sayi-29 - Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü
Transkript
sayi-29 - Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Öğrenen ve sorgulayan bir habitat: Üniversite! Ö ğrenci ve akademik personelinin kampüste geçirdiği zamanın nicelik ve niteliğini her geçen gün daha da artırma hedefinde olan Bülent Ecevit Üniversitesi, 11 ayrı kampüsüyle ve bu kampüslerdeki sosyal, kültürel, akademik faaliyetleriyle yaşayan, capcanlı bir üniversitedir. Üniversitemiz, en öz ifadesiyle bir öğrenme ve sorgulama habitatı olma felsefesiyle çalışmalarına devam etmektedir. Dergi formatındaki ikinci sayımızın dosya konusu: Göç ve Entegrasyon! İnsanlığı ve medeniyetleri yeni baştan sorgulatan, coğrafyaları ve demografik yapıları yeniden şekillendiren göç olgusu sadece Türkiye’nin değil artık tüm küresel dünyanın sorunları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Röportajı yaptığımız sırada Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Uyum ve İletişim Dairesi Başkanı olan ve sonrasında Antalya Milletvekili seçilen Sn. Atay Uslu ile yaptığımız röportaj Türkiye’deki Göç ve Entegrasyon politikaları konusunda nerede olduğumuz ve neler yapmamız gerektiği konusunda aydınlatıcı oldu. Yine Göç Dosyası içinde yer verdiğimiz diğer yazılar da konunun ilgilisi için nitelikli bilgiler içermektedir. Bunun dışında, akademik personelimizin ulusal ve uluslararası başarıları, altyapı yatırımları, sosyal-kültürel faaliyet haberleri ile dolu dolu bir sayıyı daha ilginize sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Gelecek sayıda yeni bir dosya konusu ve üniversitemizden güzel haberler ile karşınızda olmak dileğiyle… Kampüsün Sesi 1 2 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ İÇİNDEKİLER 5 Kültür Merkezinin İsmi “Sezai Karakoç Kültür Merkezi” Oldu 7 Yeryüzünün Yaşayan En Büyük Şairi: Sezai Karakoç 14 BEÜ’den Ünlü Sanatçı Hasan Aycın’a Fahri Doktora Payesi 18 Bülent Ecevit Üniversitesi Öğrenci Sayısı 30 Bin Sınırını Aşıyor 16 Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Mezun Sayısı ”46 Bin’e Yaklaştı 20 Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Doluluk Oranı %100’e Yaklaştı BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 3 BEÜ Kampüsün Sesi Sayı : 29 Yıl: 5 Eylül - Ekim 2015 Bülent Ecevit Üniversitesi adına İmtiyaz Sahibi BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer Genel Yayın Yönetmeni Femi Gür Editör Mustafa Çakıroğlu Yazı İşleri Müdürü Selvinaz Aydın Grafik ve Görsel Tasarım Oğuz Tunçel 23 Dosya: Göç Çağında Entegrasyon 54 Voltran Yüzümüzü Ağarttı Halkla İlişkiler Esra Hacıoğlu Burcu Odabaş Sosyal Medya Turgay Öntaş Fotoğraf İ. Kerem Öztürk Serkan Şeker Birol Akbaba Mutlu Kabuk 48 Üniversitemizin Kütüphaneleri Zonguldaklıların Destekleri İle Büyüyor 56 Kdz. Ereğli Turizm Fakültesi Kurulması Kararlaştırıldı Adres Bülent Ecevit Üniversitesi 67100 Zonguldak Telefon 0372 257 40 10 e-posta beunbasinofisi1@gmail.com www.beun.edu.tr 5.000 adet basılmıştır. Turkuvaz Basım - İSTANBUL (0216) 585 90 00 4 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer Üniversitelerarası Kurul Başkanı Oldu S ayın Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer, akademik bir organ olan ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 11.maddesi uyarınca kurulmuş olan Üniversitelerarası Kurul’un başkanı oldu. Üniversite rektörleri, Genelkurmay Başkanlığının Silahlı Kuvvetlerden dört yıl için seçeceği bir profesör ile her üniversite senatosunun o üniversiteden dört yıl için seçeceği bir profesörden oluşan Üniversitelerarası Kurul (ÜAK)›un başkanı olan Sayın Rektörümüzün başkanlık görevi 1 Ağustos 2015 tarihinden itibaren başladığı belirtildi. Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer, görevleri arasında yükseköğretim planlaması çerçevesinde, üniversitelerin eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayım faaliyetlerini koordine etme, uygulamaları değerlendirme, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere önerilerde bulunma; doktora ile ilgili esasları tespit etme ve yurt dışında yapılan doktoraları, doçentlik ve profesörlük unvanlarını değerlendirme; doçentlik sınavlarını düzenlemek ve ilgili yönetmelik gereğince doçent adaylarının yayın ve araştırmalarının değerlendirilmesi ve doçentlik sınavı ile ilgili esasları tespit etmek ve jürileri seçmek bulunan ÜAK’a bir yıl boyunca başkanlık edecek. Rektörümüz, halen İslam Dünyası Kalite Güvence Ajansları Birliği (AQAAIW) Başkan Vekili ve Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Yönetim Kurul Üyesi görevlerini de yürütmektedir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 5 Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Yapılan Kültür Merkezinin İsmi “Sezai Karakoç Kültür Merkezi” Oldu B Ergani’de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947’de burayı bitirerek Gaziantep’te yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi’nden 1950’de mezun edildi. Felsefe okumak istediği için İstanbul’a gitti. Babasının isteği İlahiyat Fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını Şair, yazar, anlayınca, parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal düşünür Sezai Bilgiler Fakültesi sınavına girdi. ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Farabi Kampüsü Kültür Merkezinin, BEÜ 05.11.2015 tarih ve 2015/22 sayılı Senato Kararı ile ismi “Sezai Karakoç Kültür Merkezi” oldu. 8 bin 500 metrekare kapalı alana sahip kültür merkezi içinde, fuaye alanı, modern donanımlara sahip konferans salonu, kafeterya, Etüt merkezi, Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığına ait bürolar, Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama Araştırma Merkezine ait toplantı odaları yer alıyor. Sezai Karakoç Kimdir? Karakoç’un ismi, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Kültür Merkezi’ne verildi. 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya geldi. Babası Yasin Efendi’nin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nüfus kayıtlarında Ahmet Sezai olarak geçer. Dedeleri, Ergani ve yöresinde oldukça etkin kişilerdendir. Babasının babası Hüseyin Efendi, Plevne savaşına katılmış; Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Aile Leventoğulları olarak anılır. Çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçen Sezai Karakoç, ilkokulu 1944’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanarak başladığı yükseköğrenimini 1955’te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atandı. Daha sonra Maliye müfettişliği sınavına girer ve kazanarak ve 11 Ocak 1956’da müfettiş yardımcılığı görevine başlar. Görevi icabı Anadolu’yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur. 1960 - 1961 yıllarında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965’ten 1973’e kadar birçok kez istifa etti. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almadı. 6 EYLÜL - EKİM 2015 Şair, yazar, düşünür Sezai Karakoç’un ismi, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Kültür Merkezi’ne verildi. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş dergisini kurdu. 2006 yılında Kültür Bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı. Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi. Karakoç şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç’un şiirimizde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Hayatı, Sanat Anlayışı ve Diriliş Paradigması Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu BEÜ, Basın Yayın Halkla İlş, Koord. Yrd. hps.cakiroglum@gmail.com Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır Yoktan da vardan da öte bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili 7 8 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Yunus Emre, Şeyh Galip, Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman Said Nursî, Necip Fazıl Kısakürek gibi şahsiyetlerin ortaya koyduğu dava geleneğinin bir devamı niteliğinde bir diriliş diyalektiği ortaya koymuştur. Sezai Karakoç kendine has üslubuyla güncele bulaşmadan, büyük bir istikrarla felsefî bir yazın dili ortaya koymuştur. S Sezai Karakoç ezai Karakoç öze, özülkeye (sürgün ülkeden başkentler başkentine) bir özlemle Diriliş Meşalesini yakarak “varoluş-culuk”[1] caddelerinde bir ibret levhası gibi ömrünce yürümüş, müjdelemiş, muştulamıştır. Eşyanın hakikatinden uzaklaşıp, manada yoksullaşan insana, diriliş surunun üfürüleceğinin hak bir vaad olduğunu ısrarla ve inatla çalışarak beyan etmiş, kalplere inşirah vermiştir. Karakoç kasabalıdır. O’nun şahsiyetini irdelerken Anadolu coğrafyasını ve Cumhuriyetin ilk yıllarını iyi anlamak gerekir. Mizacında öne çıkan unsurlar şunlardır; onurlu ve ağırbaşlı olmak, mevki makam peşinde olmamak, dünyevi hesaplar yapmamak, dedikodu, polemik, çelişki ve çatışmaların, güncel olanın uzağında kalmak. Mülkiyeden yakın arkadaşı ve sonradan biçim yönünden aynı şiir akımının içinde beraber yer alacakları Cemal Süreya’nın Sezai Karakoç hakkında yazdıkları dikkate şayandır; “Bulgucu adam. Belki de ülkemizdeki tek bulgucu. Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz. Türkiye’de özellikle sağın, özellikle de mukaddesatçı kesimin içinde yalnız, bir başına. Hiçbir ortaklığa girmez. Dışarıda ve yukardadır. Düşüncesini de öfkesini de hemen ortaya koyar. Yaşama konumu olarak tek ve benzersiz”. Ece Ayhan da “Sezai Karakoç mülkiyeyi bitirmiş ama mülkiyetle bir ilinti kuramamıştır. Karakoç’un ıssızlığından ve yalnızlığından yakındığını bu güne dek duymadım. Kiralık bir evi bile yoktur.” demiştir. Diriliş Paradigması Diriliş düşüncesi İslâm düşünce ve kültür geleneğinde var olan ihya geleneğinin bir devamıdır. Bu açıdan bakıldığında Sezai Karakoç, Muhyiddin İbn Arabi, İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazali, Gavs-ul Azam Abdülkadir Geylanî(ks), Mevlana, Karakoç’un diriliş paradigmasında tasavvufî terimler olan er, eren, pir yaklaşımı vardır ve Sezai Karakoç kendini bir diriliş eri olarak nitelendirir. Diriliş Medeniyetini kuracak olan diriliş neslinin neşv-ü neması için yazdığı Diriliş Neslinin Amentüsü adlı kitabında diriliş düşüncesinin ana hatlarını şöyle ortaya koyar; “Vücudum ruhumun bayrağında olmalıdır. Ruhum da mutlak aleme başını uzatmalı, oradan soluk almalı, oradan göz ve gönül almalıdır. Ruh sürekli olarak, Allahı bilme, Allah huzurunda olma savaşı içinde olacaktır. Buna engel olmaya çalışan benlik içi veya ben ötesi bütün yâd varlıklarla sürekli olarak ruh savaşacaktır. Diriliş, ruhun açtığı bu sürekli savaşı sürdürme ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma demektir. Ben insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna inanıyorum. Bir başka deyişle, insan ruhunda bir tapınak, insan ruhunun bir tapınak olduğuna inanıyorum. insan orda kendi içine eğilir, o dupduru suda bulanıklığa ait ne varsa temizlenmeli ve o mermersi geometride tek ışık ve tek aydınlık yansımalıdır; Allah’a inanma ışığı ve O’na inanma aydınlığı. Sesimi yükseltirsem bunun için yükseltirim. Yoksa bunun dışında dünyada hiçbir şey ses yükseltmeye değmez.” Dergicilik Türk tefekkür tarihinde dergiciliğin yadsınamaz bir ağırlığı vardır. Cemil Meriç “kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz, dergi; hür tefekkürün kalesi” derken dergiciliğin bir toplumun fikir, sanat ve siyasetinin gelişimi, yayılımı için kale mesabesinde bir konumu olduğunu güzel bir şekilde ifade etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nde özellikle Mehmed Akif’in Sebilürreşad, Nurettin Topçu’nun Hareket, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ve Sezai Karakoç’un Diriliş dergileri kendi zamanlarının fikir akımlarının ve diriliş davasının kaleleri olmuş, adeta bir mektep işlevi görmüşlerdir. Sezai Karakoç diriliş medeniyetinin manifestosunu ortaya koyduğu Diriliş Dergisi’ni 396 sayı çıkarmayı başarmıştır. Türk dergiciliğinde önemli bir kilometre taşıdır. Diriliş dergisi mektebinde yetişen bir çok yazar ve şair olmuştur. Cahit Zarifoğlu ve Erdem Beyazıt bu isimlerin başta gelenlerindendir. Cahit Zarifoğlu Sezai Karakoç’a ithafen yazdığı bir şiirde şöyle der: “şu küçücük kalpte / (yaman halimiz helal ettiremezsek ) / nice hakkın yüklü” Aydın olmayı, seçilmişliği, egosunu şişirme, ego santrizmini büyütme, topluma yabancılaşmasını artırma, toplumda ve insanlıkta yaşayan evrensel gerçeği görmezlikten gelme şeklinde anlayan ve yorumlayanlar sonunda topluma karşı görevlerini unutur ve sorumsuzluk batağına düşerler, diyen Karakoç düşünmenin hem korku, hem muştu dolu, hem tehlike hem kurtuluşla çevrili sahasında diriliş düşüncesinin bir eri BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 9 olarak sorumluluk almış ve sorumluluk aşılamıştır. Güçlü düşünürü tarif ettiği bir yazıda adeta Karakoç’un düşünce ve ahlak anlayışını görürüz; “Düşünürün güçlüsü, moda akımların peşinden sürükleneni değil, bir halkın ruhunda gizli olan ve o ülkeye yeni bir hayat getirecek düşüncelerin sistemini yakalama zahmetine katlananı ve bu düşünce uğrunda hayatını bile ortaya koyanıdır.” Düşünce için düşünce üretmediğini , düşüncelerinin toplum sağlığını yakından ilgilendiren konuları içerdiğini söyleyen Karakoç, diriliş düşüncesinin aksiyonu ve devamı olarak Diriliş Partisi (1990)’ni kurmuş ve “bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir” mottosuyla çıkan partinin yayın organı Diriliş Işığı’nda yayınladığı Diriliş Bildirisi’nde büyük harflerle yazılan bazı başlıklar parti tüzüğünü ele verir niteliktedir: “büyük ülke, devlet, büyük devlet, diriliş, insan, toplum, diriliş çığırı, diriliş nesli, yepyeni bir anayasa, sistem, başkanlık sistemi, gerçek rejim, maneviyat ve ahlak atılımı, aile, adalet sistemi, eğitim ve öğretim, aydın, medya, basın ve yayın, edebiyat, sinema, ekonomi [2] , maliye sistemi, vergi politikamız, yeni Ortadoğu siyaseti, büyük İslam ülkesi, diriliş akımı ve tezi”. Diriliş Bildirisi şöyle bir seslenişle biter; “Haydin sahte hayattan gerçek hayata! Program Diriliş, kadro Diriliş Nesli. Geleceğe anılabilir bir geçmiş bırakmak için kolları sıva, Allah yardımcın olsun büyük Milletim!” Sezai Karakoç, diriliş düşüncesini besleyen Yunus Emre[3], Mevlana[4], Mehmed Akif[5] hakkında da biyografik çalışmalar yapmıştır. Sanat Anlayışı Sezai Karakoç ender verdiği röportajlarından birinde [6] sanat tutumu hakkında şunları söyler: “Sanat tutumum, genel dünya görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir. Benim şiirim, aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espiriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış MUTLAK’ı zapt etmektir… ses ve biçim, motifler ve imajlarda, başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe, o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan varoluşu idrak farkı yüzünden ayrılıyorum. Kişilik farkından..” Sezai Karakoç’un sanatı metafiziğe eğilmek üzerine kuruludur. Sanatın salt telkin vasıtası olarak düşünülemeyeceğini, sanatı, bir takım duyguları heykeltıraş gibi yontmaktan ibaret sayanlarla, sanatı sadece doktrinlerin propaganda aleti sayanlardan ayrıldığını söyler Karakoç. Zira gerçek sanat insanı, sanatkârı erişe götürür ve erişle yan yana yürütür. “Anladım, sanat Allahı aramakmış” diyen üstad Necip Fazıl gibi, Sezai Karakoç da gerçek sanat tanrının sanatına götürecektir diyecektir; insan sanatı tanrının sanatı önünde fazladan bir şey getirecek değildir. İnsanın bizzat kendisi tanrının eşsiz sanatından bir örnektir. İnsan sanatı, tanrının sanatının gönüle vuran yankılarından doğmakta, onun tükenmez kaynağından beslenmektedir. Sezai Karakoç’un “Sanat ve Eser”e ilişkin düşüncelerine geçmeden önce, Varlık ve Zaman’ın ünlü yazarı Martin Heidegger’in Sanat ve Eser [7] konusundaki görüşlerine yer vermek istiyorum, zira Sezai Karakoç ve Heidegger’in Sanat ve Eser yaklaşımları birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici bir mahiyet taşımaktadır. Sanatı, hakikatin işe koyulması olarak dillendiren Heidegger, hakikati de eserde işe koyulmuş olarak görmek ister. Eserin gerçekliğinin, hakikatin eserde iş başında olmasıyla ve hakikatin gerçekleşmesiyle belirleneceği fikrini savunur. Eser bizi öteki ile karşılaştırır, başkayı ifade eder. Yani alegori ve simgedir eser. Öteki var oluşla, var-olanla ilgili bir şey olduğu sürece sanat eserleri de bir nesnedir ve sanat tarihseldir, tarihsel olarak eserdeki hakikatin yaratıcı korunumudur. Heidegger, sanat eserinin kökeni yani yaratanların ve koruyanların kökenleri yani bir halkın tarihsel orada oluşunun kökeni sanattır, sanat kendi varlığında bir köken olduğu yani hakikat gibi harika bir tarzda var-olarak yani tarihsel olduğu için bunun böyle olacağını, böyleliğini ileri sürer. O’na göre son nesneler ölüm ve ahirettir. Hakikatin mevcut bir durum olmadığını, hakikatin bir gerçekleşim olduğunu söyleyen Heidegger’e göre sanat hep güzel olan ve güzellikle uğraşmıştır, oysa hakikat ile uğraşmalıdır. “bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, Sezai Karakoç, nasıl ki diriliş mantığı içerisinde, eşyayla hesaplaşmayı diriliş ruhunun özü, motivasyonu olarak konumlandırmışsa, sanat anlayışında da sanatkârı kısa yoldan “nesneyle hesaplaşan adam” olarak tanımlayacaktır. Sanatçı nesneyi yoracaktır. Bu meşakkatli yolculukta nesne Musa, sanatkâr Hızırdır. Hızırla Kırk Saat Cumhuriyet şiirinin bir yapı, kaynak, poetika arayışı içinde olduğu bir dönemde (1967), Karakoç’un Yenikapı’da deniz kenarındaki kahvelerde 40 gün boyunca yazdığı şiirlerin toplanmasıyla oluşmuştur. bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir” 10 EYLÜL - EKİM 2015 Siyasi çalkantıların, toplumsal istikrarsızlığın hüküm sürdüğü günlerde, söyleyiş ve bir tez ileri sürüşte Hızırla Kırk Saat Sezai Karakoç’un hal tercümesini ve geleneğe yaslanan şifa ve çözüm arayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır: ey yeşil sarıklı ulu hocalar bana bunu öğretmediniz bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı günlere geldim bana bunu öğretmediniz hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim bana bunu söylemediniz (Hızırla Kırk Saat, s.9) Şiirdeki Hızır simgesi Sezai Karakoç’un dünyasındaki deniz fenerlerinden biridir. Şiirde yer yer Hızır konuşur. Karakoç Kur’an’da anlatılan (Kehf / 59-81) Musa ve Hızır (as) yolculuğunda Hızır (as)’ın bilgece, gaybî mana ve hikmetleri karşısında Musa’nın her defasında fizikî, bilinen ve tecrübe edilen dünya algısıyla soru sorması ve Hızır’ın bilgeliği karşısında hayrete düşüşü gibi, gelenek ve geçmişinde devrana girerek seyran eder ve hayretin kırk kapılı odalarında Hızır’la yol arkadaşlığı yapar. ‘Kırk’ sayısının geleneğimizde apayrı bir anlamı vardır, bu da unutulmamalıdır (kırk hadis, kırklar, kırklara karışmak vd.). Bu şiir (Hızırla Kırk Saat) aynı zamanda bir medeniyet manifestosunun kaynaklarındaki alametlerin zuhur edişidir. Şiirin muhtelif yerlerinde değinilen değer yargılarımızın kaynağı ve tasavvuratımızın sınırlarını görmemizde ip uçları veren başlıklar şöyledir; Ashab-ı Kehf, Mevlana ve Şems, Hallac-ı Mansur, Şakk’ul Kamer, Efendimiz (as)’in Doğumu, Hicret ve Mehdi. Hızırla Kırk Saat, Hızırla Musa’nın yolculuğundaki esas ve araçların Sezai Karakoç sanat anlayışındaki sanatkâr sabrının (Musa’dan beklenen sabır), sanatkâr çilesinin ( yolculuk çilesi ) alegorik bir poetikasıdır. Karakoç’ta sanatçı sabrı, görünmeden yavaş yavaş hücrelere işleyen nem gibi, vahşi nesnenin direnişini kıran ilahi bir armağandır. Sanatçı sabrı, sıkı duran eşyanın atom bağlarını fark edilmeyen dişlerle ve kemirmelerle söker, sonunda nesne sanatçıya teslim olur, adeta yıkayıcısının ellerine düşen ölü gibi. Nesneyi nesnellikten çıkaran sanatçı, bu kez ona nesnelik onurunu iade edecektir. Sanatın ve sanatkârın varlığı için çile elzemdir. Metafizik, tasavvufî eğilmelere dayanan Karakoç’un sanat anlayışı, tarikata giren müridin önce çileyi (Mevlevilikte BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ 1001 gün çilesi) doldurması ve ardından dergah-ı izzete kabul edilmesi gibi sanatçı için de belli bir çile sürecini elzem görür. Çilesini doldurmayan deha değildir. Deha yahut sanatkâr nesne fobisi ya da nesne engelinden yola çıkar ilkin. (Zira o, nesneyle hesaplaşan adamdır). Bu trajik bağ, sanatçının kendi trajedisinden bir parçadır aslında. Nesneye kapılmıştır, ya da ondan ürkmüştür. Eşyanın üzerine yürümek, bu kahramanca tavır, asgari sanatçı cesaretidir. Bu kadarcık yiğitliği olmayan sanatçı, çekicini kalemini, fırçasını ya da sazını kırıp yerinde oturmalıdır Karakoç’a göre. Sanat Eseri, Sanat ve Realizm Sezai Karakoç’un sanat anlayışı ihya hermeneutiğinin en yoğun ifade kazandığı bir alandır. Sezai Karakoç’a göre sanat eserinin özellikleri şunlardır [8]: 1. İnsanı değiştirmeli, çarpıp büyülemeli. 2. Öz’de iç realiteye, sanatçının içinden kopup gelen gerçekliğe, teferruatta da dış realiteye uymalıdır. 3. Dış dünyayı, yaşadığımız hayatı olduğu gibi aktarmamalıdır. 4. Yaratılanın değil, yaratış’ın taklidi olmalıdır. 5. Ne hissin, ne de fikrin baskısı altında bulunmalıdır. 6. Ne toplum için ne de kendi için, gerçek bir sanatkâr için ortaya konmalıdır. 7. Hakikat özü taşımalıdır. 8. İnsanın kalbiyle yakından ilgili olmalıdır. 9. İnsanın tarihi ve sosyal karakteriyle de ilgilenmelidir. 10. Fazlalık ve eksiklikten uzak bulunmalıdır. 11. Eleştiri sınavını başarıyla vermelidir. 12. Okuru, kendine baktırabilmelidir. Bu anlayış Sezai Karakoç’un kendi ifadelerine dikkat çekici üslubuyla yansımıştır; • Sanat eseri zirvelere uçurum taşır. Bu yüzden de, insan çoğu kez tam zirvede bir krater ağzına rastlar ve onun büyüsüne kapılarak başı dönmüş bir vaziyette karanlığın kuyusuna yuvarlanır. • Gerçek sanat eseri, insanı değiştirmeli, çarpıp büyülemelidir. • Sanat eseri öyle bir varlık ve yaratıktır ki bir açıdan insanı metafiziğin yüksek fırınlarına sokup çıkarırken öte yandan tek başına bulutsuz ve sakin, zeytin dalı, çam kokusu ve güvercin dolu yaz göklerinde, yüksek heyecanlarla dolaştırır. Sanat eserinde saf yaratış karşısında duyulan heyecan verici bir çarpıcılık gizlidir • Eser gündüzdür. Ama gündüzün doğması için sanatçı nice kabuslu gecelerle boğuşmuştur. • Sanat eseri, yaratışın taklididir, yaratılanın değil. Yapıt yaratılanın taklidi oldukça değerden düşer. Yaratış’ın her yeni kalışındaki, orijinal oluşundaki sırrı anladıkça yoğunlaşır. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 11 • Sanatçı da eserin etkisindedir. • Eser, insanın ruhunu ta dibinden kazıyarak oluşuyor. Ruh yaralanıyor, onu onarmak gerekiyor. Zaman içinde onarıyoruz ruhumuzu. Bu onarım kimi zaman da kendi kendine oluyor. • Sanat eserinde görülen teferruatlı dış dünya, sanatçının dışa dönüklüğünden ziyade, iç güvenini gösterir. Dış dünya sanat eserine kimlik değiştirerek, kimliğini yitirerek girer. • Tabiatın eşyaya gördürdüğü işle sanatçının gördürdüğü iş arasında bir mahiyet farkı vardır. • Sanatçının iç realitesi dış realiteye ağır basar. • Büyük sanat eserleri, büyük bir realist tutkusundadırlar, uç (sürrealist, şuuraltı görünümlü) denemelere göre. • Sanatçı, dış realite karşısında yıkıcı olduğu kadar yapıcı, yorumlayıcı, yenileyicidir. Eşyaya, tabiata, insana ve topluma, gerçekliğin hayallerine, yeni bir vaziyet alış verecektir, onlara karşı vaziyet alırken. Evreni tazeleyendir o. Yeniden doğuşa çağırıcı, gün ışığına çıkarıcı, eşyanın ve tarihin restorasyon çığırını yoklayıcı dirilişe çekip götüren bir güç, yetki, yeti ve ödevle donanmıştır. • Tabiatla yalın ve çıplak bir karşılaşma halindedir sanatçı. Ses, renk, biçim, hareket, irili ufaklı birlikler halinde sanatçıya her an tabiatın açtığı bir şölen, ziyafet sofrasıdır. • İkinci realite katı ise, tarihin toplum hazinesinde biriken tabakadır. Din, felsefe, bilim, düşünce, ideolojiler, eylemler, sanat eserleri tabakası. Yani, insanların ve toplumların, vahiy, alınteri ve dehayla ortaya koydukları ve oluşturdukları, kimi yerde birbiriyle iç içe geçmiş insanlık sevgisi. • Saf halde dış realite ile, başkalarının dışlaşmış iç realiteleri, sanatçının yaratışa özeniş yetisini kışkırtır, kamçılar, harekete getirir. Onu eğitir, onu denetler, ona ölçü olur, onu korkutur, ona güven verir. • Sanatçının iç dünyasını yerinden oynatan, onu harekete geçiren ilk manivela rolünü tabiat ve hayatın oluşları, olgularıdır. • Diğer bir realite olgu safhası ise; din, felsefe, bilim ve sanat dünyasıdır. Bunlar sanatçıların iç dünyasını, eser vermek için yerleşeceği alanı yani hazırlık ortamını oluştururlar. • Sanat eseri; fizikten bir kurtuluş, fizikötesine bir çıkış noktası ararken, ileri atılan bir köprü ucudur. • Eser, realiteyi ezer, büzer, ondan yeni biçimler doğurmaya çalışır. Onu yontar. Ona eklemelerde bulunur. Ya da ondan çıkarmalar da yapar. Fakat, daha önemlisi, onu içten değiştirişidir. Yani, adeta, ona fizik etkiden çok kimyasal bir etkide bulunur yapıt. Eser, tabiata yeni bir maya kor. Onun yönünü değiştirmeyi amaçlar. Daha doğrusu bunları yapan, bu amaçla içten yönelmiş olan sanatçıdır. • Sanatçının iç dünyasında mayalanan, kabaran ve estetik coşku ve ahenkleri doğuran duygu ve düşünceler, yavaş yavaş belirmeye başlayan eserin siluetine bitişeceklerdir. Sanatçı artık son merhalesindedir. Eser verme merhalesi. Teorik olarak ayırdığımız bu merhaleler gerçekte birbirinden ayrılmaz ve iç içedir. Tabiat ve tarih dokusu içinde sanatçı bir yandan da sürekli olarak eserini oluşturmaktadır. Adeta rahim hayatını tamamladıktan sonra ortaya çıkacaktır. Yüce misyon bir miktar baskısını gevşetecektir. Artık realiteye bir ebedilik malzemesi gözüyle bakmaktadır bir süre için. “Sanatçı nesneyle hesaplaşan adamdır!” • Tarihin, insanlığın ördüğü eserler ağının üzerine eğilmeyi terk eden sanatçı, dış realitenin katı kabuğunu kıramayacak, fotoğrafçı veya röportajcı sınırının ötesine geçemeyecektir. Kendi eserlerinin kurallarına fazla bağlı kalan sanatçı da kozasının içinde hapsolan ipekböceği gibi kendi kendini geçmişinin mezarına gömmüş olacaktır. “Sanatçı nesneyle hesaplaşan adamdır!” Edebiyat Müslümanı her alanda düşüncesiyle hesaplaşmaya davet eden Karakoç, edebiyatın insanı düşünceyle korkmadan karşılaşabilecek hale getirdiği kanaatindedir; “edebiyat düşünceyi daha yumuşatarak kabul ettirir.” Düşünür ve yazar anlayışı Sezai Karakoç’un edebiyata ve edebiyatın işlevine ilişkin en genel ifadelerini teşkil eder; “düşünür ya da yazar, kişilerin amaçlarını yoklayan, bu yoklayışı onlara sunan ve sonuçlara göre onlara amaçlarını gözden geçirmeye çağıran, böylece toplumun elle tutulur, gözle görülür amacının oluşmasına katkıda bulunan, topluma adanmış bir kader görevlisidir.” Karakoç’ta edebiyat, insanın özüyle ilgili, onun kişiliğine bir maya katan ilahi lütuflardır. Yeter ki bu lütuflar kötüye kullanılmasın, edebiyat aşkından (müteal olandan) koparılıp an’ın hazlarına kurban edilmesin. “Hayatın her yönü, duyarlılığımızın her türlüsü, özlemlerimiz, iç yaşayışlarımız bu edebiyatla canlanacak ve anıtlaşacaktır. Geçmiş büyük edebiyatımızla da gelenek bağlantısını kurmayı 12 EYLÜL - EKİM 2015 unutmayacaktır elbet bu edebiyat.. edebiyattan halka, halktan edebiyata gidip gelen ve her gidip gelişte bir kat daha derinleşen, zenginleşen ve gelişen bir estetik doğurganlık faktörü önemli bir rol oynayacaktır. İçinde bulunduğu İslam medeniyetinin sanat gücünden yararlanmayan, geçmiş edebiyatımızı inkar eden, yaşadığımız hayatla da ilgilenmeyen bir edebiyatı gerçek bir edebiyat olmasına imkan yoktur” diyen Sezai Karakoç’un bu cümlelerinde edebiyat anlayışının köklerini ve hudutlarını görmek pekalâ mümkündür; özlem – iç yaşayış – diriliş – gelenek – kültür – halk – derinlik –estetik doğurganlık (estetik ve ruhun dirilişi) – İslam – medeniyet ve hayat. Yine bu kavramların Sezai Karakoç düşüncesindeki ifadelerine baktığımızda şunları görürüz: “Edebiyat alanına bakıyorum, insan, bu edebiyatın, bu toprakların edebiyatı olduğuna ne yapsa kendini inandıramaz. Bu edebiyat 50 yıl önce bir imparatorluk kaybetmiş bir halkın edebiyatına benziyor mu?” “İnsanın derinliğinden gelen coşku ve ilhamlarla beslenmeksizin temelli bir kültürden mahrum, sığ bir akım olma özelliğini, bir türlü aşamayan Tanzimat edebiyatı bugün bile hala içinde bulunduğumuz ve acısını bütün toplumca ta içinden çektiğimiz edebiyat yoksunluğumuzun başlıca sorumlusu bir çığırdır” “Güzellik insanı ilk elde yücelten değerler planıdır. Ama ruhu bütünüyle kaplarsa, insan plastiğin köpüğünde boğulabilir. Estetik, ruhun kalp durağından öteye, bütünüyle değişme, adeta kimyasal bir başkalaşıma uğramadan geçemez. Her güzel çizginin ardında, erotizmin tuzağı kuruludur. İnsan bu kamufle edilmiş çukurları aşmasını bilmezse, ruhun ilerlemesini tamamlayamaz. Önce ruhla el ele, güle oynaya giden güzellik, kıldan ince bir dar boğaz ya da kapıya gelindiğinde, ya dışarıda kalır, ya da özündeki bütün libidal ve narsist artıkları pul pul dökerek, saf bir şekilde ideal aleme ait yanıyla ruhla birleşimini, kaynaşmasını yapar.” “Destan: kader çizgilerinin altının iyice çizildiği, kahramanın trajik serüvenlerinin kaderi eşya kabuğundan soyduğu bir insanlık hamlesi ve kuruluş çerçevesi olarak büyük değişme ve dönüşmelerde ortaya çıkar.” “Dil: Dilciler dili o kadar ileri sürmüşlerdir ki, neredeyse bu, kültür ve düşünce eşit dil iddiasına kadar varmıştır ve yeni kuşakları dille uğraştırarak gerçek ve temelli bir kültürden mahrum bırakmışlardır. Çünkü dil bir kültür gibi sunulmakta, yalancı ve aldatıcı bir görüşle kültür ihtiyacı da karşılanmakta ve böylece asıl kültür ve düşünce yoluna gidilmesi zahmetine katlanmaktan yeni nesiller sözde kurtulmaktadır.” BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ “Tiyatro: hayat bir tiyatro, bir diyaloglar yığınıdır. Diyalektik izlenimli diyaloglar yığını. Tiyatronun o kadar önemli oluşu belki bundan eski Yunan’da. Tiyatro bir nevi, günlük hayatın içine sokulan bir tapınak gibi. Tapınaksa daha uzakta duran tiyatroların tiyatrosu gibi bir tiyatro.” Cumhuriyet döneminde yeni yapılanma ve dünyadaki siyasi akımlardan da etkilenen edebiyatımızda sosyalist yaklaşımlar görülmüştür: köy romanları. Köy romanlarının toplumu derinliğine ele alamayışı hakkında Karakoç şöyle demektedir: “Bir kere bu romanlar.. sanat bakımından çok zayıf, derme çatma eserlerdir. Bu eserlerden bilgisizlik ve kaygısızlık akmaktadır. Ne insana, ne tabiata, ne topluma, ne tarihe yeni bir sanatçının orijinal bakış açısından bakabiliyor bu eserler. Bir insan doğurulamıyor, bir tip yoğurulamıyor. Fikir de, insan hayatına sindirilmeden, eserin dışında, tutmayan bir çimento gibi kuruyup çatlayıp yere dökülüyor.” Şair ve Şiir Şair milletin sözcüsü, yorumcusu ve gerekirse yol gösterenidir. Şair, milletinin kalbidir. Atan nabzı, çarpan yüreğidir. Şair, milletine kafatasıyla, gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır, diyen Karakoç, bizce onun bir şair olarak, bir diriliş fikriyatının kurucusu olarak hangi sorumluluk hissiyatı içinde olduğunu en güzel şekilde bilgece ortaya koymaktadır. Yine O’nun deyimiyle, bir milletin ihtişamını, duyarlığını, öfkesini, mutluluğunu, inceliğini anlamak istiyorsanız şairlerine, özellikle şairlerine bakılmalıdır. Zira o kelimelere ‘ruhunun çekicini’ indirecek, her an olağanüstü duyarlıklı olacak, kelimelere bu duyarlığı bütün şiddeti ve elektriğiyle yükleyecektir. Veliliği , önderliği, kahramanlığı, savaşçılığı, aşkı ve ölümü, milleti adına, insanlık adına, kelimeler için bir kere daha yaşamak borcundadır. O insanlık tragedyasında, soluk aldıran bir gedik açmak için kendi trajedisini unutmak zorundadır. Karakoç poetikasında Şair çağdaş olmamalı, çağa karşı direnmelidir. Uzlaşması ve diyaloğu kadar protestosu, reddi ve boykotu da olmalıdır. Karakoç, bir yazısında şairi tanımlarken pergünt üçgeninden bahseder. Pergünt üçgeni’ne göre; 1. Şair, sürekli kendini yenileyerek kendisi olmalıdır. [9] 2. Şair, kendine yetmelidir. Fildişi kuleyle değil, realiteyle ilgisini kurmalı, varlığa da dargın olmamalıdır. Şair eşyanın kilit noktalarına mim koymalı, evrene bir disiplin getirebilmelidir. 3. Şairde sağlam bir içgüven olmalıdır. Yaşama sevinci taşımalıdır. Bu sevinç bedenden, neftsen gelen hazlar değil, ruhun ışımasından doğan aydınlıktır. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 İslam toplumlarının her medeniyet hamlesinde ilham ve vahye dikkat çeken Karakoç’un şiirin ilke, ödev ve oluşumu üzerine görüşleri günümüz şiirinin içine düştüğü durumda şifai özellikler taşır. Şiirin visual bir karakter taşıyor olmasına gösteri sanatlarının bir unsuru haline getirilmesine Karakoç şöyle tepki verir: “tv ekranları, tiyatro ve sinema salonları, şiirin bir kurban gibi boğazlandığı sunaklar olmamalı.” “Şiir vahy ve hikmetten yanadır, şeytanın dil sürçmesi değildir” diyen Karakoç, beyan etmenin sihir olduğu bir geleneğe ait bir şair olarak şiir oluşumu ve şiirin misyonu hakkında şöyle der; “Şair, kafasına üşüşen kelimeleri çarmıha gere ve kendisi de o kelimelerle birlikte çarmıha gerile, doğum acıları içinde kıvrana kıvrana şiirini biçimlendirir. Şiir ebedi biçimini bulduğu an oluş bitmiştir, metamorfoz tamamlanmıştır. Arı ve ipekböceği geride kalmıştır. Bal ve ipek hazırdır. Şiir tamdır”. Şiirin misyonu: Karakoç anlayışında şiirin; eğitimdeki ruh ve zihin terbiyesinde etkin olması, Promete sanatı denilen moral ödevi, yani kötü iradelere karşı başkaldırma aracı “Şair, kafasına üşüşen olması ve Pascal’ın kelimeleri çarmıha esprit de finesses gere ve kendisi de o dediği sezgici zekayı geliştirmesi ve eğitmesi kelimelerle birlikte gibi misyonları vardır. çarmıha gerile, doğum acıları içinde kıvrana kıvrana şiirini biçimlendirir. Şiir ebedi biçimini bulduğu an oluş bitmiştir, metamorfoz tamamlanmıştır. Arı ve ipekböceği geride kalmıştır. Bal ve ipek hazırdır. Şiir tamdır”. Şiir duymuş bir yöneticinin kolay kolay zalim olmayacağına inanır Karakoç. Bu inanışıyla şiir ve medeniyet ilişkisine önemli bir atıfta bulunur. Özet Yerine Sezai Karakoç sanat, edebiyat ve düşünce yaklaşımlarında bir antitezi, savunmacı 13 zihin işleyişini değil, yeni bir ruh olanağını, yeni bir diriliş soluğunu ortaya koymuştur: DİRİLİŞ TEZİ. Fizikten kopmadan, metafiziğe eğilmiş, fikrin incesinden gülün incesine açılmıştır. Akif Emre bir röportajında “İslamcı aydın medyanın diş geçiremediği kişidir” derken üstat Sezai Karakoç’tan bahsediyordu. Medyaya, çağın bunaltıcı düşüncelerine, bay yabancıya varoluşlarını kaptırmak istemeyenler, uyanık olmak, dava sahibi olmak, aşkı, sevgiyi ve çileyi taşımak gibi hasletlere talip olmak isteyenlerin SEZAİ KARAKOÇ KÜLLİYATI’nı özümseyerek, hazmederek okuması ve bir diriliş eri olarak aksiyon imkanlarını kurcalaması gerekir. bu dünyada olup bitenlerin olup bitmemiş olması için NE YAPIYORSUN? SK, [10] Dipnotlar [1]Sezai Karakoç yazılarında batı düşüncesiyle İslam düşüncesinin ciddi bir münazarasını ortaya koymuştur diyebiliriz. Yoğun bir okuma sürecinin içinden geçen Sezai Karakoç batı ve doğu düşüncesinin en uç noktalardaki kaynaklarına ulaşmış, mukayese ve münazara etmiştir. Sezai Karakoç’a göre Müslüman aydının üç görevi vardır: 1) Kendini bilmek, 2) Doğuyu bilmek, 3) Batı düşünce ve edebiyatını güçlü ve zayıf noktalarına varıncaya kadar bilmek. Sezai Karakoç’un okuma yelpazesinden bazı isimlere örnek vermek gerekirse: Sartre, Camus, Nietzsche, Marx, Kafka, Malraux, Dostoyevski, Tolstoy, Faulkner, Saint-John Perse, İvo Andriç. Çağdaş batı düşüncesinden çevirileri; T. Williams, Alain, Gabriel Marcel, Paul Claudel, Martin Heidegger, Eugene İonesco. Yine Edebiyat Yazıları (Eğik Ehramlar)’ndaki Dante ve İslam ile Rimbaud ve İslam başlıklı yazılar Sezai Karakoç okumasının nerelere uzandığı hakkında bize fikir vermektedir. [2] Sezai Karakoç’un ekonomiyle ilgili görüşlerini “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” adlı kitabında görmekteyiz. [3] 3.1 “Her gün yeniden doğarız / bizden kim usanası” 3.2 “Yunus öldü deyû sala verirler / ölen hayvandür aşıklar ölmez” [4] “Dünle beraber gitti cancağızım / Düne ait ne varsa / Bu gün yeni şeyler söylemek lazım.” [5] “Madem ki Hakk’ın bize va’dettiği haktır / Şark’ın ezeli fecri yakındır, doğacaktır” [6] Kent Gazetesi, Kilis / 1964 [7] Sanat Eserinin Kökeni, Martin Heidegger / Babil Yayınları (Erzurum) [8] Bkz. Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, Turan Karataş / 1. bsk. 1998 [9] “Aslında yeni olmak eskinin sırrını bulmaktır. Çünkü, o eski bir nevi ölmezlik kazanmıştır. Şair de zaten o ölmezlik sırrının peşindedir. Gelenek dünyası, çok boyutlu ve cepheli bir dünya olarak şairin okuludur. Bu okuldan geçmek zorundadır. Aşkla, sevgiyle, çileyle...” SK [10] Sessiz Müzik /sesler . s. 98 14 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosundan Ünlü Sanatçı Hasan Aycın’a Fahri Doktora Payesi Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosu, bu konuda son derece hassasiyet gösteriyor. Sanat, düşünce ve bilim insanlarına Üniversitemizin fahri doktora payesinin tevcihi ile Bülent Ecevit Üniversitesi ailesine yeni ve değerli bir üye daha kazandırıyoruz. Senatomuz son toplantısında Ünlü sanatçımız Sayın Hasan Aycın’a fahri doktora payesinin tevcihine oy birliği ile karar verdi. Hasan Aycın’ın çizgileri, sanata bakışı ve felsefesi, milli kültürümüzün gelenekselden evrensele uzanan zengin ifadelerini içeriyor. Hasan Aycın Kimdir? B ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Senatosu 5 Kasım 2015 tarihli toplantısında ünlü karikatür sanatçısı Hasan Aycın’a fahri doktora payesinin tevcihine karar verdi. Senatonun oy birliği ile aldığı kararda “Geleneksel sanatlarla modern bakışı yerlilikten evrenselliğe uzanan bir inanç, tarih, ahlak, sanatsal biçim – özbilinci zemininde birleştirmesi, formu ve teknik olanakları ile karikatürü de içine alan ancak anlam dizgesi, felsefesi, sembolizmi ve çağrışım düzeyleri itibariyle karikatürü aşan ve dolayısıyla karikatürden daha genel olan ‘çizgi’ tanımını benimsemekle kalmayıp ona aynı adla yerli sanatta yepyeni bir alan açan sanatsal yaklaşımları dolayısıyla Hasan Aycın’a Üniversitenin fahri doktora payesinin tevcihine oy birliği ile karar verilmiştir” ifadesine yer verildi. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, BEÜ Senatosunun kararını değerlendirdiği açıklamasında şunları söyledi: “Üniversitelerin bilimi, sanatı, edebiyatı, düşünceyi başarılarıyla evrensel boyuta taşıyan değerlerimiz olan isimlere teşekkür borcunun en güzel ifadesinin fahri doktora payesinin tevcih etmeleri olduğunu düşünüyorum. Hasan Aycın, 1955’te Balıkesir’in Aslıhantepecik köyünde doğdu. İlk öğrenimini köyünde, orta öğrenimini Balıkesir imam-Hatip Okulu’nda, yüksek öğrenimini Bursa iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi’nde tamamladı. Bir fabrikada grafikerlik ve bir süre pazarcılık yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşti, kendi grafik bürosunda çalışmasını sürdürdü. Hasan Aycın’ın ilk çizgisi 3 Şubat 1978 tarihli Yeni Devir gazetesinde yayımlandı. Yeni Devir, Mavera, Aylık Dergi, Gül Çocuk, İslam, Kadın ve Aile, Inquiry, Kardelen, Yedi İklim, Milli Gazete, Zaman, Yeni Şafak, Kayıtlar ve Hece dergilerinde yayımlanan çizgileri Bocurgat (Çıdam Yayınları, 1989; Yedigecekitapları, 1994), Gece Yürüyüşü (Yedigecekitapları, 1994), Âsâ (Yedigecekitapları, 1998), Kulbar (Yedigecekitapları, 2003), adlı albümlerde toplandı; çocuklukgençlik dönemi tanıklıklarıyla söyleşileri de Müşâhedât (Hece, 2003) adıyla kitaplaştı. Son iki yıldır Hamzanâmeler ve masallar başta olmak üzere geleneksel doğu anlatıları üstünde çalışan Hasan Aycın’ın, telif Keloğlan Masalları, ilkin beş küçük kitap halinde (Semerkant, 2002) ve son çalışması da Esrarnâme (on bir masal) adıyla (Timaş Yayınları, 2003) okurla buluştu. Evli ve dört çocuk babası olan Hasan Aycın, halen İstanbul’da yaşıyor, çizgi ve yazı çalışmalarını Kudüs, Yedi İklim, Hece ile Hece Öykü dergilerinde yayımlıyor. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 15 16 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi’nin B ülent Ecevit Üniversitesinin her geçen yıl artan öğrenci sayısı ile birlikte ön lisans, lisans ve lisansüstü programlarını tamamlayan mezun sayısını da arttırıyor. Üniversitenin mezun sayısı 46 bin düzeyine yaklaştı. Üniversite, kuruluş yılı Bülent Ecevit olan 1992’den bu yana yurdun dört bir yanında ve dünyanın çeşitli Üniversitesi 1992 ülkelerinde mezunları ile temsil yılından bu yana ediliyor. fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve meslek yüksekokullarında öğrenim gören 45 bin 700 öğrencisini mezun etti. Bülent Ecevit Üniversitesi 1992 yılından bu yana fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve meslek yüksekokullarında öğrenim gören 45 bin 700 öğrencisini mezun etti. Üniversitenin farklı alanlarda sürdürdüğü akademik eğitimleri tamamlayan mezunların 25 bin 500’ü ön lisans, 18 bin 500’ü lisans ve 1.700’ü ise lisansüstü programları bitirdi. Son verilere göre lisans düzeyinde eğitim veren İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 5 bin 200, Ereğli Eğitim Fakültesi 4 bin 300, Mühendislik Fakültesi 4 bin 200 mezunu ile en çok mezun veren fakülteler. Alaplı Meslek Yüksekokulu 8 bin 300, Zonguldak Meslek Yüksekokulu 7 bin 650, Çaycuma Meslek Yüksekokul 4 bin mezunu ile en çok mezun veren ön lisans programlarının başında geliyor. Üniversitenin lisansüstü eğitim programlarının yürütüldüğü Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Sağlık Bilimleri Enstitülerinde 1.550 öğrenci yüksek lisans, 150 öğrenci ise doktora öğrenimlerini tamamladılar. Enstitülerden mezun olan öğrenciler akademik kariyerlerinin ilk ve en önemli basamaklarını Bülent Ecevit Üniversitesinde aldıkları bu eğitimlerle gerçekleştirdiler. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Mezun Sayısı ”46 Bin”e Yaklaştı Rektör Özer: “Üniversitemizin varlık sebebi mevcut ve mezun öğrencilerimizdir.” Üniversitenin mezunlarına yönelik yeni projeler hazırladıklarını ve bu çalışmalar ile ülkenin ve dünyanın farklı noktalarındaki mezunları çeşitli platformlarda bir araya getirmeyi planladıklarını belirten Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, “Bülent Ecevit Üniversitesi çok büyük bir aile. Bu ailenin en önemli üyeleri de öğrencilerimiz ve mezunlarımız. 30 bin öğrencimiz ve 46 bine yakın mezunumuz var. Üniversitemizi bugün bulunduğu noktaya taşınmasında mevcut ve mezun öğrencilerimizin önemli katkıları var. Mezunlarımızı farklı platformlarda bir araya getirmeyi amaçlayan bir dizi çalışma içerisindeyiz. Bilindiği gibi akademik eğitimde kalite süreçlerini başlattık. Bu noktada da mezunlarımız en önemli paydaşlarımızdan biri oluyor. Nihai hedefimiz tüm mezunlarımıza ulaşabilmek. Bununla ilgili Üniversitemizin resmi internet sayfası üzerinde oluşturulan Mezun Bilgi Sistemi aktif olarak çalışıyor. Sosyal medya üzerindeki iletişim ağları üzerinden de bir dizi çalışma yapıyoruz. İnsan en güzel yıllarını üniversite eğitimi sırasında geçen gençlik döneminde yaşıyor. O zaman kurulan arkadaşlığın, dostluğun çok farklı olduğuna inanıyorum. Çalışmalarımızla hem mezunlarımızı bir araya getirmeyi hem de üniversitemizin gelişimi ve başarılarından duyduğumuz mutluluğu onlarla paylaşmayı istiyoruz.” dedi. 17 18 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Öğrenci Sayısı 30 Bin Sınırını Aşıyor B ülent Ecevit Üniversitesinin öğrenci sayısı 20152016 akademik yılında 30 bin sınırını aşacak. BEÜ yeni açılan bölüm ve programlarla birlikte yaklaşık 9 bin 200 yeni öğrenciye kapılarını açacak. Özellikle son yıllarda tercih edilebilirliği ve yerleşme oranı oldukça artan ve % 100’e yakın doluluk oranına ulaşan üniversitede yeni kayıt olacak öğrencilerle BEÜ’de öğrenci sayısının yaklaşık 32 bin olması bekleniyor. Her geçen yıl bünyesine yeni fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokulları açan ve buralarda açtığı yeni bölümlerle öğrenci sayısını her yıl arttıran BEÜ’de yeni eğitim ve öğretim yılında da önemli bir artış yaşanacak. 2010 yılında yaklaşık 16 bin öğrenci sayısının 5 yıl içerisinde yaklaşık 2 kat artması ve 32 bine ulaşacak olması ise BEÜ’de son yıllarda yaşanan olumlu gelişmelerin en net göstergelerinden biri olarak ifade ediliyor. BEÜ’de öğrenim görecek 32 bin öğrencinin yaklaşık 16 bini Farabi ve İbn-i Sina Kampüslerindeki fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokullarda öğrenim görecekler. Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Mahmut Özer; “Her geçen gün büyüyen ve gelişen ülkemizin nitelikli insan gücüne ihtiyacı artarken yükseköğretime olan talebin de arttığı görülmektedir. Bu nedenle bir taraftan büyüyen talebi arz oluşturarak karşılamak diğer taraftan bu arzın niteliğini ve kalitesini artırmak ülkemizin geleceği açısından büyük önem arzetmektedir. Bülent Ecevit Üniversitesi olarak bu sorumluluğun bilincinde hareket ediyor ve kendi ölçeğimizi, altyapımızı ve imkanlarımızı da gözönüne alarak yükseköğretim arzımızı büyütmeye çalışıyoruz. Bu çerçevede her yıl öğrenci sayımızda önemli artışlar sağladık ve 4-5 yıl gibi bir sürede öğrenci sayımızı yaklaşık 16 binlerden 32 binlere ulaştıracak olmaktan büyük bir memnuniyet duymaktayız. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bu büyümeyi sağlarken eğitim-öğretimin kalitesine de çok büyük önem veriyoruz. Son dört yılda tüm eğitim birimlerinin altyapılarını, dersliklerini, kütüphaneleri, spor alanlarını ve laboratuvar imkanlarını tamamen elden geçirdik. Çok önemli miktarda yatırım yaptık. Mevcut laboratuvarları güncelledik, yeni laboratuvarlar yaptık. Aynı zamanda öğretim elemanı sayısında da büyük artışlar sağladık. Diğer taraftan tüm eğitim birimlerimizde kalite süreçlerini üç yıl önce başlattık, ve her bir bölüm/programın akreditasyonu ile ilgili çalışmaları da başlatmış olduk. Bu çalışmalar sonunda, üniversitemizde Maden Mühendisliği Bölümümüzün ardından Aralık 2014’de Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümümüz akredite oldu. Çevre Mühendisliği ve Geomatik Mühendisliği lisans programlarımız, 01 Mayıs 2015-30 Eylül 2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere beş yıl süre ile MÜDEK ve ENAEE (European Network for Accreditation of Engineering Education) tarafından akredite edildi. ENAEE’den alınan uluslararası akreditasyon eğitim programlarımızın Avrupa kalite EYLÜL - EKİM 2015 yeterlilik standartlarına uygunluğunu belgelemektedir. ENAEE akreditasyonu ile aynı zamanda EUR-ACE kalite markasını kullanma hakkı da kazanmış bulunuyoruz. Önümüzdeki beş yıl içerisinde tüm bölümlerimizin akredite olmasını hedefliyoruz. 19 Rektör Özer: “Bu büyümeyi sağlarken eğitim-öğretimin kalitesine de çok büyük önem veriyoruz.” Görüleceği üzere, göreve geldiğimiz ilk günden itibaren belirlediğimiz hedefler doğrultusunda atılan adımların ve yapılan yatırımların meyvelerini alıyoruz. Ülkemiz yükseköğretim sistemine böyle bir katkı yapmış olmaktan büyük bir mutluluk duymaktayız. Gençlerimize kaliteli eğitim ve öğretim imkânı sunabildiğimiz için mutluyuz. Tüm bu sonuçların üniversitemize, Zonguldak’a ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Bu süreçlerde emek veren, katkıda bulunan tüm akademik ve idari çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi. 20 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Doluluk Oranı %100’e Yaklaştı 1 3-21 Haziran tarihleri arasında yapılan LYS tercih sonuçları 23 Temmuz 2015 tarihinde açıklandı. Sonuçlar Üniversitemizin Türkiye genelinde yoğun ilgi ve talep gördüğünü ortaya koyuyor. BEÜ’nün Türkiye genelindeki tüm üniversiteler arasında lisans programlarındaki doluluk oranı %99,1, ön lisans programlarındaki doluluk oranı ise % 93.8 olarak gerçekleşti. Lisans düzeyinde ülkemiz üniversitelerinin ortalama doluluk oranı %94,9 iken Üniversitemiz %99,1 doluluk oranına ulaştı. Önlisans düzeyinde ise ülkemiz üniversitelerin ortalama doluluk oranı % 92,8 iken Üniversitemiz % 93,8 doluluk oranı ile önemli bir başarı yakaladı. Son yıllarda akademik kadro, altyapı ve sosyal donatı olanaklarını sürekli geliştiren üniversitemiz Ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve öğrencilerimizin yoğun talep ettiği; Moleküler Biyoloji ve Genetik, Biyomedikal Mühendisliği, Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Radyo Televizyon Programcılığı, Lojistik, Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, Bilgi Güvenliği Teknolojileri gibi bölüm ve programları açmış ve bu bölümler açıldığı günden itibaren tercih kılavuzunda öğrenciler tarafından büyük bir ilgi gördü. Bunun yanısıra ağırlıklı olarak İbni Sina kampüsünde eğitim veren sağlık bilimleri programlarında da yakalanan %100’lük doluluk oranı memnuniyet yarattı. Özellikle son yıllarda farklı alanlarda talep 2015 LYS sonuçlarına göre Tıp, Diş Hekimliği, gören yeni meslek dallarına yönelik Fen-Edebiyat, İlahiyat, Eğitim, İktisat bölümleri bünyesine kazandıran Fakülteleri ile Zonguldak Sağlık Üniversitemizde farklı Yüksekokulu ve Ahmet alanlarda yeni bölüm ve Erdoğan Sağlık Hizmetleri programların açılması Meslek Yüksekokulu, BEÜ’nün doluluk oranlarının her yıl Karadeniz Ereğli Meslek artmasına sebep oluyor. Yüksekokulunda açılan Türkiye genelindeki Ayrıca geçtiğimiz tüm kontenjanlar tam tüm üniversiteler yıllarda olduğu gibi bu olarak doldu. arasında lisans yıl da katıldığı çeşitli 9461 Yeni Öğrenci yurt içi ve yurt dışı programlarındaki doluluk Kayıt Yaptıracak tanıtım fuarlarında oranı %99,1, ön lisans Lisans ve önlisans öğrencilerden programlarındaki bölümlerine yerleşen yoğun ilgi gören 7196 öğrenciye ek Üniversitemiz bugün doluluk oranı ise olarak önümüzdeki ulaştığı doluluk oranları % 93.8 olarak günlerde uluslararası ile elde ettiği başarının gerçekleşti. öğrenci, lisansüstü eğitim, haklı gururunu yaşıyor. özel yetenek sınavları, Yeni Açılan Bölümlerde yatay ve dikey geçiş ile 1985 ve Sağlık Bilimlerinde % 100 yeni öğrencinin yerleşmesi Doluluk Oranına Ulaşıldı BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ daha bekleniyor. Bunun yanısıra üniversitelerin boş kalan kontenjanlarına 2015 Ek Tercih ve Yerleştirme sonuçlarının da açıklanması ile 280 kişilik boş kontenjanın da dolması ile tüm bölüm ve programlarımızda yakalanan doluluk oranının daha da artması ve üniversitemize yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısının ise 9 bin 461’e ulaşması bekleniyor. EYLÜL - EKİM 2015 önemlisi ülkemizde çok az üniversitede bulunan ve günümüzde yoğun talep gören mesleklere yönelik bölüm ve programları açarak, hedefimizi doğru yöne çevirdiğimize inanıyorum. 2015 LYS sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yapan Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer “Öncelikle Bülent Ecevit Üniversitesi ailesine katılan ve ülkemizin geleceğinde söz sahibi olacak tüm öğrencilerimizi tercihlerinden dolayı tebrik ediyor ve üniversitemize hoşgeldiniz diyorum” dedi. 2015 - 2016 akademik yılına Üniversitemiz 9 bin 461 yeni öğrenci katılımı ile birlikte 32 bini bulan öğrenci sayısı ile eğitim ve öğretime başlayacaktır. Öğrenci sayımızdaki artışın yanısıra eğitimde kalite standartlarımızı da her geçen gün arttırıyoruz. Bu çerçevede ulusal ve uluslararası akreditasyon kurum ve kuruluşları ile bölüm ve program bazında gerekli adımları atıyor ve önemli gelişmeler sağlıyoruz. Sonuçların gerek Üniversite gerekse Zonguldak için son derece mutluluk verici olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özer: “Üniversitemiz doluluk oranlarını büyük bir memnuniyetle karşılıyor ve bu durumu eğitim kalitemizde yakalanan başarı ivmesinin doğal bir neticesi olarak değerlendiriyorum. En Üniversitemize yerleşerek Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencisi olma hakkı kazanan öğrencilerimizi tebrik ediyor, bu gelişmede emeği geçen ve katkısı olan Bülent Ecevit Üniversitesi ailesi mensuplarına ve tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyor, Üniversitemize ve Zonguldak’a hayırlı olmasını diliyorum.” 21 22 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Prof. Dr. Mahmut Özer Yükseköğretimde Kalite Güvence Sistemi Çalışmaları İçin Viyana’daydı P rof. Dr. Mahmut Özer, yükseköğretimde kalite güvencesi çalışmalarını sürdürüyor. Özer, Avusturya Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Ajansı (AQ)’nun çalışmalarını yakından incelemek amacıyla Viyana’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Özer ziyaretinde, uygulamalı bilimler üniversiteleri, özel üniversiteler ve devlet üniversitelerine yönelik uygulanan dış kalite güvence prosedürlerindeki farklılıklar hakkında ayrıntılı bilgi aldı ve AQ yetkililerine Türkiye Özer, Avusturya Yükseköğretim Kalite Güvencesi Kalite Güvencesi Sistemi’ni anlattı. ve Akreditasyon Ajansı (AQ)’nun çalışmalarını yakından incelemek amacıyla Viyana’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bir dizi görüşmelerde bulunmak üzere Viyana’ya giden Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Rektörü ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, görüşmeler kapsamında Avusturya Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Ajansı (AQ)yu ziyaret etti. Ziyarette Prof. Özer’e Avusturya’daki yükseköğretim ve uygulanan dış kalite güvence sistemleri hakkında sunum yapıldı. Sunumda özellikle uygulamalı bilimler üniversiteleri, özel üniversiteler ve devlet üniversitelerine yönelik uygulanan dış kalite güvence prosedürlerindeki farklılıklar ayrıntılı olarak anlatıldı. Sunumda ayrıca AQ’nun organizasyonu tanıtıldı. Görüşmenin sonunda ayrıca kalite güvence sistemleri ile ilgili yaşanan genel sorunlar da ele alındı. Prof. Özer görüşmede Türkiye’de yükseköğretim alanında son yıllarda yaşanan gelişmeler, büyüme ve kalite güvence sistemi ile ilgili gelinen son nokta hakkında bilgi aktardı. Yükseköğretim Kurulu tarafından kalite güvence sistemi ile ilgili atılan adımlar ve yayımlanan yönetmelik hakkında da bilgi veren Özer, AQ’nun deneyimlerinden yararlanmak istediklerini belirtti. ÜAK olarak Ekim ayı içerisinde kalite güvence sistemi ile ilgili bir çalıştay düzenleyeceklerini belirten Rektör Özer, Türkiye’de yükseköğretimin mevcut durumu ve kalite güvence sisteminin kurulmasına yönelik yaklaşımların ele alınacağı çalıştayda, bu alanda başarılı ülkelerin deneyimlerine de yer vereceklerini belirtti. Prof. Dr. Özer AQ Başkanı ve ilgili alan uzmanlarını bu çalıştayda görmekten mutluluk duyacaklarını ifade etti. AQ Başkanı ve uzmanların çalıştaya katılmalarının kararlaştırıldığı görüşmenin sonunda Prof. Özer, sunumu yapan AQ Başkan Yardımcısı Dr. Anita Kruisz’e Bülent Ecevit Üniversitesinin çeşitli hediyelerini takdim etti. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 DOSYA: GÖÇ ÇAĞINDA ENTEGRASYON Atay Uslu: “GÖÇ BAKANLIĞI KURULMALI!” GÖÇ TERMİNOLOJİSİ UYUM KONULU TEORİK TARTIŞMALAR GÖÇ ve ZONGULDAK REKTÖRÜN MESAJI 23 24 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ “Uyumun bir maliyeti vardır ancak uyum sağlayamamanın sosyal maliyeti ve neden olacağı ekonomik maliyet çok daha fazladır. Yalnızca uyum faaliyetleri ile göç bir kriz olmaktan çıkartılıp, bir fırsata dönüştürülebilir.” Atay Uslu: “GÖÇ BAKANLIĞI KURULMALI!” Kaymakamlık, Vali Yardımcılığı, Deprem Koordinasyon Merkezi Yöneticiliği (Van) ve İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde Uyum ve İletişim Daire Başkanlığı görevlerinde bulunan ve şimdilerde milletvekilliği için görevinden istifa eden Sayın Atay Uslu ile Göç ve Uyum konusu üzerine Kampüsün Sesi dergimiz için bilgilendirici bir röportaj gerçekleştirdik. S ayın Uslu, Türkiye’de ilk defa göç konusuyla doğrudan ilgilenen ve kendine ait yasa ve yönetmeliği olan, il ve ilçelerde teşkilâtlanmasını hızla yapan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş kadrosundasınız, ve ilk Uyum ve İletişim Daire başkanısınız. Göç ve Uyum konusuyla ilgili olarak neler söylemek istersiniz? Bu konudaki temel sorunlar neler? Röportaj: Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu BEÜ Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi ABD 20. yüzyılın ikinci yarısı adeta bir Göç Çağıdır. Göç çağında iki temel soru için çözümler aranmakta. Birinci temel soru, sınır ötesi insan hareketliliği karşısında devletlerin göç yönetimini nasıl düzenleyeceği olmuştur. İkinci temel soru ise; göçmenlerin topluma ne şekilde entegre edileceği ve hızlı göçün toplumlarda oluşturduğu dönüşümün geleceği nasıl etkileyeceği olmuştur. Bugün ikinci soruya cevap bulmak üzere, kavramsal bazda bir çok terim tartışılıyor: Çok kültürlülük, empati, kaynaşma, katılım, birlikte varolma, asimilasyon, absorbe etme, entegrasyon, uyum… Bu kavramlarla beraber farklı paradigmalar da tartışılıyor: Göçmen ile uyum nasıl olacak?, bir çorba gibi yepyeni bir tat mı?, bir salata gibi herkesin tadı yerinde bir karışım mı?, yoksa bir aşure gibi bazı tatlar baskın yeni bir tat mı olunacak veya mozaik gibi bileşim mi?, yoksa şemsiye gibi kendini koruyuculuk baskın mı olunacak?.. Tüm bu tartışmalar bir yana entegrasyon kelimesi son yıllarda bu alandaki politik uygulamaların ana terimi olmuştur. Asimilasyoncu ve çok kültürcü politikaların adeta iflasa uğraması sonucu entegrasyon kavramının reytingi yükselmiştir. Özellikle Avrupa’da “Göçmenlerin Entegrasyonu” kavramı artık evrensel düzeyde kabul görmektedir. Kavram birliği oluşsa da uygulamalar ve politikalar ülkeden ülkeye değişim göstermektedir. Yani entegrasyon için üzerinde mutabık kalınan bir uygulama ve politika birliği yok. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Göçmenlerin entegrasyonunda çok yönlü parametreler var, bundan dolayı da hem değişen, hem de ülkeden ülkeye hatta bölgeden bölgeye ve hatta gruptan gruba farklılaşan politikalarla yürütülmesi gerekmektedir. Göçleri iten ve çeken sebepler, göçmenlerin statüleri, geri dönüş süreçleri, kaynak ülkeyle bağlantıları, siyasi ve ekonomik gelişmeler gibi dinamik ve her göçü diğerinden farklılaştıran süreçler de göçmen entegrasyonunu zorlaştıran diğer unsurlardır. Yine de tüm bu zorluklara rağmen sizce ideal bir entegrasyon neleri içermelidir? İdeal entegrasyon sürecinde; toplumla göçmenin iki yönlü karşılıklı etkileşimi, insanî değerlere saygılı, hak ve yükümlülüklerin bir arada sunulduğu yaklaşımın benimsenmesi, göçmenin istihdama katılımının sağlanması, yaşanan ülkenin dili, tarihi, kültürü ve temel kurumları ile ilgili bilgi sahibi olması, eğitimden eşit faydalanma, kamusal ve özel hizmetlere eşit erişimin sağlanması hususları ortak bir hukukî çerçeve olarak kabul görmektedir. Bununla birlikte, göçmenlerin sosyal hayata eşit bireyler olarak katılmalarını içermesi, toplumda yükselen kimlik kaygılarına karşı göçmenlerin toplumun kültürünü benimseyen, ona kendini bağlı hisseden bireyler olduğunu göstermesi ve göçmenlerin yeni bir kültürde yaşarken, kendi kültürel kimliklerinden vazgeçmelerinin istenmemesi de ideal entegrasyon sürecinin siyasal çerçevesini oluşturmaktadır. Sosyal entegrasyon, hukuksal entegrasyon, eğitim, ekonomi ve sağlık gibi alanlarda entegrasyon, işgücü piyasasına EYLÜL - EKİM 2015 25 erişim, siyasal katılım ve vatandaşlığa kabul entegrasyonun farklı basamakları olarak kabul edilmektedir. Siz Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı yaptınız. Bildiğim kadarıyla uyum konusunda Türkiye’ye özgü model önerileriniz var. Türkiye’deki göçmenlerin topluma uyumuyla ilgili hem yasal hem de sosyal alanda şimdiye kadar neler yapıldı? Türkiye’de entegrasyon, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ile 2011 yılında ilk defa hukukî ve yazılı bir nitelik kazanmıştır. Kanunda entegrasyon kelimesinin yerine uyum kelimesinin kullanılması ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce kanunun resmi olmayan ingilizce çevirisinde “harmonization” kelimesinin tercih edilmesi, yeni bir model ve politika benimseme anlayışının tezahürü olarak anlaşılması gerekiyor. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun Uyum başlıklı 96. Maddesi entegrasyonu/uyumu düzenlemektedir. İlgili maddeyi aynen size okuyorum şimdi; MADDE 96 – (1) Genel Müdürlük, ülkenin ekonomik ve mali imkânları ölçüsünde, yabancı ile başvuru sahibinin veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin ülkemizde 26 EYLÜL - EKİM 2015 toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak ve ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndükleri ülkelerinde sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilmelerini kolaylaştıracak bilgi ve beceriler kazandırmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ile uluslararası kuruluşların öneri ve katkılarından da faydalanarak uyum faaliyetleri planlayabilir. (2) Yabancılar, ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuki sistemi, kültürü ve tarihi ile hak ve yükümlülüklerinin temel düzeyde anlatıldığı kurslara katılabilir. (3) Kamusal ve özel mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime ve ekonomik faaliyetlere erişim, sosyal ve kültürel iletişim, temel sağlık hizmeti alma gibi konularda kurslar, uzaktan eğitim ve benzeri sistemlerle tanıtım ve bilgilendirme etkinlikleri Genel Müdürlükçe kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapılarak yaygınlaştırılır.” BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ bir noktaya göçecek olsalar da, kalacak olsalar da uyum kapsamına alınmıştır. Kanunda “Sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilme” ifadesi ile ideal entegrasyon süreçlerinde “kendi kendine yeterlilik” olarak tanımlanan ilke açık olarak benimsenmiştir. Yine kanunun ilgili maddesinde, uyum faaliyetlerinde kamu kurum ve kuruluşlarıyla, yerel yönetimlerle, üniversitelerle, STK’lar ile, uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde bir sürecin tavsiye edildiği görülmektedir. Ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuk sistemi, kültürü, tarihi, hak ve yükümlülükleri, mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime erişim, ekonomik faaliyetlere erişim, temel sağlık hizmetlerine erişim, sosyal ve kültürel iletişim konularında kurs, tanıtım, bilgilendirme yapılabilmesi için tavsiye niteliğinde ifade bulmaktadır. Kanunun ilgili fıkrasında geniş bir perspektifte düzenlenebilecek uyum kurslarına zorunlu katılım yerine gönüllülük esasıyla katılım ilkesi benimsenmiştir. Bu maddeyi biraz açabilir misiniz, buradan ne anlamalıyız? Kanuna göre tüm bu faaliyetleri düzenleyecek olan kurum Göç İdaresi Genel Müdürlüğü mü? Elbette. YUKK, yabancıyı, uluslararası koruma statüsü sahibini, başvuru sahibini uyuma muhatap kitle kabul etmektedir. Madde 3’te, yabancı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi olarak tanımlandığına göre, kanun uyumu çok geniş bir kitle için, statüsü ne olursa olsun tüm yabancılar için öngörmektedir. Kanundaki sınır göçmenin niteliğinden ve statüsünden öte ülkenin ekonomik ve mali imkânlarıdır. Uyum süreçlerine ilişkin iş ve işlemleri yürütmek kanunun 104. maddesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün görev ve yetkileri içinde sayılmıştır, bununla birlikte Göç İdaresi Genel Müdürlüğü uyum politikalarını hazırlayıp siyasi iradeye sunabilecek, ardından da Kabul edilen uyum politikalarını uygulayabilecek kapasiteseye sahip şekilde teşkilatlanmaktadır. Kanunda kullanılan “toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak” ifadesi ile karşılıklılık, iki taraflılık çok net olarak tanımlanmaktadır. “Ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndüklerinde ülkelerinde bağımsız hareketi kolaylaştıracak bilgi ve beceri kazanma” ifadesi ile yabancılar isterse başka Kısacası YUKK’da Türkiye’deki uyum süreçleri, kültürel, ekonomik, siyasal, sosyal hayat boyutu, yerel, ulusal, yeryüzü ölçeği içinde geniş ve genişletici ifadelerle ideal entegrasyon ilkelerine uygun bir çerçevede düzenlenmiştir. YUKK’nun 96. maddesi adeta, Türkiye için bir perspektif ve felsefe olarak “Uyum” olarak kavramsallaştırdığı yeni bir entegrasyon modelinin çerçevesini çizmektedir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Burada benimsenen yaklaşımın Avrupa’daki yaklaşımdan bir farkı var mı? Avrupanın bir çok ülkesinde entegrasyon politikaları içerisinde zorunlu dil, bilgi ve kültür eğitimi ve son derece katı ölçme, değerlendirme süreçlerinin de bulunması, entegrasyon kavramının da asimetrik bir yöne kaymasına ve yukarıda ifade etmeye çalıştığımız ideal entegrasyon sürecinden sapmaya sebeb olduğu değerlendirildiğinde, “uyum” ve “harmonization” terimlerinin kullanılması isabetli bir tercih olmuştur. Biraz da Entegrasyon Uygulamalarından ve göçmenlerin kanunla düzenlenen statülerinden, haklarından bahsedebilir misiniz? Yabancılar Türkiye’de düzenli göçmen, uluslararası koruma ve geçici koruma gibi farklı statülerle kalmaktadır. İlk grubu ikamet izni alarak kalan yabancılar oluşturmaktadır. Sayıları 400.000’i geçen düzenli göçmen diyebileceğimiz bu gruptaki yabancıların uyum süreci diğer gruplara nispetle daha kolay düzenlenebilir. İstihdam piyasasına, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimleri, kültür, siyasal yapı ve hukuk konusunda bilgi sahibi olmaları, dil öğrenmeleri gibi hususlarda çok spesifik çalışmalar yapılmasa da, halk eğitim merkezlerinin bu konuda çalışma yapma görev ve kapasiteleri bulunmaktadır. Aynı konuda ve düzenli göçmen olarak adlandırılan bu gruba yönelik belediyelerin de farklı faaliyetlerinin olduğu bilinmektedir. Başvuru sahibi yada uluslararası koruma statüsü sahibi ikinci grup yabancılar için YUKK ile ilköğretim ve ortaöğretim hizmetlerinden faydalanma, sağlık güvencesi ile sağlık hizmetlerine erişim konularındaki hakları kanunî güvenceye kavuşturulmuştur. Uyumun önemli bir şartı olan işgücü piyasasına erişim konusunda ise mülteciler ve ikincil koruma sahibi kişiler için bürokratik bir mekanizma öngörülmeden çalışabilme hakkı getirilmiştir. Ancak Türkiye’de bu gruba dahil olan yabancı sayısı 1000’li rakamlarla ifade edile- EYLÜL - EKİM 2015 27 cek kadar azdır. Şartlı mülteci veya başvuru sahibinin ise 100.000’den fazla olduğu bilinmektedir. YUKK göre, başvuru sahibi veya şartlı mülteci, uluslararası koruma başvurusu tarihinden 6 ay sonra çalışma izni almak için başvurabilir. Şartlı mülteciler veya başvuru sahipleri için çalışabilme hakkının, mültecilerin aksine izin şartına bağlanılması, çalışma izninin mesleki sınırlamalar dahilinde, özel şartlara sahip olanlara verilebilmesi bu grubun ülkemizde yaşamasını ve uyumunu zorlaştırmaktadır. Bu grubun hizmetlere erişimi için sivil toplum, kamu kurumları ve yerel yönetimler farklı uyum faaliyetleri planlamaktadır. Suriye’li göçmenlerin entegrasyonu konusunda neler söyleyebilirsiniz? Suriye’li göçmenler Türkiye’de “Geçici Koruma” statüsü ile kalmaktadırlar. Türkiye’de bugün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre 2 milyona yakın biyometrik kaydı yapılan Suriye vatandaşı bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye, ilk kez bu boyutta büyük bir kitlesel akına ev sahipliği yapıyor. Bundan önce Bulgaristan, Bosna gibi Balkan ülkelerinden Türkiye’ye gelen göçmenler oldu. Ancak sayılarının az olması, ortak köken, çeşitli bölgelerde iskân ve Türk vatandaşlığı hakkının kısa sürede verilmesi yoluyla uyum süreçleri nispeten sorunsuz gerçekleştirildi. Oysa Suriye’li göçmenlerin durumu tümüyle farklı dinamikleri içinde barındırıyor. Her şeyden önce, “misafir” tanımlaması ile göçen Suriye vatandaşları, artık geçici koruma statüsü taşıyorlar. Ancak her ne kadar geçici olarak isimlendirilen bir statü ile kalıyor olsalar da, Suriyeli göçmenler bu toplumda yaklaşık 4 yıldır yaşamaya devam ediyorlar ve öyle görünüyor ki uzun bir süre burada bulunmaya devam edecekler. Suriyeli göçmenlerin her geçen gün Türkiye’de tutunma ve yerleşik hale gelme kapasiteleri güçleniyor. Türkçe konuşma düzeylerinin yükselmesi kalıcı bir yaşama geçmelerini kolaylaştırmakta. Ama bu durumun Türk toplumuna kısa bir sürede ve tam bir entegrasyonla sonuçlanacağını söylemek çok güç. 28 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Türkiye’nin yakın gelecekte Almanya’nın Türk göçmenlerde yaşadığı deneyimin bir benzerini yaşaması muhtemeldir. Bilindiği üzere, 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya işçi olarak çalışmaya giden ilk göçmenler “misafir işçi” olarak tanımlanmıştı. Bu göçmenlerin bir süre sonra memleketlerine geri dönecekleri varsayılmıştı. Aynı şekilde Almanya’ya göçen Türk işçilerde kendilerini geçici görüyorlardı. “Geçicicilik” durumu her iki taraf içinde ortak bir kabuldü. Ama süreç beklenenin tersine ilerledi. Yetişen yeni kuşaklarla birlikte Almanya’ya temelli yerleşme düşüncesi yaygınlık kazandı. Bu gün Türkiye’den giden işçiler Almanya’da daimi bir statü elde ettiler. Başta yerel yönetimler olmak üzere kurum ve kuruluşların uyum süreçlerine ait faaliyetleri belirlenecek politikalar doğrultusunda sistematize edilmelidir. Yabancıların uyumu modülü hazırlanarak hayat boyu öğrenme modülleri içerisine eklenmelidir. Yabancıların özellikle de sayıları 2 milyonu aşan Suriyeli göçmenlerin akademik ve bireysel yetenekleri iyi analiz edilmeli ve denklik, kualifikasyon artırma, mesleki becerilerini geliştirme gibi destekleyici tedbirler uygulamaya konmalı ve işgücü piyasasına erişimini sağlayacak hukuksal çerçeve bir an önce düzenlenmelidir. Toplumun da yabancılara uyumunu hızlandırmak ve kolaylaştırmak için “Göç” ünitesi ilk ve orta öğretim müfredatına eklenmelidir. Suriyeliler farklı nedenlerle Türkiye’ye göç etseler de, aynı sürecin Türkiye’deki Suriyeli göçmenler için de söz konusu olabileceği muhtemeldir. Dört yıllık süreçle beraber, bundan sonra uzun yıllar devam etmesi muhtemel koruma süreci artık geçici olmaktan çıkmıştır. Özellikle yeni bir Suriyeli çocuk ve genç kuşağının Türkiye’de yetişiyor olması bu durumun kalıcılığını kuvvetlendirmektedir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün göçmenlerin uyumuyla ilgili yaptığı ve yapılması gereken çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Geçici Koruma statüsü ile Türkiye’de kalmaya devam eden yabancılara yönelik usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca çıkartılan “Geçici Koruma Yönetmeliği” ile düzenlenmiştir. Ne bu yönetmelikte, ne de bu yönetmeliğe istinaden AFAD başkanlığınca çıkartılmış genelgede uyum/entegrasyon terimleri geçmemektedir. Ancak sağlık hizmetlerine erişim, eğitime erişim, iş piyasasına erişim, hak ve yükümlülüklerin ifadesi gibi tam anlamıyla entegrasyon süreçlerine ilişkin düzenlemeler her iki mevzuatta da bulunmaktadır. Öncelikle yönetmeliğin 26/1 maddesinde sağlık, eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve benzeri hizmetlerin sağlanabileceği ifade edilmiştir. Aynı maddenin diğer fıkrasında AFAD’a kurumlar arası koordinasyon yetkisi verilmiştir. AFAD başkanlığınca bu yetkiye istinaden geçici barınma, eğitim, sağlık, iş piyasasına erişim, sosyal yardım gibi hizmetlerin koordinasyonunda usul ve esasları belirleyen uyum süreçlerini etkileyen ve hatta düzenleyen bir genelge yayınlanmıştır. Genelge ile hiç uyum terimi kullanılmadan, entegrasyonu/uyumu etkileyen ve belirleyen sağlık, eğitim, işgücü piyasasına erişim gibi sosyal, kültürel faaliyetler ile entegrasyonun ilk koşulu olan dil eğitimi gibi özel konuların da koordinasyonunda AFAD yetkilendirilmiştir. Suriyeliler için çalışma hayatına erişimin hala imkansız olması, eğitim süreçlerinin tanımlanamaması, dil ve kültür kurslarının yeterli olmaması gibi nedenlerle uyum problemi her geçen gün artmaktadır. Türk toplumu ile Suriyeli göçmenler arasında sosyal mesafe açılmaktadır. Ancak her şeye rağmen ortada 2 milyon Suriye’liyi insanilik, komşuluk, merhamet, sayıları değil içeriği esas alan sevgi bakışı gibi farklı reflekslerle bağrına basmış bir toplumun olduğu gerçeği de yadsınamaz. 4 yıldır çok büyük ayrılıklar oluşmadan uyum içinde devam eden bu süreç sürdürülebilir, yönetilebilir, hedef ve içeriği belli bir politikaya dönüştürülmelidir. Suriyeli göçmenlerin uyum süreci, YUKK’na uygun olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilmelidir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulup, koordine edilen, İngilizce, Rusça, Arapça, Türkçe dillerinde 7 gün 24 saat esasıyla hizmet veren Yabancılar İletişim Merkezinin (YİMER – ALO 157) örnek bir uyum çalışması olarak ifade edebilirim. Hem hedef hem de transit geçiş ülkesi haline gelmiş Türkiye’deki yabancıların ve özellikle Suriyeli göçmenlerin entegrasyonu konusu, ülkemizin diğer sorunları yanında ilk sırayı almaya aday önemli bir konum arz etmekte. Bu entegrasyon sürecinde Türkiye’nin en başta bir “göç ülkesi” olduğu fikrine alışması ve bu konuda yapacağı yapısal reformları şimdiden planlaması gerekmektedir. Misafir olmaktan çıkmış yabancılarla ilgili yapısal ve mantalite değişimine Göç ve Uyum Bakanlığı kurularak başlanılması da doğru bir hamle olacaktır. Sayın Uslu, son olarak bir ülkedeki göçmenlerin uyumundan beklentiler ve kazanımlar nelerdir? Uyum göç edenin de, geride kalanın da, göç edilenin de yararına bir faaliyettir. Uyumla desteklenen göç, hem toplum için hem de göçmen için kazan-kazan (win-win) sürecidir. Çünkü uyum ötekileştirmeyi, ayrımcılığı ve kırılganlığı azaltır; karşılıklı bağımlılığı ve ortak faydayı arttırır. Uyumun bir maliyeti vardır ancak uyum sağlayamamanın sosyal maliyeti ve neden olacağı ekonomik maliyet çok daha fazladır. Yalnızca uyum faaliyetleri ile göç bir kriz olmaktan çıkartılıp, bir fırsata dönüştürülebilir. Doğru uyum/entegrasyon süreçleri göçü, hoşgörü, karşılıklı anlayış, kalkınma, medeniyetler ittifakı için bir imkana, toplumda, kültürde, ekonomide çeşitlilik için avantaja dönüştürülebilir. Göç hareketleri başarılı uyum/entegrasyon politikaları ile herkesin yararına yönetilebilir. Vakit ayırdığınız, değerli deneyim ve görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için Bülent Ecevit Üniversitesi adına sizlere teşekkür ediyorum. Ben de bu konuya gösterdiğiniz ilgiden dolayı size ve derginize teşekkür ediyorum. Umarım bu mülakat göçmenlerin uyumu konusundaki kavramsal farkındanlığa bir kapı aralamıştır. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 29 GÖÇ TERMİNOLOJİSİ Göç: Kişilerin daimi olarak yerleşmek ya da belirli bir süre yaşamak üzere menşe ülkelerinden veya mutad olarak ikamet ettikleri ülkeden ayrılarak bir başka ülkeye geçici ya da kalıcı olarak gitmeleri şeklinde tanımlanabilir. Göç kavramı, süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirmeleri sonucunu doğuran nüfus hareketlerini ifade etmektedir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda göç “yabancıların, yasal yollarla Türkiye’ye girişini, Türkiye’de kalışını ve Türkiye’den çıkışını ifade eden düzenli göç ile yabancıların yasa dışı yollarla Türkiye’ye girişini, Türkiye’de kalışını, Türkiye’den çıkışını ve Türkiye’de izinsiz çalışmasını ifade düzensiz göçü ve uluslararası korumayı” içermektedir. (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 3) Göçmen: Uluslararası ölçekte, evrensel olarak kabul edilmiş bir “göçmen” tanımı bulunmamaktadır. Göçmen terimi genellikle, bireyin göç etme kararını, kendi özgür iradesiyle ve “kişisel rahatlık” sebepleriyle aldığı tüm durumları kapsar şekilde anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu terim, maddi ve sosyal koşullarını iyileştirmek ve kendileri ve ailelerine ilişkin beklentilerini geliştirmek amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye hareket eden kişiler ve aile fertleri için geçerli kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler göçmeni, sebepleri, gönüllü olup olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet eden bir birey olarak tanımlamaktadır. Mülteci: 1951 Cenevre Sözleşmesine uygun olarak, Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasî düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişi. (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 61) Güvenli Bölge: “Yaralı ve hasta muharipler veya muharip olmayanlar” ile “savaşlarda yer almayan sivillerin” savaşın etkilerine karşı korunduğu tarafsız bölgeler (Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi, 1949, 15. Madde). Şartlı Mülteci: Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasî düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişidir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin 30 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Maddesi uyarınca sözleşmeye taraf devletlere tanınmış bir haktır. Coğrafi kısıtlama, uluslararası koruma arayan kişilere kalıcı çözümler sağlanmasının önünde bir engel teşkil etmez. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca Avrupa ülkelerinden gelen mülteciler veya Avrupa dışındaki ülkelerden gelen uluslararası koruma başvuru ve statüsü sahipleri Türkiye’de bulundukları süre boyunca aynı hak ve hizmetlerden yararlanabilmektedirler. Türkiye’de kalmasına izin verilir. (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 61) Uluslararası Koruma: Mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statülerini içermektedir. Coğrafi Kısıtlama: Mülteci korumasının sadece Avrupa’da (Avrupa Konseyi üyesi olan ülkeler ile Bakanlar Kurulunca belirlenebilecek diğer ülkelerde) meydana gelen olaylar nedeniyle iltica talep eden kişiler açısından sağlanma yükümlülüğü altında olunmasına işaret eder. Ülkemizin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne uygulamakta olduğu coğrafi kısıtlama, söz konusu sözleşmenin 1(B) Uyum: Göçmenlerin hem birey hem de grup oalarak toplumun bir parçası kabul edildiği süreci ifade etmektedir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde uyum, toplumun ve göçmenin karşılıklı ve aynı ölçüde çaba göstereceği iki yönlü dinamik bir ilişki olarak ve göçmenlerin kendileriyle ilgili konularda edilgen olmadığı aktif katılımcı bir süreç olarak planlanmakta, uyum programları ise isteğe bağlı faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 96) Vize: Türkiye’de en fazla doksan güne kadar kalma hakkı tanıyan ya da transit geçişi sağlayan izni ifade eder. Yabancı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişidir. Geçici Koruma: Kitlesel akın olaylarında acil çözümler bulmak üzere geliştirilen bir koruma biçimidir. Geçici koruma, devletlerin geri göndermeme yükümlülükleri çerçevesinde kitleler halinde ülke sınırlarına ulaşan kişilere belirli haklar sağlamayı hedefleyen pratik ve tamamlayıcı bir çözüm yoludur. Geçici korumanın üç temel unsuru, güvenli topraklara erişime izin verilmesi, geri gönderme yasağının uygulanması, temel ve acil insani ihtiyaçların karşılanmasıdır. İkincil Koruma: Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri döndüğü takdirde ölüm cezasına mahkum olacak veya ölüm cezası infaz edilecek; işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak; uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında verilen uluslararası koruma biçimidir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 31 Uyum Konulu Teorik Tartışmalar Uyum Toplantı Notları Akademisyenler Yuvarlak Masa Toplantısı 18 Nisan 2014, Beyoğlu/İstanbul Katılımcılar Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Atay Uslu, Uyum ve İletişim Daire Başkanı Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu, Uyum ve İletişim Dairesi / Proje Koordinatörü Göç Uzmanları IOM Temsilcisi Meral Açıkgöz, Uluslararası Göç Örgütü / Göç Uzmanı Akademisyenler Prof. Dr. Ayhan Kaya (Moderatör) / Bilgi Üniversitesi Prof. Dr. Canan Balkır / Dokuz Eylül Üniversitesi Saime Özçürümez / Bilkent Üniversitesi Seçil Paçacı Elitok / Sabancı Üniversitesi Suna Gülfer, Ihlamur Öner / Marmara Üniversitesi Ece Öztan / Yıldız Teknik Üniversitesi İlkay Südaş / Ege Üniversitesi Başak Kale / ODTÜ & Boğaziçi Üniversitesi Kristin B. / Oxford Üniversitesi Toplantı Notları 1. Entegrasyon tartışmaları Avrupa’da 90’lı yıllarda başladı 2. Almanya’da 2000’li yılların başlarında 3. Entegrasyon tartışmaları Neoliberalizmle ve Keynesyen politikalar bağlamında yapılmıştır. 4. Refah toplumu ve refah devleti anlayışı bağlamında da Entegrasyon tartışmaları yapılmıştır. Batılı devletler 1975’lerde refah toplumu anlayışından uzaklaşmışlardır. 5. Neoliberal devletler iki eksen üzerinde yürüyor; a. Liberalizm (birey, bireysellik, dayanışmacı anlayış yok) b. Conservatism (cemaat, etnik, kültürel ve dinsel topluluklar) a+b = neoliberalizm 6. Chicago Okulu Entegrasyonu kültür üzerinden tanımlar. 7. Fransız Cumhuriyetçi entegrasyon modeli, Hollanda multikültürel model pratikte iflas etmiştir ama teorik olarak hala geçerli olabilir, entegrasyon tartışmalarına katkı sağlayabilir. Bu modeller farklı saiklerle üretilmiş olsa da her ikisi de azınlıkları ve göçmenleri yalnızlaştırmıştır. 8. Göç, doğal ve olması gereken, olmadığı zaman bir problem vardır diyebileceğimiz bir olgudur. 9. Batıda Uyumda kilisenin önemli rolü olmuştur. 10. Toplumsal cinsiyet ve göç konusunda bir parametredir. 32 EYLÜL - EKİM 2015 11. Entegrasyonda Avrupa ve Amerika iki ayrı modeli teşkil eder. 12. Türkiye insan profili açısından göçle kurulan bir ülke olduğu için Amerikaya (Kanada ve Avustralya’ya da) benzetilebilir. 13. Göç ve göçmen ülkesi olduğumuzu yadsısak da bu gerçek değişmiyor. 14. Osmanlı göç politikası çokkültürlülük üzerine kuruludur. Osmanlı (millet esaslı bir toplum) millet sistemi oluşturmaya çalışmıştır. 15. Türkiye 50 yıl sonrası için nasıl bir toplum-devlet olmak istiyor? Buna karar verilmeli ve buna göre göç ve uyum politikaları geliştirilmelidir. 16. Çok kültürlülüğü kabul edip buna göre çalışmak gerekir. 17. Ulus devlet anlayışından çıkıp çok kültürlü bir yapıyı kabullenmeliyiz. Gerçekçi, rasyonel göç ve uyum politikaları geliştirmek ancak bu şekilde mümkün olabilir. 18. Uyum politikaları (model) konusunda Salata, Çorba ve Aşure anolojileri yapıldı ve farklılıklara değinildi. 19. Çokkültürlülük ekonomik katkıya nasıl dönüştürülebilir? 20. Göç farklı fikirlerin kesişmesini sağlayarak sosyal networkler oluşturur ve bu da inovasyonu arttırır. Zengin coğrafyalara bakıldığında göçün etkisi bariz olarak görülür. 21. “Ekonomik katkı” söylemi göçmenleri ‘iyi göçmen’ ve ‘kötü göçmen’ şeklinde hedefe koyabilir. 22. Suriyeli genç kızların ‘çocuk gelin’ olma tehlikesinn önüne geçmek için cezalandırmayı yapılandırmak gerekmektedir. 23. Transatlantik Akademi Raporu, Türkiye’deki yabancı ve göçmen algısı konusunda çok iyimser değil. 24. ‘Algıyı’ ölçmek de değiştirmek de çok zor. 25. Algı değişimi için öneri: yurtdışından gelen öğrencilerin Türk bir aile yanına yerleştirilmesi projesi (host family). 26. Hak temelli politikalara ağırlık vermek lazım. 27. Yasadışı ekonomide yaptırım da teşvik de işe yaramıyor. 28. Algıyı veri olarak almayı öğrenmeliyiz. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ 29. Eviçi hizmet konusu istismara açık, kanunda yer verilmemiş. 30. Uyum çalışmalarında “Doğal Süreçlere Müdahale” kavramı da tartışılmalı, yapılandırılmalı. 31. Politika oluştururken Metodolojik Milliyetçilik yapılmamalı. 32. Güvenlik ve Emniyet kavramlarının farklılığına dikkat edilmeli. 33. Göç ve uyum konusu farklı düzeylerde ele alınmalı: a. Yerel düzey (uygulamalar, hizmetler) b. Ulusal düzey (kanun, yönetmelik) c. Uluslarararası düzey (kriterler) 34. Kayıt dışı göçün-çalışmanın önüne neden geçilemiyor?! 35. Misafirperverlik’ten Uyum’a geçmeliyiz. (Misafirlik 3 gündür!) 36. Kendi içimizde ‘öteki’yi nasıl yaratıyoruz? 37. Grup atıflarından kaçınılmalı (Almanlar şöyledir, Hollandalılar böyledir.. vb). 38. Kavramlar dinamiktir, statik değil. Kavramsallaştırmalar da güncel hayata ve pratiklere uygun olmalıdır. 39. Çokkültürlü bir toplumda tek bir entegrasyon modeli olamaz, olmamalı. 40. Göç konusu çok faktörlü, çok değişkenli bir konudur. 41. Göçebe toplumlar göçü kabul etmede daha mı eğilimlidir? 42. Göçler bireysel pratiklerdir. Her göç kişiseldir, farklı motivasyonlara haizdir (path dependence). 43. Diversity (çeşitlilik) postmodernitenin dayattığı bir kavramdır. 44. Diversity’de farklılıkların yüceltiliyor olması benzerliklerin farkedilmesinde ve görülmesinde bir engel olabilir. 45. Bazı entegrasyon kavramları: Inclusion, Absorbtion, Cohesion... 46. Algılar ‘karşılaşmalarda’ oluşuyor. Karşılaşma mekanlarını-fiziksel şartları, teknolojik altyapıyı düzenlemek gerekiyor. 47. Yurtdışındaki karşılaşma örnekler incelenebilir. 48. Göç alanında Veri, İstatistik eksikliği var. 49. Re-entegrasyon bağlamında Almanyadan dönenler incelebilir. 50. Şemsiye kavram: Bir arada yaşamak! (Diğerlerine göre daha nötr bir kavram) 51. Göçmen kadınlara yönelik cinsel obje algısının önüne geçilmeli. 52. Farklı grupların farklı ihtiyaçları vardır. 53. Göçle alakalı farklı konulardaki ipleri bırakmadan uyuma çalışmak gerekir. 54. Uyum konusunda İyi kötü örnekler incelenmeli (Good & Bad Practises) 55. Göç ve göçmen algısının pozitif olması için medya nasıl kullanılabilir? Nasıl dahil edilebilir? 56. Göç muhabirliği gündeme alınabilir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 33 GÖÇ ve ZONGULDAK Yrd. Doç. Dr. Hasan Sankır BEÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı T ürkiye’nin coğrafi ve stratejik konumu, Avrupa ile yoksulluk, işsizlik ve siyasal sorunların yaşandığı Ortadoğu, Güney Asya ve Doğu Afrika ülkeleri arasında bulunması, son olarak da Orta Doğudaki siyasi istikrarsızlık Türkiye’yi göç rejimi bakımından kaynak ülke olmasının yanı sıra transit ve hedef ülke konumuna getirmiştir. Komşu bölgelerdeki istikrarsızlık ortamları Türkiye’yi ağırlaşan mülteci sorunları yanında iltica-sığınma talebi ile gelen yabancılar sorunu ile de karşı karşıya bırakmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 2015 yılı Ağustos ayı istatistiklerine bakıldığında Türkiye’deki kayıtlı mülteci ve sığınmacıların sayısının 202.196’ya ulaştığı görülmektedir. Ülkemizdeki 200 binin üzerindeki mültecilerin yaklaşık 1000 kadarı ise Zonguldak’ta bulunmaktadır. Bu istatistiklere Suriyelilerin dâhil edilmediğini hemen belirtelim çünkü Suriyeliler Türk Hükümetinin tanıdığı geçici koruma hakkıyla ülkemizde misafir statüsü ile ikamet etmektedirler. Yine BMMYK’nın 2015 yılı Ağustos verilerine baktığımızda Türkiye’deki kayıtlı Suriyelilerin sayısının 1.938.999’a ulaştığı görülmektedir. Bu rakamlar resmi rakamlardır ve ülkemize gayrı resmi yollardan girmiş olanları da hesap ettiğimizde bu sayının iki buçuk milyonu geçtiği sanılmaktadır. Zonguldak’ın iltica ve sığınma talebi dolayısı ile ülkemize gelen yabancılarla tanışması İçişleri Bakanlığının almış olduğu karara dayanmaktadır (2015). Buna göre İçişleri Bakanlığı emniyet ve asayiş açısından sorun yaşanmayan ve yabancıların kontrollerinin de zor olmadığı 62 uydu il belirlemiştir. Ülkemizden iltica-sığınma talebinde bulunan yabancılar müracaatlarının ardından Bakanlığın uygun gördüğü bu illerde ikamete tabi tutulmaktadırlar. Görüldüğü gibi Zonguldak’ın iltica ve sığınma talebinde bulunan yabancılar için bir ikametgâh yeri olması kent için çok yeni bir durumdur. Bu arada gelen göçmen gruplarına baktığımızda çoğunluğunun Iraklılar olmak üzere Afganistan, Türkmenistan, Özbekistan, Filistin ve bazı Afrika ülkelerinden oldukları görülmektedir. Göç veren bir il olarak Zonguldak’a baktığımızda bunu 1990’lı yıllardan itibaren ekonomik olarak başlayan gerileme ve sanayisizleşme süreciyle birlikte ona eşlik eden sosyal ve kültürel alanlardaki gerilemeye bağlayabiliriz. 34 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ sosyal ve kültürel sebeplere hemen çözüm bulunması ve komşu ülkelerde yaşanan politik istikrarsızlığın kısa dönemde son bulması pek mümkün gibi gözükmemektedir. Bundan dolayı bu tür toplumsal problemlerin çözümüne yönelik stratejilerin oluşturulması/geliştirilmesi ile farkındalık yaratılması için ihtiyaç duyulan bilimsel verinin bir an önce tamamlanması ve kentin tüm paydaşlarıyla paylaşılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Öte yandan göç veren bir il olarak Zonguldak’a baktığımızda bunu 1990’lı yıllardan itibaren ekonomik olarak başlayan gerileme ve sanayisizleşme süreciyle birlikte ona eşlik eden sosyal ve kültürel alanlardaki gerilemeye bağlayabiliriz. Zaman içerisinde şehrin gelişimini sağlayacak yatırımların yetersiz kalması ilk olarak işsizlik problemini ve sonrasında da yoğun bir şekilde göç sorununu da beraberinde getirmiştir. Yukarıda kısaca özetlemiş olduğumuz gelişmeler sonucunda Zonguldak hem içerden dışarıya yoğun bir şekilde göç veren hem de iltica ve sığınma talebinde bulunan yabancıların ikamete tabi tutulduğu uydu illerden biri olma özelliğinden dolayı göç alan bir şehir konumuna gelmiştir. Bu durum kentin ekonomik, sosyal, kültürel dinamikleri üzerinde farklı etkiler oluşturmaktadır. Göç kavramı kentin sosyal değişim dinamiklerinden biri haline gelmiştir. Zonguldak’ın başta işsizlik olmak üzere göç vermesine sebep olan ekonomik, Sanayisizleşme sürecinde büyüme hızı göç nedeniyle eksiye dönmüş olan kentte göçün durdurulmasında pek çok kuruma olduğu gibi Bülent Ecevit Üniversitesi’ne de büyük sorumluluklar düşmektedir. Aslında üniversitenin varlığı göçü durdurma adına başlı başına bir fayda sağlamaktadır. Bülent Ecevit Üniversitesi yaklaşık 30 bin öğrencisi ile göçün olumsuz etkilerinin hissedilmesinin önüne geçerek kente pek çok farklı açıdan katkı sağlamaktadır. Bu anlamda kentin ihtiyaçlarının belirlenmesi, sorunlarının tespiti ve olası çözüm önerilerine yönelik bilimsel çalışmaların yapılması sürecinde Bülent Ecevit Üniversitesi şehrin lokomotiflerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Üniversite, Zonguldak’taki mevcut sosyal yapının toplumsal değişme dinamikleri bağlamında araştırılmasında, üniversite-şehir etkileşimi ve şehrin üniversite algısına dair bir dizi çalışma gerçekleştirmiş ve sonuçlarını şehrin paydaşları yanı sıra tüm kamuoyuyla paylaşmıştır. Bu bağlamda Bülent Ecevit Üniversitesi geçen yıllarda yapmış olduğu ve bu yıl tekrarlanan algı (BEÜ’nün Zonguldak’a Etkileri ve Şehrin Üniversite Algısı), göç çalışması ( Zonguldak İlinde Göçün Sosyo-Ekonomik Nedenleri ve Alınabilecek Tedbirler) ve intihar davranışı araştırması (Zonguldak İl Merkezinde İntihar Davranışının Yaygınlığı) ile toplumsal sorunlara duyarlılığını ortaya koymuş, yine aynı şekilde yayın aşamasında olan “Zonguldak’taki Mülteciler: Yaşam Deneyimleri, Sorunlar ve Öneriler” çalışması da Bülent Ecevit Üniversitesi’nin hem yerel hem ulusal hem de uluslararası alanda çeşitli çalışmalarla sosyal problemlerin çözümüne yönelik şehre katkı sunmaya devam etmektedir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 REKTÖRÜN MESAJI K öklü bir geçmişe sahip, dinamik yapısıyla kalitesini ve gücünü arttıran ve bulunduğu bölgenin güçlü bir yükseköğretim kurumu olan Bülent Ecevit Üniversitesi, toplumsal olaylara özellikle bulunduğu çevre ve bölge kapsamında duyarlı olmaya çalışan ve bu yönde çalışmalar gerçekleştirmeye özen gösteren bir üniversitedir. Üniversitemiz, Zonguldak’a ve Zonguldak insanına karşı ödevlerini yerine getirmenin, ülkemizin geneline yönelik olan etkisinin de farkındadır. Bu bağlamda Üniversitemiz, hem Zonguldak’ın tarihi, kültürü ve sosyal yapısı ile ilgili çalışmalar yapmakta, hem de Zonguldak ilinin ve Zonguldak halkının karşılaştığı veya karşılaşabileceği sorunlara yönelik çözüm önerileri üreten araştırmalar yapıp kamuoyu ile paylaşmaktadır. Zonguldak ilinin kentsel dinamiğini bir süredir yakından etkileyen bir olgu olarak karşımıza çıkan Zonguldak’taki mülteci gruplar, kentimizde huzurlu bir ortak yaşam standardının sağlanabilmesi için üzerinde çalışılıp politika üretilmesi gereken bir alan olmaya devam etmektedir. Bu anlamda Üniversitemiz de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için çalışmalar yapmaktadır. Bir süredir Zonguldak’ta yaşamlarını sürdüren mültecilerin göç öncesi ve göç sonrası süreçlerine ayrıntılı şekilde değinen ve bu mültecilerin yaşam deneyimlerine odaklanıp yaşam standartlarının iyileştirilmesine dair bilimsel veriler ortaya koyan “Zonguldak’taki Mülteciler: Yaşam Deneyimleri, Sorunlar ve Öneriler” başlıklı bu çalışma, mültecilerin Zonguldak iline dair algılarını göstermesi açısından önem arz etmektedir. Öte yandan Zonguldak halkının mültecilere yönelik tutum ve davranışlarını gözler önüne sermesi de bu projeyi değerli kılan noktalardan birini oluşturmaktadır. Bu verilerin ortaya konmasında özveriyle çalışan öğretim üyelerimize, araştırma ekibine ve öğrencilerimize teşekkür ediyor, araştırma sonunda elde edilen verilerin bu alandaki sorunların çözümüne ve mevcut durumun daha da iyileştirilmesine katkıda bulunmasını temenni ediyorum. Prof. Dr. Mahmut ÖZER Rektör 35 36 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ BEÜ Yeni Akademik Yılda Rekor Sayıda Uluslararası Öğrenci Kabul Etti B ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ), uluslararasılaşma çalışmalarının önemli bir paydaşı olan uluslararası öğrencilerinin sayısında rekor düzeyde artış kaydetti. Üniversite, 2015-2016 Akademik Yılında 284 uluslararası öğrenci kabul etti. Öğrenimlerine devam eden 264 öğrenciyle birlikte BEÜ’deki uluslararası öğrencilerin toplam sayısı 548’e ulaştı. Özer, Uluslararası öğrencilerin Üniversitemizde önemli bir oranda yer alıyor olması beraberinde kültürel zenginlik ve tolerans ortamı da sağlıyor. BEÜ’de bu yıl ilk defa öğrenim görecek Uluslararası öğrenci sayısında çok önemli bir artış yaşandı. 2015-2016 Akademik Yılında ön lisans düzeyinde 26, lisans düzeyinde 248, lisansüstü düzeyde ise bu yıl ilk defa 10 uluslararası öğrenci olmak üzere toplamda 284 kişi BEÜ’ye kayıt yaptırdı. Üniversitenin uluslararasılaşma çalışmalarının son yıllarda artan bir ivmeyle yol aldığını belirten Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, “Uluslararası öğretim üyesi sayılarındaki artışın yanı sıra uluslararası işbirlikleri ve bilimsel toplantılar dünya çapında tanınırlığımızı arttırırken farklı ülkelerden öğrencilerin Üniversitemizi tercih etmelerinde büyük pay sahibi oluyor. Uluslararası fuarların bu noktadaki katkısını da yadsıyamayız. Kurulduğu günden bu yana başarıları ile adından söz ettiren Karaelmas TÖMER’deki Türkçe eğitimi Türkiye’de eğitim görmek isteyen öğrenciler için tercih edilen bir merkez. Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren belirlediğimiz hedefler doğrultusunda atılan adımların ve yapılan yatırımların meyvelerini alıyoruz. Gençlerimize kaliteli eğitim ve öğretim imkânı sunabildiğimiz için mutluyuz. 2014-2015 Akademik Yılı içinde 264 uluslararası öğrenci Üniversitemizde okumaktaydı. 2015-2016 Akademik Yılında Üniversitemize beklenenin çok üstünde bir başvuru yaşandı. Yoğun başvuruların arasından Üniversitemize kabul ettiğimiz 284 öğrenci ile toplamda 548 uluslararası öğrencimiz oldu. 2015-2016 Akademik Yılında ön lisans düzeyinde 26, lisans düzeyinde 248, lisansüstü düzeyde ise 10 uluslararası öğrencimiz öğrenim görmeye başladı. Uluslararası öğrencilerin Üniversitemizde önemli bir oranda yer alıyor olması beraberinde kültürel zenginlik ve tolerans ortamı da sağlıyor. Tüm bu sonuçların Üniversitemize, Zonguldak’a ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Bu süreçlerde emek veren, katkıda bulunan tüm akademik ve idari çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 37 Bülent Ecevit Üniversitesi Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğü Kuruldu B ülent Ecevit Üniversitesi, Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğünü bünyesine kattı. Üniversite Yönetim Kurulunun 29 Eylül tarihli toplantısında aldığı karar ile kuruluşu resmen onaylanan Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğü, Bülent Ecevit Üniversitesi mezunlarına yönelik önemli çalışmalar gerçekleştirmeyi hedefliyor. ve akreditasyon çalışmaları açısından da ayrı önem taşıyor. Mezun Kart adında bir kart oluşturuldu. Bu kart, Üniversitemizin sosyal tesislerinden yararlanmak istediklerinde mezunlarımıza avantaj sağlayacak. Yakında açılacak olan yüzme havuzumuz ve spor tesislerimizden öğrencilerimizin ve çalışanlarımızın yanı sıra Mezun Kart sahibi mezunlarımız da yararlanabilecek.” Önlisans, lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrenimlerini BEÜ’de tamamlayan mezunların kendi aralarındaki ve Üniversite ile olan ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen Koordinatörlük, Bülent Ecevit Üniversitesinin marka değerini güçlendiren projeler yürütecek. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Üniversite olarak mezunlarla iletişimin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla bir iletişim koordinatörlüğü oluşturduklarını söyledi. Rektör Özer, “Bülent Ecevit Üniversitesi sürekli büyüyen bir aile. Üniversitemizin mezun sayısı 46 bine ulaştı. Bu akademik yılsonunda mezun sayısı 50 bin düzeyine çıkacak. Ülkemizin ve dünyanın her köşesinde mezunumuz var. Yeni kurduğumuz Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğü çalışmalarına başladı. Sağlıklı bir iletişim oluşturabilmek için mezun bilgilerini güncelliyoruz. Mezunlar Derneğimiz de çalışmalarımıza destek verecek. Mezunlarımızla öğrencilerimizin bir araya geldikleri çeşitli ortamlar oluşturacağız. Mezunlarımızın, çalışanı, yöneticisi ya da sahibi oldukları kurum, kuruluş ve şirketlerde, öğrencilerimize staj ya da iş olanağı sağlamaları için gerekli girişimleri de yapacağız. Bilindiği gibi Üniversitemiz sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veriyor. Mezunlarımızın desteklerini bu projelerde de bekliyoruz. Sosyal medya üzerinde Koordinatörlüğümüze ait platformları güçlendireceğimiz gibi mezunlar tarafından oluşturulan platformlara de destek vereceğiz. Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğünün tüm bu kapsamda farklı çalışmalara imza atacağına inanıyorum.” dedi. Mezunlarla İletişim Koordinatörü olarak atanan Esra Hacıoğlu, Koordinatörlük tarafından yürütülmesi planlanan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Hacıoğlu, öncelikle Üniversitenin tüm mezunlarının güncel ve sağlıklı iletişim bilgilerini içeren bir veri tabanı oluşturmayı hedeflediklerini belirterek şunları söyledi: “Hedefimiz meslek yüksekokullarımız, fakültelerimiz, yüksekokullarımız, konservatuvarımız ve enstitülerimizde akademik eğitimin ilk başladığı dönemden bu yana öğrenim gören mezunlarımıza ulaşmak ve onlarla güçlü bir iletişim ağı kurabilmek. Böylece mezunların kendi aralarında ve Üniversite ile bağlantılarını sürdürmelerini amaçlıyoruz. Üniversitemizin proje ve etkinliklerinden mezunlarımızın da haberdar olmasını sağlayacağız. Bu noktada mezunlarımızın Üniversitemizin web sayfasında geliştirdiğimiz Mezun Bilgi Sistemindeki formu doldurmaları bizim için çok önemli. Bu formun içeriğinde yer alan bilgiler, Üniversitemizin kalite 38 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkan Vekilliğine Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer Seçildi olarak Doç. Dr. Mustafa Hilmi Çolakoğlu, Yükseköğretim MYK Genel Kurul üyelerinin yer aldıkları Başkanlık Divanının yönettiği Genel Kurulda, Kurumun 30.09.2014-30.09.2015 Kurulu Başkanlığı temsilcisi olarak Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer, Türkiye Esnaf Ve Sanatkârları dönemi Faaliyet Raporu, 2014 Mali Yılı Kesin Hesabı, Konfederasyonu başkanı ve Kamu Kurumu 2015 yılı Çalışma Programı, 2015 yılı Personel Niteliğindeki Meslek Kuruluşları temsilcisi Planlaması ve 2016 Yılı Bütçesi Mesleki Mesleki olarak Bendevi Palandöken, İşçi Sendikaları Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş Yeterlilik Kurumu tarafından sunuldu. Gerçekleştirilen Konfederasyonları temsilcisi olarak Dr. (MYK) 10 uncu Olağan Osman Yıldız ve İşveren Sendikaları faaliyetler ve çalışma programı, görüş Genel Kurulu, 15 Ekim 2015 Konfederasyonu temsilcisi olarak Celal bildiren tüm Genel Kurul üyelerince Perşembe günü Ankara’da Koloğlu Yönetim Kurulu asıl üyeliklerine takdirle karşılandı, sunulan raporlar ve gerçekleştirildi. Genel kurul seçildi. programlar Genel Kurulca kabul edildi. toplantısında Rektörümüz MYK oluşan yeni Yönetim Kurulu ilk Genel Kurulun ikinci oturumunda Prof. Dr. Mahmut Özer toplantısını Başkan ve Başkan Vekili seçimi gelecek üç yıllık dönemde görev yapacak Mesleki Yeterlilik Kurumu gündemiyle gerçekleştirdi. Toplantıda olan Mesleki Yeterlilik Kurumu Yönetim Kurulu üyelikleri için seçim yapıldı. Çalışma Yönetim Kurulu Başkanlığına Bayram Akbaş, Başkan Vekilliğine ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcisi olarak Yönetim Kurulu Başkan Vekilliğine ise Prof. Dr. seçildi. Mahmut Özer seçildi. Bayram Akbaş, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcisi 40 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Öğretim Üyelerimiz Uluslararası Alanda Hız Kesmiyor Ü niversitemiz, son yıllarda artan başarı grafiği ile adından sıkça söz ettiriyor. Ulusal ve uluslararası ölçekte gerçekleştirilen araştırma çalışmalarımız, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetlerimiz, araştırmalarımızı kamuoyu ile paylaştığımız yayınlar ve akademisyenlerimizin başarıları, ülkemizdeki bilim, sanat, spor camialarında büyük takdir görüyor ve aynı zamanda ulusal basının önde gelen isimleri tarafından hazırlanan haber ve köşe yazılarına da konu oluyor. Her yıl artan öğrenci ve öğretim üyesi sayılarımız, yeni açılan fakülte, yüksekokul, araştırma merkezleri ile bölüm ve programlarımız, bu hızın önümüzdeki dönemlerde de artan bir ivmeyle devam edeceğini gösteriyor. Üniversitemizin bilimsel çevrelerdeki prestiji de bu başarılarla birlikte hızla güçleniyor. Bilimsel ve teknik donanım ile akademisyenlerimizin başarıları, artan prestijin en temel dinamiklerini oluşturuyor. Yrd. Doç. Dr. Ayar, Oftalmoloji Alanında Uluslararası Yeterlilik Belgesi Kazandı T ıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Orhan AYAR, Fransa’da düzenlenen European Board of Ophthalmology (EBO, Avrupa Oftalmoloji Kurulu) sınavında gösterdiği başarı ile “Fellow of European Board of Ophthalmology (FEBO, Avrupa Oftalmoloji Kurulu Üyeliği)” diploması almaya hak kazandı. EBO sınavı, her yıl Fransa’nın başkenti Paris’te İngilizce ve Fransızca olarak gerçekleştiriliyor. Belçika ve İsviçre gibi bazı ülkelerde uzmanlık şartı olarak kabul edilen bu sınav diğer Avrupa ülkelerinde Yrd. Doç. Uzun, “duygusal iletişim” temalı filmi ile BEÜ’ye ödül getirdi G üzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Çağlar Uzun’un sözel iletişimden arınmış tümüyle duygusal iletişimi ön plana çıkaran sanatsal çalışması “Chalking” ile Fransa’da düzenlenen “Prix VideoFormes 2015 Videoart” festivalinde mansiyon ödülü aldı. Uzun’un bu çalışması dünyanın önde gelen organizasyonlarından biri olan Festivalde, 52 ülkeden katılan 680 eser arasında sergilenmeye layık bulundu ve ayrıca mansiyon ödülü kazandı. ise bir yeterlilik sınavı olarak uygulanıyor. Bu sınavla bölüm konusunda bilgiler, yeterlilik ölçülerek başarılı olanlara bir diploma veriliyor. Göz Hastalıkları akademik camiasında da başarılı olan akademisyenler “FEBOpth” unvanı alıyor. Sınav bazı bölümlerde ise doçentlik jürisinde board yeterlilik belgesini ön koşul olarak kabul ediyor. Yine BEÜ Tıp Fakültesinde aynı bölümde görev yapan Yrd. Doç. Dr. M. Orçun Akdemir de geçtiğimiz yıl düzenlenen sınavda başarılı olmuş ve “Fellow of European Board of Ophthalmology (FEBO)” diploması almıştı. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Prof. Dr. Jin, dünya çapında adından söz ettiriyor Uluslararası akademik camiada alanında dünyanın önde gelen isimlerden biri olan Geomatik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Shuanggen Jin başarılarını sürdürüyor. Prof. Dr. Jin Rusya’nın Kazan Üniversitesinde düzenlenen The International Association of Planetary Sciences (Uluslararası Gezegen Bilimleri Komisyonu) toplantısının başkanlığını gerçekleştirdi. P rof. Dr. Shuanggen Jin, National Aeronautics and Space Administration (NASA, Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi) ve European Space Agency (ESA, Avrupa Uzay Ajansı) gibi dünyanın en ileri araştırma merkezlerinin yer aldığı örgütler olan International Union of Geodesy and Geophysics (IUGG, Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği)nin Gezegen Bilimleri Komisyonu Başkanlığına ve International Association of Geodesy (IAG, Uluslararası Jeodezi Örgütü)’nün Geodinamik ve Yer Dönmesi Komisyonu Başkan Yardımcılığına seçildi. Jin ayrıca son dönemde Türkiye ve yurtdışındaki pek çok üniversitenin düzenlediği bilimsel toplantılara konuşmacı olarak davet ediliyor. Malzeme ve Metalurji Mühendisliği Bölümü ALUEXPO 2015’e Davet Edildi M ühendislik Fakültemizin en genç bölümlerinden olan Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, alanında Türkiye’de tek ve Avrasya’da ise en büyük organizasyon olan ALUEXPO 2015 4. Uluslararası Alüminyum Teknolojileri, Makina ve Ürünleri İhtisas Fuarına davet edildi. İstanbul Fuar Merkezi’nde 8-10 Ekim 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan organizasyon, alüminyum ve ilgili sanayi dallarına geniş iş hacmi sağlamanın yanı sıra üreticiler, ithalatçılar, ihracatçılar ve alüminyum sektörüne her türlü makina, ekipman ve malzeme sağlayan firmalar dâhil tüm sektör paydaşlarının bir araya gelebildiği platform olması özelliği taşıyor. T.C. Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB tarafından da desteklenen Fuarda 30’u aşkın ülkeden 350’nin üzerinde katılımcı, 70 dolayında ülkeden 10 bini aşan sektörel ziyaretçinin katılmasının beklendiği bildiriliyor. Üniversite-sanayi işbirliklerinin geliştirilebileceği en uygun platformlardan birisi olan bu organizasyon, Mühendislik Fakültemiz ve Üniversitemizin tanıtımı açısından da önem taşıyor. 41 42 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertuğrul Yıldırım’ın Büyük Başarısı B ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ertuğrul Yıldırım, dünyanın en önemli akademik indekslerinden biri olan RePEc’in Türkiye sıralamasında “40 Yaş Altı 40 Yıldız Ekonomist” listesinin 2. sırasında yer aldı. RePEc tarafından düzenlenen en iyi ekonomistler sıralaması yayınlandı. Sıralamayı uluslararası nitelikte araştırma yapmak, çalışmalarında gerçek yaşamdan beslenmek ve gerçekleştirdiği araştırmaların sonuçlarını ekonomi çevreleri ile paylaşmak gibi kriterler değerlendirme sonuçları belirliyor. Türkiye’de 664 ekonomistin %25’inin sıralamasında “40 yaşının altındaki 40 ekonomist”e de yer verildi. Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Bülent Ecevit Üniversitesinde gerçekleştiren ve halen İİBF İktisat Bölümünde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Ertuğrul Yıldırım, listenin ikinci sırasında yer aldı. Yıldırım yaptığı açıklamada şunları söyledi: “RePEc bilindiği gibi önemli bir akademik indeks, yapılan akademik çalışmaları yakından izliyor. Ekonomi alanında yayımlanan aktüel bir dergi de RePEc’in kriterlerine göre Türkiye’de 40 yaşın altında 40 ekonomisti belirledi. Yaptığım çalışmalardan elde ettiğim puan ile ikinci sırada yer aldım. Sıralamaya baktığımda beni en çok mutlu eden, yurtdışında ekonomi alanında akademik eğitim almış ekonomistlerle aynı listede olabilmek. Burada Üniversitemin çok büyük önemi var. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer, çalışmalarımızı ve projelerimizi her zaman destekliyor. Dünyanın herhangi bir noktasındaki bilgiye ulaşabilmemiz için her türlü teknik donanım sağlanıyor. Dolayısıyla Bülent Ecevit Üniversitesi dünya standardında bir Üniversite olduğunu bir kez daha göstermiş oluyoruz. Bu sadece kişisel bir başarı değil, Fakültemizin ve Üniversitemizin de başarısı. Çalışmalarımıza destek veren herkese teşekkür ediyorum.” Elsevier Scopus, Sciencedirect, Mendeley Akademik Veri Tabanları Eğitimi Gerçekleştirildi K ütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı tarafından 29 Eylül Salı günü akademik personelin katılımı ile “Elsevier Scopus, Sciencedirect, Mendeley Akademik Veri Tabanları Eğitimi” gerçekleştirildi. Tahir Karauğuz Konferans Salonu’nda düzenlenen eğitimde Elsevier Scopus, Sciencedirect, Mendeley adlı veri tabanlarının kullanıcıları olan akademisyenler için hazırlanan sunumunu özel bir şirkette eğitim uzmanı olan Buğra Şengün yaptı. Şengün sunumunda, kaliteli ve hakemli bilimsel bilgiye en hızlı ve en etkin yoldan nasıl erişileceği hakkında bilgi verirken, akademik araştırmalara nasıl hız kazandırılacağı, araştırma hayatını kolaylaştıracak ve zaman kaybından kurtaracak birçok yöntem uygulamalı olarak anlattı. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Akademisyenlerimizin Uluslararası Başarısı F en Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şevket Ata, 1015 Eylül 2015 tarihlerinde Bulgaristan’ın Varna şehrinde gerçekleştirilen ve farklı ülkelerden konusunda uzman bilim insanlarının katıldığı 7th Black Sea Basın Conference on Analytical Chemistry (7th BBCAC) adlı uluslararası konferansa katıldı. Yrd. Doç. Dr. Ata’nın konferansta sunduğu ve yüksek lisans öğrencisi Merve Berber, Yrd. Doç. Dr. Hasan Çabuk, Prof. Dr. Mehmet Akyüz ile birlikte gerçekleştirdikleri “Determination of Antidepressants in Biological Samples Using Magnetic Solid Phase Extraction Followed by Liquid ChromatographyUltraviolet Detection” isimli çalışma, “en iyi poster ödülü”ne layık görüldü. Ü niversitemiz ile işbirliği anlaşması bulunan ABD’nin saygın üniversitelerinden Lamar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Birimi temsilcisi Michael Jiang 31 Temmuz – 3 Ağustos tarihleri arasında üniversitemizi ziyaret etti. Üniversitemizin hem fiziksel hem de eğitim kalitesi açısından öğrencilere sunduğu hizmetin kalitesinin üst düzeyde olduğunu ifade eden Jiang, BEÜ ile işbirliğinin kapsamının genişletilerek devam edeceğini ifade etti. 3 Ağustos günü Teras Kafe’de öğretim üyeleri ile bir toplantı düzenleyen Jiang, BEÜ ve Lamar Üniversitesi arasında öğrenci ve öğretim üyesi hareketliliğinin kolaylaştırılması amacıyla yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Üniversitemiz Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğünü de ziyaret eden Jiang, Kampüsün Sesi Bültenini de inceleme fırsatı buldu ve Koordinatörlük personelini özverili çalışmalarından dolayı tebrik etti. Lamar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Birimi Temsilcisi Michael Jiang BEÜ’deydi 43 44 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Akademisyenimizin Uluslararası Başarısı Ü niversitemiz, akademisyenlerinin uluslararası alanda sürdürdüğü başarılı çalışmalarla adını dünyaya duyurmaya devam ediyor. Bir başarı haberi de Devlet Konservatuvarımızdan geldi. Konservatuvarımızın akademisyenlerinden Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın kendi yaptığı kemanı, uluslararası bir yarışmada sergilenmeye layık görüldü. İtalya’nın Cremona şehrinde on dördüncüsü düzenlenen ve “Keman Yapım Sanatının Olimpiyatları” olarak nitelendirilen, Uluslararası Keman Yapım Yarışması “XIV Concorso Triennale Internazionale di Liuteria Antonio Stradivari”, 4 Eylül 2015 tarihinde gerçekleşti. Değeri milyon dolarlarla ölçülen kemanlarıyla ünlü Antonius Stradivari, Amati, Guarneri gibi ünlü yapımcıların yaşadığı Cremona’da gerçekleştirilen yarışma, her üç yılda bir organize edilmektedir. Sadece profesyonel lutiyerlerin katılabildiği, dünyanın en büyük ve prestijli keman yapım yarışması olarak kabul edilen yarışmaya bu yıl yaklaşık 40 ülkeden 334 yarışmacı ve 445 yaylı çalgı katılmış ve jüri tarafından farklı etaplarda incelenerek değerlendirmeye alındı. Üniversitemiz Devlet Konservatuvarı Çalgı Yapım Bölümü Yaylı Çalgılar Yapımı Ana Sanat Dalı Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın yapmış olduğu keman, yaklaşık 40 ülkeden 334 yarışmacı ve 445 yaylı çalgı arasından jüri değerlendiresi sonucunda “Museo del Violino” müzesi sergi salonunda, 23 Eylül - 11 Ekim 2015 tarihleri arasında sergilenmeye layık bulundu. Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın yapmış olduğu bir diğer keman da 2014 yılında, Almanya’nın Mittenwald şehrinde düzenlenen, 155 yıl önce kurulan ve dünyada alanında en iyi eğitim veren okullar arasında anılan “Mittenwald Keman Yapım Okulu”nun düzenlediği “Uluslararası Mittenwald Keman Yapım” yarışmasına katılmış ve 7-22 Haziran tarihleri arasında 15 gün süre ile sergide kalmıştı. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 45 PRIDE: Drivers of Pontocaspian Biodiversity Rise & Demise: An EU-Horizon 2020 Innovative Training Network 2015-2019 E U-Horizon 2020 Innovative Training Network kapsamında 2015-2019 yılları arasında yürütülecek olan “PRIDE (Drivers of Pontocaspian Biodiversity Rise and Demise) isimli program kapsamında üniversitemiz partner kurum olarak yer almakta olup, Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Yeşim Büyükmeriç program kapsamında danışman olarak görev yapacaktır. Programın amacı: Genel olarak programın amacı son iki milyon yıldan günümüze kadar geçen sürede Karadeniz, Hazar Denizi ve çevresindeki bölgelerde bulunan biota ve göl sistemlerinin evrimi ve yok oluş nedenlerini ortaya koyarak araştırmaktır. Çalışma sırasında Batı Anadolu’daki göl sistemleri ile Marmara bölgesi de incelenecektir. Pontokaspik bölge adı verilen bu bölgedeki deniz ve göl havzaları tıpkı günümüzdeki benzerlerinde olduğu gibi, geçmişte ya izole olarak kalmışlar ya da zaman zaman birbirleriyle ve denizlerle bağlantılara sahne olmuşlardı. Bazen de iklimsel soğuma nedeniyle donmuş ya da aşırı sıcaklık ve kuraklık nedeniyle kısmen veya tamamen kurumuşlardı. Tüm bu olaylar göl havzalarının ile biyotanın biyotanın evrimini de doğrudan etkilemiştir. Geçmişten günümüze iklimsel döngülerin ve biyo-jeodinamik olayların doğal bir sonucu olarak gerçekleşen çevresel ve biyolojik tepkiler özellikle Pontokaspik bölgede (Karadeniz – Hazar Denizi) oldukça iyi gözlemlenebilmektedir. Özellikle 1930’lardan beri, doğal gelişen nedenlere insan faktörü (antropojenik etki) de eklenmiştir. Bu sayede bölgede son yıllarda daha çok dikkat çektiği üzere, son derece hızlı ve şiddetli bir biyoçeşitlilik krizi yaşanmaktadır. Bölgeye özgü pontokaspik faunalar, ortamsal kirlenme, bozulma ve istilacı türler yüzünden neredeyse tümüyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bugün süregelmekte olan biyoçeşitlilik krizinin şiddetini, hızını, doğal veya doğal olmayan süreçlerle nedensonuç ilişkilerini çok yönlü olarak anlayabilmek için “geçmişten elde edilecek bilgilerle günümüz için dersler” çıkarmak gerekmektedir. Bunun en iyi yolu da iklimsel, jeolojik ve biyolojik olayları ve süreçleri her yönüyle incelemektir. Bu amaçla, konuyu geniş kapsamda araştırmak üzere, Avrupa Birliği – ITN (International Training Network)-Marie Curie eğitim programı kapsamında “PRIDE” (Drivers of the Pontocaspian Remise and Demise) isimli dört yıllık (2015-2019) bir eğitim ve araştırma programı oluşturulmuştur. 15 genç araştırmacının yetiştirileceği ve 15 farklı proje konusunu içeren program kapsamında, araştırmacılar doktora tezlerini yürütecekler ve ilgili konulardaki danışmanlar tarafından yönlendirileceklerdir. PRIDE programı, üstün yetenekli bilim adamlarının tamamlayıcı olarak dahil olduğu bir akademi-sanayi eğitim ağıdır. PRIDE programı üç farklı Araştırma/Eğitim programı içerecektir: (WP1 -göl sistemlerinin evrimi; WP2 -Kuvaterner biyoçeşitlilik değişimi, WP3 –Anthroposen biyoçeşitlilik krizi). Pontokaspik bölgedeki biyolojik kriz, günümüzdeki küresel iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan karmaşık küresel ekolojik ve biyolojik çeşitlilik soruna bir ayna tutacaktır. PRIDE eğitim programı Naturalis Biodiversity Center (Leiden/ Hollanda)’teki program ekibi ile yine aynı kurumdan Dr. Frank Wesselingh (Senior researcher, Network Director EU-Horizone 2020-ITN PRIDE) tarafından yürütülecektedir. PRIDE genel olarak 22 akademik kurum (üniversiteler, araştırma enstitüleri ve doğa tarihi müzeleri) ile iki şirketi kapsamaktadır. Partner kurumlar: Bülent Ecevit University (Zonguldak, Turkey) CASP (Cambridge, United Kingdom) Delft Technical University (Delft, The Netherlands) GeoEcoMar (Bucharest, Romania) Geological Institute of the Russian Academy of Sciences (Moscow, Russia) Institute of Geology and Geophysics (NAS, Baku, Azerbaijan) Lomonosov Moscow State University (Moscow, Russia) Museum für Naturkunde (Berlin, Germany) Pamukkale University (Denizli, Turkey) Schmalhausen Institute of Zoology NAS (Kiev, Ukraine) Senckenberg Research Institute and Natural History Museum (Frankfurt am Main, Germany) Southern Research Center of the Russian Academy of Sciences (Rostov-on-Don, Russia) Ev sahibi kurumlar: Bristol University (Bristol, United Kingdom) Brunel University (London, United Kingdom) GiMaRIS (Leiden, The Netherlands) Grigore Antipa Museum (Bucharest, Romania) Justus Liebig University (Giessen, Germany) MARUM, University of Bremen (Bremen, Germany) Naturalis Biodiversity Center (Leiden, The Netherlands) University of Bucharest (Bucharest, Romania) University of Reading (Reading, United Kingdom) Utrecht University (Utrecht, The Netherlands) 46 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Yabancı Diller Yüksekokulu Öğretim Elemanları Sertifikalarını Aldı BEÜ Yabancı Diller Yüksekokulu öğretim elemanları Oxford Teachers Academy tarafından organize edilen ve 06-08 Mayıs 2015 tarihinde Oxford University Teachers Academy deneyimli eğitmenleri Elna Coetzer ve Nicola Salmon tarafından İncirharmanı Kampüsü’nde yürütülen “Teaching to Adult Learners” isimli etkinliği başarıyla tamamladılar. Toplamda 9 farklı konudaki eğitime katılarak gerekli etkinlikleri başarılı bir şekilde gerçekleştiren öğretim elemanlarının eğitimle ilgili verdikleri yazılı dönütler değerlendirilerek Oxford University Teachers Academy UK Ofisi tarafından imzalanan sertifikalarını aldılar. BEÜ Yabancı Diller Yüksekokulu “Avrupa Dil Portfolyosu”nu Hayata Geçirdi B ülent Ecevit Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu, 2015-2016 Eğitim Öğretim Yılında Temel İngilizce (Hazırlık) Bölümü’nde standart dil öğrenimi ve öğretiminde kullanılan “Birey Merkezli” bir model olan “Avrupa Dil Portfolyosu” –ADP” (The European Language Portfolio - ELP)’’na dayalı eğitim uygulamalarını hayata geçirdi. Bu model birey merkezli ve uluslararası tanınırlığı olan bir öğrenim sistemidir. Avrupa Dilleri Portfolyosu Dil Düzeyi Göstergeleri, Dinleme, Okuma, Üretimsel konuşma, Karşılıklı konuşma ve Yazma becerilerine dayalı olarak belirlenmiştir. Avrupa Dilleri Portfolyosundaki ölçütler, ulaşılması planlanan bir amaçtır. Bu amaca ulaşmada, öğretmenin yapması gereken, sınıfta “Öğrenen Özerkliği” ve “Kendini Değerlendirme” uygulamalarını ön plana çıkararak ve “Kültürel Çeşitlilik” gerçeğini de göz önünde bulundurarak öğretme etkinliklerini gerçekleştirmektir. Öğretmenin bunu yapmasını sağlamak ve bir standart ölçüt oluşturmak için hazırlanan Dil Pasaportu, bireyin bildirimlerini temel alarak dolduracak bilgileri içermektedir. Böylece, bu pasaportta bireyin ne derece dil bildiği, hangi dil becerisinin belirlenen ölçütlere göre hangi düzeyde olduğu bireyin kendisi tarafından belirlenmektedir. Yabancı Diller Yüksekokulu tarafından İncirharmanı Kampüsü’nde Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki Avrupa Dil Porfolyosu ülke koordinatörü Prof. Dr. İsmail Hakkı MİRİCİ’nin katılımıyla gerçekleşen bilgilendirme toplantısında, Prof. Dr. İsmail Hakkı MİRİCİ öğretim elemanlarına Avrupa Dil Portfolyosu’nun sınıflarda nasıl etkin kullanılacağına dair bilgi verdi. Seminere bütün öğretim elemanları yoğun ilgi gösterdi. “Dil Pasaportu”nu kullanan birey Avrupa Konseyi’ne üye herhangi bir ülkeye gittiğinde bu belgeyi kolaylıkla kullanabilecek. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 47 İşaret Dili Eğitimi Alan Personelden Rektör Özer’e Teşekkür Ziyareti B ülent Ecevit Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (BEÜSEM) ve Engelli Öğrenci Koordinatörlüğünün işbirliği ile düzenlenen İşaret Dili Eğitimine katılan akademik ve idari personel sertifikalarını aldı. Eğitimler, Zonguldak Fatih Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi. Eğitimi düzenleyen birimlerin yöneticileri ile eğitimlere katılan BEÜ çalışanları, Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer’i makamında ziyaret ettiler. Ziyarette BEÜSEM Müdürü Doç. Dr. Kadir Demir, Engelsiz Öğrenci Birimi Koordinatörü Uzm. Hakan Kalyon ve Fatih Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdür Yardımcısı Celal Yağız ile kursiyerlerin katıldığı ziyaret 5 Ekim Pazartesi günü gerçekleştirildi. Rektör Özer, işaret dilinin önemine değindiği konuşmasında şunları söyledi: “İşaret dili işitme engelli bireyi dünyaya bağlayan en önemli iletişim kanalıdır. Bu konuda eğitim düzenleyen Sürekli Eğitim Merkezimizi, destek veren Engelli Öğrenci Birimimizi ve eğitimleri veren Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğümüze teşekkür ediyorum. İşaret dili eğitimi alarak hem kendileri için hem kurumumuz için fark yaratan akademik ve idari çalışanlarımızı yürekten kutluyorum.” Eğitimlere katılan akademik ve idari personel de Rektör Özer’e işaret dili eğitimi olanağı sağladığı için teşekkür ettiler Ziyaretin sonunda Doç. Dr. Kadir Demir ile Celal Yağız’a teşekkür belgesi takdim eden Rektör Özer, eğitime katılan üniversite personelinin sertifikalarını verdi. 48 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Üniversitemizin Kütüphaneleri Zonguldaklıların Destekleri İle Büyüyor S ahip olduğu basılı ve elektronik kaynak kapasitesi ile sadece Zonguldak’ın değil bölgenin önde gelen araştırma ve bilgi merkezi olan kütüphanelerimiz arşivlerini her geçen gün geliştiriyor. Son olarak Zonguldaklı bürokrat ve eğitimci Ahmet Gül, arşiv niteliği taşıyan ve büyük bölümü babasına ait Osmanlıca ve Arapça eserlerin de yer aldığı kitapları İlahiyat Fakültesi Kütüphanesine bağışladı. Ahmet Gül: “Babamın mirası en doğru yerini buldu.” Ahmet Gül, 29 Eylül Salı günü makamında ziyaret ettiği Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer’e Üniversite arşivine katkıda bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirterek şunları söyledi: “Öncelikle kendi memleketimin üniversitesine küçük de olsa bir katkı sağlamak mutluluk vesilesi benim için. Kitaplar kişisel kütüphanelerimizde olduğu sürece sadece biz dokunabiliyoruz. Ben bu eserlere gençlerin dokunmasını ve okumasını istedim. Bu kitapların önemli bir bölümü rahmetli babam Abdülmuttalip Gül’e ait; onun mirası. O mirasın çok doğru ve emin bir biçimde yerini bulduğuna inanıyorum. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Kitapları Bülent Ecevit Üniversitesine armağan edeceğimi söylediğimde bir çok arkadaşım da katkı sağlamak istediler. Ben kitabı seven ve okuyan insanların sahip oldukları eserleri paylaşma konusunda da duyarlı olacaklarına inanıyorum. Umarım bu girişimimiz örnek olur ve kütüphanelerimizin arşivleri daha da zenginleşir.” Rektör Özer: “Sayın Ahmet Gül kadirşinaslık gösterdi” EYLÜL - EKİM 2015 49 Ahmet Gül Kimdir? Ahmet Gül, 1948 yılında doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Zonguldak’ta tamamladı. Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde; Osmanlı Müesseseler Tarihi alanındaki yüksek lisans çalışmalarını ise “Cumhuriyet Döneminde Orta Öğretimde Din Eğitimi” tezi ile Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde bitirdi. Malatya ve Ankara’da çeşitli okullarda ve mezun olduğu Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. 1984 yılında atandığı Milli Eğitim Bakanlığı Merkez teşkilatında Personel Şube Müdürlüğü, Personel Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Rektör Prof. Birim Müdürlüğü, Personel Daire Başkanlığı, “Sayın Ahmet Gül’ün büyük Dr. Mahmut Özer, Personel Genel Müdür Yardımcılığı; ardından kadirşinaslık göstererek “Sayın Ahmet Gül’ün Milli Eğitim Bakanlığında Müşavirlik ve Bakanlık babasından kalan arşivinden büyük kadirşinaslık Yayımlar Dairesi Başkanlığı görevlerini yürüttü. önemli eserleri Bülent göstererek babasından kalan Başbakanlık onayı ile Diyanet İşleri Başkanlığı Ecevit Üniversitesine Yayınlar Dairesi Genel Müdürü olarak atandı. arşivinden önemli eserleri bağışlamasından dolayı Bülent Ecevit Üniversitesine Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği, Kurulun büyük mutluluk duyuyoruz. Başkan Yardımcılığı, Aile Araştırma Kurumu bağışlamasından dolayı Özellikle Zonguldak’ın Yönetim Kurulu üyeliği ile Başbakanlık Muzır büyük mutluluk yetiştirdiği önemli bir insanın Kurulu Üyeliği ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi duyuyoruz. Üniversitemize destek vermesi Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Milli Eğitim de son derece önemli bizim için. Ben, Bakanlığında 1993 yılında Din Öğretimi Genel Müdürü, öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz 1999 yılında Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel adına kendilerine teşekkür ediyorum. Müdürü, 2000 yılında da Bakanlık Müşaviri görevlerine getirildi. Böyle eserlerin daha çok insana özellikle Kurucu Üyesi olduğu İpekyolu Üniversitesi Vakfında bir dönem gençlere ulaşması için Sayın Gül’ün örnek Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. olması temennimiz. Arşivlerimize destek Evli ve 4 çocuk babası olan Ahmet Gül, halen Türkiye genelinde vermek isteyen herkese Bülent Ecevit 50 şubesi bulunan Türkiye Örgün ve Yaygın Eğitim Vakfının Genel Üniversitesinin kapılarının her zaman açık Başkanlığını yürütüyor. olduğunu belirtmek istiyorum.” dedi. 50 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Geomatik Mühendisliği Bölümümüzün Başarılı Çalışmaları Devam Ediyor Fakültemiz Geomatik Mühendisliği Bölümünün bilimsel ve teknolojik alt yapı olanaklarının gelişimi devam ediyor. Güçlü akademik ve teknik donanımı ile ulusal ve uluslararası başarılara imza atan Bölümümüz tüm bu olanakları ile büyük projelerde de adını duyuruyor. 3 Boyutlu Modellemede Teknolojik Gelişmeleri Yakından Takip Ediyor B ölüm bünyesindeki Araştırma Laboratuvarında dünyadaki en son teknolojik olanaklarla 3 Boyutlu Görüntüleme, Modelleme ve Üretim uygulamaları gerçekleştiriliyor. Laboratuvar bünyesinde bulunan lazer tarama cihazı kullanılarak yakın mesafe fotogrametri tekniğiyle toplanan verilerden objelerin 3 boyutlu görüntüsü oluşturuluyor. Görüntüler 3 boyutlu yazıcıya aktarılarak objelerin bire bir aynı boyutta veya istenen ölçekte baskısı yapılabiliyor. Bilindiği üzere bu tür cihazlar, tasarım, mimari, restorasyon, plastik cerrahi, diş hekimliği gibi pek çok alanda kullanılabiliyor. BUSKİ Genel Müdürlüğü’nün BEÜ Geomatik Mühendisliği Bölümü’nün Danışmanlığı’nda Yürüttüğü “Türkiye’nin En Büyük Kentsel Haritalama Projesi”nde İlk Haritaların Üretimine Başlandı 2014 yılı Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle çalışmaları başlayan ve BUSKİ M5 projesi olarak bilinen 12 000 km2’lik Bursa İli 1/1000 ve 1/5000 ölçekli ve Coğrafi Bilgi Sistemi’ne esas sayısal fotogrametrik haritaların üretilmesi projesinde ilk haritaların üretimine başlandı. Geçen 1 yıllık süre içerisinde Fotogrametrik harita üretimi için gerekli olan ve tüm Bursa’nın tamamına dağılmış 1500 adet yer control noktası tesis edildi ve Küresel Konumlama Sistemi ile konumlandırıldı; noktaların yükseklik bilgileri 771 km nivelman ölçmeleri belirlendi. Bu çalışmaları müteaakip 2015 yılı içerisinde havadan uçakla görüntü alımı başlatıldı. 2015 yılı itibarıyla uçuşu ve görüntü alımı tamamlana 887 km2’lik alanine 3 boyutlu modellemesi tamamlanarak haritaları üretilmiş durumda. 2017 yılı Haziran ayında tamamlanması planlanan proje kapsamında 28.000 hava fotoğrafı, 23.000 adet 1/1000 ölçekli ve 10 cm doğruluğunda harita üretilmiş olacak. MTA Genel Müdürlüğünün Ortak Çalışmaları Başladı Üniversitemiz ile MTA Genel Müdürlüğü arasında Nisan ayında imzalanan protokolle heyelan, tektonik ve benzeri jeolojik hareketlerin tespiti ve izlenmesi konusunda ortak çalışma yapılması ve MTA Genel Müdürlüğü’nün öngördüğü alanlarda sürdürülen jeolojik ve jeofizik incelemeler sırasında BEÜ Geomatik Mühendisliği Bölümünün de Uydu Jeodezisi ve Uzaktan Algılama teknikleri ile bu çalışmaları desteklemesi kararlaştırılmıştı. Bu kapsamda ilk çalışmalar Karapınar yöresindeki obruk oluşumlarının izlenmesine yönelik olarak başlatıldı. En Son Uzay Teknolojisi ile Megakent İstanbul’daki Yüzey Hareketlerini İzleniyor Geomatik Mühendisliği Bölümü ile İtalya’nın Ulusal Araştırma Enstitüsü (National Research Council of Italy Institute for Electromagnetic Sensing of the EnvironmentIREA) ve Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümünün ortaklığında ve Yrd. Doç. Dr. Saygın Abdikan yürütücülüğünde gerçekleştirilen proje çalışmasında nüfusu BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ yaklaşık 15 milyon olan İstanbul ele alındı. Jeolojik afetler bakımından yüksek risk altında olan metropol, geçmişte Kuzey Anadolu Fay hattında meydana gelen deprem sonucu pek çok kayıp vermişti. Nüfus yoğunluğunun hızla artması ve yeraltı ulaşım ağlarının da bu doğrultuda artması sonucunda pek çok metro hattı hizmete açıldı. Ancak son uzay teknolojisi olan gelişmiş Direfansiyel SAR İnterferometri (Differential SAR Interferometry-DInSAR) yöntemi kullanılarak geniş alanlarda şehir merkezlerinde meydana gelen yüzey çökmeleri tespit ve analiz edildi. Bu bölgede maksimum deformasyon değeri yaklaşık olarak -5 cm/yıl olarak ölçüldü. Bu yöntem sayesinde uzun zaman aralığında meydana gelen ve yavaş gelişen deformasyonun mekânsal gelişimi gözlenebiliyor. Bu proje ile İstanbul megakentinin maruz kaldığı jeolojik afetlerin konumlarının belirlenerek risk yönetiminde önemli bir araç olması düşünülüyor. Çalışmaya ait ilk sonuçlar, V. Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumunda (UZAL-CBS 2014) en iyi sözlü sunum ödülünü kazandı. EYLÜL - EKİM 2015 Konu ile ilgili değerlendirme yapan Dekanımız Prof. Dr. Orhan UZUN, “Alanlarında yetkin, genç ve dinamik öğretim üyelerinden oluşan Geomatik Mühendisliği Bölümümüz, dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Sayın Rektörümüzün büyük destek ve teşvikleri ile son dönemde akademik kadrosunu uluslararası öğretim üyeleri ile daha da güçlendiren bölümümüz, gerek yurt içinde gerek yurt dışında önemli çalışmalara ve işbirliklerine imza atmaktadır.” dedi. Rektör Prof. Dr. Mahmut ÖZER, kalite, uluslararasılaşma ve sosyal sorumluluk/topluma hizmet Üniversitemizin üç temel önceliğidir. Yatırımların ve verilen desteklerin bu önceliklere hizmet edecek şekilde olmasına özel bir önem veriyoruz. Mühendislik Fakültemiz ve Geomatik Mühendisliği Bölümümüz, yaptıkları çalışmalarla destek mekanizmalarından etkili bir şekilde yararlanarak ulusal ve uluslararası ölçekte görünürlüğü olan bir bölüm haline geldiler. Bu çalışmaların bölgemize hizmet noktasında artarak devam etmesi en büyük arzumuzdur. Fakülte yönetimini ve bölümümüzün tüm çalışanlarını göstermiş oldukları özverili çalışmalardan dolayı kutluyorum” dedi. Rektör Prof. Dr. Özer’den Yeni Akredite Olan Çevre ve Geomatik Mühendisliği Bölümlerine Teşekkür R ektör Prof. Dr. Mahmut Özer Mühendislik Fakültesi yönetimi ile MÜDEK Akreditasyonu alan Çevre ve Geomatik Mühendisliği Bölümlerinin öğretim elemanlarını makamında kabul etti. MÜDEK Akreditasyon sürecinde gösterdikleri üstün gayret ve çalışmalarından dolayı Dekan 13. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi B irbiri ardına önemli bilimsel toplantı ve organizasyonlara imza atan Üniversitemiz, 13. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’nin düzenleyici ortakları arasında yerini aldı. Prof. Dr. Orhan Uzun ve Fakülte yönetimi ile Çevre ve Geomatik Bölümlerinin öğretim elemanlarına teşekkür belgesi veren Rektör Özer, Akreditasyon çalışmalarının Üniversitemizdeki tüm bölümlere yayılarak devam ettirilmesinin Bülent Ecevit Üniversitesi adının ulusal ve uluslararası tanınırlığına önemli katkı sağlayacağına inandığını söyledi. 28-30 Ekim 2015 tarihleri arasında, Azerbaycan’ın başkenti Bakü şehrinde düzenlenecek 13. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’ne Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi ev sahipliği yapacak. İki ayaklı şekilde gerçekleşecek olan kongrenin ikinci ayağı 31 Ekim 2015 tarihinde Gürcistan’ın başkenti Tiflis şehrinde gerçekleşecek. Kongrenin ardından Bakü’den Tiflis’e hareket edecek olan bilim insanları burada Yöntembilim Çalıştayı’na katılacaklar. Düzenleyici kuruluşlar arasında üniversitemizle birlikte Sakarya Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Kırgızistan İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Kazakistan Miras Üniversitesi, Kızılorda Korkut Ata Devlet Üniversitesi, Tiflis Üniversitesi ve Uluslararası Vizyon Üniversitesi de bulunuyor. 51 52 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ R ektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Devrek ilçesinde 16 Temmuz tarihinde meydana gelen heyelan bölgesinde Zonguldak Valiliğinin öncülüğünde Üniversitemiz tarafından yürütülen çalışmalarda görev alan akademisyenlere teşekkür belgesi verdi. Rektörlük makamında Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Uzun ve çalışmalarda görev alan Geomatik Mühendisliği ve İnşaat Mühendisliği Bölümlerinin öğretim elemanları bir araya gelen Rektör Özer, konuklarıyla bir süre sohbet etti. Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Uzun’un, zor ve yorucu bir çalışma ortamında Bülent Ecevit Üniversitesi ekibinin üstüne düşenden de fazlasını yaparak çalışmaları başarı ile gerçekleştirdiklerini belirtti. Dekan Uzun, Rektör Özer’e, çalışmanın her aşamasında önemli destekler sağladığını vurgulayarak teşekkür etti. Rektör Özer, Heyelan Bölgesinde Gerçekleştirilen Çalışmalarda Görev Alan Akademisyenlere Teşekkür Etti Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, akademisyenlere teşekkür ederek bölgeye yönelik bir çalışmada Bülent Ecevit Üniversitesi imzasının bulunmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Heyelan bölgesinde gerçekleştirilen çalışmada emeği geçen akademisyenlere teşekkür eden Rektör Özer, “Zonguldak için projeler üretmeyi çok önemsiyoruz. Bu çalışmada da sizler çok zor şartlarda günlerce yoğun bir çaba harcadınız. Yöre insanı için büyük vahamet arz eden bu olay bir yandan da bizler için bilimsel anlamda önemli bir deneyim oluşturdu. Emekleriniz için teşekkür ediyorum. Ve başarılarınızın devamını diliyorum.” dedi. 2015 Yılı II. Dönem Proje Çağrısı B ülent Ecevit Üniversitesi Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’nce 2015 yılında Lisansüstü Öğrenim ve Bireysel Araştırma Projelerine destek verilecektir. Proje başvurusunda bulunmak isteyen öğretim üyelerimiz II. Dönem başvurularını 14/09/2015–14/10/2015 tarihleri arasında bağlı oldukları birimlere yapacaklardır. İlgili birimlerin proje başvurularını üç (3) uzman görüşü ile birlikte 04/11/2015 tarihi mesai bitimine kadar Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’ne teslim etmeleri gerekmektedir. Bu çağrı kapsamında 2015 yılı için verilecek azami destek miktarları Yüksek Lisans Projeleri için 12.500 TL, Doktora Projeleri için 25.000 TL, Lisansüstü programı olmayan birimlere yönelik Bağımsız Araştırma Projeleri için ise 10.000 TL olarak uygulanacaktır. 2015 yılı Uluslararası Toplantı Destek Projeleri için Sözlü Sunumlara 4.000 TL, Poster Sunumlarına 1.000 TL; Makale Basımı Destek Projeleri için TÜBİTAK’ın desteklediği miktara kadar destek verilecektir. Bu Destek Projelerine başvurularda proje çağrı dönemi bulunmamakta, öğretim üyelerimiz tarafından yıl içinde başvuru yapılabilmektedir. Koordinatörlüğümüze yapılan proje başvurularında Üniversitemizin 05/10/2012 tarih ve 2012/22-42 sayılı Senato Kararı ile yürürlüğe giren “BEÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Hazırlama ve Değerlendirme Yönergesi” ne uyulması zorunludur. Söz konusu yönergeye ve güncellenmiş başvuru formlarına http://bap.beun.edu.tr/ gerekli_formlar.aspx?tur=1 internet adresinden ulaşılabilir. Bilimsel Araştırma Projeleri sayfamızdaki BAP Otomasyon Sistemi üzerinden de beun uzantılı e-posta adresi ve şifresi ile başvurular 14/09/2015 – 14/10/2015 tarihleri arasında kabul edilmektedir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 53 Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Öğretim Üyelerinden Bilime Büyük Katkı Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) araştırmacılarının da dahil olduğu uluslararası araştırma ekibi uzay araçlarının yörüngelerinin ve Yeryuvarı Yönlendirme Parametrelerinin daha hassas belirlenmesini sağlayan yeni bir yöntem geliştirdi. S on yıllarda Uluslararası çalışmalarda adından söz ettiren BEÜ öğretim üyeleri uzay çalışmalarında çok önemli bir yöntem geliştirdi. BEÜ Geomatik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Shuanggen Jin ve Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu’nun yanı sıra, Çin’in Wuhan Üniversitesi, Çin Bilimler Akademisi, Budapeşte Üniversitesi, Şangay Astronomi Gözlemevi ve Avustralya’nın South Wales Üniversitesi’nden araştırmacıların yer aldığı ekip, mevcut yöntemin yerine Uydu Bazlı VLBI yöntemi ile çok daha iyi sonuçlar elde edilebileceğini ortaya koydular. Yöntemle ilgili formüllerin ve sonuçların yer aldığı çalışma “Aerospace Science and Technology” isimli uluslararası dergide yayınlandı. Uzay çalışmalarında çığır açacak bir çalışmanın başlangıcı niteliğinde olan çalışma ile ilgili Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu şunları söyledi: “Uzay araçlarının görevlerini başarıyla gerçekleştirebilmeleri için uzaydaki konum ve yörüngelerinin, bunun yanı sıra Yeryuvarı Yönlendirme Parametrelerinin olabildiğince hassas belirlenebilmesi gerekir. Günümüzde bu amaçla Çok Uzun Bazlı Interferometri (VLBI) tekniğinden yararlanılmaktadır. Biz mevcut yöntemin yerine Uydu Bazlı VLBI yöntemi ile çok daha iyi sonuçlar elde edilebileceğini ortaya koyduk. Yaptığımız çalışmanın sonuçları Aerospace Science and Technology dergisinde yayınlandı. Üniversitemiz adına böyle bir çalışmanın içinde olmak son derece gurur verici.” dedi. Üniversitelerinin teknik bir üniversite olarak kurulduğunu hatırlatan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer: “Değerli akademisyenlerimizin ortaya koyduğu bu çalışmayı kalite ve akreditasyon çalışmalarının bir devamı olarak görüyoruz. Altyapı ve akademik alanda yürütülen kaliteye dayalı çalışmalarımızın bilimsel çalışmalarla taçlandırılması bizleri mutlu ediyor. Üniversitemiz özellikle teknik alanlarda çok güçlü bir alt yapıya sahip. Üniversitemizde çalışan uluslararası akademisyenlerimiz güçlü alt yapıyı uluslararası bilim çevrelerinde tanıtmada önemli bir konumdalar. Bu başarılı çalışmada Üniversitemizi temsil eden Geomatik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Shuanggen Jin ve Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu’nu tebrik ediyorum.” dedi. 54 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ VOLTRAN Yüzümüzü Ağarttı TÜBİTAK tarafından Kocaeli’de düzenlenen Alternatif Enerji Araç Yarışları, 9 Ağustos Pazar günü gerçekleştirilen performans yarışı ile sona erdi. Elektromobil Araç Yarışında Üniversitemiz Voltran adlı aracı ile katıldı. BEÜ Elektromobil Takımı tarafından üretilen Voltran, 24 üniversite takımının ürettiği aracı geride bırakarak yarışı tamamlamayı başaranlar arasında yer aldı. Yarışta Üniversitemizi Robot Kulübünden Can Ayberk Demir (takım kaptanı), Ahmet Biber, Uğur Kelat, Erman Tunca; Tasarım Uygulama ve Araştırma Kulübü (TUYAK)tan Emre Kaya, Ozan Öztürk, Yusuf Çorbacı (pilot), Mehmet Faik Bilsel, Erdal Demir adlı öğrencilerden oluşan BEÜ Elektromobil Takımı temsil etti. Tümüyle elektrik enerjisi ile çalışan elektromobil araçlarının, belli bir zaman diliminde mümkün olan en az enerji ile en uzun mesafeyi almaları hedefleniyor. Elektromobil araçların bataryalarında 3 kW’lık enerjiyi depolanabiliyor. Yarış sırasında harcanan enerji ise bataryalara yarış öncesinde bağlanan joulemetre ile tespit ediliyor. Üniversitemizin aracı Voltran, beklenenin üzerinde bir performans sergileyerek yarış sürecinde herhangi bir sorun yaşamadı. Üretiminin ardından ilk kez Körfez Pistinde kullanılan Voltran, 64 dakikada 1600 Wh’lık enerji harcayarak yarışı tamamladı. Voltran’ın bu performansı süresince harcadığı elektrik enerjisi, 60-70 Kuruşluk bir tüketime denk geliyor. Yarışları Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin de izledi. Bakan Işık ve Başkan Prof. Dr. Ergin, yarış sonrasında Üniversitemize tahsis edilen padoku ziyaret ederek takımımızı Voltran’ın performansı dolayısıyla kutladılar. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin yaptığı ziyarette “TÜBİTAK olarak düzenlediğimiz bu yarışlarla geleceğin araçları olan elektromobillerin çeşitli donanımlarının Üniversiteler tarafından geliştirilmesini ve geleceğin teknolojilerini üretip kullanacak olan gençlerin üretkenliğini arttırmayı hedefliyoruz. Bugün bizleri en çok mutlu eden de verilen bu destekler ile gençlerin üretiyor olması. Hem ürettiğiniz araç hem de ilk yarışta sergilediğiniz performans dolayısıyla sizleri kutluyorum ve başarılar diliyorum.” dedi. Bakan Fikri Işık ise Voltran hakkında Takım üyelerinden bilgi aldı ve “Bülent Ecevit Üniversitesi en köklü üniversitelerimizden bir tanesi. Bugün yarışlarda kendi ürettiğiniz araçla burada olmanız bizler için büyük mutluluk BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 55 kaynağıdır. Sizleri kutluyorum.” dedi. Bakan Işık, Voltran’ın üzerinde yazılı olan Orhan Veli’nin ‘Siyah akar Zonguldak’ın deresi / Yüzkarası değil kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası’ mısralarını ilgiyle okudu. Elektromobil Takımını, geldikleri ilin değerlerine sahip çıkan bu çalışma dolayısı ile de kutlayarak şunları söyledi: “Bu çok önemli bir sosyal sorumluluk örneği; Zonguldak’ın bu değerini, Voltran’la birlikte daha nice yarışlarda taşımanızı diliyorum. Zonguldak’a ve Bülent Ecevit Üniversitesine selamlarımızı gönderiyoruz.”. Takımımızın akademik danışmanlığını yürüten Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Robot Kulübü danışması Yrd. Doç. Dr. Rıfat Hacıoğlu, Voltran’ın üretiminin hemen ardından ilk pist tecrübesine çıktığı bu yarışı sorunsuz tamamladığını vurgulayarak şunları söyledi: “Bunu ilk deneyim olarak başarılı buluyoruz. Kısa süre içerisinde elimizdeki olanaklar çerçevesinde birden fazla kulübün birlikte çalışması sonunda ortaya çıkan Voltran’ın gösterdiği performans bize gelecek yarışlar için motivasyon sağladı. Bundan sonra aracımızda düzenlemelerle eksiklerimizi tamamlamayı ve önümüzdeki dönemdeki yarışlarda performansımızı arttırmayı hedefliyoruz. Bu çalışmada öncelikle Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer’e teşekkür ediyorum. Öğrencilerimize bu projemizde de büyük destek verdi. Projenin tüm aşamalarında öğrencilerimizin destekçisi olan Elektrik Elektronik Bölümünden Öğr. Gör. Aytaç Altan’a teşekkür ediyorum. BEÜ Elektromobil Takımımızı kutluyorum; gerçek bir ekip olmayı başardılar, yarışın son anına kadar sinerjilerini kaybetmediler. Destekleri ile bizlere güç veren tüm sponsorlarımıza da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum”. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Voltran’ın yarıştaki performansı dolayısı Elektromobil Takımını kutladı ve tümüyle öğrencilerin emekleri ile üretilen aracın geliştirilebilmesi amacıyla desteklerini sürdüreceklerini belirtti. Rektör Özer, “İki farklı mühendislik disiplininden öğrencilerimizin birlikte ürettiği Voltran’ın ilk performansı, verilen emeklerin boşa çıkmadığını gösterdi. Üniversitemizin verdiği desteklerin böyle güzel sonuçlar getirmesi bizleri de mutlu ediyor. Bu tür projeleri önümüzdeki dönemlerde de desteklemeye devam edeceğiz. Takımımızı kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum.” dedi. 56 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosundan Müjdeli Haber: Kdz. Ereğli Turizm Fakültesi Kurulması Kararlaştırıldı Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Senatosu 12 Ekim 2015 Pazartesi günü toplanarak BEÜ Kdz. Ereğli’de Turizm Fakültesi kurulmasına karar verdi. BEÜ Senatosunun aldığı karar doğrultusunda YÖK’e sunacağı Turizm Fakültesinin kurulması sürecinin tamamlanmasıyla Üniversitede bulunan fakülte sayısı on üçe Kdz. Ereğli’deki fakülte sayısı ise üçe çıkmış olacak. K dz. Ereğli’de 41 dönüm arazide kurulu ve irili ufaklı toplam 11 bloktan oluşan 27 bin 600 metre kare kapalı alana sahip eski Devlet Hastanesi binasının Bülent Ecevit Üniversitesi’ne (BEÜ) devir edilmesiyle ilgili yasal süreç tamamlanmış BEÜ’nün yeni kampüs alanını nasıl değerlendireceği merak konusu olmuştu. BEÜ Senatosunun aldığı kararla Eğitim Fakültesi, Denizcilik Fakültesi, Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulu’yla faaliyetlerine devam eden Ereğli Kampüslerinde yeni bir fakülte daha kurulmuş olacak. Kurulan Fakültenin Ereğli’nin turizm potansiyeline çok önemli bir ivme katacağı belirtildi. Kdz. Ereğli’ye çok önem verdiklerini ve Kdz. Ereğli’nin Zonguldak için çok önemli bir cazibe merkezi potansiyeli olduğunu söyleyen BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer şunları söyledi: “Ereğli’de Üniversitemizin kampüslerini büyütmek için uzun zamandır çabalamaktaydık. Ereğli’de daha önce Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu ve Eğitim Fakültesi hizmet vermekteydi. 2013 yılında Denizcilik Fakültesi’ni kurduk. Yine 2013 yılında Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulu’nu açtık. Eğitim Fakültesi’nde ve diğer birimlerde açtığımız yeni bölümlerle öğrenci, akademik ve idari personel sayısında önemli artışlar sağladık. Ancak bu birimlerin Kepez ve Doruk’daki, iki ayrı yerleşkede hizmet vermesi bazı güçlükler yaşanmasına sebep oluyordu. En önemli sorunlardan biri de mevcut yerleşke alanlarının ve bina kapasitelerinin yetersiz kalmasıydı. Özellikle Eğitim Fakültemiz tek bir binaya sığmayıp her iki kampüste de eğitim vermekte idi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Ereğli Kampüslerimizde öğrenim gören öğrenci sayısı 2010 yılında 1679 iken bu sayıyı 2015’te iki kat artırarak 3458’e çıkardık. Öğrenci, personel ve yeni birimlerdeki kapasite artış hızımız göz önüne alındığında önümüzdeki yıl Doruk yerleşkesindeki binanın ve alanın da yetersiz kalacağını öngörüyorduk. Uzun zamandan beri eski hastane yerinin Üniversitemize tahsisi ile ilgili taleplerimizi iletiyorduk. Bu yıl bu teşebbüsümüz gerçekleşti. Yeni yerleşkenin öğrencilerimize sunulacak olan eğitim ve sosyal hizmet imkânlarının niteliği ile Kdz. Ereğli’de yükseköğretimin geleceği ve mevcutta yaşanan bazı problemlerin çözümünde çok olumlu etkileri olacaktır. Bizlerde Kdz. Ereğli’de yeni eğitim birimlerini hizmete almayı ve Ereğli’de yükseköğretim kapasitesini arttırmayı planlıyorduk. Bu çerçevede Turizm Fakültesinin kurulma kararını aldık. Devri gerçekleşen kampüsün eğitim amaçlı kullanılmak üzere projelendirilmesi sürecini başlattık. En kısa sürede Kdz. Ereğli’ye yakışır tarzda modern bir ‘Ereğli Kampüsü’ oluşturacağız. Kurulacak yeni fakülteye alınacak öğrencilerle ve daha önce Kdz. Ereğli’de faaliyet veren fakülte ve yüksekokullarımızda oluşacak kapasite artırımıyla kısa sürede öğrenci sayımızı önemli oranda arttırmak istiyoruz. Yeni Ereğli Kampüsünün oluşması sürecinde destek veren Zonguldak Valisi Sayın Ali Kaban’a, milletvekillerimize, özellikle son dönemde süreci yakından takip eden Sayın Faruk Çaturoğlu’na, Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Uysal’a, Kdz. Ereğli TSO Başkanı Yaşar Tetiker’e ve sürece destek veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 57 Bülent Ecevit Üniversitesi Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokuluna Grafik Tasarımı Bilgisayar Laboratuvarı Kuruluyor Y eni akademik yılda 40 öğrenci normal öğrenim, 40 öğrenci II. öğrenim olmak üzere toplam 80 öğrenci alarak bu yıl eğitim öğretim vermeye başlayan Grafik Tasarımı Programında 40 adet şövale ve 20 adet (40 kişilik) tasarım masasından oluşan grafik tasarım atölyesinden sonra, sektörün gerektirdiği modern teknolojiye sahip laboratuvar için yapılan çalışmalara hız verildi. Bahar dönemine yetiştirilmesi planlanan laboratuvarda dijital ortamda yapılan tüm grafik tasarımı çalışmalarına uygun bilgisayar, bilgisayar programları, baskı makineleri ve diğer her türlü donanım bulunacak. Laboratuvarın hizmete açılmasıyla birlikte Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulu Grafik Tasarımı Programından mezun olacak öğrencilerin sektörde aranılan ve tercih edilen meslek elemanları olması hedefine çok büyük katkıda bulunması hedefleniyor. Kurulacak Grafik Tasarım Laboratuvarı yaklaşık 200 bin TL’ye mal olacak. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, akademik eğitimin gereği olan teknolojik alt yapı çalışmalarda gelişmeleri izlediklerini vurgulayarak; “Fakülte ve yüksekokullarımızda öğrencilerimize öğrenim gördükleri alanlara göre gerekli teknolojik alt yapıyı sağlamak için azami gayret gösteriyoruz. Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulumuzda bu yıl öğrenci kabul eden Grafik Tasarımı Programı için de özel bilgisayarların olduğu bir laboratuvar oluşturuyoruz. Bu bölümde öğrenim gören öğrencilerimiz yeteneklerini akademik eğitimleri ile geliştirerek hazırlayacakları tasarımları güncel teknolojinin ürünü olan bilgisayarlarda çalışsınlar istiyoruz. Böylece meslek yaşamlarında teknolojiyi kullanabilme becerilerinin de gelişeceğine inanıyoruz.” dedi. “KAZA GELİYORUM DER!” K dz. Ereğli Meslek Yüksekokulu, Deniz ve Liman İşletmeciliği Programı son sınıf öğrencilerinin Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında düzenlemiş olduğu etkinlik büyük ilgi gördü. Kdz. Ereğli sahil bölgesinde yer alan amfi tiyatroda gerçekleştirilen etkinlikle ülkemizde halen büyük bir problem olarak etkisini hissettiren trafik kazalarına ve nedenlerine dikkat çekmek isteyen öğrenciler muhtemel bir trafik kazası sonrasında oluşan kaza sonrası ortamı sergilediler. Senaryoya göre 3 otomobil ve 2 motosikletin karıştığı kaza bölgesinde araçların, yaralı ve ölen kişilerin durumu görsel ve ses efektleriyle canlandırıldı. Gün boyu devam eden etkinlik katılımcılar tarafından meraklı gözlerle izlendi. Öte yandan video gösterimleriyle trafik kazalarının sebepleri ve çözüm önerilerine de dikkat çekildi. Amfi tiyatro içerisindeki etkinlik alanına yönlendiren tabelalarda “alkollü araç kullanırsan 50 m” , “emniyet kemeri takmazsan 40 m”, “hız limitini aşarsan 30 m”, “uykusuz yola çıkarsan 20 m”, “trafikte cep telefonuyla konuşursan 10 m” ifadeleri görüldü. Ayrıca kaza yapan araçların yanında hangi kurallara uymadığı konusunda açıklamaların bulunduğu tabelalar konuldu. Etkinliğin akşam bölümüne katılan Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal; projeyi çok başarılı bulduğunu, bu tip projelerin periyodik olarak tekrarlanmasının faydalı olacağını ifade ederek projeyi gerçekleştiren öğrencileri kutladı. Projeyi düzenleyen Deniz ve Liman İşletmeciliği son sınıf öğrencileri Sultan Öner, Hacı Arap Küçük, Burak Tek, Mehmet Muhammet Irmak, Salih Tetik ve Anıl Yavuz gördükleri ilgi karşısında projenin amacına ulaştığını düşündüklerini ve projeye destek olan kamu ve özel kuruluşlarına teşekkür ettiler. 58 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Prof. Dr. Ziya Selçuk, Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Kampüsü’nde Konferans Verdi Prof. Dr. Ziya Selçuk, Rektör Özer’i Ziyaret Etti Öğretmenlikte İlk Ders ve Öğretmenlik Mesleğinde Beceriler konferansıyla Ereğli Eğitim Fakültesinde öğrenciler ve akademisyenlerle buluşan Prof. Dr. Ziya Selçuk, konferansın ardından Zonguldak’a gelerek BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer›i ziyaret etti. Selçuk, Rektörlük makamında gerçekleşen ziyaretteki konuşmasında 2015-2016 Akademik Yılında Bülent Ecevit Üniversitesinin tüm öğrencileri ile akademik ve idari personeline başarılar diledi. Özellikle Bülent Ecevit Üniversitesi’nin nitelik konusuna bu denli eğilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. B ülent Ecevit Üniversitesi’nin (BEÜ) Ereğli Eğitim Fakültesi tarafından “Öğretmenlikte İlk Ders ve Öğretmenlik Mesleğinde Beceriler” konulu konferans düzenlendi. Ereğli Eğitim Fakültesi Kapalı Spor Salonunda gerçekleşen konferansa Prof. Dr. Ziya Selçuk konuşmacı olarak katıldı. 02.10.2015 tarihinde gerçekleşen konferansa Krd. Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Azar, Krd. Ereğli Meslek Yüksekokulu Müdür Doç. Dr. İlhan Karataş, dekan yardımcıları, akademik ve idari personel ve öğrenciler katıldı. Prof. Dr. Ziya Selçuk konferansta öğretmenlik mesleğinin adanmışlık mesleği olduğunu ve bu mesleği yapmaya hazırlanan öğretmen adaylarının kendilerini öğrencileri için şimdiden donanımlı biçimde hazırlamaları gerektiğini vurguladı. Bülent Ecevit Üniversitesi’nin (BEÜ) çalışmalarına yönelikte gelecek için oldukça umutlu olunan bir ortam bulunduğunu ve bu ortamın oluşmasında katkı sunanlara teşekkür etti. Konferansın ardından Krd. Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Azar tarafından Prof. Dr. Ziya Selçuk’a çiçek ve teşekkür plâketi takdim edildi. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Üniversitelerin öncelikle bilimsel nitelik konusuna önem vermeleri gerekiyor. Bu konuda topluma örnek olmaları bekleniyor. Üniversitemize değişik vesilelerle gelen konuklarımızın da katkısıyla her geçen gün bu konuda daha fazla mesafe aldığımıza inanıyoruz.” dedi. Rektör Özer, Prof. Dr. Selçuk’a Üniversiteleri adına çeşitli hediyeler takdim etti. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Üniversitemiz İskoçya’nın Glasgow Şehrinde Düzenlenen EAIE Eğitim Fuarında Temsil Edildi Üniversitemiz Avrupa Uluslararası Eğitim Derneği (EAIE)’nin İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlediği eğitim fuarında tanıtıldı. Dünyanın en saygın ve geniş kapsamlı organizasyonu olan ve bu yıl 27.’si düzenlenen fuar, 15 – 18 Eylül 2015 tarihleri arasında 90 ülkeden 5000’in üzerinde katılımcı ile gerçekleştirildi. EAIE fuarı, uluslararasılaşma konusundaki fikir ve deneyimlerin katılımcılar arasında paylaşımına olanak sağlıyor ve özellikle uluslararası eğitimle ilgili konularda bir dizi çalıştayı da kapsıyor. Bu yılki konferansın oturum ve çalıştaylarında katılımcılara uluslararası eğitim alanındaki son yönelim ve gelişmelerle ilgili genel bir bakış ve güncel bilgiler sunuldu. Fuarda Üniversitemizi Dış İlişkiler Genel Koordinatörü Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Uluslararası Öğrenci Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Tevfik Cem Akalın ve Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Okt. Dinçer Biçer temsil etti. Dünyanın pek çok ülkesindeki üniversitelerin temsilcileriyle görüşmeler yapma fırsatı bulan temsilcilerimiz, oldukça verimli geçen etkinliğin BEÜ’nün uluslararasılaşma süreçlerine büyük katkı sağlayacağını ve önümüzdeki günlerde uluslararası işbirlikleri sayısında artış yaşanacağını ifade ettiler. 59 60 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Tübitak-Uzay’a Danışmanlık Yapacak Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan KUTOĞLU’nun Ülkemizin uzay teknolojileri konusunda gelişimini sağlamak, şahsında Bölümün tüm akademik personeline ve son uzay teknolojileri ile ilgili alanlarda güncel araştırma protokol dolayısıyla Doç. Dr. Hüseyin TOPAN’a teşekkür konuları ortaya koymak ve çözümlemek amacıyla kurulmuş ediyorum.” Yaşanan gelişmeleri son yıllarda olan TÜBİTAK-UZAY’la imzalanan sözleşme yapılan yatırımların sonuçları olarak kapsamında, Mühendislik Fakültesi Geomatik gördüğünü belirten Prof. Dr. Uzun, Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Bülent Ecevit desteğini daima yanımızda hissettiğimiz Dr. Hüseyin TOPAN, bir yıl süre ile Sayın Rektörümüze teşekkürü bir borç bilimsel danışmanlık hizmeti verecek. Üniversitesi ile TÜBİTAK biliyorum. Uzay Teknolojileri Araştırma Mühendislik Fakültesi Dekan Prof. Konu ile ilgili olarak açıklama Dr. Orhan UZUN, danışmanlık Enstitüsü (TÜBİTAK-UZAY) yapan Rektör Prof. Dr. Mahmut sözleşmesinin imzalanmasının arasında “Uydu Görüntü ÖZER, “Ülkemizin köklü kurumları ardından yaptığı açıklamada şunları İşleme ve Geoportal ile imzalanan söz konusu söyledi: “Geomatik Mühendisliği protokolleri, saygınlık göstergesi Bölümümüz son dönemde yaptığı Oluşturma Projesi” olmalarının ötesinde köklü bir çalışmalarla adından sıkça söz kapsamında bir geleneğe sahip olan Bülent Ecevit ettirmektedir. Daha önce Harita danışmanlık sözleşmesi Üniversitesinin ulaştığı iş yapabilme Genel Komutanlığı ve MTA gibi kapasitesini göstermesi açısından da kurumlarla da protokoller imzalayan imzalandı. önemli buluyorum. Üç temel öncelik Bölümümüz, bölgemizdeki kurum olarak belirlediğimiz ‘kalite, bölgemizle ve kuruluşların ihtiyaç duyduğu pek çok ilişkiler ve uluslararasılaşma’ bağlamında alanda çözümler üretmektedir. Ülkemizin en önemli çalışmalara imza atan Mühendislik Fakültemizi önemli bilimsel kurumlarından birisi olan TÜBİTAK ile başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Geomatik yapılan protokol, bölümümüzün ‘konuma bağlı uzaktan Mühendisliği Bölümümüzde yaşanan bu gelişmelerin diğer algılama uygulamalar’ konusunda da önemli bir merkez bölümlerimizde de artarak devam edeceğine inanıyor, emeği haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bugüne kadar geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi. gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalar dolayısıyla Geomatik BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 61 Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Alanındaki Çalışmalarını Uluslararası Alana Taşıyor S ağlık Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürü Dr. Öner Güner ve Pencap Tıp Fakiltesi (Pancab Medical College) Dekanı Prof. Dr. Zahid Yasin Hasani, 9 Eylül Çarşamba günü, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’i makamında ziyaret ettiler. birlikte BEÜ’ye gelen Hasani ziyarette, Bülent Ecevit Üniversitesinin Tıp alanında çok iyi bir konumda olduğunu gördüğünü ve Pencap Tıp Fakültesi ile tecrübe ve diğer alanlarda işbirliği olanaklarını geliştirmek için BEÜ’de bulunduğunu belirtti. Hasani, BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’e gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etti. Rektör Özer de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve Bülent Ecevit Üniversitesinde önemli sayıda Pakistanlı öğrenci bulunduğunu, Pencep Tıp Fakültesi ile işbirliği yapılmasını önemsediklerini ve Sağlık Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün bu tür işbirliklerinin geliştirilmesinde önemli görevler üstlendiğini belirtti. Rektör Özer, Dekan Hasani’ye ve Genel Müdür Güner’e Üniversitemizin anı tabağı ile çeşitli armağanlar verdi. Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürü Dr. Öner Güner görüşmede, Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı reformlarla dünyada saygın bir yere geldiğini, bu çerçevede pek çok ülke ile sağlık alanında işbirliklerine gidildiğini, Prof. Dr. Hasani’nin de bu çerçevede ülkemizde bulunduğunu belirtti. Tıp alanında Bülent Ecevit Üniversitesi ile işbirliği olanaklarını değerlendirmek üzere Genel Müdür Güner’le 62 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Türkçe Yaz Okulu İçin Farklı Ülkelerden Gelen Öğrencilerle Tanışma Toplantısı Gerçekleşti Ü niversitemiz ve Yunus Emre Enstitüsü arasında yapılan işbirliği çerçevesinde Dünyanın farklı ülkelerinden gelen öğrencilerle BEÜ Konukevinde 29.07.2015 tarihinde tanışma toplantısı gerçekleşti. 27 Temmuz-22 Ağustos tarihleri arasında Türkçe Yaz Okulu için Yurtdışından Üniversitemize gelen yabancı öğrencilerle yapılan toplantının ardından 2014 yılında ülkemize gelen yabancı öğrencilerin resimlerinden oluşan sergi açılışına geçildi. Açılışa BEÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Altın, Prof. Dr. Hale Sayan Özçakmak, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Ebubekir Ceylan, TTK Genel Müdürü Burhan İnan, İl Milli Eğitim Müdürü Turgut Özbek, Gençlik ve Spor İl Müdürü Uğur Akdeniz, GİMİS Müdürü Ahmet Demirci, Karaelmas TÖMER Müdürü Yrd. Doç. Dr. Gülbanu Duman, davetliler ve yabancı öğrenciler katıldı. Sergi açılışında bir konuşma yapan Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Altın yabancı öğrencileri BEÜ’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek öğrencilere her konuda yardımcı olacaklarını belirtti. Yunus Emre Enstitüsü adına konuşma yapan Enstitü Başkan Yardımcısı Ebubekir Ceylan, Bülent Ecevit Üniversitesi’ne ülkemize gelen yabancı öğrencilere sıcak ve samimi bir ortamda ev sahipliği yaptığından dolayı teşekkür etti. Sergi açılışının ardından açılış yemeğine geçildi. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Yöneticilerimiz, Yunus Emre Enstitüsü Öğrencileriyle Sabah Kahvaltısında Biraraya Geldi Ü niversitemizin Yunus Emre Enstitüsü işbirliği ile düzenlediği yaz okulu programına katılan öğrenciler, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Altın, Genel Sekreter Abdülkadir Açar, Genel Sekreter Yardımcısı Osman Demir, TÖMER Müdürü Gül Banu Duman, Sağlık Kültür Spor Daire Başkanı Feray Çiçek, TÖMER öğretim elemanları ile 13 Ağustos Perşembe günü kahvaltıda bir araya geldiler. EYLÜL - EKİM 2015 63 64 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesinin Konuğu Olan Öğrenciler Sanat Atölyesinde Hünerlerini Sergilediler 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı için dünyanın farklı ülkelerinden Zonguldak’a gelen konuk öğrenciler bu kez Bülent Ecevit Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Sanat Atölyesinde Ebru kursuna katıldılar. B ülent Ecevit Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsü arasında gerçekleşen iş birliği kapsamında düzenlenen 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı için dünyanın farklı ülkelerinden Zonguldak’a gelen öğrenciler değişik aktivitelere katlıyorlar. Son olarak öğrenciler kısa adı MEDEM olan Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde sanatçı Yetkin Senemoğlu gözetiminde Ebru kursuna katılarak hünerlerini sergilediler. İki gurup halinde kursa katılan öğrenciler kısa zamanda ebru yapmanın keyfine vardılar. Polonya/Varşova’dan Yaz Okuluna katılan Jerzy, -düzgün bir Türkçeyle- ebru yapımının çok keyif verici olduğunu, Zonguldak’ta olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi ve Bülent Ecevit Üniversitesi çalışanlarına yardımlarından dolayı teşekkür etti. İki gün süren kursta 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı’na katılan tüm öğrenciler ebru yapma fırsatı buldular. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 65 BEÜ Türkçe Yaz Okulunun Misafir Öğrencileri Amasra’ya Hayran Kaldı B ülent Ecevit Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsü arasında gerçekleşen iş birliği kapsamında düzenlenen 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı için dünyanın farklı ülkelerinden Zonguldak’a gelen konuk öğrenciler 1 Ağustos Cumartesi günü Amasra’ya bir gezi düzenlediler. Türkçe Yaz Okulunun 4 haftalık bir programı sürecinde BEÜ’de misafiri olacak olan öğrenciler haftalık gezi yerlerinden ilki olan Amasra gezisi, Karaelmas TÖMER Müdürlüğünün organizasyonu ile gerçekleştirildi. Geziye katılan öğrenciler hem gün boyu doyasıya eğlenerek vakit geçirdiler hem de halk ile içe içe olarak Türkçe pratik yapma fırsatı buldular. Heyecan verici bir tekne turu ile başlayan gezide öğrenciler farklı ve keyifli anlar yaşadılar. Amasra içerisinde şehir turu yaptılar ve arkadaşları ile aileleri için çeşitli hediyeler aldılar. Öğle yemeğinde ikram edilen taze balıkları da büyük bir keyifle yiyen misafir öğrenciler gün boyu birçok noktada fotoğraf çektirdiler. Öğrenciler dönüş yolunda ise bir köy evine kısa süreliğine misafir oldular ve ev sahibinin ikram ettiği soğuk ayranın tadına vardılar. Grup İnteraktif Alaplı Meslek Yüksekokulundaydı K dz. Ereğli Meslek Yüksekokulu bünyesinde bulunan İnteraktif Gençlik Kulübü tarafından Alaplı Meslek Yüksekokulunda verilen konser büyük ilgi gördü. Öğretim Görevlisi Yunus Pala koordinatörlüğünde çalışmalarını yürüten ve son iki yılda çeşitli etkinliklerde verdiği konserlerle sevilen bir topluluk haline gelen Grup İnteraktif tarafından Alaplı Meslek Yüksekokulu Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirilen konserde farklı türlerden oluşan repertuvar seslendirildi. Yaklaşan ara sınavlar öncesinde öğrencilere moral ve motivasyon amacıyla düzenlenen konserde bir dizi ışık gösterisi altında sahne alan grup üyeleri tribünleri dolduran öğrencileri coşturdu. Alaplı Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin yanısıra Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulundan gelerek etkinliğe katılan öğrencilerin şarkılara hep bir ağızdan eşlik ettikleri görüldü. Öğretim Görevlisi Yunus Pala gördükleri ilgiden ve misafirperverlikten çok mutlu olduklarını ve konserlerin devam edeceğini ifade etti. 66 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Rektör Özer, Yapımına Devam Edilen Merkezi Dersliklerde İncelemelerde Bulundu F arabi Kampüsü içinde yapımına devam edilen ve Mühendislik Fakültesinin kullanımına sunulacak olan Merkezi Dersliklerde Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer 10 Eylül Perşembe günü incelemelerde bulundu. Üniversitemizde yapılan en önemli yatırımların başında gelen Merkezi Derslik incelemelerinde yüklenici firma yetkililerinin yanı sıra BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Güven, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Uzun, Genel Sekreter Abdulkadir Açar, Genel Sekreter Yardımcıları Osman Demir, Ertuğrul Karalar ve Daire Başkanları hazır bulundu. Merkezi Dersliklerde 220 kişilik 3 adet amfi, 100 kişilik 10 adet derslik, 55 kişilik 10 adet derslik, 7 adet bilgisayar salonu, 67 adet öğretim üyesi odası, 4 adet toplantı ve seminer salonu, teknik resim salonu, kütüphane, idari ofis odaları bulunuyor. Kompleksin 2015-2016 eğitim-öğretim yılında hizmet vermesi planlanıyor. Beraberindekilerle Merkezi Dersliklerdeki tüm birimleri tek tek gezen ve çalışmalar hakkında bilgi alan Rektörümüz Prof. Dr. Özer çok güzel bir kompleksin yapılıyor olduğunu görmekten mutluluk duyduğunu belirtti. İncelemeler sırasında değerlendirmelerde bulunan Özer şunları söyledi: “Bir yandan akademik faaliyetlerimize devam ederken bir yandan da günümüzün ve önümüzdeki yılların ihtiyaçlarına cevap verecek yapılar inşa ettiriyoruz. Beş bloktan oluşacak merkezi dersliklerden A, B ve C bloklarına ekim ayından itibaren demirbaş malzemelerinin konmaya başlanacağını söyleyebiliriz. Merkezi derslikler Farabi ve diğer kampüslerimiz içinde inşa edilmiş en modern ve işlevsel derslikler olacak. Farabi Kampüsünde yapılan bu çalışmalar akademik ve idari olarak diğer kampüsler için de örnek teşkil etmektedir. Merkezi dersliklerin bu anlamda iyi bir örnek olarak yapılıyor olduğunu görmekten büyük mutluluk duyuyoruz. İnşaatın en kısa zamanda tamamlanarak hizmete gireceğini umut ediyor, bu vesileyle çalışmada emeği geçen yüklenici firmaya, akademik ve idari olarak çalışmalarda faaliyet gösteren çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.” Rektör Özer ve beraberindekiler incelemenin ardından hatıra fotoğrafı çektirdiler. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 67 68 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi MEDEM Etkinliklerine Hızlı Başladı Senai Demirci Enderun Buluşmalarına katılarak öğrencilerlle sohbet etti. Araştırma Merkezi, kadim medeniyetimizin tüm yönleriyle ortaya konmasını sağlayacak çalışma ve araştırmalar yürütecek bir platform oluşturmak amacıyla kuruldu. Bu çerçevede yıl içinde çok önemli etkinlikler gerçekleştirmeyi planlıyoruz. BEÜ Senatosunca Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulması kararlaştırılmış, Merkez, yönetmeliğinin Resmi Gazetede yayınlanmasının ardından resmen faaliyetine başlamıştı. 2015-2016 Akademik Yılı güz döneminin başlamasıyla birlikte planlanan çalışmalara hız verdiklerini belirten Merkez Müdürü Öğr. Gör. Femi Gür; “Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama İlk etapta Dil ve Edebiyat Araştırmaları, İktisat Araştırmaları, Sanat ve Arkeoloji Araştırmaları, Siyaset Araştırmaları, Tarih Araştırmaları, Toplum Araştırmaları alanlarında çalışmalar yürüteceğiz. Yine Merkez bünyesinde farklı alanlarda atölye çalışmaları yapacağız. 2015-2016 Akademik Yılı içinde komşuluk atölyesi, yaşlılar atölyesi, yetimlerle dayanışma Bülent Ecevit Üniversitesi atölyesini kurmayı hedefliyoruz. Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğüne (MEDEM) yönetici ataması yapıldı. Aynı zamanda Üniversitenin Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörü olarak görev yapan Öğr. Gör. Femi Gür, Merkezin kurucu müdürü olarak atandı. Kadim medeniyetimizin en önemli eserlerinden olan Mevlana Celaleddin Rumi’nin yazdığı Mesnevî-i Manevî’yi orijinal nüsha ile karşılaştırarak okumalar gerçekleştireceğiz. Ayrıca ‘Çocuk Yazarlar’ın yetişmesi için hazırladığımız çalışmaların sonuna geldik. Çok yakında bu çalışmamız hakkında kamuoyunu bilgilendireceğiz. Bu vesileyle ilk çalışmamız olan ‘Enderun Buluşmaları’nın 12 Ekim Pazartesi günü başlayacağının müjdesini vermek isterim.” BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 BEÜ’de Başlatılan Ney Kursuna Büyük İlgi B “BEÜ İlahiyat Fakültesi Dini Musiki Araştırma Görevlisi olarak Marmara’da yüksek lisans yapıyorum. Dini musiki alanında ney bildiğimiz gibi kamıştan yapılır. Türk musikimizin özellikle dini musikimizin vazgeçilmez sazları arasındadır. Mevlana hazretlerinin malum ilk mesnevisi neyle başlar. Ney dersimizi BEÜ İlahiyat Fakültesi’nde başlattık. Dört haftadır eğitim veriyoruz. Öğrenciler tarafından oldukça yoğun katılım var. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Aramıza katılan akademiysen arkadaşlarımız ve hocalarımız var. İnşallah elimizden geldiğince dönem sonuna kadar devam edecek.” ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ)İlahiyat Fakültesi tarafından bu sene ilk defa öğretime başlanan “Ney” kursu, öğrenciler tarafından büyük ilgi görüyor. BEÜ Abdülkadir Geylani Uygulama Merkezi tarafından bu sene ilk defa öğretime başlanan “Ney” kursu, Değerler Eğitim Kütüphanesi’nde devam ediyor. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği kurs, dönem sonuna kadar devam edecek. BEÜ İlahiyat Fakültesi Dini Musiki Araştırma Görevlisi Metin Gündoğdu, eğitimlere bu sene ilk defa başlandığını ifade ederek şunları söyledi: MEDEM Enderun Buluşmaları G eleneksel aile yapısından çekirdek aile yapısına geçiş sürecinde ve diğer başka sebeplerden, kuşaklar arası bilgi akışında aksamalar olmaktadır. Kadim medeniyetimizde yer alan değerlerimizi yaş gruplarına uygun olarak çocuklarımıza ve gençlerimize aktarmak istiyoruz. Grup ve aktivite çalışmalarımız Üniversite gibi seçkin bir kurum çatısı altında yapıldığı için bu etkinliklere “Enderun Buluşmaları” diyoruz. Bu buluşmalarda grubun ilgi ve ihtiyaç duyduğu alanlara göre Değer Eğitimi temalı konular çerçeve- sinde, interaktif bir ortamda kaliteli zaman geçirmek için çalışmalar yapılmaktadır. Şu an yaklaşık 100 öğrencinin devam ettiği Enderun Buluşmaları’nda 1. İlkokul grubu 2. Ortaokul grubu 3. Lise grubu 4. Üniversite grubu, olmak üzere dört ayrı grup bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için: medem.beun.edu.tr 69 70 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 71 Bülent Ecevit Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Çalışmalarına Başlıyor M erkez, Üniversite bünyesinde ilgili bölüm ve ana bilim dallarının yanı sıra kadın sorunları konusunda çalışmalar yapan kamu kurum ve kuruluşları, diğer akademik kurumlar, yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışmalar yürütecek. BEÜ’nün akademik birimleri arasına yeni katılan Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, araştırma çalışmalarının yanı sıra eğitim ve danışmanlık hizmetleri vererek konferans, kongre, sempozyum, panel gibi etkinlikler de düzenleyecek. Merkez Müdürü olarak atanan Öğr. Gör. Selvinaz Aydın çalışmalara başladıklarını belirterek şunları söyledi: “Merkezimiz kadın temalı araştırmaların yürütüleceği akademik bir birimdir. Üniversitemizin kadın ve toplumsal cinsiyet konusunda araştırmalar yapan tüm birimleri ile işbirliği içerisinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kadının sosyal statüsünden ekonomideki yerine, kadın personel istihdamından kız çocuklarının eğitimine pek çok konunun disiplinler arası ve çok yöntemli yaklaşımlarla ele alındığı akademik platformlar oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınları rol model olarak algıladıkları başarılı hemcinsleri ile buluşturan eğitim çalışmaları; kadın sağlığı, beden bakımı, annelik ve aile eğitimleri gibi toplumsal pratikleri arttıracak etkinliklerle çalışmalarımızı zenginleştireceğiz. Hedef kitlesini Zonguldak ve tüm Batı Karadeniz Bölgesi olarak belirlediğimiz çalışmalarımızı yürütürken ulusal ve uluslararası kuruluşlarla da iletişim içerisinde olmayı planlıyoruz. Zonguldak çevresinde yaşayan kadınların sosyoekonomik varlığını güçlendirmek, kişisel gelişimlerine destek vermeyi öncelikli hedeflerimiz olarak belirledik. Kadın araştırmaları yürüten kamu kurum ve kuruluşları, farklı akademik kurumlar, belediyeler, gönüllü kuruluşlarla ortak projelerin yürütülmesi de Merkezimizin hedefleri arasında yer alıyor. Umarım Üniversitemiz ve Zonguldak için önemli çalışmalara imza atarız.” “Evimiz Engelimiz Olmasın” Başlıklı EDES Projesinin Eğitimlerinden Biri Daha Tamamlandı A ile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Engelliler Destek Programı kapsamında Zonguldak Valiliği koordinasyonunda Bülent Ecevit Üniversitesi yürütülen “Evimiz Engelimiz Olmasın” projesinin “Ev Kazalarının Önlenmesi ve İlk Yardım” konulu eğitimleri tamamlandı. Eğitimler, Zonguldak Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Sevim Çelik, Yrd. Doç. Dr. Nurten Taşdemir, Yrd. Doç. Dr. Elif Dirimeşe ve Öğretmen Aslı Uğur tarafından, 1 Haziran 2015- 27 Ağustos 2015 tarihleri arasında teorik ve uygulamalı olarak, üç grup halinde toplam 73 ebeveynin katılımı ile Gökçebey Mithat Mehmet Çanakçı Meslek Yüksekokulu’nda gerçekleştirildi. Eğitimleri tamamlayan ebeveynlere katılım sertifikaları verildi. 72 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Üniversitemizde İki büyük EDES Projesi Üniversitemiz EDES kapsamında iki proje hazırladı. Zonguldak Valiliğinin koordinasyonunda gerçekleştirdiği “Down Sendromlu Çocukların Öz Bakım Becerilerinin Geliştirilmesine Yönelik Eğitsel Video ve Etkileşimli İçeriklerin Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi” ile “Evimiz Engelimiz Olmasın” başlıklı projeler özellikle engelli bireylerin ve ailelerinin eğitimini hedefliyor. EDES Nedir? Üniversitemiz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2011 yılından bu yana sürdürdüğü Engelliler Destek Programı (EDES) kapsamında iki büyük proje hazırladı. EDES Programı, engellilerin yaşamın içine dâhil olmalarını ve toplumun genelinde engellilik konusunda duyarlılık oluşturulmasını sağlayan projelerin gerçekleştirilmesini hedefliyor. Üniversitemiz bu kapsamda hazırladığı projelerle öncelikle engellilerin eğitilmeleri yönünde çalışmalar gerçekleştiriyor. Down Sendromlu çocuklara kişisel bakımlarını kendi kendilerine gerçekleştirme becerisi kazandırmayı hedefleyen ve 2014 yılının Ocak ayında başlatılan ilk proje 2015 yılı Mart ayında sonuçlandı. Zihinsel engelli çocukların ev ortamında yaşayabilecekleri kazaları önleme ve kaza anında oluşabilecek yaralanmalara müdahale edebilme konusunda ebeveyn eğitimlerini içeren proje ise 2015 yılının Şubat ayında başlatıldı. Bu projenin ise Kasım ayında sonuçlanması için çalışmalar hızla devam ediyor. EDES Programı kapsamında oluşturulan projeler, illerde Valilikler aracılığı ile koordine ediliyor. Engelli bireylerin sosyal, psikolojik ve tıbbi rehabilitasyonuna ve engelliliğin önlenmesine katkı sağlamayı, toplumda engellilere yönelik bilinç ve duyarlılık yaratmayı ve tüm bunların neticesinde engellileri bütünüyle toplumsal yaşamın gerçek bir üyesi BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ haline dönüştürmeyi hedefleyen projelerin desteklendiği Program, projeyi gerçekleştiren kurumlara teşvik edici maddi destek sağlıyor. Engellilik nedenlerinin tespit edilmesi, koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesi, engelli oranlarının azaltılması ve engeli yaratan etkenlerin en aza indirilmesi de Program kapsamında sürdürülen projelerin hedefleri arasında yer alıyor. Down Sendromlu Çocukların Eğitimi İçin 42 Adet Eğitici Video Geliştirildi ve Kitap Yazıldı Kromozom sayısındaki değişiklik nedeni ile engelli olarak dünyaya gelen Down Sendromlu çocukların eğitimine yönelik proje Ereğli Eğitim Fakültesi, Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulu ve Kdz. Ereğli’deki bir ilkokulun iş birliğiyle gerçekleştirildi. Projede 28 adet etkileşimsiz, 14 adet etkileşimli eğitici video geliştirildi. Ereğli Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gürkay Birinci’nin yürütücüsü olduğu proje kapsamında Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokulunda 65 metrekare alanda uygulama ve teknoloji sınıfları ile gözlem odası oluşturularak 4 ay süresince ilkokul öğrencisi olan 3 Down Sendromlu çocuğa eğitim verildi. Başarı ile sonuçlanan projede ayrıca ebeveynlerin eğitimleri evde de sürdürebilmeleri amacıyla zenginleştirilmiş kitap (z-kitap) hazırlandı. Eğitim uygulamalarında dikkat edilmesi gereken önemli noktaları da içeren z-kitabın dijital haline http://ozdestek.beun.edu.tr adresinden ulaşılabiliyor. Anneler Eğitiliyor, Zihinsel Engelli Çocuklar Evlerinde Daha Güvenle Yaşıyor Zonguldak Sağlık Yüksekokulu öğretim üyesi Doç. Dr. Sevim Çelik’in yürütücülüğünde hazırlanan ve 7-14 yaş aralığında zihinsel engelli çocuk sahip ailelerin eğitimini hedefleyen “Evimiz Engelimiz Olmasın” başlıklı EDES projesi ise devam ediyor. Zihinsel engelli çocukların ebeveynlerin bilgi ve beceri kazanması, ayrıca bu konuda farkındalık yaratılması projenin hedeflerini oluşturuyor. EYLÜL - EKİM 2015 73 Devam eden bu proje kapsamında 13 bölümden oluşan “Ev Kazalarının Önlenmesi ve İlk Yardım” başlıklı bir de kitap hazırlandı. Annelere yönelik olarak hazırlanan eğitimler babalar tarafından da büyük ilgi görünce proje ebeveyn eğitimi haline dönüştü. Projede ebeveynler eğitimlerde elde ettikleri bilgi ve kazanımları günlük yaşamlarında da uygulamaları ayrıca teşvik ediliyor. Zonguldak Sağlık Yüksekokulu’nun Gökçebey İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Özel Oktay Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi işbirliği ve destekleri ile yürüttüğü “Evimiz Engelimiz Olmasın” projesinde, her biri 25 kişiden oluşan üç grup teorik ve uygulamalı eğitim alıyor. Eğitimler öncesinde ve sonrasında ebeveynlere bilgi değerlendirme anketleri uygulanıyor. İlk grubunun eğitimi Haziran ayında tamamlanan projede ikinci ve üçüncü grupların eğitimleri ise devam ediyor. Projenin, 2015 yılının Kasım ayında sonuçlanması planlanıyor. Rektör Özer: “EDES Projeleri ile Engellilerin Topluma Kazandırılmasında Büyük Önem Taşıyor” Üniversitemiz tarafından gerçekleştirilen EDES Projelerini değerlendiren Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, EDES Projelerinin engelli bireylerin topluma kazandırılması hedefinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: “Engelli bireylerin farklı sebeplerle sosyal yaşamdan dışlanmaları ve özellikle eğitim olanaklarından yararlanamamaları toplumun en ciddi sorunlarının başında yer alıyor. Biz Üniversite olarak gerçekleştirdiğimiz projelerle bu sorunları tespit ederek kalıcı çözümler üretmeye devam ediyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı EDES Programı kapsamında da 2014 ve 2015 yıllarında iki proje yürütüyoruz. Projelerimizden biri tamamlandı diğeri ise tamamlanmak üzere. Her iki proje için de engelli ebeveynlerinden çok olumlu dönüşler alıyoruz. Bilindiği gibi EDES Projeleri Valilikler koordinatörlüğünde sürdürülüyor. Zonguldak Valisi Sayın Ali Kaban’a projelerimize destekleri dolayısıyla teşekkürlerimiz sunuyorum.” 74 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Anaokulunda Eğitim Yaz Aylarında da Devam Etti Standartların üzerinde düzenlenmiş bir anaokulu İbn-i Sina Kampüsünde 2 bin 400 metrekare alan üzerinde yerleştirilmiş 715 metrekarelik kullanım alanına sahip tek katlı Anaokulu, okul öncesi eğitim kurumları standartlarına uygun olarak inşa edildi. Anaokulunda dört sınıf, iki uyku odası, spor, müzik, toplantı gibi faaliyetler için düzenlenmiş olan çok amaçlı salon, sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve öğleden sonra kahvaltıları için bir yemekhane bulunuyor. Okulun bahçesinde yer alan oyun alanı ve hobi bahçeleri ise çocukların en keyifli zaman geçirdikleri alanların başında geliyor. Sağlıklı çocuklar için: Önce hijyen ve temizlik O Sağlıkla ilgili birimlerin yer aldığı kampüsün avantajlarından yararlanan Anaokulunda çocukların sağlığı ve bunun temelini oluşturan hijyen kurallarına büyük önem veriliyor. Çocuklara bireysel temizliğin önemi konusunda uygulanan eğitimlerin yanı sıra, ağız ve diş sağlığı konusunda Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyeleri tarafından kontrol ve bilgilendirmeler sık aralıklarla tekrarlanıyor. Çocukların genel sağlık kontrolleri ise Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanları tarafından düzenli olarak gerçekleştiriliyor. kulöncesi eğitimde de bölgenin gözde merkezlerden biri olan Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesindeki Okul Öncesi Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi, çocuklarının eğitimine önem veren ailelerin öncelikli tercihi oldu. Üniversitenin İbn-i Sina Kampüsünde yer alan Anaokulu kayıtları kısa sürede doldu. Okulda 3, 4 ve Kendin yetiştir, kendin ye 5 yaş gruplarından oluşan sınıfların toplam öğrenci sayısı, 23 yeni kayıt ile 60’a ulaştı. Merkezde çocukların beslenmelerine Başarılı eğitim çizgisiyle de fark büyük önem veriliyor. Sağlıklı ve dengeli Okulöncesi eğitimde yaratan Anaokulunda çocukların beslenmeleri için hazırlanan mönüler de bölgenin gözde bedensel ve ruhsal gelişiminde öncelikle diyetisyenlerin onayından aile-okul işbirliğine önem ve geçiyor. Merkezin mutfağında merkezlerden biri olan öncelik veriliyor. Eğitim-öğretim günlük ve taze pişirilen yemeklerde Bülent Ecevit Üniversitesi faaliyetlerini yaz aylarında da verilen ekmekler de günlük olarak bünyesindeki Okul Öncesi Eğitimi yine aşçılar tarafından yapılıyor. devam ettiren Anaokuluna, Uygulama ve Araştırma Merkezi, Mutfakta dönem dönem, hobi Üniversite personelinin bahçesinde çocuklar tarafından çocuklarının yanı sıra anne ya çocuklarının eğitimine önem veren dikilip, yetiştirilen ve toplanan da babası kamu personeli olan ailelerin öncelikli tercihi oldu. sebzelerden de yemekler çocuklar da kabul ediliyor. Üniversitenin İbn-i Sina pişiriliyor. Çocuklar böylece hem Bülent Ecevit Üniversitesi doğa ile barışık yaşama ve üretme Kampüsünde yer alan Hacı Mevlüt Hamzaoğlu – Hacı bilinci kazanıyorlar hem de sağlıklı ve Anaokulu kayıtları kısa Sabahat Hamzaoğlu Okul Öncesi dengeli besleniyorlar. sürede doldu. Eğitimi Uygulama ve Araştırma Eğlenerek öğreniyorlar Merkezi, Üniversitenin okulöncesi eğitimdeki farkını ortaya koyuyor. Bölgede tam gün eğitim veren tek anaokulu olan Merkez, eğitimli ve deneyimli kadroya sahip. Akademisyenlerden oluşan 4 kişilik yönetim kadrosunun yanında Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü mezunu 4 öğretmen, 4 sınıf ablası ile idari işlerden sorumlu 2 memur, 2 aşçı ve 1 temizlik görevlisi Merkezde görev yapıyor. Merkezde eğitim ve öğretim, öğrenciler için düzenlenen oryantasyon dönemi ile başlıyor. Okul öncesi öğretim plan ve programlarına uygun olarak hazırlanan derslerde öğrencilerin bedensel, sosyal, kültürel, sanatsal yönden gelişimlerine yönelik aktiviteler gerçekleştiriliyor. Özellikle önemli gün ve haftalarda düzenlenen okul dışı gezi ve ziyaretlerde çocukların BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 75 farklı ortamlarda sosyal iletişimlerini güçlendirmeleri hedefleniyor. Sanatın önemi konusunda bilinç oluşturmak amacıyla tiyatro ve müzik çalışmaları, bedensel gelişimi temel alan motor beceri geliştirme faaliyetlerinde spor aktiviteleri, yabancı dil temelini hazırlayan İngilizce dersleri anaokulunda eğitimin temel taşlarını oluşturuyor. Öğrenciler ders ve faaliyetlerde öğrendikleri bilgi ve kazandıkları becerileri, yılsonlarında düzenlenen etkinliklerde ailelerine sunuyorlar. Müzik, dans, tiyatro, jimnastik alanında gerçekleştirilen bu gösteriler çocukların bireysel özgüvenlerini arttırıyor ve toplum önünde kendilerini ifade etme yeteneklerini geliştiriyor. Doç. Dr. Yurdakan, “Okulöncesi eğitiminde örnek bir merkez olmayı hedefledik.” Hacı Mevlüt Hamzaoğlu – Hacı Sabahat Hamzaoğlu Okulöncesi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini yürüten Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Gamze Yurdakan, Merkezin okulöncesi eğitimde doğru uygulamaların yapıldığı örnek bir eğitim kurumu olmasını hedeflediklerini belirterek şunları söyledi: “Bizim amacımız çocukların öğrenim yaşamlarına doğru bir başlangıç yapmalarını sağlamak. Çocuğun, eğitim ve öğretimin ne olduğunu ve neden gerektiğini bilmesi, doğayı sevmesi, üretmesi, ürettiğini sergilemesi, kişilik gelişiminde özgüvenini kazanmasını önemsiyoruz. Bunun için aileler ile sürekli iletişim halindeyiz. Beslenmesinden uyku düzenine, sosyal yaşamından bedensel gelişimine aileler ile işbirliği içerisinde gelişimlerini izliyoruz. Deneyimli bir kadromuz var. Alanlarında uzman öğretmenlerimiz, deneyimli destek personelimiz ile çocukların bir aile ortamında eğitim alabilecekleri bir merkez oluşturduk. Uyguladığımız öğretim plan ve programını eğitimli ve deneyimli öğretmenlerimiz sayesinde oldukça verimli ve başarılı biçimde yürütüyoruz. Sağlık birimlerinin bulunduğu kampüste yer almanın avantajlarından yararlanarak doktor ve diş hekimi arkadaşlarımızdan her zaman destek alıyoruz. Bizim sunduğumuz bu olanaklar, ailelerin Merkezimizi öncelikli tercih etmelerini de beraberinde getiriyor. Üniversitemizde çalışan akademik ve idari personelimizin çocukları ile anne ya da babası kamu personeli olan çocukları kabul ediyoruz. Anaokulumuzda eğitim dönemini çalışan velilerimizi mağdur etmemek için yaz aylarında da sürdürüyoruz.” BEÜ’de Laboratuvar Atılımı Ü niversitemiz bünyesinde bulunan tüm eğitim ve araştırma laboratuvarları güncellenerek web sayfaları oluşturulmuştur. Bu çerçevede toplam 141 adet laboratuvara ait cihaz envanteri çıkarılmıştır. Bu konudaki temel hedefimiz tüm ön lisans, lisans ve yüksek lisans programlarında laboratuvarları eksiksiz hale getirerek üniversitemizin araştırma kapasitesini artırmaktır. Bu amaç doğrultusunda üniversitemiz bünyesindeki laboratuvarların makine ve teçhizat kapasitelerini artırmak ve yenilemek amacıyla son üç yılda 69 adet alt yapı projesi ile desteklenmiştir. Ayrıntılı bilgi için: laboratuvar.beun.edu.tr 76 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Sağlık Uygulama Ve Araştırma Merkezinde Yeni Dijital Koroner Anjiyografi Cihazı Hizmete Girdi Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) bölgede daha nitelikli hizmet için yeni bir cihazı daha Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesine kattı. Alınan yeni Dijital Koroner Anjiyografi Cihazıyla üç boyutlu görüntüleme gerçekleştiriliyor ve Bilgisayarlı Tomografi, MR görüntüleri ile kombinasyon yapılarak hızlı ve doğru sonuç elde edilebiliyor. Özellikle kalp hastalıklarına bağlı sağlık sorunlarının tetkik ve tedavisinde kullanılan anjiyografi cihazı hayati öneme sahip. G elişmiş altyapı ve uzman ekibiyle sağlık hizmeti sunmakta olan Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, sağlık hizmetlerinde çeşitliliği ve kapasitesini artırmanın yanında mevcut teknolojisini de yenilemeye devam ediyor. Merkezin Kardiyoloji Kliniğinde mevcut bulunan ve 10 yılı aşkın süredir hizmet veren Dijital Anjiyografi cihazına ek olarak en güncel görüntüleme teknolojisine sahip ikinci bir Monoplan Dijital Anjiyografi cihazı hizmete girdi. BEÜ Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Başhekimi Prof. Dr. K. Varım Numanoğlu, yeni Dijital Anjiyografi cihazı ile ilgili olarak “Çağımızın yaygın sağlık sorunları içinde en ön sıralarda yer alan kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde dijital anjiyografi sistemleri vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kalp krizi şüphesi durumları, kalp şikayetleri nedeniyle yapılan EKG, enzim yükseklikleri, efor testi, talyum sintigrafisi, tomografik anjiyografi gibi tetkiklerde sorun saptananlar, ya da daha önce anjiyoplasti ve stent takılmış veya bypass ameliyatı olmuş hastalarda kalp damarlarının (koroner) anatomisinin değerlendirilmesinin yegane aracı Dijital Anjiyografi cihazıdır. Bu ileri düzey görüntüleme sisteminin hizmete girmesi Merkezimizin sağlık hizmet sunumunda bölgesel merkez olma vasfını pekiştirmiştir. Merkezimize kazandırılan bu cihazın üç boyutlu görüntüleme yapabilme ve Bilgisayarlı Tomografi ve MR görüntüleri ile kombinasyon yapabilmek gibi oldukça üstün özellikleri mevcuttur. Bu sayede daha hızlı ve doğru sonuç elde etmenin yanı sıra tetkikin tekrarı veya başka bir görüntüleme yöntemi ile teyit edilmesi gibi ihtiyaçlar oldukça azalmış olacaktır. Kardiyovasküler işlemlerin yanı sıra nörolojik, endokrin, gastrointestinal hastalıkların değerlendirilmesinde de önemli katkılar sağlayacaktır.” dedi. Rektör Özer: “Yatırımlarımızı bölgenin hem bu gününü hem de geleceğini düşünerek yapıyoruz.” BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezine kazandırılan cihazlar ile ilgili bir açıklama yapan Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer tüm bu yatırımların bölgenin hem bu günü hem de geleceği düşünülerek yapıldığını ifade ederek şunları söyledi: “Üniversite olarak, Zonguldak’ta sağlık alanında orta BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ve uzun vadeli projeksiyonlarımız doğrultusunda gerekli adımları atmaya devam ediyoruz. Son dönemde arka arkaya hayata geçirilen sağlık yatırımları ile üniversitemiz, bölgesel ihtiyaçları önceleyen bir sağlık politikasını kararlılıkla ve büyük bir süratle hayata geçirmektedir. Bu sayede Zonguldak halkının sağlık sorunları ile ilgili tetkik ve tedaviler başka büyük bir merkeze gitme mecburiyeti doğmadan çözümlenirken, diğer bölgelerde insanlarımızın sağlık EYLÜL - EKİM 2015 77 hizmetini Zonguldak’ta almalarının da önü açılmış olmaktadır. Bunun yanı sıra sağlanan bu olanaklar yetişmekte olan hekim adaylarımızın ve tıpta uzmanlık öğrencilerimizin de eğitimine katkıda bulunacaktır. Bu bağlamda temin süreci tamamlanan ve hizmete alınan yeni Dijital Anjiyografi cihazının Zonguldak ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyor, sağlık alanında fedakârca hizmet veren akademisyen ve sağlık personeli ile tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi. BEÜ Hastanesi Hemşireler İçin de Bir Eğitim Merkezi Oldu BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’de “Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı” veren 24 uygulama merkezinden biri olarak seçildi. Merkez Müdürlüğünün başvurusunun ardından Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından yapılan incelemelerde Hastane bünyesindeki 74 yataklı III. Seviye Yoğun Bakım Ünitelerinin, yoğun bakım hemşireliği eğitimi için gerekli fiziki altyapı, eğitmen ve personel durumunun yeterli olduğu tespit edildi. Kurumun, 20 Temmuz 2015 tarihli duyurusu ile BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi “Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Uygulama Yetkisi Alan Eğitim Merkezi” olarak ilan edildi. Sertifikalı eğitim programı ile koruyucu, geliştirici ve rehabilite edici girişimlerle bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak güçlenmesini sağlayan, hasta ve aileleri ile terapötik iletişim kuran, sağlık bilimi ve teknolojisindeki gelişmelere, yeni tedavi ve bakım yöntemlerine uyum sağlayabilen, acil, kritik ve karmaşık hasta bakım gereksinimlerini karşılayabilecek yetkinliğe sahip sorun çözme becerisi gelişmiş yoğun bakım hemşireleri yetiştirilmesi hedefleniyor. BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. K. Varım Numanoğlu konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Hastanelerde yoğun bakım servis hizmetleri büyük önem taşıyor. Serviste görev yapan tüm personelin eğitim ve deneyimi de bu önemi oluşturan etkenlerden biri. Bu servislerde görev yapan tüm personel gibi hemşirelerin de özel bir eğitim almaları gerekiyor. Merkezimiz bu eğitimleri verecek tüm donanıma sahip düzeyde. Bu amaçla Sağlık Bakanlığına yaptığımız başvuru kabul edildi ve Merkezimiz Türkiye’deki 24 eğitim noktasından biri oldu. Üniversite ve devlet hastaneleri ile özel hastanelerin yoğun bakım servislerinde görev yapan hemşirelerin alması gereken ve zorunlu olan 6 haftalık bu eğitim farklı illerde gerçekleştiriliyordu. Zonguldak’ta ilk olarak uygulanacak. İlimizde görev yapan hemşirelerin farklı yerlerdeki eğitimlere katıldıklarında konaklama başta olmak üzere pek çok sorun yaşıyorlardı. Merkezimizin bu yetkiyi alması ile eğitimlerin Zonguldak’ta gerçekleştirilecek olması bu açıdan önem taşıyor. Eğitimler Türkiye’nin tüm hastanelerinde görev yapan hemşirelerin katılımına da açık olacak.” dedi. Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezimizin, Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı Uygulama Yetki Belgesi almak için yapmış olduğu başvuru sonucunda Merkezimize “Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Uygulama Yetkisi” verilmiştir. Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifika Eğitimi Programı 78 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Eğitim Olanakları Artıyor B ülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrenci sayısındaki artışa bağlı olarak eğitim-öğretim alanındaki gereksinimlerini hızla tamamlıyor. Fakültede derslikler, laboratuvar, kütüphane ve çalışma odalarının kapasiteleri arttırılırken, eğitim bloğunda genel düzenlemeler gerçekleştirildi. Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinde, 2010 yılında 436 olan öğrenci sayısı ve bu yıl 10 uluslararası olmak üzere toplam 843‘e ulaştı. Fakültede, bu artışa bağlı olarak eğitim-öğretim ortamlarının revizyonuna yönelik düzenlemeler gerçekleştiriliyor. Dekanlığın da bulunduğu eğitim bloğunda devam eden çalışmalarla derslikler başta olmak üzere çalışma odaları ve laboratuvarlar öğrenci sayılarına uygun hale getiriliyor. Fakültede derslik ve amfilerin düzenlenmesi öğrenci sayılarına göre gerçekleştirildi. Çalışmalar kapsamında iki adet 300 kişilik amfinin düzenlenmesi devam ederken bir adet 3, 3 adet 40, 2 adet 50 ve 3 adet 60 kişilik derslik oluşturuldu. Ayrıca Zonguldak Sağlık Yüksekokulu Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü öğrencilerinin kullanımına yönelik olarak 60 kişilik dersliğin düzenlenmesi de bu kapsamda tamamlandı. Multidisipliner laboratuvara büyük yatırım Öğrencilerin pratik eğitimleri ve sınavlarında kullanılan multidisipliner laboratuvarının kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan proje ile tinoküler başlıklı binoküler ana mikroskop, yüksek çözünürlüklü mikroskop kamerası, led monitör, kablo ve dağıtım sistemi ve 100 adet ışıklı mikroskop, yeni akademik yılda laboratuvar donanımına katılacak. Kütüphane ve bilgisayar laboratuvarları ile toplantı salonları yenilendi Öğrencilerin sağlıklı ve düzenli bir ortamda ders çalışmalarını sağlamak amacıyla eğitim bloğunun 1. katında sadece okuma salonu olarak kullanılan alan, BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 79 kütüphane ve okuma salonu olarak iki ayrı bölümde hizmet vermeye başladı. Dekanlık binasında atıl bulunan bir salon da intörn doktorlara özel çalışma odası olarak hazırlandı. Yetersiz olan iki küçük bilgisayar laboratuvarı birleştirilerek öğrenci sayısına uygun kapasiteye yükseltildi. Fakültenin çevre düzenlemesi, soğutma sistemi, yangın tesisatı, idari personel odaları, yönlendirmeler, güvenlik kamera sistemi gibi genel hizmetlerinde de bakım, onarım ve yenileme çalışmaları gerçekleştirildi. Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Taner BAYRAKTAROĞLU, Fakültedeki çalışmaların yeni akademik yılın başlangıcı öncesinde tamamlanacağını belirterek “Fakültemizin öğrenci sayısı her geçen gün büyüyor. Deneyimli ve başarılı akademik kadromuz ile tercih edilen bir fakülteyiz. Öğrenci sayımız arttıkça eğitim ortamlarının kapasitesi ihtiyaca cevap veremez hale geliyor. Yeni akademik yıl öncesinde Fakültemizde yeniden düzenleme çalışmaları gerçekleştirdik. Derslik, laboratuvar, kütüphane ve çalışma odası kapasitelerini yeniden planladık ve düzenlemeleri gerçekleştirdik. Özellikle multidisipliner laboratuvarının donanımını güçlendirmek amacıyla bir proje hazırladık; projemiz Üniversitemizin Bilimsel Araştırma Projeleri kapsamında değerlendirildi ve destek gördü. Biliyorsunuz Tıp Fakültesi öğrencileri zamanlarının çoğunu ders çalışarak geçiriyorlar. Bu amaçla çalışma odalarını ve kütüphanelerini de yeniledik. Laboratuvarımız gerek öğrenci kapasitesi gerekse teknik olanakları ile günümüz koşullarına yükseltildi. Fakültemizin genel bakımı açısından da önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Çevre düzenlemesi, koridor ve odaların bakımı, yangın söndürme, soğutma, güvenlik gibi sistemler revize edildi. Fakültemiz yeni akademik yıla büyük bir enerji ile hazırlandı. Destekleri dolayısıyla Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mahmut ÖZER’e teşekkür ediyoruz.” dedi. 80 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Tıbbi Patoloji Alanında da Fark Yaratıyor B ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı 2000 yılından bu yana hizmet veriyor. Son yıllarda sağlanan büyük yatırım destekleri sayesinde güçlenen donanımı ile hizmet veren Bölümde, deneyimli bir akademik kadro görev yapıyor. Tanısal Patoloji alanında III. basamak sağlık hizmeti veren Bölüm, Zonguldak genelinin yanı sıra bölgedeki hastanelerden gelen patolojik materyalleri inceleyerek hastalıkların tanımlanması ve teşhis edilmesinde en güvenilir merkez olarak hizmetlerini sürdürüyor. Özellikle Anabilim Dalı bünyesinde yeni kurulan Sıvı Bazlı Sitoloji ve Moleküler Patoloji Laboratuvarlarında, kanser tanı ve tedavisinde önemli ölçüde yol gösterici sonuçlar elde ediliyor. Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özdamar: “Yeni laboratuvarlarımız ile gelişen olanaklarımız sayesinde tanı hizmeti verdiğimiz hasta sayısı da hızla artıyor.” Tıp Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevini de yürüten Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Oğuz Özdamar, Anabilim Dalında son yıllarda artan hizmet kapasitesini ve gelişen laboratuvar hizmetlerini anlattı: “Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Laboratuvarlarında, 2014 yılında yaklaşık 16 bin biyopsi ve sitoloji materyali (4 bin sıvı bazlı sitoloji testi), 22 bin immünhistokimya, 4 bin 500 histokimya, 200 immünfloresans, 400 in-situ hizrodizasyon, 300 moleküler patoloji testi, 550 dondurulmuş kesit uygulaması, 700 konsültasyon materyali değerlendirildi. 2015 yılında bu değerlerde büyük artış olduğunu şimdiden görebiliyoruz. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer’in destekleri ile sağlanan yatırımlarla, son yıllarda laboratuvarlarımızda ulusal ve uluslararası standartlarda alt yapı, tıbbi cihaz ve donanım açısında güncellemeler gerçekleştirdik. “Bizim temel ilkemiz ‘hızlı ve doğru teşhis ile gecikmeden raporlama” Biz ilkemizi “hızlı ve doğru teşhis”in yanında zamanlamanın da önemine vurgu yapmak için “gecikmeden raporlama” olarak belirledik. Laboratuvarlarda hizmet kalitesini arttırmak amacıyla öncelikle Makroskopi birimini yeniden yapılandırdık. Toksik madde ve biyozararlıların olumsuz etkilerinin önlenmesi için özel havalandırmalı saklama dolapları ile tam otomatik örnek alma konsolları, doku takip cihazları, sıvı azot ve kriyotomi ekipmanlarını donanımımıza kattık. Bazı önemli cihazların özel havalandırmalı kabinler içine alınmalarını sağladık. Bu sistemler sayesinde toksik etki ve biyozararlıların yaratması muhtemel sorunların önüne geçilmiş oldu. Laboratuvarlarımızda histokimya ve imminohistokimya boyama teknikleri gerektiren çalışmalar 2012 yılına dek manuel olarak başarı ile yürütülüyordu. Gelişen teknolojinin ürünü olan boyama cihazlarını 2012 yılında BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ laboratuvarlarımızda kullanmaya başladık. Böylece daha kısa sürede daha çok numune inceleme olanağına kavuştuk. Sıvı bazlı sitoloji teknolojisi, 2014 yılında Sitoloji Laboratuvarımızda kullanılmaya başlandı. Bu teknoloji pek çok hastalığın teşhisinde geleneksel yöntemlere oranla daha doğru ve hızlı sonuç vermekte. Dolayısıyla laboratuvarımızda bu sisteme sahip olmamızın hizmet kalitesi açısından büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Kanser tedavisinde hastalığa değil hastaya özel uygulama Kanser tedavisinde hastaya doğrudan kemoterapi verilmesi artık yavaş yavaş geride kalmakta. Hastanın yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla ilaçların toksik etkisini azaltmak ve EYLÜL - EKİM 2015 81 yaşam sürelerini uzatmak için hastaya özel ilaç tedavisinde yeni moleküler yöntemler geliştirilmekte. 2013 yılında hazırlıkları başlayan ve içinde bulunduğumuz 2015 yılında hizmete aldığımız Moleküler Patoloji Laboratuvarı, Kanser Uygulama ve Araştırma Merkezi ile eşgüdümlü çalışarak özellikle kanser hastalarına özel ve daha kaliteli hizmet vermeyi hedefliyor. Kolon, meme, mide ve kadınlarda görülen serviks kanseri gibi bazı kanser türlerinin tedavisinde çeşitli moleküler tanı yöntemleri, hastaya özel tedavi seçimlerinde değerli bilgiler sağlıyor. Yine bu laboratuvarda bulunan Real-Time PCR cihazı ile kullanıcının müdahalesi olmadan uluslararası standartlarda hızlı ve güvenli genetik analizler yapılıyor. Tüm bunların yanı sıra 100 bin olgudan oluşan arşiv materyaline sahibiz ve bununla gurur duyuyoruz.” Bülent Ecevit Üniversitesi İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı 8. Dönem Eğitimlerine Başladı Bülent Ecevit Üniversitesi İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu, 25 Temmuz 2013 tarihinde C Grubu İş Güvenliği Uzmanlığı 8. dönem eğitimlerine 2 şube ve 23 katılımcıyla 29 Temmuz 2015 tarihinde başladı. B EÜ, Son yıllarda ülkemizde meydana gelen iş kazalarıyla gündeme gelen İş sağlığı ve güvenliği alanında önemli çalışmalar yürütüyor. Son olarak kurum; “İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanlar” olarak tanımlanan iş güvenliği uzmanı yetiştirmek amacıyla, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan “İş Güvenliği Uzmanlığı Temel Eğitim Programı” kapsamında eğitim vermektedir. BEÜ İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Araştırma Merkezi Yrd. Doç. Dr. Alaaddin ÇAKIR’ın verdiği bilgiye göre temel eğitim programının amacı; iş güvenliği uzmanı olmak isteyen mühendis, mimar veya teknik elemanlara mesleki becerilerini işyerlerinde uygulayabilmeleri ve mevzuatta öngörülen görevlerini yerine getirebilmeleri için iş sağlığı ve güvenliği bilgisi kazandırmak. Bu temel amaç çerçevesinde, iş güvenliği uzmanı olmak isteyen adaylara temel hukuk ile iş sağlığı ve güvenliği bilgisi verilmekte, işyerlerinde kullanılan araç, gereç ve ekipmandan kaynaklanan risklerin ve bu risklerden korunma yöntemlerinin de eğitim programı içerisinde yer alması amaçlanmaktadır. Katılımcıların iş yerlerindeki her türlü tehlikeden kaynaklanan risklerin yönetimi hakkında bilgi sahibi olunmasının esas alındığı temel eğitim programı; 90 saati uzaktan eğitim, 90 saatlik yüz yüze eğitim ve 40 saatlik uygulama eğitiminden oluşmaktadır. Türkiye’de son yıllarda kamuoyunun gündeminde olan en önemli konuların başında iş kazalarının geldiğini hatırlatan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer verilen iş Güvenliği Eğitimi ile ilgili şunları söyledi: “Üniversitemiz bünyesinde faaliyette bulunan İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu, eğitim-öğretim faaliyetlerine başladığı 29 Ağustos 2013 tarihinden bu yana 7. dönem eğitimlerini tamamlamış olup, 8. dönem eğitimlerine 2 şube ve 23 katılımcıyla birlikte 29 Temmuz 2015 tarihinde başlamış bulunmaktadır. Başladığı tarihten bu yana 206 katılımcı Kurumumuzdan mezun olmuş ve T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açılan iş güvenliği uzmanlığı sınavlarında 70 ve üzeri puan alarak C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı olmaya hak kazanmışlardır. Üniversitemizin yetkin ve deneyimli öğretim üyelerinden oluşan güçlü eğitim kadrosu, Kurumumuz için ayrı bir gurur kaynağıdır. Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından verilmekte olan İş Güvenliği Uzmanlığı eğitimlerinin, bölgemizdeki sanayi tesislerinin çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında, günümüze ve önümüzdeki yıllara yönelik İş Güvenliği Uzmanı ihtiyacının karşılanması konusunda önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bülent Ecevit Üniversitesi olarak ülkemizde ve bölgemizde üzücü iş kazalarının yaşanmaması ve önlenmesi için her türlü katkıyı bundan sonrada vereceğimizi belirtmek isterim. Bu vesileyle yeni dönem eğitimlerinin başarılı geçmesini diliyorum.” Bir sonraki eğitim dönemi için talep toplamaya yönelik ön başvurular kabul edilmekte olup, ayrıntılı bilgiye, “www. beun.edu.tr” veya “http://isiguam.beun.edu.tr/” web adreslerinden ulaşılabilir. 82 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi TUS Kapsamında Araştırma Görevlisi Sayısında Çok Önemli Bir Artış Sağladı 2015 yılı sonbahar döneminde Tıpta Uzmanlık Eğitimi kapsamında Üniversitemize tahsis edilen Araştırma Görevlisi kadroları belirlendi. T.C. Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından ilan edilen kontenjanlar kapsamında Üniversitemiz Tıp Fakültesi için 27 Anabilim Dalı’nda 44’ü genel kontenjan ve 8’i yabancı uyruklu olmak üzere 52 Araştırma Görevlisi kadrosu tahsis edildi. Geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında Araştırma Görevlisi kadrolarındaki yaklaşık %100 lük bir artış gerçekleşti. Sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli bir rol üstlenen Araştırma Görevlilerine yönelik kadrolarda yaşanan sıkıntılar dikkate alındığında söz konusu artışın daha da anlamlı hale geldiği belirtildi. Rektörü Özer: “Sağlık hizmeti üretimindeki tüm zorluklara rağmen vatandaşlarımıza nitelikli ve kapsamlı sağlık hizmeti sunmayı hedeflemiş olan üniversitemiz özellikle son yıllarda her geçen gün kapasitesini artırarak ve imkanlarını sürekli iyileştirerek sadece Zonguldak’ın değil aynı zamanda Batı Karadeniz Bölgesinin de önemli bir sağlık hizmeti sunucusu haline gelmiştir. K onu ile ilgili bir açıklama yapan Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Taner Bayraktaroğlu “Daha önceki dönemlerde Tıpta Uzmanlık Eğitimi kapsamında Üniversitemize tahsis edilen kadrolar 2014 İlkbahar döneminde 27, 2014 Sonbahar döneminde 28, 2015 İlkbahar döneminde 25 iken Eylül ayında gerçekleştirilecek olan Tıpta Uzmanlık Sınavı kapsamında yaklaşık %100 lük bir artışla 52’ye yükselmiş olması bizleri ziyadesiyle mutlu etti. Araştırma Görevlisi kadroları ile ilgili taleplerimizi duyarlılıkla ele alan ve kadro tahsis sürecini yakından izleyerek bizlere destek olan Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer’e çok teşekkür ediyorum. Uzun zamandır böyle bir desteğe ihtiyacımız vardı ve bunun sağlanmış olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz.” dedi. Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer ise değerlendirmesinde şunları söyledi: “Sağlık hizmeti üretimindeki tüm zorluklara rağmen vatandaşlarımıza nitelikli ve kapsamlı sağlık hizmeti sunmayı hedeflemiş olan üniversitemiz özellikle son yıllarda her geçen gün kapasitesini artırarak ve imkanlarını sürekli iyileştirerek sadece Zonguldak’ın değil aynı zamanda Batı Karadeniz Bölgesinin de önemli bir sağlık hizmeti sunucusu haline gelmiştir. Bu bağlamda Tıpta Uzmanlık Eğitimi hem kaliteli bir eğitim sunan Tıp Fakültemiz aracılığıyla ülkemizin uzman ihtiyacını karşılamada önemli bir işlev görürken hem de Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezimizde sunulan sağlık hizmetinin kalitesinde önemli bir etkiye ve katkıya sahiptir. Son yıllarda Tıp Fakültelerimizin asistan kadroları talebi ile sunulan arz arasındaki uyumsuzluklar, doğal olarak üniversite hastanelerinin sağlık hizmeti üretimi ve niteliğini etkilemektedir. Uzun zamandır Tıp Fakültesi Anabilim Dallarımızın asistan ihtiyaçlarını karşılamak için çabalıyorduk. Bu çerçevede Eylül ayında gerçekleştirilecek olan Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) kapsamında tahsis edilen araştırma görevlisi kadrolarında daha önceki dönemlere göre yaklaşık %100 lük bir artışı sağlamış olmaktan çok mutluyum. Bu süreçte desteklerini esirmeyen Yükseköğretim Kuruluna ve Sağlık Bakanlığına şükranlarımı sunuyorum. Üniversitemizi tercih edecek Araştırma Görevlisi arkadaşlarıma şimdiden hoş geldiniz diyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum” dedi. 84 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Bülent Ecevit Üniversitesi Roman Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi Kuruldu Romanlar hakkında politik, ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel konularda teorik-uygulamalı araştırma ve incelemeler yapmak üzere kurulan Bülent Ecevit Üniversitesi Roman Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulma kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. 6 Temmuz 2015 tarih ve 29408 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelikte, söz konusu merkezin amaç ve faaliyet alanları şu şekilde belirleniyor: Romanlar hakkında politik, ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel konularda teorik-uygulamalı araştırma ve incelemeler yapmak, kısa, orta ve uzun vadeli planlar çerçevesinde Romanların yaşam kalitesinin artırılması için önerilerde bulunmak, sosyal dışlanma ve sosyal içerme konularında çalışmalar yapmak, sosyal-ekonomik-çevresel sorunlarını tespit etmek, çözümler üretmek, insan hakları bilincinin geliştirilmesi, kültür ve dil araştırmaları yapmak. Merkez, Romanlar konusunda bilimsel araştırma, incelemeler yapacak, bu nitelikteki çalışmaları koordine edecek, teşvik ve desteklemek amacıyla ulusal, uluslararası kurum ve kuruluşlarla ortak projeler üretecek; ayrıca, Romanlar ile ilgili sektörler arası planlama, şehir, bölge ve ülke düzeyinde ortaklık, toplum katılımı konularında değerlendirmeler yapacak; eğitim ve danışmanlık hizmetleri de verebilecektir. Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer kurulan Roman Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Zonguldak için çok önemli olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Roman Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulmasını Üniversite olarak çok önemsiyorduk. Özellikle Zonguldak Valisi Sayın Ali Kaban bu konuda bir araştırma merkezi açmamızı teşvik etti. BEÜ olarak merkezin kurulmasını beklemeden Mayıs ayı sonunda Zonguldak Valiliği ile işbirliği içinde konunun uzmanlarını bir araya getirerek ‘Romanları Anlamak’ başlıklı çok önemli bir çalıştayı gerçekleştirdik. Oldukça geniş ve nitelikli bir katılım oldu. Çalıştayın sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaştık. Çalıştaya katılmak üzere üniversitemize gelen Azınlıklar ve Romanlardan Sorumlu Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Sayın Prof. Nezdet Mustafa, hem çalıştayla ilgili memnuniyetini hem de Üniversitemizle Balkanlardaki Romanlar ile ilgili çalışmalar yapabileceğimizi ifade etmişti. Kurulan bu Merkez, Türkiye’de bu alanda önemli bir referans merkezlerinden biri oldu. Merkezimiz Zonguldak, Türkiye ve özellikle Balkanlarda yaşayan Romanlarla ilgili önemli projeler yürütecek. Üniversitemiz bünyesinde kurulan bu merkezin toplumsal huzuru arttırıcı önemli çalışmalar yapacağına da gönülden inanıyorum. Merkezin hayırlı olmasını diliyor, kurulmasında destek ve katkıda bulunan Zonguldak Valisi Sayın Ali Kaban’a, bu konuda büyük emek sarf eden Danışmanım Sayın Dr. Mehmet Aysoy’a ve emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.” BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 85 86 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ BEÜ YAYINLARINDAN 4 YENİ KİTAP 2014 yılında çalışmalarına başlayan BEÜ Yayınları dört yeni kitapla bilgi toplumuna katkı sunmaya devam ediyor. Kitap, 1 Kitap, 2 ZONGULDAK-BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ETKİLEŞİMİ: ÜNİVERSİTENİN ŞEHRE ETKİLERİ VE ŞEHRİN ÜNİVERSİTE ALGISI ZONGULDAK’TAKİ MÜLTECİLER: YAŞAM DENEYİMLERİ, SORUNLAR VE ÖNERİLER Şehir ile üniversitenin karşılıklı etkileşimini Zonguldak ve Bülent Ecevit Üniversitesi bazında ele alıp inceleyen bu çalışma, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin geleceğe yönelik orta ve uzun vadede politika ve stratejilerinin geliştirilmesi ve planlanmasında şehir ile bütünleşmesi için gereken temel hususların neler olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle hem Zonguldak halkı hem de Zonguldak’ın ileri gelenleri, sanayi odaları, sivil toplum ve basın yayın kuruluşları çalışmaya dâhil edilmiş ve bu örneklem üzerinden veriler elde edilmiştir. Araştırmanın bulguları Sosyodemografik Özellikler; Üniversite ile İletişim, Etkileşim ve Ortaklık; Üniversitenin Zonguldak’a Katkıları; Üniversite Etkinliklerine Katılım ve Üniversite Olanaklarından Yararlanma; Üniversite Hastanesine Yönelik Düşünceler; Zonguldak’ın En Acil Problemleri; Üniversiteden Beklentiler ve Üniversiteye Yönelik Öneriler; ve Üniversitenin Gelişmesine Yönelik Düşünceler başlıkları altında ele alınmış ve yorumlanmıştır. Araştırmanın sonucunda üniversiteye ve üniversite öğrencilerine yönelik genel olarak olumlu bir algının olduğu, üniversitenin büyümesinin kentin kalkınmasına etki ettiği, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak’a ekonomik, bilimsel, sosyal ve kültürel alanlarda katkı sağladığı ve genel olarak Bülent Ecevit Üniversitesi ile Zonguldak arasında gitgide güçlenen İnsan hareketliliğinin pek çok etkene bağlı olarak arttığı günümüz dünyasında sığınmacı ve mülteci göçünün oldukça farklı bir noktada durduğu ve ülkemizin mültecilere ve sığınmacılara kapısını açmasından sonra bu grupların yaşadığı illerden birinin Zonguldak olmasından hareketle yola çıkan bu çalışma, Zonguldak’ta yaşayan mültecilerin demografik, sosyo-kültürel ve sosyoekonomik durumlarını analiz etmeyi ve mültecilerin göç etme nedenlerinin, göç sürecindeki deneyimlerinin ve yeni yaşam alanlarında karşılaştıkları sorunların tespit edilmesini amaçlamıştır. Bu amaçla Zonguldak’taki toplam mülteci sayısı olan araştırmanın evreninden (yaklaşık 900) yola çıkılarak toplam 247 mülteciye ulaşılmış ve anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bulguları Sosyodemografik Özellikler; Türkiye’ye Göç Süreci; Yaşam Koşulları ve Deneyimleri; ve Gelecek Planları başlıkları altında ele alınıp incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda Zonguldak’taki mültecilerin ekonomik olarak zor koşullar altında yaşadığı ve beslenme, giyim, temizlik gibi temel ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığını düşündükleri görülmüştür. Öte yandan sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanabildikleri, Zonguldak halkı tarafından herhangi bir dışlanma, ayrımcılık ya da kötü muameleye maruz kalmadıkları, büyük çoğunluğunun ülkelerine geri dönmek istemediği ve kadın ve çocuk mültecilerin özel bir sorun bir etkileşimin olduğu ortaya çıkmıştır. yaşamadığı gibi sonuçlar elde edilmiştir. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ EYLÜL - EKİM 2015 Kitap, 3 Kitap, 4 I. ULUSLARARASI TÜRKLERDE TARİH BİLİNCİ VE TARİH YAZICILIĞI SEMPOZYUMU (23 -25 EKİM 2014 ZONGULDAK/TÜRKİYE) BİLDİRİ KİTABI İnsan, Kimlik, Mekan Bağlamında ZONGULDAK SEMPOZYUMU Bildirileri 16-18 Ekim 2014 Bülent Ecevit Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu iş birliği ile 23-25 Ekim 2014 tarihinde Zonguldak ilinde gerçekleştirilen uluslar arası sempozyumun bildirilerini içermektedir. Üniversitemizin ev sahipliği yaptığı sempozyum, Bülent Ecevit Üniversitesi Karadeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi (KARSAM) tarafından organize edilmiştir. Sempozyumda değişik ülkelerden gelen bilim insanlarının sunduğu 41 bildiri kitapta yer almıştır. Türkiye Türkçesi dışında yazılan bildiriler Türkçeye aktarılmıştır. Doç Dr Ahmet EFİLOĞLU Yrd Doç Dr Nurettin HATUNOĞLU Yrd Doç Dr Hasan ÖZER Yrd Doç Dr Tayyar GÜRDAL Yrd Doç Dr Hasan SANKIR ZONGULDAK 2015 Kitabın editörlüğü sempozyum düzenleme kurulu başkanları Nurettin HATUNOĞLU ve Canan KUŞ BÜYÜKTAŞ tarafından yapılmıştır. 87 Editörler: Bu kitap 16-18 Ekim 2014 tarihinde Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih, Arkeoloji, Sosyoloji, Edebiyat Bölümleri ve Karadeniz stratejik Araştırmalar Merkezi (KARSAM) tarafından gerçekleştirilen “İnsan, Kimlik, Mekan Bağlamında Zonguldak” başlıklı sempozyumunda sunulan bildirilerden oluşmaktadır. Hazırladığımız eserde sempozyumda sunulan bildirilerden 50 tanesi Zonguldak’ın arkeoloji, tarih-coğrafya, kültür edebiyat başlıkları altında düzenlenmiştir. Her alanda şehir ile bütünleşmeyi hedefleyen Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat fakültesi bünyesinde yer alan sosyal bölümler ve KARSAM iş birliği ile Zonguldak’ın tarihi, edebiyatı, sosyolojisi ve arkeolojisi ile ilgili bilgileri, sorunlarını ve çözümlerini bilimsel bir platformda ele almıştır. Bu bilgileri bir kitap halinde yayınlayarak elde edilen bilgilerin şehrin diğer paydaşlarına ve ilim camiasına ulaşmasını sağlamayı hedeflemiştir. 88 EYLÜL - EKİM 2015 BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ BEÜ Milli Judocuları Fransa’dan Madalyalarla Döndü 2015 Avrupa Üniversiteler Judo Şampiyonası (3’ European Universities Judo Championship 2015 Reims France) 19 ülkeden, 88 üniversite ve 140 katılımcı ile 7-11 Ekim 2015 tarihleri arasında Fransa’nın Reims kentinde gerçekleştirildi. Şampiyonaya ülkemizi temsilen Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) öğrencilerinden Dilara Lokmanhekim (48 kg.), Büşra Katipoğlu (63 KG), Nazlıcan Özerler (57 kg), Büşra Işık (70 kg), Oğuzhan Efemgil (100 kg) ve Çağrı Yılmaz (66 kg) olmak üzere 4 kadın 2 erkek sporcu katıldı. Şampiyona sonunda sporcularımız büyük bir başarı elde ettiler ve 48 kiloda Dilara Lokmanhekim Avrupa şampiyonu, 63 kiloda Büşra Katipoğlu ve 100 kiloda Oğuzhan Efemgil Avrupa ikincisi, 57 kiloda Nazlıcan Özerler ise Avrupa üçüncüsü olmak üzere toplamda 1 altın, 2 gümüş ve 1 bronz olmak üzere 4 madalya kazandılar. Ü Şampiyonlarımız Öğretmen Oluyor niversitemiz bünyesinde 2010 yılında kurulan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümünün ilk mezunlarını vermenin gururunu yaşıyor. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği, Spor Yöneticiliği, Antrenörlük ve Rekreasyon Bölümü olmak üzere dört bölüm ve bu bölümlere bağlı altı anabilim dalından oluşan Yüksekokulda 72 kız 114 erkek olmak üzere toplam 186 öğrencisi bulunuyor. 30 Milli Sporcusu ile Başarılara Doymuyor Hokey, atletizm, taekwondo, boks, futbol, bocce, futsal ve judo branşlarında toplam 30 Milli sporcu öğrencisi ile ulusal ve uluslararası şampiyonalarda üniversitemizi ve ülkemizi temsil eden Yüksekokul, Avrupa Şampiyonluğu dâhil olmak üzere birçok turnuvada göğsümüzü kabartmaya devam ediyor. 4 Yılda Tercih Edilen Yüksekokullar Arasına Girmeyi Başardı Özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul eden Yüksekokula, 4 yıl önce 420 aday başvuru yapmıştı. Bu sayı her geçen yıl artarak son yılda 64 ilden 1.000 aday düzeyine ulaştı. Her geçen yıl artan öğretim üyesi sayısı, açık ve kapalı alan sportif tesislerinin yanı sıra modern Egzersiz Fizyolojisi ve Performans Laboratuvarları ile imkânları güçlenen Yüksekokul, Türkiye’de tercih edilen bir yüksekokula dönüştü. Uluslararasılaşmaya Önem Veriyor Eğitim-öğretim, araştırma ve uygulamalarıyla günümüz koşullarına adapte olan Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenleri ile her yaştan insanın hareket gereksinimini bilimsel verilere göre karşılayan, sportif beceriler kazandıran, yetkin spor eğitimcilerini yetiştirmeyi amaç edinen Yüksekokul, kısa sürede Mevlana ve Erasmus+ programları kapsamında öğrenci değişimi gerçekleştirmeyi başardı. 4 Avrupa Birliği ülkesinde 5 üniversite ile yaptığı değişim anlaşması kapsamında bir öğrencisini Polonya’ya gönderdi ve Çek Cumhuriyetinden ise 1 öğrenciyi kabul etti. Yine bu kapsamda 3 tane uluslararası öğrencisi bulunan Yüksekokul yeni dönemde ise yurtdışından öğrenci kabulü için 10 kontenjan ayırdı. Birçok Kurs ve Turnuvaya Ev Sahipliği Yaptı Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu kısa bir sürede uluslararası da olmak üzere birçok turnuvaya ilimizin ve üniversitemizin ev sahipliği yapmasını sağladı. EUSA (Avrupa Üniversite Sporları Federasyonu) kapsamında 12 ülkeden 28 Avrupa Üniversitesinin katıldığı Avrupa Üniversiteler Masa Tenisi Şampiyonası ile birçok prestijli ve geniş katılımlı Üniversiteler Türkiye Şampiyonaları’nın da ilimizde yapılmasını sağladı. BEÜ, 21 branşta katıldığı yarışmalarda TÜSF (Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu)nun madalya sıralamasında 182 üniversite arasında 27.sırada yer almasına katkı sağladı. Yüksekokul Sürekli Eğitim Merkezi işbirliği ile her yaştan sporseverlerin yoğun ilgi gösterdiği, çeşitli sportif etkinlikleri ve kurslar (pilates, karate, zumba, paten, tenis, su altı dalışı, cankurtaran eğitimi gibi) düzenlemektedir.