İndir
Transkript
İndir
Y A Z I L M A M I Ş D Ü N Y A T A R İ H İ Yazan:Uçar Demirkan Genellikle dünya tarihi yazının bulunmasıyla başlar.Ondan önceki yakın bazı çağlar da (Yontma taş devricilalı taş devri-maden devri) olarak kısaca anlatılır . Genelde tarih bilimi tartışmalı bir bilim dalıdır.Kimine göre tarih bilim değildir.Böyle düşünenler,tarihi olayların anlatana göre değişik yorumlandığını,bu nedenle tarihin bilim olarak kabulünün zor olduğunu ileri sürerler.Buna karşılık,diğer bilim adamları,belgeli ve kanıtlı tarihin bilim olduğunu söylerler.Bir de,”resmi tarih” denilen deyim yerindeyse “nötr-yansız”tarih vardır. Bir örnekle anlatacak olursak kimi tarihçilere gore Kanuni Sultan Süleyman iyi bir yöneticidir.Kimi tarihçilere gore ise zalim bir tirandır.Resmi tarihe göre Kanuni Sultan Süleyman;şu tarihte doğmuş,şu tarihte padişah olmuş,şu zamanlarda şuraları feth etmiş,şuralarda yenilmiş ve şu tarihte ölmüştür. Görüldüğü gibi;tarih biliminin öyküye dönük yönü vardır.Nitekim;birçok tarihi olay sonradan öyküyegiderek söylenceye-dönüşmüştür. Yazıdan önceki dünya tarihinin de olduğuna inanılmaktadır.Oykü olması kaçınılmazdır.Bu nedenle,öykümüze başlayabiliriz. Bir zamanlar mekan(uzay) ve zaman vardı.Zaman,tıpkı fazla şişirilmiş bir balonun patlaması gibi patladı.Yaklaşık 15 milyar yıl önce ortaya çıkan bu olaya Big Bang denilmektedir.İşte,bizim uzayımızın ve bizim zamanımızın tarihinin başlangıcı bu Big Bang olayı olmaktadır. Hiç şüphe yoktur ki,uzayda ve zamanda daha birçok Big Bangler olmuştur ve olmaktadır.Birçok fizikçi birden çok uzay olduğuna inanmaktadır.O nedenle de,zamanın bu uzaylarda da patlaması ve yeni Big Bang’ler olması doğal olmaktadır. Evet,dünyamızın tarihi Big Bang ile başlamıştır.Zamandaki bu patlamadan sonra 10 mikro saniye içinde evren;electron,foton,kuark,nötrino,gravitasyon ve gluondan (gluonlar atom altı parçacıkların birleşmesini sağlayan çekim güçlü parçacıklardır)oluşan bir mağma ile kaplanmıştır. 20 mikro saniye sonra quarklar birleşmeye ve maddenin özü olan proton ve nötronları oluşturmaya başlamıştır. 10 dakika sonra,ilk atomlar olan hidrejen ve helyumun çekirdekleri oluşmuştur.Bundan sonraki 300.000 yıl boyunca elektronlar çekirdeklerin çevresinde yörüngeye girmişlerdir.Böylece,ilk hidrojen ve helyum atomları ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeden sonra 100 milyon yıllık dönemde galaksiler(gökadalar ) oluşmuştur.Bizim gökadamız Samanyolu,bize yakın Andromeda gökadası ve başka yirmiye yakın gökadası ortaya çıkmıştır.Uzay,sayısız gökadalarla dolmuştur. 1 Big Bang’ten 1 milyar yıl sonra da ; evrende yıldızlar ve güneşler ve gezegenleri parıldamaya başlamışlardır.Bu süreç sırasında atomlar bir araya gelip suyu,amonyağı ve etil alkolü oluşturmuşlardır.Temel moleküller oluşmuştur. Bu moleküler oluşumdan sonra,yaklaşık 4 milyar yıl önce uzayda ve dünyamızda ilk cansız hücreler oluşur. Hidrofob(sudan kaçıp gruplaşan moleküller-alkanlar ve yağlar), mayalanma hücreleri, karbon dioksit ve metan bu gruba girmektedir.Ayrıca;klorofil,hemoglobin,RNA ve DNA lar da bu dönemde ortaya çıkmışlardır. Dinazorlar çağı: Bundan sonra yaklaşık 3,5 milyar yıl kadar önce ilk canlı hücreler oluşur ve bunlar bir araya gelerek bitki,hayvan dediğimiz organizmaları oluşturur. Canlıların oluşmasıyla birlikte dünyanızda Hint söylencelerinde yer alan “dört çağ” başlar.Bunlar ;yazıdan önceki tarihin dört çağı olup sırasıyla,Dinazorlar Çağı,Lemurya Kıtası çağı,Mu kıtası çağı ve halen yaşamakta olduğumuz çağdır. Tarih öncesi uygarlıklar arasında sayılan yitip gitmiş uygarlıklarda da benzer söylenceler vardır.Buna gore dünyamızdaki yaşam dört kez yıkıma (tufan)uğrayacaktır.Son çağın 2012 yılında son bulacağı(son tufan)na dair Maya kehaneti vardır.Ama,gerçekleşmemiştir.Belki de gerçekleşmiş ve yaşanmaktadır da bizler ayrımına varamıyoruzdur. 200 milyon yıl önce dünyaya dinozorlar egemen olmuşlardır.Karada,havada ve denizde yaşamış devasa yaratıklardır.O çağda,bitkiler de devasa boyutlardaydı.Örneğin,eğrelti otlarının boyları iki metreyi aşıyordu.Dinozorların akıllı yaratıklar oldukları ve ileri bir uygarlık geliştirdikleri düşünülmektedir. 65 milyon yıl once düştüğü varsayılan bir göktaşı,dünyada buzul çağını başlatmış ve dinozorlar(bir varsayıma göre ise yeterince üreyemedikleri için) yok olmuşlardır.Bu sırada memelilerin (insanların da)atası olan lemurgiller gelişmişlerdir.5-15 milyon yıl once ilk primat-kişioğlullarının atası-Afrika’da ortaya çıkmıştır.7 milyon yıl once Doğu Afrika’da ön-insanlar denilen varlıklar gelişmiştir.3,5 milyon yıl önceye ait olduğu saptanan ilk ön insan fosili”Lucy” bu bölgede bulunmuştur. Lemurya Çağı: Yakklaşık 3 milyon yıl once ilk kişioğulları oluşmaya başlamıştır.Bunlar;homo hobilis-homo erektusNeanderthal insanı-homo sapien ve Cro-magnon insanı olup kişioğlunun evrimleştiğini de ortaya koymaktadırlar.500.000 yıl önce kişioğulları ateşi bulmuşlardır.100.000 yıl önce bize en çok benzeyen homo sapiens’ler ortaya çıkmışlardır. Bütün bu gelişmeler Lemurya denilen büyük bir kıtada olmuştur. Dünyanın başlangıcında kıtalar ve okyanuslar bugünkü durumlarından değişikti.Lemurya Kıtası ve Mu kıtası diye çok büyük iki kıta vardı.Lemurya;Afrika,Hint Okyanusu ve Çin’in ve Orta Asya’nın olduğu yerlerdeydi.Mu kıtası ise;Psifik Okyanusunun bulunduğu alandaydı. 2 Dünya ikinci çağını ve ikinci büyük yıkımı Lemurya’da yaşamıştır. Lemurya kıtasının Mu ve Atlantis kıtalarıyla kardeş kıta olduğu söylenir.Lemurya,Afrika’nın doğusundan Pasifik Okyanusu’na dek uzanırdı.O zmanlar Afrika ve Hindistan bitişikti. Lemuryalılar biseksüel(çift cinsli)yaratıklardı.Boyları üç metrelere ulaşıyordu.Venüsten(belki de Sirius’tan) gelen uzaylı varlıklar bunlara kozmik gizleri öğretmişlerdir.Bunun sonucunda,günümüz uygarlığından çok gelişkin bir uygarlık ortaya çıkmıştır. Lemuryalılara gore ölüm,daha yüksek alemlere çıkmaktı.Kendileri istedikleri için ölürlerdi.Lemurya kıtası,büyük depremler ve yerküre mağmasının yüzeye çıkması sonucu yok olmuştur. Yüksek ve dikdörtgen biçimli yapılar,tapınaklar yapmışlardır.Sümerce ve Çincenin kökünü oluşturan bir yazı ve konuşma dili (Mayax dili denilmektedir)kullanıyorlardı.Yazıyı,sağdan sola doğru (Araplar gibi)yazıyorlardı. Kozmik ve güneş enerjisinden yararlanıp ışık ve ısı sağlamışlardır.Lazer ışınını bulmuşlardır.Günlük yaşamda kullandıkları kara ve hava taşıtları ve gemiler,nükleer güçle çalışıyordu. Lemurya ile ilgili olarak bulunan yazıtlarda ve resimlerde, bugünkü Gobi Çölü’ne inen uzaylılardan söz edilmektedir. Lemurya kıtası yeraltı ateşlerince yutulunca seçilmişler(Manu’lar)Atlantis kıtasına göç etmişlerdir.Bir kesimi de yaklaşık 9000 yıl once Amerika,Hindistan ve Çin’e göç etmişlerdir.Oralardaki uygarlıkları kurmuşlardır. Bazı ezoterik(bilimsel olmayan ama bilime yakın) açıklamalara gore Lemurya ırkı üç aşamadan geçmiştir.İlk aşamada,plazma bedenleri vardı ve tomurcuklanarak ürüyorlardı.Sonraki aşamada biseksüel bedenleri oldu ve yumurtlama ile üremeye başladılar.Son aşamada ise kadın ve erkek cinsleri oluştu ve cinsel birleşme ile ürediler. Bu uygarlığın yaklaşık 52.000.000 yıl once dev dalgalar,depremler ve yıkımlarla yok olduğu varsayılmaktadır.Bu denli eski uygarlığa ait kalıntıların(devasa yontular)Paskalya Adalarında ve Şili’de bulunduğu düşünülmektedir. Bu ikinci büyük yıkım(tufan)dan sonra Pasifik okyanusu’nda ortaya çıkan anakara Mu’da yeni bir uygarlık gelişmiştir. Mu Uygarlığı Çağı: Mu uygarlığının yaklaşık 100.000 yıl önce ortaya çıktığı ve yaklaşık 12.000 yıl önce büyük yıkımlarla son bulduğuna dair bilgiler ve belirtiler vardır. James Churchward adlı bir İngiliz tarafından,Tibet’teki bir tapınaktaki Naakal rahiplerinin kendisine verdikleri tabletlerdeki bilgilerden yararlanılarak böyle bir kıtanın ve uygarlığın varlığı ortaya atılmıştır.Bu kıta,Pasifik okyanusu(Büyük Okyanus)nun olduğu alandadır.Kuzeyden güneye 3000 3 mil,doğudan batıya 5000 millik bir alanda üç kara karçasından oluşan bir anakaradır ve burada ortaya çıkan uygarlık Mu uygarlığıdır. Günümüzdeki Polinezya,Mikronezya ve Malinezya takım adalarının,bu batık kıtanın kalıntıları olduğu ileri sürülmektedir.Mu uygarlığı yaklaşık 70.000 yıl önce çok gelişmiştir.12.000 yıl önce de 64 milyonluk nufusuyla sulara gömülmüştür.Bu olay,tarihteki üçüncü büyük yıkım(tufan) olmaktadır. Mu uygarığı;Lemurya’dan sonra ortaya çıkmış ve eski batık kıta olan Lemuryalı göçmenleri n barındıkları diğer iki kıta üzerinde egemenlik kurmuştur.Bunlar;Atlantis kıtası ve Orta ve kuzey Asya’da(Göbi Çölü) kurulmuş olan Uygur imparatorluğudur.Bu iki uygarlık Mu kıtası batana dek Mu uygarlığının sömürgesi olarak kalmışlardır. Mu uygarlığında tek tanrı vardır.Naakal denilen rahipler bulunmaktadır.Tanrı Ra(güneş anlamına gelmektedir)dır.Ra tanrı adı sonradan Maya,İnka,Mısır ve eki Hindistan’da da kullanılmıştır.Zaten;bu eski uygarlıkların da Mu uygarlığının kalıntıları olduğuna dair görüşler vardır. Mu uygarlığı dört ayrı ırktan oluşuyordu.Yazı dilleri ayrı,konuşma dilleri ise ortaktı.Mu uygarlığında yaşayanlar;telepati, durugörü, çift bedenlenme, yıldızlar arası yolculuk gibi alanlarda yetenekliydiler. Mu kıtasından bugünkü Amerika’ya,Orta Asya’ya, Mısır ve Mezopotamya’ya göçler yaşanmıştır.Bu göçler,kıtanın çökmesinin yaklaşmasıyla olmuştur.Diğer yandan;Avrupalı ırkların bir Mu sömürgesi olan Uygur imparatorluğu’ndan ortaya çıktıklarına dair belirtiler vardır. Mu uygarlığı’ndan Osiris çıkmış ve bir peygamber olarak Atlantis halkını ve Mısır halkını eğitmiştir. Mu kıtası(Atlantis Kıtası gibi)nükleer güçlerin yıkıcı amaçlar için kullanılması sonucu yok olmuştur.Dinsel öğretilere gore Mu uygarlığı,Nuh Tufanı ile ortadan kalkmıştır. Mu uygarlığına ait oldukları düşünülen Yumaguni piramitleri Japonya’da su altında bulunmuş olup;yükseklikleri 30 metreye yakın üç piramittir.Ayrıca,çevrede kişioğlu başına benzeyen yontular ve hiyeroglif tipi yazılar bulunmuştur.Bu buluntuların yaşları on iki bin yıla dek gitmekte olup Mısır’daki Sfenks’in yaşıysa 5000 yıl dolayındadır. Ayrıca büyük yıkım sırasında Çin’e ve çevre adalara kaçanlara ait olarak bulunan tabletlerde “Kıtamız battı.Biz buraya kaçtık”yazdığı anlaşılmıştır. Atlantis Uygarlığı: Atlantis Yunanlı filozof Eflatun(Platon)un kitaplarında sözünü ettiği bir batık kıtadır.Yaklaşık 25.000 yıl önce ortaya çıkmış ve gelişmiş ve yaklaşık 12.000 yıl önce büyük bir yıkımla yok olmuş,sulara gömülmüştür. Solon’un Mısırlı bir rahipten öğrendiğine göre Atlantis,günümüze göre 11.000 yıl önce batmış olan bir kıta ve uygarlıktır.Çok zengin ve soylu kişiler tarafından yönetilmiştir.James Churchwald’a göreyse Atlantis,Mu uygarlığının bir kolonisidir.O nedenle uygarlaşmış ve ilerlemiştir. 4 Mısır firavunu III.Ramses de Atlantis’ten söz etmiş ve 32-57 nci enlemler arasında kalan büyük bir ada olduğunu belirtmiştir.Batan kıta Atlantis’in doğu Akdeniz’de olduğu ileri sürülmektedir.Kıbrıs Adası’nın bu batık kıtanın su yüzeyinde kalan en üst yerleri olduğu belirtilmiştir. Atlantis’in batış tarihi,diğer eski uygarlıkların batış tarihi de olan 12.000 yıl önce yaşanmış “buzul çağı” ile örtüşmektedir.Sibirya’da binlerce mamutun bu dönemde öldüğü anlaşılmıştır.Kuzey Amerika’da da 40 milyon hayvanın öldüğü varsayılmaktadır.Bermuda Adası çevresinde ,deniz dibinde 11.000 yıl önceye ait sedir ormanları kalıntıları bulunmuştur. Atlantis’te iki grup kişioğlu vardır.Tanrı(Ra)ya inananlar ve şeytana inananlar.Bu iki grup arasında sonunda savaş çıkar ve şeytana inananlar galip gelirler.Ancak,tanrıya inananlara kıtanın batması olayından önce vahiy geldiğinden Atlantis’ten göç ederler (Nuhun Gemisi söylencesi)ve kıta batar. Atlantis’in Büyük Sahra’da,Baltık Denizi’nde ve İzlanda ile Grönland arasında olduğuna dair söylenceler de vardır.Atlantis’liler maddeye egemen olacak güçte bilgiliydiler.İnanılmaz derecede yüksek teknolojileri vardı.Bir görüşe göre Azor,Kanarya ve Tenerife Adaları Atlantis’in kalıntılarıdır.Atlantik Okyanusu da adını buradan almaktadır. Uyuyan kahin de denilen Edgar Cayce’ye göre Atlantis,yaklaşık olarak 50.000 yıl once ortaya çıkmıştır.12.500 yıl önce Atlantis’liler ellerindeki kayıtlarla ve bilgilerle Mısır’a gelmişler ve onları uyandırmışlardır. Atlantis uygarlığı gelişmiş bir teknoliji ve refah ülkesi olmuştur.Atlantislilerin dini de tek tanrılıdır ve Mu dininin aynıdır.Atlantislilerin bu tanrıyı Mısır’a da taşıdıkları anlaşılmaktadır.Mısırlılarda da Tanrı Ra dır. Bermuda Adası yakınlarında denizen dibinde Bimini Yolu denilen bir kalıntı bulunmuş olup Atlantis kıtası kalıntısı olduğu belirtilmektedir. Mısır’lı rahip Manetho’ya gore Atlantis günümüzden 25.400 yıl önce kurulmuştur.16.000 yıl önce uygarlık tepe noktasına ulaşmıştır.Atlantis,11.500 yıl önce yok olmuştur. Mısır uygarlığının başlaması,günümüzden 16.000 yıl öncedir.Mısır uygarlığının Atlantislilerce başlatıldığı söylenmektedir. Atlantisliler maden ve maden işlemeciliğinde çok gelişmişlerdi.Atlantik Okyanusu’nun dibinde altından yapılmış saraylar ve tunçtan kent duvarları olduğu söylenmektedir. Malta Adası açıklarında Yumaguni piramitlerine benzer deniz dibi yapıları bulunmuş olup bunların Atlantis’in kalıntıları olabileceği düşünülmektedir. Uygur İmparatorluğu: Büyük Uygur İmparatorluğu;Güneş İmparatorluğu Mu’ya ait en büyük ve önemli kolonidir.Mu’dan sonraki en büyük imparatorluktur. James Churchwald’a göre sınırları Pasifik Okyanusu ile bugünkü Moskova arasındaydı.Atlantik Okyanusu’ne kadar uzanan ileri karakolları vardı.Kuzeyde Arktik Okyanusu ve güneyde Çin,Hindistan ve Pers ülkelerini kaplamaktadır. 5 Günümüzde ari olarak adlandırılan ırklar,bu imparatorluktan çıkmıştır.Uygurlar tersiyer dönemden itibaren(1 milyon yıl-100.000 yıl önce arası)ortaya çıkmışlar ve yerleşik düzene geçmişlerdir.Yaklaşık 20.000 yıl once de uygarlığın tepe noktasına ulaşmışlardır. Uygur İmparatorluğu;büyük bir manyetik yıkımla son bulmuştur.Tüm Avrupa halkları bu büyük yıkımdan sonra ortaya çıkmış arta kalanlardır. O zamanlar Gobi Çölü yemyeşildi ve Uygur İmparatorluğunun başkenti buradaydı.Başkentleri,Khara Khorta yıkıntılarının altındaydı.Bunu Tibetli rahipler belirtmektedir. Tibetli rahipler olan Naakaller,Mu İmparatorluğunun kutsal metinlerininin kopyalarını yaklaşık 70.000 yıl önce Büyük Uygur İmparatorluğu’na getirmişlerdir.Büyük yıkım sırasında Uygur İmparatorluğunun pek çok kenti dev dalgalar tarafından yutulmuş ya da Gobi Çölü’ne gömülmüştür.Başkentleri doğu yakasından gelen bir tufan tarafından yıkılmıştır.Bu büyük yıkımın yaklaşık 12 bin yıl önce olduğuna dair belirtiler vardır. Jeolojiye göre bu tufan olayı,güneyden kuzeye doğru yaşanmış bir buz çağıdır.Arkasından,Asyadaki ulu dağlar yükselmiş ve tüm imparatorluk yıkılmıştır.Khara Kortha’da bulunan semboller,bu imparatorluğun Mu kıtası ile ilişkili olduğunu kanıtlamıştır.Tibet manastırlarındaki rahipler Naakallerden geldiklerini ileri sürmektedirler.Bunlar,Mu kıtasındaki başlangıç dinini ve bu kıtanın kozmik bilgilerini sürdürmektedirler. Uygur İmparatorluğu’nun yok olmasından sonra yaşamda kalan Naakaller,kütüphanedeki tabletleri toprak altından çıkarıp Brahmaputra kıyısındaki manastırlara taşımışlardır. Uygur İmparatorluğu;küçük krallıklar,beylikler ya da devletlerden oluşur.Hepsi bir imparatora(Güneş İmparatoru Mu’ya) bağlıdır. Sonradan Uygurlar,745 yılında Göktürk devletini yıkıp Ötüken merkez olmak üzere Uygur Hakanlığı’nı(Orta Asya’da)kurdular.Uygur hakanı Kutlug Bilge Kül,Orhun kıyısında Ordu-Balık kentini kurup başkent yapmıştır.Uygurların dini inanışları(Maniheizm)et yemeyi yasakladığından(Günümüzde Hindistanda’da bu yasak vardır)beslenme düzeni nedeniyle ülke zayıf düşmüştür.840 yılında Kırgızlar Uygur devletini yıkmışlardır.Uygurlar Ötüken’den Çin’e ve Ön Asya’ya göç ettiler. Yapılan bazı kazı ön çalışmaları ve araştırmalara gore Mu kıtasından doğuya yapılan göçlerAntakya’dan başlamış ve ;Antakya’dan yayılmıştır.Uygur İmparatorluğu da bu yolla Mu uygarlığına bağlanmıştır. Çin’de bulunan 400 e yakın piramit,enaz 10.000 yıllık olup bunların Uygur İmparatorluğu’na ait oldukları üzerlerindeki yazılardan anlaşılmaktadır. Büyük Uygur İmparatorluğu da yaklaşık 12.000 yıl önce yaşandığı anlaşılan tufanla yok olmuştur.Bu büyük yok oluştan kurtulanlar sonradan oluşan yeni kıtalara göçlerle dağılmışlar ve gittikleri yerlerde yeni uygarlıklar kurmuşlardır. 6 Kuzey Amerşka’da Mayalar(Sonradan Aztekler);Güney Amerika’da İnkkalar;Afrika’da Mısırlılar;Mezopotamya’da Sümerler;Asya’da Çinliler,Hintliler,Tibetliler;Okyanusyada Polinezya İmparatorluğu yeni uygarlıklar kurmuşlardır. Böylece,yerkürede dördüncü çağ başlamıştır. Maya Uygarlığı: Mayalar,Mu uygarlığının yaklaşık 12.000 yıl önce yıkılması ile Orta Amerika’ya göç etmişler ve Maya uygarlığını kurmuşlardır.Bilinen yerleşim kalıntıları MÖ 1800 yıllarına dek inmektedir. Başlangıçta tarıma dayalı kentler kurmuşlardır.Mayalarda (öteki alem)yaşamını benimseyen(Mısır uygarlığı gibi) bir din vardır. Yaklaşık 3000 yıl kadar önce anıtsal yapılar yapmağa başlamışlardır.Mayalar,aynı yörede daha önce yaşamış olan Olmeklerden etkilenmişlerdir.Yazı,sayı sistemi ve “uzun hesap” dedikleri Maya takvimini Olmekler’den almışlardır. MS 250-900 yılları arasında en güçlü imparatorluk dönemini yaşamışlardır.İnşaat,kentçilik,anıtsal yazıtlar bu dönemde ortaya çıkmıştır. Honduras’ta Mayaların bilim kenti olan Copan kenti vardır.Astronomi biliminde son derece ileri gitmişlerdi.MÖ.3379 yılında oluşan tam ay tutulmasının kaydını tutmuşlardır.Maya yapıtlarında rastlanan astronomik olaylar,gelişmiş bir takvimdir.Bu yazıtlar,Mayaların daha çok eski tarihlerde de gelişmiş bir uygarlıklarının olduğunun göstergesidir.Gelişmiş bir bildirişim sistemleri vardı.Tüm Orta Amerika’yı gelişmiş yol ağları ile kaplamışlardır. 1952 yılında bulunmuş bir Maya mezar taşında,uzaylı varlıklara benzeyen resimler bulunmaktadır. MS 925-975 yılları arasında Mayalar,yaşadıkları büyük kentleri aniden bırakıp gitmişlerdir. Mayalar,madenleren ve bitkilerden elde ettikleri boyalarla boyanmış renkli giysiler giyiyor;bedenlerine döğmeler yaptırıyorlardı.Deldikleri dişlerine yeşim taşları takıyorlardı. Mayalar,sonradan çok tanrılı dinde olmuşlardır.Mayalarda ayrıca şamanizm de vardır.Churchwald’e gore başlangıçta tek tanrılı Ra dini vardı.Sonradan bu din Hint ve Mısır’da olduğu gibi yozlaştırılmıştır. Mayalarda da erken dönemlerde ezoterik içerikli semboller kullanılmıştır.7 sayısı önemlidir.Kitaplı dinlerdeki “göğün yedinci katı”nın buradan geldiği düşünülmektedir.Mayalara göre göğün yedinci katından ,uygarlığı getiren 7 Akpu inmiştir. Çeşitli yılan sembolleri vardır.Yedi başlı yılan sembollerine Asya’da da rastlanmaktadır. Şimşek-yıldırım tanrının yazılı sözleri,gök gürültüsü ise sesli sözleridir. 7 12 sayısı da kutsaldır.Gök ilahına yardımcı olan 12 yıldızı anlatmaktadır.Ayrıca,12 yıldızın ortasına güneş de konulur ve 13 yıldızlı tapınma aracı oluşur.Gök katları da 13 tür.Yahudilerde de 13 kollu şamdan bulunmaktadır. Svastika diye bilinen bir sembol vardır.Bu sembol Babil,Toltek,Hinduizm,Kızıl Derililer ve İdil-Ural halklarınca da kullanılmaktadır. Mayalara göre dünya dört yıkım(çağ-Tufan) görmüştür.Onlara göre bizler halen beşinci çağdayız.Başlangıçta tanrılar dört erkek ve dört kadın yaratmışlardır.Bunlar,her şeyi biliyor ve anlıyorlardı.Sonradan tanrılar,insan -ilahların gücünü sınırladılar.Gözlerini kararttılar.Bu kişioğulları güneşin doğduğu ülkede yaşayıp çoğaldılar. Asya şamanizmindeki üç alem kavramı Maya şamanizminde de vardır.Bunlar;yer,yer altı ve tanrısal olan göktür.”Yaşam ağacı”üç alemi biribirine bağlamaktadır. Maya piramitleri tapınaklardır.Tanrılara altın,çocuk ve bakire kızlar sunulmaktaydı.Bu sırada rahipler türkü okuyarak,dans ederek ayin yaparlardı.Ayrıca;kendini kurban etme,hayvan kurban etme,insan kurban etme(yüreğini çıkarırlardı) danslar,şarkılar,oyunlar,oruçlar,uyuşturucu kullanımı törensel öğelerdi. Ölmek,”yolculuk”anlamına gelmektedir.Ayrıca;reenkarnasyona(yeniden beden bulmak-dirilmek) da inanırlardı.Mısırlılar da buna inanırlardı.Mayalar,bu nedenle atalarının kafataslarını saklarlardı. Mayalar;gerek mimarileri bakımından gerekse matematik,takvim ve astronomi bilgileri ve aniden yok olmaları;bazı kafataslarının olağanüstü büyük olması gibi nedenlerle,uzaylı bir ırk olarak da düşünülmektedir. Maya tabletlerine göre Maya takviminde belirtilen yaşanmış dört tufandan sonra beşinci tufan 21 inci yüzyılda yaşanacaktır.Mayalar,Mısır uygarlığından daha eski ve gelişmiş bir uygarlıktır.Başlangıçta tek tanrılı Ra dinindendirler. Bilimsel açıklamalara göre yerkürede ortaya çıkan tufan olayları yerkürenin eksen açısı ile ilgilidir.2012 yılında yeni bir yükseliş çağı başlayacaktır yerkürede.2012 yılında beşinci kutupsal kayma-manyetik alan değişimi-olacaktır.Günümüzde,güneşteki olaylar nedeniyle böyle bir kayma vardır. Yerkürenin enaz dört kez eksen kayması yaşadığı,bilimsel olarak kanıtlanmaktadır.O nedenle Mayaların çok gelişmiş bir astronomi bilgisine sahip oldukları düşünülmektedir. Mayalara göre yerkürenin geçmişi,her biri 5125 yıllık olan 13 dönemden oluşmaktadır.2012 yılında son dönem tamamlanacaktır. Aztekler: Uygur imparatorluğundan göç edip büyük uygarlıklar kuran bir diğer halk da Aztek’lerdir.Günümüzdeki Meksika’nın olduğu yerlerde 14-16 ncı yüz yıllarda tepe noktasına ulaşmış bir uygarlıktır.Tolteklerden sonra kuzeyden Orta Amerika’ya gelip yerleşmişlerdir. 8 Yer küredeki en büyük piramidi yapmışlardır.182.107 m2 alanlı ve 54 metre yüksekliklidir. 1,3 milyon nufusa sahip olan ülke;gelişmiş tarım, sulama kanalları, bataklıkların kurutulması, kendilerine has özel dinleri, takvim ve abeceleri ile dikkat çekmektedir.1524 yılında, çevredeki başka kabilelerin de yardımlarıyla İspanyollar bu uygarlığa son vermişlerdir. 1300 yıllarında Texcoco Gölü’ndeki adacıklar ve göl çevresinde Başkent Tenochtitlan kurulmuştur.Kısa sürede 300.000 nufuslu bir kent olmuştur.Kentin ortasında büyük bir tapınak ve bu tapınağın içinde iki ayrı tapınak vardı.Çok tanrılı bir dinleri vardı.Gök cisimlerine dayalı(biri dinsel içerikli) iki ayrı takvimleri vardı.Astronomi konusunda çok ileri bilgilere sahiptiler.Kozmolojide Maya uygarlığı’nın bilgilerini benimsemişlerdir. Aztekler kendilerini “güneşin seçilmiş halkı” olarak görüyorlar ve güneşe savaş tutsaklarını kurban ediyorlardı.Güçlü sınıflar;askerler ve rahiplerdir. Azteklere göre tanrı güneş(Ra tanrı)birgün diğer uzay varlıklarına yenilecek ve yerküre yok olacaktır.Bu görüşler ve yaşayış biçimleri nedeniyle Azteklerin Mayaların devamı olduklarına dair görüşler de vardır. İnka Uygarlığı: MÖ yaklaşık 12000 yıl önce Asya kıtasından(yıkılmış Büyük Uygur İmparatorluğu’ndan)yola çıkarak o zaman Amerika ile bitişik olan Bering Boğazı’ndan geçip Güney Amerika’ya gelmişlerdir.İlk yerleşim izleri MÖ 6500 lü yıllara dek uzanmaktadır. MÖ 1200 lü yıllarda bu halk;dinsel merkezler,büyük mezarlıklar ve anıtsal yapılar inşa etmişlerdir. İlk İnka topluluğu Titicaca Gölü çevresinde ortaya çıkmıştır.MS 12 inci yılda en gelişmiş dönemleri başlamıştır. Çok tanrılı bir dinleri vardı.Başlıca tanrılar yaratıcı tanrı,güneş tanrısı(Ra tanrı),ay tanrıçası,iklim tanrısıdır. İnkalar;altın madeninin güneşten gelmiş bi r tanrısal şey olduğunu düşünürler ve kutular, mücevherler, süslü mezar taşları ve tapınaklar yapmada kullanırlardı.İnka İmparatorluğu’nu 1533 yılında yıkan Pizarro;bu altınları almış,eritmiş ve İspanya’ya götürmüştür.Ancak;İnka İmparatorluğu İspanyolların denetiminde 1572 yılına dek sürmüştür. İnkalar güneş tanrısına hayvanlar, bazı kez kişioğlu kurban ederlerdi.Rahiplerin yanında rahibeler de(mamcunlar)da vardı.Törenleri bunlar yönetirlerdi. İnkalar mimaride ikizkenar yamuk kullanmışlardır.Ayrıca;tüm imparatorluğu süslemeli su kanallarıyla ve çeşmelerle donatmışlardır.İnkaların efsanevi lideri Manco Capac,güneş tanrısı İnti tarafından Titicaca gölünden çıkarılmış ve kral yapılmıştır. İnkaların iki gizemli yapısı;saklı şehir(Machu Pichu) ve Sacsayhuaman surlarıdır.Bu yapılar,hiç harç malzemesi kullanılmadan yapılmışlardır.1930 larda bulunan İca taşlarındaki oyma şekillerde;idoller,açık kalp ameliyatı ve beyin ameliyatı;dinozor çizimleri yer almaktadır.And Dağları arasındaki çöllerde devasa 9 mymun, örümcek, kuş resimleri bulunmakta ve bunlar yukarıdan,havadan bakılınca görülmektedir.Ayrıca;Nazca’da 20-30 bin dolayında kişinin gömülü olduğu mezarlar bulunmuştur. İnka İmparatorluğu;bugünkü Ekvador,Peru, Bolivya, Arjantin veŞili’yi kapsamaktadır.Dört eyelet olarak örgütlenmişlerdir.Buralarda 700 ü aşan dil ve lehçe konuşuluyordu. İnkaların iki ayrı takvimi vardır.Venüs takvimi 225 günden, Mars takvimi ise 687 günden oluşmaktaydı. İnka inancına gore tanrı(uzaylılar) geldiği yerden uzayın sırlarını, yazıyı, tarım bilgisini, sanat ve mimari anlayışını getirmiştir.İnkalara ait yıkıntıkarda bulunan taş bloklardan birinde astronot ve uzay gemisi resimleri bulunmaktadır. Polinezya İmparatorluğu: Günümüzdeki Polinezya, Mikronezya ,Melanezya adalarının bulunduğu bölgenin Mu İmparatorluğu’nun kalıntıları olduğuna inanılmaktdır.Diğer yandan;Yamaguni kalıntılarının da Polinezya İmparatorluğu ile ilgili olduğu düşünülmektedir.Denizin dibinde piramitler bulunaktadır.Piramitlerin üzerinde kaplumbağa ve kartal resimleri görülmektedir.Ayrıca,büyük bir stadium kalıntısı vardır. Polinezya adalarında çok eski çağlarda mağaralara ve kayalara yapılmış resim ve kabartmalar bulunmuştur.Yaşlarının bir milyon yıl dolayında olduğu anlaşılmıştır. Mikronezyanın Carolin adalarında geniş teraslar, dev yıkıntılar ve büyük tapınak kalıntıları bulunmuştur.Bu adaların en büyüğü Ponape adası olup imparatorluğun başkenti olduğuna dair belirtiler vardır.Ponape adasına garip parlak sandallarla birkaç beyaz yabancı gelmiştir.Bunlar,batan Mu kıtasından gelenlerdir.Yerli ada halkına yeni büyüler öğretmişlerdir. Çok hızlı giden gemiler ve yıkılmayan kaleler yapmışlardır.Sonra,bir tufan olmuş ve Mu kıtası sulara gömülmüştür.Adalar kalmıştır. Ölülerini platinden yapılmış tabutlara koyuyorlardı.Nan Madal adasında ağırlığı 10 tona varan binlerce bazalt sütun bulunmuştur.Bunların kullanıldığı alan ada dışına taşmakta ve denizde yitmektedir.Paskalya Adaları’nda 600 e yakın yontu bulunmaktadır.Kimi 50 ton ağırlığında, kimi 33 metre boyundadır. Ayrıca, bazı yazılı tabletler bulunmuştur.Bir mağarada bir timsah resmi vardır. Türkiye’de de Adıyaman’daki Nemrut Dağı’nda benzer yontular vardır. Kahta’nın 25 km kuzeyinde 2200 metre yükseklikteki bir dağdadır.Sümer krallarının buraya yazlığa geldiğine dair bilgiler bulunmaktadır.Kommagene kralı Birinci Antiochos buraya taştan bir anıt mezar yaptırmıştır.Kommagene devleti Asur kaynaklarında Kommuli olarak anılan bir devlettir. Anıt mezarın çevresinde o dönemde tapılan tanrılara ait yontular vardır.Tamamı, taş bir duvar ile çevrelenmiştir.MÖ birinci yüzyıla ait olduğu anlaşılmıştır. Pitcairn adasında da boyu 4 metreyi bulan yontular vardır.Oysa,adada bu yontuları yapacak bir taş ocağı yoktur.Borneo adasındaki dağlık yörelerdeki mağaralarda 400 bin yıl öncesine ait büyük bir incelikle 10 örümüş,kumaş parçaları bulunmuştur.Cambier adasında Mısırdaki mumyalardan çok daha eski tarihli mumyalar vardır.Diğer adalarda da;geçmişte buralarda yüksek bir uygarlığın yaşadığına dair arkeolojik buluntular vardır. Sümer Uygarlığı: Bu uygarlığın Mısır Uygarlığı gibi; batan Atlantis kıtasından gelen göçmenlerce kurulduğu düşünülmektedir.Cevat Şakir’e gore ise Orta Asya’dan(Büyük Uygur İmparatorluğundan) gelmişlerdir.Tarihçi Hammel de Sümerleri (Ural-Altay)lı-Türk- olarak benimsemektedir. MÖ 4000-2000 yılları arasında en yüksek düzeyini yaşamıştır.Bir Mezopotamya uygarlığıdır.Sümerlerden yine Mezopotamya’da olmak üzere birçok başka uygarlıklar da-Akadlar-Elamlar-Babilliler gibi- türemiştir. Yazılı tarihe göre ilk kez yazıyı ve astronomiyi Mezopotamya’da Sümerler kullanmıştır.Ayrıca bu uygarlık;dil,tıp,aritmetik,din,büyü,mitoloji alanlarında da parlak bir dönem yaşamıştır.Yaratılış ve tufan(büyük yokoluş) söylencelerine ilk kez Sümerlerde rastlanmaktadır.Bir diğer önemli söylence Gılgameş Destanıdır. 35 büyük kentten oluşan bir uygarlıktır.Çevresindeki diğer kişioğlu toplulukları ve devletleri ile ilişkiler kurmuşlardır.Gılgameş ünlü krallarıdır.Nippur kentinde görkemli bir tapınak vardır.Burası,Sümerlerin dinsel başkentidir.Çok tanrılı bir dinleri vardır.Tapınaklarına Ziggurat denilmektedir.Zigguratlar tanrılara ulaşmak için yedi katlı yüksek yapılar olarak yapılırlardı. Sümerlere göre önce büyük bir deniz vardı.İlksel deniz;gök ile yerin birliğinden oluşan kozmik dağı ortaya çıkardı.Bundan sonra yer ile gök ayrıldı ve yaradılış tamamlandı. Kişioğlunu tanrılar balçıktan yaratmışlardır.(Bu söylence,sonradan ortaya çıkan kitaplı dinlerde de vardır.)Tanrılar ölümsüzdü.Ancak;kişioğlunu ölümlü yaptılar.Ayrıca Sümerlerdekutsal kitaplardaki ilk kişioğlu olan Adem’e benzer Adapa söylencesi vardır. Çanak çömlek yapıp madenleri işletiyorlardı.Gelişmiş yapı teknikleri vardı.Mısırlılar gibi onlar da tekerleği bulmuşlardır. 60 tabanlı bir sayı sistemleri vardır. Aritmetik ve geometri bilimini onlar kurmuşlardır.Çarpma-bölme cetveli yapmışlardır.Astronomide de çok ilerlemişlerdir.Çok büyük ve yaygın sulama kanalları, barajlar, bentler kurmuşlardır. Toplumsal yapıda din adamları-askerler-halk ve köleler vardır.Kral-rahiplerce yönetilmiştir. Sümerler kendi içlerindeki Akatlar tarafından içten çökertilmiştir. MÖ 4500 yıllarına ait bir tablette güneş sistemi resimlenmiştir.Sümerler “gökten inen tanrılar uygarlığı” olarak anılmaktadır.Yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntulara göre uygarlığın tarihi 240.000 yıl önceki yıllara dek gitmektedir.Bazı tabletlerdeki bilgilerden köklerinin 450.000 yıl önceye dek uzandığı anlaşılmaktadır.Tabletlerdeki bilgilere göre tanrılar ateşten gemilerle geldiler ve Sümerlerin ilk ataları ile birleştiler.Sonra,uzaydaki yerlerine geri döndüler.Tarihçi Berosenin bulduğu bilgilere gore Sümerler,denizden (Batık Atlantis kıtası kalıntılarından)gelen yarı kişioğlu yarı balık varlıklarca 11 eğitilmişlerdir.Yazı,Sümerlere tanrılar tarafından öğretilmiştir.Kafasında yıldız taşıyan, kanatlı toplarla gökyüzüne uçan tanrı resimleri çizmişlerdir. Keza;Sümerlerin belge damgalamak için yaptıkları silindir biçimli mühürlerde uzay varlıkları resimleri bulunmaktadır. Söylenceye göre 450.000 yıl kadar once Niburu ya da Marduk adlı gezegenden(yıldızdan) gelenler Sümer uygarlığını kurdular ve Sümer tanrıları oldular.MÖ 1600 dolayında yerküreden ayrıldılar.Günümüzde söylencede sözü edilen bu gezegenin güneş sisteminin henüz bulunamamış onuncu gezegeni olduğu ileri sürülmektedir. Eski Mısır Uygarlığı: MÖ 6000 li yıllarda Nil Nehri kıyılarında ve çevresinde-tüm eski uygarlıklar su olan yerlerde kurulumuştur-doğmuş bir uygarlıktır.Başlangıçta Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır olarak gelişmiştir.MÖ 3150 yılında Hor-Aka adlı firavun iki Mısır’I birleştirmiş ve bir imparatorluk kurmuştur. Nil Nehri çevresinde gelişmiş bir tarım uyguladılar.Çöldeki madenleri işlettiler.Özgün bir yazı sistemi kurdular.Karmaşık yapı ve tarım projeleri uyguladılar.Bunun için seçkin bir bürokrasi,dini liderler,firavun ve altındaki yöneticiler ve askerlerden oluşan bir örgütlenme kurmuşlardır. Anıtsal piramitler ve dikilitaşlar yapmışlardır.Uygulamalı tıp bilgileri olduğu-bazı ameliyatlar yapmışlardıranlaşılmaktadır.İlk gemiyi yapmışlar ve Atlantik Okyanusu’na dek ulaşmişlardır.Fayans ve cam tekniğini geliştirmişlerdir.Bilinen en eski yazılı barış anlaşmasını,Anadolu’da kurulu Eti Devleti ile yapmışlardır. Kutsal kitaplardan Tevrat’ta da Mısır anlatılmaktadır.Geniş bir ölü kültürü ve mumyalama teknikleri vardır.Matematikte de çok ilerlemişlerdir.Çok tanrılı bir dinleri vardı.Tanrı yontuları tapınaklarda saklanır ayinlerde rahiplerce dışarı çıkarılır,tanrılara ibadet edilirdi. Mısırlılar da öldükten sonra ruhun yaşadığına ve bir gün yerküreye geri döneceğine inanırlardı. En önemli tanrı Osiris-Atlantis halkınca Mısır’a getirilmiştir-tir.Bazı araştırmaclar Mısır’ın Atlantis İmparatorluğu’nun bir sömürgesi olduğunu ilri sürmektedirler.Firavunlar Osiris’I temsil etmektedir.Ayrıca doğa tanrıçası İsis vardır.Osiris,İsis’in kocasıdır. Mısırlılar birçok piramit(en ünlüleri Keops-bu piramit Sirius yıldızı’na dönük yapılmıştır-) ve tapınak(En ünlüsü Karnak)yapmışlar ve bunlar günümüze dek gelmişlerdir. Mısırlılar;senet(en eski masa oyunu),fayans ve seramik,kumaş,mısır bitkisi,tunç işleri,Mısır hiyerogrifleri,madencilik,gemi yapımı,tıbbi kuruluşlar,ondalık sayma sistemi,astronomiye dayallı takvim,yerkürenin bilinen ilk jeolojik ve topoğrafik haritasını bulmuşlar ve uygulamışlardır. Mısır,astronomide çok gelişmemiştir.Yalnızca Nil taşkınlarını önceden anlayabilmek için astronomiye dayalı bir takvim geliştirmişlerdir.Nil Nehri,Akyıldızın(Sirius)doğu yönünde görülmesiyle taşıyordu.O nedenle Mısırlılar takvimlerini Sirius’un devinimlerine gore düzenlemişlerdir. Geometri,mimarlık ve mühendislikte çok ilerlemişlerdi.Piramitleri,astronomideki bazı tesbitlere yönelik yapılmışlardır.Mısırlılara göre gökteki Samanyolu,ruhlar evreninin Nil Nehridir. 12 Keops piramidinin 73.000 yıl önce yapıldığı anlaşılmıştır.Giza piramitlerinin yapımında(Keops-KefrenMikelinos piramitleri) matematikteki Pi sayısının hesaplamalarda kullanıldığı gözlenmiştir. Piramitlerin yapımında kullanılan ağır taşların kas gücüyle piramidin yüksekliklerine konulması olanaklı değildir.Bu taşlar,yerkürenin manyetik güçlerini bilen ve denetleyen kişilerce yerleştirilmiştir.Bu yolla ağır taş bloklar ağırlıklarını yitirmekte ve kolayca yukarılara taşınmaktadır. Bu olayda “büyülü çubuklar” kulanılmıştır. Walter Owen’e göre bu çubuklarla “sesin gücünden” yararlanılarak piramitler yapılmıştır. Eski Mısır uygarlığı,çeşitli istilalar sonucu yok olmuş ve günümüzde Mısır ortaya çıkmıştır. Eski Çin Uygarlığı: Eski Çin’de MÖ 2300 lü yıllarda yapılmış ay,güneş tutulmaları ve kuyruklu yıldız gözlem kayıtlarına rastlanmıştır.Güneş lekeleri üzerinde de çalıştıklarına dair bilgiler vardır.Oysa,günümüzde bu lekelerin gözlem araçları olmaksızın gözlenmesi olanaksızdır. Çinliler;astronomi olaylarını astrolojik olarak da yorumluyorlardı. Pekin’in güney batısındaki kazılarda homo erectus pekinensis adı verilen kişioğlu iskeleti bulunmuş olup 350 milyon yıl önceye ait olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca;2,5 milyon yıl-10.000 yıl öncesine ait taş aletler ve toplu yaşama izlerine de rastlanmıştır.En az 20.000 yıl öncesine ait olduğu ölçülen çanak çömlek ve büyük bir kazan parçalarına rastlanmıştır. Eski Çin uygarlığının kuzeyden güneye doğru yayıldığı ve geliştiğine dair bulgular vrdır.Buradan,bu uygarlığın Büyük Uygur İmparatorluğu’ndan gelen göçmenlerce kurulduğu düşünülebilir.Nitekim;MÖ 4500 yıl öncelerinden itibaren Çin’de Tibet,Türk ve Tai(Tayvanlılar)karışımı bir halkın yaşadığı anlaşılmaktadır.Çin’deki uygarlık MÖ 2000 li yıllardan itibaren doruk noktasına ulaşmıştır.Bu dönemde beyaz ve siyah seramikler ortaya çıkmıştır.Eski Mısır ‘da da seramikçilik gelişmişti. Çin söylencelerinde halka çeşitli araçları,gereçleri ve illeri öğreten bilge egemenlerden söz edilmektedir.O zamanlar egemenlere ve doğa güçlerine taparlardı.Shang yazısını(resimler, işaretler ve hecelerden oluşan bir yazı) bu bilgeler bulmuşlardır.Egemenler “Güneşin Oğlu” olarak adlandırlır ve ülkeyi yönetirlerdi. Eski Çin uygarlığı kapalı bir uygarlıktır.Türklerle ve Hintlilerle etkileşimleri olmuştur.Nitekim Çinliler MÖ 2000 li yıllarda Türklerin kullandığı on iki hayvanlı takvimi kullanmışlardır.Hint uygarlığından matematiği almışlardır.Kağıt,pusula,matbaa ve barutu ilk kez Çinliler bulmuşlar ve kullanmışlardır.On tabanlı sayma sistemi vardır.Bazı basit hesaplama araçları yapmışlardır. Çin uygarlığında takvi m Ay’a ya da Güneş’e dayalı olarak kurulmuştur.Yıldızlar takvime temel olarak alınmıştır.Çin astronomisi:bir yıldızlar astronomisidir ve yıldızlar,kutup yıldızı(Sirius Yıldızı)ve kuyruklu yıldızlar hakkında bilgiler içermektedir.Astronomi metinlerinde meteor ve meteoritler ve nova ve 13 süpernovalara ait kayıtlar da vardır.Çinlilere göre evren sürekli bir oluşum içindedir ve daima bir başlangıca geri döner. Çin tıbbı;evren,doğa ve kişioğlu arasındaki sürekli ilişkiye ve dengeye dayandırılmıştır. İlk yazıyı yaklaşık 5000 yıl once bulmuşlardır.6000 yıl öncesine ait buluntularda da yazıya benzer biçimler vardır. Çinliler;kuzeyden gelen Türk akınlarına karşı durmak için MÖ 214 yılından itibaren 2400 km uzunluğunda Çin Seddi’ni yapmışlardır. Lao-Çe, Konfiçyüs ve Buda’nın etkileriyle eski Çin’de doğa dinlerinin dışında dinler oluşmuştur. Çinlilerin uzayla ilişki içinde olduklarına dair buluntular da vardır.Tibet sınırındaki bir mağarada 1.30 metre boyunda ve geniş kafalı(Maymun olmayan)iskeletler bulunmuştur.Mağaranın duvarlarında güneş,ay,yerküre ve yıldız ve yuvarlak miğferli varlıkları gösteren çizimler vardır.Ayrıca,kayadan yapılmış düzgün biçimli diskler bulunmuştur.Bu buluntuların yaşları 10.000-12.000 yıl öncelerine ait olduğu hesaplanmıştır. 716 taş disk bulunmuştur.Üzerlerinde uzaylı varlıkların yazısı olduğu varsayılan çizimler vardır.Günümüzde hala çözülememiştir.Bunlara Dropa Taşları denilmektedir.Bu yörede yaşayan çok kısa boylu kişilerden oluşan bir kabilenin uzaydan gelmiş Dropalı’ların soyundan geldikleri düşünülmektedir. Eski Hint Uygarlığı: Çok eski çağlarda Hindistan’da(Hindistan-Pakistan-Bangladeş)bir devlet kurulamamıştır.Uzun dönemler,din adamlarınca yönetilen federal prenslikler olmuştur.Bu durumun nedeni;sık sık yaşanmış işgaller ve toplumda ortaya çıkmış olan kast sistemidir. Kast sisteminde: Brahmanlar:Din adamları Ksatriyalar:Asiller ve askerler Vaysiyalar:Sanatkarlar ve tecimenler Südralar:Köylüler ve işçiler Paryalar:Köleler bulunmaktadır.Sınıflar arasında geçiş olmamaktadır. En eski din Vedalar dinidir.Budizm Hindistanda doğmuş ve fakat kast sistemi nedeniyle yayılamamıştır.Gazneliler,Hindistan’a islamı getirmişlerdir. Yaygın dil Sanskritçedir.Ancak;Hindistan’da iki bine yakın dil ve lehçe kullanılmaktadır. 14 Ganj ve İndus nehirleri çevresinde MÖ 3500 lü yıllarda yaşamış göçebe topluluklara ait kalıntılar bulunmuştur.MÖ 2500 lü yıllarda köy yaşamı başlamıştır.MÖ 2300 lü yıllardan sonra kentler gelişmiştir.Kast sistemi de bundan sonra başlamıştır.MS 5 inci yüzyıla dek ülkeyi Gopta kralları yönetmiştir.1526 yılında Babür Şah dönemi(Moğollar) başlamıştır. Bundan sonra Fransa,İngiltere ve Portekiz ,Hindistan’ın çeşitli yörelerinde egemenlik kumuşlardır. Hindistan’da bilimsel çalışmaların MÖ 5000 li yıllara dek uzandığı anlaşılmaktadır.Bu dönemden sonra,gezegenlerin devinimlerini izlemişlerdir.Hintlilere gore gök sistemi,yerküre merkezli bir sistemdir. 10 tabanlı matematik sistemini kullanmışlardır.0(sıfır) rakamını ilk kez Hintliler kullanmaya başlamıştır. Canlı varlıklar(Bu arada kişioğlu)evrenin bir modelidir ve toprak,su,hava ve ateşten oluşur. Hindistan’ın en eski tarihinde Avrupa’dan-Büyük Uygur İmparatorluğu’ndan-göçetmiş ari ırkların izleri vardır.Saptanmış en eski yerleşim(MÖ 3000-1800)Mohemo-Daro’dadır.Kazılar sırasında evler,tapınak,depolar ve kale kalıntıları bulunmuştur.Ancak;buradaki halkın kullandığı anlaşılan yazı,günümüze dek çözülememiştir.Bakır ve bronzun yaygın olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Khajuraho’da seksene yakın adet tapınak bulunmuştur.Bu tapınaklarda erotik heykeller vardır. Maharastra eyaletinde Ellora mağaraları vardır.Mağaralarda resimler ve heykelcikler bulunmaktadır.17 Hindu, 12 budist, 5 jain tapınağı bulunmaktadır.200 bin top kaya,çekiç ve benzeri malzemeyle 7-10.000 işçi tarafından yapılmış ve tamamlanmıştır. Eski Hint uygarlığının yaklaşık 15.000 yıl kadar önce ortaya çıktığı düşünülmektedir.Bu dönemde uzaylılar,”Vimana” denilen uzay gemileriyle gökyüzünde dolaşırlardı.Kazılarda;mükemmel sulama ve kanalizasyon sistemli kentler ortaya çıkarılmıştır.Çok gelişmiş bir uygarlığın bu dönemlerde yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu dönemde roket benzeri Vimana’lar vardır.Çeşitli kullanım amaçlarına göre çeşitli tipleri olduğu anlatılmaktadır.Bunlar,sanskritçe metinlerde anlatılmaktadır.Vimana’ların,Atlantis’te de var olduğu anlaşılmaktadır.Bu araçlar,eterik güçlerle çalışmaktadır.Yaşam gücü ya da ses gücü ile çalışmaktaydılar. Olağanüstü silahlarla donatılmış olanları da vardı. Ancak;Mahabharata söylencesinde anlatıldığı gibi,nükler bir savaş olmuş ve bu gelişmiş uygarlık yok olmuştur.Büyük bir olasılıkla bu olay,diğer uygarlıklarda da görüldüğü gibi, yaklaşık 12000 yıl once yaşanmıştır. İndus vadilerindeki radyoaktif mikalaşmış katmanlar da böyle bir olgunun yaşanmışlığının belirtilridir. Mahabaharata söylencesinde ışınların,atomik silahların ve uçan araçların kullanıldığı anlatılmaktadır. Hindular zamanı çok geniş bir açıdan ele almışlardır.Zaman anlayışları döngüseldir(Mayaların takvim anlayışı da böyledir)Onlara göre dört döngü (Mayalar’da da dört çağ) vardır. 1 kritapuga=4800 tanrısal yıl 15 1 tretayuga=3600 tanrısal yıl 1 draparayuga=2400 tanrısal yıl 1 kaliyuga=1200 tanrısal yıl(Günümüzde kişioğulları bu döngüyü yaşamaktadır) 1 tanrısal yıl 360 kişioğulları yılına eşittir.Bu döngülerin toplamı 1 merayuga olup 4.320.000 kişioğulları yılına eşittir. Görüldüğü gibi;birçok tarih öncesi uygarlıklarda olduğu gibi;Hintlilerde de 60 tabanlı bir takvim vardır. Eski Hint uygarlığı’nın batık Lemurya kıtası uygarlığının bir kalıntısı olması olasıdır. Eski Tibet Uygarlığı: Yazıdan önceki insanlık tarihine ait ilk belge ve bilgiler Tibet’teki manastırlarda bulunmuştur.Bu nedenle de eski Tibet tarihi de önemli olmaktadır. Tibet tarihi yaklaşık 50.000 yıl öncesine dek inmektedir.Ancak;yazılı kaynaklar MS 7 inci yüzyıldan itibaren başlamıştır.Eski başkent,bugünkü başkentten 80 km doğudaki Yarlung vadisindeydi.Tibet halkı,dişi bir göksel varlıkla erkek bir maymundan türediklerine inanmaktadır. 7 inci yüzyılda Tibet İmparatorluğu kurulmuş olup bundan sonra sürekli olarak Çinlilerle savaşmışlardır.İlk budist okulunu Patmasambhava adlı bir rahip kurmuştur.Daha önceleri Tibetlilerin şamanist bir dinleri olduğu anlaşılmaktadır.Sonraları;bu iki inanış içiçe girmiştir. Mu Uygarlığına ait tabletler,Naakal Tabletleri,Tibet’te ortaya çıkmıştır.1921-1923 yıllarında Meksika’daki kazılarda ortaya çıkan tabletler de Mu uygarlığıyla ilgilidir. Naakal tabletleri günümüzden enaz 15.000 yıl önceleri yazılmıştır.Bu tabletlerdeki bilgilere gore;evrenin başlangıcında bir ulu ruh(tin) vardı.Bundan uzay var olmuştur.Başlangıçta uzayda kaos vardı.Zamanla kaos yerini düzene bıraktı ve güneş ve gezegenler oluştu.Güneş ışınları suyun içinde ve baçlıkta kozmik yaşam yumurtalarını(yani RNA ları ve DNA ları) oluşturdu.Yaşam,böyle başladı ve tüm yerküreye yayıldı. Tibet:okültizmin(gizemciliğin)merkezidir.Tibetliler,başka bir gezegenden ,kozmik kültür taşıyıcıları olarak gelmişler,ilkel kişioğlunun gelişimini,evrimini hızlandırmakla görevlendirilmişlerdir.Tibetlilerin kutsal kitapları olan Tantjua ve Kantjua’da,tarih öncesindeki uçan araçlardan söz edilmektedir.Tanrılar,içi dışarıdan görünen uçan cisimlerin içinde oturmaktadırlar.Buna benzer “uçan ölümsüzler” Çin söylencelerinde de yer almaktadır.Tiet’te “Skambalak” adı verilen efsanevi bir yeraltı örgütü vardır.Asya’da Agarta olarak da anılır. Tibet halkı(rahipler)Mu uygarlığının gizlerini öğrenmişler ve gizli tarikatlarla günümüze dek taşımışlardır.Naziler de bu olguyla ilgilenmişler ve Mu uygarlığı işareti olan gamalı haçı bayrak yapmışlar ve Tibet’e gelerek Thule adlı gizli örgütle ilgili araştırmalar yapmışlardır.Belki de,Londra’yı bombaladıkları roketlerin yapımını bu incelemelerden öğrenmışlerdir. 16 Sirius Yıldızları: Buraya dek anlatılanlardan anlaşıldığı gibi;eski uygarlıkların temelinde “uzaydan”gelenler” vardır.Tüm eski uygarlıklar astronomi ve yıldızlarla ilgilenmişlerdir.Bazı uygarlıklarda,yerkürede yaşamın tohumlarını atan varlıkların Sirius yıldızından geldikleri de anlatılmaktadır. Sirius Yıldızı, Büyük Köpek Takımyıldızı’nda yer almaktadır.Köpek Yıldızı(Eski Mısırlılar);Demirkazık Yıldızı(Türkler) ve Kuzey Yıldızı olarak da anılmaktadır. Sirius Yıldızı’nın iki yıldızdan oluştuğu söylenmektedir.Sirius A ve Sirius B yıldızları. Sirius A yıldızının çok karanlık bir eşi vardır ve Sirius B olarak adlandırılır.Sirius B de kütleler çok ağırdır ve mineraller elmastan daha da serttir.Sirius B nin ölmüş bir yıldız(bir beyaz cüce) olduğu düşünülmektedir.Ayrıca;bir de henüz bulunmamış Sirius C yıldızının olduğu ileri sürülmektedir.Sirius C nin varlığını Dogonlar ileri sürmektedir.Bu yıldızda yaşam olabileceği varsayılmaktadır.Ancak,Sirius C bilimsel olarak henüz bulunmuş değildir. Sirius A Köpek burcunun köpeği olarak tanınır.Sirius B ise,onun yavrusudur. Sirius Yıldızı gökteki en parlak yıldızlardan biridir.Bunun nedeni;yerküreye en yakın yıldızlardan biri olmasıdır.Yaklaşık 8.6 ışık yılı uzaklıkta olduğu saptanmıştır.Sirius’ların dolanım süresinin 50 yıl olduğu anlaşılmaktadır. İnanışa göre Sirius Yıldızı;tinler alemi ile ölümlülerin yaşadığı madde aleminin sınırındadır.Şamanların tanrıya ulaştıkları kapıdır.Kitaplı dinlerde de görülen göğe yükselme ve tanrıyı görme olaylarının bu yıldızla ilgisi olduğu düşünülebilir. Antik Mısır’da Sirius Yıldızlarına çok önem verilmiştir.Sirius Yıldızlarını;tanrı Ra’nın güneşi olarak görmüşlerdir.Onlara gore;ölümden sonra bedenler Sirius yıldızlarına giderler ve evrene geri dönecekleri çağları beklerlerdi.Bu nedenle eski Mısırlılar takvimlerini güneşe göre değil,Sirius yıldızına gore kurmuşlardır. Mu uygarlığından beri Sirius kozmik kültürünün yerkürede etkili olduğu anlaşılmıştır.Siriuslular bilgileri,geri kalmış yerküre halklarına aracı kişilerle iletmektedir.Bazı kez kişi bedeni ile gelerek öğretme işini kendileri doğrudan yapmaktadırlar. Bundan dolayı Amerika Birleşik Devletleri’nde Siriusluları temel alan tariikatlar kurulmuştur.Onlara göre;yerküre gezegeninin evriminde Siriuslular rol sahibidir.Kişioğlunun genetik yapısında Siriusluların katkıları vardır.RNA ve DNA yı onlar oluşturmuşlardır.Siriuslular,üç boyutun dışındaki boyutta ya da boyutlarda yaşamaktadır.Beden yapımızı ve işleyişini Siriuslular kurgulamışlardır.Halen,genetik yapımız üzerinde çalıştıklarına dair de belirtiler vardır. Babillilere uygarlığı öğretmiş olan “hem suda hem karada yaşayabilen Oannes’ler”in Siriuslular oılduğu düşünülmektedir. 17 Günümüzde Mali Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Dogon halkının Sirius yıldızları ile ilgili çok geniş bilgilerinin olduğu anlaşılmıştır.Bu halkın;eski Mısır halkının kalıntısı olduğu düşünülmektedir. Dogonlara bu bilgiyi “Nommolar”adı ile anılan “yüzer-gezer varlıklar”bırakmışlardır. Sirius ile ilk uzaysal bağlantı Atlantis uygarlığında sağlanmıştır.Siriuslular;Atlantislilere nükleer gücü ve diğer uzay teknolojilerini öğretmiş ve geri dönmüşlerdir.Ancak,Atlantisliler Sirius yldızlarına gitmemişlerdir. Sirius A yıldızı,bizim güneşimizden daha sıcak bir yıldız.Sirius B ise sönmek üzere olan bir yıldız.Oralarda,bizim anladığımız anlamda yaşamın olması olanaklı değildir.Ancak,henüz astronomi biliminde keşfedilmemiş olan Sirius C yıldızında yaşam olduğu düşünülmektedir. Kısa yazılmamış dünya tarihi burada bitmektedir.Bundan sonrası,yazının bulunmasını temel alan bilimsel olduğu ileri sürülen tarih tarafından anlatılmıştır.Ancak;jeoloji ve arkeoloji ve antropoloji bilimlerindeki gelişmeler ile yazılmamış dünya tarihinin giderek daha bilimsel bir yapı kazanacağı düşünülmelidir. 18