CASE OF FRESSOZ AND ROIRE v. FRANCE_TRx
Transkript
CASE OF FRESSOZ AND ROIRE v. FRANCE_TRx
CONSEIL DE L’EUROPE COUNCIL OF EUROPE COUR EUROPÉENNE DES DROITS DE L’HOMME EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI (Başvuru no. 29183/95) KARAR STRASBOURG 21 Ocak 1999 © Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Daha fazla bilgi için, bu belgenin sonunda bulunan yazarın telif hakkı ile ilgili kısmı okuyabilirsiniz. © Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012. This translation was commissionned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court. For further information see the full copyright at the and of this document. © Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). Elle ne lie pas la Cour. Pour plus de renseignements veuillez lire l’indication de copyright/droits d’auteur à la fin du présent document. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 1 Fressoz ve Roire – Fransa davasında, 11 No.lu Protokolle1 değişik Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Đlişkin Sözleşmenin (“Sözleşme”) 27. Maddesine ve Mahkeme Đçtüzüğünün2 ilgili hükümlerine göre aşağıdaki hâkimler, Sayın L. WĐLDHABER, Başkan, Sayın E. PALM, Sayın L. CAFLĐSCH, Sayın J. MAKARCZYK, Sayın J.-P. COSTA, Sayın V. STRÁŽNĐCKÁ, Sayın W. FUHRMANN, Sayın K. JUNGWĐERT, Sayın M. FĐSCHBACH, Sayın N. VAJĐĆ, Sayın W. THOMASSEN, Sayın M. TSATSA-NĐKOLOVSKA, Sayın T. PANŢÎRU, Sayın R. MARUSTE, Sayın E. LEVĐTS, Sayın K. TRAJA, Sayın S. BOTOUCHAROVA, ve ayrıca Yazı Đşleri Müdürü Yardımcıları Sayın P.J. MAHONEY ve Sayın M. DE BOER-BUQUICCHO’dan oluşan Yüce Divan olarak toplanan Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 12 Kasım 1998 ve 13 Ocak 1999 tarihlerinde kamuya kapalı olarak müzakere ettikten sonra son olarak bahsedilen tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir: USUL YÖNTEMLERĐ 1. Dava, Sözleşmenin önceki 19. Maddesine3 göre kurulmuş olan Mahkemeye, Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu ("Komisyon") ve Fransız Hükümeti ("Hükümet") tarafından, sırasıyla, 16 Mart 1998 ve 15 Mayıs 1998 tarihinde Sözleşmenin önceki 32/1 ve 47. Maddelerinde düzenlenen üç aylık süre içerisinde havale edilmiştir. Dava, iki Fransız vatandaşı, Bay Roger Fressoz ve Bay Claude Roire, tarafından 3 Ağustos 1995 tarihinde önceki 25. Maddeye göre Komisyon’a verilen Fransız Cumhuriyeti aleyhine başvurudan (no. 29183/95) kaynaklanmıştır. Yazı Đşleri Müdürünün Notları 1-2 11 No.lu Protokol ve Mahkeme Đç Tüzüğü 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir 3 19. Maddeyi değiştiren 11 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden beri Mahkeme daimi olarak görev yapmaktadır. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 2 Komisyonun talebi, önceki 44 ve 48. Maddelere ve Fransa’nın Mahkemenin zorunlu yargılama yetkisini (önceki 46. Madde) tanıyıp kabul ettiği beyana dayanmaktadır; Hükümetin başvurusu önceki 48. Maddeye dayanmaktadır. Talebin ve başvurunun amacı, davanın olgularının muhatap Devletin Sözleşmenin 6/2. Maddesi ile 10. Maddesindeki yükümlülüklerini ihlal ettiğini ortaya koyup koymadığı hakkında bir karar elde etmektir. 2. Mahkeme önceki Đç tüzüğünün A1 33/3(d) Kuralına göre yapılan soruşturmaya yanıt olarak başvuru sahipleri duruşmalara katılmayı istediklerini belirtmiş ve kendilerini temsil edecek avukatı tayin etmişlerdir (önceki Kural 30). 3. Aslen 11 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden önce özellikle doğabilecek usule ilişkin konularla ilgilenmek üzere oluşturulmuş olan Dairenin (Sözleşmenin önceki 43. Maddesi ve önceki 21. Kural) Başkanı olarak o tarihte Mahkemenin Başkanı olan R. Bernhardt, Yazı Đşleri Müdürü aracılığıyla, Hükümetin Temsilcisi, başvuru sahiplerinin avukatı ve yazılı usulün düzenlenmesi konusunda Komisyonun Delegesi ile görüşmüştür. Sonuçta verilen karar uyarınca Yazı Đşleri Müdürü Hükümet'in ve başvuru sahiplerinin sırasıyla 10 ve 27 Temmuz 1998 tarihinde dilekçelerini almıştır. 24 Ağustos 1998 tarihinde Komisyonun Delegesi yazılı görüşünü ibraz etmiştir. 4. 16 Ekim 1998 tarihinde Komisyon, Başkanın talimatlarına göre Yazı Đşleri Müdürü tarafından talep edildiği üzere önündeki işlemler hakkındaki dosyayı hazırlamıştır. 5. 11 No.lu Protokolün 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra ve bunun 5/5. Maddesinin hükümlerine göre dava Mahkemenin Yüce Divanına havale edilmiştir. Yüce Divan, resen Fransa'ya ilişkin olarak seçilen (Sözleşmenin 27/2. Maddesi ve Mahkeme Đçtüzüğünün 24/4. Kuralı) hâkim J.-P. Costa, Mahkeme Başkanı L. Wildhaber, Mahkeme Başkan Yardımcısı E. Palm ve Daire Başkan Yardımcısı M. Fischbach (Sözleşmenin 27/3. Maddesi ve Kural 24/3 ve 5(a)) bulunuyordu. Yüce Divanı tamamlamak üzere tayin edilen diğer üyeler L. Caflisch, J. Makarczyk, Strážnická, W. Fuhrmann, K. Jungwiert, N. Vajić, Mrs W. Thomassen, M. Tsatsa-Nikolovska, T. Panţîru, R. Maruste, E. Levits, K. Traja ve S. Botoucharova idi (Kural 24/3 ve Kural 100/4). 6. Mahkemenin daveti üzerine (Kural 99) Komisyon üyelerinden birisini, J.-C. Geus’u Yüce Divan huzurundaki işlemlere katılmak üzere yetkilendirmişti. 1 Yazı Đşlerinin Notu. Mahkeme Đç Tüzüğün A, 9 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden önce (1 Ekim 1994) Mahkemeye havale edilen tüm davalara uygulanıyordu; o tarihten 31 Ekim 1998’e kadar yalnız bu Protokolle bağlı olmayan Devletler ile ilgili davalara uygulanmıştır. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 3 7. Başkanın kararına göre 12 Kasım 1998 tarihinde Strasbourg’daki Đnsan Hakları Binası’nda halka açık bir duruşma yapıldı. Mahkemenin huzurundakiler: (a) Hükümet adına Dışişleri Bakanlığı, Hukuk Đşleri Müdür Yardımcı J. F. DOBELLE, Temsilci, Dışişleri Bakanlığı, Đnsan Hakları Dairesi’nde geçici görevli hâkim, B. NEDELEC, Adalet Bakanlığı, Avrupa ve Uluslararası Đlişkiler Dairesi, Đnsan Hakları Ofisi başkanı, hâkim A. BUCHET, Adalet Bakanlığı, Ceza Đşleri Dairesi, hâkim C. ETIENNE, Müdafi; (b) başvuru sahipleri adına Temyiz Mahkemesi Barosu ve Conseil d’Etat’dan C. WAQUET, Müşavir; (c) Komisyon adına J. -C. GEUS M.-T. SCHOEPFER, Delege; Komisyon Sekreteri. Mahkeme, Bay Geus’un, Bayan Waquet’in ve Bay Dobelle’in konuşmalarını dinlemiştir. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 4 OLGULAR I. DAVANIN KOŞULLARI 8. Fransız vatandaşları olan Bay Roger Fressoz ve Bay Claude Roire, söz konusu tarihte Paris’te yaşamaktadırlar. Bay Fressoz, 1921 doğumludur ve La Canard enchaîné adlı haftalık hiciv gazetesinin eski yayın müdürüdür. Bay Roire, 1939 doğumludur ve La Canard enchaîné’da gazetecidir. A. Davanın özündeki yazı 9. Eylül 1989, Peugeot otomobil şirketinde bir huzursuzluk dönemiydi. Đşçilerin talepleri arasında, şirketin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü Bay Jacques Calvet’nin önderliğindeki yönetimin vermeyi reddettiği maaş zamları vardı. 10. 27 Eylül 1989 tarihinde La Canard enchaîné aşağıdaki manşetle Bay Roire’un yazısını yayınladı: “Calvet maaşını tam gaz artırıyor” Alt başlık şöyleydi: “Vergi formları kendisinden daha çok şey açıklıyor. Peugeot’nun patronu, son iki yılda kendisine % 45,9 zam yaptı.” Yazıda ise şunlar yer alıyordu: “Jacques Calvet, Ekim 1988 tarihinde Antene 2’nin 'L'heure de vérité' adlı programına çıktığında ücreti hakkındaki bir soruyu yanıtlamayı reddetti. Bu, Peugeot patronu açısından halkla ilişkiler gafı olarak görüldü, ama Canard şimdi bunu doğru olarak ortaya koyabiliyor ve bu da tanınmış müdürün elimize şans eseri ulaşan son tarihli üç vergi matrahı formu sayesinde gerçekleşmektedir. Yayın tarihinde kendisi ayda net 185,312 Frank kazanıyordu. Bu belgeler 1986 ile 1988 arasında Calvet’nin toplam maaşının (artı ayni yardımlar ve hastalık yardımı) % 45,9 arttığını göstermektedir. Peugeot’nun kendi rakamlarına göre grubun 158,000 işçisinin ortalama ücreti aynı iki yılda % 6,7 arttı - diğer bir deyişle, patronunkinden neredeyse yedi kat az. Müdürün kederi Calvet, Peugeot’u göz kamaştırıcı bir tarzda düzlüğe çıkardı ama Antene 2’deki yeni bir röportajında Japon saldırısı karşısında grubunun konumu nedeniyle stres altında FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 5 olduğunu söyledi. Öyle görünüyor ki bu sancılı psikolojik kriz onu gelirini arttırmaktan alıkoymadı - ama CEO maaşları listesinde Calvet’nin 1 Numara olmaktan çok uzak olduğunu da unutmamak lazım. 1987 tarihinde yıllık maaşına % 17 zam yaparak 1,786,171 Frank’a çıkardı - yani ayda 148,847 Frank. Neden? Muhtemelen Gelir Đdaresi önceki yıla ait gelirinden büyük bir dilim kapmıştı. Ve bu olumsuz vergi ödeme spirali sonraki yılda yıkıcı seyrine devam etti. 1988 yılında zar zor geçimini sağlayabilmek için Calvet, kendisine % 24’lük bir zam daha yapmak zorunda kaldı. O yıl maaşı 2,223,747 Frank’a ulaştı, yani kesintilerden sonra ayda 185,312 frank…” Yazıya, Bay Calvet’nin üç vergi tahakkuk bildiriminin “toplam vergilendirilebilir gelirini” detaylandıran ve “maaş, ayni yardım ve hastalık yardımı” şeklinde almış olduğu tutarı gösteren kısmının bir fotokopisini gösteren bir kare eşlik ediyordu. Üç toplamın her biri kalemle daire içine alınmıştı. B. Başvuru sahipleri aleyhinde cezai işlemler 1. Soruşturma aşaması 11. 2 Ekim 1989 tarihinde Bay Calvet, Paris’deki tribunal de grande instance’daki kıdemli soruşturma hâkimine tazminat talep eden taraf olarak duruşmalara katılmak üzere bir başvuru ile birlikte kimliği bilinmeyen şahıs veya şahıslar aleyhinde suç duyurusunda bulundu. Söz konusu olayların, normal olarak vergi makamlarında tutulan belgelerin asıllarının veya suretlerinin hukuka aykırı olarak alınması ve bulundurulmasını içermiş olması gerektiğini ileri sürüyordu ve bu durum, bir devlet memuru tarafından evrak veya belgeler ile ilgili emniyeti suiistimal, mesleki güvenin kötüye kullanılması, bu belgeleri çoğaltmak için gerekli olan zamana yönelik olarak güveni kötüye kullanma ve hukuka aykırı olarak elde edilmiş belgelerin kullanılması suçlarını oluşturuyordu. 12. 5 Ekim 1989 tarihinde savcı, hırsızlık, mesleki güvenin kötüye kullanılması, bir devlet memuru tarafından evrak veya belgelerin hukuka aykırı olarak alınması ve hukuka aykırı elde edilmiş belgelerin kullanılması iddiaları hakkında bir soruşturma açılması için soruşturma hâkimine başvurdu. 13. 25 Ekim 1989 tarihinde Bütçe Bakanı da resmi belgelerin yasa dışı olarak alınması ve mesleki güvenin kötüye kullanılması nedeniyle tazminat talep eden kamu tarafı olarak duruşmalara katılmak üzere başvurarak bilinmeyen şahıs veya şahıslar aleyhinde suç duyurusunda bulundu. 11 Aralık 1989 tarihinde savcı bir soruşturmanın daha açılmasını talep etti. 14. Soruşturma sırasında, Bay Roire’nin zilyetliğindeki belge suretleri üzerindeki bilgisayar referans numarasının analizi, bunların vergi FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 6 makamlarınca tutulan vergi tahakkuk bildirimi kısmının fotokopileri olduklarını ve kurum binasından çıkarılmaması gerektiğini ortaya çıkardı. Kurum binasında yapılan teftiş, belgelerin bulunduğu dolapların kilitlerinin zorlanmamış olduğunu ve binayı koruyan alarmın mesai saatleri dışında çalışmamış olduğunu doğruladı. Bay Calvet’nin 1988 yılına ait vergi tahakkuk belgesinin orijinalinin incelenmesi, Vergiler Bölümü Müdürüne ait avuç içi izini ortaya çıkardı. Ancak, bu kişinin ilgili vergi dosyasını 27 Eylül 1989 tarihinde Gelir Đdaresi Başkanının ve département Vergi Müdürünün talebi üzerine getirttiği iddia edildi. Vergi makamının binalarından belgeyi yasadışı olarak çıkarmaktan sorumlu şahıs veya şahıslar tespit edilemedi, sonuç olarak bu dairede hiç kimse suçlanmadı. 15. 8 Mart 1991 tarihinde başvuru sahipleri, mesleki güveni kötüye kullanma, evrak veya belgeleri yasadışı olarak alma ve elde edilen vergi tahakkuku bildirimlerinin suretlerini kullanmak ve hırsızlıkla suçlandılar. 16. 20 Aralık 1991 tarihinde savcı, hiç kimsenin hırsızlık veya mesleki güvenin kötüye kullanılması suçları ile suçlanmamasını, birinci başvuru sahibine karşı yöneltilen suçlamaların tamamının düşürülmesini ve ikinci başvuru sahibinin kimliği tespit edilememiş vergi memuru tarafından mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının suretlerini kullanmaktan Ceza Mahkemesinde yargılanmasını tavsiye eden bir rapor hazırladı. 17. 27 Ocak 1992 tarihinde soruşturma hâkimi hiçbir fail teşhis edilemediğinden hırsızlık ve mesleki güvenin kötüye kullanılması ile ilgili duruşmaların sonlandırılmasını emretti. Hâkim, her iki başvuru sahibini kimliği tespit edilmemiş bir vergi memuru tarafından mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’ye ait gelirle ilgili gizli bilgileri kullanmaktan ve Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının çalınmış fotokopilerini kullanmaktan yargılanmak üzere Ceza Mahkemesine havale etti. 2. Paris Ceza Mahkemesinde 18. Başvuru sahipleri savunmalarında iki görüş ileri sürdüler: Đlk olarak, 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanununun 42. kısmında (aşağıda 25. paragrafa bakınız) düzenlenen yayın müdürünün cezai olarak sorumlu tutulmasının koşulları oluşmamıştı ve ikinci olarak itham edildikleri suçların unsurları Ceza Kanununun 460. Maddesinde tanımlandığı gibi (aşağıda 27. paragrafa bakınız) davalarında kanıtlanmamıştı. 19. Duruşmada, Bay Fressoz gazetede basılan vergi tahakkuklarından bölümleri ilk defa yazıyı baskı için şahsen onaylamadan önce düzeltmelere baktığında gördüğünü söyledi. Bay Roire’a “belgelerinin gazetecilik FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 7 anlamında doğru olup olmadığını”, yani “bilgilerin doğru ve kontrol edilmiş olup olmadığını” sorduğunu söyledi. Genel bir kural olarak kopyanın baskı için onaylanmasının yardımcı editörün sorumluluğunda olduğunu, bu kişinin “bir problem varsa editöre ve son çare olarak yayın müdürüne danıştığını” kabul etti. Đkinci başvuru sahibi, vergi tahakkuklarının fotokopilerinin kendi adına yazılmış bir zarfın içinde gazetede kullanılmadan yaklaşık on beş gün önce anonim olarak gönderildiğini söyledi. Fortune France gibi uzmanlık içeren çalışmalarda Bay Calvet’nin maaş düzeyine özellikle bakarak belgelerdeki bilgilerin “inandırıcılığını kontrol ettiğini” ifade etmiştir. Ayrıca fotokopilerin “orijinal” vergi tahakkuk bildirimleri olup olmadıklarından emin olmak için çeşitli şahıslarla görüşerek kontrol yaptığını da söyledi. Bunların gerçekten vergi makamına ait belgeler olduğunu doğruladığını belirtti ve bunların hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiş olduklarına dair hiçbir delil olmadığı belli olunca “ağır basan düşüncenin belgelerin önemi” olduğunu ekledi. 20. 17 Haziran 1992 tarihli kararla Paris Ceza Mahkemesi hırsızlık ve mesleki güveni kötüye kullanma esas suçlarının kanıtlanmamış olduğunu çünkü belgeleri ifşa edenin kimliğinin tespit edilmesinin veya suçların işlendiği koşulları tespit etmenin imkânsız olduğunun anlaşıldığını kabul ederek başvuru sahiplerinin beraatına karar verdi. Mesleki güvenin kötüye kullanılması suçu ile ilgili olarak mahkeme aşağıdaki kararı verdi: “… Mevcut davada söz konusu belgelerin asıllarının Bay Calvet’nin vergi dosyasında tutulan vergi tahakkuk bildirimleri oldukları sabit olmuşsa da bunların fotokopisini almak için gereken zamanda bunları haksız surette almak veya üçüncü şahıslara ifşa etmek ya da bunlardaki bilgileri açıklamakla suçlu olan kişinin zorunlu olarak yukarıda bahsedilen hükümde [Vergi Usul Kanununu Madde L. 103] tanımlanan kişi kategorilerinden birisine girmiş olduğu sonucu çıkmaz çünkü vergi makamlarının kendileri failin “dışarıdan birisi” olabileceğini öne sürmüşlerdir…- o tarihteki güvenlik yönetmelikleri ne olursa olsun. Bu yüzden ifşadan sorumlu kişinin statüsü ve mesleki işlevinin bilinmemesi olgusu, mesleki güveni kötüye kullanma suçunun esaslı unsurlarından birisinin kanıtlanma olasılığını bertaraf etmektedir. Sonuç olarak, bu suçun işlendiğine dair resmi hiçbir delil yoktur, bu yüzden davalılar aleyhindeki mesleki güveni kötüye kullanmanın sonuçlarını kullanma suçlaması kanıtlanmamıştır…” Hırsızlık suçlaması ile ilgili olarak mahkeme şu görüşte olmuştur: FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 8 “…Özellikle, belgeleri kopyalayan asıl şahsın herhangi bir hukuk dışı niyetinin olduğu veya belgelerin alındığı tarihte böyle bir niyetinin olduğu gösterilmemiştir. Böylece, bu belgelerin Bay Roire’in eline nasıl ulaştıkları ile ilgili cevaplanmadan kalan sayısız soruları daha fazla tekrarlamadan, hırsızlık suçunun unsurlarının yeterli şekilde kanıtlanmadığı görüşündeyiz. Đlk başta ağır bir suç (cürüm) veya bir başka önemli suç (délit) olarak tanımlanan fiilin işlendiği kesin olarak sabit olmadıkça ve unsurları kanıtlanmadıkça kullanma suçunun ön şartı eksik olur ve davalı beraat etmelidir.” 21. Sırasıyla 25 ve 26 Haziran 1992 tarihinde savcı ve tazminat talep eden taraflar temyize başvurdular. 3. Paris Temyiz Mahkemesinde 22. 10 Mart 1993 tarihli kararla Paris Temyiz Mahkemesi, kararı bozdu ve başvuru sahiplerini kimliği tespit edilmemiş bir vergi memuru tarafından mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’nin vergi beyannamelerinin fotokopilerini kullanmaktan suçlu buldu. Bay Fressoz ve Bay Roire, sırasıyla 10,000 ve 5,000 Fransız Frankı (FRF) para cezasına ve müşterek ve müteselsilen Bay Calvet’e manevi tazminat olarak 1 FRF ve Ceza Usul Kanunun 475-1. Maddesine göre yasal masraflar için 10,000 FRF ödemeye mahkûm edildiler. Temyiz Mahkemesinin görüşü şöyleydi: “Bu Mahkeme, alt mahkemenin olguları analiz şekline katılmamaktadır. Soruşturmaların sonuçları ancak daireyi bilen bir vergi memurunun belgeleri sızdırabileceğini göstermektedir, çünkü dışarıdan birisi Jacques Calvet’nin dosyasını talep etmemiştir ve dosya 27 Eylül 1989 tarihinde normal durumunda, belgeler Chaillot Vergi Dairesinin özel uygulamasına göre dosyalanmış olarak bulunmuştur. Üçüncü bir şahsın yani Devlet memuru olmayan veya vergi dairesinin dışından birisinin - dikkat çekmeden- dosyada iki ayrı yerde tutulan belgeleri almış, fotoğrafını veya fotokopini çekmiş ve tam olarak doğru yere geri koymuş olamayacağı kesindir, çünkü dosya yalnız yetkili şahısların erişim hakkı olan kilitli bir odadaki metal dolapta saklanmaktadır. Alt mahkemenin aksine, bu davada mesleki güvenin kötüye kullanılması suçunun işlendiğinin sabit olduğu ve failin kimliğinin tespit edilmemiş olmasının ilgisiz olduğu görüşündeyiz. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 9 Bay Roire, soruşturma hâkimine Jacques Calvet’nin vergi bildirimlerinin fotokopilerinin kendisine anonim olarak onun adına yazılmış bir zarfın içinde gazeteye gönderilmiş olduğunu söylemiştir. Gerçek vergi belgelerinin fotokopileri olup olmadıklarından emin olmak için çeşitli kişilerle görüştüğünü teyit etmiştir. Bay Roire’ın söz konusu belgelerin kopyalarını içeren yazısı Le Canard enchaîné’ın yayın müdürü olan Roger Fressoz’a sunulmuş kendisi de bunları şahsen baskı için onaylamıştır. Bay Fressoz soruşturma hâkimine Jacques Calvet’nin vergi bildirimlerinin suretlerini o noktada gördüğünü söylemiştir. Genel bir kural olarak kopyanın baskı için kıdemli editör yardımcı tarafından gönderildiğini, bu kişinin bir sorun olduğunda editöre ve son çare olarak kendisine başvurduğunu açıklamıştır. Mesleki güvenin kötüye kullanılmasının sonuçlarının kullanılması suçu mevcut davada Vergi Usul Kanunu Madde L. 103 ve Ceza Kanunu Madde 378’in hükümleri ihlal edilerek elde edilen belgelerin yayınlanmasıyla nitelendirilmiştir ve Bay Roire ile Bay Fressoz tarafından işlenmiştir. Belgelerin niteliği ve Bay Roire’ın yaptığını söylediği kontroller ışığında davalılar bu belgelerin bir vergi dosyasından gelmiş olması gerektiğini bilmiş olmalıdırlar. Bu ayrıca yazının baskı için neden editör yardımcısı veya editör değil de yayın müdür Bay Fressoz tarafından onaylandığını da açıklamaktadır. Belgelerin gönderildiği kişi Bay Fressoz değilse de bunların özetlerini gösteren yazının basılması için izin vermeden önce bunları görmüştür. Bu yüzden, yazının yazarı Bay Roire gibi onun durumunda da mesleki güvenin kötüye kullanılmasının sonuçlarını kullanma suçunun hem maddi unsuru (actus reus) hem de manevi unsuru, kasıt (mens rea) mevcuttur…” 4. Yargıtay’da 23. Bay Fressoz ve Bay Roire, Yargıtay’a hukuka uygunluk yönünden temyiz başvurusunda bulunmuşlardır. Temyiz gerekçelerinde (ve daha sonra Bay Calvet’nin cevap dilekçesine cevaben) iki iddia ileri sürdüler. Temyizin ilk gerekçesi olarak Bay Fressoz 29 Temmuz 1881 tarihli Kanunda tanımlandığı gibi bir yayın müdürü olduğundan aşağı mahkemelerin kendisini genel ceza hukukuna göre kullanma suçundan mahkûm etmeye yetkili olmadığını yalnız Kanunda özel olarak tanımlanan suçlardan biriyle mahkûm etmeye yetkili olduğunu iddia etti. Cevabında karşı tarafın “kullanma” ile “yayımlamayı” karıştırdığına işaret etti ve Bay Calvet’nin kullanma ile değil yayımlama ile ilgili olduğunu iddia etti - basın FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 10 kanunlarının herhangi bir hükmünü ihlal etmeyen bir durum, böylelikle savcılık diğerine, uygunsuz olan ithama yani kullanmaya dayanmıştı. Đkinci gerekçe olarak her iki başvuru sahibi de suçlandıkları suçun unsurlarının ilgili iç hukukta tanımlandığı gibi 1881 tarihli Kanunun 5, 6 ve 42. maddeleri dâhil davalarında kanıtlanmadığını ileri sürdüler. Bu noktada, Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının gizliliğin korunması görevi ile korunmayan - bu durumda böyle bir görevin kötüye kullanılması söz konusu olamazdı - kamuya açık bilgileri içerdiğini iddia ettiler. Bir gazetecinin “bilgiyi kullanmaktan” hukuken mahkûm olamayacağını belirttiler ve Temyiz Mahkemesinin suçlandıkları suçun actus reus ve mens rea’sının davalarına nasıl sabit olduğunu - yani söz konusu şeyin zilyetliği veya kontrolü ve hukuka aykırı olarak elde edildiği bilgisi - göstermediğini iddia ettiler. Temyiz Mahkemesinin Bay Roire’ın belgeleri aldığında bunların vergi tahakkuklarının suretleri olup olmadığını teyit ettiği için bunların hukuka aykırı olarak elde edilmiş olduklarını bilmiş olması gerektiği sonucuna varması olgusu ile ilgili olarak Bay Roire, “sadece bir gazeteci olarak görevini yerine getirdiğini yani bilgileri yayımlamadan önce gerçek olup olmadığını kontrol ettiğini, bunun tüm gazetecilerin dikkatli olmak ve kaynakları teyit etmek yükümlülüğünün bir gereği olduğunu” iddia etti. 24.Yargıtay, aşağıdaki görüşle, 3 Nisan 1995 tarihinde temyizi reddetti: “… Bu Mahkemenin incelemesine tabi olmayan olguların tespiti olan [Temyiz Mahkemesinin kararının] gerekçeleri, davalıların Vergi Usul Kanunun L. 103. maddesine aykırı olarak mesleki güvenin kötü kullanılması yoluyla elde edilen belgeleri bilerek zilyetlik veya kontrol altında bulundurduklarını tespit eden temyiz mahkemesinin [temyiz edenlerin] iddia ettikleri gibi kanunu yanlış uygulamadığını göstermektedir. Özellikle Temyiz Mahkemesinin alt mahkemenin kararına karşı koyduğu zaman Ceza Kanununun 460. Maddesini yanlış yorumladığı söylenemez çünkü burada tanımlanan tek suç çalıntı malların kullanılmasıdır; başvuru sahiplerini hukuka aykırı olarak elde edilmiş fotokopileri kullanmaktan suçlu bulmuşsa da gazetecilerin Ceza Mahkemesinde yargılandıkları hukuka aykırı olarak elde edilmiş bilgileri kullanma suçunu haklı olarak reddetmiştir. Niteliği veya kaynağı ne olursa olsun bilgi 1 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Ceza Kanununun ne 460 ne de 321-1 Maddesinin kapsamında değildir, böylece bir sorun ortaya çıktığında - yani belirli bir bilgi yayınlanmış ve bu yayına ilgili kişilerce itiraz edilmişse - buna uygulanacak tek yasal hüküm basının özgürlüğünü veya işitsel görsel iletişimin özgürlüğünü ilgilendirenler olacaktır. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 11 II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK A. 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanunu 25. 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanununun ilgili bölümleri şu şekildedir: 1. Kısım “Herkes kitap ve diğer yayınları basabilir veya satabilir.” 5. Kısım “7. Kısmın gerekli kıldığı beyanın yapılmış olması kaydıyla herhangi bir gazete veya süreli yayın önceden izin alınmadan veya herhangi bir teminat ödenmeden yayınlanabilir.” 6. Kısım “Tüm basın yayınlarının bir yayın müdürü olmak zorundadır…” 42. Kısım “Aşağıdaki kişiler, basın yoluyla işlenen ağır suçlar (cürümler) veya diğer önemli suçlar (délits) nedeniyle fail olarak ve aşağıdaki sırayla cezai sorumluluğa sahip olurlar: (1) Meslekleri ve unvanları ne olursa olsun yayın müdürleri veya yayıncılar ile 6(2). kısımda tanımlanan koşullarda müşterek yayın müdürleri; (2) Yukarıdakilerin herhangi birisinin olmaması durumunda gerçek failler; …” B. Vergi Usul Kanunu 26. Vergi Usul Kanununun ilgili Maddeleri aşağıdaki hükümleri içerir: Madde L. 103 FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 12 “Ceza Kanununun 378. Maddesinde tanımlandığı gibi mesleki gizliliğin korunması görevi, görevlerini yerine getirirken veya yetkilerini kullanırken Genel Vergi Kanununda bahsedilen herhangi bir vergi, harç, yükümlülük veya resmin tahakkuku, teftişi veya tahsili ile ya da bunlarla ilgili anlaşmazlıklarla ilgili herhangi bir eylemde bulunması gereken herhangi bir kişi için geçerlidir. Bu görev, yukarıda bahsi geçen işlemler süresince elde edilen tüm bilgileri kapsar.” Madde L. 111-1 “Her belediyede uygulanan her iki vergi çeşidi arasında ayrım yapılarak gelir vergisi veya kurumlar vergisinden sorumlu şahısların listesi hazırlanır. … Liste, her bölge için Gelir Dairesi tarafından tutulacak ve bu bölgedeki vergi mükelleflerinin istişaresine hazır olacaktır. Daire bunun asılarak ilan edilmesini emredebilir. … Gelir vergisi ile ilgili liste kararnamede öngörülen şekilde ve her bir vergi mükellefi için geçerli olan ve bakmakla yükümlü olunan şahıslar için vergi muafiyeti birimi sayısını, ödenecek vergi tutarını ve toplam vergi indirimini gösterir. … Yukarıda bahsedilen listeleri veya bu listelerle ilgili olarak ismi geçen bir kişiyi ilgilendiren herhangi bir bilgiyi yayınlamak veya başka türlü dağıtmak [Genel Vergi] Kanununun 1768/3 Maddesi gereğince yasaktır ve vergi cezasına tabidir.” C. Ceza Kanunu 27. Söz konusu tarihte Ceza Kanununun 460. Maddesi şu hükmü içermektedir: “Ağır bir suç (cürüm) veya bir başka önemli suç (délit) yoluyla alınmış, zimmete geçirilmiş veya elde edilmiş herhangi bir malı (veya bunun bir kısmını) bilerek kullanan herhangi bir şahıs, üç aydan beş yıla kadar hapis veya 10,000 FRF’den 2,500,000 FRF’ye kadar para cezası ya da her ikisiyle cezalandırılır. Para cezasının miktarı 2,500,000 FRF’yi geçecek şekilde ama kullanılan malların değerinin yarısını aşmayacak şekilde arttırılabilir…” FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 13 KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐŞLEMLER 28. Bay Fressoz ve Bay Roire, 3 Ağustos 1995 tarihinde Komisyon’a başvurdular. Temyiz Mahkemesi tarafından mahkûm edilmelerinin Sözleşmenin 10. Maddesine göre ifade özgürlüğü haklarının ihlalini teşkil ettiğini iddia ettiler. Ayrıca, davalarında 6/2. Maddede yer alan masumiyet karinesinin de ihlal edildiğinden şikâyetçi oldular. 29. Komisyon, 26 Mayıs 1997 tarihinde başvurunun (no. 29183/95) kabul edilebilir olduğunu beyan etti. 13 Ocak 1998 tarihli raporunda (Sözleşmenin önceki 31. Maddesi) 10. Maddenin ihlalinin söz konusu olduğu yönündeki görüşünü (on bire karşı yirmi bir oy) ve 6/2. Maddeye göre ayrı hiçbir hususun ortaya çıkmadığını (on dörde karşı on sekiz oy) ifade etti. Komisyonun görüşünün ve rapordaki üç adet muhalif görüşün tam metni bu karara ek olarak çoğaltılmıştır. 1 MAHKEMEYE SON SUNUMLAR 30. Hükümet, bildirisinde Mahkemeden Bay Fressoz ve Bay Roire’ın başvurusunun iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olması nedeniyle reddedilmesini ya da bunun kabul edilmemesi halinde Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlalinin söz konusu olmadığına dair karar verilmesini talep etti. Sözleşmenin 6/2. Maddesi uyarınca yapılan şikayet ile ilgili olarak Mahkemeden bunu Sözleşmenin hükümleriyle konu yönünden (ratione materiae) bağdaşmaz olması nedeniyle reddetmesini veya bunun kabul edilmemesi halinde 6/2. maddenin ihlal edilmemiş olduğuna karar vermesini istedi. 31. Başvuru sahipleri, Mahkemeden 10 ve 6/2. Maddelerinin ihlal edildiğine karar verilmesini ve kendilerine hakkaniyete uygun tazminat sağlanmasını talep etmişlerdir. YASA I. SÖZLEŞMENĐN 10. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI 32. Başvuru sahipleri Paris Temyiz Mahkemesi tarafından mahkûmiyetlerinin aşağıdaki hükmü içeren Sözleşmenin 10. Maddesini ihlal ettiğini iddia etmişlerdir: 1. Yazı Đşlerinin Notu. Uygulamaya yönelik nedenlerle, söz konusu ek sadece kararın nihai basılı nüshasında yer alacaktır (seçilmiş kararların resmi raporlarında ve Mahkeme kararlarında), ancak komisyon raporunun bir sureti Yazı Đşleri Müdürlüğünden temin edilebilir. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 14 “1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, düşünce özgürlüğü ile haber ve görüş alma ve verme özgürlüğünü kapsar… 2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının itibar ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı sisteminin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” Hükümet, bu sunuma itiraz etmiş; Komisyon da buna katılmıştır. A. Hükümetin ilk itirazı 33. Komisyon huzurunda yaptığı gibi Hükümet, iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazında bulunmuştur. Bay Fressoz ve Bay Roire, aleyhlerindeki çalınmış malları kullanma suçlamasını reddetmekle yetinmişlerdir. Hiçbir aşamada, alternatif talep olarak bile, suçlu bulundukları ithamlar ile ifade özgürlüğü ilkesi arasında bir aykırılık olduğunu ileri sürmeye kalkışmamışlardı. Bu itibarla, açıkça veya esas olarak ulusal mahkemelerde Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğinden şikâyetçi olmamışlardır, oysa bu hukuki sebepte başarılı olabilirlerdi; ulusal mahkemeler önünde bu husus kabul edilebilir olabilirdi. Bu sebeple Fransız mahkemelerine kendileri aleyhinde yürütülen cezai işlemlerin ifade özgürlüğü ilkesine uygun olup olmadığı hakkında karar verme fırsatı tanımamışlardı. Sonuç olarak, iç hukuk yolları tüketilmemişti ve Mahkeme, Ahmet Sadık - Yunanistan davasındaki (bakınız 15 Kasım 1996 tarihli hüküm, Hüküm ve Kararların Raporları 1996-V, s. 1654, paragraf 32-33) kararına uygun olarak davaya bakamazdı. 34. Başvuru sahipleri, mahkemeye sundukları dilekçelerinin (yukarıda 23. paragrafa bakınız) gösterdiği gibi Yargıtay’da Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerini ileri sürdükleri yanıtını vermişlerdir. Basın özgürlüğü ilkesini getiren 29 Temmuz 1881 tarihli Kanuna gönderme yaptıktan sonra öncelikle Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının gizli olmadığını, çünkü bunların halka açık olduğunu ve ikinci olarak kanunen “bilgiyi kullanmaktan” suçlu olamayacaklarını ileri sürmüşlerdi. Her halükarda 10. Maddenin ihlal edildiğinin ileri sürülmesi çalınmış malların kullanılmasına uygulanan olağan hukuk kurallarının ifade özgürlüğünün korunmasına üstün tutulmasını engellemeyecekti. 35. Başvurunun kabul edilebilirliği hakkındaki kararında Komisyon, başvuru sahiplerinin Yargıtay’da 10. Maddenin ihlali ile esastan bağlantılı bir şikâyette bulunmuş oldukları gerekçesiyle itirazı reddetti. Komisyonun Delegesi ayrıca Mahkeme önünde Yargıtay’ın yetkileri sınırlı olduğundan FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 15 (Temyiz Mahkemesinin tespit ettiği olguları yeniden açamazdı) iddia edilen ihlalin tazmininin hukuka uygunluk yönünden temyiz ile elde edilebilmesinin de mümkün olmadığı görüşünü yeniden dile getirdi. Bilginin yayılması, genel hukuk gereğince mahkûmiyet riskini doğurmadığında başvuru sahiplerinin ifade özgürlüğü haklarını öne sürmelerinin çok az öneminin olabileceği görüşündeydi. 36. Sözleşmenin 35/1. Maddesinin, önceki 26. Madde, lafzı şöyledir: “Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.” 37. Mahkeme, yukarıda bahsedilen kuralın amacının Taraf Devletlere kendileri aleyhinde ileri sürülen ihlal iddiaları Mahkemeye ibraz edilmeden önce bu iddiaları – genellikle mahkemeler aracılığıyla – önleme veya düzeltme fırsatı sağlamak olduğunu tekrarlar. Bu kural, “aşırı şekilciliğe gidilmeden bir dereceye kadar esneklikle” uygulanmalıdır; daha sonra Strasbourg’da yapılması istenen şikâyetlerin ulusal makamlar önünde “en azından esasen ve iç hukukun şekli gereklilikleri ve süre sınırlamalarına uygun olarak” ileri sürülmüş olmaları yeterlidir (bakınız, 23 Nisan 1992 tarihli Castelles - Đspanya kararı, Seri A no. 236, s.19, paragraf 27, ve 16 Eylül 1996 tarihli Akdıvar ve Diğerleri - Türkiye kararı, Raporlar 1996-IV, sayfa 1210-11, paragraf 65-69). 38. Başvuru sahipleri bilginin dağıtımı işiyle uğraşmaktadır ve belgeleri yayımladıktan sonra mahkûm olmuşlardır. Yargıtay’da başvuru sahipleri 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanunun, başvuru sahiplerinin faaliyetleri ile ilgili olarak 10. Maddede yer alan hükümlerine eşdeğer hükümlerine dayanmışlardır. Mahkemeye temyiz başvurularını desteklemek için sundukları dilekçelerinde başvuru sahipleri yazının Basın özgürlüğü Kanununun herhangi bir hükmüne aykırı olmadığını ve bir gazeteci olarak Bay Roire’un basitçe “görevini” yapmış olduğunu ileri sürmüşlerdir (bakınız yukarıda 23. paragraf). Cevap dilekçelerinde başvuru sahipleri, kovuşturmayı “kullanmak” ile “yayımlamayı” karıştırmakla eleştirmiş, kullanmadan suçlandıklarını, böylece, medyanın tabi olduğu özel hükümler yerine genel kanunlara göre kovuşturulabildiklerini söylemişlerdir (bakınız yukarıda 23. paragraf). Yargıtay, aslında kararında bilginin kendisine uygulanabilen yasa ile bilginin içinde yer aldığı belgeye uygulanabilen yasa arasında ayrım yaparak dolaylı olarak gazetecilerin bilgi alma haklarının kapsamı hakkında karar vermiştir. 39. Bu koşullarda Mahkeme ifade özgürlüğünün zımnen de olsa Yargıtay’da konu edildiği ve başvuru sahipleri tarafından bu mahkemede ileri sürülen hukuki görüşlerin, Sözleşmenin 10. Maddesi ile bağlantılı bir şikâyeti de içerdiği görüşündedir. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 16 Böylelikle başvuru sahiplerinin Sözleşmenin 10. Maddesine göre şikâyeti en azından özünde Yargıtay’da ileri sürülmüştür. Hükümetin iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazı bu sebeple reddedilmelidir. B. Şikâyetin esası 40. Başvuru sahipleri, kimliği belirlenemeyen bir vergi memuru tarafından mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen vergi beyannamelerinin fotokopilerini kullanmaktan mahkûmiyetlerinin ifade özgürlüğü haklarına tecavüz ettiğini ileri sürmüşlerdir. 41. Başvuru sahiplerinin mahkûmiyeti ifade özgürlüğü haklarının kullanılmasına bir “müdahaledir”. Söz konusu müdahale “yasayla öngörülmüş” olmadıkça, 2. paragrafta bahsedilen meşru amaçlardan bir veya ikisini gütmedikçe ve söz konusu amaç veya amaçların elde edilmesi için “demokratik bir toplumda gerekli” olmadıkça 10. Maddeyi ihlal eder. 1. “Yasayla öngörülen” 42. Mahkemenin huzuruna çıkanlar müdahalenin “yasayla öngörülmüş” olduğunu kabul etmişlerdir, yani önceki Ceza Kanununun 460. Maddesi ve Vergi Usul Kanununun L. 103. Maddesi. Mahkeme bu görüşe katılmaktadır. 2. Meşru amaçlar 43. Başvuru sahiplerine göre, Hükümet ve Komisyonun müdahalesi başkalarının itibarını veya haklarını korumak ve gizlilik içinde alınan bilgilerin ifşasını önlemeyi amaçlamıştır. Mahkeme, başka türlü bir sonuca varmak için hiçbir sebep görmemektedir. 3. “Demokratik bir toplumda gerekli” 44. Bu nedenle Mahkeme, müdahalenin bu amaçların elde edilmesi için demokratik bir toplumda “gerekli” olup olmadığını değerlendirmelidir. (a) Genel ilkeler 45. Mahkeme, 10. Madde ile ilgili içtihadındaki temel ilkeleri tekrar eder. (i) Đfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel dayanaklarından birisini oluşturur. 10. Maddenin 2. Paragrafına tabi olmak üzere yalnız uygun olarak alınan veya zararsız olarak görülen ya da önemsiz bulunan “bilgiler” veya “fikirler” için değil, aynı zamanda rencide eden, utandıran veya rahatsız edenler için de geçerlidir. "Demokratik toplumun” olmazsa olmazı çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gerekleri bunlardır (bakınız 7 FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 17 Aralık 1976 tarihli Handyside - Đngiltere kararı, Seri A no. 24, s. 23, paragraf 49 ve 23 Eylül 1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı, Seri A no. 298, s.26, paragraf 37). (ii) Basın, demokratik bir toplumda önemli bir rol oynar. Her ne kadar bazı sınırları aşmaması gerekse de özellikle başkalarının itibarı ve hakları ve gizli bilginin ifşasını önleme ihtiyacı bakımından, görevi – yükümlülükleri ve sorumlulukları ile tutarlı bir şekilde - kamu çıkarıyla ilgili her türlü hususta bilgileri ve fikirleri yine de açıklamaktır (bakınız, 24 Şubat 1997 tarihli De Haes ve Gijsels - Belçika kararı, Raporlar 1997-I, sayfa 233-34, paragraf 37). Ayrıca, Mahkeme, gazetecilik özgürlüğünün bir dereceye kadar olası abartma veya hatta provokasyonu içerdiğinin de bilincindedir (bakınız, 26 Nisan 1995 tarihli Prager ve Oberschlick - Avusturya kararı, Seri A no. 313, s. 19, paragraf 38). (iii) Genel bir ilke olarak, ifade özgürlüğü konusunda kısıtlama “gerekliliği” inandırıcı bir şekilde tesis edilmelidir. Ulusal makamların ilk başta kısıtlama için “ivedi bir toplumsal ihtiyaç” olup olmadığını değerlendirmesi gerektiği ve değerlendirmelerini yaparken belirli bir takdir payları olduğu kabul edilmektedir. Mevcut davadaki gibi basını ilgilendiren durumlarda ulusal takdir payı özgür basının sağlanması ve sürdürülmesinde demokratik toplumun çıkarları ile sınırlanmıştır. Benzer şekilde, 10. Maddenin 2. Paragrafına göre yapılması gerektiği üzere kısıtlamanın gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığını belirlerken bu çıkar terazide daha ağır basacaktır (bakınız, gerekli değişikliklerle, 27 Mart 1996 tarihli Goodwin - Đngiltere kararı, Raporlar 1996-II, sayfa 500-01, paragraf 40 ve 29 Ağustos 1997 tarihli Worm - Avusturya kararı, Raporlar 1997-V, s.1551, paragraf 47). (iv) Mahkemenin denetim işlevini yerine getirirken görevi ulusal makamların yerini almak değil, 10. Maddeye göre takdir yetkileri uyarınca aldıkları kararları gözden geçirmektir. Bunu yaparken Mahkeme şikâyet edilen “müdahaleye” davanın bütününe ilişkin bilgiler ışığında bakmalı ve ulusal makamlar tarafından davayı haklı çıkarmak için ileri sürülen gerekçelerin “ilgili ve yeterli” olup olmadıklarını belirlemelidir (bakınız, diğer birçok kararın arasında, yukarıda bahsedilen Goodwin kararı, sayfa 500-01, paragraf 40). (b) Yukarıdaki ilkelerin mevcut davaya uygulanması 46. Bay Fressoz ve Bay Roire, yazılarının Bay Calvet’nin o tarihteki kazançlarındaki değişimlerin bir toplumsal tartışma bağlamında kamu yararına yönelik olarak özellikle ilgili olduğu için yayımlanmış olduğunu söylediler. Yazı, Peugeot Yönetim Kurulu Başkanının birey olarak ötesine giden bir tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlıyordu, çünkü Calvet’nin önemi, rolü, endüstriyel anlaşmazlığın boyutu ve ilgili şirketin büyüklüğü hepsi de tartışmaya katkıda bulunan meselelerdi. Yayımlanan yazı bu FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 18 sebeple Bay Calvet’nin itibarını veya haklarını ilgilendirmiyor, ancak idare ettiği şirketin yönetimini ilgilendiriyordu. Kendilerine verilen ceza Yargıtay’ın içtihadına göre bir kişinin özellikle kamusal veya yarı kamusal işlevleri varsa gelirinin veya malvarlığının ayrıntılarının yayımlanmasının özel yaşama müdahale teşkil etmediği kapsamındaki içtihadına göre daha da haksız bir durum teşkil ediyordu. Ayrıca, verilen ceza gizliliği koruma görevine uymayı güvence altına almak için gerekli değildi. Mevcut davada yalnız vergi memurları gizlilik yükümlülüğüne tabiydi. Đşyeri konseyinin üyeleri ya da Bay Calvet’nin aile üyeleri gibi diğer insanlar geliri hakkında bilgileri ifşa edebilirlerdi. Her halükarda Bay Fressoz ve Bay Roire kendilerine anonim olarak gönderilen vergi beyannamelerinin fotokopilerinin mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edildiğimi bilemezlerdi, kaldı ki ulusal mahkemelerin kendileri de iki yıllık soruşturmaya rağmen böyle bir kötüye kullanmayı kanıtlayamamışlardı. Fotokopi belgelerin bir kısmını yayımlayarak başvuru sahipleri bilgilerinin doğru olduğunu gösterebilmiş ve gazeteciler olarak doğrulanmış veri ve kanıtı iletme görevlerini yerine getirebilmişlerdi. Son olarak Temyiz Mahkemesinin ve Yargıtay’ın gerekçesi şeffaf bir şekilde yapaydı ve basın özgürlüğü üzerinde dolaysız zararlı etkileri bulunmaktaydı. Bay Calvet yalnızca geliri ifşa edildiği için şikâyetçi olmuştu. Başvuru sahiplerinin tamamen teknik olan fotokopileri kullanma suçundan mahkûm edilmiş olmaları olgusu gerçekte bilgileri yayımladıkları için onları cezalandırma arzusunu gizlemek içindi, oysa yayının kendisi tamamen yasaldı. 47. Komisyon esasında bu iddialara katılmıştır. 48. Hükümet, başvuru sahiplerinin mahkûmiyetine yol açan şeyin vergi konularını ilgilendiren gizliliğin ihlal edilmesi olduğunu ve gizliliğin etkili bir şekilde korunması için mahkûmiyetin gerekli olduğu görüşünü dile getirdi. Gizli kalması gereken bilgiler dâhil herhangi bir bilginin cezasız kalarak ifşa edilmesi mümkün olsaydı gizliliği koruma görevine uyulmasını sağlamayı ümit etmek gerçek dışı olurdu. Đfade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar bilgi elde edildiğinde ilgililerin sorumlulukları ve yükümlülükleri ışığında değerlendirilmeliydi. Mektubun alıcıları belgelerin yasadışı yollardan elde edildiğinin farkında olmalıydılar. Aslında ikinci başvuru sahibi belgelerin bir vergi dosyasından geldiğini bildiğine itiraz etmemişti ve bu yüzden bunlara gizli muamelesi yapmış olmalıydı. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 19 Dahası, yalnız bir kişinin ücretinin ifşa edilmesi, önemli bir özel şirketin başkanı olsa da, halkın ilgilendiren bir konu hakkındaki tartışmaya katkıda bulunmamıştı. Yayımlanan bilgiler kamu yararına bir konu olamayacak kadar spesifik, özel bir durumu ilgilendiriyordu. Yalnızca Bay Calvet’ye zarar verme amacıyla ve onu devam eden ücret görüşmelerinde zor bir duruma sokmak amacıyla yayımlanmışlardı. Fransız yasaları vatandaşların Fransa’daki vergi mükelleflerinin geliri ve vergi yükümlükleri hakkında bilgi almalarını mümkün kılıyordu. Böylece, Vergi Usul Kanununun L. 111. Maddesine göre (yukarıda 26. paragrafa bakınız) bir belediyedeki vergi mükellefleri vergi yükümlüsü kişilerin yer aldığı listeye bakmaya ve bu kişilerin vergilendirilebilir geliri ve vergi borcunu öğrenme hakkına sahipti. Her halükarda, bir suç işlenmeden halkın bilgi alma hakkının korunmasını sağlayacak alternatif bir çözüm mümkün olsaydı ifade özgürlüğüne orantısız bir müdahale olamazdı. Başvuru sahipleri haklı olarak mesleki gizlilik yükümlülüklerine tabi bir şahıs tarafından kendilerine gönderilmiş olan vergi tahakkuklarının fotokopilerinden bölümleri yayımlamadan Bay Calvet’nin geliri hakkında bilgi yayınlamış olmakla yetinselerdi fotokopileri kullanma suçundan suçlu olmazlardı. Kuşkusuz, aleyhlerinde onur kırıcı yayından işlem yapılabilirdi. Oysa Yargıtay’ın içtihadı yasadışı yollardan elde edilmiş olsalar bile gazetecilerin iddialarını haklı çıkaracak delili sunmaya hakları olduğunu tesis etmişti. Bu koşula tabi olarak, başvuru sahipleri kısıtlama olmadan bilgileri ifşa edebilirlerdi. 49. Bu görüşlerin ışığında Mahkeme, 10. Maddenin 2. paragrafı amaçları bakımından başvuru sahiplerinin mahkûmiyetini haklı çıkaran ilgili ve yeterli sebeplerin mevcut olup olmadığını incelemelidir. 50. Mahkeme, Hükümetin bilginin kamu yararına bir husus olmadığına yönelik ileri sürülen görüşü konusunda ikna olmamıştır. Yazı, büyük Fransız otomobil üreticilerinden birisindeki bir endüstriyel anlaşmazlık sırasında – basında geniş olarak yer bulan – yayımlanmıştır. Đşçiler, yönetimin reddettiği bir ücret zammını istemekteydiler. Yazı, şirketin yönetim kurulu başkanının işçilerinin zam taleplerine karşı çıkarken aynı dönemde büyük bir ücret zammı aldığını gösteriyordu. Durum böyleyken, söz konusu yazı bir karşılaştırma yaparak kamu yararına bir konudaki genel tartışmaya katkıda bulunmuştu. Bay Calvet’nin itibarına zarar vermeyi değil halkı ilgilendiren bir konudaki daha genel bir tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlıyordu (örneğin, bakınız, 25 Haziran 1992 tarihli Thorgeir Thorgeirson - Đzlanda kararı, Seri A no.239, s.28, paragraf 66). FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 20 Yargıtay, büyük şirketlerin başkanları gibi halkın tanıdığı kişilerin mali durumları ile ilgili soruların onların özel yaşamlarını ilgilendirmediği görüşündedir. Bu, Hükümetin itiraz ettiği bir husus değildir. 51. Yalnız basının kamu yararına olan konular hakkındaki bilgileri ve fikirleri açıklama görevi yoktur: halkın da bunları alma hakkı vardır (bakınız, diğer kararların arasında, aşağıdaki kararlar: 26 Kasım 1991 tarihli Observer ve Guardian - Đngiltere, Seri A no. 216, s. 30, paragraf 59; yukarıda bahsi geçen Jersild, s. 23, paragraf 31; ve yukarıda bahsi geçen De Haes ve Gijsels, s.234, paragraf 39). Bu, özellikle mevcut dava için geçerlidir, çünkü istihdam ve ücretlerle ile ilgili konular genellikle büyük ölçüde dikkat çekmektedir. Sonuç olarak, basın özgürlüğünün kullanılmasına yönelik bir müdahale kamu yararı bakımından üstün bir gereklilikle haklı çıkarılmadıkça Sözleşmenin 10. Maddesi ile bağdaşamaz (bakınız yukarıda bahsi geçen Goodwin kararı, s. 500, paragraf 39). 52. Kuşkusuz, gazeteciler dâhil ifade özgürlüğünü kullanan kişiler, kapsamı durumlarına ve kullandıkları teknik vasıtalara bağlı olan “görev ve sorumluluklar” üstlenirler (bakınız, gerekli değişikliklerle yukarıda bahsi geçen, Handyside kararı, s. 23, paragraf 49, sonunda). Mevcut davada Temyiz Mahkemesi belgelerin niteliği ve Bay Roire’ın yaptığını söylediği kontroller ışığında davalıların belgelerin bir vergi dosyasından gelmiş olduğunu (bakınız, yukarıda 22. paragraf) ve bu yüzden gizli olduklarını bilmesi gerektiğine karar vermiştir. Demokratik bir toplumda basının oynadığı hayati rolü kabul ederken Mahkeme gazetecilerin prensip olarak 10. Maddenin kendilerine koruma sağlamasına dayanarak olağan ceza hukukuna uyma görevlerinden kurtulamayacaklarını vurgular. Aslında 10. Maddenin 2. paragrafı ifade özgürlüğünü kullanmanın sınırlarını tanımlar. Mahkemeye düşen görev davanın özel koşulları kapsamında, halkın bilgilenmedeki yararının başvuru sahiplerinin kendilerine gönderilen belgelerin şüpheli kaynağı sonucunda “görev ve sorumluluklarından” ağır basıp basmadığına karar vermektir. 53. Mahkeme, özellikle kendi içinde meşru olan mali gizliliğin korunmasının amacının, müdahale için ilgili ve yeterli bir haklı sebep teşkil edip etmediğini belirlemelidir. Bu bağlamda her ne kadar başvuru sahiplerinin mahkûmiyeti sırf mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla Bay Fressoz ve Bay Roire’e iletilmiş olduğuna karar verilen vergi makamlarının zilyetliğindeki belgelerin Le Canard enchaîné’da basılmasına dayanmış olsa da bunun kaçınılmaz olarak bilgilerin ifşa edilmesiyle ilgili olduğuna dikkat edilmelidir. Zaten kamunun kullanımına açık FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 21 olan (bakınız, 22 Mayıs 1990 tarihli Weber - Đsviçre kararı, Seri A no. 177, s. 23, paragraf 51 ve 9 Şubat 1995 tarihli Vereniging Weekblad Bluf! Hollanda kararı, Seri A no. 306-A, s. 15, paragraf 41) ve hâlihazırda çok sayıda kişinin biliyor olabileceği bilgilerin ifşasını önlemeye ihtiyaç olup olmadığı hususu ortaya çıkmaktadır. Hükümetin kabul ettiği gibi kazançlar ve ücret zamları hakkında bir dereceye kadar şeffaflık vardır. Böylelikle yerel vergi mükellefleri kendi belediyelerindeki her bir vergi mükellefinin vergilendirilebilir gelirini ve vergi borcunu gösteren vergi mükellefi kişilerin listesine bakabilir (bakınız, yukarıdaki 26 ve 48. paragraflar). Bu bilgi, yayılamasa bile başkalarına aktarabilecek çok sayıda insan tarafından bu şekilde erişilebilir durumdadır. Mevcut davada vergi tahakkuklarının yayımlanması yasaklanmış olmasına rağmen bunlarda yer alan bilgiler gizli bilgiler değildir. Aslında, Bay Calvet gibi büyük şirketleri yöneten kişilerin ücretleri düzenli olarak mali incelemelerde yayımlanmaktadır ve ikinci başvuru sahibi Bay Calvet’nin ne kadar kazandığını kabaca kontrol etmek için bu çeşit bilgilere başvurduğunu söylemiştir ve bu hususa karşı çıkılmamıştır (bakınız, yukarıda 19. paragraf). Buna uygun olarak, bilginin gizli olarak tutulması için ağır basan bir gereklilik olmamıştır. 54. Hükümetin kabul ettiği gibi Bay Calvet’nin yıllık geliri ile ilgili bilgiler meşru ise ve ifşasına izin verilmişse, başvuru sahiplerinin sırf bu bilgilerin yer aldığı belgeleri, yani vergi tahakkuklarını, yayımlaması nedeniyle mahkûmiyetleri 10. Maddeye göre haklı olamaz. Esas itibariyle, bu Madde güvenilirliği sağlamak için böylesi belgelerin basılmasının gerekli olup olmadığına karar vermeyi gazetecilere bırakmaktadır. Gazetecilerin iyi niyetli ve doğru olgusal esasa göre hareket etmek ve gazetecilik etiğine uygun “güvenilir ve kesin” bilgi sağlamaları koşuluyla kamu yararına meseleler hakkında bilgileri açıklama haklarını korur (özellikle, yukarıda bahsi geçen Goodwin kararına bakınız, s. 500, paragraf 39; 28 Ağustos 1992 tarihli Schwabe - Avusturya kararı, Seri A no. 242-B, s.34, paragraf 34 ve olgulara yönelik tersine bir tespite örnek olarak yukarıda bahsi geçen Prager ve Oberschlick kararı, s. 18, paragraf 37). 55. Mevcut davada, Mahkeme ne Bay Fressoz’un ve Bay Roire’ın olaylar hakkındaki açıklamalarının ne de iyi niyetlerinin doğruluğunun sorgulanmadığına dikkat çeker. Vergi tahakkuku belgelerinin gerçekliğini doğrulayan Bay Roire bir gazeteci olarak mesleğini düzenleyen standartlara FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 22 uygun olarak hareket etmiştir. Her bir belgeden alınan bölümler söz konusu yazının ifadelerini güçlendirme amacını taşımaktadır. Böylece vergi tahakkuklarının yayınlanması verilen bilginin yalnız konusu ile değil güvenilirliği ile de ilgilidir. 56. Sonuç olarak, Mahkemenin görüşüne göre demokratik bir toplumda basın özgürlüğünü temin etme ve korumadaki çıkarı göz önünde bulundurulduğunda gazetecilerin mahkûmiyeti ile gözetilen meşru amaç ile bu amacın elde edilmesi için kullanılan vasıtalar arasında makul bir orantısallık ilişkisi yoktur. Bu sebeple, Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlali söz konusudur. II. SÖZLEŞMENĐN 6/2. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI 57. Başvuru sahipleri aşağıdaki hükmü içeren Sözleşmenin 6/2. Maddesinin iki ihlalinden şikâyetçi olmuşlardır: “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” Ulusal mahkemeler iki yönden masumiyet karinesini uygulamamışlardır. Öncelikle, Bay Fressoz’un mahkûmiyeti basın suçları için yayın müdürlerini katı bir şekilde sorumlu tutan 29 Temmuz 1881 tarihli Kanunun (bakınız yukarıda 25. paragraf) yarattığı özel ceza hukuku sistemine mesnetsiz genişletmeden kaynaklanmıştır. Đkinci olarak, başvuru sahipleri genel hukuka göre bir suçtan mahkûm edilemezler, çünkü aleyhlerinde hiçbir somut delil yoktur. Temyiz Mahkemesi, başvuru sahiplerini mahkûm edebilmek için aldıkları fotokopilerin hileli menşeini biliyor olduklarına yönelik tamamen varsayıma dayalı düşünceyi kabul etme yoluna başvurmak zorunda kalmıştır. 58. Hükümet, bu şikâyetin Sözleşmenin hükümleri ile konu bakımından (ratione materiae) uygunsuz olduğunu ileri sürmüştür. Başvuru sahiplerinin aslında yapmak istedikleri Temyiz Mahkemesi tarafından mahkûmiyetlerinin esasına karşı çıkmaktı. Oysa Sözleşme kurumlarının işi ulusal mahkemelerin delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediklerini belirlemek değildi. Her halükarda kararı için tamamen geçerli sebepler veren Temyiz Mahkemesinde gazeteciler aleyhinde hiçbir cürüm varsayımı olmamıştır. 59. Huzurunda yapılan savunmaları dinledikten sonra ve Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edilmiş olduğu sonucunu dikkate alarak Komisyon, 6/2. Madde gereğince şikâyetin aynı olgulardan doğduğunu ve ayrı bir incelemeyi gerektiren olgusal veya hukuksal herhangi bir meseleye yol açmadığını düşünmüştür. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 23 60. Mahkeme de aynı sonuca varmaktadır ve 56. paragraftaki tespiti ve bu tespiti yaparken dikkate aldığı hususlar ışığında Sözleşmenin 6/2 Maddesine göre ayrı bir hususun ortaya çıkmadığını düşünmektedir. III. SÖZLEŞMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI 61. Sözleşmenin 41. Maddesinin hükmü şöyledir: “Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.” A. Zarar 62. Başvuru sahipleri, Mahkeme tarafından Sözleşmenin ihlal edilmiş olduğunun tespit edilmesinin adil bir şekilde tazmin teşkil edeceğini düşünmüşlerdir. Ama Temyiz Mahkemesinin Bay Calvet’ye manevi zararı (bir Frank) ve Ceza Usul kanunun 475-1. Maddesine göre işlemlerde yapılan masraflar için ödemelerimi emrettiği toplam 10.001 Fransız Frankının (FRF) tazmin edilmesini talep etmişlerdir (bakınız, yukarıda 22. paragraf). 63. Hükümet, tazminat için bu ikinci talebin kabul edilemeyeceğini, çünkü başvuru sahiplerinin bu başlık altında belirli herhangi bir manevi zarara işaret etmediklerini ve ayrıca bu yöndeki bir kararın Temyiz Mahkemesinin kararının bağlayıcı niteliğine şüphe düşüreceğini ileri sürmüştür. Geriye kalan ile ilgili olarak ise bir ihlalin tespit edilmesi kendi içinde adil bir tazmin teşkil edecektir. 64. Komisyonun Delegesi bu konuda herhangi bir görüş bildirmemiştir. 65. Mahkeme, Bay Calvet lehine hükmedilen 10.001 FRF ile var olduğunu tespit ettiği 10. Maddenin ihlali arasında dolaylı bir bağlantı olduğunu düşünmektedir, bu yüzden başvuru sahipleri bu meblağı geri almalıdır. Bu yüzden talep edilen tutarı vermek uygundur. Bunun dışında, bu kararda bir ihlalin tespit edilmiş olması, diğer herhangi bir zararın adil olarak tazmin edilmesini teşkil eder. FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 24 B. Maliyetler ve masraflar 66. Gazeteciler, temsil edilmek için yapılan masraflar için 166,100 FRF talep etmişlerdir. Bu meblağı şu şekilde taksim etmişlerdir: Yargıtay’daki işlemler dâhil ulusal mahkemelerdeki işlemler için 55,800 FRF ve Strasbourg kurumlarındaki işlemler için 110,300 FRF. 67. Komisyonun Delegesi hiçbir görüş bildirmemiştir. 68. Hükümet, Sözleşmenin 10. Maddesine göre şikâyet o aşamada yapılmamış olduğundan ulusal işlemlerin masraflarını üstlenmek zorunda olmadıklarını belirtmiştir. Yalnız Sözleşme kurumları huzurundaki işlemlerde yapılan masrafları ödemekle sorumlu olabilir ve söz konusu sorumluluk, Mahkemenin geçmişte genel olarak hükmettiği tutarlar göz önünde bulundurulursa 40,000 FRF’yi geçemez. 69. Önündeki bilgilere istinaden Mahkeme hakkaniyet temelinde karar vererek başvuru sahipleri lehine 60,000 FRF’si verilmesine hükmeder. C. Temerrüt faizi 70. Mahkemenin elindeki bilgilere göre mevcut kararın verildiği tarihte Fransa’da geçerli yasal faiz yıllık % 3.36’dır. BU SEBEPLERLE MAHKEME OYBĐRLĐĞĐ ĐLE 1. Hükümetin ilk itirazını reddeder; 2. Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğine karar verir; 3. Sözleşmenin 6/2 Maddesine göre ayrı hiçbir hususun ortaya çıkmadığına karar verir; 4. Davalı Hükümetin başvuru sahiplerine üç ay içerisinde, maddi tazminat olarak 10,001 (on bin bir) Fransız frangı ve maliyetler ve masraflar için 60,000 (altmış bin) Fransız frangı ödemesini, aksi takdirde yukarıda bahsedilen üç aylık sürenin bitiminden ödeme tarihinde kadar yıllık %3.36 oranında basit faiz ödemesine karar verir; 5. Mevcut kararın kendi içinde başka herhangi bir zarar için yeterli düzeyde adil bir tazmin teşkil ettiğine karar verir; FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 25 6. Adil bir tazmin için talebin geri kalanını reddeder. Đngilizce ve Fransızca olarak Strasbourg’daki Đnsan Hakları Binası’nda halka açık duruşmada 21 Ocak 1999 tarihinde verilmiştir. Luzius WILDHABER Başkan Paul MAHONEY Yazı Đşleri Müdürü Yardımcısı FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI 26 © Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca ve Đngilizce’dir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int) veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir. Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgili ifadelerin kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılması şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veya bir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumu belirtilen adrese bildirmesi rica olunur: publishing@echr.coe.int. © Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012. The official languages of the European Court of Human Rights are English and French. This translation was commissionned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor does the Court take any responsibility for the quality thereof. It may be downloaded from the HUDOC case–law database of the European Court of Human Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database with which the Court has shared it. It may be reproduced for non–commercial purposes on condition that the full title of the case is cited, together with the above copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund. If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes, please contact publishing@echr.coe.int. © Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012. Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont le français et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle–ci décline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée à partir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne des droits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base de données à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite à des fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité en entier et s’accompagne de l’indication de copyright ci–dessus ainsi que de la référence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Tout personne souhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des fins commerciales est invitée à le signaler à l’adresse suivante: publishing@echr.coe.int.