bölgesel coğrafya - Balıkesir Üniversitesi, Coğrafya Bölümü
Transkript
bölgesel coğrafya - Balıkesir Üniversitesi, Coğrafya Bölümü
1 BÖLGESEL COĞRAFYA Yrd. Doç. Dr. Süleyman SÖNMEZ BALIKESĠR 2015 2 BÖLGESEL COĞRAFYA Ġçindekiler I. BÖLÜM BÖLGESEL COĞRAFYA KAVRAMI VE BÖLGESEL COĞRAFYADA METOD I. I. Bölge Kavramı ………………………………………………………. I. II. Bölgesel Coğrafyada Metod………………………………………… II. BÖLÜM KITALAR VE DOĞAL BÖLGELERĠ II. I. II. I. 1 II. I. II. II. I. III II. I. III.1 II. I. III. 1.1 II. I. III. 1.1.1 II. I. III. 1.1.2 II. I. III. 1. 2 II. I. III. 2 II. I. III. 3 II. I. III. 4 II. I. III. 5 II. I. III. 6 II. I .III. 7 III. I. III. I. I. III. I. I. a III. I. I. b IV. Güney Amerika Kıtası Ve Doğal Bölgeleri……………………………. Kıtanın Coğrafi Konumu……………………………………………. Güney Amerika Kıtasının Sınırları…………………………………… Güney Amerika Kıtasının Doğal Bölgeleri……………………….. Andlar (And Dağları)……………………………………………. Tropikal Andlar…………………………………………………….. Kurak Andlar……………………………………………………….. Nemli Andlar…………………………………………………………. Orta KuĢak Andları…………………………………………………. Amazon Havzası………………………………………………………… Venezuela -Guyana Platoları………………………………………… Brezilya Platosu (Mato Grosso)……………………………………….. Gran Chaco…………………………………………………………… Pampa…………………………………………………………………….. Patagonya…………………………………………………………….. Orta Amerika ve Doğal Bölgeleri……………………………………….. Orta Amerika kıstağı ……………………………………………………. Yucatan alt bölgesi……………………………………………………….. Orta Amerika Dağları…………………………………………………. Kuzey Amerika……………………………………………………… 3 I. BÖLÜM BÖLGESEL COĞRAFYA KAVRAMI VE BÖLGESEL COĞRAFYADA METOD I.1.Bölge Kavramı Coğrafya bilimi yeryüzünün (dünyanın) fiziki ve beşeri özelliklerini inceleyen ve açıklayan bir bilimdir. Fiziki özelliklerin ele alınarak incelenmesi “fiziki coğrafyadır”. Mesela yeryüzü şekilleri fiziki bir özelliktir. Şayet biz bir yeryüzü parçasının jeomorfolojik özelliklerini incelersek fiziki coğrafya yapmış oluruz. Veya yeryüzündeki (dünyadaki) bir beşeri olayı inceleyecek olursak “beĢeri coğrafya” yapmış oluruz. Mesela Marmara denizinde balıkçılık faaliyetlerini inceleyen bir coğrafyacı bir beşeri coğrafya çalışması yapmış olur. Coğrafi bir olayın ele alınarak incelenmesine coğrafya biliminde analitik metod denir. Bilindiği gibi coğrafi olaylar bir mekan parçası üzerinde birlikte var olan ve etkileşim içinde birlikte çalışan olaylardır. Şayet biz bir mekan parçasını bütünüyle ele alır ve üzerindeki tüm coğrafi olayları karşılıklı ilişkiler çerçevesinde inceleyecek olursak, coğrafya bilimine göre sentetik bir metod uygulamış ve bir bölgesel coğrafya çalışması yapmış oluruz. Görülüyor ki bölgesel coğrafya adıyla tanımlanan çalışma aslında bir metottur. Bu coğrafya metodunda ön plana çıkan “bölge” kavramıdır. Bölge bir yeryüzü parçasıdır. Harita üzerinde ayırt edilir ve sınırları vardır. Bu sebeple bölgesel coğrafyanın temellerinin , özellikler farklılığına, harita ve sınırlara istinad etmekte olduğu gerçeği ortaya çıkar. Dünyada gerçekten bölgeler varmıdır, bunlar hangileridir ve neye göre birbirlerinden ayırt edilirler sorusu aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır. Dünya yüzeyi monoton (tekdüze) görünüşe ve özelliklere sahip bir oluşum değildir. Bir Dünya haritasını incelendiğinde bu yüzeyin kıta (kontinent) ve okyanus (ozean) adı verilen bir birinden tamamıyla farklı devasa ünitelerden oluşmuş olduğunu görürüz. Bu doğal ünitelerin her biri aslında bölge olarak kabul edilebilir. Bölge kavramının temeli bu doğal oluşumlara dayanmaktadır. Kısacası her bir kıta ve her bir okyanus doğal olarak oluşmuş en büyük bölgelerdir. Çünkü hem birbirlerinden doğal fiziki engellerle ayrılmışlardır ve hem de birbirlerine göre farklı özelliklere sahiptirler. Kıtalar 5, okyanuslar ise 4 ayrı ünite halinde bulunmaktadırlar. Kıtaların her birinin büyüklükleri, şekilleri ve diğer fiziki coğrafya özellikleri birbirinden farklıdır. En büyük kıtasal ünite yaklaşık 55 milyon km² yüzölçümündeki Avrupa +Asyadır. Bu kara parçası tek bir bütün olarak algılandığında “Avrasya” adıyla anılır. Batı yarımkürede, okyanus ötesinde bulunan ve göreceli ince bir kara kordonuyla birbirine bağlı durumda olan, kütlevi iki parçadan oluşmuş kıtaya “Amerika” denir. Yüzölçümü 42 milyon km² dir. . Ancak Amerika kıtasını oluşturan kütlevi parçaların her biri coğrafi özellikleri bakımından birbirinden farklı olmalarından dolayı iki ayrı kıta olarak kabul edilmişlerdir. Kuzeyde yeralan ve yaklaşık 24 milyon km² yüzölçüüne sahip olan parçaya “Kuzey Amerika” , güneyde bulunan ve 18 milyon km² yüzölçümüne sahip olana ise “Güney Amerika” denir. Diğer bir kıta Asyanın güneybatısına düşen ve ona zayıf bir şekilde bağlı durumda olan Afrika‟dır.. Bu kütlevi kıta yaklaşık 30 milyon km² yüzölçümündedir. Asyanın güneydoğusunda diğer kıtalara göre çok daha küçük ve ada görünüşlü 4 yaklaşık 9 milyon km² yüzölçümündeki “Avustralya” kıtası bulunur. Etrafındaki adalarla birlikte bu kıtaya Okyanusya denir. Güney kutbu bölgesinde yaklaşık 14 milyon km² yüzölçümündeki ve yaklaşık 2 km kalınlığında bir buzul örtüsü ile kaplı olan karasal ünite, “Antarktika” kıtasıdır. Antarktika adının kaynağı Arktik kelimesidir. Bilindiği gibi Arktik kuzey kutbu çevresindeki bölge demektir. Güney kutbunda bölgesi ise Artkik bölgen,n tam karşıtı olan bir bölgede bulunduğundan ona da antiarktik bölge denilmiştir. Daha sonra söylene söylene kelimedeki i harfi düşerek kelime Antarktika halini almıştırç. Böylece dünyada, büyüklük bakımından birbirinden farklı ve sayıları 5-6 olan devasa kara kütlelerinin yeralmakta olduğu gerçeği ortaya çıkar ki bu durum bölgesel coğrafyanın dayandığı temel mantığı oluşturur. Bu nedenle birbirinden farklı coğrafi özelliklere sahip ve kıta adı verilen bu doğal üniteleri en büyük bölgeler (veya bölgeler kompleksi, birleĢik bölgeler) olarak kabul etmekte bilimsel bir sakınca yoktur. Yukarda da belirtilmiş olduğu gibi dünyada okyanus adı verilen ve kıtaları birbirinden ayıran 3 devasa su ünitesi vardır. Bunlardan biri Amerika kıtaları ile Asya kıtası arasında yer tutmuş olan Büyük Okyanus (Pasifik Okyanusu) dur. Pasifik, 180 milyon km² lik yüzölçümüyle tüm kıtaların alanından daha büyük alana sahip bir Okyanustur. Amerika kıtalarının doğusunda yeralan Atlas okyanusu veya Atlantik Okyanusu 106, 2 milyon km² lik bir yüzölçümüne sahiptir. Atlantik okyanusu kuzey ve güney olmak üzere iki üniteden oluşur. Afrika kıtasının doğusu ile Asya kıtasının güneyinde yeralmakta bulunan diğer bir okyanus 74.9 milyon km² yüzölçümüne sahip Hint Okyanusudur. Kuzey yarı kürede kutup bölgesinde yeralan ve belirli bir kısmı daima donmuş durumda bulunan 14 09 milyon km² yüzölçümündeki Kuzey Buz Denizi bazı coğrafyacılara göre bir okyanus özelliğine sahiptir (Arktik Okyanus). Bazı coğrafyacılar da 60 º güney paralelinin güneyinde ve Antarktika kıtası etrafında 20 327 km² lik başka bir okyanusun varlığından söz ederler ki bu okyanus Güney Okyanusudur. Böylece okyanusların sayısı 5 e erişmiş olur. Kıtaların her birini ele alıp incelenecek olursa kendi içinde de coğrafi farklılıklara sahip olduğu görülür. Mesela Asya kıtasının kuzeyi ile güneyi, iç kısmı ile doğusu, coğrafi özellikler itibariyle birbirinden çok farklı mekânlardır. Hatta bu mekânlar birbirlerinden birer doğal sınır olan fiziki coğrafya engelleriyle ayrılmışlardır. Yani bu kıta doğal olarak kendi içinde bir takım bölgelere ayrılmış durumdadır. Mesela Himalaya dağları adı verilen yüksek sıradağlar Asyanın güneyini diğer kısmından ayıran bir doğal sınırdır. Bu sınırın güneyinde yeralan ve coğrafi özellikleri bakımından kıtanın diğer kısımlarından farklı olan doğal üniteye “Güney Asya” adı verilir. Diğer kıtalarda benzer durumlara sahiptir. Kısacası kıtalar kendi içlerinde doğal bir takım üniteler ayrılırlar ki bunların da her biri birer bölgedir. Veya başka bir söyleyişle ."kıtalar birbirine benzemeyen farklı bölgelerden oluĢmuĢtur.” Bu konuyla ilgili olarak açıklanması gereken husus, kıtaların bölgelere ayrılması insanın müdahalesi veya katkısı ile olmamıştır Bu farklılık ve ayırım, kıtanın tabiatı (doğası) gereği vardır. Kıta içi bölgeler tamamıyla doğal oluşumlardır ve sanal değil objektif birer gerçektirler. Bölgesel coğrafyada ve bölge kavramında insanın bir katkısı olmadan doğal olarak birbirinden farklı olan ve yine doğal sınırlarla birbirinden ayrılmış yeryüzü parçalarına doğal (tabii) bölge denir. Su kütleleri olmakla beraber okyanuslar da kendi içlerinde birbirine göre farklı özelliklere sahip bölgelere ayrılırlar ki bunlara deniz adı verilir. Her bir deniz ayrı bir doğal bölge olarak kabul edilebilir. Bölgesel coğrafyada dikkat edilecek bir nokta da , bölge ve sınırların haritaya dayanmak suretiyle saptanabilmekte oluşudur. Gerçekte yeryüzü birbirine benzemeyen 5 mekanlardan oluşmuş olmakla birlikte insanın bu mekanları topluca ve kuşbakışı olarak görebilmesi inceleyebilmesi ve değerlendirebilmesi ancak haritalara dayanmak suretiyle olmaktadır. Mesela Türkiyenin Karadeniz kıyılarından güneye doğru yolculuk yapan bir yolcu dağ sıralarını ve ormanları aşarak düz ve bitki örtüsü zayıf kurak ve diğerinden çok farklı bir yeryüzü parçasına gelmiş olduğunu anlar. Ancak bu farklı mekanların nereleri kapsadığını ve onların birbirinden nasıl ve ne şekilde ayırt edebileceğini bir haritaya başvurmadan saptamak imkanına sahip değildir... Bu sebeple bölgesel coğrafya mekanların birbirine göre olan farklılığına dayanmakla birlikte, bölgeleri ve onları birbirlerinden ayıran sınırları harita üzerinde saptadığı için zihinsel veya sanal olmak özelliğine sahiptir. Aslında bölgeler vardır fakat onları birbirinden ayırt eden coğrafi engeller olmuş olsa bile sınırları zihinsel olarak saptayan insanoğludur. Bölge kavramı sınır kavramını da beraberinde getirir. Bölgeler birbirlerinden sınırlarla ayrılır. Sınırların bazılarını fiziki coğrafya unsurları oluşturur. Bunlara doğal veya tabii sınır denir. Akarsular, sıradağlar, denizler, göller , okyanuslar, büyük çöller doğal sınırların en önemlilerindendir. Bir kısım sınırlar ise fiziki unsurlara dayanmayıp çeşitli sebeplerle insanlar tarafından tespit edilmişlerdir. Bunlara suni sınırlar demek yerinde olur. Mesela Avrupa kıtası bölgesel coğrafya bakış açısıyla incelenecek olursa büyük yarımadaların her biri, bir doğal bölge olarak ortaya çıkar. Kıtanın güneybatı uzantısı olan Ġber yarımadası buna bir örnek olarak gösterilebilir.Bu yarımada Avrupanın ana gövdesinden Pirene dağları (pireneler) adı verilen doğal bir sınır vasıtasıyla ayrılmıştır. Apenin yarımadası Alp dağları, Balkan yarımadası Tuna nehri vasıtasıyla, Ġskandinavya yarımadası da Batlık denizi çukur bir alan ile Avrupanın ana gövdesinden ayrılmıştır. Asya kıtası gibi bazı kıtalarda da iç kısımlar farklı özellikleriyle kıtanın diğer kısımlarından ayrılırlar ve farklı bir bölge olarak ortaya çıkarlar. "Merkezi Asya" veya "Orta Asya gibi doğal bir bölgenin varlığı tüm coğrafyacılar tarafından kabul edilmiş olan bir gerçektir. Bölgesel coğrafyada, birbirinden farklı olan mekanların saptanması için kullanılan parametrelerin (iklim, yüzey şekilleri, bitki örtüsü vs.) sayısı arttıkça bölge olarak kabul edilen mekanların boyutları küçülecek ve nicelik olarak da artacaktır. nihayet öyle bir ölçeğe ineceğiz ki bu ölçekte mikro bölgeler denilen çok küçük bölgelerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Aslında bu durum yapay bir durum değildir. Çünkü herkes tarafından bilinir ki yeryüzünün hiç bir noktası tıpatıp birbirine benzemez. O halde yeryüzünde bölge saptaması yaparken makul bir ölçekte durmak gerekmektedir. Bölgesel coğrafya üzerine çalışmış olan coğrafyacılar, Bölge, alt bölge, bölüm, alt bölüm, yöre, alt yöre gibi büyükten küçüğe doğru sıralanan terimleri kullanmışlardır. Fakat bölgenin üst sınırı nedir ? Bölge ayırımında standart nedir ? Bu hususta bir fikir birliği yoktur. Aksine bölge kelimesi veya terimi her zaman her ortamda üzerinde fazla düşünülmeden gelişigüzel kullanılagelen sıradan bir kelime derekesine inmiştir. Yukarda verilen sistematiğe göre bölge en büyük mekan birimidir. Bazı durumlarda yüzölçümü birkaç milyon kilometrekareye erişebilir. Alt sınır olarak da ellibin kilometre karenin altına inilmemesi yerinde olur. Sadece fiziki coğrafya unsurları göz önüne alınarak ayırt edilmiş olan bölgelere tabii bölgeler denir. Beşeri unsurlar da (mesken tipleri, zirai ürünler, kültürel unsurlar) kullanılarak ayırt edilen bölgeler ise coğrafi bölgeler denir. Haziran 1941 tarihinde toplanan Türk Coğrafya Kongresi Türkiyenin Coğrafi bölgelerini hem fiziki ve hem de beşeri unsurları göz önüne alarak saptamış ve harita üzerinde bölgelerin sınırlarını çizmiştir. Küçük bir misâl verilecek olursa batı Anadoluda Ege bölgesi ve Marmara bölgesini ayıran sınır çizilirken maki elemanlarına , zeytin ziraatine ve jeomorfolojik unsurlara dikkat edilmiştir. Kongre bu bölgeleri 6 bir alt birim olarak bölümlere (21 veya 22 bölüm) de ayırmıştır. Fakat yöre ayrımına gidilememiştir. Bu iş için ayrıntılı coğrafi bilgilere ihtiyaç duyulduğundan ilerdeki çalışmalara bırakılmıştır. Darkot, Marmara ve Ege Bölgeleri coğrafyası üzerine yazmış olduğu eserlerinde bölümleri yörelere ayırmıştır. Mesela Marmara bölgesinin güney Marmara bölümünde Karesi Yöresi, Dursunbey yöresi ve Edremit yöresi ayırt edilmiştir. Coğrafi bölgelerin saptanması bilhassa coğrafi öğretimine bir metod, prensip ve sistematik sağlaması bakımından gereklidir. Her bir ülke kendi coğrafyacılarına ülkelerinin coğrafi bölgelerini tesbit ettirmiştir. Tablo 1. Türkiyenin Coğrafi Bölgeleri. sıra adı yüzölçümü 1 Akdeniz Bölgesi 170 000 km² 2 Doğu Anadolu 154 000 km² 3 İç Anadolu 145 000 km² 4 Karadeniz 136 000 km² 5 Ege 75 000 km² 6 Marmara 65 000 km² 7 Güneydoğu Anadolu 55 000 km² Toplam 800 000 km² Sadece beşeri unsurların göz önüne alınarak ayırt edildiği bölgelere beĢeri bölgeler denir. Mesela insan ırklarının yayılışlarına göre saptanmış olan ırk bölgeleri veya antropolojik bölgeler birer beşeri bölgedir. Bu durumda Afrika siyah ırkın, Avrupa ise beyaz ırkın dominant olduğu bölgeler olarak ortaya çıkar. Beşeri unsurlardan din unsuru esas alınarak din bölgeler, dil esas alınarak da dil bölgeleri ayırt edilebilir. Bazı durumlarda siyasal ve askeri organizasyonlar esas alınarak siyasal bölgeler ayırt edilir. Günümüzde Avrupa Birliği (AB, EU) ile NATO, Bağımsız Devletler Topluluğu siyasal bölgelere örnek olarak gösterilebilir. Siyasal Haritalarda yer alan ülkeler de bölge olarak kabul edilebilirler. Ülkeler sınırları insanlar tarafından saptanmış olan siyasal mekân üniteleridir. Ülkelerin sınırları kısmen doğal, kısmen de sunidir. Mesela İspanyanın Fransa ile olan sınırını doğal bir engel olan Pirene dağları teşkil eder. Halbuki aynı ülkenin komşusu Portekiz ile olan sınırı bu kadar kesin coğrafi engellere dayanmaz. Ülke sınırları bakımından en çarpıcı misâller Ortadoğu ülkelerinden verilebilir. Mesela Ürdünün Irak ve Suudi Arabistan ile olan sınırları adeta cetvelle çizilmiş gibidir. Gerçekten de bu sınırlar. I.Dünya savaşının sonunda bu bölgenin Osmanlılardan İngiliz ve Fransızlara geçmesinden sonra, askeri yetkililer tarafından hiçbir coğrafi özellik dikkate alınmadan çizilmiştir. İdari üniteler de bölge kavramı kapsamındadır. Dünya üzerinde her bir ülkenin kendine göre idari ünitelere ayrılmıştır. İdari ünitelerin başında ülke yönetimi tarafından görevlendirilmiş olan yetkililer bulunurlar ve bunlar o idari üniteyi yönetirler. Mesela Türkiyenin Komşularından Bulgaristan 28 oblasta (il) sahiptir. Türkiyenin ise günümüz itibariyle 81 ili (vilayet) vardır. Türkiye idare tarzında iller bir alt yönetim birimi olan ilçeler (kaza) bölünmüştür. İlçeler ise bucaklara (nahiyelere) ayrılmıştır. Bucakların alt birimi ise köylerdir. Köyler Türkiye idare 7 tarzında en küçük idari ünitelerdir. Tüm bu idari üniteler bölgeler coğrafya yaklaşım tarzıyla idari bölgeler olarak düşünülebilirler. Netice olarak bölge kavramı içinde; 1-tabii bölgeler, 2-coğrafi bölgeler, 3-beĢeri bölgeler, 4-siyasi bölgeler 5-idari bölgeler yeralır. I.II. Bölgesel Coğrafyada Metod Bölgesel coğrafya bir mekanın üzerinde var olan bütün coğrafi unsurları ele alan bir coğrafya olmak özelliğine sahiptir. Yani aslında bir sentezdir. Bu nedenle bölgesel coğrafyacı hem fiziki hem de beşeri coğrafyaya hakim olan ve bu unsurlar arasındaki ilişkileri yakalayabilen, açıklayabilen ve sentezler yapabilme yeteneğine sahip olan kişidir. -Bölgesel coğrafyada dört yaklaşım tarzı vardır. I-Tabii bir bölgenin esas alınmasıdır. (mesela Sibirya, güney Asya, Ortadoğu gibi veya Amazon havzası, İç Anadolu gibi) Bu sırada yapılması gereken ilk iş, çalışılacak bölgenin sınırlarının saptanmasıdır. Bilhassa doğal bölgelerin ayırt edilmesi sırasında sınırların doğal unsurlara dayandırılması büyük önem taşır. Mesela bir coğrafyacı Susurluk havzasını çalışıyorsa (1/ 100 000 ölçekli bir topoğrafya) harita üzerinde su bölümünü dikkate alarak havzanın sınırlarını çizmelidir. Çalışma alanının saptanması aşamasından sonra yapılacak iş mekan üzerindeki fiziki coğrafya unsurlarının ele alınmasıdır. Bu aşamaya çalışma sahasının (bölge, bölüm veya yöre) fiziki coğrafyasının yapılması denir. Bu çerçevede 1-sahanın jeoloji ve jeomorfolojisi açıklanır. 2- Sahanın iklimi ele alınır 3-Sahanın toprak özellikleri üzerinde durulur. 4- Sahanın bitki örtüsü mümkünse biyocoğrafyası yazılır. 5- Sahanın hidroğrafyası incelenir. Tüm bu çalışmalar sahanın fiziki coğrafyası kapsamında yapılması gerekli olan çalışmalardır. Bölgesel coğrafyada ikinci çalıĢma aĢaması beĢeri coğrafya kapsamındaki çalıĢmalardır. Bununla ilgili olarak sırasıyla şu işler yapılır: 1-Sahanın nüfus durumu ele alınır. 2- Sahadaki yerleşmeler gözden geçirilir. 3-Sahadaki ekonomik faaliyetler üzerine eğilinir yani ziraat, hayvancılık, balıkçılık,ormancılık, madencilik ve sanayi faaliyetleri ayrı ayrı ele alınır. 4- Sahanın yolları ve ulaşım durumu gözden geçirilir. 5- Sahanın turizm potansiyeli üzerinde durulur. Böylece çalışma sahasının tüm fiziki ve beşeri coğrafyası karşılıklı ilişkiler çerçevesinde incelenerek bölgesel coğrafya çalışması gerçekleştirilmiş olur. Bu takdirde yazılan veya ortaya konulan çalışmanın adına “Susurluk Havzasının Coğrafyası” diyebiliriz. 8 II- Siyasi veya idari bir ünitenin esas alınarak incelenmesidir. (ülke, il, ilçe, köy gibi siyasi ve idari bölünmelere dayanan üniteler ile Avrupa Birliği, İslam Ülkeleri Kalkınma Teşkilatı gibi international organizasyonlara dayanan bölgeler ). Bu yaklaşım tarzında da yukarıda belirtilen metod uygulanır. Mesela Bulgaristanın siyasal sınırları dahilinde ülkenin tüm fiziki ve beşeri coğrafya özelliklerinin ele alınarak işlenmesi neticesinde ortaya çıkan “Bulgaristan Coğrafyası” ülkeler coğrafyası kapsamında ortaya çıkan bir bölgesel coğrafya çalışmasıdır. Ülkeler coğrafyası günümüzde çok popüler olmuş bir bölgesel coğrafya tarzıdır. İlk ve Orta öğretimin coğrafya müfredat programlarında ülkeler coğrafyası her zaman önemli bir yer işgal etmiştir. Çünkü, ülkeler coğrafyası sadece jeomorfoloji, iklim, biyocoğrafya gibi fiziki özellikleriyle değil dil, din, yaşam tarzı gibi kültürel unsurları ve tarihi ve turistik zenginlikleriyle tüm dünya ülkelerinin gözden geçirilmesini ve mukayese edilmesini bu sayede de dünyanın fiziki ve beşeri özellikleriyle daha detaylı olarak kavranılmasını ve öğrenilmesini sağlayarak düşünce ve görüş zenginliği kazandırır. Aynı metodu kullanarak idari üniteler olan il coğrafyalarını yazmak da mümkündür. Mesela sınırları dahilinde Balıkesir İlinin fiziki ve beşeri coğrafya özelliklerinin incelenmesi, açıklanması “Balıkesir İlinin Coğrafyası” adlı bir çalışmayla sonuçlanır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ilin tüm fiziki ve beşeri varlığının bir envanter olarak ortaya konulmasının coğrafya olmadığıdır. Bir bölgesel coğrafya çalışmasında veya eserinde karşılıklı ilişkiler üzerinde durulur, açıklamalar ve yorumlar yapılır. Bu tarz yaklaşımların olmadığı sadece materyal yığını şeklindeki derlemeler coğrafya değildir. Mesela Çevre ve Orman Bakanlığının hazırlamış olduğu “İl Envanter Etüdleri” coğrafi malzemenin zengin olduğu fakat coğrafi metodla işlenmemiş derlemelerdir. Bölgesel Coğrafya kapsamında diğer idari üniteler olan ilçe bucak ve köylerin de coğrafyaları ortaya konulabilir. Mesela Balıkesirin ilçelerinden biri olan Edremit ilçesinin coğrafi özellikleri ilçe sınırları dahilinde ele alınarak “Edremit İlçesinin Coğrafyası” yazılabilir. Küçük idari üniteler bazında yapılacak bölgesel coğrafya çalışmaları bölgelerin ve yörelerin daha detaylı ve derli toplu tanınmasını sağlar. Bazı Üniversitelerin coğrafya bölümlerinde bitirme çalışmaları veya bitirme tezleri kapsamında köy coğrafyaları verilmektedir. Bunlar mesela “Atköyün Monografyası” gibi adlar altında çalışılmaktadır. Bu tarz çalışmalarda, idari sınırları dahilinde, köyün tüm coğrafi özellikleri tek bir eser halinde ortaya konulmaktadır. III. Coğrafi bir olayın global ölçekte veya bölge bazında esas alınması. (iklim bölgeleri, bitki bölgeleri, zoocoğrafya bölgeleri, dil bölgeleri, din bölgeleri, kültür bölgeleri gibi). Bu takdirde ele alınan olay global ölçekte veya bölge bazında incelenir. Mesela beşeri coğrafya unsuru olan din ele alınırsa tüm dünyadaki dinlerin dağılışının incelenmesi gerekir. Şayet Rusya Federasyonunun Din coğrafyası diyecek olursak bölge bazında dinlerin dağılışı anlaşılır. Aslında Üçüncü tarzda, coğrafi bir olayın bölge temelli incelenmesi ele alınan konuya göre ya fiziki veya beşeri coğrafya olarak kabul edilebilir. Mesela Çinde nüfus dağılışının incelenmesi bölgesel coğrafya temelli bir beşeri coğrafya çalışmasıdır. Bunun gibi Yunanistanın iklimi hem bir bölgesel hem de bir fiziki coğrafya çalışmasıdır. Çünkü olay sadece sınırları belirli bir coğrafya parçası üzerinde incelenmektedir. Fakat iklim konusu fiziki coğrafya kapsamı içinde yeraldığından bu çalışma aynı zamanda bir fiziki coğrafya çalışması olarak da kabul edilebilir. 9 IV. Coğrafi Bir olayın esas alınarak mekan üzerindeki yayılıĢ ve dağılıĢının saptanması Bu metotda belli bir mekan üzerindeki coğrafi bir olay ele alınarak bu olayın yayılış ve dağılış sınırları saptanmaya çalışılır. Mesela Türkiyenin orman bölgelerinin ayırt edilmesinde böyle bir metod uygulanır. Türkiyenin kendisi sınırları belli bir ülke, bir mekan parçasıdır. Fakat bu mekan parçası üzerinde nasıl bir bitki örtüsü bulunduğu ve bunun ne şekilde yayılış gösterdiğinin saptanması ve sınırlarının belirlenmesi, bir bölge içinde yapılan ikincil bir bölgesel coğrafya çalışması olarak algılanabilir. Bu takdirde bitki örtüsü önce orman çalılık ve meralar olmak üzere üç kategori halinde düşünülüp bunların her birinin mekan üzerindeki yayılış sınırlarının çizilmesine çalışılır. Böylece bu toplulukların yayılışlarını gösteren bir harita oluşturulur. Yani “bitki bölgeleri” saptanmış olur. Daha sonra bu dağılışın açıklanmasına çalışılır. Bunun gibi Türkiyenin volkanik bölgeleri, Türkiye havzalar, Türkiyede sanayi bölgeleri, Türkiyenin zirai bölgeleri, Türkiyede sağlık problemlerinin yayılış alanları gibi konularda hazırlanan haritalar ve bu coğrafi olayların yayılışının açıklanması bir nevi bölgesel olarak düşünülebilir. II. BÖLÜM KITALAR VE DOĞAL BÖLGELERĠ II. I-GÜNEY AMERĠKA KITASI VE DOĞAL BÖLGELERĠ II.I.1-Kıtanın Coğrafi Konumu Güney Amerika kıtasının kara kütlesi olarak en kuzey noktası, Kolombiyanın Guajira yarımadasındaki Gallinas burnudur (13° N ). En doğu noktası Brezilyadaki Branco burnu ( 35 ° W), en güney noktası Froward burnudur ( 53° 56 ' S) (Şili, Punta Arenas eyaleti, Brunswick yarımadasında). Güney Amerika kıtasının en güney kesiminde yeralan Tiera del Fuego bölgesi (Islas Grande ve ondan Beagle kanalı ile ayrılmış Hoste ve Navarino adaları) bir adalar grupudur ve ana kara kütlesinden Magellan boğazı ile ayrılmıştır. Ada halinde olsalar da Tierra Del Fuego bölgesinin Güney Amerikanın ayrılmaz bir parçası olduğu tartışma götürmez. Islas Grandenin güney kenarındaki Cabo San Pio’ nun enlemi 55° 03‟ S dir. Güney Amerikanın en güney ucu kabul edilen Horn burnu (Cabo de Hornos) ise biraz daha güneyde bulunan Horn (Isla Hornos). adasındadır . Bu adanın güney kenarında bulunan Horn burnundan 55° 58‟ 47‟‟ Senlemi geçer. Aslında biraz daha güneyde ve kıtanın şelfi üzerinde yeralan Diego Ramirez adası (Isla Diego Ramirez) Güney Amerika kıtası ile ilgili en güney noktadır (56 ° 32‟ 02 „‟ s). En batı noktası ise Perudaki Parinas burnudur (81° W) . Bu koordinatların ne anlama geldiği araştırıldığı zaman şu önemli noktaların ön plana çıktığı görülür. Güney Amerika kıtası her iki yarı kürede de yer tutan bir kıta özelliğine sahiptir. Ancak, güney yarımküredeki 10 kısmın kuzeydeki kısmına nazaran alanı daha büyüktür. Şöyle diyebiliriz: Kıtanın ancak 1/6 i kuzey yarı kürededir. Bu sonuç bize bu kıtanın bir güney yarıküre kıtası olduğunu açıklar. Güney Amerika kıtası sıcaklık kuşakları göz önüne alınarak incelenecek olursa ,4/6 ünün (% 70) sıcak kuşakta yeralmakta bulunduğu gerçeği ortaya çıkar.Bilindiği gibi 30° N ve 30° S paralellerinin arasında kalan kuşak sıcak kuşak olarak kabul edilmektedir.Buna göre Güney Amerika kıtasında sıcak kuĢak kıtası olma özelliği ağırbasar.Ancak bu sıcak kuşak kıtası olma özelliği kuzey yarı küredeki kısmının tamamını kapsarken,güney yarı kürede kalan kısmının 3 / 4 ünü ( % 75 ) kapsar. Güney Amerika kıtasının güney yarı kürede kalan kesiminde subtropikal ve alanlar da mevcuttur. Bu kıtada 30 ' S ile 40 ' S enlemleri arasında kalan kesim,subtropikal kuĢağa aittir. Kıtadanın güney yarı kürede kalan kesiminde esas orta kuĢağa ait bir bölüm de bulunmaktadır ki burası 40 ' S paralelinin güneyinde kalan alandır. Subtropikal ve esas orta kuşağın alanı birlikte ,kıta yüzölçümünün ancak 1/ 6 sı kadardır (% 33). Orta kuşağın payı 1/6 in ancak yarısını kapsar (% 15) . Güney Amerika kıtasında teorik olarak soğuk kuşağın olmadığı varsayılır .Çünkü soğuk kuşağın güney yarı küre için sınırının 60 ' S paraleli olduğu kabul edilir. . Fakat kıtanın en güney ucundaki fiziksel şartlar soğuk kuşak şartlarını anımsatmaktadır. Güney Amerika kıtası meridyonel olarak tamamen batı yarı küresinde bulunmaktadır . II.I.II-Güney Amerika Kıtasının Sınırları Kuzey Amerika kıtasına ince bir kara kordonuyla bağlanmış olan bu kıta tamamen okyanuslarla çevrelenmiştir.Kıtayı, kuzeyden, doğudan Atlas okyanusu çevreler. Batıdan, tamamiyle Pasifik okyanusu ile çevrelenmiştir. Kıtanın güney ucunda Atlas ve Pasifik okyanusları birleşir. Kıtanın kuzey-kuzeybatısında, Atlas okyanusuna bağlı bir deniz olan Karayib (Karaip) denizi (Karibisches Meer) bulunur ve bu deniz kıtayı yakından ilgilendirir (2 754 000 km²), en derin noktası 7680 m, Jamaikanın kuzeybatısında) Güney Amerika kıtasını dar bir kara parçasının kuzey Amerikaya bağlamakta olduğu yukarda belirtilmişti.Bu dar kara parçasına geniş anlamıyla orta Amerika kıstağı (berzahı) denir.Bu berzahta, Güney Amerika kıtasının sınırı acaba nereden geçmektedir gibi bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz.Kuzey Amerika kıtasıyla Güney Amerika kıtası arasında yeralan ve onları birbirine bağlayan bu dar ve uzun kara parçasının ne olduğu,hangi kıtaya ait olduğu,yoksa ayrı bir kıta mı sayılması gerektiği gibi hususlar coğrafyacılar tarafından sürekli olarak tartışılmış ve hala da tartışılmakta olan konular olup , ortak kabul gören bir sonuca ulaşılamamıştır.Bütün bunlara rağmen,net sınırlarla ortaya çıkmış bulunan güney Amerika kıtasının kordondaki sınırını Panama ve Darien körfezleri arasında çekilecek bir hat olarak kabul edebiliriz.(Ayrıntılı haritalarda ,iki okyanusun burada birbirine çok yaklaştığı ( 60 km ) görülmektedir. Bu kordonda ,Kolombiya Panama devlet sınırını kıtanın da sınırı olarak ele almada bilimsel bir sakınca yoktur. Bilakis tüm güney Amerikanın siyasal coğrafyasına da uygun düşmektedir. Güney Amerika kıtasının kuzey kıyısına çok yakın durumda bulunan bazı adaların ve küçük Antil adalarının durumunu açıklanması gerekli bir problem olarak ortaya çıkıyor.1 Venezuela kıyılarına yakın konumda bulunan Aruba, Curaçao ve Bonaire gibi adalar (Rüzgâraltı adaları) kıtanın şelfi üzerinde bulunduğu için kesinlikle güney Amerikanın birer parçası durumundadırlar. Margarita, Trinidad ve Tobago adaları için de aynı hüküm geçerlidir. 11 Bir yay gibi dizilmiş olan çok sayıdaki Küçük Antil adaları (Rüzgârüstü adaları) ,Güney Amerika kıtasının şelfi ile ilgili olmayıp,volkanik oluşumlardır (Martinique) ve okyanus tabanındaki rift hatları ile ilgilidirler.Bu sebeple Küçük Antilerin, şelf dışındakilerini Güney Amerika kıtasının fiziki sınırları içinde saymıyoruz.Fakat her şeye rağmen gerek Orta Amerika kıstağı ve gerekse Küçük ve büyük Antiler Güney Amerikayı ,kuzey Amerikaya bağlayan doğal köprüler konumundadırlar.Adalar köprüsünü ,Küçük Antiler, Büyük Antiler, Bahamalar (batı hint adaları) Ģeklinde Florida yarımadası yakınlarına kadar takibediyoruz. Bu durumda Meksika körfezi ve Karayib denizi ,Güney Amerika ve Kuzey Amerika kıtaları arasında kalan büyük bir iç deniz (amerikan akdenizi) olarak ortaya çıkıyor. Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını birbirine bağlayan dar kara parçasının (kıstak,berzah) durumu coğrafyacılar arasında hala tartışılagelen bir konudur.Önceden de belirtildiği gibi şayet 1) Aslında Küçük Antil adı verilen adalar Venezuela kıyıları önündeki Margarita adasından başlayıp Porto Riko adası yakınlarına kadar uzanan çok sayıdaki adalar grupudur. güney Amerikanın buradaki sınırını Panama ve Darien körfezleri arasında çekilecek hat olarak kabul edecek olursak ,bu takdirde kıstak bölgesinin tümü Kuzey Amerika kıtasının bir uzantısı durumuna gelir. Bazı coğrafyacılar kıstak bölgesinin ,Kuzey Amerika kıtasının bir devamı olduğunu kabul etmemektedirler.Onlara göre Kuzey Amerika kıtası Tehuantepec kıstağında (berzahında) sona erer.Buradan itibaren Kolombiya sınırına yani Güney Amerikaya kadar olan bölge Orta Amerikadır.Doğal olarak bu durumda Büyük Antiler ve Küçük Antilerde Orta Amerikaya dahil edilmektedirler.Böylece Orta Amerika denilince hem bu kıstak bölgesi,hem Büyük ve Küçük Antil Adaları ve aralarında yeralan Karayib denizi anlaşılır. Kanada, ABD ve Meksika ,kuzey Amerika kıtasının devletleri sayılırlar.Bu duruma göre Meksikanın kıstak bölgesindeki siyasal sınırını, kuzey Amerika kıtasının bu bölgedeki sınırı olarak kabul etmek gerekir. Kuzey ve Güney Amerika kıtalarıyla ilgili daha değişik bir yorum olarak ,Latin Amerika terimine de bir açıklık getirmek gerekmektedir. Meksikadan başlamak üzere tüm kıstak bölgesi, Antiler ve Güney Amerika kıtası Latin Amerika teriminin kapsamı içindedir. Bu terim Güney Amerika ile Orta Amerikayı birleştirdiği gibi, kuzey Amerika kıtasının küçük bir bölümünü de kapsamı içine almaktadır. Sadece Kanada ve ABD.beşeri ve kültürel coğrafya açısından ayrı bir bölge, ayrı bir alem ,ayrı bir dünya olarak ortaya çıkarlar ki; bu jeokültürel bölgeyi bir çok coğrafyacı Anglo Amerika olarak vasıflandırmaktadırlar.Latin Amerikanın tamamında kültür dili Latince grupunda İspanyolca iken (sadece Brezilyada Portekizce) Anglo Amerika da kültür dili İngilizcedir.2 Güney Amerika kıtasının güney ucunda sınır bakımından pek bir problem yok gibi görünse de yakından yapılacak bir inceleme bazı hususlara açıklık getirilmesini lüzumlu kılar. Kıtanın coğrafi konumu gözden geçirilirken, Tierra Del Fuego bölgesinin aslında bir adalar grupu olduğu ve ana kara kütlesinden Magellan kanalı adı verilen dar ve uzun bir boğaz tarafından ayrılmış olduğuna dikkat çekilmişti. Bu duruma rağmen jeomorfolojik ve jeolojik özellikleri itibariyle Tierra Del Fuego bölgesinin Güney Amerika kıtasının ayrılmaz bir parçası olduğuna işaret edilmişti. Güney Amerika kıtasının güney ucunda en dikkat çekici durumlardan bir de doğuya doğru olan kıvrılmadır. Aslında bu kıvrılma And dağlarının tektoniği ile ilgili olan bir durumdur. Çünkü And dağları jeolojik ve jeomorfolojik olarak kıtanın bu doğuya doğru kıvrık olan ucuna kadar (Cabo San Diego ) ve hatta deniz altındaki sırtlar ve adalar halindeki yükseltiler şeklinde daha 12 da doğuya doğru 3000 km daha devam eder. Daha sonra aynı orojenik kuşağın bir yay çizerek Antarktikadaki Graham arazisine bağlandığı görülür. Bu oluşum levha tektoniği ile alakalı bir durum olup, burada Atlantik ve Antarktika levhaları Pasifik levhasının doğuya doğru uzanan parçasının (scotia plate) altına dalmaktadır. Yani dalma –batma zonlardır ve bu nedenle de Los Estados, Falkland, Güney Carolina, Güney Sandviç, Güney Orkney adaları volkanik kökenli adalardır. Cabo San Diego açıklarında ki Los Estados adası Güney Amerika kıtasının şelfi üzerinde yeralan ve Arjantine ait olan bir adadır (Karaya 24 km uzaklıkta ve 534 km²). Bu ada ile anakara arasında 25 km kadar genişliğinde olan boğaza Le Maire boğazı denir. Pasifik okyanusuna geçmek için Magellan boğazını kullanmayan deniz vasıtaları bu boğazı kullanmak durumundadırlar. 2) Anglo Amerika, Erol Tümertekin. Güney Amerikanın güney ucuna yakın sayılabilecek bir konumda bulunan (600 km) Falkland (Malvines) adaları Güney Amerikanın şelfi üzerinde yeraldığı için fiziki olarak bu kıtaya ait sayılır.Ancak bu adalar siyasal olarak İngilterenin yönetimindedir. 1982 yılında İngiltere ve Arjantinin bu adalar üzerindeki hakimiyet tartışması iki devleti kısa bir savaşa sürüklemişti. Doğu ve Batı Falkland olmak üzere başlıca 2 önemli adadan oluşan bu adaların yüzölçümü 12 173 km² kadardır. Falkland adaları stratejik bir mevkide bulunmaktadır. Çünkü hem Güney Amerikanın güneyindeki boğazları (Magellan , Beagle kanalı, Le Maire , Drake boğazları). Ve dolayısıyla Pasifik okyanusuna geçişleri kontrol etmekte ve ayrıca Antarktika ile ilgili her türlü etkinliklerde bir üs işlevi görmektedir. Drake Boğazı Güney Amerikanın ucu ile Antarktika arasında bulunan bir geçit olup yaklaşık 1700 km genişliğindedir. II.I.III-Güney Amerika Kıtasının Doğal Bölgeleri Güney Amerika kıtasında başlıca şu doğal bölgeler ayırt edilebilir: 1-Andlar (Cordilleras de los Andes, Anden) 2-Amazon havzası 3-Venezuela -Guyana platoları 4-Brezilya platosu 5-Gran Chago 6-Pampa 7-Patagonya II.I.III.1- Andlar (And Dağları, Cordilleras de los Andes)) Güney Amerika kıtasına ait bir fiziki haritada ,ilk göze çarpan unsur, kıtanın batı kenarı boyunca uzanan yüksek bir dağ silsilesidir. Karayib denizi kıyılarından başlayıp kıtanın en güney ucuna kadar yaklaşık 8800 km kadar devam eden bu sıradağlara And dağları veya Andlar denilir. Andların en yüksek zirvesi Şili-Arjantin sınırında yeralan Aconcagua‟dır (6958 m). Jeolojik olarak Pasifik levhasının güney Amerika levhasının altına dalması sırasında oluşmuş volkanik dağlardır. Üzerlerinde çok sayıda aktif ve sönmüş volkanlar yeralır (Chimborozo 6272 m, 13 Cotopaxi 5911 m, Ekvador). Andların en yüksek zirvesi olan Aconcagua da sönmüş bir volkandır. Andezit ismi verilen mağmatik kayaç, adını bu dağlardan almıştır. Andların genişliği Bolivya yaylalarında 700 km yi bulur (Atlaslarda 7040 m olarak geçen Titicaca gölünün doğu kenarındaki Ancohuma 2005 yılında yapılan ekspedisyonda 6425 olarak ölçülmüştür). Andları ; 1-Tropikal Andlar 2-Orta kuşak Andları olarak iki bölüm halinde ele almak mümkündür. II. I. III. 1. 1 Tropikal Andlar 10 ° N enlemi ile 30 ° S enlemleri arasında kalan kısımdır. Tropikal Andlar Venezuela, Kolombiya, Ekvador, Peru, Bolivya, kısmen de Şili ve Arjantinde yeralırlar. Tropikal Andlar tekdüze dağlar değildir. Pasifik kıyılarından birdenbire dik bir duvar gibi aniden yükselmeleri ve doğuda Amazon havzasını kuşstmaları ile dikkat çekerler. Tropikal Andları da nemli Andlar ve kurak Andlar olarak kendi içinde tekrar ikiye ayırmak mümkündür. II. I. III. 1. 1. 1-Kurak Andlar Peru ve Şilide oğlak dönencesi civarında Pasifik okyanusuna bakan kesimlerdir. Bu bölgeler subtropikal yüksek basınç alanlarına tekabül ederler. Dolayısıyle ekvatoral alçak basınç alanlarına ve subpolar alçak basınç alanlarına (60° S ) doğru sürekli rüzgarlar gönderirler. Bu rüzgarlar ekvatora doğru SE alizeleri , 60° S paraleline doğru NW rüzgarları halinde eserler. SE alizeleri olarak esenler bu bölgede karadan denize doğru eser konumda olduklarından nemli havayı okyanusa doğru sürerler. Alizelerin bütün yıl esen bir mekanizmaları olduğundan Tropikal Andların Pasifike bakan yüzlerinde kurak şartların hatta çöllerin oluşmasına neden olurlar (Peru ve Atacama çölleri (105 000 km²).3 Tropikal Andların kıyı kesimindeki iklim hakkında bir fikir vermek üzere Lima istasyonunun Verilerinden faydalanılmıştır. Tablo 2. Lima (12º S, 78° W, 5 m) aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sıcaklık 22.6 23.5 23.1 21.2 18.9 17.0 16.2 16.1 16.3 17.2 °C Yağış 0 0 1 1 2 6 9 10 10 5 mm Kaynak : Räume und Probleme, Band 2, s. 63, 1980. 11 12 yıllık 18.7 20.9 19.3 3 1 48 Gerek yıllık ortalama sıcaklık değeri ve gerekse aylık sıcaklık ortalamaları Limanın tropikal kuşakta olduğunu göstermektedir. Güneşin oğlak dönencesi civarında bulunduğu şubat ayı en sıcak ay olarak ortaya çıkarken, güneşin Yengeç dönencesi civarında bulunduğu Ağustos ayı en az sıcak ay olarak belirmektedir. Fakat Lima istasyonunda bir kış mevsiminin bulunmamakta olduğu aylık sıcaklık değerlerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Tropikal kuşak içinde bulunduğundan bu durum gayet normaldir. Sıcaklık değerlerinde dikkati çeken diğer bir durum, değerlerin, bulunulan enleme göre biraz düşük oluşudur. Bu durumun sebebini Peru veya Humboldt soğuk su akıntısının etkisine bağlamak mümkündür. 14 Limanın 48 mm kadar olan yıllık yağış miktarı bölgede çöl şartlarının egemen olduğunu göstermektedir. Genelde çöl iklimi için yağış kriteri 200 mm olarak kabul edilmektedir. Daha önceki açıklamalarımızda bölgede hüküm süren antisiklonal şartlar nedeniyle bölgenin yağış alamadığı açıklanmıştı. Netice olarak Limanın bulunduğu bölgede sıcak ve kurak şartlarla karakterize edilen tropikal bir çöl ikliminin egemen olduğunu söylemek mümkündür. 3) Peru ve Atacama çölünün oluşumları hatalı olarak soğuk su akıntılarının mevcudiyetleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu kıyılarda humboldt (Peru ) soğuk deniz akıntısı mevcut olmakla birlikte bu akıntı çölün sebebi değil tam tersine ,SE Alizelerinin burada karadan denize doğru esmelerinin bir sonucudur.Akıntının gidiş yönü bize bunu kanıtlar. Bütün bu şartlara rağmen soğuk deniz akıntısı burada özel şartlar oluşturmuştur. Tropikal kuşak olması nedeniyle buharlaşmanın şiddeti yüksektir ve oluşan su buharının dikey istikamette yükselmesi veya herhangi bir nedenle nadiren karaya doğru yönelmesi durumunda yağış değil sis oluşur.Çünkü yeterli soğuma olamaz.Dikey istikametli yükselme sırasında havanın üst kesimleri 1000 m ye kadar alt kesimlerine göre daha sıcak olma durumunu korur (inversiyon ). Diyelimki soğuk akıntının yüzeyinde sıcaklık 10 ° C , 500 m yükseltide ise 15 ° C dir ,1000 m yükseltide 10 ° C ve altına iner. Bu takdirde su buharı yoğuşur ve yağış halinde düşer.Bu sebeple Tropikal Andların kıyı kesimi tam anlamıyla 1000 m yükseltiye kadar bir çöldür. Şayet herhangi bir nedenle soğuk akıntının üzerinde teşekkül eden sis kara üzerine sürüklenecek olursa yine aynı mekanizma ve aynı oluşumla karşılaşılır. Perunun başkenti Lima yaklaşık 8 milyon nüfuslu bir megalopolistir. Mutlak çöl bölgesi içinde yeralan bu şehrin içme ve kullanma suyunun temini büyük bir problem oluşturmaktadır. Şehir merkezinden geçen Rio Limac (170 km, 40 m3 /sn) bu ihtiyacı kısmen karşılamactadır. Bu nehir And dağlarında 5508 m yükseklikte bulunan buzullardan doğmaktadır. Baraj nehrin yukarı havzasında bulunmaktadır. Su buradan boru hatları ile kıyıdaki Lima şehrine sevkedilmektedir. Günümüzde şehrin su ihtiyacını /snsağlamak için kuzey kenardaki Chillon ile güney kenardaki Lurin akarsularından da istifade edilmektedir. ġekil: Humboldt soğuk akıntısı, harita ve kesit. (kaynak: www. Klett.de). Açıklamalar; südostpassat: güneydoğu alizeleri, warme und trockene Luftmassen: sıcak ve kuru hava kütlesi, kalte und feuchte Luftmassen: soğuk ve nemli hava kütlesi, inversionsschicht: inversiyon zonu, Nebel: sis, Temperaturkurve: sıcaklık eğrisi, H: antisiklon, T: siklon, kaltes, aufsteigendes Tiefenwasser: yükselen soğuk karakterli derin sular, Meeresströmung: deniz akıntısı, İm Sommer: yazın, im Winter: kışın 15 Peru ve Şili kıyılarında 1000 m ye kadar etkili olan çöl şartları bu yükseltiden itibaren ortadan kalkar ve yerini dikenli çalılardan ve sert otlardan müteşekkil yarı kurakçıl bir bitki örtüsüne bırakır. Bu örtüye Puna adı verilir.Puna katı 4500 m ye kadar devam eder.Bu yükseltide daimi kar sınırına ulaşılır ve bu örtü dağların zirveleri de dahil olmak üzere her yeri örter. II. I. III. 1. 1. 2-Nemli Andlar Tropikal Andların Ekvador ve Kolombiya kıyılarında olumsuz şartlar ortadan kalkar.Dikkat edilirse bu kıyıların yaklaşık olarak 10 ° N ve 10 ° S enlemleri arasında yeralmakta olduğu görülür. Burada alizelerin etkisi söz konusu değildir. Çünkü buralarda intertropikal konverjans şartları egemendir. Bu sebeple konveksiyonel yağış mekanizmaları geçerlidir.Yağış miktarları en asgari olarak 1000 mm civarındadır.Tabii ki daha yüksek yağış değerleri de söz konusudur.Burada vurgulanması gerekli nokta sıcaklık şartlarıdır.Tropikal şartlar nedeniyle yüksek sıcaklık ortalamaları tüm doğal ve beşeri hayatı etkiler.Ancak sıcaklık değerleri dağlarda yükseldikçe düşer.Bu sebeple Tropikal Andlarda ,değişen sıcaklık şartlarına göre kıyıdan dağların doruklarına doğru klimatik yükselti basamakları (höhenstufen)ve buna bağlı olarak vejetasyon katları oluşmuştur. Bu katlar coğrafyacılar tarafından özel adlar konularak betimlenmiştir. Andlarda klimatik yükselti basamakları 16 Kıyıdan itibaren 1000m yükseltiye kadar olan kademede yüksek sıcaklıklar ve bol yağışlar egemendir (nemli tropikal ).Yani bütün yıl sıcak ve bütün yıl nemlidir. Bu kademeye veya kata Tierra Caliente adı verilir. Bitki örtüsü olarak tropikal yağmur ormanlarının egemen olduğu bu kademede tüm tropikal tarım ürünleri (kakao, kahve, tütün, muz, şekerkamışı, mısır) yetiştirilir. Bu katın iklim özelliklerini ortaya koyabilmek amacıyla Kolombiyadan bir istasyonun meteorolojik verileri gözden geçirilecektir. Tablo 3. Andagoya (Kolombiya, 5° N, 77 ° W, 76 m rakım ) Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sıcaklık 27.8 27.7 27.8 28.0 27.7 27.6 27.4 27.4 27.5 27.6 °C Yağış 601 553 470 671 606 647 589 643 667 540 mm Kaynak :Räume und Probleme b.2,s.17. 11 12 yıllık 27.2 27.2 27.6 595 512 7094 Tablonun incelenmesi bize bütün yıl devam eden yüksek bir sıcaklığı vurguluyor.Sıcaklar ,değer ve rejim itibariyle tropikal şartları açık bir şekilde yansıtmaktadır. Bütün yıla dağılmış çok yüksek yağış değerleri nemlilik şartlarının ne kadar etkili olduğunun açık bir göstergesi oluyor. Bu şartlar bize Tierra Calienta katında tamamen nemli tropikal şartların egemen olduğunu gösteriyor. 1000 m den itibaren sıcaklık şartları azalma şeklinde değişir .Yağışlar yine boldur. Bu kata Tierra templada denir. Bu kat 2000 m ye kadar devam eder.Tierra Templada katında tropikal kültür bitkileri yetiştirilmeye devam eder. .Bu katta palmiye tipli ağaçlar ortadan kaybolur ve yerini geniş yapraklı ağaç türlerinin hakim olduğu tropikal dağ ormanlarına (Tropischebergwald) bırakır 2000 m den sonra başka bir kat, Tierra Fria (serin tropikal) katı başlar. 3200 m lere kadar yükselir. Sıcaklıklar azalmaya devam eder.Yağışlar da biraz azalır..Çünkü hava kütleleri nemlerinin çoğunu alt katlarda bırakmışlardır. Bu kattaki klimatik şartları yansıtmak amacıyla Ekvatorda Quito istasyonunun verileri gözden geçirilecektir. Sıcaklık verilerinin incelenmesi bize, değerleri düşmekle beraber tropikal sıcaklık rejiminin bu katta da egemen olduğunu göstermektedir. Yağışlar ise biraz azalmakla beraber yüksekliğini yine korumaktadır. Kuraklık ve kurak bir mevsim mevcut değildir.Yani bu katta sıcaklık ve yağış rejimi itibariyle serin tropikal şartlar söz konusu olmaktadır. Tablo 4. Quito, (Ekvador , 2° S, 78 ° W, 2850 m rakım ) Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sıcaklık 12.6 12.5 12.5 12.5 12.6 12.6 12.5 12.6 12.7 12.6 °C Yağış 106 109 132 188 127 39 22 38 76 93 mm Kaynak : Räume und Probleme ,b.2,s.17. 11 12 yıllık 12.5 12.6 12.6 96 97 1123 Tiera Fria katında sıcaklık yetersizliği nedeniyle tropikal kültür bitkileri yetişmez olur. Onların yerini mısır buğday, patates ve arpa gibi bitkiler alır. Sığır beslenir. Yapraklı ağaçların ortadan 17 çekildiği bu katta, sıcaklık ihtiyaçları fazla olmayan boyları 1-2 m lik endemik topluluklar görülür (Puya toplulukları, Bromeliaceae, Puya raimondi, 8 m, kserofit, çok yıllık bitki. ) Andlarda “puya” katı 3200 m den 4500 m ler arasında bulunan ve sıcaklıkların daha da azaldığı ve miktarca fazla olmayan yağışların zaman zaman kar halinde düştüğü kata Tierra Helada (soğuk tropikal) kat denir. Ekonomik faaliyet olarak hayvancılık yapılır ve güney Amerika kıtasına özgü evcil bir hayvan türü olan lama yetiştirilir. Bu katın doğal bitki örtüsü Puna adı verilen ot ve bodur çalı topluluklarıdır. 4500 m nin üzerinde yeralan en üst kat ise Tierra Nevada olarak isimlendirilir ki daimi kar ve buzullarla örtülüdür. Bazı kaya yüzeylerinde yosun ve likenler görülür. Tropikal Andların Amazon havzasına bakan yüzlerinde de nemli şartlar geçerlidir.Burada da yükseklikle beraber klimatik katlar oluşmaktadır.Ancak Pasifik yüzüne göre tek farkı ,yükselti katlarının alt ve üst sınırlarının aynı olmamasıdır.Amazon havzası tarafında 1500 m yükseltiye kadar nemli-tropikal şartlar egemendir.Yağmur ormanları (Tropische Regenwald, Tropical Rain Forest) her yeri yoğun bir şekilde örtmektedir.Bu şartlar altında insanlar alt kademeye yerleşememişlerdir.Ancak nehir kenarlarında bazı küçük gruplara rastlanır.1500-3500 m katında şartlar biraz iyileştiği için yerleşmelere daha sık rastlanmaktadır. Çünkü bu katta yüksek sıcaklıklar ortadan kalkmakta ve bitki örtüsü de yoğunluğunu kaybetmektedir. 18 Tropikal Andların otantik halkı olan Ġnkaların yerleşmeleri (şehirleri) ve ekonomik faaliyetleri hep bu kata inhisar etmiş ve Ġnkalar kendilerine has medeniyetlerini bu katta geliştirmişlerdir. Ayrıca Andların yüksek kesimleri plato düzlükleri halinde olduğundan yerleşmeyi daha da kolaylaştırmıştır. Andlerın otokton halkı İnkalar bu yüksek yaylalarda (Cuzco 3496 m ) mısır (Zea mays) ve patates (Solanum tuberosum) tarımı yapmışlar ve bu yöreye mahsus lama, alpaka ve guanoko, vikunya gibi hayvanları evcilleştirerek beslemişlerdir.Bunların et ,süt deri ve yünlerinden faydalanmışlardır. Kolomb öncesi İnkalarının başlıca evcil hayvanı “Lama” XVI .yy. başlarında bu bölgeye İspanyollar (1531-1533 Francisco Pizarro Gonzales, Conquistador ) gelerek bu medeniyeti yıkmışlar ve kendi medeniyetlerini getirmişlerdir. Bu arada bir çok yeni ziraat bitkisi gelmiş ve Andlarda bazı yeni yerleşmeler kurulmuştur. Buğday (Triticum sativum), pamuk (Gossypium hirsitum), şekerkamışı (Saccharum officinarum), kahve (Coffea arabica), kakao (Theobroma cacao ), muz (Musa paradisiaca), tütün (Nicotiana tabacum) bölgeye gelen yeni tarım bitkileri olmuştur.Bunlar tropikal Andların elverişli kuşaklarında yetiştirilmeye başlanmıştır. Gelen İspanyollar İnkalarla karışarak melez bir ırk oluşmuştur (mestizo). Böylece nüfus inka, İspanyol ve melez olmak üzere en az üç grupa ayrılmıştır. İspanyol ve inka kültürü karışarak yeni bir kültür ve yeni bir halk bu bölgede ortaya çıkmıştır. Peru ve Bolivya bütün bu özellikleri kendinde toplayan And ülkeleri olarak ön plana çıkarlar. . II.I.III. 1.2-Orta KuĢak Andları And dağlarının 30 ° S paralelinden ,güneye doğru uzanan kesimidir. Bunlar kıtanın en güney noktası olan Horn burnunda son bulurlar (56 ° S). Böylece uzanışlarında 26 enlem derecelik bir farklılık gözlenir. Andlar bu kesimde de yükseltilerini korumaları ile dikkat çekerler. Gerçekten de Andların en yüksek zirvesi olan Aconcagua (6958 m) bu kesimde yeralır. Andlar güneye doğru genişliklerinden kaybetmekle beraber, yükseklikleri hiçbir zama 2000 m nin altına düşmez. Andların bu kesiminde vertikal (dikey ) istikametteki iklimsel kuşaklanmalar önemini kaybetmiştir. Sadece yükseldikçe vejetasyon kademelerinin değişmesi söz konusudur.Andların bu 19 kesiminde yükselti zonlarındaki en belirgin özellik ağaç sınırının üstünde yeralan alpin çayırlar katı ve bu katın üzerinde yeralan daimi kar ve buzullar katıdır. Daimi kar sınır 3000 m lerden itibaren başlar Orta Kuşak Andlarında esas kuşaklanma horizontal (ufki ) istikamette kutuba doğru yaklaştıkça görülür.Mesela 30°-40 ° paralelleri arasında kurak subtropikal bir kuşak ,bunun güneyinde40 °-60 ° ler arasında ise ılıman nemli (okyanusal) bir kuşak yeralamaktadır (Bu kuşağın 50°- 60 ° ler arasında kalan kesimi teoriken olmasa bile filen soğuk kuşaktır). Güney Andlarda 30°-40 ° paralelleri arasında ,güney yarı kürenin kıĢ mevsiminde (haziran-temmuz), batı ve güneybatıdan okyanus üzerinden gelen rüzgarlara bağlı olarak yağışlar düşer. Buna mukabil güney yarı kürenin yaz mevsiminde (aralık ,ocak ) ,subtropikal yüksek basınç bölgeyi işgal eder ve yağışlar kesilir. Bu şartlar altında güney Andların 30° -40 ° paralelleri arasındaki kesiminde kışları yağışlı, yazları kurak bir subtropikal iklim yani Akdeniz iklimine benzer bir iklim oluşmuştur. Bu sebeple Akdeniz ikliminde yetiştirilen tüm kültür bitkileri(üzüm bağları ), Andların bu kesiminde de yetiştirilebilir. 40 °- 60 ° paralaelleri arasında bütün yıl batı ve kuzeybatıdan esen (batı rüzgarları ) etkisi vardır. Bunlar okyanus üzerinden geldiklerinden bol yağış bırakırlar.Bu iklimde kışlar fazla soğuk olmadığı gibi yazlar da fazla sıcak değildir. Bitki örtüsü alt kademede yaprak döken ormanlar ,üst kademede ise iğne yapraklı ormanlardır. Daha yukarda yeralan alpin çayırlar kademesi önemli büyükbaş hayvancılık bölgesidir. 40 ° güney paraleli civarında daimi kar sınırı 1800 m ye iner. Ormanlar 1400 m ye kadar yükselir. Aradaki kat alpin çayırlar kuşağıdır. 50 ° güney paralelinde daimi kar sınırının 500 m ye indiği görülür. Orman buralarda 400 m ye kadar yükselir Ara katta alpin kattır. Fakat bu enlemde bazı yerlerde vadileri dolduran buzul dillerinin denize kadar indikleri de görülür. Tam bir glasye topoğrafyası manzaraya hakimdir. Fakat 3000 m den yukarısında (hatta daha güneyde 50 ° pacivarında daimi kar sınırı 500 m ye, 2500 m ye ve daha da güneyde deniz seviyesine ye hatta daha da aşağılara iner). 20 Orta kuşak Andları. Şilide Osorno yanardağı, 41°06’ N, rakım 2652 m. Eteklerdeki yayvan yapraklı ormanın üst sınırı, alpin çayırlar ve nival kat dikkati çekiyor. ormanlar, 50 ° S paralelilden güneyinde yeralan Tierra Del Fuego (AteĢ ülkesi) adı verilen bölge tamamiyle dağlık ve fiilen soğuk iklim şartları altında bulunan bir bölgedir. Yukardaki satırlarda da belirtildiği üzere Andlar bu kesimde de devam ederek Cabo San Diego burnunda son bulurlar. Dağların yüksekliği 2500 m ye yaklaşır. Darwin dağları üzerindeki Mont Darwin 2488 m yüksekliğindedir. Tierra Del Fuego bölgesi aslında adalardan oluşmuştur. Güney Amerikanın ana kütlesinden Magellan Boğazı ile ayrılmıştır. Tierra Del Fuego bölgesi içindeki en büyük ada Isla Grande adasıdır. Isla Grande adasının güneyinde Beagle kanalı adı verilen dar derin ve uzun bir boğaz yeralır. Bu kanalın güneyinde büyücek iki ada olan Hoste ve Navarin adaları bulunur. Çok girntili çıkıntılı olan kıyılar fjord tipidir. Çünkü buzul topoğrafyası hakimdir. Orman 400 m ye kadar yükselir. 500 m dem itibaren nival kat başlar. Dağlar vadi buzulları ve sir buzulları ile kaplıdır. Kıyılarda dar ve uzun körfezler iç kısımlarda buzulların oyduğu çanaklarda bazı göller bulunur. Kanalların körfezlein ve kıyı çizgisinin bazı kesimlerinin düz hatlar halinde uzuanması buzul vadilerinin fay hatlarına intibak etmiş olduğunu gösterir. Tierra Del Fuego bölgesi 75 000 km² olmasına rağmen nüfusu 250 000 kişi kadardır. En önemli yerleşme merkezi kıyıda yeralan Ushuaia dır. Ekonomik faaliyet olarak hayvancılık yapılı. 500 m nin altındaki kademede çayır karakterinde otlaklar hakimdri ve buralarda birkaç milyon baş koyun yetiştirilir. Tierra del Fuego bölgesinin doğusu Arjantine batısı ise Şiliye aittir. Ushuaia kenti Arjantin kesiminde yeralır. 21 İnsanlık bu bölgede yerleşmeye MÖ 7000 yıllarında yerleşmeye başlamasına rağmen ,dünyanın bir köşesinde kalması yüzünden çok az nüfuslanmış ,tenha kalmış ve bir medeniyet geliştirememiştir (Şilinin yerli halkı Mapuçe‟ler) 4. Magellan bu bölgeden geçerken yerli halkın kıyıda ateşler yakarak onlara yol gösterdiği söylenir. Bu yerli halka AteĢadalılar ismi verilmiştir. Günümüzde güney Andlar, su bölümünden geçirilen sınır çizgisi ile Şili ve Arjantin arasında bölüşülmüştür. 4) Sabrina Bussani; Der bürokratische Völkermord ,Mapuche (Chile). 2003 Şilinin yerli halkı “Mapuçe” ler. II.I.III.2--Amazon Havzası Güney Amerika kıtasında ,3 ° N ve 5 ° S enlemleri arasında ,batıdan And dağları, doğudan Atlas Okyanusu, kuzeydan Venezuele -Guyana platoları, güneyden Brezilya platosu ile çevrelenmiş olan, içine aynı adla anılan bir akarsuyun yerleşmiş olduğu, kabaca doğu batı eksenli çukur alana “Amazon Havzası “ adı verilir ( 3 000 000 km ² ). 22 Bu havzanın batısı, doğusundan daha geniştir. Bunun sebebi kayaçların litolojik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Amazon nehri doğuda “Brezilya Masifi “ adı verilen eski ve rijit bir kütleyi yarmaktadır. Batıdaki volkanik kökenli kayaçlar (andezit) daha dayanıksız olduklarından akarsu burada havzasını rahatlıkla genişletmek imkanını bulmuştur. Biraz önce belirtilen enlemlerin yorumlanmasından anlaşılacağı üzere havza tamamen tropikal kuşakta bulunmakta olup nemli tropikal iklim Ģartlarının hüküm sürdüğü bir alandır. Bu iklimin özellikleri hakkında ,havzanın batı ucunda bulunan Ġquitos istasyonunun meteorolojik parametreleri bir fikir verebilir. Tablo 5. İquitos (Peru) ( 3 ° S, 74 ºW, 117 m) Aylar 1 2 3 4 5 6 Sıcaklık 26 26 26 25 26 25 °C Yağış 251 383 455 294 271 163 mm 7 25 8 25 9 26 10 27 11 27 12 27 yıllık 26 141 200 177 214 220 190 2959 Verilerin dikkatli bir şekilde incelenmesi yıl boyunca hüküm süren yüksek ve monoton bir sıcaklığın ve yine yüksek yağış değerleri yıl boyunca devam eden nemliliğin varlığını gösterir. Bu iklimde tek bir mevsim (bizim yaz olarak niteleyebileceğimiz) sözkonusudur. Kuraklık ve kurak devre yoktur.Yüksek sıcaklığın nedeni güneş ışınlarının bölgeye dik ve dike yakın açılarla gelmesidir.Yağışların nedeni ise sürekli ısınan ve yükselen hava hareketlerinin oluşturduğu konveksiyonel yağıĢlardır. Sürekli yüksek sıcaklık ve bol nem, bitkilerin büyüyüp gelişmeleri için optimum Ģartları içerdiğinden bölgenin doğal bitki örtüsünü orman oluşturur. Bu Bölgede vejetasyon devresi söz edilen şartlar dolayısıyla kesintiye uğramadığından bitkiler bütün yıl faaliyetlerine devam ederler. Ağaçlar çok yüksek boylu (60 m) ve daima yapraklıdır. Orman sık ve türce çok zengindir. Bu ormana tropikal yağmur ormanı adı verilir (Tropikal yağmur ormanı,Tropische Regenwald,Tropical Rain Forest). Tropikal yağmur ormanına bu bölgede Selva denir.Ormanı teşkil eden ağaçlar hem geniş yapraklı ve geniş taçlı hem de palmiye tipli ağaçlardır. Bu ormanın ağaçları sert elyaflı ağaçlar olduklarından işlenmeleri zordur. Ayrıca orman floristik bakımdan heterojendir. Mesela orta kuşaktaki bir kayın ormanı hemen hemen tamamen kayınlardan oluşan saf bir birlik (homojen) iken bu bölge ormanı yüzlerce çeşit ağacın yan yana gelmesinden oluşmuş heterojen bir ormandır. Bu sebeple ormanda mevcut bir ağaç türünün ikinci ferdini bulabilmek için uzun zaman aramak gerekir. Mesela kauçuk adıyla bilinen Hevea brasiliensis bu ormanın otokton ağacıdır. Fakat tek tük olarak geniş bir sahaya yayılmıştır. Bu durumda orman, ekonomik bir kauçuk ormanı olarak sayılamıyacağı için bu ağaç türünden, özel emekle oluşturulmuş alanlar tesis edilmesi gerekmiştir. İşte, nemli tropikal bölgelerde ,ekonomik olan ağaç türlerinden oluşturulmuş olan ve işletilebilen ağaç topluluklarına plantasyon adı verilir (bazen ağaç olmayan fakat ekonomik olan bitki türlerinin yetiştirildiği ziraat alanları için de kullanılır. Ananas, şekerkamışı plantasyonları gibi). 23 Amazon havzası ,yerli ağaç türü olan kauçuğun plantasyonlarının geliştiği bir yer değil ,Afrika kökenli bir ağaç türü olan kahve (Coffea arabica) plantasyonlarının tesis edildiği bir alandır Kıta Avrupalılarca keşfedilmeden önce ,Amazon havzasında yaşayan insan toplulukları mevcuttu. Bugün Brezilya sınırları içinde yaşamakta olan Matuktireler ile Venezuelada yaşamakta olan Yanomamalar gibi. Bunlar kabileler halinde bulunuyorlar ,basit kulübeler halindeki evlerde yaşıyorlardı. Avcılık ve toplayıcılık yapıyorlar ve bazı kök bitkilerini (manyoka, manyok =Manihot utulissima, tatlı patates =İpomea batatas) yetiştiriyorlardı. Dokuma bilmediklerinden giysisiz dolaşıyorlardı. Aile hayatları ve inançları vardı. Kabile hayatları belirli kurallara göre yürüyordu. . Amazon havzası yerlilerinden biri. Havzaya XVI.y.yıldan itibaren Avrupalılar ayakbasmaya başladı. Bunlar batıdan doğuya doğru akış yönünde Amazon ırmağını takiben içerlere sokuldular ve ırmak boyunca bazı yerleşmeler kurdular. (Ġquitos 106 m ; Manaus 28 m ) XIX.y.yıldan itibaren havzanın doğal kaynaklarından çok hızlı şekilde faydalanılmaya başlandı (Brezilya devleti kurulduktan sonra). Tropikal ağaçlar kerestesi için bilinçsizce kesildi. Zeminde kıymetli taşlar arandı. Doğal hayvanlar (bilhassa kuşlar, papağan, muhabbet kuşu) bilinçsizce yakalandı ve XX. y.yıl başlarında plantasyon tarımına başlandı. Bilhassa Afrikadan getirilen kahve fidanları yetiştirildi. Buranın doğal bitki türü olan kauçuk ise Endonezya adalarına götürüldü. XX.y.yıl ortalarında bölgeyi doğudan batıya kateden “transamazon yolu” yapıldı . Tropikal ormanlar daha çok tahrip edildi.Tarım alanları elde edilmek için yakıldı. Neticede Amazon havzasında doğal denge bozuldu.Toprak erozyonu korkunç boyutlara ulaştı. Doğal bitki ve hayvan türlerinin pek çoğu yokoldu. Amazon nehri tarımsal ilâçlarla kirlendi. Yerliler arasında salgın hastalıklar başgösterdi. Amazon yerlileri medeni hayata geçmekte zorlandılar .Geçenler de bölge devletlerinin (Brezilya, Venezuela) üçüncü sınıf ve gelir düzeyi çok düşük sefil insanları olarak kaldılar. II.I.III.3--Venezuela -Guyana Platoları Güneyden Amazon çanağı, batıdan Orinoko nehri, kuzey ve doğudan Atlas Okyanusu ile çevrelenmiş yüksek düzlüklerden oluşan bir alandır (platodur). Jeolojik olarak prekambriyen bir çekirdektir. Fakat üzeri yer yer daha genç sedimanlarla örtülmüştür. Bazı kesimlerde granitler, bazı kesimlerde metamorfik şistler, yeşil kayaçlar (ofiyolitik) ve bazı kesimlerde de volkanik kayaçlar aflöre etmiştir. Bir aşınım platosu olan bu platoda , bazı volkanik kesimlerde yükselti 3000 m ye yaklaşır (Roraima 2810 m, tabla veya masa şekilli üstü düz bir dağ. Bu şekil özelliği 24 yapıdan kaynaklanan bir durum. Burada sert ve yumuşak tabakaların ardalandığı yatay bir yapı bu manzarayı oluşturmuş. Roraimanın zirvesinden Brezilya, Venezuela ve İngiliz guyanasının sınırı geçiyor. Zirve 5º 12’ N, 60º 45’ W koordinatlarının kesiştiği noktada, biraz daha kuzey doğuda 2994 m yükseltisindeki Pico da Neblina zirvesi yeralmaktadır. Burası Breziyanın en yüksek zirvesidir. 2004 yılında keşfedilmiştir). Platoların doğu bölümünü oluşturan Sierra Acarai ve Sierra Tumucumaque (Tumuc Humac) sıradağları mesozoik katmanlardan oluşmuştur. Venezuela –Guyana platoları Orinoko ve Amazon nehrinin kolları tarafından derin vadilerle yarılmıştır. Ekvator ile 10 ° N enlemleri arasında yeralan bu platoda iklim nemli tropikaldir. Bitki örtüsü ise tropikal yağmur ormanlarıdır. Ancak platoların 1000 m nin üstünde kalan kademesinde sıcaklığın azalmasına bağlı olarak Tierra Templada katı ortaya çıkarsa da ,bu alan fazla geniş değildir. Bu platoların batısında ,Amazon ve Orinoko nehirlerinin birbirine bağlı fakat ayrı ayrı yönlere akıyor olması ilginçtir. Amazonun Rio Negro kolu Orinoko nehrinin kaynak bölümüne bağlıdır (Casiquiare ).Yağmurların durumuna göre Orinokonun yukarı havzası bazen Rio Negroya akar. Roraima dağı (2810 m). Bu platoların orman örtüsü Amazon havzasındaki kadar yoğundur. Ayrıca vadilerle derin bir şekilde yarılmış olması da bu bölgeye ikinci bir olumsuzluk kazandırmıştır. Bu sebeple bu plato Amazon havzası kadar ıssızdır. Fakat buna rağmen bazı ilkel kabileler yaşamaktadırlar. Bunlardan biri 1980 lerde ilk kez keşfedilen Yanomamalardır. Bu kabilenin paleolitik dönemin hayat seviyesinde bulunduğu hayretle gözlenmiştir. Günümüzde bu platolarda nüfus hala tenhadır.Tierra templada katına bir miktar beyaz nüfus yerleşmiş ve bu kademeyi büyükbaş hayvancılık faaliyetlerine açmıştır.Venezuele –Guyana platolarının günümüzdeki ekonomik önemi maden yataklarının zenginliğinden ileri gelir.Bu 25 precambriyen masif ve üstündeki alt paleozoik kumtaşları altın, elmas, nikel, krom, manganez ve demir yatakları bakımından çok zengin olduğu için buralara bazı küçük madenci yerleşmeleri kurulmuştur. Bu durum doğanın yer yer tahribatına neden oluyorsa da bölge bakir tabiatını halen korumakta olup son yıllarda ekoturizme açılmaya çalışılmaktadır. Bilhassa dünyanın en yüksek şelâlesi (çavlan) olan Angel Ģelâlesinin (Salto Angel, Orinokonun kolu Caroni üzerinde, 800 m düşüş yapar) bu bölgede bulunmakta olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. ġekil: Salto Angel Şelâlesi. Dünyanın en yüksek şelâlelerinden biridir. Masa şekilli bir dağın üzerinden akarak gelen Caroni ırmağının yatağı bir fay ile kesildiği için sular 800 m lik bir düşüş yapmaktadır. Bu doğal bölge bugün 5 devlet arasında bölüşülmüştür. En büyük bölümü Venezuela ait olup doğuya doğru sırasıyla bu plato üzerinde İngiliz Guyanası (Guyana), Surinam (Hollanda Guyanası ) ve Fransız Guyanası devletleri vardır. Platonun güney kenarından bir kesim ise Brezilyaya aittir (Rio Branco havzası). II.I.III.4-Brezilya Platosu (Mato Grosso, sık orman ), Planalto Brasiliero Meridyonal Platolar, Merkezi Platolar ve Atlantic Platoları olmak üzere üçe ayrılır. Kuzeyden Amazon havzası ve Atlas okyanusu, doğudan Atlas okyanusu, günetden La Plata körfezi, batıdan Gran Chaco depresyonu ile sınırlandırılmış olan bölgeye Brezilya platosu 26 adı verilir.Burası Antekambrien veya Kambrien yaşında çekirdek bir masiftir.Guyana platoları ile birlikte, güney Amerika kıtasının jeolojik bakımdan en eski kütlesidir.Buraya Brezilya masifi adı da verilir ve kayaçların cinsi mağmatik (granit) ve metamorfiktir.Jeomorfolojik olarak bir aşınım platosu olan masif, Amazon, Parana ve San Francisco nehirlerinin kollları tarafından derince yarılmıştır. Masif, güneydoğusunda 2821 m lik en yüksek noktasına erişir (Serra da Mantiqueria dağları, Ġtatiaya (Serro do Ġtatiaia, (Agulhas Negras, 2787m, 2798 pedra de mina ). Bölge 5º S ve 35º S enlemleri arasında yeralır. Buna göre bölge, anahatlarıyla tropikal kuşağın, nemli ve kurak tropikal alt kuşağı içindedir. Burada yılın bir bölümü nemli, bir bölümü kurak geçer. (intertropikal konverjansın güneye hareketi). Bu bölgenin iklimi hakkında bir fikir sahibi olabilmek için,Brasilia istasyonunun verilerinden faydalanılmıştır. Tablo 6. Brasilia, 1158 m, 15º 47‟ S, 47º 56‟ W Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 yıllık Sıcaklık ºC 21.5 21.3 21.5 20.9 19.8 18.8 18.5 20.5 21.7 21.4 21.3 21.0 20.7 Yağış mm 242 212 188 121 45 8 12 15 56 172 238 246 1555 Tablonun tetkikinden yıl içinde sıcaklıkların yüksek olduğu ve monoton bir seyir takibettiği anlaşılmaktadır (Tropikal kuşak termik rejiminin özellikleri). 20.7º C olan yıllık ortalama sıcaklık, Brasilianın tropikal kuşak içinde bulunduğunu kanıtlamaktadır (Bilindiği gibi,Tropikal kuşak 20 ºC izotermleri arasında kalan saha olarak tanımlanmaktadır). Yağışlarda dikkati çeken durumlardan biri , yıllık yağış miktarıdır. 1.5 m nin üzerine çıkan bu miktar, istasyonun bol yağış aldığını bize göstermektedir. Fakat asıl önemli olan yağışların yıl içindeki dağılışıdır. Biz burada yılın nemli ve kurak devre olarak ikiye ayrılmış olduğunu görmekteyiz. Tablodan anladığımıza göre, mayıstan başlamak üzere eylül ayını da kapsayan 5 aylık bir yarı kurak ve kurak devre sözkonusudur. Kalan 7 ay ise bol yağışlıdır. Bu yağış düzeni, nemli ve kurak tropikal bölgelerin yağış rejim özelliğini yansıtmaktadır. Yağışların azaldığı dönem, güneşin kuzey yarımkürede bulunduğu zamanlara rastgelmektedir. Yağışlı dönemler ise güneşin güney yarımkürede bulunduğu ve başucu noktasından geçtiği dönemlerdir. Bu klimatik şartlar sahada kurakçıl karakterde bir bitki örtüsünün oluşumuna imkan vermiştir. Bunlar kurakçıl ağaçlar, kurakçıl çalılar ve yağışlarla yeşillenen gür bir ot örtüsüdür. Brezilyada ot örtüsüyle kaplı alanlara Campo Cerrado (çalılık ovalar) , dikenli çalılara da Caatinga denir (kaktüsler de dahil).. Avrupalılar gelmeden önce bu bölgede otokton kabileler yaşıyorlar ve bunlar avcılık ve toplayıcılıkla geçiniyorlardı. Avrupalılar bu kıtaya gelince platonun kıyı kesimlerine ve yüksek kesimlerine yerleşmişlerdir. Çünkü hayati faaliyetlere en elverişli kesim buralardı. (Sürekli olarak esen güneydoğu alizeleri Rio dağlarına yağış bırakır): Yerfıstığı (Arachis hypogaea) gibi bir kültür bitkisinin anavatanı olan Campolar, Avrupalılarca otlaklar ve ziraat alanlarına dönüştürülmüştür. 1000 m nin üstündeki yükseltilerde sığır beslenir. Bol yağışlı kıyılarda kahve plantasyonları vardır. Pamuk, kahve ve sisal keneviri (Agave sisalana) gibi tropikal ürünler yetiştirilir. Yerli bitkiler olarak mate çayı (Ilex paraguayensis) ve manyok (Manihot utulissima) önemlidir. 27 Manyok bitkisi. Bol miktarda nişasta ihtiva eden kökleri yerlilerce gıda maddesi olarak kullanılır. Brezilyanın ilk başkenti Rio de Janeiro ve önemli şehirlerinden Sao Paulo bu kıyılarda kurulmuştur. Platonun eski kayaçları altın, kıymetli taşlar ve metalik madenlerce zengindir. Platonun hemen hemen tamamı Brezilyaya aittir. II.I.III.5- Gran Chaco Güney Amerika kıtasında, yaklaşık olarak 18° - 31º güney enlemleri arasında kalan, batıdan And dağları, doğudan Brezilya masifi tarafından sınırlandırılmış olan kabaca kuzey – güney doğrultusunda uzanan ova karakterinde ve yaklaşık 1 milyon km ² yüzölçümündeki bölgeye Gran Chaco adı verilir. Burası jeolojik olarak Tersiyer (Neojen) ve Kuaterner çökelleriyle dolarak düzleşmiş bir depresyondur. Bu depresyonun tabanı o kadar düzdür ki en kuzey ucunda yüksekliği ancak 100 m kadardır. 2500 km güneyde deniz seviyesine iner. Matematik iklim kuşakları bakımından Gran Chaco, 18° S-31° güney enlemleri arasındadır. Teorik olarak tropikal kuşağın, kurak-tropikal alt kuşağındadır. Bölgede hüküm süren iklimin özelliklerini ortaya koyabilmek amacıyla Asuncion istasyonunun verilerinden faydalanılacaktır. Burada yıllık yağışlar genelde 1 m civarındadır . Fakat bu değerler bölgenin kuzeydoğusundan güneybatısına gidildikçe azalır ve 500 mm nin altına düşer. Bunun sebebi bu 28 bölgeyi bütün yıl etkisi altına alan güneydoğu alizeleridir. Bunlar 35° S paralelinden ekvatora doğru, yani Atlas okyanusundan karalara, soğuk denizden sıcak karaya doğru eserler, gittikçe ısınırlar. Bu sebeple yağış getirmezler. Sadece güney Brezilya dağlarına çarparak bir miktar orografik yağış bırakırlar. Gran Chaco yağış gölgesinde kaldığı için az yağışlıdır ve batıya doğru yağışlar daha da azalır (Asuncionun bol yağışlı devresi muhtemelen bu mevsimde güneybatıdan kuzeydoğuya doğru esen Pamperonun getirdiği soğuk ve kuru hava kütlesi ile alizelerin getirdiği sıcak ve nemli hava kütlesinin yaptığı cephe ile ilgili olmalıdır) Tablo 7. Asuncion, 101 m, 26° 16‟ S, 57° 38‟ W aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sıcaklık 27.7 27.3 26.0 22.9 20.2 17.8 18.1 19.0 20.8 23.6 °C Yağış 154 141 145 163 105 69 44 69 71 118 mm 11 12 yıllık 25.3 27.1 23.0 154 134 1367 Asuncionun sıcaklık verilerini ,incelediğimizde ilk olarak göze çarpan özellik 23 ° C olan yıllık sıcaklık ortalamasıdır. Bu değer bize bu istasyonun tropikal kuĢak içinde bulunduğunu kanıtlar. Bilindiği gibi, Tropikal kuşak yıllık ortalama sıcaklığın 20 ° C ve üzerinde bulunduğu bölgeleri kapsar. Asuncionun sıcaklık rejimi bakımından dikkati çeken diğer nokta, sıcaklıkların nemli tropiklerdeki gibi monoton olarak seyretmeyişidir. Burada en sıcak ve en soğuk ay arasında 10º C kadar bir fark bulunmaktadır. En soğuk ayın ortalaması 17.8 º C dir. Yani sıcaklık değerleri bu ayda tropikal değerler olan 20 º C nin altına düşmüştür. Fakat bu durumu sadece üç aylık bir sürecte görmek mümkündür. Geri kalan 9 ayda tropikal sıcaklık şartları hakimdir. Fiziki olarak kış mevsiminin bulunmadığı bu sıcaklık rejimi tropikal iklimlerin sıcaklık rejimidir. En sıcak ve en soğuk aylar arasındaki 10º C lik farkın sebebi ise yıl içinde güneş ışınlarının en yüksek açılarla gelme durumundan kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi güney yarımkürede 21 Aralıkta güneş ışınları oğlak dönencesine 90º lik bir açıyla gelir. Asuncionda Ocak ayının en sıcak ay olmasının nedeni güneş ışınlarının bu ayda 90 ° ye yakın açılarla gelmekte oluşudur. Yağışların durumu ele alındığında ilk dikkati çeken yıllık yağış miktarıdır (1367 mm). Bu değer bol bir yağışa işaret eder. Yağışların yıl içine dağılışında bir eşitlik görülmez. Bol yağışlı aylar ile az yağışlı aylar söz konusudur. Hatta şu şekilde bir ifade de kullanabiliriz. Yıl bol yağışlı ve az yağışlı olmak üzere adeta iki mevsime ayrılmıştır. Fakat şiddetli bir kurak dönemin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Yağışların mekanizması alize rüzgârları ile ilgilidir. Güney yarım kürenin yaz ve sonbahar aylarında (aralık, ocak, şubat, mart, nisan, mayıs) subtropikal yüksek basınç alanı 40° güney paraleli civarına yerleşmiş durumdadır. Bu sebeple Atlas okyanusu üzerinden gelen güneydoğu alizeleri Chaco‟nun doğu kesimlerine bol yağış bırakır. Fakat batı kesimine nemlerini bırakmış olarak geldiklerinden yağışlar yarı yarıya azalır (500 mm den az). Kışın subtropikal yüksek basınç 30° S paraleli civarına yerleşir ve bu kuşak daimi yüksek basınç alanı olur. Bu sebeple burada alizeler etkilerini büyük ölçüde kaybederler ve yağışlar azalır. Netice olarak Asuncionun iklimi bütün yıl sıcaklığını sürdüren, fakat yağışlar bakımından yılın az ve çok yağışlı olmak üzere iki mevsime ayrıldığı devri (değiĢken) bir tropikal iklimdir. Gran Chaco bölgesinin kendine özgü bir özelliği daha vardır. Bu özellik Gran Chacoda fiziki coğrafya şartlarının doğu-batı doğrultusunda değişmekte oluşudur. Bu değişimi her şeyden 29 önce klimatik şartlarda fark etmek mümkündür. Gerçektende yıllık yağış miktarının batıya doğru azaldığı ve kuraklık şartlarının şiddetlendiği görülür. Bunun sebebi iç kesimlere doğru gidildikçe okyanus etkisinin azalmakta oluşu ile ilgilidir. Bu durum temel alınarak Chaco bölgesi, nemli Chaco ve kurak Chaco olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Nemli Chaco doğu, kurak Chaco ise batı bölümdür. Chaco bölgesinin bitki örtüsü de doğudan batıya doğru değişir. Doğuda aralarına palmiye türlerinin de karıştığı “park ormanları” yeralır. Batıya doğru yağışların azalmasına ve kuraklığın etkili olmasına paralel olarak kseromorf (kurakçıl) karakterli ağaç ve çalılar sahaya hakim olur. Fakat Paraguay-Parana ırmağının kıyıları boyunca çok gür galeri ormanları uzanır. Quebracho ağacı (Aspidosperma quebracho blanco-Apocynaceae) Gran Chaconun en tanınmış ağaç türüdür. Ekonomik kıymeti olan bu ağacın kabuğu sanayide (sepicilikte, derileri tabaklamakta) kullanılır. Odununun özgül ağırlığı 1.49 gr/cm3. Aynı zamanda Tıbbi değeri de olan bir ağaç türüdür. Mate çayı bitkisi (Ilex paraguayensis) bu bölgede de önemlidir. Çalı ve ağaççık formunda olan bu bitkinin kurutulan yaprakları ince ince kıyılarak demlenir ve çay gibi içilir. Bu Paraguay, Uruguay ve Arjantin de milli bir içeçektir. Mate çayını yudumlayan bir GoĢo. Gran Chaco doğal hayat bakımından zengin bir faunaya sahiptir. Fakat en karakteristik hayvanları arasında tapir (tapiridae) denilen yabandomuzuna benzer bir hayvan ile kedigillerden puma (Panthera concolor) dır. Gran Chaco bölgesine beyazlar XVI.yüzyıldan itibaren gelmeye başlamışlardır. Beyazların gelişi ya Peru ve Bolivya üzerinden veya Atlas okyanusu kıyılarında iç kısımlara sokulmalar şeklinde olmuştur. Beyazlardan önce bu bölgede yerli bir halk yaşıyordu. Bunlar kabileler halinde idiler. Park ormanlarında toplayıcılık ve avcılık, büyük akarsu ve bataklıklarda balıkçılık yapıyorlardı. Bu kabileler halkına genel bir adla Guarani‟ler denilir. Günümüzde bu yerliler Paraguay nüfus yapısının en önemli bir bölümünü oluşturur. XVI. yüzyıldan itibaren buralara sokulan Cizvit rahipleri bu kabileleri hristiyanlaştırmışlardır. Bunlar kısmen beyazlarla karışmış (melezler) ve dillerini de unutarak İspanyolca konuşmaya başlamışlardır. Günümüzde bu geniş arazide nüfus sıklığı düşüktür. Bölge tenhadır. Bölgenin bazı kısımları doğallığını korumakla birlikte büyük kısmı tarıma açılmış ve hayvancılık yapılmaktadır. İspanyol kökenlilerin bu arazilerde kurdukları, sığır yetiştirilen ve soya (Soja hispida), (Glycine soja)ekilen çok geniş arazileri kaplayan çiftliklerine “estancia” adı verilir. Chaconun kurak bölümünde ise keçi beslenmektedir. Bu evcil hayvanı bu bölgeye beyazlar getirmişlerdir. Gran Chaco bölgesinin batısında And dağları eteklerinde yakın yıllarda önemli petrol ve doğalgaz yatakları keşfedilmiş olup işletilmektedir. 30 Günümüzde Gran Chaco bölgesinin büyük bölümü Arjantine ait olmakla birlikte Paraguay Bolivya ve çok az da Brezilyanın toprakları vardır. 1935 yılında Bolivya ve Paraguay arasında Gran Chaco bölgesi için savaş çıkmış ve Paraguay kazanmıştır. II. I. III. 6-Pampa Güney Amerikada 30º-40º S paralelleri arasında yeralan ve tamamen Arjantin sınırları içersinde bulunan steplerle örtülü dalgalı düzlüklere pampa adı verilir. Pampa sözlüğü güney Amerikanın yerli dillerinden olan quechua dilinden alınmış bir kelimedir. “Otlarla kaplı düzlükler” anlamına gelir. Pampa batıda And dağları, doğuda ise Atlas Okyanusu ile sınırlanır. Kuzeyde Salado (Juramento) ırmağı ve Büyük Tuzlalar (Salinas Grandes) , güneyde Rio Negro, Pampanın sınırlarını oluşturur. Bu sınırlar dahilinde pampanın yüzölçümü 600 000 km² kadar bir yer tutar. Jeolojik özellikleri itibariye pampa Kuaterner oluşumlarıyla örtülü bir düzlüktür. Ancak bu depoların altında batıda, tersiyer oluşukları ve kretase formasyonları aflöre eder. Doğu pampanın güney kesimlerinde granitik temelin yüksek tepeler halinde topoğrafya yüzeyinde belirginleştiği görülür. Bunlar Sierra Tandilia dağları ile Sierra Ventana dağlarıdır. Pampa göz alabildiğine uzanan, deniz seviyesine göre fazla yüksek olmayan düzlüklerdir. Pampa batıya doğru gidildikçe yavaş yavaş yükselir ve And dağlarının eteklerindeki tepeliklere kadar devam eder. Atlas okyanusu kıyılarında 10-15 m yükseltide olan pampa orta kesimlerde 100 m ye And dağlarının eteklerinde ise 500 m ye kadar yükselir. Böylece doğuya meyilli düzlükler hüviyetini kazanır. Pampalarda Quaterner yaşlı taşınmış depoları üzerinde gelişmiş olan Azonal topraklar hakimdir. Bunlar alüvyal topraklar ve lös toprakları karakterine sahiptirler. Pampa topraklarının bir kısmı yıkanmamış ve organik maddeler bakımından zengin olan topraklardır. Pampalar alanında hüküm süren iklimi tanımlayabilmek için biri doğu pampada diğeri de batı pampada olmak üzere iki istasyonun meteorolojik verilerinin incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu istasyonlar Buenos Aires ve batıda And dağlarının eteklerindeki San Rafael‟dir. Tablo 8. Buenos Aires 25m, Aylar 1 2 3 Sıcaklık 24.5 23.3 21.2 Cº Yağış 118 117 142 mm 34º 35‟ S, 58º 29‟ W 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Yıllık 17.6 14.4 11.2 11.1 12.2 14.3 17.2 20.4 22.8 17.5 104 80 61 68 68 75 119 117 104 1173 Doğu veya nemli pampayı (Pampa humeda) temsil eden Buenos Airesin sıcaklık rejiminde göze çarpan özellik yaz mevsimin sıcak, kış mevsiminin ise ılıman geçmekte oluşudur. Yağışlar bakımından dikkati çeken ilk özellik yıllık ortalama değerinin 1 m yi aşmakta oluşudur ki bu durum yağış miktarının az olmadığını gösterir. Yağışların mevsimlere dağılışı bakımından yani yağış rejimi itibariyle doğu pampada kurak mevsim bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak yaz en yağışlı mevsim, kış ise en az yağışlı mevsim olarak belirmektedir. (yaz yağışları muhtemelen pampero rüzgarının getirdiği soğuk hava kütlesi ile alizelerin getirdiği nemli ve sıcak hava 31 kütlelerine bağlı olarak teşekkül eden cepheyle ilgilidir). ***Netice olarak sıcak yazları, ılıman kışları ile her mevsimi yağışlı ve kuraklığın önemli olmadığı bir iklim karşımıza çıkmaktadır. Doğu Pampada hüküm süren bu iklimi kısaca”nemli subtropikal iklim” olarak vasıflandırmak mümkündür. Doğu pampadaki yağış ve sıcaklık şartları ağaçların yetişmesine ve ormanların gelişmesine uygun gibi görünmektedir. Fakat doğu pampanın doğal bitki örtüsü nemli stepler veya çayırlardır. Elverişli iklim şartlarına rağmen doğal bitki örtüsünün ormanlar olmaması çözülmesi gereken bir problemdir.İspanyol kaşifler doğu pampaya ilk ayak bastıklarında bu bölgeyi bir “ot denizi” olarak tanımlamışlardır. Pampanın başlıca ot türleri buğdaygillerdendir. Sembolik bitkisi pampa otu adı verilen (Cortaderia selloana) dır. Doğu pampanın ağaçsızlığı veya ormansızlığının ilk etapta antropogen faktörlerle ilgili olabileceği akla gelmektedir. Yukarda da işaret edilmiş olduğu gibi İspanyol kaşifler bölgeyi ilk olarak ot toplulukları ile örtülü durumda gördüklerini ifade etmektedirler. Bu takdirde antropojenik faktörlerin İspanyol öncesi devrede söz konusu olması gerekir ki, pampalarda orman örtüsünü tamamen yokedecek derecede kalabalık ve etkin bir yerli nüfusun mevcudiyetine pek ihtimal verilmemektedir. Doğu pampanın ağaçsızlığını açıklamak konusunda ikinci bir fikir olarak edafik koşulların elverişsizliği düşünülebilir ki bunlar toprak özellikleri ve yer altı sularının durumudur. Pampa toprakları organik maddece zengin tahıl ziraatine elverişli derin topraklardır. Bu nedenlerle ağaçların fizyonomik ve fizyolojik gelişmelerine uygun olmadıkları söylenemez. Fakat doğu pampanın göz alabildiğine uzanan düz rölyefi ve yağışlı iklimi, pampayı yer altı suları bakımından fevkalade zengin bir duruma getirirken bazı yüzeysel drenaj problemlerine de yol açmaktadır. Nemli pampanın ağaçsızlığı muhtemelen yüzeye yakın olan yer altı su seviyesinin ağaç gelişmesini engellemesine bağlayabiliriz. Pampalar bölgesinde batıya doğru gidildikçe klimatik şartların değiştiği anlaşılmaktadır. Batı pampa veya “kurak pampa” (Pampa seca) adı verilen bu bölümün iklimini ortaya koyabilmek için San Rafael istasyonunun meteorolojik verileri incelenecektir. Tablo 9. San Rafael, 745 m, 34º 58‟ S, 68º 40‟ W aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 yıllık Sıcaklık 23.2 21.9 18.7 14.8 11.0 7.6 7.4 9.2 12.0 16.1 19.3 22.2 15.3 Cº Yağış 56.3 43.0 41.1 18.4 9.2 12.8 10.7 12.9 27.6 24.0 44.5 49.6 347.2 (mm) Bu istasyonun bulunduğu bölgede kontinentalitenin ve yükseltinin etkisiyle kış mevsiminin daha da belirginleştiği fakat ılıman olma karakterini koruduğu anlaşılmaktadır. Yazlar ise sıcak geçmekte ilkbahar ve sonbahar mevsimleri de bulunmaktadır. Yağışlar bakımından yaz mevsiminin yağışlı bir mevsim olma özelliğinin devam ettiğini, kış mevsiminde ise kuraklığın iyice belirgin hale geldiğini görüyoruz. Ayrıca yıllık yağış miktarının çok azalarak 350 mm civarına indiğini saptıyoruz. Yani kısaca batı pampa iklim olarak yine subtropikal bir iklimdir fakat artık kurak bir subtropikal iklim olarak karşımıza çıkmıştır. Bu iklimin Akdeniz iklimine göre en önemli farkı soğuk mevsimin kurak bir mevsim sıcak mevsimin ise yağışlı bir mevsim olmasıdır. Yani mekanizma olarak Akdeniz ikliminin tam tersi bir iklim bölgede hüküm sürmektedir. 32 Batı pampada klimatik şartlar ancak ot örtüsünün teşekkülüne elverişlidir. Bundan dolayı batı pampa doğal kurak stepler alanıdır. II.I.III.7-Patagonya Güney Amerikanın güney kesiminde konum olarak doğudan Atlas okyanusu, batıdan Andlar, kuzeyden Rio Negro, güneyden ise Magellan boğazı ile sınırlanmış olan bölgedir. Tierra del Fuego bölgesi Andlar bölgesine ait olarak kabul edilmiş ve ilgili bölümde işlenmiştir. Patagonya40° S- 53° S güney enlemleri arasında yeralır. Patagonya yaklaşık olarak kuzeyden güneye 1500 km, batıdan doğuya en geniş kısmında 600 km kadardır. Yaklaşık yüzölçümü ise 450 000 km ² dir. Patagonyanın genel jeolojik durumundaki en karakteristik özelliklerinden biri eski temele ait kristalen şistler ile bunları örten mesozoik yaşlı volkano- sedimanter serilerdir. Bunların üzerine de tersiyer yaşlı seriler gelmiştir. Tümü de yatay durumda olan ve geniş alanlara yayılmış bulunan bu seriler “Patagonya platformunu” oluştururlar. Bölgenin kuzeyinde Rio Negro ve Cubut akarsuları arasında kalan sahada eski temel üzerine yerleşmiş bulunan yatay durumdaki bu seri tipik bir “meseta” rölyefi manzarasıyla göze çarpar. Patagonya jeomorfolojik olarak doğudan batıya doğru yükselen bir rölyefe sahiptir. Kıyı düzlükleri halinde başlayan arazi batıya doğru bir plato manzarası kazanarak en nihayet And dağlarına intikal eder. And dağları Patagonyanın batı sınırıdır. Patagonyanın rölyefinde kuzeyden güneye doğru da bir çeşitlilik görülür. Platolar ve bunları ayıran havzalar birbirini takibeder. Rio Negro ırmağı ile Chubut ırmağı arasındaki yüksek üniteye geniş anlamda “Meseta de Somuncara” adı verilir. Bu platonun üzerinde yer yer şahit tepelere rastlanır. Bunlardan biri de yükseltisi 1900 m ye erişen “Cerro Corona” dır. Somuncara platosu batıya gidildikçe yavaş yavaş and dağlarına intikal eder. 33 Meseta de Somuncara platolarındaki en yüksek zirve Cerro Corona (1900 m). (Patagonya). Somuncara platolarının güneyinde büyük bir havza yeralır. Bu havzaya Chubut, onun kolu Chico ile Deseado ırmakları yerleşmiştir. Burası tersiyer ve kuaterner sedimanları ile dolmuş jeolojik bir havzadır. Düzlükler halinde ve eğim değerlerinin düşük olduğu bu arazide bir çok göl yeralır (Musters gölü, Colhue Huapi gölü 803 km², yüzeyi 258 m ). Bunlardan bazıları kapalı havzalar halindedir (Gran Laguna Salada, Rio Chubut ile Rio Chico arasında). Deseado ırmağının güneyinde ikinci bir plato ünitesi yükselir. Buraya genel olarak “Meseta El Pedrero” denir. Üzerindeki zirvelerden en yükseği 1335 m dir (Cerro Cojudo Blanco). El Pedrero platolarının güney sınırını (Rio- Chico-Santa Cruz) ırmağı çizer. Bu akarsuyun güneyinde kalan arazi üzerinde yer yer masavari tepelerin yükseldiği çok geniş ve 350400 m seviyesindeki düzlükler halindedir. Ancak batıya doğru yine yavaş yavaş yükselerek And dağlarına intikal eder. Burası da tersiyer ve kuvaterner oluşuklarıyla dolmuş bir havza görünümündedir. Ancak Andların doğu eteklerinde moren depolarına rastlanır. Güneyde Magellean Boğazında Patagonya bölgesi son bulur. Patagonya bölgesinin kıyıları jeomorfolojik açıdan bazı özelliklere sahiptir. Kuzeyden güneye doğru gidildiğinde geniş körfezlerin ve yarımada şeklinde bazı çıkıntıların varlığı dikkat çeker. Bölgenin kuzeyinde Rio Negro ırmağının deltasının güneyinde San Matias Körfezi yeralır. Valdes Yarımadası bu körfezin güney kenarını teşkil eder. Dar bir berzahla (tombolo, Istmus) anakaraya bağlanmış bir yarımadadır. Bu yarımada 3625 km ² yüzölçümünde olup doğal bir limandır. Tombolo bir birikinti ile meydana gelmemiştir. Anakayadan oluşmuştur. Tabakalar yataydır. Yaımadanın kütlevi kısmı da düzdür. Yüksekliği maksimum 110 m yi bulur (Cerro Piaggio). Yarımada da bir de depresyon vardır. Bu 35 km ² yüzölçümünde tuzlu bir göldür. 34 (Salina Chica). Gölün yüzeyi deniz seviyesinden 42 m daha aşağıdadır. Yarımadanın kuzey kenarında tali bir körfez olan Golfo San Jose, güney kıyısında ise yine bir tali körfez olan Golfo Nuevo bulunur. Valdez yarımadasını çevreleyen deniz alanı fauna bakımından çok zengindir. Bilhassa deniz memelilerinden foklar ve balinalar yarımadanın kıyılarında konaklarlar. Valdez yarımadasının güneyinde geniş bir körfez olan San Jorge Körfezi yeralır. Bu körfez Deseado havzasının denizel alana doğru adeta bir devamı gibidir. Körfezin kıyı çizgisi genelde düzdür, alçak ve plajlı kıyılar şeklindedir. Körfezin en önemli şehri Comodoro Rivadavia‟dır. Patagonya bölgesini ilgilendiren son büyük körfez Bahia Grande’ dir. Bahia kelimesi İspanyolcada kıyı anlamına gelir. Grande ise “büyük” demektir. Bahia Grande de karasal bir havzanın denizel alandaki devamı şeklindedir. Yalnız Bahia Grande de körfez karakteri biraz zayıftır. Daha çok açık kıyılara andırır. Bahia Grande alçak ve düz bir kıyı çizgisine sahiptir. Rio Chico, Rio Santa cruz ve Rio Coig, Rio Gallegos akarsuları bu kıyıda denize dökülür. Kıyının en önemli kenti Rio Gallegos’tur. Patagonyanın iklim özelliklerini yansıtabilmek amacıyla bu bölgenin Atlas okyanusu kıyısındaki bir şehri olan Comodore Rivadavianın meteorolojik rasat sonuçlarından faydalanılacaktır. Tablo 10. Comodoro Rivadavia 46 m, 45° 47‟ S, 67° 30‟ W Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Yıllık Sıcaklık 19.2 18.3 16.1 12.9 9.6 6.6 6.5 7.7 9.9 12.5 15.9 18.0 12.8 Cº Yağış 16 15 23 24 32 25 27 23 12 15 11 12 235 mm İstasyon güney yarı kürede yeraldığı için aralık, ocak ve şubat, yaz mevsimi aylarıdır. Bu nedenle en sıcak ay Ocak, en soğuk ay ise Temmuzdur. Enlem derecesi dikkate alındığında bu istasyonun ılıman kuşak içinde bulunduğu anlaşılır. Sıcaklık rejimi bakımından yazlar serin kışlar ise ılıman olarak nitelenebilir. Bu özellikler oseanik sıcaklık rejimine ait özelliklerdir. Yağışlar bakımından yıllık yağış miktarı dikkati çeker. Comodoro Rivadavianın yıllık yağış miktarı bu istasyonun çöl iklimi sınırları üzerinde bulunduğunu gösterir. Çünkü genel teamül olarak 250 mm yıllık yağışın altında yağış alan istasyonların çöl iklimi kapsamı içinde bulunduğu kabul edilir. Patagonyada yağış azlığının sebebi atmosferin genel sirkülasyonu ile ilgilidir. Bilindiği gibi güney yarı kürede 30-35° paralelleri arasında daimi bir yüksek basınç kuşağı vardır. Bu yüksek basınç kuşağından 60° enlemleri civarındaki alçak basınç alanına doğru daimi rüzgârlar eser. Bunlara batı rüzgârları denir. Patagonyanın coğrafi konumuna göre bu rüzgârlar kuzeybatıdan güneydoğuya yani karadan denize doğru eser. Bu nedenle de Patagonyaya yağış getirmezler. Halbuki aynı enlemdeki şili kıyıları bu rüzgârlar sayesinde bol bol yağış alır ( 2 m den fazla). Patagonyanın iklimi üzerinde Falkland soğuk okyanus akıntısı (hızı 2 km/h) da etkilidir. Falkland soğuk akıntısı batı rüzgârlarının etkisyle oluşmuş bir akıntıdır. Batı rüzgârları Antarktika etrafında sirkümpolar bir akıntı oluştururlar. Falkland akıntısı bu akıntının Falkland boğazına doğru sapan bir koludur. Falkland akıntısının yüzey sularının sıcaklığı 6°C -12°C arasında değişir. Kuzeye doğru gidildikçe ısınır ve La plata körfezi açıklarında Kuzeyden gelen Brezilya sıcak akıntısı (22°C) ile karşılaşır. Falkland soğuk akıntısı Patagonyada hava sıcaklı üzerinde frenleyici bir role sahiptir. Sıcaklıkların aşırı yükselmesi ve düşmesine mani olarak 35 oseanik bir etki meydana getirir. Halbuki aynı enlemlerdeki kontinental bölgelerde sıcaklıklar yazın 30 °C ler, kışın ise 0°C ler civarındadır. Falkland soğuk akıntısı sürekli olarak karadan denize doğru esen nem bakımından fakir ve akıntı sularından sıcaklık bakımından daha yüksek olan hava kütlelerinin soğumasını sağlayarak içlerindeki nemin yoğuşmasına yol açar. Bu nedenlerle Patagonya iklimi cüzi olsa da bütün yıl boyunca yağışlıdır. Netice olarak sıcaklık ve yağış özellikleri dikkate alındığında Patagonyada hüküm süren iklimi “Oseanik kurak iklim” (serin-ılıman ve kurak) veya “oseanik çöl iklimi” olarak vasıflandırmak mümkündür. Patagonya akarsular bakımından zengin bir bölgedir çünkü And dağlarının yüksek kesimlerinden kaynaklarını alan bir çok akarsu Patagonyayı batı-doğrultusunda katederek Atlas okyanusuna dökülür. Bu akarsular kuzeyden güneye doğru sırasıyla Rio Negro( 980 km) , Chubut-Chico , Deseado, Chico-Santa Cruz, Coig veya (Coyle, 250 km), Gallegos‟tur. Patagonya akarsuları kar ve buzul suları ile beslendiklerinden tüm yıl su taşıyan akarsulardır. Atlantik okyanusunun güneyinde etkili olan med-cezir hadiseleri dolayısı ile ağızlarında haliçler oluşmuştur. Bu nedenle de tüm akarsuların ağız kesimlerinde liman karakterli bir takım yerleşmeler kurulmuştur. Rio Negro ağzında Viedma şehri bulunur. Fakat nehrin ağız kısmı düzenlenmediğinden burası bir liman şehri değildir. Nehirden ancak şehir içi su yolu ulaşımında faydalanılır. Chubut nehrinin ağzında Rawson şehri yeralır. Şehir kıyıdan 3 km içerde nehir kıyısındadır. Fakat nehirde düzenleme çalışmaları yapılmadığından bir liman değildir. Nehrin tam denize açıldığı kısımda Puerto Rawson adlı bir balıkçı köyü ve barınağı mevcuttur. Yine ağız kısmına yakın Playa Union kasabası ise bir plaj şehridir. Deseado ırmağının ağız kısmında Puerto Deseado kasabası yeralır. Burası küçük çaplı (10 000 nüfuslu) bir balıkçı yerleşmesidir. Akarsuyun haliç şeklindeki ağız kısmı doğal bir limandır. Chico ve Santa Cruz ırmakları aynı halice dökülürler. Bu halicin kenarındaki küçük Puerto Santa Cruz kasabasının bir liman fonksiyonu yoktur. Coig akarsuyunun ağzındaki haliçte ise önemli bir yerleşme bulunmamaktadır. Fakat daha güneyde Gallegos akarsuyunun ağzındaki haliçte (Ria Gallegos) Patagonyanın önemli bir limanı olan Rio Gallegos ( 51 ° S, 80 000 nüfus) şehri bulunur. Patagonya göl bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Patagonya göllerinden bir kısmı And dağlarındaki buzullarla ilgili olarak, bir kısmı da kapalı havzalarda suların birikmesi ile teşekkül etmiştir. Bu göller arasında en önemlisi Arjantin gölüdür (Lago Argentino, 1490 km ²), ). Bu göl Patagonyanın batısında, And sıralarının doğu eteklerinde 50°S enlemi üzerinde yeralır. Bir buzul vadisinin içinde oluşmuştur. Perito Moreno glasyesi gölün batı kenarına kadar iner. Deniz seviyesinden 187 m yüksekte bulunan gölün en derin noktası 500 m dir. Bu verilere göre bir kriptodepresyon olan göl çanağının tabanı deniz seviyesinin altında -313 m dedir. Suyu tatlı olan gölden Santa Cruz ırmağı doğar. Bu gölün biraz kuzeyinde yine buzul menşeyli Viedma gölü (Lago Viedma, 1500 km ²) yeralır. Diğer bir buzul gölü Buenos Aires gölüdür ( 46 ° S, 1850 km ², en derin yeri 590 m, deniz seviyesinden yüksekliği 217 m). Deseado ırmağının kaynaklarını aldığı güzel manzaralı bu göl Viedma gölünün kuzeyindedir. Patagonyanın orta kesimlerinde de birkaç göl yeralır. Bunlardan ikisi Musters gölü (Lago Musters, 450 km ²)) ile Colhue Huapi (810 km ²) gölleridir. Bu iki göülün birbiri ile bağlantısı vardır. Musters gölü Colhue Huapi gölünün batısındadır. Colhue Huapi gölünün ayağı Coig akarsuyunu teşkil eder. Bu akarsu da daha doğuda Chubut akarsuyu ile birleşir. 36 Patagonya Andları buzullar bakımından zengin dağlardır. 3000 m yi aşkın bir çok zirveye sahip olan bu dağlar 45° S enleminin güneyinde kaldıkları ve batıdan Pasifik üzerinden gelen nemli ve yağış getiren hava kütlelerine maruz oldukları için yüksek kesimlerinde buzullar teşekkül etmiştir. Hatta bu buzullar kıtanın en güneyindeki Tierra Del Fuego alt bölgesinde denize kadar uzanırlar. Patagonya buzulları genelde vadi buzulları, sirk buzulları ve takke buzulları karakterine sahiptir. Patagonyada dağların doğuya bakan yüksek kesimlerinde bir çok buzul bulunmakla beraber bunların içinde en ünlüleri Arjantin gölüne kadar inen Perito Moreno glasyesi (35 km uzunluk, 4 km genişlik) ile, Viedma gölüne kadar inen Viedma glasyesidir (20 km uzunlukta). Patagonyada Perito Moreno glasyesi ve Argentino gölü (Lago Argentino). Göle kadar inen buzul dili dikkat çekiyor. Patagonyanın biyocoğrafyası ilginç ve zengindir. İklimin serin ve kurak oluşu bu bölgede orman vejetasyonunun gelişmesini engellemiştir. Fakat ormansızlığın esas nedeni sıcaklık yetersizliğinden daha çok yıllık yağış miktarının azlığıdır (200-250 mm civarında). Bu şartlar sebebiyle Patagonyanın bitki örtüsünü kurakçıl ot formasyonları ve aralarına karışan kurakçıl çalılar teşkil eder. Graminelerden (buğdaygillerden) Festuca argentina, Stipa chrysophylla ve Poa türleri ot topluluklarının başlıca unsurlarını teşkil eder. Ayrıca araya (papatyagillerden, compositae veya asteraceae) Senecio gibi bazı çiçekli ot türleri de katılır. Patagonyanın step formasyonuna kseromorf karakterli kısa boylu çalı türleri karışır. Bunlardan biri papatyagiller (compositae) familyasından Chuquiraga sp. adlı tür‟dür. Diğeri de yine dikenli ve boyu en fazla 2 m ye ulaşan (solanaceae familyasından) bir çalı olan Lycium chilense ‟dir. Patagonyanın zengin bir faunası vardır. Bunların bir kısmı kara memelileri, bir kısmı da deniz memelileridir. Ayrıca kuş türleri bakımından da zengindir. Patagonyanın kara memelileri 37 Patagonya steplerinde Guanako’lar. arasındaki en önemli tür lama grupundan bir hayvan olan “Guanako” (Lama guanicae) dur. Guanakolar patagonya steplerinde otla beslenen hayvanlardır. Küçük sürüler halinde yaşarlar. Tavşangillerden mahalli adı Maras olan (Dolichotis patagonum) patagonya steplerinde yaşayan endemik bir canlı türüdür. Patagonya deniz memelileri bakımından da zengindir. Bölgenin kıyıları boyunca deniz memelilerinden denizfillerine (Mirounga leonina) sık rastlanılır. Ayrıca bilhassa Valdez yarımadası kıyıları bazı balina türlerinin (Eubalaena australis) uğrak yeridir. Kuşlar grupundan bir cins devekuşu türü olan Nandu (Rhea americana) patagonyanın yerli kuş türlerindendir. Deniz kuşlarından magellan pengueni (Spheniscus magellanicus) patagonya kıyılarınında sık görülen deniz kuşlarındandır. Patagonyada nüfus çok seyrektir. Bu durum büyük ölçüde iklim şartlarının elverişsizliğinden kaynaklanır. Bunda kısmen de bu bölgede koloni iskânının nispeten yeni olmasının rölü vardır (iskân bu bölgede XVI. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Fakat yerli halklardan olan Mapucheler (Araukan‟lar veya Tehuelche‟ler) bu bölgede 9000 yıldan beri yaşamaktaydılar. 38 Tierra Del Fuego yerlileri. Magellan dünya turu yaptığı sırada 1520 yılında buradan sonradan kendi adının verildiği kanaldan geçerken kıyıda iri yapılı bir takım insanlar gördü. Bu bölgenin yerli halkı olan bu insanlara patagon adını verdi. Kelime ispanyolcada (koca ayaklı, büyük ayaklı ) anlamına geliyordu. Patagonyanın en önemli yerleşmelerinden biri Comodoro Rivadavia‟dır. (137 000). Bu yerleşme Atlantik kıyısında bulunan önemli bir liman şehridir. Bölgenin en güney kısmına yakın bir konumda bulunan Rio Gallegos (79.000) halicin kenarında kurulmuş bir liman şehridir. Rio Negro nehrinin ağız kısmı yakınlarında kurulmuş olan Viedma yerleşmesi de kuzey Patagonyanın önemli bir şehridir (nehrin karşı kıyısındaki Carmen de Patagonia ile birlikte nüfusu 77 000) dir. Kuzey Patagonyanın diğer önemli şehri bölgenin kuzeyinde, iç kısımlarda Rio Negro kıyısında bulunan Neuquen şehridir (203 000). Bu şehirde sanayi faaliyetleri önemlidir. Valdez yarımadasının güneyindeki küçük bir körfezin (Golfo Nuevo) kıyısında kurulmuş olan Puerto Madryn (58 000) liman şehrinden daha çok bir deniz turizmi kentidir. Patagonyada başlıca ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Geniş step alanları doğal otlaklar olarak kullanılmaktadır. Büyük mülk sahiplerinin “estancia” adı verilen çiftlikleri vardır. Binlece hatta onbinlerce dönüm arazilerde koyun beslenir. Koyun besiciliği daha çok yün elde edilmesi amacıyla yapılmaktadır.Bu sürüleri “Gaucho” adı verilen atlı çobanlar çobanlar güder. Patagonyanın iklimi ziraate pek elverişli değildir zira yağışlar yeterli değildir. Ayrıca batı rüzgârlarının bütün yıl etkili olduğu bir alandır. Ancak bazı korunaklı vadilerde (Rio Negro, Rio Chubut) sulama imkânlarını da kullanarak meyvacılık yapılır (elma, armut, erik, kayısı, kiraz, şeftali). Patagonyanın en önemli yer altı zenginliği petrol yataklarıdır. Petrol Patagonyada Kuzeyden güneye kadar Atlantik kıyı şeridindeki kretase ve tersiyer katmanları arasında bulunur. Rio Gallegos Comodore Rivadavia ve kuzeyde Neuquen yörelerinde önemli petrol yatakları mevcuttur Bölgenin günetinde And dağlarının eteklerinde bulunan El Turbio kasabası yakınlarında ise taşkömür çıkarılır. Patagonyanın ekonomisinde turizm faaliyetleri önemlidir. Her sene 50 000 i aşkın insan Patagonyayı gezip görmeğe gelir. Bilhassa buzul topoğrafyasına ait şekiller ve manzaralar çok turist çeker. Andların doğu yüzünde “perito Moreno buzulunun olduğu kesim milli park haline 39 getirilmiştir (Buzullar Milli parkı, Nationalparks Los Glaciers). Burada vadi buzulları Alplere benzer ve sivri doruklardan oluşmuş manzaralar mavi, berrak ve temiz alpin göller insanları celbeder. Ayrıca Valdez yarımadası kıyılarında sık sık görülen balinalar, denizfilleri ve penguenler diğer turizm öğeleridir. Bundan başka kilometrelerce uzanan boş ve kumsal sahiller bazı kesimlerde deniz turizmini teşvik etmiştir. Ve nihayet gözalabildiğine uzanan boş ve ıssız patagonya kırları buralarda beslenen koyun sürüleri ve çiftlikler patagonyada ekoturizmi teşvik eden görsel unsurlardır. Patagonyada ana eksen halinde kuzeyden güneye doğru iki karayolu güzergahı vardır. Bunlardan biri Atlas okyanusu kıyılarına paralel uzanır. Diğeride güneye doğru And dağlarının eteklerini takibeder. Her iki yol Güneyde Rio Gallegos kentinde birleşir. Patagonyayı baştan başa kateden bir demiryolu hattı yoktur. Deniz yollarında yolcudan ziyade çok yük taşınır. Buna karşılık Rio Gallegos ve Comodoro Rivadavia‟kentlerine havayolu ulaşımı vardır. III.1. Orta Amerika ve Doğal Bölgeleri Orta Amerika coğrafi olarak batıda Meksikadaki Tehuantepec kıstağı (95 ° W) ile doğuda Panama Kolombiya sınırındaki Darien dağları (82° W) arasında kalan bölge ile Antil adaları grupunu (büyük ve küçük Antiler) ve aradaki Karayip denizini kapsayan bölgedir. Orta Amerikanın karasal kesiminin en kuzey noktası Yucatan yarımadasınındaki Catoche burnudur (21° 30‟ N) (Cabo Catoche). En güney noktası ise Panamada Azuero yarımadasındaki Mariato burnudur (Punta Mariato, 7° 12‟ N). Pasifikteki Cocos adasının Orta Amerikaya ait olduğu kabul edilecek olursa bu takdirde bölge 5° 31‟N enlemine kadar iner. Adalar bakımından bölgenin kuzey sınırı Kübanın kuzey kıyılarından geçer (Archipielego de Sabana, 23° 162 N). Büyük Antilerin kuzeyinde bulunan Bahama adaları Orta Amerikayı kuzey Amerikaya bağlayan bir köprü konumundadır. Bahama adaları kuzey Amerikaya ait sayılır Adalar esas alındığı takdirde Orta Amerika doğua doğru biraz daha genişler. Küçük Antil adalarında grenada üzerinden Orta Amerikanın en doğu sınırı geçer (61 ° W). Tüm bu veriler Orta Amerika tamamiyle kuzey yarımkürede ve tropikal kuĢağın ekvatoral alt kuĢağında (ve kısmen de nemli ve kurak tropikal) yeralan bir bölge olduğunu gösterir. Orta Amerika meridyonel olarak da batı yarıküresinde bulunur. Orta Amerika bir taraftan Kuzey Amerika kıtasının güneydoğuya doğru incelerek devam eden bir parçası gibi görünürken diğer taraftan da Güney Amerika kıtasına fiziki olarak bağlı olmasıyla dikkat çeker. Bu sebeple orta Amerikanın gerçekten hangi kıtaya ait olduğunu söylemek zordur. Dağların uzanış istikametlerine veya jeomorfolojik çizgilere bakılırsa, Kuzey Amerikanın batısında olduğu gibi bu bölgede de dağların kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzandıkları görülür. Halbuki Güney Amerika kıtasının And silsislesinin uzanış istikameti anahatlarıyla kuzey-güneydir. Halbuki iklim şartları itibariyle Güney Amerika kıtasına daha çok benzer. Çünkü Orta Amerikada, güney Amerikada olduğu gibi tropikal iklim şartları egemendir. Beşeri bakımdan orta Amerika, güney Amerikaya daha yakın gibi görünür. Çünkü kolomb öncesi Amerika medeniyetlerinden Aztek ve Maya medeniyetleri orta amerikayı ilgilendirmekte ve benzer bir medeniyet olan İnka medeniyeti de Güney Amerikada yeralmaktadır. Halbuki kuzey Amerikada (Meksika hariç) bu seviyede bir otokton medeniyet gelişmediği görülür. Günümüzde de Orta Amerika dil, din ve etnik bakımdan güney Amerikaya daha çok benzer durumdadır. İspanyolca egemen dil olup halkın çoğunluğu hristiyanlığın Katolik mezhebindendir. Halbuki kuzey Amerikada bir Anglo-Sakson dili olan İngilizce yaygındır. Halk çoğunlukla Hristiyanlığın 40 Protestan mezhebindendir. Bu farklılıklar göz önüne alınarak Orta Amerika Latin dünyasına dahil edilmiş ve Latin Amerikanın bir parçası sayılmıştır. Halbuki fiziki ve beşeri şartları itibariyle kuzey ve güney Amerikadan çok farklı olan bu mekan bir alt kıta olarak kabul edilebilecek derecede coğrafi bir şahsiyete sahiptir. Kendi içindeki farklılıklar nedeniyle Orta Amerika iki bölge ve birkaç alt bölge halinde ele alınabilir. Bunlar sırasıyla şunlardır III.I.1-Orta Amerika Kıstağı III.1.1.a. Tehuantepec kıstağı III. 1.1.b. Yucatan alt bölgesi III.1.1.c. Orta Amerika dağları III.1.1.d.-Panama alt bölgesi III.1.2-Antil Adaları III.1.2.1-Büyük Antiler III.1.2.2.-Küçük Antiler III. I. I-Orta Amerika Kıstağı Bu alt bölge, Tehuantepec kıstağından doğuda Panama-Kolombiya sınırındaki Darien dağlarına kadar uzanır. Orta Amerikanın karasal kesimi bütünüyle bir kıstak özelliğine sahip olmakla beraber bünyesinde birkaç tali kıstak (berzah) barındırır. Bunlardan biri Tehuantepec kıstağı diğeri de Panama kıstağıdır. III. I. I. a. Tehuantepec Kıstağı Tehuantepec kıstağı Meksika platosunu Orta Amerika dağlarından ayırır. Tehuantepec kıstağı, Atlas Okyanusuna bağlı Meksika körfezinin tali kolu olan Campeche körfezi ile Pasifik Okyanusuna bağlı, kendi adıyla anılan (Tehuantepec), körfez arasında kalan kara parçasıdır. Jeolojik olarak bir külminasyon (kıvrım eksenlerinin alçaldığı nokta) noktası olan bu kıstak en dar noktasında kuş uçuşu 200 km genişliğindedir. Kıstak bu en dar yerinde batı ve doğusundaki yüksek dağlar arasında kuzeyden güneye doğru adeta bir koridor veya doğal bir yol gibi uzanır. Bu kıstak aynı zamanda Pasifik ve Atlas okyanusları üzerinden gelen hava kütlelerinin geçiş yaptığı bir oluktur. Pasifikten gelen hava kütleleri bu oluğu takibederek Atlas okyanusuna geçer. Bazen de tam aksi durum gerçekleşir. Hava kütleleri bu koridordan geçiş yaparken kısmen sıkıştığı için bu koridor aynı zamanda rüzgarların etkili olduğu bir alandır. Beşeri açıdan Tehuantepec kıstak bölgesindeki Graben özelliği gösteren bu koridoru takib etmek suretiyle eski Amerika yerlileri rahatlıkla Atlantik okyanusundan Pasifik okyanusuna ulaşmışlardır. Kıstağın en yüksek noktası deniz seviyesinden 250 m yüksekliktedir. Bunlar batıdoğu doğrultusunda uzanan ve su bölümü olan alçak sırtlardır. Kuzeye doğru akan Coatzocoalcho ırmağı ile güneye doğru akan Rio Espiritu Santo ırmağı kaynaklarını bu tepelerden alır. Her iki akarsuyun ağızlarında bulunan bazı bataklıklar ve tropikal yağmur ormanları ulaşımda güçlükler çıkarmışlardır. Mesela Kıstağın güney kıyısında Rio Espirito Santo ırmağının döküldüğü birleşik bir lagün mevcuttur (Lagune Superior ve Lagune Ġnferior, 5726 km²). Tehuantepec kıstağı Kolomb öncesi dönemde Meksikanın önemli bir yol kavşağı konumunda ve Olmec medeniyetinin merkezi idi. Minatitlan kentinde düğümlenen yollar sadece 41 Pasifik ve Atlas okyanusunu birbirine bağlamakla kalmaz batıya Meksika yaylasına doğru uzanarak Aztek medeniyetinin başkenti Mexicoya (Teotihuacan) giderdi. Doğuya doğru ise Gauatemala yaylalarında bulunan Maya medeniyetinin başkentine (Yaxchilan). ulaşırdı. İspanyollar da 1519 yılında bu bölgede (Coatzacoalcho) karaya ayakbasmışlar ve batıya doğru giderek günümüzdeki Meksiko şehri yakınlarında bulunan Azteklerin başkentine varmışlardır. 1800 lü yılların ikinci yarısında Meksika hükumeti Atlas okyanusu kıyılarını Pasifik kıyılarına bağlayan bir demiryolu inşa etmiştir. (Puerto Meksiko (Coatzacoalcho) ile Salina Cruz arasına). Günümüzde Tehuantepec kıstağında Atlas okyanusunu Pasifik okyanusuna bağlayan bir kanal açılması projesi vardır. Panama kanalının alternatifi olarak düşünülen bu kanalın, arazinin deniz seviyesine kadar kazılmasıyla gerçekleştirilmesi düşünülmektedir. Bilindiği gibi panama kanalı havuzlama sistemiyle çalışmaktadır. III. I. I. b-Yucatan alt bölgesi Yucatan, batısından Campeche doğusundan Honduras körfezleri ile sınırlanmış olan büyük bir yarımadadır. Güney sınırını Usumacinta akarsuyu oluşturur. Bu sınırlar dahilinde yüzölçümü yaklaşık 200 000 km². Yucatan yarımadası konum olarak Meksika körfezi ile Karayib denizini ayırır. Aynı zamanda Büyük Antil adalarından Kübaya yakındır. İkisi arasında Yucatan boğazı (kanalı)adı verilen denizyolu geçidi yeralır (217 km). Kolomb sonrası dönemde İspanyollar önce Kübayı kolonize etmişler daha sonra bu boğazı aşarak Yucatan yarımadası kıyılarına ayak basmışlardır (1517). Yucatan yarımadasında arazi güneye ve güneydoğuya doğru yükselir. Fakat yarımada genel karakter olarak düzlüklerden oluşmuştur. Yarımadanın merkezi kısmında yükselti 350 m yi bile bulmaz. Güneydoğudaki Maya veya Belize dağlarında yükselti 1122 m ye kadar erişir. Yucatan yarımadası kretase kalkerlerinden oluşmuş yapısal bir düzlüktür. Kuzey kesimde bazı ilginç karstik şekillere rastlanır. Dairevi, içi su dolu derin kuyular şeklinde olan ve obruğu andıran bu karstik çukurlara ispanyolcada “cenote” adı verilir. Ortalarından 18 °N enleminin geçtiği Yucatan yarımadasında tropikal şartlar hakimdir. Buranın iklimi hakkında bir fikir vermek için Merida istasyonunun verilerinden faydalanılacaktır. Tablo 11. Merida, 9 m, 20° 59‟ N, 89° 39‟W aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 yıllık Sıcaklık 22.8 23.7 25.9 27.3 28.8 28.1 27.5 27.4 27.0 26.5 24.4 23.3 26.0 (C°) Yağış 30 27 16 26 66 149 172 162 169 97 42 32 988 (mm) Merida istasyonunda Sıcaklıklar bakımından ilk dikkati çeken durum, yüksek sıcaklık değerleri ve sıcaklık rejimidir. Sıcaklık değerleri ve bunların bütün yıl yüksekliklerini koruması bize tropikal bir sıcaklık rejiminin hakim olduğunu açıklamaktadır. Yağış değerlerinin ve yağış rejiminin tetkiki bize yılın az yağışlı ve çok yağışlı olarak iki devreye ayrıldığını göstermektedir. Yağışların güneşin zenitte (başucu noktası) olduğu aylarda arttığı dikkati çekmektedir. Güneş ışınlarının bölgeye dik ve dike yakın açılarla geldiği bu aylarda konveksiyon mekanizmasına bağlı yağışlar meydana gelmektedir. 42 Netice olarak veriler bize bölgede yılın sıcak-kurak ve sıcak-nemli olmak üzere iki devreye ayrıldığı tropikal bir iklimin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Klimatoloji terminolojisinde bu iklime “Nemli ve kurak tropikal iklim” adı verilmektedir. Ancak yarımadanın güneyinde kuraklık şartlarının zayıfladığını ve nemli tropikal iklim şartlarına geçildiğini hatırlatmakta fayda vardır. Yucatan yarımadası Meksika körfezi menşeyli bir tropikal siklon olan Hurrican‟ların sık sık görüldüğü bir bölgedir. Yucatan yarımadasının bitki örtüsü kuzey ve güneyinde farklılık gösterir. Kuzey kesimde başlıca unsurlarını akasya türlerinin (Acacia gaumeri, Acacia dolichostachya) meydana getirdiği yaprak döken kurak orman hakimdir. Ancak kuraklığın daha şiddetlendiği bazı kesimlerde kaktüs türlerinin (Acanthocereus pentagonus) ve agavların (agave) ağır bastığı kserofit çalı toplulukları görülür. Güney kesimde ise yaprak döken ve daima yapraklı türler ile palmiye tipi ağaçların karışık olduğu yağmur ormanları ortaya çıkar (Swietenia macrophylla, Ceiba schottii, Orbignia cohune). Güneydoğudaki Belize dağları tamamen Tropikal yağmur ormanları ile örtülüdür. Yağmur ormanlarının alt florasında siofit karakterli çalı formunda bitkiler yeralır (Helicteres baruensis, Bunchosia swartziana). Yucatan yarımadasının kıyıları boyunca özel bir ekosistem karakterine sahip mangrov ormanları (başlıca türleri Rhizophora ve Avicennia) yayılış gösterir. Yucatan yarımadası kedigillerinden jaguar (Panthera onca) Yucatan yarımadası zengin bir faunaya sahiptir. Memelilerden jaguar (Panthera onca),karaca (Odocoileus virginianus), karıncayiyen (Tamandua mexicana), bazı maymun türleri (ateles), armadillo (Dasypus novemcinthus), kuşlardan yabani hindi (Agriocharis ocellata), papağan, tukan (Rhamphastos sulfuratus),, flamingo, sürüngenlerden krokodil (timsah), iguana, mercan yılanı ve bazı yılan türleri, çeşitli kelebekler ve böcek türleri bu zengin faunanın başlıca türleridir. Yucatan yarımadasında akarsular genelde güneyde yeralırlar. Bu durumun sebebi hem iklim hem de jeolojik şartlardır. Kuzeyde yağışlar azalır ve kurak bir periyod ortaya çıkar. Buna ilaveten arazi kireçtaşlarından oluştuğu için karstik süreçler hakimdir. Sızma oranının yüksekliği sebebiyle akarsu şebekesi gelişememiştir. 43 Yucatan yarımadasının en önemli akarsuyu Usumacinta ırmağıdır (1000 km). Guatemala ve Belize dağlarından beslenen (Lacantun, Chixoy ve Rio Pasion kolları ile) ve bol su taşıyan (yıl. Ort. Akım 900 m³/sn) bu akarsu kuzeybatıya doğru akar ve bir delta yaparak ve Grijalva akarsuyu ile birleşerek Meksika körfezine bağlı Campeche körfezine dökülür. Üzerinde küçük ölçüde nakliyat yapılan bu akarsu Yucatan yarımadasının güney sınırını oluşturur. Yarımadanın iç kısımlarında bazı göller mevcuttur. Bunlardan biri Peten Ġtza gölüdür (yz. 120 km², en derin yeri 110 m, yüzeyi deniz seviyesinden 160 m yüksekte, suları tatlı). Bu gölün önemli bir özelliği de içindeki küçük bir ada üzerinde Flores (Tayasal) adlı bir şehrin bulunmasıdır. Eski bir Maya şehri olan Floresin bulunduğu adacık bir tombolo ile karaya bağlıdır. Yarımadanın kıyılarında da bir çok lagün yeralmaktadır. Bunlardan bir batıda Meksika körfezine bağlı Campeche körfezi kıyılarında bulunan Laguna de Terminos‟tur. Bu lagün yaklaşık 2500 km² yüzölçümündedir. En derin yeri 4.7 m dir.Lagünün ağzını 35 km uzunluğunda Isla del Carmen adası kısmen kapatır. Gerek bu ada ve gerekse Terminos lagünü karstik oluşumlu çanakların deniz istilasına uğramasıyla oluşmuştur. Zira arazi kalkerlerden oluşmuş durumdadır. Bu adanın güneybatı ucunda Ciudad del Carmen şehri yeralır (140 000). Şehir anakaraya bir köprü ile bağlıdır (Zakatal köprüsü, Puente El Zakatal, uzunluğu 3861 m ). Terminos lagünü biyolojik hayat bakımından çok zengin olduğu için Ramsar sözleşmesi kapsamına alınmıştır. Bu tropikal lagün, mangrov ormanlarının yaygın olduğu bir alan olmasının yanı sıra özel bir ekosistem olarak fauna bakımından büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Lagünde 30 u endemik olmak üzere 1468 fauna türü saptanmıştır. Bunların 134 ü memeli, 279 u kuş, 367 si balık, 109 u sürüngendir. Krokodil (Crocodylus acutus) ve kayman (Caiman crocodylus fuscus) cinsinden timsahlar Terminos lagününün önemli bir ilginçliğini oluşturur. Yucatan yarımadasının doğu kıyısındaki en önemli lagün Bacalar lagünüdür (Lagune de Bacalar). Bahia de Chetumal tali körfezinin batı kenarı yakınlarında bulunan bu lagün 40 km uzunluğunda 2 km genişliğinde olup karstik oluşumludur. Yucatan yarımadası jeolojik olarak mesozoik (kretase) ve neojen kalkerleri serisinden oluşmuş bir yarımada olduğu için yer altı sularınca zengindir. Bilhassa bir nevi obruk olan “cenote” adlı oluşumlar başlıca tatlı su kaynaklarıdır. Yarımadada karstik yer altı suyu galeri ve mağara gibi yer altı boşluklarını doldurmuş vaziyette sirküle etmektedir. Yucatan yarımadası kıyıları küçük ölçekli haritalarda düz kıyılar şeklinde bir intiba vermekle birlikte, ayrıntıya inildiğinde gerçek durumun böyle olmadığı anlaşılır. Batıdan Campeche körfezi, kuzeyden yucatan boğazı ve doğudan Karayib denizine bağlı Honduras körfezi ile çevrelenmiş bu yarımadanın kıyı şekilleri üzerinde jeolojik yapı ve yükselti etkili olmuştur. Yucatan yarımadası kıyıları genelde düz ve alçak kıyılardır. Kıyıda yeralan lagün ve küçük körfezlerin hepsi de karstik morfolojinin izlerini taşır. Yucatan platformu adı verilen yatay kireç taşı tabakalrından oluşmuş ve üzerinde karst şekillerinin gelişmiş olduğu düzlükler, son transgresyona bağlı olarak deniz suları altında kalınca eski karstik çanaklar lagünler körfez ve koylar haline döüşmüşlerdir. Batı kıyıda bulunan “Laguna deTerminos” böyle bir oluşumdur. Yarımadanın kuzeydoğu ucu Cabo Catoche burnudur. Doğu kıyıda Cozumel adası ile Bahia de la Ascension ve Bahia del Espirutu Santo tali körfezleri yeralır. Ayrıca Bahia de Chetumal ve Ambergris ve Turneffe adaları doğu kıyıyı ilgilendiren başlıca oluşumlardır. Doğu kıyı Honduras körfezine bağlı Bahia de Amatique tali körfezi ile son bulur. Lago de Izabal gölü ise sanki bu tali körfezin kara içine doğru bir devamı gibidir. 44 Yukatan yarımadasının obruğa benzer karstik oluşumlardan bir “cenote” Tarihi maya yurdu Yucatan yarımadasında günümüzde Campeche , Merida, Valladolid ve Belize şehirleri başlıca yerleşmelerdir. Bunlardan Campeche kenti (211 000) yarımadanın batısında kendi adıyla anılan körfezin kıyısındadır. İspanyollar tarafında kurulmuş olan bu şehrin tarihi bir kalesi vardır. Açık bir kıyıda kurulmuştur. Doğal bir limana sahip değildir. XVIII. Yüzyılda Campecheden dışarıya, menekşe rengi veren bir bitkisel boya ihraç ediliyordu (Palo de Tinte). Bu boya Campeche ilinde yetişen (Haematoxylum campechianum) ağacının odunundan elde ediliyordu. Yarımadanın kuzey kıyılarına yakın fakat denizden 20 km kadar içerde kurulmuş olan diğer önemli şehir. Merida‟dır (734 000). Bu şehir eski bir maya şehrinin kalıntıları üzerinde İspanyollar tarafından 1542 yılında kurulmuştur. Yucatanın kolomb sonrası tarihi merkezi konumunda olan bir şehridir. Kıyı kenti Progreso Meridanın limanıdır. Doğal limanlardan mahrum düz, alçak ve sığ kıyıda kurulmuş olan Progresonun 4.5 km uzunluğundaki iskelesi, dünyanın en uzun iskelesidir. 45 Merida şehrinin limanı, Yucatan yarımadasının kuzey kıyısındaki Progreso. İç kısımdaki önemli yerleşmelerden biri olan Valladolid kenti yarımadanın doğu kesiminde bulunur (Nüfusu 40 000). Bu kent de 1543 yılında İspanyollar tarafından eski bir maya kentinin yakınlarında kurulmuştur. Yarımadanın kuzeydoğu ucunda bulunan Cancun şehri günümüzde Yucatanın en kalabalık şehri haline gelmiştir. 1950 aynı adlı eski bir maya şehrinin yanında bir balıkçı köyü olan Cancun 70 li yıllardan itibaren sahanın turizme açılmasıyla hızla büyümüş ve nüfusu 800 000 e ulaşmıştır. Lagünlü ve geniş kumsallı uzun bir kıyı şeridi, sakin ve sığ denizi, maya medeniyetine ait kalıntılar turizm faaliyetlerini birden bire canlandırmıştır ve Cancun‟u bir turizm ve sayfiye merkezi haline getirmiştir. Doğu kıyıda bulunan diğer bir şehir olan Belize, eski adı İngiliz Hondurası olan Belizenin şehridir (nüfusu 70 000). Belize, küçük bir yarımadada ve aynı adla anılan akarsuyun halicinin etrafında kurulmuştur. Doğal liman olma özelliği güçlüdür. Şehir 1650 lerde İngiltereden buralara gelen odun işçileri tarafından kurulmuştur. Yucatan yarımadası bütünüyle Orta Amerikanın otokton milletlerinden olan Maya‟ların yurdudur. M.Ö. 7000 yıllarında Orta Amerikada kabileler halinde yaşayan avcı ve toplayıcı halklar vardı. Bunlar M.Ö 3000 yıllarında bir Orta Amerika Medeniyeti meydana getirmeyi başardılar. Orta Amerika Medeniyetinin Meksika yaylasında gelişme gösteren koluna Aztek Medeniyeti, Yucatan yarımadası ve çevresinde gelişme göstermiş olan koluna da Maya Medeniyeti denir. Her iki medeniyetin kökenleri Tehuantepec kıstak bölgesinde gelişme göstermiş olan Olmec medeniyetine dayanır. Olmecler M.Ö 1800-M.Ö. 500 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Kıstak bölgesinde Olmeclerden kalan bir çok arkeolojik kalıntılar keşfedilmiştir. En ilgi çekenler ise dev insan başı heykelleri olmuştur. 46 Tehuantepec kıstağında Olmec medeniyetinden kalma dev heykeller (M.Ö. 1150, 3 m, 20 ton) Bunlar Tehuentepec kıstağı bölgesinde bir çok mevkide bulunmuştur (San Lorenzo Tenochtitlan, La Venta). Boyları bazen 3 m ağırlıkları da 50 tona kadar çıkabilen 20 kadar dev insan başı heykelleri bulunmuştur. Heykellerin temsil ettiği insan tipleri kuzey ve orta Amerikanın Kızılderili kökenli insanlarına pek benzememektedir. Bu medeniyeti kuranların M.Ö 2000 yıllarında Afrika kıtasından deniz yoluyla geldiğini düşünen bilim adamları vardır. Coğrafi bir gerçek olarak kuzeydoğu alizeleri, Güney Avrupadan ve Batı Afrikadan başlayacak bir deniz yolculuğunda gemilerin Orta Amerikaya ulaşmasını sağlayabilmektedir. Olmec medeniyeti ile kayıp kıta Atlantis, efsanesi arasında ilgi kuran bazı düşüncelere de rastlanmaktadır. M.Ö. 500 yıllarında Olmec medeniyeti ortadan kalkmış fakat mirasları üzerinde Aztek ve Maya medeniyetleri yükselmiştir. Maya medeniyeti Yucatan yarımadası ve çevresinde yayılmış olan bir medeniyettir. Maya medeniyeti M.S. 250-M.S. 1000 yılları arasında doruk noktasına ulaşmıştır. İspanyolların 1517 de bölgeye gelmesi ise Maya uygarlığı sönmeye yüz tutmuş ve 1697 de son maya şehrinin de (Tayasal veya Flores, Guatemala, Peten ili, Peten Itza gölü) alınmasını takiben bu uygarlık ortadan kalkmıştır. Yucatan yarımadasında mayalardan kalan yüzlerce şehir kalıntısı vardır (Palenque, Tikal, Chichen Itza v.d) . Yucatan yarımadasının jeolojik yapısını oluşturan kalkerleri kullanarak çok sağlam, estetik ve mimari değeri olan çok sağlam yapılar yapmışlardır. Bu yapılar basamaklı piramitler veya Mezopotamyadaki zigguratlar biçiminde anıtsal yapılardı. Bu yapılar dini ayinler ile astronomik gözlemlerde kullanılırdı. Bu mabedlerde daima gökyüzünü gözleyen ve gökcisimlerinin hareketlerinden anlamlar ve haberler çıkaran kâhin din adamları vardı. 47 Tikal şehrinin (Guatemala, Peten İli) Mabedi. Yükseklik 64 m. Günümüzde Guatemalada Peten Itza Gölü yakınlarında bulunan Tikal şehri harabeleri içinde yeralan bir mabed kireçtaşı kullanılarak yapılmış eşsiz güzellikte bir yapı olup 64 m yüksekliğe sahiptir (yapılış tarihi M.S. 764). Yucatan yarımadasının iç kısmının güney kesiminde yeralan diğer bir harabe şehir Calakmul’dur (Campeche şehrinin 300 km kadar güneydoğusunda). Günümüzde tropikal ormanlar tarafından istila edilmiş olan bu şehirde yüksekliği 45 m ye erişen basamaklı piramit şeklinde bir mabed kalıntısı vardır. Diğer bir maya şehri de Yarımadanın doğu kıyılarında yeralan Tulum kenti idi. Bu şehrin deniz ulaşımı fonksiyonlu ve deniz sınırını koruma amaçlı bir yerleşme olduğu sanılmaktadır. Kent deniz seviyesinden 12 m kadar yüksekte bir kıyı düzlüğünde ve denize cephe verecek şekilde XIII. Yüzyılda kurulmuştur. Cozumel adasının 50 km kadar güneyinde bulunmaktadır. Maya medeniyeti ziraat yapmasını, şehirler kurmasını beceren, takvimi, sayıları ve resim yazıyı (hiyeroglif) bilen bir medeniyetti. Dinsel törenlerinde insan kurban etmeleri Mayaların en önemli özelliklerinden biri idi. Kolomb öncesi mayaları yucatan yarımadasında mısır (Zea mays) yetiştiriyorlar ve kakao (Theobroma cacao) ağacının meyvalarından istifade ediyorlardı. Ormanlarda yaşıyan arılardan elde ettikleri bal, dağlardan çıkardıkları tuz, kıymetli bir taş olarak kullandıkları obsidyen ve yeşim taşı (jade, nephrit) mayaların başlıca ekonomik ürünleriydi. Yucatan yarımadasında günümüzde de mayaların soyundan gelen insanlar yaşamakta ve maya dili konuşmaktadır. Yucatan yarımadası mayaların anayurdudur. Yarımadada bulunan üç Meksika eyaleti (Campeche, Yucatan ve Quintana Roo), Guatemalanın Peten ili ve Belize (İngiliz Hondurası) devletinin tamamı mayaların hakim olduğu idari ünitelerdir. 48 Günümüzde Yucatan yarımadasında başta gelen ekonomik faaliyet ziraattır. Kolomb sonrası dönemde İspanyollar yucatanda “Hacienda” adı verilen büyük çiftlikler tesis etmişler ve buralarda yucatanın yerli halkını köle olarak çalıştırmışlardır. O dönemde haciendalarda yetiştirilen başlıca ürün mahalli olarak henequen adı verilen sisalkeneviri (Agave fourcroydes) idi. Yucatanda sisal keneviri (henequen) plantasyonu. Bu tarım bitkisi yarımadada halen plantasyon tarzında yetiştirilmektedir. Ayrıca tropikal bir ağaç türü olan Manilkara zapote ağacının gövdesinden “chicle” denilen bir nevi sakız elde ediliyordu. Bunun için ağacın gövdesi bıçaklarla çiziliyor ve sütü (beyaz ve kıvamlı salgısı) alınıyordu. Ayrıca bu ağacın meyvaları da yenilebiliyordu ve meyvasına sapodilla deniyordu. Günümüzde yucatan yarımadasında mısır üretimi geri plana düşmüştür. Şekerkamışı, tütün, pamuk, kahve yetiştirilen diğer tropikal ürünlerdir. Kıymetli kerestelik ağaçlarla dolu olan Orta ve güney yucatan ormanlarından bilhassa maun ağacından (Swietenia mahogani) kereste elde edilir. Günümüzde Yucatan yarımadasının ekonomisi neredeyse tamamen turizme yönelmiştir. Tarih ve tabiat bu turizm faaliyetinin alt yapısını oluşturmuştur. Maya medeniyeti ve kültürüne ait objeler bölgeye çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. Ayrıca “maya riviyerası” adı verilen geniş kumsallı lagünlü sahiller ayrı bir çekiciliğe sahiptir. Yarımadanın kuzeydoğu ve doğu kıyıları tam anlamiyle bir turizm cennetidir. Cancun şehri ile tarihi Tikal harabeleri her bakımdan bir turizm destinasyonu oluşturur. Yucatan yarımasının mesozoik kalkerleri petrol yatakları bakımından zengindir. Bilhassa Campeche körfezinden deniz tabanı yataklarından petrol üretilir.Yucatan yarımadası günümüzde siyasal olarak Meksika, Guatemala ve İngiliz Hondurası (Belize) arasında taksimedilmiştir. 49 III. I. I. c- Orta Amerika Dağları (Guatemala ve Nikaragua dağları) Bu bölge Tehuantepec kıstağından başlar Nikaragua gölünün güneydoğu ucuna kadar devam eder. Kuzeyden Yucatan yarımadası ve Karayip denizi, güneyden Pasifik okyanusu bu bölgeyi sınırlar. Aktif fay hatlarıyla bir çok parçalara bölünmüş ve aktif volkanizma hadiselerinin görüldüğü bu dağların karmaşık bir tektoniği ve jeomorfolojisi vardır. Burası üç plakanın (Cocos, Karayip, Kuzey Amerika plakaları) birbiri ile sınır olduğu bir bölgedir. Plaka tektoniğine göre Pasifik tabanının Orta Amerika levhasını altına daldığı bölgede gelişmiş mağmatik orijinli dağlardır. Ana doğrultuları kuzeybatı-güneydoğu olmuş olsa da Bu doğrultuya dik uzanan yatay atımlı faylarla bloklara ayrılmışlardır. Orta Amerika dağları Tehuantepec kıstağından itibaren başlar ve yüksek sıralar halinde güneydoğuya ve doğuya doğru devam eder. Pasifik kıyısına paralel olarak uzanan ilk sıraya Chiapas Sierra Madreleri denir. Bunlar Pasifik kıyılarına doğru dik yamaçlarla inen dağlardır. Aynı zamanda Atlantik okyanusu ile Pasifik okyanusu arasında su bölümünü teşkil ederler. Önlerinde dar ve uzun bir kıyı ovası yeralır (Llanura Costera) . Aslında bu kıyı ovası Tehuantepec kıstağından başlar ve Fonseca körfezine kadar devam eder. Paleozoik yaşlı mağmatik ve metamorfik serilerden meydana gelmiş kütlelerdir. Yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi son tektonik hareketlerden etkilenerek uzanış eksenlerine dik olan faylarla katedilmişlerdir. Bu faylara bağlı olarak da genç bir volkanizma teşekkül etmiştir. Chiapas Sierra Madrelerinin en yüksek noktası Guatemala sınırları içinde bulunan ve Orta Amerikanın en yüksek zirvesi durumundaki Tajumulco volkanıdır(4220 m). İç kısımlarda Chiapas Sierra madrelerinin ikinci sırası yeralır. Birinci ve ikinci sırayı birbirinden Ciapa (Grijalva) akarsuyunun yerleştiği depresyon ayırır (Chiapas depresyonu). İkinci sıralar birinciler kadar yüksek değillerdir. Ayrıca jeolojik olarak da Mesozoik katmanlarından (kalker) teşekkül etmişlerdir. Sierra Madre Chiapas dağları doğuya doğru iyice yükselirler ve sıkışırlar. Kuzeydoğu ve kuzey yüzleri Atlantik okyanusu yönüne doğru az eğimli fakat akarsularla derin şekilde parçalanmış engebeli plato özelliğine sahiptir (Guatemala platosu). Guatemala yaylası tektonik bir düğüm noktasıdır. Burada mesozoik kıvrımlarla paleozoik kütle yan yana gelmiş durumdadır. Mesozoik kıvrımlardan oluşmuş sıralar bariz bir şekilde kuzeydoğu istikametini kazanmışlardır (Sierra de Las Minas, en yüksek zirvesi 3140 m). Platonun Pasifiğe bakan kenarında sayıları 30 u geçen bir çok aktif volkanın sıralandığı görülür. Daha önce de belirtilmiş olduğu gibi platonun güney kenarını oluşturan paleozoik çekirdek kuzey –güney doğrultulu genç faylarla parçalanmış ve bu fay hatlarından mağma aktivasyonları başlamıştır. Sıkışma bölgesindeki bu volkanlar dizisi Tacana (4054 m ) ile başlar ve Tajumulco (4220 m) ile doğuya doğru devam eder. Santa Ana volkanı (El Salvador, 2365 m), San Cristobal (Nikaragua, 1745 m), Miravalles (Kostarika, 2028 m), Baru (Panama, 3475 m). Evvelce de belirtilmiş olduğu gibi tüm bu volkanlar Pasifik levhasının Karayip levhası altına daldığı zonda gelişmişlerdir. Orta Amerika dağlarının Atlas okyanusu tarafındaki kesimleri tamamen paleozoik yaşlı katmanlardan ve aralarına enjekte olmuş mağmatiklerden teşekkül etmişlerdir. Atlas okyanusuna komşu olan platolar ve ovalar için de aynı özellikler geçerlidir. Guatemaladaki Sierra de Las Minas genelde paleozoik kireçtaşları ve ofiyolitik serilerden teşekkül etmiş bir dağdır (3140 m). 50 Orta Amerikanın en yüksek zirvesi olan Tajumulco volkanı 4220 m,Guatemala Sierra Madre’leri Bu dağların güneyinde ve onlara paralel olarak uzanan önemli bir fay hattı bulunur. Bu fay hattı neredeyse Orta Amerika kıstak alanını ikiye böler ve kabaca doğu-batı doğrultusunda uzanır. Adı Motaqua olan bu akarsu yanal atımlı (transform) bir fay hattına yerleşmiştir.Bu fay hattı boyunca kuzey Amerika levhası ile Karayib levhası yan yana gelmiş durumdadır. Kuzey Amerika levhası batıya, Karayip levhası ise doğuya doğru hareket etmektedir. Motaqua transform fayı adını alan bu fay hattı orta Amerikanın en aktif fay hatlarından biri olup Honduras körfezinden Pasifik kıyılarına kadar uzanır. Bu sebeple orta Amerika dünyanın en şiddetli ve en sık sarsılan bölgelerinden biridir. Genelde mesozoik yaşlı kireçtaşlarından oluşmuş bulunan Honduras dağları da kuzeydoğu güneybatı istikametli faylarla bloklara ayrılmıştır. Honduras dağlarının Pasifike yakın olan sıraları volkanik kökenlidir. Bunlardan biri olan Celaque dağlarında (Montana de Celaque) yükselti 2870 m ye erişir (bir volkan konisi olan Cerro Las Minas). Pasifiğe paralel uzanan volkanik dağlar Kostarika ve Nikaragua ve Panamada da devam eder. Dalma batma zonuyla ilgili olarak oluşmuş bulunan bu kıyı sıraları üzerinde aktivitesini koruyan bir çok volkan sıralanır. 51 Nikaragua gölündeki Ometepe adasında bulunan Conception Volkanı (1610 m). Nikaragua dağları da Guatemala dağları gibi iki ayrı tektonik istikamet gösterir. Kuzeydoğu-güneybatı istikametliler mesozoik yaşlı dağlardır. Aşınmaya uğradıkları için metamorfik çekirdekleri açığa çıkmıştır. Cordillera Ġsabelia (2100 m) bu sistemin başlıca dağlarındandır. Kuzeybatı-güneydoğu istikametli olanlar ise dalma –batma zonuna bağlı olarak gelişmiş daha genç volkanik sıralardır. Kostarikadaki volkanlar Nikaraguada da Volkan Momotombo (1280 m) ve Volcan Conception (1610 m) adları altında devam eder. Bunlardan ilki Managua gölünün kuzey kıyısında ikincisi ise Nicaragua gölündeki Ometepe adasındadır (Isla de Ometepe). Nikaragua ve kısmen de Hondurasın Karayip denizi kıyıları temelinde mesozoik katmanlarının bulunduğu, üzeri kuvaterner yaşlı çökellerle doldurulmuş yapısal düzlükler halindedir (Mosquitia veya Costa de Miskitos). Orta Amerikanın kıstak bölgesinde klimatik şartlar doğudan batıya, kıyı düzlüklerinden dağların yüksek kesimlerine doğru değişmeler gösterir. Yani Atlantik ve Pasifik okyanusunun özel şartları ve orografi bu bölgedeki iklim farklılıklarının alt yapısını hazırlamıştır. Bununla beraber bölgede hakim olan klimatik şartlar Tegucigalpa istasyonunun meteorolojik verilerinden faydalanılarak ortaya konulabilir. Tablo 12. Tegucigalpa, 1007 m, 14° 03‟ N, aylar 1 2 3 4 5 Sıcaklık 19.6 20.3 21.9 23.1 23.4 (C°) Yağış 7 5 11 39 145 (mm) 87° 13‟W 6 7 8 9 10 11 12 yıllık 22.6 22.1 22.4 22.2 21.5 20.3 19.6 21.5 160 76 86 183 125 43 8 887 52 İstasyonun tropikal kuşak içinde yeralmakta olduğu enlem derecesinden anlaşılmaktadır. Sıcaklıklar yıl boyunca yüksekliğini korumaktadır. En az sıcak ayın ortalaması dahi 19.6 °C dir. Aralık ve Ocak en az sıcak aylardır. Güneş bu sırada güney yarıkürede oğlak dönencesi civarındadır. En sıcak ay olan Mayısda güneş ışınları bölgeye dik ve dike yakın açılarla gelmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık değeri 21.5 °C dir. Bu değer istasyonun tropikal kuşak içinde bulunduğunu doğrulamaktadır. Bir çok coğrafyacı tropikal kuşağı, 20 °C yıllık ortalama izotermi içinde kalan saha olarak tanımlamaktadır. Tablonun incelenmesi bize yağışlar bakımından yılın, kurak ve nemli olarak iki periyoda ayrıldığını göstermektedir. Yağışlar güneş ışınlarının kuzey yarı küreye dik ve dike yakın açılarla geldiği dönemlerde düşmektedir. Buna karşılık Güneşin güney yarı kürede bulunduğu dönemde yağışlar çok azalmaktadır. Tropikal kuşak yağışlarının mekanizmasısını oluşturan konveksiyonal hava hareketleri bu bölge için de söz konusudur. Netice olarak Orta Amerika kıstağının dağlık kesiminde yılın sıcak, fakat nemlilik şartları bakımından kurak bir devrenin ortaya çıktığı bir iklimin egemen olduğu anlaşılmaktadır. Tropikal kuşağın bu iklim tipi, coğrafi literatürde “nemli ve kurak tropikal iklim” olarak adlandırılır. Klimatik şartlar orta Amerika dağlık bölgesinin bitki örtüsünün ormanladan oluşmuş olduğunu ortaya koyar. Bu orman dikey doğrultuda 1200 m ye kadar çıkan tropikal bir ormandır. Genelde kurak periyoda dayanıklı ve yaprak döken ağaç türlerinin hakim olduğu bir ormandır (Laubabwerfende tropische Wälder). Cedrella, Ceiba ve Bombax gibi cinsler bu ormanı oluşturan ağaçlardan bazılarıdır. Orta Amerika dağlık bölgesinde kıyılarda ve akarsu ağızlarında mangrov ormanları görülür. Buralar med-cezir hareketleri sırasında zaman zaman deniz istilasına uğrayan alanlardır. Bu nedenle mangrov ormanlarını oluşturan başlıca ağaç cinsleri olan Avicennia ve Rhizophora halofit (tuzcul) özelliğe sahip bitkilerdir. Yer altı suyu seviyesinin yüksek olduğu kıyı ovalarında ormanlar tipik bir tropikal yağmur ormanı karakteri kazanır. 2000 m ile 3000 m arasındaki yükselti basamağında (Tierra fria) çam ve meşe türleri görülür. Yağışların 600 mm civarında olduğu bazı kesimlerde ise uzun kurak periyoda bağlı olarak savan toplulukları ortama hakim olur. Orta Amerikanın yaprak döken tropikal ormanlarında yaygın olan ağaç türlerinden Ceiba speciosa’nın meyva, çiçek ve yaprakları 53 *** Orta Amerika dağlık bölgesi ekolojik ortam çeşitliliğine paralel olarak zengin bir faunaya sahiptir.Bu fauna karasal, akvatik ve denizel ortam şartlarında yaşayan omurgalı ve omurgasız türlerden oluşur. Coğrafya bakımından en ilgi çekenler memeliler grupu içindekilerdir. Kedigillerden jaguar (Panthera onca) Orta Amerika ormanları içinde sık rastlanan carnivor bir memeli hayvandır. Kedigillerden diğer bir carnivor memeli de puma‟dır (Puma concolor). Ozelot (Leopardus pardalis) adıyla tanınan diğer bir kedigil de bu bölgede yayılış gösteren türlerdendir. Maymungiller Orta Amerikanın tropikal ormanlarında sık rastlanan bir hayvan grupudur. Bunlar arasında kurukafamaymun (Saimiri sciureus sciureus) adı verilen bir tür karakteristiktir. Bölge sürüngen türleri için ideal bir ekolojik ortamıdır. Yüksek sıcaklıklar yıl boyu devam ettiğinden bilhassa yılan türleri çeşitlenmiş ve gelişmiştir. Kralboa (Boa constrictor) bunlar arasında en tanınmış olanıdır. Sürüngenler sınıfından krokodil ve kayman türü timsahlara (Crocodylus acutus,Caiman crocodylus, ) göller, akarsular ve lagüner ortamlarda hatta kıyı sularında dahi rastlanılır. Orta Amerikanın tropikal ormanları ve sulak alanları kuş türleri bakımından da çok zengindir. Bilhassa görüntü bakımından rengarenk tüyleriyle dikkati çeken kuşlardan papağanlar (Amazona albifrons), tukanlar (Ramphastos swainsonii), ve kolibriler (Eugenes fulgens) söz edilmesi gereken türlerdir. Orta Amerika ormanlarında yaşayan kuş türlerinden tukan (Ramphastos swainsonii) 54 Guardabarranco adı verilen (Eumomota superciliosa) göz alıcı bir kuş türü Nikaraguanın sembolü olarak kabul edilir. Bölgenin sulak alanlarında ise Jabiru (Jabiru mycteria) gibi bazı özgün kuş türler yaşar. Orta Amerika dağları genelde yağışların bol olduğu bir bölge olması dolayısıyla yüzeysel sular (akarsular, göller) bakımından zengindir. Fakat jeomorfolojik darlığı nedeniyle akarsuların boyları kısadır. Bunlar Atlantik havzasına dökülenler ve Pasifik havzasına dökülenler olmak üzere iki grupta toplanabilirler. Pasifik havzası akarsuları Jeomorfolojik sebeplerden dolayı dar havzalı, kısa boylu akarsulardır. Yatakları çok eğimlidir. Bol su taşıyan güçlü ve aşındırıcı akarsulardır. Kuzeybatıtan güneydoğuya doğru bunların başlıcaları Suchiate (161 km, Meksika), Rio Samala (145km, Guatemala), Rio Lempa (422 km, El Salvador), Rio Choluteca (210 km, Honduras) ve Rio Estero Real‟dir(137 km, Nikaragua). Jeomorfolojik alt yapı Atlantike dökülen akarsuların havzalarının daha geniş ve boylarının da daha uzun olmasını sağlamıştır. Bu nedenle bu akarsuların debileri daha yüksek ve suları daha boldur. Bütün yıl boyunca akış gösterirler. Atlantike dökülen akarsular arasında en önemlisi Usumacinta ırmağıdır (1000 km). Bu akarsu Guatemela Sierra Madrelerinden ve Belize dağlarından gelen iki önemli kolun birleşmesinden oluşur. Sierra Madrelerden gelenin adı Rio Chixoy‟dur (diğer adları Rio Negre, Rio Salinas). Belize dağlarından kaynaklarını alanın adı Rio de La Pasion’dur. Her ikisi birleşerek Usumacinta ırmağını oluştururlar. Usumacinta, Meksika körfezinin Campeche körfezi bölümünde Atlas Okyanusuna dökülmeden önce Grijalva akarsuyu ile birleşir. Ağız kısmında her iki akarsuyun oluşturduğu birleşik bir delta vardır. Usumacinta, bazı bölümlerinde (GuatemalaMeksika sınırını) üzerinde ulaşım yapılan bir akarsudur. Guatemala sınırları içinde, Rio Chixoy kolu üzerinde 1984 yılında hidroelektrik amaçlı bir baraj hizmete girmiştir. Bölgenin Atlas okyanusuna dökülen ikinci önemli akarsuyu Rio Grijalva’dır (diğer adı Rio Chiapa, uzunluğu 766 km). Guatemala Sierra Madrelerinden doğan bu akarsu kuzeybatıya doğru bir müddet aktıktan sonra derin bir boğazla Chiapas platosunu derin bir boğazla yararak kıyı ovalarına açılır, Usumacinta ırmağı ile birleşik bir delta yaparak Meksika körfezine dökülür (Pantanos de Centla). Grijalva ırmağının üzerinde hidroelektrik amaçlı üç önemli baraj yeralır. Bunlardan biri yukarı havzada bulunan “Presa de La Angostrura” (hizmete giriş tarihi 1974), diğerleri orta havzada inşa edilmiş olan “Presa Netzahualcoyotl” (diğer adı Malpaso barajı, hizmete girişi 1966) ile Chicoasen (hizmete giriş tarihi 1980) barajlarıdır. Rio Grijalvanın Chiapas platosunu derin bir boğazla yardığı alanda oluşmuş bulunan Sumidero kanyonu (Canon del Sumidero) görsel güzelliğe sahip bir mekan olduğundan milli park haline getirilmiştir. Orta Amerika dağlık bölgesinin Atlas Okyanusuna dökülen diğer akarsuları, Guatemaladaki Izabal gölünü (Lago de Izabal) besleyen Polochic suyu (240 km) , yine Guatemala Sierra Madrelerinden doğarak Honduras körfezine dökülen Motagua (400 km), Honduras sınırları içindeki Rio Ulua (358 km), Rio Aguan (395 km) , Rio Patuca (320 km) ve Rio Coco’dur (680 km). Bunlardan Rio Ulua, denize dökülmeden önce batıdan gelen Chamalecon ırmağı ile birleşir. Rio Uluanın doğudan gelen kolu Humuya (veya Comayagua) üzerinde hidroelektrik amaçlı “El Cayon” barajı yeralır (hizmete giriş tarihi 1985). Rio Patuca ile Rio Coconun ağızları arasında geniş bir lagün alanı bulunur (Laguna de Caratasca). Tropikal yağmur ormanlarıyla kaplı bu kıyı bölgesinin coğrafi adı Mosquitia‟dır. Ayrıca Nikakagua sınırları içindeki dağlardan doğarak Karayib denizine dökülen Rio Grande de Matagalpa (430 km) ile Rio San Juan (200 km) Orta Amerika ölçeğinde önemli akarsulardır. 55 Her iki akarsuyun ağız kısımlarında lagünler yeralır. Tropikal yağmur ormnalarıyla kaplı bu alçak kıyı bölgesine Miskitos kıyısı (Costa de Miskitos) adı verilir. Matagalpa akarsuyunun aşağı çığırında küçük kayıklarla ulaşım yapılır. San juan ırmağı ise büyük bir hidrografik sistemin en son parçasıdır. Bu sistemin içinde Managua ve Nikaragua gölleri de vardır. San juan, Nikaragua gölünün sularını okyanusa ulaştıran bir göl ayağı konumundadır. Bu akarsu, üzerinde orta büyüklükteki teknelerin dolaştığı bir ulaşım ekseni konumundadır. Orta Amerika dağlık bölgesi göl bakımından zengindir. Bu göllerin bir kısmı iç kesimlerde yeralırken bir kısmı da kıyı gölleri konumundadır. Guatemala Sierra Madreleri üzerinde bulunan Atitlan gölü bir kaldera gölüdür (130 km ², derinliği 340 m, yüksekliği 1562 m). Bu gölün güneyinde yüksek zirveler halinde, San Pedro (2995 m), Toliman (3158 m) ve Atitlan (3537m) gibi aktif volkan konileri sıralanır. Coğrafi bakımdan ilginç ve güzel manzaralı olan Atitlan gölü ve yakın çevresi milli park haline getirilmiştir. İç kesimdeki göllerden Managua ve Nikaragua gölleri tektonik menşeyli göllerdir. Her ikisi de Levha hareketlerine bağlı olarak gelişmiş kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu büyük bir depresyonda (graben) yeralmaktadırlar. Göllerin bulunduğu bölgenin tektoniği Pasifik (cocos) levhasının orta Amerika levhası (karayib) altına dalma hareketine bağlı olarak gelişmiştir . Yapılan araştırmalar cocos levhasının kuzeydoğuya doğru dalma hareketinin 6 cm/yıl olduğunu göstermektedir. Bu hareketin bir neticesi olarak eğim atımlı ve doğrultu atımlı faylar, grabenler, seizma ve volkanizma bakımından çok aktif bir bölge ortaya çıkmıştır. Managua gölü 1053 km² yüzölçümünde, 30 m rakımda, bir tatlı su gölüdür. Güneybatı çevresinde ve iç kısmında bazı aktif volkanlar bulunur. Gölün kuzey kenarındaki Momotombo (1280 m) ve Momotombito adası (Isla Momotombito) bunların başlıcalarıdır. Gölün maksimum derinliği 20 m kadardır. Managua gölü hidrografik bir sistemin üyesidir. Gölü besleyen Vieja (veya Grande), gölden çıkan ise Tipitapadır. Bu akarsu Nikaragua gölüne dökülür. Managua gölünün kıyısında aynı adla anılan Managua şehri bulunur. Bu şehrin ve diğer küçük yerleşmelerin atık suları deşarj edildiği için, bu güzel manzaralı tatlı su gölü gün geçtikçe kirlenmektedir Nikaragua gölü ve içindeki başlıca adalar. 56 Nikaragua gölü de Managua gölünün yeraldığı tektonik çukurluğun güneydoğu devamında bulunur. Dünyanın sayılı tatlısu göllerinden olan Nikaragua gölü 8175 km² yüzölçümündedir. Yüzeyi deniz seviyesinde 34 m kadar yüksekte olan gölün maksimum derinliğ 45 m kadardır. Kırık hatlarına bağlı olarak oluşmuş bulunan birkaç volkan konisi adalar halinde gölün içinde yeralır (İrili ufaklı 400 kadar adanın bulunduğu Nicaraguagölünün başlıca adaları Isla Zapatera, Isla de Ometepe ve Solentiname takımadalarıdır.) Managua gölünden gelen Tipitapa suyunu alan Nikaragua gölü Rio San Juan ayağı ile sularını Atlas Okyanusunun Mosquitos körfezine boşaltır. Gölün kuzeybatı kenarı yakınlarında Masaya ( 635 m ) ve Mombacho (1345 m) volkanları vardır. Concepcion ve Maderas volkanları ise Ometepe adasındadır.. Gölün batı kıyılarına yakın olan Zapatera adası (Isla Zapatera) 52 km² kadar bir yüzölçümüne sahiptir. Volkanik oluşumludur. En yüksek zirvesi 620 m dir. Adanın önemi üzerinde bulunan arkeolojik kalıntılardan ileri gelir. Bunlar eski Orta Amerika uygarlıklarına ait MÖ 500-MS 1350 arasına tarihlenen bir takım kaya resimleri ve bazı taş heykellerdir. Ometepe adası gölün içindeki en büyük adadır (276 km²). Bu ada iki volkan konisinden oluşmuştur. Batıdaki Concepcion volkanıdır (1610 m). Doğudaki koninin adı ise Maderas‟tır (Volcan Maderas, 1340 m). Gölün güneydoğusunda ise Solentiname adaları yeralır (Archipelago Solentiname). Bu takımada 36 kadar irli ufaklı parçadan meydana gelmiş olup volkanik kökenlidir. Toplam yüzölçümü yaklaşık 40 km² dir. En yüksek noktası 257 m ye erişen Solentiname takımadalarının ekoturizm veya geoturizm bakımından önemi vardır. Nikaragua gölünün balık faunası çok ilginçtir. Zira bu tatlı su gölünde Atlantik okyanusunda yaşayan bazı deniz balıkları yaşar. Bunlar arasında harhariyas (Carcharhinus leucas) cinsi köpekbalığı üzerinde önemle durlması gereken bir türdür. Bu tür tüm dünya okyanuslarının tropikal kıyı sularında yaşayan ve akarsu ağızları boyunca içerlere sokulabilen ve tatlı sulara da adapte olabilen tehlikeli bir köpekbalığı türüdür. Balığın San juan ırmağı yoluyla göle geldiği düşünülmektedir. Bazı bilim adamlarına göre de bu balık, Nikaragua gölünün kökeni olan eski körfezin faunasından geriye kalan relikt bir canlıdır ve göle adapte olmuştur. Göl faunasının diğer ilginç bir ferdi de testere balığıdır (Pristis pectinada). Bu balık türünün yayılış alanı aslında Dünya okyanus ve denizlerinin tropikal ve subtropikal kesimlerinin litoral zonudur. Tatlısuya toleransı olan bu iri balık akarsu ağızlarında da görülmektedir. Tahminen San Juan ırmağı yoluyla göle gelmiş olabilir. Gölün diğer iri balık türü yine bir Atlantik ferdi olan tarpon balığıdır (Megalops atlanticus). Atlantikin tropikal kesimlerinin litoral zonunda yaşayan bu balık, tatlısuya toleranslı olup akarsu ağızlarında da bulunmaktadır. Boyu zaman zaman 2 m yi aşabilir. Nikaragua gölüne San juan akarsuyu yoluyla geldiği sanılmaktadır. Orta Amerika kıyı gölleri bakımından da çok zengindir. Daha önceki sayfalarda Kıstak ve Yucatan bölgesindeki kıyı gölleri açıklanmıştı. Kıyı gölleri Pasifik kıyısı gölleri ve Atlantik kıyısı gölleri halinde ikiye ayrılarak incelenecektir. Orta Amerikanın dağlık bölgesi Pasifik tarafında Tehuantepec kıstağından Fonseca körfezine kadar olan kesiminde fazla geniş olmayan bir şerit halinde bir kıyı ovasına sahiptir (Llanura Costera). Çok düz olan bu ovanın kıyısı bataklıklar ve lagünler ile kaplanmıştır. Tehuantepec kıstagındaki Laguna Superior ile başlayan bu kıyı göleri doğuya doğru Mar Muerto ve La Joya 57 (Laguna La Joya) lagünleri ile devam eder. Lagünler yüksek dağlardan inen ve bol malzeme taşıyan güçlü akarsuların kıyıyı doldurmalarının bir sonucu olarak teşekkül etmiştir. Meksika sınırları içinde yeralan Mar Muerto lagünü 1119 km² yüzölçümündede olup önemli bir balıkçılık alanıdır. La Joya lagünü ise daha doğudadır. Bu gölün yüzölçümü ise 121 km ² kadardır. Mangrov ormanları ile kaplı bu lagün balıkçılık bakımından önemlidir. Guatemala kıyılarında da daha küçük alanlı lagünler mevcuttur. Daha doğuda El Salvador kıyılarında Fonseca körfezine doğru olan kesimlerde “La Bahia de Jiquilisco” adıyla ifade edilen önemli bir lâgün sistemi vardır. Gerek jeomorfolojik ve gerekse biyocoğrafik özellikleri bakımından ilgi çekici olan bu lagün sistemi (635 km²), 2005 yılında “Ramsar Sözleşmesi” kapsamına dahil edilmiştir. Orta Amerikanın Atlantik kıyısındaki lagünlerinden Yucatan bölgesi lagünleri daha önce incelenmişti. Burada Guatemala, Honduras ve Nikaragua kıyılarıyla ilgili olan bazı lagünler ele alınarak incelenecektir. Bu konuda ele alınacak ilk lagün İzabal Gölüdür (Lago de Ġzabal). Guatemala devletinin arazisinde yeralan İzabal Gölü,batıdan gelen Rio Polochic suyu tarafından beslenir. Geniş bir ırmağı andıran bir ayakla (Rio Dulce) Honduras körfezinin Bahia de Amatique kıyılarına açılır. İzabal gölü. Gölden kuzeydoğuya doğru uzanan kısım Rio Dulce’dir. Yüzölçümü 590 km² olan İzabal Gölünün su yüzeyi deniz seviyesinden 88 m yüksektir. Tektonik bir depresyonu işgal eden gölün en derin yeri 18 m dir. Jeomorfolojik ve Biyocoğrafik bakımlardan ilginçlikler sunan gölün zengin faunası arasında denizineğigillerden manat adı verilen bir memeli türü (Trichechus manatus) ile bitkilerden bir çeşit su sümbülü olan Eichhornia crassipes zikredilmeğe değer bir canlıdır. 58 İzabal gölü balıkçılık açısından önemli bir göldür. Rio Dulce ağzındaki Livingston şehri ile göl kıyısındaki El Estor yerleşmesi arasındaki su ulaşımı önemlidir. İzabal gölü özgün florasından görkemli çiçeklere sahip su sümbülü (Eichhornia crassipes). Honduras sahilinde Rio Ulua ırmağının oluşturduğu deltanın doğu kesiminde yeralan Laguna de Los Micos‟un yüzölçümüm 42 km² kadardır. Burası balıkçılık bakımından önemli, aynı zamanda zengin bir fauna ve floraya sahip bir göldür. Biraz daha doğuda Brus lagünü yeralır (Brus Laguna, 116 km²).Burası da balıkçılık bakımından önemli bir kıyı gölüdür. Nikaragua sınırı yakınlarındaki Caratasca lagünü (Laguna de Caratasca) diğerlerinden daha geniş bir 59 yüzölçümüne sahiptir (545 km²). Balıkçılık bakımından önemli ve su kuşları faunası bakımından zengin olan bu göl, kendisiyle zayıf irtibatta olan Warunta, Tansin,Kohunta ve Laguntara lagünleriyle hidrografik bir sistem teşkil eder. Bu kıyı gölleri sisteminin yakın batısında ise Rio Patuca suyu Karayip denizine dökülür. Brus ve Caratasca lagünleri Hondurasın Mosquitia adı verilen kıyı bölgesinin önemli coğrafi objelerini teşkil ederler. Brus Lagününde balık avlamaya çıkan Miskitolar (Honduras). Hondurasın doğusunda kıyı çizgisi, Gracias a Dios burnundan itibaren güneye yönelir veyüzlerce kilometre bu istikamette devam eder. Kıyıda Mangrov ormanlarıyla ve iç kısımlarda da tropikal yağmur ormanlarıyla örtülü bu kıyılara Nikaraguada Miskitos kıyısı (Costa de Miskitos) adı verilir. Jeomorfolojik olaeak alçak kıyı özelliğine sahip bu bölgede bir çok kıyı gölü mevcuttur. Bunlar arasında en önemlileri Laguna Bismuna ve Lagune de Perlas‟tır. Bismuna Lagünü (veya Wani Lagünü) Gracias a Dios burnunun biraz güneyinde bulunmakta olup 174 km² kadar bir yüzölçümüne sahiptir. Balıkçılık faaliyetleri bakımından önemli olan bu göl tropikal yağmur ormanları arasındadır. Edtrafında, balıkçılık faaliyetleri ile uğraşan Miskito köyleri yeralır. Nikaraguanın doğu kıyılarında Rio Grande de Matagalpa ırmağı ağzının biraz güneyinde Perlas Lagünü (Laguna de Perlas) yer alır. Yüzölçümü 532 km² kadar olan bu lagün de balıkçılık faaliyetleri bakımından önemlidir. Orta Amerika dağlık bölgesinin Pasifik kıyıları genelde düz bir hat şeklinde uzanır. Girinti ve çıkntıları azdır. Bunun sebebi dağların kıyı çizgisine paralel olarak uzanmasıdır. Dağlar denize yakın olduğu için kıyı çizgisi ile dağ sıralarının önünde dar bir kıyı ovası vardır (Llanura costera 60 del Pasifico). Kıyının bu özellğini Fonseca körfezi bozar. Doğal bir liman durumundaki Fonseca körfezi, El Salvador, Honduras ve Nikaragua arasında bölüşülmüştür. Fonseca körfezi doğuya doğru Nikaragua ve Managua göllerini ile takibedilen çöküntünün denizle işgal edilmiş bir parçasıdır. Körfezin ağız kısmının doğu kesimini meydana getiren tali yarımadada (Cosigüina yarımadası) zirve kesimi bir krater gölüyle işgal edilmiş bir volkan mevcuttur (Cosigüina volkanı, 872 m). Ayrıca körfezin içindeki adlardan bazıları da volkaniktir (Tigre adası, 783 m). **** Orta Amerika tektoniğini ilgilendiren levhalar ve hareketleri Fonseca körfezi (2015 km2) kendi içinde dört tali körfeze ayrılmıştır. Bunlardan en batıdakinin adı Bahia de La Union‟dur. Onun doğusunda Bahia Chismuyo, ortada Bahia San Lorenzo ve en doğuda Bahia de Chismuyo yeralır. Burada dikkat edilirse aynı adı taşıyan iki körfez vardır. Birincisi tamamen Hondurasa ait olduğu halde ikincisi Honduras ve Nikaragua devletleri arasında bölüşülmüştür. Estero Real nehri ikinci Chismuyu körfezine dökülür. Daha öncede belirtilmiş olduğu gibi bu körfez tektonik bir çöküntü alanıdır. Bu nedenle fay hatları ve kırıklar aktiftir. Bu kırık hatlarından yüzeye çıkan mağma bir çok volkanın oluşumuna sebebiyet vermiştir. Fonseca körfezindeki adaların en büyüklerinden olan Tigre adası ve Zacate Grande adası (Isla Zacate Grande, zirvesi 640 m) birer volkan konisidir. Ana Körfezin girişinde batıda Chochagua doğuda ise Cosuguina volkanları adeta birer deniz feneri gibi dururlar. Körfezin içinde daha küçük adalar da vardır. Bunlardan biri Meanguera diğeri de Conghaquita adasıdır. Ayrıca 5 ada daha 61 mevcuttur. Bilindiği gibi bu körfez Pasifik levhasının Orta Amerika levhası altına daldığı bir bölgede bulunmaktadır. Volkanların bu kadar çok olmasının sebebi budur. Fonseca körfezi ve bölümleri Fonseca körfezi üç devlet arasında pay edilmiştir. Bunlar El Salvador, Honduras ve Nikaraguadır. Körfezin batı kesimi Salvadora aittir. Ayrıca Meanguera ve Concaquita adaları da bu ülkenindir. Salvadora ait La union şehri de bu kıyıda yeralır. Körfezin kuzey kıyıları Honduras devletine aittir. San Lorenzo kenti aynı adla anılan tali körfezin kıyısındadır. Doğuda Nicaraguaya ait Potosi yerleşmesi Chismuyo tali körfezi kıyısındadır. Goascaran, Nacaome, Choluteca, Rio Negro ve Estero Real Fonseca körfezine dökülen başlıca akarsulardır. Goascaran Salvador ile Honduras arasında sınır çizer, Estero Real Nicaraguaya ait bir akarsudur. Diğerleri Hondurasındır. Fonseca körfezi bölgesi yaklaşık 13 ° N enlemi üzerinde bulunduğundan tropikal iklim şartlarının etkisindedir. Bol yağış aldığından yoğun ormanlarla örtülüdür. Med-cezir etisindeki kıyı şeridi mangrov ormanlarıyla (Rhizophora, Avicennia gibi ağaç türlerinden oluşmuş olan ) kaplı yarı bataklık alanlardır. Fakat diğer alanlardaki ormanlar pek çoğu ortadan kaldırılarak tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Buralarda kahve ve ĢekerkamıĢı gibi tropikla ürünler yetiştirilir. Körfezin bizzat kendisi önemli bir balıkçılık alanıdır. Fakat yakın bir dönemde bölge ekoturizme açılmıştır. İkisi adlarda olmak üzere dört önemli aktif volkan çok ilgi çekmektedir. Ayrıca başta kuşlar olmak üzere zengin bir fauna ile etkileyici bir peyzaj ekoturizm faaliyetlerinin başlıca alt yapısını oluşturur. Otantik kültür ögeleri de bunlara eklenebilir. 62 Fonseca körfezi ve volkanik Tigre adası Pasifik kıyısı volkanik dağ zinciri Nikaragua kıyılarında da devam eder. Daha öncede belirtildiği gibi bu bölgejeolojik olarak pasifik levhasının orta Amerika levhası altına daldığı bir bölgedir. Fonseca körfezi doğusundaki Cosigüina volkanı ile başlayan zincir (859 m), El Chonco (1165 m), San Cristobal (1745 m), Telica (1060 m), Cerro Negro (675 m), El Hoyo (1088 m), Masaya (635 m.), Mombacho (1345 m) volkanları ile devam eder. Bu volkanlar çıkardıkları malzemelerle büyük ve eski bir körfezin denizle irtibatını keserek ve daha sonra da ikiye ayrılmasına sebep olarak Managua ve Nikaragua göllerinin oluşumuna yol açmışlardır. Gerçekten de Pasifik ile Nikaragua gölü arasındaki dolgu alanında mesafe en dar yerinde 20 km ye kadar inmektedir. Bu kesimde yükselti de çok az olup 120 m yi bile bulmamaktadır. Pasifik kıyısında, Fonseca körfezi doğu kenarındaki Cosigüina volkanı (859 m, Nikaragua) 63 Nicaragua pasifik kıyısı volkanik sıradağlarının Fonseka körfezi ile Managua gölü arasında kalan kısmına Cordillera de Los Maribios adı verilir. Bu volkanik zincirin bir üyesi olan San Cristobal dağı 1745 m ye erişir. Sistemin Managua ve Nikaragua göllerinin arasında yeralan volkanik platoya ise Meseta de Los Pueblos denir. Nasyonal volkan (635 m), buradadır. Kıyı çizgisi düzdür ve gerideki dağlardan kaynaklanan bol debili akarsuların ağızlarında bazı lagünler mevcuttur. Bunlar içinde en önemlisi Estero Padre Ramos‟tur. Lagünlerin çevresinde yoğun mangrove ormanları görülür. Tarıma açılmayan alanlarda da tropikal ormanları vardır. Bu ormanları sürüngenler, kuşlar ve memeliler grupundan zengin bir faunası vardır. Bu bölümün en önemli Şehri Leon’dur (145 000). Corinto şehri ise bu kıylardaki başlıca limandır ve bir lagünün dış krnarında kurulmuştur Ekonomik faaliyet olarak, ormandan açılarak tarım arazileri haline getirilen alanlarda yetiştirilen en önemli ürün kahvedir. Kahve plantasyonları çok yaygındır. Diğer ürünler şekerkamışı, muz, yerfıstığı , pamuk , darı (sorghum sp.) gibi ürünlerdir. Sığır beslenir. Lagünlerde ve açık denizlerde balıkçılık yapılır. Honduras ve Kostarika ile bağlantılı bir karayolu bölgeyi boydan boya kateder. Ekoturizm faaliyetleri de çok önemlidir. Volkanları ve volkanik arazileri görmek ve güzel manzaralı kıyılarda tatil yapmak için çok sayıda turist gelir. III.1.1.d-Panama alt bölgesi Bu alt bölge Kostarika ve Panama dağlık kesimlerini kapsamaktadır. Bu bölge jeomorfolojik hatları itibariyle Orta Amerikanın dağlarının (orta Amerika kordilleraları) And sistemine bağlandığı bir alandır. Nicaragua gölünün doğusundan başlayan bölge dar uzun ve zikzaklı bir şerit halinde Kolombiyaya kadar devam eder. Panama alt Bölgesi, Kostarika ve Panama dağları, Atlantik kıyıları ve Pasifik kıyıları olarak üç bölüm halinde incelenecektir. Orta Amerikada levha hareketleri ve volkanların oluşumu 64 Kostarika ve Panama dağları: Kostarika sıradağları (Cordillera Costa Rica) ana hatları ile kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan dağlardır. Pasifik levhasının orta Amerika levhası altına daldığı, dalmabatma zonunda gelişmiş genellikler volkanik ve yüksek dağlardır. dağlardır. Bunlar Cordillere de Guanacaste dağları ile başlarlar. Cordillere de Tilaran, Cordillere de Volkanic Central ve Cordillere de Talamanca dağları ile devam ederler. Kostarika dağlarının en yüksek zirvesi Cerro Chirripo’dur (3820 m). Talamanca dağları üzerinde bulunur. Cordillera de Guanacaste dağları Nicaragua sınırından başlar. Tamamiyle volkaniktirler. Üzerlerinde aktif volkan Rincon de La Vieja (1895 m) yeralır. Bu volkan en son 1996 da püskürmüştür. Biraz daha doğudaki Cordillere de Tilaran dağları da tamamen volkaniktir. Kostarikanın en tanınmış aktif volkanı Arenal (1670 m). bu dağlardadır. En son 24 mayıs 2010 tarihinde püskürmüştür Kostarikada Cordillera de Tilaran dağlarında yeralan Arenal volkanı aktif halde iken. . Kostarika sıradağlarının orta kesimlerinde Cordillera de Volkanik Central dağları yeralır. Adından anlaşılacağı gibi bu dağlar da tamamiyle volkaniktir. Aktif volkanların pek çoğu bu dağ grupu içinde yeralır. Poas (2708 m), Irazu (3432 m) ve Turrialba (3325 m). Bunlardan Irazu volkanı staratovolkan tipinde olup, andezit lavları ve kül çıkarmaktadır. En son püskürmesi 1994 yılında olmuştur. Halen kalderası içinde bir asit gölü mevcuttur. Kostarika sıradağlarının en doğu bölümünü Cordillera de Talamanca sıraları meydana getirir. Bu dağlar Panama sınırları içinde de devam eder. Talamanca dağları plütonik kayaçlardan oluşmuştur. Tersiyer yaşlıdır. Kostarika dağlarının en yüksek zirvesi bu dağlar üzerinde yeralır (Cerro Chirripo, 3820 m). Kostarika dağları 9 ° N-11° N enlemleri arasında uzuanan dağlardır. Dolayısı ile nemli tropikal iklim kuşağı içinde yeralırlar. En yüksek zirvenin 4000 m civarında olduğu göz önüne alınırsa bu dağlarda Tierra Nevada katı dışındaki diğer katların bulunduğu anlaşılır. Dağlık 65 bölgenin iklimi hakkında bir fikir sahibi olmak için Başkent San Jose meteoroloji istasyonunun sıcaklık ve yağış rasatları sonuçlarından faydalanılacaktır. Tablo. San Jose 1120 m, 9° 58 N, 84° 05’ W aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 yıllık Sıcaklık 19.2 19.4 20.4 21.1 21.4 20.4 20.7 21.0 21.0 20.7 20.1 19.7 20.4 °C Yağış 11 4 13 44 221 269 213 240 325 332 149 46 1867 (mm) Yıllık ortalama sıcaklık değeri bize San Josenin tropikal kuşak kuşak içinde olduğunu kanıtlamaktadır. Yüksek sıcaklık değerlerinin aylık gidişi de bize ekvatoral sıcaklık rejiminin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Yıllık yağış miktarı bakımından , San Josenin bol yağışlı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu miktar yıla eşit olarak dağılmamıştır. Yılın 5 ayı kurak 7 ayı bol yağışlıdır. Bu bize yılın nemli ve kurak devre olarak ikiye ayrıldığını gösterir. Yağışların en çoğu güneşin kuzey yarımkürede olduğu ve yengeç dönencesine dik ve dike yakın açılarla geldiği döneme rastlamaktadır. Bu sırada intertropikal konverjans sahası kostarika üzerinde bulunmaktadır. Bu sebeple okyanus üzerinden gelen kuzeydoğu ve güneybatı alizeleri kostarika dağlarının bol yağış almasını sağlamaktadır. Güneş ışınları güney yarı kürede oğlak dönencesine dik geldiği sırada inter tropikal konverjans sahası daha güneye kaydığından alizelerin kostarika üzerindeki etkisinin azalmasına bağlı olarak da yağışlar azalmaktadır. Bütün bu sonuçlara göre Kostarikanın orta bölgelerinde hüküm süren iklimi nemli ve kurak tropikal iklim olarak tanımlayabiliriz. Kostarikanın karayip denizi kıyıları ile Pasifik kıyılarında hüküm süren iklimler birbirlerinden farklı karaktere sahiptir. Karayip kıyıları denizden karaya doğru esen alizeler sebebiyle bütün yıl bol yağış alır. Pasifik tarafında ise yılın bir dönemi bol yağışlı bir dönemi ise kuraktır. İntertropikal konverjans sahası ekvatorun güneyine çekilince Kostarikanın pasifik kıyılarında kurak dönem başlar. Çünkü alizeler karadan denize doğru eser konuma gelir. Yağışlar kesilir veya çok azalır. Kostarikanın Atlantik kıyılarındaki iklim tipinin özelliklerini ortaya koymak amacıyla Puerto Limon şehrinin meteorolojik verileri gözden geçirilecektir. Tablo. Puerto Limon, 10° N, 83°W, rakım 5m aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 yıllık Sıcaklık 24.3 24.6 25.1 25.6 26.1 26.0 25.2 25.7 25.9 25.7 25.1 24.5 25.3 (°C) Yağış 317 216 203 275 287 288 435 297 143 206 396 455 3518 (mm) Coğrafi konumu bu şehrin tropikal kuşakta olduğunu belirtmektedir. Puerto Limon şehri Tropikal kuşağın nemli tropikal (ekvatoral) alt kuşağındadır. Bu nedenle tüm yıl yüksek sıcaklık şartları egemendir. Aynı zamanda bütün yıl yağışlıdır. Kuraklık söz konusu değildir. Yıllık yağış miktarı 3518 mm gibi yüksek bir değere sahiptir. Puerto Limon‟da bütün yıl sıcak ve bütün yıl nemli şartlar hüküm sürdüğünden buradaki iklimi nemli tropikal iklim olarak vasıflandırıyoruz. Güneş ışınlar dik ve dike yakın açılarla geldiğinden bütün yıl bol enerji almakta ve iyi ısınmaktadır. Yine tüm yıl boyunca kuzeydoğudan güneybatıya doğru esen alizeler deniz 66 üzerinden geldiklerinden nemli yüklüdürler ve Kostarika dağlarına çarparak bol yağış bırakırlar (orografik yağışlar). Fakat Puerto Limon‟da güneş ışınlarının dik gelmesi sebebiyle aşırı ısınmadan oluşam konveksiyonel yağışlar da oluşur. İki mekanizmanında etkili olduğu aylar daha yağışlıdır. Kostarika dağları tropikal yağmur ormanları ile örtülüdür. Orman üst seviyelerde daha gür ve sık hale gelir. Bunun sebebi nemlilik şartlarının daha da kuvvetlenmesidir. Yükseldikçe gerek yağışların artması ve gerekse sis oluşumlarının ortamın nemliliğini daha da arttırmıştır. Bu içine girilemez nemli ormana tropikal dağ ormanları veya sis ormanları (nebelwald) adı verilir. Bazı coğrafyacılar da bu ormana cengel (Dschungel, Jungle) adını vermişlerdir. Kostarika dağları Panama sınırları içinde Cordillere Central adı altında devam ederler. Bunlar da yüksek dağlardır. En yüksek zirvesi volkanik bir dağ pşan Baru’dur (3475 m). Daha sonra Gatun gölü kıstağına doğru yavaş yavaş alçalarak tepelikler haline gelirler. Gatun gölü kıstağının doğusunda dağlar yine belirir. Fakat yükseltileri 2000 m ye bile erişmez. Bunlar kıyıya paralel iki sıra halinde uzanırlar. İki sırasında içine vadi ve göllerin yerleştiği bir depresyon yeralır. Karayip denizi kıyılarına paralel olan sıralar Serrania de San Blas ile Serrania del Darien dağlarıdır (Cerro Tacarcuna 1875 m). Pasifiğe paralae olan sıralar ise Serrania de Maje (1439 m), Serrania del Sapo ve Serrania de Pirre‟dir. Çok dar bir kıstak halinde olan Panama hem iki okyanusun sağladığı nemlilik şartları ve hem de alçak enlemlerde bulunuşu ( 9 °N) nedeniyle sıcak venemli bir iklime (nemli tropikal) sahiptir. Bu nedenle de bitki örtüsü çok gür ve hayvan ve bitki türleri bakımından çok zengindir. 3000 m yi aşan dağlarda klimatik yükselti basamakları da meydana gelmiştir. Kostarika ve Panamanın Karayip kıyıları fazla girintili çıkıntılı olmayıp genelde düzdür. Kısmen sedimanter ve kısmende volkanik kayaçlardan oluşmuş olan bu kıyılar iki geniş yay çizerek Güney Amerika kıtasına bağlanır. Bu yaylardan iç bükey olanı Mosquitos körfezini (Golfo de Los Mosquitos) teşkil eder. Bu körfez Punta Grande burnuna kadar uzanır. Buradan itibaren kıyı çizgisi Darien körfezi sonuna kadar dış bükey özelliğini korur. Karayip denizi kıyı şeridi nemli tropikal yağmur ormanları ile örülüdür. Kostarika-Panama alt bölgesinin karayip kıyılarında lagün karakterli bazı oluşumlara ve küçük bazı körfezlere de rastlanır. Bunlardan biri Laguna de Chiriqui‟dir. Bu lagün Panama sınırları içinde yeralır. Chrique lagünü iki üniteden oluşur. Kuzeybatıdaki parçaya Almirante koyu (Bahia Almirante) adı verilir. Chirique adını taşıyan doğudaki ünite 900 km² kadardır. Bahia Almirante ise yaklaşık 450 km² kadardır. Lagünlerin en derin yeri 50 m yi geçmez. Bir adalar grupu (Archipielago de Bocas del Toro) bu lagünlerin ağzını kapatır. Bu adalardan Isla Colon kıyısında Bocas del Toro kasabası yeralır. En büyüğü olan Isla Bastimentos üzerinde çevresinde ise bir deniz milli parkı olan (Parque Nacional Marino Isla Bastimentos) bulunur. Cordillera de Central dağları, Panama. 67 Bahia Almirante lagünü ve Bocas Del Toro adaları ile Bastimentos Adası Deniz Milli Parkı (Panama, Karayip denizi kıyısı). Karayip denizi kıyıları düz, alçak ve kumsallı kıyılardır. Tarıma açılan kesimlerini muz plantasyonları işgal eder. Kostarika ve Panamanın ekonomisinde muz ihracatı çok önemlidir. 68 Kostarica ve Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesindeki ekonomik faaliyetlerde muz ziraati çok önemlidir. (Fotoğrafta Panamanın Bocas del Toro ilindeki muz plantasyonlarından biri görülmektedir). Bahia Almirante lagünündeki Colon adası kıyısında bulunan Bocas del Toro kasabası. Kostarikanın ve Panamanın Karayip denizi kıyı şeridinde yerli bir halk grupu yaşar. Bunlar Kostarika ve Panama Kızılderilileridir. Başlıca kabileleri Guaymi’ler ve Ngebe‟lerdir. Kendi dillerini konuşurlar. Hayat tarzları pek az değişmiştir. Sayıları 300 000 kadardır. 69 Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesinde yaşayan (Bocas del Toro ili) kızılderililerden bir kız. Karayip kıyıları biyocoğrafik bakımdan çok zengin bir ortama sahiptir. Gerek bitki toplulukları ve türleri ve gerekse fauna bakımından büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Med-cezir etkisinde kıyılarda mangrov ormanları yeralır. Biraz içerde ise tropikal yağmur ormanları. Bu ormanlar ağaç ve ot türleri bakımından çok zengin olan çok gür ormanlardır. Bilhassa, boyu 40 m ye erişebilen Cecropia cinsine ait ağaç türleri bu ormanların karakteristik bitkilerinden biridir. Karayip kıyılarının Kostarika ve Panamadaki tropika yağmur ormanının faunası arasında memelilerden bazı maymun türleri (Cebus capucinus) ,tukan, papağan, muhabbetkuşu gibi renkli ve ilginç kuş türleri ve sürüngenler (yılan, timsah) önemlidir. Omurgasız türleri ise (böcekler ve kelebekler) çok daha zenginlik arzeder. 70 Kostarikanin ve Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesindeki tropikal yağmur ormanlarında yaşayan maymun türlerinden (Cebus capucinus) Kostarika ve Panamanın Karayip kıyı bölgesindeki tropikal yağmur ormanlarında yaşayan kuş türlerinden bir papağan (Ara ararauna). Bölgenin çok zengin olan deniz faunası arasında bilhassa deniz kaplumbağaları en dikkat çekenler arasındadır. Hatta Kostarikada Tortuguero Milli Parkı, bu canlıları korumak amacıyla tesis edilmiştir. Milli park bir kaç akarsuyun birleştiği bir ağız kesimidir. Taşınan alüvyonlar 71 denizin etkisiyle kıyı kordonları oluşturmuş ve akarsuların ağızları by nedenle doğal kanallar halini almıştır. Kıyı düz ve kumsaldır. Fakat saha çok yoğun yağmur ormanları ile örtülüdür. Deniz kaplumbağalar (Chelonia midas) bu kıyıya yumurtlamak için gelirler. Bu park sınırları içinde yaşayan timsah (Caiman) ve bir deniz memelisi olan Manat‟da bu milli parkın diğer önemli canlılarıdır. Tropikal yağmur ormanını burada tüm özellikleri ile gözlemek mümkündür. Orta Amerikanın en dar yeri Colon ve Panama şehirleri arasına rastlayan kesimdir. Kuş uçuşu Mesafe 56 km kadardır. Kıstağın Güney kesiminde 107 m yüksekliğinde olan ve Atlantik ile Pasifik havzalarının su bölümü teşkil eden bir sırt vardır. Amerika kıtası keşfedildikten ve Avrupalılarca iskȃn edildikten sonra yeni şehirler ve yeni devletler kuruldu. Bilhassa hem Atlantikte hem de Pasifikte kıyısı olan devletler deniz ulaşımında güçlüklerle karşılaştılar. Mesela Newyorktan hareket eden bir gemi San Fransiskoya gidebilmek için güney Amerikanın güney ucunda bulunan Magellan boğazını kullanmak zorunda idi. Çünkü başka geçiş yolu yoktu. Bu yol çok uzun ve çok zahmetli bir yol idi. Aynı şekilde İtalyanın Napoli limanından Şiliye gitmek isteyen bir gemi de Yine Magellan Boğazını kullanmak zorundaydı. Magellan Boğazı uzun, dar ve fırtınali bir boğazdı. Bu durumda Orta Amerikanın en dar ve müsait yerinden Atlantik ve Pasifiği birbirine bağlayacak bir kanal açılması düşüncesi yaygınlaştı. Dört alternatif güzergȃh üzerinde duruldu. Bunlardan biri Tehuentepec kıstağı idi. İkinci güzergȃh San Juan nehri vadisi ve Nikaragua gölü üzerinden geçen hat idi. Üçüncüsü Darien Körfezi ile San Miguel körfezi arasındaki güzergahtı. Dördüncüsü de Orta Amerikanın en dar ve alçak yeri olan Chagres vadisi idi. Bu dört alternatif güzergȃhtan en sonuncusu seçilerek burada bir kanal inşa edilmesine karar verildi. Panama kanalının alt yapısını oluşturan bazı eomorfolojik özellikler vardı. Bunlar Liman koyu, Chagres nehri vadisi, ile Rio Grande vadisi idi. Bunlardan Chagres Atlantike, Grande ise Pasifike dökülüyordu. Bu iki vadi güzergȃh seçildi. Ayrıca topoğrafyanın fazla arızalı ve çok yüksek olmaması (güzergȃh hattı üzerinde en yüksek nokta 107 m kadar) ile kayaçların hafriyata elverişli oluşu (Tersiyer sedimanterleri ve çok dar alandaa bazaltlar) , bu hattın seçilmesinde başlıca rolü oynadı. Fakat Arazi çok yoğun tropikal yağmur ormanları ile örtülü idi. Önce ormanlar ortadan kaldırıldı. Sonra Pasifik tarafında bir kanal kazılarak okyanus ie bağlantı sağlandı. Kanal inşaatı başlamadan önce Amerikalılar tarafından Chagres vadisini takibeden bir demiryolu inşa edilmişti (1850-1855, Atlantik kıyısındaki Colondan Pasifik kıyısındaki Panama City‟ye). Kanal inşaatına Fransızlar başladılar. Süveyş kanalını yapan Fransız mühendis Fedinand de Lesseps Panama kanalını da inşa etmek istiyordu. Fakat çeşitli nedenlerle, inşaat işleri yürümedi. (1880-1904). Bu dönemde Kanal bölgesi Kolombiya devletine aiitti. ABD Bölge halkını destekleyerek Kolombiyadan ayrılmasını ve Panama adlı bir devletin bağımsız olmasını sağladı ve bu devlette Panama kanalı ve kanal bölgesinin kendisine verilmesi hususunda anlaştı. Daha sonra kanalı devralan Amerikalılar 1904 yılında işe başladılar. İlk olarak 10 km kadar bir uzunlukta olan Culebra kanalını (veya Gaillard) inşa ettiler. Bu kanal Atlantik ev Pasifik havzalarını ayıran su bölümünü katediyordu. Kanal hattı üzerinde maksimum yükselti 107 m kadardır. 10 m seviyesine kadar kazı yapıldı. Böylece en yüksek noktadan 97 m aşağıya inilmiş oldu. Culebra kanalı açılırken aynı zaman dilimi içinde Chagres nehrş üzerinde Gatun barajı, Grande nehri üzerinde de Miraflores barajları inşa edildi. Gatun barajı tamamlandığında meydan gelen baraj gölünün yüzeyi 26 m seviyesinde oldu. Culebra kanalı Gatun gölünü Miraflores gölüne bağladı. Ancak bu barajın göl güzeyi 16 m de olduğu için araya Pedro Miguel 72 (intikal, geçiş) havuzu yapıldı. Miraflores barajından da Pasifiğe doğru iki havuz daha (Miraflores havuzları) inşa edilerek bağlantı sağlanmış oldu. Panama kıstağı ve Panama kanalı. Haritada Gatun ve Miraflores gölleri ile Gaillard kanalı görünmektedir. Kanal inşaatı başlamadan önce Amerikalılar tarafından Chagres vadisini takibeden bir demiryolu inşa edilmişti (1850-1855, Atlantik kıyısındaki Colondan Pasifik kıyısındaki Panama City‟ye). Kanal inşaatına Fransızlar başladılar. Süveyş kanalını yapan Fransız mühendis Fedinand de Lesseps Panama kanalını da inşa etmek istiyordu. Fakat çeşitli nedenlerle, inşaat işleri yürümedi. (1880-1904). Bu dönemde Kanal bölgesi Kolombiya devletine aiitti. ABD Bölge halkını destekleyerek Kolombiyadan ayrılmasını ve Panama adlı bir devletin bağımsız olmasını sağladı ve bu devlette Panama kanalı ve kanal bölgesinin kendisine verilmesi hususunda anlaştı. Daha sonra kanalı devralan Amerikalılar 1904 yılında işe başladılar. İlk olarak 10 km kadar bir uzunlukta olan Culebra kanalını (veya Gaillard) inşa ettiler. Bu kanal Atlantik ev Pasifik havzalarını ayıran su bölümünü katediyordu. Kanal hattı üzerinde maksimum yükselti 107 m kadardır. 10 m seviyesine kadar kazı yapıldı. Böylece en yüksek noktadan 97 m aşağıya inilmiş oldu. Culebra kanalı açılırken aynı zaman dilimi içinde Chagres nehrş üzerinde Gatun barajı, Grande nehri üzerinde de Miraflores barajları inşa edildi. Gatun barajı tamamlandığında meydan gelen baraj gölünün yüzeyi 26 m seviyesinde oldu. Culebra kanalı Gatun gölünü Miraflores gölüne bağladı. Ancak bu barajın göl güzeyi 16 m de olduğu için araya Pedro Miguel (intikal, geçiş) havuzu yapıldı. Miraflores barajından da Pasifiğe doğru iki havuz daha (Miraflores havuzları) inşa edilerek bağlantı sağlanmış oldu. 73 Panama kanalının şematik kesiti. Baraj gölleri ve havuz sistemleri dikkati çekmektedir. Gatun gölü ile Atlantik geçişi ise Gatun havuzları adı verilen üç havuzla sağlandı. Kanal 1914 yılında hizmete açıldı. Kanalın ve havuzların derinliği ve genişliği, büyük ticaret ve savaş gemilerinin geçişine elverişli idi. Panama kanalı 80 km kadar uzunluktadır. En sığ yeri 12 kadardır. Atlantikten Pasifike doğru Gatun havuzları (3 adet), Gatun baraj gölü, Culebra kanalı, Pedro Miguel havuzları, Miraflores baraj gölü ve Miraflores havuzları (2 adet) kanalın başlıca ünitelerini oluşturur. Gatun baraj gölü oluştuktan sonra Panama eski demiryolu sular altında kaldı. Kanal sona erince yeni demiryolu hattı inşa edildi ve baraj geçisi uzun asma köprülerle sağlandı. Kanalın Pasifik tarafında da Panamerika karayolu biir köprü ile kanalı aşmaktadır. Panama kanalından yılda 14 000 kadar gemi geçmekte olup, 2000 yılına kadar ABD tarafından yönetilmekte idi. Bu yıldan itibaren otonom bir yönetime sahip oldu. Yönetim amiri Panama tarafından atanacaktı. Günümüzde kanal trafiği çok yoğunlaşmıştır. Aynı zamanda gemilerin tonaj ve boyutları da büyümüştür. Bu nedenle kanal ihtiyaca kafi gelmemekte ve genişletilmesi yönündeki düşünceler giderek güçlenmektedir. 74 Culebra (Gaillard) kanalından geçen ve Gatun gölüne doğru gitmekte olan bir gemi. Foto Pasifiğe doğru alınmıştır. **** KUZEY AMERĠKA 75 I- Kuzey Amerikanın sınırları ve Coğrafi Konumu . Kuzey Amerika kıtasının yüzölçümü 24 milyon kilometrekaredir 1. Asya kıtasından Bering boğazı (genişliği 92 km kadar olan boğazın 40-60 m gibi önemsiz bir derinliği vardır.) ile ayrılan kuzey Amerika kıtasının en batı noktası, Alaskanın Seward yarımadasındaki (cape) Prince of Wales burnudur (168 °4‟ W meridyeni) 2. Bering boğazının batı kıyısında Chukotsky yarımadasına (poluostrov) ait Dejneva burnu bulunur. Bering boğazının orta kesimde iki küçük adacık halinde olan Diomedes adaları yeralır. (Diomedes adaları, Büyük Atlas sh.73). Bering boğazı, Arktik okyanusuna ait (kuzey Buz denizi) Çukçi denizi ile Bering denizini birbirine bağlar. Kuzeyde Çukçi denizinde Rusyaya ait Vrangel adası, güneyde Bering denizinde ABD ye ait St. Lawrence adası boğaz deniz trafiğini kontrol eder konumdadırlar. Boğazın aşağı yukarı ortasından Rusya ve ABD leri siyasal sınırı geçmektedir. .Diomedes adaları da bölüşülmüştür. Küçük Diomedes adası ABD ye aittir. Büyük Diomedes adası Rusyanındır. Bering Boğazı 1) Erich Obst, Allgemeine Wirtschafts und Verkehrsgeographie. Berlin 1965, s.2 2) H.İnandık, Deniz ve Kıyı Coğrafyası. İst.Üniv. Coğr. Enst. Yay. No.42, İstanbul 1967, s.117 76 Aleut adaları ile bunun batıya doğru devamı olan Komandor adaları adeta Asya ile kuzey Amerikayı bağlayan tabii bir köprü gibidir (170 °E boylamında tarih değiştirme çizgisi Aleut ve komandor adaları arasından geçiyor. Doğudan batıya geçilince ileriye alınıyor. Doğuda 5 nisan Pazar ise batıya geçince 6 nisan pazartesi oluyor). Bunlar Kamçatka yarımadasından Kuzey amerikadaki Alaska yarımadasına doğru uzanıyorlar. Asyadan Kuzey Amerikaya olan insan göçleri Bering boğazı ve Aleut adaları üzerinden olmuştur. 27 000 yıl önce son buzul devrinde (würm) deniz seviyesi bugüne göre 60-70 m daha alçaktı. (nat. Geo sept, 1979). Kuzey Amerika kıtasını batıdan Pasifik okyanusu sınırlandırır. Bu okyanus eski çağlarda aşılması güç bir engel olarak iki kıta arasında binlerce km uzanır. Kıtanın batı kıyıları açıklarında yeralan Guadelup (Meksika), Revilla Gigedo (Mexica) ve Clipperton (Fransa) ve Cocos (kostarika) adaları kuzey Amerika kıtasına ait sayılır. Pasifik okyanusunun orta kesimlerini aşarak Asya kıtasının doğu kıyıları ile kuzey Amerika kıtasının batı kıyıları arasında tarihin ilk çağlarında ilişkiler kurulması pek olası görülmüyor. Yani Japonya ve Çin kıyılarından Pasifiğe açılarak kuzey Amerikanın batı kıyılarına ulaşmak ilim alemi tarafından pek kabul görmüyor. Ancak, Büyük okyanusun ortasında, Asyadan 6400 km uzaklıktaki Hawai adalarının bile çok eski bir iskana sahip olduğu göz önüne alınırsa, bu adalar ile kuzey Amerika arasındaki 3200 km uzaklığın da Hawai adalılar tarafından katedilerek Kuzey Amerika kıtasına ulaşabilecekleri düşünülebilir (800 yıl önce Hawaililer kürek ve yelkenli kanoları ile 3000 mil güneydeki Tahiti adalarına gidip gelmişlerdir). (Nat. Geog. Apri 1976). Ayrıca Japonyanın doğu kıyılarından geçen ve kuzeydoğuya doğru giden Kuro Şiyo sıcak akıntısının insanları Kanada kıyılarına sürükleyebileceğini dikkate almak gerekir. 2012 yılındaki bir depremden sonra meydana gelen tsunami neticesinde sürüklenen bir japon balıkçı gemisi aylarca sonra Kanada kıyılarında boş olarak bulunmuştu. Kuzey Amerika kıtasının güney sınırı Panama-Kolombiya devletleri arasındaki sınır olarak kabul edilebilir (iki devlet arasındaki sınır su bölümüne tekabül ediyor)3. Kuzey ve güney Amerika kıtaları birbirlerine dar bir kara parçasıyla bağlıdırlar. (Bu dar kara parçasına geniş anlamda Orta Amerika Kıstağı adı verilebilir). Kuzey Amerika kıtasını Güney Amerika kıtasından ayıran kesin bir coğrafi sınır yoktur. Ancak kıtanın güneye doğru daraldığı ve kütlevi kısmının Meksikadaki Tehuantepec kıstağında sona erdiği göz önüne alınırsa, kıtanın burada sona erdiği düşünülebilir. Bu taktirde söz konusu kıstakla, Panama-Kolombiya devlet sınırının geçtiği su bölümü arasındaki parçayı ayrı bir ünite veya kuzey ve güney Amerikalar arasında bir geçiş bölgesi olarak düşünmek gerekir. Bu üniteye Antil adaları da dahil edilerek, bazı bilim adamlarınca “Orta Amerika” adı verilmiştir. Kıtanın sınırı Tehuantepec kıstağı olarak Kabul edilirse en güney noktası Punta Cometa (15° 39‟ N) (Tehuantepec-Pasifik kıyıs) olur. Antil adaları, Bahama adaları yoluyla Kuzey Amerikaya, Küçük Antiler (Barbados, Grenada vs.) yolu ile de Güney Amerika kıtasına bağlanır. Kuzey Amerika kıtası, kuzeyden Kuzey Buz Denizi veya Arktik okyanusu ile çevrelenmiştir. Kıta üzerindeki en kuzey nokta Boothia yarımadasındaki Murchinson burnudur (73°N). Ancak kıtanın kuzeyindeki Arktik adalar göz önüne alınırsa Ellesmere adasında 83° 10.‟N enlemine ulaşılır. (Cap Colombia) 77 3) En güney noktası panama cumhuriyetindeki Mariato burnu, 7° 12‟ N, Tümertekin Anglo-Amerika, sh. 1, İstanbul 1970. Grönland adası fiziki bakımdan kuzey Amerikaya ait sayıldığından bu adanın en kuzey noktası olan Peary arazisindeki Kap Morris Jesup (83 37‟ N) enleminde bulunmaktadır. Bu burnun kuzeyinde yeralan Oodaq adası (8 m x15 m) dünyanın en kuzeyde bulunan karasıdır (83°40‟N). Grönland adasının doğusunda yeralan Ġslanda adası eski çağlarda Avrupa ile Kuzey Amerika arasında bağlantılar kurulmasında bir atlama taşı işlevi görmüştür. Kolombdan önce İskandinavyalı Vikinglerin islanda adasına ulaştıkları, buradan Grönlandın güneyine geldikleri ve buradan da Kuzey Amerika kıtasının Labrador ve Newfoundland adası kıyılarına çıktıkları anlaşılmıştır. Kıtanın en doğu noktası Labradordaki St. Charles burnudur (55° 37‟ W boylamı). Newfoundlanddaki Race burnu ise 53°W boylamındadır. (newfoundland yeni bulunan ülke anlamına gelir, el ülke , yer, toprak, arazi demektir. Kıtanın doğu kıyıları açıklarındaki Bermuda adaları da kuzey Amerikaya aittir. Kuzey Amerika kıtasının Avrupa kıtası ile olan bağlantısı muhtemelen Kolomb öncesinde de mevcuttu. İslanda adası Avrupa kıtasının kuzey Amerika kıtasına en yakın noktasıdır (Burası kuzey Amerikaya 3200 km uzaklıktadır. Britanya adalarından İrlandanın kuzey Amerikaya uzaklığı ise 3600 km dir. ) Ayrıca Kolomb öncesinde Portekiz açıklarındaki Asor adaları kıtaya ulaşmakta bir atlama taşı olarak düşünülebilir. Kuzey Amerika kıtasına ulaşmakta kuzeydoğudan güneybatıya doğru bütün yıl esen Alize rüzgarları çok yardımcı olmuştur. Bu şekilde Asorlardan kıta yakınlarındaki Bermuda adalarına ve oradan da kıta kıyılarına ulaşmak mümkündü. Amerika kıtasını bazı coğrafyacılar beşeri özelliklerine göre ikiye ayırmışlardır.Anglosakson kültürünün etkisindeki Kanada ve ABD yi bir bütün kabul ederek kıtanın bu kısmına Anglo-Amerika adını vermişlerdir. Buna karşılık kuzey Amerika kıtasında bulunan Meksikayı ve kıstak devletleri ile tüm Güney Amerikayı, Latin kültürü hakim olduğu için Latin Amerika adı altında toplamışlardır. Bazen de Latin Amerikayı (Meksika-ABD sınırından Panama-Kolombiya sınırına kadar) orta Amerika ve güney Anerika olarak iki kısma ayırmışlardır. II-Kuzey Amerika kıtasının jeolojij yapısı ve Jeomorfolojisi Kıta rölyefinin ana çizgileri meridyonel istikamettedir. Gerçekten de belli başlı jeomorfolojik birimler olan Appalaş, Rocky, Cascad, Sierra Nevada ve Sierra Madre gibi dağ sıraları meridyonel istikamette uzanırlar. Appalaşlar ile Rocky dağları arasında yeralan büyük ovalar (great plains) bölgesi de bu uzanışa uygunluk gösterir. Kıta bütünüyle göz önüne alındığında kenar dağlar ve iç ovalar (interior lowland) şeklinde bir manzarayla karşılaşılır Kıtanın doğu kenarı boyunca (1400 km yi biraz geçer) uzanan AppalaĢ dağları anahatlarıyla I.zaman (paleozoik) ortalarında teşekkül etmiş olan kıvrımlı dağlardır. (Bu dağlar Kanada kalkanının güney-güneydoğusunda yeralan bir jeosenklinalde, kalkanın güneye doğru olan hareketi sonucunda oluşmuşlardır 4. Dağların üzerindeki en yüksek zirve güneyde bulunan Mitchell dağıdır (2045 m). Appalaşlar teşekkül ettikten sonra aşınma geçirerek düzleşmiş ve daha sonrada Alpin orojenezi sırasında tekrar yükselmiş dağlardır. Appalaş dağlarının katmanları Atlas okyanusuna doğru yataya yakın tabakalar halinde uzanarak yapısal bir düzlük oluşturur. Buna Coastal plain denir. 78 4) Kanada ve lewis kalkanı arasında buluna jeosenklinalde appalaşlar teşekkül etmiştir. Kanada kalkanının hareketi güney-güneydoğuya doğrudur. 1. Yaklaşma hareketi kaledoniyen ve hersinien, 2. Yaklaşma hareketi alpin. Kuzey Amerikanın Atlantik kıyıları boyunca uzanan Appalachian dağları Kıtanın batısında, bütününe Cordilleras adı verilen dağ silsilesi yeralır. Bunlar mesozoik ve tersiyerdeki alp orojenezi ile teşekkül etmiş dağ sistemleridir. Birbirine paralel birkaç sıra halinde uzanırlar. Aralarında eski bloklardan oluşan ve onlara kalıp vazifesi görmüş olan depresyonlar yeralır. Kordilleraların en doğu sırasını Rocky Mountain (Kayalık dağları) teşkil eder. Bunlar kuzeyde Brooks dağları (Mount Chamberlin 2749 m) adı ile başlar. Kanada kayalık dağları (Mount Robson 3954 m) ve ABD kayalık dağları adı altında yükseltileri artarak ( en yüksek zirve Monte Elbert, 4401 m, Sawach dağları, Colorado) güneydoğuya doğru devam ederler. Yükseltisi alçalarak meksikada doğu Sierra madrelere (Cerro Potosi 3713 m) bağlanırlar. 79 Kuzey Amerika Kordillerlarının en yüksek zirvesi Mckinley (6193 m, Alaska) İkinci sıra Alaska dağları ile başlar (Mc Kinley 6193 m, sönmüş volkan konisi, kuzey Amerika batı cordilleralarının en yüksek zirvesi) . Kanada Kıyı dağları adıyla güneydoğuya doğru devam ederler. Bunlar ABD de Kaskad (Çavlan, ġelale) dağları adını alırlar (en yüksek zirvesi 4392 m, Rainier) . Kaskad dağları Pasifik levhasının kuzey Amerika levhası altına dalması sonucunda oluşmuş volkanik kökenli dağlardır. En yüksek zirvesi olan Rainier sönmüş bir volkan konisidir. Daha güneyde bu dağlar Sierra Nevada dağları ve Batı Sierra Madre olarak devam ederler. Sierra Nevadalar daha da yüksek dağlardır. En yüksek zirvesi 4418 m ye erişen Mount Whitney’dir. Sierra nevadaların yapısında da volkanik kayaçlar ve volkanik dağlar önemli bir yer tutar. Fakat bunlar çoğunlukla sönmüş volkanlardır. Sierra Nevada Dağlarının en yüksek zirvesi, Mount Whitney (4418 m, Kaliforniya) Batı Sierra madreler de oluşum bakımından kaskad sistemine benzer. Bunlar meksikanın batısında kıyıya paralel uzanırlar. En yüksek zirvesi Cerro Mohinora’dır, 3300 m). Rocky Dağları ile Sierra Nevada dağları arasında çok geniş bir depresyon olan (yaklaşık 700 000 km²) Büyük Havza (Great Basen) yeralır. Burası aynı zamanda bir kapalı havzadır. Kuzey Amerikanın çölleri bu bölgededir. 80 Büyük Havza Bölgesinde yeralan çöllerden biri olan Death Valley’den bir manzara. Havzanın kuzeyinde yerlan Colombia platosu ve güneyinde yeralan Colorado platosu, Kaskad-Sierra Nevada silsilesini Rocky Mountaine bağlar. Meksikada da Batı ve doğu Sierra Madreler arasında Meksika platosu bulunur. Colorado platosu (yatay yapı). Kordilleraların üçüncü sırasını pasifik kıyısının hemen gerisinde ve ona paralel olarak uzanan kıyı dağları (Coast Ranges) teşkil eder. Bu dağlar aslında Alaskadan başlar (St. Elias dağı, Alexander takım adaları) , Kanada (Kıraliçe Charlotte ve Vancouver adası) ABD (kıyı dağları) ve Meksika sınırları içinde (Kaliforniya yarımadası, Sierra Madre del Sur) kıyıya yakın ve ona paralel olarak uzanırlar. Bunlar levha tektoniğine göre volkanik ada yayları şeklinde oluşmuştur. Daha sonraki dönemde bunlarla ikinci sıralar arasındaki deniz alanlarından bir kısmı taşınan materyallerle doldurularak karalaşmıştır. Mesela ABD Coast Rangeleri ile Sierra Nevadalar arasındaki çukur alan (Central Valley) derin bir depresyon halindedir. Tabanı en alçak yerinde deniz seviyesinden 2 m yüksekte olan bu depresyonun uzunluğu 700 km , genişliği de 80 km kadardır. Bu depresyonu Sacramento nehri akaçlar. Bu nehrin güneyden gelen koluna San Joaquin‟dir. Depresyonun tabanında aktif bir fay hattı vardır. Bu doğrultu atımlı fay sık sık 81 önemli depremlere yol açar. Bunlardan bir 1906 San fransisko depremidir. Çok büyük hasara yol açan bu depremde resmi kayıtlara göre 3000 kişi hayatını kaybetmiştir. 1989 da ve 2009 yıllarında da can kaybına yol açan depremler olmuştur. Kuzey Amerika Kordilleralarından W-E doğrultulu profil. Sol taraf Pasifik. Meksikada Kaliforniya yarımadası ile Batı Sierra Madreler arasında yeralan Kaliforniya körfezi de volkanik yaylar ile kara arasında kalan deniz alanına tekabül eder. Kuzey Amerikanın iç kısımlarında (Rocky ile Appalaşlar arasında) alçak alanlar yeralır (interior lowlands). Bunlar genelde ova ve kısmen de Rocky ve Appalaş eteklerine doğru plato karakteri taşımakla beraber oluşum bakımından ikiye ayrılabilirler. Kuzeyde Hudson körfezi etrafında eski bir kıta çekirdeği olan precambrien yaşlı Kanada kalkanı yeralır. Güneyde ise Büyük göllerden Meksika körfezine kadar olan alanda geniş bir çanaklaşma sahası olan merkezi ovalar bölgesi uzanır. Temeli II. zaman tabakaları olan bu ovaların üst kısımlarında tersiyer katmanları ve kuvaterner depoları yeralır. Katmanlar güneye doğru eğimli olduğundan, Meksika körfezi kıyılarında alçak kıyı ovaları haline dönüşür (coastal plains). İç ovalar doğuya Rocky eteklerine doğru alçak tepelikler halini alırlar. Bunlara Great plains adı verilir. Kanada kalkanı IV. Zaman başlarında örtü buzullarının (inlandsis) istilasına uğramıştır. Bu sırada buzullar Büyük Göllerin güneyine kadar inmiştir.Son glasyeli takiben buzullar ortadan kalkınca geride buzul aşındırmasıyla işlenmiş bir topoğrafya kalmıştır. Hörgüç kayalar, moren yığınları ve buzulların oyması ile meydana gelmiş çanaklar manzaraya hakim olmuştur. Bu çanaklar daha sonra sularla dolarak Büyük Gölleri oluşturmuş ve Kanada kalkanının yüzeyinin göller bakımından son derece zengin bir bölge olmasına yol açmıştır. 82 Büyük Göller 2-Kuzey Amerika kıtasının iklim Özellikleri Kıta 15°N ile 84°N enlemleri arasında yeraldığından matematiksel olarak sıcak, orta ve soğuk kuşak iklimlerinin yeralacağı anlaşılır. Tropikal kuĢak, kıtanın 15°N-30°N paralelleri arasında görülür. Buralar Meksikanın tamamı ve ABD nin Florida yarımadası ve Bahama adalarıdır. 30°N ile 66°N paralelleri arası orta kuĢaktır. Kıtanın büyük bir kısmı bu kuşaktadır. ABD nin neredeyse tamamı, Kanadanın büyük kısmı orta kuşak içinde yeralmaktadır. 66°N-84°N enlemleri arası soğuk kuĢaktır.Kanadanın kuzeyi, Alaskanın kuzeyi Arktik adalar ve Grönland adası bu kuşak içinde bulunur. 2.a Tropikal kuĢak Kuzey Amerikada yeralan Tropikal kuĢak (küçük bir kısım dışında) genellikle 15°N30°N enlemleri arasında kalan kesim olduğundan burası Tropikal kuşağın “kurak tropikal” alt kuşağıdır. Bilindiği gibi Tropikal kuşak 30°S-30°N paralelleri arasında kalan bölgedir. Tropikal kuşak kendi içinde üç alt kuşağa ayrılmaktadır. 0°(ekvator) ile 10° paralelleri arası, nemli tropikal veya ekvatoral alt kuşak 10°paralelleri ile 20° paralelleri arası nemli ve kurak tropikal alt kuşak 20° paralelleri ile 30° paralelleri arası kurak tropikal alt kuşak Ancak Kuzey Amerika kıtasında kurak tropical şartları Kaliforniya yarımadasında ve Meksika yaylalarında görebiliriz. Florida yarımadasında şartlar değişiktir. Meksika küçük bir kısım dışında kurak tropikal kuşak içinde yeralır. Bu nedenle kurak ve sıcaktır. Kaliforniya yarımadasında tamamen çöl iklimi hakimdir. Yarı çöller ve çöller 83 mevcuttur. ABD nin Meksika sınırına yakın bölgeleri de kurak tropikal çöllerin yayılış gösterdiği alanlardır. Yalnız dağlık kesimler biraz yağış alır ve çöl iklimi dışında kalır. Meksika körfezinin kıyıları ve Florida yarımadası Alizelerin etkisiyle bol yağış alır. Mesela New Orleans‟ın yıllık yağış miktarı 1572 mm dir. Alizeler Florida yarımadasına kuzeydoğudan geldiklerinden bıl yağış getirirler. Bu nedenle Meksika körfezi kıyıları ve Florida yarımadasında (Miami çevresi dışında) nemli bir yarı tropikal iklim egemen olur. Bu iklim nemli subtropikal iklim olarak nitelenebilir. Orta iklim kuĢağı da üç alt kuşağa ayrılır. Bunlar: 30°N-40°N paralelleri arası Subtropikal alt kuşak 40°N-55°N esas orta kuşak 55°N-66°N paralelleri arası soğuk orta kuşak Bu duruma göre ABD nin güney kesimleri subtropikal kuşak içinde kalmaktadır. Ancak, denizlerin, rüzgarların ve yeryüzü şekillerinin etkisiyle bu kuşakta bir tek iklim tipi görülmez. Atlantik kıyıları, Pasifik kıyıları ve iç kesimler olmak üzere subtropikal kuşakta üç ana iklim tipi oluşur. Atlantik kıyılarının nemli subtropikal iklimi Her mevsimi yağışlı kuraklığın etkili olmadığı kışları ılıman ve yazları sıcak bir iklim tipidir. Mesela 32°54‟N, 80°02‟W koordinatları üzerinde buluna ve rakımı 18 m olan Charleston şehrinin yıllık yağışı 1311 mm dir. Bu istasyona ait en soğuk ay ortalaması (ocak 8.4°C), en sıcak ay ortalaması (Temmuz 27.3°C) dir. Bu değerler bu istasyonda kışların ılıman geçtiğini yazların ise sıcak olduğunu bize ispat eder. 84 Atlantik kıyısındaki liman şehri Charleston’un genel görünüşü (Güney Carolina) -Pasifik kıyılarının kurak subtropikal iklimi (Akdeniz iklimi) Pasifik kıyılarındaki subtropikal iklim ise daha değişiktir. Bu kıyılarda söz konusu enlemler arasında yağış ve sıcaklık rejimleri bakımından Akdeniz iklimini andıran bir iklim egemendir (Kurak subtropikal iklim). San Fransisco istasyonunun verileri bu iklime örnek gösterilebilir. Bu istasyon 37°37‟N, 122°23‟W koordinatları üzerinde olup rakımı 5 m dir. Yıllık yağış miktarı 500 mm dir. Kışlar yağışlı yazlar kurak geçer. En soğuk ay olan ocak ayı ortalaması 9.2°C dir. En sıcak ay olan Ağustos ayı ortalaması 17.2°C dir. Kışlar ılıman fakat yazlar fazla sıcak değilidr. Bunun sebebi Kaliforniya soğuk su akıntısının etkisidir. Yazın subtropikal yüksek basıncın etkisinde kaldığından kurak geçer. Kışın ise yüksek basıncın etkisi azalır ve okyanus üzerinden yağış getiren rüzgarlar gelir. San Fransiskonun iklimi yazların pek sıcak geçmemesi bakımından Akdeniz ikliminde biraz farklıdır. Fakat yine de bir kurak subtropikal iklimdir. Ġç kesimler (subtropikal yarı kurak iklimler ve subtropikal çöller) Subtropikal kuşağın iç kesimlerinde yükselti ve diğer jeomorfolojik faktörelerin etkisiyle değişik bir iklim oluşur. Bu kesimlere Atlantik ve Pasifiğin etkileri pek ulaşamaz. Karasalllık ve kuraklık ön plana çıkar. Bu bölgerin iklimi subtropikal çöl iklimidir. Nevadada bulunan Las Vegas şehrinin verileri bu iklimin özelliklerini tanıtır. Las Vegas 36 °06‟ N, 115° 10‟ W koordinatları üzerindedir. Rakımı 664 m dir. Yıllık ortalama sıcaklığı 18.°C, ….en soğuk ay ortalaması 7.3°C, en sıcak ay ortalaması 32.4°C dir. Yıllık yağış miktarı ise 109 mm dir. Bu 85 verilere gore kışlar ılıman yazlar çok sıcak geçer. Yani subtropikal sıcaklık rejimi hakimdir. Yağış miktarı bölgenin çöl olduğunu kanıtlar. Büyük Havza (Great Basen) ve İç ovaların (interior Lowland) güney kısmı subtropikal çöller ile yarı kurak bölgeleri temsil eder. Oklahoma City’nin (35° 29‟ N, 97° 32‟ W, 382 m) yıllık ortalama sıcaklığı 14.9°C dir. En soğuk ay 2°C ile ocak, en sıcak ay 27° ile Temmuzdur. Yıllık yağış miktarı ise 789 mm dir. Yani şehrin bulunduğu bölgede kışlar soğuk yazlar sıcak geçer. İlkbahar ve yaz yağışlı mevsim kış en az yağış alan mevsimdir. Sonuç olarak burada subtropikal bir karasal iklim hakimdir. ***