İstanbul Yolu 6. km. Yenimahalle / ANKARA Tel : 0312 397 91 40 Basım Tarihi Aralık 2012, ANKARA Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ Kaynak gösterilmeden yazılar iktibas edilemez, alıntı yapılamaz. Yazılar yayınlansın, yayınlanmasın yazarlarına iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukuki sorumluluk yazarlarına aittir. ®EsasMedya - 2012 ®ISSN: 2146-829X Doç. Dr. Tuncay DELİBAŞI Prof. Dr. Yunus SÖYLET Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi, Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Başkanı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şefi / Uluslararası Sağlık Federasyonu (USAF) Genel Başkanı İstanbul Üniversitesi Rektörü Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği Başkanı ÜCRETSİZDİR. Destek ve katkıları için SAĞLIK BAKANLIĞI’na teşekkür ederiz. /saglikinsandrg /saglikveinsandergisi www.saglikveinsandergisi.com 1. Yaşımızda Kocaman Bir Çocuk Olduk! SAĞLIK, ülkemizin her bireyini yakından ilgilendiren özel bir alan. Bu alanla ilgili değişim ve gelişmeleri hepimiz yakından izliyor ve hassasiyetle değerlendiriyoruz. Paydaş sektörler ve kurumlar açısından da sağlık pek çok özelliği içinde barındıran önemli bir hizmet sahası. Bu sahada insanımız adına atılan önemli adımlar ve sunulan yenilikler oldukça dikkat çekici. Sağlık ve İnsan Dergisi ilk sayılarımızdan itibaren ifade ve iddia ettiğimiz gibi sağlık alanının en önemli ve prestijli platformlardan birisi oldu. Yola çıkarken bu iddiamızı içtenlikle dile getirmiş ve her sayıda bunu sizlere ispatlayacağımızı söylemiştik. Sizlerden aldığımız geri dönüşler, 1 yaşımızı yeni tamamlamış olmamıza rağmen bizim için mutluluk ve gurur vesilesi oldu. Çünkü size karşı sözümüzü tuttuk ve sektörün bütün paydaşları ile sürdürdüğümüz birlikteliğimizin ürünlerini pırıl pırıl bir dergi ile ortaya koyduk. Bütün bunları yaparken önce ticareti değil HİZMET’i düşündük. Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başarılarına ayna tutarken, yapıcı öneri ve eleştirilere yer vererek eksiklerin tamamlanmasını istedik. Elde edilen başarıda payı olan bütün kurum ve kuruluşların görüşlerini her sayımızda değerlendirdik. İnsanımızın sağlığı için kendi çapımızda bir şeyler yapmak isterken, sağlığın insanının da unutulmaması gerektiğini yayınlarımızla vurguladık. Sağlık ve İnsan Dergisi’nde yer alan yazılar, makaleler, portreler, röportajlar, özel bölümler hatta ilan ve reklamlar bile dikkat çekti ve çok beğenildi. Ciddi ve samimi bir sağlık yayıncılığının nasıl yapılacağını hem biz yaşadık hem de sizlerle paylaştık. Bize yola çıktığımız ilk andan itibaren destek olan ve katkılarını esirgemeyen; Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep AKDAĞ başta olmak üzere, Bakanlığın bütün birimlerine, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen sağlık sektörünün ilgili bütün kurum ve kuruluşlarına, yazıları ile dergimizi zenginleştiren ve etkili kılan yazar, akademisyen, hekim ve sağlık çalışanlarına, her zaman bize güç veren çok değerli Yayın Danışma Kurulu Üyelerimize, eleştirileri ile bizi yönlendiren okurlarımıza ve dostlarımıza, dergimize emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Sağlık ve İnsan Dergisi 2013 yılından itibaren “ABONE” sistemine geçerek yoluna devam edecek. Dergimize abone olan her okurumuza Sağlık ve İnsan Dergisi’ni kurye ile özel olarak göndereceğiz. Böylelikle sizlerle kurduğumuz iletişimimiz daha da güçlenmiş olacak. Bu vesile ile 2013 yılının insanımızın sağlığı ve sağlığımızın insanı için güzellikler getirmesini umuyor, daha güzel dergilerle daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle hepinize sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. M. Esat GÜZELGÖZ İÇİNDEKİLER Haber: Hepatit A Aşısı Çocukluk Dönemi Aşı Takvimine Eklendi Kapak Konusu: 6 Ülkemizde 112 Acil Sağlık Hizmetleri 10 Haber: Helikopterlerin Her Sortisi 2 Kişiye Can Oldu 14 Haber: Koçak Farma Bu Yıl da Altın Havan Ödülü Aldı 16 Akılcı İlaç Kullanımı 18 Ülkemizde Endikasyon Dışı İlaç Kullanımı 20 Haber: Pfizer, Aşı Üretim Tesisini Pendik’te Açtı 22 Hayatın İçinden: Seksenler`in Rukiyesi Özlem Türkad 24 Sağlık Bilişim Derneği ve Sağlık Bilişim Vizyonu 26 Haber: Sağlık ve Bilişim Dünyası ‘Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’nde Buluşuyor! 28 Portre: Eray Kapıcıoğlu 30 Sağlıkta Performansın İnsan Kaynaklarına Yönelik Ölçümü (3) 34 Türkiye Dünyada En Yaygın Dişsizlik Yaşayan Ülkeler Arasında 40 46 Haber: 2 Türk Doktordan Dünyada Bir İlk 42 48 Röportaj: Kampus: Kronik Hastalıklar Üzerine Medipol Üniversitesi Prof. Dr. Vural Kavuncu 52 46 Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi Haber: ‘Alo 184’ SABİM Dünyada Bir İlk 2 Türk Doktordan 54 42 48 Röportaj: “İstanbul Health Expo” Medikal Sektörün Kampus: Kronik Hastalıklar Üzerine Global Alıcılarını İstanbul’da Buluşturacak! Medipol Üniversitesi Prof. Dr. Vural Kavuncu 57 52 46 Dünya AIDS Gününde Sağlık İletişim Merkezi Haber:Bakanlığı Bakanlıktan Risk ‘Alo 184’ SABİM 2 Türk DoktordanUyarısı Dünyada Bir İlk 58 54 48 Röportaj: Haber: Health Expo” Medikal Sektörün “İstanbul Kronik Hastalıklar Üzerine Hekim ve Eczacı Gözüyle Hayatın Kadrajı Global İstanbul’da Buluşturacak! Prof. Dr.Alıcılarını Vural Kavuncu 60 57 52 Haber: Dünya AIDS Gününde Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi Harvard’lı Türklerin Beyin Mucizesi Bakanlıktan Risk Uyarısı ‘Alo 184’ SABİM 62 58 54 Haber: “İstanbul Health Expo” Medikal Sektörün Hematopoetik Hekim ve Eczacı Hayatın Global Alıcılarını İstanbul’da Buluşturacak! Kök Hücre Nakli –Gözüyle Kemik İliği NakliKadrajı 64 60 57 Türkiye’nin Deneyimli Haber: Dünya AIDSEn Gününde Kalp Uzmanları Harvard’lı Türklerin Beyin Mucizesi Bakanlıktan RiskMedipol’de! Uyarısı 69 62 58 Tamamlayıcı Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor: Haber: Hematopoetik Hedef 5 Milyon Hekim ve Eczacı Hayatın Kök Hücre Nakli Sigortalı –Gözüyle Kemik İliği NakliKadrajı 72 64 60 Haber: Türkiye’nin En Deneyimli Haber: Aile Hekimlerine Kanser Görevi Kalp Uzmanları Medipol’de! Harvard’lı Türklerin BeyinTarama Mucizesi 74 69 62 Haber: Tamamlayıcı Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor: Hematopoetik Sağlık Diplomatlarıyla Sınırlar Kalkacak Hedef 5 Milyon Kök Hücre Nakli Sigortalı – Kemik İliği Nakli 76 72 64 Gezelim Görelim: Haber: Türkiye’nin En Deneyimli Çikolata ve Dantel Şehri:Tarama BRÜJ Görevi Aile Hekimlerine Kanser Kalp Uzmanları Medipol’de! 78 74 69 Film: Haber: Tamamlayıcı Sağlıkta Yeni Dönem Başlıyor: Inception Sağlık Sınırlar Kalkacak Hedef Diplomatlarıyla 5 Milyon Sigortalı 80 76 72 Gezelim Haber: Görelim: Kitap Çikolata ve DantelKanser Şehri:Tarama BRÜJ Görevi Aile Hekimlerine 78 74 Film: Haber: Inception Sağlık Diplomatlarıyla Sınırlar Kalkacak 80 76 Gezelim Görelim: Kitap Çikolata ve Dantel Şehri: BRÜJ 78 Film: Inception HEPATİT A AŞISI ÇOCUKLUK DÖNEMİ AŞI TAKVİMİNE EKLENDİ Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Eylül 2012 itibarıyla Türkiye’de çocuk aşılama oranlarının yüzde 97 ile dünyanın en yüksek aşılama oranları arasında yer aldığını bildirdi Hepatit A aşısının çocukluk dönemi aşı takvimine eklenmesi nedeniyle Sheraton Otel’de tanıtım toplantısı düzenlendi. Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, burada yaptığı konuşmada, 2005 yılına kadar Türkiye’de 7 hastalığa karşı bağışıklama sağlandığını söyledi. ‘’Bundan 6-7 sene öncesinde, Hepatit A’nın aşı takvimine konulduğunu rüyamızda bile göremezdik’’ 6 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 diyen Ceyhan, Türkiye’nin bugün aşılamada birçok ülkenin önünde olduğunu ifade etti. Hepatit A’nın basit hastalık olduğu inancının aksine ölüme bile yol açabildiğini kaydeden Ceyhan, Türkiye’nin ABD, Arjantin, İsrail, Katar, Panama, Suudi Arabistan ve Uruguay’dan sonra bu aşıyı ulusal aşı takvimine ekleyen 8. ülke olduğunu bildirdi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ise konuşmasında, bugün çok sevindirici, güzel bir birliktelik yaşandığını, çocuklar için hayırlı bir başlangıcın bütün ülkeye duyurulması için bir araya gelindiğini ifade etti. 1984’te Karabük’te devlet hizmetine başladığında 24 yaşında olduğunu anlatan Akdağ, o dönem çocuk hastalıklarının teşhis ve tedavisine ilişkin bir rehber kitaptan çok yararlandığını, üzerindeki şiirin de kendisini çok etkilediğini ifade etti. ‘’Bir çocuk, ölünce boğmacadan ya da kızamıktan Gökte bulut olunca Yağmur olup düşünce yere Can vermek için çiçeklere Sorar vururdu camlara takır takır güce geçmişte de sahiptik. Bütün mesele o güzel canlara ne kadar değer veriyoruz, onları neyin önünde tutuyoruz, neyin gerisinde bırakıyoruz; bunun vizyonunu oluşturmaktır, bunun kararını vermektir’’ diye konuştu. Gerekeni yaptınız mı Yaptınız mı gerekeni’’ dizelerini okuyan Bakan Akdağ; ‘’Nedendir bilmem ama 30 yıl geçmiş olmasına rağmen bu şiiri her okuduğumda duygulanıyorum. Çünkü aslında büyük milletin çocukları olarak biz çocuklarımızı koruyacak ‘’Bu karar sağlık çalışanlarının yükünü artırıyor’’ ‘’10 yılda Türkiye’de çocuklar adına sağlıkta inanılmaz şeyler değişti, sadece aşılama değil’’ diyen Bakan Akdağ, bundan 10 yıl önce Türkiye’de doğan her bin çocuktan 30’u hayatını kaybederken, bu oranın şu anda binde 8’in altına düştüğünü, 2015 yılında ise binde yedinin altına indirileceğine inandığını kaydetti. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 7 Hükümetinin sağlığa çok büyük önem verdiğini ve büyük bir dönüşüm için kollarını sıvayarak sağlıkta dönüşümü gerçekleştirdiğini anlatan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Hükümet olarak, Sağlık Bakanlığı olarak bir karar aldığımızda bu karar, çoğu zaman sağlık çalışanlarının yükünü biraz daha artırıyor. Siz 7 antijenle belirli bir sayıda aşı yaparken, bunu 13 antijene çıkarırsanız, birçok aşı birkaç kere yapılıyor, 13 antijenin uygulanması için çok daha fazla emek gerekiyor. Bu sağlık çalışanlarının üzerindeki yükü, sahadaki yükü daha da artırıyor ama bu yeni yapılanmayla, Aile Hekimliğiyle, kırsaldaki gezici hizmetlerle bunun üstesinden gelebildik.” Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Türkiye’nin bugün aşılamada dünyanın en iyi birkaç ülkesi arasına girdiğini, bunun hem aşı türleri hem kalite hem de çocuklara kolay uygulanabilirlik açısından böyle olduğunu söyledi. 8 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 “Aşı üretimini de gerçekleştirebileceğiz” bunun Başbakan Recep Tayyip Yüksek aşılama yüzdelerine sağlık çalışanları sayesinde eriştiklerini dile getiren Bakan Akdağ, ‘’2002’de göreve geldiğimde Diyarbakır’da çocuk aşılama oranı yüzde 49, Hakkâri’de yüzde 44, Şırnak’ta yüzde 37 idi. Bugün bu şehirlerimizde dâhil olmak üzere ülkemizin bütün bölgelerinde toplamda aşılama oranlarımız yüzde 96-97’nin üzerine çıktı. 2002’de Türkiye ortalaması maalesef yüzde 70’lerdeydi. Eylül 2012 itibarıyla çocuk aşılama oranlarımız yüzde 97 ile dünyanın en yüksek aşılama oranları arasında’’ diye konuştu. Zatürre aşısının formülasyonu, enjektöre dolumu ve paketleme işlemlerinin Türkiye’de yapıldığını belirten Akdağ, “Şu anda belki antijenleri üretilmiyor ama ben inanıyorum ki Türkiye’de yakın gelecekte, bunların da çalışmalarını yapıyoruz, sıfır noktasından başlayarak aşı üretimini de gerçekleştirebileceğiz” dedi. Aşılama bütçesinin 2002’ye göre 40 kat arttığını bildiren Bakan Akdağ, Erdoğan’ın sağlığa verdiği büyük önem ve ekonomi yönetiminin sağlık için para harcamanın önemini anlamalarından kaynaklandığını söyledi. Akdağ, “Burada ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarının önemi var. Aşıya 20 milyon liranın altında bir para harcarken 10. yılda bunu 400 milyon liraya çıkarmış olmak tabii ki kolay değil” değerlendirmesinde bulundu. Sağlıklı yaşam için para ve vakit harcamaktan da, mesai sarf etmekten de kaçınmadıklarını dile getiren Bakan Akdağ, Türkiye’nin bu konuda her geçen gün bir adım daha ileriye gittiğini kaydetti. Akdağ, Hepatit A aşısının ulusal aşı takvimine dâhil edilmesinde emeği geçen herkese ‘Türk milletinin çocukları adına’ şükranlarını sundu. Bu arada toplantıda, “aşıyla hastalıkları aşıyoruz” sloganın kullanıldığı kamu spotu filmi de izlendi. Toplantının ardından, spotta rol alan çocuklar Bakan Akdağ’a çiçek sundu. Akdağ da çocuklara hediyeler vererek fotoğraf çektirdi. kapakkonusu ÜLKEMİZDE 112 ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ Prof. Dr. Ali Coşkun Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü; afet ve acil durumlarda sağlık hizmetlerini sağlamak, hastane öncesi acil sağlık hizmetleri konularında eğitim yapmak, yönetim ve destek süreçlerini planlamak, koordine etmek, yürütmek ve denetlemekle görevlidir. Daha önce Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde daire başkanlığı seviyesinde hizmet verilmekte iken, 2 Kasım 2011’de yayımlanan kanun hükmünde kararname ile Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Ülkemiz başta depremler olmak üzere sel, toprak kayması, çığ düşmesi gibi doğal afetlere sıkça maruz kalmaktadır. Doğal afetlerin yanı sıra endüstriyel kazalar ve toplumsal olaylar gibi olağan dışı durumlarda hızlı ve etkin bir şekilde müdahale ederek ölümlerin önlenmesi ve sakatlıkların azaltılması Genel Müdürlüğümüzün öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. 10 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE) UMKE’ye olan ihtiyaç 1999 Marmara depreminde bütün hatlarıyla hissedilmiştir. Bunun sonucu olarak 2004 yılında, ASOP (Afetlerde Sağlık Organizasyonu Projesi) adı altında bir UMKE yoksunluğu projesi tanımlanmıştır. 2005 yılı başında ilk il kurulumunu gerçekleştirerek yıl sonunda UMKE kurulan il sayısı 51’e yükselmiştir. Ülke genelinde tüm illerdeki yapılanmasını 2006 yılı sonu itibariyle tamamlamıştır. UMKE’ler; başta deprem olmak üzere tüm doğal ve insan kaynaklı afetlerde, afet sonrasında olmazsa olmaz unsur olan, insanın yaşatılmasına yönelik medikal kurtarmayla alakalı tüm faaliyetleri gerçekleştirir. Bu faaliyetleri olay yerinde, enkazın altında yapacak kapasitede bilgi birikimine ve donanıma sahiptirler. Böylece afetzedelerin kurtarılma süreçlerinde oluşabilecek muhtemel ölüm ve sakatlıkları en aza indirmeyi hedeflemektedir. Bugün itibariyle yurt içi ve yurt dışında profesyonel anlamda medikal kurtarma ve müdahale hizmetlerinde görev yapmaya hazır 5000’in üzerinde UMKE personeli mevcuttur. UMKE personelinin eğitimleri her yıl planlı bir şekilde devam etmektedir. Özellikle sahada yapılan eğitim tatbikatları, personelin bu yöndeki gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. Bölgesel yapılan tatbikatlarla diğer kamu kurum ve özel sivil toplum kuruluşları ile koordineli çalışmalar yürütülmektedir. Bakanlığımızın son on yılda yaptığı reformlarla ülkemiz, dünya da “Model Ülke” olarak kabul edilmektedir. Artık yabancı heyetler bizim politikalarımızı ve de uygulamalarımızı incelemekte, en önemlisi de; bunu kendi ülkelerine adapte etmek üzere, sık sık ülkemizi ziyaret etmektedirler. Yine ülkemiz, gerek Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Afet karşısında bilinçlendirilmesi ve etkinlik düzeylerinin artırılması konusunda gerekli desteği sağlamaktadır. 112 Kara Ambulans Hizmetlerimiz: Bu hizmet vatandaşımızın herhangi bir acil hastalık veya yaralanma halinde, günün 24 saatinde 112 telefon numarasını çevirmesiyle başlar. Her ilimizde bulunan komuta kontrol merkezine ulaşan çağrılar, aciliyetine karar verilerek değerlendirilir. Olay yerine en yakın istasyondan, içerisinde doktor veya paramedik, acil tıp teknisyeni bulunan tam donanımlı ambulans görevlendirilerek olay mahaline ulaşması ve hasta ya da yaralıya olay yerinde gerekli tıbbi müdahaleyi yaparak ihtiyaç varsa tedavi göreceği hastaneye nakledilmesi şeklinde son bulur. Acil sağlık sisteminin güçlendirilmesi amacıyla 112 acil sağlık hizmetleri ülke geneline tüm kırsal bölgeleri kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmış, son 10 yılda 112 istasyon sayısı 481 den 1.854’e çıkarılmıştır. %90’ların üzerine çıkarak gelişmiş ülkelerdeki vakaya ulaşma süreleri yakalanmıştır. Yaygın istasyon ağı ve profesyonel ekipler ile gelen acil çağrıların kentlerde ilk 10 dakikada ve kırsal alanda ilk 30 dakikada ulaşma oranları Her türlü coğrafi ve iklim şartlarında müdahale edebilmek amacıyla kar üstünde gidebilen ambulanslar temin edilmiş, kar nedeniyle ulaşılamayan 112 acil sağlık hizmetlerinde kullanılan ambulans sayısı son 10 yılda 617’den 2.939’a çıkarılmıştır. UMKE’NİN BUGÜNE KADAR KATILDIĞI BAŞLICA ÖNEMLİ GÖREVLER: YURTDIŞI: İran Bam Depremi Pakistan Depremi Sudan insani yardım organizasyonu Afganistan sel ve toprak kayması Endonezya Depremi Endonezya Tsunami Felaketi Irak’tan yaralı nakilleri Haiti Depremi İsrail’den yaralıların nakilleri Pakistan sel felaketi Arnavutluk ve Karadağ sel baskını YURTİÇİ: Konya Zümrüt Apartmanı çökmesi Diyarbakır Askeri Lojmanlarında patlama Bursa İntam Binası çökmesi İstanbul’da iki katlı bina çökmesi Kütahya, Sivas ve Pamukova tren kazası Isparta uçak kazası Kıbrısçık ve Kahramanmaraş Helikopter Kazası Rize Ovit dağında çığ kurtarma Van Depremi Ankara Ostimdeki patlamalar Sivas Koyulhisar Krom Madeni Göçüğü SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 11 hasta kalmamıştır. Bu gün itibarıyla 224 adet kar paletli ambulans, 20 adet önünde kar bıçağı bulunan kombi paletli snow-trak ambulanslarımız ve 35 adet 4 sedyeli ambulanslarımız hizmet vermektedir. Adalardan ve sahil bölgelerimizden hasta naklini sağlamak amacıyla 4 adet deniz ambulansı temin edilerek İstanbul, Balıkesir Marmara Adası, Çanakkale Gökçeada’da vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Deniz ambulanslarımızla, hizmete girdiği 2007 yılından itibaren toplam 3242 hasta taşınmıştır. Tüm illerimizde 112 komuta kontrol merkezlerinin dijital sistem altyapısı tamamlanmıştır. Ayrıca Bakanlık bünyesinde kurulan kriz merkezinde 24 saat online takip yapılmaktadır. Dijital sistem altyapısı ile illerde gelen çağrıların dijital haritalar üzerinden yer tespiti, ses kayıtları, ambulans ve helikopterlerin takibi ile hastanelerdeki kritik yatak durumları izlenebilmektedir. 112 acil sağlık hizmetleri 2011 yılında toplam 2.680.571 hastaya hizmet sunmuştur. Hava Ambulans Hizmetlerimiz Ülkemizde eksikliği hissedilen ve acil sağlık hizmetlerini dünyada örnek gösterilen bir düzeye ulaştıran hava ambulans hizmetleri ile uzak mesafeler kısalmış, organ nakli ve hızlı müdahale ile can kayıpları ve sakatlıkların önlenmesinde büyük aşama kaydedilmiştir. Tam donanımlı kara ambulansları ile yürütülen 112 acil sağlık hizmetlerinde olumsuz hava ve yol şartlarında ulaşımı sağlayacak paletli ambulanslar ile deniz ambulanslarının hizmete girmesinin ardından ülkemizde ilk defa uygulamaya konulan hava ambulansları ile yeni bir dönem başlatılmıştır. Helikopter Ambulanslarımız Ambulans helikopter hizmeti 28 Ekim 2008 tarihinde 2 helikopter ile başlamıştır. Mart 2009 tarihine kadar ambulans helikopter sayısı 7’ye çıkarılmış olup; Ankara, İstanbul, Antalya, Diyarbakır, İzmir, Kayseri ve Erzurum’da birer adet olmak üzere konuşlanarak hizmet vermeye başlamıştır. Hava ambulans helikopterlerde bir doktor, bir yardımcı sağlık personeli, görevin yerine getirilebilmesi için Sivil Havacılık mevzuatına uygun bir sorumlu pilot ve ikinci pilot olmak üzere dört görevli bulunmaktadır. Ambulans helikopterlerin donanımında hasta ve yaralıyı en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırırken ihtiyaç duyulabilecek her türlü tıbbi cihaz bulunmakta olup havada iken adeta bir yoğun bakım hizmeti verilebilmektedir. Ayrıca yeni doğan vakalarının taşınmasında gerekli olan küvöz ve yeni doğan ventilatörü gibi malzemeler de helikopterde mevcuttur. Bugüne kadar helikopterlerde uçuş esnasında yeniden canlandırma da dahil her türlü tıbbi acil müdahale eksiksiz olarak uygulanmış durumdadır. 03 Eylül 2009 tarihinde 10 adet ambulans helikopter daha hizmete girerek toplam ambulans helikopter sayısı 17’ye ulaşmıştır. Ülkenin coğrafi yapısı ve ulaşım şartları, nüfus yoğunluğu, hâkim meteorolojik şartlar ve stratejik bölgeler göz önüne alınarak konuşlanma yerleri tespit edilmiştir. Şu anda 15 ilde Ankara ve İstanbul’da ikişer adet, diğer illerde ise (Çanakkale, Bursa, İzmir, Antalya. Afyon, Adana, Kayseri, Diyarbakır, Van, Erzurum, Trabzon, Konya ve Samsun) birer adet olmak üzre 17 adet ambulans helikopterle hizmet yürütülmektedir. Ambulans helikopterler gündoğumu-günbatımı arasında hizmet vermekte olup, hizmetin başladığı tarihten bugüne kadar 26.199 saat uçarak 13.546 hasta/yaralı ve 92 organ nakli vakası taşımışlardır. Ambulans Uçaklar; Biri turbojet, diğeri turboprop olmak üzere iki adet ambulans uçak 16 Nisan 2010 tarihinde hizmete girmiştir. Her iki uçakta Ankara Esenboğa Hava Meydanında konuşlanmıştır. Ambulans uçaklar 24 saat esasına göre hizmet vermekte olup, bugüne kadar 9.015 saat uçmuş ve 3.295 hasta/yaralı ile 244 organ nakli vakası taşımıştır. Ambulans uçaklar yurt dışında bulunan vatandaşlarımız ile ülkemizde bulunan yabancı ülke vatandaşlarına da hizmet vermektedir. Bugüne kadar (02.12.2012) yurt dışından ülkemize 182 hasta/yaralı, ülkemizden de yurtdışına 15 hasta/yaralı olmak üzere toplam 197 hasta/yaralı nakledilmiştir. Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM) Merkez, ülkemizde tedavi maksatlı kullanılan ilaçlar, böcek ilaçları, tarım ilaçları, mantarlar ve çeşitli bitkilerle olan zehirlenmelerden, zehirli hayvan ısırmalarına ve sokmalarına kadar geniş yelpazedeki zehirlenmelerde hem halka hem de sağlık çalışanlarına yönelik olarak 24 saat hizmet vermektedir. Ayrıca, zehirlenmelerde gerekli antidot/antitoksin ihtiyacını da karşılayan Merkeze, ihtiyaç duyulduğunda danışma hizmeti almak amacıyla Türkiye’nin her yerinden 114 numaralı telefondan ulaşılabilir. AMBULANS HELİKOPTER İLE EN FAZLA TAŞİNAN VAKA İSTATİSTİĞİ 12 Hastalık Dağılımları Toplam Yüzdesi Kardiyovasküler Hast. 3540 %26.34 Travma 2331 %17.34 Yenidoğan Hast. 1498 %11.14 Organ Nakli 92 %0.68 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 AMBULANS UÇAK İLE EN FAZLA TAŞINAN VAKA İSTATİSTİĞİ Hastalik Dağilimlari Toplam Yüzdesi Kardiyovasküler Hast. 714 %24. Yenidoğan Hast. 420 %14 Nörolojik Hast. 314 %10 Organ Nakli 244 %6.75 Türkiye’de ulusal olarak çalışan tek danışma merkezi olan UZEM’in görevleri: • Danışmanlık • Antidot Temini ve Dağıtımı • İstatistiksel Çalışmalar • Hekim ve Halka Yönelik Eğitim Faaliyetleri • Bilimsel Faaliyetler • Uluslararası Kuruluşlarla İlgili Faaliyetler samında temel eğitim, ileri yaşam desteği eğitimi, çocuk ileri yaşam desteği eğitimi, travma resüsitasyon eğitimi ve ambulans sürüş teknikleri eğitimleri verilmektedir. Genel Müdürlüğümüzün Lojistik ve Teknik Hizmetler Daire Başkanlığının görevidir. Afet ve olağandışı durumlarda sağlık hizmetlerini gerçekleştirmek üzere yetiştirilen Ulusal Medikal Kurtarma Ekiplerinin eğitimleri devam etmektedir. Bugüne kadar 4909 UMKE personeline eğitim verilmiştir. İlkyardım eğitimleri devam etmektedir. Bugüne kadar toplamda 377.135 kişiye sertifikalı ilkyardım eğitimi verilmiştir. 1. Ambulans ekipleri ve UMKE’lerin her türlü ihtiyacının tahsis ve dağıtımını sağlamak, Diğer görevleri ise: 2. Olağan ve olağandışı durumlarda Bakanlık ile diğer kurumlar, il müdürlükleri ve sahada görev yapan ekipler ile kesintisiz haberleşmenin sağlanması, Acil Sağlık Hizmetlerinde Eğitim Programları LOJİSTİK VE TEKNİK HİZMETLER 3. 112 Acil Sağlık Hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak olan otomasyon sistemlerinin tesis edilmesi, 112 acil sağlık hizmetlerinde çalışan personelin hizmet kalitesini artırmak amacıyla yapılan zorunlu eğitimler devam etmektedir. Bu eğitimler kap- Afet ve olağandışı durumlarda ihtiyaç duyulacak malzemelerin, afet öncesi, sırası ve sonrasında depolama ve tahsis hizmetlerini sağlamak 4. Afete yönelik araç gereç ve malzeme envanterlerini tutmak, bunlara ilişkin her türlü yazılım, donanım ve kiralama hizmetlerini planlamak. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 13 HELİKOPTERLERİN HER SORTİSİ 2 KİŞİYE CAN OLDU Sağlık Bakanlığının Acil Sağlık Hizmetleri bünyesindeki ‘Hava Ambulans Sistemi’ kapsamında hizmet veren 19 helikopter ile 4 uçak bugüne kadar 130 kez organ nakli için havalandı. Her sorti en az 2 kişiye can oldu. Bakanlığın ‘Hava Kuvvetleri’ olarak adlandırılan filosu bağışlanan organları zamanında ulaştırdı. Hayat maratonunda nakile 130 sorti! Zamanla yarışın yaşandığı organ nakillerinde görev alan hava ambulansı ile helikopterler, ölüm kalım maratonunda ibreyi hayata çevirmeyi başardı. 2008 yılında 2 helikopter ile başlanan, bugün sayısı 19’a ulaşan 14 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 ambulans helikopter ve 4 uçak, organ nakli bekleyenlerin imdadına zamanında yetişti. Bağış rakamları sevindiriyor Sağlık Bakanlığının Hava Ambulans Sistemi sayesinde organ nakli için 105 kez ambulans uçak, 25 kez de ambulans helikopterler havalandı. Bu sayede bağışlanan organın bekletilmeden doğru kişiye zamanında ulaştırılması sağlandı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre organ nakline ilişkin rakamlar da artı yönde seyrediyor. 2002 yılı ile 2011 yılı sonu verileri karşılaştırıldığında kadavra verici sayısı 111’den 334’e, kadavradan yapılan böbrek nakli sayısı ise 189’dan 521’e ulaştı. Karaciğer nakil sayısı 82’den 282’ye çıkarken, kalp nakli sayısı da 20’den 93’e yükseldi. 2002 yılında Türkiye’de toplam 23 adet olan böbrek nakli merkezi bugün itibariyle 62’ye çıkarıldı. Karaciğer nakli merkezleri sayısını 15’ten 33’e çıkaran Bakanlık, kalp nakli merkez sayısını da 6’dan 9’a ulaştırdı. Ayrıca bugün itibariyle üç olan akciğer nakli merkezi sayısının artması bekleniyor. Üç akciğer nakli merkezinin ruhsat alma aşamasında olduğunu öğrenildi. Nakil bekleyenlerin imdadına yetişen ambulans uçak ve helikopterler zamanı ‘hayata’ çeviriyor. KOÇAK FARMA BU YIL DA ALTIN HAVAN ÖDÜLÜ ALDI Eczacı Dergisi Altın Havan İlaç ve Eczacılık Sektörü Başarı Ödülleri 5 Kasım 2012 saat 20:00’de Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü Ord. Prof. Reşat Kaynar salonunda İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Saim Kerman’ın açılış konuşması yaptığı törende sahiplerine verildi. Teknolojik gelişiminin bir göstergesi olan “Yılın Sanayi Ürünü Ödülü”nü bu yıl da Koçak Farma’nın “Kanda Pıhtılaşmayı Önleyen Biyoteknoloji Ürünü Enoxaparin Sodyum Etken Maddesi ve 16 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Bitmiş Ürün Üretimi Projesi” kazandı. Bu proje aynı zamanda, 2012 Tübitak 10.Teknoloji Ödülleri Yarışmasında da finalist olmuştur. Koçak Farma “Onkoloji İlaçları ve Hammaddeleri Üretimi Projesi” ile de “2011 Eczacı Altın Havan Yılın Sanayi Ürünü” ödülünü almıştır. Bu çalışma da 2011 TÜBİTAK 9.Teknoloji Ödülleri Yarışmasında finalist olmuştur. Ar-Ge çalışmaları ve yenilikçi ilaçları ile ön plana çıkan Koçak Farma’nın Ceo’su Uzm. Dr. Hakan Koçak’ın şirketle ilgili aşağıdaki açıklamaları ulusal ilaç sanayimizin bugününe ışık tutacaktır: “Koçak Farma” Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140.000 m2 alan üzerinde kurulu 70.000 m2 kapalı alana sahip modern tesislerinde bağımsız entegre ünitelerde ilaç aktif maddesi ve beşeri ilaç üretilmektedir. Beşeri ilaç üretimi çeşitlerine göre (solid, likit, yumuşak jelatin kapsül, steril, hormon, antikanser, penisilin ve penisilin türevleri, sefolosporin, penem ve biyolojik ürünler) GMP (iyi üretim uygulamaları) kurallarına uygun olarak dizayn edilmiş bağımsız binalarda yapılmaktadır. İleri teknoloji donanımlı, uluslararası standart ve kalitede üretim yapan tesisimiz, Avrupa Birliği Sağlık Otoriteleri tarafından denetlenmiş ve Avrupa Birliği GMP kurallarına uygunluğu onaylanmıştır. Koçak Farma ilaç ve ilaç hammaddelerinin (özellikle antikanser, biyoteknoloji ve hormon) üretiminde dünyada sınırlı sayıda ilaç üreticisinin sahip olduğu gelişmiş teknolojileri ülkemizde kullanıma sokarak yerli ilaç sanayiinin gelişmesine öncülük etmiştir. Koçak Farma’nın onkoloji ürünlerini üretebilme kabiliyeti uzun yıllar boyunca yüksek teknolojiye yatırım yapması, bilimsel işbirlikleri, uluslararası gelişmeler, kuralları sürekli izlemesi (ICH, cGMP, ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 18001, ISO 17025) ve özellikle Ar-Ge çalışmaları sonucunda kazanılmıştır. Onkoloji ilaçları ve hammaddelerinin üretimi projesi kapsamında 30’a yakın kanser ilacı ilk jenerik olarak ülkemizde üretilerek ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlanmış ve stratejik öneme haiz ilaçlar kolaylıkla erişilebilir hale getirilmiştir. Sağlık sektörünün geleceğini oluşturan biyoteknolojik ve hedefe yönelik akıllı ilaçlar tedavi üstünlükleri nedeniyle pazar payını gittikçe artırmaktadır. Şirketimiz bu amaçla Ar-Ge yatırımlarını artırmış, biyoteknolojik ve inovatif ürünlere yönelerek iç ve dış pazarlarda teknolojik ve ekonomik rekabetle büyümeyi başarmıştır. Bu bağlamda kanda pıhtılaşmayı önleyen Enoksaparin Sodyum etken maddeli OKSAPAR adlı ilacımız üretilmiştir. Bu ilaç Türkiye’de üretilen ilk biyobenzer üründür. Avrupa Birliğinde henüz bir biyobenzer ürün yoktur. Kullanıma hazır enjektör formundaki ilaç robotik teknoloji donanımlı hatlarda steril üretim teknolojisi ile üretilmektedir. Bu ilacın yerli üretimi de ilaç harcamalarında önemli tasarruf olanağı sağlamıştır. İlaç sektöründe teknoloji çok hızlı bir şekilde değişmektedir. Teknoloji ve Ar-Ge’ye yatırım yapan firmalar gelecekte ayakta kalabilecektir. Günümüzde teknoloji ve yenilik yeteneği, rekabet üstünlüğünün ve sürdürülebilir ekonomik gelişmenin belirleyici unsurlarından biri haline gelmiştir. Koçak Farma yenilikçi buluşlarla Teknolojik bilgiyi daha ileriye taşımak ve gelişime katkıda bulunmak amacı ile AR-Ge birimi ve pilot üretim tesisi kurmuştur. Ar-Ge bölümü bilimsel araştırma kültürüne ve organik sentez yapabilme bilgi ve becerisine sahip akademisyen ve uzman kadrolardan oluşmaktadır. Halen bazı biyoteknolojik ilaçların ve onkolojik ajanların Ar-Ge çalışmaları sürdürülmektedir. Türk İlaç Sanayinin iç ve dış piyasalarda rekabet gücünü ve pazar payını artırması için Ar-Ge ve ileri teknoloji odaklı yatırımlara ağırlık vermesi gerekir. Uzun vadeli doğru stratejiler Türkiye’yi küresel Ar-Ge merkezi ve teknolojik ilaç üretim üssü haline getirebilir. Şirketimiz bu amaçla Ar-Ge yatırımlarını artırmış, biyoteknolojik ve inovatif ürünlere yönelerek iç ve dış pazarlarda teknolojik ve ekonomik rekabeti öngören “stratejik vizyon projesi”ni uygulamaya koymuştur. 2010;2011 ve 2012’nin Koçak Farma’nın yeni teknolojilere ve katma değeri yüksek yenilikçi ilaçlara yatırım yılları olduğunu ve bu sürecin gelecek yıllarda da devam edeceğini söyleyebilirim. Görüldüğü gibi, Koçak Farma inovatif Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek Onkoloji ve Biyoteknoloji konularında yeni buluşlarla patent ve veri koruma engelini aşmaya çalışırken elde ettiği bilgi ve deneyimle yeni projeler geliştirerek ekonomik ve teknolojik yönden sürdürebilir bir büyümenin altyapısını oluşturmaya çalışıyor. Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (ISO) arasında yer alan firma sektörde hızla büyüyen kuruluşlar arasında ilk sıralarda yer almaktadır.” UZM. DR. HAKAN KOÇAK KİMDİR? 1977 yılında Kabataş Erkek Lisesinden, 1984 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun olan Koçak, aynı fakültede iç hastalıkları uzmanlığını tamamladı. İstanbul Çamlıca Askeri Hastanesinde tabip asteğmen olarak askerlik görevini yaptıktan sonra Koçak Farma’da çalışmaya başlayarak ilaç sektörüne girdi. Halen Koçak Farma’da CEO olarak görev yapıyor. Koçak, evli ve bir erkek çocuğu sahibidir. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 17 AKILCI İLAÇ KULLANIMI Ecz. Hatice Demet ÇELİK Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bir insanlık hakkı olarak sağlık ve sağlığa erişmekte eşitlik ilkesinden hareketle, ilaca erişebilirliğin uzun vadeli ilaç politikalarının ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında bu konu tüm sağlık politikasının bir parçası, daha da genişletildiğinde bir ülkenin ekonomik ve sosyal politikalarının bir bileşeni olarak değerlendirilmiştir. Tüm dünyada yanlış, gereksiz, etkisiz ve yüksek maliyetli ilaç kullanımı çeşitli boyutlarda sorunlara neden olmaktadır. Bu etkiler arasında hastalık ve ölüm oranlarında artış, ilaçların yan etki riskinin artması, parasal kaynakların yanlış tüketilmesiyle sonuçta temel ilaçlara bile ulaşılabilirliğin azalması, tedavi maliyetlerinin daha da yükselmesi, acil ve temel ilaçlara karşı gelişebilecek dirence bağlı olarak, tedavinin ekonomik ve sosyal maliyetinin artması sayılabilir. Bu nedenlerden dolayı dünyada çeşitli çözüm yolları üretilmeye, geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda dünyada “Akılcı İlaç Kullanımı (AİK)” çalışmaları başlatılmıştır. 1985 yılında Nairobi’de yapılan DSÖ toplantısı AİK çalışmaları için başlangıç sayılmaktadır. AİK, DSÖ tarafından; kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilaca, uygun süre ve dozda, en düşük maliyette ve kolayca ulaşabilmeleri olarak tanımlanmıştır. 18 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya genelinde tüm ilaçların yaklaşık % 50’si uygun olmayan şekilde reçetelenmekte, satılmakta veya uygulanmaktadır. Tüm hastaların yarısından fazlası da ilaçlarını doğru şekilde kullanamamaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yanlış ve gereksiz ilaç kullanımı halk sağlığını ve tedavi maliyetlerini etkileyen ciddi bir sorundur. Bugüne kadar otorite ve meslek örgütleri tarafından, akılcı ilaç kullanımı ilkelerinin ülke çapında yaygınlaştırılmasına yönelik birçok çalışma yapılmıştır. Bakanlığımızca Ekim 2010 tarihinde kurumsallaşma yönünde önemli bir adım atılmış, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde Akılcı İlaç Kullanımı Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında AİK faaliyetleri 19 Mart 2012 tarihinden itibaren Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Akılcı İlaç Kullanımı, İlaç Tedarik Yönetimi ve Tanıtım Dairesi bünyesinde Akılcı İlaç Kullanımı Birimi tarafından sürdürülmektedir. Akılcı İlaç Kullanımının sağlanmasında sorumluluk sahibi taraflar olarak hekim, eczacı, hemşire, diğer sağlık personeli, hasta/ hasta yakını, sektör, düzenleyici otorite, meslek örgütleri ve diğer (Medya, Akademi vb.) gruplar sayılabilir. Akılcı olmayan ilaç kullanım şekilleri arasında çoklu ilaç kullanımı, ilaçların gereksiz ve aşırı kullanımı, klinik rehberlere uyumsuz tedavi seçimi, piyasaya yeni çıkan ilaçların uygunsuz tercihi, ilaç kullanımında özensiz davranılması (uygulama yolu, süre, doz vs.), uygunsuz kişisel tedavilere başvurulması, gereksiz yere antibiyotik tüketimi, gereksiz yere enjeksiyon önerilmesi, gereksiz ve uygunsuz vitamin kullanımı, bilinçsiz gıda takviyesi ve bitkisel ürünlerin kullanımı, ilaç-ilaç etkileşimleri ve besin-ilaç etkileşimlerinin ihmal edilmesi yer almaktadır. Akılcı olmayan ilaç kullanımı hastaların tedaviye uyumunun azalmasına, ilaç etkileşimlerine, bazı ilaçlara karşı direnç gelişmesine, hastalıkların tekrarlamasına ya da uzamasına, advers olay görülme sıklığının artmasına, tedavi maliyetlerinin artmasına neden olur. AİK, ilacın üretiminden tüketimine, dağıtımından imhasına kadar birçok süreçleri kapsamaktadır. Bu amaçla ülke çapında AİK faaliyetlerini yürütürken illerde koordinasyonu sağlamak amacıyla 81 ilde AİK il temsilcileri belirlenmiştir. Ayrıca Hastane Hizmet Kalite Standartları gereğince, hastanelerde planlama yapmak ve faaliyetlerde bulunmak amacıyla da AİK ekipleri oluşturulmuştur. Kurumumuzca Sağlık personellerinin ve halkın farkındalığının artırılması ve davranış değişikliği oluşturulması amacıyla çeşitli faaliyetler yürütülmektedir. Tanıtım, eğitim, izleme değerlendirme ve geri bildirim sistemi ve idari düzenlemeler başlıkları altında yürüttüğümüz bu faaliyetlerden kısaca söz etmek isteriz. AİK ile ilgili tanıtım faaliyetleri konusunda bilgi paylaşımının sağlanabilmesi ve farkındalığın artırılması için basın yayın aracılığıyla programlar yürütmekte ve www.akilciilac.gov.tr resmi web sitesinde de AİK hakkında güncel bilgiler sunmaktayız. AİK ile ilgili eğitim faaliyetleri kapsamında ilköğretimden başlayarak, sağlık mesleği eğitimlerinde ve mezuniyet sonrasında gerek yüz yüze gerekse de uzaktan Akılcı İlaç Kullanımı eğitim programları uygulamaktayız. Bu sayede olumlu yönde davranış değişikliği oluşturmayı hedeflemekteyiz. Birinci basamakta aile hekimlerimizce yazılan reçetelerin izleme, değerlendirme ve geri bildiriminin yapılabilmesine yönelik bir proje geliştirerek elektronik altyapısını kurduk. hekimlere ulaşabilecek şekilde geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını hedeflemekteyiz. Akılcı İlaç Kullanımının teşviki için başta “Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere bir takım idari düzenlemeler yaptık. Bu düzenleme ile beraber tanıtım faaliyetlerinin AİK ilkelerine uygun olarak yapılmasını hedefledik. Yine bu kapsamda bilimsel kongre ve sempozyumlarda AİK ile ilgili oturumlar bulunmasını temin etmiş olduk. nın sağlanabilmesi açısından öncelikle soğuk zincir ilaç grubu ilaçlara sıcaklık zaman indikatörü yerleştirilmesini planladık. Bu husustaki teknik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Diğer taraftan özellikle terapötik indeksi dar ve toksik etkileri yüksek olan ilaçların, güvenli ilaç kapağı ile üretilmelerinin sağlanması amacıyla da çalışmalar yürütmekteyiz. Akılcı İlaç Kullanımının güvenlilik parametresi gereği, ilaç takibinin güvenli olması- Proje pilot olarak Nisan 2012’den itibaren 32 ilimizde randomize seçilmiş hekimlerle uygulanmaya başladı. Pratik olarak bu geri bildirim ve hekimler arası kıyaslamalı analiz ile hekimlerin reçeteleme davranışlarının Akılcı İlaç Kullanımı açısından olumlu yönde etkilenmesini ve toplumda Akılcı Olmayan İlaç Kullanımı ile ortaya çıkan sorunlarda azalma sağlanmasını amaçlamaktayız. Sağlık bilgi sistemlerinin izleme ve değerlendirme yapmaya uygun hale getirilmesi ile birlikte reçete izleme, değerlendirme ve geri bildirim sisteminin tüm SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 19 ÜLKEMİZDE ENDİKASYON DIŞI İLAÇ KULLANIMI Uzm. Dr. Banu BAYAR Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Ülkemizde hastalarımızın ilaca erişimi için hali hazırda kullanmakta olduğumuz 3 farklı yol, 3 farklı seçenek vardır. Bunlar içerisinde en temel ve öncelikli yöntem Bakanlığımızca ruhsatlandırılmış ilaçların kullanımıdır. Bunun dışında endikasyon dışı ilaç kullanımı ve insani amaçlı ilaca erken erişim programları da ihtiyaç durumunda başvurulan diğer seçeneklerdir. Herhangi bir hastalığın tedavisinde asıl olan; güncel tedavi rehberleri doğrultusunda etkililiği ve güvenilirliği bilimsel ve yeterli sayıda klinik çalışmalar ile kanıtlanmış, ilgili endikasyonda standart dozu belirlenerek Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış ilaçları kullanmaktır. Bu kapsamın dışında kalan ilaçlar ile yapılması zorunlu olan tedaviler için Bakanlığımızın izni gerekmektedir. Ülkemizde onaylanmış endikasyonların dışında ve/veya standart dozların üstünde ilaç kullanımı ile ülkemizde henüz ruhsatlandırılmamış ilaçların şahsi tedavi amacıyla yurt dışından getirti20 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 lerek kullanımı hususları “endikasyon dışı ilaç kullanımı” olarak adlandırılmaktadır. Ruhsatlı tedavi seçenekleri kalmayan ve hastalığında ilerleme görülen hastalar için; bilimsel verilere dayanılarak hastaların doktorları tarafından Kurumumuza ‘’endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusu’’ yapılmaktadır. Endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusu; 2009/36 sayılı genelge ve eki olan “Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Kılavuzu” doğrultusunda hasta bazında, hastanın sorumluluğunu alan doktor tarafından yapılır. Başvuru için hastanın doktoru tarafından doldurulup imzalanmış “Endikasyon Dışı Talep Formu”, hasta ve/veya hasta yakını tarafından imzalanmış “Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu” ve ilgili ilaç için “Sağlık Kurulu Raporunun bir örneği” Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na gönderilir. Bazı ilaçlar için özel hazırlanmış “Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu” ve özel belgelerin de gönderilmesi gerekmektedir. Tüm bu formlara ve belgelere www.titck.gov.tr internet adresinden ulaşılabilmektedir. Bazı tanılarda ve bazı ilaçlarda ilgili tetkik sonuçları, epikriz ve ilgili ilacın iste- nen endikasyonda etkinliği ve güvenilirliği konusundaki literatür başvuru evraklarına eklenmelidir. Kurumumuza gelen başvurular, ilgili birim ve ilgili bilimsel danışma komisyonları tarafından bilimsel açıdan değerlendirildikten sonra ilgili birim tarafından başvuru konusunda karara varılır. Karar sonucu resmi yazıyla başvuruyu yapan doktora kargoyla ve/veya e-mail ile gönderilir. Kurumumuz web sayfasında “Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Kılavuzu” kapsamında Bakanlığımız ek onayı alınmadan kullanılabilecek endikasyon dışı ilaçlar listesi’’ yer almaktadır. Bu listedeki ilaçlar için tanımlanan endikasyonlarda Kurumumuza başvuru yapmaya gerek bulunmamaktadır. Endikasyon dışı kullanım başvurusu uygun bulunan hastalarda tedaviye devam etmek gerekiyorsa, onay süresi bitimine en fazla 1 ay kala hastanın doktoru tarafından “Etkililik Yan Etki Geribildirim Formu” ve “Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu” doldurularak başvuru yapılmalıdır. Hastanın tedaviye verdiği cevap, yan etki görülüp görülmediği mutlaka bu başvuruda belirtilmelidir. Ülkemizde ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı olup piyasada olmayan ilaçların yurtdışından getirtilebilmesi için hasta bazında başvurular, yine hastanın sorumluluğunu alan doktor tarafından Kurumumuza yapılmalıdır. Başvurular ilgili birim ve ilgili bilimsel komisyonlar tarafından değerlendirildikten sonra karara varılır. Başvurudaki ilacın kullanımı uygun görülürse onay yazısına ‘’yurtdışından ithali uygundur’’ ibaresi eklenerek aynı zamanda Türk Eczacıları Birliği’nin (TEB) o ilacı o hasta için ithal etmesine izin verilmiş olunur. Onay verilen ilaçların yurtdışından getirtilebilmesi için hastanın sağlık kurulu raporu aslı veya aslı gibidir onaylı örneği, reçete aslı, nüfus cüzdanı fotokopisi ve iletişim bilgilerinin TEB’e gönderilmesi gerekmektedir. Kurumumuz yurt dışından ilaç temininin önündeki bürokratik engelleri kaldırarak vatandaşlarımızın ilaca erişimini kolaylaştırmaya yönelik uygulamalar geliştirmiştir. Kurumumuz web sitesinde yayımlanan ‘’Yurtdışı İlaç Listesi’’ kapsamındaki ilaçlar için tanımlanan endikasyonlarda Bakanlık ek onayına gerek olmadan yurt- dışından getirtilmek istenen ilaç için başvuruların doğrudan TEB’e yapılması bu uygulamalardan biridir. Hastanelerin acil durumlarda kullanması için bulundurması gerekli olup ülkemizde olmayan ilaçların ithal edilebilmesi için ilgili hastane, hangi ilaçtan ne miktarda istediğini belirten bir yazıyla Kurumumuza başvuruda bulunmakta, uygun bulunan ilaçlar TEB tarafından ilgili hastane için yurt dışından temin edilmektedir. Ülkemizde endikasyon dışı ilaç kullanımı başvuruları en çok Onkoloji – Hematoloji alanında yapılmaktadır. Kurumumuz elektronik kayıt sisteminde bulunan kayıtlardan 2011 yılı içinde yapılmış endikasyon dışı ilaç kullanım başvuruları incelendiğinde bu başvuruların %95’inde ilgili ilacın kullanımı uygun bulunmuş, %5’inde ise ilgili ilacın kullanımı uygun bulunmamıştır. Endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusunun ret edilme gerekçelerinde ilk sırayı ‘’standart tedavi seçeneklerinin tüketilmemiş olması’’ almaktadır. Yine 2011 verilerine bakıldığında endikasyon dışı ilaç kullanım başvurularının en çok sırasıyla Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’dan geldiği görülmektedir. Başvuruların büyük çoğunluğu üniversite hastanelerinden yapılmıştır. İlaçların endikasyon dışı kullanımı, sanıldığının aksine pek çok ülkede yasaldır. Fakat morfin, fentanil gibi ilaçların endikasyon dışı kullanımları diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasal değildir. Hekimler izin alarak endikasyon dışı ilaç yazabilirken, ilaç firmalarının endikasyon dışı ilaç kullanımını teşvik etmesi ve tanıtımını yapması Kurumumuzca yayımlanan Beşeri ve Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkındaki yönetmelikle yasaklanmıştır. Nüfusun giderek artan bir yüzdesinin bu ilaçlarla tedavi edildiği göz önüne alınırsa endikasyon dışı ilaç kullanımında temkinli olmakta fayda vardır. Çoğu endikasyon dışı ilacın ciddi yan etki riskleri vardır. Uzun dönem etkinlik ve güvenilirlik sonuçları bilinmemektedir. Bu nedenle endikasyon dışı ilaç kullanırken fayda ve zarar oranları çok dikkatli hesaplanmalı, hasta güvenliği hususu her zaman ön planda tutulmalıdır. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 21 Pfizer, AŞI ÜRETİM TESİSİNİ PENDİK’TE AÇTI Pfizer, yeni doğan çocukların pnömokok bakterisinin yol açtığı zatürre, orta kulak iltihabı gibi hastalıklara karşı bağışıklanmasında kullanılan Konjüge Pnömokok Aşısı (KPA) üretimi için ABD ve İrlanda’nın ardından dünyadaki 3. tesisini BirgiMefar Grup ortaklığıyla Türkiye’de açtı. Sağlık Bakanlığının Ulusal Aşı Takviminde de yer alan ve dünyanın önemli biyoteknoloji ürünlerinden olan KPA’nın üretimi için yapılan yatırımla Türkiye pnömokok aşısı açısından kendi ihtiyacını karşılayan ülke konumuna gelirken, 3 yılda toplam 22 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 21 milyon doz aşı Sağlık Ocağı ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde uygulanmak üzere Bakanlığa sunulacak. Pendik’te kurulan tesisin açılışında konuşan Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, tesisin Türkiye’de açılmasının ülke adına önemli olduğunu söyledi. Türkiye’de 10 yıl önce kimi bölgelerde aşılama oranın yüzde 50’nin altında olduğunu, bugün ise bütün ülke insanın aşılanmasının büyük ölçüde gerçekleştirildiği bir düzeye gelindiğini kaydeden Kafkas, aşı çeşitliliği açısından da önemli mesafe kat ettiklerini ifade etti. Mefar gibi yerli bir üreticinin Pfizer gibi önemli bir şirketle işbirliği yaparak büyük bir üretim gerçekleştirmesinin Türkiye’nin altyapı anlamında önemli bir adımı olduğunu dile getiren Bakan Yardımcısı Kafkas, tesiste üretimi yapılacak aşının Türkiye’nin aşı portföyünün yüzde 45’ine yakınını oluşturduğunu söyledi. Pfizer Gelişen Pazarlar Bölge Başkanı Ahmet Göksun ise Pfizer’ın, Türkiye’yi bölgesinde lider ve gelecek yatırımlar için önemli potansiyele sahip stratejik bir ortak olarak gördüğünü belirtti. Pfizer’ın, ileri teknoloji yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesi konusunda daha iyi bir ortam yaratmaya yönelik çalışmalara endüstri ortağı olarak destek vermeye devam edeceğini kaydeden Göksun, “Sağlık Bakanlığı’nın yatırımların teşvik edilmesine yönelik kararlı tutumu Pfizer’ın yatırım kararlarında belirleyici olmuştur. Bundan sonra da Pfizer, ülke ekonomisine katkı sağlayacak yeni yatırım fırsatlarını değerlendirmeyi sürdürecektir” diye konuştu. Pfizer Global Tedarik Birimi Pfizer Türkiye Teknik Genel Müdürü Suat Kumser de Türkiye’de ilk kez formülasyon aşamasından itibaren bir aşının üretiminin gerçekleştirileceği bu yeni tesis yatırımıyla Türkiye’nin kendi ihtiyacı olan aşısını üretebilir hale geldiğini söyledi. Pfizer Türkiye organizasyonu olarak 1957’den beri ilaç sektöründe faaliyet gösterdiklerini ve ürünlerin yüzde 70’inin Türkiye’de üretildiğini belirten Kumser, bu ürünlerin 18 ayrı ülkeye ihraç edildiğini ifade etti. Kumser, bu tesisin Pfizer’ın global organizasyonunun ABD ve İrlanda’dan sonra KPA’yı üretmek üzere dünyada 3. üretim merkezi olarak seçilmesi açısından Türkiye adına gurur duyduklarını dile getirdi. BirgiMefar Grup Genel Müdürü Şefik Renda ise Pfizer’ın KPA’nın kendi bünyeleri dışında dünyada ilk defa üretim yeri için Türkiye’den Mefar İlaç’ı ortak seçmesinden dolayı onur duyduklarını söyledi. Pfizer Biyolojik Ürünler Operasyon Birimi Başkan Yardımcısı Mike McDermott da “Türkiye, aşı kampanyalarını gündeminin önemli bir maddesi haline getiren ileri görüşlü bir devlete sahip” dedi. Konuşmacılar ve konuklar, konuşmaların ardından kurdele kesilerek açılışı gerçekleştirilen tesisi gezdi. Türkiye’nin yıllık 6 milyon dozluk ihtiyacını karşılayacak Verilen bilgiye göre, yıllık 75 milyon doz üretim kapasitesine sahip tesis, Türkiye’nin yıllık yaklaşık 6 milyon dozluk ihtiyacını karşılarken, gelecekte yetişkin aşılaması gibi artan ihtiyaçlara da cevap verebilecek. Projenin hayata geçirilmesi için Pfizer Türkiye, Pfizer Global ve Mefar İlaçları’ndan ekipler birlikte çalıştı. Sağlık Bakanlığının ve Pfizer Global Kalite Yönetim Grubunun denetim süreçlerinden geçen tesiste üretilecek aşı, her yıl Türkiye’de doğan tüm bebeklere Sağlık Ocağı ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak yapılacak. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 23 hayatıniçinden SEKSENLER`İN RUKİYESİ ÖZLEM TÜRKAD: “ÜRETEMEDİĞİMDE KİLO ALIRIM” Seksenler dizisinin Rukiye`si Tiyatro Sanatçısı Özlem Türkad, çocukluğundan bu yana hep kilolu olduğunu, hayatının kilo alıp vererek geçtiğini söylüyor. Diyet yaptığı dönemlerde disiplini elden bırakmıyor ama depresyona girdiği anda kilo almaya başlıyor. En çok da üretmediği, çalışmadığı dönemlerde depresyona giriyor. Aslında psikolojik destek almanın yaranına inanıyor ama hiç destek almamış. Doktorlarla çok mesafeli bir ilişki içinde olmak yerine birebir ilişkide olmayı sevdiğini söyleyen Türkad, Dergimizin Yayın Danışma Kurulu Üyesi Esra Kazancıbaşı Öztekin`in hazırlayıp sunduğu A Haber`in sağlık programı Medikal`in ‘Ünlülerle Sağlık Sohbetleri Köşesi’ne konuk oldu. İşte, Özlem Türkad ile yapılan keyifli sağlık sohbeti: · Kendinize sağlık karnesi verecek olsanız 10 üzerinden kaç puan verirsiniz? “Sağlığıma dikkat ederim ama hastalık hastası değilim, kendimi dinlemem. Var olan sorunu abartmam hatta yokmuş gibi davranırım. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilmiyorum. 24 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Düzenli olarak; kan testleri, jinekolojik muayene, meme kontrolu yaptırırım. Bu anlamda iyi bir puan hak ediyorum. Ancak kilo alıp verme konusunda çok sağlıklı bir profil çizmiyorum.” çünkü belim ve dizim ile ilgili sağlık sorunlarım var. Kardiyo yaparken bile biraz zorlanıyorum. Sadece kısa yürüyüşler yapabiliyorum. Fazla kilolar sağlıkla ilgili birçok sorunu tetikliyor. Kilo aldığımda belimde· Çocukluğunuzdan beri hep var mıydı ki fıtığın da, dizimdeki menüsküsün kilo probleminiz, en çok hangi de ağrısı artıyor. Tartıya çıkıp da kilo aldığımı görünce, “sağlıklı düzene durumlarda kilo alıyorsunuz? geçiyorum” deyip biraz daha seb“Evet, hep vardı. Çok zayıf olduğum zelere, salatalara yüklenip öyle besbir dönemi hatırlamıyorum. Oyunculenmeye gayret ediyorum. Daha çok luğa ara verdiğim geçiş dönemlerinhareket etmeye çalışıyorum ve kilo de yaşadığım depresyon nedeniyle veriyorum. kilo problemiyle karşılaşmışımdır hep. Hiçbir şey yapmadığınız, hiçbir Sonra şımarıklık dönemi başlıyor, şey üretemediğiniz ve çalışamadığı- “aman canım nasılsa kilo verdim, bunız bir geçiş dönemi olur hayatınızda, gün de kendimi ödüllendireyim” diişte o dönemler benim depresyona yorum ve o ödüller bitmiyor...” girmek için en güzel dönemlerimdir. O dönemlerde mutlaka kilo alırım.” · Çok sık kilo verip kilo aldığınızı söylediniz. Diyet yaparak mı kilo veriyorsunuz ve sonra neden kilonuzu koruyamıyorsunuz? “Diyet ile kilo verdiğim çok dönemler oldu. Diyet ile birlikte spor yaparak da kilo verdim zaman zaman fakat spor yapmak benim sağlığıma zararlı · Daha çok hangi besinlerle ödüllendiriyorsunuz kendinizi? “Tatlıya çok karşı koyabilen biri değilim. Abur cuburu çok fazla sevmiyorum açıkçası ve evde olmadığı zaman eksiliğini hissetmiyorum. Ama önümde olunca bir dipsomani durumu var. Sette de eğer masamızın üzerinde bir şeyler varsa, el gidiyor o bitene kadar.” “DİYET YAPARKEN PAZARTESİ SENDROMUM YOKTUR.” · Diyet yapanlarda çoğunlukla, “Pazartesi başlarım, aybaşında başlarım, yılbaşında...” gibi bir tavır vardır. Sizin diyete başlama kararınızda öyle bir durum söz konusu mu? “Benim öyle bir pazartesi sendromum olmuyor. Hayatımda planladığım bir seyahat varsa ve orada tatmam gereken gözüme kestirdiğim farklı lezzetler varsa diyeti o yolculuğun sonrasına erteliyorum. Karar verirsem istikrarlı bir şekilde diyet yaparım.” · Botoks ve estetik operasyonların bir oyuncunun mimiklerini önleyebileceğini ve nihayetinde oyunculuğunu olumsuz etkileyebileceğini düşünüyor musunuz? “Fazla müdahalenin mimikleri bozduğunu düşünüyorum. Bizim işimizde fiziği korumanın bir önemi var, daha güzel görünmenin bir önemi var; anlıyorum. Ama çok güzel yaşlanan oyuncularımız da var. Onları ekranda ve sinema perdesinde gördüğümde çok beğeniyorum. Ben de umarım öyle yaşlanırım, öyle çizgilerim oluşur diye düşünüyorum. Estetik yaptıranlara tabiî ki çok saygı duyuyorum ama onun bir ayarı var galiba, o ayar biraz kaçtığında hani yüzü başka bir hale getirdiğinde, sıkıntılı oluyor. Estetik operasyonu bir kez yaptıran `onu yaptırdım, biraz da şurayı yaptırayım` ruh halinde oluyor ve ameliyatlar zincirleme gidiyormuş.” · Türkiye’de ruh sağlığı çok önemsenmiyor. Hep beden hastalanınca doktora gidiliyor fakat ruhumuzda hastalanabiliyor. Siz hiç psikolojik destek aldınız mı, alma ihtiyacı hissettiniz mi? “İhtiyaç hissettim fakat hiç almadım. Neden almadığımı sorarsanız, bilmiyorum. Güvensizlik ya da inanmamak değil, psikolojik destek almanın yararı olduğuna, kişiye iyi geleceğine inanıyorum ama nedense hayatımda önem sırasında hep gerilerde durdu.” “BENİ İYİ TANIYAN BİR DOKTORUN HASTASI OLMAYI TERCİH EDERİM” · Sizin doktorunuz nasıl biri olmalı? Devlet hastanesinde çalışan bir doktor mu, üniversite hastanesinde çalışan bir doktor mu yoksa özel hastanede çalışan bir doktor mu sizin doktorunuz olmalı? “Açıkçası benim tercih edeceğim doktorun çalıştığı hastane hiç önemli değil. Sadece beni çok iyi tanıyan yani benim sürecimi çok iyi tanıyan ve çok iyi bilen bir doktorun hastası olmayı tercih ederim. Çok şükür ağır bir hastalık geçirmedim hayatım boyunca, uzun bir tedavi dönemi yaşamadım. Ailemde de olmadı. Eğer olursa güvendiğim birinin tavsiye edeceği doktora giderim diye düşünüyorum. Birebir ilişkiyi seviyorum. Doktorların profesyonellikleri vardır ya insanlarla böyle bir mesafelidir. O mesafeyi biraz kıran doktorlarla ben galiba daha iyi anlaşabiliyorum. Açıkçası kendi derdimi doğru anlatıp doğru enformasyon almak için biraz uğraşıyorum doktorlarla.” SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 25 kurumlarımız SAĞLIK BİLİŞİM DERNEĞİ VE SAĞLIK BİLİŞİM VİZYONU Yasin KELEŞ Sağlık Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sağlık Bilişim Derneği, ülkemizde sağlık bilişim sektörünün gelişimine katkı sağlamak, kamu ve özel sektör sağlık bilişim profesyonellerini bir çatı altında birleştirerek sektörel sinerji oluşturmak amacıyla kurulmuş, bu alanda çalışan uzmanlara işlerini daha verimli yürütebilmeleri için gerekli bilgi paylaşımını sağlayan platform olmayı hedefleyen bir sivil toplum kuruluşudur. Sağlık Bilişim Derneği; global bilgi paylaşımı, sürekli öğrenme, sosyal etkileşim, deneyim paylaşımı ile mesleki gelişim değerleri çerçevesinde, üyelerinin iş dünyasındaki başarılarına destek olmayı amaçlamaktadır. Sağlık Bilişim Derneği gerçekleştirdiği eğitim ve paylaşım toplantıları ile üyelerinin dünyadaki tüm gelişmelerden anında haberdar olmalarını sağlamakta ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır. Bu eğitim ve paylaşımlarda sektör liderleri ile dernek üyeleri bir araya getirilerek sağlık bilişimi alanındaki güncel bilgiler ve teknolojik gelişmeler paylaşılmakta ve üyeler arası sinerji oluşturulmaktadır. Sağlık Bilişim Derneği aynı zamanda uluslararası sağlık bilişim sektörü lider ve akademisyenleri ile Türkiye sağlık ve bilişim sektörü yöneticilerini başta Sağlık Bilişim Zirvesi olmak üzere pek çok organizasyonda buluşturmakta, sektörün geleceğini belirleyen uluslararası zirveler düzenlemektedir. Gelişim araçları: Uzman Toplulukları Sağlık Bilişiminin benzer iş ve ilgi alanlarındaki profesyonellerinin, kendi aralarında iletişim ortamları geliştirmelerine destek olarak, topluluklar oluşması sağlanmaktadır. Sürekli Öğrenme Üyelerin profesyonel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla; mesleki ve kişisel gelişim eğitim programları düzenlenmektedir. Sağlık Bilişim Derneğinin Amacı Sağlık Bilişim Derneğinin öncelikli amacı dünyadaki sağlık kurumları teknoloji liderlerinin bir araya geldiği bir paylaşım platform oluşturmaktır. 26 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Sağlık Bilişim Derneği bu amaca ulaşmak için kamu kurum ve kuruluşları, sektörel meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yürütmekte, sektördeki firmalar ile ilişkilere liderlik etmekte ve üniversiteler ile akademik işbirliği çalışmaları yapmaktadır. Ayrıca tıp/sağlık bilişimi hakkında bilgi içeriği üretilmesi, teknolojik gelişmelerin takip edilmesinin sağlanması, sektörel ve mesleki bilgilerin paylaşıldığı ortamların oluşturulması ve sürekli gelişen, değişen teknoloji ile ilgili eğitimler organize ederek dernek üyelerinin mesleki gelişimine katkı sağlanması gibi yöntemler izlemektedir. Değerlerimiz Sağlık Bilişim Derneği, üyelerinin günümüzün ve geleceğin iş dünyasının liderleri arasında yerlerini almalarına destek olmayı amaçlamaktadır. Sağlık Bilişim Derneği liderlik anlayışı doğrultusunda üyelerimiz; vizyoner, birlikte çalıştığı insanları tanıma yeteneğine ve sorumluluk anlayışına sahip, paylaşımcı, disiplinler arası düşünebilen, hızlı ve doğru kararlar alabilen, iş etiği ve evrensel değerlere saygılı kişilerden oluşmaktadır. Sağlık Bilişim Derneğinin öncelikli hedefleri arasında, üyelerinin mesleki ve kişisel hayatlarındaki üretkenliklerini en üst seviyeye taşıyabilmeleri için onlara destek olmak yer almaktadır. Sağlık Bilişim Derneği olarak, sorumluluk ve gönüllü çalışmanın gereklerini ortaya koyarak, üyelerin kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincini benimsemesine ve bu doğrultuda harekete geçmesine katkı sağlanmaktadır. SAĞLIK VE BİLİŞİM DÜNYASI ‘ULUSLARARASI SAĞLIK BİLİŞİM ZİRVESİ’NDE BULUŞUYOR! Sağlık ve bilişim dünyasının liderlerini buluşturan en büyük organizasyon olan Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 bu yıl 10 -13 Ocak 2013 tarihleri arasında CNR Fuar Merkezinde gerçekleşiyor. “Sağlıkta İnovasyon” ana teması ile sektörün gündemini ve geleceğini belirleyecek olan zirvede, sağlık bilişimi alanında dünyadaki yeni gelişmeler, sağlık ve bilişim sektörü profesyonelleri ile paylaşılacak. Sağlık Bilişim Derneği liderliğinde düzenlenen ve Sağlık Bakanlığı, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, CNR Holding, OHSAD, İstanbul Medipol Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi desteği ile hayata geçen Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında; Türk siyaset, kamu ve iş dünyasının önde gelen isimleri, sektöre yön veren liderler, akademisyenler, yöneticiler ve kanaat önderleri, sağlık bilişimindeki gelişmelerin sağlık sektörüne getireceği yenilikler ve sağlıkta inovasyon ile etkin kaynak kullanımı konularını değerlendirecek. Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında sağlık ve bilişim sektörünün ortak çalışması olarak hayata geçirilen yeni projeler, dünyadaki bu alandaki en son uygulamalar, sektörün geleceği ve özellikle ‘’Dijital Hastane’’ projesi gibi konularda sek28 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 törün kanaat önderlerinin görüşlerini paylaşacağı çok önemli panel ve konferanslar da gerçekleşecek. zamanlı çalışan bir hastane kompleksi olan Dijital Hastane Platformu zirve süresince ziyarete açık olacak. Sağlık Yönetiminin Yeni Çağı, Geleceğin Şehir Hastaneleri, Yönetimde Bilişimin Değişen Rolü, Sağlık Bilişimi ile İlaç ve Tıbbi Cihaz Yönetimi, Farklı Hastane Modellerinde Yönetişim, Gelişen Türkiye’de Gelişen Sağlık Bilişimi, Yeni Yapılanmada Dijital Veriyi Kim Nasıl Yönetecek? Üniversite gözüyle Sağlık Bilişiminde ARGE, Sağlık Sektöründe Sosyal Medya ve İnternet Kullanımı, Kamuda Stratejik Planlama, Stratejik Planlamanın Paydaşlara Etkileri, Stratejik Planlama ve Performans Programı, Yeni ARGE Teşvikleri ve Fonlar, Kamu ve ARGE, İnovasyon, Bulutta Sağlık, Hemşirelik Bilişimi konularının tüm boyutlarıyla ele alınacağı Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13, Kamu Hastaneler Birliği Ceoları ve Amerika, İngiltere, Almanya ve Hindistan başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden sektör liderinin katılacağı “Dünya Sağlık Bilişimcileri Buluşması” gibi çok önemli buluşmalara da ev sahipliği yapacak. Sağlık ve bilişim dünyasını buluşturan Sağlık Bilişim Zirvesi’13 kapsamında, ikinci kez düzenlenecek olan “Altın Steteskop Ödülleri” de gerçekleşecek. Ayrıca zirve kapsamında dünyanın ilk ve tek Dijital Hastane Platformu da kapılarını ziyaretçilerine açıyor. Sağlık bilişimi alanında yeni gelişmeleri ve son teknolojileri tek bir çatı altında toplayan, 1000 m2’lik alanda gerçek Sağlık Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Keleş, bu yıl ikincisi düzenlenen zirveye dair şu açıklamaları yaptı: “Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi’13 geçtiğimiz yıl 1700 üzerindeki rekor katılımcı sayısını, bu yıl 3 katına yükselterek, 5000’e yakın sağlık yöneticisine ev sahipliği yapmayı hedefliyor. Dünyanın pek çok ülkesinden sektör liderlerini bir araya getirdiğimiz zirvede yine sağlık ve bilişim dünyasının geleceğini değerlendirip, gündemini belirleyeceğiz. Özellikle dünyadaki tüm yeni teknolojileri tek çatı altında topladığımız Dijital Hastane Platformu mutlaka görülmeli. Zirve sağlık ve bilişim sektöründe bulunan tüm yönetici ve profesyonellere açıktır. Etkinlikte işlenecek konular ve Dijital Hastane Platformu tüm yöneticilerin kişisel ve kurumsal geleceğini yapılandırmasına ve önümüzdeki 10 yılda sağlık bilişimindeki değişim hakkında derinlik kazanmasına olanak sağlayacaktır.” SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 29 portre 30 metrekarelik nalbur dükkanından uluslararası hastane zincirine uzanan bir başarı hikayesi: Eray KAPICIOĞLU Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı 30 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 1957 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğan Eray Kapıcıoğlu, ortaokul sonrasında kendi isteği ile iş hayatına atılır. Henüz çocukluktan gençliğe geçmeden, 30 metrekarelik bir nalbur dükkânında hayatı ve çalışma hayatını öğrenir. Başarılı oldukça ticareti sevmeye başlayan Kapıcıoğlu, ticarete duyduğu ilgiyi farklı iş alanlarıyla pekiştirir. 14 yaşındayken inşaat malzemesi toptancılığına, ardından inşaat sektörüne ve son olarak da sağlık sektörüne adım atar. Emeğin değerini küçük yaşta öğrenen Eray Kapıcıoğlu’nun 30 metrekarelik nalbur dükkanında başlayan başarı hikayesi, Türkiye ve Dünya’nın en önemli branş hastanelerinden biri olan Dünyagöz Hastaneleri’ne kadar uzanır. Tembel parayla hiç işim olmadı, kazandığımı işe yatırdım! “Babam, küçük çapta inşaat işleriyle uğraşırdı. Ben de ona yardım ediyordum. Her fırsatta ticaret yapmak istediğimi, özellikle ailemizin tecrübesi gereği, inşaat malzemeleri dükkânı açmak istediğimi dile getirirdim. Babam önce direndi, okuluma öncelik vermemi istedi. Bunun üzerine ben de hem okulumu hem de dükkânı birlikte idare edeceğime dair onu ikna ettim. Böylece babam bana 1971’de küçük bir dükkân açtı. O dönemde sabah 5’te kalkıyor; dükkânı açıp okul saatine kadar dükkândaki işlerle uğraşıyordum. Sonra da okula gidiyordum. Akşamları da okuldan çıkıp işyerine gidiyordum. Hafta sonları sabahtan geceye kadar çalışıyordum. Öyle ki ticaret yapmak çok hoşuma gidiyordu.” diyen Eray Kapıcıoğlu, 1974 yılında Mecidiyeköy 1. Taşocağı Caddesi’nde taksitle bir dükkân satın alır. Eray Kapıcıoğlu ilk dükkânını ve inşaat sektörüne nasıl girdiğini şöyle anlatıyor: “Burası büyük bir dükkândı ama tüm dükkânı dolduracak ma- lım yoktu. Önce dükkânın küçük bir bölümünü inşaat malzemeleriyle doldurdum ve geri tarafını sunta ile kapattım. Ön taraftan satış yapmaya başladım. Zamanla mal çoğaldıkça dükkânın tamamını kullandım. Sabah 06.00’dan gece 23.00’e kadar çalıştım. Hafta sonları da dükkânı açtım ve kazandığım parayla sürekli ek ticaret yaptım. Benim tembel parayla hiç işim olmadı. 1987’ye kadar işi iyice büyüttüm ve sektörün tüm önemli inşaat malzemesi markalarının toptan satıcısı oldum.” Ancak Eray Kapıcıoğlu, yaptığı iş ile hiçbir zaman yetinmez ve kazandığı parayı başka işlere yatırarak büyür. İnşaat malzemesi sattığı sırada 2030 dairelik inşaatlar yapmaya başlar. “1989’da Marmara Ereğlisi’nde 79 villalık bir inşaat projesini tamamlayarak, inşaat yapımında da büyük başarılar elde ettim. Bu süreçte, Avrupa Hastanesinin kurulduğu lokasyonu arsa olarak satın almıştım. Önce, buraya bir iş hanı inşa ettim.” diyen Kapıcıoğlu için Fulya’daki inşaat bir dönüm noktası olur. 1991 yılında birkaç doktor arkadaşının tavsiyesiyle sağlık sektörüne atılır. “Bu süreçte ilk olarak, İstanbul Fulya’daki binayı, doktor arkadaşlarımın tavsiyesiyle hastaneye çevirerek sağlık sektörüne ilk adımı attım. 1994’te Gayrettepe’de Metropol Hastanesinin olduğu yeri Çocuk Esirgeme Kurumundan kiraladım ve yeni bir hastane inşaatına başladım. Bu hastaneyi 1994 yılına kadar işlettim. Sonra da bu iki hastaneyi Florance Nightingale Grubu’na devrettim. O dönemde, tam hizmet hastanesi düşüncesi zihnime pek oturmamıştı. Bir branş hastanesi üzerinden büyümenin daha rasyonel olacağına karar verdim. Türkiye’de özel bir göz hastanesi olmadığını tespit ettim ve 1996 yılında Türkiye’nin ilk branş hastanesini Levent’te kurdum.” diyerek sadece kendi kariyerinde değil aynı zamanda Türkiye’de de sağlık alanında bir dönüm noktası yaratır. Kapıcıoğlu düşünür. Uzmanlık hastanesi kurmanın Türkiye’nin de ihtiyacı olduğuna inanarak “70 milyon kişi 140 milyon göz demekti. İyi bir çalışmayla Türkiye’de bir göz hastanesinin çok iyi tutacağını düşündüm. Göz hekimi olan birkaç arkadaşımla oturup fizibilite yaptım. Levent’teki binayı hizmete açtık. 10 doktorla başladık. Amacımız şu idi: Göz branştır ama gözün içinde de 20’ye yakın branş var. Biz, bir branş hastanesi açacağız diyerek yola koyulduk dünyaya açılmak hedefiyle adını Dünyagöz koyduk.” Dünyaya açılmak hep hedefimizdi, bu yüzden “Dünyagöz” Bugün, gözün lazerden retinaya, çocuk göz sağlığından göz estetiğine, gözün tüm branşlarında yüzlerce farklı tedavi yöntemi ile dünyada 18 ayrı noktada hizmet veren Dünyagöz’ün 1500’e yakın çalışanı, uzman bir hekim kadrosu var. Eray Kapıcıoğlu’nun başarı anlayışıyla hizmet veren Dünyagöz, göz alanındaki tüm yenilik ve teknolojilerin yakın takipçisi olur. “Dünya ile eş zamanlı olarak göz sağlığı alanındaki tüm yenilikleri şubelerimize getiriyoruz. Buna en son ve en güzel örnek; femtosaniye lazerle katarakt ameliyatıdır. Femtosaniye lazer yardımı ile katarakt ameliyatları artık bıçaksız olarak gerçekleşebiliyoruz. Bu hasta için çok büyük bir konfor. Nasa’nın onayladığı gözlükten kurtulma amaçlı lazerin gelişmiş teknolojisi LASIK’ı da ilk defa Türkiye’ye getiren grup Dünyagöz Hastaneler Grubudur.” diyen Eray Kapıcıoğlu, bu sayede sadece Türkiye’de değil, dünya çapında göz alanında uzmanlığını ortaya koyar. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 31 Sağlık turizminin en önemli yatırımcılarından biriyiz diğer tüm göz tedavilerinde hizmet veriyoruz.” sözleriyle anlatıyor. Dünyagöz Hastaneler Grubunun 5 yıldızlı otel konforu sunan hastaneleri, kısa zamanda dünyanın her köşesinden gelen yabancı hastalara dünya standartlarında sağlık hizmeti vermeye başladı. Hollanda, Almanya, İngiltere, Avusturya, İsviçre ve Norveç gibi Avrupa ülkelerinin yanında birçok Ortadoğu ülkesinden gelen hastalar, Dünyagöz’ün alanında uzman hekimleri tarafından son teknolojiler kullanılarak tedavi görme şansına sahip oluyor. Frankfurt, Köln ve İngiltere ofislerinden farklı olarak, göz hastalıklarının doğru teşhis ve tedavisini gerçekleştiren branşlaşmış kadrosu, göze özel tasarlanmış ameliyathaneleri ile her türlü göz cerrahilerinin yapıldığı büyük bir merkez olan Dünyagöz Frankfurt, hem özel hem de devlet sigortası sahibi Alman halkı ve Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının hizmet alabileceği bir merkez haline gelir. Yurtdışındaki ilk merkezini 2004 yılında Amsterdam’da hizmete sokan Eray Kapıcıoğlu, hastalardan gelen yoğun talep üzerine Frankfurt, Köln ve Londra ön muayene klinikleri açarak Avrupa’ya yoğun bir sağlık hizmeti vermeye başlar. 2011 yılında Frankfurt’ta Türkiye’nin Avrupa’daki ilk hastanesini hizmete sokan Eray Kapıcıoğlu bu projeyi; “Dünyagöz Frankfurt oldukça büyük bir yatırım. Frankfurt’un en prestijli bölgelerinden Schaumainkai Caddesi’nde yer alan hastanede, hizmet kalitesi ve özel olarak dizayn edilen odaları ile 5 yıldızlı otel konforuyla Avrupalılara en gelişmiş lazer teknolojisi Femto-LASIK, katarakt ve 32 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Türkiye’de sağlık turizmi alanında başarılı işlere imza atan Eray Kapıcıoğlu, yurtdışından gelen hastaların hem tedavilerinin yapıldığı hem de Türkiye’nin tarihi kültürel güzelliklerini hastalara tanıtacak profesyonel bir sistem kurar. 11 farklı dilde hizmet veren uzman Türk doktorları ve sağlık personeli, yabancı hastaların tedavilerini gerçekleştirmede önemli başarılar elde eder. Eray Kapıcıoğlu; “Hastalar kendilerine Dünyagöz’ün sunduğu ekonomik tedavi olanaklarının yanı sıra, ileri teknoloji, hijyenik koşullar ve kaliteli hizmetten faydalanma şansını yakalıyorlar. Sağlık turizm paketlerimizle hastalara vize, uçak, otel, şehir turu dâhil seçenekler sunuyoruz. Tüm hastanelerimizde mescidin yanı sıra sinagog ve şapel de bulunuyor. 107 yabancı ülkeden her yıl ortalama 30 bin yabancı hastaya sağlık turizmi alanında hizmet veriyoruz. Lazer, katarakt, retina ve göz estetiği konusunda farklı ülkelerden tercih ediliyoruz.” sözleriyle başarısını ortaya koyuyor. Türkiye, Dünyagöz ile bir dünya markası haline gelecek Eray Kapıcıoğlu, Türkiye’de 14 şubede ve yurt dışında 4 ayrı noktada hizmet veren dünyanın en büyük göz hastanesi zinciri olan Dünyagöz’ün yeni hedeflerini şöyle açıklıyor: “Kurumumuzun bilimsel ortamlarda uzman ve saygın bir kurum olarak anılması bize gurur veriyor. Bundan sonra bizler için önemli olan istikrarlı ve hedeflerimiz doğrultusunda planlı bir büyüme politikası ile hareket etmek. Bu kapsamda 2013 yılı içinde Kayseri, Gaziantep, İzmir ve Londra’da açılacak şube ve hastanelerle çok daha geniş bir coğrafyaya yayılacağız.” Eray Kapıcıoğlu, amacının sadece oftalmoloji camiasında değil bireyler nezdinde de dünyanın akla gelen ilk göz sağlığı markası olabilmek olduğunu söyleyerek iddiasını da ortaya koyuyor. SAĞLIKTA PERFORMANSIN İNSAN KAYNAKLARINA YÖNELİK ÖLÇÜMÜ (3) Prof. Dr. Kamil Ufuk BİLGİN Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) Sağlıkta Bireysel Performans Ölçümünün Amacı Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin amacı, aslında Sağlık yönetimi temel amacıyla örtüşmektedir. Çünkü, hedef kitle olan hastalara en uygun hizmeti sunmak, Sağlık hizmeti sunan bütün kamu kurum ve kuruluşlarının kurulma amacıdır. Bu 34 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 temel amaca ulaşmak için sayılabilir ve süreli hedefler ile sayılabilir ölçüt ve göstergeler belirlemek ise, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin amacıdır. Diğer bir deyişle, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin amacı, etkin bir Sağlık yönetimi için en somut yönetim anlayışı ve uygulamasıdır. Ancak, Sağlık performans ölçüm ve yönetimin kapsamı, seçeneksiz ve karşılıksız kamu yararına yapılması gereken ve devleti devlet yapan asli kamu hizmetleri “adalet, içişleri, dışişleri, savunma, içgüvenlik ve maliye” ile modern devlet hizmetleri içinde sayılan ve sosyal devlet hizmetleri olarak bilinen karşılıksız yardım ve çevre sorunlarına yönelik hizmetlerin dışında kalan diğer kamu hizmetlerinin için- de yer almakta ve artık “yarı kamusal hizmet” kapsamına girmektedir. Dolayısıyla, devletin bizzat ve sadece kendisinin üretmek zorunda olmadığı hizmetlerde kamu performans ölçüm ve yönetimi söz konusudur. Yukarıda sayılan kamu hizmetleri için ise, performansı kısmen yönetmek ve ölçmek mümkün olmaktadır. Örneğin iş yoğunluğu açısından en uygun yere mahkeme kurmak; en etkili güvenlik hizmeti için en uygun silahları satın almak; en uygun içişleri ve dışişleri için en uygun örgütlemeye ve en uygun insan kaynağını almak ve yetiştirmek; en yüksek vergi miktarına ulaşmak için en uygun vergi denetimi yapmak gibi. Sağlık performans ölçüm ve yönetiminin temel amacı, Sağlık kurumlarının hedeflerine ulaşmalarını sağlamaktır. Zira, kurum insan kaynakları olarak sağlık kurumu personelinin performans ölçümünde kullanılan ölçütlere göre çalışma eğilimleri olacağından, performans ölçme ölçütleriyle, aslında çalışanlara nelerin önemli olduğu konusunda gerekli mesajlar verilmiş olur. Öte yandan, hastane performans yönetim sistemi getirilmeden, kurumsal anlamda mal ve hizmet üretiminde tam olarak başarılı olunması pek mümkün değildir. Örneğin, çoğunlukla başvurulan performans ölçütü olarak verimliliğin, yanlış kullanılması ve gerçekleri yansıtmaması söz konusu olabilmektedir (Akdeniz–Durmaz,1998:86). Temel amaçlarını yönetsel, geliştirmeye yönelik ve araştırmaya yönelik olmak üzere üç grup altında toplayabileceğimiz Sağlık performans ölçüm ve yönetimi amaçlarını, ayrıntısına indiğimizde aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Barutçugil, 2004:126) : • Hastane hedefleri, açık ve tanımlanmış bireysel hedeflere dönüştürmek; • Hedeflerin gerçekleştirilmesi için gerekli olan performans ölçütlerini belirlemek; • Belirlenen performans ölçütlerini, personele zamanında ve adaletle uygulamak; • Performans sonuçlarıyla, gerçek- leşen başarıyı karşılaştırmak ve değerlendirmek; • Başhekim ile personel arasında etkin bir iletişim ve anlayış ortamı yaratmak; • Performansın geliştirilmesi için başhekim ve personelin ortak çabasını sağlamak; • Sağlık personelinin başarılarını tanımlamak ve ödüllendirmek; • Hastane yönetimi ve personelinin güçlü ve zayıf yönlerini tanımlamak; • Geribildirimle personeli desteklemek ve motivasyonlarını artırmak; • Sağlık-geliştirme ve kariyer planla- ması için yönetime gerekli bilgiyi sağlamak. Sağlıkta Bireysel Performans Ölçümünün İlkeleri Sağlıkta performans ölçümü, performans yönetimi anlayışı temel alındığında ekonomik, verimli ve etkili olmaya odaklanmış bir kurumsal yönetim ile tüm bunlara ulaşabilmek için ölçülebilir hedefler koymayı ve bu hedeflere ilişkin olarak çıktıları/ ürün veya hizmetleri sürekli ölçmeyi gerekli kılan bir denetim olmaktadır (Bilgin, 2004:14). Sağlıkta performans ölçüm ve yönetiminde başarı ve etkinlik için temel ilkelerden yararlanılması gerekmektedir. Bu ilkelerin hastane içi olanları ekonomiklik, verimlilik ve etkinlik veya etkililik ilkeleri olurken; hem hastane içi hem de dışı iş ve hizmet ilişkisi olan kitle için açıklık, hukukilik ve hesap verebilirlik ilkeleri olmaktadır. Ekonomiklik (economic) İlkesi: Performansı sağlayan kavramların başında ekonomiklik gelmektedir. Tutumluluk olarak da kullanılan bu kavram, kamusal kaynakları israf etmemek anlamına gelmektedir. Kamusal mal ve hizmetlerin üretiminde en az girdinin kullanımı olan ekonomiklik, kamu yönetiminde en uygun kaynak ve malzemenin, “en uygun” biçimde seçilmesi ve tüketilmesidir. Aslında, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde aranan pek çok özellikten söz etmek mümkün iken, varlığını ve önemini kaybetmeyen başlıca özellik, ekonomiklik olmuştur. Çünkü, henüz üretime geçmeden önceki aşamada ele alınan bu ilke ve özellik gereği, bütçe, araç-gereç ve teknoloji, hammadde ve toprak ile emekten oluşan temel üretim kaynaklarının yanı sıra, kullanılan ve tüketilen kamusal kaynaklarının doğru seçimi gerekir. Verimlilik (productivity) İlkesi: Eğer en ekonomik kaynak ve malzeme sağlanmışsa, bunların girdi olarak hizmet üretimine katılması sonucu en uygun çıktı mal ve hizmetlerin üretilmesi, verimliliktir. Aslında, söz konusu girdilere göre daha çok çıktı beklentisi verimlilik olmakla birlikte, kamu yönetiminde bu sürece “en doğru üretim” demek gerekir. Yönetim Bilimi’nin temelini atan F.W.Taylor’un başlattığı üretkenlik ölçümleri, günümüz kurumlarında kendini performansın en önemli özelliklerden biri olan verimlilik olarak göstermiştir. Mal ve hizmetlere olan talep artarken, kaynakların kıt olmasının anlaşılması, kamu veya özel bütün kurumlarda üretim girdilerinden yararlanma düzeyinin, diğer bir deyişle verimliliğin yüksek olmasını gerektirmiştir. Etkililik (efficiency) İlkesi: Performansın kamu yönetimi ve Sağlık kamu hizmeti bakımından en çok öne çıkan kavramı ise, etkililiktir. Aslında en uygun kaynak ve malzemeyle hedeflenen en uygun mal ve hizmetin üretilmesi anlamına gelen etkililik kavramı; kamu yönetiminde kısaca hedef kitlenin memnun edilmesidir. Bu nedenle etkililik, “en akıllıca” yönetimdir; hizmet edilen kitleye en çok yansıyan performanstır. Hedef kitle hastaların, bireysel ve kurumsal performansı görebildiği özelliktir. Başlangıçta kapitalist anlayışa uygun olarak özel sektör için geçerli olan kâr-maliyet etkileşimine eklenen ekonomiklik ve verimlilik; kamu sektörü için de geçerli olmuş ve sadece kamu yararı anlayışına göre mal ve hizmet üreten kamu yönetimi anlayışına da, ekonomiklik ve verimlik kavramları girmiştir. Ancak, her iki sektörün de hedef kitlesindeki bilinçlenme sonucu performansı belirleyenin sadece ekonomiklik ve verimlilik olmadığı, bunlar içeren bir üretim süreci sonrasında özel sektör için müşteri memnuniyetinin, kamu sektörü için de kamusal beklentilerin karşılanması gerektiği, diğer bir deyişle etkili ve etkin olmak gerektiği ortaya çıkmıştır. Açıklık İlkesi: Açıklık ilkesi, kamu yönetimi anlayışına has bir Sağlık performans yönetimi ve ölçümü ilkesidir. Bu ilkeye göre, bazı kısıtlar dışında hiçbir kamusal karar ve eylem, kapalı kalamaz. Açıklığa uyumlu bir yönetim anlayışına sahip olmak, kamudaki performansın yine kamunun istek ve şikayetlerini dikkate alarak performansın yönetilmesini sağlar. Bunun başarılması halinde ise, Sağlık kurumlarını daha etken kılar. Çağdaş kamu yönetiminin getirdiği yeniliklerin başında açıklık ilkesi gelmektedir. Bu ilke, aynı zamanda Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde kamuya uygun bir performans SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 35 ölçütüdür. Şeffaflık veya saydamlık diye de ifade elden açıklık ölçütü, temel olarak Sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen yönetsel her türlü karar ve eylemlerin, hedef kitle halk tarafından da bilinmesi, görülmesi; duyurulması, saklanmaması, gizli tutulmaması anlamında denetlenmesi demektir. Ancak, bu ilkenin devlet sırrı, meslek sırrı, özel hayatın gizliliği gibi bazı kısıtları bulunmaktadır. Aslında, kamuda açıklık ölçütü, bir diğer kamusal performans ölçütü olan hesap verebilirliğin temelini de oluşturmaktadır. Çünkü, Sağlık yönetimi tarafından alınan karar ve eylemleri bilmeyen bir hedef kitlenin, Sağlık yönetimden hesap sorması da beklenemez. Dolayısıyla, bir Sağlık kurumu hastanenin performans ölçümünde, “yeterince saydam davranılıyor mu?”, “yeterince açıklama yapılıyor mu?”, “bu açıklamalar zamanında ve net olarak gerçekleştiriliyor mu?” türünden açıklık ölçütü kullanıcı sorularının sorulması gerekmektedir. Açıklık ilkesinin kullanımı açısından ele alınması gereken önemli bir konu ise, saydamlık adına Sağlık kurumlarının yeterli olduğunun ve iletişim kanallarının açık olduğunun varsayıldığında, hedef kitle olarak halkın bu saydamlıktan beklenti oranının, gelişmemiş ya da demokratik kültürü eksik olan toplumlarda düşük olma olasılığıdır. Zira, saydamlığa olan inanç ve yasal zorunluluğa karşın, gerek hizmet etme ve sorumluluğu olan veya yönetim yetkisine sahip olan taraf olarak, gerekse yeterince bilgi sahibi olması gereken vatandaşlar olarak eksik etkileşim veya bireysel çıkarların öne çıkması, zaman zaman Sağlık performans yönetimi gereği saydamlık ölçütünün kullanımını veya etkinliğini azaltabilmektedir. Hukukilik İlkesi : Hukukilik ilkesi adından da anlaşılacağı üzere, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde tüm kamusal karar ve eylemlerin hukuka uygun olması demektir. Ancak, burada önemli olan hukuk adına sadece yasal sınırlar içinde kalmak değil, hakkaniyetli ve adil olmaktır. Dolayısıyla, Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde hukukilik ilkesiyle, mevzuatın arkasına sığınan bir 36 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 geleneksel Sağlık yönetimi anlayışı ve uygulaması yerine, gerekli temel hukuk anlayışına göre yönetim söz konusudur. Hukukilik ilkesi, Sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen Sağlık hizmet üretimi ile diğer kamusal etkinliklerin hukuka uygun olması anlamına gelmektedir. Ancak, hukukilik ilkesi, esasen sınırları insan haklarına, vatandaşlık haklarına, sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer haklara kadar genişletilebilecek bir ilke olmakla birlikte; bu hakların yasa ve benzeri mevzuatla somutlaştırılması ölçüsünde, uygulamaya aktarılması mümkün olabilmektedir. Zira, uluslararası sözleşme niteliğindeki kabullerin olması, bunun gerekiyorsa iç hukuka uydurulması durumunda ancak, hukukilik ölçütünün tam anlamıyla Sağlık kurumlarındaki yönetici ve personel tarafından uygulanması söz konusudur. Hukukilik ilkesinin Sağlık performans ölçüm ve yönetimine en somut etkisi, Kanunsuz Emir verilemez kuralıdır. Hesap Verebilirlik İlkesi : Sağlık performans ölçüm ve yönetiminde hesap verebilirlik ölçütü, kamuda performans yönetimi anlayışının önemsenmesi gerektiğini ortaya çıkaran, en ciddi ilke olmuştur. Zira, hükümet etme gücünün tek elde toplanarak kişi hak ve özgürlükleri için zaman zaman sınırlayıcı bir etken olabilmesi ile halkın bilinç düzeyindeki artış ve teknolojik iletişim sonucu, kamuyu yönetenleri halkın istek ve beklentilerine göre hareket etmek zorunda bırakılmıştır (Balcı,2003:115). Bu duruma, modern devlet anlayışının getirdiği halkın yararına bakış açısı eklenince, kamu kurum ve kuruluşlarının daha yüksek performansla çalışması ve profesyonel kamu yönetimi anlayışının bir gereği olarak hesap verebilirlik ilke ve ölçütü anlam kazanmıştır. Kamu yönetimindeki yeni gelişmeler, kamu yönetimi kavramındaki kamu ve yönetim sözcüklerinin, anlamca değişmesi sürecine girmesine neden olmuştur (Nohutçu-Balcı,2003:16). Çünkü, sanayi devriminin egemen ideolojisi olan liberalizmle, kamu yararının ancak serbest piyasa ekonomisi tarafından ve tek tek vatan- daşların yararlarının toplamıyla sağlanacağı fikri; 1929 Dünya ekonomik krizinden sonra ise, Keynezyen Refah devleti anlayışının getirdiği kamunun çıkarını en iyi devletin koruyacağı fikri günümüzde, yerini edilgen değil etken kamu bilincine bırakmıştır. Kamu yönetimi anlayışındaki bu değişiklikler sonucu, devlet ve onun yürütme örgütü kamu yönetimi bir amaç olmaktan çıkmış, kamunun yararını ve refahını sağlamada bir araç olması gerektiği; böyle bir aracın ise, sahipleri olan kamu tarafından korunabileceği bu nedenle de, kamunun yönetildiği anlayış değil, kamunun yönettiği bir kamu yönetimi anlayışı giderek gücünü göstermeye başlamıştır (Nohutçu-Balcı,2003:18). Yönetsel anlamda kısaca yönetimin aldığı karar ve eylemlerden dolayı, hizmet verdiği hedef kitleye gereken veya istenen açıklamalarda bulunması anlamına gelen hesap verebilirlik; Sağlık yönetimi ve ölçümünde de bunu sadece ilkece değil eylemce de kabul etmesi ile hedef kitleler olarak halkın da bu açıklamayı sürekli, sistemli, araştırıcı ve sorgulayıcı bir kültürle istemesini gerektiren bir çaba olmaktadır. Kamu yönetiminin emanet yetki ve bütçeyle ne kadarlık bir performansa ulaştığının hesabını soran ve bir kamu performans ölçütü de olan hesap verebilirlik, aşağıdaki ilke ve esasları içermektedir (Stoker,1999:49) : • Sağlık yönetiminde tutulan kayıtların doğru tutulması ve bunların doğrulanması; • Hedef kitlenin bilgi edinme hakkının bazı istisnalarla karşılanması; • Sağlık hizmetinden sorumlu kişi ya da kişilerin resmen belirlenmesi; • Sorumluların sorumluluklarını, yaptıklarını ve yapmadıklarının nedenlerini ve gerekçelerini açıklamak zorunda olmaları; • Sağlık hizmet performansına iliş- kin olumsuzluklar olduğunda, gerekenin yapılması konusunda sorumluluk üstlenilmesi; • Yapıcı ve olumlu eleştiriler dışında eleştirilerin de gelebileceğinin kabul edilmesi; • Başarıları ödüllendirme ile olum- • Yeni kamu yönetimi anlayışının bir • Gözlem kalitesini artırır. suzlukları cezalandırmanın kabul edilmesi; • Hesap vermenin, gerekirse görevi kaybetmeyi de içerdiğinin bilinmesi. Günümüzde hesap verebilirliğin çeşitli uygulamaları bulunmaktadır. Örneğin, halkın siyasilere seçim öncesi vaad ettiklerini yerine getirmeleri konusunda seçimlerde siyasi açıdan hesap sorması; yasaların verdiği yetkilerle örneğin bilgi edinme hakkı yasası, tüketici haklarının korunması gibi yasalarda yer alan hak ve yöntemlerle hesap sorulması; son olarak bürokrasinin yönetici ile insan kaynağının profesyonel anlayışla hareket edip, kamu performans yönetimi anlayışıyla kamu hizmeti sunmaları konusunda halkın bireysel veya meslek örgütü kurarak ya da sendikal örgütlenerek hesap sorması veya söz konusu hedef otoritelerin hesap vermesidir. Sağlık ölçüm ve yönetiminde hesap verebilirliğin temel amacı, bürokrasinin daha çok vatandaşa hesap verir hale getirilmesi ve böylece demokraside yol katedilmiş olunmasıdır. Bu temel amaç çerçevesinde, hesap verebilirlik performans ölçütü sayesinde ulaşılan belli bazı sonuçlar da söz konusudur. Bunlar, hesap verebilirliğin aynı zamanda aşağıda sayılan yararları olmaktadır (Aucoin-Heinktzman,2000:45): parçası sayılan yönetişim türü girişimlere, örneğin sivil toplum örgütlenmelerinin oluşumuna katkı sağlar. Ancak, hesap verebilirliğin yukarıda sayılan yararlarının tam anlamıyla sağlanabilmesi için uygulamada karşılaşılan bazı engellemelerin aşılması ya da sorun olarak görülüp çözüme kavuşturulması gereklidir. Hesap verebilirliğin söz konusu iki önemli engeli bulunmaktadır (Caiden,1989:26-28) : • Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan memurların kamunun menfaati yerine, kendi menfaatlerini öne çıkarması hatta yolsuzluk yapmaları; • Sağlık yönetici ve personelinin halkın istek ve şikayetlerini duymazlıktan gelmesi. Sağlıkta Performans Ölçümünün Faydaları Sağlık performans ölçümünde karşılaşılan çeşitli güçlüklere karşın, çok sayıda faydası bulunmaktadır. Sağlık performans ölçümünün, yöneltilen çeşitli eleştirilere karşın, performans yönetimi anlayışının getirdiği olumlu özelliklerinin analiz edilmesi, izlenmesi ve etkili bir biçimde uygulanabilmesi durumunda yönetime aşağıdaki faydaları sağlayacağı söylenebilir (Glendinning,2002:162): • Hesap verebilirlikle, Sağlık yöne- • Sağlık personeli insan kaynaklarıtiminde yetkilerin kötüye kullanılması ve yetersiz hizmet verilmesi önlenir; • Sağlık hizmetleri üretimi için ge- rekli girdilerin, performans ölçüm ve yönetimi anlayışına uygun kullanılmasına etki eder; • Sağlık yönetimince alınan karar ve eylemlerin hukuki olmasına büyük etkisi olur; • Sağlık kurum ve kuruluşlarınca gerçekleştirilen hizmetlerde, halkın istek ve beklentilerine de yanıt verecek nitelikte olmasını sağlar; nın bireysel performansı geliştirir; • Sağlık personelinin gizilgüç performansını ortaya çıkarır; • Gelecekteki sağlık personeli kaynağı ihtiyacını planlar; Sağlık performans ölçümünün en önemli faydası, bireysel performans değerlendirmesinde ortaya çıkmaktadır. Zira, objektif bir değerlendirme sistemi kurabilen kamu kurum ve kuruluşlarında, böylece sağlık personelinin zayıf ve güçlü yanları belirlenebilmekte; bu konuda onların başarılarını geliştirici önlemler alınabilmekte; diğer taraftan çalışanların da başarı dereceleri hakkındaki değerlendirmeleri öğrenerek, performanslarını geliştirme yönünde çaba sarf etmeleri mümkün olabilmektedir (Ergun-Polatoğlu,1992:288). Sağlık performans ölçümü ile ulaşılmak istenen bu amaçların gerçekleştirilmesi durumunda ise, etkili bir performans yönetim sisteminin sağlık kurum ve kuruluşlarına sağlayacağı genel faydaları şu şekilde sıralayabiliriz (Barutçugil,2004:127): • Yönetimin iş ve sonuçları üzerindeki denetimini artırır; • Yönetimin sorunları erken belirleme ve önlem alma yeteneğini artırır • Çalışanların hedefleri ile hastane hedefleri arasında bağlantılar kurarar, motivasyon etkisini artırır; • Yönetimin sonuçlarla ilgili beklentilerinin açıklıkla anlaşılmasını sağlayarak iletişimi geliştirir; • Performans, standartlara uygun davranmamayı objektif ve ölçülebilir şekilde tanımlayarak, iyileştirici ya da disiplin sağlayıcı eylemleri destekler; • Geribildirimin, çalışanlara yöneti- min öznel ölçütlerine göre değil, daha objektif verilebilmesini sağlayan bir sistem yaratır; • Hastane amaçlarını gerçekleştirir; • Yönetimin ücretlerle ve yükselt• Hastanedeki manevi gücü artırır; melerle ilgili kararlarını alırken kullanacağı objektif ölçütler sağlar; • Hasta memnuniyetini sağlar; çalışan için performans kayıt• Performans – ücret dengesini sağ- • Her larının merkezcil bir şekilde ve gelar; • Rekabet üstünlüğü yaratır; nellikle insan kaynakları yönetim biriminde tutulmasını sağlar. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 37 KALDER’DEN MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ’NE 4 YILDIZ Medicana International Ankara Hastanesi 21. Ulusal Kalite Ödülüne ilk başvurusunda 4 yıldız yetkinlik belgesi ile Katılım Beratı aldı. EFQM Mükemmellik Modeli Çerçevesinde her geçen gün kendini yenileyen ve geliştirdiği projelerle Uluslararası kalite standatlarını yakalamak için çaba gösteren Medicana İnternational Ankara Hastanesinin çabaları sonuçsuz kalmadı. Konu ile ilgili Medicana International Ankara Hastanesi Genel Müdürü Oğuz Engiz; “EFQM çalışmalarına ilk olarak 2 0 1 0 yılında aldı- ğımız eğitim ile başladık. 2011 yılında ilk öz değerlendirmemizi yaparak ilerlediğimiz yolu gördük ve bu öz değerlendirmeye yönelik olarak da iyileştirme ve yenileşme projelerimizi geliştirdik. Bu projeler ışığında aldığımız yol bizi Kalder’in başvurusuna götürdü. Hazırladığımız raporu Kalder’e sunarak, değerlendiricilerimiz ile birlikte 1-5 Ekim 2012 haftasında keyifli bir süreç yaşadık. Değerlendirilmemiz hem ilerlediğimiz yolu görmemizi hem de kat ettiğimiz yolu görmemizi sağladı. Böylelikle 4 yıldız Yetkinlik ödülümüz aldık. Hedefimiz Ulusal Kalite Büyük Ödülü. Bu yoldaki tüm iyileşim çalışmalarına kararlılıkla devam edeceğiz” dedi. 21 Kasım 2012 gecesi İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında Medicana International Ankara Hastanesi Genel Müdürü Oğuz Engiz hastane adına sertifikayı teslim aldı. ASTRAZENECA DOĞU AVRUPA BİLGİ SİSTEMLERİ DİREKTÖRÜ YAVUZ KUBAN OLDU Yenilikçi İş Modelleri ve Bilgi Sistemleri’nde lider olmayı hedefleyen AstraZeneca, Yavuz Kuban’ı yönetim ekibine kattı. Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan M. Yavuz Kuban, Mühendislik yüksek lisansını Amerika Birleşik Devletleri Louisiana State Üniversitesi’nden işletme yüksek lisansını da Koç Üniversitesi’nden aldı. Siemens’de Satış Mühendisi ve Karel Elektronik’te Teknoloji Di38 38 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 rektörü olarak çalışan Kuban, 1999 yılında ilaç sektörüne geçiş yaparak Amerika Birleşik Devletleri’nde İş Teknolojileri Direktörü, Global İş Teknolojileri Direktörü ve Global Hizmetler Direktörü pozisyonlarında görev yaptı. 22 yıllık teknoloji tecrübesi ile AstraZeneca ailesine katılan Yavuz Kuban, Kasım 2012 itibarıyla Doğu Avrupa Bölgesi Bilgi Sistemleri Direktörü olarak göreve başladı. Doğu Avrupa Bölgesi’ne bağlı 22 ülkeyi İstanbul’dan yönetecek olan Kuban, aynı zamanda AstraZeneca Türkiye Yönetim Ekibi’nde yer alacak. Yavuz Kuban yeni görevi ile ilgili olarak; “İlaç sektöründeki büyük dönüşüm döneminde AsraZeneca’nın yenilikçi değişim sürecine katılabilmek büyük bir fırsat. Bilişim ekibi olarak, AstraZeneca’nın sektöre liderlik etmeyi hedeflediği bu süreçte, hem destekçi hem de öncü olmak istiyoruz” dedi. TÜRKİYE DÜNYADA EN YAYGIN DİŞSİZLİK YAŞAYAN ÜLKELER ARASINDA “22 Kasım Diş Hekimliği Günü” ve “Toplum Ağız Diş Sağlığı Haftası” dolayısıyla Türk Diş Hekimleri Birliği’nce bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ da katıldı. Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkanı Taner Yücel toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’de diş hastalıklarının yaygınlığının yüzde 90 civarında olduğunu söyledi. 5-9 yaş grubundakilerin süt ve daimi dişlerindeki ortalama çürük, dolgulu ve çekilen diş sayısının 5,2; 0-14 yaş arasındakilerin ise 3,67 olduğunu kaydeden Taner Yücel, 0-14 yaş grubundakilerde ayrıca başlangıç çürüğü sayısının ortalama 2,5 olduğunu belirtti. Yücel, Türkiye’de kişi başına ortalama dolgu sayısının ise 1 olduğunu bildirdi. 65 yaş ve üstündekilerde dişsizlik oranının yüzde 67 olduğunu dile getiren Yücel, bu oranla Türkiye’nin dünyada en yaygın dişsizlik yaşayan ülkeler arasında en başlarda yer aldığını belirtti. Diş sağlığıyla genel sağlık arasındaki ilişkinin dünyada önemsenen bir konu olduğunu dile getiren Yücel, diş hekimlerinin bu konuda etkin rol almasının önemine işaret etti. Diş Hekimlerinin sorunlarını dinleyen ve diş sağlığı ile ilgili çeşitli konulara dikkat çeken Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ise Türkiye’de ağız ve diş sağlığı konusunda farkındalık 40 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 oluşmadığını, buna yönelik 2013’de bir kampanya başlatılmasının planlandığını belirterek, diş fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlığı kazandırılmasının önemine işaret etti. Ağız ve diş sağlığı ile sistemik hastalıklar arasında ciddi bir ilişki bulunduğunu vurgulayan Bakan Akdağ, yürütecekleri kampanyada diş hekimlerinin etkin rol almasının öngörüldüğünü bildirdi. Çok basit hastalıklarda bile hekime başvuru olurken diş sağlığı gibi önemli bir konuda gecikme yaşandığını, son dönemde diş hekimine başvurulduğu için diş kayıpları meydana geldiğini ifade eden Akdağ, “Kişinin genel sağlığıyla ağız ve diş sağlığı arasında önemli ilişki var. Buna gereken önemi vermeliyiz” diye konuştu. Ağız ve diş sağlığı hizmetleri konusunda son yıllarda önemli adımlar attıklarını dile getiren Akdağ, diş hekimi ve diş ünitesi sayısının arttığını, yeni ağız ve diş sağlığı merkezleri açıldığını söyledi. 2002’de kamuda 1 yılda 360 bin diş dolgusu yapılırken bugün bu sayının 8 milyona yaklaştığını bildiren Sağlık Bakanı Akdağ, ancak bunun da yetersiz olduğunu ifade etti. Akdağ, Türkiye’de ağız ve diş sağlığı tedavilerinin devlet tarafından karşılandığına işaret ederek, Avrupa’da bu tedavilerin sigorta kapsamında bulunmadı- ğına dikkati çekti. Ağız ve diş sağlığı konusunda gelecek yıl başlatılması planlanan kampanyayla ilgili de bilgi veren Akdağ, hedef grubu olarak 3 yaşa kadar çocuğu olan annelerin, 6 yaş grubundaki çocukların, gebelerin ve engellilerin belirlendiğini bildirdi. Sağlık Bakanı Akdağ, serbest diş hekimlerinden hizmet alınmasıyla ilgili bir soru üzerine bunun birinci derecede finansman meselesi olduğunu bildirdi. Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) bu konuda Türk Diş Hekimleri Birliği ile bir çalışma yürüttüğünü anımsatan Akdağ, “SGK, bu finansman meselesini, özellikle koruyucu tarafını öne alarak bir şekilde halledebileceğimiz bir model üzerinde diş hekimlerimizle çalışıyor. 2013’de gerçekleşebilir mi, doğrusu bilmiyorum. Biz de Sağlık Bakanlığı olarak bu konuda ara yüz oluşturmaya gayret ediyoruz” dedi. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin 20-30 kat artmasına rağmen ihtiyacın bunun çok ötesinde olduğunu dile getiren Akdağ, “Kamuya ait kuruluşlarda bu ihtiyacı karşılarken biz de zorluk çekiyoruz. Bu kapasitenin özel sektörün imkânlarının kullanılarak artırılması elbette bizim de isteyeceğimiz bir husus, ama temelde bu bir finansman meselesi. İşin finansman meselesinin çözülmesi lazım” şeklinde konuştu. kampus Burada Hayat Var! Hızla ve emin adımlarla büyüyen bir üniversite Medipol Üniversitesi geçen yıllarda eğitime başlayan Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Bölümleri’ne bu yıl Sağlık Meslek Yüksekokulu’nu dahil ediyor. Gelecek yıllarda bu fakülteleri Eğitim, Mühendislik-Mimarlık, İktisadi ve İdari Bilimler, İletişim, Güzel Sanatlar Fakülteleri ile Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksekokulu takip edecek. Doğru yerden başlamak isteyenlerin tercihi Medipol Üniversitesi 2012-2013 eğitim dönemini, sağlık eğitiminde önemli atılımlar ve yeniliklerle başlatıyor. Bünyesinde dört ayrı hastaneyi barındıran Türkiye’nin en büyük özel-üniversite hastane kompleksi Medipol Mega (Genel, Kalp Damar Cerrahisi, Onkoloji, Ağız Diş ve Çene Hastalıkları İhtisas Hastaneleri) ile sağlık alanındaki iddiasını sürdürüyor. 2012-2013 eğitim döneminde Medipol Üniversitesi’ni tercih eden öğrencileri eğitimde büyük fırsatlar ve ayrıcalıklar bekliyor. Erasmus değişim programıyla yurt dışında eğitim görme fırsatı Geçen yıl Erasmus Beyannamesi alan Medipol Üniversitesi, öğrencilerine 42 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Haziran 2012’den itibaren başka bir Avrupa ülkesinde değişim öğrencisi olarak eğitim alma olanağı sağlıyor. Erasmus, “Exchange Student” olarak da bilinen, yükseköğretim kalitesini artırmak için Avrupa’daki yükseköğretim kurumlarının birbirleriyle çok yönlü iş birliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik, bir Avrupa Birliği programıdır. Hukuku alanlarında yüksek lisans programları yer alıyor. Hukuk herkese lazım misyonuyla hareket eden Medipol Üniversitesi, Türkiye’de hukuk alanının öncü isimlerinden oluşan güçlü isimlerle iddialı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Ticari değil, özgün ve yoğun bir eğitim anlayışı Hukuk Camiasının Önde Gelen İsimleri Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi genç hukukçular için Kavacık’ta Medipol Hukuk Fakültesinde Türkiye’de sağlık bilimlerinden sonra alanında uzman akademisyenleriyle birlikte sosyal bilimlere de iddialı bir giriş yaparak geçen yıl eğitime başlayan Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğrencilerini Prof. Dr. M. Akif Aydın, Prof. Dr. Yücel Sayman, Prof. Dr. Nevzat Koç, Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut gibi seçkin hukuk adamları ve ümit vadeden genç akademisyenlerle derslerde, uygulamalı çalışmalarda ve ders dışı zamanlarda buluşturuyor. Çağdaş hukuk insanları yetiştiriyor. Genç hukukçuları yargıçlarla, savcılarla, avukatlarla, siyaset adamlarıyla, güncel hukuksal sorunlarını tartışmaları ve onların tecrübelerinden yararlanmaları için biraraya getiriyor. Gerçek olayları ve davaları uygulamalı derslere taşıyor. Ayrıca Fakültede, Marmara Üniversitesi işbirliği ile Kamu Hukuku, Özel Hukuk ve Sağlık dünyanın en iyi üniversiteleriyle yarışacak standartlarda bir kampüs ve zengin bir kütüphane hazırlıyor. Üniversitede, birebir eğitime ve aktif iletişime önem veriliyor. Ayrıca öğrencilerin yararlanabileceği yurt dışı değişim programları ve fakültedeki ücretsiz yabancı dil eğitimiyle öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanıyor. Türkiye’ye Örnek Olacak Bir Model Medipol Mega Sağlık Kompleksi, bir üniversite hastanesi olarak Türkiye’ye örnek olacak bir model oluşturuyor. Hastanenin imkânlarını üniversiteye seferber edebilen ve hastaneyi de kendi akademik kadrosuyla destekleyen, güçlendiren bir üniversite modeli olarak Medipol Üniversitesi, Türkiye’de bir ilk… Medipol Mega Hastaneler Kompleksi’nde staj yapma ayrıcalığı Medipol Üniversitesi, öğrencilerine Türkiye’nin en büyük özel sağlık yatırımı olan ve bünyesinde Genel, KalpDamar Cerrahisi, Onkoloji, Ağız Diş ve Çene Hastalıkları ihtisas hastanelerinin yer aldığı Medipol Mega’da eğitim alma ve pratik yapma ayrıcalığını sunuyor. Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve eğitime bu sene başlayacak olan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencileri stajyer ve intörn olarak Medipol Mega’da uygulama yapabilme imkânına sahip oluyor. Medipol Mega; 470 yatak kapasitesi, 133 yoğun bakım yatağı, 25 ameliyathanesi ve 260 poliklinik odası ile 100 bin metrekarelik bir alana sahip. Dört farklı ihtisas hastanesi ve yüzlerce kliniği ile her türlü sağlık ihtiyacına tek bir çatı altında cevap veren Medipol Mega, tamamı akıllı sistemlerle donatılmış modern altyapısı ve ileri teknolojisi ile sağlık alanında olduğu kadar eğitim alanında da önemli bir hizmet sunmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin En Büyük Üniversite Diş Hastanesi Medipol Mega’da, SGK anlaşmalı Türkiye’nin en büyük üniversite diş hastanesi hizmet veriyor. Her biri alanında uzman, Türkiye’nin önde gelen akademisyen diş hekimlerinden oluşan bir kadro, 150 ünitlik kapasite, dişe özel son sistem teknolojik altyapı ve bilimsel tedavi yaklaşımları ile eğitim, araştırma ve hizmette farkını ortaya koyuyor. ABD ve Avrupa’nın belli başlı merkezlerinde erişilebilen araştırma olanakları Medipol Üniversitesi ayrıcalığıyla şimdi Türkiye’de Rejeneratif ve Restoratif Tıp Araştırmaları Merkezi Rejeneratif ve Restoratif Tıp Araştırmaları Merkezi, hastalık ve kazalarla hasar görmüş vücut bölümlerinin onarılması ve yenilenmesi ile ilgili temel araştırmalar yapacaktır. Öğrenciler sadece ABD ve Avrupa’nın belli başlı merkezlerinde erişilebilen araştırma olanaklarına daha lisans eğitimi aşamasında Medipol Üniversitesi’nde kavuşacaklardır. Merkezde rejeneratif araştırmaların öncelikle yoğunlaşacağı alanlar, sinir sistemi ve kalp dokusunun hasarlardan sonra onarılması ve fonksiyonlarının geriye kazandırılması olacak ve kapsam gittikçe diğer doku ve organ sistemlerini de içine alacak şekilde genişletilecektir. Bitkisel tedaviden akupunktura, hipnozdan beslenme alışkanlıklarına kadar çok Medipol Üniversitesi Yeni Bölümleri ve Türkiye’nin En Büyük Özel Üniversite Hastane Kompleksi ile Eğitimde Gücüne Güç Katıyor farklı tamamlayıcı tıp uygulamalarının ileri teknolojik altyapı ve tartışma götürmeyecek uluslararası standart yöntemlerle potansiyel etkilerinin araştırılması da merkezin inceleme konuları arasında olacaktır. İki kıtayı birleştiren üniversite Medipol Üniversitesi İstanbul’un merkezinde, tarihi yarımadada, kentin her yerinden ulaşım kolaylığı olan merkezi konumda bir “kent üniversitesi” olarak Haliç Yerleşkesinde eğitime başladı. Bu yıl ise 220 dönümlük bir alanda, ormanla iç içe, otoyola komşu, ulaşımı yine çok kolay bir konumda olan Kavacık Yerleşkesi’ne taşınan Hukuk Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü ve Sağlık Meslek Yüksekokullarıyla eğitime devam edecektir. İnşaatı hızla devam etmekte olan Kavacık Yerleşkesi’ne önümüzdeki yıllarda diğer bölümler de taşınacaktır. Yerleşke; spor tesisleri, banka, alışveriş merkezi, kafe ve restoranlar, konferans salonları, kültür-sanat yapıları ve üniversite hastanesiyle öğrencilere yepyeni bir dünyanın kapılarını açacaktır. Medipol Üniversitesinde kendi alanında başarılı lisans öğrencileri, belirlenen koşulları yerine getirdikleri takdirde ilgi duydukları ikinci bir dalda lisans eğitimi görme imkanı buldukları gibi, ikinci bir dalda sertifika edinmek üzere ücretsiz bir yan dal eğitimi de alabiliyorlar. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 43 Scott Routley DOKTORLARI ŞAŞIRTTI On yılı aşkın süredir bitkisel hayatta olan Kanadalı hasta Scott Routley bilim adamlarına “acı içinde olmadığı” mesajını iletmeyi başardı. Bu, çevresiyle iletişim kuramayan ve ileri düzeyde beyin tahribatı geçirmiş olan bir hastanın, tıbbi durumuyla ilgili sorularını yanıtlayabildiği ilk vaka. 39 yaşında olan Scott Routley’e, beyinsel faaliyetleri MRI cihazında incelenmekteyken sorular yöneltildi. Routley’in doktoru, elde ettikleri bu yeni bilginin, tıp ders kitaplarının yeni baştan yazılması anlamına geldiğini söyledi. Bitkisel hayata giren hastalar, komadan çıktıktan sonra uyanık halde ve gözleri açık dönemler geçiriyor ama kendileri ya da dış dünya hakkında hiçbir şey algılayamıyor. Routley’in bundan 12 yıl önce geçirdiği bir otomobil kazasında, beyninde ileri düzeyde hasar meydana gelmişti. O zamandan bu yana geçirdiği tüm incelemelerde hiçbir bilinç ya da iletişim kurabilme işareti göstermemişti. 44 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 ‘SCOTT DÜŞÜNEBİLİYOR’ İngiliz nöroloji uzmanı Western Ontario Üniversitesinde Beyin ve Akıl Enstitüsü ekibine başkanlık eden Prof. Adrian Owen, Routley’in kesinlikle bitkisel hayatta olmadığını belirtiyor. Prof. Owen, “Scott bilincinin açık olduğunu, düşünebildiğini gösterdi. Beynini defalarca taramadan geçirdik. Beyinsel faaliyetleri, sorularımıza bilerek cevap verdiğini gösteriyor. Nerede ve kim olduğunu biliyor.” dedi ve bunun tıpta çığır açacak bir saptama olduğunu kaydetti. Prof. Adrian Owen, “Yıllardır bitkisel hayattaki bir hastaya kendisi açısından önem taşıyan birşey sorabilmek istiyorduk. Gelecekte hastanın yaşam düzeyini geliştirebilmek için neler yapabileceğimizi de sorabiliriz. Bu kendilerine sağladığımız eğlendirici faaliyetler veya günün hangi saatlerinde yıkanmak, beslenmek istedikleri gibi şeyler olabilir.” dedi. Scott Routley’nin anne ve babası, bitkisel hayattaki oğullarının bilincinin her zaman yerinde olduğuna ve baş- parmağını kaldırarak ya da gözlerini hareket ettirerek iletişim kurabildiğine inandıklarını söylüyor. Ancak tıp görevlileri, anne babanın bu görüşünü kabul etmiyordu. Routley’nin on yıl boyunca nöroloğu olan, halen Londra’da çalışan Prof. Bryan Young da, beyin görüntüleme sonuçlarının yılladır yapılan davranış değerlendirmelerinin tümünü değiştirdiğini ve tıp kitaplarının, Prof. Owen’ın teknikleri de eklenerek güncelleştirilmesi gerektiğini kaydetti. BBC’nin Panorama programında, İngiltere ve Kanada’da bir yılı aşkın süredir bitkisel hayatta bulunan ve en düşük düzeyde bilinci açık durumda olan hastaların gelişimi izlendi. Steven Graham adlı bir başka Kanadalı hasta da, geçirdiği beyin tahribatı sonrasında yeni bilgileri hatırlayabildiğini ortaya koydu. Graham, kız kardeşinin bir kızı olup olmadığı sorusuna “evet” cevabını verdi. Hastanın yeğeni 5 yıl önce geçirdiği otomobil kazasından sonra dünyaya gelmişti. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 45 KANSERLİ İKİZLERE, AYNI ANDA KARACİĞER NAKLİ YAPILDI 2 TÜRK DOKTORDAN DÜNYADA BİR İLK Şanlıurfa’da karaciğer kanseriyle dünyaya gelen tek yumurta ikizi Ceylin ve Ecrin’e, eş zamanlı ameliyatla anne-babalarından karaciğer nakli gerçekleştirildi. Doğuştan karaciğer kanseri olan tek yumurta ikizi kız kardeşlere, aynı anda karaciğer nakli yapıldı. 13 aylık ve henüz 7 kilo olan Ceylin ve Ecrin kardeşler, anne ve babalarının karaciğerlerinin yarısı ile hayata tutunurken, operasyon dünyada bir ilk olarak literatüre geçti. Ceylin ve Ecrin, Şanlıurfa’da 29 yaşındaki Mehmet ve 26 yaşındaki Rabia Fırat çiftinin çocukları olarak dünyaya geldiler. Cihan adlı yedi yaşında bir ağabeyleri daha vardı. Kolay bir hamilelik döneminin sonunda dünyaya geldiler ve son derece sağlıklı görünüyorlardı. Fakat beşinci ayda Ecrin’in karnı birden şişmeye başladı, yüzü hiç gülmüyor aksine sürekli ağlıyordu. Fırat ailesi soluğu Harran Üniversitesi Tıp Fakültesinde aldı. Tetkiklerin sonucu ise aileyi tam anlamıyla şoke etti; minicik bebeğin karaciğerinde 11 santimlik bir kitle vardı. Bütün veriler doğuştan kanser olduğunu gösteriyordu. Harran Üniversitesindeki doktorlar hastaları başkente göndermeye karar verdi. Ecrin anne ve babasıyla birlikte Ankara’ya Sami Ulus Araştırma Hastanesine doğru yola çıktığında 46 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 kardeşi Ceylin, ağabeyi ve akrabalarıyla birlikte Urfa’da kaldı. Ancak doktorlar tek yumurta ikizi kardeşinin de kanser hastası olabileceğini düşündü. Nitekim haklı da çıktılar. Henüz bir şikâyeti olmamasına karşın Ceylin’de de benzer bir kitle olduğu saptandı. 10 kilonun altında organ nakli olma şansının az olduğu söylendi. Kemoterapiye başlandı ve kilo alana kadar tam 7 seans minik bedenleri zorlu tedaviye maruz kaldı. Yine de risk vardı zira kanser diğer organlara sıçrayabilirdi. Kemoterapi sürecinde doktorları, Memorial Hastanesinden Prof. Dr. Koray Acarlı ve bu nakiller konusunda dünyaca ünlü Münci Kalayoğlu’na danışmayı da ihmal etmedi. Karaciğerin çeşitli yerlerine sıçramış bu kanseri, karaciğer nakli yaparak temizlemeyi planladılar. Fırat ailesi, kızlarıyla birlikte hemen İstanbul’a hastaneye davet edildi. Okmeydanı Memorial Hastanesinde durumları incelendi. Anne ve babalarının karaciğerleri bu minik bedenlere uyuyordu ancak tek yumurta ikizleri olduğu için aynı anda nakil yapılması gerekiyordu. Her şey ayarlandı, ameliyathaneler hazırlandı ve ekipler ikiye ayrıldı. Ameliyatlar çok başarılı geçti. Ceylin ve Ecrin kardeşler şimdi çok sağlıklı ve anne-babalarının hediyesi yeni hayatlarına adım atıyorlar. Doktorlar ameliyatı yorumladı: “Kopya ameliyatın bir benzeri yok” Prof. Dr. Münci Kalayoğlu: “Aynı anda iki organ nakli gerçekleştirdik. Bebekler tek yumurta ikizi olduğu için aynı anda anne ve babalarından organ aldık. Bu kopya ameliyatın dünyada bir benzeri daha yok... Aslında biz kadavradan nakil yapmayı tercih ederdik ancak insanlar çocuklarının organlarını bağışlamayı düşünmüyorlar bile. Hâlbuki bu çocuklarımızın yepyeni hayatları oluyor.” Prof. Dr. Koray Acarlı: “Bu kadar minik bebeklere karaciğer nakli yapılabileceğini cerrahlar bile bilmiyordu. Hâlbuki daha önce biz 4,5 kiloluk bir çocuğumuza bile nakil yaptık. Doğuştan karaciğer kanseri çok özel bir durumdur ve bu çocuklar için nakil tamamen iyileşme anlamına geliyor.” röportaj Prof. Dr. VURAL KAVUNCU ile KRONİK HASTALIKLAR ÜZERİNE “Hekimlerimizin, hastaların çalıştıkları işlerine ve günlük aktivitelerine bir an önce geri dönmesi ile yaşam kalitesini bir tedavi hedefi olarak görmeleri, hastalıkların zamanında tanınması ve uygun tedavilerinin başlanması için özellikle birinci basamak hekimlerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır.” 48 Sayın Prof. Dr. Vural Kavuncu, sizi uzun yıllardır Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon alanında yaptığınız çalışmalardan tanıyorduk, 2011’den beri çalışmalarınızı TBMM’de yürüttüğünüzü biliyoruz, okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz? ve meslek derneklerinde yöneticilik yaptım, sosyal sorumluluk projelerinde görev aldım. 24. Dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi Kütahya Milletvekili olarak seçildiğim için çalışmalarımı TBMM çatısında yürütmekteyim. İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1988 yılında bitirdikten sonra aynı üniversitede Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon alanında uzmanlığımı aldım. Fırat Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalını kurdum, fizyoloji alanında ikinci doktoramı yaptım. 1998 yılında doçent unvanı, 2004 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesinde Profesör unvanını aldım, burada pek çok idari görevde bulundum. Kaplıca tedavileri ve sağlık turizmi konusunda eğitim, sağlık hizmeti ve organizasyon alanlarında çok sayıda proje liderliği Yıllarca hekimlik yapmış bir öğretim üyesi olarak kronik hastalıklara yaklaşımınızı açıklamanız mümkün mü? SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Bildiğiniz gibi sağlıklı toplum, ruh ve beden bütünlüğünü dengeleyebilen sağlıklı bireylerin varlığı ile mümkün olabilir. Ülkemizin geçirdiği büyük değişimde sağlık bakımlarında iyileşme neticesinde insan ömürleri uzamakta ve yaşlı nüfusumuz artmaktadır. Buna ek olarak hızlı bir kentleşme süreci içerisindeyiz ve buna bağlı hareketsizlik ile aşırı bes- lenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri, kronik hastalıkların ve bu hastalıklara bağlı yükün giderek artacağını göstermektedir. Ülkemizde 3 erişkinden biri aşırı kiloludur, 3 kişiden birinde hipertansiyon bulunmaktadır. Bir Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyonu uzmanı olarak, hipertansiyon, diabet gibi bilinen kronik hastalıkların yanında, kas ve iskelet sistemi hastalıklarının da nüfusumuz için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtmek isterim. Örneğin 70 yaşından büyük 5 kişiden 2’sinde diz osteoartriti var; bu hastaların %80’inde hareket kısıtlılığı bulunuyor, %25’i önemli günlük aktivitelerini gerçekleştiremiyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerde bel bölgesi kas iskelet sistemi ile ilgili problem sıklığı %16’nın üzerinde; romatizmal eklem hastalığı ise %11’e yakın. Türkiye Sağlıklı İş Gücü Rapo- runa göre Türkiye’de 3 çalışandan 1’i boyunlarında, omuzlarında ve kollarında kas ağrısı olduğunu bildiriyor. TUİK 2011 çalışması, hanelerinde ikamet eden nüfusun yaklaşık 4’te 1’inin yani yaklaşık 12 milyon kişinin günlük bir işi yerine getirirken “güçlükle” karşılaşmakta olduğunu ortaya koymuştur. O halde iş yaşamı dediğimizde aklımıza kronik ağrılar geliyor diyebilir miyiz? Evet, 3 kişiden 1’i kadar yüksek bir orandan söz ediyoruz. Bildiğiniz gibi kronik ağrılar, yaşamın fiziksel, mental ve sosyal olmak üzere birçok boyutunu etkileyerek yaşam kalitesini azaltıyor, ruh sağlığı olumsuz etkiliyor. Kronik ağrı çeken hastaların iş gücüne katılımları azalıyor ve hatta erken emeklilik talep ediyorlar. Sağlıklı İş Gücü Türkiye raporuna göre önemli kas iskelet sistemi hastalıklarından biri olan Romatoid Artrit’in etkileri günlük görevlerin yerine getirilmesini zorlaştırarak pek çok kişiyi işten ayrılmaya zorlamakta. Bu hastalık iş kapasitesini ve verimliğini önemli boyutlarda etkiliyor ve sonunda iş göremezliğe neden oluyor. Yapılan çalışmalar Romatoid Artritli hastalarda topluma göre işini kaybetme riskinin yaklaşık 2,5 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bir diğer sık görülen kronik hastalık olarak, Ankilozan Spondilit hastalarında da işsizlik oranı genel nüfusun 3 katı. Ülkemizde yapılan bir çalışmada Ankilozan Spondilit hastalarının yalnızca 3’te 1’i işlerine bir değişiklik olmadan devam edebiliyor, diğerleri daha hafif bir işe geçiyor veya emekli oluyorlar. Bu hastalar ortalama olarak 36 yaşında emekli olarak, en aktif yıllarında işlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Tüm bu etkileri dikkate alındığında kas iskelet sistemi hastalıklarının engellenmesine yönelik tedbirlerin alınmasının, hastalıkların zamanında tanınması ve engellilik gelişimine yol açmadan tedaviye başlanmasının, engellilik gelişmiş olan kişilerin ise yaşam kalitelerinin korunmasının çok önemli olduğu görülmektedir. Kas iskelet sistemi hastalıklarının toplumumuz üzerindeki etkisinin azaltılması için sporun ve aktif yaşamın da bir parçası olduğu “Önleme, Zamanında Tanı, Zamanında Girişim, Tedavi ve Rehabilitasyon” programlarının ön plana çıkartılması gereklidir. Bu noktada vekil kimliğinizle kronik hastalıklara yaklaşımınızı ve bu alandaki çalışmalarınızı bize anlatmanız mümkün müdür? Kronik kas iskelet sistemi hastalıkları birey ve toplum üzerinde çok büyük yükler oluşturuyor. Doktor muayenesi, laboratuvar tetkikleri ve tedavi giderleri gibi doğrudan maliyetlerin yanı sıra istirahat raporları, erken emeklilik ve gelişen özürlülüğe bağlı masraflar gibi dolaylı maliyetlerin önemli rakamlara ulaştığını görüyoruz. Hasta başına toplam yıllık maliyet 18.000 – 20.000 Euro arasında ve özellikle dolaylı maliyetler çoğu Avrupa ülkesinden yüksek. Kas iskelet sistemi hastalıklarının topluma maliyeti gayri safi milli hasılanın %2,6-3,8’ini oluşturuyor. Türkiye raporlarında, kas iskelet sistemi hastalıklarının 3 gün veya daha uzun süren hastalık izinlerinin yarısından ve kalıcı iş görememezliğin %60’ından sorumlu olduğu belirtiliyor. Bu nedenlerle zamanında teşhis ve tedavi uygulaması maliyeti azaltıcı en önemli faktör olarak görülüyor. Bu tür şikayetlerin ortaya çıkmasına yol açabilecek durumları engelleyici tedbirlerin geliştirilmesi çok önemli. Dolayısıyla ülkemiz kaynaklarının verimli kullanılması, yaşlanan nüfus açısından bu hastalıkların da diğer ciddi kronik rahatsızlıklarla birlikte ulusal bir kamu sağlığı önceliği haline getirilmesi önem taşıyor. Biz Yaşlıların ve Özürlülerin Sorunlarını Araştırma Çalışma Grubu olarak bu alanda yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Çalışma grubunuzun hedeflerinden kısaca bahseder misiniz? Çalışma Grubu olarak hedefimiz toplumumuzdaki oldukça sık rastlanan ve büyük bir yük oluşturan kas ve iskelet SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 49 sistemi hastalıklarının mümkün olduğunca engellenmesi; bu hastalıklara bağlı oluşan engelliliğin geciktirilmesi, engellilik durumlarında ise ulaşılabilirliğin artırılması noktalarında gerekli tüm adımların atılması. Kapsamlı bir eylem yaklaşımıyla toplumun tüm kesimlerini içerecek ve hastalığın ortaya çıkışının engellenmesinden, engellilik gelişiminin engellenmesine ve engelli kişilerin toplum içinde aktif tutulmasına dek geniş bir yelpazeye yönelik girişimler planlanıyor. 50 larının minimum düzeye indirilmesi; zamanında tanı ve tedavi ile hastalarımızın sağlıklarının ve aktivitelerinin mümkün olduğunca uzun süre korunmasıdır. Bu amaçla bugüne dek bu konuda pek çok çalışma yapılmış durumdadır. Bunlara ek olarak hekimlerimizin, hastaların çalıştıkları işlerine ve günlük aktivitelerine bir an önce geri dönmesi ile yaşam kalitesini bir tedavi hedefi olarak görmeleri, hastalıkların zamanında tanınması ve uygun tedavilerinin başlanması için özellikle birinci basamak hekimlerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır. Toplumsal farkındalığın artırılarak önleyici tedbirlere önem verilmesi, işgücü kayıplarını azaltıcı, erken emekliliğin getireceği yükleri azaltıcı özellikler taşıyor. Ayrıca toplumun hastalıklar konusunda bilinçlenmesi erken tanı konmasını destekleyici özellikte. Toplumun konuya ilgisinin çekilmesi için farklı disiplinlerin çalışmalarının birleştirilmesine dönük faaliyetler önem kazanıyor. daha fazla bilinç kazanmaları önemli; bu hastalıkların engellenmesi için iş hayatında çalışan sağlığının ve güvenliğinin korunması, mesleki risklerin önlenmesi, korunma ve ergonomi eğitimleri verilmesi gerekiyor. Bu amaçla çalışma ortamında risk değerlendirmesi yapılarak ergonomik risk faktörlerinin ve bu risklere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi ve çalışanların risklere karşı eğitilmesi zorunlu hale getirildi. Bu uygulamaların desteklenmesi ve denetlenmesi sürdürülmekte olan öncelikli konular. Ayrıca işyeri hekimliğinin geliştirilmesi konusundaki çalışmalar da sürüyor. Kas ve iskelet sistemi hastalıklarının engellenmesi alanında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de çalışmalar yürütmekte ve işçi ve işverenlerimizi bu hastalıkları engellemek üzere eğitme çalışmalarımıza devam etmekteyiz. İşçi sağlığı ve güvenliği de önemli bir konu, bu konuda da çalışmalarınız var mı? Sayın vekilim, konu ile ilgili olarak vermek istediğiniz mesajları alabilir miyiz? Ayrıca engellilik gelişmiş bulunan vatandaşlarımızın da toplum içinde aktif tutulmaları çalışmaktayız. Bu amaçla fiziksel engelli kişilerin toplum hayatından ve iş yaşamından kopmasına neden olan engellerin ortadan kaldırılması için gerek işyerlerinde gerekse kamuya açık alanlarda gerekli düzenlemeler yapılmakta, yaşlı ve engelli dostu kentler oluşturulmaktadır. İşveren ve işçilerin meslek hastalıkları ve sağlıklarının koruması konusunda Sonuç olarak hedefimiz toplumumuzda kas iskelet sistemi hastalık- Çok teşekkür ederiz. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 51 kurumlarımız SAĞLIK BAKANLIĞI İLETİŞİM MERKEZİ ‘ALO 184’ SABİM SABİM Ocak 2004 yılında faaliyete başlayan Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezidir. -SABİM Alo 184 Çağrı Merkezi’ne bugüne kadar 6 milyon çağrı ulaştı. -Günlük ortalama 6 bin çağrı karşılanmaktadır. -Gelen çağrıların % 90’ı ilk 24 saat içerisinde sonuçlandırılarak vatandaşlara geri dönüş sağlanmaktadır. YAPILANMA 130 operatör, 50 çözümleyici, 6 sevk yetkilisi, 5 birim sorumlusu, 1 birim koordinatörü ve idari çalışanlarla toplam 200 personelden oluşmaktadır. SABİM KURULUŞ AMAÇLARI • Sağlık sektöründe değişim ve ge- lişim amacıyla, ilgili tüm tarafların görüş ve önerilerini almak, • Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı arasında mevcut iletişimi güçlendirmek, • Özdenetimi sağlamak, 52 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 • Yeni uygulamalar hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, • Olağanüstü hal ve kriz durumla- rında, diğer kurum ve kuruluşlar ile eşgüdümlü çalışarak; vatandaşlarımıza bilgi akışı sağlamak. TEKNİK ALTYAPI dan ülkemize gelen ve Türkçe bilmeyen hastaların, sağlık hizmeti ve hasta hakları ile ilgili şikâyetleri tercümanlar aracılığı ile kayıt altına alınıp takip edilmektedir. SABİM; bilgi alma sürecinde önemli bir işlev sergilemektedir. Hekimliği Uygulamasında; • Yazılım altyapısı 24 saat sesli kayıt • Aile SABİM’ i arayan vatandaşlarımız imkânı sağlamaktadır. • Tüm veriler depolanmaktadır ve aile hekimlerini öğrenebilmektedirler. yedeklenmektedir. • İstenilen içerikler raporlanabil- mektedir. FAALİYET ALANLARI • Temmuz 2009 tarihinden itibaren Tam Dumansız Türkiye’ye merhaba dedik. Toplumun tüm kesimlerini ve özellikle gelecek nesilleri, başkalarının içtiği sigara ve tütün ürünlerinin dumanının zararlı etkilerinden korumak amacıyla yeniden düzenlenen yasa uygulanmaya başlandı. Bu süreçten itibaren SABİM; sigara ihbar hattı olarak da görev yapmaktadır. • Alo 184 hattını arayan, yurt dışın- SABİM ve KRİZ Kriz durumlarında sağlık hizmetlerinin en doğru şekilde planlanıp yürütülmesinde ve kamuoyunun doğru ve yeterli bilgilendirilmesinde iletişim büyük önem taşımaktadır. -SABİM; kuş gribi, domuz gribi gibi kriz durumlarında kamuoyunun bilgi ihtiyacını karşılayabilmek adına önemli bir rol üstlenmiştir. -Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen Van Erciş depreminde de depremzede vatandaşlarımızın yakınlarını bulmak, sevk edildiği hastaneleri öğrenmek ve sağlıkları hakkında bilgi almak adına sağlık çalışanları ve vatandaşlarımız arasında köprü vazifesi görmüştür. ÖRNEK İKİ VAKA SABİM; başvuru içerikleri doğrultusunda, gerektiğinde, Sağlık Bakanlığı dışındaki kurum ve kuruluşlarla da iletişime geçmekte ve kurumlar arası işbirliği gerçekleştirmektedir. 13.07.2009 tarihinde, Gaziantep Havaalanı eski terminal binasında yapılan onarım çalışmaları sırasında nedeni bilinmeyen bir yangında iki er ağır yaralanmıştır. Aynı gün saat 18.00 sularında, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli Dr. Beyhan hanım merkezimizi arayarak bu yangında ağır derecede yanan (%80) iki er’in hastanelerine getirildiğini ancak erlerin acilen uçak ambulansla GATA’ya sevk edilmeleri gerektiğini belirterek SABİM’ den yardım istemiştir. Merkezimiz gerekli irtibatları sağlayarak, Etimesgut Hava Üssü’nden nö- betçi Yarbay’a ulaşmış, gece görüşlü helikopter temin edilip, askerleri G.A.T.A.’ya nakletmiştir. 25 Şubat 2010, saat 3.00 sularında merkezimizi arayan bir vatandaşımız, yıllardır eşi tarafından şiddete maruz kaldığını belirtmiş, SABİM’ den mağduriyetinin giderilmesi adına yardım talep etmiştir. Konu, bir başka bakanlığın alanıdır, ancak; biz SABİM’ de arayan vatandaşımıza hayır dememeyi ilke edindik. 72 telefon görüşmesi sonucunda, şiddete uğrayan hanımefendiyi koruma altına aldırarak, ertesi sabah, Kadın Sığınma Evi’ne yerleştirilmesini sağladık. SABİM’i şikâyet amaçlı arayan vatandaşlarımızın, bilgi eksiklikleri çözümleyicilerce anlaşılmakta ve bilgi eksikliği giderildiğinde, şikâyet unsuru ortadan kalkmaktadır. SABİM; doğru bilgi alışverişini sağlayarak, çalışanla, hizmet alanı karşı karşıya getirmemektedir. Aksine; vatandaşlarımızın sağlık çalışanlarına yönelik empati düzeyini yükseltmektedir. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 53 “İSTANBUL HEALTH EXPO” MEDİKAL SEKTÖRÜN GLOBAL ALICILARINI İSTANBUL’DA BULUŞTURACAK! Küresel dünyada 300 milyar dolara yakın büyüklüğe ulaşan medikal sektöründen Türkiye’nin aldığı payın artırılmasına yönelik stratejilere “İstanbul Health Expo” Fuarı ev sahipliği yapacak. 10-13 Ocak 2013 tarihleri arasında CNR EXPO İstanbul’da düzenecek fuar ile eş zamanlı olarak “Uluslararası Sağlık Bilişim Zirvesi” de gerçekleştirilecek. CNR Holding Kurumsal İletişim Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Özhan Carda, Türk medikal sektörünün yakın dönemde 500 milyon dolar olan ihracat hedefine fuarın önemli katkılar yapacağını belirtti. Carda; Avrupa, ABD, Orta Doğu ve Asya Pasifik ülkelerinden çok sayıda alıcı grubunun fuara davet edildiğini eş zamanlı yapılacak zirve ve İstanbul Health Expo’ya 20 bin profesyonel ziyaretçi beklediklerini söyledi. Türkiye’nin medikal alandaki yerini güçlendirmeyi ve rekabet halinde olduğu pazarlardan daha fazla pay almasına maksimum destek sağlamasının hedeflendiği “İstanbul Health Expo - Medikal Ürün, Hastane Donanımları, Sağlık Bilişim ve Teknolojileri, Laboratuvar Sistemleri, Evde Bakım Ürünleri ve Sağlık Turizmi Fuarı” sektörü İstanbul’da bir araya getiriyor. 20 bin m2 alanda 30’u yurt dışından 250 firmanın katılımıyla yapılacak fuarda, Türkiye’nin bu alandaki teknoloji, do54 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 nanım ve hizmet kalitesi pazar alıcılarına sunulacak. Amaç, sektör ihracatına daha fazla destek CNR Holding Kurumsal İletişim Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Özhan Carda, T.C. Sağlık Bakanlığı öncülüğünde sağlıkta reform niteliğinde adımların atıldığını belirterek, sektörün teknoloji alanında da ilerleme gösterdiğini söyledi. Kalite ve hizmet anlayışında büyük bir değişimin yaşandığını ifade eden Carda, “Yeniliklerin fuarda sergilenerek sektörün iç ve dış pazar hedeflerine katkı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi. Carda, fuar ile eş zamanlı olarak Sine Fuarcılık sponsorluğunda “Uluslararası Sağlıkta Bilişim Zirvesi” nin gerçekleştirileceğini de ifade etti. Zirvenin ana temasının “Sağlıkta İnovasyon” olarak belirlendiğini kaydeden Özhan Carda, “Sağlık Bilişim Zirvesi yurt içi ve yurt dışından 6 bine yakın üst düzey sağlık yöneticisini İstanbul’da bir araya getirecek. Fuarı ve zirveyi; Türkiye başta olmak üzere ABD, Almanya, Hindistan, İngiltere, İrlanda, İsveç ve İtalya ile Asya Pasifik ülkeleri, Orta Doğu ve Balkan Yarımadası’ndan 20 bin profesyonelin ziyaret etmesini bekliyoruz. Komşu ülkelerin sağlık bakanlarını ve ilgili bürokratlarını organizasyona davet ettik. Irak Sağlık Bakanı Mecid Muhammed Emin ile Irak’ta görüşmelerimiz oldu. Beraberinde alım heyetiyle fuara gelmesi konusundaki temaslarımız sürüyor. İngiltere’den 30, ABD’den 40, İsveç’ten 10, Irak’tan 80 kişilik alıcı grupları fuara geliyor. Libya’dan gelecek alım heyeti de ülkemizdeki hastanelere hasta gönderimi konusunda adımlar atacak” şeklinde konuştu. Fuar kapsamında CNR EXPO’nun Ana Fuaye kısmında, teknolojinin teşhis ve tedavi yöntemlerine yansıması ile sağlık yazılımlarının yer alacağı ‘Dijital Hastane’ de ziyarete açılacak. İstanbul Health Expo’nun ürün gruplarından bazıları: Ameliyathane cihazları, acil ve yoğun bakım ekipmanları, ortopedik cihaz ve protezler, fizik tedavi rehabilitasyon alet gereç ve sistemleri, ultrasonografiler, doppler cihazları, dializ makinaları, MR ve tomografi cihazları, elektrokoterler, EKG ve EMG cihazları, hasta yatakları, hastane mobilyaları, ventilasyon sistemleri, hijyenik klima sistemleri, güç kaynakları, biokimya kitleri, seroloji kitleri; laboratuvar alet ve ekipmanları, medikal giysiler, hastane içi haberleşme sistemleri, ilaç hammaddeleri ve sarf malzemeleri. Buradan kesiniz. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 55 DÜNYA AIDS GÜNÜNDE BAKANLIKTAN RİSK UYARISI Sağlık Bakanlığının 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle düzenlediği toplantıdan Türkiye’ye risk uyarısı geldi. Toplantıda konuşan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Ali Torunoğlu, hastalığın artış gösterdiği Doğu Avrupa-Orta Asya bölgesinde köprü görevi gören Türkiye’de bu yıl hasta ve taşıyıcı sayısına 776 kişinin daha eklendiği bilgisini verdi. Hastaların hala toplumsal yaşamda ayrımcılığa maruz kaldığını, ancak hastalığın dokunma ve yakın temas gibi yollarla bulaşmadığını vurgulayan Torunoğlu, “Hastaların damgalanması hala büyük bir sorun. Eskiden AIDS belirli bir kesimin hastalığı olarak bilinirdi, ama şimdi eşlerinin virüsü taşıması nedeniyle ev kadınlarında bile bu hastalık görülüyor” dedi. Hastaların yaşam boyu ve düzenli tedavi almalarının şart olduğunu dile getiren Başkan Yardımcısı Torunoğlu “Virüs taşıyıcılarının AİDS hastası olmaması için erken tanı ve tedavi çok önemli. Hastalık aşamasına geçen hasta sayısı giderek düşüyor, ama yine de geç tedaviye başladığı için kaybettiğimiz hastalar oluyor” diye konuştu. Hastalığın kontrolüne yönelik yeni stratejilerle ilgili bilgiler veren Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. M. Ali Torunoğlu, tanı konulduktan sonra ne kadar erken ilaç tedavisine başlanırsa bulaştırma riskinin azaldığını ve tedavide başarı şansının arttığını anlattı. Torunoğlu, hem kişiyi hem de toplumu korumak için uygulanacak önemli stra- tejilerden birinin hastaların en kısa sürede ilaca erişmesi olduğunu ifade ederek şu bilgileri aktardı: “Aslında SGK hastaların ilaçlarını karşılıyor. Sosyal güvencesi olmayanlar için yeşil kart çıkarmak mümkün. Ancak kimi zaman hastalar hastalıklarını saklamak, deşifre olmamak için ilaç almaktan veya test yaptırmaktan kaçınıyor. Sağlık Bakanlığı olarak bunu engellemek için tanı tedavi protokolü kapsamında bilim kurulumuz liste hazırlayacak, biz de Sağlık Bakanlığı olarak bu ilaçları hızla temin ederek hastalara ulaştıracağız.” “Hastaların cebind e n para çıkacak mı” sorusu üzerine ise Torunoğlu, “Bununla ilgili gerekli prosedürü tamamladıktan, Bakanlar Kurulu kararı çıktıktan sonra hastalara ücretsiz vereceğiz. Ceplerinden para çıkmayacak” şeklinde konuştu. Sağlık Bakanlığının verilerine göre, ilk kez 1985 yılında 3 hasta AIDS tanısı aldı. Bugüne kadarda toplam 4 bin 936 kişiye HIV taşıyıcısı, bin 56 kişiye de AİDS tanısı konuldu. 27 yıllık dönemde hastalığın daha çok orta yaştakiler ve gençlere bulaştığı saptandı. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 57 HEKİM VE ECZACI GÖZÜYLE HAYATIN KADRAJI FOTOĞRAF YARIŞMASINDA DERECEYE GİRENLER AÇIKLANDI 58 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 GlaxoSmithKline (GSK) Türkiye ve Atlas dergisi işbirliği ile bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Hekim ve Eczacı Gözüyle Hayatın Kadrajı” isimli fotoğraf yarışması sonuçlandı. Yarışma tıp doktorları ve diş hekimleri, Eczacılar, Tıp ve Eczacılık Fakülteleri öğrencileri olmak üzere üç kategoride yapıldı. Tıp doktorları ve diş hekimleri kategorisinde birinciliği Dr. Baran Bozkurt, ikinciliği Dr. Erdal Kınacı, üçüncülüğü ise Dr. Fahri Yılmaz aldı. Eczacılar kategorisinde Ecz. Memduh Ekinci birinci, Ecz. İhsan Selçuk ikinci ve Ecz. Mete Andırın üçüncü oldu. Tıp ve eczacılık fakülteleri öğrencileri kategorisinde birinciliği Cengiz Gökhan, ikinciliği Zeki Oğuzhan Bayraklı ve üçüncülüğü Neslinur Kara kazandı. Sağlık profesyonellerinden büyük ilgi gören yarışmada birincilere Ni- kon D7000+18/105, ikincilere Nikon D5100+18/55, üçüncülere ise Nikon D3100+18/55 makine ödül verildi. Ayrıca mansiyon kazanan katılımcılar da birer adet Olympus Tough TG-310 fotoğraf makinesi kazandı Yarışmanın sonuçlanması ardından bir açıklama yapan GSK Türkiye Genel Müdürü Dr. Emin Favdıllıoğlu şunları söyledi: “Hekimlerimiz, eczacılarımız ve genelde sağlık hizmeti veren profesyoneller hayata çok farklı ve duyarlı açılardan bakabiliyor. Hekim ve Eczacı Gözüyle Hayatın Kadrajı yarışmamızda bu farklı bakışın en güzel örneklerini görme olanağı buluyoruz. Jürimiz birbirinden güzel eserleri değerlendirmekte, dereceye girenleri ve mansiyon sahiplerini belirlemekte hayli zorlandı. Ben yarışmaya katılan tüm hekimlerimizi, eczacılarımızı ve öğrencilerimizi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum. Güzelliklerle dolu, keyifli bir etkinlik oldu. Sağlık profesyonelleriyle böyle bir etkinlikte bir araya gelmek GSK Türkiye olarak bizi çok mutlu etti.” Yarışmanın jürisi GSK Türkiye Genel Müdürü Dr.Emin Fadıllıoğlu, GSK Türkiye İletişim ve Dış İlişkiler Müdürü Pınar Rüstemoğlu, Atlas Yayın Direktörü Murat Köksal, Atlas Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek, Atlas Fotoğraf Editörü Sinan Çakmak, Foto Atlas Editörü Oktay Uludağ ve Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf bölümü Başkan yardımcısı Doç. Ozan Bilgiseren’den oluştu. Sonuçlara ve kazanan eserlere www. hayatinkadraji.com adresinden ulaşmak mümkün. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 59 HARVARD’LI TÜRKLERİN BEYİN MUCİZESİ ABD’de Harvard Üniversitesinde görevli Türk araştırmacılar liderliğindeki mühendisler, MIT (Massachusetts Instıtute of Technology) ile ortak geliştirdikleri çalışma sonucunda laboratuar ortamında üç boyutlu beyin dokusu üreterek, büyük bir başarıya imza attı. Yeni dizayn edilen bu teknikle beyindeki bağlantılar çalışılarak kişisel tıp’a önemli katkılar sağlanacak. Yarı iletken endüstrisinde kullanılan teknikler ile MIT ve Harvard Tıp Fakültesinden Türk mühendisler basit ve ucuz bir yöntem geliştirerek beyin dokularını laboratuar ortamında üç boyutlu şekilde oluşturdular. Bu yeni teknik ile canlı beyin dokuları orijinaline benzer şekilde inşa edilebiliyor. Bu sayede bilim insanları nöronların nasıl bağlantı kurduklarını ve kullanılan ilaçların kişiden kişiye nasıl etki gösterdiğini tahmin edilebilecek. Ayrıca, araştırmacılara göre bu teknik ile organ sistemlerindeki hasarlı dokuların yerine yenileri ile değiştirilecek biyo-mühendislik harikası dokuların geliştirilmesinin de önü açılmış olacak. Harvard-MIT Sağlık Bilimleri ve Teknolojileri (HST) bölümünden Prof. Utkan Demirci, Nörobiyoloji içine bu tür kontroller ve manipülasyonlar getirerek, pek çok farklı yönlerin araştırılabileceğini vurguluyor. Prof. Utkan Demirci, MIT Media Labs ve McGovern Enstitüsünde biyoloji, beyin ve bilişsel bilimler mühendisi 60 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Prof. Ed Boyden’in kıdemli yazarlığında ve Harvard-MIT Sağlık Bilimleri Teknolojileri, Harvard Tıp Okulu ve Birgham and Women’s Hospital’da doktora sonrası çalışmalarını yürüten Dr. Umut Atakan Gürkan’ın başyazarlığında yeni tekniğin tanımlandığı bu makale 27 Kasım 2012 tarihinde Advanced Materials’da yayınlandı. Araştırmacılar, bu tip mühendislik harikası dokuların karmaşık mimarisini oluşturabilmek için hidrojel tabakaları üzerine, sıçan primer korteksten alınan karışık beyin hücrelerini gömüyorlar. Bu tabakalar, daha sonra ışık kullanılarak hidrojeller ile çapraz bağlantılar oluşturabilecek bağlantılı katmanlara istifleniyor. Şekilleri değişen plastik fotomaskeler ile jellerin katmanlarını kapsayan araştırmacılar, böylece jelin maruz kaldığı ışık miktarını kontrol ederek çok katmanlı doku yapılarının 3 boyutlu olarak şekillerini kontrol edebiliyorlar. Bu tip fotolitografiler, yarı iletken üzerine bütünleşmiş devreler oluşturmak içinde kullanılır. Bu işlemlerin oluşturulması için fotomask oluşturma makinelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da birkaç bin dolara mal olmaktadır. Fakat bu çalışma ile araştırma ekibi dokuları birleştirmek için çok daha hesaplı bir yöntem geliştirdi. Doku küpleri tek bir vücut hücresi ile karşılaştırıldığında 10 mikronluk bir hassasiyetle yapılabilir. Yelpazenin diğer ucunda araştırmacılar, 100.000 hücre ve 900 milyon bağlantıyı bir milimetre küp içinde oluşturmayı hedefliyor. Çalışma ekibinde bulunmayan Carneige Mellon Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden Profesör Metin Sitti; bu tekniğin ucuz, güvenilir ve karmaşık yapılara izin vermesi açısından sağladığı avantajla 3 boyutlu doku oluşturmada ihtiyaçları karşıladığını belirtiyor. Doğal beyin dokusunda olduğu gibi sinirlerin nasıl bir bağlantı ve iletişimde olduğunu belirlemekte bu tekniğin temel bazı sorulara cevap olacağı ön görülmektedir. Prof. Boyden de kısa bir süre içerisinde sinir hücrelerin nasıl birbiri ve çevresi ile iletişim kurduklarının detaylı bir şekilde aydınlatılacağını düşünüyor. Prof. Boyden, bu çalışmaların bir başka uygulamasının da nörolojik hastalarda ilaç etkinliğinin ne olabileceğini doktorlara sunabilme imkânın sağlanabileceğini ve bu sayede kişiler üzerinde birçok ilaçlar deneyip doğru ilacı bulmak için uzun yıllar harcamaya gerek kalmayacağını belirtiyor. Bu yayının diğer yazarları, sırasıyla Harvard Tıp Okulu (HMS) ve Sağlık bilimleri Teknolojilerinde (HST) ziyaretçi olarak lisansüstü çalışmalarını sürdüren Yantao Fan, Yine HMS ve HST’de doktora sonrası çalışmalarda bulunan Feng Xu ve Emel Sokullu Urkac, HMS ve HST’de ziyaretçi tıp öğrencisi olan Güneş Parlakgül. MIT lisansüstü öğrencileri Burcu Erkmen ve Jacob Berstein ve son olarak da Tsinghua Üniversitesi profesörü Wangli Xing’dir. HEMATOPOETİK KÖK HÜCRE NAKLİ – KEMİK İLİĞİ NAKLİ Prof. Dr. Seçkin ÇAĞIRGAN Hematopoetik kök hücreler kan hücrelerini üreten ve temel olarak kemik iliğinde yerleşik olan kök hücrelerdir. İlk başarılı kök hücre nakilleri, 1970’li yıllarda nakledilen kök hücreler vericinin kemik iliğinden özel iğneler ile genel anestezi altında kalça kemiğinden toplanarak yapıldığı için Kemik İliği Nakli olarak tanımlanmıştır. 1990’lı yıllara kadar kök hücrelerin kaynağı olarak kemik iliği kullanılmıştır. Normal koşullarda periferik kanda da çok az sayıda, kemik iliğinden geçen ve dolaşan hematopoetik kök hücreler bulunur. Değişik tedavi uygulamaları ile kök hücrelerin kemik iliğinden kana geçişinin belirgin olarak artırılabileceğinin saptanması ve aferez adı verilen hücre ayrıştırma cihazlarının geliştirilmesi ile, 1990’lı yıllarda yeni bir kemik iliği oluşturacak miktarlarda kök hücrenin periferik kandan da toplanabileceği gösterilmiştir. Aferez yöntemi ile periferik kandan toplanan kök hücrelerin kullanımı ile yapılan nakiller periferik kök hücre nakli olarak adlandırılır. Sonuç olarak kemik iliği nakli ile periferik kök hücre nakli aynı amaçla kullanılan hematopoetik kök hücre nakilleridir. Günümüzde, genel anestezi gerektirmemesi, daha kolay uygulanması ve özellikle verici açısından daha az rahatsızlık verici olması nedeniyle çoğunlukla kemik iliği yerine periferik kök hücre nakli uygulanmaktadır. Hematopoetik kök hücre nakli, başlıca kemik iliği kökenli kanserler olan akut lösemiler (kan kanserleri) ve multipl myelom ile lenf bezi kanserleri olan lenfomalarda (Hodgkin-Hoçkin- veya Hodgkin dışı lenfomalar) yaşam kurtarıcı veya yaşamı belirgin uzatan tedavi yöntemi olarak uygulanır. Ayrıca kemik iliğinde kan yapımının ortadan kalktığı aplastik anemi olarak tanımlanan kemik iliği hastalığında, kalıtsal bir hastalık olan ve ülkemizi de ilgilendiren Akdeniz anemisinde (Talassemi), bazı doğumsal bağışıklık sistemi yetersizliklerinde yaşam kurtaran ve hastalığı iyileştiren tek tedavi yöntemi olabilir. Kronik lösemili uygun hastalarda, özellikle ilaç tedavileri ile yeter- 62 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 li kontrolün sağlanamadığı durumlarda hematopoetik kök hücre nakli uygulanabilir. Hematopoetik kök hücre nakli uygulamaları allojeneik veya otolog kök hücre nakli olarak yapılabilir. Allojeneik kök hücre nakli bir başka kişiden yapılan nakildir. Otolog nakil ise kişinin kendi kök hücrelerinin toplanıp, hastaya yüksek doz kemoterapi uygulandıktan sonra, yüksek doz kemoterapi ile tamamen kalıcı olarak yok olan kemik iliğini tekrar yapılandırmak için yapılan nakildir. Allojeneik kök hücre nakli başlıca akut lösemilerde uygulanır. Allojeneik kök hücre naklinin uygulanabilmesi için hasta ile vericinin HLA olarak adlandırılan ve anne-babadan kalıtılan doku gruplarının tam olarak aynı olması gerekir. Bu durum ise ancak kardeşler arasında sağlanabilir. Bu nedenle allojeneik nakiller genellikle kardeşler arasında yapılır. Kardeşler arasında doku gruplarının tam uyumlu olma olasılığı ise %25-30 oranlarındadır. Bu nedenle allojeneik nakil yapılması gerekli olan hastaların önemli bir kısmında kardeşler arasında uygun bir verici saptanamaz. Nadiren aile içinde anne-baba, çocuklar veya 1. derece akrabalar arasında tam uyumlu bir verici saptanabilir. Bu nedenle kardeşlerden uyumlu bir verici saptanamaz ise diğer aile üyelerinin doku grupları araştırılır. Aile içinde verici saptanamayan hastalar için günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir kaynak kemik iliği bankalarıdır. Bugün dünyada birbiri ile internet yolu ile ilişkili olan kemik iliği bankalarında doku grupları kayıtlı yaklaşık 15 milyon gönüllü verici adayı vardır. Hastanın doku grupla- Advertorial rı bu bankalardan taranarak uygun bir akraba dışı verici bulma olasılığı oldukça yüksektir. Ancak ülkemizde akraba dışı verici araştırmak oldukça sorunludur. Bunun en önemli nedeni ulusal kemik iliği bilgi bankalarımızın yetersiz, gönüllü verici sayısının çok az olmasıdır. Bilindiği kadarıyla ulusal gönüllü verici adayı sayısı yaklaşık 30000’dir. Ulusal bazda akraba dışı verici bulunabilmesi için bu sayının artırılması gerekir. Çok sayıda allojeneik kök hücre nakli uygulanması gereken hastamız kısa sürede uygun aday saptanamaması nedeniyle halen yaşamını yitirmektedir. Kemik iliği kökenli bir kanser olan multipl myelom hastalığı ile lenf bezi kanserleri lenfomalarda ön planda otolog kök hücre nakli uygulanır. Hematopoetik kök hücre nakli belirli bir süre için bağışıklık sistemini belirgin olarak zayıflattığı ve buna bağlı ciddi, yaşamı tehdit eden enfeksiyonların gelişimine zemin hazırladı- ğı için enfeksiyon riskinin azaltıldığı özel izolasyonu sağlanmış ünitelerde yapılması gerekir. Bu ünitelerin havadaki partikülleri temizleyen özel havalandırma üniteleri ile donanımlı olması gerekir. Gelişebilecek yaşamsal komplikasyonların tanımlanabilmesi ve kontrol altına alınabilmesi için birçok bilim dalı ile işbirliğinin ve hastanenin bunu sağlayabilecek donanımda olması gerekir. Kök hücre nakli ekibinde yer alan hekim ve hemşirelerinin de bu alanda yeterli deneyime sahip olması tedavinin başarısı açısından çok önemlidir. Avrupa’da yılda yaklaşık 25000 hastaya allojeneik veya otolog kök hücre nakli yapılmakta, bir çok hasta bu tedavi yöntemi ile yaşama dönmektedir. Gelişmiş ülkelerde yılda her 10 milyon nüfusa karşılık gelen kök hücre nakli sayısı yaklaşık 400 düzeyindedir. Ülkemizde bu istatitiki duruma göre yılda yaklaşık 3000 hastaya kök hücre nakli yapılması gerektiği söy- lenebilir. Son 5 yılda ülkemizde hematopoetik kök hücre nakli alanında önemli gelişmeler olmuştur. Son yıllara kadar bu sayı yılda 500 düzeyindeyken son 1-2 yılda 2000’li sayılara ulaşmıştır. Çok sayıda insanımız bu tedavi yöntemine ulaşamadığı için yaşamını kaybederken, son yıllardaki gelişmeler daha fazla sayıda hastamızın bu tedaviye ulaşabilir hale gelmesine yol açmıştır. En önemli gelişme, daha önce çok az sayıda olan kemik iliği nakli merkez ve yatak sayısında son yıllardaki belirgin artıştır. Özellikle özel merkezler bu artışı sağlamış, kamu ve üniversite hastanelerinde var olan tıkanıklığı ortadan kaldırmıştır. Ancak bu artış sağlanırken dikkat edilmesi gereken durum yeterli ekiplerin oluşturulmasıdır. Hematopoetik kök hücre nakli tam bir ekip işi olup, bu alanda yeterli deneyime sahip hekim ve hemşireler ile bu ekibi destekleyecek diğer bilim dallarının da bulunması çok önemlidir. Advertorial TÜRKİYE’NİN DENEYİMLİ KALP UZMANLARI MEDİPOL’DE! Kalp sağlığınızla ilgi her türlü teşhis ve tedavide Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi 7/24 hizmet veriyor. Türkiye’nin en önemli kalp kadrosu, son teknoloji ile donatılan Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nde bir araya geldi. Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi, alanlarında uzman deneyimli güçlü ekibi, son teknolojiyle donatılmış modern alt yapısı ve ileri tanı ve tedavi yöntemleriyle yenidoğandan erişkine her yaş grubuna hizmet veriyor. Hastanede, 800 gramlık prematüre bebeklerden 64 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 90 yaşındaki hastalara dek her yaştan hastanın kalp sorunlarına her türlü müdahale yapılabiliyor. Türkiye’de “ilk” defa uygulanan bir yöntemle, açık kalp ameliyatına gerek kalmadan 4 santimetrelik küçük bir kesi yardımıyla gerçekleştirilen kalp ameliyatları ve radyasyonsuz aritmi tedavisi, hastaneyi bir adım öne çıkartıyor. Hem ulusal hem de uluslararası arenada önemli bir referans merkezi olmaya aday hastanede, deneyimli hekimler tarafından, koro- ner anjiyografi (kasıktan ve koldan), bypass, balon/stent, boyun, bacak ya da böbrek damar tıkanıklarının, dirençli hipertansiyonun, doğuştan kalp deliklerinin ameliyatsız tedavisi, ritm bozukluklarında Carto ve EnSite yöntemleriyle ablasyon (yakma), dondurarak tedavi (cryoablasyon), kalp yetersizliği pilleri (biventriküler), şoklama pilleri (ICD), kalp kapak, varis gibi her türlü işlem ve ameliyat başarıyla gerçekleştiriliyor. Soldan sağa: Doç. Dr. Fethi Kılıçaslan, Doç. Dr. Celal Akdeniz, Prof. Dr. Volkan Tuzcu, Prof. Dr. İrfan Barutçu, Prof. Dr. Muhsin Türkmen, Prof. Dr. Halil Türkoğlu, Prof. Dr. Atıf Akçevin, Yrd. Doç. Dr. Bekir Kayhan, Yrd. Doç. Dr. Tijen Alkan Bozkaya, Yrd. Doç. Dr. Cihangir Ersoy KALBİNİZDE NE VARSA Türkiye’nin en önemli kalp hekimlerinden oluşan güçlü kadrosu, ileri teknolojik alt yapısı ve modern tedavi yöntemleriyle Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi hizmetinizde! Türkiye’nin en önemli kalp cerrahlarından Prof. Dr. Halil Türkoğlu ve Prof. Dr. Atıf Akçevin, çalıştıkları hastanede her türlü cerrahi işlemi yapabilecek bir ekibe ve teknolojik alt yapıya sahip olduklarını anlattılar. Bazı hastanelerin sadece erişkin cerrahisi, hatta erişkin cerrahisinin bazı alanlarında hizmet verdiklerini kaydeden ikili, Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nde, prematüre doğmuş bebeklerden ileri yaştaki hastalara kadar her yaştaki hastanın kalp sorunlarına her türlü müdahaleyi yapabildiklerini söylediler. mar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil Türkoğlu, güçlü bir yenidoğan yoğun bakım ünitesine sahip olduklarını ve özellikle prematüre ► 800 gramlık prematüre bebekten 90 yaşındaki hastaya Çocuk ve erişkin kardiyolojisi ile kalp damar cerrahi açısından uyum içinde olan güçlü bir ekibin Medipol’de bir arada çalıştığını vurgulayan Kalp Da- SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 65 ► bebeklere müdahale edebildiklerini söyledi. 26 adet yoğun bakım yatağı ile kalp cerrahisine özel tam teşekküllü 2 adet ameliyathaneye sahip olduklarını anlatan Dr. Türkoğlu, “Kalp Damar Cerrahisi Hastanemiz; erişkin kardiyolojisi, çocuk kardiyolojisi, koroner bypass uygulama, kalp kapağı tamir ve değişim uygulama, doğumsal kalp hastalıkları cerrahisi, atardamar hastalıkları girişimi, anjiyo uygulama, toplardamar hastalıkları girişimlerinin (varis cerrahisi) tümünü bir arada yapabilen bir merkez.” dedi. 66 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 Sağlıkta bir ilk: Çocuk kalp ameliyatlarında kesi boyutları 12 cm’den 4 cm’ye indi Türkiye’de “ilk” defa Medipol Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nde uygulanan bir yöntemle çocuk kalp ameliyatları, açık kalp ameliyatına gerek kalmadan, 4 santimetrelik küçük bir kesi yardımıyla gerçekleştiriliyor. Dr. Türkoğlu, kesi boyutlarında yaşanan bu olumlu gelişmenin, hastaların yaş ilerledikçe büyüyen ve belirginleşen kesi izlerini yok etmek için tekrar ameliyat masasına yatmasını engellemekte çok önemli olduğunu belirtiyor. Kalp atarken ameliyat Ekibin diğer bir özelliği de kalp atarken de ameliyat yapabilmeleri. Cerrahi travmanın yaşanmaması ve hücrelerin korunmasının kısmen de olsa sağlanması, yöntemin avantajlarından sadece ikisi. Tek kalp atımında tüm kalbin 3 boyutlu görüntülenmesi Hastanedeki teknolojik alt yapıya da değinen Akçevin, Türkiye’de Medipol’ün de aralarında bulunduğu sadece birkaç merkezde olan 3D ekokardiyoloji sayesinde kalbin anatomik yapısını 3 boyutlu olarak daha iyi görebildiklerini söylüyor. Advertorial KALP RİTMİ BOZUKLUKLARINDA TÜRKİYE’DE BİR İLK Kalp ritm bozuklukları (aritmi), kalp ritminin düzensizleşmesi, yani anormal kalp ritmidir ve genelde kalbinde herhangi bir anormallik olmayan çocuklarda ortaya çıkar. Kalp atışları hızlanır ve kişi kalp atışlarını rahatlıkla hisseder. Heyecanlanma ya da herhangi bir fiziksel aktivite sırasında oldukça belirginleşir, kalp ritimleri düzensiz fakat yavaş olabilir. Kalbin atması sırasında tekleme hissedilir. Medipol Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nde Kardiyoloji-Elektrofizyoloji Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuzcu başkanlığında, çocuklarda radyasyonsuz aritmi tedavisi uygulanarak kanser gibi ağır yan etkileri olan radyasyon kullanımı minimize ediliyor; hatta bazı hastalarda sıfırlanıyor. Medipol Elektrofizyoloji Merkezi’nde yakma ve dondurma yöntemi ile yapılan aritmi tedavisinde sorunlu hücreler -80 derecede donduruluyor. Elektrofizyolojik Çalışma ve Ablasyon adı verilen bu girişimsel cerrahi yaklaşık 2-3 saat sürüyor ve hasta ertesi gün taburcu oluyor. DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARI TEDAVİ EDİLEBİLİYOR Kalpte delik, kapaklarda darlık, kapak ve odacıkların tam gelişmemesi gibi doğumsal kalp hastalıklarının çok büyük bir kısmının nedeni tam olarak bilinmiyor. İstatistiklere göre her 1000 bebekten 8’i kalp hastalıklarıyla dünyaya geliyor. Gelişen cerrahi yön- temler, anestezi teknikleri ve yoğun bakım hizmetleri sayesinde bebeğin kalbindeki anormallikler çok ağır da olsa ameliyatla düzeltilebiliyor. Anne karnında teşhis imkanı Ayrıca anne karnındaki bebeğin kalbinde oluşan doğumsal kalp hasta- lıkları fetal ekokardiyografi ile tanılanabiliyor; ancak bu incelemenin zor ve komplike olması, işlemi yapacak uzmanın deneyimli olmasını gerektiriyor. Bu nedenle, fetal ekokardiyografinin uzmanlaşmış merkezlerde yapılması büyük önem taşıyor. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 67 Advertorial KALP CHECK-UP’I KİMLER YAPTIRMALI? Sağlıklı, şikayeti olmayan kişilerin 35 yaşından itibaren kalp kontrollerini 5 yılda bir yaptırmaları önerilir. Ailesinde erken yaşta (50 yaşın altında) kalp hastalığından ölümler olan ya da sebebi açıklanmamış ani kayıplar bulunan kişiler ise, şikayeti olmasa dahi 30 yaşından itibaren en az bir kez kalbini kontrolden geçirmelidir. Kalp krizi geçirme riski taşıyanlar Ailede kalp hastalığı olduğu bilinenler Stresli ve hareketsiz hayat tarzına sahip olanlar Tipik olmayan göğüs ağrısı olanlar Kalbi besleyen damarlarda doğuştan yapısal bozukluğu olanlar Kolesterol yüksekliği olanlar Yüksek tansiyonu olanlar Şeker hastalığı olanlar Obezite hastası olanlar Sigara kullananlar 35 yaş üstündeki erkekler ve menopoza girmiş kadınlar • • • • • • • • • • • AMELİYATSIZ KALP KAPAK DEĞİŞİMİ Medipol Üniversitesi Hastanesi TAVI Ekibi, TAVI (Transkateter Aort Kapak Implantasyonu) yöntemiyle ameliyatsız kalp kapak değişimi yapabiliyor. Medipol, TAVI yöntemini Türkiye’de uygulayabilen birkaç merkezden biri. Yöntem, Prof. Dr. Muhsin Türkmen ve Prof. Dr. Atıf Akçevin başkanlığındaki bir ekip tarafından uygulanıyor. TAVI işlemi, lokal anestezi altında, narkoz verilmeden, anjiyo laboratuvarında hastanın kasığından girilerek gerçekleştiriliyor. Kalp transplantasyonu da, programda olan çalışmalardan biri. TÜM BİRİMLERDE SGK İLE ANLAŞMA Kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji ameliyatları tüm dünyada oldukça pahalı tedaviler. Tedavi masrafları, 30 ile 100 bin doları bulabiliyor. Medipol Üniversitesi Hastanesi’nin tüm birimlerinin SGK ile anlaşması olması sayesinde hastalar katkı payı ödeyerek tedavi olabiliyorlar. 68 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 SAĞLIK DİPLOMATLARIYLA SINIRLAR KALKACAK Afet ve acil durumlarda yardımların başka ülkelere ulaşmasında karşılaşılan sorunun Sağlık Diplomatlarıyla aşılması hedefleniyor. Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Faruk Koçak: “Sınırların kolay aşılması, küresel örgütlerin aktif rol alması ve yardımların süratle ulaştırılması ciddi bir sağlık diplomasisi gerektiriyor” dedi. Ankara Afet ve acil durumlarda başka ülkelere gönderilen yardımların yerine zamanında ulaşmasında yaşanan sorunun “sağlık diplomatları” ile aşılması hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Faruk Koçak, ülke sınırlarının kolay aşılamamasından kaynaklanan bu sorunun çözümü için ciddi bir sağlık diplomasisi gerektiğini bildirdi, Sağlık Bakanlığı’nın Cenevre Lisansüstü Eğitim Enstitüsü ile düzenlediği “Küresel Sağlık Diplomasisi Kursu” ile ilgili bilgi veren Müsteşar Yardımcısı Ömer Faruk Koçak, sağlık diplomasisinin, “Sağlıkla diplomasinin ortak alanı” diye tanımlandığını, diplomasinin artık ülkeler arasında değil ülkelerin sınırlarını aşan konularda da yürütüldüğünü, diplomatlar dışında teknik konularda çalışanların da rol almaya başladığını söyledi. Hükümet dışı kuruluşların da fiili ve teorik olarak bu işin içine girmeye başladığını belirten Koçak, ihtiyaç olarak ortaya çıkan sağlık diplomasisinin böyle bir değişimden kaynaklandığını, yeni yeni tanımlanmaya başlandığını bildirdi, Kursu alanlar arasında hem diplomasi hem de sağlık alanında üst düzey yöneticilik yapanların bulunduğunu ifade eden Koçak, “Sağlık teknik, diplomasi özel nitelikler gerektiren bir alan. Dolayısıyla bu teknik bilgilerle niteliklerin bir araya gelmesi gerekiyor. Sağlık profesyonellerinin diplomasi niteliklerini kazanması, bu kabiliyetleri edinmesi, teknik alanda da diplomatların kendilerini geliştirmesi gerekiyor. Kursu bu amaçla düzenledik” diye konuştu. “AFETLERDE SORUN YAŞIYORUZ” Acil hallerde ve afetlerde sağlık hizmetlerinin başka ülkelere ulaşmasında sorunlar yaşadıklarını dile getiren Koçak, şunları belirtti: “Bu temel olarak ülke sınırlarının kolay aşılamamasından kaynaklanıyor. Ülke sınırlarının kolay aşılmasını sağlayacak diplomatik faaliyetlerdir. Sağlığın insani yönünün diplomasinin müzakere gücüyle birleşerek sınırları daha kolay aşması, küresel örgütlerin daha aktif rol alması, yardım sağlayabilecek ülkelerin imkânlarının süratle ulaştırılması ciddi bir sağlık diplomasisi gerektiriyor. Önümüzdeki en önemli gündem maddelerinden biri de bu olacak.” Koçak, kursa Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Mısır, Libya, Ürdün ve Sudan’dan katılan sağlık diplomatlarının, kendi aralarında iletişim ağı kurarak ilerde fikirlerini paylaşabileceklerini söyledi. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 69 KEMİK İÇİNDE ERİYEBİLEN İMPLANTLARA TÜRK İMZASI Gazi Üniversitesi, ortopedi ameliyatlarında devrim yaratacak bir implantın geliştirilmesine imza attı. Türk bilim adamları tarafından, ortopedi ameliyatlarında kullanılan ve ikinci bir ameliyatla çıkarılması gereken çelik veya titanyum alaşımlarının yerini alacak vücut içinde eriyebilen geçici implant malzemesi geliştirildi. Araştırmaya imza atan ekipten Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü Doktora Öğrencisi ve Araştırma Görevlisi Faruk Mert, her yıl milyonlarca kişinin kemik kırılmasına maruz kaldığını ve tedavide kullanılan geçici implantların çıkarılmasında çeşitli problemler yaşadığını ifade etti. Mert, insan organizmasında eriyebilen ‘biyobozunur implantlar’ için önemli adım attıklarını ve bu implantların ikinci ameliyat sorununa alternatif bir çözüm sunduğunu belirtti. Vücutta iki yıl içinde yok oluyor Faruk Mert, “Kırıkların tedavisinde vücut içinde eriyebilen geçici implant malzemelerinin kullanılması bu alanda büyük önem taşıyor. Kullanılan malzeme kompozisyonu ve kütlesine bağlı olarak bu implantların vücut içerisinde bir veya iki yıl içerisinde eriyebileceği tahmin edilmektedir” dedi. Çalışmayı Almanya’daki HZG Araştırma Merkezinde bazı araştırmacıların yardımıyla yürüttüklerini söyleyen Mert, projede ayrıca Gazi Üniversitesi’nden çok sayıda araştırmacının da bulunduğunu ifade etti. Dört yıl sürecek projede, birçok farklı disiplinden bilim adamının yeni implant malzemesinin geliştirilmesi ve uygulanması için çalıştığını ifade eden Faruk Mert, “Vücut içinde eriyebilen implantlarla, cerrahın ikinci iş yükü, hastanın ameliyat korkusu ve ulusal sağlık sistemleri için ekstra maliyetler ortadan kalkacak. Birçok sanayi kuruluşundan projeyi hayata geçirme teklifini aldık” ifadelerini kullandı. 70 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ (BAU TIP) VE MEDİCAL PARK HASTANELER GRUBU GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ Türkiye’de öncü bir eğitimin adresi olacak olan Bahçeşehir Üniversitesi Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi’nin lansmanı, 7 Aralık 2012 Cuma günü gerçekleştirildi. Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) yeni akademik dönemde öğrenci kabul etmeye başlayacak olan tıp fakültesi için Türkiye’nin en büyük hastane zincirlerinden Medical Park ile işbirliği anlaşması imzaladı. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi, sağlık alanında ilk yıl 50 milyon dolarlık yatırım yapacak. Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi’nde gerçekleşen tanıtım toplantısına, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Medical Park Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Usta, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç, Dünya Beyin Cerrahisi Derneği Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Peter Black ve Harvard Üniversitesi Dana Farber Kanser Enstitüsü Genetik Uzmanı Prof. Dr. Charles Stiles katıldı. Anlaşmayla birlikte Medical Park Göztepe Hastanesi, önemli bir eğitim-araştırma hastanesi olarak hizmet verecek. Ayrıca BAU TIP’ı tercih eden öğrenciler, dünyanın en önemli üniversiteleri ile yapılan işbirlikleri sayesinde uluslararası deneyim yaşama olanağına sahip olacak. Öğrenciler eğitim süreleri boyunca; Harvard Üniversitesi Dana Farber Kanser Enstitüsünde 1 yıl araştırma, her yıl Harvard Üniversitesinde 1 aylık klinik staj, Cenevre Üniversitesi Kalp Sağlığı Merkezi’nde çalışma ve araştırma, Yale Üniversitesi Nörogenetik Laboratuvarı’nda araştırma, Florida Üniversitesi Anatomi Laboratuvarlarında çalışma ve Stanford Üniversitesinde biyomedikal alanında araştırma yapma imkanı bulacak. Ayrıca hazırlık sınıfı okuyacak olan öğrenciler, İngilizce eğitimlerini Bahçeşehir Üniversitesinin Washington DC ve Toronto’daki kampüslerinde alacaklar. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, üniversite olarak Türkiye’nin en iyi tıp fakültesini oluşturmayı, uluslararası nitelikte hizmet verecek profesyonel sağlık elemanlarını yetiştirmeyi ve sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada çığır açacak bilimsel çalışmalara öncülük etmeyi hedeflediklerini söyledi. Yalçın, “BAU Tıp Fakültesi, klinik çalışmalarını Türkiye’nin en büyük ve etkin hastaneler grubu Medical Park ile yürütmeye karar vererek, yurt dışın- da Harvard, Stanford, Yale, Florida ve Cenevre gibi son derece saygın tıp ve sağlık merkezleriyle geliştirmekte olduğu iş birliği zincirine yeni halkalar eklemeyi sürdürmektedir. Bahçeşehir Üniversitesi olarak sağlık alanında sahip olduğumuz tüm programları, önümüzdeki öğretim yılında öğrenci alacağımız BAU Tıp Fakültemiz ile taçlandıracağız.” dedi. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç, Türkiye’nin iki önemli isminin güçlerini birleştirerek çok önemli bir ilke imza attıklarını ifade ederek, “BAU TIP Türkiye’nin en iyi tıp fakültesi olmak üzere yola çıkıyor. Öğrencilerimiz yalnızca hasta bakmayı, hekim olmayı değil, bilimsel araştırma yapmayı da öğrenecek. Araştırma merkezimizde Türk ve yabancı tanınmış bilim insanları ile ilk sınıftan itibaren birlikte çalışacaklar. Yalnızca TUS değil, isteyen öğrenciler Amerikan USMLE sınavına da hazırlanacak, ilk yıl Harvard Tıp Fakültesi’nde klinik staj yapacaklar. Bu üstün kaliteli eğitim ve araştırma ortamı içerisinde öğrencilerimiz özenle seçilmiş öğretim üyeleri ile kuşkusuz ki Türk tıbbını bir dünya markası yapmamıza yardımcı olacaktır.” şeklinde konuştu. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 71 AİLE HEKİMLERİNE KANSER TARAMA GÖREVİ Sağlık Bakanlığı yılda yaklaşık 15 bin kadının yakalandığı meme kanserine karşı harekete geçiyor. Sağlık Bakanlığı, obeziteden sonra meme kanserine de savaş açtı. Risk grubundaki 50-69 yaş arası kadın vatandaşlara ulaşmak amacıyla 2013 yılında aile hekimleri kanser taramalarında görev alacak. Her aile hekimi, hedef yaş grubundaki olan bireyleri tarama testleri için Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri’ne (KETEM) ya da en yakın mamografi merkezine davet edecek. Ülkemizde yılda yaklaşık 15 bin kadına meme kanseri teşhisi konuluyor. Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, tüm kadın kanserlerinin 4’te birini meme kanserinin oluşturduğunu, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde görülen meme kanseri sıklığının daha düşük olduğunu kaydetti. Erken evrelerde tespit edilen meme kanserlerinin tedavi oranlarının çok yüksek olduğunu aktaran Gültekin, “Ancak, ileri evrelerde hem yaşam süreleri kısıtlı hem de uygulanılan tedaviler hastalar için yaşam kalitesini düşürüyor. Radikal meme cerrahisi, kemoterapi ve radyoterapi ile hem hastaların yaşam kalitesi düşürüyor hem de tedavi maliyetleri artıyor” dedi. Meme kanseri tanı ve taramasında fizik muayene yöntemleriyle birlik72 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 te çeşitli görüntüleme modellerinin kullanılabildiğini anlatan Gültekin, “Her ne kadar bazı farklı yayınlar yapılmışsa da görüntüleme yöntemleri içerisinde mamografi, etkinliği kanıtlanmış tek yöntemdir. Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı tarafından meme kanseri taramalarında altın standart olarak kabul ediliyor. Yapılan geniş çalışmalarda mamografik tarama sayesinde meme kanserine bağlı ölümlerde yüzde 16-36 arasında değişen oranlarda azalma olduğu anlaşıldı” diye konuştu. da periyodik muayeneler içerisinde aile hekimlerimizce yapılacak.” “Meme kanseri tarama programlarında hedefimiz; önümüzdeki 2 yıl içerisinde, yurt genelinde vatandaşlarımızın en az yüzde 70’ini Avrupa Birliği Kalite Standartlarına uygun ve tek elden yürütülen bir tarama programına almak” diyen Gültekin şöyle devam etti: “Hedef gruptaki tüm kadın vatandaşlarımıza ulaşmak amacıyla 2013 yılında aile hekimlerimiz de kanser taramalarında görev alacak. Bu şekilde, her aile hekimi, hedef yaş grubundaki bireyleri tarama testleri için KETEM’lere ya da en yakın mamografi merkezine davet edecek. Meme kanseri yanı sıra; rahim ağzı ve bağırsak kanserinin taramaları 2013 yılında kanser taramalarında gezici tarama cihazlarının kullanılmaya başlanacağını söyleyen Doç. Dr. Murat Gültekin, “Yürüttüğümüz pilot projelerde gezici cihazlar ve aile hekimlerinin tarama programlarına dâhil edilmesi ile beklentimizin üzerinde taramalarda yüzde 80-90’lara ulaşan kapsama oranlarına ulaşıldı. Avrupa genelinde dahi yüzde 70’lik kapsama oranına ulaşabilmiş sınırlı sayıda ülke var. Öte yandan yurt genelinde uygulanılan kalite kriterleri günümüz teknolojisine uyarlanarak, ilgili meslek dernekleri ile işbirliği içerisinde tarama programlarının değerlendirilmesinde kullanılmaya devam edecek” dedi. Doç. Dr. Murat Gültekin, toplum tabanlı taramalara katılan bireylerde teşhislerin büyük oranda erken evrede yapıldığını belirtti. “Ulusal tarama standartlarımıza göre hedef yaş grubu olan 50-69 yaş arasındaki her kadının 2 yılda bir mamografi çektirmesi gerekir” diyen Gültekin, ülke genelinde ücretsiz yürütülen tarama programlarına her vatandaşın en yakın Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri üzerinden ulaşabildiğini vurguladı. AB KALİTE ÖDÜLLÜ A SINIFI HASTANE Kanser merkezi Kemoterapi merkezi Radyoterapi merkezi Kanser cerrahisi Kalp-Damar cerrahisi Tüp bebek merkezi Yenidoğan yoğun bakım merkezi Genel yoğun bakım merkezi PET/CT - 128 Kesitli Multislice CT Ortadoğu’nun Sağlık Merkezi Şanlıurfa’da... İmam Bakır Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı No:132 - Merkez/Şanlıurfa Telefon: +90 414 314 44 46 444 63 00 73 SAĞLIKwww.osmortadogu.com ve İNSAN / ARALIK 2012 TAMAMLAYICI SAĞLIKTA YENİ DÖNEM BAŞLIYOR: HEDEF 5 MİLYON SİGORTALI Mapfre Genel Grubu CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdar Gül, “SGK kapsamında yaklaşık 65 milyon kişi bulunuyor. Tamamlayıcı sağlık sigortasıyla sisteme 5 yılda 5 milyon yeni sigortalı girmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu. Sosyal Güvenlik Kurumu ile özel hastaneler arasındaki fiyat farkını ortadan kaldıracak olan tamamlayıcı sağlık sigortası uygulaması yapılan anlaşmayla fiilen başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Mapfre Genel Grubu CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdar Gül, Türkiye’de 1 milyon 600 bin kişinin özel sağlık sigortası olduğunu belirterek, sektöre ilişkin şu bilgileri verdi: “Türkiye’deki özel sağlık sigortası prim büyüklüğü 2 milyar 400 mil74 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 yon lira. Özel sağlık sigortalarında kişi başı ortalama prim ücreti ise yaklaşık 2 bin 400 lira. Özel Sağlık Sigortalı sayısı, toplam nüfusumuzun yüzde 2’sidir. Türkiye’de SGK kapsamında yaklaşık 65 milyon kişi bulunuyor. ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ sistemi ile sektöre 5 yılda 5 milyon yeni sigortalı girmesini bekliyoruz.” ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ uygulamasının Medical Park Hastaneler Grubu ve Mapfre Genel Sigorta işbirliğinde ilk kez Türkiye’de uygulanmaya başlandığını bildiren Serdar Gül, sağlık sektöründe çığır açacak ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ uygulaması ile SGK’lıların, Medical Park Hastanelerinde fark ödemeden hizmet alabileceklerini söyledi. Uygulamanın sağlık ve sigorta sektöründe yeni bir dönemi başlatacağını söyleyen Serdar Gül, “Yıllardır üzerinde konuşulan ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’, Medical Park ve Mapfre Genel Sigorta işbirliğinde Türkiye’de ilk kez hayata geçti. Bir yıldır üzerinde çalıştığımız ürün, SGK’lılara büyük avantaj sağlayacak. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ yaptıranlar, Medical Park hastanelerinde fark ödemeden tedavi olabilecekler” diye konuştu. SGK’lıların özel sağlık sigortasının yaklaşık 3’te 1 fiyatına Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ poliçesi alabileceklerini ifade eden Gül, “Fiyatlar İstanbul dışındaki illerde daha da düşük olacak. Kişiler ayakta ve yatarak tedavi teminatı alabildikleri gibi sadece ‘yatarak’ teminatını da seçebilecekler” dedi. gezelimgörelim ÇİKOLATA VE DANTEL ŞEHRİ BRÜJ Avrupa’nın en etkileyici şehirlerinden biri olan Brüj (Brugge), Belçika Flaman bölgesindeki Batı Flandra başkenti ve aynı zamanda hiç bozulmadan günümüze kadar gelen çok güzel bir orta çağ şehridir. Savaşlardan etkilenmediği için eski halini tamamen korumaktadır. Aynı zamanda Belçika’nın en önemli turistik yerlerinden biri olan Brüj, UNESCO’nun koruması altındadır ve 2002 Avrupa kültür başkenti olmuştur. Brüj tarihsel süreçte Romalılar, Vikingler, İskandinavlar, Flamanlar, Normanlar ve İngilizlerin egemenliğine girmiştir. Tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Venedik’de olduğu gibi şehir birçok kanalın kenarında bulunmaktadır. Venedik’ten farklı olarak kanalları, küçük ve hayallerdeki oyuncak evlere benzer evler süslüyor. Kanallar arasında güzel yeşil park ve bahçe- 76 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 leri, kanallarda yüzen kuğuları görürsünüz. Brüj, kanalları ve güzel mimarisinin yanı sıra değişik Belçika çikolataları da Brüj’ü daha çok sevmenize sebep olabilir. Midye seviyorsanız tarihi meydanda tencere içinde servis yapılan meşhur midyelerinin tadına bakabilirsiniz. Dantelleri ve el yapımı oyuncakları da ilginizi çekecektir. Brüj, Belçika’nın başkenti Brüksel’den 90 kilometre uzaktadır ve trenle rahatlıkla gidilebilir. Tatillerde çok yoğun turist akınına uğradığı için hafta içi gezmekte fayda olduğu söylenebilir. Bu yolculukta iki şehir arasında bulunan Gent de görmeye değer güzel bir şehir… Görülecek yerlerin başında şehrin sembollerinden biri olan Çan Kulesi, orta çağ döneminde yapılmış birçok küçük binanın bulunduğu Beguinage,12.yüzyılda inşa edilmiş olan Roma Katolik kilisesi Holly Blood Bazalikası, şehrin ana kilisesi olan St.Salvador Katedrali, rasathane olan Beisbroek Gözlem evi,Brevery De Halve Maan Bira Fabrikası, şehrin en büyük salonu olan Concert Gebouw Konser Salonu, şehrin merkezi olan Markt Meydanı, barok tarzındaki Adalet Sarayı ve bir çok müze gelmektedir. Turistik olmasına rağmen yerel havasını koruyabilmiş ender yerlerden biri Brüj... Ara sokaklarda gezmekten de zevk alabilirsiniz. Brüj küçük bir şehir ve görülecek yerlerin de çoğu merkezde birbirine çok yakın olduğu için yürüyerek veya bisikletle; kanallarda ise tekneyle gezebilirsiniz. Bunun için bir tam gün ayırmak yeterli olacaktır. Sokaklardaki küçük yerel dükkanlar da gezilmeli ama hafta sonu için plan yapıyorsanız pazar günleri birçok dükkanın kapalı olma ihtimalini de göz önüne almalısınız. SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 77 INCEPTION “Olay Yeri Zihniniz” Bu ay sizlere sunacağımız filmimiz Türkçeye “Başlangıç” olarak çevrilen, bilim kurgu türünde bir film: İnception... Bilim kurgu sineması dâhilerinden Christopher Nolan tarafından yazılan ve yönetilen film, ABD/İngiltere ortak yapımı bir yabancı sinema ürünü. Christopher Nolan daha önce de “The Prestige” (2006), “Batman Begins” (2005), Momento (2000) gibi adından söz ettiren filmlerle ismini duyurmuştu. İzleyicileri tarafından oldukça beğenilen İnception da yayınlanmasından kısa bir süre sonra son 25 yılın en iyi filmleri arasında gösterilmiştir. Filmin başkarakteri Dom Cobb, Leonardo DiCaprio tarafından canlandırılmaktadır. Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve 78 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yenidünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkânsız başlangıcı tamamlayabilirse... anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır. Filmin merkezinde Cobb’un Mal (Marion Cotillard tarafından canlandırılıyor) için duyduğu tutku ve geçmişe bu yüzden saplanması, rüyalarına sığınması yer alıyor. Rüyaları ve bilinçaltını temel alan yapım, izleyicilerini de karakterlerin zihnine doğru yolculuğa çıkarıyor. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa ve bir fikri zihnin derinlerine yerleştirebilirlerse mükemmel suç bu olacaktır. Film mükemmel aksiyonlarla süslenmiş bir yapım ve bu nedenle her karesi dikkatle izlenmesi gerekiyor. Zaman zaman kurgunun içinde kaybolabilir ve sınırların zorlandığı, gerçeğin anlaşılır kılındığı zaman/mekan düğümlerini çözmek için zihninizi zorlamak zorunda kalabilirsiniz. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği Başlangıç son sahnede açık kapı bırakıyor ve olası devam filmlerini müjdeliyor. eph Jos e) , ) dn ito (Sa (Aria e e b n : ag na ESİ er Nola ata llen P . Y W k E ph ÜN 8d lan Ken l) , N K Christo her No ere , 14 obb) , rd (Ma İ M : t C FİL tmen hristop / İngil aprio ( Cotilla e C D iC on Yön ryo : , AB rdo D , Mari 0 a 1 n a Se ur) : 20 on ım ar: Le (Arth p a l Y cu evitt un L Oy donr o G SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 79 kitap HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ Sağlık kurumlarının rolleri ve işlevleri giderek genişlemektedir. İşlevlerdeki genişleme, sağlık kurumlarının yapısal olarak karmaşıklaşmasına yol açarken, yönetimini de güçleştirmektedir. Bu kitap, sağlık kurumlarının yönetimiyle ilgilidir. Sağlık kurumlarının etkili ve verimli çalışmasını sağlamak yöneticilerin temel misyonudur ve bu misyonu gerçekleştirmek için yöneticilerin bilimsel birikimlerinin bulunması gereklidir. Sağlık kurumları yönetimi, özgün bir disiplindir. Sağlık kurumları yönetimi, işletmecilik, yönetim ve organizasyon ilke ve teorilerinin sağlık alanına uyarlanması olarak görülmemelidir. Charles Austin,“ What is Health Administration” isimli makalesinde, Sağlık Kurumları Yönetimini; “tıp ve sağlık hizmetleri alanına özgü bir yönetim disiplini olarak ortaya koymuş; sağlık alanında ortaya çıkan yönetim ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak gelişen, bu nedenle de tıp ve sağlık hizmetlerinin tüm boyutlarına işletmecilik perspektifiyle inceleyen, uzmanlaşmış bir yönetsel disiplin” olarak aktarmaktadır. Yazar: Şahin Kavuncubaşı Selami Yıldırım Sayfa: 564 Dil: Türkçe Yayınevi: Siyasal Yayınevi Yayın Tarihi: 2010 Bu kitap, sağlık kurumları yönetimi alanına ilgi duyan öğrenciler yanında, bu alanla ilgili bilgi ve becerilerini genişletmeye çalışan profesyonellere de yönelik olarak hazırlanmıştır. Kitapta yer alan konuların güncel hayatta hangi tür sorunlara çözüm getirdiğini gösterebilmek için her bölümde birkaç tane gazete ve dergi haberleri “güncel yaşamdan yansımalar” başlığında verilmiştir. Bu haberler, örnek olay olarak da görülebilir. Kitapta birçok terimin İngilizce karşılıkları, kavramların ortaklığını sağlamak amacıyla bilinçli olarak verilmiştir. BORA’NIN KİTABI Yazar: Ayşe Kulin Sayfa: 256 Dil: Türkçe Yayınevi: Everest Yayınları Yayın Tarihi: 2012 MUTLU OLMAK İSTEYEN ADAM Yazar: Laurent Gounelle Çevirmen: Işık Ergüden Sayfa Sayısı: 200 Dili: Türkçe Yayınevi: Pegasus Yayın Tarihi: 2012 Acımasız günlerin gölgesinde geçen çocukluğunun yaralarını sarmak ve geçmişini silmek için İstanbul’a gelen genç bir adam: Bora. Tar hayatını değiştiren aşkı bulup umudu yeşerdiğinde, geçmişi yeniden karşısına çıkacak ve kendi öyküsünü anlattığı Bora’nın Kitabı onu bir girdabın içine sürükleyecek. Gizli Anların Yolcusu’ndan tanıdığımız Bora’nın hazin öyküsüyle Ayşe Kulin, sadece genç bir adamın kişisel varoluş mücadelesini değil, bu coğrafyanın zorlu koşullarında bir insan, bir âşık, bir birey olabilmenin imkânsızlığını da anlatıyor. Bora’nın Kitabı kabuğundan sıyrılmaya ant içmiş insanların büyük mücadelesinin romanı. 80 SAĞLIK ve İNSAN / ARALIK 2012 İnandıklarımız Gerçekliğimiz Olabilir Bir düşünün. Bali’de tatildesiniz. Eve dönmeden önce bir şifacıya görünüyorsunuz. Aslında bir şikâyetiniz yok. Sadece onun ününü duymuş olduğunuz için görüşmek istiyorsunuz... Dünya çapında insanların dilinden düşmeyen Mutlu Olmak İsteyen Adam, gerçekten mutlu olmaktan bizi alıkoyan şeylerden kurtulmayı öğrendiğimiz an, elde edebileceğimiz yeni imkânlar dünyasıyla bizi tanıştırıyor. .p an il m_ ru ku e_ iv ct ma ar ph ABONE OLUN df SİZE DAHA SAĞLIKLI ULAŞALIM 1 2 /1 21 9/ 19 5: PM C M Y CM MY CY CMY K AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 12 / ARALIK 2012 KA PA K SAYI 12 İlaç ve KO N US U: SA YI · ARALIK 2012 Tıb b Yen i Ciha i Dö zda nem 11 AY L IM · K AS IK S AĞ LIK VE YA Ş 12 20 AM DE U US N KO ve a lıkt ans Sağ rform Pe K PA KA www.dunyaopttk.com www.dunyaopttk.com Röportaj: So port a sy Fat al Gü j: v Hayatın İçinden: ih A enlik C MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ Burada Hayat Var! Kurumlarımız: Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi: K Gezelim Görelim: Çikolata ve Dantel Şehri: BRÜJ u nUsU ite Kal mp kaPak kO bir adanmışlık tercihi u aN uK R ON le öl Sİ e Dİg ye NİVeRSİt S Fta ha Nı bİR eü teP Bil E NI SİT KA ER ÖM BA . NİV E İTİM DR K Ü İT EĞ . ÜR EZ Lİ OF AT OB MİL AT VE PR UM ME UR EN K LA RZ SL VIL ŞE : E BE SE ite LI İM cIK ers LIK IcA İŞ niv AĞ IS DIZ nÜ U•S TH Ü IL Z lte FE NY se TUR GÖ ük S’Ü İN LÜ n Y LON ’da A ğu A B Do ’D ını KYA Işığ ADO in im KAP RÖ PO PO sın da m SAĞLIK R E aRa RT N K P O yma AJ (TIP) EĞİTİMİ RT ıRımcı PO Ka HA s: C D a ET T ha E İleri PE Ü Ge z ye.. NİV PR elim . En E G A İyiy RSİT Ha G’I A öreli ES e... m: ya D İ “O tın İç IM A An ” G inden DIM GE eld : ZM iğin EK de ... le Sü ab eK RÖ a R’D ha .N DR ba OF. N SO PR Ai e ca l Hek aFyON KO iuvalsı: iğ iye ilim ym ma i Uy gul a Ka lD aş n Çetİnsaya’dan; Ka ı yÖk başkanı gökha ub ağ um am ttİN uR bakıŞ tÜrkİye’De saĞlık eĞİtİMİne genelt Kbİr aç Re e Ü AŞ IK EN DÜ AR PORTRETürk POD R Cih TRE at ite DÜ RT RE VE YS EL’ RU • TU AJ R RT R DİNÇE SAYI 7 / TEMMUZ 2012 e ind izm zırız ur a k T şa H ı ğlı Sa Yar U US KO N “Şim d Bi i Her r H eki Ailen m i Var in ” KA PA K YI SA 9/ EY L LÜ 20 12 ES İ İTE BE Z EO R “Aş öpor Ad k Ter taj: a b m ı Yo iye E d l a So endir kan , dır ” ME V EN NDhastalıklarıyla İlgİlİ bİlMeMİz gerekenler Meslek rektÖr İstanbUl ÜnİVersİtesİ iv Sağ ir b Mo Prof. Dr. yunus SÖYLET l ip b del Uyg nıekSMahes i l eriu l a ma ekleri lı Eğ nin itim i Dağlarda Çocuk eOlmak ğerl Müzikle Terapi ers / Müzikoterapi uS el ün mP ns Ka evre KA PA D OK YA ’DA BA LO N SA ĞL ES L Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3 Çankaya / Ankara Tel : 0312 472 44 63 Faks: 0312 472 44 83 Kampus: Eray KAPICIOĞLU “SA Seksenler’in Rukiyesi:AR: urum EN ĞLIK uB ‘ALO 184’ SABİM aşk T Özlem TÜRKAD SÜ ÖNE A G an E ı: RD ML ÜR İ ŞA Rİ ÖD ÜL EB RTI EME İLİR SİS · TE OL SA MİN Ğ MA ÜZ LIK İN SID E ER IR” İNE ĞİTİM · İ KA M SÖ U H ZL A DÖ EŞ STA NE NE ME Lİ L Mİ BA YÖN ERİN D ŞL E AD TİC E İ I IKL IB www.saglikveinsandergisi.com dergi@saglikveinsandergisi.com Portre: Dünyagöz Yönetim Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Vural KAVUNCU Rö beyaz ÖnlÜklÜ fakÜlt R eler Sağlık ve İnsan Dergisi 2013 yılından itibaren “ABONE” sistemine geçerek yoluna devam edecek. Dergimize abone olan her okurumuza Sağlık ve İnsan Dergisi’ni kurye ile özel olarak göndereceğiz. Böylelikle sizlerle kurduğumuz iletişimimiz daha da güçlenmiş olacak. RG İSİ /S AY I 11 /K AS IM 20 12