bir Buzağı olmalıdır.
Transkript
bir Buzağı olmalıdır.
Muhakkak bir Samiri ve bir Buzağı olmalıdır. 1 La İlahe İllallah kelimelerini yükseklere çıkaranlara, Kefenlerini kaldırıp, Allah'a doğru yürüyenlere, Nebiler, Resuller ve İmamlar'a (aleyhimusselam). Ey Saygıdeğer Efendiler, bu fakir adam size barış ve bu imtiyazlı ürünü ithaf ediyor, ve diyor ki, kalbi Allah'ın tevhidi ve size karşı alçakgönüllülük ile dolu, zarar bize ve ailemize dokundu. Bu sebeple bize hayırsever olun, Allah hayırsever insanları ödüllendirir. Ahmed El Hasan 27/Şevval/1421 2 .............................................................................................................................................................. 4 .................................................................................................................................... 9 ................................................................................................................ 14 .................................................................................................................................. 19 .............................................................................. 24 .............................................................. 25 .................................................................................................................................................. 26 ........................................................................................................................................... 28 .................................................................................................................................. 34 ................................................................................................................................... 38 ....................................................................................................................................... 41 ........................................................................................................ 41 ................................................................................................................... 48 ....................................................................... 49 3 ....................................................................... 52 ......................................................... 54 ................................ 56 ........................................................................................................................................... 59 ............................................................................................................................................. 63 ........................................................................................................................ 65 ......................................................................... 67 ......................... 85 Tüm övgüler Allah'adır. Allah'ın Rahmeti Muhammed ve onun masum Ehlibeyt’inin üzerine olsun. Allah'ın rahmeti misk kokulu olanların sonuncusu olan, Allah'ın Nuru ve yeryüzünde ondan geride kalanın üzerine olsun – ruhum ona feda olsun. M “nafık erkeklerle m“nafık kadınların, iman edenlere, "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım" diyecekleri g“n kendilerine, "Arkanıza d“nyaya dön“n de bir ışık arayın" denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar m“nafıklar tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır. M“nafıklar m“minlere şöyle seslenirler: "Biz de d“nyada sizinle beraber değil miydik?" M“minler de derler ki: "Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, ş“phe ettiniz. Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı şeytan Allah hakkında da sizi aldattı." Bug“n artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne köt“ yerdir! [Hadid (57): 13-15] Geçmiş nebilerin halkı hakkındaki hikâyelerinde, aklı olanlar için ibret ve ders alıcı hatıralar yatmaktadır. Onların halkı bazen nebileri ve bazen de Samiri leri takip ediyorlardı, bir kez nebileri destekliyorlardı, sonra çoğu kez onları y“z“st“ bırakıp zalim tiranları destekliyorlardı. Bu konuları araştırmak zaruridir, ve “zerinde d“ş“nmek bizlerin, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in vefatından sonraki olayları anlamamızı sağlar, yani kendisinden sonraki vasisinin azledilip, mevki ve g“c“n“n nasıl gasp edildiğini – ki bu olay ümmeti öyle bir faciaya sürükledi ki, halen bundan dolayı son derece acı çekmekteyiz – anlamamıza yardım eder. Daha doğrusu bu olay bize, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in vefatından sonra, Ali aleyhisselam ve onun masum evlatlarının aleyhimusselam) başına neler geldiğini – ki onlar, kaba g“çleri sayesinde devletin kontrol“ altındaki otoriter tiranlar y“z“nden ne acılar çektiler, tıpkı sapkın Samiri imamlardan çektikleri gibi; onlar her zaman Allah Nebisinin şeriatının bozulmasına yol açtılar, ve M“sl“manlara saygısızlık ettiler – anlamamıza yardım edecektir. Aynı zamanda, önceki nebilerin tarihine baktığımızda da, onların başına gelen olaylarla, g“n“m“zdeki olayları kıyaslayarak, gelecekte gerçekleşecek olayları, Vasilerin Mührü olan Mehdi aleyhisselam ın, zuhur edeceği esnada, ister Müslümanları ezen ve onunla (aleyhisselam) savaşacak olan Süfyani gibi tiranlardan, isterse de Samirilerden kirli ve amelsiz âlimlerden göreceği zorlukları kısmen de olsa tahmin edebilme yeteneğine sahip olacağız. Bu sebepten ötürü, ameli az, hatası çok olan bu fakir, bu konuyu ele almayı m“nasip görm“şt“r; belki bu konu, bazı m“minlerin, cehennem ateşine d“şmelerine engel olur. 4 Önleyici tedbir, derman etmekten daha iyidir. Aslında, Mehdi aleyhisselam ile savaşacak olan Süfyani ile veya amelsiz âlimlerle beraber olmanın hiçbir dermanı yoktur; cehennemin içeceğini içmekten ya da cehennem ateşindeki zincirlerin iyileştirmesinden başka. Belki de, d“nyanın her yerinde, adaletsizliğin gölgesi altında kalmış olan, Mehdi'nin (aleyhisselam) hak ve adalet yurdunu, yani La ilahe illallah Allah'tan başka ilah yoktur memleketini bu d“nyada kurmak “zere, uygun bir yer oluşturmaya çalışmak, bazı inananları teşvik edecektir. Amerikan zorbaları g“nbeg“n, yoksul insanların hayatını daraltıp yery“z“n“n sakinlerini cehenneme sürüklemektedir. İslam ümmeti üzerine musallat olantiranlar, bu Tirana Amerikaya tapıyorlar, öyle bir tiran/zorba ki, tarihte onun gibi bir örneğe rastlanmamıştır. Ayrıca, en savunmasız olan M“sl“man toplulukları iki hususta acı çekiyorlar: İlki: Amerikan zorbasına ve egemen zorbalara karşı h“srandan. İkincisi: İslam yapısının içinde bulunan zorbalardan – yani, İslamı temsil ettiklerini iddia eden bazı amelsiz din alimleri – aslında onların bazıları hatta bu toplumları hor görm“şler ve kendilerine, onlara durgunluğu, boyun eğmeği ve zorbalara teslimiyeti öğretmesi için çoğu takipçi buldular. Böylece işte zul“m, açlık ve aşağılama… Bu y“zden, hem içte, hem dışta devam eden savaş vardır. Kafir d“şman durmadan darbe indiriyor, munafık içten kemirmektedir, firavun ve Samiri, Pilatus ve İsrailoğullarının amelsiz alimleri... Zorbalar dine karşı amansız bir savaş y“r“tmektedirler. Televizyonlarda, Kuran-ı Kerim'den ayetler yayınlar ve hemen kısa bir s“re sonra şarkılar, yarı çıplak kadınlar ve diziler yayınlarlar. Bu yayınların amaçları, İslam toplumunun altyapısını ortadan kaldırmaktır. Diğer bir deyişle, İslam dan az miktarda geride kalmış bu İslami yapıyı da, indirgemek istemektedirler. Keçi sakala (vehhabiler gibi), uzun bıyığa sahip olmak, tıpkı eski zamanlardaki mecusiler gibi davranmak istiyorlar, ç“nk“ onların göz“nde İslam böyledir. Halbuki, her kim La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur kelamını zikrederse öldürülür, kadınları esir edilir ve evleri viran edilir. Musibetin en b“y“k olanı da, içlerinde bazılarının kendilerini, Arap biliyor olmasıdır. Bu yaptıklarını Arap milletinin adı altında yapmaktadırlar. Onlar kadınlara saldırır venamuslarına tecavüz ederler ve hapishaneleri kadın ve çocuklarla doludur. (âlbuki şerefli bir Arap, savaş esnasında, erkeklerle pençeleşir, kadınlarla değil. Moğol ve tatarlardan kalan bu vahşiler, kendilerini hangi Arap ile anımsıyorlar. Onlar insanlığın y“z“n“ karartarak yaptıkları suç ve rezillikler y“z“nden, Firavun ve Nemrut un anlından utanç teri akıtmaktalar bir atasöz“ yani hatta onlar da olsalar bu duruma utançlarından itiraz edecekler . Diğer yandan, Samiri (amelsiz âlim vardır ki, her zaman Allah Nebisi sallallah u aleyhi ve alih in şeriatını saptırmak için mücadele etmektedir. Erdemliğe teşvik ve köt“l“kten sakındırmaya, veya Allah yolunda cihat etmeğe diliyle, yada m“mk“nse eliyle çalışmaz. Allah Resul“ sallallah u aleyhi ve alih in bu konu hakkındaki tedbirlerini unutmuştur. O sallallah u aleyhi ve alih şöyle buyurmuştur: Ya iyiliği emredip köt“l“kten sakındırırsınız yahut da içinizdeki en köt“n“z size musallat olur da sonra bir daha ettiğiniz dualar kabul edilmez olur.1 1 El-Kâfi c.5, s.56 5 İslam a musallat olmuş karanlık ve zorba devletlerden başka bir zorba mevcut mudur? Neticeler mevcut. O zaman bu neticeleri elde etmek için, bir ön hazırlık çalışması yapılmış olmalıdır. Ve bu,g“n“m“ze kadar s“ren bir musibettir. Bu şekilde bu zorbaların, bug“nk“ İslam toplumuna musallat olabilmesi, insanların da iyiliği emretmek ve köt“l“kten sakındırmayı terk edip, bu farzı unutulmaya s“rm“ş olmasının tek sebebi, amelsiz alimlerin bu farzları terketmiş olmasıdır. Ne zaman bir âlim, fesada karışırsa, d“nya dafesada doğru s“r“klenir Arapça bir atasöz“ . Ta ki, bug“n zilletin ve boyun eğmenin kök“ olan, d“nya sevgisine, hayat sevgisine ve tağutlara teslim olana kadar. Ve birçok M“sl“man ın da doğasına aykırı olarak, kalplerinde inanılmaz bir şekilde öl“m korkusu sabitleşene kadar. Bu öyle bir hal almıştır ki, zillet dolu bir hayatı, izzet dolu bir öl“me tercih etmektedirler. Ve insan bu şekilde devrilip, ölç“mleri de devrilmiş bulur. Ve mazlum ve yoksul Müslüman Milletlerin, bu girdapta hareketsiz ve şaşmış kalması şeytan lanetullah ın arzulayıp, ancak ulaşamayacağı dileğidir. Doğruyu söylemek gerekirse, bu durum, Samiri ve Firavun un arasında kalmak gibidir! Yani yağmalayan, katliam ve fesat yapan zorba devletler ile iyiliğe doğru yola teşvik etmeyen ve köt“l“kten sakındırmayan amelsiz âlimlerin, arasında kalmak demektir. Tabii, perdenin arkasında, Amerika zorbası b“t“n ipleri elinde tutmuş ve oyuncak bebekleri, sağa sola hidayet etmektedir. Ve bu şekilde de, İslam dan geriye ismi dışında başka bir şey kalmayacaktır. İslami d“zenlemelerinin sorumluluğunu almak bug“nki âlimlere farzdır. Yani, kendilerini maruz bıraktıkları bu görevin ağırlığını kabul etmek, onlar için farzdır artık. Siz ey Şii ve S“nni din talebe ve âlimleri, ilminizle amel etmeden, iyiliğe teşvik etmeden, köt“l“kten sakındırmadan din de taşıdığınız sorumluluğun sadece akli ve nakli yorum yapabilme yeteneği konuda tahsil almaktan ibaret olduğunu mu sanıyorsunuz? Peşinde olduğunuz bu akli ve nakli tahsili, size ait olan paha biçilmez ve y“ce y“k“ml“l“klerinizi; yani ümmetin hidayetini ve dini Müslümanlara ulaştırmayı; Allah yolunda cihat etmek esnasında mı yerine getirmeyi d“ş“n“yorsunuz? Eğer böyle d“ş“n“yorsanız, söylemem gerekir ki hatâ etmektesiniz. Akli ve nakli konusunda tahsil görmek sorun değildir. Ancak, Emirel Müminin Ali aleyhisselam ve onun aziz Ehlibeyt inin aleyhimusselam yaptığı gibi; yemeğinizi “ç g“n boyunca, mideniz açlıktan sırtınıza yapışmış bir vaziyetteyken, yetimlere ve yolculara, esir olmuş birisine vermek, size çok zor gelecektir. Ömr“n“ insanların iyiliği için ve onları zalimlerin zulm“nden korumak için harcamak çok zordur! (er şeyini Allah yolunda vermek, tıpkı Hüseyin aleyhisselam ın yaptığını yapmak çok zordur. Selam olsun sana Ya Eba Abdullah! Anam ve babam sana feda olsun, zira her şeyini feda ettin ve geride hiçbir şey bırakmadın. Ne eşlerin, ne de s“tten kesilmemiş bebeğin... Seni yalnız bırakıp, yardım etmeyenlere de, delil ve h“ccet olacak bir bahane bırakmadın. Beyler, eğer siz, sadece eğitim ve ibadetlerinizle yetinirseniz, zorbaların b“t“n arzularını yerine getirmiş olursunuz. Ç“nk“ onların istediği şey budur. Yani, sizi sadece ibadet eden ve hiçbir şeye yaramayan Abid e dön“şt“rmek isterler. Her ne olursa olsun, iyiliğe teşvik etmeyen ve köt“l“kten sakındırmayan bir şahıs, Abid sayılamaz! Ancak buna rağmen, Ehlibeyt ten aleyhimusselam rivayet edildiğine göre, bir Âlimin makamı yetmiş Abid in makamından daha y“ksektir. Ç“nk“ alim insanları tehlikeden uzaklaştırmaya 6 çalışır, bunun yanında, Âbid de, sadece kendi canını kurtarmaya çalışır. İmam Sadık aleyhisselam dan şöyle rivayet edilmiştir: Bizim hadislerimizi s“rekli rivayet edip bizim taraftarlarımızın kalbinin sıkı ve sabit olmasını sağlayan kişi bin Abid den daha y“cedir.2 Allah-u Teâlâ buyurur: Ne var ki m“minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki, sakınırlar. (Tevbe 9:122) Allah-u Teâlâ, kavimleri uyarsın buyuruyor gaflet uykusunda uyuyun demiyor. Üstelik bir kişi için değil b“t“n kavim için uyarın buyuruyor. Beyler, eğer sizin endişeniz, kendinizi kurtarmak ise, o zaman biz din talebesi veya din âlimiyiz demeyin. Günümüzde birçok kişinin yaptığı gibi, Ehlibeyt in aleyhimusselam elbisesini giyerek, insanları kandırmaya çalışmayın. Koyun postu giymiş kurt gibi olmayın Arapça atasöz“ . Gitmeniz gereken yol, d“nyayı ve onun getirisi olan şehvet ve arzuları talep eden yol değildir. Gitmeniz gereken yol, enbiya ve masum resuller in aleyhimusselam risaletini taşıyan, ağır yükü olan bir yoldur. Onun için, sakının.Yoksa, kendi d“nya ve ahretinizi ziyan edecekseniz! İsa aleyhisselam buyurdu: Kirli alimlerin misali, nehir in ağzında takılmış b“y“k bir taş gibidir. Zira, ne kendisi sudan içer, ne de suyun tarım arazilerine ulaşmasına izin verir.3 senesinde, Seyyid (umeyni, Allah'ın rahmeti “zerine olsun, Necef'teyken ve öğrencileri, "Nefis Temizleme" dersi için onu beklerken, o saygıdeğer derse şunları söyleyerek başladı: {(islerim bunu size söylememi farz kıldırıyor. Bazen siz beyleri, M“sl“manların başına gelen belalar hakkında uyarmam lazım. Ardından şöyle dedi: Lakin siz halen ahlak hakkında mı konuşmamı istiyorsunuz? Biz bu musibetler hakkında d“ş“nmedikçe, Nefsi temizlenmiş birisi olamayız. Ve eğer Nefsimiz arındırılmış ve temizlenmiş olsaydı, bu durumları d“ş“nm“ş olurduk.} Amelsiz âlimlere söylemekteyim ki, enbiya ve risalet sahibi resullerin kat ettiği yol a icra edin. Elhamd“lillah, elimizdeki Kuran da yeteri kadar enbiya ve resullerin geçmişleri ve hikâyeleri mevcuttur. Ve bunlara baktığınızda, kat ettiğiniz yolun, onların kat ettiği yoldan farklı olduğunu gör“rs“n“z. O zaman, ya enbiya ve risalet sahibi resullerin yoluna dönün, ya da gittiğiniz yolu bırakın. Ve Emirel M“minin Ali aleyhisselam`ın buyurduğu gibi, Allah ın yolunda yol kesenler olmayın. Benim size söylediklerim, İsa aleyhisselam ın söylediklerinin aynısıdır. İsa aleyhisselam, kibirli ve amelsiz Yahudi âlimlerine şöyle buyurdu: 2 3 Kâfi cilt 1, s.33 Feyzü'l kadir c.4, s.206 7 Vay halinize! Cennetin kapısını insanların y“z“ne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz! Ruhunuzun kazandığıyla, ruhunuz yok olmadan önce uyanın. Ve bizim ızdırabımız, Allah'tan yana aldırmamak oldu, diyeceğiniz o g“n gelmeden önce uyanın. [İncil, Matta, Böl“m ] Bug“n İslam ve M“sl“manların kökleri, yok olma eşiğindedir. Böyle bir durumda, benden oturup, Nefsin temizlenme ve arındırılma derslerini, vermemi mi bekliyorsunuz? Fatima salamullahi aleyha nın oğlu, kılıcını kınından çıkarmadan önce uyanın. Ç“nk“ o zaman, ettiğiniz d“şmanlıktan ve kendisinin karşısındaki duruşunuzdan pişman olacağınız zamandır. Uyanın ve yaptığınız fesat içerikli yanlışlarınızı itiraf edin. Çünkü bu utanç, cehennem ateşine d“şmekten daha iyidir. Bu esnada, ben m“cahit ve faal olan ve d“nyaya aldırış etmeyen ve sizi zahirleri ile, temiz batınlarına yönlendiren âlimlere sayıları az olsa da, yardım elimi uzatıyorum, ki İmam Sadık aleyhisselam dasayıları az olacağını vurgulamıştır.4 Onlar gece gündüz demeden tevhit kelimesini Allah tan başka ilah yoktur ve İslam “mmetine adaleti yayarlar. İnşaAllah, Allah onların amellerini fazlasıyla bereket ve hayırlara dâhil edecektir. Onun için istikrarsız olup korkmayın. Ç“nk“ “st“n olan sizlersiniz. Allah ın izni ile, göklerde tanınan, ancak, yery“z“nde tanınmayan, malı m“lk“ olmayan, ancak ameli çok olanların halleri, arzu edilen haldir. Allah Teala dan fazlı ve rahmeti ile, onların hizmetçileri olmamı bahşetmesini ve onlarla beraber meşhur olmayı, az olan ilmim, amelim ve bilgisizliğimle, diliyorum. Ne var ki, kastim sadece yapabildiğim kadar, yanlışlarımı d“zeltmek ve yaşamakta olan ve hiç ölmeyen birisine bağlanmaktır ki, Allah ın yolunda kınayanların kınamasından korkmayanlardan olayım. Ve bu, Allah u Teala nın iradesine tevekk“l etmekle ilişkilidir. Zira, O na döneceğim. Ç“nk“ benim velayetim ondadır ve liyakatlilerin velayetini y“r“ten O dur. D“nya ve ahiretin ezikliğinden, Allah a sığınırım. Ben kendimi M“lk ve Melekût Sahibi ne sığınan hale getiriyorum. Kudret ve Ceberrut Sahibi olana dayanıyorum. Ve korkup uzaklaştığım her şeye karşı, izzet ve ilahi akışının sahibinden yardım talep ediyorum. Muhammed, Ali, Fatima, Hasan, Hüseyin, Ali, Muhammed, Ali, Cafer, Musa, Ali, Muhammed, Ali, (asan ve Muhammed den aleyhimusselam medet duyarım. Hamd sadece Allah'a mahsustur. Bismillahir Rahmanir Rahim; "(ani Rabbin Musa'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti. Musa şöyle dedi: "Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum." "Göğs“m daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, (arun a da peygamberlik ver ve onu bana yardımcı yap)." "Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu y“zden onların beni öld“rmelerinden korkarım." Allah dedi ki, "(ayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, her şeyi işitmekteyiz." [Şuara (26): 10-15] 4 Usul “ Kafi c. den bir hadiste 8 H ani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu d“zenleyip içine ruhumdan “flediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti. Bunun “zerine b“t“n melekler saygı ile eğildiler. Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçındı. Allah, "Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?" dedi. İblis dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem." Allah, "Öyleyse çık oradan, ç“nk“ sen kovuldun. Ş“phesiz hesap g“n“ne kadar lânet senin “zerinedir" dedi. İblis: "Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" dedi. Allah da, "O halde sen vakti yalnızca benim tarafımdan bilinen g“ne kıyamete kadar m“hlet verilenlerdensin" dedi. İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yery“z“nde köt“l“kleri onlara g“zel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" dedi. Allah, "İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım “zerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur" dedi. [Hicr (15): 28-42] Yüce Allah, meleklere Âdem aleyhisselam'a secde etmesini emretti. Bu secde, Âdem'in (aleyhisselam) meleklere olan “st“nl“ğ“n“ itiraf eden bir ameldi. Bu Kutsi mahlûklar, ona öncelik tanıdılar ve bu yaptıkları onların bulundukları âlem ile akıl âlemi uyuşmaktadır. Ve bu secde, Âdem aleyhisselam'ın bedenine değildi, bilâkis, bu secde onun ruhuna ve onun hakikatine idi. Daha doğrusu bu secde, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in hakikatine, perdeyi aşan kâmil bir insan a idi. Bu amelin yapılması, tevecc“hleri, hiç ölmeyen Diri nin (Allah-u Teala nın varlığının üzerine çeker. Hazrete, Hak Teâlâ, secde fermanını verdiğinde, Âdem'in yüzünün misalini, onu yaratığı maddeye ekledi ve sonra, Allah Teâlâ, kendisinin ruhundan ona ruh “fledi. Bir hadiste Muhammed Nebi sallallah u aleyhi ve alih hakkında şöyle geçmiştir: Allah, Âdem i Kendi suretinde yaratmıştır. Ve bu hadiste geçen Allah'ın sureti, Kuran'da ifade edilen; "Allah'ın Eli" ya da başka bir deyişle, "Yüce Allah'ın Gücü" anlamındadır ve bunun da anlamı şudur: Âdem aleyhisselam ya da insan, ilahiyatta b“t“n mahlûkatların y“kselebilecek mevkilere y“kselebilme kabiliyetine sahiptir, demektir. Her ne kadar, Âdem aleyhisselam o makama (iki yay aralığı kadar Allah a yakınlaşmak [Necm, ] yükselemediyse de, onun neslinden Muhammed Mustafa sallallah u aleyhi ve alih o makama ulaşmışmıştır. İblis lanetullahi aleyh, bu hakikatin bir kısmının farkına vardı. Ve sakınarak, diğer meleklerle birlikte secde etmeyi reddetti ve sonra yeryüzüne gönderildi. Sonra Âdem in (aleyhisselam) yaratılmış olduğu maddeni, kendisinin yaratılmış olduğu madde ile, yani ateş ile kıyas ederek, kendisinin maddesinin Adem aleyhisselam ın maddesinden üstün olduğuna karar vererek, Âdem aleyhisselam ın hakikatini ve onun Allah ile yakınlığını 9 görmezden geldi. Yani iblis, uzunca yaptığı ibadetler, y“ksek ve derin ilmi ile cehennemlik oldu. Ç“nk“, Allah Teâlâ ya ihlâsla ibadet edeceği yerde, kendi nefsine ibadet etti! Kendine ibadet ederek, başkalarından “st“nl“k ve r“tbe kazanmaya çalıştı. Sırf bu bile, onun yok olmasına kâfiydi. Bu y“zden, Âdem aleyhisselam a secde etme imtihanı, onun için vahim bir olay oldu ve başına yıldırım gibi indi ve Âdem aleyhisselam ı kıskanmasına sebep oldu. Eğer bu konuyu gör“nebilir gör“nt“ye dön“şt“r“rsek, iblisin şöyle söyleyeceğini göreceksiniz: Bu kadar ibadetten sonra, Allah yeni doğan bir kulu, benden “st“n kılabilecek bir şekilde yaratır mı? Ve bu melaikelerin makamı da, ondan d“ş“k olabilecek kadar ilerleyebilir mi? Bu örtü onun, Âdem aleyhisselam ın hakikatini görmesine engel oldu ve secde etmemek için bahane aramasına sebep oldu. Bu şekilde, kendini ikna ederek, Allah ile m“cadele etmeye kalkıştı. Bu sebepten de, Allah Sübhan ve Teâlâ nın ona verdiği tek cevap, lanet edip kovmak oldu. Çünkü iblis, zulüm eden, üstünlük taslayan ve gerekeni öğrendiğinde inkâr edenlerdendi. Allah Teâlâ buyurdu: İşte ahiret yurdu. Biz onu yery“z“nde b“y“kl“k taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır. [Kasas (28): 83] İblis lanetullahi aleyh, eğitilmesi gereken bir cahil değildi. Durdurulması gereken bir suçlu hiç değildi. Sadece kibirli bir âlim, başkaldırıcı, “st“nl“k arayan ve inadından vazgeçmeyen birisiydi. Ve yeni yaratılmış bu mahlûka karşı, v“cudu kinle doldu. Ç“nk“, Adem aleyhisselam ı, Allah u Teâlâ nın rahmetinden yoksun bırakılmasına sebep olarak görüp, onu ve evlatlarını, kendisinin d“şmanı olarak benimsemişti. Bu y“zden, kıyamete kadar, onları doğru yoldan çıkarmak için m“hlet istedi. Ancak, Allah u Teâlâ bilinen güne kadar mühlet verdi. Melun iblis, Ademoğullarını doğru yoldan saptırmakla tehdit etti. Allah u Teâlâ Buyurdu: Şeytan dedi ki: " Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun “zerinde elbette oturacağım. Sonra pusu kurup onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu ş“kreden kimse ler bulamayacaksın." [Araf (7): 16-17] "Bilinen Gün", İmam Mehdi'nin zuhur edeceği g“nd“r. Ve hadiste rivayet edildiği “zere: Ammar'ın oğlu İshak tan nakleder: İmam aleyhisselam a sordum: Y“ce Allah iblis hakkında buyurduğu ve m“hlet tanıdığı belirli g“n hangi g“nd“r? O aleyhisselam dedi ki: Bilinen g“n, İmam'ın ortaya çıkacağı g“nd“r. Böylece Allah onu gönderdiği zaman, o K“fe Camisi'nde olacak. Şeytan ona gelecek ve dizlerine kapanacak ve diyecek ki: Yazıklar olsun bana bug“nden itibaren! Sonra o, şeytanın perçeminden tutup, boynuna vuracaktır. Bu, onun, şeytanın peşine d“şeceği, "bilinen g“nd“r".5 İncil'de, k“ç“k kıyamet zamanı ya da diğer bir deyişle Mehdi aleyhisselam'ın huruc zamanı, şeytanın zincirleneceği yazar. Yuhanna'nın r“yasında şöyle geçmiştir: 5 Bihar'ül Envar c.274, s.52 10 {Elinde dipsiz derinliklerin cehennem anahtarı ve b“y“k bir zincir olan bir meleğin gökten indiğini görd“m. Melek ejderhayı, yani İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı tutup bin yıl için bağladı. Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi m“h“rledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir s“re için serbest bırakılması gerekir.} İncil, Esinleme (20): 1 )bn Tavus'tan, Allah'ın rahmeti “zerine olsun, nakledilmiştir: İdris aleyhisselam'ın risalesinde, şeytanı anma ve Allah'ın ona cevabı ile ilgili şunu buldum: O dedi ki, Rabbim, onların ortaya çıkacağı g“ne kadar bana m“hlet ver. O Subhan ve Teâlâ buyurdu: (ayır! Fakat sen, o "bilinen güne" kadar mühlet verilenlerdensin. Bu, eleme yaptığım ve zaruri kıldığım o g“nd“r ki, Ben o g“n; yery“z“n“ k“f“rden ve Allah'a ortak koşmaktan ve g“nahtan arındıracağım. Ve o g“n, ibadet edenleri kendim için ayırdım. Onların kalplerini inanç ile test ettim. Ve onların kalplerini adanmışlık, kuşkusuzluk, samimiyet, dindarlık, alçakgön“ll“l“k, doğruluk, hoşgör“l“k, sabır, h“rmet, korku, d“nya için riyazet, benim için arzu duyacak şekilde doldurdum. Ve onları g“neş e ve ay a taraftar yaptım. Ve bu d“nyada halifeler olmalarına ve dinlerine senin onayladığın şekilde sahip olmalarına izin verdim. Sonra onlar bana ibadet edecek ve Benim haricimde başka hiçbirşeyi Bana ortak koşmayacaklardır. Onlar doğru zamanda namaz kılar ve insanlara zekat verirler. Onlar erdemliliğe teşvik eder, köt“l“kten sakındırırlar. Yery“z“ne katiplik verdiğim g“n, hiçbir şey hiçbir şeye zarar vermeyecek ve hiçbir şey hiçbir şeyden korkmayacaktır. İnsanlar arasında parazitler ve haşaratlar olacaktır ve onlardan hiçbiri bir diğerine zarar vermeyecektir. (er bir iğneyi haşaratlardan ve diğerlerinden sök“p alacağım. )sıran şeylerden her bir zehri alacak ve gökten ve yerden aşağıya rahmet göndereceğim. D“nya en iyi bitki ört“s“ ile coşacak ve meyvenin ve amberin t“m çeşitleri çıkacaktır. Onların arasına şefkat ve merhamet yerleştireceğim. Sonra avunup, eşitçe paylaşacak ve sonra da fakirlere dağıtacaklardır. Onların hiçbiri bir diğerine y“ksekten kibirle bakmıyor olacak. B“y“k olanlar, k“ç“klere merhamet ve k“ç“k olanlar da, b“y“klere değer verecekler. Onlar benim insanlarım. Ben onlar için bir nebi seçtim ki, o en d“r“st olandır. Ben onu, onlar “zerine bir nebi ve resulkıldım. Ve ben onları, onun yandaşları ve insanları yaptım. Bu nesil, benim nebimi ve d“r“st kişimi, onlar için seçtiğim nesildir. Bu zaman, benim gayb olan ilmimi örtt“ğ“m zamandır. Ve hiç ş“phe yok ki, bu şimdiki zamandır. Ben o g“n, seni, atlarını, adamlarını ve t“m askerlerini yok edeceğim. Şimdi git, o "beklenen g“n"e kadar cezası ertelenenlerdensin.6 6 Bihar'ul Envar c-52:385 11 Bu hikâye âlim ve ibadet eden şeytanın hikâyesidir ki, o, cehennemin derinliklerine, kibri y“z“nden d“şm“şt“r. Bu hikâyede zekâ sahibi ve ibret alanlar için oldukça öğ“t ve ibretler mevcuttur. Neredeler ibret alanlar, neredeler öğ“t alanlar?! Müminlerin Emiri Ali aleyhisselam dedi ki: …Allah'ın şeytana yaptığından ibret alın. Öyle ki uzun amelini, yoğun çabalarını boşa çıkardı. Allah'a altı bin sene – d“nyanın yılları mı, yoksa her g“n“ bin yıl olan ahiretin yılları mı bilinmez – ibadet etti, ama bir anlık tekebb“r ile hepsini boşa çıkardı. İblisten başka, onun gibi bir g“nah işledikten sonra kim Allah karşısında imanda kalabilir? (ayır! M“nezzeh olan Allah, bir meleğin cennetten çıkmasına sebep bildiği bir ameli, bir beşerin cennete girmesine sebep kılmaz. Ş“phesiz yerdekiler için de göktekiler için de h“km“ birdir. Âlemlere haram kıldığı bir yasağın mubah kılınması hususunda Allah, yarattıklarından hiç kimseye m“samaha göstermez. Ey Allah'ın kulları! Allah'ın d“şmanının İblis'in hastalığını size bulaştırması, çağrısıyla sizi tahrik etmesi, atlı ve yaya askerleriyle sizi kendine çekmesi konusunda uyanık olun. Ömr“me andolsun, sizi azaba d“ş“rmek için korkunç yayını hazırladı. Sizi pek şiddetli bir çekişmeye d“ş“rd“. Yakın bir yerden sizi oklamaya koyuldu. İblis, {Rabbim, beni azdırdığın için, onlara yery“z“n“ s“sl“ göstereceğim ve hepsini azdıracağım} [Hicr (15): 39] demiştir… Zamanın musibetlerinden Allah'a sığındığınız gibi, kibir aşısından Allah'a sığının. Allah, kullarından birinin kibirde bulunmasına izin verseydi, onu nebileri ve evliyası arasından seçerdi… Onlar, mustazaf bir topluluktu. Allah onları açlıkla denedi, meşakkatlere, korkulara uğratarak imtihan etti. Onları zorluklarla halis kıldı. İmran oğlu Musa, kardeşi (arun ile birlikte, sırtlarında y“nden elbiseler, ellerinde asalar olduğu halde Firavun'un yanma gitti. Ona, eğer hakka teslim olursa saltanatının s“receğini ve kudretinin devam edeceğini söylediler. Firavun: "Fakirlik ve çaresizlik içinde olduklarını görd“ğ“n“z şu ikisinin bana saltanatımın ve “st“nl“ğ“m“n devam edeceğini söyleyip şart koşmalarına şaşmıyor musunuz?" dedi. Altın sahibi olmayı bir b“y“kl“k, y“n giyinmeyi alçaklık saydı da "Neden onlara altın bilezikler verilmemiş?" dedi. Allah için, bu d“nyada azgınlıktan, ahirette zulm“n korkunç cezasından ve kibrin köt“ akıbetinden sakının. Ç“nk“ bu kibir , iblisin b“y“k av usul“, b“y“k tuzak şeklidir. Bu, insanların gön“llerine öld“r“c“ zehirler gibi girerek onları zehirler; asla başarısız olmaz, hiç kimseyi vuruşunda da hata etmez. Ne âlim bilgisiyle, ne de yoksul olan yoksulluğuyla ondan kurtulup bir yol bulabilir.) Allah, sizden önce geçmiş “mmetleri ancak iyiliği emretmek ve köt“l“kten sakındırmayı terk etmeleri sebebiyle rahmetinden uzak kılmıştır. Sefihleri g“nah işledikleri için; bilgi ve anlayış sahibi olanları da köt“l“kten sakındırmadıkları için rahmetinden uzak kılmıştır. Uyanık olun ki gerçekten İslam bağını kestiniz, hadlerini işlevsiz kıldınız, h“k“mlerini öld“rd“n“z. Ben, Allah yolunda olan, kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen, simaları sıddıkların siması, 12 sözleri iyilerin sözleri olan bir toplumdanım. Onlar geceyi ibadetle ihya ederler, g“nd“z“n yol gösteren işaretleri olurlar. Onlar, Kur'an'a sımsıkı sarılmışlardır. Allah'ın ve Resul“nün sünnetlerini diriltirler, kibirlenmezler, büyüklük taslamazlar, hıyanet etmezler, bozgunculuk yapmazlar, kalpleri cennette, bedenleri ameldedir.7 13 7 Nehc“l Belağa, (utbe Allah u Teâlâ buyurur: İ şte sana da, emrimizle, bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Ş“phesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, b“t“n işler sonunda Allah'a döner. Şura : -53) Ayette kayda geçen doğru yol, hak yoludur. Allah Teâlâ nın kullarından kat etmesini istediği yol, ya da öyle bir yol ki, kulu Allaha götürüyor. Başka bir deyişle, doğru yol şeriat ın, doğru itikat ve hükümleridir ki, Cenabı (ak tarafından, nebiler ve resuller ve onların vasilerinin aleyhimusselam vasıtasıyla, irsal edilmiştir. (er d“ş“nen ehline, hakkı araştırması farzdır. Ta ki onunla kendini, ilahi azaptan kurtarıp, sırat-ı mustakimde y“r“yerek Rabbine göt“ren bu yolu kat etsin. Bu maddi hayata hoşnut olup, oyalanmak, öl“mden de köt“d“r ve bu, yokoluşun ta kendisidir, ve bu, cehennemdir. Allah Subhan ve Teâlâ buyurur: Senden acele azap istiyorlar, hâlbuki cehennem kâfirleri kuşatıp duruyor. [Ankebut (29): 54] Sadece hakkı bilmek ve hakkın yolunda y“r“mek; gerçek hayattır. Ç“nk“ bu yolun sonunda akıl âlemine ulaşılır ve bu da; hiç ölmeyen Diri ye Allah a geri dönmenin yoludur ve bu cennetten üstün bir hedeftir. Allah Subhan ve Teâlâ buyurur: Allah, m“min erkeklere ve m“min kadınlara, cennetten ebedî olacak ve içinden ırmaklar akacak bağlar vaat etti ve cennette çok g“zel ve kalacakları meskenler olacak. Allah ın rızası ise, bunların hepsinden daha b“y“kt“r. İşte bu b“y“k başarıdır. [Tevbe (9): 73] Allah Subhan ve Teâlâ buyurur: (iç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. [Secde (32): 17] Böylece akıllı olan, bu yolda y“r“rken şansını boşa harcamamalıdır. Eğer varması gereken yere amacına ulaşırsa, o zaman Allah'ın merhametini kazanmış olup, Allah'ın inayeti ve rahmeti ile, cennette konforlu bir şekilde yaşayacaktır. Ç“nk“ o, Allah'ın çağrısına cevap vermiştir. Ebu Cafer aleyhisselam dedi: Allah, aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, akıl beri geldi. Sonra: "Geri git." dedi, akıl geri gitti. Sonra şöyle buyurdu: İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini 14 ancak sevdiğim kimselere bahşederim. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnızca seni öd“llendiririm.8 Yani, mutlu odur ki, Allah svt'nın çağrısına cevap vermiş ve Y“ce Allah ona gelmesini buyurduğunda gelmiştir. Allah svt buyurur: O, yaşatan ve öld“rendir. Bir şeye karar verdiğinde ona sadece "ol" der, o da oluverir. [Mümin/Ğafir (40): 68] Başka bir deyişle, Allah Teâlâ sizi, İmamlar ve Resullerin eriştiği gibi, akıl âlemine erişme umudu ile yarattı. Ve amaç; bu d“nyada en y“ce makama ulaşmanızdır. Ve bu, Uluhiyet âlemi ne yâda iki yay kadar hatta daha yakın kabe kavseyni ev edna isimli makama ulaşmaktır. Bu, Mahmut makamın sahibi öyle birisidir ki, mahlukat; onun bereketi sayesinde yaratılmıştır. Yani, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih ve onun nefsi de Ali aleyhisselam dır. (er ne kadar, bu kitapta özet geçmek istiyor olsam da, bu konuyu biraz vurgulamanın da mahsuru yoktur. Belki Allah, okuyucuların duasını bana nail eder. Sevgili m“min kardeşlerim, ilk yaratılan mahluk, akıldır, ve o, ilk ruhani alemdir ve o, tam/kamil alemdir. Ve oradaki mahlukat birbirleri ile uyum sağlayarak yaşamaktadır. Oranın sakinleri, Allahın ilahi alemlerinin en y“ksek mertebesindedir ve bu, sadece Muhammed sallallah u aleyhi ve alih e ve Ali aleyhisselam a özel makamdır. Muhammed sallallah u aleyhi ve alih: O, ufkun en y“ce noktasındayken asıl şekliyle gör“nd“. Sonra yaklaştıkça yaklaştı. Öyle ki, iki yay kadar hatta daha yakın oldu. [Necm (53): 7-9] Ve Ali aleyhisselam da onun nefsidir. Allahu Teala buyuruyor: Artık sana gelen bunca İlimden sonra, onun hakkında seninle çekişip-tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi/kendimizi ve nefsinizi/kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah ın lanetini yalancıların “zerine kılalım. [Al-i İmran (3): 61] Muhammed sallallah u aleyhi ve alih den rivayet edildiği şekilde; Ali, Allah ın zatı ile iç içe idi ve bizimle onun aracılığıyla konuşuluyordu.9 Ve ondan aşağıda t“m makamlar geliyor. O iki b“y“ğ“m“z aleyhimusselam, kendilerinin altındaki herşeyi kuşatıyor ve biliyorlar. Onlardan (aleyhimusselam) d“ş“k mertebede olanların her biri, kendi anlayışlarının derecesine göre, onları (aleyhimusselam) tanıyabilmektedir ve hiç kimse Allah dışında onları (aleyhimusselam) tam olarak tanıyabilme ilmine sahip değildir. Allah Teâlâ yı da hiç kimse, onlar (aleyhimusselam) dışında tam olarak tanıyabilmiş değildir. Ç“nk“, insan aklının erişebileceği en “st“n mevki ve derecede, onlar (aleyhimusselam) durmaktadır. Mahmut makamının sahibinden sallallah u aleyhi ve alih şöyle rivayet edilmiştir: Usul-ü Kafi, C.1, hadis 1 Menakıb ibn şer Ashub, c 3 s 31, el-Mucem el-Evset lil-Tabrani, c 9 S.142, Kenz ul-A mel, c.11, s.621, Bihar ulEnvar, c 39 s 313 8 9 15 Ya Ali, Allah ı kimse tanımamışdır, ben ve sen dışında. Ve beni kimse tanımamıştır, sen ve Allah dışında. Ve seni kimse tanımamıştır, ben ve Allah dışında.10 İkinci âlem, melekût âlemidir. O, hayali/kusursuz görüntüler âlemidir, ve o, rüyada görd“ğ“m“ze benzer olan nefisler âlemidir. Çünkü uykuda iken, fiziksel mevcudiyet farkındalığımızı kaybedip, melekuttaki varoluşumuza odaklanıyoruz, başka deyişle, hayali yada ruhani varoluşumuza odaklanıyoruz. Üçüncü âlem, madde âlemidir. Bu âlem, oluşunun, fiziksel kabiliyetleri dışında manevi bir değeri olmayan, yokluğa benzer bir alemdir ve bu ulaşılabilecek en d“ş“k derecedir. Suret y“z , maddeye eklendiğinde v“cut tamamlanmış oluyor. Ve bu y“kselmenin veya alçalmanın ilk derecesi olduyor. Ayrıca cisimler, herbiri kendi varoluş derecelerine göre; cansız eşyalar , bitkiler, hayvanlar ve insanlar olarak böl“n“r. İnsan da, ya y“kselip geldiği yer, yani ölmeyen Diri olan (ayy la Yemut Mabudunun yanına geri döner; ve Allaha yakın olup, Onu akıl âleminde tesbih eder; ya da değerlerini kaybedip, Yaratanına sırtını dön“p, kendisiyle hiçbir şey bilinemeyen ve zerre kadar ilim barındırmayan madde dışında bir şey göremez olacak. Ona onun en m“kemmel suretinin eklenmesi hariç. Ve maddeye sadece, suret eklendiğinde, sığırlar gibi, hatta daha fazla sapkın varlıklar gibi olur. Ç“nk“, insan, Allah a geri dönmek için doğdu, fakat sırtını çevirdi, d“ş“n“p hikmet sahibi olmak için doğdu, fakat cehaleti seçti, yaşamak için doğdu, fakat öl“m“ seçti. Ebu Abdullah İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurur: Allah-u Teâlâ aklı yarattı, ve bu Onun, Kendi Nurunun Arşının sağından yarattığı ilk ruhani mahluktu. Sonra ona şöyle buyurdu: Sırtını çevir , akıl sırtını çevirdi. Sonra: "Geri dön" dedi, akıl geri dönd“. Sonra şöyle buyurdu: Seni b“y“k yaratılışla yarattım ve seni t“m mahlûklarımın “zerine “st“n kıldım. Sonra cehaleti, tadı köt“ ve tuzlu bir denizden, karanlık bir şekilde yarattı ve şöyle buyurdu: Sırtını çevir . Ve sırtını çevirdi. Sonra Geri dön dedi. Geri dönmedi. Sonra buyurdu: Sen zul“m ettin ve sonra ona lanet etti.11 Kamil akıl, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih ve o nun vasisi olan Ali aleyhisselam dır. Çünkü ayet te, İmam Ali aleyhisselam, Nebi sallallah u aleyhi ve alih in nefsi olarak bilinir. …Kendimizi/Nefsimizi ve kendinizi/nefsinizi… [Al-i İmran (3):61] İkinci olan, tamamen cahil olandır ve kibrin başlangıç noktasıdır ve iblisi yoldan çıkartıp, cehenneme vasıl edendir. İblis lanetullahi aleyh şöyle demiştir: {Rabbi bi mâ ağveyte-nî} Rabbim, beni azdırmandan dolayı... [Hicr (15): 39] 10 11 Muhtasar Besa irul Derecat, s.125 Usul-ü Kafi, cilt 1, s.21 16 Diğer bir deyişle, onun aracılığıyla beni azdırdığın şey, ya da yoldan çıkmama sebep olan bilinmeyen şey, ve o kişi ayette bilinmeyen şey olarak geçmiştir;12 çünkü o hiçbir kimliğe sahip olmayan z“lmettir, ve [mâ] kelimesi akılsız birisi için kullanılır; çünkü onda akıl denen birşey yoktur. Bu şekilde Adem aleyhisselam ın oğullarından biri, ibadet ve hamd ile ahlaki değerlerin en zirvesine; yani Allah a yay ve ok kadar yakın bir makama erişmiş olup; ruhanilere ve mukarreb meleklerine eğitmen olmuştur. Ve bu kâmil insan Muhammed sallallah u aleyhi ve alih tir. Adem in meleklere, bilmedikleri isimleri öğrettiği gibi. Emirel Müminin Ali aleyhisselam buyuruyor: İnsan konuşan bir nefis ile yaratıldı, eğer nefsini ilim ve amel ile temiz tutarsa, m“cevher gibi kalacak ve istekleri çoğaldığında, tezatların tuzağından kurtulursa, yedili sema gibi muhkem ve sağlam olacaktır.13 Aynı zamanda Âdemoğulları ndan öyle birisini bulabilirsiniz ki, kendini cehenneme atıp, iç içe girmiş karanlık ve tadı acı bir denizin içinde y“zmektedir. Ve eğer elini kurtulmak için uzatacak olursa, karanlıktan dolayı kimse onu göremez. Ta ki, b“t“n v“cudu, en ufak bir nurdan yoksun olarak, yekpare olup kararana kadar ve akıldan yoksun olup, cehalet olana kadar ve denge getirmeyen bela olana kadar ve ona sakinlik vermeyen korkulara sahip olana kadar; ona huzur hiç uğramaz olur. Böyle bir kişiliğin, Allah ın rahmetini kazanmaya istekli değil ve Allahın ruhuna umudu yoktur. Buna rağmen, iblis lanetullah, kıyamet geldiğinde, Allahın rahmetine umut edecek. Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: (ani şeytan onlara yaptıklarını s“slemiş ve, Bu g“n artık insanlardan size galip gelecek kimse yok, mutlaka ben de size yardımcıyım. demişti. Fakat iki taraf savaş alanında y“z y“ze gelince şeytan , gerisin geriye dön“p, Ben sizden uzağım. Ç“nk“ ben sizin görmediğiniz şeyler melekler gör“yorum. Ben Allah tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır demişti. [Enfal (8): 48] Ve onlar köt“ ve kibirli nefisleri y“z“nden esası olmayan hileli sözleri ile cinli şeytanlara intikal ediyorlardı ve cinlerden olan şeytanlar insan şeytanlarından ilham ve ders alıyorlardı. Allah-u Teâlâ nın buyurduğu gibi: Ve böylece nebilerin hepsine, insan ve cin şeytanları d“şman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak g“zel s“sl“ sözler vahyederler fısıldarlar . Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onların ve iftiralarını kendileri ile yalnız bırak. [Enam (6): 112] Hururi (Meşhur bir şair) şöyle demiştir: Ben iblisin askerlerinden idim. Ta ki rütbem yükseldi ve terfi oldum. Öyle terfi oldum ki, bug“n iblis benim ordumun içindedir artık. Ve eğer iblis, benden önce ölecek olsaydı, ben 12 13 M“cemul Beyan: c. , s. ve diğer kaynaklarda bulabilirsiniz. Biharul Envar: cilt 10, s.165; Mizanul Hikmet: c.1 s.223 17 köt“l“ğ“n en iyi yöntemlerini ayarlardım ve eğer ben ölm“ş olsaydım, iblis bugün bu kadar şeyi başaramazdı.14 Açıklaması gereken bir konu daha vardır. O da, eğer kâfirler akıldan yoksun iseler ve onu reddedip cehaleti seçmiş iseler, nasıl bu kadar teknoloji ye uçak, iletişim, genetic vs.) erişebildiler?! Bu sorunun cevabını, İmam Sadık aleyhisselam vermiştir. İmam Sadık aleyhisselam a şöyle soruldu: muaviye nin sahip olduğu şey akıl değilse nedir? Ve İmam aleyhisselam şöyle buyurdu: O şeytanlık ve hilenin bir çeşididir ki, akla benzer, ancak akıl değildir.15 (er bir insan, melekut aleminden bir miktar faydalanmıştır. Ve fayda görd“ğ“ şey, nefistir ki, bu nefis, kusursuz şekilde olup aklın gölgesine benzetilir. Ve bu gölge; ilmin ve konuşmanın g“c“d“r ki, melekut içinde bahşedilmiştir. Bu, suskun hayvanlarlarla ortak noktamızdır, ancak insanın aynası, daha şeffaftır. Sonuç olarak, aklın kendi y“kselişi, daha şeffaf ve d“zd“r; böylece onun, bu gölgedeki şansı daha b“y“kt“r. (erkim hayvanların d“nyasını araştırırsa; bazı hayvanların, bazı şeyleri icat ettiklerini görecektir. (ayvanların hayatı hakkında araştırma yapan bazı araştırmacı ve bilim adamları; bu konuyu vurgulamıştır. Örnek olarak; kunduza bakalım. O, daha önce hazırladığı havuzların içerisinde suyun seviyesini y“kseltmek için, baraj gibi engeller yerleştirir. O zaman insanoğlu, hayvandan daha iyi değildir, eğer; bu gölgeye, hakkı ve aklı görmek için, doğru şekilde bakmaz ve bu yolda, ibadetini, ş“kr“n“, g“zel ahlakını, m“kemmelleştirmek için, y“r“mezse... Fakat eğer bu gölge ile tatmin olursa, o zaman sığır gibi, yani sessiz hayvanlar gibi olur. Ve eğer, köt“ ahlakla kendi r“tbesini d“ş“r“rse, o zaman sığırdan da beter olur. Ve t“m övg“ler, yalnız Allah a mahsustur. Ve biz ancak ilimden, c“zi bir miktar biliyoruz. Allah ım, beni ve m“min kardeşlerimi, Senin rahmetine dahil eyle. Çünkü, bu dünya da ve ahirette, benim Velim Sensin. 14 15 Biharul-Envar: cilt 12 s.330 El-kafi: cilt , s. , Ma ni el-ahbar: s.240, el-vesa il: cilt , s.206 18 A llah ın varlığına ve Tek olduğuna inanmak Tevhid , Allah ın Nebileri ne, Resulleri ne ve onların (alifeleri ne inanmak, Adalet ine itikat etmek, Allah ın emir ve buyruklarına, Allah ın kaderine itikat etmek, Beda ya16 itikat etmek, Cennet ve Cehenneme itikat etmek, O Subhan ve Teala nın yery“z“ndeki (alifeleri nin masumluğuna inanmak, Melaikelere inanmak, Gayb alemine inanmak, Enbiya, Resuller ve onların (alifeleri nin söylediği herşeye inanmak; sahih itikatlar demektir. Bizim için bu hazretlerin dediklerini yerine getirmek (onlara sıkıca tutunmak ve adımlarını takip etmek) ve her konuda onlardan medet duymaktan başka çare yoktur. Allah Teâlâ Buyuruyor: De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o takdirde bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin [Al-i İmran (3): 31] Zureyre der ki: İmam Sadık aleyhisselam a, Adem aleyhisselam dan insanoğlunun neslinin, nasıl devam edildiği hakkında sordum ve ona dedim ki; bizlerden bazıları, Allah Teala nın, Adem aleyhisselam a, kızını oğlun ile evlendir diye vahyettiğini sanıp, b“t“n insanların kökünün iki kardeşten geldiğini d“ş“nmektedir. İmam Sadık aleyhisselam buyurdu: Bu söylediğinizden Allah-u Teâlâ uzaktır. Bunu söyleyenler, Allah Teâlâ nın yarattığı; en iyi mahlukatlarını, O na sevgili olanlarını, Nebilerini, Resullerini, bayan ve erkek m“min kullarını, M“sl“man bayan ve M“sl“man erkeklerini; haram ile başlayan bir fiil ile yaratığını mı söylemektedir?! Yani, insanlardan helal ve temiz kalmaları için, söz alan Allah-u Teala, insanları helalden yaratma g“c“ne sahip değil midir?! Ş“phesiz, Allah Subhan ve Teala onların ahdini; temiz, saf bir namusluluk “zerine almıştır. Allah a yemin ederim ki, bazı hayvanların, kız kardeşlerinin “st“ne çıktığında ve sonra inip kardeşi olduğunu öğrendiklerinde, kendi cinsel organlarını ısırıp koparmış olduğunu ve bu y“zden de öld“klerini öğrendim. Yine aynı şekilde, kendi annesi ile cehaleti y“z“nden, aynı şeyi yapan başka bir hayvan da, onun annesi olduğunu öğrendiğinde, aynı şeyi tekrarlamıştır. O zaman nasıl olur da, fazilete, insanlığa ve ilme sahip olan insanın, böyle bir şey başına gelebilir?! Görd“ğ“n“z “zere, bu mahlukattan olan nesil; Nebileri nin Ehlibeyti nin ilmine sahip olmak isteyen nesil; ilmini alınması buyurulmamış yerden aldılar. Böylece, sapkınlığa ve cehalete eriştiler. Tıpkı, Allah ın yaratımının başından beri olagelen, geçmişteki meseleler gibi… Sonra Buyurdu: Vay onların haline! Bunlar neredenler? Zira, bu konuda, ne (icaz ın, ne de )rak ın fakihleri ihtilaf etmiştir. Ve bu konu hakkında, Allah-u Teâlâ, kaleme emretti ve kalem 16 Tercümanın Notu: İlahi irade gereği kaza ve kaderin değişmesine 19 korunan levhada cereyan etti ve kıyamete kadargerçekleşecek her şeyi yazdı. Ve bu olay, Adem aleyhisselam ın yaratılmasından sene evvel idi. Ve kalemin yazdığı t“m Allah ın kitapları; kız kardeşlerin, erkek kardeşlerle münasebeti de dahil olmak “zere; bu t“r birşeyi haram yazmıştır. Ve bizler bu d“nya bu “nl“ kitabı görmekteyiz: Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran; ki Allah-u Teâlâ onları muhafaza edilmiş bir levhada, Nebiler ine nazil etti. Tevrat ı Musa aleyhisselam a, Zebur u Davut aleyhisselam a, İncil i İsa aleyhisselam a ve Kuran ı Muhammed sallallah u aleyhi ve alih e nazil etti. Hiçbirinde, zerre kadar bu iddialar helal edilmiş değildir. Benim gör“ş“me göre; bu iddiaları öne s“renlerin, kirli d“ş“ncelerini, muhkem ve sağlamlaştırmaktan başka hedefleri yoktur. Allah sonlarını getirsin onlara ne olmuş böyle! 17 Onları ifşa eden, cahilliklerinden ve Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in dürüst Ehlibeyt ine (aleyhimusselam) karşı yaptıkları dik kafalılıklarından öt“r“; onları rezil, r“sva eden Allah a hamd olsun! Onlar ki; Nebiler in (aleyhimusselam) çocuklarını zinakar yapmıştır! (aşa! Onlar bundan çok uzaktır! Bu sebepten de Allah Subhan ve Teala; Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in d“r“st Ehlibeyt ine (aleyhimusselam) karşı duran her bir kişinin; Nebinin S“nnetini, Kitab ın Muhkem ve M“teşabih ayetlerini bildiğini iddia eden her bir kişinin; kendilerini; tıpkı Beni Ümeyye ve Abbasiler in yaptığı gibi ve onları d“nyevi meselelerden öt“r“ takip edenlerin yaptığı gibi; İmamlar olarak çağıran her bir kişinin dinle ilgili meselelerde cehenneme doğru çağırmış olan sözde İmamlar!) yüzünü karartmıştır. Onları takip edenlerin bug“n hiçbir mazareti kalmamıştır. Tabi ki, ya dik kafalı ve kibirli olmaları dışında ya da, şöyle demeleri dışında: Bu uçsa da keçidir .18 İtikat konusunda; akidenin/imanın temeli; Bakara Suresi nin son kısımlarında olanlardır. Ki, bu hususlar, Nebi sallallah u aleyhi ve alih in de, iman ettiği hususlardır. Bunlar: Allah a inanmak, melaikelere inanmak, semai kitaplara inanmak ve Resullere inanmaktır ister Enbiya (nebiler) olsun, isterse de Evsiya (vasiler) olsun, hatta Talut aleyhisselam gibi d“nyevi liderlik için gönderilmiş bir Melîk olsa bile farketmez). Böylece, her Müslüman üzerine, Vâhid, Âhâd, Samed ve Bâkî olan Allah a inanmak, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in nübüvvetine, Melaikelere, Kitaplara, önceki Nebilere ve onların Vasilerine ve onların Şeriat hükümlerine iman etmek ve onların şeriat h“k“mlerine h“rmet etmek farzdır, sonradan bu h“k“mler feshedilmiş olsalar bile; ç“nk“ bir zaman onlar Allah ın bu yeryüz“ndeki şeriat h“k“mleriydi. Ve aynı şekilde, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in Vasisine (aleyhimusselam) inanmak ve onlardan sahih bir şekilde bizlere ulaşan haberleri kabul etmek de, M“sl“manlar için farzdır. Ayrıca, oniki nci elçi, yani İmam Muhammed bin Hasan el-Askeri, el-Mehdi aleyhisselam ın, hayatta ve yaşamakta olduğuna ve dedesi gibi kılıcı ile ayaklanacağına inanmak da farzdır. Ve onu (aleyhisselam) lider kabul etmek, insanları onun (aleyhisselam) yoluna davet etmek, onu İlel-ul Şerayi c.1 s.19 Bu atasöz“ gerçeğin açığa çıkmasını bile reddeden inatçı insanlar için söylenir. İki çoban vadinin karşı tarafında siyah bir nesne görd“. Biri dedi ki, o bir kuştur. Diğeri de, onun bir keçi olduğunda ısrar eti. Tartışma hararetlenirken, o nesne uçtu. İlk adam dedi ki, Sana onun bir kuş olduğunu söylememiş miydim? İkinci adam da cevapladı: (ayır, o uçsa da keçidir! 17 18 20 (aleyhisselam) kendi canından, malından ve evlatlarından ön planda tutmak da, herbir M“sl“man a farzdır. Ve, onun (aleyhisselam) isminin yüceltilmesi için, meselesinin ve mazlum kimliğinin aşikâr edilmesi için ve kurulacak olan devleti için faaliyette bulunulması da farzdır. Aynı şekilde, onun d“şmanları ile, yani bu “mmetin başına musallat olmuş tağutlarla ve onların kâfir işbirlikçileri ve askerleri ile, – ki Allah ın velayetinden çıkmış, iblisin velayetine girmişler – g“c“nden ve sayılarından korkmadan m“cadele edip, (ak Teâlâ nın söylediği gibi, onları d“şman bilmek de farzdır: Bak işte tuzaklarının sonu ne oldu: Onları da kavimlerini de nasıl toptan helâk ettik! İşte haksızlıkları y“z“nden çökm“ş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda ibret vardır. [Neml (27): 50-52] H ükümlere gelince, bunlar; Nebiler ve Resuller in (aleyhimusselam) O Subhan ve Teala dan getirdiği ve bunlarla kulları için belirlediği, bir grup şeriatlardır. Ve belki bazısı zamanla feshedilmiş, değiştirilmiş ya da (ikmet Sahibi, Subhan ve Teala nın ilmi ile bazı şeriatlar eklenmiştir; ki O Subhan ve Teala, her bir zaman diliminde, kullarının durumuna ve ülkelere göre reform yapmakta uzmandır. Ve bunları iptal etmek, değiştirmek veya ekleme yapmak; Allah adına konuşan ve O nun emri ile amel eden masum bir uyarıcı gönderilmeden; geçerli değildir. Ve her kim bunun ötesinin peşinden koşarsa, uzak ara yolunu kaybetmiştir. Ve eğer, İlahi Şeriata fıkıha ve İlahi (“k“mlere bakarsak gör“r“z ki, bunun m“racaatı o uyarıcıdır (aleyhisselam). Ve o aleyhisselam, ruhların, bedenlerin, “lke ve ekonominin tek reformcusudur. Yani her kim, Allah adına konuşan, o masumlardan biri olmayıp, şeriattan kanun çıkartmış, değiştirmiş, iptal etmiş ya da eklemişse, o zaman ilah olduğunu iddia etmiş ve mahlukatın ona tapmasını istemiştir. (er ne kadar, aleni bir şekilde böyle bir iddiada bulunmamış olsa bile... Kuran-ı Kerim, Tövbe Suresi nin, . Ayeti nde geçtiği “zere: Onlar, âlimlerini ve Rahiblerini, Allah dan başka Rabler edindiler. Ç“nk“ onlar; helâları haram ve haramları da helal yapmışlardır. Ve insanlar da, Allah-u Teâlâ yı değil, onları takip etmişlerdir. İmam Bakır aleyhisselam bu ayetin tefsiri hakkında şöyle buyurmuştur: Onların âlimlerine ve rahiblerine gelince, onlara itaat ettiler, onların sözlerine itimat ettiler ve onların öğ“tlerine uydular, ve onların davet ettiği şeyi kendilerine din edindiler, böylece onlar, âlimler ve önderlerini, onlara itaat ederek, kendi ilahları edindiler ve Allah ın ve Kitabının ve gönderdiği resullerinin öğ“tlerini bir kenara attılar. Böylece onlar onu öğ“tleri reddettiler. Bu şekilde onlar âlimlerin ve rahiblerin onlara sundukları şeyleri takip ettiler, ve onlara itaat edip Allaha itaatten dönd“ler ve bu ayet bizim Kitabımızda ders almamız için geçmiştir.19 O y“zden, insanın itikat ettiği her neyse, eğer Allah dışından, yani masumların aracılığı dışından, bu itikatları elde etmişlerse, Allah dışında başka bir kimseye ibadet etmişler 19 Tefsirul Kumi c.1, s.289; Biharul Envar c.1, s.212 21 demektir. Ve, her hangi bir şeriat h“km“ verilirken, eğer bu h“k“mler, Masum olanlardan gelmediyse, fetvayı veren kişiye ibadet etmişler demektir, ç“nk“ o ilah olma iddiasında bulunmuş olacaktır. Halbuki, masumlar bile, kendilerinden fetva vermekte yetkili değillerdir ve şeriat ile ilgili h“k“mleri, Allah-u Teâlâ dan almakla m“kelleflerdir. İmam Sadık aleyhisselam, meşhur mektubunda, Şiileri ne şöyle buyurur: Ey Allah ın rahmeti ile karşılaşmış ve özg“r olmuş s“r“! Allah ın size verdiği hayırlar eksik miydi? Bilmeniz gerekir ki, Allah ilminde, emirlerinde ve dininde, asla kimseye müdahil olup da; kişinin kendi isteği doğrultusunda mukaddes ve ilahi yolda karar verip; amel etmesine izin vermemiştir. Allah, Kuran ı indirdi ve onu her şey için aydınlatıcı ve açıklayıcı olarak tayin etti. Kuran ve onun öğretimi için bir cemaat tayin etti. Ancak Allah, kendi ilminden verdiği cemaatine bile, kendi gör“ş ve istekleri “zerine kıyas edip, karar vermelerine izin vermemiştir. Allah onlara verdiği ilim aracılığıyla, onları öğrenim konusunda ihtiyaçsız kılarak, onları özelleştirmiş ve onlara vermiş olduğu kerametler sayesinde de, onları saygı değer kılmıştır. Onlar; herkesin soru sorabileceği kişiler zikir ehli ve soru sorulduğunda da, soru soranı, aydınlatan kişilerdir. Onlar, soru sorana cevap olarak, Allah ın izni ile, Kuran ilminden, Allah-u Teâlâ ya ve t“m doğru yollara hidayet olacak kadar, ilim verirler. Onlar öyle insanlardır ki; kimse onların ilminden ve feyzinden y“z“n“ çevirmez. Tabi, d“nyanın ilk yaratılış esnasında ve ilahi ilimde, Allah-u Teâlâ nın, onları bahtsız ve yoldan çıkmış sapkınlar olarak belirlemiş olduğu kişiler dışında. Zira, Allah onları, zikir ehlini anlamaktan mahrum etmiştir. Onlar, kendi istekleri doğrultusunda karar verip, hareket ederler. Bu yaptıkları, şeytan, onlara musallat olana kadar devam eder. İman edenleri, kâfir ve yoldan çıkan sapkınları, m“min bilmeleri onlardan beklenebilir bir davranıştır. Birçok konuda, Allah ın helâlını haram ve haramını helal bilirler ve elde edilen bu sonuç, onların en fazla istedikleri şeydir. Nebi sallallah u aleyhi ve alih vefat etmeden önce, onlarla bu konuda sözleşince, şöyle dediler: Ne zaman Allah, Resul“ n“n ruhunu aldığında, konularda, çoğunluğun ortak kararına göre amel etmeye izinliyiz. Kesin olarak, Allah ın Resul“ n“n vefatından sonra ettiğimiz yemin ve sözleşmeye rağmen ve bize verdiği destura rağmen, bunu yapmaya yetkiliyiz. Bu şekilde, Allah ve onun Resul“ ne karşı çıktılar. Ve hiç kimse onlar kadar sapkın ve cezaya layık değildir ç“nk“ kendi karar ve gör“şleri ile yetinebileceklerini sandılar. Allah a yemin ederim ki, Allah ın kulları “zerindeki hakkı, onu dinlemek ve emirlerini yerine getirmekten geçer. Gerek Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in yaşadığı dönem içerisinde, gerekse vefatından sonra. Acaba o Allah ın d“şmanları; Muhammed sallallah u aleyhi ve alih ile İslam ı kabul edenlerden birinin dinini, Resulullah sallallah u aleyhi ve alih in kendi fikir, kelime ve gör“ş“ “zerine almış gibi yaptığını mı iddia ediyor? Eğer evet diyorlarsa, Allah a iftira etmiş olup, sonsuza kadar sapkın olanlardan olacaklar. Ancak eğer hayır, hiçbiri böyle bir şeyi yapmadı diyecek 22 olurlarsa, kendileri aleyhine h“cceti bitirip karar vermiş olacaklardır ve bunu yapınca, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in vefatından sonra da, Allah a itaat edilip, söz“n“ dinlemek zorunda olduklarına inananlardan olacaklardır. Allah-u Teâlâ nın söylediği gibi: Muhammed de ancak bir resuldür. Ondan evvel Resuller hep geldi geçti, şimdi o öl“r veya katledilirse, siz cahiliyet (eski dininize) dönemine mi döneceksiniz? (er kim geçmişine dönerse elbette Allaha bir zarar edecek değil, fakat ş“kredenleri, Allah yakında m“kâfatlandıracaktır. [Al-i İmran (3): 144]. Ve bu ayet, ibadet edilmesi gereken kimsenin, sadece Allah-u Teâlâ olduğunu öğrenmeniz içindi. Gerek Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in yaşadığı dönem içerisinde, gerek vefatından sonra. Muhammed sallallah u aleyhi ve alih in yaşadığı dönem içerisinde, halkın hiçbiri Muhammed sallallah u aleyhi ve alih e karşı çıkarak kendinden fikir ve gör“ş beyan etme l“ks“ne sahip olmadığı gibi, vefatından sonra da böyle izinleri yoktur.20 Ehlibeyt aleyhimusselam, kâmil bir akla sahip oldukları halde, M“teşabih ve Muhkem ayetler “zerinde, geniş ilimleri olduğu halde ve ayetlerin sırasını, Kuran ın tevil ve tefsirini bildikleri halde, kendilerinden fetva verme yetkileri yoktur. (“k“mler hakkındaki meselelere sadece, Allah Teâlâ ve O nun Resul“, Muhammed sallallah u aleyhi ve alih ten intikal ederler. Onların dışındaki insanların, eksik akılları; ayetlerin teviline, sırasına, M“teşabih ve Muhkem ayetlere olan cehaletleri var iken, acaba onlardan ne beklenebilir ki? Ebu (anife, İmam Sadık aleyhisselam ın huzuruna gittiğinde, İmam aleyhisselam ona şöyle buyurdu: Ebu (anife, Allah ın kitabını, layık olduğu şekilde tanır mısın? Nesih ve Mensuhunu teşhis eder misin? Ebu (anife şöyle dedi: Evet. İmam aleyhisselam buyurdu: Ebu (anife, ilim iddiasında bulundun. Allah-u Teâlâ ilmi, kitap ehli (kitap sahibi nebiler) dışında başkasına vermemiştir. Vay senin haline! İlim, sadece bizim Nebi mizin neslindeki bazı özel kişilerin yanındadır. Allah kitabında, senin lehine, bir harf yaratmamıştır. Eğer iddia ettiğin şekilde isen, ki olmadığını bilmekteyim, benim soracaklarıma cevap ver şimdi...21 20 21 Bihar c.75 s.213 İlel-ul Şera e c.1 s.90 23 V e andolsun ki, bu Kur'ân'da insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik. Ve eğer onlara bir ayet getirsen, kâfirler mutlaka: "Siz sadece batılla uğraşan kimselersiniz." derler. Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle m“h“rler. Sabret. Ş“phesiz, Allah ın vaadi gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe ve tedirginliğe s“r“klemesinler. [Rum (30): 58-60] Her M“sl“man ilk önce, İsrailoğulları Tarihi ni, onların Musa ve Harun aleyhimusselam ile olan yaşamlarını ve akabinde, İsa aleyhisselam ile olan yaşamlarını çalışmalıdır. Ç“nk“, Musa ve Harun aleyhimusselam ın gönderilmesi, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ali aleyhisselam ın gönderilmesi gibidir. Ve Musa ve Harun aleyhimusselam a olanlar, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ali aleyhisselam a olanlardan, pek farklı değildir. Ve İsrailoğulları nın, Musa aleyhisselam ın yokluğunda ya da Musa ve Harun aleyhimusselamın vefatından sonra yaptıkları, bu “mmetin, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in vefatından sonra ve Ali aleyhisselam ın vefatından sonra yaptıklarından, pek farklı değildir. Ve aynı zamanda, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in Vasilerinin Hatemi (Mührü) Hüccet bin Hasan el-Askari, el-Mehdi nin Allahın selamı onun “zerine olsun ve b“t“n ruhlar ona feda olsun gaybetinden sonra yaptıkları şeyler de pek farklı değildir. Aynı zamanda, İsa aleyhisselam ın İsrailoğulları na gönderilmesi ile, Mehdi aleyhisselam ın bu “mmete gönderilmesi arasında da pek fark yoktur. Ve, Mehdi aleyhisselam ın, bu “mmetten göreceği şeylerin, İsa aleyhisselam ın kirli ve amelsiz Yahudi âlimlerinden gördüklerinden de pek farkı olmayacaktır. Şimdi onlara bu olayları anlat ki d“ş“ns“nler. [Araf (7): 176] 24 M usa aleyhisselam, n“b“vvete erişmeden önce, İsrailoğulları bu b“y“k nebiyi ve salih Reformcuyu beklemekteydi. (atta onun doğum haberini anons ederek birbirlerini m“jdelerdiler ve bu m“barek gelişini karşılamak için hazırlık yaparlardı. Zira, bu çocuk onları, zorbalardan ve firavunlardan kurtaracaktı. Diğer yönden, firavun un yandaşları, kirli d“ş“ncelerine yakışır bir şekilde, bu çocuğu bekliyorlardı. Çünkü, büyüyüp ayaklanmadan ve hükmetmekte olan tağutu berteraf etmeden, firavunları ve onların batıl iddialarını açığa çıkarmadan, İsrail kabilesini de, tevhid mesajı ile kurtuluş yoluna ve la ilahe illallah kelimesini yery“z“ insanlarına ulaştırmaya hidayet etmeden önce, onu yakalayıp öld“rerek, kurtulmayı planlıyorlardı. O vaat edilen doğum yaklaştığında, firavun, o yıllarda doğan erkek çocukları katlediyordu. Firavun, bu yaptıkları ile, ilahi s“nneti değiştirebileceğini sanıyordu. Lakin, Allah Teâlâ, onu rüsvay edip, İlahi G“ç ve Tedbir karşısında, onun yetersizliğini aşikâr etmeyi irade etmişti. Bu sebepten dolayı, Allah Teâlâ, onun başlangıcını ve tohumunun gelişmesini, firavun un sarayında başlattı. Böylelikle de onu, öldürmek için, gece gündüz arayan, firavun zorbasından başka kimse b“y“tememiş oldu. Allah Teâlâ, Kuran-ı Kerim de şöyle buyurmakta: Firavunun kabilesi onu sudan aldılar. Ta ki, o, Allah ın d“şmanları için “z“nt“ ve kederin sebebi olsun. Firavun un eşi dedi ki; o benim ve senin göz“n“n nurudur. Onu öld“rme. Bekle, bize faydası olur ya da belki onu evlatlık alırız. Ancak onlar anlamıyorlardı. [Kasas (28): 8-9] Öysa firavun ve ordusu, İsrail kabilesine zulmederek, oğullarını ve en iyilerini öld“r“p, k“ç“k d“ş“rerek yıpratırken, Musa aleyhisselam, firavun un sarayında b“y“yerek gelişmekteydi. Ayrıca saray dışında, mazlum halka yapılan haksızlık ve zul“mlere ve sarayın içinde, insanları hiçe sayıp firavuna boyun eğdirmek için, yada en azından, gerçekleri kabul ederek direnişten vazgeçirmek için yapılan terör ve medya planlarına şahit oluyordu. Firavun dedi: Ben size sadece itikat ettiklerimi bildiriyorum ve size sadece doğru yolu gösteriyorum [Mümin/Ğafir (40): 29] Musa aleyhisselam, Firavun un siyasetini ve partisini yakından izliyordu. Onun siyaseti, Allah ın dinini engelleyen, İsrail kabilesini de, dini inançlarından vazgeçirten, fesadın yayılmasını sağlayıp, nesilleri de, bu fesatlara doğru yönlendiren (fesat dolu ortamda büyüyen nesiller), Kutsal ilahi Şeriatı ve dini, terk ettiren bir siyasetti. Bunlar, tağutların, bunlar üzerinden kendilerini sağlamlaştıran, önemli konulardır. Zira insanları, bunlar vasıtasıyla; şeytanın partisinde olan bu tağutları yokedebilen tek Kudret Sahibinden, gerçek olan tek Güçten ve hakiki olan tek Yaverden; yani Allah Teâlâ dan ayırabiliyorlardı. 25 M usa yiğitlik çağına girip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte g“zel davrananları biz böyle m“kâfatlandırırız. 14 Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından diğeri d“şman tarafından olan iki adamı birbirleriyle döv“ş“r buldu. Kendi tarafı olan, d“şmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun öl“m“ne sebep oldu. "Bu, şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir d“şmandır" dedi. 15 Musa, "Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!" dedi; Allah da, onu bağışladı. Ç“nk“ çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur. 16 Musa, "Rabbim! Bana l“tfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım" dedi. 17 Şehirde korku içinde, etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görs“n, d“n kendisinden yardım isteyen kimse feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!" 18 Musa, ikisinin de d“şmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Ey Musa! D“n bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!" 19 Şehrin öb“r ucundan bir adam geldi ve dedi ki: "Ey Musa! İleri gelenler seni öld“rmek için hakkında m“zakere ediyorlar. Derhal buradan çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim." 20 Musa korka korka, etrafı gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalimler g“ruhundan kurtar" dedi. 21 Ve Musa , Medyen bir şehir ismi tarafına dönd“ğ“ zaman "Rabbimin beni doğru yola hidayet etmeni umarım." dedi . 22 [Kasas (28): 14-22] Musa aleyhisselam mücadele âlemine girerek, zalim Firavun un Mısır ve İsrail kabilesine çektirdiği zul“m ve haksızlıklarla karşılaştı. Aynı zamanda, Musa aleyhisselam, İsrail kabilesinin tanıdığı, aynı temiz ve muhlis, ve Beklenilen Kurtarıcı Nebiydi. Her ne kadar da sessizliği ile firavun un zalimliğine ve yok oluşuna yardım etmiş olsa bile, Musa aleyhisselam, Firavun un sarayında kalıp, ona yardım edemezdi. Allah Teâlâ, o olayı, yani Firavun un askerlerinden birinin, Musa aleyhisselam tarafından öld“r“lmesini, o y“zden istedi. Bu hadise, Musa aleyhisselam ın ruhunu çok etkiledi. O kadar etkiledi ki, (üvey) babası olan firavun un sarayında kalıp yaşamakla g“nah işlediğini d“ş“n“p, Allah a sığınarak s“rekli af dileyip, tövbe ederdi. Ve Musa yı, Allah affedince, Musa, bu nimete karşılık, Allah a sessizliği ile bile, bir daha zalimler ve suçlularla birlikte olmayacağına dair yemin etti. Böylece, Musa aleyhisselam, bu zorunlu hadiseden sonra, Allah yolunda hicret 26 etmeliydi, bu yüzden korkulu ve endişeli bir şekilde şehirden çıktı. Ve on sene, İsrail kabilesinden saklandı. Bu zaman içerisinde, Medyen bölgesinde, büyük bir nebi olan Şuayib aleyhisselam ın elleri arasında, sade ve sakin bir hayat yaşadı. Musa aleyhisselam, keçi ve koyun sürüsüne çobanlık ederdi. Ayrıca, İsrail kabilesinin yanına, insanları Allah a davet eden cesur İlahi bir Halife ve bir Nebi olarak dönmek için; m“minleri de, Firavun un egemenliğinden kurtararak, onlara rehberlik etmek için, ayrıca Mısır da ezilerek zillete m“ptela olmuş insanları dön“p kurtarmak için, Şuayip tan (aleyhisselam), bir çok şey öğrenmekteydi. Sonuç olarak, Musa aleyhisselam, ona iman edenlerle birlikte denizden geçtiler ve Allah Teâlâ, firavun ve askerlerini denizde boğdu. Lakin, b“t“n bu olaylardan sonra, birçok da hadise meydana geldi. Zira, İsrail kabilesi daha sonra, Allah ın emirlerine karşı gelerek, Musa ya ve (arun a (aleyhimusselam) itaat etmemeye başladı. Yani, la ilahe illallah kelimesinin tebliğini yapmak için Mukaddes şehre girmeyi ve Devlere karşı Cihad yapmayı kabul etmediler ve Allaha ihlasla ibadeti reddettiler. Bu sebepten ötürü, Allah Teâlâ, Sina çöl“nde, kırk sene avare olmalarını sağladı. Musa ve Harun aleyhimusselam, bundan dolayı çok çile çektiler. Birçok kişi, Musa ya (aleyhisselam) itiraz ve ihanet ederek, Harun aleyhisselam a itiraz ettiler, ve gerçek budur ki, Harun aleyhisselam bir Nebiydi Musa aleyhisselam ın Vasisiydi. Bu yüzden Allah-u Teâlâ, her kabilenin reisinin ismini, kurumuş bir sopanın “st“ne yazmasını emretti. (arun aleyhisselam da kendi ismini yazdı. Sonra, Musa aleyhisselam, b“t“n sopaları biraraya topladı. Allah Teâlâ, (arun aleyhisselam ın sopasının canlanıp yeşillenmesini istedi ki, onun nübüvvetini ve Musa aleyhisselam dan sonraki vasilik hakkı mucizeyle kanıtlansın. Ancak, bütün bunlara rağmen onlar, (arun aleyhisselam a ettikleri eziyetlerinden ve ihanetlerinden vazgeçmediler. Hatta bir Buzağı yapıp, ona ibadet ettiler. Üstelik, Harun aleyhisselam yaptıklarına itiraz ettiğinde, onu ve az olan yaranlarını, öld“rmeye çalıştılar. Ve Yahudiler, bununla da yetinmediler ve (arun ve Musa nın (aleyhimusselam) vefatından sonra da, Tevrat ı tahrif edip, kirli elleriyle, İsrail kabilesini Buzağı ya taptıran kişinin, (arun aleyhisselam olduğunu yazdılar. Şimdi, bu b“y“k nebinin mazlum oluşuna bakın ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in Vasisi, Ali aleyhisselam ın mazlumiyeti ile karşılaştırın ki, bu ilahi bir s“nnettir ve ilahi s“nnetler asla değişmez. 27 D M e ki: Eğer siz m“ min kimseler iseniz, îmânınızın onunla size emrettiği şey ne köt“. [Bakara (2): 93] usa nın kavmi, ondan sonra Musa aleyhisselam ın dağa gitmesinden sonra) ziynet eşyalarından, böğ“ren ses çıkaran bir buzağı heykeli yapıp onu (ilâh) edindiler. Onun, onlarla konuşmadığını ve onları yola hidayet etmediğini hidayete erdirmediğini görm“yorlar mı? Onu ilâh edindiler ve zalimler oldular. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? 148 Ve ellerinin arasına d“ş“r“l“nce akılları başlarına gelince pişman oldular dalâlete d“şm“ş olduklarını görd“ler: Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi mağfiret etmezse, mutlaka biz h“srana d“şenlerden oluruz. dediler. 149 Musa kızgın ve “zg“n olarak kavmine dönd“ğ“ vakit: «Bana arkamdan ne köt“ halef oldunuz. Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?» dedi ve levhaları bırakıp kardeşinin başından tuttu ve kendine doğru çekmeye başladı. (arun: Ey anam oğlu! Muhakkak ki; bu kavim, beni zayıf g“çs“z buldu. Neredeyse beni öld“r“yorlardı. Artık benimle bana böyle yaparak , d“şmanlarımın y“zlerini g“ld“rme sevindirme ve beni, zalim kavim ile beraber kılma. 150 Musa , şöyle dedi: Rabbim, beni ve kardeşimi mağfiret et ve bizi rahmetinin içine al dahil et . Ve Sen, rahmet edenlerin en çok rahmet edenisin. 151 Buzağıyı ilâh edinenlere mutlaka ahirette Rablerinden bir gazap, d“nya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız. 152 Köt“l“kleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile imanlarında sebat edenlere gelince ş“phe yok ki, Rabbin ondan tövbeden sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 153 [Araf (7): 148-153] M usa ya şöyle dediler: Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının m“cevheratından y“kl“ miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı. 87 Böylece (Sâmirî) onlar için böğ“rmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Sâmirî ve adamları Bu sizin de ilâhınızdır, Musa nın da ilâhıdır, fakat Musa, unuttu. dediler. 88 Onlara sözle cevap vermediğini ve onlara zarar veya fayda vermeye malik olmadığını görm“yorlar mı? 89 Ve andolsun ki (arun daha önce, onlara şöyle dedi: Ey kavmim, siz onunla sadece imtihan edildiniz! Ve muhakkak ki Rahmân, sizin Rabbinizdir. Artık bana tâbî olun ve emrime itaat edin. 90 Musa bize dön“nceye kadar, ona kendimizi vakfetmekten ibadet etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. dediler. 91 Musa : Ey (arun! Onların dalâlete d“şt“ğ“n“ görd“ğ“n zaman onları uyarmaktan seni ne men etti? dedi. 92 Niçin bana tâbî olmadın? Yoksa emrime 28 isyan mı ettin? 93 (arun: Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Ş“phesiz ben, İsrail oğullarının arasını açtın, söz“me uymadın demenden korktum dedi. 94 Öyleyse ey Samiri! Senin onlara hitabın ne idi onlara ne söyledin ? dedi. 95 (Samiri): Ben, onların görmediği şeyi görd“m. Resûl “n izinden ayağının bastığı yerdeki topraktan bir avuç aldım. Sonra da onu erimiş madenin içine attım. Ve böylece bu , nefsime bana g“zel gör“nd“. dedi. 96 Musa : Artık git! Senin için söz konusu olan , b“t“n hayatın boyunca bana dokunmayın demendir. Muhakkak ki senin için asla vazgeçilmeyecek bir vaad ceza vardır. Ve ona, ısrarla kendini vakfettiğin taptığın ilâhına bak! Onu mutlaka yakacağız. Sonra da elbette onu, toz haline getirerek k“llerini savurup denize atacağız. dedi. 97 Sizin İlâhınız sadece Allah tır ki, O ndan başka İlâh yoktur. İlim ilmi ile herşeyi kuşatmıştır. 98 [Taha (20): 87-98] S amiri nin Buzağı fitnesi, İsrail kabilesinin kırk senelik Tih Kayboluş sırasında, Sina çöl“nde avare oldukları zaman vuku bulmuştu. İlahi emre karşı çıktıklarında, kalplerinde kökleyen fesatı ıslah etmek umuduyla, çölde avare bırakılmışlardı. Bu olay, Allah ın Musa aleyhisselam a otuz gece için sözleşip ve sonra onu on gece daha uzatınca meydana gelmişti, Allah ın buyurduğu gibi: Biz Musa ile otuz gece sözleştik sonra onu başka bir on gece ile tamamladık bu şekilde Allah ın sözleşmesi kırk gece ile tamamlamış oldu. [Araf (7): 143] Bu buluşmanın zamanı, kırk geceye uzatıldı. Bu durum Allah-u Teâlâ nın cehaletinden veya Musa aleyhisselam ın yalan söylediğinden değildir; zira Allah-u Teâlâ böyle bir şeyden münezzehtir. Allah-u Teâlâ, Musa aleyhisselam ile otuz gece sözleşmişti, ancak daha (o zamana kadar vuku bulmamış başka bir mesele y“z“nden on gece daha uzatılmış oldu. Örneğin, dua, sadaka yada Musa aleyhisselam ın yaptığı başka bir amel sebebinden, veya İsrail kabilesinin ettiği ihmalkârlık yüzündendir ki, Musa aleyhisselam ın, on gece daha, onlardan gaybette olmasıyla cezalandırıldılar. Dolayısıyla, Allah-u Teâlâ nın ilminde, Musa aleyhisselam ın kırk gece gelmeyeceği belliydi. Ama Nesih ve Mensuh levhasında (Mühafaza levhası , otuz gece olacak ve eğer falanca olay meydana gelirse, on gece daha eklenecek diye yazılmıştı, Allah-u Teâlâ nın buyurduğu gibi: Allah Teâlâ istediğini gizletir ve istediğini ispat eder ve muhafaza edilen levha O nun yanındadır. [Rad (13): 39] Ve bu ayet, belaları uzaklaştırıp, Allah ın rahmetinden faydalanmak adına kendimiz için ettiğimiz dualara benzer. Eğer, herşey sabit olup, değişikliğe imkân verilmiyor olsa idi, dua etmek geçersiz ve boş bir eylem olacaktı. Ancak böyle değil. Allah ölç“ler ayarlamış ve yardım elini uzatmıştır, böylece dilediğine yardım elini uzatır, dilediğince de geçimi kısıtlar. O, h“kmedenlerin En Büyüyüdür (Ahkemul-Hakimin). Ve bu, Kuran da bahsi geçen, Bida dır Allah Subhan ve Teala Bida dan, Kuran da kelimeyi kullanmadan kavramından bahsetmiştir: Her vadenin bir yazısı vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap O'nun yanındadır [Rad (13): 38-39]. Bu, Kuran-i Kerimde olan somut gerçektir, fakat 29 cahiller onu inkar ettiler ve Allah herşeyi sona erdirmiştir diyerek Allahın ellerinin bağlı olduğunu söylediler. Onlar Yahudilerle aynı konumdadır.22 V e o 40 gecelerden birinde, Samirî, Musa aleyhisselam ın gaybetinden yararlanmış ve bir buzağı yapmıştır. Ve bu buzağıya, Cebrail aleyhisselam ın atının toynağından bir avuç toprak alıp, atmıştır. Böylece buzağının gör“nt“s“, inek gibi möö lemiştir. Yani sesi, gerçek buzağı gibi çıkmıştır. Musa aleyhisselam buyurdu: Ya Rab, Buzağı Samirî dendir. Peki bu böğ“rt“ kimdendir? O Subhan ve Teala buyurur: Benden ya Musa! Onları, Benden y“z çevirip, buzağıya tapar görd“ğ“mde, onlara daha çok fitne vermek istedim.23 Ve Samirî demiştir ki, bu sizin ilah ınızdır ve Musa nın da ilah ıdır. Yani demek istemiştir ki, sizin ilahınız, Buzağı da tezahür etti!! Ve İsrailoğullarından çoğu ona Samiri ye , Buzağı yı beraber yaptıkları halde, inanmıştır!! Ve Kuran da bahsi geçen bu olay “zerinde d“ş“nmemiz ve bu olayı çalışmamız gerekir ki, belki Allah bize, saadete ermiş kulların hayatını ve şehitlerin ölümünü bahşeder; tıpkı Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in bize Kuran ı çalışıp, incelerken bu şekilde olacağımıza dair söz verdiği gibi.24 Yahudiler der ki, Allah ın eğleri bağlı, mahlukatı ve meselesini tamamladı ve hiç bir şey değiştiremez! Ve Allah svt bu söyleme şu şekilde yanıt vermiştir: {Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden öt“r“ kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! (ayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen Kur'an onlardan birçoğunun azgınlık ve k“fr“n“ artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar d“şmanlık ve kin saldık. (er ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu sönd“rm“şt“r. Onlar yery“z“nde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.} Maide 5:64. Ve birçok S“nni alim, Yahudilerle bu konuda hem fikirdirler. Demişlerdir ki: Allah meseleyi tamamladı. Böylece onu değiştiremez! Ve bunu birçok hadisle rivayet etmişlerdir. Bunlardan biri Ahmed in M“sned indedir. İbn ömer'den: ömer dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûl“, ne dersin? İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı, yoksa değiştirildi mi?' Nebi sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: " Bilâkis İnsanların ameli takdir edilene uygun işler. Ey (attab'ın oğlu, "Amele devam et, her kişiye, yaratıldığı kadere uygun amel etme imkânı verilir. Kim saadet yurdunun ehlinden ise, buna uygun amel etme imkânı verilir. Ama kim de köt“ler yurdunun ehlinden ise buna uygun amel etme imkânı verilir." Müsned Ahmed, Hadis No: / , Buhari c. s. , Muslim c. s. , Tefsir İbn Kesir c. s. ve diğerleri. Bu sebepten, onlara göre sahih olan bu hadislerde dediler ki, Allah Teala, cebir (cebir akidesi; Allahu Teâla'nın, kulları seçme hakkı vermeden hareketlerine mecbur bıraktığı inancıdır. Yani, kullarını g“nah işlemeye mecbur kılıp, bununla birlikte onlara azap edeceğini sanan kimselerin inancıdır. Kim böyle d“ş“n“rse, Allah'ı h“km“nde zalim bilmiş olur yapmaktadır. Ve biz de görd“k ki Buhari de Allah a, Adem aleyhisselam ın g“nahının sorumluluğu verilmiş. Ebu (ureyre den rivayet edilir: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Adem ve Musa birbirleriyle tartıştılar. Musa, Adem e şöyle dedi: Ya Adem! Sen bizi hayal kırıklığına uğrattın ve cennetten kovdurttun. Adem de, şöyle dedi: Ya Musa! Allah seninle direkt olarak konuşarak sana iltimasta bulundu ve Kendi Eliyle Tevrat ı yazdı. Allah ın yaratımımdan sene önce yazdığı kaderim için beni mi suçlarsın? Böyle Adem, Musa yı susturdu Sahih Buhari c.3 s.131. Dolayısıyla onlar gerçekliklere olan cahilliklerinden öt“r“ bida yı inkar ettiler. Bida yı onaylayan s“nni alimler de var. İbn Cevziye gibi. Kendisi, Cevab el-Kafi Kitabı nın Dua böl“m“nde buna yer vermiştir. Sözl“ olarak dile getirmemiş olsa da, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in hadisleriyle ya da dua h“rmetine bunu tartışarak, bida kavramını onaylamıştır. 23 Tefsir’“l Kumi c.2 s.62; Bihar’“l Envar c.13 s.210; Nebilerden Kıssalar, el Cezayiri s.268 24 İsmail bin Ebu Ziyad, Cafer bin Muhammed aleyhisselam dan, o da babasından aleyhisselam rivayet eder: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Kuran ehli, nebiler ve resuller hariç, insanlardan daha y“ksek mertebededirler. Kuran ehli ni ve haklarını yoksullaştırmayın ç“nk“ onlar, Allah tan bir mevkiiye sahiptirler. Tevab’“l Amel, Es-Saduk s.99-100 22 30 Eğer, bu olayı çalışmaya karar verdiyseniz, ey sevgili olanlar, o zaman gelin benimle Samirî nin kim olduğuna bakın?! Samirî, İsrailoğulları nın alimlerinden bir alim miydi? Acaba kendisi, münzevi ve ibadet eden biri miydi? Çünkü: Samirî şöyle dedi: Ben onların görmediği şeyi görd“m. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim g“zel gösterdi. Taha : Ayetin içeriğinden öyle göz“k“yor ki, o, Cebrail i ya da gaybi şeyleri gör“yordu ve onun haricinde başka kimse bunu görm“yordu. O zaman, Samirî, bir mücahit miydi? Onun m“cahit olduğu, şu ayette geçmektedir: Kendi tarafından olan, d“şmanına karşı ondan yardım istedi. Kasas : 25 Ki, bu Samiri dir. Böylece, eğer bu doğruysa, Samiri; Musa aleyhisselam ın gönderilmesinden önce, Mısır daki Firavun zorbasının askerlerini öldüren, mücahit olabilir! Fakat Musa, unuttu dediler. (Taha 20:88) Ve unutan kişi kimdi? Musa aleyhisselam, burada ilahını unutmuş ve dağa çıkmış deniliyor. Bu sebepten, bu konuşma, Samiri nin dilindendir. Ve gerçek ise, bundan çok uzaktır ç“nk“ İsrailoğulları, Musa aleyhisselam ın, Allah ın emri ile dağa gittiğini biliyorlardı. Bu bakımdan unutkan olan Samiri olacaktır. Yani, bunun anlamı şudur: Samiri gerçek imanı ve hakiki İlahı bırakmıştır, Allah ın buyurduğu “zere. Peki, nefsinin ona s“sleyerek g“zelleştirdiği şey nedir? Gerçek şudur ki, bu, tüm fitnelerin kaynağıdır. Bu; hırs, ego, şeytan lanetullahi aleyh ve bu d“nyanın altın işlemeli s“s“d“r. Zira köt“l“ğe meyilli olan nefsi ona, Harun aleyhisselam dan daha iyi olduğunu söylemiş ve o da (arun aleyhisselam a asi olmuş, emrine uymamış ve kibirli davranmıştır. Nefsi ona, alim olduğunu, ibadet eden biri olduğunu, keşiş ve belki de mücahid olduğunu ve bazı gaybi şeylerin ona göz“kt“ğ“n“ söylemiş ve bu sebepten de İsrailoğulları na, Musa aleyhisselam ın yokluğunda liderlik etmeyi, Harun aleyhisselam dan daha çok hakettiğine inandırmıştır. Ve o da, (arun ile Musa yı (aleyhimusselam) kıskanmıştır. Böylece, kibir onun dört bir yanını kuşatmış, geçici heves ve merakı ve egosu onu dövm“ş ve şeytan lanetullahi aleyh onu cehennemin derinliklerinde istemiş ve onu bu b“y“k Nebiler e (aleyhimusselam) karşı kibirli yapmıştır. Tıpkı kendisinin (lanetullahi aleyh), Adem aleyhisselam a karşı kibirli olduğu gibi. Böylece şeytan lanetullahi aleyh, onu bu çağrı ile provoke etti, cazibesi ile baştan çıkarttı ve hastalığını ona bulaştırdı. Böylece, o hidayeti dalalet ile takas ettiğinde, ruhun aynasına da perdeler indi ve artık göremez oldu: Sen onların sana baktıklarını gör“rs“n, halbuki onlar görmezler.(Araf 7:198) Ve o, hakkı ve gözlerle gör“nmeyen, sanrılarla anlaşılmayan, gerçek İlah ı unuttu. Böylece, şirkin en aşağı tabakasına, m“şabehete benzerlik) geri döndü. Zaten bu sebeptendir ki, inek gibi böğ“ren buzağıyı; yani, nefsinin sakladığını; yaptı. Öyle ki, bu fitne daha zuhur Tefsîru'l-Kummî de: …Ve Allah firavun u ve ashabını boğduğunda, Samiri, Musa aleyhisselam ın ön“ndeydi. Cebrail aleyhisselam'a baktı ve o kısrak imajında bir hayvan gör“n“m“ne b“r“nm“şt“. Böylece, at ne zaman toynağını bir yere bassa, o yer oynardı. Samiri bunu görd“ ve o, Musa aleyhisselam ın en iyi ashabı idi... Tefsîru'l-Kummî c.2 s.61-63. Ve bu gösterir ki, Samiri bir lider idi, Musa aleyhisselam ın ashabından olup, ön sıralarda yer alıyordu. Ve, o nun (aleyhisselam) en iyi ashabından da geride kalmıyordu. 25 31 etmezden evvel, bu fitneyi ruhlarında saklayan insanlar sevinecek, bu fitne ile keyiflenecekti. Onlar, ne kadar da, Musa ve (arun a (aleyhimusselam) zulüm ettiler ve onlar, ne kadar da, Musa aleyhisselam a eziyet ettiler: (ani Mûsâ kavmine, "Ey kavmim! Allah'ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah ta kalplerini doğru yoldan saptırdı. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. (Saff 61:5) İsrailoğulları nın çoğu kendilerini Musa aleyhisselam dan daha iyi görüyordu. Harun aleyhisselam a gelince, onun İsrailoğulları nın göz“nde hiçbir değeri yoktu. Tevrat ta şöyle geçmektedir: 1,2 Levi oğlu Kehat oğlu Yishar oğlu Korah, Ruben soyundan Eliavoğulları'ndan Datan, Aviram ve Pelet oğlu On toplulukça seçilen, tanınmış İsrailli önderle birlikte Musa'ya başkaldırdı. 3 (ep birlikte Musa'yla (arun'un yanına varıp, "Çok ileri gittiniz!" dediler, "B“t“n topluluk, topluluğun her bireyi kutsaldır ve RAB onların arasındadır. Öyleyse neden kendinizi RAB'bin topluluğundan “st“n görüyorsunuz?" 4 Bunu duyan Musa yüzüstü yere kapandı. 5 Sonra Korah'la yandaşlarına şöyle dedi: "Sabah RAB kimin kendisine ait olduğunu, kimin kutsal olduğunu açıklayacak ve o kişiyi huzuruna çağıracak. RAB'bin seçeceği kişiyi huzuruna çağıracak. Eski Ahit, Çölde Sayım, Böl“m 1 RAB Musa'ya şöyle dedi: 2 "İsrail halkına her oymak önderi için bir tane olmak “zere on iki değnek getirmesini söyle. (er önderin adını kendi değneğinin “zerine yaz. 3 Levi oymağının değneği “zerine (arun'un adını yazacaksın. (er oymak önderi için bir değnek olacak. 4 Değnekleri Buluşma Çadırı'nda sizinle buluştuğum Levha Sandığı'nın ön“ne koy. 5 Seçeceğim kişinin değneği filiz verecek. İsrail halkının senden s“rekli yakınmasına son vereceğim." 6 Musa İsrail halkıyla konuştu. (alkın önderleri, her oymak önderi için bir tane olmak üzere on iki değnek getirdiler. (arun'un değneği de aralarındaydı. 7 Musa değnekleri Levha Sandığı'nın bulunduğu çadırda RAB'bin önüne koydu. 8 Ertesi gün Musa Levha Sandığı'nın bulunduğu çadıra girdi. Baktı, Levi oymağını temsil eden (arun'un değneği filiz vermiş, tomurcuklanıp çiçek açmış, badem yetiştirmiş. 9 Musa bütün değnekleri RAB'bin ön“nden çıkarıp İsrail halkına gösterdi. (alk değneklere baktı, her biri kendi değneğini aldı. 10 RAB Musa'ya, "Başkaldıranlara bir uyarı olsun diye Harun'un değneğini saklanmak “zere Levha Sandığı'nın ön“ne koy" dedi, "Onların benden yakınmalarına son vereceksin; öyle ki, ölmesinler." 11 Musa RAB'bin buyruğu uyarınca davrandı. [Eski Ahit, Çölde Sayım, Böl“m ] 32 Tunç Yılan 4 Edom “lkesinin çevresinden geçmek için Kızıldeniz yoluyla (or Dağı'ndan ayrıldılar. Ama yolda halk sabırsızlandı. 5 Allah'tan ve Musa'dan yakınarak, "Çölde ölelim diye mi bizi Mısır'dan çıkardınız?" dediler, "Burada ne ekmek var, ne de su. Ayrıca bu iğrenç yiyecekten de tiksiniyoruz!" [Eski Ahit, Çölde Sayım, Böl“m 21] Ve bunun gibi, Samiri ve onun buzağı imajı; bu g“nahkar ihlalcilerin ruhlarında, Musa ve Harun a (aleyhimusselam) karşı sakladığı nefret ve kıskançlığı “retmek için bir çıkıştı. Özellikle de Harun aleyhisselam a. Ç“nk“ onu açıktan açığa karalamak ve onun nübüvvetini eleştirmek daha kolaydı. Zira, Musa aleyhisselam, gösterdiği mucizelerle, bir çok İsrailoğlu nun göz“nde b“y“k bir pozisyona ve muhteşem bir stat“ye sahipti. Ve bunun gibi, Samiri yi izleyen bu m“şrikler, (arun aleyhisselam ı ve onunla beraber hakkı destekleyen grubu g“çs“zleştirmiş ve (arun aleyhisselam ı öld“rmeye kalkmışlardır. Fakat o aleyhisselam, bu fitnenin üstesinden, nebiler e has bir bilgelikle gelmiş ve sonra Musa aleyhisselam gelene kadar da beklemiş/izlemiştir. Ve Allah ona zafer vermiş, hakkı ve batıl inancın h“km“n“, yerinde, göstermiştir: (ele şu ibadet edip durduğun ilahına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. Sizin ilahınız ancak kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. [Taha (20): 97-98] 33 K endisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu y“zden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki d“ş“ns“nler. [Araf (7): 175-176] Belam bin Baura, bazı gaybi haberleri gören bir alim ve m“nzevi bir kişi idi. Bu sebepten, bazı m“şrik ve zorba hükümdarlar onu, Musa aleyhisselam a beddua edip, lanet okuması için çağırdı. Musa aleyhisselam ın b“y“k bir Nebi olduğunu bildiği halde, Belam bin Baura, Musa aleyhisselam a beddua etti. Ç“nk“, o aslında Musa aleyhisselam ı kıskanıyordu. Bu sebepten de, bu zorba h“k“mdarın, Allah a, Nebilerine, Dinine inanmadığını bildiği halde, Musa aleyhisselam a beddua okudu. Ve, Belam bin Baura, gör“n“şte, Allah tan başka ilah olmadığına şehadet etmiş biriydi. Fakat, Allah ın Veli sine ve dinine karşı gelmiş olması, onun gerçekte kafir olduğuna işaret etmiştir. Belam bin Baura ve onun benzerleri, kendi yanlışları “zerine olan ş“pheleri, bir bahaneye dön“şt“r“r ve mutlak olanı, m“teşabih yapar ve hak olanı, ş“pheli yapar ki, böylece Allah Teala nın kutsallığını ihlal edebilsin. Ve şu an mevcut olan Tevrat ta, Belam bin Baura, Musa aleyhisselam a beddua etmemiş olarak göz“kmektedir ve bundan açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, Tevrat, Yahudiler tarafından tahrip edilmiştir. Oysa ki, İmam Rıza aleyhisselam ın hadisinde şöyle geçmektedir: İmam Ebu'l-(asan Rıza aleyhisselam dedi ki: Bel'am ibn-i Baura'ya, İsm-i A'zam'ın bilgisi verilmişti. O bununla dua ediyor ve duası kabul ediliyordu. Sonra firavun'un Burada geçen firavun, Mısır firavun'u değil, başka bir firavun'dur. Allah hepsine lanet etsin yakınları arasına katıldı. Firavun, Musa ile arkadaşlarının peşlerine d“ş“nce Bel'am'a, 'Musa ile arkadaşlarına beddua et de tuzağımıza d“şs“nler.' dedi. Bunun “zerine Bel'am, Musa'yı aramak “zere eşeğine bindi. Fakat hayvan adım atmaya yanaşmadı. Bunun “zerine Bel'am hayvanı dövmeye başladı. O sırada Allah'ın izni ile dile gelen hayvan, 'Yazıklar olsun sana! Niye beni döv“yorsun? Allah'ın peygamberine ve m“min bir topluluğa beddua etmeye giderken seninle birlikte gelmemi mi istiyorsun?' dedi. Bu sözleri işitince hayvanı döve döve öld“rd“. Bunun “zerine İsm-i A'zam dilinden alındı.26 Sonuç olarak, Belam bin Baura bir alimdi ve gaybtan bazı şeyler görüyordu. Demek ki, o, yakine ulaşmıştı. Fakat, onun bu yakini, ona hiçbir şeyde yarar sağlamadı. Ç“nk“, zalim 26 Tefsir El-Kummi c. s. , Kısas El-Enbiya El-Cezarei s.352. 34 lidere yöneldi ve y“celik ile kibri tercih etti. Ve, Allah a karşı ihlas sahibi de değildi. Ç“nk“, nefsi; kibri, ego sevgisini ve Allah ın Veli lerine karşı duyduğu haset ve kıskançlığı saklamaktaydı. Ve bu ilahi imtihanda afişe olduktan sonra, kendisini Ayetullah olmaktan ayırdı, buna sırtını dönd“ ve içinin karanlığını gösterdi. Onun realitesi, d“nyanın arkasından soluyan bir köpek olarak ortaya çıktı. Fakat o, ibadet eden ve Allah için çalıştığını gösteren, alim kıyafeti giyiyordu. Şeytan onu baştan çıkardı ve helak olmasına sebep oldu. Böylece, o da, şeytanın izini s“r“p, onu izledikten sonra, şeytanın sadık takipçisi oldu. Oysa ki, şeytan lanetullahi aleyh, yakin ilmini biliyordu. Buna rağmen, Adem aleyhisselam a kibirli olmuş ve Allah a asi olmuştu. Ve ayrıca bu lanete uğramış Belam bin Baura da, ilmine ve yakinine rağmen, Musa aleyhisselam ı kıskandı ve onun bayrağı altına girmek ve takipçisi olmak yerine, Musa aleyhisselam için belâ istedi. Bu sebepten, ilim, Belam bin Baura nın kibrine ve Musa aleyhisselam ı kıskanmasına, bir sebep oldu. Yani, Belam bin Baura; Allah a ulaşmak için onunla amel edenlere rahmet olan ilmi, kendisini cehennemin derinliklerine iten bir lanet yapmış oldu. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in şöyle buyurduğu nakledilir: İlmiyle amel eden âlimler hariç, diğer t“m âlimler helak olmuştur. İhlaslı olanlar hariç, amel eden âlimler de helak olmuştur. Ve ihlaslı olanlar da, tehlikededir.27 Ve maalesef, birçokları kendilerini alim zannetmektedir. Hatta, Kuran-ı Kerim de, Ehlibeyt ten (aleyhimusselam) bahseden iki sureyi, doğru d“zg“n tefsir etmeye bile muktedir değillerdir. Çoğunlukla bazı fıkıh hadisleriyle sınırlı kalmış, birazı dışında, diğer Ehlibeyt aleyhimusselam hadislerini okumamışlardır. O zaman nasıl olur da, kendilerini alim olarak gör“rler? Aristo nun binlerce yıl önce ortaya çıkarttığı mantıkla mı? Belki, mantık hakkında, bizden daha fazla ilim sahibi olan bazı ateistler vardır?! Yoksa kendilerini, tartıştıkları, mantıksal sorunsallar ürettikleri, bilimsel ya da ameli yarardan yoksun olan diğer şeyleri de yaptıkları için mi, alim olarak gör“yorlar? T“m bunlar sadece, bilimsel bir l“ks ve zaman kaybıdır.28 Bizler Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten aktarmıyor muyuz: Mizan ul (ikmet: c , S ; Aclûnî, Keşf“'l (afâ: c , s ; Neragi, Camiu's Saadet: c , s Bug“n Şia İlmi (avzası, dini çalışmalarına bir metod koymuştur. Bunlar da; Aristocu mantık, Yunan felsefesi, Usûlü'l-fıkıh ve ehli s“nnetten alınan İlmi ricâl, bu ve akli ilimlerden buna benzerlerine, dayalı çalışmalar metodudur. İtikadi ve ameli mezhepleri öğrenmeye gelen havza öğrencileri, makineye dönm“şt“r. Böylece, bu ilimler, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ehlibeyt in aleyhimusselam kelimelerine egemen olmuştur. Ve onların sözlerini, ateistlerin kurduğu, bu metoda göre tefsir etmeye başlamışlardır. Bu da onları, bir çok usuls“zl“ğe d“şmeye göt“rm“şt“r, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ehlibeyt inin aleyhimusselam sözlerine karşı... Ve bir çok hadisi reddetmişlerdir. Bir çok hadisi, bu kafir metoda olan inançları sonucu d“ş“rm“şlerdir. Bu ilimdeki bir çok kural, sadece ilmi l“ks olarak öğretilmiştir. Ç“nk“, bunun sonucunda hiçbir şekilde ameli bir yarar yoktur. Ve bu gerçeği de itiraf etmektedirler. Fakat, bu metodu kullanmaya artık alışmışlardır. Ve bunu ayıplanamayacak kutsal bir metod olarak saymaktadırlar. Ç“nk“, bu onlar için, ilmin terazisidir?!! Fakat durum şudur ki, bu metod öğrencileri, Ehlibeyt ten aleyhimusselam uzaklaştırmaktadır. Yani, öğrenci, gençliğinin baharını, ateistlerin ilmine harcamakta, Resulullah sallalahu aleyhi ve alih ın ve onun Ehlibeyt inin aleyhimusselam , ilim ve manevi zenginlik olarak bahsettiği Kuran ı bırakmaktadır. Yani, havzada, ne Kuran ı, ne de Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ehlibeyt inin aleyhimusselam hadislerini çalışmaktadır. Bundan öt“r“, bir çok havzalı yı havza öğrencisini , birazı dışında, genelde Kuran dan ayetleri ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ve Ehlibeyt inden (aleyhimusselam olan hadisleri hatırlamıyor bulursun. Ve her kim bu gerçeği görmek isterse, bunu, ilmi havzalarda neler öğretildiğini araştırarak yapabilir. 27 28 35 Kişi, zamanını nasıl harcadığından hesaba çekilecektir.29 Allah Subhan ve Teala, Kuran da buyurmamış mı: Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına itaati emrederiz de onlar orada köt“l“k işlerler. Böylece o memleket hakkındaki h“km“m“z gerçekleşir de oranın altını “st“ne getiririz. [İsra (17): 16] Böylece, saatlerce camilerde oturup tartışıp, çekişen ve Allah ın istediği haktan ve hidayetten çok uzak olan kelimelerle camiyi dolduran kişiler, ihtiyatlı olmalıdır. Yoldan çok uzaklaştık. Bu sebepten Calut ve onun gibiler bize hakim oldu. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih: Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki, Kur'an-ı Kerim'in yalnız resmi, İslam'ın yalnız ismi kalacaktır. Onlar, İslam dan en uzak insanlar oldukları halde, İslami isimlerle isimlenecekler, mescitleri gör“n“şte mamur olduğu halde, hidayet yön“nden harap olacaktır. İşte o devrin alimleri, gök kubbenin altındaki alimlerin en köt“leridir. Fitne onlardan çıkacak, yine kendilerine dönecektir.30 Hadis göstermektedir ki, mescitler dolu bile olsa, Ehlibeyt aleyhimusselam üzerine hidayette değillerdir. Ve bizler iyiliği emretmeyip, köt“l“kten de sakındırmadığımız halde, kendimizi, nasıl amel eden hesap edelim? Oysa, insanlar; köt“l“ğ“ iyilik, iyiliği de köt“l“k olarak görmeye başlamışlardır!! Alimin görevi, “mmeti uyarmaktır. Allah Subhan ve Teala buyurur: ...kavimlerini uyarmak için... [Tevbe (9): 122], bireyi ya da iki kişiyi değil. Ve maalesef, birçokları şöyle der: İnsanlar, din istemiyor ; lakin onlar, insanların çekiçle örs arasında olduğuna aldırış etmiyorlar. Ç“nk“ tağut, asıl İslam dininin onlara ulaşmasını engelliyor. Ve siz de takiyye bahanesiyle (takiyyeyi mazaret ederek), dini onlara ulaştırmayı kendi “zerinize y“k“ml“ kılmıyorsunuz. İmam Sadık aleyhisselam bunun ne demek olduğunu şöyle izah etmiştir: Siz, bizim yardım çağrımıza sağır kalır da; bu işi yapmıyoruz ç“nk“ takiyye ediyoruz derseniz; takiyye sizin gör“ş“n“ze göre, anne ve babanızdan daha sevimli olur size.31 Şeyh Saduk, el (isal vel el ilal da: Nebi, Allah Teala nın şu ayeti hakkında {Ve tevkif edin onları, ç“nkü onlar sorguya çekilecekler} (Saffat :24), şöyle buyurmuştur: Kulun ayağı şu şeyden sorulmadıkça adım atamaz: gençliğinde ne için cihad ettiği, yaşını nasıl harcadığı, parasını nereden aldığı ve neye harcadığı ve biz Ehlibeyt e olan sevgisi. el (isal s. , İle-uş Şerai c. s. . 30 Usul “ Kafi: c , s ; Tevvab el-A mel: s ; Bihar “l Envar: c , s 31 Şeyh Tusi, Tehzib inde aktarmıştır: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Yeryüzünde, bizden olup da, hakkı batıldan ayıran, bir alim olmadıkça, yery“z“ devam etmez. Takiyye, onunla kanı korumak için yapılır. Yani eğer takiyye, kana erişmişse; o zaman takiyye ye gerek yoktur. Allah'a andolsun, siz bizim yardım çağrımıza sağır kalır da; bu işi yapmıyoruz ç“nk“ takiyye ediyoruz derseniz; takiyye sizin gör“ş“n“ze göre, anne ve babanızdan daha sevimli olur size. Ve bizim Kaim imiz kıyam ettiği zaman, size bu konu hakkında soru sormaya ihtiyaç duymayacaktır. (Tezhib el-Ahkam: c , s ; Vesail'uş Şia: c , s ; Cevahir'“l Kelam: c21, s392). 29 36 Böylece, cahil birisi; birçok kaynaklar için mazur gör“lebilir. Peki ya siz, ey İslam alimleri! Sizin mazaretiniz nedir? Emir'el Müminin aleyhisselam, bunun ne demek olduğunu şöyle açıklamıştır: O Nebi , dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir.32 O zaman, Peygamberinizin (sallallahu aleyhi ve alih) sünnetini mi izliyorsunuz?!!! İnsanlar uykudadır, öl“nce uyanırlar...33 37 Emir'el Müminin aleyhisselam, bazı hutbelerinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alih i tarif ederken şöyle demiştir: O Nebi , dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gön“lleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur. Nehc“l Belağa, . Hutbe 33 Bu, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih den aktarılmıştır. Bakınız: Menavi, Feyz’“l Gadir c. s. ; ayrıca Bihar’“l Envar’da c. s. ’te, Emirel Müminin aleyhisselam dan aktarılmıştır. 32 M ûsâ'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi ne yaptılar ? (ani, peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O, "Ya “zerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, y“z çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir. 246 Peygamberleri onlara, "Allah size Tâlût'u hükümdar olarak gönderdi" dedi. Onlar, "O bizim “zerimize nasıl h“k“mdar olabilir? Biz h“k“mdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir" dediler. Peygamberleri şöyle dedi: "Ş“phesiz Allah onu sizin “zerinize h“k“mdar seçti, onun bilgisini ve g“c“n“ artırdı." Allah mülkünü dilediğine verir. Allah l“tfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 247 Peygamberleri onlara şöyle dedi: "Onun h“k“mdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda ş“phesiz, sizin için kesin bir delil vardır." 248 Tâlût ordu ile hareket edince, "Ş“phesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) "Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak g“c“m“z yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler ırmağı geçenler ise şu cevabı verdiler: "Allah'ın izniyle b“y“k bir topluluğa galip gelen nice k“ç“k topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir". 249 Tâlût'un askerleri Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et." 250 Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öld“rd“. Allah ona Davud'a h“k“mdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yery“z“ bozulurdu. Ancak Allah, b“t“n âlemlere karşı l“tuf sahibidir. 251 İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Ş“phesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin 252 [Bakara (2): 246-252] Musa aleyhisselam dan bir s“re sonra, kafir Câlût ve askerleri, İsrailoğulları “zerine egemen oldu. Onları zayıflattı, evlerinden çıkarttı. Ve İsrailoğulları nın “zerindeki bu zorba egemenliğin gerçekleşmesi, onların zayıf inançlarından, takva eksikliğinden, iyiyi emretmeyip, köt“l“kten de sakındırmadıklarından ve d“nya hayatına teslim olmalarından öt“r“ oldu. Cihadı bıraktılar ve Nebi lere ve İlahi buyruklara karşı geldiler. Ve 38 İsrailoğulları nın, Musa aleyhisselam ın gönderiminden sonraki hallerine geri dönmelerine öncülük eden daha başka bir s“r“ faktörler vardır. Bunlardan biri de, tağuta olan teslimiyetleridir ki, bunun tedavisi de, Sina Çöl“ ndeki Kayboluşta olmuştur. Böylece Allah-u Teala, Calut ve askerlerinin, İsrailoğulları “zerine egemen olmasını istedi ki, belki bazıları, aklını başına toplayıp tövbe eder de, İsrailoğulları arasında, ıslah olma s“reci başlar diye... Tıpkı, Sina çölündeki, 40 yıllık Kayboluş (Tih) sırasında yaşananlar gibi... O zaman, o çölde bir nesil yetişti ve la ilahe illallah sözünü yeryüzündeki insanlara ulaştırdı. Ve esasen, bu sefer İsrailoğulları arasından, hayırlı, ilahi m“cahid bir nesil doğmuştu. Ve bunlar, Talut aleyhisselam ile nehri geçen 313 kişiydi. Allah Subhan ve Teala, onları; ilahi buyruklara olan bağlılıklarını, Nebi ye ve Allah tarafından tayin edilmiş melik olan Talut aleyhisselam a itaatkarlıklarını test etmek için, bu nehirle sınadı. Ve ayrıca, bu elit gruptan daha az inanca sahip, bir grup insan da, İsrailoğulları arasından yetişti. Bunlar, nehirden bir avuç su alanlardı. Ve bu nehir testinin, m“minleri imtihan etmek ve yakın ve ihlaslı olanları y“ze çıkarmak için önemli bir imtihan olduğunu bilmemiz lazım. Ve, İsrailoğulları nın nehre vardıklarında aşırı susamış halleri, onların b“y“k bir teste tabi tutulduklarından haber veriyor. Ondan içenler; susuzluktan helak olmamak için içtiklerini iddia ettiler. Buradan da anlayabiliriz ki; yaşam onlara, Allah a itaat etmekten daha önemliydi. Fakat içmeyenler için ise; onlar, Allah a itaat etmek için susuzluktan mahvolmayı, hayatta kalıp, Allah a itaatsiz olmaktan daha iyi görmekteydi. Ş“phesiz, onlar, bu nehirden içmelerini yasaklayan Allah ın, bunun karşılığında daha g“zelini onlara vereceğine yakin ediyorlardı. Ve biliyorlardı ki, Allah, susuzluklarından öt“r“ onları helak etmeye bırakmayacaktı. Ve bunun yanısıra, bu 313 kişinin, nehri geçip, Calut ve askerleri “zerinde zafer kazandıklarını görmekteyiz. Ve o nehirden içenlere gelince, onlar yenilgiye uğradı. Allah a itaatsizlik edip, geçici heveslerine ve şeytana lanetullahi aleyh uyduklarında, mecalsizlik ve g“çs“zl“k hissettiler. Zira şöyle demişlerdir: Bug“n bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak g“c“m“z yok. Ve bu da zaten kaçınılmaz sonuç ve ruhlarının sakladığı yenilginin bir gör“nt“s“d“r. Ve iki ordu karşı karşıya geldi. Bir tarafta, Talut aleyhisselam tarafından önderlik edilen, Allah ın partisi, diğer tarafta, Calut un önderliğindeki şeytan lanetullahi aleyha nın partisi. Calut un ordusu, sayı ve hazırlık bakımından “st“nd“. Ve Talut aleyhisselam ile birlikte, nehirden su içmeyen ve nehirden bir avuç su alan bir kaç mümin, ve nehirden su içen m“nafıklar vardı.34 Savaş başlamadan önce, ilahi elitler seçilmişler ve ilahi “mmet, Allah a sığındı ve O ndan sabır, istikrar ve zafer istedi. Böylece Allah Subhan ve Teala onları, zaferi ile destekledi: Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. [Enfal (8): 17] Ve bu ihlas sahibi m“minlerden biri, Calut u öld“rd“. Böylece, Calut un ordusu yenilgiye uğradı ve şeytan gerisin geriye dönüp şöyle dedi: Ben sizden uzağım. Ç“nk“ ben sizin görmediğiniz şeyler görüyorum. [Enfal (8): 48] Terc“manın notu: Yani Talut un aleyhisselam ordusunda m“minler de vardı su içmeyen, keza su içip orduya katılan m“nafıklar da vardı. Keza suyu avuçlayıp ama içmeyenler de vardı 34 39 Ve Calut u öld“ren bu salih kul; Allah a ihlasla bağlı bir m“min ve Allah tan başka kimseden korkmayan cesur bir m“cahid olduktan sonra; Allah ın seçtiği ve insanlar üzerine büyük bir peygamber ve adaletli bir h“k“mdar yaptığı; Davud aleyhisselam dan başkası değildi. Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir l“tuf verdik. "Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin" dedik ve " B“t“n v“cudu örtecek zırhlar yap, işçilikte de ölç“y“ tuttur diye demiri ona yumuşattık. "Salih amel işleyin. Ç“nk“ ben sizin yaptıklarınızı gör“r“m" diye vahyettik. [Sebe (34): 10-11] 40 A llah Teala buyurdu: Ey Muhammed! Kitapta Kur'an'da Meryem'i de an. (ani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve kendini onlardan uzak tutmak için onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona bir Melek göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde gör“nm“şt“. Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen bana köt“l“k etme " dedi. Melek, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi. [Meryem (19): 16-19] Allah Subhan ve Teala, Meryem e, saf, ihlaslı ve kendini Allah a adamış, temiz bir erkek çocuğu vermek “zere, meleklerinden birini gönderdi. Keza, hadislerde bu, Cebrail (aleyhisselam) diye geçmektedir. Böylece, Allah Subhan ve Teala, Meryem aleyhisselam ın rahmindeki fet“s“n oluşmasına vesile olması için, Melek aracılığıyla, Meryem aleyhisselam ın içine ruh üfletti. Doğum yaklaşınca Meryem aleyhisselam, bu mübarek çocuğu doğurmak “zere, evinden çıktı. Doğumdan sonra da, Allah ın buyruğuna bir itaat olarak, bebeği, insanlarına göt“rd“. Ve hen“z yeni doğmuş olan bebek, beşikte onlarla konuştu. Böylece bu mucize, bu yeni doğanın b“y“kl“ğ“ne işaret eden bir alamet ve Yahudiler in suçlamalarından beri olan temiz annesinin de masumluğunun bir kanıtı oldu. Ve rivayet edildiği “zere;35 annesi onu (aleyhisselam) öldürmek isteyen hükümdar (irod dan uzakta bir yerde b“y“tmek için Mısır a göt“rd“ ve sonra tekrar Nasıra ya geri geldiler. İ srailoğulları alimleri, parayı ve d“nyayı çok seviyordu. Bu sebepten insanlar, d“nyayı ve parayı talep etmekle meşgul olup, Nebiler in (aleyhimusselam) buyruklarını terk ederek, arka çevirmeğe başladılar. Eğer bir alim dalalete d“şm“şse, d“nya da dalalate d“şm“ş demektir. Yani, bozulmuş olan herşey, tuz ile tedavi edilmeye çalışılmıştır. Peki ya tuz da, bozulmuşsa, o zaman ne yapılabilinir ki?! Ve bu durum, tokluk ile doldurulmuş olan, toplumun l“ks sınıflarında da ortaya çıkmıştır. Ve yılın g“nleri boyunca açlık çeken fakir insanlar, işçiler, çiftçiler; vergilerle bitap d“şm“şt“r. Ve hatta çok çalışmalarına rağmen, ufak birşey haricinde yemek yemezler. Çalışan ve yemeyen insanlar ile; yiyip, çalışmayan insanlar ve dalaleti değiştirmeyi umursamayan, rahatına d“şk“n alimler. Ve bu bulutlu ortamda, İsa aleyhisselam insanlara, şunu söylemek için gönderilir: (er kim beni takip etmek isterse, o zaman kendisini, öl“m ve çarmıha gerilmeye hazırlasın. 35 Bkz: Tefsir ul Elusi: c , s 41 Zira bu bir, devrim çağrısıdır. O aleyhisselam dan şöyle rivayet edilmiştir: Siz dostlarıma söyl“yorum, bedeni öld“ren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atmaya kadir olan Allah'tan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. [Luka (12): 4-5] Ve o aleyhisselam biliyordu ki, o zamanda dalaletten, fazla birşeyi değiştiremeyecekti. Ama bu tabi ki, bir şoktan daha az da olmayacaktı o toplumda. (atta, yery“z“ndeki insanlık tarihinde ve bundan gelecekte b“y“k sonuçlar almak “zere beklenecekti. İster göğe y“kselmesinden sonraki yakın gelecek, isterse de k“ç“k kıyametteki dön“ş“nden sonra olan uzak gelecek olsun. Yani, İmam Mehdi Muhammed ibn el (asan el Askari aleyhisselam ın zuhurunda. İsa aleyhisselam, İsrailoğulları na ve diğerlerine gönderildi. Fakat o nun (aleyhisselam) şeriatı, sadece Musa aleyhisselam ın şeriatından kopya edildi. Ve bu kopyalama için bir s“r“ sebep vardır. Buna şunlar da dahildir: Musa aleyhisselam gönderildiği zamandan, İsa aleyhisselam ın gönderilmesine kadar, onların durumuna uyacak, Yahudiler e empoze edilen bazı h“k“mler. Ayrıca, İsrailoğulları nın yaptıkları zulümden ötürü, nebilere cüret etmelerinden ve onların h“k“mlerini hiçe saymalarından öt“r“ de, bazı haramlar, İsrailoğulları na emredilmişti. İsa aleyhisselam ın gönderilmesi ile de, bunlar azaltılmıştı. Allah-u Teala buyurur: Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını yine onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz. [Enam (8): 146] Ve belki de, Musa aleyhisselam ın kanunlarının kopyalanması ve yenilenmesinin en önemli sebepleri, Yahudi alimlerinin, şeriatı değiştirmesinden dolayıdır. Onlar, kendi arzularına ve yalanlarına istinaden ve belki de bazı hadislerde de geçtiği gibi,36 onları bazı zamanlarda kontrol eden zorba h“k“mdarları da hoşnut etmek için; Allah ın haram kıldığını, helal; helalini de haram yapmıştır. Böylece Samiri geri gelmiş ve buzağı geri gelmiştir. Fakat bu sefer yeni bir isim ve yeni bir bedenle. Samiri, İsrailoğulları nın alimleri y“z“nden ve buzağı da, şeriat kurallarının deforme edilmesiyle geri gelmiştir. 9-(962) ...Muhammed b. Mansur şöyle rivayet etmiştir: İmam aleyhisselâm a {Çirkin bir hayasızlık işledikleri zaman: Biz babalarımızı bunun “zerinde bulduk. Allah bize bunu emretti derler." De ki: "Allah çirkin hayâsızlığı emretmez – Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söyl“yorsunuz?} (A'raf, 28) âyetini sordum. Buyurdu ki: «(erhangi bir kimsenin, Allah'ın, zina yapmayı veya içki içmeyi yahut buna benzer bir haram işlemeyi emrettiğini iddia ettiğini görd“n m“?» "(ayır" dedim. Dedi ki: «Öyleyse Allah'ın kendilerine emrettiğini iddia ettikleri bu çirkin hayâsızlıktan maksat nedir?» "Allah ve velîsi daha iyi bilir." dedim. Buyurdu ki: «Bu âyet, imameti gasp eden zalim imamlarla (önderlerle) ilgilidir. Onlar iddia ederler ki, Allah bunlara, insanların imamı olmalarını emretmiştir; ancak onların Sahibi böyle bir emir vermemiştir. İşte Allah, burada onların iddialarını reddediyor ve Allah hakkında yalan söylediklerini haber veriyor ve onların bu yaklaşımını çirkin, hayâsızlık olarak isimlendiriyor.» Usul “ Kafi (“ccet Kitabı, 5, E(İL OLMAD)KLAR) HALDE İMAML)K İDDİAS)NDA BULUNAN KİMSELER, İMAMLAR) VEYA BAZ)S)N) İNKÂR EDENLER, E(İL OLMAYAN KİMSELERİN İMAML)Ğ)N) SAVUNANLAR BAB) 36 42 Ve bir çok nebi aleyhimusselam, Musa aleyhisselam ın kanunlarını bozulmaktan korumak için gönderilmiş olsa da, sapkın akım ya da Samiri cereyanı, liderliği kontrol altına almaya ve Nebileri (aleyhimusselam) elimine etmeye başlamıştır. Ve onlar, vahşi ve çorak hayata s“r“lm“şt“r. Ve bir çokları, İsa aleyhisselam gönderilmeden önce öld“r“lm“şt“r. Yahudiler in bizzat kendilerinin öld“rd“ğ“, Zekeriya aleyhisselam gibi. Ve Yahya aleyhisselam, iyiliği emredip, köt“l“kten sakındırmayı terkedenler ve tağutlara boyun eğip, g“venenler tarafından öld“r“ld“. Zorba hükümdar Hirodes, Yahya aleyhisselam ı öldürmeden önce, onu (aleyhisselam) yakaladı ve onu kısa olmayacak şekilde belli bir s“re hapiste tuttu. Ve Yahudi alimler hiçbir şey yapmadı. Bilâkis, bir çoğu bu hadiseyi neşeyle karşıladılar. Ve hatta adil olmayan h“k“mdarı, zorba ve pis görseler bile, onun sarayına bir kez girdiler mi kirlenecek olsalar bile, yine de, bu h“k“mdara, nebiler den (aleyhisselam) birini; ya da amel eden ve mücahid alimleri öld“rmesine yardım etmekte, tereddüt bile etmediler. Çünkü nebiler, onlara meseleler karar kılındığı zaman, tağutları çekip çıkarmadan ve yery“z“nde ilahi devleti kurmadan, bu y“zden de tağutun otoritesini ve devletini yok etmeden ve Allah ın Şeriatı nı deforme edip, insanların kalbinde nebilerin ve resullerin (aleyhimusselam) yerini almak için, kendilerini onların aleyhimusselam varisi yapan, amelsiz alimlerin otoritesini ve pozisyonlarını yok etmeden, hoşnut olmayacaklardır. Bu sebepten, İsa aleyhisselam a ilk karşı gelenlerin tağutlar ve İsrailoğulları nın din alimleri olması çok doğaldır. Keza bu alimler, onun (aleyhisselam) gönderilişini, onu desteklemek için beklediklerini söylerler. Fakat, gönderildiğinde de, onu (aleyhisselam) şunu söyler bulurlar: (izmetçim iki elim, bineğim iki ayağım, yery“z“ yatağım, taşlar yastığımdır. )sınmam kışın g“neşin doğması ile, ışığım gece ay ile olur. Azığım açlık, sloganım korku, kıyafetim palas, meyvem ve sebzem, yaban ve sığırlar için biten şeylerdir. Geceleyin fakirlik içinde ve g“nd“z de yokluk içinde yaşarım. Buna rağmen yeryüzünde benden daha zengin birisi yoktur.37 Onlar İsa aleyhisselam ı, bu d“nyada riyazete/zahitliğe çağırır ve Allah ın çağrısı ile muamele eder, buldular. Ve bu da onları, Allah ın çağrısına kafa tutan zorbalara ve onların ajanlarına zıt durmaya göt“rd“. Onlar İsa aleyhisselam ı, ashabını öl“m için hazır olmaya, Allah yolunda öld“rmeyi kabul etmeye ve Allah a çağırırken de, bu yoldaki zorluklara tahammül etmeye çağırır buldular. Onlar İsa aleyhisselam ı, günahkarlarla, vergi toplayanlarla, onları reform etmek amaçlı oturur buldular. Bu sebepten İsa aleyhisselam, amelsiz alimlerin pozisyonunu ve otoritesini güçlendirmek için, değerlerini y“celtmek için ve zorbalıklarını devam ettirmek için gelmedi. Bilâkis, o aleyhisselam, onları ilmi ve bu d“nyadaki riyazeti ile ifşa etmeye geldi. Bu sebepten İsrailoğulları alimleri, onun hakkında konuşmaya başladı ve onu çeşitli yanlış suçlamalarla suçlamaya başladı. Ve havarileri de ona geldi, dedi ki: . Bu sırada havarileri O'na gelip: Biliyor musun, Ferisiler bu söz“ duyunca g“cendiler, dediler. İsa şu karşılığı verdi: Göksel Babamın dikmediği her fidan 37 Kısas-ı enbiyâ, el Cezairi: s. , )dat Ada i: s. , Bihar “l Envar: c. , s. 43 kök“nden sök“lecek. Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura d“şer. [Matta İncili, Böl“m : 12-14] Dolayısıyla, İsa aleyhisselam ın y“zleştiği batılın ön“ genişti; İsrailoğulları alimlerini, yaptıkları yanlış ithamlarla İsa aleyhisselam ı küçümseyen Yahudileri, kafir hükümdar Pilates i ve askerlerini kapsıyordu. Ve belki onlardan bazıları şaşırmıştı ve bunda da haklıydılar. Ç“nk“, İsrailoğulları nın amelsiz alimlerinin, İsa aleyhisselam a olan güçlü d“şmanlığı, zorba h“k“mdar Pilatesten ve askerlerinden bile daha g“çl“ ve şiddetliydi. İşte bu sebepten de, İsa aleyhisselam bu amelsiz alimlerin yanlışlarını, halkın ön“nde göstermeye başlamıştı. , Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: «Din bilginleri ve Ferisiler Musa'nın k“rs“s“nde otururlar. Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Ç“nk“ söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. Ağır ve taşınması g“ç y“kleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da, kendileri bu y“kleri taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler. Yaptıklarının t“m“n“ gösteriş için yaparlar. Örneğin, muskalarını b“y“k, giysilerinin p“sk“llerini uzun yaparlar. Şölenlerde baş köşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini Rabbî diye çağırmalarından zevk duyarlar. Kimse sizi Rabbî diye çağırmasın. Ç“nk“ sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Yery“z“nde kimseye Baba demeyin. Ç“nk“ bir tek Babanız var, O da göksel Baba'dır. Kimse sizi önder diye çağırmasın. Ç“nk“ bir tek önderiniz var, O da Mesih'tir. Aranızda en “st“n olan, diğerlerinin hizmetkârı olsun. Kendini y“celten alçaltılacak, kendini alçaltan y“celtilecektir. , Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiy“zl“ler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların y“z“ne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz! Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiy“zl“ler! Tek bir kişiyi dininize dönd“rmek için denizleri ve kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız. Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, `Tapınak “zerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın “zerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.' Budalalar, körler! (angisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı? Yine diyorsunuz ki, `Sunak “zerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın “zerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.' Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı? Öyleyse sunak “zerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin “zerine ant içmiş olur. Tapınak “zerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı “zerine ant içmiş olur. 22 Gök “zerine ant içen, Tanrı'nın tahtı ve tahtta oturanın “zerine ant içmiş olur. Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, anasonun ve imyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, 44 merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi. [Matta İncili, Bölüm 23] Ve bizler, bu sözler “zerinde dikkatlice d“ş“nmeliyiz. O zamanlar İsa aleyhisselam belki İsrailoğulları ve onların alimlerine hitap ediyordu, belki bug“n de bize hitap ediyordur. Ve g“nler geçtikçe, İsa aleyhisselam ın öğrencileri de arttı. Ve onlar, herhangi bir nebinin sahabesi gibiydi, fakirinden, mazlumuna kadar; ya da nebiler in (aleyhimusselam) d“şmanlarınca verilen isimlere göre: h“km“n en acımasız ve olgunlaşmamış olanı .38 Ve İsrailoğulları alimleri, İsa aleyhisselam kraliyet istiyor bahanesi altında, onu (aleyhisselam) öld“rmek için komplo kurmaya başladılar. İsa aleyhisselam ın takipçilerinin sayılarının artması onları bu noktaya getirdi. Ç“nk“, Romalılar, Yahudilere saldırıp, onları yok edecekti. Bu sebepten de, Yahudi alimler, İsa aleyhisselam ın öldürülmesi ve yok edilmesinin, t“m insanların yok edilmesinden daha iyi olacağına karar verdi. Bu sebepten de, insanları koruma bahanesiyle, İsa aleyhisselam öldürülmeliydi!! Ve bunlar, adaletin terazisidirler!! Ve bu, nebilere (aleyhimusselam) karşı zalim ve katil olan, ters yüz olmuş insanlara göre, haktır!! Zira onlar, köt“l“ğ“ bir erdem olarak gör“rler. Bu sebepten, Romalılar, onların yaşamlarını rahatsız etmesin, menfaatleri ve hayatları riske girmesin diye, İsa aleyhisselam öld“r“lmek zorundaydı. (ak boğulmalı ve nur söndürülmeliydi ki, böylece tiran, zul“m ve karanlık egemen olsun. Çünkü, İsrailoğulları nın amelsiz alimlerinin yaşaması, en önemli şeydi: Andolsun, sen onların, yaşamaya, b“t“n insanlardan; hatta Allah'a ortak koşanlardan bile daha d“şk“n olduklarını gör“rs“n. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. (albuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allah onların b“t“n işlediklerini görür [Bakara (2): 96] Ve onlar, adiliğin her şekli ile, Romalıların imparatoru Sezar ı, onun vekili Pilatus u ve onun lanetli takipçilerini, İsa aleyhisselam ı öld“rmek için baştan çıkartmaya çalıştılar. Ve çünkü onlar korkaktılar, bu büyük nebinin ne kadar cesur olduğunu fark edemediler. Bunun “zerine Ferisiler çıkıp gittiler. İsa'yı, kendi söyleyeceği sözlerle tuzağa d“ş“rmek amacıyla bir d“zen kurdular. (irodes yanlılarıyla birlikte gönderdikleri kendi öğrencileri İsa'ya gelip, «Öğretmenimiz» dediler, «senin d“r“st biri olduğunu, Allah yolunu d“r“stçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz. Ç“nk“ insanlar arasında ayrım yapmazsın. Peki ne dersin, söyle bize, Sezar'a vergi vermek Kutsal Yasa'ya uygun mu, değil mi?» İsa onların köt“ niyetlerini bildiğinden, «Ey ikiy“zl“ler!» dedi. «Beni neden sınıyorsunuz? Vergi ödemekte kullandığınız parayı gösterin bana!» O'na bir dinar getirdiler. İsa onlara, «Bu Yüce Allah, kulu ve nebisi Nuh aleyhisselam a ne denildiğini buyurmakta: Kavminin ileri gelen inkârcıları, "Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak gör“yoruz. Sana sığ gör“şl“ ayak takımımızdan başkasının uyduğunu da görm“yoruz. Sizin bize karşı bir “st“nl“ğ“n“z“ de kabul etmiyoruz, bilâkis sizin yalancı olduğunuz kanaatini taşıyoruz" dediler. (ud : , ve Yüce Allah buyurdu: Şöyle cevap verdiler: "Seni toplumun en aşağı kesiminin izlediğini göre göre sana iman eder miyiz!" Şuara : 38 45 resim, bu yazı kimin?» diye sordu. «Sezar'ın» dediler. O zaman İsa onlara, «Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Allah'ın hakkını da Allah'a verin» dedi. [Matta İncili, Böl“m ] Onlar, İsa aleyhisselam dan, açık bir şekilde halk ön“nde, vergileri lanetli Sezar ın h“k“metine vermenin yasak olduğunu söylemesini istediler ki, İsa aleyhisselam, bu zorbaya ve onun lanetli habislerine nedamet getirsin. Bu lanetli habisler, Sezar a vergilerini ödediler ve insanlara; vergi ödemek, tiran h“k“metini g“çlendirse bile; bunu Sezar a ödemenin caiz olduğunun fetvasını verdiler. Yani, onlar, her daim bu tağuta köleydiler. Ve nefisleri, yaşamayı sevdikleri ve önem verdikleri için, ödlekliklerini sakladı. İsa aleyhisselam ın cevabına gelince, anlamı şudur: Sezar a vergi vermeyin ç“nk“, resim ve dinarın “st“nde yazılanların bir değeri yoktur. Fakat, dinarın dök“ld“ğ“ altındadır değer. Ve altın, Allah ındır. Ve tüm bunlardan sonra, neticede, İsrailoğulları alimleri, onu tutukladı. Ve İncil de bahsi geçtiği “zere, onun m“barek suratına t“k“rd“ler, ona vurdular, onu aşağıladılar ve onu, Allah Subhan ve Teala hakkında yalan söylemek ve küfretmekle suçladılar. Sonra onu, Pilatus a verdiler. Ve onu kral iddiası ile ve Roma İmparatorluğu nu tehdit etmekle suçladılar ve Pilatus tan onu öld“rmesini, çarmıha germesini istediler. Ve bunda ısrar ettiler. Sonra b“t“n kurul “yeleri kalkıp İsa'yı Pilatus'a göt“rd“ler. O'nu şöyle suçlamaya başladılar: «Bu adamın ulusumuzu yoldan saptırdığını görd“k. Sezar'a vergi ödenmesine engel oluyor, kendisinin de Mesih, yani bir kral olduğunu söyl“yor.» Pilatus İsa'ya, «Sen Yahudilerin Kralı mısın?» diye sordu. İsa, «Söylediğin gibidir» diye cevap verdi. Pilatus, başkâhinlerle halka, «Bu adamda hiçbir suç görmüyorum» dedi. 5 Ama onlar üstelediler: «Yahudiye'nin her tarafında öğretisini yayarak halkı kışkırtıyor; Celile'den başlayıp ta buraya kadar geldi» dediler. [Luka İncili, Böl“m ] Ve zorba h“k“mdar Pilatus, onu diriliş bayramında serbest bırakmak istedi. Yahudiler ve onu küçümseyen insanlar da, bunu reddettiler. Ve onun yerine, katillerden birinin serbest bırakılmasını istediler. Ve İsa aleyhisselam ı çarmıha germek ve öld“rmek hususunda da, ısrar ettiler. Garip olan şudur ki; İsa yı, Pilatus un sarayına getirdiklerinde, onlar saraya girmedi, ç“nk“, Pilatus un kafir olduğuna inanıyorlardı. Bu sebepten, onlardan herhangi biri saraya girerse, necis olacaktı. Fakat her halukarda, İsa aleyhisselam ı yok etmek için, ellerini, Pilatus un elleri “zerine koymaktan da çekinmediler. Batıl ehli nin, aralarındaki farklılıklara ve kavgalara rağmen, hakkı elimine etmek için nasıl biraraya geldiklerine bakın hele!! Ve bunun “zerinde d“ş“n“n, umursamazlardan olmayın. Batıl ehli, yolları ve inançları ne kadar farklı da olsa ve gör“şleri birbirleriyle çelişse de; şeytan a (lanetullahi aleyh) olan itaatleri, onları bir araya getirmekte ve d“nya aşkı da, onları birlik yapmakta. Ve her neyse, onlar tuzak kurdu. Fakat Allah da tuzak kurdu. Ve Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Böylece, Allah Subhan ve Teala, onların İsa aleyhisselam ı 46 öld“rmesine izin vermedi. Onu semaya y“kseltti ve onlara başkasını gör“n“r kıldı. Onlar d“ş“nd“ ki, onu öld“rd“ler. Yüce Allah buyurdu: "Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ Mesîh i öld“rd“k" demeleri y“z“nden... (albuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; başkası ona benzer kılındığı için ş“phe içine d“ş“r“ld“ler. Onun hakkında ihtilâfa d“şenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öld“rmemişlerdir. Bilâkis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Ehl-i kitap tan her biri öl“m“nden önce ona mutlaka iman edecektir; o da kıyamet g“n“nde onlara şahit olacaktır. [Nisa (4): 157-159] Ve Allah Subhan ve Teala, İsa aleyhisselam ı bu çağa kadar canlı tuttu ve Mehdi (aleyhisselam) hak ile kıyam edip, d“nyayı şirkten, ateizmden, zul“m ve dalaletten temizlediği zaman; tevhidi, adaleti ve merhameti insanlar arasında yaydığı zaman; İsa aleyhisselam da, inşaAllah semadan yery“z“ne; doğru yola hidayetçi ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in m“hr“n“n muhafızı olarak; inecektir. Ve bizler, bu büyük nebiler in (aleyhimusselam) hikayelerini okurken, batıl ne kadar çok olursa olsun, onun bir köp“k gibi olduğundan kuşku duymamamız lazım. Öyle ki, bu köp“k, değersiz birşey olarak, sön“p gider ve batıl ne kadar hakkı örtmeye çalışsa da, köp“ğ“n altında baki kalan su gibi, hak da baki kalır ve insanlara faydalı olur. Y“ce Allah Teala buyurur: O, gökten su indirdi de dereler kendi ölç“lerince dolup aktı ve sel “ste çıkan köp“ğ“ aldı göt“rd“. S“s eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köp“k olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köp“ğe gelince sön“p gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir. [Ra d (13): 17] Ve her ne kadar batılın ağacının dalları kalın olsa ve hakkın ağacının bazı dallarını örtse ve boğmaya çalışsa da, bir zaman gelecek, batılın ağacı parçalanacak ve kök“n“ kurutmak için cehenneme göt“r“lecek. Ve eğer hakkın ağacının, bulutların arkasında titreyen, bir dalı bile kalsa, büyüyecek ve budaklanacak, dalları kalınlaşacak. Ta ki, t“m insanları gölgesi altına alana dek. Ç“nk“ hakkın ağacının kökleri yere sağlam basmakta ve dalları da semada dalgalanmaktadır. Y“ce Allah Teala buyurur: Görmedin mi Allah g“zel bir söz“ nasıl misal getirdi? G“zel bir söz , kök“ sağlam, dalları göğe y“kselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğ“t alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Köt“ bir söz“n durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan köt“ bir ağacın durumu gibidir. Allah, iman edenleri hem d“nya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar. [İbrahim (14): 24-27] 47 T evrat ve İncil in Yahudiler ve (ristiyanlar tarafından bozulmuş olduğuna dair kanıtlar çoktur. Ve ben bunu keşfetmeyeceğim, zira tahrip ediliş, tefekkür ederek okuyan, doğru içg“d“ye ve d“z d“ş“nceye sahip olan birine, saklı değildir. Ve onların filozoflarından olan Spinoza, bunu İlahiyat ve Siyasetin Bilimsel İncelemesi (Bölüm 8) kitabında incelemiş ve yazmıştır. Örnek olsun diye, yazdıklarından bazı paragrafları buraya kopyalıyorum: İşleri d“zenli tutmak için, işe önce ilahi kitapları kimlerin yazdığı ile ilgili önyargılarla başlayacağım. Pentateuch un Kitabı Mukaddeste Eski Ahdin ilk beş kitabının yazarına bakalım. (emen hemen herkes bunları Musa nın yazdığını sandı. Ferisiler esasen, bunu inatçılıkla devam ettirdiler. Öyle ki, bunun aksini d“ş“nen herkesi kafir olarak görd“ler. Bu sebepten, özgür bir akla ve hatrı sayılır bir eğitime sahip bir adam olan İbn Ezra, durumunu açıkça gösterme riskine girmedi ve sadece gizli kapaklı şartlarda problemi göstermeye cesaret etti. Ben burada onları daha açık yapmaktan, durumu aşikar edecek kelimeleri seçmekten korkmuyorum. Burada, ardından, İbn Ezra nın sözleri, Yasa'nın Tekrarı tefsirinde bulunmaktadır: Ürd“n “n ötesinde... vs, eğer onikinin gizemini anlarsan... Musa kendi kanunu yazdı... Bu kısacık kelimelerle, Musa nın bu kitapların yazarı olmadığını açıklıyor ve kanıtlıyor. Esasen, yazarı, Musa dan sonra uzunca yaşamış, başka biridir. Ve Musa başka bir kitap yazmıştır. Ve bunu kanıtlamak için de Spinoza şundan bahsediyor: . Yasa nın Tekrarı nın giriş böl“m“n“ Musa yazmamıştır, ç“nk“ o zaman Ürd“n “ geçmemişti. ... vs 39 Halbuki, bug“n mevcut olan Tevrat ve İncil in tahribi, ş“pheli değildir. Ya da en azından, taklidin kör zincirini kırmış, her bir özg“r d“ş“nen için, sabittir. Nerededir bu insanlar?! Aksi takdirde, Allah Teala ya inanan bir m“min, Allah ın Nebilerine ve O nun Resuller ine (aleyhimusselam) atfedilen ve Tevrat ta dolu olan, bu kabalık ve yakışıksızlığı, nasıl olur da, ele alabilir? Ve zaten, Tevrat ve İncil, kendisinden yararlanabilinecek; tarihsel metinler, ilahi yargı ve gaybtan haberler olarak kalmıştır. Gayptan haberlerin bazıları, Nebiler aleyhimusselam tarafından işlenmiştir ya da anlamları işlenmiştir. Ç“nk“ gaybtan olan haberler, Kuran ın getirdiği, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in s“nnetinin getirdiği ve onun masum ailesinin getirdiği, anlamlarla özdeştir/aynıdır. 39 İlahiyat ve Siyasetin Bilimsel İncelemesi, s. 48 D e ki:"Ş“phesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, (akk'a yönelen İbrahim'in dinine iletti. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi." Ey Muhammed! De ki: "Ş“phesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, öl“m“m de âlemlerin Rabbi Allah içindir." "O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben m“sl“manların ilkiyim." [Enam: 161-163] Muhammed sallallahu aleyhi ve alih gönderilmeden önce, Arap Yarımadası nda, (anefilik, Yahudilik ve (ristiyanlık olmak “zere, tane semavi din vardı. Ve bu dinlerin hepsi, doğru yoldan sapmış dinler idi. Bu sebepten, gerçeğe bağlı olan bir kaç kişi haricinde, bu dinleri izleyenler, yoldan çıkmıştı. Dönem onlardan yoksun değildi. Ve Mekkelilerin çoğu, Hanefiliği, dinleri olarak kabul ediyordu. Bazı batıl ehli alimler, taş heykeller getirerek, dini bozdular ve bu heykellerin, meleklerin fig“r“ olduğunu iddia ettiler, ve insanları hafife aldılar. Ve heykellerin onları kutsayacağını söylediler ve onlara farklı ibadet şekilleri ile yaklaşmaya başladılar. Ve insanları inandırdılar ki, Allah, bu heykeller aracılığıyla Kendisine yaklaşmalarını istiyor. Batıl ehli alimler, insanları, bu heykellerin, Allahtan bağımsız olarak zararı ya da faydası dokunabileceğine inandırdılar. Esasen, heykelleri, Allah Teala ya şerik yaptılar. (aşa, Allah Subhan ve Teala bundan münezzehtir. Ve (anefi Şeria akaidleri tahrip oldukça, fıkhi h“k“mler de tahrip olmaktaydı ve tahrip etmek daha da kolaylaşmaktaydı. Rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih, Eksem bin El-Cevn e şöyle demiştir: Amr ı40, bağırsaklarını ateşe s“r“klerken görd“m. Ve o, İbrahim in dinini değiştiren ve hâm ı41 koruyan ilk kişi, sâibe42 nerede isterse orada, otlanması için bırakan, bahira nın43 kulağına çentik atan ve vasile ye44 bakıcılık yapan, ilk kişi idi. Ona senden daha çok benzeyen bir adam görmedim. Bunun “zerine Eksem: Ey Allah ın Resulü! Bu bana bir zarar dokundurur mu? dedi. Bunun “zerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle dedi: (ayır, bundan dolayı sana bir zarar Amr bin Luhay el (uzai, Araplara ilk putperestliği getiren, bununla ilgili bir takım ibadetler icad eden, haram ve helaller belirleyen kişidir 41 çok cima yapan erkek devedir. İşi bitince tagutlara bırakılır ve hiçbirşey için kullanılmaz. Y“k taşıttırılmaz 42 cahiliye ehlinden birisi hastalığından şifa bulduğu veya bir yolculuktan evine dönd“ğ“ zaman putlara bir deve bağışlar ve putların bakıcılarına verirdi. İşte bu deveye saibe ismini verirlerdi. Artık bu deve serbest bırakılır, “zerinde hiçbirşey taşıttırılmaz, y“n“ alınmaz, s“t“ ise sadece misafirlere verilirdi 43 s“t“ sadece tağutlara verilen, insanlara verilmeyendir 44 tağutlara verilen dişi deve. Ç“nk“ bir dişi deve doğurmuştur ilk doğumunda ve sonra tekrar bir dişi deve daha doğurmuştur 40 49 gelmez. Ç“nk“ sen m“ minsin, o ise kafirdir. O, İsmail in dinini ilk değiştirendir. Bahira, sâibe, vasile, hâm ı ortaya çıkaran ilk kişidir. 45 Bir başka rivayette de, Rasulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurmuştur: Amr bin Luhay ı da cehennem içinde bağırsaklarını yerde s“r“kl“yor olarak gördüm. O, sâibeyi ilk uyduran kişidir.46 Mekke deki (anefiler in hepsi dalalete d“şmedi. Onlardan hakka tutunan ufak bir grup baki kaldı. Bunlar, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in dedesi, Abdülmuttalib, babası Abdullah ve amcası Ebu Talip idi. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in Ali aleyhisselam a olan vasiyetinde bundan şöyle bahsetmiştir: Abd“lmuttalib'in câhiliye devrinde beş s“nneti vardı ki, Allah onları İslam'da da geçerli kıldı: Evlatlara, babaların karısını nikâhlamayı harâm etti; Allah da bu hususta şu âyeti indirdi: Kadınlardan babalarınızın nikâhladığını siz nikâhlamayın. [Nisâ (4): 22], Abd“lmuttalib falokları ile amel etmiyordu, putlara tapmıyordu ve putlara kesilen kurbanların etini yemiyordu. O, Ben dedem (z. İbrahim'in dininin takipçisiyim diyordu.47 Ve tarih kitaplarında, Seyyid Abd“lmuttalib, Allah ın ilahi vahyi olan r“yalar ile ilham alarak, Zemzem suyu nun yerini bildiği yazılıdır. R“yasında görd“ğ“ yeri kazar ve Zemzem suyunu bulur.48 El-Ava il, Ahmed Bin Ebi Asım: Sayfa , Musned Ahmed: c , sayfa ; Sahih el-Buhari: c4, sayfa 160 El-Ava il, Ahmed Bin Ebi Asım: Sayfa , ve bir önceki rivayetteki kaynakları da gözden geçirin. 47 Men Lâ Yahzurhul Fakîh c4, s.366; Mekarim'ul-Ahlak s.440 48 Şeyh Kuleyni rivayet eder: Ali bin İbrahim ve diğerleri, aktarır rivayet zinciri, hadisi rivayet edene kadar gelir : Orada iki tane altın geyik ve beş tane altın kılıç vardı. (uzaa kabilesi, C“rh“m kabilesini yenince, Kabe yi almaya niyetlendiler. C“rh“m kabilesi tane geyik ve kılıç attı zemzem kuyusuna ve “zerini toprak ve taşlarla örtt“ler. Öyle ki, adı geçen şeyler hiç gör“n“r kalmasın ki böylece dışarı çıkartılamasın. Kusay b. Kilab, (uzaa kabilesi nin hakkından gelince, Mekke nin kontrol“n“ kazanınca, Abd“lmuttalib aleyhisselam zamanına kadar, Zemzem kuyusundan bir haber kaldı. Abd“lmuttalib, Mekke nin sahibi oldu. Onun için, daha önce kimseye yapılmayan, halı serildi Kabe nin ön“ne. Abdülmuttalib, bir gün, Kâbe'nin yanında (ıcır'da uyuyordu. R“yasında biri gelip: Tayyibe'yi kaz! dedi. Abdülmuttalib sordu: - Tayyibe nedir? Cevap alamadı... Adam bir şey söylemeden gitti... Abd“lmuttalib ertesi g“n“ aynı yerde yine uykuya dalmıştı. Bir g“n evvel r“yasında görd“ğ“ zat tekrar geldi: - Berre 'yi kaz, dedi. Yine cevap alamadı... Ve yine aynı yerde, aynı r“ya, aynı adam... Bu defa da: - Mamnûne 'yi kaz, dedi. Ve yine uçup gitti... Dördüncü gün Abdülmuttalib yine aynı noktada uyumakta. Yine aynı adam, yine aynı r“ya,yine aynı hâl: Zemzem i kaz. Zemzem nedir? Bu defa cevap aldı: - Zemzem, hiç kesilmez, dibine erilmez, hacıların su ihtiyacını arşılayacağı bir sudur. O, kurbanların kanları, tersleri dök“len yer arasındadır. Alaca kanatlı bir karga, orayı gagalar, orada karınca yuvası da var!.. Abd“lmuttalib, görd“ğ“ bu r“yalar “zerine Zemzem'i açıp meydana çıkarmak için işe koyuldu. Sonra Kureyşliler e şöyle dedi: gece boyunca, değerli bir hazinemiz olan zemzem kuyusu nun kazılması hakkında r“ya görd“m. Bunu kazmamıza izin verin. Onlar karşı çıktılar, Abd“lmuttalib de işi kendi başına yapmaya başladı. O sıra, (âris adında bir tane oğlu vardı. Oğlu ona yardım etti. Kazmak zorlaşınca, Kabe nin kapısına gidip, Allah a şöyle dua etti: Allah 'ım! Bana m“barek kuyuyu meydana çıkarmak g“c“n“ ver. Bu işe yardım etmeleri için de on oğul ihsan et. Muvaffak olursam oğullarımdan birini sana kurban edeyim. Adağım olsun!.. Sonra tekrardan kuyuyu kazmaya başladı. Ta ki, İsmail aleyhisselam ın temelini attığı taşı bulana kadar ve suya ulaştığını anladı. Allahu Ekber diyerek tekbir getirdi. Kureyşliler de tekbir getirdiler ve şöyle dediler: - Ey Abd“lmuttalib! Buna seninle ortağız... Bunda, bizim de hakkımız vardır!.. Abd“lmuttalib: - (ayır, 45 46 50 Ebu Talib e gelince, (anefiler in seyyidi ve İbrahim aleyhisselam ın vasilerinden bir vasidir. Esasen, o, onların m“hr“d“r ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih, gönderilmeden önce de, kendisi onun (sallallahu aleyhi ve alih) üzerine Hüccet idi. Gönderimden sonra, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in ashabından oldu. Yani, Ebu Talib, Mekke deki M“sl“manlar ın seyyidi idi. Ve insanlar, onun merhametliliği hakkında çok şeyler rivayet etmiştir. Keza, İslam a geçmesi hakkında da, hadis ve tefsir kitaplarında mevcut olan onlarca şiir vardır. Ve İslam a destek olması ile ilgili bir s“r“ de hadis vardır. Buna rağmen, Ebu Talib, kafir olarak öld“ demekteler. Sırf, oğlu Ali aleyhisselam a olan nefretlerinden öt“r“ ve onu kınayacak, ahlaki ya da dini, hiçbir hata bulamadıklarından öt“r“d“r, başka birşeyden değil. Ebu Talib buyurdu: Bilmiyor musunuz? Biz Muhammed'i, Musa gibi bir nebi bulduk; alametleri önceki kitaplarda yazılıydı.49 Onun İslam a geçişini kanıtlamak için bu yeterlidir. O zaman nasıl olur da, kafir olur? (atta, Firavun ailesi ndeki m“minler gibi50, İslam a geçişini kısa bir s“re saklamış olsa bile, onun İslam ı desteklemedeki pozisyonu, öğle g“neşinden de aşikardır. 51 dedi; hakkınız yoktur! Bana kazmamda yardım etmediğiniz gibi, bu şimdi özellikle, hesap g“n“ne kadar benim ve oğullarımındır. Usul “ Kafi c. , s. 49 Mecma'ül-Beyan, c.7 s. 36 50 İmam (asan Askeri aleyhisselam, babalarından rivayet eder: Allah Teala, Peygamberi ne vahiy etti: Ben seni grup Şia ile destekledim. Bir grup Şia, seni gizlice destekleyecek, diğer grup da açıkça destekleyecek. Seni gizlice destekleyenlere gelince, onların mevlası ve en iyisi, amcan Ebu Talib tir. Açıkça seni destekleyene gelince, onların mevlası ve en iyi, onun oğlu Ali bin Ebu Talib tir. Ve Ebu Talib, Firavun ailesindeki müminler gibi, inancını saklar/örter. El Gadir c. , s. , Kafi c. s. , Bihar “l Envar c. , s. vb. A llahu Teala buyuruyor: Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa d“şmeyin! diye Nûh'a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve İsâ'ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey İslam dini , Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır. [Şura (42): 13] Ve Allahu Teala buyuruyor: De ki: "Ben t“redi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sâdece bana vahyedilene uyarım. Ben sâdece apaçık bir uyarıcıyım." De ki: "Ne dersiniz? Şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şâhit de bunun benzerini Tevrat'ta görerek şahitlik edip inandığı halde, siz yine de b“y“kl“k taslamışsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız? . Ş“phesiz Allah zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez." [Ahkaf (46): 9-10], Ş“phesiz bu h“k“mler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ'nın sayfalarında da vardır. [Âla (87): 18-19] İslam, Semavi bir din olarak, Yahudilik, (ıristiyanlık veya (anefi dininden farklı değildir. Ve yeni/bidât bir şey de değildir. Bilâkis, belki bu dinlerde, bazı yasaların detayları farklıdır. Ve İslam, bazı farklı detaylarla gelmiştir ki, bu yery“z“ndeki, insanlığın b“t“nleştirici y“r“y“ş“ne uysun. Ç“nk“ t“m dinlerin ilahi akaidleri birdir. Ve bu da, Allah a inanmak, Meleklerine inanmak, Kitaplarına, Resullerine inanmaktır. Ç“nk“ onlar bir “mmettir ve çağrıları da birdir. Bazı, çağrıyı iyi anlayamayanların ve yanlış cevaplayanların iddiaları şöyle olmuştur; (ristiyanlık ya da diğerleri nin çağrısı, maddi yaşama sırtını dönmek ve sadece manevi yaşama önem vermek “zere olmuştur ve bu sebepten de, başarısız olmuştur. Ve İslam ise, her ikisini; hem ruhu, hem de bedeni; ıslah etme çağrısıdır. Bu sebepten de, en uygunudur; demişlerdir. Derim ki: Gerçek şudur ki, bu iddia doğru değildir ve İslam ı yaymak isteyen kişi, objektif bir eleştirmen olmalıdır ve bunu rastgele/gelişig“zel yapmamalıdır. Ve Allah ın Nebi ve Elçileri ni Çevirmenin notu: Muhammed sallallahu aleyhi ve alih den önceki , bilerek ya da bilmeyerek, küçümsememelidir. Bilâkis, böyle yaparak, İslam'ı yayma bahanesiyle, Allah a cahil ve az bilir olmayı atfeder. O y“zden, burada, bazı M“sl“man alimlerin, Ziyonistler Allah lanet etsin hakkında şöyle dediklerini duyuyoruz: Onların S“leymanı ve Tapınağı. (ayır azizlerim! Bilâkis, o bizim S“leyman ımız ve bizim Tapınağımızdır. Ç“nk“, biz M“sl“manlar, Nebiler e ve eserlerine, Yahudiler ve diğerlerinden daha fazla layığız. Yüce Allah buyurur: 52 Ş“phesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü'minlerdir. Allah da mü'minlerin dostudur. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar. Ey Kitap ehli! Gerçeğe şahit olduğunuz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkar ediyorsunuz? Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? [Al-i İmran (3): 68-71] Yani İslam, (ristiyanlık ve Musevilik, hepsi semavi dinlerdir ve Muhammed, İsa, Musa (aleyhimusselam), hepsi Nebilerdir. Ve tüm bu Nebilerin çağrısı, birdir. Ç“nk“, insanları, Allah Teala nın yoluna, bu yolda y“r“meye, ahlaki ve manevi m“kemmeliklere gitmeye çağırmışlardır. Ve onların şeriatları, Rabbimin selatı onlara olsun, maddi d“nyayı ve t“m insan toplumunu; ekonomik, sosyal ve siyasi olarak; ıslah edecek, meşru muamelelerin, pek çok h“km“n“ içerir. Onların sözlerindeki dikkat edilmesi gereken şeylere; onların insanları, sıklıkla, ahlaki ve manevi m“kemmelliklere ve maddi d“nyadan y“z çevirmeye çağırmalarına gelince; bu, sadece, denge meselesidir. Zira, onların insanlarda görd“kleri şey, ahlaki m“kemmelliklerden y“z çevirmek ve fiziksel d“nyaya yönelmek, anormal bir şekilde onun fiziksel d“nya tarafından ele geçirilmektir. Ve ayrıca bug“n, İslami toplumumuzda, insanları fiziksel d“nyaya yöneltmemiz gerekmez, ki onlar daima bu d“nya tarafından ele geçirilmiştir ve onun ardındaki şeyi zorlukla görebilmektedirler. Bilâkis onları, Allah a doğru gitmeye çağırmamız gerek. O Teala maddiyat tarafından ele geçirilmiş ve maneviyattan y“z çevirmiş bu insanlığın cezalandırılması hakkında şöyle buyurur: Bırak yesinler ve faydalansınlar ve emel onları oyalasın. Fakat yakında bilecekler. {Hicr (15): 3] Yani, d“nyada çalışmak ve zevk almakla oyalansınlar. Çalışmak, kazanmak ve Allah ın onlar için tedarik ettiği şeyden zevk almak için ilahi toplumdaki bazı gruplara yönelmek hakkında, Nebilerin (aleyhimusselam) sözlerinde zikredilmiş şeye gelince – ki o aslında diğerlerine oranla (sadece) az miktar sözdür – belki, m“minler arasında çok k“ç“k bir grup, Allahu Teala nın, onlara sağladığı, iyi maddi şeylerden, onların keyif almalarından, hoşlanmadığına inanmakta oldukları için söylenmiştir. Ve ayrıca bazı asalaklar, iddialarına göre, oturup ibadet etmek isterler. Ve insanların, onun ekmeğini getirip ağzına koymasını isterler. Bu durum aslında, dinle alakalı hiçbir şeye sahip değildir. Zira, bu kimse, serin bir yerde oturup, bedeninin yorulmamasını isteyen, rahatına d“şk“n biridir. Ve g“neşin altında kavrulan çiftçi, ekmeğiyle onun yanına gelip, ağzına onu koyar. 53 V e Muhammed sallallahu aleyhi ve alih elçilerden yeni bir bidat ortaya çıkarmış değildir. Zira, t“m Nebilerin ve Vasilerin çağrısı; din alimleri ve onların (aleyhimusselam gönderildiği toplulukların ileri gelenleri tarafından kabul edilmemiştir. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih, Mekke liderleri ve oradaki, Şeriatla Allah ın kanunlarıyla savaşmış alimler ile savaştı. Yahudi alimleri, (ristiyan alimleri ve onların halkından, onu sallallahu aleyhi ve alih k“ç“msemiş kimseler, ona sallallahu aleyhi ve alih) iman etmedi. Onlar, onu (sallallahu aleyhi ve alih) müjdeliyor ve onun (sallallahu aleyhi ve alih) zuhurunu bekliyor olmalarına rağmen.51 Ayrıca, Beni-İsrail in çoğu, Musa aleyhisselam dan da hoşnut değildi ve onların bazı alimleri, ona karşı durup, Şeriatı çarpıtmaya ve insanları k“ç“msemeye çalıştılar, Samiri ve Belam bin Baura gibi.52 Ayyaşi Ebu Basir den nakleder, Ebu Abdullah aleyhisselam Onun (SVT) [Önceden, inkar etmişlere karşı zafer için yardım istiyorlardı.] (Bakara 2: ayeti hakkında şöyle buyurdu: Yahudiler kitaplarında Resulullah Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in hicret edip Ayr ve Uhud arasında yerleşeceğini görm“şlerdi. Bu y“zden, bu yeri aramaya gittiler. Onlar (adad denen bir dağın yanından geçtiler ve dediler ki: (adad ve Uhud aynıdır. Böylece onlar yakınlarda yayıldılar, bazıları Fedek te yerleşti, diğer bazısı (ayber de ve diğerleri de Teyme de. Teyme dekiler bir seferinde başka bir yerde olan bazı kardeşlerini görmeyi istediler. Kays kabilesinden bir Bedevi onların yanından geçti ve develerini kiraladı. Onlara dedi ki: Sizi Ayr ve Uhud arasından göt“receğim. Onlar da ona dedi ki: İkisinin arasından geçtiğin vakit, bize söyle. Onlar Medine topraklarına ulaştığında, o dedi ki: Şu Ayr dır ve bu Uhud dur. Onlar develerinden indiler ve ona dediler ki: Biz artık isteğimiz olan yeri bulduk, artık develerine ihtiyacımız yok, istediğin yere gidebilirsin. Sonra onlar Fedek ve (ayber deki kardeşlerine şöyle yazdılar: Biz yeri bulduk, bu y“zden yanımıza gelin. Onlar da cevapta şöyle yazdılar: Artık biz bu yerde yerleştik ve mallara ulaştık ve biz size çok yakınız. Bu y“zden, o olacağı vakit yani Nebi sallallahu aleyhi ve alih Medine ye geleceği vakit , size doğru hızla geleceğiz. Bu Yahudiler Medine topraklarında mallar elde ettiler. Onların varlığı arttığında, haberi Tubba nın kulaklarına ulaştı ve o onlara saldırdı. Onlar kendilerini takviye ettiler ve o onları kuşatmaya aldı. Ve onlar Tubba nın hasta askerlerine acır ve geceleri onlara hurma ve arpa atarlardı. Tubba bunu farketti ve onlara karşı yumuşadı. Onlara g“venliklerini sağladı ve onlar onun için ehemmiyeti yitirdi. Onlara dedi ki: Sizin bu yerinizi seviyorum ve buraya yerleşmeye meyilliyim. Onlar dedi ki: Orası senin için değildir. Orası, bir Peygamberin hicret yeridir ve bu olana kadar hiç kimse buraya yerleşemez. Bunun “zerine o dedi ki: O halde sizin aranızda boyumun bazı “yelerini bırakıyorum, ki böylece o olduğunda ona yardım edip onu destekleyecekler. Böylece o arkada iki kabile bıraktı, bug“n gör“rs“n, Evs ve (azrec. Bu iki kabile sayıca arttığında, Yahudileri mallarına el koyarlardı. O vakitte, Yahudiler onları uyarırdı: Muhammed sallallahu aleyhi ve alih (Allah tarafından gönderildiği zaman, muhakkak ki sizi şehrimizden çıkaracağız ve malları da. Fakat Muhammed sallallahu aleyhi ve alih Nebi olarak gönderildiğinde, onlar Ona sallallahu aleyhi ve alih iman etmiş olan Ensar (Evs ve Hazrec) oldular ve bu Yahudiler onu inkar ettiler! Bu, Allah ın sözlerinin anlamıdır [Önceden, inkar etmişlere karşı zafer için yardım istiyorlardı. Böylece Allah ın laneti kafirlerin “zerinedir.] Tefsir-i Ayyaşi c. s. 52 O aleyhisselam önceden onların utanç verici davranışlarını belirtmiştir, oraya bakabilirsiniz. 51 54 İsa aleyhisselam a gelince, Beni İsrail in alimlerinin çoğu ve onların liderleri de, ondan hoşnut değildi, zira o aleyhisselam ın, onların arasındaki mevcutluğu, onlar için bir sitemdi ve onun z“hd“, onları k“ç“k d“ş“ren bir utanç idi . Ve ardından İsa aleyhisselam, Allah'ın söz“n“ unuttuklarından ve kendilerini boş şeylere verdiklerinden dolayı, halkı şiddetli azarladı. Allah'a hizmeti bırakıp, d“nyalık hırsları için çalışan kâhinleri azarladı. Allah'ın kanununu bırakıp, boş akideler vaaz ettiklerinden dolayı yazıcıları azarladı. Kendi gelenekleri ve yaptıklarıyla, Allah'ın kanununu bir hiç duruma d“ş“rd“klerinden dolayı, muallimleri azarladı. Ve, insanlara karşı öyle hikmetli sözler söyledi ki, en k“ç“ğ“nden en b“y“ğ“ne kadar herkes, merhamet için haykırarak ve İsa'ya kendileri adına dua etmesi için yalvararak ağladı. Yalnız, o g“n, kâhinlere, yazıcılara ve muallimlere karşı bu şekilde konuştuğu için İsa'ya karşı nefret duyan kâhinler ve reisler ağlamadı . Ve, onu öld“rmeyi d“ş“nd“ler, fakat, onu Allah'ın bir peygamberi olarak kabul etmiş bulunan halktan korkarak hiçbir söz söylemediler... İsa ellerini Rabb Allah'a açarak dua etti ve halk ağlayarak «amin, amin» dedi. Dua bitince İsa k“rs“den indi ve o g“n ardından gelen pek çok kişi ile birlikte Kud“s'ten ayrıldı... Ve, kâhinler İsa hakkında aralarında köt“ köt“ söyleştiler. [Barnabas İncili, Böl“m ] Ve Mehdi aleyhisselam, Nebiler ve Vasiler arasında olan atalarının, din alimleri ve tağutlardan y“zleştiği şey ile y“zleşecektir. Ve belki de, onun musibeti, bazı rivayetlerin işaret ettiği gibi daha b“y“k olacaktır. Ve, Kuran ı eksik akılları ve kişisel arzuları ile açıkladıktan sonra; onu Kuran ı , o aleyhisselam a karşı tefsir eden ve ayetleri o aleyhisselam a karşı kullanan, din alimleri hakkındaki hadisin aranılacağı g“n gelecektir.53 Fadıl bin Yesar nakleder, Ebu Abdullah aleyhisselam buyurdu: Bizim Kaimimiz aleyhisselam kıyam ettiği zaman, halkın cahilliği ile, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in Cahiliyye dönemindeki cahil kimselerden y“zleştiği şeyden daha şiddetli bir şekilde y“zleşecektir. Ben sordum, Niçin böyle olması gerek? İmam aleyhisselam cevapladı: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih taşlara, kayalara, çubuklara ve oyulmuş tahtalara tapan insanlara geldi. Ancak, bizim Kaimimiz aleyhisselam tamamının onun aleyhisselam tefsirine karşı Allah ın Kitabını tefsir edeceği ve ona aleyhisselam karşı bununla delil getireceği insanlara gelecektir. Vallahi, Onun aleyhisselam adaleti onların evlerinin içine girecektir, tıpkı sıcak ve soğuğun onlara girdiği gibi. Gaybet-i Numani s.307 bab 17 53 55 A llahu Teala buyurmuştur: Andolsun, size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki bir sıkıntıya d“şmeniz pek ağır gelir ona, pek d“şk“nd“r size, m“minleri esirger, rahîmdir. Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, de ki: Bana, Allah yeter kâfidir , Ondan başka ilâh yoktur. Ben, Allah a tevekk“l ettim g“vendim . Ve O, y“ce arşın Rabbidir. [Tevbe (9): 128-129] Mekke toplumu iki ya da “ç sınıfa ayrılmıştı: İlki: Onlar ve onların takipçileri, (anefi Şeriatını çarpıtma metoduna önc“l“k eden kimselerdi. Ve bu çarpıtma metoduna; yanlış kulluk etmek de dahildi. bu kulluk etmek; ister inançlarında olsun; putlara tapmak gibi; ya da ister fıkhi h“k“mlerde olsun; Bahire ve (am ı54 haram kılmak gibi . Ve bunlar insanların efendileri ve alimleriydi. Bu sebepten, Mekke nin çoğunun, bunların takipçisi olması gayet doğaldı. İkinci Sınıfa gelince: Onlar, babalarını, o sapkın toplumda, doğru yoldan sapmış ya da saptırılmış bulmuş kimselerdi. Ama onlar, köt“ hallerinden hoşnut değildi. Bilâkis; onların bazısı; bu bozulmuş hallerde, kendi içlerinde, bir devrim halindeydi. Üçüncü sınıfa gelince: Onlar, gerçeğe, yani gerçek Hanefi dinine, ya da ondan dinden onlara ulaşmış şeye, tutunmuş k“ç“k bir gruptu. Ve en azından, onlar muvahhidler idi. Nebi sallallahu aleyhi ve alih gönderildiği zaman, O sallallahu aleyhi ve alih, bu müminler için, bir müjde idi. Onlar, onun (sallallahu aleyhi ve alih) gönderilişini bekleyen ve Allah a, kendilerine dini görevlerini göstermesi için dua eden kimselerdi. Ve ayrıca, Peygamber; cehaletin zulmetinde, her sapkınca bocalayan ve hakkın ışığını, adalet terazisini ve siratı m“stakimi arayan kimse için, takviye edilmiş bir sığınak ve gizli bir mağara idi. Bu yüzden, Nebi sallallahu aleyhi ve alih Mekke ye gönderildi. Köylerin köyünde, insanların hac için gittiği yere ve (anefiler için dini kaynağı temsil eden şehre... Arap yarımadasındaki dini merkezden reformu başlatmak için, öğretiler ve h“k“mlerde pek çok bozulmanın ona ulaştığı merkezden gönderildi. Ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih, (anefiliği yenileyen ve onun bazı h“k“mlerini taklit eden İslam Şeriatı ile gönderildi. Ç“nk“, İbrahim aleyhisselam ın Şeriatı kalplere en yakın ve Yahudi ve (ristiyanları elde etmek için de, en şanslıdır. Ki onlar, İbrahim aleyhisselam ı kutsallaştırıyor ve onu b“y“k Nebilerin Ayyaşi Muhammed bin M“slim den nakleder, Ebu Abdullah aleyhisselam Allah ın svt [Allah, bahîre, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey yapmamıştır.] Maide ayeti hakkında şöyle buyurdu: Cahiliyye insanları, dişi bir deve aynı zamanda iki doğum yaptığında, vasile bağlantılı doğumlar dediler, onlar onu kesmeye ya da onu yemeye izin vermezler ve eğer o dişi on doğum yaparsa ona Saibe derler ki ona binmeye ya da onu yemeye izin vermezler. Ve (am: develerin Fahl ı buluğdaki erkek ona izin vermezlerdi, böylece Allah gönderdi, ş“phesiz, Allah bundan hiçbir şeyi haram kılmadı. Tefsir-i Ayyaşi c. s. 54 56 (aleyhimusselam babası olarak kabul ediyorlar ve onun bayrağının altına giriyorlardı. Ve bir muhalifin suçlamasından korkmayan cesur Nebi Muhammed sallallahu aleyhi ve alih, Allahu Teala nın izniyle, kendi boyu arasındaki sapkın kimseleri uyarmaya başladı ve meşhur ev hadisesi55 gerçekleşti. Ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih; yakınlarını, gönderilişi ve nübüvveti hakkında bilgilendirdi. Ve ayrıca o g“n, Allah ın izniyle, hayatındaki ve vefatından sonraki Vasisi, Velisi ve Halifesini, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam ı, atadı. Ve Allah a çağrı, Mekke de yayılmaya başladı. Ve Mekke liderlerine, çıkarlarının tehdit edildiği göründü. Böylece onlar, Nebi sallallahu aleyhi ve alih e zarar vermek ve mümkün olursa onu (sallallahu aleyhi ve alih öld“rmek; İslam ı, Nebi sallallahu aleyhi ve alih i, onun Vasisini (aleyhisselam ve durmaksızın Allah a çağrıya iman edenleri vurmak için; çeşitli şekillerde plan yapmaya başladılar. Ve böylece M“sl“manların sayısı artmaya başladı. Ve ayrıca, kafirlerin zararı da arttı ve onlara m“sl“manlara eziyet çektirmeye ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih i göğ“n çağrısını tebliğ etmekten men etmeye başladılar. Ve böylece, Nebi sallallahu aleyhi ve alih ikinci adıma Allah için hicrete itildi. Allahu Teala buyurmuştur: Ve kim, Allah yolunda hicret göç ederse, yery“z“nde göç edilecek birçok geniş yer bulur. Ve kim, Allah ve Onun elçisine hicret etmek için evinden çıkar, sonra da kendisine öl“m yetişirse, artık onun ecri m“kâfatı Allah'a ait olmuştur. Ve Allah, Gafur dur, Rahîm'dir. [Nisa (4): 100] Ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih, İslami bir temel ve hicret edecek bir şehir aramaya başladı ve (ac mevsimlerinde insanlarla gör“şmeye ve onlara şöyle demeye başladı: Beni kendi halkına göt“recek bir adam var mı? Zira Kureyş beni Rabbimin sözlerini tebliğ etmekten engelledi.56 Ahmed kendi M“snedinde nakletmiştir ve diğerleri de: Şerik bin A meş ten, o da Minhal den, o da Abbad bin Abdullah Esedi den, o da Ali aleyhisselam dan nakleder, bu ayet [ve uyar en yakın akrabalarını ey Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ] Şuara indirildiği zaman, Nebi sallallahu aleyhi ve alih ailesini etrafında topladı, kişi toplanmıştı ve onlar yiyip içtiler ve sonradan o sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: Kim benim borçlarıma ve taahh“tlerime teminat vermek istiyor, ki böylece onun cennette benimle olup ailem arasından benim halifem olması gerekir. Şureyk in ismini vermediği bir kimse cevapladı: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih, sen bir deniz gibisin, bu sorumluluğu “stlebilirsin. Nebi sallallahu aleyhi ve alih akrabalarına ifadesini tekrar etti ve Ali aleyhisselam cevap verdi: Ben bu sorumluluğu “stleneceğim. c.1 s.111. Ve Saduk el İlel de nakleder, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam buyurdu, [ve uyar en yakın akrabalarını ey Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ] Şuara indirildiği zaman, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih Beni AbdulMuttalib i davet etti ve onlar sayıca kırk erkekti ve O sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: Aranızda kim benim kardeşim, vasim, varisim, vekilim ve benden sonraki halifem olmayı ister O sallallahu aleyhi ve alih onlara bunu tek tek teklif etti ve onların hepsi reddeti, nihayet Ali aleyhisselam geldi ve Ben (Ali aleyhisselam şöyle dedim: Ben olmayı isterim ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih. Böylece O sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ey Beni AbdulMuttalib bu benim kardeşim, varisim, vasim, vekilim ve benden sonra aranızdaki halifemdir. Ardından insanlar birbirlerine g“lmeye ve Ebi Talib aleyhisselam a şöyle demeye başladılar: O sallallahu aleyhi ve alih sana bu çocuğu dinleyip itaat etmeni emretti. c. s. . Şunlara da bakabilirsiniz: Şeyh M“fid, el İrşad c. s. . Menakıb-ı Şehr-i Aşub c. s. ve pek çok diğer kaynak. 56 Müsned-i Ahmed c. s. ve yine bakın: S“nen-i Daremi c.2 s.440, Sünen-i İbni Mace c. s. ve diğerleri. 55 57 Ve Kureyş hac mevsiminde bile, onu (sallallahu aleyhi ve alih rahat bırakmadı, bilâkis, insanları, onu sallallahu aleyhi ve alih) inkar etmeye ve onunla (sallallahu aleyhi ve alih) alay etmeye göt“r“yorlardı ve O sallallahu aleyhi ve alih hoşgör“ ve sabır ile onlarla y“zleşiyordu. Ve nakledilmiştir ki O sallallahu aleyhi ve alih şu manaya gelen şeyi söylüyordu: Rabbim, halkımı affet çünkü onlar bilmiyorlar.57 Ve bu acı verici durumlar altında, hicretinden sonra Mekke ye geri dönd“ğ“ vakit Cafer bin Ebi Talib ile birlikte, (abeşistan (ristiyanlarından olan temsilciler, ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in (abeşistan a giden bir grup ashabı, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in yanına geldi. (ristiyanlar otuz ve biraz erkekti. Onlar Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in bitişiğinde oturup, onun (sallallahu aleyhi ve alih) özelliklerini ve durumlarını duyup, onlar için Kuran dan okunan şeyi dinledikleri zaman, hepsi iman etti. Ebu Cehil bunu öğrenince, onlara gelerek şöyle dedi: Biz hiç sizin gibi ahmak bir Rakb develer ve atlardan olan on yolcu ya da dafa fazlası için söylenir görmedik!... Sizin halkınız sizi gönderdi ve siz bu adamın haberlerini bilirsiniz, böylece sizin konseyleriniz onu (sallallahu aleyhi ve alih yanına) güvenceye almadı. Ve nihayet siz dininizi bırakıp, onun sallallahu aleyhi ve alih dediği şeye iman ettiniz. Onlar da dedi ki: Selam olsun size, biz cehaletiniz içinde sizi takip etmeyeceğiz, biz olduğumuz şeye sahibiz ve siz de olduğunuz şeye sahipsiniz, biz kendimizi hâyra ulaşmaktan men etmeyeceğiz . Böylece Allahu Teala onlar hakkında şu ayeti indirdi: Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona iman ederler. Ve onlara okunduğu zaman: "Ona iman ettik, muhakkak ki O, Rabbimizden haktır. Biz, ondan önce de muhakkak ki Allah a teslim olanlardık." dediler. İşte onlardır ki; onlara sabırları sebebiyle ecirleri iki kat verilir. Ve onlar, seyyiatı köt“l“ğ“ hasenat iyilik ile savarlar. Ve onlara verdiğimiz rızıktan infâk ederler. Ve onlar, boş lâf işittikleri zaman yüz çevirdiler ve: "Bizim amelimiz bize, sizin ameliniz sizedir. Selâm olsun size. Biz cahilleri istemeyiz." dediler. [Kasas 28: 52-55] 58 İkbalul Amel c. s. , Biharul Envar c. s. , Müsned-i Ahmed c.1 s.427 ve Sahih-i Buhari c.4 s.151. Buti den Fıkhus Sire s. , Siret- İbni İshak c. s. , Tefsir-i Kurtubi c.6 s.356, Tefsir-i İbni Kesir c. s. el Bidaye ven Nihaye Başlangıç ve Son c. s. . 57 58 , 58 M ekke ehli ve Kureyş, Nebi sallallahu aleyhi ve alih e zarar vermede ısrar ettikleri zaman, o sallallahu aleyhi ve alih hicret edilmeye mecbur edildi ve ilk önce Taif e, Sakif e hicret etti. Onlardan kendisine sallallahu aleyhi ve alih iman etmelerini ve kendisini sallallahu aleyhi ve alih desteklemelerini umuyordu. Fakat onlar, onu (sallallahu aleyhi ve alih), hayal kırıklığına uğrattılar ve onun (sallallahu aleyhi ve alih) çağrısını kabul etmediler, bilâkis, ona (sallallahu aleyhi ve alih) zarar verdiler. Ve o sallallahu aleyhi ve alih, kendilerine hayat veren şeye çağırdığı insanlardan sitem etmeye başladı. Ve onlar onun mahvolmasını ve onu helak etmeyi istediler. Ve O sallallahu aleyhi ve alih kafasını göğe kaldırdı ve acıyla dolu şu sözleri dile getirdi: Allah ım, g“c“mdeki, sınırlı kuvvetimdeki ve insanlardan olan hakaret ve küçümseme ile olan mualemedeki zayıflık için Sana niyaz ederim. Sana, Merhametlilerin en Merhametlisine, Sen mazlumların Rabbisin ve Sen benim Rabbimsin. Beni kimin himayesi altında bırakıyorsun? Bana zulmeden bir d“şmana mı? Yoksa benim meselemin kontrol“n“ verdiğin bir dosta mı? Eğer Senden benim “zerime hiç gazap yoksa, ebediyen hoşnut olacağım. Ancak, Senin l“tfun benim için çok önemlidir, göklerin yerin aydınlandığı Nurunun şanı ile sığınırım, Senin gazabın benim “zerime gelmeyecektir, hoşnutsuzluğun “zerime inmeyecektir. Sen hoşnut olana dek dua Sanadır ve güç ve kuvvet ancak Seninledir.59 Ve Allah, bu dönemin ardından, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih için Evs ve (azrec arasında bir grup hazırlamak istedi. Onu (sallallahu aleyhi ve alih), Yesrib e götürmeleri için, onun (sallallahu aleyhi ve alih) beklenildiği şehre, onun (sallallahu aleyhi ve alih) zuhurunu ve kıyamını bekleyen Yahudilerin şehrine... Yahudiler, Nebilerin Mührünü (sallallahu aleyhi ve alih) beklemek için ve iddia ettikleri üzere onu (sallallahu aleyhi ve alih) desteklemek için, bu şehri kurdular. Zira, onun (sallallahu aleyhi ve alih) hakkında nebiler aleyhimusselam m“jdeler vermişti. Böylece onlar, vaadedilen yeri arayarak, Levent ten Arap yarımadasına hicret ettiler. Orası onlara Uhud ve Ayr dağları arasında olarak vasfedilmişti ve sonunda onlar orayı buldular ve oraya yerleştiler ve Yesrib şehrini kurdular. Ordusu tarafından takip edilen Yemeni kralı, onların yanına geldiğinde, onlara hicretlerinin nedenini sordu ve onlar ona bu yerde gönderilecek ve yerleşecek bir Nebi yi beklediklerini söylediler. Böylece kral da, Nebi sallallahu aleyhi ve alih i desteklemek için, ailesinin bir kısmını Yesrib te tuttu ve bunlar Evs ile (azrec idi, Yahudiler, Evs ve (azrec ile tartışmaya girdikleri her sefer, onları, gönderilecek Ümmi Nebi sallallahu aleyhi ve alih ile tehdit ettiler ve iddia ettikleri üzere, onu (sallallahu aleyhi ve alih) bekliyorlar ve onun (sallallahu aleyhi ve alih) takipçileri, destekçileri ve havarileri olmak istiyorlardı. Allahu Teala buyurmuştur: 59 Menakıb-ı İbni Şehr-i Aşub c.1 s.61, Biharul Envar c.19 s.22, Heysemi, Mecmeuz Zevaid c.6 s.35 59 Ve onlara, Allah katından onların beraberindeki şeyi tasdik eden bir Kitap, geldiği zaman - önceden, inkar etmişlere karşı zafer için yardım istiyorlardı. Oysa, o bildikleri şey onlara gelince onu inkâr ettiler. Bu y“zden Allah ın lâneti kâfirlerin üzerinedir. [Bakara (2): 89] Ve M“sl“manlar, Mekke de acı verici uzun bir m“ddet geçirdikten sonra, Medine ye hicret etti. Nebi sallallahu aleyhi ve alih, Mekke ehlinin, onu (sallallahu aleyhi ve alih) inkar edip, ona (sallallahu aleyhi ve alih) zarar vermiş kendi halkının acı verici ve köt“ bir suretini hafızasında taşıyarak, onlara katıldı. Kendi yanındaki iman etmiş insanlar, sonunda onu (sallallahu aleyhi ve alih) korkmuş ve temkinli bir şekilde oradan çıkardılar. Ve o sallallahu aleyhi ve alih, Medine ye doğru gitti. İlk önce, Yahudilerin, onu (sallallahu aleyhi ve alih) kabul edip, onun (sallallahu aleyhi ve alih) şehirlerine m“barek gelişini sıcak bir şekilde karşılayacakları sanılmıştı, ki orayı Medine yi ona (sallallahu aleyhi ve alih) iman eden ilk kimseler olmak ve onu (sallallahu aleyhi ve alih) desteklemek için ve onu (sallallahu aleyhi ve alih) kabul etmek/karşılamak için kurmuşlardı. Fakat onlar, onu (sallallahu aleyhi ve alih) y“z“st“ bıraktı ve alimleri de onu (sallallahu aleyhi ve alih) inkar etti. Ve insanları da umursamamaya çalışıp, onları, onu (sallallahu aleyhi ve alih) ve onun nübüvvetini inkar etmeye zorlamaya çalıştılar. Böylece onlar, yanlarındaki ilimden yarar görmediler, bilâkis, onlar, Nebi sallallahu aleyhi ve alih e olan kibirleri için, onu bir sebep kıldılar. Allah Kuran da onlar için bir ders olarak, Bel am bin Baura yı verdi60 ki böylece onlar durup sağduyularına geri döns“n ve Rablerine tövbe etsinler. Fakat onlar, daha inatçı ve kibirliydi. Temiz yağmurun “zerine yağdığı zamandaki kadavra/leş gibi, ki o gittikçe daha köt“ kokar ve küflenir. Ve Yahudilerin durumuna bakarsak, göreceğiz ki, onlar şu şeyler tarafından şaşkınlığa uğradılar: İlki: Nebi sallallahu aleyhi ve alih in bir İsrailli olmamasıydı. Talut; Yusuf un kardeşi B“nyamin in bir evladı olmasına, yani bir İsrailli olmasına rağmen bile, o Yusuf un, krallık evinin, bir evladı olmadığından ya da Levi nin, n“b“vvet evinin61 bir evladı olmadığından dolayı, Talut aleyhisselam a muhalefet etmişlerse, o halde Nebi sallallahu aleyhi ve alih e olan muhalefetleri beklenmeyen bir şey olmayacaktı. Allahu Teala buyurmuştur: Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa d“şt“ler. Ve kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir. [Al-i İmran 3): 19] Seyid Ahmed aleyhisselam Araf Suresinde zikredilmiş olan Beni İsrail alimi Bel am bin Baura hakkındaki Allahu Teala nın şu kelamına işaret ediyor: [Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini oku anlat . Sonra o, onlardan ayrıldı, artık şeytan onu kendisine tâbî kıldı. Ve böylece o zarar görenlerden azgınlardan oldu. Ve şâyet dileseydik onu, onunla elbette y“kseltirdik. Ve fakat o d“nyaya meyletti ve hevasına tâbî oldu. Artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin hali işte böyledir. Artık bu öyk“leri anlat, böylece onlar tefekk“r ederler.] (Araf 175-176) 61 Şeyh Kuleyni Ebu Basir den nakleder, Ebi Cafer aleyhisselam Allahu Teala nın [Ve peygamberleri onlara dedi ki, Ş“phesiz, Allah size Talut u kral olarak gönderdi. Onlar da dedi ki, O nasıl bizim “zerimize krallığa sahip olabilir, oysaki biz krallığa ondan daha layığız. ] Bakara : ayeti hakkında şöyle buyurdu: O ne N“b“vvet Peygamberlik kabilesinden ne de Krallık kabilesindendi… el Kafi c. s. 60 60 İkinci şey ise: Resullullah sallallahu aleyhi ve alih in getirdiği bazı inançlar ve fıkhi h“k“mlerin onların bozulmuş inançları ve fıkhi h“k“mlerinden farklı olmasıydı. Onun (o inanç ve hükümlerin), Musa aleyhisselam ın Şeriatı olduğunu iddia ediyorlardı. İsa aleyhisselam ın gönderilişinden önce bile, onun inanç ve h“k“mlerin pek çok şeyini, alimlerin çarpıtmasına rağmen. Üçüncüsü: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in, Beni-İsrail alimlerinden, mevkilerini ve yanlış dini liderliklerini göt“recek olmasıydı. Ayrıca, onun (sallallahu aleyhi ve alih), para dağıtmadaki adaleti, onların zevk aldıkları özelliği kaldıracaktı. Eğer onlar, onu (sallallahu aleyhi ve alih) takip ederlerse, hâyır kurumlarının parasını tekellerine alamayacaklardı. Bu, şunun tefsirinde zikredilmiştir: İnsanlara iyilik etmelerini emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Ve kitabı okumaktasınız siz. Aklınız mı yok, d“ş“nmez misiniz? [Bakara (2): 44] İmam Askeri aleyhisselam buyurdu: Yahudiler ve onların alimlerinden bazı liderler vardı ki iyi nedenlerle hâyır kurumlarının varlığını ve bağışları aldılar ve bunlardan yediler ve onun hak eden kimselere ulaşmasına izin vermediler. Sonra onlar Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in yanına gelmeye karar verdiler ve insanlarının bazılarına dediler ki: Bu Muhammed sallallahu aleyhi ve alih kendi sınırlarını aştı ve kendine ait olmayan şeyi iddia etti… Sonra İmam Askeri aleyhisselam buyurdu: Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: Ey Yahudiler kavmi! Bu sizin liderleriniz sizi malınızdan engelleyen ve sizin haklarınızdaki payınızı azaltan kafirlerdir ve onlar malın geri kalanını dağıtma hususunda size karşı haksızdırlar, onlar birini indirir ve bir diğerini y“kseltirler. Yahudilerin liderleri de dedi ki: Bize delilini söyle, Nübüvvetinin (Peygamberliğinin ve kardeşin Ali aleyhisselam ın vekilliğinin delilini, bunu söyle . Senin iddiaların yanlıştır ve sen halkımızı bize karşı kışkırtmak istiyorsun? Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: (ayır, fakat Allahu Teala, Kendi Nebisine (sallallahu aleyhi ve alih), sizlerin kendilerinden gaspettiğiniz bu savunmasız insanların malını iddia etmesi için izin verdi.62 Ve sonuç, ego sevgisi ve dönekliğin, Beni-İsrail alimlerini ele geçirmiş olmasıydı. Ve kibir, onları, Ümmi Nebi sallallahu aleyhi ve alih e uymaktan men etti ve onlar Nebi sallallahu aleyhi ve alih e iman etmediler, aralarından çok azı hariç. Ve böylelikle, bekleyen kimseler beklemede tekrar başarısız oldular. Tıpkı, O sallallahu aleyhi ve alih ten önce, İsa ve Musa aleyhimusselam ı beklemekte başarısız oldukları gibi. Ve bakılması gereken gerçek şudur: Muhammed Nebi sallallahu aleyhi ve alih i bekleme hususunda başarısız olmuş bu Yahudiler, Allah ın yolunda hicret edip, Nebilerin 62 Tefsir-i İmam Askeri aleyhisselam s. , Biharul Envar c. s. . 61 Mührünü (sallallahu aleyhi ve alih) beklemek için Yesrib şehrini kurmuş kimselerin oğullarıydı. Allahu Teala buyurmuştur: Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal ettiler. Ve şehvetlere nefsin arzularına tâbî oldular. Artık yakında köt“l“k ile karşılaşacaklardır. [Meryem (19): 59] (ristiyanlara gelince, onlar İsa aleyhisselam hakkında aşırıya kaçtılar ve onun hayat öyk“s“ ile öğretilerini bozdular, ya da İncil veya Yeni Ahit denilen şeyi. Ve bazen, onun aleyhisselam sözlerini yanlış anladılar. Nebiler aleyhimusselam, bazen bazı hakikatleri, insanlara daha iyi açıklamak için, işaretler, örnekler ve hikmetler ile konuşur. Derim ki: Bu şeylerin toplamı birleşmiştir ve insanlar onun içinde doğru yolun orta yolundan çıkmak için yollar bulurlar, İsa aleyhisselam ı ilahlaştırmak, sonra da Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in Nübüvvetini ve Ali aleyhisselam ın Vasiliğini inkar etmek için. Oysaki onların bazıları Nebi sallallahu aleyhi ve alih e iman etmiştir ve zikredildiği “zere, Nebi sallallahu aleyhi ve alih e iman etmiş ilk elçi (abeşistan (ristiyanlarının elçisiydi. Tevrat ta ve bug“n var olup (rıstiyanlar tarafından kabul edilen dört İncil de, Nebi sallallahu aleyhi ve alih ve Ali aleyhisselam hakkında bazı işaretler vardır ve onun (sallallahu aleyhi ve alih) oğullarından olan Mehdi aleyhisselam hakkında da pek çok işaret vardır. Barnabas İnciline gelince, orada İsa aleyhisselam dan bir bildiri vardır ki, o aleyhisselam Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in, ve Muhtar lakabıyla simgelenen diğer kişi, yada seçilmiş olanlardan birinin m“jdesini vermeğe gelmiştir. Ve o kişi Muhtar , Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in dinini g“n y“z“ne çıkaran kişi olacaktır. Ayrıca o İsa aleyhisselam , Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in yoluna ve şeriatına kaldırım döşemek zemin hazırlamak için geldiğini buyurmuştur, ki o şeriat, onun aleyhisselam kavs-i n“zul u yery“z“ne inişi sırasında, Yery“z“ndeki t“m insanların şeriatı olacaktır. Allahu Teala buyurmuştur: O, m“şrikler hoşlanmasalar da onu b“t“n dinlere “st“n kılmak için Resul“n“ hidayet ve Hak Din ile gönderendir. [Tevbe (9): 33] Onu b“t“n dinlerden “st“n kılmak “zere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Şahit olarak Allah yeter. [Fetih (48): 28] Onlar, ağızları ile Allah ın nurunu sönd“rmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler hoşlanmasa bile nurunu tamamlayacaktır. M“şrikler istemeseler de onu bütün dinlere “st“n kılmak için Nebisini hidayet ve hak ile gönderen Odur. [Saff (61): 8-9] Ve İsa aleyhisselam ın bug“ne kadarki varlığının ardındaki neden yani göğe y“kseltilmesinin ardındaki neden , İmam Mehdi aleyhisselam ın zuhur vaktinde, kavs-i n“zul yapıp yery“z“ne inip , Allah ın dinini destekleyecek olmasıdır. Ve İsa aleyhisselam, Mehdi aleyhisselam kıyam ettiği zaman, onun arkasında namaz kılar ve iki grubun Şeriat Sahibinden (sallallahu aleyhi ve alih naklettiği “zere, onun hoşgör“l“ (anefi İslam Şeriatı geri gelir. 62 R esulullah sallallahu aleyhi ve alih in halkı, onun (sallallahu aleyhi ve alih) kabilesi, onun (sallallahu aleyhi ve alih) şehrinin insanları ve Yahudiler ile (ristiyanlar ın alimleri, onu (sallallahu aleyhi ve alih) inkar ettiler ve halkın b“y“kleri ve liderleri ona (sallallahu aleyhi ve alih) iman etmediler. Fakat yabancılar, iyi ve m“barek şehir Yesrib halkı, ona (sallallahu aleyhi ve alih) iman edip, onu (sallallahu aleyhi ve alih) kabul ettiler. Fakirler, zayıflar ve gençler; ona (sallallahu aleyhi ve alih) iman etti ve böylece, Allah din alimlerini, halkın liderlerini ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in gönderilişini beklediğini iddia eden bazılarını, onun Cennette kendi ön“ne koyduğu, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in seçilmiş ashabı olan başkaları ile değiştirdi. Ve onların çoğu; onun (sallallahu aleyhi ve alih) hayatı içinde öld“r“ld“, muhtasibin şehitler gibi. Allahu Teala buyurmuştur: M“minlerden bir kısım erkekler, Allah a yaptıkları ahde sadık kaldılar. Böylece onlardan bir kısmı verdiği söz“ yerine getirdi, bir kısmı da bekliyorlar. Ve onlar, (ahdlerinden bir şey değiştirmediler. [Ahzab 33): 23] Allahu Teala buyurmuştur: Muhammed [sallallahu aleyhi ve alih], Allah'ın nebisidir ve onunla berâber bulunanlar, kâfirlere karşı çetindirler, kendi aralarında merhametlidirler, onları görürsün ki rükû etmekteler, secdeye kapanmaktalar Allah'tan lütuf ve ihsân ve râzılık dileyerek; y“zlerinde, secde eserinin alâmetleri gör“nmededir ve onların bu vasıfları, Tevrat'ta da vardır ve onlara âit bu vasıflar, İncil'de de var; âdetâ ekilmiş bir tâneye benzer ki filiz vermiştir, derken filizi kuvvetlenmiştir, derken kalınlaşmıştır da d“md“z boy vermiştir, gövdelerine dayanıp y“celmiştir; ekincileri şaşırtır, sevindirir, kâfirleri, bununla kızdırıp yerindirmek için. Allah, inananlara ve iyi işlerde bulunanlara mağfiret ve pek b“y“k bir m“kâfat vaad etmiştir. [Fetih (48): 29] Bu grup; tarihin seyrini değiştirdi ve insanlığın y“z“n“ beyazlattı: Cafer bin Ebi Talib, Ebu Ducane Ensari, Hanzala Gasilul Melaile, Zeyd bin Harise, Abdullah bin Revaha, Mikdad, Ammar, C“ndeb bin C“nade Ebu Zer , İran asıllı olan Selman-ı Muhammedi ve diğer pek çoğu... Belki; tarih fesada ve m“fsidlere karşı savaşmış kimseler arasında; bazılarının ismini veya yazıtını zikretmedi.. Ve o kimseler ki , yery“z“nde y“celik istemediler, gökte bilinir ve yerde bilinmezler. İyi hal ve iyi bir dön“ş onlarındır. Ve Allah, onları, İslam ın ve M“sl“manların hatırına, en iyi m“kafatla m“kafatlandırsın. Onların, Allah ın yery“z“ndeki dinine olan destekleri için, nebilerin seyyidi Muhammed e ve vasilerin seyyidi ve Ali ye olan destekleri için, Allah ın salat ve selamı onlara ve ailelerine olsun. Ve buna yakın şey, Nebilerin arasında Muhammed sallallahu aleyhi ve alih ten önce gelmiş kimselerin başına gelmiş şeydir, önceden görd“ğ“m“z/okuduğumuz “zere, ki Yahudi alimler, İsa aleyhisselam a iman etmeyi istemediler ve onun aleyhisselam şehri ve 63 y“kseltildiği yer olan Nasıra halkı da ona (aleyhisselam) iman etmedi. Bu İncil de şöyle zikredilmiştir: İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından gittiler. Sept g“n“ olunca İsa havrada ders vermeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. Bu adam bunları nereden öğrendi? diye soruyorlardı. Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu? Ve g“cenip Onu reddettiler. İsa da onlara, Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor gör“lmez dedi. Orada birkaç hastayı, “zerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. (alkın imansızlığına şaşıyordu. İsa, çevredeki köyleri dolaşıp ders veriyordu. [Markos İncili, Böl“m ] Ve Ayıca bazı rivayetlerde zikredilmiştir ki, bazı Şialar, Mehdi aleyhisselam a iman etmeyeceklerdir. Sünnilerin, Onun (aleyhisselam) babalarına iman etmedikleri gibi... Allah ın s“nneti budur ve Allah ın s“nnetinde bir değişim göremeyeceksiniz. Öyle ki, bazı cahil, amelsiz alimler, Mehdi aleyhisselam a yakın olduğunu d“ş“n“rler. Onlar, Mehdi aleyhisselam a iman etmeyecektir. İmam Sadık aleyhisselam buyurmuştur: ...Kaim aleyhisselam ın gaybet g“nleri çok uzun olacaktır. Öyle ki, gerçek açığa çıkacak ve köt“ bir fıtrata sahip Şiadan olan herkesin dönekliği neticesinde, inanç, pislikten temizlenecektir. Bu kişiler, Kaim aleyhisselam ın h“k“mdarlık döneminde, varisliği, g“c“ ve geniş bir g“venliği beklerken, m“nafık olmalarından korkulan kimselerdir... Ve O aleyhisselam buyurdu: B“t“n bunlar, Allah ın Kendi d“şmanı iblis lanetullah a yaptığı erteleme yerine gelir. Nihayet belirlenmiş s“re sona ulaşır ve kafirlere karşı söz ve vaad doğrulanır. Allah bunu Kendi Kitabında Kendi söylemiyle açıklamıştır: Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yery“z“ne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara g“ven sağlayacağını vaadetti. [Nur (24): 55]. Ve şu var ki; İslam dan ismi dışında, Kuran dan yazısı dışında, bir şey kalmadığı ve meselenin sahibi, onun için açıklanmış bir sebeple, yanlış yola s“r“klenmiş olan kalplerden dolayı arzulandığı zaman, nihayet ona en yakın kimse, ona en d“şman kimse olacaktır. Bu y“zden, Allah onu görmediğiniz askerlerle destekleyecek, elleri sayesinde, Kendi Nebisinin (sallallahu aleyhi ve alih) dinini gör“n“r kılacak ve onu t“m dinler “zerine galip kılacaktır. Allah a ortak koşanlar m“şrikler bundan hoşlanmasa bile... 63 63 Kemalud Din s.356, Gaybet-i Tusi s.172, Biharul Envar c.51 s.222 64 M edine de, Nebi sallallahu aleyhi ve alih, Allah ın mukaddes Şeriatının öğretilerine göre muamele eden, İslami bir toplum inşa etmeye başladı. Nebi sallallahu aleyhi ve alih, Medine de, Allah tan başka ilah yoktur söz“ ile başladı; toplumun ilişki yönetimi ile; insanların salih olması ve kemale ermesi için olan; ilke ile bitirdi. Ve onun (sallallahu aleyhi ve alih), y“ce ahlakı ve m“barek elleri ile meydana gelmiş olan mucizeler, insanlar “zerinde b“y“k bir etki bıraktı. M“sl“manların sayısını arttırdı ve onların kendi ahlaki m“kemmelliklerine gidip, d“nyanın s“slerini bırakmalarına olanak sağladı. Böylece, bu ıssız çöl, yeşillenmeye başladı. Keşke, Muhammed sallallahu aleyhi ve alih; insanları, Rahman ve Rahim olan Allahu Teala ya çağırmak için, rahat bırakılmadı ve lakin heyhat! Katte64 de yalnız bırakılmadı ki... Ve önceden, ne nemrud, İbrahim aleyhisselam ı, ne de firavun, Musa aleyhisselam ı rahat bırakmamıştır: Ve firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa yı öld“reyim ve o, Rabbine dua etsin. Gerçekten ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yery“z“nde fesat çıkmasından korkuyorum." Ve Musa dedi ki: "Muhakkak ki ben, hesap g“n“ne inanmayan, kibirlenenlerin hepsinden, senin de Rabbin olan Rabbime sığınırım." [M“min/Ğafir (40): 26-27] Bu kibirli kafirin mantığına bakın; o kendi içkisi ve ahlaksızlığı ile iyiliye teşvik ediyor ve Musa ise; Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ yayarak ve yery“z“nde İlahi h“k“meti kurarak; bu kafire göre; yery“z“nde fesat çıkarıyor. İşte budur, bug“n M“sl“manlara egemen olan, Firavunlar ın mantığı! Eğer bunu bilseydik, silahlı çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu da bilirdik. Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ yaymak için olan cihadın önemli olduğu gibi... Ki böylece din; Allah a halis olur ve Allah ın kelamı en yüce olurdu: İman edenler, Allah ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tağutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır. [Nisa (4): 76] Ve M“sl“manlar, Medine de k“ç“k olarak başlayıp, sonradan, Allah ın l“tfuyla genişlemiş olan, İslami varlıklarını savunmaya başladılar. Ve bazı şeyler yerleştikten sonra, bundan sonra İslami devletin, Allah tan başka ilah yoktur devletinin gölgesi altına girmiş olan insanlara egemen olmuş, tağuti h“k“metlere saldırdılar. Orada onlar İslam a geçmeyi ya da M“sl“manların ödediği Zekata eşdeğer olan cizyeyi ödeyerek önceki İlahi dinlerden birinin “zerinde kalmayı seçmişlerdir. Ki bu Kuran da, İslam ın adil kanonudur. G“vercin b“y“kl“ğ“nde, pahalı ve g“zel bir kuştur. Araplar, gece g“nd“z s“rekli onu kovalardı ve kuş da uyumaz, kaçardı. Bu sebepten; onu bir t“rl“ yakalayamazlardı. Bu ifade, İmam (“seyin aleyhisselam tarafından, kardeşi Zeynep aleyhisselam a; d“şmanlarıyla olan durumunu, davasını, bu kuş ile karşılaştırmak için, söylenmiştir. 64 65 Din(in kabulü) hususunda zorlama yoktur. (Bakara (2): 256) (alık Yaratıcı Teala nın bir dinine uymayan ve ilahi bir dini olmayan kimselere gelince, bu kimselerle savaşılmak gerek, nihayet onlar şunu diyene dek: Allah tan başka ilah yoktur ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih Onun Resul“d“r. Ve böylelikle, İslam, Allah ın l“tfu ve Nebi nin, Vasinin ve m“minlerin cihadı ile yayıldı. Nebi sallallahu aleyhi ve alih, ilaçlarıyla gezen doktor gibiydi, Emirel M“minin aleyhisselam ın onu (sallallahu aleyhi ve alih vasfettiği gibi65, o sallallahu aleyhi ve alih, insanlar arasında, onlara iyiliği emrederek ve onları köt“l“kten sakındırarak y“r“yordu. Ve, o, gece g“nd“z, Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ yaymak için çalışıyordu. Bu, ondan (sallallahu aleyhi ve alih) sonra, İmamların (aleyhimusselam) yaptığı davranıştır. Ondan (sallallahu aleyhi ve alih) önceki, Nebiler ve Elçilerin davranışı da öyleydi... İsa aleyhisselam, insanları Allah a çağıran yeryüzündeki bir gezgindi ve Nebilerin geri kalanı, İbrahim, Musa ve diğerleri (aleyhimusselam) de böyle idi. Bunlar, Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ yaymak için s“rekli ciddice çalışmaya, iyiliği emretmeye ve köt“l“ğ“ sakındırmaya çağıran, o kişilerin (aleyhimusselam) Kuran daki hikayeleridir. 66 Emirel M“minin aleyhisselam Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ı şöyle vasfetmiştir: Merhemlerini hazır ve araç gereçlerini sıcak tutan gezgin bir doktor. O sallallahu aleyhi ve alih kör kalpleri, sağır kulakları ve sessiz dilleri tedavi etmek için ihtiyacın olduğu her yerde onları ilaçlarını kullanırdı. O sallallahu aleyhi ve alih ilaçları ile ihmal noktalarını ve teredd“t yerlerini takip etti. Nehc“l Belağa, Muhammed Abduh un şerhi ile, c.1 s.107 65 Allahu Teala buyurmuştur: Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) ancak bir nebidir. Ondan önce nice nebiler geldi geçti. Ölürse, yahut öldürülürse gerisin-geriye mi döneceksiniz? Kim dönerse bilsin ki Allah'a hiçbir sûretle zarar vermez ve Allah ş“kredenlerin karşılığını yakında verecektir. [Al-i İmran (3): 144] Nebi sallallahu aleyhi ve alih in vefatından sonra olan şeyi anlatan en iyi kimse, Zehra salamullahi aleyha dır. O salamullahi aleyha, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih e en yakın olan mahluktur. O salamullahi aleyha, onun (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından sonra Nebi sallallahu aleyhi ve alih in mescidindeki hutbesinde şöyle buyurmuştur: …Allah Tealâ Nebisine (sallallahu aleyhi ve alih) enbiyanın bulunduğu, yani seçkinlere ayırdığı makama y“celmeyi kararlaştırdığında ise, sizlerdeki nifak d“ğ“mleri aşikâr oldu, din gömleği yıprandı; kendini gizlemiş olan azgınlar nutka geldi ve cansız kalmış d“şmanlar harekete geçti; bâtıl ehlinin önderi k“kremeye başladı, aranızda değer kazandı, şeytan yuvasından başını çıkarıp sizleri kendine çağırdı, sizlerin de onun davetini kabullenmeye ve aldanmaya meyilli olduğunuzu görd“. Sonra şeytan hareket etmenizi istedi, siz de hareket ettiniz, tehyiç olmanızı coşmanızı istedi, siz de galeyana gelip tehyiç oldunuz. Derken başkasının devesini kendi deveniz olarak dağladınız sizin malınız olmayan hilafeti gasp ettiniz , ve onu başkasına ait çeşmeye s“rd“n“z yani başkasına ait olan hilafete el koydunuz). Bütün bunlara, henüz Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve alih'in vefatından kısa bir s“re geçmeden ve hen“z kalbimizin yaraları tazeyken, y“reğimizin cerahati iyileşmeden, hatta Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve alih'in cenazesi defnedilmeden teşebb“s ettiniz. Fitne çıkmasından korkuyoruz diyerekten kendinizi öne attınız. Ama bilin ki, fitnenin ta içine d“şt“n“z. {(Oysa) iyi bilin ki bu işleriyle , tam fitnenin ortasına d“şm“şlerdir. Gerçekten cehennem kâfirleri kuşatmıştır}…66 Muhacirlerin ve Ensarların eşleri onu (salamullahi aleyha) ziyaret etmeye geldiğinde, ona (salamullahi aleyha) dediler ki: Nasıl hastalandın? O salamullahi aleyha da buyurdu ki: Allah'a andolsun ki, d“nyanızı sevmediğim, erkeklerinize darıldığım halde sabahladım. Onları denedikten sonra uzağa attım, sınadıktan sonra onlara sinirlendim. Keskinlikten 66 El-İhticac c. s. 67 sonra körelme, ciddiyetten sonra gevşeklik, d“z kayaya vurmak, mızrağın veya kanalın çatlaması, gör“şlerin bozulması, isteklerin sapması ne de köt“d“r! Çaresizlikten onun Fedek ve hilafetin yularını onlara taktım ve onlara y“kledim, b“t“n yağmaları onlara yönelttim. Zalim kavim hayır görmesin, neticesiz kalsın, rahmetten uzak olsun. Yazıklar olsun onlara! Onu hilafeti , risalet merkezinden n“b“vvet ve hidayet temelinden, Ruh ul Emin in Cebrail in indiği evden, din ve d“nya işlerine alim olanın elinden çıkardılar. Bilin ki bu, b“y“k ve apaçık bir h“srandır. Ali den intikam almalarının sebebi ne idi? Allah'a andolsun ki, onun kılıcının kimseyi tanımamasından, öl“me itina etmemesinden, d“şmanları çiğnemesinden, kılıcının darbesinden ve Allah rızası için olan öfkesinden dolayı ondan intikam aldılar. Allah a andolsun ki, eğer yoldan çekilseydiler engel olmasaydılar , Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in Ali ye bıraktığı yulardan önderlikten ve onu kabul etmekten vazgeçselerdi ve onu hilafet devesinin dizginini Ali ye bıraksalardı, bu deve onları doğru yola göt“r“rd“, onları hakkı kabule zorlardı, halka yumuşak davranırdı, seyredicisi yorulmazdı ve asla s“varisi usanmazdı. Ş“phesiz onları hazmı kolay, tatlı, iki tarafı ağzına kadar dolu ve çamura bulaşmamış bir suya göt“r“r ve suya kanmış olarak geri getirirdi. Ali onlara, gizlice ve açıkta nasihat etti. (ilafete ulaşsaydı zenginlikten dolayı çok süslenmezdi (beytülmalden kendisi için mal biriktirmezdi), susuzluğunu ve açlığını gidereceği az bir miktar hariç, d“nya malından bir şey toplamazdı. O zaman kimin zahit, kimin d“nyaya haris olduğu, kimin doğru konuşan, kimin de yalancı olduğu ortaya çıkmış olacaktı. Eğer halk inansalardı, korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem de yerden bolluklar bereketler açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazandıkları şeylerden dolayı cezalandıracağız. Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta oldukları köt“l“kler isabet edecektir ve onlar Allah'ı aciz bırakabilecek de değillerdir. Ey, gel de dinle, zaman hayatta ne de şaşılacak şeyler gösterir. Şaşarsan, onların sözleridir şaşırtan. Ah bir bilsem bunların hangi dayanağa dayandıklarını da isnat ettiklerini ve hangi vesileye sarıldıklarını! Evlatlarımın aleyhine kimlerin teşebb“ste bulunduğunu, galip geldiğini ve onları yok ettiğini bir bilsem! Ne de köt“ dost ve yaver! Zalimler için ne de köt“ bir değiştirmedir bu. Allah a andolsun, bunlar halkın önderini ve sıkıntılarındaki sığınağını bir kenara itip aşağılık ve akılsız kimseleri öne geçirdiler. O halde g“zel iş yaptık diye zannedenlerin y“zleri yere s“rt“ls“n! Dikkat edin, aslında onlar bozguncuların kendileridir, ama bunun bilincinde değildirler. 68 Vay onların haline! Acaba başkalarını hakka hidayet eden mi izlenmeye daha layıktır, yoksa başkası tarafından hidayet edilmedikçe hakkı bulamayan kimse mi? Peki ne oluyor size? Nasıl da h“k“m veriyorsunuz? Dikkat edin! Bunların hilafeti yeni gebe olmuştur, o halde biraz m“hlet verin de nasıl bir meyve vereceğini bekleyin! Sonra ondan dolu tanesi b“y“kl“ğ“nde [s“t yerine] taze kan ve helak eden zehir sağın. İşte burada batıl yolu tutanlar h“srana uğradılar. Ve gelecektekiler, öncekilerin kurduklarının akıbetini gör“p bileceklerdir. [Artık muradınıza erdiniz] D“nyanızdan hoşnut olun ve kalpleriniz gelecek fitnelere hazırlıklı olsun. Keskin kılıçlar ve zorbalığın, zulm“n ve azgınlığın en köt“s“n“ reva gören saldırganların g“c“ m“jdeler olsun size. Kuşatıcı fitneler ve beyt“lmalde hiç kimsenin rağbet etmeyeceği kadar mal bırakan zalimlerin zulm“ m“jdeler olsun size! Onlar topluluğunuzu [mahsul“n“z“] biçeceklerdir. O halde hasret ve h“z“n olsun size! Nerelerdesiniz? Gerçekten [Allah ın hak ve rahmet yolu] size kaybolmuştur, İstemediğiniz halde mi biz sizi Allah ın rahmetine [dosdoğru yola ve sırat'el m“stakime] zorlayalım?! 67 Böylelikle, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in vefatından sonra, arkada olanlar öne geçti ve önde olanlar arkada kaldı. Ebu bekir, ömer ve onların takipçileri iktidarı ele aldı ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in Vasisi, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam uzaklaştırıldı ve (ona) zarar verildi, ona ve Zehra salamullahi aleyha ya. Fatima salamullahi aleyha, İmam Ali aleyhisselam ı, Ebu Bekir e biat etmeye zorlamak için, ömer ve bir grup m“nafığın; onun (salamullahi aleyha) evine saldırısından sonra; vefat etti. Ve ömer, ona (salamullahi aleyha), kırbaç ile vurdu. Ve onu (salamullahi aleyha), duvar ile kapı arasında sıkıştırdı. Tâ ki, ömer, onun (salamullahi aleyha) kaburgasını kırdı ve çivi de onun göğs“n“ deldi ve onun (salamullahi aleyha) bebeğini d“ş“rmesine sebep oldu. O salamullahi aleyha; Nebi sallallahu aleyhi ve alih in şu manaya gelen şeyi söylediğini duyan insanlar tarafından zulme uğramış ve savaşılmış bir şekilde babası sallallahu aleyhi ve alih in yanına gitti: Allah Fatıma nın gazabı ile gazaplanır.68 Böylece, Allah ın haramını ihlal ettiklerinde ve O nun mahlukatının en iyisini k“ç“msediklerinde; bedbahtlık o insanlara gark oldu: Onların durumu, ateş yakıp böylece çevresindeki şeyleri aydınlattığı zaman Allah ın nurlarını giderdiği ve onları karanlıklar içinde bıraktığı kimselerin durumu gibidir. Artık onlar göremezler. [Bakara (2): 17] Ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih buna rağmen yaşamında M“sl“manları terketmedi. Onları kendisinden sonraki vasiye ve onun aleyhisselam oğullarından olan İmamlara Meanil Ahbar s. , Taberi, Delailul İmame s. , Emali-i Tusi s. , el İhticac c. s. , Biharul Envar c. s.159 68 Hanefi Kunduzi, Yenabiul Mevedde c.2s.56, Zehairul Ukba s.39, Emal-i Şeyh Saduk s. 67 69 (aleyhimusselam) yönlendirmeden bırakıp gitmedi. Zira, Allah Subhan ve Teala bununla onu y“k“ml“ kılmıştı. Fakat, seçim cezbedici olmak zorunda. Ve Samiri nin olması lazım... Ve buzağı nın da olması lazım... Allah Subhan ve Teala nın dediği gibi: İnsanlar, iman ettik demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da doğru söyleyenleri de tekzip edenleri de yalancıları da mutlaka bilir. Yoksa seyyiat işleyenler köt“l“k yapanlar , Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? (“k“m verdikleri şey ne köt“! [Ankebut : -4] Ve esasen, Müsl“manları doğru yola ve kendisinden sonraki Vasiler ve Allah ın yery“z“ndeki (alifeleri ne hidayet ettiği ile ilgili, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in bazı hadislerini seçmek istediğimde, teredd“t ettim. (angisini seçmeliydim? Şii kitapları olsun, Sünni kitapları olsun, o kadar çok ki. Ve esasen, birkaç taneyle sınırlamış olsam da, dilerim ki, Allah Subhan ve Teala, bunların, din için bir zafer, müslümanlar için bir fayda ve m“minler için de, bir destek olmasını sağlar. (afız Muhibuddin Ahmed Taberi nakletmiştir, o S“nni alimlerdendir ve ravileri Zehairul Ukba fi Menakıb-ı Zil Kurba kitabında geçer: Enes nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in yanında bir kuş vardı ve O sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Allah ım! Bana bu kuşu benimle yemek için Sana en sevgili mahlukunu getir ve Ali Bin Ebu Talib aleyhisselam geldi ve onunla (sallallahu aleyhi ve alih) beraber yedi.69 Ve Müede el Geferiya dedi: ayşe nin evinde bulunan Nebi sallallahu aleyhi ve alih i görmeye gittim. Ali de oradan çıkıyordu. Ben de Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in şöyle dediğini işittim: Ey ayşe, ş“phesiz ki bu adam t“m erkeklerin en sevgilisi ve benim için en değerlisidir. Bu y“zden, onun haklarını tanı ve ona zekatını ver.70 Bera bin Azib nakleder, Nebi sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Benim için Ali, bedenimdeki baş gibidir.71 Muttalib bin Abdullah bin (anseb nakleder, Sakif elçileri geldiğinde, Nebi sallallahu aleyhi ve alih onlara buyurdu: Siz ya İslam a geçeceksiniz ya da size benden – veya kendim gibi – bir adam göndereceğim... Boyunlarınızı kesmesi, oğullarınızı köle etmesi ve malınızı alması için. ömer dedi ki: Vallahi, bug“ne dek emirliği liderliği istememiştim, göğs“m“ onun (sallallahu aleyhi ve alih), bunu benim yani ömerin olduğunu söylemesini Zehairul Ukba s.61, Sünen-i Tirmizic.5 s.300, Suhfatul Ehadis c.10 s.153 Zehairul Ukba s.62, Yenabiul Mevedde c.1 s.245, Usdul Gabe c.5 s.548 71 Zehairul Ukba s.63, Yenabiul Mevedde c.2 s.152 69 70 70 umut ederek kabartıyordum. Böylece O sallallahu aleyhi ve alih Ali aleyhisselam a yönelip, elini tuttu ve buyurdu ki: Bu onundur, bu onundur. 72 Enes bin Malik nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Her nebi kendi “mmetinde bir yardımcıya sahiptir ve Ali de benim yardımcımdır.73 Ebi Eyyüb nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ş“phesiz, Melekler bana ve Ali ye salatlarını gönderdi, zira biz namaz kılardık ve bizden başka hiç kimse yanımızda namaz kılmıyordu.74 Ebu Zer nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ben göğe göt“r“ld“ğ“mde İsra , nurdan bir yatağın “zerinde oturan bir meleğin yanından geçtim ve onun bacaklarından biri doğuda ve diğeri batıdadır ve o elleri arasındaki bir levhaya bakıyordu ve t“m d“nya onun gözleri arasındadır ve mahlukat onun dizleri arasındadır ve onun elleri Doğuya ve Batıya ulaşır. Böylelikle dedim ki: Ey Cebrail bu kimdir? O da cevapladı: Bu Azrail dir, daha yakına gel ve ona selam gönder. Ben de daha yakına geldim ve ona selam gönderdim. O da dedi ki: Ve selam olsun sana ey Ahmed (sallallahu aleyhi ve alih); amcanın oğlu Ali (aleyhisselam) ne yaptı? Ben de dedim ki: Sen benim amca oğlum Ali yi tanıyor musun? O da dedi ki: Nasıl onu tanımam, Allah bana mahlukların ruhlarını almayı emretti. Senin ruhun ve amca oğlun Ali bin Ebi Talib in (aleyhisselam) ruhu hariç, zira Allah, sizin ruhlarınızı Kendi isteğiyle alır. 75 Ümmü Seleme nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ali yi seven beni sevmiştir ve beni seven Allah ı sevmiştir. Ve Ali den nefret eden benden nefret etmiştir ve benden nefret eden Allahu Teala dan nefret etmiştir.76 İbni Abbas nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in evinde Abbas ile oturuyordum ve aniden Ali bin Ebi Talib aleyhisselam girdi ve selam verdi, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih de ona cevap verdi ve onun için ayağa kalkıp ona sarıldı, onu gözlerinin arasından öpt“ ve onu kendi sağına oturttu. Abbas dedi ki: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih! Sen bu kimseyi ne de çok seviyorsun! Resulullah sallallahu aleyhi ve alih de buyurdu: Vallahi, Allah onu benden daha çok seviyor. Ş“phesiz, Allah her Nebinin neslini kendisinden kıldı, benim neslimi ise ondan (aleyhisselam kıldı. 77 Zehairul Ukba s.64, Abdurrezzak Seneni, Musennef c. s. , Biharul Envar c. s. , Ayanuş Şia c. s. ve diğerleri 73 Zehairul Ukba s. , el Gadir c. s. , Cevahirul Metalib fi Menakı-ı İmam Ali aleyhisselam c. s. 74 Zehairul Ukba s.64, el Gadir c.3 s.220, Tarih-i Dımeşk c.42 s.39 75 Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.75, Zehairul Ukba s.65 76 Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.217, Müstedrek-i (akim c. s. ve başka kaynaklar 77 Şukeni, Nil-ul Evter c.6 s.139, Tarih-i Bağdad c. s. , Tarih-i Dımeşk c. s. , Mizanul İtidal c. s.586 72 71 İmran bin (usayn nakleder, Nebi sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ş“phesiz, Ali bendendir ve Ben de ondanım ve O benden sonra her müminin velisidir.78 Ebu Rafi nakleder, Ali aleyhisselam, Uhud Gününde Ashabul Liva yı Sancaktarları öld“rd“ğ“nde, Cebrail aleyhisselam şöyle dedi: Ya Resulullah, ş“phesiz, bu gerçek tesellidir. Nebi sallallahu aleyhi ve alih de buyurdu: Ş“phesiz, o bendendir ve ben de ondanım. Cebrail de şöyle dedi: Ben de siz ikinizdenim ya Resulullah. 79 İbni (amis nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Ben göğe göt“r“ld“m İsra ve sağdaki Arşın bacaklarına baktım, bir kitap görd“m (ve okudum ki) Muhammed, Allah ın Resulüdür, Ben (yani Allah Subhan ve Teala); onu (Muhammed sallallahu aleyhi ve alih i), Ali ile destekledim ve ona, onunla yardım ettim.80 Büreyde nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Her nebinin bir Vasisi ve Varisi vardır ve ş“phesiz, Ali benim Vasim ve Varisimdir.81 Taberi, vasilikle kastedilen şeyin ne olduğunu yorumladı ve delil olarak rivayetleri alıntıladı. Vasilikle kastedilen şey, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in, Ali aleyhisselam a, kendisini (sallallahu aleyhi ve alih) gusül etmesini tavsiye etmesidir.82 Bu insanlar nasıl da şaşırıyor, onlar t“m bu rivayetleri gör“yor ve sonra da sağa sola meylediyorlar!! Enes ten nakledilmiştir, Ben Enes Nebi sallallahu aleyhi ve alih in evindeydim ve o sallallahu aleyhi ve alih, Ali aleyhisselam ın geldiğini görd“ ve şöyle buyurdu: Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.59, Zehairul Ukba s.68 Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.316, Zehairul Ukba s.86 80 Zehairul Ukba s. , Menakıb-ı İbni Şehri Aşub c. s. , Mecmauz Zevaid c. s. , Taberani, M“cemul Kebir c.22 s.200 81 Zehairul Ukba s. , Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.35, Yenabiul Mevedde c.2 s.163 82 Ahmed bin Abdullah Taberi, Zehairul Ukba da önceki hadisi zikrettikten sonra şöyle diyor: Ve bu (adis doğruysa, veraset Muaz bin Cebel in ondan (aleyhisselam) naklettiği şey “zerine gerçekleşecektir, o şöyle nakleder, Ali aleyhisselam buyurdu: Ey Resulullah sallalahu aleyhi ve alih, Ben sizden neyi miras alırım? O sallalahu aleyhi ve alih de şöyle buyurdu: Nebilerin birbirlerinden miras aldığı şeyi, Allah ın kitabı ve Onun Nebisinin S“nneti. Ve tavsiye edilen şey, Enes in naklettiği şey “zere gerçekşmiştir: Nebi sallalahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Vasim ve varisim borçlarımı öder ve vaadlerimi yerine getirir, Ali bin Ebi Talib, Allah ondan razı olsun. Ehrece Ahmed Menakıb da… ve harece İbni Sirac, ya da (“seyin bin Ali nin babalarından naklettiği şey “zerine, o nakleder, Nebi sallalahu aleyhi ve alih Ali aleyhisselam a kendisine gusül vermesini tavsiye etti, Ali aleyhisselam buyurdu: Ey Resulullah sallalahu aleyhi ve alih, korkuyorum ki, buna dayanamamam. O sallalahu aleyhi ve alih de buyurdu: Benim “zerimde sana yardım edileceltir. Ali aleyhisselam buyurdu: Vallahi, her Resulullah sallalahu aleyhi ve alih in bir uzvunu çevirmek istediğim zaman, o (uzuv) benim için çevrildi. Ve bu yorum, veraseti ve tavsiyeyi inkar etme husundaki sahih hadislerden zikredilen şey tarafından desteklenir, ve o sallalahu aleyhi ve alih onlara bir yol vaat etmedi, Allah ın kitabındaki şey, bazı deve dişlerini içeren bir levhadaki şey ve bizlerin on (kimsenin) faziletleri hakkında Riad-un Nadire nin kitabında karar verdiğimiz şey akıl) üzerine olan (yol) hariç. Zehairul Ukba s.71 78 79 72 Ey Enes. Ben de dedim ki: Lebbeyk emrinizdeyim O sallallahu aleyhi ve alih de buyurdu: Bu gelen adam, Kıyamet G“n“ “mmetim “zerine h“ccetimdir. 83 Bera bin Azib nakleder, Biz Nebi sallallahu aleyhi ve alih ile seyahat ediyorduk. Sonra Gadir-i (um denen bir yerde durduk. Biz cemaat namazı kıldık ve ağacın altında bir yer Resulullah sallallahu aleyhi ve alih için temizlendi. O sallallahu aleyhi ve alih de öğleni kıldı ve Ali aleyhisselam ın elini tuttu ve buyurdu: Şahit misiniz, Ben her m“mine kendisinden daha evlayım? İnsanlar da evet dedi ve Ali aleyhisselam ın elini tuttu ve şöyle buyurdu: Ben her kimin mevlasıysam, bu Ali de onun mevlasıdır. Allah ım, ona dost olana dost ol, ona d“şman olana d“şman ol. Ve bundan sonra ömer onunla (aleyhisselam gör“şt“ ve dedi ki: Tebrikler ey İbni Ebi Talib, sen her m“min erkek ve kadının Mevlası oldun. 84 Ve Menakıb da geçtiğine göre O sallallahu aleyhi ve alih şunu da ekledi: Allah ım ona yardım edene yardım et ve onu seveni sev.85 Ve bu, Gadir (adisidir, dağın tepesideki ateşten daha “nl“d“r bu bir atasöz“d“r: Eski Araplar yolcuya yol göstermesi için dağda ateş yakarlardı ve bu hadis ; iki gruptan da Şia ve S“nni M“tevatirdir onu nakletmiş insanlar onun hakkında yalan söylemiş olamazlar). Fakat insanlar; Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in, Ali aleyhisselam ın Velayetini kendi Velayetine ve kendi Velayetini de Allahu Teala nın Velayetine katmasına rağmen; velayeti yanlış yorumluyor. Taberi, ömer den nakletmiştir: ömer bir adama demiştir ki: Veyhak Yazık sana , sen bu adamın kim olduğunu bilmiyorsun, bu benim ve her m“minin Mevlasıdır ve onun Ali aleyhisselam ın Mevlası olmadığı kimse, m“min değildir.86 Keşke anlasam! Sen, onun; senin efendin ve Mevlan olduğunu kabul ettiysen, madem öyle; Sen ve ashabın, niçin onun hakkını çiğnediniz? Niçin onun evini yakmak istediniz? Daha doğrusu, onu öld“rmeyi planladınız. Bu, Samiri nin (arun aleyhisselam a olan kıskançlığının aynısı değil midir? İblis in, Adem aleyhisselam a olan kibrinin aynısı değil midir?! Ve keşke bilsem! İblis e kibri kim öğretti ve kim onu azdırdı?! Taberi Sad bin Ebi Vakkas tan nakleder, Nebi sallallahu aleyhi ve alih Ali aleyhisselam a şöyle buyurdu: Sen benim için, (arun un Musa ya olduğu gibisin. [Bir farkla ki] benden sonra nebi olmayacaktır.87 Zehairul Ukba s. , Yenabiul Mevedde c. s. , Cevahirul İmam Ali bin Ebi Talib aleyhisselam c. s. Müsned-i Ahmed c.4 s.281, Zehairul Ukba s.76s 85 Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.2 s.236 86 Taberi, Beşaretul Mustafa sallalahu aleyhi ve alih s. , Zehairul Ukba s. , (akim, Şevahidut Tenzil c. s. ve orada Veyhak yerine Veylak yazık sana diye geçer. 87 Zehairul Ukba s.63, Sahihi İbni (ibban c. s. , Taberani, M“cemul Evsat c. s. , M“cemus Sağir c. s. 83 84 73 Ve bu hadis dağdaki ateşten daha meşhurdur. Derim ki: Eğer siz onun (aleyhisselam), (arun un Musa ya olduğu gibi olduğunu görd“yseniz, (arun un Musa için olan konumunu görmemek için kör olmanız gerekmez mi? Kuran demiyor mu ki, (arun Musa nın halifesidir. Musa ya otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. Böylece onun Rabbinin kararlaştırdığı zaman, kırk geceye tamamlandı. Ve Musa, kardeşi (arun a şöyle dedi: Kavmimde bana halef ol benim yerime geç ve ıslâh et ve m“fsidlerin (fesat çıkaranların yoluna tâbî olma. [Araf (7): 142] Vallahi, onun ve ondan sonraki oğullarının vasiliği ve onların Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in halifeleri olması, Şiaların naklettikleri şeylerin yanısıra, S“nnilerin Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten naklettiği şeyler içinde de vardır ve Kuranın pek çok ayetinde de beyan edilmiştir ve hepsi g“neşten daha parlaktır. Hatta, onların zikri; mevcut Tevrat ve İncil de de vardır. Yahudiler ve (ristiyanlar geçmişte onların hatırlanmasını yok etmeye çalışmış olmalarına rağmen. Tıpkı, bazı M“sl“manlar gibi... Kuran ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih onlara M“sl“manlara tavsiye etmiş olmasına rağmen, onların zikrini yok etmeye çalışmışlardır ve hâlâ bug“n de bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Ve bekleyin, ş“phesiz, biz de bekliyoruz. Ve her kim S“nni kitaplarında bu konu ile ilgili daha fazla bilgi edinmek istiyorsa, şunlara bakması gerekir: Taberi, Zehairul Ukba, Yenabiul-Mevedde, Feraidus Simtayn, Sünen-i Tirmizi, Müsned-i Ahmed, el Menakıb, Şafi, Metalibu Su ul, Müsned-i Buhari, Müsned-i Müslim ya da onların Sahiheyn iki doğru kitap dedikleri şey, Sünen-i Ebu Davud, Nesâî, Sünen-i İbni Mâce, Hakim Nişaburi, Kifayetul Talib ve diğerleri. Allame farklı ilimleri bilen , Fakih Muhammed bin Ali bin Osman Keraçi (Allah ona rahmet etsin , İmami Şia alimlerinin önderlerindendir. Ve aynı zamanda, Şeyh Muhakkik Tusi (Allah ona rahmet etsin) ile aynı dönemde yaşamış kimselerdendir. O, Şia alimleri içinde, en “st saygı kademesindedir ve tercihleri onun hakkında söylenildiği gibi birinci sınıftandır, ve kendi Kitabı el İstinsar da o şöyle diyor: Şeyh M“fid bana anlattı ve Ebu Cafer Sani (ikinci) aleyhisselam ve onun babalarından (aleyhimusselam) Emirel Mümin aleyhisselam a kadar olan senedini (ravi zincirini) zikretti: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Kadir gecesine iman edin, zira, ş“phesiz yılın emri onda iner ve ş“phesiz bu emrin benden sonra vulatı sahipleri vardır, Ali bin Ebi Talib ve onun onbir evladı.88 Ve İsnad ile yani falan ve filandan… onlar da; Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten nakledilmiştir Ebi Cafer Muhammed bin Ali Bakır aleyhisselam dan, o da Cabir bin Abdullah Ensari den nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurdu: Kadir gecesine sadık kalın, zira ş“phesiz o benden sonra Ali bin Ebi Talib ve ondan sonraki onbir evladı için olacaktır.89 88 89 el İstinsar s. , İrşad-ı M“fid c. s. el İstinsar s. , el Kafi c. s. , Menakıb-ı Al-i Ebi Talib c.1 s.257 74 Ve Ebi Cafer Evvel aleyhisselam dan – yani İmam Bakır aleyhisselam – ve o aleyhisselam da babalarından nakleder, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: Ş“phesiz Ben ve ailemden oniki kişi , onların ilki de Ali bin Ebi Talib tir, yeryüzünün direkleriyiz, Allah kendi ehliyle birlikte yok olmaması için onunla onu yery“z“n“ tutmuştur, eğer bundan böyle ailemden oniki kişi olmayacaksa, yeryüzü gecikmeksizin (ve siz fark etmeksizin kendi sakinlerini yutacaktır.90 Ebi Cafer aleyhisselam dan nakledilir, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Benim soyumdan, oniki yüce halife olacaktır, onlar meleklerin konuştuğu muhaddes kimselerdir ve çok akıllıdırlar. Onlardan, yery“z“n“ zul“mle dolduktan sonra adaletle dolduracak olan Kaim olacaktır.91 Ebi Abdullah aleyhisselam dan nakledilir, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Allah g“nler arasından Cuma g“n“n“ seçti, aylar arasından Ramazan ayını ve geceler arasından da Kadir gecesi ni. Ve O Subhan ve Teala, insanlar arasından, nebiler seçti ve nebiler arasından resuller ve resuller arasından, beni seçti ve benden Ali yi seçti ve Ali den (asan ve (“seyn i seçti ve (“seyin den Vasiler seçti. Ve onlar, (“seyin in neslinden dokuz kişidir ki, onlar, bu dinden Galiyyin in Aşırıların çarpıtmasını, sahtekarların hırsızlığını ve cahillerin yorumunu çıkartacaklardır. Onların dokuzuncusu, onlar arasında en zahirdir/belirgindir. Onların temsilcisi ve onların Kaim idir ve o, onların en iyisidir.92 Ve İmam Sadık aleyhisselam ın babalarından (aleyhimusselam), onların da Resulullah sallallahu aleyhi ve alih den naklettiği şey e gelince , O sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Sevinin! Sevinin! Sevinin! Benim ümmetimin örneği, bir yağmur gibidir ki, siz onun yağmurun başının mı yoksa sonunun mu daha iyi olduğunu söyleyemezsiniz. Benim “mmetimin örneği, bir bahçe gibidir ki, bazıları ondan bahçeden bu yıl beslenir ve diğerleri de gelecek yıl beslenir. (atta olabilir ki, ondan beslenen kimseler sonradan, daha iyisine sahip olacaktır, daha kalıcı ve daha y“ksek verimli “r“ne. Benle başlayıp oniki muvaffak bilge kimse ile son bulan bir “mmet nasıl helak olabilir ki ve Mesih bin Meryem ise onların sonuncusudur?! Ancak, kargaşa çıkaranlar helak olacaktır. Onlar benden değildir ve ben de onlardan değilim.93 Ve Allame İbni Ayyaş Allah ona rahmet etsin kendi kitabı Muktedabul Athar da Selman-ı Farisi ye kadar olan isnadla nakletmiştir, o Selman nakleder, biz Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ile birlikteydik ve Hüseyin bin Ali aleyhisselam onun bacağının “zerindeydi, o sallallahu aleyhi ve alih onun (aleyhisselam) y“z“ne baktı ve ona aleyhisselam dedi ki: el İstinsar s. , (alebi, Takribul Maarif s.419 el Kafi c. s. , el İstinsar s. 92 Kemalud Din s.281, Muktedab-ul Athar s. , el İstinsar s. 93 el Hisal s.476, Uyun-u Ahbar-ir Rıza aleyhisselam c. s. , Kemalud Din s. 90 91 75 Ey Eba Abdullah, sen seyyidler arasından bir seyyidsin ve sen İmam oğlu İmamsın, İmam ın kardeşisin ve dokuz İmamın babasısın, onların dokuzuncusu onların Kaim idir, onların İmamıdır, onlar arasında en alimidir, en bilgesidir ve onların en iyisidir.94 Ali aleyhisselam ın, onun onbir evladının ve onların Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in halifeleri olması hakkındaki deliller çok sayıdadır ve belki de onların (delillerin) en b“y“ğ“ şudur: Ş“phesiz, Biz onu Kuran ı Kadir Gecesinde indirdik. [Kadir (97): 1]. Çünkü bu sure işaret ediyor ki, Melekler ve Ruh, Nebi sallallahu aleyhi ve alih ten sonra, Allah ın izniyle, onun (sallallahu aleyhi ve alih) masum halifelerine nâzil olurlar. Ya da; Müslümanlar, onun varlığı “zerinde hemfikir olmasına rağmen, demişlerdir ki, o, Nebi sallallahu aleyhi ve alih ile birlikte gitmiştir. Ve burada onlar, onu her yıl ramazan ayının son on g“n“nde arıyorlar ve inat hariç, isteyen kişi şöyle desin: Uçsa da keçidir!! İmam Bakır aleyhisselam buyurmuştur: Ey Şiiler, [Ş“phesiz, biz onu Kadir gecesinde indirdik.] suresi ile tartışın. Muzaffer olacaksınız. Zira Vallahi o, Allahu Teala nın Resulullah tan sallallahu aleyhi ve alih sonra mahlukatı “zerine h“ccetidir ve o, dininizin eşidir ve o, ilmimizin gayesidir ey Şiiler. Ey Şiiler, [(a, Mim. Açık Kitaba andolsun.] ile tartışın, zira o özellikle Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten sonra emrin h“k“mdarları içindir…95 İmam Sadık aleyhisselam babalarından (aleyhimusselam) nakleder, Nebi sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur: Ben göğe göt“r“ld“ğ“m zaman, Yüce Rabbim bana vahyetti... Ve hadise devam etti ve nihayet şöyle buyurdu: Kafamı kaldırdım ve aniden Ali, Fatıma, (asan, (“seyin, Ali bin (“seyin, Muhammed, Cafer, Musa, Ali, Muhammed, Ali, (asan ve onları ortasında inci gibi bir yıldıza benzeyen (“ccet bin (asan Kaim in nurlarını görd“m , dedim ki: Rabbim, bunlar kimdir? O Subhan ve Teala da buyurdu: Bunlar İmamlardır ve bu benim (elalimi helal, (aramımı haram kılacak Kaim dir ve onunla d“şmanlarımdan intikam alacağım ve o, Benim dostlarım için bir tesellidir ve o, senin Şialarının kalplerini zalimlerden, nankörlerden ve kafirlerden tedavi edecek kimsedir, Lat ve Uzza beden içinde ortaya çıkacak ve o da onları yakacaktır, o g“n onların yanındaki insanların azgınlığı, Buzağı ve Samiri nin azgınlığından daha şiddetli olacaktır.96 Şeyh Saduk, hem Kemalud Din, hem de Uyun-u Ahbar-ir Rıza da şöyle der, babam ve İbni Velid den naklen ve hadisi İmam Sadık aleyhisselam İmam Bakır aleyhisselam dan, o da Cabir bin Abdullah Ensari den nakletmiştir: Muktedabul Athar s.11, Biharul Envar c.36 s.372, el Hisal s.475 (küçük farkla), Uyun-i Ahbar-ir Rıza c. s. el Kafi c.1 s.294, Biharul Envar c.25 s.72 96 Kemalud Din s.253, Gaybet-i Tusi s. , Biharul Envar c. s. , İlzamun Nasib c. s. 94 95 76 Ben Cabir , Fatıma selamullahi aleyha nın elinde Allahu Teala nın Resul sallallahu aleyhi ve alih e verdiği ve Resul sallallahu aleyhi ve alih in de Fatıma selamullahi aleyha ya verdiği levhayı görd“m, orada şöyle yazılıydı: Rahman ve Rahim olan Allah ın Adıyla. Bu, Y“ce ve (ekim olan Allah tan Kendi nuru, elçisi, hicabı ve hücceti olan Muhammed sallallahu aleyhi ve alih e olan bir Kitaptır. Ruhul Emin Alemlerin Rabbinden onunla (kitapla) birlikte indi. Ey Muhammed sallallahu aleyhi ve alih! İsimlerimi y“celt ve nimetlerime ş“kret, nimetlerime karşı gelme. Ş“phesiz ki ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Ceberut u devleri) yok eder, zalimleri bozguna uğratır, mazlumları zafere ulaştırırım ve Din G“n“n“n Deyyan ıyım. Ş“phesiz Ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Her kim benden başkasının l“ftuna bel bağlar veya benim adaletimden başka bir şeyden korkarsa ona öyle azap veririm ki alemlerde hiçkimseyi öyle azap etmeyeceğim. Öyleyse yalnız bana ibadet et ve bana tevekk“l et. Ben, gönderdiğim hiçbir nebiyi ömrü bitmeden önce vasîsiz bırakmadım. Ben, seni b“t“n nebilerden “st“n kıldım. Senin vasîni de b“t“n vasilerden “st“n kıldım ve sana aslan gibi iki evlat verdim. Hasan ile Hüseyin'i verdim. Babasının s“resi bittikten sonra (asan, ilmimin kaynağı olacak, Hüseyin de vahyimin kaynağı olacaktır. Onu şehadetle kerametlendirip, sonunu saadetle onayladım. O, benim yolumda şehit olanların en “st“n“d“r ve benim yanımda şehitlerin en y“cesidir ve Benim kamil sözümü onunla karar kıldım. Benim beliğ h“ccetimi de ona verdim. Sevabı ve cezayı onun evlatları ile karar kıldım. Onların ilki Ali'dir. İbadet edenlerin seyyidi, geçmişteki evliyalarımın ziynetidir. Onun oğlu ceddi Mahmud un (sallallahu aleyhi ve alih) adıyla anılır, Muhammed Bâkır. O, ilmi yaran ve açıklayandır ve hikmetimin madenîdir. Cafer konusunda ş“phelenenler helak olacaktır. Onu reddeden beni reddetmiş gibidir. Söz“n doğrusu bendedir. Ben Cafer'i aziz kılacağım. Onun şiilerini, yardımcılarını ve velilerini mutlu kılacağım. Ondan sonra gözleri kör edecek olan bir fitne kopacak. Ç“nk“ benim farz kıldığım imamet bağı kopmayacaktır ve benim h“ccetim gizli kalmayacak ve benim evliyalarıma dolu bardaklarla ikramlarda bulunulacak. Bu İmamlar arzın en şereflileridirler. Onlardan birini inkâr eden, benim bütün nimetlerimi inkâr etmiş olur. Benim kitabımdan bir ayeti değiştiren, bana iftirâ atmış olur. (abibim ve seçkin kulum Musa Kâzım'ın s“resi bitince karşı çıkıp iftira atanlara eyvahlar olsun. Onu yalanlayan sanki b“t“n velilerimi yalanlamış gibidir. Ben ona kudret ve g“ç vereceğim. Ondan sonraki halifem Ali bin Musâ er Rızâ'dır. Onu zorba ve m“stekbir birisi öld“recektir. O, salih kulum olan Z“lkarneyn'in kurduğu şehirde defn olunacaktır. En hayırlı kulum, en hayırsız kulun yanına göm“lecektir. (ak söz Bendedir. Ondan sonraki halifem olan oğlu Muhammed ile onun gözlerini nurlandıracağım; onun ilminin varisi, Benim de ilmimin mâdenidir. Sırrımın hazinesi, halkıma olan delilimdir. Cenneti ona yer olarak karar kıldım. Onu, kendilerine cehennemin vacip olduğu, onun ailesinden 77 yetmiş bin kişiye şefaatçi olarak karar kıldım ve onun oğlu Ali'ye saadeti hatmettim. O Benim velim, yardımcım, kullarım içinde şahidim ve vahyim üzerine eminimdir. Benim yoluma halkı davet edeni ve ilmimin hazinesi olan (asan'ı, onun v“cudundan yaratacağım. Sonra imameti onun oğlu ile tamamlayacağım. O alemlere rahmettir. Musa'nın kemali ve İsa'nın şânı, Eyy“b'un sabrı ondadır. Onun zamanında evliyalarım zelil olacak, onların başlarını tıpkı kafirlerin başları gibi birbirlerine hediye edecekler. Öld“r“lecekler, yakılacaklar, korku içinde yaşayacaklar. Yery“z“ onların kanıyla sulanacak. Kadınları onların yasında feryâd edecekler. Onlardır benim gerçek velilerim. Onlar hatrına b“t“n karanlık fitneleri yok etmek benim hakkımdır. Onlar hatrına depremleri durdururum. Dert ve musibetleri de onlar hatrına bitiririm.97 Rabblerinden gelen rahmet ve salât onlara dır ve hidayet olan onlardır. [Bakara (2): 157] 98 Abdurrahman bin Salim der ki, Ebu basir demiştir ki: Eğer sadece bu hadisi duysan bile sana yeter. Bunu ehli olanlar dışında herkesten koru.99 Ve aynısı Bihar da, Emirel M“minin aleyhisselam ın el yazısıyla Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten nakledilmiştir.100 Ve Sahabenin duyduğu t“m şeylere, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten naklettiği şeylere, onun (sallallahu aleyhi ve alih) Ali aleyhisselam ın yanındaki konumuna ve onun (sallallahu aleyhi ve alih) onu (aleyhisselam) ve kendisinden sonraki Vasiler olan onbir evladını takip etmek için olan teyidine rağmen, m“sl“manların çoğunluğu dalalet imamlarını takip etmeyi seçti ve Buzağı fitnesine d“ş“p Samiri ye uydular!! Ve onlar, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in vefatında, Ali aleyhisselam a, tıpkı Beni İsrail in Musa aleyhisselam ın yokluğunda (arun aleyhisselam a yaptıkları şeyi yaptılar ve böylece, Allah ın onları içine d“şmelerinden uyardığı döneklik meydana geldi, Allahu Teala buyurmuştur: Muhammed – sallallahu aleyhi ve alih – ancak bir nebidir. Ondan önce nice nebiler geldi geçti. Öl“rse, yahut öld“r“l“rse topuklarınız “zerinde geriye mi döneceksiniz? Kim dönerse bilsin ki Allah'a hiçbir sûretle zarar vermez ve Allah ş“kredenlerin karşılığını yakında verecektir. [Al-i İmran (3): 144] Ve insanlar topukları “zerinde gerisin-geriye döndüler, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in ashabı arasından az bir nefer hariç “ç ile on arası kişi ve onlar Ammar, Ebu Zer, Mikdad ve Selman dır. Ve sonra pek çok Sahabe, gerçeğe ve Ali aleyhisselam ın muvalatına (taraftarlığına geri dönmeye başladılar. Onu (aleyhisselam) y“z“st“ bırakıp başlangıçta onun hakkını desteklemedikten ve Nebi sallallahu aleyhi ve alih in imameti ve hilafeti Tercümanın notu: Bu metin, Gaybet-i Numani den alınmadır, diğer kitaplarda ufak farklılıklar olabilir. Kemalud Din s.308, Uyun-u Ahbar-ir Rıza c. s. , el Kafi c. s. , İhtisas-ı M“fid s. , el İhticac c. s. , Gaybet-i Tusi s.145, Gaybet-i Numani s.71, Menakıb-ı Al-i Ebi Talib aleyhisselam c.1 s.255 99 Uynu-u Ahbar-ir Rıza aleyhisselam c. s. , Kemalud Din s. , el Kafi c. s. 100 Biharul Envar c.36 s.200 97 98 78 “zerine sihrin ve şerrin egemenliğinden dolayı g“nden g“ne artmaya başlamış zulm“ gördükten sonra. Ve ayrım divanları/kurumları, beytül maldan vermeye başladı. Nihayet mesele o noktaya ulaştı ki, Osman, Afrika nın beşte birini, mervan bin Hakem e verdi101 ve İslam d“şmanı muaviye el-Talik, ömer in h“k“meti döneminde, Levent in Velisi oldu ve Ebu Zer i (Allah ona rahmet etsin) kontrol etti. Ebu Zer, muaviye nin l“ks“n“ ve onun M“sl“manların parasını devralmasını ortaya çıkardıktan sonra, onu aşağıladı, ona eziyet etti ve Levent ten Şam dan s“rd“. Ve en sonda osman, Ebu Zer i Allah ona rahmet etsin Rebeze ye s“rerek onu öld“rmek için acele etti ve onu, yalnız, mağlup durumda ve fakirlik ve açlıktan acı çekerek ölmesi için (ölüme) terketti. Oysaki, Abdurrahman bin Avf ın altından olan mirası, baltaları kırardı çok fazlaydı ve Talha, Osman, Sad ve diğerleri, çok çok fazlasına sahipti ve hepsini söylemesem de, şunu derim ki , o M“sl“manların beyt“l malının çoğunluğuydu. Ve daha fazlasını isteyen, insanların Tarih kitaplarındaki tarihine baksın.102 Ve biz Ebu Zer e Allah ona rahmet etsin , niçin t“m bu acılar ve musibetler senin hayatındadır, ey Ebu Zer diye sorsaydık, o şu manadaki şeyi derdi: Sevgilim, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih bana buyurdu ki: Gerçeği söyle ey Ebu Zer, ve ben de gerçeği söyledim, gerçek de beni arkadaşsız bıraktı.103 Mübareksin sen, ey Ebu Zer! Zira, seni zindana atanlar aşağılandı! Ve onlar seni öldürmediler, bilâkis, sen onları öld“rd“n ve onlar yaşarken öld“ler! Sen ise; bug“ne dek m“minlerin kalplerinde dirisin! (atta, sen bizimlesin! (er şerefli ve özg“r kimsenin kalbinde, y“ce bir örneksin! Ki onlar, bulundukları her yerde; fakirlerin, muhtaçların ve savunmasızların haklarını talep ederler. Ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ten sonra, muvahhidlerin Mevlası, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam ın sözü, senin için yeterlidir: Ey Ebuzer! Sen Allah için kızdın. Kendisi için gazaplandığın kimseye “mit bağla. Bu kavim d“nyaları için senden korktu. Sen de dinin için onlardan korktun. Senden korktukları şeyi onlara bırak, onlardan korktuğun şey için de onlardan kaç. Onları menettiğin şeye ne kadar da muhtaçtırlar, sen ise menettikleri şeyden tamamen m“stağnisin. Yarın kimin kazandığını, kimin daha çok gıpta edildiğini bileceksin. Hatta bu gökler ve yer bir kula kapansaydı, eğer o kul Allah'tan sakındıysa, Allah onları yeniden ona açardı. Sana ancak hak arkadaş olur, senden yalnız batıl kaçar. İbni Ebil (adid Nehc“l Belağa Şerhinde şöyle diyor: Ve insanların “ç“nc“s“, osman bin affan bin ebil as bin “meyye bin abd“şşems bin Abdimenaf tır, onun lakabı Ebu Amr dır ve annesi Urve binti Kariz bin Rabia bin (abib bin Abd“şşems tir. İnsanlar şura olduktan sonra ona biat ettiler, ve mesele onun için yerleştikten sonra…, ve Afrika onun g“nleri esnasında fethedildi, o t“m (umusu aldı ve onu mervana verdi, Abdurrahman bin (anbel Cemehi de dedi ki: Sen mervana “lkenin beşte birini verdin…!! Şerh-i Nehcül Belağa c. s. 102 Şeyh Emini nin el Gadir Kitabına bakın: c. s. ve ayrıca İbni Ebil (adid Mutezili nin Şerh-i Nehcül Belağa kitabına bakın: c. s. ve diğerleri 103 Resulullah ın sallallahu aleyhi ve alih Ebu Zer e aleyhisselam emirlerinde nakledilmiştir, … Ben Ebu Zer dedim ki: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih , bana daha fazla söyle. O sallallahu aleyhi ve alih de buyurdu: Gerçeği konuş, acı bile olsa. Ben dedim ki: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih , bana daha fazla söyle. O sallallahu aleyhi ve alih de buyurdu: Bir kınayıcının kınamasından dolayı Allah tan korkma… – el Emali-i Tusi s.539-541. 101 79 Onların d“nyalarını kabul etseydin, seni severlerdi; d“nyadan bir şey alsaydın, sana eman verirlerdi.104 Ve bu olaydan önce, İslamı ve M“sl“manları pek çok olay ve musibetler vurdu, ebu bekir, halit bin Velid i, Malik bin N“veyre yi Allah ondan razı olsun öld“rmek ve onun öld“r“ld“ğ“ aynı gecede, karısına tecav“z etmek için gönderdi, niçin? Ç“nk“ Malik, Beni Temim el Betah ın parasının zekatını, ebu bekir e ödemeyi reddetti. Ç“nk“, ebu bekir, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in hilafetini, M“sl“manların tanıdığı sahibinden zorla almıştı ve onlar Resulullah sallallahu aleyhi ve alih i Gadir (um da ve diğer olaylarda, onu, halife olarak belirlerken, gör“p duymuşlardı. Ve o, Ali bin Ebi Talip aleyhisselam idi. Ve garip olan şu ki, Abbas Mahmud Akkad meşhur Mısırlı S“nni yazar , Malik bin N“veyre nin sözlerini şöyle geçti: Size dedim. Paranızı korkmadan ve yarın ne olacağına, endişe etmeden alın. Eğer bir kişi g“çl“k taslarsa, ona şöyle deriz: tek bir din vardır, bu da Muhammed in dinidir.105 Ve o (Akkad) dedi ki: Muhtemelen, o, hayatında ve eğlencede, bağışlardan topladığı şeyi israf etti. Sonra da bundan sitem mi ediyor? Ve bu ayetlerle, kınayıcılarına cevap verdi!! Keşke bilsem, sen bu ayetleri nasıl okudun ve bu anlamı nasıl çıkardın?! Ve durum şu ki, adam diyor ki; paranızı alın, yani onu paralarını onlara geri veriyor. Ve bundan sonra da, Akkad, Malik bin N“veyre nin cinayetini ve karısına olan tecav“z“, gizemli yapmaya çalışıyor. Öyle ki, ebu bekir ve halit bin Velid in suçunu göstermiyor. Bundan sonra da, halit bin Velid i, dahi ve özel bir kimse yapmaya çalışıyor, ki (sözde); cihad, onu (haliti), M“sl“manlara namaz kıldırırken, namazına okuyacağı bir Kuran suresini öğrenmekten alıkoymuştur?! Bu adalet nedir ey Akkad, ve ey Sad? Niçin; develerine bu şekilde su veriyorsun?! Bu atasöz“; işlerini iyi yapmayan ve onu gerekli şekilde icra etmeyenler için kullanılır. Allah bize yeter ve meseleleri en iyi d“zenleyen O dur. Ve insanları, Al-i Muhammed e (aleyhimusselam) saldırmaya iten kimseler, yakında nasıl bir dön“şle döndürüleceklerini bilecekler. Ve zaten, mesele, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in vefatından sonra, büyüktür; ve gayrimeşru ve adaletsiz uygulamalar çok fazladır. Ve, Malik bin N“veyre olayı, hazır olup dinleyen kimseler için yeterlidir. M“sl“manların kanı, parası ve menfaatleri çiğnendi, geriye bir şey kalıyor mu yani, daha ne olsun)?! Ve biri sorabilir: niçin, Ali bin Ebi Talib aleyhisselam, kılıcını kaldırmadı ve niçin Resulullah sallallahu aleyhi ve alih ondan (aleyhisselam), kendisinden sonraki zulümde, sabırlı olmasını istedi?! Cevap araştırmada sunduğum şeyin ve Emirel Müminin aleyhisselam in sözündedir: Nehc“l Belağa c. s. el-İsabe de Terc“me-i Malik bin N“veyre c. s. Medreseteyn c.2 s.82 104 105 , İbni (allikan, Vefatul Ayan c. s. , Mealimul 80 Konuşsam, bana hilafete hırslıdır diyecekler; sussam, öl“mden korktuğumu söyleyecekler. Geçtiğim t“m inişler ve çıkışlardan sonra olan şey ne kadar da “z“c“. Vallahi, Ebu Talib in oğlu, bir bebeğin annesinin göğs“ne d“şk“n olduğundan daha çok öl“me d“şk“nd“r. Ben ilmi sakladım, eğer onu açarsam, derin kuyulardaki ipler gibi titremeye başlarsınız.106 Biraz açıklamak yeterlidir ve burada iki sebep zikrediyorum: İlki: İslam, insanların kaplerinde yerleşmemişti, ç“nk“ onların İslamı, zahirdi ve ehlinin dönmesinden korkulmayacak gerçek ve sabit iman değil idi . Ç“nk“, onlardan çok azı hariç, diğerlerinin durumu, sertçe b“k“lm“ş ipliği çözm“ş kadının durumu gibiydi. Allahu Teala buyurmuştur: Bedeviler de ki, Biz iman ettik. De ki, Siz hen“z iman etmediniz, fakat deyin ki, Biz teslim olduk. [Hucurat (49): 14] Ve Allahu Teala buyurmuştur: Ve eğer onların “zerine, onun her tarafından girilseydi ve sonra da fitne çıkarmaları istenseydi, mutlaka ona gelirlerdi fitne çıkarırlardı . Pek azı hariç, orada kalmazlardı. [Ahzab (33): 14] Ve Kuran da bir çok ayet, M“sl“manların titreyen/zayıf durumlarına işaret eder. Ve m“nafıkların varlığı ile bu sonuca ulaşabilirsiniz. Ve bunu temel alırsak, Vasi gör“n“rde hoşnut ve sabırlı olmalıdır, tıpkı Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in gör“n“rde hoşnut ve m“nafıkların ve onların sözlerini dinleyenlerin yanında sabırlı olduğu gibi. Aksi halde, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih in ve Vasisi nin (aleyhisselam , inşa etmek için yirmi yıldan daha fazla çaba harcadığı bu yapı, yıkılacaktır. Ç“nk“ bu dinden umut edilen b“y“k yarar, Allah ın nurunun, yery“z“ndeki kemali, yer ehlinin Allah a ibadeti ve Allah tan başka ilah yoktur söz“n“n yayılması ve Allahu Ekber Allah daha b“y“kt“r bayrağının yery“z“n“n her noktasında kaldırılmasıdır. Bu, Resulullullah sallallahu aleyhi ve alih in ve Vasisi nin (aleyhisselam) zamanında gerçekleştirilmedi, bilâkis Vasilerin mührü, Mehdi aleyhisselam ın zamanında gerçekleştirilecektir. Ve bu, önceki “mmetlerdeki ilahi bir sünnettir. Zira, Musa aleyhisselam, Beni İsrail halkına gönderildi ve onlar, onun (aleyhisselam) yanında denizi geçtiler, fakat Sina çöl“nde ona karşı isyan edip, ceberut la savaşmayı reddettiler. Allahu Teala buyurmuştur: Onlar dedi ki: Ey Musa, muhakkak ki biz onlar orada olduğu s“rece ebediyen, asla oraya girmeyiz. Artık Sen ve Rabb'in gidin, böylece ikiniz savaşın, biz mutlaka burada otururuz. [Maide (5): 24] Ve bu y“zden, onlar insanlara, Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ taşımayı reddettiler ve Allahu Teala onları, Sina çöl“nde, kırk yıl boyunca, Kayboluş Tih ile cezalandırdı. Ve bu çöl“n sonucu, cezanın d“zelmesi, salih ilahi bir “mmetin gelişiydi ve onlar bu g“nahkarların çocukları ve torunlarıdır. Ve onlar, Musa aleyhisselam ın Vasisi Yuşa bin Nun 106 Nehc“l Belağa c. s. 81 ile birlikte, Allah tan başka ilah yoktur söz“n“ y“klendiler ve ceberut ve tağutlar ile savaşıp, Allah ın dinine yery“z“nde zafer verdiler. Bu ümmetten ümid edilen sonuç, ahirzamandadır. Yani, Mehdi aleyhisselam ın zuhur zamanındadır. Ve, Allah tan “mit ediyoruz ki, bizim zamanımız, pek çok rivayetin işaret ettiği gibidir ve Allah en iyisini bilendir. Ve daha önce de zikredildi ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih buyurmuştur. …Bu “mmetimin örneği, gerçekte, bir grubu bir yıl ondan besleyen ve başka bir yıl ise, başkalarını ondan besleyen bir bahçe gibidir. Belki de bu ümmetin son grubu, kökleri sağlam, dalları ve yaprakları g“zel, meyveleri tatlı, çok hayırlı, adaleti gör“lmemiş ve hakimiyeti uzun s“reli olacaktır…107 Resül sallallahu aleyhi ve alih “mit ediyor ki, “mmetinden en son grup, onların en iyisi olsun. Hatta, belki de, bu ümmet, yani Mehdi aleyhisselam ın ashabı ve ensarları; ister, bu “mmetten, ister insanlığın yery“z“ndeki y“r“y“ş“ boyunca olan diğerlerinden olsun; kendilerinden öncekilere katılmasın. Ve onlar şu kudsi hadiste vasfedilmiştir: …Ve o zaman için, Kendim için kullar seçtim, onların kalplerini iman ile imtihan ettim ve onları kaplerini ciddiyet, ihlas, yakin, takva, hürmet, dürüstlük, merhamet, sabır, saygı, Allah korkusu, d“nyada z“ht ve sahip olduğum istekle doldurdum. Ve Ben, onları, g“neşin ve ayın m“nadileri kılacağım ve onları yery“z“nde halifeler yapacağım… Bunlar, Benim dostlarımdır. Onlar için seçkin bir Nebi ve hoş bir katip sadık kimse seçtim. Ben, onu, onlar için, bir Nebi ve Elçi kıldım. Ve onları, onun için arkadaş ve yardımcı kıldım. Bu benim seçtiğim bir “mmettir…108 Mehdi aleyhisselam ın ashabının ve ensarlarının fazileti hususunda, masum Ehlibeyt ten (aleyhimusselam) gelen rivayetler çoktur. Ve Allah söz“n“ kaldırmak ve d“nyanın her köşesine tevhidi yaymak, onların fazileti için yeterlidir. İkincisi: Emirel Müminin aleyhisselam ın sabrı, onun için mutlak bir hüccetti. Zira o aleyhisselam, kendi hakkını açıkladı/gösterdi ve sonra da emirlik ve h“k“met hakkında, kendisinin (aleyhisselam), bu emirliğe zahit olduğunu göstermek için, insanlarla ihtilaf etmeyi reddetti. Ve, onun (aleyhisselam), buna h“k“mete olan talebi; gerçeği hakim kılmak, adaleti yaymak ve dini desteklemek içindi. Ve Emirel M“minin aleyhisselam, y“zyıllar boyu durumu öngören bu “mmetin, geri kalanı ve onların oğulları hakkında, ileri bir gör“şe sahipti. Ve o aleyhisselam bildi ki; onlar, vasiyi kendi emirliğinden neyin uzaklaştırdığını bilecekler. Ve şer g“çlerin getirdiği, sahte ilahlarla, onun hakkının çiğnenildiğini bilecekler. Ta ki, zinakar ve hayat kadınlarının çocukları, bu “mmete hakim olana kadar. Ve Zehra selamullahi aleyha nın hutbesinde bu anlama rastlayabilirsiniz. O selamullahi aleyha, şöyle buyurmuştur: Ömrüme andolsun ki, kader yazıldı; öyleyse bekleyin, tâ ki meyveleri olgunlaşır, sonra da taze kan ve ölümcül zehirden, süt dolu kovalar akana dek. O zaman da, 107 108 el Hisal s.476, Uyun-u Ahbar-ir Rıza aleyhisselam c. s.56, Kemalud Din s.269 İbni Tavus, Sadus Sa ud s. , Biharul Envar c. s. ,İlzamun Nasib c. s. 82 yalan satanlar acı çekecektir ve takip eden kimseler, babalarının kurduğu şerri bileceklerdir.109 Ve sonunda, bunlardan sonra, veraset İmam Ali aleyhisselam a geri geldi. Ve o aleyhisselam, insanları gerçeğe sevketti ve onları Kıble ye ve doğru yola yönlendirdi. Fakat, onlar gerçeğin acılığı ile başa çıkmadı ve doğru yoldan sapma hususundaki gayelerini gerçekleştirdikten sonra, öncekilerden olan ayrımcılık ve bencilliğe alışmış olduktan sonra; Ali aleyhisselam ın adaleti ve onlara cömertlikle olan eşitliği ile başa çıkamadılar. Böylece onlar, Buzağı ya ibadet etmeye ve Samiri ye itaat etmeye alıştıktan sonra, Ali aleyhisselam a itaat etmeyi, Vahid ve Kahhar olan Allah a ibadet etmeyi ve O nun Şeriatını kabul etmeyi sevmediler, ki Ali aleyhisselam, öncekilerin fesatıyla parçalanmış olan bir toplumda, onunla amel etmeyi istemişti. Yine de, Ali aleyhisselam, gerçek için bir bayrak kaldırdı ve insanları ona tâbi olmaya hidayet etti. Fakat, onlar, onu (aleyhisselam), y“z“st“ bıraktılar ve kendisinden sonraki, M“sl“manları doğru yola hidayet etmek uğruna iyiliği emretme ve köt“l“kten sakındırma hususunda hiçbir çabayı esirgemeyen masum evlatlarını da y“z“st“ bıraktılar. Böylece; nihayet; onlar aleyhimusselam zehirlenmek ve kılıçla doğranmak arasında kaldılar. Ebi Heysem bin Teyyihan nakleder, Emirel Müminin aleyhisselam, Medine de halka bir hutbe verdi ve O aleyhisselam şöyle buyurdu: T“m övg“ler, Kendisinden başka ilah olmayan Allah a aittir. Ey siz aldatılmış ve aldatmış aldatıcının, aldatmasını anlamış, fakat yine de farkettiği şey “zerinde ısrar edip, onun azdırması içinde, rastgele dolaşmış “mmet! Ve gerçek beyan edilmişti. Fakat onlar, yine de ondan yüz çevirdiler. Ve yol açık kılınmıştı. Fakat onlar, yine de ondan saptılar. Fakat, tohumu yarıp ondan hayatı çıkaran Kimseye andolsun ki, şayet siz ilmi kaynağından talep etseydiniz, suyu kendi tatlılığıyla içseydiniz, iyiliği kendi yerinde tutsaydınız, açık olan yolu gitseydiniz ve gerçeğe kendi usulüyle yanaşsaydınız, yol sizin için gözler ön“ne serilirdi, işaretler size gör“n“r olurdu ve İslam sizin için parıldardı. Böylece, siz bolca beslenmiş olurdunuz. Sizin aranızda para kazanmada başarısız olacak bir kimse olmazdı ve adalet her M“sl“mana ve m“ttefiğe uygulanırdı. Fakat, siz, zulmet yolunda y“r“d“n“z, böylece d“nyanız sizler için kendi genişliğiyle karardı. Ve ilim kapıları sizler için kapatıldı, böylece kendi hevanızdan konuştunuz, dinde ihtilaf ettiniz ve ilminiz olmadan Allah ın dininde fetvalar vermeye başladınız. Ve siz sapmış insanları takip ettiniz, böylece onlar da sizi saptırdılar ve siz İmamları (aleyhimusselam) terk ettiniz böylece onlar da sizi terk etti. Siz kendi hevanızla h“k“m vererek kendi meselenizin kontrol“n“ aldınız. Bir mesele zikredildiğinde, Zikir ehline sordunuz, böylece onlar sizin için bir fetva verdiler, siz de dediniz ki, Bu tamamen ilimdir. Öyleyse nasıl onu terk ettiniz, onu ihmal ettiniz ve ona muhalefet ettiniz? Yavaşça, fakat kesin olarak, Meanil Ahbar s. s.159 109 , Taberi, Delailul İmame s. , Emali-i Tusi s. , el İhticac c. s. , Biharul Envar c. 83 sadece az bir süre bekleyin! Ve ektiğiniz şeyin tamamının ekinini alacaksınız ve yaptığınız ve aradığınız şeyin şerrini göreceksiniz. Ve tohumu yarıp ondan hayatı çıkaran Kimseye andolsun ki, siz bildiniz ki, Ben sizin Mevlanızdım ve itaat etmek için emredildiğiniz kimseydim ve Ben sizin hepinizden daha alimim, kurtuluşunuzun ilmiyle olduğu kimseyim, Nebinizin (sallallahu aleyhi ve alih) halifesi, Rabbinizin en iyisiyim, sizin nurunuz hidayetiniz için konuşan dilim ve kendinizi d“zeltebileceğiniz ilimim. Böylece yavaşça fakat kesin olarak nakledilen şey, hepinizin “zerine inecektir, vaadedilen şey, sizden önceki “mmetlerin “zerine inmiş olan şey. Ve Allah azze ve celle hepinizi kendileriyle kaldırılacağınız imamlarınız hakkında sorgulayacaktır ve yarın Allah azze ve celleye gidiyor olacaksınız. Fakat, Vallahi, kendim için Talut un sahip olduğu ashab sayısına sahip olsaydım, ya da d“şmanlarınıza karşı çıkan Bedir deki insan sayısına sahip olsaydım , siz gerçeğe dönünceye ve samimice tövbe edinceye kadar kılıçla vururdum. Böylece bu, çatlakları onarmak ve dostluk edinmekten daha uygun olurdu. Allah ımız, bizim aramızda gerçek ile h“kmet, ve Sen (“kmedenlerin En İyisisin.110 84 110 el Kafi c.8 s.32 V e sonunda, Nebilerin Mührünün (sallallahu aleyhi ve alih) Vasileri olan oniki İmamın (aleyhimusselam) hayatındaki, iki önemli olaya değinmemiz gerek, zira onlar bu araştırmayla alakalıdır: İlki: İmam (asan aleyhisselam ın, Tağut muaviye bin hind (Allah ona lanet etsin ile olan barışı O barış , muaviye (lanetullahi aleyh tarafından idare edilmiş m“nafıkların durumu genişlemeye ve İslam topraklarına hakim olmaya başladıktan sonra, ve m“sl“manlar, İmam Hasan aleyhisselam ı y“z“st“ bıraktıktan sonra; zorunlu bir barıştır. O, Nebi sallallahu aleyhi ve alih in (udeybiye de m“şriklerle yaptığı barış gibidir. Ve İmam (asan aleyhisselam belirtti ki, onun barışı, Şiaların korunması içindi. Ve onlar hak ehlidir ve onların hayatta kalmasıyla, hak, hayatta kalır. Ve basiret göz“yle bakarsak, göreceğiz ki, İmam (asan aleyhisselam ın barışı, İmam (“seyin aleyhisselam ın devrimine hazırlanmak için de gerçekleşmiştir. Ayrıca, o barış , İmam Mehdi aleyhisselam ın kıyamı için de bir hazırlıktı. Ve, İmam (asan aleyhisselam, kılıcını kaldırmaya zorlandığında, muaviye (lanetullahi aleyh) ile yeni bir savaşa başladı. Bu sefer, bu savaş; “mmeti, İmam (“seyin aleyhisselam ın devrimi için hazırlamayı amaçlayan, bir basın kamuoyu savaşıydı. En azından “mmet, bu devrimi kabul etmeye, ona iyi gözle bakmaya, dahası, devrimden sonra da, ilişki içinde olmaya hazır olacaktı. İmam (asan aleyhisselam ın zamanında, “mmetin durumunu gözleyen herkes bilecektir ki, onlar, köt“l“ğ“ bir fazilet olarak görene dek, bu, bir “mmetten umut edilmiş b“y“k bir hedefti. Zira, bu ümmetin, masum imamından y“z çevirmiş ve onu (aleyhisselam) y“z“st“ bırakmış evlatları vardı “mmetin böyle bir geçmişi vardı . Ve İmam (asan aleyhisselam ın, bu kamuoyu harekatı olmaksızın, Teşeyy“ Şiilik için neredeyse, ne bir isim ne de bir yazı geride kalmayacaktı. Böylece, İmam (asan aleyhisselam ın barışı, belirli kavram içinde olan bir barış değildi. Bilâkis, İmam (asan aleyhisselam ın zorlandığı bir ateşkesti. Ki böylece – kendisi gibi olan – kardeşi İmam (“seyin aleyhisselam, bir devrimle bunu başarsın. Ki onun devriminin yankısı, bu g“ne dek halen d“nyayı sallamaktadır. Böylece Emirel Müminin aleyhisselam ın, geleceğe ve Allah tan başka ilah yokturun, uluslararası devletine baktığı gibi, İmam (asan aleyhisselam da aynısını yaptı. Ve t“m masumlar aleyhimusselam, dinin t“m dinler “zerine galip geleceği g“ne baktı. İnsanlığın y“r“y“ş“, genelde b“t“nleştirici bir y“r“y“şt“r, bazı aksilikler ortaya çıksa bile. Zira, onun sonucu, İmam Mehdi aleyhisselam ın zuhur vaktinde, yery“z“ insanlarının çoğunun, salih olmasıdır. Ve İmamlar aleyhimusselam, bu ümmete, bir g“n, yery“z“n“n t“m insanlarının, İlahi mesajı taşımaya hidayet edebilmesi için, her şeyi yapıyorlardı. Onlar aleyhimusselam, Allah ın rızasını ve insanlığın çıkarını kendilerine/kendi canlarına tercih ediyorlardı ve yery“z“ ehlinin, Allah tan başka ilah olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alih in 85 O nun Elçisi olduğuna iman etmesi olan bu y“ce amaç uğruna, en acı verici ruhsal ve fiziki zararlara tahamm“l ediyorlardı. İkincisi: İmam Rıza aleyhisselam ın Veliahtlığı Ve ikincisi de, İmam Rıza aleyhisselam ın veliahtlığıdır. O aleyhisselam, memun Abbasi nin, kendisini (aleyhisselam), onun veliahtlığına zorladıktan sonra onu kabul etmiştir. Ve bu durum, yine zorla, Yusuf aleyhisselam ın, Mısır Kralı nın vekilliğini kabul etmesine benzemektedir; hatta bu kabul ediliş, insanlar için, bazı yararlara sahip olduysa da. Böylece bu, m“minler için bir azdırma ve bir imtihandır. Allahu Teala nın, Musa aleyhisselam ı, Tağut Firavun un Allah ona lanet etsin sarayında b“y“t“p, yaşattığı zaman, Beni İsrail i imtihan ettiği gibi: İnsanlar, iman ettik demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de yalancıları da mutlaka bilir. [Ankebut (29): 2-3] Ve son olarak, memun Abbasi, İmam Rıza aleyhisselam ın çalışmalarını zayıflatmaya g“ç yettiremeyeceğini anladıktan sonra, hatta İmam Rıza aleyhisselam, onun sarayında ve onun liderliği altında olmasına rağmen, İmam Rıza aleyhisselam ı zehirledi. Ve bunun gibi, son Nebinin (sallallahu aleyhi ve alih) Vasileri olan İmamların (aleyhimusselam) hayatı, bu yery“z“ndeki geçmiş Nebilerin (aleyhimusselam hayatının bir suretidir. Onlar, kendilerinin (aleyhimusselam) m“barek kanını akıtan otoriter bir tağut, ve amelsiz alimlerden onlara uymuş ve g“venmiş olan kimseler ile onları y“z“st“ bırakıp, Buzağı ya ibadet etmeyi ve Samiri ye tabi olmayı seçmiş bir “mmet arasındaydılar, Allah ın ahdini şereflendirmiş birkaç kişi hariç. Ve mesele, Vasilerin Mührüne (aleyhisselam), Bakiyetullah aleyhisselam a, yani, Muhammed bin Hasan el Mehdi aleyhisselam a geldiğinde; Allah istedi ki, Mehdi aleyhisselam, insanların ve tağutların gözlerinden ırakta olsun. Kuran ı ve Şeriatı nı, Kendi koruması ile koruduğu gibi, onu (aleyhisselam) da korusun. Ta ki, ümmet, onu (aleyhisselam) desteklemede hazır olunca, onun aleyhisselam zuhur etmesine izin verip, gerçeği gösterene dek. Mehdi aleyhisselam dan rivayet ile: Gaybetten olan şeyin sebebine gelince, Allahu Teala buyurmuştur: Ey siz iman etmiş kimseler, size açıklandığı zaman sizi “zecek şeyler hakkında sormayın.111 Ve işaret, özg“r kimse için yeterlidir. Selam olsun, Allah ın yery“z“ndeki nuruna ve kulları arasında geriye bıraktığına, ki onun babaları (aleyhimusselam), mazlum diye adlandırıldı ve o aleyhisselam, gerçekten de Şiasından bile zulme uğramış olan kimsedir, ki onlar, onun (aleyhisselam) gaybette ve şiddetli ızdırapta olduğunu zar zor zikrediyorlar. Ve Allah ın selamı, rahmet ve bereketi, iman eden erkek ve kadınların “zerine olsun. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla; Ve Allah, kime nur kılmamışsa vermemişse artık onun için bir nur yoktur. {Nur (24): 40} 111 Kemalud Din s.485, Gaybet-i Tusi s. , el İhticac c. s. , Biharul Envar c. s. 86 Seyid Ahmed el Hasan aleyhisselam’ın Çağrısı Hakkında Daha Fazla Bilgi için: ahmedelhasan.wordpress.com ahmedelvasi.wordpress.com ahmedalhasan313.wordpress.com Youtube kanalı: Haydari Kerrar 87