PDF - yenifikirdergisi.com
Transkript
PDF - yenifikirdergisi.com
Göktürklerde Yönetim Düşüncesi Feyzullah EROĞLU feroglu@pau.edu.tr Öz İnsanlar, ne kadar ilerlemiş ve gelişmiş olsalar bile bireysel ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmek için başka insanların yardımı ile diğer kaynakların desteğine ihtiyaç duyma hali devam etmektedir. Bu bağlamda, belirli yöntemler aracılığıyla ve başka insanlar kanalıyla belirli etkinlikleri yürütme sürecine yönetim adı verilmektedir. Her yönetim süreci, kendinden beklenen amaçları gerçekleştirmek üzere bir takım “değerler”, bazı alt “kurumlar” ve “gelenekler” oluşan bir sistem niteliğindedir. Toplumsal veya örgütsel düzlemde yaşanılan sorunların çözümüne katkıda bulunmak üzere oluşturulan yönetim sistemlerinde yer alan “değerlerin”, “kurumların” ve “geleneklerin”, belirli bir denge ve tutarlılık içerisinde olması beklenir. Göktürklerin oluşturduğu yönetim sistemi, Türk yönetim düşüncesinin ortaya koymuş olduğu en dengeli ve tutarlı yönetim sistemi olarak dikkat çekmektedir. Bu anlamda, Göktürk yönetim sisteminin, Türklerin daha sonraki çağlarda kurdukları yönetim mekanizmalarına referans olma niteliği bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yönetim Sistemi, Kut ve Töre, Liyakat ve Ehliyet, Kurultay, Direnme Hakkı Management Thought in Gokturks Abstract Although people were advanced and sophisticated, it continues to need help of other people and support of other sources to maintain personal and social assets. In this context, the executive process of certain activities through particular methods and with different people is called management. Each management process consist of a system to achieve the expected goals a set of “values”, some inferior “institutions” and "customs"."Values", "institutions" and "customs" that take part in management systems are expected to be within a certain stability and consistency as they are constituted for the solution of social or organizational problems. Management system which was established by Gokturks is well-balanced and consistent one compared to other Turkish management systems. In this sense, Gokturk management system was taken as a reference for the following management mechanisms established by Turks. Keywords: Management System, Kut and Mores, Assembly, Merit and Capability, Right of Resistance *Prof. Dr. Pamukkale Üniversitesi, İİBF, İşletme, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı, feroglu@pau.edu.tr 16 YIL: 7 SAYI: 16 1.GİRİŞ:TÜRK EVREN TASAVVURU VE YÖNETİM DÜŞÜNCESİ içerisinde iken karşılaştıkları ve yaşadıkları en çetin sorun, sonsuz bilinmezlikler ve belirsizlikler içerisinde ilişkilerini isabetli ve doğru bir Bilim insanları, evrenin yaratılışını ve şekilde düzenleyebilmektir. İnsanların ve top- varoluşunu “Büyük Patlama” (BingBang) teori- lumların, kendilerini ve yaşam alanlarını anla- si ile açıklamaktadırlar. Bu teori, başlangıçta ma çabaları içerisinde edindikleri ve kazandık- evrenin hacimsiz ve sonsuz yoğunlukta bir ları temel düşünce ve zihniyet kalıplarına genel nokta olduğunu ve bu sonsuz büyüklükteki olarak “evren tasavvuru” denilmektedir. Esas noktanın patlamasıyla birlikte, son derece itibarıyla evren tasavvurunda ele alınan konu- “kontrollü”, “düzenli” ve “dengeli” bir şekilde, ların merkezinde, “insan” daha doğrusu insa- yine sonsuz büyüklükte bir genişlemenin mey- nın varoluşu ile tabiat ve hayat içerisindeki dana gelerek “yönetilmekte” olduğunu göster- konumu yer alır. Her toplumun ve kültür sis- mektedir. “Büyük Patlamanın”, sonsuz bir teminin evren tasavvuru, ilgili olduğu toplu- “Kudret” tarafından kontrollü ve dengeli bir mun temel düşünce yapısını, zihniyetini, ku- şekilde yönetilmiş olduğu tespiti, aynı zamanda rumlarını, değerlerini ve geleneklerini yansıtır ilahî ve semavî dinlerin de onayladığı bir ifa- (Bıçak, 2009, 33). Bu bağlamda, insanların ve dedir. Burada, en dikkat çeken husus, “güç”, toplumların, tabiatla ve çevreyle uyum çabaları “yaratma” ve “yönetim” kavramlarının birbiri- kapsamında her türlü varlıkla olan ilişkilerinin ni tamamlayacak şekilde kullanılmış olmasıdır. algılanması ve kavrayışı ile kendi dışındaki Şu halde, kozmik âlemde ilâhî gücün “yarat- insanlarla olan ilişkilerin düzenlenmesi anla- ma” ve “yönetme” fiillerindeki kudret ve düze- mında sosyal çevreye uyum kapsamındaki ne bakıldığı zaman, yeryüzündeki insanların bütün yönetim ve organizasyon etkinlikleri, o kendi aralarındaki yönetim ilişkileriyle ilgili insan ve toplumların evren tasavvurları veya eylemlerinin önemi çok açık bir şekilde ortaya zihniyet yapılarıyla yakından ilişkilidir. çıkacaktır (Gültepe, 2009, 13). Bütün evreni tek ve holistik bir bütün “Büyük Patlama” sonucunda oluşan, olarak algılamak ve değerlendirmek, sistematik sonsuz çeşitlilik ve farklılıktaki öğelerin, birbi- düşüncenin temel metodolojik yaklaşımların- riyle çarpışmadan ve hatta birbirini tamamlaya- dan biri olduğuna göre, yeryüzündeki yönetim rak, “kontrollü”,“düzenli”, “dengeli” ve “hare- sistemlerinin yönetimi konusundaki temel yasa ket” halinde olması, bütün evrenin ezelden ve ilkelerin, evrensel varoluşun ve “yönetilişin” ebede mükemmel bir tasarımla “örgütlendiği” temel parametrelerinden bağımsız olmaması ve “yönetildiği” hakikatını ortaya koymaktadır. gerekir. Bu çerçevede, Bu “kontrol- tasavvurunu, o toplum mensuplarının, başta lü”,“düzenli”, “dengeli” ve “hareket” halindeki kendileri olmak üzere, bütün evreni, dünyayı, işleyiş sisteminin, yeryüzündeki insan toplu- insanları ve her türlü varlığı algılayış ve kavra- luklarındaki her türlü yönetim ilişkilerinin de, yış şekli ile her tür iktidar ve yönetim ilişkileri- mümkün olduğunca dünya ve insan ölçeğinde- ne yönelik tavırları olarak görmek mümkün- ki yönetsel bir izdüşümü olması beklenir. Böy- dür. anlamda, kozmik evrenin her toplumun evren lece, yönetim faaliyetleri, yöneticilerin yöneti- Türk toplum yapısının ve kültür siste- lenler üzerinde bir iktidar aracı ve bir ayrıştır- minin özünü ve temel eksenini oluşturan Türk ma mekanizması olmak yerine, insanlar arasın- evren tasavvuruna dair en önemli kaynakların da adalet merkezli bir barış ve esenlik ortamı başında, Türk destan ve efsaneleriyle birlikte oluşmasına vesile olacaktır. Göktürk kitabeleri gelmektedir. Göktürk kita- İnsanların, evreni, dünyayı, kendilerini belerinin ortaya koyduğu veriler ışığı altında, ve bütün varlığı anlama ve kavrama çabası Göktürk yönetim düşüncesinin zihniyet arka YIL: 7 SAYI: 16 17 planında, büyük ölçüde Türk evren tasavvuru oluşmuştur. Türk Milletinin, tarihi süreç içeri- vardır. Türk evren tasavvuruna göre, bütün sinde Göktürkler zamanında yaratmış olduğu evrenin ve varlığın merkezinde, “ezelî ve ebedî, Türk yönetim felsefesi ve bu kapsamda oluşan ulu, güçlü, her şeyi yaratan ve düzenleyen bir yönetim kültürü, Tengri (Tanrı)” bulunmaktadır. “Tanrı” kavra- içerisinde, en özgün bakış açılarından biridir. mı, Türklerin inandığı bütün dinlerde yerini Türklerin, hareketli ve yarı göçmen bir halk korurken, Türkçenin bütün lehçelerinde de olması sebebiyle çok farklı olaylar ve değişken varlığını sürdürmüştür. Tanrı’nın yüce yaratıcı- durumlarla karşılaşmalarının bir sonucu olarak, lığını ve görkemini ortaya koyan en önemli kendi varlıklarını devam ettirme konusunda örnek Göktürk Kitabelerindeki şu veciz ifade- dinamik ve dengeli yönetim ilkeleri yaratmış- dir: “ Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldı- lardır. Çin gibi, sadece şimdiki zamanda değil, ğında, ikisinin arasında kişioğulları yaratılmış; tarih boyunca en kalabalık ve yerleşmiş bir kişioğulları üzerine atalarım İstemi ve Bumin topluluğu ile komşu olmak, ayrıca çoğunlukla kağanlar tahta oturmuşlardır”. Aynı metinde, da savaş ve mücadele içerisinde bulunmak, “(Ben), Tanrı gibi (ve) Tanrı’dan olmuş Türk Türklerin disiplin ve tutarlılık içerisinde birçok Bilge Kağan” denilmek suretiyle dünyanın, etkili yönetim ilkeleri geliştirmelerini adeta devletin ve toplumun düzenlenmesinin zihni- teşvik etmiştir. Ayrıca, çok sayıda Türk ve diğer yet temeli ile evrenin varlığı arasında manevi Asya kökenli toplulukların birleşiminden mey- ve “Gök”sel bir bağ kurulmaya çalışılır (Bıçak, dana gelen Türk Milleti’nin kontrollü, dengeli 2009,34). Aslında, Türk evren tasavvurunda ve düzenli bir şekilde örgütlenmesi ve yönetil- hâkimiyetin kaynağının “Gök” olduğu, Hun- mesi, ancak çok sağlam ve doğru ilkelerin var- lar’ın zamanında da egemen bir düşüncedir. lığını kaçınılmaz kılmıştır. dünya yönetim sistemleri M.Ö. 176 yılında, Hun hakanı Mete Han, Teorik temeli Oğuz Kağan efsanesinde “Tengri Kut” unvanını taşır ve Çin İmparato- atılan Türk yönetim düşüncesinin somut uygu- runa gönderdiği mektupta,” Ben, Tanrı tara- laması, II. Göktürkler zamanında şekillenmiştir. fından tahta çıkarılmış büyük Hun hakanı- Bu bağlamda, Türklerdeki yüksek devlet dü- Tanhu veya Tanju’su-“ diye kendini tanımlar şüncesinin ve bilincinin köklerini Göktürk dev- (Kösoğlu, 2013:37). Bu çerçevede, Türk yönetim let tecrübesinde ve kültüründe görmek müm- düşüncesinin ve sisteminin temel öğeleri, “Tan- kündür (Ögel, 1988, 764). Büyük Türk Hakanı rı’dır”, “Gök”tür, “Yer”dirve “Gök ile Yer ara- ve Önderi Bilge Kağan, kardeşi Gültekin ve sında kişioğulları” olarak “Hakan-yönetici” ve Vezir Tonyukuk tarafından dikilen Göktürk “Türk budun”dur. Türk evren tasavvuruna Kitabelerinden elde edilen veriler ve bulgulara göre, evrenin işleyiş sistematiğini “düzen ve bakılacak olursa, Türk devleti, hakanların şah- denge” ile “hareket ve değişme” kavramları sında temsil edildiğinden, hakanın Tanrı’yla oluşturur. Türk yönetim düşüncesinin en dik- ilişkisi, devlet yönetiminin temel eksenini oluş- kat çeken temel ilkeleri olarak belirtilen dört turmaktadır. Türk medeniyet ve kültür tarihi- ilkeden, ilk üçü “düzen ve denge” tasavvuru ile nin en önemli belgesel metinlerinden biri olan ilgili iken, dördüncüsü ise “hareket ve değiş- Göktürk Kitabelerinde, hakanların, Tanrı tara- me” öğeleriyle ilgili kavramlardır. Bu durum- fından, insanları yönetmek için yaratıldıkları da, “Hakan-yöneticiler”, “Türk budunu” yani açıkça belirtilmektedir: “Tanrı gibi (ve) Tan- Türk Milletini yönetirken, Tanrı’nın yaratmış rı’dan olmuş Türk Bilge Kağan” ifadesi, Türkle- olduğu evrenin işleyiş düzeni ve ilkeleri çerçe- rin devlete, devlet yönetimine ve devlet yöneti- vesinde yönetmelidir cilerine nasıl bir anlam yüklediklerinin çok açık Türk yönetim felsefesi, toplumsal dü- bir göstergesidir. Göktürk inancına göre, “üstte zen ile evrensel düzenin birleştirilmesinden mavi gök altta da yağız yer yaratıldığında, 18 YIL: 7 SAYI: 16 ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış; insa- (Bıçak,2009,79). Tanrıdan, Türkleri yönetme noğullarının üzerine de Bumin Kağan ve İstemi hakkı Kağan hakan olarak tahta oturmuşlardır”. İş yöneticinin, devletin temel düzenini sağlamada başına gelen hakanların ilk işi, Türk Milletinin kullanacağı temel unsur “Töredir”. “Töre”, devletini ve yasalarını düzenlemek ve bu yasa- yönetim ilişkilerinde herkesin uyması zorunlu lara göre milleti yönetmek olmuştur. Burada, olan “değerler” bütünü olarak, yönetime dair hakan olan kişilerin, gök ve yerin yaratılışıyla hukuku ve ahlakı içine alan bir yönetim ilkesi- birlikte ele alınmış olması, hem yöneticiliğin dir. Toplumsal düzenin sağlanması noktasın- hem de yönetme işinin, rastgele bir etkinlik dan bakıldığı zaman “Töre”, yöneticilerin her- olmayıp, tamamen evren düzeninin bir parçası kesin sahip olduğu özel ya da genel hakları olarak kabul edildiğini göstermektedir (Bıçak, korumaya özen göstermeleri ile her türlü karar 2009, 78-79). ve eylemlerinde “Adalet” ilkesi çerçevesinde olarak “Kut” almış olan Hakan- hareket etmeleridir. Eğer, Hakan-yönetici, top- 2. TÜRK YÖNETİM DÜŞÜNCESİNİN lumu ve devleti yönetirken “Adalet” ilkesi dı- TEMEL İLKE VE YASALARI şına çıkarsa, bireylerin ya da halkın haklarını Göktürk Kitabelerine göre, Türk yönetim düşüncesinin dört temel ilkeye dayandığı anlaşılmaktadır. Bu ilkelerden birincisi, “ Kut ve Töre” (adalet) inancı; ikincisi, “bilgelik”; üçüncüsü, “Kurultay-Kengeş”; dördüncüsü ise “Direnme” hakkıdır. Türk yönetim felsefesinin dayandığı temel paradigmalardan birincisi, yöneticinin halk üzerindeki yönetim otoritesinin kaynağını ve meşruiyetini sağlayan “Kut” inancıdır. Herhangi bir kişinin Türk Milletine yönetici olmayı hak etmesi için Tanrı’nın “Kut” vermesi gerekir. Yönetici olan kişi, kendisinin Tanrı’dan “Kut” aldığına inanır. Türk Milleti de o kişinin Tanrı’dan “Kut” almış olduğunu kabul eder. “Kut” sahibi olduğuna inanan ve millet tarafından “Kut” almış olduğuna inanılan yönetici, milletin sorunlarını başarıyla çözmek ve yönetimi ile toplumu memnun etmek durumundadır. “Kut” kazanmak Türk yönetim felsefesinde ve geleneğinde açık bir yönetici niteliği olarak öne çıkmaktadır. Başarılı olamayan hakan “Kut” unu kaybetmiş sayılır ve yönetimden uzaklaştırılmak için çareler aranır.Yönetim sisteminin en üst görevlerini üstlenmiş olan kişiler de, “Kut”sal iradenin takdirine bağlı olarak bu görevlere geldiklerine ve bu yüzden başarılı olduklarına inanmışlardır çiğnerse, o zaman “Töreyi” de bozmuş ve çiğnemiş olur. “Töreyi” çiğneyen yönetici, meşruluğunu kaybetmiş sayılır; o zaman da “Töreyi” bozan ve meşruluğunu kaybeden yönetime halkın isyan ve direnme hakkı doğar (Bıçak, 2009, 82). Türk yönetim düşüncesinin ikinci önemli ilkesi, Türklere yöneticilik yapacak olan Hakan-yöneticiden başlayarak, yetki ve sorumluluk üstlenmiş her düzey yöneticinin, bulunduğu mevkii ve makam için liyakat ve ehliyete sahip olmasıdır. Eski Türklerde, her bireyin toplumsal statüsünü özellikle kendi çabasının sonucunda elde etmesi gerektiğine dair bir sosyal düzen hâkimdi. Kağan çocukları arasında bile, yaşça büyük veya küçük olmasına bakılmaksızın, bilgelikte, yiğitlik ve cesarette kim daha üstün durumda ise o kağanlığa getirilmek üzere seçilirdi ( Bilgiseven, 1992,15).II. Göktürk devletinin kuruluşunda ve yönetiminde çok büyük bir rol model olan Tonyukuk, yönetim sisteminde yer alacak kişilerin taşımaları gereken nitelikleri şu şekilde sıralamaktadır: yönetici olan kişi, akıllı, bilge, cesur, savaşçı, tecrübeli, kendinden emin ve o zamanların en çetin rakibi sayılan Çin’i ve Çinli’leri çok iyi tanıyan bir şahsiyet olmalıdır (Tonyukuk Yazıtı; Giraud 1999, 114-116; Zikreden: Bıçak, 2009, 70). Sencer Divitçioğlu, “Kök Türkler” adlı Göktürk toplumunu incelediği eserinde, R. Dankoff’un YIL: 7 SAYI: 16 19 XIII. yüzyıldan önceki Türklerde “hükümdar- belada olduğunu” çok ciddi bir şekilde ikaz lık bilgeliği geleneğini“ incelerken,“İç Asya ederler (Bıçak, 2009,87). Bu bağlamda, Göktürk Türkleri arasında güçlü bir yerli bilgelik gele- devleti üzerinden Türk yönetim düşüncesinde, neği” bulunduğuna dair bilimsel tespit ve bul- devleti yönetme mevkii ve makamında bulun- gusuna atıf yapmıştır (Divitçioğlu,1987,123). manın, böyle bir şansa sahip olmaktan ya da Türk Milletini yücelten, milletin iktidarını pe- belirli bir hanedana mensup olmaktan kaynak- kiştiren ve milletin hükümranlık alanını geniş- lanmayıp, büyük ölçüde kağanların ve yönetici- leten, bütün yöneticiler bilgelik niteliğine sahip lerin liyakat ve ehliyetleriyle ilgili bir nitelik olmalılardır. hakan- olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. yöneticiler, bilge hakan; “buyrukturlar, bilge- Göktürklerin tarihinde, özellikle önemli görev buyruktur (vezir); hakan-yönetici eşleri, il-bilge ve makamlara, bu yerleri temsil etme kabiliye- hatun; yargıçlar, bilge “yargucu” (yargıç) ol- tine sahip olan ve bunu da bir şekilde kanıtla- maları halinde, ancak bulundukları mevkii ve mış bulunan kişilerin gelebileceğine dair birçok makamın gerektirdiği liyakat ve ehliyeti temsil örnek mevcuttur. Göktürklerde, bir kağan veya etmiş olurlar. İş başında bilge yöneticiler ol- bey öldüğünde, oğlu “devlet veya boy yöneti- madığı hallerde ise toplumsal felaketlerin ve minde yeterli değilse”, sadece kağan babasının dağınıklığın olması kaçınılmazdır (Başer, 2009). ya da bey babasının oğlu olduğu için onun “Buyruk” adı verilen sıradan memurlar da (ki yerine geçme hakkı yoktu. Böyle bir durumda, bunların görevleri, kurultaylarda alınan karar- kurultay denilen meclis veya “toy” toplanır, ları üst düzey yöneticilerin denetiminde hayata toplumu yönetmeye dair bilgeliği ve yeterliliği geçirmek olan uygulayıcılardır), yeterlilik (liya- bulunan yeni bir kağan ya da bey seçerdi (Ay- kat) ve deneyim kıstasına göre atanırlardı (Ay- doğan,2013, 523). Mesela, M.S. 581’de Çinlilerin doğan, 2013, 520). Yönetim kadrolarını doldu- Ta-lo-pien adını verdiği Göktürk prensinin ran kişilerin, öncelikle “akıllı”, “bilge” ve “ce- kağanlık sırası gelmesi ve devlet adamlarının sur” olmaları, yani yöneticilerin kaliteli olmala- onu tahta geçirmek istemesine rağmen, Ta-lo- rı, bir anlamda üstlendikleri görev ve sorumlu- pien’in annesinin Çinli olması ve özellikle de lukları layıkıyla yerine getirmeleri anlamına millet tarafından yönetici olma vasfının zayıf gelmektedir. Devletin kuruluşu, işleyişi ve çö- görülmesinden dolayı kağanlığa kabul edilme- küşü ile ilgili çok sayıda etken söz konusu olsa di (Aydoğan, 2013, 523). Bunun üzerine, töreye bile, esas belirleyici etken, başta hakan-yönetici uygun olarak, Göktürk soyundan gelen Tas- olmak üzere diğer yöneticilerin kalitesidir. İyi par’ın oğlu An-lokağan olarak kabul edildi. hakan-yöneticiler, devleti kurup düzeni sağlar- Ancak, devlet meclisi tekrar toplanarak, An- ken; kötü hakan-yöneticiler, düzeni bozmuş ve lo’nun beklenildiği gibi yöneticilik sorumluluk- devletin çöküşüne neden olmuşlardır. Göktürk larını yerine getirememesi ve ülkede tam kont- Kitabelerinde Bilge Kağan, özellikle I. Göktürk rolü sağlayamaması yüzünden, mevcut dört devletinin yönetici kadrolarını göz önüne ala- kağan oğlu içinden en bilge, cesur ve kahraman rak, “kardeşler ağabeyleri gibi, oğullar babaları olduğu takdir edilen She-tu ittifak halindetahta gibi yaratılmadıklarından, akılsız kağanlar iş- çıkarıldı. Kağan olduktan sonra She-tu, “İl kül- başına gelmiş, yardımcı olarak da akılsız komu- lüg şad BagaIşbara Kağan” ünvanını aldı (Ta- tanlar seçtiklerinden, düzenin bozulmasına şağıl, 2012, 34-35). Işbara, yalnızca dört kardeş neden olmuşlardır” demek suretiyle tarihi bir içerisinde en büyük olduğu için değil, ama yakınmaya işaret etmektedir (Bıçak, 2009, 71). kardeşleri arasında en “ bilge”, en “akıllı” ve en Bu konuda, Kül Tigin ile Tonyukuk da “başın- “yiğit” olduğu için kurultay tarafından kağan da bilgisiz ve beceriksiz kağan ve beylerin bu- seçilmiş Başka bir ifade ile lunduğu toplumların başının birçok felaketlerle 20 YIL: 7 SAYI: 16 olması nedeniyle bütün boyların kalbini kazanmış ve halk tarafından çok sevil- devrinde yaşandığı anlaşılmaktadır(Daha son- miştir( Ögel,1988,590-591). raki zamanlarda, Divân-ı Lügâti-t Türk’de, Göktürk kitabeleri ışığı altında ortaya “Kengeşlikbiligartamas” yani “Danışıklı iş bo- konulan Türk yönetim düşüncesinin üçüncü zulmaz” şeklinde veciz bir söz ya da bir “ata önemli ilkesi, “kurultaydır”. Kurultay, Mete’nin sözü” şeklinde kurumsallaşan bu yaklaşımın, (Mo-Tun, M.Ö. 209-174?) zamanından itibaren Türklerin Orta- Doğu kültürlerinin etkisiyle devletin ve toplumun temel davranış kalıpla- yavaş yavaş, önce yönetim kademelerinden, rından biri olmuştur. Kurultay, önceleri büyük daha sonrada Türklerin millet hayatından çık- ölçüde dini tören, bayram, toplu yemek ve şö- maya başladığı görülmektedir). lenler, dağıtmalı toylar ve benzeri gibi sosyal Türk yönetim düşüncesinin dördüncü yardımlaşma ve dayanışma geleneği olarak temel ilkesi, yönetici kadroların meşruiyetini başlamış olmasına karşılık, giderek devlet yö- kaybetmesi neticilerinin ve toplumun ileri gelenlerinin (me- ahlakına bağlı olarak başkaldırma hakkını kul- sela eli silah tutan ya da üretken olanların) ka- lanmalarıdır. Yönetici mevkii ve makamında tıldığı bir yönetim mekanizmasına dönüşmüş- bulunan kağanın, beylerin veya buyrukların, tür. Lügâti-t kendi konum ve görevlerini büyük ölçüde hak Türk’de“kengeş” olarak geçen bu kurum, etmiş kişiler oldukları varsayılmış ve sırf bu önemli devlet ve toplum sorunlarının tartışıldı- yüzden yönetim kadrolarında yer almışlardır. ğı, görüşüldüğü, danışıldığı ve düşünüldüğü Buna karşılık, görev başında ve uygulamada, bir kurum haline gelmiştir. Kurultaylarda, özel- yönetici mevkii ve makamında bulunan kişiler, likle toplumun çoğunluğunu kapsayan, çok bulundukları yerin ve görevin hakkını vere- yönlü ve etkileri çok geniş bir kesimi ilgilendi- mez, bu görev kapsamındaki sorunları çözemez ren sorunlar tartışılır ve toplumun büyük ölçü- ya da görevini kötüye kullanarak kendine men- de kabul ettiği kararlar alınır. Mesela, Göktürk- faat sağlamaya tenezzül eder ve halka haksız lerin kudretli kağanı Bilge Kağan, Türk illerin- yere sert davranırsa, o zaman yönetmeye dair deki şehirlerin etrafının, tıpkı Çin şehirlerinde meşruiyetlerini kaybetmiş sayılırlar. Yönetim olduğu gibi, surlarla çevrilmesi ve Budizm ile meşruiyetlerini Taoizm inançlarının ülkede yayılmasının teşvik büyük ölçüde halka kötü davranarak, hem in- edilmesi önerilerini böyle bir kurultay toplaya- san haklarını ihlal etmekteler, hem de devletin rak toplumun tartışmasına imkan vermiştir. ve toplumun geleceğini tehlikeye sokmuş ol- Göktürklerin veziri Tonyukuk’un bu önerilere, maktadırlar. Böyle bir durumda, yönetici kad- Türklerin az bir nüfusla çok kalabalık Çinlilere roların, “töreye” yani “hukuki ve ahlaki ilkele- karşı mücadele etmesinde ve onlarla baş etme- re” uymamaları,yönetmeye dair kapasitelerinin sinde çok büyük bir rol oynayan hareketlilik ve yetersizliği ile kendi başlarına buyruk olmaları atılganlık gibi toplumsal özelliklerinin kaybo- gibi sebeplerden dolayı büyük ölçüde halkın lacağı şeklindeki uyarıları, kurultayda millet saygısını ve güvenini kaybetmeleri kaçınılmaz tarafından büyük bir destek görmüş ve Bilge bir sonuçtur. Halkı kötü yöneten ve sert dav- Kağan’ın önerisi reddedilmiştir (Gezgin, 2014). ranan, böyle olmaktan dolayı devletin ve top- Göktürk yönetim düşüncesinin bu özgün mec- lumun devamlılığını tehlikeye sokan kağan ve lis uygulaması, kendi çağının hiçbir devlet ve yöneticilere karşı, toylar müdahale ederek du- topluluğunda (Aydoğan, rumu düzeltici tedbirler almazsa, derhal halk 2013,521). Aslında, kurultay ve kengeş kuru- bizzat devreye girmek suretiyle yönetimi değiş- munun, birçok Türk topluluğunda değişik tirmek için harekete geçerdi. Bir atasözü haline adlarla varlığını devam ettirmiş olmasına karşı- gelen “il mi yaman, bey mi yaman” söylemi, lık, en görkemli zamanının II. Göktürkler eski Türklerdeki hâkimiyet bilincinin ne kadar Daha sonradan, Divân-ı görülmemiştir halinde yönetilenlerin direnme kaybetmiş olan yöneticiler, YIL: 7 SAYI: 16 21 yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu koyan niteliklere ve şartlara ne denli sahip olup özdeyiş, eski Türklerde hâkimiyetin hakiki olmadığının en açık denetleyicisi, bizzat toplu- kaynağının, kağan ya da diğer yöneticilerde mun nasıl yönetilmesi gerektiğine dair bilinci- değil de, “il “ de yani halkta olduğunu da gös- dir. Halkın, yüksek bir devlet düşüncesi ve termektedir(Gökalp,2001,169; yönetilmeye dair çok güçlü bir referansın varlı- Zik.:Aydoğan,2013,523-524). Mesela, bu konuda ğı, onda yine çok yüksek bir bilinçlenme ve ilgi çekici örneklerden biri de, Kapagan Kağa- örgütlenme kapasitesi yaratmaktadır. Halk, nın öldürülmesi olayıdır. Şöyle ki, kağan olduk- aşağıdan yukarıya doğru, yüksek bir yönetim tan sonra, “devlet kurucusu” ve “ devlet dü- bilincinin yarattığı duyarlılık ile yöneticilerinin zenleyicisi” unvanını ne kadar “töreli”, ne kadar “bilge” ve “akıllı” alan (Bıçak, 2009,68) II.Göktürkdevletinin kuru- ve ne kadar “danışmacı” olduğunu bilir, bütün cusu Kutluk Bey’in ( yani İlteriş Kağanın) kar- bunları bildiğini ve bu kapsamda kendilerini deşi Kapagan, yöneticilik nitelikleri bakımın- takip ettiğini hissettirir ise o zaman Türklere dan ağabeyi kadar başarılı ve uzun görüşlü yöneticilik yapan yöneticiler, kendilerini “töre- değildi. Kapagan kağanın, özellikle batıdaki li”, “bilge” ve “danışmacı” olma konusunda Türklere karşı güttüğü sert ve katı yönetim dikkatli olma ihtiyacını duyarlar. Bu bağlamda, tarzı, bu Türk topluluklarını, Çin politikalarının halkın “direnme ahlakı” veya “başkaldırma kucağına doğru itmişti (Ögel,1988,143-144). hakkı”, Türk yönetim düşüncesinin temel den- Kapagan kağan, halkın bir kısmına kötü dav- ge ve denetim mekanizmasıdır. Halkın nasıl randığı ve toyların da bu duruma müdahale yönetildiklerine dair ve yöneticilerin ne gibi etmemesi yüzünden Bayırku boyu tarafından niteliklere sahip olup olmadıkları hakkında, öldürülmüştür (Aydoğan,2013,524). Yine, Gök- yeterince görüş ve düşünceleri bulunmadığı türk kağanlarından İnel, VIII. Yüzyıl başında, vakit, toplumsal kayıtsızlık ve ilgisizlik yaygın- millete karşı görevlerini yeterince yerine getir- laşarak, yönetime karşı yabancılaşma psikolojisi mediği için tahttan indirilmiştir(Aydoğan, 2013, yaşamaları kaçınılmaz bir sonuç olur. Bütün 523).Netice itibarıyla Göktürklerde, toplumun toplumlarda ve çağlarda, yönetici cehaletinin, nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki yüksek aymazlığının, beceriksizliğinin ve hatta yabancı bir yönetim bilincinin harekete geçirdiği di- güçlerle işbirlikçiliğinin, elbette birçok sebebi renme ahlakı sonucunda, yetersiz ve başarısız olmakla birlikte, bu konuda en önemli sebep o olarak algılanan yönetime karşı halkın açık ve ülkedeki halkın yönetim bilincindeki düşüklük somut bir şekilde başkaldırma eylemine baş- ve yönetime yabancılaşmasıdır. Bu bağlamda, vurdukları görülmektedir. Türk yönetim düşüncesinin muharrik gücü ve anlamına gelen İlteriş Göktürk kitabelerinde ortaya konulan temel değeri aslında halkın direnme ahlakı veriler ışığı altında tespit edilen bu dört temel olmalıdır ki böyle bir halka yöneticilik yapan ilkenin, ilk üçü (kut-töre/adalet, bilgelik ve her düzeydeki yönetici, “töreli”, “bilge” ve liyakat, kurultay-danışma) Türkleri yönetme “danışıklı” bir kişi olma zorunluluğunu hisset- mevkii ve konumunda olan kağan ve diğer sin. yönetici kadroların taşıması gereken, adeta Yönetim ilişkileri, çoğunlukla yönetici- olmazsa olmaz niteliğindeki yönetici nitelikleri ler ile yönetilenler arasında dikey olmak, biraz ve şartlarıdır. Buna karşılık, dördüncü ilke ise da aynı kademede bulunan meslektaşlar ara- (yani direnme ahlakı ve başkaldırma hakkı) sında yatay olacak şekilde, çok sayıda bir ilişki- yönetilen halk tabakası olarak bütün Türk Mil- ler ağından meydana gelmektedir. Genel yöne- letinin taşıması gereken niteliklerdir. tim teorisine göre, toplumun sorun çözme ka- Aslına bakılacak olursa, hakan-yönetici kadroların, yönetme güç ve kapasitesini ortaya 22 YIL: 7 SAYI: 16 pasitesini geliştiren bir yönetim sisteminin oluşturulma gerçekliği, yöneticilerin taşıması gereken üstün vasıflar ve nitelikler yanında, şüphesiz böyle bir yönetim kültürünün oluşu- yönetilenlerin de belirli yönetsel niteliklere muna imkân ve fırsat hazırlayan uygun bir sahip olma gerekliliğine bağlıdır. Bu bağlamda, kültür ortamı vardır. Bu çerçevede, Türk yöne- yönetim ilişkileri ekseninde Göktürk kitabele- tim düşüncesinin şekillenmesine yol açan ve rinde ele alınan en önemli konulardan biri de, çağdaşı olan diğer toplumların kültüründe pek halka yani yönetilenlere yönelik son derece bulunmayan husus, ancak Türk kültür bileşi- gerçekçi ve çarpıcı eleştirilerin yapılmış olma- mine özgü olan bir kısım önemli kültür kodları sıdır. Bilge Kağan, I. Göktürk devletinin yıkıl- ve toplumsal davranış kalıplarının varlığıdır. masında, vasıfsız ve yetersiz yönetici kadrolarla Gerçekte, Türklerin zihniyet temellerinde ve birlikte, halkın tutumunu da çok ağır bir şekil- evren tasavvurlarında öyle kültür kurum ve de eleştirmiştir: “Ey Türk halkı, sen tok gözlü kodları olmalı ki bunların sayesinde yukarıda ve aksisin: açlığı-tokluğu düşünmezsin; bir de anlatılamaya çalışılan yönetim ilke ve kuralları, doyarsan açlığı hiç düşünmezsin. Böyle oldu- yönetim faaliyet ve ilişkilerinde kendine uygun ğun için seni besleyip doyurmuş olan hakanla- bir kültür zemini bulmuş olsun. Türk yönetim rının sözlerini dinlemeden ve rızalarını alma- düşüncesindeki, “kut-töre/adalet”, “bilgelik”, dan her yere gittin ve oralarda hep mahvoldun “danışmacılık” ve “direnme ahlakı” gibi, son ve tükendin”. “Gittiğiniz yerlerde kazancınız derece özgün bir yönetim bileşimini yaratan şu oldu şüphesiz: Kanlarınız ırmaklar gibi aktı, Türk kültür kodlarını şu iki temel varsayım kemikleriniz dağlar gibi yığıldı; bey olacak üzerinden izah etmek mümkündür. Bunlardan erkek evladınız köle oldu; hanım olacak kız birincisi, Türk mülkiyet ilişkilerinde belirli bir evladınız cariye oldu”. “Ey Türk halkı, kötü sermaye sınıfının, dolayısıyla aristokrat bir huyundan vazgeç ve nadim ol!”. Bilge Kağan, sınıfın bulunmayışıdır. İkincisi, yönetim ilişki- Türk halkından bir kısmının, Çinlilerin “asimi- lerini paylaşacak veya etkileyecek bir din ada- lasyon” stratejileri doğrultusunda onlardan mı, yani ruhban bir sınıfın bulunmayışı- hediye almak ve onlara gereğinden fazla ya- dır.Çünkü, gelmiş geçmiş bütün yönetim sis- naşmak sonucunda işbirlikçi durumuna düş- temlerinin, kendi genel prensiplerine göre işle- melerine, o zamana göre son derece yüksek bir mesinin önlenmesinde ve adalet içerisinde siyasi bilinçle ağır bir eleştiri getirmektedir. dengeli bir yönetim uygulamasının sağlanma- Böylece, II. Göktürkler zamanında Türk yöne- sında en büyük engelleyiciler, çoğunlukla bu iki tim düşüncesi, yönetim ilişkilerini sadece tek sınıfın yönetim mekanizmalarına karşı yaptık- taraflı bir bakış açısıyla değil de, hem yönetici ları haksız müdahaleler tarafından ortaya çık- kadrolar, hem de halkın ortak sorumluluğu mıştır. çerçevesinde değerlendirmek suretiyle günümüzdeki modern yönetim ve organizasyon 3.1 Türk Mülkiyet Sistemi ve Sermaye yaklaşımlarına çok büyük bir katkı yapmış Sınıfının Yokluğu olmaktadır (Bıçak,2009,72-73). Göktürk yönetim düşüncesinin en önemli niteliği, yönetimi temsil eden her dü- 3. TÜRK YÖNETİM DÜŞÜNCESİNİN zeydeki yöneticilerin, görevleri kapsamındaki KÜLTÜR ARKA PLANI yönetime dair yetki ve sorumlulukları yerine getirme çabaları sırasında, kendilerini olumsuz II. Göktürk devletinin, kendi zamanına ve tarafgir bir şekilde etkileyebilecek belirli bir göre çok gelişmiş bir yönetim bilincini temsil sermaye sınıfının olmayışıdır. Yönetim ve or- eden Türk yönetim düşüncesinin dayandığı ganizasyon faaliyetleri, bir taraftan zayıf ve temel ilke ve kuralların arka planında, hiç yoksul kesimlere göre çoğunlukla güçlü ve YIL: 7 SAYI: 16 23 egemen sınıfların ilgilendikleri faaliyetler olur- mülkiyet, toplum için çok önemli fedakârlık ve ken, diğer taraftan da güçlü ve egemen sınıfla- katkı yaratmış olan ailelere geçici olarak verilir. rın lehine gerçekleştirilen etkinlikler olmakta- Çeşitli zaman dilimleri içerisinde bu kaynakları dır.Servet ve mülkiyet sahiplerinin, sosyal sınıf en verimli ve üretken şekilde işletecek aileler konumlarını daha fazla pekiştirmek ve sermaye arasında döngüsel olarak kamu mülkiyetine güçlerini daha fazla artırmak için başvurdukları bağlı servet edilmek suretiyle sürekli ve sabit en etkili ideolojik aygıt, çoğunlukla yönetim ve bir sermaye sınıfının ve aristokrat bir kesimin örgütlenme faaliyetleridir. Kavramsal ve pratik oluşumu önlenmiş olurdu. Kimin elinde olsa olarak“sermaye” ve “yönetim” olgularının, onların zenginleşmesine değil de sadece çağının birbirleriyle bu denli içli-dışlı olmaları, “serma- bir orta sınıf yaşantısına imkân verecek düzey- ye sınıfının” yönetim mekanizmaları üzerinde, deki mal ve mülk ise özel mülkiyete konu ol- kendileri lehine ancak diğer toplumsal sınıf ve maktaydı. Ayrıca, Göktürklerin kültür siste- gruplar aleyhine çok büyük bir baskı ve tahak- minde, sürekli ve sabit bir zengin tabaka olu- küm yaratma ihtimalini artırmaktadır. Bu çer- şumunu önlemek üzere, “paylaşımcı savaş çevede, yönetim uygulamaları sırasında serma- ganimet sistemi” “dağıtımcı toy”, “ülüş siste- ye sınıfının baskısı sonucunda yöneticiler, bu mi” ve tarımda “başakçılık” gibi yardımlaşma sınıfın ekonomik ve mali gücünün etkisi altında gelenekleri mevcuttur (Eroğlu, 2013, 299-302). kalabilmektedirler. Bütün zamanlardaki rüşvet, Göktürkler, böyle bir kamu- özel mülkiyet den- torpil, kayırmacılık, yolsuzluk gibi ekonomik gesi ile son derece paylaşımcı ve dayanışmacı temelli suçların bir kısmında, maddi durumu bir düzen içerisinde, sosyal ve ekonomik an- iyi olan kişi ve grupların, mevcut meşru yöne- lamda paylaşma ve dayanışma esasına dayanan tim uygulamalarını olması gereken mecradan toplumcu bir düzen yaratmışlardır. Hakan- çıkartmalarında etkili bir rol oynadıkları bilin- yönetici önderler, toplumda onların irade ve mektedir. Ayrıca, yönetim mekanizması içeri- kararlarına olumsuz anlamda tesir edecek bir sinde bir şekilde yer alan çalışanların, aldıkları zengin sınıfının olmaması sebebiyle asıl yöne- karar ve uygulamalar ile bir şekilde zengin tim sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine veya servet sahiplerine yakın olma ve görünme getirme sırasında, tamamen töreye uygun yani eğilimi içerisinde bulunmaları çok görülen yö- adalet ve hakkaniyet içerisinde davranma ser- netim davranışları arasındadır. Yönetim tarihi bestliğine ve rahatlığına sahip olmuşlardır. itibarıyla “sermaye” sınıfı ile yönetici sınıf ara- Türk yönetim düşüncesinde “sınıfsız yapı” sındaki işbirliği ve dayanışma, her zaman ola- dolayısıyla gelmiştir. Ancak, bu ilişkilerin diğer toplumsal töre/adalet”, “liyakat ve ehliyet”, “danışma ve sınıf ve grupların aleyhine bir istikamet ka- katılımcılık ahlakı” gibi ilkelerin varlığı gerçek- zanması, yönetim mekanizmasını ve özellikle leşebilmektedir. Buna karşılık, yöneticiler gibi üst düzey yöneticilerini sermayenin birer işbir- yönetilenlerin de ayrıca güçlü ve egemen bir likçisi konumuna getirmiştir. sermaye sınıfının tasallut ve tahakkümü altında yöneticiler bakımından “kut- Göktürklerin sosyal ve ekonomik hayat olmadığı bir ortamda ancak “direnme ahlakı” tarzını şekillendiren mülkiyet ilişkileri, ne ta- yeşerebilmektedir. Bu durumda, adalet ve ah- mamen kamu mülkiyetine, ne de tamamen özel lakın bütün sosyal süreçlerin ve en fazla da mülkiyete dayanmaktadır. Türk mülkiyet sis- yöneticilerin sahip olmaları gereken nitelikler teminde, kimin elinde olsa onların toplumun olmasının teminatı için sınıfsız ve imtiyazsız bir diğer kesimleri üzerinde tahakküm kurmaları- toplumsal yapının varlığı zorunludur. Eski na vesilesi olacak kadar büyük mülkiyet ve Türklerdeki mülkiyet sisteminin temel esası, servet kaynakları, toplum adına işletilmek kay- çoğunlukla birey-toplum dengesine dayanması dıyla kamu mülkiyetinin kontrolündedir. Bu ve kimin eline geçse, toplumun diğer kesimleri 24 YIL: 7 SAYI: 16 üzerinde baskı ve tahakküm kurma potansiyeli sisteminde, sabit ve somut bir mekan olarak olan, başta ekonomik ve mali imkânlar olmak belirli bir mabet söz konusu değildir. İnancın üzere, bütün güç ve iktidar araçlarının toplum- yaşanması için belirli bir mabet ya da tapınağın sal paylaşıma tabi olmasıdır. Çünkü, sınıfcı ve bulunmaması, doğal olarak bir din adamlığı mülkiyetin sadece bazı özel şahıs veya zümre- mesleğinin ortaya çıkışını da engellemiştir. lere ya da yalnızca bir kısım kamu otoritelerine Eğer bir toplumun inanç sisteminde mabet ya bırakıldığı rejim ve sistemlerde, bütün iddialara da tapınak varsa, orada kaçınılmaz olarak bir ve söylemlere rağmen, adalete ve ahlaka dayalı takım biçimsel ibadet şekilleri belirirken, bütün bir yönetim mekanizması kurulamamaktadır. bunlarla beraber bir din adamlığı mesleği de Toplumların sahip olduğu mülkiyet ve gelir ortaya çıkmaktadır. Din adamlığı mesleği ise yaratıcı faktörler ile her türlü ekonomik, sosyal, bir süre sonra bir ruhban sınıfın doğuşuna or- siyasi ve kültürel imkânların, insanlar ve grup- tam hazırlamakta ve halkın sıklıkla mabet ya da lar arasında çok ciddi bir farklılığa konu oldu- tapınağa toplanılması hususunda gerekli gerek- ğu sınıfcı ve imtiyazlı topluluklarda, insanlar ve siz birçok vesileler yaratmaktadır. Bir yerde gruplar arası güç ve iktidar farklılığı da fazla halk toplanıyor ise din adamları mabet ya da olmaktadır. İnsanlar ve gruplar arası güç ve tapınak aracılığıyla onları kontrol etmek veya iktidar farklılığının fazla olduğu sosyal yapı- etkilemek isteyeceklerdir. “Göktengri” inanç larda, paylaşma ve dayanışmaya dair inanç sisteminde, mabet ya da tapınağın olmaması, özelliklerinin ve geleneklerinin yeşermesi de genel olarak evren tasavvurları ile yaşayış tarz- adeta imkânsızlaşmaktadır. Bu tür toplumlar- larının bir neticesidir. “Göktengri” inanç siste- da, elbette adalet ve ahlaka daha fazla ihtiyaç minde, “Mavi Gök” altında, özel olarak Mavi vardır. Ancak, tarihi süreç içerisinde sayısız Gök’ün bir küçük modeli olan çadır altında ve denilecek çokluktaki örnekler göstermektedir içerisinde her zaman Tanrı’ya ibadet veya dua ki, bu şekildeki sınıfcı ve imtiyazlı topluluklar- yapılabilir. Türk inanç sisteminin dinî gerekli- da adalet ve ahlak değerleri konusundaki ilke- liklerin çok büyük bir kısmının aile ortamında ler sürekli lafta veya yazıda kalmakta ve bir gerçekleşmesi ve ailenin yaşadığı çadırın, evre- türlü fiiliyata dönüşmemektedir. nin aile yaşantısı için özelleştirilmiş ve tasarlanmış küçük bir modeli olması, herhangi bir 3.2. Türk İnanç Sisteminde Ruhban mabet ya da tapınağa olan ihtiyacı gereksiz Sınıfın Yokluğu kılmıştır. Çadır veya yurt denilen ev, dairevi bir Göktürkler döneminde Türk yönetim temele oturtulmuş, ortasında bir deliğin olduğu düşüncesinin şekillenmesinde rol oynayan ve tıpkı “Mavi Gök” gibi kubbeli bir çatıya sahip- yönetim sisteminin kendi mantığı ve tutarlılığı tir. Çadırın ya da yurdun, üzerine oturtulduğu içerisinde işlerliğine ve işlevselliğine katkı sağ- mekân ve zemin, “yağız yeri” ve dünyayı, çadı- layan önemli sosyo-kültürel niteliklerden bir rın kubbesi ise “mavi göğü” temsil etmektedir. diğeri de,Türk inanç sisteminde her fırsatta din Bu özelliklere göre tasarlanmış olan çadır yani adına hareket eden bir din adamları sınıfının ev, evren modeline göre yapılmış ve tıpkı bir olmayışıdır. Aslına bakılırsa, Türk yönetim mabet ya da tapınak gibi kutsal bir mekândır. düşüncesinde, yöneticilerin kararlarına tesir Ayrıca, yaşayış tarzlarına göre, dağlar, kayalar, edebilecek ve onların bir kısım olumsuz uygu- su kaynakları, büyük ağaçlar gibi tabiat unsur- lamalarını perdeleyerek onlara haksız yere larının her biri, Türkler’in dilek ve dualarını kalkan olacak olan bir din adamı sınıfının mev- Göktengri’ye ulaştıracak kanallar ve araçlar cut olmaması, son derece özgün sayılacak bir olarak görülmüştür. Bütün bu anlayış ve zihni- uygulamadır. Göktürklerin “Göktengri” inanç yet alt yapısı, Türklerin inanç hayatında, bir taraftan mabet ya da tapınağın varlığını YIL: 7 SAYI: 16 25 gereksiz kılarken, diğer taraftan da her bireyin hem de yönetimin fesadına engel olmayı ba- herhangi bir din adamının yardımı olmaksızın şarmıştır. inancının gereğini kendi başına yerine getirme serbestliği ve özgürlüğü kazandırmıştır(Bıçak, 4. SONUÇ: İNSANLAR VE 2009, 57-58). Bu bağlamda, bütün zamanlarda TOPLUMLAR “LAYIK OLDUKLARI ve kültürlerde, yöneticilerin toplum üzerinde haksız bir şekilde tasallut ve tahakküm kurmasında, en etkili destekleyiciler durumunda olan din adamları sınıfının Türklerde hiç bulunmaması, Türk yönetim düşüncesinin bütün ilke ve kuralarının tam olarak yaşanıyor olmasına imkân vermiştir. Yönetim tarihi boyunca, birçok toplumun geçmişinde yaşanan en çetin gerilim ve çatışmaların en önemli alanlarından birisi, yöneticiler ile din adına hareket eden kişi ve gruplar arasındaki aşırıya kaçmış ve maksadını aşmış olan yönetim ittifakıdır. Yönetici sınıfın, yönetim faaliyetlerine dair karar ve uygulamalarında, toplum üzerindeki kolay itaat sağlama ve biat ettirme araçlarının başında, dinin “itaat” ve “biat” kültüründen yararlanma tutkusunun çok büyük bir payı vardır. Ayrıca, yönetici sınıfın, başta hukuki ve ahlaki değerler olmak üzere diğer toplumsal normlara uymayan uygulamalarının gizlenmesi ve perdelenmesi konusunda en çok kullanılan değer, toplumsal inanç ve ahlak sembolleri olmaktadır. Yönetim tarihinde, yöneticilerin yaptıkları en vahşi ve insanlık dışı uygulamalar, çoğunlukla din kisvesi ve perdesi altında yapılmıştır. Bu bağlamda, tarihin her döneminde yaşanmakla beraber, özellikle Batı dünyasının Orta Çağı ile Orta Doğu’nun Emeviler döneminde yaşanan acı tecrübeler, din adamlarının doğrudan toplumu yönetmeye çalıştığı veya yöneticilerin yönetme faaliyetlerine bir şekilde müdahil olduğu zamanların “din adamı-siyasetçi ittifakının” nasıl bir zulüm ortaya çıkardığının çok bilinen örnekleri olmuştur. Batı dünyası, Rönesans ve Reformasyon hareketlerinin yardım ve desteği ile “laiklik” ve “sekülerlik” kavramına ulaşarak, din ile yönetim daha doğrusu din adamı ile yöneticiler arasına hukuki ve ahlaki bir sınır koymak suretiyle hem dinin yıpranmasına, 26 YIL: 7 SAYI: 16 ÜZERE YÖNETİLİRLER” Her toplumun yönetim sistemi, büyük ölçüde kendi yönetim zihniyet ve kültürüne göre şekillenmektedir. Toplumların yönetim sistem ve tarzları, hiçbir zaman aynı minval üzerine sürüp gitmez. Toplumların iç ve dış çevre şartları ile yönetimin asli öğelerinin yaratmış oldukları çeşitli durumlar karşısında, bazen başarılı ve düzenli, bazen de başarısız ve düzensiz bir şekilde varlığını sürdürmeye çalışır. Geniş anlamda toplumsal varoluşun, özel anlamda örgütsel varoluşun sürekliliği, toplumsal ve örgütsel sistemlerin kendi varlıklarını sürdürmesiyle ilgili temel amaçlara ulaşılması ve sorunlarının çözüm kapasitesinin yüksekliği ile yakından ilişkilidir. Bu bağlamda, toplumların ve örgütlerin kendi temel amaçlarına ulaşılmasındaki isabet derecesi ile sorunlarının çözüm kapasitesinin gelişmiş olma niteliğini tayin eden en önemli unsur ise ilgili yönetim birimlerinde bulunan yönetici kadrolarının yönetmeye dair vasıflarının yeterliliği ve verimliliğidir (Bıçak, 2009,14). Yönetici kadroların yeterliliği ve verimliliği ise onların hukuki ve ahlaki bir çerçevede kalmak kaydıyla bulundukları mevkii ve makam için zorunlu olan liyakat ve ehliyete (yetenek, bilgi ve gerekli kişilik özellikleri gibi şartlara) sahip olmalarına, ayrıca durum ve şartlara göre danışmacı ve katılımcı bir yönetim tarzı sergilemelerine bağlıdır. Buna ek olarak, her düzeyde başarılı ve verimli bir yönetim sisteminin varlığı için her düzeydeki yönetilen insanların, yönetici kadroların kendilerini nasıl yönetmeleri gerektiğine dair temel değerleri ve referansları yanında, meşruiyetini kaybetmiş yönetim mekanizmalarına karşı da yine meşruiyet içerisinde direnme cesaret ve ahlaklarını göstermeleri gerekmektedir. Türk yönetim düşüncesinin, Göktürk olanlarda olması gereken “töre-kut/adalet”, kitabelerindeki veriler üzerinden analizi sonu- “bilgelik-liyakat-ehliyet” ve “danışma ve katı- cunda ortaya çıkan en önemli tarihi yönetim lımcılık” gibi vasıfların ne derecede olup olma- bulgusu, her düzeydeki ve konumdaki yöneti- dığı hakkında belirli bir yargıya sahip değildir. cilerin, yetenekli, bilgili, liyakat ve ehliyetli, Şimdiki zamanlardaki Türk yönetim sistemin- danışmacı ve katılımcı olmaları zorunluluğu- de, Türk Töresinden kopuşla başlayan yöne- nun bulunduğudur. Bunları tamamlayacak bir timdeki adalet ve ahlak krizi, yönetici kadrola- hakikat olarak yönetilenlerin, direnme ahlakına rın yetersizliğinin ve kapasite düşüklüğünün sahip olmaları gerekmektedir. Aslında, bu tari- tetiklediği “ben yaptım oldu” şeklindeki ağır hi yönetim bulgusu, yönetim pratiği bakımın- bir narsisistik durum ve yaygın bir yönetilenle- dan en ideal ve en uygun bir modeli temsil rin aymazlığı, mevcut yönetim sisteminin işlev- etmektedir. Türk yönetim düşüncesinin temel selliğini kaybetmiş olmasının çok açık bir kanı- ilke ve yasalarına büyük ölçüde uyulduğu ve tıdır. Bu çerçevede, mevcut yönetim sisteminin bu model ekseninde bir yönetim uygulaması hem yönetici kadrolarının, hem de yönetilenle- gerçekleştirildiği dönemler olmuştur. Buna rinin, her türlü davranış ve tutumlarına, top- karşılık, iç ve dış şartların olumsuz ve kötü lumsal değerlerin yeniden kazandırılması, çok sonuçlarına bağlı olarak zaman zaman ilgili büyük bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Ancak, ideal yönetim modelinden uzaklaşmalar ve mevcut yönetim sisteminde ve ilişkilerinde, sapma halleri de yaşanmıştır. Şurası tarihi ve başta yönetim adaleti ve ahlakı ile liyakat ve olgusal bir gerçekliktir ki, tarihin çeşitli evrele- ehliyet gibi temel ilkelerin acilen yönetim sis- rinde ve günümüz Türk yönetim pratiğinde, temine yeniden katılması zorunlu iken, tam da Türk yönetim düşüncesinin temel ilke ve yasa- bu noktada tarafların adalet ve ahlak üzerinden larından uzaklaşıldığı ölçüde, çoğunlukla başta çok büyük bir ikiyüzlülüğe yönelmiş olmaları yöneticiler arasında olmak üzere bütün top- dikkate şayan bir konudur. lumsal yapıda adalet ve ahlaktan uzaklaşılması, Sonuç olarak, II. Göktürkler’in zama- toplumda çözülme ve kimlik bunalımı, hâkimi- nında şekillenen ve Göktürk kitabelerinde dikili yet bilincinin kaybı, kargaşa ve kaos ortamının taşlara kazınarak tarihe not düşülen veriler ışığı yaygınlaşması gibi çok sayıda belâlı durumlar altında, Türk yönetim düşüncesinin temel ilke ortaya çıkmıştır ve çıkmaktadır. Tarihsel olarak ve yasaları olarak dikkat çeken en önemli öğe- görülmektedir ki, Türk yönetim düşüncesinin ler, yöneticilerin taşıması gereken nitelikler temel ilke ve yasalarından uzaklaşıldığı dönem- olarak “kut-töre/adalet”, “bilgelik” ve “danış- lerde, yalnızca yönetici kadroların çok ciddi bir macılık ve katılımcılık” tutumlarıdır. Ayrıca, yetenek ve ahlak sorunu ortaya çıkmıyor, aynı Türk yönetim düşüncesine göre yönetilenlerin zamanda yönetilenlerde de toplumsal ve yönet- taşıması gereken en etkili vasıf ise “direnme sel sorunlara karşı aşırı bir ilgisizlik, kayıtsızlık, ahlakı” tavrıdır. Çift yönlü bir etkileşim sistemi aldırmazlık, cahillik ve yenilmişlik psikolojisi olarak yönetsel etkinliklerin başarılı olması ve egemen oluyor. sorun çözme kapasitesinin yükselmesi bakı- Şu sıralarda, “Türk Milleti” yaygın bir mından, “yönetim olgusunun” her iki tarafının yenilmişlik psikolojisinin ve çaresizlik duygu- da ilgili vasıf ve niteliklere sahip olması zorun- sunun kısır döngüsü içerisinde, hangi ilke ve luluğu vardır. Aslına bakılırsa, yöneticilerin kurallar çerçevesinde, hangi değerler ve refe- taşıması gereken üç önemli öğeyi, tek bir vasıf ranslar aralığında ve genel olarak nasıl yöne- olarak nitelemek gerekse, bu vasıf yöneticinin tilmesi gerektiği hakkında açık ve görünür bir yönettiği kişileri ve topluluğu yönetmeye layık yönetim bilincine sahip değildir. Bu anlamda, ve ehil olması şeklinde özetlenebilir. Buna kar- kendini yönetenlerde veya yönetmeye aday şılık, yönetilenlerin taşıması gereken tek öğe YIL: 7 SAYI: 16 27 olan “direnme ahlakı”, başka bir şekilde ifade Felsefe Bilim Araştırmaları Dergisi, Sa- edilmiş olsa, bunu da yönetilenlerin iyi bir yö- yı:5, , İstanbul, ss.59-89 netilmeye ne derecede layık olup olmadıkları şeklindeki bir ölçü olarak ifade etmek mümkün olmalıdır. İyi ve kaliteli bir şekilde yönetilmeye BIÇAK, Ayhan (2009),Türk Düşüncesi-I, Kökenler, Dergâh Yayınları:429, İstanbul layık olan insanlar, sahip oldukları “direnme ahlakı” ile ilgili tavırlarının sonucunda, yöneti- DİVİTÇİOĞLU, Sencer (1987), Kök Türkler cilerinin ne kadar iyi ve kaliteli vasıflara sahip (Kut, Küç ve Ülük), Ada Yayınları, İs- olmaları konusunda onları aşağıdan yukarıya tanbul. doğru zorlarlar. Nihai olarak toplum veya yönetilenler tarafından kontrol edilmeyen ve aşa- EROĞLU, Feyzullah (2013), Davranış Bilimleri, ğıdan zorlanmayan yöneticilerin, zaman içeri- Gözden Geçirilmiş 13. Basım, Beta Ya- sinde bayağı bir “narsisizme” ve “despotizme” yın No:2998, İstanbul kayması kaçınılmaz bir durumdur: Yönetim ve örgütsel faaliyetlerde “Oligarşinin Tunç Kanunu”. GEZGİN, Ali Galip (2014), “Türk-İslam Devletlerinde Netice itibarıyla bütün insanlar, nasıl yönetilmeye layıklarsa, öylece yönetilirler. Ya- Şurâ”, www.tarihtarih.com/? Syf=26 ve Syz=367499, Erişim Tarihi:12.12.2014 ni, “layık oldukları üzere yönetilirler”. GİRAUD, Rene (1999), Gök Türk İmparatorluğu, Çev. İsmail Mangaltepe, Ötüken KAYNAKÇA: Yayınları, İstanbul AYDOĞAN, Metin (2013), Antik Çağdan Küreselleşmeye Yönetim Gelenekleri ve Türkler, I. Cilt, 9. Basım, Resse Yayınla- GÖKALP, Ziya(2001), Türkçülüğün Esasları, Kum Saati Yay.2001, rı, İstanbul GÜLTEPE, Necati (2009), Mührün Gücü, İlk BAŞER, Sait (2009), “TürkAnlama ve İnanma Türk-İslâm Devletlerinde ve Osmanlı- Modeline Dair”, Haberakademi, 19 Ni- larda Bürokrasi, Ötüken Yayın Nu:777, san İstanbul 2009, http://www.haberakademi.net/default.a sp?inc=makaleoku&hid=9320, Erişim KÖSOĞLU, Nevzat(2013), Hukuka Bağlılık Tarihi, Açısından Eski Türkler’de - İslâm’da ve 27.01.2011;http://www.haberiniz.com.tr Osmanlı’da /yazilar/haber27120- No:361, İstanbul Devlet, Ötüken Yayın Turk_Anlama_ve_Inanma_Modeline_D air.html, Erişim tarihi:02.02.2015 ÖGEL, Bahaeddin (1988), Dünden Bugüne Türk BİLGİSEVEN, Amiran Kurtkan (1992), Sosyolojik Açıdan İslâmiyet ve İslâmî Kav- Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları:46, İstanbul ramlar, Filiz Kitabevi, İstanbul TAŞAĞIL, BIÇAK, Ayhan (2004), “Modern Devletin Oluşumu ve Sorunları”, Kutadgu Bilig, 28 YIL: 7 SAYI: 16 Ahmet (2012),Gök-Türkler I-II- III,Türk Tarih Kurumu Yayınları IV/AI.I. Dizi-Sayı:21,Ankara