depolama ve üretim biçimleri açılarından seri üretilen mobilyaların
Transkript
depolama ve üretim biçimleri açılarından seri üretilen mobilyaların
DEPOLAMA VE ÜRETİM BİÇİMLERİ AÇILARINDAN SERİ ÜRETİLEN MOBİLYALARIN DEPREM KARŞISINDA İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ O. S. Serdar AYTÖRE1 ossaytore@yahoo.com Öz:İnsanların yaşadığı konutlar ya da iş yerleri yaşam ve kullanım alanları açılarından ele alındığında, depolama olgusu oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Depolama konusunda her mekanda farklı gereksinmeler ortaya çıkmakta, yaş gruplarına, yaşam biçimlerine, mekanların büyüklüğüne ya da mekanların özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. Hatta bazan geleneksel yaşam süren birçok ailede, depolama elemanlarının yetmediği durumlarda ise, özellikle dolapların üstleri ile tavan arasında kalan bölgeler ayrı bir depolama elemanı olarak da kullanılmakta, bu durum mobilyanın ağırlık merkezini aşağıdan yukarıya doğru da çekmekte ve dengenin bozulmasını da gündeme getirmektedir. Deprem ya da büyük sarsıntı gibi nedenlerden dolayı dengenin bozulması sonucunda mobilya üzerinde ortaya çıkan çökme ya da devrilme gibi etkenler, bazan mekanlardan çok insanlar ve öbür canlılara zarar vermektedir. Konut ya da işyerlerinde kullanılan ve seri üretimi yapılan depolama elemanlarının tasarımında, deprem ya da büyük sarsıntılar sonucunda ortaya çıkaracağı depolama biçimi, malzeme ve strüktürel bağlantı elemanlarının yaratacağı etkilerin önüne geçilmelidir. Anahtar Sözcükler: Deprem, Modüler Mobilya, Depolama, Mobilya Tasarımı, İç Mimarlık Giriş: Kentlerde insanların yaşadığı konutlar ya da iş yerleri yaşam ve kullanım alanları açılarından ele alındığında, insanların gereksinmeleri farklılık göstermesine karşın, depolama olgusu oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Depolama konusunda her mekanda farklı gereksinmeler ortaya çıkmakta, yaş gruplarına, yaşam biçimlerine, mekanların büyüklüğüne ya da mekanların özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. Hatta bazan geleneksel yaşam süren birçok ailede, depolama elemanlarının yetmediği durumlarda ise, özellikle dolapların üstleri ile tavan arasında kalan bölgeler ayrı bir depolama elemanı olarak da kullanılmakta, bu durum mobilyanın ağırlık merkezini aşağıdan yukarıya doğru da çekmekte ve dengenin bozulmasını da gündeme getirmektedir. Deprem ya da büyük sarsıntı gibi nedenlerden dolayı dengenin bozulması sonucunda mobilya üzerinde ortaya çıkan çökme ya da devrilme gibi etkenler, bazan mekanlardan çok insanlar ve öbür canlılara zarar vermektedir. Yapılan araştırmalar, özellikle 1999 Kocaeli Depremi örneği ele alındığında kayıpların yalnızca yıkılan binalardan kaynaklanmadığını, bunun yanında mekan içindeki donatı elemanlarının yanlış tasarlanması ya da kullanımında kaynaklandığını da ortaya koymuştur. Deprem gerek çocuklar, gerekse aileleri için can ve mal güvenliğini tehdit eden önemli bir doğal afettir. Bu tehdide hazırlıksız yakalanmamak için bazı önlemleri peşinen almak ve sürdürmek zorundayız. Bilindiği gibi depremde meydana gelen ölüm ve özellikle yaralanmaların önemli bir bölümü yapısal olmayan nedenlerle örneğin ev içindeki eşyaların üzerimize devrilmesi ile veya çıkış yollarımızı kapatıp kaçışımızı engellemesiyle meydana gelmektedir. (B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'ne göre; 1999 İzmit depreminde yaralanmaların %50'si ölümlerin %3'ü yapısal olmayan kolon, kiriş, taşıyıcı duvar, çatı ve temel hasarlarının haricindeki sebeplerden kaynaklanmıştır.) Can ve mal güvenliğimizi korumak için ev içinde alacağımız en etkili önlemlerin başında, devrilme riski olan dolap, gardrop, kitaplık, büfe ve buzdolabı gibi eşyaların deprem güvenliğine uygun özel bağlama elemanları ile bulunduğu yere, doğru bir şekilde sabitlenmesidir. Ayrıca dolap kapakları da özel güvenlik kilitleri ile devamlı kapalı konumda tutulmalıdır. Bununla birlikte can güvenliğimizi korumamız yanında maddi değerleri yüksek olan TV, müzik seti, bilgisayar gibi elektronik aletler ile vazolar, tablolar gibi eşyalarımızı da yine deprem güvenliğine uygun özel bağlama elemanları ile sabitlemek suretiyle önemli maddi kayıplarımızı önlememiz mümkün olabilecektir. (Yine aynı enstitüye göre 1999 İzmit depreminde hayatta kalan insanların maddi kayıplarının %30'unun mobilya, beyaz eşya, elektronik cihazlar ve değerli eşyaların oluşturduğu tahmin edilmektedir.) (Petal, 2004, Birinci, 2004) 1 Kocaeli Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık Fakültesi 1251 1. Deprem Yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir. Deprem, yer kabuğunda fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken elastik deformasyon enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yerdeğiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Deprem sonrasında statik ve dinamik olmak üzere iki tür deformasyon meydana gelir. Statik deformasyon, deprem sonrasında fayda meydana gelen kalıcı deformasyondur ve fayın atım miktarı kadardır. Dinamik deformasyon ise, fayın kırılması sırasında ses dalgaları olarak ortamda yayılan elastik dalga hareketidir. Statik deformasyona neden olan kuvvetin en fazla yüzde 10' u ortamda sismik dalgalara dönüşebilir. Deprem olayı, günümüzde 3 aşama ile gösterilen 'elastik serbestlenme kuramı' ile açıklanmaktadır. Buna göre, gerilme birikiminin olmadığı sakin bir dönem, levha tektoniğine bağlı olarak bölgede gerilimin yavaş yavaş birikmesi ve, fayın kırılması ile gerilme boşalması aşamalarını temsil eder. Üçüncü aşamadan sonra tekrar başa dönülür ve bu çevrim devam eder. (TÜBİTAK, 2002) Deprem Bölgeleri Haritası' na göre (Şekil 1), yurdumuzun %92' sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır. Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Yeryüzündeki yer katmanlarının hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenmekte ve bu depremler çoğunlukla katmanların sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır. Şekil 1: Resim Deprem Bölgeleri Haritası (Afet İşleri Gn. Müd.) Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme 1252 alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir. Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür. Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülmektedir. Şiddet cetvellerinin (Tablo 1) açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır: A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar. B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar. C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar. Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir. Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır : Hafif Hasar: İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır. Orta Hasar: Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır. Ağır Hasar: Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır. Yıkıntı: Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır. Fazla Yıkıntı: Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır. Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan; a) Bölümünde depremin kişi ve çevre, b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar, c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir. Tablo 1: Deprem büyüklüğü tablosu Siddet Richter Magnitüdü IV V VI VII VIII IX X XI XII 4 4.5 5.1 5.6 6.2 6.6 7.3 7.8 8.4 Deprem büyüklükleri, depremlerin hissedildiği her yerde aynıdır. MSK Siddet Cetveli ise depremleri hissedilme şiddetine göre ele almaktadırlar. Buna göre depremler şiddetlerine göre değerlendirildiğinde: I- Duyulmayan (a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler. II- Çok Hafif (a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir. III- Hafif (a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler. IV- Orta Şiddetli (a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler. V- Şiddetli (a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir. 1253 (b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir. (c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir. VI- Çok Şiddetli (a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler. (b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür. (c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir. VII- Hasar Yapıcı (a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir. (b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür. (c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur. VIII- Yıkıcı (a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür. (b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır. (c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir. IX- Çok Yıkıcı (a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar. (b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur. (c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur. X- Ağır Yıkıcı (b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur. (c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir. XI - Çok Ağır Yıkıcı (b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır. (c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür. XII- Yok Edici (Manzara Değişir) (b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar. (c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur. 1254 Tablo 2: Şiddet, zemin ivmesi, hız ve yapı tiplerindeki hasar arasındaki ilişkiler Şidd et Zemin İvmesi (gal) (0.1-0.5 sn periyod aralığı için) YAPI TİPLERİ V 12-15 Yer Titresiminin (0.5-2 sn periyod hızı cm/sn aralığı için) 1.0-2.0 VI 25-50 2.1-4.0 VII 50-100 4.1-8.0 VIII 100-200 8.1-16.0 % 5 Fazla Yıkıntı % 50 Yıkıntı %5 Yıkıntı % 50 Agır Hasar % 5 Agır hasar % 50 Orta Hasar IX 200-400 16.1-32.0 % 50 Fazla Yıkıntı % 5 Fazla Yıkıntı %50 Yıkıntı % 5 Yıkıntı % 50 Agır Hasar X 400-800 32.1-64.0 % 75 Fazla Yıkıntı %50 Fazla Yıkıntı % 5 Fazla Yıkıntı % 50 Yıkıntı ATipi Kirsal-, kerpic-, kirec- yada camuryapilar %5 Hafif hasar BTipi Tugla-, yarim kagir-, kesme taşbeton-yapılar - CTipi Betonarme-, iyi yapılmış ahsapyapilar - % 5 Orta Hasar % 50 Hafif Hasar % 5 Yıkıntı % 50 Agır Hasar %5 Hafif hasar - %5 Orta hasar % 5 Hafif hasar Depremin şiddeti arttıkça yapıların üretim tekniğine göre hasar görme olasılığı artmaktadır. Hatta yapılar yıkılmaktadır. Depreme ilişkin birçok yönetmelikte deprem esnasında yapı terkedilemiyorsa yapılması gerekenler sıralanırken “Eğer bulunduğunuz bina depreme dayanıklı ve bulunduğunuz mekandaki masa çelik veya kalın masif ahşap malzemeye sahipse başınıza düşebilecek eşyalardan sizi koruyabilir. Ama tavan çökmesi halinde hiçbir koruyucu özelliği olmayacaktır.” “ÖRNEK: Japonya’da öğrencilerin sığındığı masa altları.” “Bu masalar aslında boğazları birleştirilmiş birer çelik kafestir. Bu özelliği nedeniyle sıralar halinde masa bir arada düşünüldüğünde çöken tavanı karşılayıcı ciddi bir direnç noktası oluşturmaktadır. Oysa Türkiye’de kullanılan basit tahta veya zayıf sıraların böyle bir ağırlığı taşıyamayacağı kesindir.” “Bir “Yaşam Üçgeni Alanı” yaratın. Masa, yatak altı gibi yerler yerine, Ağırlık merkezi yere yakın çelik dolaplar (boyu uzunsa ve yapabiliyorsanız yana devirin), para kasaları, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi nesnelerin yanına yatın ve cenin pozisyonu alın...” “Depreme uykuda yakalandığınız takdirde, kullanmanız gereken 10-15 saniyelik süre bir hayli azalacaktır. Bunun için yatağınızın iki yanına 1 m3’lük tahta sandıklar yaptırmanız ve içlerini kitaplarla doldurduktan sonra, kalın bir iple çevresini sarmanız yararlı olabilir. Kitaplar da büyük bir ağırlık altında ezilmeyecek, sardığınız kalın ip ise sandığın patlamasına engel olacaktır. Böyle bir hazırlığınız yoksa, yatağın hemen kenarına ve yanına yan yatarak cenin pozisyonu alın.” (Akut, 2001) gibi maddeler sıralanmaktaysa da birçok depremde yaşanan sarsıntının türü ve şiddeti etkisiyle mobilyaların devrilmesinden ya da dağılmasından dolayı yaşanan can ve mal kaybından çok da fazla söz edilmemektedir. Günümüzde özellikle orta ve aşağı düzeyde kabul edilen gelir gruplarının evlerinde kullanılan mobilyalara ilişkin yapılmış olan anketin sonuçları incelendiğinde (Aytöre, 2001, 173; ), evlerde, örneğin yatak odalarında kullanılan depolama birimlerinin %92’ lik bölümü bağımsız birimler halinde duvara yaslanmış olarak durmaktadırlar. Bunun dışında mobilya ile ilgili yapılmış olan bir başka araştırmada da özellikle geleneksel depolama biçimleri gözönünde bulundurulduğunda, evlerde kullanılan bağımsız depolama birimlerinin üzerleri ikincii bir depolama birimi olarak kullanılmakta ve dolayısıyla bu tür depolama birimlerinin ağırlık merkezleri yukarı doğru kaymakta ve bir sarsıntı esnasında devrilme olasılığı artmaktadır. Dolayısıyla bu yükler depolama birimlerinin yalnızca devrilmelerine neden olmamamakta aynı zamanda bazı durumlarda dağılmalarına bile neden olmaktadır. Bunun dışında mevcut mobilyalar için geliştirilmiş olan sabitleme ya da kuşaklamaya ilişkin elemanlar belki mobilyayı sarsıntının şiddeti çok fazla yüksek değilken tutmakta, fakat özellikle Türkiye’ de yaşanan deprem gerçekleri bizlere göstermiştir ki, özellikle yurdumuzda betonarme yapılarda sıkça rastlanan kolon ve kirişler arasına tuğla kullanılarak örülen konut duvarlarının, 1255 böyle bir uygulamaya kesinlikle dayanıklı olmadığını göstermiştir. Bu nedenle üretim teknikleri açısından özellikle günümüzde evlerde oldukça yaygın bir biçimde kullanılmakta olan seri üretilmiş mobilyaları ve türlerini sarsıntı karşısındaki davranışları açısından incelenmesi gerekmektedir. 2. Mobilyalar Deprem ya da büyük sarsıntılarda ortaya çıkan ölüm ve özellikle yaralanmaların önemli bir bölümü ev içindeki eşyaların üzerimize devrilmesi ile veya çıkış yollarımızı kapatıp kaçışımızı engellemesiyle meydana gelmektedir. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü’ nün raporuna göre 1999 İzmit depreminde yaralanmaların %50'si ölümlerin %3'ü yapısal olmayan kolon, kiriş, taşıyıcı duvar, çatı ve temel hasarlarının haricindeki sebeplerden kaynaklanmıştır. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Örneğin, 1994 yılında Amerika’daki Northridge depreminden sonra, yapısal bir hasarı olmayan ya da çok az olan 10 büyük hastane, yapısal olmayan elemanların yarattığı hasarlardan dolayı boşaltılmak ya da kapatılmak zorunda kalmıştır. (YOTA, 2004) Bu sebeplerin başında ise mobilyalar gelmektedir. Günümüzde konut gereksinmesi önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kentleşmenin gelişmesiyle değişen alışkanlıklar sonucunda büyük aile kavramının sona erdiği ve bireysel yaşam biçimlerinin ortaya çıktığı ve bireysel ya da çekirdek aile denilen yaşam biçimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durumda öncelikle konut açığını kapatabilmek için toplu konut projeleri geliştirilmekte ve büyük sayılarda, farklı değer yargıları ve kökenlerden gelen birçok insan aynı çatı altında birbirlerine yabancılaşarak kendi özel yaşamlarını, kendilerine ayrılmış özel yaşama birimlerinde dışa kapalı olarak sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Böylece büyük yapı kompleksler ortaya çıkmaktadır. Özellikle büyük yapılar inşa edilirken konut ya da iş yerlerinde mekan içinde hacimleri birbirlerine bağlayan geçişlerin belli standartlar çerçevesinde üretilme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında eskiden en fakla 3- 4 katlı olabilen apartmanlar ya da benzeri yapıların yerini yüksek yapılar aldığından bu tür yapılarda kullanılmakta olan mobilyaların niteliğinin de değişmesi kaçınılmaz duruma gelmektedir. Eskiden kullanılmakta olan, tek parça halinde taşınabilen, taşınma esnasında bazan kapılardan geçerken, merdiven boşluklarında bazan dönüş bile yapmada oldukça büyük zorluklar yaşanabilen, hatta çıkarılıp indirilemeyen büyük mobilyaların yerini parçalanabilen, tek bir kişi tarafından neredeyse koltuk altına alınabilen taşıması kolay, monte- demonte edilebilir mobilyalar toplumun oldukça büyük bir kesiminde yaygınlık göstermeye başlamıştır. Bu nedenle mobilya kavramının malzeme ve üretim yöntemleri ile sonra da toplumsal depolama alışkanlıkları açılarından incelenmesi gerekmektedir. Depolama dendiği zaman bir konut ya da işyerinde kullanılan tüm dolaplar, raflar, masalar, kütüphaneler, büfeler, camekanlar, şekerlikler vb. elemanlar akla gelmektedir. Aslında bu kavram oldukça kapsamlı bir bütünü içermektedir. Yalnızca mimari, iç mimari, endüstriyel tasarım gözüyle bakmamak gerekir. Çöp kutusu, insan, hayvan ve bilgisayar bellekleri, benzin deposu, vb. kavramlara varana dek geniş kavramlar dizgesi depolama kavramı içinde anılabilir. Günümüzde daralmakta olan konut iç mekanlarında, iş yerlerinde depolama birimleri geniş bir perspektifte kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır ve insanlar eşyaları kullandıkları sürece, mekanlar varolduğu sürece de varolacak birimlerdir. (Papanek, 1997) Modüler depolama elemanları depolama biçimleri açısından değerlendirildiğinde karşımıza farklı depolama biçimleri çıkmaktadır. Depolama türü ne olursa olsun depolamanın biçimi önemlidir. Öncelikle depolamada yük yayılımının doğru ayarlanması gerekmektedir. Yük dağılımında dikkat edilecek en önemli nokta ağırlık merkezinin mümkün olduğunca yer seviyesine yakın bir noktaya çekilmesidir. Ağırlık noktası yer seviyesine ne kadar yaklaşırsa bir sarsıntı durumunda bağımsız depolama biriminin devrilmesi de o kadar zor olmaktadır. Zaten büyük sarsıntılarda da depolama birimlerinin zarar görmesinin başlıca nedenlerinden biri de yük dağılımda ağırlık merkezinin yer seviyesinden yukarı noktalara doğru ilerlemesidir. Modüler depolama birimleri niteliklerine göre farklılıklar arz etmektedir. Örneğin bir elbise, çarşaflar, vb. ürünlerin depolandığı birimler ortalama olarak 60- 70 cm. derinliğinde ve 220 cm.’ ye varan yüksekliklerde bulunurken, kitaplıklarda derinlik ölçüsü 30- 40 cm. civarında kalmasına karşın yükseklikler bazan 220 cm.’ yi bulmaktadır. Genelde derinlikleri 30- 70 cm. arasında değişen mobilyalar, genişliklerine göre tek parça olmaları durumunda 100 cm.’ ye kadar genişleyebilmekte ve yükseklik ölçüleri açısından ele alındığında da 220 cm. gibi yüksekliklere kadar erişebilmektedir. Dolayısıyla özellikle yükseklik ölçülerinin artması, mobilyalarda ağırlık merkezini yukarılara çekmekte ve devrilme riskini arttırmaktadır. Özellikle toplumumuzda yukarıda yaklaşık olarak ortalama ölçüleri verilmiş olan depolama birimleri ile konutların içindeki geleneksel yaşam olanakları ele alındığında ve genelde yer kısıtlılığından, yaşam biçiminden, gelir 1256 durumundan, alışkanlıklardan, geleneklerden, vb. kaynaklanan nedenlerden, birimlerin içlerinin yanısıra üzerlerinde de farklı depolama biçimleri karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, evlerde mevsim dışı, kullanılmayan giysilerin, perdelerin, kumaşların, yastıkların, çarşafların, vb. ürünlerin bohça, valiz, çanta, kutu, vb. nesnelerin içine yerleştirilip bağımsız depolama birimlerinin üzerlerine yerleştirilmesi gibi nedenler bir anda ağırlık merkezini yer seviyesinden yukarılara çkmasına neden olmaktadır. Buna ilişkin örneklemeler daha da çoğaltılabilir. Bağımsız depolama birimlerinin yanı sıra ortaya konan bir çözüm de konutların genel yapıları çerçevesinde çözümlenmiş ve günümüzde artık isteğe göre modüler üretilebilen gömme dolap olarak da adlandırılabilen mobilyalar da mevcuttur. Bu mobilyalarda genişlik ve yükseklik ölçüsü mekanın özelliklerine göre istendiği kadar ayarlanabilmekte ve derinlikleri ise 70 cm. olarak üretilebilmektedir. Kapakları ise ya açısal hareket yapıp kanat olarak açılıp kapanmakta, ya katlanmakta ya da sürgülü olabilmektedir. Bu tür mobilyalarda sarsıntı ya da depremler karşısında belki mobilyanın devrilme riski yoktur ama kapakların yerlerinde fırlama ya da açısal bir hareketle açılarak çevresinde bulunabilecek insanların zarar görebilme riski vardır. Depolamada en önemli nokta ağırlık merkezidir. Bunun dışında depolama ile ilgili yapılacak tasarımların bu tür örnekler gözönünde bulundurularak yapılmasıdır. Modüler mobilya dendiği zaman, seri olarak üretimi yapılan, standart parçalardan oluşmuş, sök- tak özelliğine sahip, kolay kurulabilen ve istendiği zaman genişleyebilen ya da parçası değiştirilebilen mobilyalar aklımıza gelmektedir. Üretim özellikleri açısından ele alındığında, genellikle seri olarak üretilmiş ve daha sonra da bu yüzeylerden ebatlanarak, kaplanarak ve son işlemler yapılarak ortaya çıkmış hazır parçaların biraraya getirilmesi sonucu ortaya çıktıkları gözlemlenmektedir. Malzeme açısından incelendikleri zaman çoğunlukla gövdelerinin masif ahşap ve yonga levha, lif levha, kontraplak, duralit gibi ahşap türevi malzemelerin kaplanması yoluyla oluştukları görülmektedir. Masif dışı malzemeler genellikle laminat, melamin, folyo, lake gibi metotlarla kaplanmaktadırlar. Mobilyaların kaplanması esnasında kaplama malzemesi ile ebatlanmış levhalar arasına tutkal sürülmekte, daha sonra da belirli bir sıcaklıkta pres altında tutulan malzemede tutkalın ebatlanmış ahşap türevi malzemenin içine işleyerek kemikleşmesi sağlanmaktadır. Böylece kullanılan malzemenin dayanımı da arttırılmaktadır. Bunun dışında özellikle laminat kaplanırken bazı durumlarda kullanılan laminatın kenarlarında pay bırakılarak parçanın üzerine postforming adı verilen bir işlemle döndürerek kıvırma işlemi de yapılmaktadır. Kaplama yapılmış malzemenin dışarıdan görünmeyen yanları, iki parçanın birleşim yeri ise boş bırakılmakta ya da görünen yerlerine sıcak ya da soğuk biçimde yapıştırılan kenar bantlama işlemi yapılmaktadır. Kenar bandı olarak masif, laminat, melamin, PVC ya da farklı plastik malzemeler kullanılmaktadır. Kaplama işleminin ardından delik açma işlemine geçilmektedir. Burada tutkallama, presleme, kaplama ve kenar bantlama işlemlerinden geçmiş, strüktürü oluşturan ana panellere genellikle malzemelerin birleştirilmeleri, kapak kullanılabilmesi, aksesuar bağlanabilmesi vb. amacıyla delikler ya da kanallar açılmaktadır. Parçaları birbirlerine bağlayan bağlayıcı elemanlara bakıldığında çiviler, vidalar, pimler ve çektirmeler gibi malzemeler karşımıza çıkmaktadır:. Bunun dışında bağlantıda parçaların belli hareketler yapması öngörülüyorsa menteşeler, raylar, ray sistemleri gibi malzemeler kullanılmaktadır. Mobilyaların büyük sarsıntılar ya da karşısında dağılma eğilimi göstermeleri kullanılan malzeme kadar malzemelerle birlikte kullanılmakta olan bağlayıcı elemanlarla da ilişkilidir. Eğer ana strüktürde kullanılan malzeme ne kadar sağlam olursa olsun bağlayıcı malzeme ile uyum göstermiyorsa, sonuçta o ürünün zamanla zarar görmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla ana malzeme ile bağlayıcı arasındaki ilişkinin doğru olarak kurgulanması gerekmektedir. Bağlayıcı olarak en çok kullanılan malzemelerden biri ağaç ve sunta vidalarıdır (Şekil 2 ve 3). Özellikle seri üretim koşulları ele alındığında vidalar arasında sunta vidaları ön plana çıkmaktadırlar. (Şekil 4) Sunta vidaları dişlerindeki özelliklerinden dolayı, yonga ya da lif levhalar arasındaki bağlantıyı sağlarken tutnma ve geriye çıkmama gibi özellikleri bünyelerinde barındırdıklarından bir çeşit çektirme gibi de işlev görmektedirler. Bağlantı esnasında yalnızca dişlerinin açtığı yoldan giderek nesnelerin bağlantısını yaparlar. Eğer bir şekilde bu bağlantı yeniden yapılmak üzere sökülecekse, dişlerinin açtığı yol bir çeşit kılavuz gibi çalıştığından, yine aynı yoldan tekrar sökülüp takılabilmektedir. 1257 Şekil 2: Geleneksel bir ağaç vidası örneği (Arpad Vida) Şekil: 3 Sunta vidaları örnekleri (KMS) Yıldız Mercek Başlı Yıldız Silindir Başlı Yıldız Havşa Başlı Çektirmeler ise ürünlere sök- tak özelliği kazandırdığından, özellikle montaj sırasında sağladığı kolaylıklardan dolayı tercih nedeni olmaktadırlar. Aslında bir kilit mekanizması gibi çalışan çektirmeler birleştirilecek malzemenin her iki tarafına takılmaktadır. Malzemenin geçeceği egzantrik dönel bir parçadan oluşan çektirme gövdesi adıyla da anılan uca dişi uç ve gireceği aynı zamanda çektirme dübeli adı da verilen uca ise erkek uç adı verilmektedir. Arada ise çektirme gövdesi bulunmaktadır ve bu parça çektirme dübeli üzerine monte edilerek sabitlenmektedir. Birleştirme işleminde erkek uç dişi ucun içine yerleştirilerek dişi uçta bulunan egzantrik hareket izleyen parçanın döndürülmesi yoluyla iki parça sıkıştırılarak bağlantı rijitlenmektedir. (Şekil 4) Şekil 4: Piyasamızda kullanılmakta olan bazı çektirme çeşitleri (KMS) Pipo Bağlantı Tırnaklı Çektirme Yatay- Dikey Fix Metal Dübelli Çektirme Metal Çektirme Dübeli Gövde Seri üretimi yapılan mobilyaların depolama birimlerinde genellikle tas menteşeler kullanılmaktadır. Bu tür menteşeler kapakların yatay ya da dikey açılıp kapanmasındaki dairesel hareketi sağlamazlar, bunun dışında kapaklarda eğimi düzeltmeye ve en önemlisi montajı birmiş ürünün kapağına dışarıdan müdahele edilebilmesini olası kılmaktadır. Üretim özellikleri açısından da kapakların çeşitli açılarda açılıp kapanmasını da olası kılmaktadırlar. (Şekil 5) 1258 Şekil 5: Piyasada kullanılmakta olan bazı menteşelerden örnekler (Samet) Tasarımda depolama birimleri bağımsız birer birim olarak ele alındığında yayılı yüklerin dağılımı açısından ağırlık noktasının mümkün olduğunca yer seviyesine yakın bir seviyesine yakın depolama ölçütleri gözönünde bulundurularak tasarlanması gerekmektedir. Burada işlevsellik olgusu da ön plana çıkmaktadır. Aslında depolama birimlerinin dışında üstlerine yapılan yanlış depolama ağırlık merkezinin yukarılara doğru tırmanmasına neden olmaktadır. Bunun dışında kullanılan malzeme özellikleri açısından kullanılan bağlantı elemanlarının özellikleri, atölye ortamında üretilen ve modüler olmayan depolama birimlerinin özellikleri ile karşılaştırıldığında kullanılan kilitlemeye yönelik çektirme, sunta vidası menteşe gibi malzemelerin kullanılan ana malzemenin özellikleri ile uyum göstermesi gerekmektedir. Bu malzemeler, standart ağaç vidalarına karşı hem montaj açsından büyük kolaylıklar sağlamakta, hem de dayanım açısından daha dayanıklı olmaktadır. Her ne kadar bağımsız depolama birimlerinde yukarıda sayılan özellikler uygulansa bile büyük sarsıntı ya da depremler karşısında yerleştirilmesi doğru yapılmadığı durumda bile yine de yıkılma, dağılma ve devrilme tehlikeleri mevcuttur. Şekil 6: Bazı farklı aksesuar örnekleri. Sırasıyla, dikey açma kapama, çekmece sistemleri, raylı dolap sistemleri (Samet, Raydolap) SONUÇ Depolama biçimleri ne olursa olsun depolama birimlerinde kullanılan malzemeler ne olursa olsun, ağırlık merkezi ne kadar aşağıda olursa olsun bağımsız depolama birimlerinde büyük sarsıntı ve depremler yaşanması durumunda yine de yıkılma, dağılma ve devrilme tehlikesi bulunmaktadır. Ağırlık merkezinin yer seviyesine yaklaştırılması bu tehlikeleri en aza indirgemektedir. Bağımsız depolama birimleri yalnızca bağımsız birer birim olarak düşünülmediği, bir sistem olarak ele alındığında mekan içlerinde yerleştirilme biçimleri büyük önem taşımaktadır. Örneğin bir sistem köşeleri dönecek biçimde ya da sırtı en az iki duvara yaslanacak biçimde tasarlanılarsa devrilme riski düşmeye başlamaktadır. Burada iç mimarlara ve tasarımcılara mekan tasarımına uyum açısından büyük görevler düşmektedir. Piyasada 1259 satılmakta olan modüler mobilya birimlerinin ölçüler çoğunlukla konut iç mekanlarına uyum göstermediğinden, tüketiciler belli depolama birimi boyutlarını kullanmaya zorunlu bırakıldıklarından depolama birimi alan bir insan bunu belki de, bazan da sıklıkla tasarladığı koymayı düşündüğü noktaya uyum göstermediğinden, farklı bir biçimde yerleştirmektedirler. Bu noktada ürün çeşitli etkilere açık bir konumda durabilmektedir. Bu nedenle üretici firmaların büyük boyutlu ürünleri tasarlarken, insanlara bununla ilgili ölçü alternatiflerini de sunmalıdırlar. Tasarımcı, mimar ya da iç mimarların yanı sıra tüketicilere daha esnek kullanabilecekleri örnekler sunmak zorundadırlar. Özellikle Türkiye’ de pazarda bulunan büyük işletmelerin büyük bir bölümü bile böyle alternatifler sunamamaktadır. Bu nedenle özellikle yüksek giyecek depolama birimleri, TV sehpası, kitaplık gibi birimleri deprem karşısında Can ve mal güvenliğinin sağlanabilmesi için ev içinde alınacak en etkili önlemlerin başında, devrilme riski olan dolap, gardrop, kitaplık, büfe ve buzdolabı gibi eşyaların deprem güvenliğine uygun özel bağlama elemanları ile bulunduğu yere, doğru bir şekilde sabitlenmesidir. Ayrıca dolap kapakları da özel güvenlik kilitleri ile devamlı kapalı konumda tutulmalıdır. Bununla birlikte can güvenliğinin korunmasının yanında maddi değerleri yüksek olan TV, müzik seti, bilgisayar gibi elektronik aletler ile vazolar, tablolar gibi eşyalar da yine deprem güvenliğine uygun özel bağlama elemanları ile sabitlenmek suretiyle önemli maddi kayıplarını önlenmesi mümkün olabilecektir. Bağımsız depolama birimleri dışında kullanılmakta olan gömme dolap denilen sistemler, yapıların genel strüktüreri içinde çözümlenen ürünler olduğunda bir dereceye kadar yukarıda bahsedilen riskleri taşımamaktaysa da kullanılan kapak sistemleri büyük bir sarsıntı ya da deprem karşısında yerlerinden fırlayarak insanlara zarar verebilecek konuma geçebilmektedirler. Bu durum yalnızca sürgülü kapaklar için değil, menteşeli dairesel hareket yapan tas menteşelerin kullanıldığı tüm kapaklar için de geçerlidir. Büyük boyutlardaki kapaklar burada daha riskli konuma geçmektedirler. Büyük bir sarsıntı ya da deprem karşısında mobilyaların konumları, üretim metodları ve yerleştirme biçimleri insanlara zarar verebildiği kadar, onları kurtarabilecek etkiler de taşımaktadırlar. Burada tasarımcı, mimar ve üreticilere ürünlerin seçiminde ve tasarımında önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerin başında da tasarımı yapılan sistemde yüklerin dağılımı açısından kullanıcıların doğru yönlendirilmeleri gerekmektedir. Bunun dışında özellikle gömme adı verilen, yapının genel strüktürü ile çözümlenen mobilyalar yapıların deprem karşısında dayanımını da arttırıcı etkiler taşımaktadır. Aslında bu durum doğru tasarlanmış tüm depolama için de geçerlidir. Konutların konumu ne olursa olsun, kullanıcının gelir grubu, yaşama biçimi, alışkanlıkları ne olursa olsun bir tasarımcı ya da mimarın konutların tasarımından içinde kullanılacak mobilyaya kadar deprem ne büyük sarsıntı etkilerini gözönünde bulundurması zorunludur. Çünkü mobilyalar yalnızca depolama amaçlı değil, yaşam kurtarıcı da olmalıdır. KAYNAKÇA: 1. 2. AKUT (2001) “Doğal Afetler El Kitabı”, AKUT- Türkiye Deprem Vakfı işbirliği, Ankara Aytöre, O. S. S., (2001)“Türkiye’ de Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler İçin Tasarım Desteği Sağlanması”, Yayınlamamış Sanatta Yeterlik Tezi Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Endüstri Ürünleri Tasarımı Programı. 3. Birinci, A., “Evde Deprem Güvenliği” (2004), http://www.cocukguvenlik.com.tr/evde_deprem.html 4. B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, http://www.koeri.boun.edu.tr 5. Örs, Y.; Keskin, H.; (2001) “Ağaç Malzeme Bilgisi”, Atlas Yayıncılık, Istanbul 6. Papanek, V. (1997) “Design for the Real World”, Thames and Hudson , Second Edition, Reprinted in India 7. Robertson D.(1996) “Making the most of Storage” Conran Octopus Limited, London 8. T. C. Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü web sitesi: http://www.deprem.gov.tr 9. TÜBİTAK (2002) Marmara Araştırma Merkezi, Yer ve Deniz Bilimleri Araştırma Enstitüsü web sitesi http://www.nemrut.mam.gov.tr 10. Wadsö, L.(1995) “Furniture in Warm and Humid Climates” Lund University, Lund Centre for Habitat Studies 11. YOTA, Yapısal Olmayan Yapıların Azaltılması, (2004) http://www.iahep.org/ev/egitim3_0.htm 1260