On Dokuzuncu Yüzyıl Mimarisinin Bazı Temel Özellikleri
Transkript
On Dokuzuncu Yüzyıl Mimarisinin Bazı Temel Özellikleri
On Dokuzuncu Yüzyõl Mimarisinin Bazõ Temel Özellikleri: 6. Londra: Ticarî Yapõlar, Tren İstasyonu, Otel, Hukuk Bürolarõ: Oxford Üniversitesi Doğal Tarih Müzesinin gotik kilise düzenini izlediğinden söz ettik. Nitekim on dokuzuncu yüzyõl pozitivizmine göre bilim, giderek dinin yerini alacaktõ. Fakat ilginç olan, bu radikal ideolojik dönüşüm, radikal dizayna yol açmõyor, bilime verilen değeri kutsal dizaynda ikame ederek ifade ediyordu. On dokuzuncu yüzyõlda en az bilime ayrõlan mekân kadar ‘kutsallõk’ koduyla algõlanõp tasarlanan diğer bir mekân türü, paraya ayrõlan mekândõ. Türkiye—İzmir ve İstanbul—bunun epey örneğini ihtiva eder. İstanbul’da Bankalar Caddesindeki, yüzyõl dönümünün banka binalarõ bu açõdan—yani, bankanõn özellikle iç düzeninin kilise düzeni ile örtüştüğü noktalar—incelenmeye değer; vezne, altar yerine konulmuştur vs. Baştan beri adõ sõk sõk geçen, çağõn belki en önemli eleştirmeni—sanat, edebiyat, siyaset, mimarlõk değil, tüm kültürün eleştirmeni—John Ruskin’in şu cümlelerde doğrudan çağõna hitap ettiğini düşünebiliriz. Ruskin, on dokuzuncu yüzyõlda mabedleşen binalarõ saymaktadõr (Efes’deki tapõnaktan kasdõ, Sen Jan Bazilikasõdõr; getting on, ‘köşe dönmek’ demektir): It is long since you built a great cathedral; and how you would laugh at me if I proposed building a cathedral on the top of one of these hills of yours, to make it an Acropolis! But your railroad mounds, vaster than the walls of Babylon, your railroad stations, vaster than the temple of Ephesus, and innumerable; your chimneys, how much more mighty and costly than cathedral spires! your harbour-piers; your warehouses; your exchanges!—all these are built to your great Goddess of ‘Getting-on’; and she has formed, and will continue to form, your architecture, as long as you worship her; and it is quite vain to ask me to tell you how to build to her; you know far better than I. (“Traffic”) Şimdi sõrasõyla, başlõkta saydõğõmõz yapõ türlerine bakacağõz. Bu arada, Gotik ve eklektik üslûplarõn özelliklerini de görmüş olacağõz: Orijinal kaynaktaki resim altõ metin: “The Bank of England and The Royal Exchange, The North Ambulatory, as redecorated by F. Sang.” Illustrated London News. 26 Kasõm 1859, s. 514. [F. Sang’õn yeni dekoruyla İngiltere Bankasõ ve Kraliyet Borsasõ, Kuzey Gezisi]. 15.24 cm x 15.24 cm. 1 Liberty & Co., Londra. 1925. Mimarlar E. T. and E. S. Hall. 1925. Great Marlborough Street girişi. Fotoğraf George P. Landow, 2001. Liberty & Co., Great Marlborough Caddesinden Regent Caddesine doğru. Fotoğraf George P. Landow, 2001. Liberty & Co., Fourbert Meydanõndan Great Marlborough Street’e doğru. Fotoğraf George P. Landow, 2001. 2 On dokuzuncu yüzyõlõn belki de en önemli yapõ türlerinden biri de tren garõ ve garõn ya da istasyonun ayrõlmaz parçasõ oteldir. Aşağõda, Londra, St. Pancras Station ve garla bütünleşmiş olan Midland Grand Hotel fotoğraflarõ yer almaktadõr. Mimarõ, yukarõda baskõ altõnda Gotikten George Gilbert Scott’dur. Aşağõdaki yapõnõn imar dönemi, 1868-77’dir; inşaat firmasõ ise Butterley Company, Derbeyshire. Brooks, yapõyõ şöyle anlatõr: “Matching his ability to think and design on a cathedral scale was Scott’s capacity for complex planing in his secular commissions. Although his gothic Foreign Office proved abortive, he rivalled its conception with the Midland Grand Hotel (1868-77) for London's St. Pancras Station. Red brick, with terracotta and buff yellow stone, it spectacularly unites thirteenth-century French gothic with the latest iron construction, the asymmetrical elevations sweeping round to the grant entrance at one end, and pivoting brilliantly on the clock tower at the other.” (Ss. 334-35). Fotoğraflar George P. Landow, 2001. İstasyon-otel kompleksinin kavisli cephesinin üzerindeki eklektik Gotik çatõ, yalnõz süs değil, kullanõlan malzeme açõsõndan da zengindir: taş, tuğla, kara kayağan veya taş tahta (slate), polikrom; ahşap çõkma (corbel) ve bacalar. İlk fotoğraftaki Gotik pencere ile Venedik Rönesans pencerenin yan yana/ üst üsteliği de, aşağõdaki üçüncü fotoğrafta görülen, sol kulenin çatõsõnõn eklektikliği de dönemi içinde son derece yadõrganan özelliklerdi. İkinci fotoğrafta Venedik tarzõ pencere görülmektedir: Fotoğraflar George P. Landow, 2001. 3 İstasyon saat kulesi. Fotoğraf George P. Landow, 2001. Tren platformlarõnõn yer aldõğõ bu bölge, on dokuzuncu yüzyõlda mühendislik ile mimarlõğõn işbirliği ve de cam-demir birleşimi ile tuğlanõn birlikte kullanõmõ açõlarõndan dikkat çekmişti. Fotoğraf George P. Landow, 2001. Aşağõdaki fotoğraf, tren platformlarõndan bilet gişelerine geçiş kapõsõnõ göstermektedir. Soldaki demir kolon, girişin Venedik tarzõnõ gölgelemektedir: Londra, Russell Square’de (Russell Meydanõ) yer alan Russell Hotel, eklektik, fakat temelde on dokuzuncu yüzyõlõn orta yerinde retro bir Rönesans şölenidir. Fotoğraflarda Venedik tarzõ detaylandõrõlmaktadõr. Dördüncü fotoğraftaki kule, tipik İtalyan Rönesans kulesidir: Fotoğraflar George P. Landow, 2001. Londra, Russell Square’de (Russell Meydanõ) yer alan Russell Hotel, eklektik, fakat temelde on dokuzuncu yüzyõlõn orta yerinde retro bir Rönesans şölenidir. Fotoğraflarda Venedik tarzõ detaylandõrõlmaktadõr. Dördüncü fotoğraftaki kule, tipik İtalyan Rönesans kulesidir: 4 Guildford Street cephesi. Fotoğraflar George P. Landow, 2001. Disraeli büstü taşõyan sütunlar. Fotoğraflar George P. Landow, 2001. Disraeli sütunlarõndan detay. Fotoğraf George P. Landow, 2001. 5 1215’de kurulan St. Thomas Hospital için 1865’de inşa edilen binanõn kulesi, Malzeyadaki saat kulesini anõmsatmaktadõr: Fotoğraf George P. Landow, 2001. George Edmund Street’in (1824-1881) eserlerine, özellikle dönemin hemen her romanõnda roman kahramanlarõnõn uğradõğõ, ya da müşteri olarak gittiği, bazen de görevli olduğu hukuk bürolarõ kompleksine bakmadan önce, Wainright’õn bu önemli on dokuzuncu yüzyõl mimarõna dair derlediği biyografik bilgiyi özetleyelim. Aşağõdaki özette belirtildiği gibi, Street’in ustalarõndan biri Scott idi. Bu biyografi, on dokuzuncu yüzyõlda başarõlõ addedilen bir mimarõn hayatõnõn nasõl şekillendiği, özellikle usta-çõrak sistemi içerisinde, ‘dükkândan’ yetişmesi; izlediği üslûba, kullandõğõ malzemelere ve bunlarõn tarihsel kökenlerine dair kitap yazmõş olmasõ ve diğer özellikleri açõsõndan dikkate değerdir: George Edmund Street was the son of a London solicitor, he was educated to follow in his father’s footsteps but in 1840, less than a year after his father’s death, he was articled [çırak verildi] to a Winchester architect, Owen Browne Carter. From 1844 he was assistant to George Gilbert Scott, and in 1849 he set up his own practice. In 1852 he moved to Oxford, only returning to London in 1856. During his time in Oxford he published his highly influential book on Gothic architecture Brick and Marble in the Middle Ages Notes of a Tour in Italy (1855); Some Account of Gothic Architecture in Spain was published in 1869. He had an extensive ecclesiastical [kiliseyle ilgili] practice, and was one of the pioneer users of the vernacular style for the design of country vicarages. His most celebrated secular work, the Law Courts, was started in 1866; he is recorded as having made 3000 drawings for this project, and the building was still unfinished at his death. It is curious to note that such a highly professional and successful practice as Street’s office should have acted as the forcing house for the Arts and Crafts Movement: both Webb and Morris worked with him as did Richard Norman Shaw and both Seddings; the idea for The Arts and Crafts Exhibition Society was formulated in Norman Shaw’s office. (S. 14.) Street, gerçekten de zanaate, geleneksel el sanatlarõna önem veriyor ve bunlarõ destekliyordu. Bu bağlamda, bina dõşõ tasarõmlarõ da vardõ. Yapõlarõna geçmeden önce bunlarõn bir ikisine bakalõm. Aşağõdaki kitaplõk dizaynõ ile hukuk bürolarõ da mukayeseye değer: 6 İmalât, Holland & Sons, c. 1854. Yuvarlak meşe masa, c. 1854. Zemin mozaiki, c. 1875. Aşağõdaki ilk üç fotoğraf, Street’in hukuk kompleksinin 1967’de, temizlenmeden önceki görüntüsünü vermektedir. Öteki fotoğraflar 1999’da, yapõ kõsmen temizlendikten sonraki görüntülerdir. On dokuzuncu yüzyõlda çok daha yoğun olan hava kirliliği, yeni Gotik mimarinin Londralõlar nezdindeki ‘garip’ ve ‘ürkütücü’ görüntüsünü yoğunlaştõrmõş olmalõ. En azõndan dönemin günce ve romanlarõndan bunu anlõyoruz: Fotoğraflar George P. Landow, 1967. 1999’da cümle kapõsõ. 7 8 Street, William Morris ve Pugin gibi, tarihe ve geleneğe önem veren, aynõ zamanda çağõnõn kamuoyu üzerinde etkili insanlarõyla yakõn dosttu. Zanaat hareketinde William Morris ile birlikte yer almõştõ (Street’in Morris ile yakõnlõğõ, el sanatlarõ hareketindeki yeri ve mimarisi ile tasarõmcõlõğõ arasõndaki ilişkiler için bkz. bu sitedeki “Electronic Copies of Secondary Course Materials: Wainright). The Dilemma of Style adlõ kitabõnda J. Mordaunt Crook’a göre Pugin, Victoria dönemi mimarisinin en temel özelliği olan ‘üslûp ikilemini’ yaratan on dokuzuncu yüzyõl düşünürüydü. On dokuzuncu yüzyõl mimarisi, der Mordaunt Crook, eklektikti, çünkü mimarlar klasik ile yeniningelenek ile radikal icatlarõn arasõnda sõkõşõp kalmõş, seçim yapamaz durumdaydõlar. Dolayõsõyla, yapmadõlar ve eklektiği ürettiler. İkilem hissedilmesine yol açan ise Pugin’in, mimarî kararlarõn salt estetik ya da teknik, pratik kararlar değil, ahlâkî seçimler oluşturduğu görüşüydü: Pugin took over Neo-Classical theories of design and applied them to Neo-Gothic construction. In other words, he functionalised a style which has previous been first decorative (Rococo Gothic) and then scenic (Picturesque Gothic) [. . .] . Pugin, in effect, created the dilemma of style. For it was Pugin who injected morality into architecture. As his Times obituary put it, ‘It was [Pugin] who first showed us that our architecture offended not only against the laws of beauty, but also against the laws of morality’. Ethical values had now replaced visual and associative values (ss. 52-53). […] his message [was] the moral superiority of Gothic [and he] caught exactly the radical, backward-dreaming, almost chiliastic mood of the [nineteenth century] (s. 68). Yine Mordaunt Crook, Pugin ve yandaşlarõ gibi klasikle diyalog içinde Gotiği uygulayanlarõn aksine, Gotiği kendi içinde ve saf tarzda benimseyenleri şöyle betimler (rogue: serseri; ahlâk dõşõ; kopuk): Its heroes [i.e., of Gothic design] were a group of stylistic eccentrics, architectural rogue elephants, most famously William Butterfield, E. B. Lamb, S. S. Teulon, F. T. Pilkington, E. Bassett Keeling, and Thomas (“Victorian”) Harris. What these six architects had in common was what musicians call ‘attack’: a commitment to originality at all costs; and a rogue elephant energy which smashed through all the barries of historicism. Their style was ‘Modern Gothic’, an eclectic cocktail based on the harshest, most primitive components of Anglo-Venetian and Early French. It was an attempt to combine medievalism and modernity, traditional forms and new materials, pointed arches and plate glass. And it was popular. Rogue architecture became the demotic gothic of the 1860s (s. 133). Ortaçağa ve Gotik tarza duyulan merak ve hayranlõk, dersin girişinden hatõrlayacağõmõz gibi, mimariyle sõnõrlõ değildi. Diğer alanlardan örnekleri tartõşmaya vaktimiz yok, fakat tasarõm alanõna girdiği için, 1851 fuarõnda yer alan aşağõdaki Ortaçağ şövalye zõrhõna bakmakta yarar var. Bu zõrhõn özelliği, on dokuzuncu yüzyõlõn ortaçağ zõrhõnõ yeniden yaratacak kadar tarihe meraklõ olmasõ değil, bu zõrhõn aslõnda ocak-soba-fõrõn işlevi gören bir aygõt olmasõdõr. Hatõrlanacağõ gibi, on dokuzuncu yüzyõlõn en popular edebî türü olan Gotik roman, korku ya da hayalet romanõydõ. Karanlõk (Gotik) kiliseler, mezarlõklar, Ortaçağ şatolarõ bu türün mekânlarõydõ. Mimariyi de ilgildendiren ilginç bir tarihsel örtüşme de on dokuzuncu yüzyõlda mezarlõklarõn ortaya çõkmasõdõr. Bu döneme kadar kilise avlularõ mezarlõk olarak kullanõlõr, ayrõ mezarlõk sahalarõ bulunmazdõ. Tabii, on dokuzuncu yüzyõlda ayrõ mezarlõklarõn kurulmasõnõ sanat-edebiyat-mimari alanlarõnda gelişen meraklarla değil, şehirlerde artan nüfusun cenazelerinin kilise avlularõna sõğmamasõyla açõklamak 9 gerekir. Fakat 1820’li yõllardan başlayarak, mezarlõk şirketleri doğmuştur. Bunlar, kârdan hissedarlara pay veren çok ortaklõ oluşumlardõ. Mimarî üslûplarõ, tabii, Gotikti. Yukarõda: Highgate Mezarlõğõ, 1838. 10