mezopotamya menşeli bir anadolu devleti olarak urartular
Transkript
mezopotamya menşeli bir anadolu devleti olarak urartular
MEZOPOTAMYA MENŞELİ BİR ANADOLU DEVLETİ OLARAK URARTULAR 1. Erken Devlet “Endüstri öncesi” merkezi siyasi sistemlerin ilk aşaması erken devlettir.1 Erken devletleri kabileler, şeflikler gibi devletvari yapılardan ayıran en önemli kavram bürokrasidir. Bu bürokrasi tabi ki günümüz modern sistemi içerisindeki bürokrasiyle aynı şey değildir. Kast edilen devlet hiyerarşisinin sistematik bir şekilde yürümesini sağlayan memurlar ve diğer meslek erbaplarıdır.2 Bir disiplin üzerine bir metodoloji geliştirildiği zaman nasıl bilim haline geliyorsa, erken devletleri devletvari yapılardan farklı ve güçlü kılan devletin temel ilişkilerini sistematik bir hale getirmiş olmasıdır. Beşeri olayların sebeplerini araştırırken indirgemeci (reductionist) bir yaklaşımla bu olayları tek bir sebebe indirgemek daha ve ideolojik gözükse de beşeri olayların çok sebepli (multicausal) olduğunu göz ardı etmemek bir olguyu ele alırken çok daha gerçekçi bir yaklaşıma sahip olmamızı sağlar. Tüm beşeri olaylar gibi erken devletin kuruluşu da çok sebeplidir. Bu sebepler: 1.Coğrafi Konum 2.Nüfus Ögesi 3.Dış İlişkiler 4.İçsel Etmenler 5.Kültürel Etmenler Olarak genel manada beşe ayrılır.3 Erken devlet kavramı ile alakalı bu kısa bölümü erken devletin tanımıyla bitirelim: “[…] erken devletin, merkezi erkin, toplum içindeki zorlayıcı gücün en büyük bölümü üzerinde denetime sahip bulunduğu merkezileşmiş ve hiyerarşik biçimde örgütlenmiş bir siyasal sistem olduğu söylenebilir.”4 2. Bereketli Hilal ve Medeniyet Avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden tarımsal yaşama geçilen ilk bölge olan bereketli hilal İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” Sözünün pratik bir versiyonu niteliğinde. J. Diamond medeniyetin bereketli hilalde yeşermesinin sebebini İbn-i Haldun’a paralel bir şekilde “çevresel etmenlere”5 bağlar. Bereketli hilal coğrafi avantajları sebebiyle medeniyetin beşiği olmuştur. Asur koloni çağının Urartulara etkisini anlamak amacıyla yazdığımız bu yazıda Mezopotamya ve Anadolu’da dolaylı ve dolaysız birçok etkisi olan Sümerlere ve Akadlara bakmamız gerekir. 2.1. Sümerler “İ. Ö. 4. Binyıl ortalarına doğru Güney Mezopotamya’ya gelip yerleşen ve dünya tarihinde adını işittiğimiz ilk halklar olma ayrıcalığına sahip bulunan ve Hint-Avrupalı olmayan bir dili konuşan Sümerler 1 Henri J. M. Claessen, Peter Skalnik, (Erken Devlet, İmge Kitabevi Yay. 1993), s. 49. Henri J. M. Claessen, Peter Skalnik, a.g.e., s. 50. 3 Henri J. M. Claessen, Peter Skalnik, a.g.e., s. 53.- s. 102. 4 Henri J. M. Claessen, Peter Skalnik, a.g.e., s. 51. 5 J. Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik, (Ankara, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 2013) s. 18. 2 […] İ. Ö. 3500-2750 yılları arasındaki yaklaşık üç çeyrek asırlık bir dönemde köy kültüründen kent kültürüne geçiş sürecini yaşıyorlardı.”6 Gördüğümüz üzere Sümerler bilebildiğimiz en eski halk olması sebebiyle tarihi bir öneme sahip. Bu niteliği sahip olmalarındaki en önemli etken kuşkusuz M.Ö. 3200 yıllarında rahipler ve diğer tapınak personellerinin kullanması amacıyla yazıyı keşfetmiş olmaları.7 “Sümer yazısının gelişiminin en azından yüzlerce, belki de binlerce yıl aldığını biliyoruz.”8 Ancak bu uzun gelişim sürecine rağmen Sümerlerin yazıyı bularak ekonomik, teknoloji vs. sistemlerini sistematikleştirmiş olmaları onları aynı zamanda tarihin bilinen ilk “emperyalistleri” yaptı.9 Bu yazıda Sümerleri ele almamızın asıl sebebi de savaş ve sömürü üzerine kurdukları sistemin Anadolu ve Mezopotamya üzerinde uzun yıllar boyunca sürdürdüğü etkisi. 2.2. Akadlar Sümerler irili ufaklı kent devletlerinden oluşan bir yapıydı. Kent devletleri aralarında yaşadığı siyasi çekişmeler ve savaşlar sonucunda zayıf düştüler. Anavatanları Arabistan olan Akad halkı M.Ö. 2350 yılında aynı zamanda tarihin ilk imparatoru olan Agadeli Sargon önderliğinde Sümer hâkimiyetine son verdi10 ve dinsel bir temelden ortaya çıkmış olan kent devletlerine son vererek merkezi bir yapı kurarak tarihteki ilk imparatorluk özelliğini kazandılar. Sümer kültürünü büyük ölçüde benimseyen Akadlar düzenli ordu kurup, fetih üzerine bir dış politika geliştirdiler.11 Akad İmparatorluğu Sargon’un torunu Naramsin’den sonra zayıflayarak yıkıldı. Onlardan geriye merkeziyetçilik ve imparatorluğun mirası kaldı. 2.3. Sümerler ve Akadların Asurlulara Mirası Sümer kent devletleri yıkıldığı zaman Anadolu ve Mezopotamya’ya yazı, din ve mimariden oluşan bir medeniyet mirası bıraktılar. Akadlar aldıkları bu mirasa merkeziyetçiliği ve düzenli orduyu ekleyerek Mezopotamya medeniyetinin farklı bir yöne evrilmesine sebep oldular. Medeniyetlerin evrim süreci bir öncekinin yaptığı hataları yapmadan yeni bir sistem geliştirmek üzerine kuruludur. Bu kaideden uzaklaşan topluluklar da doğal seleksiyonla tarihin tozlu rafına kaldırılırlar. Geçmiş hataları tekrarlayanlar hayatta kalamazlar. Asurlular’da geçmiş medeniyetlerden ders çıkararak Mezopotamya medeniyetine başka katkılarda bulunmuş ve neticesinde Mezopotamya medeniyetini Anadolu’ya taşıyan bir görev üstlenmiştir. 3. Asurlular ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı Sami bir halk olan Asurluların tarihe en önemli etkisi kurdukları geniş ticaret ağı sayesinde Mezopotamya kültürünü Anadolu’ya taşımış olmalarıdır. Mezopotamya’da diplomatik ilişkiler oluşacak kadar gelişmiş bir siyasi kültür varken Anadolu irili ufaklı kent devletlerinden oluşan bir yapıya sahipti. Asurlular tunç yapımı içini kalaya ihtiyacı olan Anadolu’nun bu açığını muhtemelen Zagros dağlarından getirdikleri kalayla karşılıyorlardı. Bunun dışında Mezopotamya bölgesinin ihtiyacı olan madenleri de 6 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya, Türkiye’nin Eski Çağ Tarihi ve Uygarlıkları I, (İzmir, İlya İzmir Yay. 2012) s. 70. Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 70. 8 Jared Diamond, a.g.e., s. 288. 9 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 70. 10 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 71. 11 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 71. 7 Anadolu’dan sağlayarak en azından başlangıçta kazan-kazan üzerine kurulu bir ticari sistem geliştirmişlerdi. Asur ticari koloni sisteminde, Asur İmparatorluğu’yla ticaret yapan kent-devletlerinin hemen dışında karum adıyla bilinen yerleşimler bulunurdu. Kültepe’deki Kaniş-Karum Asur kolonilerinin en büyüğüydü. Bu Karumların sayısı Mari arşivlerindeki belgelere göre 11’di.12 Bunun yanında vabartum adı verilen daha küçük ticari merkezler vardı, bu merkezler büyük ihtimalle karumlar arasında depo hizmeti veriyordu.13 Asur ticari koloni çağı Anadolu’da birçok önemli etki yarattı. Bu etkiler arasında en önemlisi kuşkusun ticari koloniler aracılığıyla Anadolu’ya yazının taşınması oldu. Anadolu’nun yazılı çağa geçişi bahsettiğimiz dönem olarak geçer. Aynı zamanda bu dönem büyük ihtimalle taşıdığı kalay sebebiyle Anadolu’nun Orta Tunç Çağı’na geçmesine sebep oldu. Bunun dışında şehir planlaması saray veya bir tapınağın yer aldığı bir yukarı şehir ve surla çevrili bir aşağı şehirden oluşan planlı bir kentleşme yönünde gelişti.14 Ticaretin gelişmesi ticari ilişkilerin kompleks bir hal almasına sebep oldu. Üretim ve gelir artışı gerçekleşirken, kervanların konaklaması vb. gibi sebepler sayesinde yeni sektörler doğdu. Domino taşı gibi ilerleyen bu sistem ticari anlaşmaların da yeni bir forma kavuşmasını sağladı. Asurlu tüccarlar Hattili “beylerden” aldığı güvenlik garantisi karşılığında %10 vergi ödüyorlardı.15 “Güvenlik” satmak kavramının sistematik hale gelişi ve bir karşılıkla bir anlaşmaya bağlanması tarihte ilkti. Bahsi geçen olay dahi yeni bir sektörün doğuşuna küçük bir örnek teşkil etmektedir. Bu dönemde para yoktu genellikle altın ve gümüş değer ölçüsü olarak kullanılıyordu.16 Paranın keşfedilmemiş olduğu için ticaret takasla yapılıyordu bu da bazen 200 küsur eşeğe ulaşan kervanların gidişte de dönüşte de yüklü olmasına sebep oluyordu bu da muhtemelen ilkel kervansarayların açılmasına tetiklemişti. Anadolu’daki bazı yerleşmelerin Asurlu tüccarlardan aldığı vergi Hattilerde sermaye birikimine neden olmuştu. Hattili beyler bu sermaye birikimini iktidarı sürekli elinde tutmak ve hanedanından insanlara bırakmak amacıyla kullanıyordu, bu doğal olarak Anadolu’da istikrarı sağladı.17 Bu istikrar doğal olarak Anadolu coğrafyasına güç kazandırdı ve M.Ö. 1700’lerde ticari faaliyetler birden son buldu. 4. Urartular Urartu Krallığı kurulmadan evvel bulunduğu bölgede kabilelerin yönetiminde göçebe yarıgöçebe bir yaşam tarzı vardı.18 Kabileler M.Ö. 13. Ve 12. Yüzyılları arasında birleşmeye başlamışken bu 12 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 94 13 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 94. http://etkinlik.aydin.edu.tr/haber_detay.asp?haberID=182 (22/01/2015) 15 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 95. 16 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 96. 14 17 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e., s. 96. Mahmut Bilge Baştürk, Din ve Dini Ayinlerin Urartu Krallığı’ndaki Toplumsal ve Siyasal Rolü, (Yüksek Lisans Tezi) Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Danışman: Prof. Dr. Altan Çilingirlioğlu, 2006, s. 32. 18 süreç M.Ö. 9. Yüzyılda İşpuini döneminde tamamlanmıştır.19 Bu birleşmeye sebep olan dinamiklerle alakalı kesin bir bilgi yok. Urartu Krallığı demir çağında zor bir coğrafya üzerinde kurulmuş olması sebebiyle silahları gelişmiş, fetih üzerine kurulmuş bir devletti. Coğrafyanın sert koşulları, askeri nizam, bürokratik gelişmişlik ve başarılı fetih politikası sayesinde çağının en güçlü devletiydi.20 Özellikle Urartu Kralı II. Sardur’un Halep’i fethetmesi sonucunda ürettikleri madeni eserleri deniz yoluyla İtalya’ya kadar götürebiliyorlardı.21 Ancak Urartu Krallığı her ne kadar bir demir uygarlığı olsa da, günümüze ulaşan buluntuların büyük çoğunluğu tunçtur.22 “Kişinin ya da toplumun kimlik kazanması ancak başkalarıyla etkileşim içinde, başkalarına karşı olarak gerçekleşir.”23 Hegel’in köle-efendi diyalektiğinde işaret ettiği gibi. Çin olmadan Türk, Doğu olmadan Batı nasıl olamıyorsa Asur İmparatorluğu olmadan da Urartu Krallığı olmaz. Urartu tarihi Asur İmparatorluğu’yla çekişmenin, etkileşimin tarihidir. Tıpkı Urartu isminin geçtiği ilk kaynak Asur Kralı I. Salmanasar’a aittir.24 5. Mezopotamya’da Dinsel İnancın Temelleri Mezopotamya’da Dinsel inancın temellerinden bahsedeceksek, tarihte bilinin ilk halk olma özelliğini elinde bulunduran Sümerlerden bahsetmek zorundayız. Sümerler tanrıları saygıyı elden bırakmadan sanatsal bir şekilde insan boyutuna indiriyordu.25 “[…] Devlet, kendi yetke sistemini, gücü her şeye yeten ve doğaüstü bir varlık biçimimde sunup, ona bir yasallık kazandırarak, yetke sistemini destekleyecek bir teoloji geliştirir.”26 Yukarıdaki alıntıda bahsi geçen meşruluk kazanma meselesi bir erken devlet olan Sümerler için de aynıydı. Tanrılar eşit değildi, aralarında bir hiyerarşi vardı. Tanrılar arası bu ilişkiler dönem siyasetinin bir alegorisi niteliğindeydi. Tanrılar arası hiyerarşide en yüksek konumda bulunan Gök tanrısı An’ın bulunduğu mevkii hava tanrısı Enlil’e bırakması27 da siyasi güç dengelerinde yaşanmış olası bir değişmeyi yansıtıyor olabilir. Akadlar Sümer kent devletlerinin yıkımına sebep olup, iktidarı ele geçirdikten sonra büyük ölçüde Sümer kültürünü benimsediler. Yaptıkları tek değişiklik tapınaklar ve rahipler üzerine kurulu şehir devletleri anlayışını yok ederek merkeziyetçi bir yapı geliştirmeleriydi. Asur, imparatorluğun, başkentin ve aynı zamanda baş tanrının adıdır.28 Ulusal tanrıları dışında yerel tanrılardan da etkilenen Asurlular büyük ölçüde Sümer sanatı, dini, mitolojisi etkisinde kalmış ve ticari ilişkiler kurduğu Anadolu’ya bu kültürü taşımışlardır. 19 Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 34. Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya, Türkiye’nin Eski Çağ Tarihi ve Uygarlıkları II, (İzmir, İlya İzmir Yay. 2012) s. 37. 21 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e. s. 38. 22 Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 123. 23 Yücel Bulut, Oryantalizmin Kısa Tarihi (İstanbul, Küre Yay. 2010) s. 12. 24 Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya a.g.e. s. 32. 25 Mehmet Bozca, Eski Doğu ve Batı Kavimlerinde Felsefi Düşünce (Sümer, Babil, Asur, Hurri, Hitit, Grek), (Yüksek Lisans Tezi) Gazi Üniversitesi, Tarih Anabilim Dalı, Eskiçağ Tarihi Bölümü, Danışman: Prof. Dr. Salih Çeçen, 2008, s. 45. 26 Henri J. M. Claessen, Peter Skalnik, a.g.e., s. 95. 27 Mehmet Bozca, a.g.t. s. 40. 28 Mehmet Bozca, a.g.t. s. 73. 20 “Mezopotamya dini, sistematik bir şekilde tanımlanamaz ve tanımlanmamalıdır.”29 Mezopotamya dini, Sümer ve evvel halklar etkisiyle ortaya çıkmış, yerel halklar ve diğer devletler aracılığıyla birikerek ilerlemiş bir etkileşim dinidir. Oppenheiem’in dediği gibi Mezopotamya dinine sistematik bir yaklaşım çok sağlıklı olmayacaktır. 6. Asur Ticaret Kolonileri Çağı Öncesinde Anadolu’da Dinsel İnanç Mezopotamya’da eril gücü vurgulayan tanrılar yoğunluktayken Anadolu’da bereket ile ilişkili olan Ana tanrıça kültürü çok daha yaygındı.30 Bunun temelinde toprağı kadın doğurganlığıyla özdeşleştirme yatıyordu. Elbette Anadolu’da ki tek inanç sistemi bu değildi, kadın-erkek bereketliliğini sembolize eden ana tanrıça ve boğa kültünün de bir arada kullanıldığı dönemler de olmuştur.31 Ancak Anadolu dini Asur Ticaret Kolonileri Çağı ve sonrasında gelişen politik ve kültürel ortamda şekillenmiş, Urartu krallığı dinini bu şekillenmeden yıllar sonra oluşturmuştur. 7. Mezopotamya’da Devlet Geleneği Kent devletleriyle örgütlenmiş olan Sümer geleneği her ne kadar erken devlet tanımına uyuyor olsa da ardılları olan Akadların merkeziyetçi bir imparatorluk kurması Mezopotamya’daki devlet geleneğini kökünden değiştirmiş daha sistematik bir hale getirmiştir. Devlet geleneğinde yaşanan bu değişiklik Asurluları da etkilemiştir. Asur İmparatorluğu bu devlet geleneğinin üzerine ticari sistematiği de ekleyerek Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda erken dönem ABD’si niteliğini de kazanmıştır. Mezopotamya’yla daha evvel de ilişki içinde bulunan Anadolu, en yoğun şekilde mezkûr çağda Mezopotamya’yla ilişki kurmuş, yazı, kültür, devlet geleneği ve ticari sistematiğinden etkilenmiştir. 8. Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın Urartu Krallığı’na Genel Etkileri Asurlular Sümerler Akadlar (Ticaret Kolonileri) Urartular Yukarıdaki görselde belirtildiği gibi Sümerlerin temellerini attığı Mezopotamya medeniyeti, M.Ö. 20 ve 18. Yüzyıllar arasında yaklaşık 200 yıl süren Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Anadolu’ya taşınmış ve Anadolu’nun tarihsel çizgisini bütünüyle değiştirmiştir. Sümerlerin icat etmiş olduğu yazının, Akadların merkeziyetçi, bürokratik devlet geleneğinin, Asurların gelişmiş ticari kültürü ve daha nice şey Urartu Krallığı sisteminde büyük etki yaratmıştır. 8.1. Asur Ticaret Koloniler Çağı’nın Urartu Dinine Etkileri Urartu dini çağdaşları ve geçmişindeki devletlerin dinlerinde görüldüğü gibi çok tanrılı bir anlayışa sahiptir. Urartu dininde evreni temsil eden baş tanrı Haldi’yle beraber 79 adet tanrı vardır. Bütün erken devletlerde olduğu gibi Urartu Krallığı’nda da din ve devlet olgusu iç içe geçmiş durumdaydı. Baş tanrı Haldi’nin adı ilk kez İşpuini döneminde ortaya çıkmıştır. 29 Mehmet Bozca, a.g.t. s. 86. Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 24. 31 Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 24. 30 “Eliade, dinsel olguların özünü ve yapısını kavramak için karşılaştırmalı incelemelerin gerekli olduğunu ileri sürer.”32 Urartu dini hakkında bir çıkarımda bulunabilmemiz için M. Eliade’ın söylediklerini önemsememiz gerekiyor. “Kendinden sonraki tüm Mezopotamya kültürlerini şekillendirmesi açısından Sümer Kültürü, izleri Urartu’ya kadar uzanan derin yansımalar içermektedir.”33 Ki bu yansımaların Anadolu’ya taşınmasında Asur ticaret kolonileri çok önemlidir. Urartuların tanrılara kurban edecekleri hayvanların adetlerini içeren 79 tanrılı listeyi incelediğimiz zaman ilk 63 tanrının erkek olduğunu fark ediyoruz. Bunun yanı sıra 63, 64 ve 65. Tanrıların bu listedeki tek vasıflarının Urartu dininin en önemli üç tanrısının karıları olduğunu görüyoruz. Erkek egemen bu anlayış silaha ve güce övgünün yolunu açar. Silah, güç ve penis sembolik bazen de gerçek anlamda eşdeğer görülür. Urartu krallığının savaş kaybeden komutanlara, hükümdarlara uyguladığı hadım cezası iktidarın cinsiyetini açıkça ortaya koyması bakımından büyük önem teşkil etmektedir.34 Erken dönemlerde bereketi simgeleyen ana tanrıça kültünün egemen olduğu Anadolu topraklarında Urartu devletinin erkek egemen bir tanrı listesine sahip olması ticaret kolonileri çağının Anadolu’ya etkisine bir örnek niteliğindedir. Urartu kültüründe en önemli üç tanrı arasında Haldi hariç, ki kökeni hakkında hiçbiri kanıtlanmasa da birçok farklı teori vardır, Teişeba ve Şivini Asur tanrılarıyla ilişkilendirilmektedir. Urartular bazı tanrılarında Asur ideogramlarından faydalanmışlardır. 35 Urartu ve Asurluların tanrıları arasındaki ilişkide mezkûr etkileşimin bir sonucudur. Yaşam ve ölüm kavramları arasındaki döngüyü sembolize eden ve ilk olarak Sümer mitolojisinde gözüken hayat ağacı kavramını Urartularda da görmekteyiz. Urartuların bu kavramı süslemeleri, çizimleriyle sanatsal bir hale getirdiler. Hayat ağacı kavramının Urartularda bulunmasında ticaret kolonileri çağının muhakkak bir etkisi olsa da Yeni Asur ve Urartu kültürel etkileşimlerinin36 etkisi kesinlikle çok daha belirgindir. 8.2. Asur Ticaret Koloniler Çağı’nın Urartu Devlet Geleneğine Etkisi Akadlar sonrası gelişen imparatorluk kavramı Asurlularla devam etmiş, Ticaret Kolonileri Çağı’nda Anadolu’ya taşınmıştır. Kent-devletlerinden ziyade merkeziyetçi olan bu gelenek aynı şekilde olmasa da Urartulara da sirayet etmiştir. Akadlar ve Asurlular izlediği fetih politikaları Urartular tarafından da izlenmiş ve başarıya ulaşan bu politikadan gelen ganimetler sayesinde ülke sınırları içinde birçok sulama kanalı ve kaleler yapılmıştı. Urartu Kralı’nın siyaseten meşruiyetini sağlaması için eski tanrısal sistem yeterli değildi. Bu sebeple dikey hiyerarşiyi meşru kılacak olan baş tanrı kültü Urartu dininin temelini oluşturdu.37 Krala yakın bir mesafede çalışan memurların emir zincirinde dini otoriteyi asla sorgulamıyor olması da meşruiyet sağlamak amacıyla yapılmış mezkûr hamlenin sadece kabileleri değil bizzat başkenti de 32 Brian Morris, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler, (Ankara, İmge Kitabevi Yay. 2004) s. 284. Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 18. 34 Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 76-77. 35 B. B. Piotrovskiy, Urartu Dini, (Moskova, Çev: İsmail Kaynak, 1960) s. 1. 36 Oktay Belli, Urartular’da Hayat Ağacı İnancı, (İstanbul, Anadolu Araştırmaları 8, 1981) s. 238. 37 Mahmut Bilge Baştürk, a.g.t. s. 135. 33 etkilediğini gösterir.38 Baş tanrı kültü Mezopotamya kökenli bir gelenekti. Bu gelenek muhtemelen Ticaret Kolonileri aracılığıyla Anadolu’ya taşınmıştı. Akadların merkezileşme sonrası geliştirmiş olduğu bürokratik sistemin benzer bir versiyonu Urartularda da vardır. Devletin işlemesini sağlayan mekanizma olan bürokratik sisteme sahip olan Urartular bu sistem sayesinde devletin temellerini sağlama almışlardır. Bu merkeziyetçi bürokratik geleneğin öncülü olan Akadların mirası Asurlar aracılığıyla Anadolu’ya taşınmış ve Urartu devlet geleneğine etki etmiştir. Asur geleneğinde tanrı Asur’a yapılan tapınaklar sadece Asur şehrinde yapılabiliyorken, Urartuların her şehrinde Haldi’ye tapınak inşa ediliyordu. Şu an için sadece bir hipotez de olsa, Asur ve Urartu arasındaki bu farklılığın temelinde devlet geleneği yatıyor olabilir. Tanrı Asur’a ait bir tapınağın sadece Asur şehrinde inşa edilmesi, Asur İmparatorluğu’nda sıkı bir merkeziyetçiliğin olduğunu gösterirken, Urartularda ise tanrıyı başkente indirgemeyen dolayısıyla merkeziyetçilikten ziyade “âdem-i merkeziyetçi” bir tavır olduğunu göstermesi kuvvetle muhtemel. 8.3. Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın Urartu Ekonomik Sistemine Etkileri Tarım, hayvancılık, madencilik ve bunlara paralel olarak geliştirilmiş ticaret ağına sahip olan Urartular gelirlerini tek bir alana bağlamış olan başka devletlerden çok daha farklı özellikler gösteriyorlardı. Asur Ticaret Kolonileri Anadolu’da çömlekçi çarkının yaygınlaşmasını sağlayarak, Anadolu’da üretim teknolojilerinin gelişmesine sebep olmuştur. Urartu devleti de üretim teknolojilerinde kendisini geliştirerek işlenmiş ürünlerin ticaretini yapmıştır. Urartularda üretim tamamen devlet kontrolündedir. Tipik bir erken devlet özelliği olan yeniden dağıtım üzerine kurulmuş olan ekonomik sistem aynı zamanda merkezde bulunan düzenli ordunun da beslenmesini sağlıyordu. Urartu ticaret sistemine baktığımız zaman yolların yoğunluğu, sağlamlığı ve İtalya’ya kadar uzanmış olan ticaret ağı bize Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nı hatırlatıyor. Urartular ticaret yollarını Koloni Çağı’na göre ciddi ölçüde geliştirmiş, daha sistematik hale getirmiştir. Kervansaraylar sistemli bir şekilde ilk kez bu dönemde gözükmüştü. Koloniler Çağı’nda görülen vabartumların küçük birer ticari merkez olmalarının yanı sıra diğer bir özellikleri de depolamaydı. Yeniden dağıtım üzerine kurulu olan Urartular’da Koloni Çağı’nda en ilkel hali görülen depoların daha “modern” halleri yöneticilerin inşa ettikleri kalelerin içinde bulunuyordu. Bu hem ticari sistemi hem de yeniden dağıtımı kolaylaştırıyordu. 9. Sonuç Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın Urartular’a olan etkisini araştırmak birbirinin çağdaşı olan iki devletin karşılaştırmalı incelemelerini yapmaktan çok daha zor. Aralarında bin yıl olan bu iki dönemi açıklayabilmek için Sümerleri, Akadları, Asurları, her ne kadar incelememiş olsam da Hititleri içeren üç bin yıllık bir zaman dilimine atıf yapmak gerekiyor. Asur Ticaret Kolonileri Çağı aktörün sadece Asur İmparatorluğu olduğu bir dönem değil. Bu çağın en büyük önemi bütün bir Mezopotamya kültürünü ticaret yoluyla Anadolu’ya taşımış olması. Taşınan bu kültürün içinde en önemli ikisi elbette yazının Anadolu’ya geçişi ve kalay ticareti sebebiyle 38 Paul E. Zimansky, Ecology and Empire: The Structre of Uratrian State, (U.S.A. Studies in Ancient Oriental Civilization, 1985) s. 77. Anadolu’nun Orta Tunç Çağı’na geçmiş olması. Bu dönemde Urartular’ın olmaması bu kültürel etkileşimden onların da etkilenmediği manasına gelmez. Hatta bazen daha bile etkili olabilir. Çünkü çağdaş devletler her ne kadar bizzat birbirleriyle etkileşse de, savaşmak ve mücadele etmekten bu etkileşimleri özümseyemezler. Urartular’ın asıl önemi de zaten burada. Urartu geleneği Anadolu’nun Mezopotamya kültürünü özümsemiş olduğu bir dönemde ortaya çıkarak bu kültürü daha da ileri taşıdı. Urartu Devleti’nin bu etkileşimlerden nasıl etkilendiğini araştırmak işte bu noktada önemlidir. Asur Ticaret Kolonileri Çağı ve Urartu Devleti bizlerin etkileşim kavramına tarihsel bir açıdan bakabilmemizi sağlıyor.