Ufuk Tavkul - Modern Türklük Araştırmaları Dergisi
Transkript
Ufuk Tavkul - Modern Türklük Araştırmaları Dergisi
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5, Sayı 2 (Haziran 2008) Mak. #20, ss. 89-104 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebîyatları Bölümü Kırgız Destanı Kococaş ile Karaçay-Malkar Destanı Biynöger Arasındaki Ortak Motifler Üzerine Ufuk Tavkul Ankara Üniversitesi ÖZET Farklı coğrafyalarda değişik lehçelerde konuşan çeşitli Türk boylarının destanlarında karşımıza çıkan benzer konular, ortak tip ve motifler, Türk boylarının sosyo-kültürel yapılarının, dil ve lehçelerinin yüzlerce yıllık bir süreçte birbirlerinden farklılaşmasına rağmen, birlikte doğdukları ana kaynağın özelliklerini korumayı başardıklarını belgelemektedir. Kırgız ve Karaçay-Malkar Türklerinin halk edebiyatlarında önemli bir yere sahip olan Kococaş ve Biynöger destanları, ihtiva ettikleri mitolojik unsurlar dolayısıyla eski Türk inanç sisteminin çok eski devirlerine ait motifleri de bünyelerinde barındırmalarıyla dikkati çekmektedirler. ANAHTAR SÖZCÜKLER Kırgız Halk Edebiyatı, Karaçay-Malkar Halk Edebiyatı, Eski Türk Kültürü ABSTRACT The common motifs and characters of some epic poems which belong to different Turkic tribes who live in different geographical regions prove that they have conserved the peculiarities of the main source. Kococaş and Biynöger are two epic poems of Kirghiz and Karachai-Balkar people which consists in common mythological elements that are closely related to Old Turkic belief system. KEY WORDS Kirghiz Oral Literature, Karachai-Balkar Oral Literature, Old Turkish Culture 90 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 Türk Dünyası destanları konusundaki araştırma ve incelemeler çoğaldıkça, onlar arasındaki şaşırtıcı benzerlikler bu destanların aynı kaynaktan doğup yayıldıkları konusundaki düşünceleri de desteklemektedir. Farklı coğrafyalarda değişik lehçelerde konuşan çeşitli Türk boylarının destanlarında karşımıza çıkan benzer konular, ortak tip ve motifler, Türk boylarının sosyo-kültürel yapılarının, dil ve lehçelerinin yüzlerce yıllık bir süreçte birbirlerinden farklılaşmasına rağmen, birlikte doğdukları ana kaynağın özelliklerini korumayı başardıklarını belgelemektedir. Birbirlerinden binlerce kilometre uzakta, Orta Asya’da Ala Too (Ala Dağ) eteklerinde yaşayan Kırgızlar ile Kafkasya’da Mingi Tav (Elbruz Dağı) eteklerinde yaşayan Karaçay-Malkarlıların eski destanlarında tespit ettiğimiz bazı ortak unsurlar yukarıda belirttiğimiz fikirleri doğrular mahiyettedir. Söz konusu destanlar Kırgızların Kococaş destanı ile Karaçay-Malkarlıların Biynöger destanıdır. Her iki destan da Türk Dünyası epik destanları içinde yer almaktadır. Epik destanların özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz: Kendine özgü bir mantığa sahip olan epik destanlarda ortaya konulan temaların konunun ana hatlarını etkilemesi gerekir. Gerçek dünyanın mantığı ile uyuşmayan epik destan mantığında animizme, mucize ve büyüye olan eğilim ve destanın olağanüstü dünya ile iç içe olması dikkati çeker (Çobanoğlu 2003: 17). Kococaş ve Biynöger destanları da içerdikleri animizm unsurları, olağanüstü olaylar ve mucizelerle epik destanların bu özelliklerini yansıtırlar. Her iki destanda yer alan ortak motifleri incelemeye geçmeden önce, Kococaş ve Biynöger destanlarının olay örgülerini özetlemekte yarar vardır. Kococaş Destanı Kırgızların Kıtay soyundan Karınbat’ın oğlu olan Kococaş küçük yaştan itibaren avcılığa merak duyan ve delikanlılığında da keskin nişancılığı ile nam salan bir yiğittir. Kıtay kavminden ayrılarak Talas’ın yukarısında Karakol adlı bir yere yerleşen Kococaş’ın yirmi hanelik kabilesinin ünü onunla birlikte uzaklara yayılır. Ava çıktığında aylarca dağlarda kalan Kococaş, avladığı geyiklerin etleriyle bütün kabilesini besler. Onun yine ava çıktığı bir dönemde, komşu köyden Karakoco adlı bir kişi, biricik kızı Zulayka’yı evlendireceğini ve koca adaylarını bir sınavdan geçireceğini ilân eder. Ancak onunla evlenmeye talip olan delikanlıların hiçbirini Zulayka beğenmez. Kococaş’ın avda olduğu için duyup gelemediği anlaşılınca ona haber gönderirler. Kococaş karakoco’nun köyüne gelerek bütün rakiplerini yener ve Zulayka’nın beğenisini kazanır. Kococaş ile Zulayka evlenip köylerine dönerler. Kococaş tam bir yıl hiç ava çıkmaz. Bir yıl sonunda iki kere aynı rüyayı görür. Eşi Zulayka bu rüyayı yorumlar ve eğer ava çıkarsa başına kötü şeyler geleceğini söyler, Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov ona bir daha ava çıkmaması için yalvarır. Bu sırada dağlarda yaşamakta olan Sureçki (Boz Keçi) de bir rüya görür ve tekesi Alabaş’a oradan uzaklaşmaları için ısrar eder. Fakat Alabaş Sureçki’nin sözlerine kulak asmaz. Kococaş da Zulayka’nın sözünün dinlemeyerek silâhlarını alıp dağlara doğru ava çıkar. Dağda karşısına otuz oğlak ve kırk keçiyle birlikte otlamakta olan Alabaş’ın sürüsü rastlar. Kococaş başta Alabaş olmak üzere bütün sürüyü vurur. Sureçki’nin yalvarmalarına rağmen Kococaş Alabaş’ın başını da kesip yanında götürür. O zaman Sureçki ile Kococaş and içerler. Kococaş Sureçki’yi bir yıl sonra silâhla vurmadan, kovalayarak yakalayacağına dair söz verir. Bir yıl geçer geçmez Kococaş Sureçki’nin peşine düşer. Tam yakalamak üzereyken, Sureçki Kuday’dan (Tanrı’dan) yardım ister ve Kococaş onun bedduasıyla sarp kayalar arasında mahsur kalır. Aşağı inmesi, yukarı tırmanması imkânsız olan yalçın bir kayanın ortasında kalan Kococaş çaresizliğin verdiği hiddetle, Sureçki’nin arkasından ateş eder ve onu ayağından yaralayarak topal bırakır. Sureçki dönüp gelir ve Kococaş’a beddua ederek o kayadan kendisini atıp ölmesini diler. Kococaş yalçın kayanın ortasındaki oyukta çaresizce beklerken, babası rüyasında oğlunun başına gelenleri görür ve onu aramaya çıkar. Sonunda oğlunun mahsur kaldığı yalçın kayanın eteğine gelir. Kococaş aşağı bakar ve babasının geldiğini görerek ona seslenir. Başına gelenleri babasına anlatan Kococaş kendisini o sarp kayadan indirmelerini ister. Bütün halk aşağıda toplanır ama Kococaş’ı yalçın kayalardan indirmenin bir çaresini bulamazlar. O sırada Zulayka da gelerek aşağıdan Kococaş’a seslenir. Kococaş ona üzülmemesini söyler ve karnındaki bebek doğduğunda, eğer oğlan olursa ona babasının kemiklerini aramasını söylemesini ister. Önce tüfeğini aşağı atar. Parçalanan tüfeğin küçük bir demir parçasını bularak Zulayka onu saklar. Sonunda kendisini kayadan boşluğa bırakan Kococaş aşağıdaki kayalıklara çarpıp parçalanarak ölür ve cesedi kayalara takılı kalır. Onun cesedini alamayan kederli Zulayka ve halk köye dönerler. Zulayka bir yıl boyunca yas tutar. Bu sırada Zulayka’nın bir oğlu olmuştur. Moldocaş adı verilen bebek büyüdüğünde babası gibi keskin bir nişancı ve usta bir avcı olur. Avcılardan babasının ölüm hikâyesini dinleyen Moldocaş, Sureçki’nin peşine düşer ve babasının öldüğü Avlatın kayasına gider. Babasının kemiklerini toplayıp, kefenleyip gömer. Sureçki’yi halkın önünde kesip babasının intikamını almak için götürürken, Sureçki dile gelir ve kızı Aşayran ile onu evlendireceğini söyler. Moldocaş buna razı olur ve Sureçki’nin kızı Aşayran ile evlenir. Onun çoktan ölmüş olduğunu düşünen halk Moldocaş için ölü aşı verirken, Moldocaş’ın gelişiyle ölü aşı düğüne dönüşür (TDEMA, Cilt IV: 280-294). 91 92 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 Biynöger Destanı Biynöger Karaçay-Malkar’da beylerin beyi Gezoh’un yiğitliği, dürüstlüğü ve usta avcılığı ile tanınan küçük oğludur. Günlerden bir gün Biynöger’in ağabeyi Umar çaresiz bir hastalığa tutulur. Bir büyücü kadın fal taşlarına bakarak Umar’ı ancak beyaz geyiğin sütünün iyileştirebileceğini söyler. Biynöger önce dayılarına giderek onlardan kendisine av köpeklerini vermelerini ister. Ancak dayıları ona köpeklerini vermezler. Kubadiy ailesi olanları öğrenince, sahip oldukları iyi cins iki av köpeğini Biynöger’e verirler. Biynöger Kubadiylerin köpeklerini alıp, silâhlarını kuşanıp, beyaz dişi geyiği bulmak için Elbruz Dağının çevresindeki yüksek Kafkas dağlarına tırmanır. Dağlarda dolaşmaktan gücü tükenmişken birden bire önüne üç ayaklı beyaz dişi geyik çıkar. Biynöger onu yakalayıp sütünü sağabilmek için kovalamaya başlar. Üç ayaklı beyaz geyik Gezam kayasına tırmanır. Biynöger de peşinden aynı kayanın zirvesine çıkar. Ansızın ortalığı bir sis-duman kaplar ve geyik ortadan kaybolur. Biynöger ona kim olduğunu sorduğunda, beyaz dişi geyik tekrar görünür ve kendisinin av hayvanlarının tanrısı Apsatı’nın kızı Fatima olduğunu söyler. Fatima, Biynöger’e kendisini kovalamaktan vazgeçmesini, yoksa ona beddua ederek bu kayaların ortasında mahsur bırakacağını söyler. Biynöger’in reddetmesi üzerine Fatime ona beddua eder ve Biynöger yüksek ve yalçın Gezam kayasının ortasında, Gurtay mağarası denilen küçük bir oyukta köpeği ile birlikte mahsur kalır. Biynöger on beş gün bu küçük mağarada yaşar. Ne aşağı inebilir, ne yukarı tırmanabilir. Aç kaldığında önce tüfeğinin deri kılıfını yer. Köpeğinin aç kalmasına dayanamayan Biynöger, kendi bacağından kestiği etleri de köpeğine yedirir. Bu sırada Biynöger’in arkadaşları ve akrabaları onu ararlar ama hiçbir yerde bulamazlar. On beşinci gün ağabeyi Umar rüyasında Biynöger’in başına gelenleri görür ve Gezam kayasına giderek Gurtay mağarasında kardeşini mahsur kalmış halde bulur. Onu oradan indiremeyeceğini anlayan Umar arkadaşlarına haber verir. Bütün halk kayanın dibinde toplanır ama Biynöger’i kurtarmanın bir çaresini bulamaz. Annesi Kâbahan, Biynöger’in oradan kurtulamayacağını anlayınca aşağı atlamasını ister ama Biynöger “can tatlıdır” diyerek annesinin sözünü dinlemez. Ağabeyi Umar da Biynöger’e kayadan atlaması için ısrar eder. Biynöger, Babugey köyündeki Kabardey Çerkeslerinden olan sevgilisine haber vermelerini ve o ne derse onu yapacağını söyler. Umar derhal Babugey’e gider ve Biynöger’in sevgilisini alıp Gezam kayasına getirir. Biynöger’in sevgilisi de onun mahsur kaldığı kayadan kurtulamayacağını anladığında, ölüsünü orada akbabaların yememesi için aşağı atlamasını ister. Biynöger sevgilisinin bu sözleri üzerine önce tüfeğini aşağı fırlatır. Daha sonra da kendisini kayadan aşağı atar. Biynöger’in parçalanan bedeni ve kafatası sevgilisinin önüne düştüğünde, o da makasını çıkarıp karnına batırarak orada intihar eder. Böylece Av Tanrısı Apsatı’nın kızı Fatima’nın bedduası gerçekleşmiş olur (Tavkul 2004: 100-129). Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Kococaş ve Biynöger Destanlarındaki Ortak Motiflerin Tahlili Kococaş ve Biynöger destanlarında dikkati çeken ortak motifleri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz: 1. Avcı motifi. 2. Avcıya beddua eden keçi ya da geyik motifi. 3. Beddua sonucunda kayada mahsur kalma motifi. 4. Felâketi rüyada görme motifi. 5. Kayadan atlayarak ölme motifi. Yukarıda tespit ettiğimiz motifleri inceleyerek, her iki destan arasındaki ortak unsurları şu şekilde tahlil edebiliriz: 1. Avcı Motifi Dikkatin başkahraman üzerinde toplanması epik destan anlatım geleneğinin en önemli kuralıdır. Destan başkahramanın hikâyesiyle başlar ve onunla devam edip sona erer. Bu itibarla epik destana adeta başkahramanın hayat hikâyesi de denilebilir (Çobanoğlu 2003: 18). Ele aldığımız her iki destanda da, olayların başkahramanlar olarak nitelediğimiz Kococaş ve Biynöger’in etrafında doğup şekillendiği ve sona erdiği görülmektedir. Her iki kahramanın dikkati çeken ortak yönleri ise usta birer avcı olmaları ve avcılığa olan düşkünlükleridir. Kococaş destanında, Kococaş mensur biçimde şöyle tasvir edilir: “Kococaş mergen Kıtay uruusunan çıkkan Karınbay degendin balası bolot. Talatsın ayagı Kürküröödö caşap turgan Kıtay uruusunan cıyırma tütün bölünüp, Talatsın başı Karakol degen cerge köçüp kelişet. Kococaş es tartkandan baştap, çırpık iyip, caa basap, mıltıkka illeşip, añçılıkka kızıgıp, közgö atar mergen bolup çıgat.” (Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi Cilt IV: 50) “Kococaş nişancı Kıtay soyuna mensup Karınbay’ın oğludur. Talas’ın aşağısındaki Kürküröö’de yaşayan Kıtay kavminden yirmi hane ayrılıp, Talas’ın yukarısındaki Karakol denilen yere göçüp yerleşirler. Kococaş akıl-baliğ olduktan itibaren daldan eğip, yay yapıp, tüfeğe merak salıp, avcılığa ilgi duyup, keskin bir nişancı olup çıkar.” Kococaş destanının Sulayman Konokbayev’den derlenen bir varyantında ise, Kococaş şöyle anlatılır: “Kococaş Kırgız içinde Kıtay uruusunan çıgat. Atasının atı Arıpbay, enesinin atı Akerkeç eken. Kococaş dünüyödö cok mergen bolgon eken.” (Kococaş 1996: 49) 93 94 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 “Kococaş Kırgız içinde Kıtay soyundan çıkmıştır. Babasının adı Arıpbay, annesinin adı Akerkeç imiş. Kococaş dünyada olmayan bir avcı imiş.” Biynöger destanının bir varyantında Biynöger şöyle tasvir edilir: “Gezohnu ulanı bılay cigit tuvgan Biynöger Cigitlik bolmasa, homuhluknu bir da süymegen Suvda batmagan, ne va cangan otda küymegen Ötürük aytmagan, kişige amanlık bilmegen” (Tavkul 2004: 100) “Gezoh’un oğlu yiğit doğmuş Biynöger Yiğitlik olmasa, korkaklığı hiç sevmeyen Suda batmayan, ateşte yanmayan Yalan söylemeyen, kimseye kötülük bilmeyen” Destanın bir diğer varyantında Biynöger’in avcılığı şöyle vurgulanır: “Batır uvçu da, Gezoh ulu Biynöger Duniyanı başında bir tav koymayın örlegen Athan ogu da ne çıpçık közü cazmagan Kiyik tilinde da Apsatı kibik söleşgen Kuturgan suvda da ne çabak kibik oynagan Maral balalanı da anasından ayırgan” (Haciyeva 1996: 72) “Kahraman avcı Gezoh oğlu Biynöger Dünyanın başında bir dağ bırakmayıp tırmanan Attığı oku hedefinden şaşmayan Geyik dilinde Apsatı gibi konuşan Kudurmuş ırmakta balık gibi oynayan Geyik yavrularını anasından ayıran” Her iki destanın ortak motifi olan avcılık, Kococaş ile Biynöger’in hayatlarını ve kaderlerini belirleyen bir unsur olarak karşımıza çıkar. 2. Keçi ve Geyik Motifi Kococaş ve Biynöger destanlarının en önemli motifleri arasında yer alan ve her iki kahramanı da ölüme sürükleyen keçi ve geyik motifleri, bu destanlara mitolojik özellik kazandıran ve her iki destanın da olay örgüsünde en önemli rollerden birini üstlenen motiflerdir. Kococaş destanındaki Sureçki (Boz Keçi) gerçekte bütün keçi ve geyik türü hayvanların koruyucu tanrısı olan Kayberen’dir. Kırgız inançlarına göre kutsal sayılan Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Kayberen’e dokunulmaz, silâh doğrultulmaz, kötü sözler söylenmez (Cumakunova 2007: 45). Kırgızların eski inanç sistemlerinde bazı hayvanları kutsal saydıkları ve onlara tapındıkları bilinmektedir. Bazı Kırgız destanlarında Kayberen, destan kahramanının manevî gücü, ruh âleminden gelen koruyucusu olarak karşımıza çıkar (Akmataliyev 2001: 128). Biynöger destanındaki Ak Maral ise, gerçekte av hayvanları ve avcıların koruyucu tanrısı Apsatı’nın dişi geyik suretine bürünmüş kızı Fatima’dır. Fatima adına daha eski bazı varyantlarda Baydımat olarak da rastlanır. Karaçay-Malkar inançlarına göre mukaddes sayılan Apsatı için, avcılar ava çıkmadan önce kurbanlar kesip, ona dualar ederler ve ondan cömertlik dilerler. Avcılar Apsatı’nın kızı Fatima’ya (veya Baydımat’a) da Apsatı kadar değer verirler ve onun bedduasından korkarlar (Tavkul 2001: 38). Destanda Biynöger’in dişi geyik suretindeki Fatima’ya rastlaması şöyle anlatılır: “Tav başında aylana‐aylana sorukdum Uzaymayın ashak kiyikge colukdum Üç ayaklı bir kiyik çıkdı allıma Bıllay kün kelsin süymegenime, kallıma Eki ayagından üçünçüsü bek miyik Uçları da çarık tizgen miz kibik” (Karaçay Halk Cırla 1969: 48). “Dağ başında dolaşa-dolaşa yoruldum Çok geçmeden topal geyiğe rastladım Üç ayaklı bir geyik çıktı önüme Böyle gün gelsin sevmediğime, düşmanıma İki ayağından üçüncüsü daha yüksek Uçları da çarık onaran biz gibi” Burada Biynöger’in karşısına çıkan geyiğin üç ayaklı olarak tasvir edilmesi dikkati çekmektedir. Buna benzer bir motif 16. yüzyıl Alman halk edebiyatında da görülmektedir. Birçok halk hikâyesinde Wilder Jäger adlı bir avcının üç ayaklı bir ata binerek, maiyetindeki üç ayaklı hayvanların ruhlarıyla geceleri gökyüzünde uçtuğundan bahsedilir. Biynöger destanında da üç ayaklı geyik motifinin, avcılar tarafından öldürülmüş geyiklerin ruhlarını temsil ettiği düşünülebilir (Çağatay 1953: 98). Biynöger destanında üç ayaklı dişi geyik “ashak kiyik” (topal geyik) olarak nitelendirilirken, Kococaş destanında Sureçki’nin de topal kalması benzer motifler arasında yer almaktadır. Geyik şekline bürünen ilahî gücün avcıları ölümle cezalandırma motifi Buddhist Uygurların destanlarında da karşımıza çıkar. Bunlardan biri konusu itibariyle 95 96 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 şöyledir: “Dantipāla adında bir kral, maiyetiyle birlikte ava çıkarak pek çok geyik öldürür. Bir ormanda otlamakta olan beş yüz geyiğe rastlar. Aralarında altın renkli bir geyik vardır. Bu geyik aslında geyik suretine girmiş olan Buda’dır. Kral Dantipāla ve adamları bu geyikleri de avlamak isterler. Altın renkli geyik biçimine girmiş olan Buda, kral Dantipāla’nın yanına gelir ve canlıları öldürmenin günah olduğunu söyler. Dantipāla onu dinlemez ve kılıcını çekerek geyiğin boynunu keser. O anda kılıcı tutan eli bileğinden kopar. Yer yarılır ve çıkan alevler kral Dantipāla’yı yutarlar (Çağatay 1953: 94). Köken itibariyle Budizm aracılığıyla eski Hint efsanelerinden Uygurca’ya geçen bu destanda da, Biynöger ve Kococaş gibi merhametsiz avcıların ilahî güç tarafından cezalandırılışı işlenmektedir. Türkler tarafından kutsal sayılan geyiğin Türk mitolojisinde de önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Eski Türk efsanelerinde görülen motif çoğunlukla bir tanrı ile ilgisi olan, birer ilâhe, dişi tanrı ya da dişi ruh durumundaki dişi geyiktir (Ögel 2003: 569). 3. Beddua Sonucunda Kayada Kalma Motifi “Beddua etmek”, “lânetlemek” fiilleri Türkçe’nin en eski yazılı kaynaklarından Dîvânü Lûgati’t -Türk’te karga- biçiminde karşımıza çıkar. Kargış sözü ise beddua ve lânet anlamlarına gelir (Atalay 1986: 268). Kococaş destanında, avcının keçinin bedduası sonucunda yalçın bir kayanın ortasında mahsur kalması motifi dikkati çekmektedir. Kendisini kovalayıp yakalamak üzere olan Kococaş’a Sureçki şöyle beddua eder: “Özümdü kuup kıynadı “Beni kovalayıp sıkıntıya soktu Barbagan toom kalbadı Gitmediğim dağ kalmadı Ekçinin berseñ tilegin Keçinin verirsen dileğini Mergendin, askada kalsın candarı!” (TDEMA, Cilt IV: 51) Avcının kayada kalsın bedeni!” Bu sözler üzerine Sureçki’nin dileği kabul olunur ve Kococaş kendisini gökyüzüne kadar uzanan dimdik bir kayanın ortasında karga gibi konmuş olarak bulur. Sureçki, olağanüstü güçlere sahip olduğunu Kococaş’a şu sözlerle bildirir: “Karapayım emesmin “Ben sıradan biri değilim Kayberendigim anıkmın Kayberen olduğum şüphesizdir Aytkanım ukpay cürçü eleñ Söylediğimi dinlemeden hareket ettin Emi, mergen kandaysıñ?” (TDEMA, Cilt IV: 52) Şimdi, avcı nasılsın?” Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Sureçki Kococaş’a şöyle seslenerek yeniden beddua eder: “Dalaydan beri Kococaş “Ne zamandır Kococaş Tartpadıñ menden çeñgeldi Çekmedin benden pençeni Taalayıña kup kılsın Kaderine rast getirsin Uşu turgan cerlerdi Şimdi bulunduğun yerleri Kayrılıp cüzün körbögün Dönüp yüzlerini göremeyesin Kaygırgan Kıtay elderdi Üzülen Kıtay halkının Mergen bolboy kurup kal! Avcı olamayıp kuruyup kal! Askadan tüşpöy turup kal! Kayadan inemeyip durup kal! Çöp sargayıp, küz bolsun Ot sararıp, güz olsun Tamanıñ aldı tüz bolsun Tabanının altı düz olsun Turup kal mergen askada İnemeyip kal avcı kayada Tuuganga kıyın iş bolsun Yakınlarına acı-keder olsun Kayrıla turgan cagıña Dönebileceğin tarafında Karagay çıksın butaktap Çam ağacı çıksın dallanıp-budaklanıp Kalgın mergen askada Kalasın avcı kayada Kara taştı kuçaktap” (TDEMA, Cilt IV: 53) Kara taşı kucaklayıp” Biynöger destanında, Biynöger karşısına çıkan üç ayaklı dişi beyaz geyiği kovalayarak dağların zirvelerine doğru tırmanırken, birdenbire ortalığı bir sis kaplar ve onun içinden çıkan dişi geyik Biynöger’e şöyle seslenir: “Men kiyik tüyülme, Apsatını kızı Fatimama Ne küreşseñ da, cazık, cuvuk kelalmazsa katıma Tutallık tüyülse, boş a umutlaga aldanma Sokuranırsa, cazık, kesingi manga kargatma” (Tavkul 2004: 112) “Ben geyik değilim, Apsatı’nın kızı Fatima’yım Ne kadar uğraşsan da, zavallı, yanıma yaklaşamazsın Yakalayamazsın, boş umutlara kapılma Pişman olursun, zavallı, kendine beddua ettirme” Ancak Biynöger onun peşini bırakmayarak dağlarda izini sürmeye devam eder. Bunun üzerine Apsatı’nın beyaz dişi geyik suretindeki kızı Fatima (ya da Baydımat) Biynöger’e şöyle beddua eder: “Men Fatimama, da Apsatını aruv kızıma Meni koymay eseng, sav kaytmagın ızınga 97 98 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 Süre da süre, taymay sürgeningi koymadıng İçe da içe, bizni kanıbızdan toymadıng Aşadıng, içding, bir da etibizden toymadıng Kaya ıranlada sen bizni caşarga koymadıng Oy bizni koysang, Carathan seni bir koymasın Karga, kuzgun içib, seni da kanıngdan toymasın Alay bolsa da harib, men sanga algış aytayım Seni kün allında ma bılay açı kargayım Caşarık cering seni, kabır kibik tar bolsun Töben canıng sora, çıngayalmaz kibik car bolsun Töben canıng tengiz bolsun, terk bolsun Ogarı canıng çıgalmazça kök bolsun Tübünden kıçırgan seni kulagınga ötmesin Duniyanı cibi da, başıngdan salınsa cetmesin Eki köndelening seni, şaytan ötmez bek bolsun Gurtay dorbununda catar, caşar kününg köb bolsun Bizni koymay eseng, adam kelalmasın katınga Comakga kalgın, bir elingi caşına kartına” (Tavkul 2004: 114) “Ben Fatima’yım, Apsatı’nın güzel kızıyım Beni bırakmazsan sağ dönmeyesin geriye Kovalaya kovalaya kovalamaktan bıkmadın İçe içe kanımıza doymadın Yedin içtin etimize doymadın Kaya ovuklarında yaşamamıza izin vermedin Bizi bıraksan da, Allah seni bırakmasın Karga, kuzgun içip senin kanına doymasın Öyle olsa da, zavallı, ben sana iyi dilekte bulunayım Seni bugün beddua ile lânetleyim Yaşayacağın yer mezar gibi dar olsun Aşağı tarafın atlayamayacağın gibi uçurum olsun Aşağı tarafın deniz olsun, ırmak olsun Yukarı tarafın çıkamayacağın gibi gök olsun Aşağıdan bağıran senin kulağına gelmesin Dünyanın bütün ipleri, yukarından sarkıtılsa da ulaşmasın İki tarafın şeytanın bile geçemeyeceği kadar dar olsun Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Gurtay mağarasında yaşayacağın günün çok olsun Bizi rahat bırakmazsan, adam gelemesin yanına Efsane olarak kalasın köyünün gencine, yaşlısına” Destanın bir başka varyantında beddua motifi şöyle yer alır: “Kertiçime atama etgen antıma Korkmay eseng çıkçı Biynöger katıma Batır uvçu biy Biynöger sen eseng Apsatını kızı aruv Baydımat men esem Töben canıng miyik bolsun, bek bolsun Ogarı canıng kaya bolsun, kök bolsun Eki tögereging cılan kirmez bek bolsun Anı içinde caşar kününg köp bolsun” (Haciyeva 1996: 75) “Sadığım babama ettiğim yemine Korkmuyorsan çıksana Biynöger yanıma Kahraman avcı bey Biynöger sen isen Apsatı’nın kızı güzel Baydımat ben isem Aşağı tarafın yüksek olsun, sıkı olsun Yukarı tarafın kaya olsun, gökyüzü olsun İki tarafın yılanın giremeyeceği kadar dar olsun Onun içinde yaşayacağın günler çok olsun” Kococaş ve Biynöger destanlarının ortak motiflerinden biri olan “beddua sonucunda kahramanın kayada kalması” motifinin benzer unsurlar içerdiği gözden kaçmamaktadır. Her iki olayda da avcıların mahsur kaldıkları sarp kayadan inemeyip orada ölmeleri için beddua edildiği ve bedduaların gerçekleşerek avcılara verilen cezaların yerine geldiği görülmektedir. 4. Felâketi Rüyada Görme Motifi Beddua neticesinde sağ olarak kurtulmaları imkânsız yalçın bir kayanın ortasında mahsur kalan destan kahramanları Kococaş ve Biynöger’in, başlarına gelen bu felâketi yakınlarına haber vermeleri, nerede olduklarını bildirmeleri mümkün değildir. Ancak her iki destanda da Kococaş ve Biynöger’in yakınları, onların başlarına gelen bu felâketi rüyalarında görerek durumdan haberdar olurlar ve onları kurtarma gayretine girerler. Kococaş destanında, Kococaş’ın babası Karıpbay bir rüya görür ve oğlunun başına gelen felâketi anlar. Destanda bu motif şöyle tasvir edilir: 99 100 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 “Atası bir kün tüş körsö “Babası bir gün rüya görse Tüşündö kördü balasın Rüyasında gördü oğlunu Askaluu caltañ keriden Sarp kayanın dümdüz yüzeyinde Tündö uşunu kördüm – dep Gece bunu gördüm – diye Suradı tuugan elinen Sordu akrabalarına, kabilesine Tamaşa kıldı elderi Şakaya çevirdiler onlar Alcıp kalgan adam dep Bunamış adam deyip Dagı bir kişi kep ayttı Yine de bir söz söyledi Bu tüşüñdö Karıpbay Bu rüyanda Karıpbay Tirüü eken balañ – dep Sağmış evladın – diye Üirüü dep eli aytkan soñ Sağ deyip halkı, söyleyince Kantip toktoyt Karıpbay Nasıl durur Karıpbay Kamınıp kaldı baram – dep Hazırlık yaptı gitmek için Kaydan da bolso calgızdı Nerede olsa da tek evladını İzdep cürüp tabam – dep Arayıp bulayım – diye Karıpbay çıktı atanıp Karıpbay yola çıktı atına binip Kez kelgenden suradı Her önüne gelene sordu Abletim Çatkaldın Abletim’in, Çatkal’ın Cönün körgön adam köp Yönünü bilen çok oldu Karıpbay izdep balasın Karıpbay arayıp evladını Talaaga dalay cattı emi Bozkırda çok kez geceledi Suray berip kıdırıp Sora sora dolaşıp Abletim askadan Abletim kayasında Balasın izdep taptı emi” (TDEMA, Cilt IV: 57-58) Evladını arayıp buldu şimdi” Biynöger destanında, Biynöger’in başına gelen felâketi ağabeyi Umar rüyasında görür. Destanda bu motif şöyle yer alır: “Karnaşı Umarnı tüşü cukusun bölgendi Tüşünde kesin kımıja bolub körgendi Bir egering bardı eling Basiyat kabagına Karnaşıng Umarnı kaygılı ulub arbazına Ol a korkuv etib cer saldırgan edi atına Köb izleb bargan edi Biynögerni katına Karaçıgız canım, karnaşı Umarnı tüşüne Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Onaltınçı kün bardı Gurtay dorbunnu tübüne Umar miyik kayada gitçe karnaşın körgendi Terleb küreşse da anga çıgalmazın bilgendi” (Tavkul 2004: 118) “Kardeşi Umar’ın rüyası uykusunu bölmüş Rüyasında kendisini çıplak olarak görmüş Bir köpeğin gitti köyün Basiyat’a Kardeşin Umar’ın avlusunda telâşlı uludu Kardeşin endişelenip atını eyerletmişti Çok arayıp gitmişti Biynöger’in yanına Bakın kardeşi Umar’ın rüyasına On altıncı gün gitti Gurtay mağarasının dibine Umar yüksek kayada küçük kardeşini gördü Terleyip uğraşsa da oraya çıkamayacağını anladı” Rüya ve rüyada bir olaydan haberdar olma motifi Türk destan geleneğinde sık rastlanılan motiflerdendir. Kococaş ve Biynöger destanlarında da Kococaş’ın babası Karıpbay ve Biynöger’in ağabeyi Umar felâketleri rüyalarında görerek haberdar olurlar. Her iki destanı birbirlerine yakınlaştıran ortak motiflerden biri olan rüya motifi, destanların olay örgülerinde sonucu hazırlayan unsurlar olarak dikkati çekmektedir. 5- Kayadan Atlayarak Ölme Motifi Kococaş ve Biynöger destanlarının ortak motiflerinden biri de, kayada mahsur kalan kahramanların ölümü seçerek kayadan atlayıp hayatlarına son vermeleridir. Her iki destanda da başkahramanlar önce karıları ile konuşup, tüfeklerini uçurumdan aşağı fırlatırlar. Sonra kendilerini de boşluğa bırakarak, kayalara çarpıp parçalanarak ölürler. Kococaş destanında, Zulayka kocasına şöyle seslenir: “Başınan mergen ekensiñ “Sen başından avcı imişsin Azaptuu küngö tuulup Azaplı gün için doğup Araket kıldık aluuga Çabaladık almaya Askadan aman tüşürüp Kayadan sağ indirip Ayılga alıp baruuga Yurda alıp gitmeye Kaldıñ mergen askada Kaldın avcı kayada Kanday kılam taarınba!” (TDEMA, C. IV: 60) Nasıl yapayım darılma!” Biynöger destanında ise, Biynöger’in mahsur kaldığı yalçın kayanın eteğine gelen Kabardey sevgilisi, onun kurtulamayacağını anlayınca ona şöyle seslenir: 101 102 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 “Cerni eteginden men can soluv etib cetgenme Sen ölgen cerde canımı berirge ant etgenme Biyleni biyi, Gezohnu cigit balası Bolub kalasa, canım, süymegenleni tabası Örleb a ketgense, Biynöger, miyikden miyikge Kalay tübegen eng ters ayaklı şaytan kiyikge Uzalalsam sanga ceter edi bilegim Kabıl bolsun meni bügün etgen tilegim Oy homuh, bel katdırçı, sen alay etib turmaçı Sekir, ölügüngü kaya ıranda tıymaçı Tüşmeseng ölügüngü kara kuşla aşarla Seni süygen tenglering küye‐bişe caşarla Cuvuknu, tengni kereksizge kırmaçı Kesim etgen ak kölekni sen közleringe çırmaçı Altınlını bir alıb, uçundan tutub bırgaçı Kesing oynavçu ak öşünüme çıngaçı” (Tavkul 2004: 126) “Dünyanın öbür ucundan soluk soluğa geldim Senin öldüğün yerde canımı vermeye yemin ettim Beylerin beyi, Gezoh’un yiğit evlâdı Sevmediklerinin esiri oluyorsun Tırmanıp gitmişsin, Biynöger, yüksekten yükseğe Nereden rastladın ters ayaklı şeytan gibi geyiğe Uzanabilsem sana ulaşırdı kolum Kabul olsun benim bugün dilediğim dileğim Ey korkak, kendini topla, öyle durmasana Atla, ölünü kaya ovuğunda bırakmasana İnmezsen ölünü akbabalar yerler Seni seven arkadaşların içleri yanarak yaşarlar Akrabayı, arkadaşı gereksiz yere mahvetmesene Kendi diktiğim beyaz gömleğini gözlerine dolasana Tüfeğini alıp, ucundan tutup fırlatsana Kendin oynadığın beyaz göğsüme atlasana” Biynöger destanında; Biynöger’in kayadan atlayarak ölümü şöyle tasvir edilir: “Ölüm korkutmadı, ol anı tutub tıymadı Art küçün cıyıb Biynöger kayadan çıngadı Azerbaycan Halk Hikâyelerinde Av Sahneleri Seyran Gayıbov Allarına tüşdü Biynögerni töppe çırçası Munu bla tohtadı Biynögerni kiyik uçası İlinib çıkdıng mından sen temir ırgaklay Çaçılıb tüşdüng andan bir hıçın cummaklay Cangız kekeling tüşdü katınıngı allına Kıptısın alıb urdu carlı katınıng karnına Miyikde köre em Apsatı kızını kalası Bılay bolgandı Gezohnu cigit balası” (Tavkul 2004: 128) “Ölüm korkutmadı, o onu tutup engellemedi Son gücünü toplayıp Biynöger kayadan atladı Önlerine düştü Biynöger’in kafatası kemiği Böylece sona erdi Biynöger’in geyik ziyafeti Tırmanıp çıktın buradan sen demir kanca gibi Dağılıp düştün oradan böreğe konulan peynir gibi Yalnız kâhkülün düştü karının önüne Makasını alıp vurdu zavallı kadın karnına Yüksekte imiş Apsatı kızının kalesi Böyle olmuş Gezoh’un yiğit evlâdı” *** Türk Dünyası coğrafyasının birbirinden oldukça uzak ve farklı iki noktasında yaşamakta olan Kırgız ve Karaçay-Malkar Türklerinin halk edebiyatlarında önemli bir yere sahip olan Kococaş ve Biynöger destanları, ihtiva ettikleri mitolojik unsurlar dolayısıyla eski Türk inanç sisteminin çok eski devirlerine ait motifleri de bünyelerinde barındırmalarıyla dikkati çekmektedirler. Her iki destanın benzer olay örgülerine ve ortak bazı motiflere sahip olmaları, belki de çok eski bir Türk destanının Orta Asya’da Kırgızlar arasında Kococaş destanına kaynak teşkil ederken, Kafkaslarda Karaçay-Malkarlılar arasında da Biynöger destanının doğuşuna vesile olduğunu akla getirmektedir. Nitekim Anadolu efsaneleri arasında yer alan ve Kaf Dağı’nda geçtiği rivayet edilen Alageyik efsanesinin de bu iki destanla benzer unsurlara sahip olması, bu görüşümüzü destekler niteliktedir. Kaynaklar AKMATALİYEV, Abdıldacan (2001) Kırgız Folkloru ve Tarihî Kahramanlar, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. ATALAY, Besim (1986) Divanü Lûgat‐it‐Türk Dizini “Endeks” IV. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. CUMAKUNOVA, Gülzura (2007) Kırgızların Mitolojik İçerikli Destanlarından Kococaş Destanı, 103 104 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 5 . Sayı 2 . Haziran 2008 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 4 (2), 36-46. ÇAĞATAY, Saadet (1953) Karaçay Halk edebiyatında Avcı Bineger. Fuat Köprülü Armağanı, İstanbul. ÇOBANOĞLU, Özkul (2003) Türk Dünyası Epik Destan Geleneği, Ankara: Akçağ Yayınları. HACİYEVA, Tanzila (1996) Karaçay‐Malkar Folklor. Nalçik. Karaçay Halk Cırla (1969) ed. S.A. GOÇİYAYEVA, Moskva: Nauka.. Kococaş (1996) ed. Abdıldacan AKMATALİYEV, Bişkek: Şam Basması. ÖGEL, Bahaeddin (2003) Türk Mitolojisi. I. Cilt, Ankara: Türk Tarih Kurumu. TAVKUL, Ufuk (2001) Karaçay‐Malkar kültüründe avcılık ve Av Tanrısı Apsatı, Kırım Dergisi 9 (34): 36-41. TAVKUL, Ufuk (2004) Karaçay‐Malkar Destanları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. TDEMA=Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi, Cilt IV (2003), Ankara: Atatürk Kültür Merkezi. Ufuk Tavkul Doç.Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Kuzey-batı (Kıpçak) Türk Lehçeleri ve Edebiyatları AD öğretim üyesi. Adres: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Kuzey-batı (Kıpçak) Türk Lehçeleri ve Edebiyatları AD– 06100 Sıhhiye ANKARA / TÜRKİYE E-posta: tavkul@humanity.ankara.edu.tr Yazı bilgisi : Alındığı tarih: 8 Mayıs 2008 Yayına kabul edildiği tarih: 26 Mayıs 2008 E-yayın tarihi: 15 Ağustos 2008 Çıktı sayfa sayısı: 14 Kaynak sayısı: 11