iranı anlamak - WordPress.com
Transkript
iranı anlamak - WordPress.com
SALĠH KARDEġLER MUSTAZAF DOSTLAR FĠLĠSTĠN K.KORE LÜBNAN VENEZUELA SURĠYE BOLĠVYA KÜBA IRAK VĠETNAM SUDAN NĠKARAGUA MÜSLÜMAN HALKLAR BELARUS EKVADOR URUGUAY PARAGUAY EZĠLEN HALKLAR “Ey Rehber-i Azade, Âmâdeim âmâde!” “Ey hürr rehber, emrine hazırız, hazır” 1 2 ġeyh Said‟in Oğlu ġeyh Mahmud Selahadin Efendi (k.s) Ġran Ġslam Ġnkılabı Ġçin ġöyle Diyor: Bu AHĠR ZAMANDA BEKLEDĠĞĠMĠZ ve bu nimetin bize verilmesi için özellikle çaba sarfettiğimiz, fakat onların ve halkının büyük fedakarlıklarla elde ettikleri bir mükâfattır.Bu tamamen ĠSLAMĠ BĠR DEVRĠMDĠR. (Cihan Gözünden Saklı ġeyh Ali Rıda-i Kolhisari‟nin vaazı –Fetevası Ġle Zamanın Mübelliği ġeyh Mahmud Selahadin‟in Bey‟atnamesi ve Hayatları Kitabı Sayfa:81) 3 4 ĠÇĠNDEKĠLER Mehdilik Ġnancı ………………………………………..7 Ġmamı Mehdi Gelecektir ve Ehlibeyttendir …………9 Ġran Ġslam Ġnkılabının Mahiyeti …………………….12 Hakikate Göz Yumanlar …………………………....23 Peygamberin KardeĢleri / Selman-ı Farisi‟in Kavmi …………………………………………………………27 Ġran, Emperyalist ve Siyonist DüĢmanıdır ………....37 Devrimin Yansımasını Önlemek Ġçin Alınan Tedbirler ………………………………………………………... 48 Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in devrimi çalma-hedefinden saptırma-kotrol etme anıları …………………………………………………70 Ġran‟ın Suriye siyaseti neye dayanıyor? ……………72 Ġran‟ın dıĢ siyasetinin temeli ……………………...... 76 Ġran devrimi ve yansıması/Ġslami UyanıĢ mı Arap Baharı mı? …………………………………………... 79 Ġran Halkının En Büyük Silahı/ Allah-u Ekber ġiarı ……………………………………………………….. 90 Suriye Olayları ……………………………………… 97 5 Zamanında Hizbullah ve Ġnkılab aĢıkları olanlar,bugün neden bu kesimlere düĢmanca yaklaĢmaktadır?........................................................ 103 Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn ülkelerinde baĢlayan- Ġslami uyanıĢ -kıyamlarında halkları dikkat etmesi gerekenler nelerdir? ……………………………………………………… 106 SONSÖZ …………………………………………… 109 6 Mehdilik Ġnancı Ġmam Mehdi yıllardır beklenilen bir Ģahıstır. Ne zaman geleceği, ne hizmetler yapacağı ve kim olduğu müslümanlar arasında önemle konuĢulmuĢ ve bu konuda birçok sözler edilmiĢtir. Genel görüĢ, Ġmam Mehdi‟nin gelip islamı tüm dünyaya hakim kılacağını ve bunu mucizevi bir Ģekilde yapacağı Ģeklindedir. Ġmam Humeyni ise bir beklentiden ziyade Ġmam Mehdi‟ye hazır bir devlet-ordunun hazırlanması gerektiğini söyler. Bilindiği gibi Hüccetiye düĢüncesine göre; Hz. Ġmam- ı Zaman'ın zuhuru için , dünyada zulmün ve fesadın artması gerekmektedir. Onun için müslümanlar dünyayı ıslah etmek için uğraĢmamalı ve iktidara talip olmamalıdırlar. Dünyada zulmün çoğalması gerektiği için zalimlere müdahale edilmemelidir ki Mehdi biran önce zuhur etsin. Hiçbir akıllı müslüman , zulüm ve sapıklığın yayılmasına müsamaha göstermez. Mehdi inancına sahip her müslüman , dünyada tevhidin, adaletin ve ilahi değerlerin hakim olması için çalıĢmak zorundadır.Rahmetli Ġmam Humeyni, bütün konuĢmalarında ve eserlerinde Hüccetiye olarak ün salan bu grubun fikirlerini reddetmiĢ ve onların fikirlerini çürütmüĢtür. Ayrıca kendisi hem Ģii hem de sünni dünyada akil insanlar tarafından genel kabul gören VELAYET-Ġ FAKĠH düĢüncesini ortaya koyarak Ġslam dünyasının ufkunu açmıĢtır. Ġmam Humeyni bu düĢüncenin kabul görmesi sayesinde Ġran'da 1979 7 ġubat'ında 2500 yıllık ġahlık rejimini devirerek yerine ĠSLAM CUMHURĠYETĠ'ni kurmuĢtur. Ġran Ġslam Cumhuriyeti'nin kuruluĢ felsefesi ve varlığı ; zulümle, fesatla , Amerika'yla , Ġsrail'le mücadele etmek ve insanları Allah'a kulluğa davet ederek Hz. Mehdi (as) ın zuhuru için gereken maddi ve manevi hazırlıkları yapmaktır. Nakledildiğine göre, Said Nursi sürgünde iken saf gönüllü bir zat "efendim, üzülmeyin. Mehdi gelecek, her Ģeyi düzeltecek" der. Said Nursi, Ģu anlamlı mukabelede bulunur: "Mehdi geldiğinde seni vazife baĢında bulsun!" Mehdilik inancı, müslümanların sorumluluktan kaçma düĢüncesi yerine tam bir sorumluluk bilinci haline dönüĢmesiyle faydalı bir hale gelir. 8 Ġmamı Mehdi Gelecektir ve Ehlibeyttendir Peygamber efendimizin 10 yıllık ve halifelerin 30 yıllık döneminden sonra ısırıcı sultanlar-krallar dönemi baĢlamıĢtır. Müslümanlar 1400 yıldır bir kurtarıcı beklentisi içerisindedirler. Sünni ve ġii Müslümanlar bu kurtarıcının Mehdi olacağı ve Mehdinin de ehlibeytten olacağı noktasında hemfikirdirler. Birgün Avf bin Malik'e Allah Resûlü, “Çok karanlıklı ve Ģiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdî denilen bir zât çıkıncıya kadar devam eder. Sen ona ulaĢtığında tabi ol ki hidayette olanlardan olasın.” (Süyûtî, el-Havî, 2:67-68; el-Burhan, v. 87a.) buyurmuĢlardı. “Mehdî ehli beyttendir, Allah onu bir gecede ıslah eder" (Ġbn'i Mace) Hz. Ali (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle buyurdu: "Dünyanın ancak bir günlük ömrü kalmıĢ olsa bile, Allah, Ehl-i beytimden yeryüzünü adaletle dolduracak bir zatı (Mehdi'yi ) insanların baĢına gönderecektir."(Ebu Davud, Kitabu'l-Mehdî, 1). 9 Ümmü Seleme anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle buyurdu: "Mehdi, benim neslimden; Fatıma'nın evladındandır." (Ebu Davud, a.g.e; Tirmizî, Fiten, Ġbn Mace, Fiten, 34). Ebu Said el-Hudrî anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) Ģöyle buyurdu: "Mehdî bendendir / benim soyumdandır, alnı açık / geniĢtir, burnu tümsektir, yeryüzünü -daha önce zulüm ve hasızlıkla / iĢkenceyle dolduğu gibi- adalet ve hakla, huzur ve güvenle dolduracaktır."(Ebu Davud, a.g.e). Hz. Ali, birgün Resûl-ü Ekreme (a.s.m.) sorar: "Ya Resûlallah! Mehdî bizden mi? Bizim dıĢımızdan mı?" Efendimiz (a.s.m.) buyururlar ki: "Bilakis bizdendir. Allah bu dini bizimle sona erdirdiği gibi bizimle açacaktır. ġirkten bizimle kurtulacaklar. Allah yine bizim sayemizde kalblerini ap açık bir düĢmanlıktan sonra telif edecek."( eĢ-ġeblencî, Nuru'l-Ebsar, s. 189.) Bediüzzaman'ın görüĢü ise Ģöyle: "Cenab-ı Hak, âhirzamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddit, hem hâkim, hem mehdî, hem mürĢid, hem kutb-u âzam olan bir zât-ı nûrânîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır."( Nursî, Mektûbât, s. 411.) 10 Müslümanlar peygamberimizin emri-tavsiyesi doğrultusunda Ehlibeyt‟e olan bağlılıkta birleĢeceklerdir. Suyun asıl mecrasına dönmesi ise ahir zaman da olacaktır. Böylece Ġmam Mehdinin komutasında Ġslam‟ın dünya hakimiyeti gerçekleĢecektir. Peygamber efendimiz Ģöyle diyor: „‟Ben sizin aranızda, sarıldığınız müddetçe benden sonra asla sapmayacağınız iki Ģey bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür.(Bu iki Ģey) gök ile yer arasında sarkıtılmıĢ bir ip olan Allah‟ın kitabı ve itretim Ehlibeyt ‟imdir. Bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar. O hâlde o ikisine karĢı nasıl davrandığınıza iyi bakın.‟‟(Sünen-i Tirmizî, c.5, s.663, hadis:37788) Üstad H..Hakverdi Ģöyle diyor: “Ehl-i beyt-i Resülüllah (s.a.v.)‟in yüce yoluna karĢı gerçek Müslümanlar aslâ lâkayt kalmamalı (mezhebsizlik ile mezhebi din edinme marazına kapılmadan ) o yüce nesli kendileri için rehber ittihâz edinmelidir…” 11 Ġran Ġslam Ġnkılabının Mahiyeti Üstad Bediüzzaman Said‟i Nursi Ġslam devriminin olma zamanının yakın olduğunu belirtmektedir. Bu konuda Üstad Ģöyle diyor: “Hem de Ġslâmiyet güneĢinin tutulmasına,inkisâfına ve beĢeri tenvir etmesine mümânaât eden perdeler açımaya baĢlamıĢtır.Omümânaât eden perdeler açılmaya baĢlamıĢtır.O mümânaât edenler çekilmeye baĢlıyorlar.Kırk beĢ sene evvel o fecrin emâreleri göründü.YetmiĢ birde fecr-i sadıka baĢladı veya baĢlayacak.Eğer bu fecr-i kâzip de olsa,otuz-kırk sene sonra fecr-i sâdık çıkacak,”(Hutbe-i ġamiyye s.34) Bu tarihleri miladi olarak hesapladığımızda Ġran‟da vuku bulan devrime tekamül ettiği gün gibi aĢikardır. Fecri sadıkın çıkıĢı Ġslam devrimiyle baĢlamıĢtır.Bu konuda Üstad H.Hakverdi Ģöyle diyor: “Ezel‟den ebed‟e kadar, her Ģeyi ve tüm hâdisâtı „ihata eden‟ Kuran-ı kerim, „El-fecr‟ suresinde kat‟i bir Ģekilde, asrımızın harika Ġslam Ġnkılabından bahsetmekte, daha önce dediğimiz gibi; Ġmam‟ın Ġran‟a geliĢ tarihi olan 1 ġubat 1979 tarihi ile, kesin zaferin kazanıldığı 11 ġubat 1979 tarihleri arasında geçen „korkulu, karanlık on günün‟ (on gecenin) geçmesinden sonra „fecr-i sâdık‟ doğmakta, yani çağlar üstü muhteĢem „Ġslam Ġnkılabı‟ bil-fiil hakim olmaktadır.” 12 Ġnkılabın nerede olacağı konusunda Üstad Bediüzzaman Ģöyle demektedir: “ġark tarafından bir nur zuhur edecek(orada çıkacak), bid‟atlar zülümatını dağıtacak.Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim(gözledim) ve ediyorum.Fakat çiçekler baharda gelir.Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lazım gelir.Ve anladık ki,bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz.(hazırlıyoruz)”(Tarihçe-i Hayat 194,Mektubat,370) Bu da Ģarkta bir nurun doğacağını ve Ġslam devriminin ilahi bir nur patlaması olduğunu göstermektedir. Ġslam devrimini yapan kadroların seyyidlerden olması da bu devrimin inkılab-ı mehdi olduğunu doğrular mahiyettedir. Ġmam Humeynî ile birlikte, Ġslam Ġnkılâbı‟nın fikrî ve fiilî bânilerinin ve (değiĢik yerlerde) yürütücülerinin ekseriyetinin (ġehid BeheĢti, ġehit Arif H. Hüseynî, Mahmut Telagânî, Musevi Khoeyniha, T.Hurremâbâdî, Seyyid A.Hamaney, Mîr Hüseyin Musevi ve sâir…) Resülüllah (s.a.v) Efendimizin pâk neslinden, ehl-i beytinden, yani „seyyidlerden‟ oldukları nazar-ı itibâra alınırsa, konunun önemi (kudsiyet ve nurâniyeti) daha iyi anlaĢılmıĢ olur. Üstad Bediüzzaman Said‟i Nursi ise kendisine isnat edilen Mehdiliği kesin bir dille reddediyor. Üstad seyyid 13 olmadığını, Mehdi‟nin seyyid olacağını belirtiyor. Hiçbir ehlibeyt imamı „ben seyyid değilim‟ demez. Demek ki Üstad ne seyyid ne ehlibeyt imamı ne de Mehdi‟dir. Üstad Ģöyle diyor: “Ġddianamede benim hakkımda dört esas var: Birinci Esas: Güya bende tefahur ve hodfüruĢluk var ve kendimi müceddid biliyorum. Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem Mehdilik isnadını hiç kabul etmediğime bütün kardeĢlerim Ģehadet ederler. Hattâ Denizli'deki ehl-i vukuf, "Eğer Said mehdiliğini ortaya atsa bütün Ģakirdleri kabul edecek" dediklerine mukabil, Said itiraznamesinde demiĢ ki: "Ben seyyid değilim. Mehdi seyyid olacak." diye onları reddetmiĢ.” (14.ġua sayfa: 383 ) Üstad kendisini sadece Ġmam Ali‟nin veled-i manevîsi olarak gördüğünü Ģöyle belirtmektedir: “Hem mahkemede Denizli ehl-i vukufu, bazı Ģakirdlerin bu itikadlarına göre, bana karĢı demiĢler ki: "Eğer Mehdilik dava etse, bütün Ģakirdleri kabul edecekler." Ben de onlara demiĢtim: "Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki âhir zamanın o büyük Ģahsı, Âl-i Beyt'ten olacaktır. Gerçi manen ben Hazret-i Ali'nin (R.A.) bir veled-i manevîsi hükmünde ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i Muhammed Aleyhisselâm bir manada hakikî Nur 14 Ģakirdlerine Ģamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim; fakat bu zaman Ģahs-ı manevî zamanı olmasından ve Nur'un mesleğinde hiçbir cihette benlik ve Ģahsiyet ve Ģahsî makamları arzu etmek ve Ģan Ģeref kazanmak olmaz ve sırr-ı ihlasa tam muhalif olmasından, Cenab-ı Hakk'a hadsiz Ģükür ediyorum ki, beni kendime beğendirmemesinden, ben öyle Ģahsî ve haddimden hadsiz derece fazla makamata gözümü dikmem ve Nur'daki ihlası bozmamak için, uhrevî makamat dahi bana verilse, bırakmağa kendimi mecbur biliyorum." dedim, o ehl-i vukuf sustu.”Emirdağ Lahikası-1 ( 267 ) Ġmam Mehdi‟ye mutlak itaat edilmesi gerekiyorken Üstad kendisine böyle bir itaati Ģart koĢmamıĢtır. Peygamberimizin sımsıkı sarılın dediği ehlibeyt imamları hiçbir zaman beni mihenge vurun demez-diyemez. Ehlibeyt imamlarına muhalif davrandığımızda sapacağımızı bizzat peygamberimiz sakaleyn hadisinde belirtmiĢtir.(Ben sizin aranızda, sarıldığınız müddetçe benden sonra asla sapmayacağınız iki Ģey bırakıyorum.Biri diğerinden daha büyüktür.(Bu iki Ģey) gök ile yer arasında sarkıtılmıĢ bir ip olan Allah‟ın kitabı ve itretim Ehlibeyt‟imdir.Bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar.O hâlde o ikisine karĢı nasıl davrandığınıza iyi bakın.‟‟(Sünen-i Tirmizî, c.5, s.663, hadis:37788) Üstad ise ;söyledikleri yanlıĢ ise red, doğru ise kabul edilmesi gerektiğini özellikle belirtmiĢtir. Üstad , bir sözü kendisi söyledi diye veya risalede geçiyor diye 15 mutlak olarak kabul edilmesi gerekmediğini Ģöyle belirtmekte: “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekĢidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. ĠĢte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” (Münazarat, Sualler ve Cevaplar.) Bu da gösteriyor ki Üstad Mehdi değil, Ülkemiz de Mehdi‟nin ülkesi değildir. Zaten ülkemizde Üstad‟ın dıĢında günümüze kadar Mehdiliğe aday bir insan bilinmemektedir. Üstad da bunu reddediyorsa artık kendi kendimize gelin güvey olmanın da bir manası yoktur. Çünkü ülkemize yönelik-has hiçbir belirti-alamet-iz yoktur. Ġranlı Müslümanlar gerçekten de Hz. Mehdi'nin aĢığı durumunda. Kendi ülkelerini de "Mehdi'nin ülkesi" olarak adlandırmaktadırlar.(Bir devrimin anatomisi.Kadri ÇELĠK) Ehl-i sünnet kaynaklarında ve ehli sünnet 16 alimleri bizzat buna iĢaret etmektedir ve bu konuda çok sağlam deliller mevcuttur. Üstad bu devrimin olacağını ve dünyanın hiçbir ordusunun buna karĢı duramayacağını da belirtmektedir. Üstad bu konuda Ģöyle diyor: “(Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin keme salleyte ala Ġbrahime filâlemine inneke hamidün mecid) duası umum ümmet,umum namazında günde beĢ defa tekrar ettikleri bu duâ,bil‟müĢade kabul olmuĢtur ki;Al-i Muhammed aleyhissalatü ve alihi vessellem, Al-i Ġbrahim aleyhisselam gibi öyle bir vaziyet almıĢ ki;umum mübarek silsilelerinin baĢında,umum aktar ve asarın mecmuâlarında o nurânî zatlar kumandanlık ediyorlar.Ve öyle bir kesrettedirler ki;o kumandanların mecmuu,muazzam bir ordu teĢkil ediyorlar.Eğer maddi Ģekle girse ve bir tenasüd ile bir fırka vaziyetini alsalar,Ġslamiyet dinini,millîyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar,hiçbir milletin ordusu onlara karĢı dayanamaz!...ĠĢte o pek kesretli,o muktedir ordu,Al-i Muhammed aleyhissalatü vesselam‟dır ve Hazret-i Mehdi‟nin „en has‟ ordusudur. Evet,bugün tarih-i alemde hiçbir nesil,Ģecere ile ve senetlerle ve an‟ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek Ģeref ve âli haseb ve asil neseb ile mümtaz hiçbir nesil 17 yoktur ki,Al-i Beyt‟ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun.Eski zamanlardan beri,bütün ehl-i hakikatın fırkaları baĢında onlar; ve ehl-i kemalin namdar reisleri yine onlardır.ġimdi de ,kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalpleri imanlı ve muhabbet-i nebî ile dolu ve cihan değer Ģeref-i intisabiyle serfinazdırlar. Böyle bir cemaat-i azime içindeki mukaddes kuvveti „tehyic‟ edecek ve uyandıracak hadisat-ı vücûda geliyor…Elbette,o kuvvet-i azimedeki bir hamiyet-i aliye fevaran edecek ve Hazret-i Mehdi baĢına geçip,tarik-i hak ve hakikate sevkedecek. Böyle olmak ve böyle olmasını,bu kıĢtan sonra baharın gelmesi gibi âdetullahtan ve rahmet-i ilâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız…” (Mektubat:408-409) Üstad ,tarih-yer ve soy olarak Ġran devrimini adeta resmini çizip önümüze koymuĢtur. Acaba bunların hepsi tesadüf müdür? Ki Müslümanlar tesadüfe değil tevafuka inanır. Biz de buna binaen Ġran‟ın Ġslam Ġnkılabı‟nın, Ġmam Mehdi‟ye zemin-ordu hazırladığına inanıyoruz. Bu ordunun hedefi Kudüs‟e Ġslam bayrağını dikmektir. Bu konuda Peygamber efendimiz( s.a.v.) Ģöyle diyor: “Horosan (tarafların)‟ dan siyah sancaklar çıkacak, hiçbir kuvvet onları önleyemeyecek ve neticede Ġlyâ‟ya (Kudüs‟e) (o sancaklar) dikilecektir.”( Tirmizi:4/128) gibi hadis-i Ģerifler, „Kudüs ordusu‟nun Ġlâhî misyonuna 18 dikkat çekmekte, Ümmet-i Muhammed‟e (a.s.) ileri hedefler göstermektedir. Yeryüzünde tüm küfür fitnesini kaldırmak, „Muhammedî Ġslâm‟ı‟ cihana hakim kılmak için „Muhammed Ordusu‟ Ġnkılab ile birlikte hareket haline geçmiĢtir. Ġslam Ġnkılabının hazırladığı Kudüs ordusu, kutsal Kudüs‟ün ve Filistin‟in kurtarılması ve Allah‟ın hükümlerinin , yani gerçek hürriyetin ve adaletin o bölgelerden baĢlayarak tüm yeryüzüne hükümran kılınması amacıyla kurulmuĢ, bu hususta bütün dünya müslümanlarının güçleri nispetinde katkıda bulunmaları gayesi takib edilmiĢtir. ĠĢte Kudüs günü, bu ulvî gâyenin ve mukaddes mefkürenin temel dinamiklerinden biri olsun, diye ilân edilmiĢ, dünya Müslümanları teyâkkuz durumuna getirilmiĢtir. 19 “(EY MUHAMMEDÎ) ORDU!..(EY MUHAMMEDÎ) ORDU!..; (YÖNEL) KUDÜSE DOĞRU!...(KUDÜSE DOĞRU)!.. (CANĠ SĠYONĠSTLERĠ SAVAġ!..SAVAġ!... ZAFERE KADAR!(YĠNE SAVAġ!...)!...” YOK ETMEK ĠÇĠN) SAVAġ!DURMADAN Peygamber efendimiz( s.a.v.) Ģöyle diyor: “Siz, Yahudilerle mutlaka savaĢacaksınız ve onları mutlaka (topyekün tepeleyip) öldüreceksiniz. Hatta her taĢ, „Ey Müslüman! Bu arkamdaki Yahudi‟dir, gel de onu öldür!‟ diyecektir”; “Müslümanlarla Yahudiler harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Müslümanlar onları öldürecekler. Hattâ, Yahudîler, taĢın ve ağacın arkasına saklanacak, her taĢ ve ağaç da: Ey Müslüman! Ey Allah‟ın kulu!Ģu arkamdaki Yahudi‟dir; hemen gel de onu öldür! diyecektir…”(Müslim: 11/361-362; Zübde‟tül- Buhari:493; Tecrid-i Sarih: 8/341; Tirmizi: 4/95) Bu konuda Üstad H.Hakverdi Ģöyle diyor: “Hazret-i Mehdî‟nin (as) hükmü altında bulunacak olan, Harameyn-i ġerifeyn‟den önce; bir feth-i karib ile Ġslam Ġnkılâbı‟na mülhak olacak ve feth-i Hayber‟i tecessüm ettirecek olan beldenin, öncelikle Kudüs ve Filistin topraklarının (müteakiben baĢka beldelerin, mesela ġam-Irak, Orta Asya ve benzerlerinin) olacağı umudunu-kanaatini taĢıyorum… Hem..; dünyanın ve tüm âlemin kalbi hükmünde olan Kabe‟nin fethi ile, bütün dünya dahi, feth edilmiĢ olacak;.. ve;.. dünyanın gözü-kulağı olan Mescid-i Aksa ve Kudüs‟ün fethi ile de, tüm insanlığın duyguları, Ġnkılâb-ı Ġslam‟a râm ve musahhar olacak, böylece; tüm dünya halkları, Din-i Ġslam‟ın Ġlâhî nurunun gölgesi ve himayesi altında, eĢi ender mesud bir hayat yaĢayacak, maddî ve manevî huzura kavuĢacaktır, inĢaallah... Kudüs‟ün ve Filistin‟in kurtarılması amacıyla, Muhammed Ordusu‟nun siyonist Ġsrail ile tutuĢacağı savaĢ-ta; “tüm siyonist ve müfsid Yahudilerin yok 20 edileceği-ne..” Kur‟an-ı Kerim iĢaret etmekte (Ġsrâ:4-8; A‟râf:167; Mâide: 32-33, 64, 78-80;..); hadis mecmualarının pek çoğunun, fiten-siyer-melâhim, bölümlerinde de konuyla alâkalı mufassal hadisler nakledilmektedir... Siyonist Ġsrail‟in tabiatıyla, yardımına koĢacak olan Büyük ġeytan Amerika ile habis uĢaklarının da, Kudüs‟te-diyâr-ı ġam‟da bulunan ve MuhammediMehdî Ordusu‟nun kumandanlığını deruhte eden Hazreti Ġsa (as)‟nın güçleri tarafından yok edileceği;.. “… Hazret-i Ġsa, Büyük Deccâlı öldürecek...” diye, varid olan hadis-i Ģeriflerin esrarından ve anlamından istinbâd edilebileceği kanaatindeyim. Zira; ġeytan-Deccâl (aldatıcı-hilekârsahtekâr…gibi) müteradif anlamlı iki kelime olup, Büyük ġeytan, Büyük Deccal anlamlarını (karĢılıklı olarak) tedâî ettirme özelliğine hâizdir, Olayların geliĢmesi, Ġmam Humeynî (ra)‟nin; “Büyük ġeytan Amerika ile ve onun yok edilmesi, denize gark kılınması vb.. konularla alakalı beyanları”; “...Hazret-i Ġsa‟nın (as); “Ġnkılâb-ı Mehdî olan Ġslam Ġnkılâbı‟na bağlı ve tabi olacağı, ve o dönemde, Medine ve Mekke‟nin Hazret-i Mehdî‟nin nurlu elinde ve idaresinde bulunacağı..” Ye‟cüc Me‟cüc ile ilgili muhtelif rivayetlerin mecmuu nazar-ı itibara alındığında; mezkûr Kurânî ve Nebevî ihbarın tahakkukunun kesin ve de çok yakın olduğu anlaĢılmıĢ olacaktır, inĢaallah... (vel-ilmu indellah.. vallahu a‟lemü bis‟sâvâb...) (Yüce Rabbimizden;.. Büyük ġeytan-Büyük Deccal Amerika‟nın ve uĢaklarının Akdeniz‟in, Umman 21 ve Hind Denizi‟nin ve Körfez‟in derin sularına gark edilmesi ve, Hicaz‟ın-Ortadoğu‟nun sıcak çöllerine gömülmesi savaĢında; bizlere de bir hisse ihsân eylemesini niyaz ederiz, inĢallah…” “Ġslam Ġnkılâbı‟nın bu muhteĢem Ġlâhî fethi-fütuhatı ve nurunun cazibesine kapılacak olan insanlık, fevc fevcyığın yığın ve büyük kitleler halinde, Ģeriat-ı Muhammediye‟nin (sav) ağûĢ-û nura-nisine coĢarak koĢacak ve Hizbullah ümmetinin yiğit saflarına iltihak edecektir, inĢaallah...” (Nasr suresi, ayet 1-3‟e atıf ve telmihen...); ilaahir..” 22 Hakikate Göz Yumanlar Necip Fazil 1400 ismini verdiği Ģiirinde, Peygamber efendimiz (sav)'in hadislerinde hicri 1400 yılında geleceği bildirilen Hz Mehdi (as)'i beklediğini Ģu dizelerle belirtmiĢtir: ' 1400'e bir yıl var, YaklaĢtı zamanımız, Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız' Necip Fazıl bu Ģiiri 1978‟de yazmıĢtır.1979‟da Ġran Ġslam Devrimi olunca derin bir suskunluğa bürünmüĢtür. Evet, hicri 1400‟de bir beklenti vardı ama nedense bu tarihte tarihin en büyük halk kıyamı olmuĢ ve bu kıyam devrimle sonuçlanmıĢ ama bu beklenti içinde olan ve bunu dile getirenler gözlerini bu hakikate kapatmaları tarihin tekerrür ettiğinin göstergesidir. En azından dünyanın baĢka bölgelerinde bulunan Ġslamî Hareketler, Ġslam Ġnkılabı ile irtibat kurarak fikir ve hareket birliği içerisinde girmeleri, istiĢarede bulunmaları Ġslami ve Kur‟anî bir gerekliliktir. Ġslam devrimiyle hareket birliği bir yana duyarsızlık veya düĢmanlık kabul edilecek bir davranıĢ değildir. Yahudiler, Peygamber efendimizin geliĢinden önce müĢriklere ve putperestlere karĢı gelecek bir peygamberle övünüyor ve bu peygamberin geliĢiyle de, onlara karĢı üstün olacaklarını söylüyorlardı. O zamandaki insanlar, ALLAH tarafından hüccet ve 23 ayetlerle desteklenmiĢ bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Sadece Evs ve Hazrec kabileleri değil, bunun yanı sıra Yahudiler de Peygamber efendimizin geleceğini biliyorlardı. Hatta Evs ve Hazrec kabilelerinin cahiliyet döneminde birbirleriyle savaĢmalarından önce de insanlar, Peygamber efendimizin geleceğine dair haberleri almıĢlardı. Tarihi olarak sabit olduğuna göre, Yemen hükümdarlarından Tübba1 Eba Küreyb, Medine´ye saldırıya gelmiĢ ve adamlarından birinin öldürülmesi üzerine büyük bir öfke ye kapılarak Medineliler´le savaĢmıĢtı. Tübba´, Medineliler´le savaĢırken, Kurayza oğulları Yahudilerinden iki alim, Tübba´nın yanına gelmiĢlerdi. Bunlar, yahudilik bilgilerine vakıf alimlerdi. Tübba´ya Ģöyle demiĢlerdi: "Ey hükümdar! Medineliler´le savaĢmayı bırak. Eğer onlarla savaĢmakta ısrar edersen baĢına bir felaket gelmesinden korkarız." Tübba1 onlara: "Ne diye baĢıma felaket gelecekmiĢ? " diye sorunca, onlar Ģu cevabı vermiĢlerdi: "Bu Ģehir, KureyĢliler arasından çıkacak ve buraya hicret edecek olan bir peygamberin diyarı ve yurdu olacaktır. "[Ibn Kesir, el-Bidaye Ve´n-Nihaye, c. 2, s. 164.] Yahudiler´in, Peygamber efendimizin geleceğine iliĢkin ver dikleri haberler Medine´de yayılmıĢ, halk arasında dilden dile intikal etmiĢti. Bu haberler, Ensar´ın, Peygamber efendimizin davetine hemen icabet etmelerine sebep olmuĢtu. Çünkü Ensar, Yahudilerin naklettikleri haberlere dayanarak kitap hakkında bilgi sahibi olmuĢlardı. Katade, kendi kavminden bazı kimselerin, Peygamber efendimizin davetine hemen 24 icabet ediĢlerinin ve ona yardıma koĢmalarının sebebini anlatarak Ģöyle demiĢtir: "Bizi islamiyet´e kavuĢturan sebeplerin en baĢında tabii ki Allah´ın rahmet ve hidayeti gelir. Ancak bizler, Yahudiler´den müĢriktik ve putperestlik zamanında bazı haberler iĢitirdik. Bu haberlerin kaynakları bizim yanımızda değil, onların yanında bulunuyordu. Aramızda çok kavgalar ve savaĢlar olmuĢtu. HoĢlarına gitmeyen bazı zaferleri elde ettiğimiz zaman bize Ģöyle meydan okurlardı: "Yakında bir peygamber gelecek, onunla birlikte size karĢı savaĢıp Ad ve Iran halkı gibi sizi helak edeceğiz! Onlardan buna benzer çok sözler iĢitmiĢtik. Cenab-ı ALLAH Peygamber efen dimizi risaletle görevlendirdiğinde ve o bizi ALLAH´ın dinine davet ettiğinde hemen onun çağrısına icabet ettik. Yahudilerin bize meydan okumalarından öğrendiğimiz için, Hz. Muhammed´in gerçek peygamber olduğunu anlamıĢ ve çağrısına hemen koĢmuĢ tuk. Ama buna karĢılık Yahudiler, onu inkar etmiĢlerdi. " [Ibn HiĢam, Siret, c. 1, s. 211.] Böylece, Amerikanın bölge iĢbirlikçi-jandarması olan tağuti devletlerin Ġran‟a karĢı davranıĢının alt yapısıtemeli anlaĢılmaktadır. Vahabilerin-haricilerin ehlibeyt düĢmanlığı da Yahudilerin peygamber düĢmanlığının ürünü olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu konuda Dr.Kelim Sıddıki Ģöyle diyor: 25 “Emperyalist güçler Muhammedî Ġslam‟ın ve Hizbullahi Müslümanların karĢısına bizzat çıkmak yerine, Ġslâmî görünümle kiĢi ve kurumları çıkartmakta, böylece Müslüman halklar arsında fikrî-itikadî bir kâos ve curcuna havası uyandırmak istemektedir. 26 Peygamberin KardeĢleri / Selman-ı Farisi‟in Kavmi Üstad‟ın ahir zamanda gerçekleĢeceğini müjdelediği Ġslam devriminin alt yapısı-kaynağı hadislere dayanmaktadır. Yani Üstad, peygamberimizin söylediği kavmin yakın zamanda zuhur edeceğini söylüyor. Peygamberimiz hadislerinde bu kavmin kimler olacağını açıkça belirtmektedir. Peygamberimiz ise bu müjdeyi Ģöyle vermektedir: “…KardeĢlerimi görmüĢ olmayı çok arzu ederim! buyurdu. Ashab: -Biz senin kardeĢlerin değil miyiz?Ya Resulullah! 27 Resululla(sav) de : -(Hayır!)Siz benim ashabımsınız! KardeĢlerim ise,henüz gelmeyenlerdir!”diye buyurmuĢlardır.(Müslim 2/342) “Muhakkak ki Ġslam‟garib‟ olarak baĢladı.Ve tekrar „garib‟olacaktır!Ne mutlu o gariblere!”(Ġbn-i Mace 10/203-205,Müslim 2/21-23,Müsned-i Ahmed 1/184,398,Cami‟us Sâğir 2/164,Tirmizi 4/385-386) Merhum Ġmam Humeynî (ra) Bu Hadis-i Ģerifi Ģöyle dikkat çekmektedir.; "Bugün Ġslam 'garib'dir! Ġslam'ı tanıyan kalmamıĢtır. Sizin, Ġslam'ı ve Ġslam'ın hükümlerini halka ulaĢtırmanız gerekir ki halk, Ġslam'ın ne olduğunu, Ġslamî yönetimin ne olduğunu anlasın, risaletin ve imametin ne demek olduğunu kavrasın; Ġslam 'ın niye geldiğini ve ne istediğini öğrensin!... Böylece; yavaĢ yavaĢ Ġslam tanınsın ve inĢaallah bir gün, Ġslamî yönetim kurulsun!..." Bu hadisin Hazret-i Mehdi (as) ile olan ilgisini beyan ve ifade eden Hazret-i Ali (as), ezcümle Ģöyle buyurmaktadır: "... O; Ġslam garib olunca, 'gurbete' düĢer;., boynu üstüne yere 'ıhlar', kuyruğunu yere vurur; bir daha kalkmaz yerinden!.. O; Allah'ın hüccetlerinin kalanlarındandır, Peygamberlerinin 'bıraktıklarındandır'!... O'nun zuhuriyle bilinir, aĢikar olur o sırlar..." (Nehc'ül-Belağa/Türkçe terc: 283-284) (Ayrıca; "dinin arıbeyi" diye de teĢbih edilmiĢtir. N.Belağa-Arapça: 1202) Ve yine..; "..Tuba lil'ğureba!..." anlamının zuhûr edeceği zaman, Hazret-i Mehdi'nin (as) zuhûr zamanı olacağı., hadis-i Ģerif ile açıkça ifade edilmektedir: Sefınet'ülBihar: 1/644; Ve; ..Ġmam Humeynî (ra) ise; mezkür zamanın ve vaktin, günümüz ve zamanımız olduğuna., dikkat çekmektedir. (Ġslam Fıkhında Devlet: 184; SahifeiNur: 18/87; KonuĢmalar/Terc: 2/113;...) “Ümmetimin misali, yağmur misalidir.Ki,evveli mi daha hayırlıdır,yoksa ahiri mi ?bilinmez”(Tirmizi 5/17) 28 “Arkanızda öyle günler gelecek ki,o günlerde (Ġslam‟da) sabır,ateĢ közünü elde tutmak gibidir.O günlerde (dinin ahkâmıyla)amel edenlere „sizden‟elli kiĢinin secabı kadar ecir verilecektir.”(Tirmizi 5/171172) “Resul-i Ekrem(sav) ellerini yanında bulunan Selman-ı Farisi‟nin(ra)dizine veya omzuna vurarak: Onlar Selman‟ın kavmidir!Benliğimi elimde tutan Allah‟a andolsun ki „din‟ Süreyya yıldızında olsa,Farisilerden olan yiğitler muhakkak ki ona ulaĢacak, onu elde ederek yeryüzüne indirecektir.” (Buhari,Ġbn-i Hatim,Nesei ve Ġbn-i Cerir‟den,Ġbn-i Kesir:14/7879-7880; Tirmizi:K.Tefsir/62; (Ter) : 5/412; 6/397, Müslim:K.Fezail‟us-Sahabe; 59 ; (Ter) : 10/476-477;Zübbet‟ül Buhari;842;Tecrid-i Sarih; 11/200-201;El Mizan:19/269,Dürr‟ul Mensur: 6/215;Tefsir-Hazin(M.Tefasirde)6/258)(Cum‟a suresi,2-3 Tefsir bak.) “Siyah bayraklılar gelip de karĢınıza çıktığında farslılara ikramda bulunun.Zira sizin devletiniz onlarla beraberdir” Ġbn-i Abbas “Yakında size Horosan tarafından siyah bayraklılar gelecek. Kar üzerinde emekleyerek olsa da onlara iltihak ediniz.Zira onların arasında Allah‟ın halifesi „Mehdi‟ vardır.” Hz.Sevban 29 “Horosan tarafından siyah sancaklar çıkacak,hiçbir kuvvet onları önlemeyecek ve netice de Ġlyâ‟ya (Kudüs‟e)o sancaklar dikilecektir.”(Tirmizi/128) Peygamberimizin belirttiği ve Üstad‟ın iĢaret ettikleri yan yana getirildiğinde hakikat gün gibi ortaya çıkmaktadır. Böylece Ġslam Ġnkılabının, Ġnkılab-ı Mehdi olduğu sonucuna varıyoruz. ġanlı ve cihan-Ģümul Ġslam Ġnkılabı'nın kurucusu olan Merhum Ġmam Humeynî(ra)'nin, sürekli olarak Sahib-i Zaman (as)'ın ülkesi! Diye vurguladığı, Ġslam Ġnkılabı merkezinin, gerçekten, Sahib-i Zaman'a layık bir konuma geldiği, dost-düĢman herkes tarafından yakinen müĢahede edilmektedir.( Konuyla ilgili Ġmam Humeynî (ra)'nin tavsifatına örnek olarak, bakınız; 'Siyasî ve Ġlâhî Vasiyetname' (terc): 19; 1987 Hacc Mesajı, sah. 16,62.) Bir gün Ġmam'a;"Sizin konuĢmalarınız içinde neden Ġmam-ı Mehdi'nin ismini az ĠĢitiyoruz?"diye bir soru soruldu.Ġmam,bu sözü iĢitince yerinden KALKARAK; "SEN NE DĠYORSUN?" BENDEKĠ, BĠZDEKĠ VE BU DEVRĠMDEKĠ DEĞERLERĠN TÜMÜNÜN ĠMAM-I ZAMAN'dan KAYNAKLANDIĞINI BĠLMĠYOR MUSUN? " dedi. (Kaynak:Ġmam En Büyük Önder-Ensar Kinmânî s.21) 30 Ġran Ġslam Ġnkılabı, Mehdi‟nin ülkesidir. Ve bu devrimin bereketi Ġmam-ı Zaman‟dan kaynaklanmaktadır. Ġmam-ı Zaman gelene kadar devrimle gönül-eylem birliği içinde olmak tüm Müslümanların vazifesidir.Bu konuda Üstad H. Hakverdi Ģöyle diyor: “Ġslam Ġnkılabı‟nın, meriyette bulunan „siyasetini‟ sabote edecek, plan ve programlarını akamete uğratacak her türlü indî, fevrî ve „keyfe mâ yeĢâ „ hareketlerden kaçınmak, gerçek imanın ve samimi Müslümanlığın „zarurî‟ gereğidir.” Mesela, Mevdudi Ġnkılabını tam anlamasa da sorumluluk sınırını da unutmuĢ değildir. Müslüman bir insanın en asgari tavrı Ġnkılabı desteklemesidir. Bu konuda Mevdudi Ģöyle diyor: 31 “Ġmam Humeyni‟nin Ġnkılâbı Ġslami bir inkılaptır. Pakistan Ġslami Cemaati‟nin taraftarları ve diğer Müslümanların vazifesi Ġnkılâbı teyit etmek ve tüm zeminlerde dayanıĢmalarını göstermektir.” Hazret-i Hüseyn (as) gibi bir Ġmam-ı Âl-i ġan'ın; ''Eğer onun (Mehdi'nin) zamanında olsaydım, hayatım boyunca ona hizmet ederdim!'(Bihar'ül-Envar: 51/133.) dediği bir zatın (Hazret-i Mehdi'nin) ne yüce bir makama sahib bulunduğunun belgesidir!. Üstad H.Hakverdi söylemektedir: ise Mehdi hakkında Ģunları „Resul-ü Ekrem (sav)‟den sonra, hiçbir peygamberin gelemeyeceği kesin olması karĢısında, Din-i Ġslam‟ın; Ġlâhî-nebevi-inkılâbî cihanĢümul özelliğine kamilen ircaı, böylece; risalet-i Muhammediye (sav)‟nin hedefine ulaĢtırılması dinî ve aklî bir zaruret olarak tezahür ve tebellür etmektedir. Ki iĢte; bu Ġlâhî görev, Ehl-i Beyt-i Ne-bi‟nin son ve kâmil halkası olan, Resulü Ekrem (sav) ve Eimme-i Masume ile Sülehayı ümmet (as) tarafından zuhuru müjdelenen Hazret-i Mehdî-i Muntazar (as) vasıtasıyla yapılacak, Din-i Ġslam‟ın ihyası ve yeniden cihanĢümul inkılâbî çizgisine getirilmesi, böylece sağlanmıĢ olacaktır... Ümmet-i Ġslamiye‟yi ve biçare mustazaf halkları, Ġslam‟ın Ġlâhî-Nebevî nuruyla yeniden aydınlatacak, ahkâm-ı Kur‟aniye‟yi ve Ģeriat-ı Muhammediye (sav)‟yi asli kimliğine ve özüne yaraĢır Ģekilde uygulayacak, böylece; insanlığı hidayete götürme-ulaĢtırmakavuĢturma Ġlâhî faziletini ihraz etmiĢ bulunacaktır. Ġlmî ve Ġslamî tetkik ve tahkikatımız ile, isim olmayıp sıfat olduğu ka-naatini uyandıran Mehdî; Ruhullah, Habibullah, Zebihullah gibi Ġlâhî ve kudsî bir unvanı ve hidayete eren ve erdiren bir misyonu kamilen temsil etmektedir... Ki; Ġran Ġslam Ġnkılâbı için, Ġnkılâb-ı Mehdî (as) denmesinin, aklen ve Ģer‟an tam yerinde olduğu kanaatini taĢıyorum...‟ 32 Üstad Bediüzzaman da bu konuda Ģöyle diyor: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın istikbalden haber verdiği bazı hâdiseler, cüz'î birer hâdise değil; belki tekerrür eden birer hâdise-i külliyeyi, cüz'î bir surette haber verir. Halbuki o hâdisenin müteaddid vecihleri var. Her defa bir vechini beyan eder. Sonra râvi-i hadîs o vecihleri birleĢtirir, hilaf-ı vaki' gibi görünür. Meselâ: Hazret-i Mehdi'ye dair muhtelif rivayetler var. Tafsilât ve tasvirat, baĢka baĢkadır. Halbuki Yirmidördüncü Söz'ün bir dalında isbat edildiği gibi; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vahye istinaden, her bir asırda kuvve-i maneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek için, hem dehĢetli hâdiselerde ye'se düĢmemek için, hem âlem-i Ġslâmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Âl-i Beytine ehl-i imanı manevî rabtetmek için, Mehdi'yi haber vermiĢ. Âhirzamanda gelen Mehdi gibi, herbir asır Âl-i Beytten bir nevi Mehdi, belki Mehdiler bulmuĢ…” (Mektubat 19.mektup 4.nükte) Üstad H.Hakverdi Ġmam Humeynî (ra) ve mücahit Ġran halkı hakkında Ģunları söylemektedir: “Ehl-i Beyt-i Resulullah (as)'ın eĢi ender, yüce vârisi ve mümessili ve medar-ı iftiharı olan Ġmam Humeynî (ra)'nin ulvî-nuranî değeri,her ne kadar kadirĢinas ve vefakâr-kahraman Ġran halkı ve öncüleri tarafından büyük ölçüde bilinip takdir edilmiĢse de, içtimaî sünnetullah gereği, yine de layık olduğu kıvama ulaĢamamıĢ; Yüce Ġmam'in, Resul-ü Ekrem'den ve Eimme-i Ma'sume'den maada, ondört asırlık bir zaman 33 diliminin en yüce ve en azametli bir Ġslam mücahidihidayet imamı ve evliyalar sultanı., olduğu vakıası (çoğunlukla) kavranamamıĢtır. Bununla beraber, kahraman Ġran halkı; (hiç mübalağasız) Hz. Âdem'den günümüze kadar gelen Ġslam tarihinin, Yüce Ġslam'a, Kur'an-ı Kerim'e ve Aziz Resule- Eimme'ye ve Ġlâhî değerlere., bağlılıkta en sadık, en vefakâr, en halis, en fedakâr ve en cefakâr bir millet-i mukaddesesi olduğunu bil-fıil ispatlamıĢtır. 'Ümmet-i Hizbullah', 'Aherinler', 'mutlu olan ğaribler', 'din süreyya yıldızında da olsa, yeryüzüne indirecek olan yiğitler...', 'yeryüzünün halifeleri-vârisleri olan önderlersâlihler ve mustaz'aflar' olan kahraman Ġran halkının bu kudsî özellikleri yer yer Ġmam Humeynî (ra) tarafından bizzat dile getirilmiĢtir. Örneğin; Sahife-i Nur: 21/180-181;Vasiyetname (terc): 37-38; îlh... Bununla beraber, yine de asırlar geçtikçe Yüce Ġmam (ra)'ın Ġlâhî makamı-derecesi ve azâmeti daha iyi ve daha çok anlaĢılacak, tâ., sonsuzluğa kadar ulaĢmıĢ olacaktır... Aynı Ģekilde, muhteĢem Ġslam Ġnkılabı‟nın da eĢsiz ve sınırsız değeri ve Ġlâhî azâmeti ve yüceliği, gelecek çağlarda (günümüze kıyasla) daha net ve Ģümullü bir Ģekilde takdir edilecek, nesl-i ati. Yüce Ġnkılab'ın ve onun müessisi olan Ġmam'in ve Hizbullahî ümmetin huzur-u manevîyesinde kemal-i hürmet ve muhabbetle eğilecek; melaike-i kiram, enbiya-i izam ve ervah-ı tayyibe ise, bu vesileyle Nebîyy-i Ekrem (sav)'e sonsuz tebriklerini sunacak, Aziz Ġmam'dan ve muhteĢem Ġnkılab'dan dolayı, böylece; Resul-ü Ekrem (sav)'i kutlamıĢ olacaklardın. ĠnĢaallah.,.” 34 Ahir zamanda gelecek ve Salihlerin dünya hakimiyetini sağlayacak olan dört ehlibeyt imamı bir anlamda mehdi konumundadırlar. Mehdisel hareketin temelini atan, iskelesini yapan, tuğlasını-sıvasını yapan ve çatısını ören bu dört imamdır. Bu dört imamdan hangisinin Ġmamı Mehdi olduğu ise diğer üç imamın ona olan teveccühleri ile anlaĢılabilir. Biz muhabbet gözüyle ve sağlam delillerle bir iĢarette bulunuyoruz. Önemli olan Mehdinin kim olduğu değil mehdisel hareketin(inkılab-ı mehdinin) baĢlandığının bilinmesidir. Yoksa Ģahıs odaklı konuĢmalar kısır döngüye neden olur ki bunun da ümmete faydası yoktur. Ġran halkı yaptıkları devrimle Ġmam Mehdi‟ye devlet-ordu hazırlamıĢlardır. Ġmam Humeyni ahir zamanda gelecek bu ehlibeyt imamlarını Ģiirinde Ģöyle anlatmaktadır: ġair, Sad‟i ġirazi ise eğer, Benim ve senin söylediklerimiz tümü oyundur. Bende de Ģu an seni Ģiirle oyalayamadığım için miir‟le oyalayarak ısrarını kırayım hiç olmazsa: Ahmettir Muhammed Muhtardan Ki hamid‟i koruyucu olsun Ya Hamid, Muhammed Hakkı için Fatıma, Hz.Fatıma‟nın yüce neslindendir. Bu ağacın meyvesinin hüsnü ise Hasan Muhsin payidar dost olsun. Yasir pak sıpteyn alindendir 35 Ġhsanın sırrına mazhar olsun Ali, al-i Ali‟nin bostanındandır. Ali‟nin zikri ali (cc) olsun Ahmed sülalesinden beĢ kiĢi Cümlesinin Ģefaatçisi sekiz ve dört olsun. Kızım yeni bir Ģiir istedin benden Miir dedim ki hatırında kalsın.(Pir-i AĢk,Hamd yay. Ġst. 1994,s.283) Ahir zaman fitnelerinin Ģiddeti zamanında dünya haklarına bu imamlar yol gösterecektir. Ġmam Humeyni, Ġslam devrimi ile Ġran‟ı tağutların pisliğinden temizledi. Ġran coğrafyasında islamın bayrağını yani Allah‟ın kanunlarının hakimiyetini sağlamıĢ oldu. Yani bir anlamda Ġran halkının kurtarıcısı oldu. Ġmam,insi Ģeytan olan Büyük Ģeytan Amerika‟nın , Ġran‟daki ellerini-kollarını kesti.Batı ve doğu emperyalist devletlerin,devrimi içten yıkma giriĢimleri halkın direniĢi ve Ġmamın basireti sonucu fiyasko ile sonuçlandı. 36 Ġran, Emperyalist ve Siyonist DüĢmanıdır Ġran devriminin en belirgin özelliği Siyonist ve emperyalist karĢıtı olmasıdır. Devrim liderinin amacı islamı yeryüzüne hakim kılıp, Salihlerin yönetimini sağlamaktır. Devrim müstekbirlere karĢı mustazaflarla dayanıĢma içerisindedir. Bu devrim batı emperyalist devletlerin kabusudur. Dönemin siyonist rejim baĢbakanı Menahem Begin: 11 ġubat‟da Ġslam Ġnkılabı zafere ulaĢtığında “Ġsrail için kabus dolu günler baĢladı”diyor. Yeni baĢbakan Netenyahu “hayatımın en sıkıntılı anlarını yaĢıyorum” diyor. Ġslam Ġnkılabı önderi Merhum Ġmam Humeyni ise “11 ġubat”ı “Allah‟ın günü”yani “yevmullah” olarak tanımlamıĢtı. Aivgdor Lieberman diyor ki: “Dünya güçleri uluslar arası kararlara itaat etmesini sağlamak için Ġran üzerindeki baskılarını artırmalı ve Ġran‟ı durdurmalı” (Haaretz 21.08.2010) Siyonistler Ġran‟ın hazırladığı Kudüs ordusunun bir gün harekete geçip Ġslam bayrağını Kudüs‟e dikmelerinden korktukları-endiĢelendikleri için Ġran‟ın durdurulması 37 gerektiğini özellikle belirtiyorlar. Ġran sınırlı sayıdaki Lübnan Hizbullah‟ı eliyle bir anlamda büyük günün antrenmanlarını yapmaktadır. Siyonist Ġsrail devletçiği sayıları milyonları bulan Hizbullahilerin karĢısında tarihin çöplüğüne gömülecek bir daha bu küstahlığa cesaret edemeyecek ve yok olup gideceklerdir. Eski ABD BaĢkanı George Bush diyor ki: “Dünya barıĢının önündeki en büyük tehdit Ġran‟dır.” (UsaToday13.11.2006) Aslında tüm dünya halkları, dünya barıĢının önündeki en büyük tehlikenin Büyük ġeytan Amerika ve uĢaklarının olduğunu çok iyi biliyorlar. Ġran, dünya halklarının değil Ġsrail‟in en büyük düĢmanıdır .Dünya halkları, emperyalistlerin hiç umurlarında bile değildir.Emperyalistlerin tüm gayeleri Ġsrail‟in varlığıbüyük Ġsrail‟in kurulmasıdır. Ġsrail eski baĢbakanı Ehud Olmert diyor ki: “Ġran sadece Ġsrail için değil, bütün dünya için bir tehdittir” Usa Today 13.11.2006) Bütün dünya diyerek aslında dünyadaki bütün Siyonistleri kastetmektedir. 38 Ġsrail CumhurbaĢkanı Shimon Peres diyor ki:“Eğer dünya uyanıp Ġran‟ı zamanında durdurmazsa, dünyanın geleceği tehlike altına girecektir.” (Jerusalem Post 32.09.2008) Evet, Ġran durdurulmadığında Ġsrail‟i yok edecektir. Siyonitlerin geleceği tehlike altına girecektir-yok olacaklardır. ABD‟nin Ġsrail büyükelçisi Jeremy Issacharoff diyor ki: “Ġran tehdidinin kapsamı sadece Ġsrail ile sınırlı değil. Nükleer askeri kapasiteye sahip bir Ġran‟ın teröre verdiği destekle ılımlı Arap rejimlerini de tehdit etmekte, bu tehdit bütün bölgeyi kapsam alanına almaktadır. Ġran‟ın Hamas‟a verdiği destek, onun Gazze‟nin kontrolünü ele almasına yol açtı, Ġsrail‟e karĢı kullanmak üzere füzelerle donattı. Aynı Ģekilde Lübnan‟da, 2006 savaĢından beri Hizbullah‟ı uzun menzilli füzelerle donattı. Böylelikle Hamas Ġsrail‟i güneyden Hizbullah ise Kuzey‟den tehdit ediyor.” (Washington post 09.02.2009) Ġran, Ġsrail ve Amerikan‟ın bölge iĢbirlikçi-jandarması tüm rejimleri tehdit etmektedir. Ġran, halkların uyanıĢ 39 kaynağıdır. Halklar uyanıp bilinçlendiklerinde bu habis rejimler yok olmaya yüz tutacaktır. H.Hakverdi bu anlatmaktadır: münafık güruhun akıbetini Ģöyle “Emperyalist-müstekbir kâfirlerin güçlü, müslümanların da zayıf olduğu zehabıyla , kâfirlere yağcılıkdalkavukluk yarıĢında bulunan hain-habis münafıklar dahi, Allah‟ın bir fethi (ya da Ġlâhî bir emri) gelip, kâfirler mağlub, mü‟minler de muzaffer olunca; bin bir piĢman olacak..” (Mâide:52) Fakat, mülevves kültür ve ahlâkın Ġslam ümmeti arasında yayılmasının âmili olmakla..; “Ģehir Ģehir ve sokak sokak yakalanıp, lanetlenmiĢ olarak, ele geçirilip, öldürüldükçe öldürülecek..”(Ahzâb:60-62), böylece; ihanetin ve Ģeytaniyetin cezasını bulacaklardır... CihanĢümul fethe eriĢme gününüz ne zaman?...” diye, mü‟minlerle istihza eden, mülhid-müĢrik-ve münafıkların.., o kutlu fetih günü vâki olacak olan piĢmanlıkları, kendilerine asla fayda sağlamayacak, hak ettikleri zillete ulaĢacaklardır. (Secde:28-30‟a telmih). Zaten; “hal-i ye‟sde; tevbenin ve nedametin kabul olunmayacağı ve hiçbir fayda sağlayamayacağı..” Kur‟an-ı Kerim‟de, açıkça ifade edilmiĢ bulunmaktadır. (Yûnus:90-91; Mü‟min-Ğâfir:8385;..)…” 40 Seyyid Ali Hamaney : ‟‟Her nerede istikbar karĢı, Siyonizm‟e karĢı, Amerika‟ya karĢı bir hareket varsa bu hareket bizim için makbuldür; onu destekler ve onaylarız.‟‟(2011) Ya da: „‟Amerika ve Siyonizm karĢıtı hareketler özgün ve halkçı hareketlerdir. Eğer sloganlar Amerika ve Siyonizm‟in çıkarınaysa o sapık bir harekettir‟‟(Haziran 2011) Ġslam Devrimi lideri Ġmam Hamenei‟nin “Emperyalizm ve siyonizmin müdahil olduğu hareketlerin karĢısındayız; emperyalizm ve siyonizme karĢı olan hareketlerin yanındayız” Ġran, emperyalist ve Siyonist karĢıtı-düĢmanı tüm hareketlere her türlü yardım kapısını açmıĢtır. Bu kapsamda tüm dünya mustazaflarını desteklemektedir. ABD BaĢkanı Barack Obama diyor ki: “Biz Ġran‟ı izole etme çabalarımızı sürdüreceğiz” Bilakis,Ġran yerinde hamleleriyle Amerika‟yı izole edecektir. Ve zaman bize bunu gösterecektir. Ġran, Barack Hüseyin Obama‟nın deccalvari yüzünü aĢikar edecektir. Barak yahudilerin, Hüseyin Müslümanların ve Obama hiristiyanların taktıkları bir isimdir. ġimdi bu Ģahısın dini nedir? Bir taraftan ağlama duvarının yanında 41 ibadet ediyor, bir taraftan kilisede diğer yandan Ġstanbul‟da camide geziyor. Bu Ģahıs ismi-cismi ve ameliyle tarihin en dehĢetli-sinsi bir kafiridir. Ama nafile, Ġran yapacağı hamlelerle bu kafiri de alt-üst edecektir. Allah‟ın yardımıyla bu kafirin (deccalin) planları, Hasan RUHANĠ‟nin izleyeceği ılımlı-akılcı-barıĢçı politikası sayesinde akamete uğrayacaktır. Bu Tehdit edene(Bush) tehdit(Ahmedinejat) ,barıĢ-demokrasi diyene(Obama) barıĢ(H.Ruhani) hamlesidir. Bakalım el mi yaman biz mi yamanız. Ġsrail BaĢbakanı Benyamin Netenyahu diyor ki: “Ġsrail‟in ve dünyanın karĢı karĢıya olduğu en büyük tehlike Ġran‟dır. Ġran Ġsrail‟i ortadan kaldırmakla tehdit ediyor. Holocaust‟u reddediyor. Terörü destekliyor. Afganistan ve Irak‟ta Amerika ile savaĢıyor. Lübnan ve Gazze‟yi kontrol altında tutuyor. Arabistan ve Afrika‟da köprübaĢları kuruyor. Dünya Ġran‟a karĢı harekete geçmeli, Ġran durdurulmalı. Ġran‟a karĢı askeri seçenek masada durmalı.” (Onejerusalem 01.03.2011) Bu serzeniĢ,Amerika ve NATO‟nun Afganistan-Irak, Ġsrail‟in Hamas-Hizbullah‟tan yediği darbelerin dıĢa yansımasıdır. “Ġran; Ġsrail devleti, Ortadoğu ve bütün dünyaya bir tehdittir. Bugün önümüzde duran en büyük tehdit Ġran‟dır. Radikal unsurları harekete geçirip bölgenin istikrarını bozuyor.” (Ġnternational Free News Agency 16.08.2011) 42 Bu itiraflar, kafirlere karĢı sert ve caydırıcı politika izlenmesinin ne kadar da isabetli olduğunun göstergesidir. Bunların anladığı dil budur. Eğer bir hak gasbı varsa bu hak masa baĢında değil bunların baĢına vurularak alınır. Emperyalistlerin istikrarı-psikolojilerihuzurları bozulmalı-tokat yemeli ki laf anlasınlar. “Ġsrail‟in tarihinde karĢılaĢtığı en büyük tehdit ve meydan okuma Ġran‟dan kaynaklanıyor” (CNN 21.02.2009) Dünya halklarını köle, kendilerini efendi olarak gördüklerinden baĢ kaldırmayı kabul edilemez görüyorlar. Dünya halklarının, Ġran halkını örnek-model almasından korkuyorlar. Devrimin-inkılabın yansımalarından çekiniyor-ürküyorlar.Uykularının kaçma nedeni budur.Ya da devrim sadece Ġran ile sınırlı kalsa bunlar bu kadar tedirgin olmazlar. “Ġran lideri Hamenei global güvenlik için en büyük tehdittir. O ülkeye hükmekmekte ve fanatizmi aĢılamaktadır. Eğer Ġran rejimi atom silahına kavuĢursa tarihi değiĢtirecektir. Dünyanın ve ortadoğunun geleceği kesinlikle buna bağlı” (The Jewish Chronicle 05.05.2011) Rehber feraset-basiret ehli bir önder olduğunu gayet iyi biliyorlar. Alimler meclisinin en alimi ve alimler ile daima istiĢare eden bir rehberden korkuyorlar. Meclis-i Hubregan‟dan korkuyorlar.Peygamberlerin varisi olan alimlerden korkuyorlar. Velayet-i fakih yani Salihlerin yönetimini istemiyorlar. Bilimsel ilerlemelerin sadece kendi kontrollerinde olmasını istiyorlar. Korktukları 43 baĢlarında bir bomba misali patlayacak ve gerçeğe dönüĢecektir. “Ġsrail Ġran‟ı, nükleer programı ve balistik füzeleri dolayısıyla en büyük tehdit olarak görmektedir. Ġsrail‟in yok edilmesinden söz eden Ġran füzelerine nükleer baĢlık takabilir. Belki bazılarınız Ġran rejiminin sadece Yahudileri tehdit ettiğini düĢünüyor. Eğer böyle düĢünüyorsanız, çok yanlıĢ düĢünüyorsunuz, kesinlikle çok yanlıĢ düĢünüyorsunuz.” (Msnbc 24.09.2009) Ġran, Yahudilerin değil Siyonist ve emperyalistlerin düĢmanıdır. Ġran‟ın amacı nükleer silah üretip halkları yok etmek değil, bilimsel ilerlemedir. Ama Ġran, Siyonistlerin yok edilmesi gereken birer pislik olduğunu açıkça ifade ediyor. Amerika‟nın dünyanın her yerinde taĢlanması gereken büyük Ģeytan olduğunu söylüyor. Batı emperyalist devletlerin dünyanın efendi olmadığını bilakis kan içmekten doymayan vampirler-sömürgeciler olduğunu belirtiyor. Ġran, müstekbirlerin mustazaflara haklarını hiçbir zaman vermeyeceğini hakkın bunlardan zorla alınacağını haykırıyor. Ġsrailli General Ephraim Sneh diyor ki: “Amerika tarafından terörist örgüt olarak tanımlanan Hizbullah Güney Lübnan‟dan Ġsrail‟e saldırdı. Onun silahları da Suriye üzerinden Ġran‟dan geldi. Ġran terörizmi desteklemekte ilk sırada yer alıyor.” (Washington Post 07.11.2011) 44 Sanki de güney Lübnan bunların toprakları ve Hizbullah‟ın bu bölgeye bir saldırısı var. Bilakis iĢgalci olan Ġsrail kendi toprakları uğruna savaĢan Hizbullah‟tır. Suriye Hizbullah‟a Ġran‟dan gelen silah ulaĢtırmada bir köprü vazifesi görüyor.Ġran-Suriye ve Hizbullah direniĢ eksenidir.Ve bu üçlüye saldıranlar ne adla olursa olsun Siyonist eksene tabidir. ABD Eski DıĢiĢleri Bakanı Condoleezza Rice diyor ki: “Amerika‟nın ortadoğu‟daki çıkarlarına en büyük tehdit Ġran‟dır. Bunda hiçbir Ģüphe yok. Ortadoğu‟daki çıkarlarımıza yönelik en büyük meydan okuma Ġran‟dan kaynaklanıyor. Görmek istediğimiz Ortadoğu‟ya yönelik en büyük tehdit yine Ġran‟dır.” (BBC 31.06.2007) Batı Asya‟nın adı bu emperyalistlerce Ortadoğu‟dur. Bir kıtanın adına bile müdahale etmektedirler. Kıtaların adına bile müdahale eden bu sömürgeciler, kendi çıkarlarına meydan okuyan bir Ġran‟a tahammül etmeleri imkansızdır. Ġran‟ın bunların korkulu rüyası haline gelmesi ve bu sömürgeci güçlerin planlarını akamete uğratması Müslümanlar için ne büyük bir onur kaynağıdır. Fransa DıĢiĢleri Bakanı Douste-Blazy diyor ki: “Bugün bizim üzerinde durduğumuz iki anahtar kelime: Ġran‟a karĢı birleĢme ve uluslar arası toplumun kararlığıdır. Bu konuda uluslar arası toplumun birlik içinde olmamasından daha kötü bir Ģey yoktur.” (China Daily 17.05.2006) 45 Uluslararası toplum Ġsrail-Amerika ve NATO‟ya karĢı dur demelidir. Tüm kötülüklerin kaynağı bunlardır. Ġran bunlara(müstekbirlere) karĢı ve mustazaf halklardan yanadır. Amerikalı Cumhuriyetçi Senator Wasserman Schultz diyor ki: “Washington ile Ġsrail arasındaki iliĢkiler Ġran karĢısında güçlü bir Ģekilde ve birlik içinde olunmalıdır. Ġsrail‟in karĢı karĢıya kaldığı en ciddi tehdit Amerikalı ve Ġsrailli yetkililerin sıkça vurguladığı üzere, Ġran‟dır. Ġran bölge için ölümcül bir tehdit olarak durmaktadır.” (Wassermanschultzhouse 29.04.2010) 46 Amerika Siyonist Kongresi temsilcisi Wasserman Schultz diyor ki: “Yahudi devleti teröristlerden ve Ġran gibi düĢman devletlerden büyük acı çekmektedir.” (Wassermanschultzhouse 29.04.2010) Siyonizme ve emperyalizme darbe vurmanın, O‟nların planlarını alt-üst etmenin adı terörizm ise biz(Ġnkılabiler) teröristtiz. Biz bundan onur duyuyoruz. Ama tüm dünya halkları biliyor ki Ġsrail terörist ve katil bir devlettir. Bunlara liderlik eden ġaron- Lieberman- NetenyahuShimon Peres..gibileri insan kılığındaki vampirlerdir. Siyonistler yine Ġran'a yükleniyor: "Ġran Hamas'ı yeni füzelerle donattı...!" Gazze zaferinin üzerinden günler geçmeden Hamas lideri Halid MeĢal, Tahran'a, Ġmam Hamenei'nin yanına gidip "kazanılan zafer için" Ģüklanlarını sundukton sonra "kazandığımız bu zaferde asıl pay sizindir" diyor. 47 Devrimin Yansımasını Önlemek Ġçin Alınan Tedbirler Ġslam devrimi dünya mustazaf halkları nazarında müstekbirlerin hakimiyetinden kurtulma ümidi oldu.Eğer devrim kendi bünyesinde büyüme-geliĢme dinamiğini gösterirse bu ümidin gerçekleĢme olasılığı yüksektir denilebilir.Batı emperyalist devletler, devrimin bünyesinde bu enerjiyi barındırdığını bildiklerinden dolayı Ġran‟ın komĢu ülkelerinde önlemler almaya baĢladılar. Bu önlemlere binaen bu ülke rejimleri devrimin gerçek manada yansımasını önlemek için uzun vadeli-programlı planlar yaptılar.Örneğin ülkemizde devrim etkisini önlenmek-kırmak-çarptırmak için birçok önlemler alındı.Mehmet UFUKALP kardeĢimiz bu konudaki tespitleri kayda değerdir: „‟Ġran Ġslam Devrimi vuku bulduğunda bütün dünyada büyük yankılar uyandırmıĢ, bu dalganın etraftaki bütün ülkeleri bir anda saracağı korkusu emperyalistleri ve uĢak tağutları sarmıĢtı. Bu yüzden Türkiye‟de askeri ihtilal yaptırdılar, Afganistan‟ı iĢgal ettiler, Pakistan‟da darbe yaptırdılar, Irak‟ta Saddam‟ı baĢa geçirdiler. Ġslam inkılabının bir yıldırım etkisi ile bütün sayılan ülke halklarında büyük bir heyecan büyük bir enerji meydana gelmiĢ, rejimler toplumsal patlamalarla her an yıkılabilecek zehabına kapılmıĢlardı. 48 Bu sebeple emperyalistler ve iĢbirlikçileri bütün güçleri ile bunun önüne geçmeye çalıĢtılar, önce Ġslam inkılabından etkilenen düĢünen insanları Ġslam Ġnkılabına düĢman ettiler, yetmedi vahhabizmi bu ülkelere islam inkılabı kültürüne aĢı olsun diye soktular. MüthiĢ bir vahhabiyat kitapları tercümesi baĢlatıldı. Bu güne kadar "ne Ģamın Ģekeri, ne arabın pis yüzü " diye bir kültür oluĢturup araplara karĢı olan türkler ve onların darbeci generalleri rabıta örgütü ile iĢbirliğine gittiler, vahhabilerden parasal yardımlar aldı, adamlar, mollalar, aydınlar satın aldılar,hepsini islam inkılabı aleyhine kullanmaya baĢladılar. Bu durum Turgut Özalın liberalist yönetimi altında bütün hızı ile sürdürüldü, daha sonra bu kendi oluĢturdukları frenkteĢtaynı herhalde kendileri için bir tehlike olarak görmüĢ olmalılar ki, bu kendilerine islam inkılabına karĢı gaz verdikeri adamları hapispahenelere alıp presten geçirdiler, beyinleri ile oynadılar. Hapishaneye radikal islamcı olarak girenler diyalogçu ılımlı müslüman olarak çıktılar. Bu beyin kontrol hareketleri içeride dıĢarıda her yerde bir Ģekilde devam etmektedir.Ġslam devrimi olur olmaz, diğer ülkelerdeki islami yapılanmalarda bir heyecan oluĢtu. Sanki bu gün Ġran'da yarın baĢka bir ülkede her an bir sosyal patlama yaĢanacakmıĢ gibi durumlar yaĢandı. ÇeĢitli cemaatler gruplar partiler meydana gelebilecek sosyal patlamalara lokomotiflik yapmak üzere harekete geçtiler. Ġslam Ġnkılabından hemen sonra Tatvanda 49 yapılan miting ve Selamet partisinin Konya mitingi söylediğimiz heyecanın birer ispatı gibidir. ĠĢte bu olayları da korkarak ve bahane ederek Türkiyede darbe yapıldı. Darbenin hemen akabinde, darbeyi yapanda Amerika olduğundan dolayı, ülkelerinde bir islam devrimi yaĢanmasını istemeyen bütün arap ülkeleri ile türkiye‟yi abd bu noktada birleĢtirdi. Bu arap ülkeleri mısır Suud, o zamanın Irakı, Suudi ve diğer beylik arap ülkeleri Türkiye ile siyasi kültürel iliĢkilerini hızlı bir biçimde geliĢtirmeye baĢladılar. Ġran‟da Ġslam Ġnkılabı olduğunda Türkiye‟de özellikle doğuda bulunan mütevazi medrese mollaları Ġmam Humeyni için Mehdi çıktı diye kurbanlar kestiler. Ġmam Humeyninin evladı resül bir alim bir önder olduğunu halka anlatmaya baĢladılar. Bütün bu durumlar elbette rejimin muhbirleri tarafından efendilerine rapor ediliyordu. Rejim bunun için tedbirler aramaya baĢladı. Tam bu sırada Adıyamanın kahta ilçesinde o güne kadar ismi cismi duyulmayan bir Ģeyhi devlet gözetim altına aldı ve bu gözaltını kendi eliyle bütün halka yaydı. Bütün halk o zamanın sınırlı iletiĢim araçları ile de olsa bu adamın rejim tarafından gözaltına alındığından haberdar edildi. Böylece insanları bu adamın etrafında toplamak için zemin uygun hale getirmeye baĢlandı. Ġnsanlar bu zatı tanıdıkça oraya bedava otobüs seferleri ziyaretler seyahatler düzenlendi. Anlattığımız Ģeyhte rejimin her kanaldan kendine yönelttiği insanları bir güzel rejime bağlama ameliyesine baĢladı. Menzil köyünde insanlar hidayet ediliyor, günahkar giden masum dönüyordu, namaz kılmayanlar namaza baĢlıyor, içki içenler içkiyi kumar oynayanlar kumarı bırakıyordu ve bu meyanda bir 50 sürü keramet hikayeleri halkın arasında hızla yayılmaya baĢlamıĢtı. Seksenli yılların ilk yılları, rejime muhalif insanların (700 yüzbini aĢkın) hapishanelere taĢınması, uslanmayanların idamı ve hapisteki hayatına devamı sağlandı. Uslananlar ise rejimin hazırladığı çeĢitli programlarında görev aldılar. Rejim hemen her cemaat, parti, grup, klik ve hareketten insanlarla ilgilendi ve adamları vasıtası ile çoğunu yönlendirir hale geldi. Sağ veya sol, dindar veya laik her kesim artık rejim tarafından kontrol ediliyordu. Rejimle asla hiç bir zaman uzlaĢmayan, anlaĢmayan, rejimle hiç bir iliĢkisi olmayan kesim Ġslam Ġnkılabına bağlı olan kesimdi. Rejim bu kesimide içerisine ajan ve muhbirler sokmaya çalıĢarak çalıĢmalarından haberdar olmaya gayret etti. Amerika israil, ülkelerine islamın hakim olmasından endiĢe eden arap ülkeleri ve türkiye elele kolkola Ġslam Ġnkılabı hareketini engellemek, halkın gözünrden düĢürmek, karalamak için ellerinden geleni ardına koymadılar. Arap sermayesi ile ayakta duran Rabitkatül Alemil Ġslami (Vahhabi) hemen sünnilikle mücadelesini durdurdu, sünniliği yedeğe alıp islam inkılabı ve Ģia aleyhinde harekete geçti. Türkiye köy köy gezilerek mollalarla irtibat kuruldu. Mal, para, makam ve dünyalıkla halk üzerinde nüfuzu olan insanlar bir bir satın alınmaya baĢlandı. Burada Ģimdilik isim resim belirtmemeyi uygun bululuyorum, gerekirse eğer farklı Ģekilde de davranabiliriz elbette. 51 Mesela güneydoğuda önemli bir medrese alimi Ġmam Humeyniden Ġslam Ġnkılabından övgü ile sitayiĢle bahsediyordu. Ancak ne zamanki muaviye tipi arapların dostu bir parti baĢkanının sağladığı imkanlarla dünyanın orasına burasına rabıta alimleri ile birlikte yaptıkları seyahatlere baĢladı iĢin rengi değiĢti. Bu zat rabıta Ģebekesinin kontrolünde Ġrana da gönderildi. Orada Ġranda güya kendi kalıplarına uymayan konularda Ġslam Ġnkılabının ne kadar da islamdan uzak olduğu vehmini o zatlara vermeye çalıĢtılar. Her zamanki gibi zaafların sahibi zavallı insanlar ne olacak. Gözü dünya görmüĢ, midesi hayal edilmeyecek nimetlerle müreffeh olmuĢ, etrafı dünya mal ve metai ile donanmıĢ, etrafındadi insan görünümlü Ģeytan rabıta ve onların yerli iĢbirlikçilerinin sahte iltifat ve itibarları ile gözleri dönmüĢ bu zavallılar öyle zavallı bir hale gelmiĢlerdi ki, artık haĢa affınıza sığınarak ifade etmek istiyorum çünkü bizzat kendi ifadesidir: Sünni bir ( .... )nin bile irandaki en namuslu kadından islama daha yakın olduğunu anlatmaya baĢlamıĢtı bu belam kılıklı biĢerefler. Amerikancı islam projesi Ġslam Ġnkılabına ümit bağlayan müslümanlar dıĢındaki bütün yerel cemaat ve yapılanmaları kontrolüne aldı. Artık partiye baĢkan milletvekili aday bilmem ne olacak kiĢi vaĢingtonun yolunu tutuyordu. Cemaatlere lider, Ģeyh, önder olmanın yolu da yine vaĢintondan geçiyordu. Bütün klasik geleneksel sünni çevre amerikanın kendilerine tanımladığı Ģia tehdidi ile amerikanın emrinde bir ve beraber idiler. 52 Amerikanın, israilin, avrupa emperyalist devletlerinin, uĢak arap ve benzeri rejimlerin onca çabalarına rağmen, vahhabizmi finanse edip her türlü yolla türkiye toplumuna pompalamalarına rağmen, anadolu halkını islam inkılabına ilgiden, muhabbetten, araĢtırmaktan alıkoyamadı. Bütün fitne hareketlerine rağmen türkiyede Ġslam Ġnkılabına ilgi duyan kitleler oluĢtu. Bu kitleler genellikle, rejimle muhalefeti birazda eti ve kemiği ile hisseden doğu illerindeydi. Her yerde islam inkılabına muhabbet duyan insanlara rastlansa bile doğuda daha sık kümelenmiĢlerdi tabii olarak. Tabi emperyalizmin emrindeki rejim ve dostları buna da bigane kalacak değillerdi. Ġslam Ġnkılabına Ġmam Humeyniye lebbeyk diyen kitleler, elbette oldukları yerde kalmayacak, bu halka geniĢledikçe rejim kendisini tehlikede hissedecekti. Rejim ve dostları bu sefer de Ġnkılapçı müslümanları islam inkılabından soğutmak, yolarını saptırmak, aralarına nifak sokmak için harekete geçti. Bir çok inkılabpçı genci, etnik köken, bölgeciliki ve hemĢehricilik fitnesi ile bu kitle arasına sızan rejim taraftarı adamlar kontrollerine aldılar. Ġslam Ġnkılabına sadık, Ġmam Humeyninin mektebini esas almıĢ hareket bütün olup bitenlere karĢın yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam etti ve etmektedir. Bununla birlikte bir çok müslüman kendilerini bu 53 çizgiden ayıran fitne taifelerine kapıldı ve doğuda bir çok menfur eylemlerin yaĢanmasına alet oldular. Zaman içerisinde bu yapıda bilmeden bulunan samimi inkılapçı müslümanlar temizlendi, yapılanma tümüyle rejimin adamları tarafından kontrol edilen rejime uygun insanlara kaldı. Ġnkılabı hareketten kopartılarak rejimin kontrolündeki harekete sokulan kesim rejim tarafından pkk ile çatıĢtırılarak türkiye genelinde bu kontrollü harekete sempati ile bakılmasını sağladılar. Bir kaç yıl olaylar bu minval üzere devam etti. Artık batıdaki ve türkiye genelindeki halk pkk gibi cani bir terör örgütü ile savaĢan bu rejim güdümlü harekete islami hareket olarak bakıyor ve sempati duyuyordu. Ancak bölge halkı bu güdümlü hareketle birlikte islamdan da soğuyordu. Bu güdümlü hareket rejime bağlı efendilerince pkk ile ateĢkes yapıp (ki rejimin hedefi buydu zaten) inkılapçı müslümanları hedef almaya baĢladılar. Camilerde orda burda nice inkılapçı müslümanı hedef alıp ortadan kaldırdı ve ülkeyi mezar evlerle örmeye baĢladılar. Rejimin hedefi pkk yı tasfiye edip bu güdümlü hizbi kontrayı harekete geçirip bütün inkılapçı ve diğer müslümanları bu örgüt eliyle kontrol etmekti. Ancak planlar istedikleri gibi yürümedi. Bu hareketin rejim tandanslı bir hareket olduğu bütün eylem ve söylemleri ile inkılapçı müslümanlar tarafından her yerde 54 her türlü çalıĢma ile ifĢa edildi. 2000 yılı Ocak ayında yapılan operasyonla hizbikontra rejim güdümlü hareketi son kez daha bütün ülkeye duyuruldu, reklamı yapıldı. Urfa kırsalına silah ve mühimmat bırakılmıĢtı ki bu örgüt bu silah ve mühimmatla dağa çıkarılacak ve bunların yapacakları eylemlerle inkılapçı müslümanlar kontrol edilecek ve müslüman anadolu halkı da Ġran yanlısı gösterilmeye çalıĢılan bu canavarlar sayesinde islam inkılabına düĢman edilecekti, bu güdümlü hareket pkk da yapıldığı gibi rejimin kontrolünde görünüĢte ise rejime düĢmanmıĢ gibi hareket edecek ve rejime muhalif ne kadar insan varsa bu yapılanmanın jurnalı sayesinde rejim tarafından imha edilecekti. Ama elhamdulillah ki olmadı. Türkiyede Ġslam Ġnkılabına olumsuz bakıĢta bu yapılanmanın önemli bir etkisi vardır. Halbuki bu canilerin hedefi, kendilerini yönlendiren rejimin de hedefi aynı idi, ki bu hedef islam inkılabı düĢmanlığı idi. Ġslam Ġnkılabına karĢı global emperyalizm, ülkemizde bütün klasik ya da yarı modern bütün sünni çevreleri islam inkılabı karĢıtlığı çerçevesinde organize etmiĢti. Buna karĢılık, devrimci bir köklü geçmiĢe sahip olmasa bile, fıtri bir dine bağlılık ve fıtri bir zulme karĢı oluĢ ruhu ile bu ülkede din düĢmanlarına karĢı verilen mücadelelerin simgeleri olan ġeyh said Palevi ve Üstad Bediüzzamanın mücadelesi anadolu toprağında islami devrim kıvılcımlarını bu topraklara ve insanların ruhlarına ekmiĢti. 55 Bu kıvılcımların neĢvu nema bulduğu ruhlar, iĢte, evrensel istibarın bütün çabalarına, onca fitne ve fesadına rağmen Ġslam Ġnkılabına lebbeyk demiĢti. Bu arada eĢyanın tabiatındaki daimi ibtila devam ettiğinden, bu yolda nice insanlar nefislerinin, heva ve heveslerinin, efendi ve hocalarının ve onların yanlıĢlarının kurbanları oldular. Yani bu sefer sorun inkılapçı müslümanlarda idi. Rejimle mücadelenin zemininin vahhabi kültürü olarak temayüz ettiği bu yıllar ne yazık ki ortaya hem vahhabi hem inkılabçı gibi türler ortaya koymuĢtu. Ġslam Ġnkılabı mektebi ile taban tabana zıt olmasına rağmen vahhabi kültürü ile yetiĢmiĢ nice genç insan bir yandan da islam inkılabı heyecanını taĢıyor Ġslam Ġnkılabına müĢtak bir haleti ruhiye taĢıyorlardı. Zamanla Ġslam Ġnkılabının nuru her türlü vesile ile temayüz edince vahhabizmden etkilenen bir kısım insanlar ya vahhabizmden yana tavır aldılar ya da vahhabizmi terkettiler. Vahabizmi terkedenler daha bir ihlasla islam inkılabı mektebine yönelirken, vahhabizmde direnenler çok kısa bir zamanda çözüldüler, liberalleĢtiler, dün söylediklerine taban tabana zıt hareketler tavırlar içerisine girdiler. Bir zamanlar küfür diye niteledikleri iĢleri bizzat kendileri yapmaya baĢladılar. Vahhabizm gerçeklere tosladı. 56 Velhasıl bu adamlarda amerikancı islam kervanına katılmıĢ oldular. Ġslam Ġnkılabı bütün dünyada olduğu gibi bütün insanlık üzerinde de önemli etkiler bıraktı. Öyle ki insanlar bu etkinin Ġslam Ġnkılabından dolayı olduğunu bile bilememeyecek tarzda. Her insan, grup, cemaat, kitle, ülke, bölge bir Ģekilde etkilendi. Elbette Ġslam Ġnkılabının en fazla etkilediği kesim bu inkılabı gerçek anlamda anlayıp ona karĢı çıkanlarla ona destek olanlarda olduğu aĢikardır. Ġslam inkılabının insanların mayaları, ihlasları, o insanların ALLAHa yakınlık ve uzaklıkları, dostları, düĢmanları, çıkarları, zevklerine göre de etkileri oldu. Mesela bir kısım insanlar arap tağuti rejimlerinin rabıtasından beslenen alimlerin nemalandığı gibi, onlarda islam inkılabından çıkar beklediler. Bazıları hizmet bizden, para sizden stratejisi ile irana gittiler, sözümona islami çalıĢmalarında kullanılmak üzere finans kaynağı temin etmek istediler. Ġran Ġslam Cumhuriyeti devasa bir devlet. Bu para karĢılığı hizmete talip olanlara istedikleri ücreti nasıl temin ettikleri konusu ayrı bir konu. Vahhabizmden etkilenipte rabıtaya takılmayan çoğunuda medrese hocalarının oluĢturduğu bu zatlar rabıtanın inkılap düĢmanlarına verdiği ücreti, kendilerini inkılap dostu gördüklerinden islam inkılabından talep etmiĢlerdi. 57 Bu adamlara Ġran‟dan büyük ihtimalle sivil yapılanma vakıflardan gönderilen ücretler devam ettikçe kendilerince Ġslam inkılabına hizmet sadedinde kendilerince çalıĢmalar yaptılar. Ancak bu insanlar islam inkılabı adına sadece ismini biliyorlardı. Ġslam Ġnkılabına muhabbetleri ilahi ahkamı, Ģeriati ğarrayı hakim kılmasından duydukları muhabbetten öte geçmiyordu. Ne devrimden, ne sosyal vakalardan, ne toplum psikolojisinden bir Ģey anlamıyorlardı. Bu yüzden Ġslam Ġnkılabını idrak etmiĢ müdrik ulema karĢısında farklı bir konuma geldiler. Çünkü eylem ve söylemleri ile inkılabı yansıtmaktan uzak idiler. Ġslam inkılabı toplumda inkılabi çevrelerde anlaĢıldıkça bunların yüzeyselliği sığlığı anlaĢılıyordu. Bunlar ise bu sığlıklarını savunmaya, islam inkılabı bağlamında topluma yayılan bilince karĢı çıkıyorlardı. Zamanla bunların islam inkılabına güya dostluklarının ucunda bir de ücretin olduğu anlaĢılınca bu durum inkılabın sorumlularının haberdar olmasının sağlanmasına kadar sürdü. Bu yüzden bu durumda hüccet tamam olduğunda bunlara akan finansman kaynağı kesiliyor, bu kesinti üzerine bu güya inkılap dostları hemen islam inkılabına sırt çeviriyor, hemen toplumda islam inkılabı aleyhine çalıĢmalara baĢlıyorlardı. KardeĢlerimiz için bu söylenenler birer hikaye gibi glemesi muhtemeldir. Ancak anlatılanların bir arka planı, bir gerçeği, olayların kahramanları velhasıl herĢeyi fiilen vardır ve Ģimdilik biz de mahfuzdur. 58 Gayri islami rejim, Ġslam Ġnkılabının etkilerinden her zaman korktu ve daima bu etkileri kırma ve nötralize etmeye çalıĢtı. Ġslam inkılabına mezhebi bakıĢla yaklaĢanları ta baĢından beri ayırmıĢ, onları islam ınkılabı karĢısında amerikancı islam yapısı olarak baĢtan organize etmiĢti. Rejmini üzerinde durduğu sorun, bu sefer islam inkılabına olumlu yaklaĢanları islam inkılabından nasıl uzaklaĢtıracağı idi. Rejim kendi eliyle kurup örgütleyip diğer bütün illegal kürt hareketlerini onun vasıtasıyla sindirdiği pkk bölgede hem halkı islamdan ve dolayısı ile islam inkılabından uzaklaĢtırıyor, hem de marksist bir manifesto ile yola çıkardığı pkk militanları temizlemekte de sıkıntı yaĢamıyordu. 59 Güneydoğu bölgesinde, islam inkılabı heyecanı ile dolu bir kitle vardı. Bu kitle dindar halkın çocukları gençlerden oluĢuyordu. Ġslam inkılabı onların gözünde zulme direniĢin adresiydi. Ġslam Ġnkılabına yaklaĢımları duygusal planda kalıyordu. Rejim adamları vasıtasıyla bu kitleyi kontrol etmeyi baĢardı. Bir zamanlar islam inkılabı muhabbeti ile dolu gençler, ya inkılaba düĢmanr ettirildi ya da düĢman olmayanlar ise balta ile satır ile tasfiye edildi. Bir kısmı ise kandırıldı, bu yapılanma tümüyle inkılapla hiç bir alakası kalmadığı halde halkın gözünde iran yanlısı imajını acımasızca kullanmaya devam etti. Bu rejim yapılanmasının bölgeye ve ülkeye korkunç kötülükleri oldu. Onlar sayesinde bölge halkı hem islama hem de islam inkılabına soğudu, pkk nın kucağına itildi. Rejim daha sonra bu yapılanma eliyle islam inkılabına muhabbet eksenli diğer islami hareketleri sindirmeye, yok etmeye, eritmeye karar verdi. Ġddiaları ise Ģuydu, Tek Ġslami Hareket. ParçalanmıĢ bir hareketin baĢarı Ģansı olmaz deniyordu. Halbuki kimse onlarla ne baĢında ne sonunda birlikte değildi ki bir parçalanmadan söz edilebilsin. Bu hareket elbetteki bu düĢüncesini kendisini kontrol eden rejimden almaktaydı, rejimin hedefide bütün inkılapçı müslümanları tek merkezden kontrol etmek istiyordu. Onların hedefi rejimin çarklarına uymayan, uzlaĢmayan, rejime bağlı olmayan insanları, önderleri yok edip, onlara tabi cemaatleri rejime bağlı yapılanma içerisine sokup kontrol etmekti. Bu adamlar o zaman Ģöyle diyorlardı: Bakınız pkk nasıl ayakta kalmıĢ ve mücadele ediyor, diğer bütün kürt hareketlerini DDKD, KUK, RIZGARĠ gibi hareketleri yok etti, onların tabanlarına el koydu ve tek hareket haline geldi bu yüzden mücadeleye devam ediyor. Halbuki bilmiyorlardı ki, pkk yı rejim diğer bağımsız muhalf kürt örgütlerini yok etmek için bizzat kendisi kurmuĢtu. Aynı Ģeyi islami hareketler içinde düĢünmüĢlerdi, ancak ALLAHın izni ile bunu baĢaramadılar. Ġslam inkılabına gerçek anlamda sadık müslümanlar, bunların rejimle bağlantılarını deĢifre edip halka ilan ettiler. Bütün hareketleri adım adım takip edilip komploları bertaraf edildi. 60 1989 yılı adeta hendeğin kazıldığı ve insanların saflarının belirginleĢtiği yıllardı. Bütün dünya 1988 de Ġranın BM ateĢkes kararını kabul edip savaĢa son vermesi sebebiyle, Ġranı sanki, yenik, tükenmiĢ bitmiĢ bir ülke gibi görmeye baĢladılar. Bütün kafirler Ġslam Ġnkılabına son darbeyi her türlü yolla vurmaya hazırlanmıĢken, bütün münafıklar da Ġslam Ġnkılabına düĢmanlıklarını alenen gösterdi kendilerini açığa çıkardılar. ĠĢte tam bu sıralarda Salamon RuĢdinin ġeytan Ayetleri adlı romanı çevresinde fitne değirmeni oluĢturdular. Ġslam Ġnkılabı bütün haĢmeti ile bu densizliğe kalkıĢanlara savaĢ açtı. Bütün bu fitne hareketine destek olan ülkelerle diplomatik ve benzeri krizler yaĢandı, büyükelçiler geri çekildi, adeta savaĢ açma durumuna geldi. Kafirler ve münafıklar 8 yıl süren savaĢta iran halkının, yorgun, bitkin, bezgin ve inkılaba sırt çevirmiĢ halde olduğuna hükmediyorlardı. GeliĢi devrim olan Yüce Ġmam Humeyni a.s. ın rihleti de bir devrim oldu. 30 milyona yakın insan onun yasına, cenaze merasimine katılarak Ġmamlarına yüzçevirmediklerini dosta düĢmana gösterdiler. Bu olayların ülkemize de yansımaları oldu. Ġranın ateĢkesle savaĢtan çıkması bazı inkılapçı çevrelerde hayal kırıklığına dönüĢtü, Ġslam Ġnkılabını eleĢtirmeye baĢladılar. Ġslam Ġnkılabı mektebi elhamdulillah ki anadolu coğrafyasında da hattı imamı esas almıĢ islami davet 61 cemaati yoluna devam ediyordu. Ġnkılabi kültürün yaygınlaĢtırılması maksadıyla DAVET dergisi yayın hayatına baĢlıyordu. Varlıklarını inkılabi gençlere borçlu olan kimi çevreler de, kendi fikir ve düĢüncelerini Ġslam Ġnkılabı haberleri ile harmanlayarak yayınlar yapmaya baĢladılar. Ġnkılabı seven gençlerde sevinmiĢlerdi, ne güzel islam inkılabını esas alan dergiler yayın hayatına baĢladılar diye. Ancak Davet dergisinde Ġslam Ġnkılabı ile ilgili FECR suresinin tefsirine diğer dergilerden eleĢtiri yöneltildi. Ġnkılabı mı Kurana uydurmak gerekiyor, Kuranı mı inkılaba uydurmak gerekiyor diye Fecr Suserisin Ġslam Ġnkılabı bağlamında tefsirine itiraz yönelttiler. Bu tefsiri cifircilikle suçladılar. Sonradan bu tefsirin Ġmam Humeyniye ait olduğunu anladıklarında baltayı taĢa vurduklarını anladı ve özür meyanında yazılar yazdılar. Yayının inkılapçı müslümanlar arasında gereksiz polemiğe neden olduğu anlaĢılınca Davet dergisi yayınına son verdi, tabii, fıtri tebliğ ve faaliyetlere devam edildi Seksenli yıllar, iran Ġslam Ġnkılabı tanınıp anlaĢılınca kendi yapılarına uygun görmeyen amerikancı islam kesimi islam inkılabının karĢısında yer aldığı yıllar olurken, doksanlı yıllar, Ġslam Ġnkılabını benimseyen ya da benimsemiĢ görüntüsü verenlerin ayrıĢma yılları oldu. 62 Ġslami hareket görüntüsü altında, hedefleri halk olan, zalim yönetimlerin izalesine yönelik hiç bir çabayı bünyelerinde barındırmayan, vahhabizm kültüründen etkilenmiĢ yapılar da doksanlı yıllarda amerikancı islam saflarına katılıyorlardı. Tabanlarını islam inkılabına sadık gençlerden zahmetsizce oluĢturan kimi yapılanmalar da, tabanlarına ihanet içerisine girerek islam inkılabı ile yollarını ayırıyor, tabanlarını kaybetmeyecek tarzda yavaĢ yavaĢ saflarını belli ediyorlardı. Bünyelerinde islam inkılabına sadık, okuyan, anlayan, yaĢayan bilen inkılabi gençliği çeĢitli vesilelerle bünyelerinden atmaya, sindirmeye, yok etmeye çalıĢıyorlardı. Doksanlı yıllar, seksenli yıllarda pkk yi dengelemek için rejimin oluĢturduğu hizbikontra yapılanmasının, islam inkılabına sadık ya da sempati ile bakan cemaatleri ya yoketmek üzere tedhiĢ ve sindirme hareketlerinin baĢlamasına tanık oldu. Rejim bu organizasyon ile islam inkılabına sadık veya sempati ile bakan müslümanları hedef almıĢtı tümüyle. Bu hareket, tabanına aldığı insanlara kitap dergi ve benzeri ilimle irtibat kuracak kaynakları yasaklıyor, ele geçirdikleri insanları tam bir mankurt haline getiriyor, tümüyle zihinsel kontrol kıskacında bir robot gibi kullanmaya baĢlıyordu. Bölgede kendileri haricinde hiç kimseyi islami hareket olarak görmüyor, ancak hedef olarak islam inkılabını seven müslümanları görüyorlardı. Bu karanlık güruh 63 bölgede tehdit, Ģantaj, kavga, dayak, yaralama, öldürme eylemleri ile tam bir sindirme hareketine baĢladı. Daha önce pkk ile çatıĢtıkları için, bölge halkını kaybetseler bile türkiye kamuoyunda iyi bir imaj elde ettiklerinden, inkılapçı müslümanları sindirmek için pkk ile ateĢkes yapıp, satorların ucunu müslümanlara çevirmeye baĢladılar. Artık bir müslüman ya camide, ya sokakta, ya namazda, ya çarĢıda, ensesine inecek bir satırla bu dünyayı terkediyordu. Hedef seçilenlerin ortak özellikleri islami duyarlılıkları olan insanlar olmalarından baĢka bir Ģey değildi. Bu örgüt camileri iĢgal etti. Kuran okumaktan aciz insanlar camilerde insanlara kuran dersleri vermeye baĢladılar. Camilere namaz vakitlerinde bile insanlar engellenmeye baĢladı. Bu meyanda binlerce onbinlerce müslümanı katliam edip yok ettiler. Bu insanların tabanı kendilerini rejimin yönlendirdiğinden haberleri yoktu. Çünkü onlara okuma, anlama, öğrenme yasaklanmıĢtı. Onlara sadece körükörüne ittaat öğretilmiĢti. Onlar da o kör itaatle islama hizmet ettiklerini sanıyorlardı. bu örgüt, askeri birliklerin yanında çalıĢma kampları oluĢturdu. O kamplarda çeĢitli askeri, gerilla eğitimleri aldılar. Bu tür hareketlerle de kendilerini diğer islami hareketlerden güçlü görüyor övünüyorlardı. Halkın düğünlerini, mevlitlerini, cenaze törenlerini örgütsel hareketleri için bir zemin olarak kullanıyor, düğünlerde hareketin önde gelenleri halay çekerek 64 insanlara bu güne kadar göremedikleri güya islami bir tebliğ yöntemi sunuyorlardı. Siyasal Bilgiler fakültesindeki arkadaĢlardan birisine kürt halkını rejimin kontrolüne sokmak için görev verilmiĢti. Diğerine ise islam inkılabından etkilenen islami duyarlılık sahibi insanları rejime entegre etme görevi. Bunlardan birisi a. öcalandır ki pkk eliyle rejimden bağımsız hareket eden kürt örgütlerini sindirerek pkk yı rejime, derin devlete, ergenekon yapılanmasına bağladı. Diğer zat ise Hüseyin Durmaz dan baĢkası değildi. Nedense sonradan soyadını velioğlu olarak değiĢtirme gereği duymuĢtu. Bu zat ise Diyarbakırda Ġlim Kitabevinde örgütlenmeye baĢlamıĢtı. Kitabevi BalıkçılarbaĢı semtinde bir pasaj içerisinde sota sayılabilecek bir yerde idi. Direkt caddeye açılmıyordu kapısı. Kitabevi asma katlı idi, çoğu insan bitabevinin içeriden yukarıya açılacak ikinci bir katının olduğunu bilmiyordu. H. Velioğlu genelde ikinci katta, kitabevine gelenlerin haberi olmayacak Ģekilde bulunur, aĢağıda konuĢulanları takip ederdi. Bu adamlar 1989 yılına kadar halka kendilerini Ġslam Ġnkılabına sempatizan olarak tanıttılar. Daha çok Mısır ihvanının takipçileriymiĢ izlenimini vermeyi de ihmal etmezlerdi. 89 dan sonra ne olduysa oldu, grup kitap ve dergi sansürüne baĢladı. Kitabevlerine dergi almıyorlar, sempatizanlarına dergilerden uzak durmalarını salık veriyorlardı. 65 O yıllarda oralarda bulunduğumuz için yaĢananlara bizzat tanık oluyorduk. Ancak bu adamların hem islami inkılabı sempatizanı gözüküp hem de dergi kitap okumalarına sınır getirmelerine bir anlam veremedik ve biz bu sınırlamayı kabul etmedik ve hiç uymadık. Çünkü onların dergilere kitaplara sınırlama getirip sansür uyguladıkları tam o zamanda islam inkılabı ile ilgili dergiler kitaplar yoğun bir Ģekilde yayınlanmaya baĢlamıĢtı. Bu grup bu hedeflerini takipçileri arasında çok sıkı bir Ģekilde uyguladı. O zamanlar Ġslami Davet ve Tevhid adlı dergiler yayına baĢlamıĢtı. Biz bu sansürün rejim tarafından uygulandığını çok iyi biliyorduk. Çünkü hedef bu yapılanma ile islam inkılabına sempatizan olabilecekleri toparlayıp islam inkılabına soğutmaktı ki, bu dergilerde ne oluyordu. Bu dergiler Ġslam Ġnkılabını anlatarak rejimin kontrolündeki bu hareketin tabanının rejimi kontrol edenlere karĢı uyanmalarına neden olabilirdi. CIA MOSSAD ve derin devlet bu örgütü tümüyle kıskacına almıĢ, tümüyle merkezine yerleĢmiĢ, her türlü materyal ile yönlendirme içerisine girmiĢti. PKK nın diğer sol marksist bağımsız örgütlerin üzerindeki rolünü, bağımsız islami hareketlere karĢı bunlara vermiĢlerdi. Bu adamlar doğu, güneydoğu yoğunluklu olmak üzere bütün türkiyede varlıklarını zikredilen Ģer odaklarının yardımları ile hissettirmeye baĢlamıĢlardı. Gezmedikleri köy, ulaĢmadıkları mezra, muhatap olmadıkları belirgin Ģahsiyet ve hareket bırakmamıĢlardı. Gittikleri her yerde islami hareketin ekseninin kendilerinin olduklarını, 66 islami bir çalıĢma içerisinde olanların kendilerine mutlak itaat etmelerini istiyorlardı. KarĢı çıkan, eleĢtirenler ise, kendi güya islami hareketlerinin önündeki engel olarak görüyor münafık damgası vurarak o insanları ele geçiriyor yok ediyorlardı. Bu gün bile bu yokediĢlerin ucunun ergenekona dayandığını görmek, zaman müfessirinin olayları nasıl bir güzel etfsir ettiğini gönderiyor. Ülkede yüzbinden fazla insan kayboluyordu. CIA MOSSAD ve derin devletin bu yapılanma ile hedefi Ģuydu: Bir taraftan mevcut rejime tehlike arz edecek islami uyanıĢı bunların kontrolüne zorlayarak kontrol altına almak. Ġkincisi ise, bu yapılanmayı sanki Ġslam Ġnkılabı destekliyormuĢ izlenimi uyandırarak adına hizbullah diyerek, halkın gözünde gerçek hizbullah olan Lübnan Hizbullahını da karalamak istiyorlardı. Konu ile ilgili bir anekdotu paylaĢmak istiyorum. O yıllarda Muhammed Hüseyin Fadlullaha bir türk gazeteci hizbikontra asıllı kendilerini hizbullah diye adlandıran derin devlet örgütünü sormuĢtu. Fadlullah Lübnan Hizbullahının bu yapılanma ile hiç bir alakasının olmadığını söylemiĢti. Tabi bu açıklama adamların hiç hoĢuna gitmemiĢti. Çünkü zemin kaybına uğruyorlardı. Hata ele baĢlarından birisi Fadlullahı 67 eleĢtiriyor ve güye bu yapılanmayı rejime hedef göstermek için böyle söylediğini ifade ediyordu. Bu hareketin bütün islam ve inkılap dıĢı, ihanet içerikli hareketleri islam inkılabına sadık müslümanlarca tespit edilip halka izah ediliyordu. 93 lü yıllardan 2000 yılına kadar süren tedhiĢ, cebr, zulüm ve yoketme olayları, halkın bu örgütten nefret etmesine, örgütün bir derin devlet yapılanması olduğunun anlaĢılmasına kadar sürdü. 2000 yılı Ocak ayında son bir çaba ile yine derin devletin çabası ile dağa çıkarılarak pkk türü bir hareket baĢlatmak istedilerse de bu tutmadı. Çünkü dağa çıkarılmak için Urfada hazırlanmıĢ beĢyüzü aĢkın eĢkiya, Urfa kırsalına bırakılmıĢ silah ve cephaneye ulaĢamadan bölgeye yoğun bir kar yağıĢı baĢladı. EĢkiya kar altında kalan silahları bulamayınca bu uğursuz maya tutmadı ve bu yapılanmayı yönlendirenler bir Ģekilde bu iĢe son verdiler. ġimdi bu yapılanma bir zaman karĢı olduğu yöntemlere kendisi geri döndü, vakıflar, dergiler ve benzeri yollarla cılız varlığını korumaya, devam etmeye çalıĢmaktadır. Hizipçi ilim fraksiyonu ile rejimin hedefi bölge halkını iyice pkk nın kucağına itmek, (ondan sonra da zaten pkk da derin devletin ergenekonun bir uzantısı, ilim fraksiyonu gibi,) böylece hem islamdan uzaklaĢtırılmak hem ed imhasını sağlamaktı. Mitinglerde toplanan islami duyarlılığı olan halkın tamamıdır, bunu hizipçi fırkaya mal etmek doğru değildir. Çünkü bölgede saadet partisi de güçlüdür. 68 Ayrıca daha bir çok irili ufaklı islami cemaatler vardır. Bir gerçek var ki, rejim bu taĢeron örgütü kullandığı için bütün gücü ile her vesile ile onlara yardım yapmakta ayakta tutmaya çalıĢmaktadır. Ancak bölge halkı artık bu canilerin cinayetlerine canlı tanık oldukları için bu örgütün orada veya Türkiye çapında önemli bir etkinliği kalmamıĢtır, var olmaya devam etmekle birlikte. Yazılarını buraya alıntı olarak aldığım Mehmet UFUKALP 1985 yılından 2000 yılına kadar bölgede bulunup malum cemaatin yapısından tavanından tabanından tebliğ metodları, bağlantıları, dostları ve düĢmanları konusunda bizzat söylediklerini yaĢadığını belirtmektedir. 69 Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in devrimi çalma-hedefinden saptırma-kotrol etme anıları: Mısır‟ın ünlü isimlerinden Hasaneyn Heykel‟in, Ġslam inkılâbı ateĢinin tutuĢtuğu ve mazlum halkın özgürlük sedalarıyla kurĢunlara göğüslerini siper ettiği o günler için anlattıklarına bir kulak verelim isterseniz. “…Heykel, hatırâlarında, bugünlerde 32. yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Ġslâm Ġnkılabı Hareketi‟nin en hassas günlerine ait bazı ilginç ipuçları da verir.. Ġran‟da ġahlık rejiminin çökmesi öncesinde, kadınlıerkekli milyonlar, „Allah‟u Ekber.. Khomeynî Rehber!. Lâ ġarqıyye- Lâ Garbiyye.. Hukûmet-i Ġslâmiyye!.‟ (Doğu‟ya -yani komünist bloka- da Hayır; Batı‟ya -yani, kapitalist dünyaya- da Hayır!.. Sadece Ġslam Hükûmeti ) diye bütün dünyayı hoplatan dev gösteriler yapar ve ġah‟ın ordusu da, bu sivil ve silahsız halk kitlelerinin üzerine ateĢ açıp, bir günde hattâ bazen, 10 binden fazla insanı bile öldürdüğü günlerde, 1978‟lerde; (USA emperyalizminin gizli servisi) CIA, (ġah‟ın gizli servisi) SAVAK; (siyonist Ġsrail rejiminin gizli servisi) MOSSAD ve (Türkiye‟nin gizli servisi) MĠT temsilcileri ve Mısır‟dan da kendisinin katılımıyla, ġahlık rejiminin kurtarılabilmesi için yığın birçok toplantılar yapıldığını ve çareler düĢünüldüğünü anlatır, Heykel.. 70 Heykel‟in anlattığı o çareler içinde; 1- Önce, hükûmet değiĢikliğine gidilmesini ve liberal görünümlü birisine yeni bir hükûmet kurdurulmasını, baskıcı düzenlemelere son verilip, Ġran toplumunda bir rahatlama sağlanmasının planlandığını; 2- Bunun sonuç vermemesi halinde, o hükûmete de iĢten el çektirilip bir askerî hükûmet kurulmasını ve tanınan özgürlüklerden anlamayan kitlelere sert bir demir yumruk indirilmesini; 3- Bu tedbirin de olumlu bir etkisinin görülmemesi halinde, ġah rejimine muhalif gibi bilinen bir meĢhur muhalif kiĢiye hükûmet kurdurulmasını, 4- Onun da bir tedbir olmaması halinde, Ġslamî eğilimli bir generale bir darbe yaptırarak, halkın Ģiarlarında dile getirilen Ġslam Cumhuriyeti ilan edilmesini; 5- Bunun da etkili olmaması halinde ise.. Ġran‟ın tam bir kaosa sürükleneceğini öngördüklerini anlatmıĢtı.. Ve o tedbirlerin her birisi uygulanmıĢtı..” ġimdi Mısır‟da da bu ve benzeri senaryolar ortaya kondu/konulmaya çalıĢılmakta… Bu muhteĢem kıyamın ateĢini bu gibi tedbirlerle söndürmek isteyeceklerdir… ÇağdaĢ Samiriler devreye girecek, yine böğüren buzağı heykelleri ile arz-ı endam edecektir… Mısır halkının imtihanı daha bitmedi. 71 Ġran‟ın Suriye siyaseti neye dayanıyor? Ġran‟ın Suriye‟ye yaklaĢımı çıkar esaslı değil, islami dayanağı olan bir siyasettir. Ġran her zaman zor günlerin dostu olmuĢtur. Zaten dost kara günde belli olur. BosnaFilistin-Afganistan-Irak-Sudan‟a zor durumda yardım eden Ġran dıĢında bir devlet var mı? Bu devletlere silah baĢta olmak üzere her türlü yardımda bulunmanın islami duyarlılıktan baĢka ne dayanağı olabilir ki? Ġran devriminin daha ilk yıllarında batı emperyalist devletler Saddam‟ı Ġran‟a saldırdı. Bu zor günlerde Ġran‟a sadece Suriye silah yardımında bulundu. Ġran bu günden itibaren Suriye ile dostluk iliĢkileri olmuĢtur. Bu dostluk iliĢkisi sayesinde Ġran silahları, Hizbullah ve Hamas‟a ulaĢmıĢtır. Bugün, batı emperyalistlerin devletlerin saldırılarına maruz kalan Suriye‟yi Ġran yalnız bırakmayacaktır. Peygamberin Huzaalara yardımı gibi Ġran‟da Suriye‟ye yardım edecektir. Siyonistlerin kontrolünde olan-uĢağı olan Suud‟un-Katar‟ın yönlendirmeleriyle Suriye‟ye yönlendirilen vahabilerin islami bir davaya hizmet etmeyeceği her akıl sahibi insanın öngörüsüdür. Ġslam Siyaset Fıkhı‟nda Ġslami olmayan devletlere yaklaĢım-bakıĢ açısı nasıldır? Ġslam Siyaset Fıkhı‟nda Ġslami olmayan devletler iki gruba ayrılırlar: birincisi “harbi devletler” ikincisi “kendileriyle anlaĢma yapılan devletler” 72 Enfal süresinin 72. ayetinde beyan edilmiĢtir. Bu hükmün Hz. Resulüllah (s.a.v)‟in sünnetindeki karĢılığı ise “Hudeybiye anlaĢması"dır. ġöyle ki, Allah Tebareke ve Teala Kur‟an-ı Kerim‟de bu hususu Ģöyle beyan etmektedir: "Gerçek Ģu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, iĢte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. Ġman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar sizin onlara hiçbir Ģeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaĢma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil.Allah, yapmakta olduklarınızı görendir." TEFHĠMU‟L KUR‟AN‟DAN: Bu ayet, Ġslam anayasasının çok önemli bir maddesini içermekte ve müslümanlar arasında "velayet" iliĢkisinin Ģartlarını ortaya koymaktadır. “Ġslam'ın dıĢ politikada takındığı bu tavır, genellikle bir çok uluslararası sorunun nedenini oluĢturan bu tür tartıĢmalara kökten bir çözüm getirmektedir.” 73 “Bir önceki ayette Ġslam devleti sınırları dıĢında yaĢayan müslümanlar, devletin siyasal korumasından hariç tutulmuĢlardı ama bu durum onların iman kardeĢliği iliĢkisi içinde olmasını engellemez. Bu nedenle, eğer yardım isterlerse ezilmiĢ ve haksızlığa uğramıĢ kardeĢlerine yardım etmek, Ġslam devletinin ve vatandaĢlarının en büyük görevidir. Fakat bu durumda da Ġslam devleti, uluslararası hukuka ve kabul edilen evrensel hukuk kurallarına riayet etmelidir. Eğer Darü'lKüfr ile bir anlaĢma yapmıĢsa bu anlaĢmaya aykırı olduğu müddetçe Darü'l-Ġslam müslümanlarının Darü'lKüfr'de zulüm gören müslümanlara yardım etmeleri yasaktır. Bu ayette "velayet" kelimesi anlaĢma için kullanılmıĢtır. Saldırmazlık kararından açık olarak bahsedilsin veya bahsedilmesin, ilgili taraflara barıĢ garantisi verildiğini ifade eder. Bunun yanı sıra metindeki "...ki onlarla sizin aranızda bir anlaĢma vardır..." sözleri, Ġslam devleti ile küfür devleti arasında yapılan bir anlaĢmanın sadece iki devlet arasında yapılmıĢ bir anlaĢma değil, aynı zamanda iki millet arasında da yapılmıĢ bir anlaĢma olduğunu göstermektedir. Bu nedenle anlaĢma hem Ġslam devleti hem de Ġslam devletinde yaĢayan müslümanlar için bağlayıcıdır. Ġslam hukuku, müslüman vatandaĢların Ġslam devletinin baĢka ülke veya milletlerle yaptığı anlaĢmalarda sorumlu olmaması gibi bir duruma müsamaha göstermez. Elbette anlaĢma yapan devletin sınırları dıĢında yaĢayan müslümanların anlaĢmaya uyma gibi bir zorunlulukları yoktur. ĠĢte bundan dolayı, Hz. 74 Peygamber'in (s.a) , Mekke müĢrikleriyle yaptığı Hudeybiye antlaĢması Darü'l-Ġslam'ın vatandaĢlarından olmayan Ebu Busayr, Ebu Cendel gibi müslümanlar için bağlayıcı değildi. FĠZĠLALĠ‟L KUR‟AN‟DAN “Medine'ye göç etmeyenlere gelince, bunlar göç etmedikçe kendilerine karĢı hiçbir ya aĢlık, koruyuculuk yükümlülüğünüz yoktur. Eğer böyleleri sizden, aranızda saldırmazlık antlaĢması bulunmayan bir topluma karĢı din konusunda yardım isterlerse kendilerine yardım etmekle yükümlüsünüz." “Fakat bu yardım, müslümanların karĢı taraflarla imzaladıkları antlaĢmaları ihlal etmeme Ģartına bağlı olarak gerçekleĢmelidir. Bu fertlere, dinleri ve inançları açısından haksızlık eden taraf, bu antlaĢmalı taraf dahi olsa, durum değiĢmeyecektir. Çünkü asıl korunması gereken müslüman toplumun çıkarıdır, hareket stratejisidir ve bunların gerektirdiği iliĢkiler ve antlaĢmalardır. Öncelikle korunup gözetilmesi gereken bunlardır iĢte.” 75 Ġran‟ın dıĢ siyasetinin temeli Ġran‟ın dıĢ siyaseti hususunda bu ülke anayasasının 152.ve 154. Maddelerinde Ģöyle kaydedilir: “152. Madde: Ġran Ġslâm Cumhuriyeti'nin dıĢ siyaseti her türlü tahakkümün ve tahakküm altına girmenin reddi, ülkenin her yönden bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması, bütün müslümanların haklarının savunulması ve zorba /sultacı güçlere karĢı hiçbir taahhüd altına girmeme, savaĢ yanlısı olmayan devletlerle karĢılıklı barıĢçı iliĢkiler temeline dayanır. 154. Madde: Iran islâm Cumhuriyeti, bütün insanlık düzeyinde insanın mutluluğunu ülkü bilir ve özgürlüğü ve Hak ve Adalet yönetimini, bütün insanlığın hakkı olarak tanır. ġu halde baĢka milletlerin içiĢlerine karıĢmaktan tamamen sakınmakla birlikte, mustaz'afların müstekbirlere karĢı hak arama mücadelesini yeryüzünün her noktasında destekler.” - Afganistan‟ın Sovyet Rusya‟nın iĢgaline uğraması ardından kendisi savaĢta olmasına rağmen ekseriyeti Sünni olan 3 milyon Afganlı‟ya kapılarını açmıĢ ve 30 yılı aĢkın bir süre her türlü yardımı yapmaktan kaçınmamıĢtır. Liderliğini Gulbeddin Hikmetyar gibi Ġslam inkılabına muhalif ve ġia düĢmanlığını gizlemeyen mücahit gruplarına bile silah eğitimi ve silah vermekten kaçınmamıĢtır. Hala bile Afganistan‟ın NATO iĢgali altında bulunmasına rağmen bu ülke halkına yardımlarını sürdürmektedir. 76 - Ġslam Ġnkılabı lideri Ġmam Hamanei baĢta olmak üzere Ġslami Ġran üst düzey yöneticilerinin Ġslam ülkelerindeki grup ve partilere yaklaĢımı, liderlerinin veya partilerin Ġran‟a karĢı tavırları ve yakınlığı ölçü alınarak değil o bölge veya ülke halkının menfaatleri gözetilerek belirlenmiĢtir hep. Ġran- Irak savaĢı sırasında Yaser Arafat‟ın açıkca Saddam‟ın yanında yer almasına rağmen Ġran, Tahran‟da kendi açtığı Filistin elçiliğini asla kapatmamıĢ ve Filistin davası siyasetini asla Filistinli grup ve partilerin cahilce tutumlarına göre belirlememiĢtir. - KomĢu ülkelerin zayıflamasını asla fırsat olarak değerlendirmeyen Ġslami Ġran, sekiz yıl boyunca savaĢtığı Irak‟ın ABD ve müttefikleri tarafından iĢgal edilmesini fırsat bilerek intikam alma düĢüncesine kapılmamıĢ ve tam aksine bu komĢu ülkenin iĢgale son vermesi, toprak bütünlüğünü koruması ve bağımsızlığını elde ederek halkına temel hak ve özgürlükleri sunması için elinden gelen yardımı yapmıĢ ve hala da yapmaktadır. - Öteki komĢu ve bölge ülkelerindeki geliĢmeler karĢısında da aynı tavrını sürdürmesine rağmen emperyalizmin ve taassubun hizmetindeki kalemler durmadan, utanmadan Ġslami Ġran‟ı Fars miliyetçiliği, ġiicilik ve en iyimser ifadeyle hakkı stratejik hedeflerine feda etmekle suçlamaktadırlar. Suriye konusunda insafsızca saldırılara maruz kalmasına rağmen sorununun ülke içinde çözülmesi gerektiği tezini savunan Ġran, bu doğrultuda sunduğu planında bu ülkenin geleceğini Suriye halkının serbest seçimlerde 77 belirlemesini teklif etmiĢtir. Suriye halkının kararından çekinen emperyalist güçlerle kuklaları ise zalim olarak niteledikleri rejimin yerine baĢka bir zorba gücün seçimsiz gelmesini teklif edecek kadar zalimleĢmektedirler. Esad rejimi gitsin yerine bizim adamlarımız gelsin diyerek ilkel çağ yöntemlerini dayatmaktadırlar. Taassup girdabında boğulan kalemler ise gözleri dönmüĢçesine emperyalizmin yalan mekanizmasına alet olmaktan bir zerre utanmamaktadırlar. 78 Ġran devrimi ve yansıması/Ġslami UyanıĢ mı Arap Baharı mı? Bu gelen mevsim sonbahar mı, ilkbahar mı? diye bir soru dolaĢıyor dünya Müslüman ve mustazaflarının zihninde. Ne kadar da bahar-uyanıĢ sözcüğü bize doğanın canlanmasını, yeĢeren rengarenk çiçekleri, kuzuların melemesini müjdelese de, yeniden doğuĢu hatırlatsa da bir bilinmezlikle karĢı karĢıyayız. Güzel baĢlayan, umut veren bir yaĢamın sonu ne olacağı bilinmez. Ġyi baĢlayan bir savaĢın sonunun ne olacağı bilinmez. GeliĢmeler umut verici de olsa sonucun ne olacağı yine bilinmezlerle dolu. Dünya mustazaf halkları uzun bir zamandan beri bir ıĢık, bir kıvılcım bekliyor. Defalarca hayal kırıklığına uğrasa da yaĢanan halk kıyamları umutların tükenmediğinin göstergesidir adeta. Binlerce soru dolaĢıyor zihnimizde. Acaba bu halk kıyamları dıĢ emperyalist odakların kıĢkırtmaları, oyunları sonucu mu oluĢtu? Veya bu doğal olarak mı oluĢtu? GeliĢmelere hangi bakıĢ açısına göre değerlendireceğiz, nasıl okuyacağız? Bu vakayı değerlendirmede ihtiyatlı davranıp sonunun nasıl olacağını mı beklemeliyiz? Yada vakıa bizi sonunu beklemeye kadar sabrımızı taĢıran bir bitmez maceraya mı dönüĢecek? Veya dünya mustazaf halkları dolap beygiri gibi hep bir Ģeyler yaptığını zannedecek ama elde var sıfır sinsi planının bir parçası mı olacak?... Peki biz bu soruların cevaplarını nasıl bulacağız? sorusunu irdeleyerek iĢe koyulalım. 79 Dünya halkları medya tarafından yönlendirilmektedir. Siyaset, ekonomi, eğitim…gibi konularda dünya halkları istenildiği-tasarlandığı gibi yönlendirilir. Hayır veya Ģer. Ne yazık ki dünya ki medyanın %95‟den fazlasını Siyonist, emperyalist blok kontrol etmektedir.( Ġnsanlık tarihi boyunca güç elde etmek veya rakip gördükleri kiĢi veya gruplara karĢı avantaj elde etmek için baĢvurulan en etkili yollardan birisi “yalan haber” olagelmiĢtir. “Medya Gücü”, zamanın Ģartlarına göre kimin elinde ise en etkili silah olarak kullanılmıĢtır hep…Peygamberlerin mücadelelerinde de, Peygamber karĢıtı gücün bu silahı sürekli kullandığını görmek mümkündür. Peygamberleri yalanlamak için, ona katılımı azaltmak ve insanların kafalarını ve kalplerini karıĢtırmak için bu “yalan haberler” hep etkili olmuĢtur…Mesela Hz. Resulullah (s.a.a.) döneminde, o Rahmet Peygamberi için, “kahin, sihirbaz, Ģair” gibi yakıĢtırmalar ortaya atılmıĢ, O‟nun –haĢa- Peygamber olmadığını ispat için, tebliğ ettiği ayetlerin aslında Yahudi ve Hıristiyanların tarihlerinden etkilenip uydurduğu masallar” olduğu yalanını yaymıĢlardır. Yine Ġslam tarihinde, medyayı olumsuz yönde kullananlardan birisi olarak Muaviye‟yi görüyoruz. Hz. Ali‟ye karĢı ġam ahalisini öylesine yalan enformasyona tabi tutmuĢtur ki, Hz. Ali‟yi (a.s.) “dinden çıkmıĢ” birisi olarak tanıtmıĢ ve uzun yıllar boyunca minberlerden Ġmam Ali‟ye ve evladına lanet okutturmuĢtu. Hatta Ġmam Ali (a.s.) mihrapta suikasta uğrayarak Ģehit edildiğinde ve bu haber ġam‟a ulaĢtığında ġamlılar ĢaĢkın bir halde “Ali‟nin 80 camide ne iĢi vardı? Ali namaz kılıyor muydu ki, Mihrapta iken vurulsun” demiĢlerdi… Ġmam Ali‟ye lanet okuma âdeti ise, bilindiği gibi Ömer bin Abdulaziz zamanında, onun tarafından kaldırılmıĢtır. Elbette bütün bu “yalancı medya” ya karĢı Kur‟an-ı Kerim de gerekli önlemi almıĢ ve apaçık bir uyarıda bulunmuĢtur: “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araĢtırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra iĢlediklerinize piĢman olursunuz.”(Hucurat/6) ġimdilerde ise, Ġslam Ġnkılâbına karĢı top yekûn bir saldırı halinde bulunan uluslar arası istikbarın, medyayı nasıl da kendi çıkarına kullandığına Ģahit oluyoruz.)Bu blok dünya halklarını elinde bulundurduğu böyle büyük bir güç vasıtası ile kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmektedir. GeliĢmeleri analiz eden dünya halkları bu blokun medyayı elinde tutmasından dolayı analizlerinde çoğu kez yanlıĢa düĢmektedir. Evet zihinler böyle yönlendirilmekte veya kontrol edilmektedir. Aslında dünya tarihi incelendiğinde hep mustazaf kesimin müstekbirler tarafından susturulduğunu görürüz . Amaç nedir denilecek olsa; Kendilerinin menfaatine ters düĢen, halkların zihinlerinde acaba sorusunun bırakılmasına tahammülleri bile yoktur. Peki doğru habere, sağlıklı bilgilere nasıl ulaĢabiliriz? Allah(cc) peygamberleri aracılığıyla yeryüzünü hiçbir zamamn hüccetsiz bırakmamıĢtır. Son peygamberinden sonra da onların varisi alimler vasıtasıyla bu görev icra edilmiĢtir. Bu açıklamalardan sonra soruların cevabına gelelim; 81 Bu kıyamlardan iki Ģekilde analiz edilebilir: 1-Bunlar emperyalizmin kıĢkırtmaları sonucu oluĢmuĢtur. 2-Halkların kendi iradesi ile doğal olarak oluĢmuĢtur. Birinci sorunun analiz edersek; Batı emperyalist devletler bölgede bulunan uĢaklarının artık modelin geçtiğini ve halklar üzerinde olan otoritelerinin kayıp edilmesi nedeniyle bunların kendi amaçlarına hizmet edemeyeceğini ve halkların asıl mecraları olan alimlere yönelmeleri ihtimalinin olması nedeniyle oluĢturulan yapay bir tasarım sonucu yeni, etkili ve çekici modellerle değiĢikliğe gitmek ve eski dümenin farklı bir vizyon ile sürdürülmek istenmesidir. Ġkinci sorunun analizine baktığımızda, kıyamların meydana geldiği ülkelerdeki diktatörler kime hizmet ediyorsa cevap da bir anlamda orada saklıdır. Emperyalist uĢaklarına tahammül edemeyen, doğal kaynaklarının emperyalist odaklara peĢkeĢ çekilmesine ve bu nedenden dolayı aç ve periĢan bırakılan halkların sabrının taĢması ve halkta bir infaalin oluĢması. Bu soruların cevabının ikinci Ģıkta olduğu yönünde ipucular da var. Peki ikinci Ģık doğru ise kısıtlı imkanlara rağmen bu duruma nasıl gelindi? Dünya halklarına ilk önce bir model gerekiyordu. Model olmadan halkların böyle bir giriĢimde bulunulma olasılığı son derece düĢüktür. Evet Model Ġran Ġslam Cumhuriyeti ve onun yansıması Hizbullah ve Hamastır. Bunlar Ġslam ümmetinin izzetini temsil etmektedir. Peki Ġnkılabın modeli ne idi diye bir soru haklı olarak karĢımıza 82 çıkıyor? Ġnkılabın modeli peygamberin hareket etme metodu, ilahi yardım ve ilahi bir Ģahsiyettir. Bu hareketlerin dik duruĢları sayesinde halkların uyanıĢı, harekete geçiĢi ve Ģahlanması yani devrimci hareketler yeĢerdi. Ve dünya halkları müstekbirlerin bir örümcek ağı gibi olduğunu ve kendilerinin güçlerini öğrenmiĢ oldu. Bu emperyalist odaklar için tehlike çanlarının oluĢtuğunun ve onların tahtlarının alaĢağı edileceğinin habercisiydi. Emperyalistler artık karĢılarında Ġnkılabileri (serdengeçtileri) buluyordular. Kafirlere karĢı sert, kendi aralarında merhametli olan Ġnkılabiler savaĢta aslan gibidirler. Ġmamları onlara sancağı verip savaĢa yolladıklarında, komutanları saflarını düzelttiklerinde Ġmam Ali gibi Ģu öğüdü kulaklarına fısıldar: “Dağlar yerinden ayrılsa sen yerinden ayrılma, diĢini sık, baĢını Allah‟a emanet et, ayağını yere bas ve diren, gözünü ordunun ta sonuna dik, gözünü kıs ve bil ki yardım ve zafer ancak Ģanı yüce olan Allah katındadır.” Bu sonuçlara nasıl ulaĢıldı denilecek olursa; Ehlibeytten biri kıyam etti ve mehdisel hareket baĢladı. Artık dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Ġslami uyanıĢ Ġmam Hamaney‟in deyimiyle; “ Ġslam ülkeleri bir yana uzanacaktır .” Avrupa'nın göbeğine kadar Evet Müslüman halklar Ehlibeyte asıl mecralarına dönecektir ve bu kıvılcımlar onun ayak sesleridir. 83 Süreçin ise Ģöyle olması bekleniyor; Bu yeni doğmuĢ Ġslami hareketler belirli bir süre tıpkı yeni doğmuĢ bir çocuk gibi geçiĢ döneminde geliĢip olgunlaĢmak için ana bünyeden beslenirler. Yani yine sistemin içinden ama sisteme karĢı akıllıca bir yöntem ile hareket oturana kadar ve batının devrimleri sahiplenme, kendi adamlarını devrimin iplerini ele geçirme rolleri dibe vurana kadar devam eder. Hareket bu Ģekilde beslenmeli ki belirli bir süre sonra ana bünyenin sütü zaten acılığını hissettirecektir. Zaten bu birliktelik halkın isteklerine süreç içinde cevap veremeyecektir. Bu süreç iyi yönetildiğinde batının oyunlarının ve adamlarının dibe vurması hiç içten bile değildir. Bu açıklamalarda Mısır ve Tunus‟un izleyeceği yöntem ve sonucun bu Ģekilde olması bekleniliyor. Zaten sistemde sözde halkların taleplerine yanıt vereceği yönünde yeĢil ıĢık yakmaktadır. Bu direniĢ açısından olumlu bir koz olmasına rağmen bunun narkoz etkisi yapıp sisteme güvenip entegre olmamaları konusuna dikkat etmelidirler. Yani bu aĢamayı hedef değil bir basamak olarak kullanmalıdırlar. Libya‟da ise protestolar, itiraz yerine savaĢa baĢvurulması bir zorunluluğun sonucudur. Yoksa bir ülkedeki hareket zaruret durumları dıĢında orada yöntem olarak ikna, konuĢma dilini kullanmalıdır. Tıpkı peygamberin Mekke dönemindeki yöntemi gibi olmalıdır. Ama Libya‟daki durum daha çok Medine dönemine benziyor. Çünkü düĢmanın anladığı tek dil savaĢ ve halkların desteğinin direniĢten yana olması. Bu da bu yönteme bir anlamda kapı açmaktadır. Ve kutuplaĢmanın, ayrıĢmanın olması da savaĢ dilini 84 kullanmayı gerektiriyor. Çünkü halklar artık iç içe değil, tamamen ayrıĢmıĢ bir durumdadır. Bahreyn, Yemen gibi ülkelerin ise uzun vade de sabır ve gaybi yardımlarla, halkın direniĢiyle oradaki diktatörlerin sonunun Mısır ve Tunus diktatörlerinin haline düĢmesi bekleniyor .Halk kıyamlarının olduğu bu ülkelerde en büyük sorun ipleri ellerinde tutacak kadroların olmaması, var olan kadroların ise yaĢ oranının düĢük olmasıdır. Buda gösteriyor ki sadece halkın kıyamı yeterli değil, halkların kıyamı ve kadro ikisi birden olmalıdır. Batının halkı uyutma-sindirme giriĢimleri devam edecektir. Bu süreçte kadrolar hazır hale gelir, yine halklar kıyam ederse iĢin rengi o zaman değiĢecektir. Diğer Ġslam ülkeleri ise bu sürecin sonucuna göre tavır alıp Ģekillenecektir. 85 Suriye konusuna gelince; Suriye konusu karmaĢık gibi görünse de çok çeĢitli ellerin iĢin içinde olduğu bilinmektedir. Acaba Suriye deki halk neden rahatsız? Gerçekten sıkıntılar var mı? Yönetim bir Ģeyler mi yapmak istemiyor veya yapamıyor mu? Ġki zıt kutup olan Ġnkılabi ve Siyonist blok bu meseleye yaklaĢımı nedir? gibi sorular cevaplanmalı ki meselenin iç yüzü bilinebilsin. Ġnkılap, Hizbullah ve Hamas üst düzey kiĢileri Suriye konusunda BeĢar Esad‟ı destekler bir pozisyonda olması ,muhaliflerin ise ABD, Ġsrail ve bölge iĢbirlikçilerince desteklenmesi olayı karmaĢık hale getiriyor. Bu durumda meseleyi medya aracılığıyla değerlendirme yanlıĢlığına da düĢmemeliyiz. BeĢar Esad baĢa geçtiğinden beri ġeyh Ayetullah Fadlalah ile iyi bir iletiĢimi olmuĢ, Ġmam Hamaney‟in tavsiyelerine uymaya çalıĢmıĢ ve direniĢi her türlü desteği vererek bir anlamda Ġsrail‟in burnunun yere sürtülmesi ve izzetinin ayaklar altına alınmasına neden olmuĢtur. Bunlar bilinen gerçeklerdir. Batı emperyalist devletlerin, muhalif kanatla ortak payda da buluĢmaları, muhaliflerin bölge diktatör ve zalim uĢaklardan her türlü desteği almaları muhalif kanadın dayandığı temelin çürüklüğünü göstermesi bakımından hayret vericidir. Bu noktada sanki Ġmam Ali‟ye muhalif olanlar ile günümüzde Ġnkılabi çizgiye muhalif olanlar aynı noktada buluĢuyorlar. Ġmam Ali muhaliflerini 7.Hutbede Ģöyle eleĢtirmektedir: “ĠĢlerinde Ģeytanı ölçü aldılar, Ģeytan da onları ortaklar edindi. ġeytan gönüllerinde yuva yaptı, yumurtladı, civciv çıkardı, onları kendi eteğinde terbiye etti, büyüttü. Böylece onların gözleriyle baktı, dilleriyle söyledi. Onların hatalar merkebine bindirdi, onlara kötülükleri süsleyip güzel gösterdi. Sonunda iĢleri, güç ve saltanatında Ģeytanla ortak olanın ve onun diliyle batıl söz söyleyenin iĢine benzedi.” Ġster batı destekli ister de doğal oluĢan gösteriler diyelim fark etmez, eğer bir ortamda zaaf var ise ve ortam buna müsait ise o ülkede sorun var demektir. Acaba BeĢar Esad bu sorunları neden çözemedi ve süreç bu seviyeye geldi? Sonuç olarak sorunlar var ama Ģuna bakmalıyız bu sorunları çözecek bir ortam oluĢturulmaya çalıĢılıyor mu? Arapların izzeti olan ve Ortadoğu halklarının en sevilen Ģahsiyeti olan BeĢar Esad niçin bu duruma geldi? Neden yaĢlı, çocuk ve kadınların ızdıraplarının 86 halledilmesi bu kadar zaman alıyor? Bu adaletsizlik ve kalpsiz oluĢun göstergesi değimlidir? Bu sorulara cevap alınmadıkça emperyalist odakların bize sunduğu, vermeye çalıĢtığı haberlere inanmaktan baĢka bir çare kalmıyor. Ġlk önce Ģunu belirteyim ki BeĢar Esadın alimler ile diyaloğu veya direniĢ gruplarını savunması onun zalim olmadığının belirtisidir. Evet bugün batı emperyalist devletleri temsil eden Ġsrail‟e karĢı dünyada en çok direniĢe destek veren kiĢilerin biri hiç kuĢkusuz BeĢar Esad‟dır. Biz olayları duygusal değil akıllıca değerlendirmeliyiz. Acaba diyorum Hz. Yusuf babası Hz.Yakub‟un sıkıntıda olduğunu bilmiyor muydu? Otuz küsur yıl babasının ızdırap çekmesini ve gözlerinden olmasına neden olanlardan biri de Hz.Yusuf değil midir? Yapılması gereken Hz.Yusuf‟un bir habercisini babasına göndermesi ve ızdırabın sona ermesidir. Olay tamamen bu kadar basittir. Ama biz iyi biliyoruz ki bu olayın böyle olmasında büyük hikmetler saklıydı. Bu hikmetlerden biri de Ģartların olgunlaĢmasıydı. Olaya farklı bir açıdan bakılırsa dördüncü Amon ve Hz.Yusuf‟un ülkede izlediği metod ile bugün BeĢar Esadın izlediği yol arasında bir benzerliğin oluĢudur. Evet tüm reformları bir kerede çıkması ve sistemdeki çürük elemanların hemen elenmesi aceleyle değil yavaĢ yavaĢ ve akıllıca olmalıdır. Ġmam Alinin yanına gelip destek vereceğiz diyen dost Hz.Abbas ve düĢman Ebu Süfyan‟ı davranıĢını acaleci olarak nitelendiren Ġmam bir Ģeylerin oluĢması için zamana ihtiyacın oluĢması gereklidir tespiti bize mihenk taĢı olmalıdır. Bugün aynı tavrı dost ve düĢman odakların BeĢar Esad‟a tavsiye etmesi ,dillendirmesi olayın 87 benzerliği açısından tarihteki tekerrürün bir anlamda ifadesidir. Evet meyve olgunlaĢmadan yenmez. Velev ki bir halk ;haklı bir davayla bile sahneye çıkmak istese gerekli hazırlık, halk desteği olmadan iĢe acelecilik ile koyulursa yanlıĢ yapmıĢ olur, bu bir basiretsizlik örneğidir. Bu muhaliflerin selefleri önce böyle bir yanlıĢa düĢtü. BaĢarı oranı çok düĢük bir iĢe giriĢip halkı ayaklandırdılar ve iĢin sonu kötüye gidince savaĢtan ilk önce kaçan bunlar oldu. Bununla da yetinmeyip zamanın Muaviye‟si Saddam gibi bir zalimin kucağına kendilerini attılar ve onun destekleyicisi, taraftarı olup böyle kötü bir akıbet, siyah bir kalp ile Allah‟ın huzuruna gittiler. DireniĢin savunucusu BeĢar Esad‟ın uzun vadede her Ģeyi yerli yerine oturtacağından emin olabiliriz. Suriye olaylarını da direniĢin geleceği açısından(HizbullahHamas) iyiye alamet olarak yorumlamak gereklidir. Çünkü halk içinden kandırılmaya müsait kiĢiler olası bir müdahale öncesi açığa çıkmıĢ veya süreç içerisinde olayın iç yüzünü anlamıĢ olacaklardır. Ama müdahele ile birlikte bu olaylar yaĢansaydı direniĢin beli Suriye yönetiminin çok zor durumda kalması veya ipinin çekilmesi hiç içten bile değildi. Suriye‟nin ipleri çekilince bu Hizbullah‟ı, Hamas ve Ortadoğu halklarının direniĢini beraberinde getirecek yani olay emperyelisler açısından son bulmuĢ olup bir çorap söküğü gibi yenilgiler ardı ardına gelecekti. Bu da Ġnkılabın Ortadoğu açılımı projesinin iflası ile sonuçlanacak ve Ġnkılabın varlığı tartıĢma konusu haline gelecekti. Her taraftan kuĢatılan ve büyük darbeler ile yaralanan Ġnkılap çakallar ve sırtlanlara yem olacaktı. Allah‟ın(cc) yardımı, halkların direniĢi ve hareketi elde tutan Ģahısların alimlerle istiĢaresi sonucu emperyalist odakların planları 88 suya düĢecek ve bu ülkeler bırakın mustazaf ülkelerin iç iĢlerine karıĢmayı, ordaki halkları kontrol altına tutmayı kendi ülkelerinde bile halkların kontrol edemeyecek tarih sayfasından silinip gideceklerdir. Evet batı emperyalist devletlere(insi Ģeytana) dayanan Suriye muhalif hareketi Cemel ashabı gibi baĢarıya ulaĢamadan dağılıp yok olacaktır. Ġmam Ali‟nin deyimiyle: “Gök gibi gürlediler, ĢimĢek gibi çaktılar. Ancak korkuyla kala-kaldılar, dağıldılar.” Ġmam kendi taraftarları hakkında ise Ģu benzetmeyi yapmaktadır: “Biz ise çakmadan gürlemeyiz, yağmadan akmayız.” 89 Sonucun ise yine Ġmam Ali‟nin tespitiyle Ģöyle olunması bekleniliyor: “Dünya inattan sonra yavrusuna Ģefkatle dönen ısırıcı deve gibi Ģefkatle bize dönecektir.” Daha sonra Ģu ayeti okudu: “Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde müstaz‟aflara (güçsüz düĢürülenlere) lütufta bulunalım, onları imamlar/önderler yapalım, onları vârisler kılalım (ötekilerin yerini aldıralım).” (28/Kasas,5 (Hikmetli sözler 209) diyor. Ġran Halkının En Büyük Silahı/ Allah-u Ekber ġiarı HerĢey Allahu Ekber‟de saklıydı. Allahu Ekber uyanıĢı ve yeniden diriliĢi sembolize etmektedir. Tohuma öyle bir kuvvet vermekte ki, yer altı zindanlarında prangaları kırarak yeryüzüne çıkmakta ve kendini göstermektedir. Mustazafların esaret ve kölelikten kurtulmaları bu iki kelimeyi özümsemelerine bağlıdır. Müminlerin dayanağı ,gücü, kuvveti her Ģeyidir. Allah‟a dayanma ve güvenme baĢarının ana kaynağıdır. Bunu Ģiar edinenler hiçbir zaman yenilmezler. Çünkü Allah için kıyamda yenilgi yoktur. Allah Resulünün Ģiarı Allah-u Ekber‟di. Tek sermayesi sadece buydu. Ne büyük bir sermaye…Bu seda önce Mekke, sonra Medine semalarında yankılandı. Bir damla su çağlayan oldu, temizledi kiri, pisliği Resulün ayak bastığı tüm topraklarda. Yalın ayaklı Araplar az bir kuvvetle iki imparatorluğu bu Ģiarı özümsemeyle yerle bir etti. Ellerinde paslı kılıçlarıyla zaferden zafere koĢtular. Ruhlarda inkılap olunca düĢman çil yavrusu gibi dağılıp savruldu ve canlarının derdine koĢtu. Bu Ģiar zalim güruhun korkulu rüyası haline geldi. Seleflerinin akıbetleri onları tedirgin ediyordu. Yapılması gereken iki seçenek vardı. Ya bu Ģiarı yasaklamak veya içini boĢaltmak. Birinci seçenek halkın tepkisi, mukavemetiyle karĢılaĢılacak ve yenilgiyle sonuçlanacaktı. Çözüm ikinci seçenekteydi. Belam kılıklı saray mollaları aracılığıyla hiç zaman kaybedilmeden iĢe koyuldular. Ve itiraf edilmeli ki baĢarılı da oldular. Artık müezzinlerin günde beĢ defa avazı çıktığı kadar haykırması, her namazdan sonra otuz üç defa Allah-u Ekber demek ne ruhlar üzerinde nede toplum üzerinde bir 90 etkisi kaldı. Ebu Cehilleri tir tir titreten Allah-u Ekber Ģiarı, günümüz Ebu Cehillerinin olmazsa olmazları halkı uyuĢturma, uyutma aracı haline gelmiĢ Allah-u Ekber‟e doğru bir dezenformasyon sürecine dönüĢtü. Zalimlerden tebberi edip ,yeniden beyaz bir sayfa açılmalıydı. Bembeyaz, tertemiz bir sayfa.1400 yıl sonra ehlibeytten bir alim(peygamberin teninden bir parça), etrafında bir grup gençle cebbar, zalim ġah‟a Allah-u Ekber diye haykırdı. Halklara bu Ģiarın gücünü gösterdiler. ġah kanlı bir Ģekilde bu kıyamları bastırmaya çalıĢtıkça bir taraftan da kendi kuyusunu kazıyordu. Halk Ģehitlerin kanlarının bereketi ile uyanıyor ve yumruklar sıkılıyordu. ġah korktukça yanlıĢ yapıyor ve hayatının yanlıĢı olarak halkı katlediyordu. Milyonların uyanıĢına vesile olan Allah-u ekber Ģiarı oldu. Sokağa çıkma yasakları, elektriklerin kesilmesi halkı durduramıyordu. Gece Tahran‟da sokağa çıkamayan halk damlarına çıkıyor ve Allah-Ekber diye haykırıyorlardı. Binlerce insanı katlettiler.(“Tasua ve AĢure gösterileri,devrim‟in en epik anılarından birini oluĢturuyor. Gösterileri önleyebilmek için Tahran‟ın havadan bombardıman bile edileceği yolundaki tehditler üzerine, gösteriye katılanların bir çoğu kefen giyiniyor, eğer ölürlerse kimlikleri belli olsun diye karınlarının üzerine isimlerini yazıyorlar, yakınlarına vasiyetlerini bırakıyorlar, gösterilerin bir gece öncesi mezarlarını kazıyorlar ve ertesi sabah gösteriye katılıyorlar.”(Dünden Yarına Ġran,s.15,Cengiz Çandar)Sonuç olarak zalimler katlettikleri insanların kanlarında Firavun misali boğulup yok oldular, bittiler, tükendiler. Ġran halkı rehberlerinin direktifleriyle Allah-u 91 Ekber dedikçe Ģeytanlar ülkeyi bir bir terk etmek zorunda kaldı. Artık Ġran onların barınacakları bir ülke olamazdı ,olmadı. Ġmamın rehberliğinde Lübnan, Filistin zalimlerin cehennemi haline geldi. Nasıl mı oldu denilecek olsa? Ġmam‟ın hareketinin özü Allah-u Ekber demek ve Allaha dayanmak. Yapılması gereken tek Ģey ölmeyi yaĢamaktan daha çok arzu etmek, cennetin kokusunu hissetmek, kendini Allah‟a adamak. Selman, Ammar, Hamza gibi.. Sonra Afganistan, Irak, Yemen, Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn…ve böyle devam edecektir. Ġran‟daki inkılap ve onun yansıması olan diğer Ġslam ülkelerindeki halkların baĢkaldırma (intifada) süreci artık dünyanın eskisi gibi olmayacağını ve emperyalist kafirlerin istedikleri gibi at koĢturamayacağının göstergesidir. Ġnkılabın doğuĢu mazlum halklara kıĢın zemheri soğuğunun biteceği müjdeliyordu. Ġnkılap Ġslam coğrafyasına düĢen ilk cemreydi. Baharın geliĢini müjdeleyen kardelendi. Ġnkılap Resulün kardeĢlerim dediği Selman‟ın kavmidir. Ġnkılabiler ahir zamanda gelen ve Resulün „Ne mutlu o gariblere!.‟ dediği serdengeçtilerdir. Biz bu hakikatleri çok geç de anlasak, düĢmanlarımız Ġnkılabın ilk olduğu andan itibaren bunun farkındaydı. Ġnkılabı bitirmek, yok etmek, tarih sayfasından silmek için tüm kartları devreye koydular ve hala da uğraĢmaya devam ediyorlar ama nafile. Emperyalistler bu doğan güneĢi ne kadar da balçıkla sıvamaya çalıĢsa da tüm dünya Ġslam güneĢi ile aydınlanacak ve Allah‟ın vaadi gerçekleĢecektir. (1) Allah-u Ekber sloganının Ġran, Lübnan, Filistin ve Irak‟ta emperyalist putları bir bir devirmesi ve onları 92 model alan diğer Ġslam ülkelerindeki halkların kıyamları aydınlık geleceğimizi müjdelemektedir. Bundan sonraki süreç hem Müslümanlar hem de kâfir-zalim ve münafıklar için varlık-yokluk mücadelesine dönüĢecektir. Ġnkılap olur-olmaz emperyalist blok tüm güçleriyle Irak vasıtasıyla Ġran‟ı yok etmek için sarfettiler.8 yıllık savaĢ süresince Ġnkılap yüz binler Ģehit vermesine rağmen dimdik ayakta duruyordu ve savaĢ Ġran‟ın lehine sonuçlanıyordu. Çünkü Ġnkılabilerin kalplerinde iman, ellerinde silahları ve baĢlarında Allah‟a dayanmıĢ bir imamları vardı. Emperyalist blok bu zinciri kıramadıkları sürece aciz kalıyordu. Bu denklemlerden bir tanesinin eksikliği zaferin yönünün emperyalistlerin lehine dönüĢmesine kapı açacaktı. Hemen iĢe koyulup Ġran‟a silah desteğinde bulunan Suriye devre dıĢı bırakılmalıydı. Uyarılar ile uslanmayan Suriye yönetimi içteki muhalif çevrelerin kıĢkırtılması sonucu devre dıĢı bırakılmak istenildi ama sonuç fiyasko ile sonuçlandı. Suriye‟den silah yardımı alan Ġran ayakta kalmayı baĢardı. Ġran-Irak savaĢında Suriye açık ve net olarak safını belli etti. Suriye‟deki muhalif grup Saddam‟dan yana olduğunu belirtti. Sonuç olarak Ġran-Suriye rejimleri ayakta kaldı, karĢıt blok‟un saldırgan tavrı baĢarısızlıkla sonuçlandı. Bu süreç Ġran-Suriye blokunun yenilgisi ile sonuçlanacak olsaydı bugün Ġslami uyanıĢ değil de Arzı Mevud konuĢulacaktı. Ġslam‟ın dünya hakimiyeti yerine Siyonizm‟in dünya hakimiyeti konuĢulacaktı .Bugün her akıl sahibinin ulaĢacağı sonuç budur. 93 Suriye yönetiminin milli çıkarlar eksenli hareket etmesi, yönetim kadrolarındakilerin milliyetçi yapıları ,rejimin güç bakımından zayıflığı ve Ġsrail tehlikesi gibi nedenlerden dolayı, Suriye direniĢ blokuna ister-istemez dahil olmasına neden olmuĢtur. Ġran bu ortamdan yararlanarak Batı Asya‟da Suriye köprüsünü kullanarak el altından, Hizbullah-Hamas eliyle Ġsrail ile savaĢa koyulmuĢ. Ġsrail her taĢkınlık yapmaya yeltendiğinde Hizbullah-Hamas füzeleri Ġsrail‟e fırlatarak bir anlamda Ġsrail‟in burnunu yere sürmüĢtür. Ġsrail Arz-ı Mevud hayalleri kurarken, sürecin bu hale gelmesi ile etrafına duvar örmek zorunda bırakılmıĢtır. Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn, Irak, Afganistan halklarının kıyamlarıyla emperyalist kafirler ve uĢakları Ģok olmuĢtur. Tüm dünyadaki sömürgelerini kaybetmekle karĢı karĢıya kalan emperyalist blok mustazafların uyanıĢına vesile olan Ġran‟ı savaĢ ile yenemeyeceklerini anlayınca uluslar arası yaptırımlarla yanlızlaĢtıma, muhasara altına almaya çalıĢmıĢtır. Ġran Allah‟ın yardımları ve halkın çabası ile bu süreçte kendi kendine yeterlilik seviyesine ulaĢmıĢ, bilimsel çalıĢmalar ile dostların ümit ıĢığı haline geldiğini bir kez daha ispatlamıĢtır. Ġran‟a bir Ģey yapamayan emperyalist blok hedef tahtasına daha zayıf olarak gördükleri Suriye‟yi koymuĢlardır. Bu aĢamada Suriye‟yi iç karıĢıklıklar ile yıpratmak, rejimi devirmek amaçlanmaktadır. Suriye‟yi devirince direniĢin köprüsü yıkılmıĢ ,Hizbullah-Hamas‟a silah yardımlarını alamayınca eli kolu bağlı bir Ģekilde Ġsrail‟e sunulmuĢ olacak.Ve böylece Ortadoğu‟da tağuti düzenlere baĢkaldıran halkların maneviyatları sarsılacak 94 ve mukavemet edemeyecek. Süreç devam ediyor.Zafer inananlarındır. Burada Ģu sonuç ortaya çıkmaktadır: DireniĢin beyni Ġran, belkemiği Suriye, yumrukları Hizbullah-Hamas‟dır. Amaçları tüm yeryüzünde mustazafların iktidara gelmesini sağlamaktır. Evet bu ideale ulaĢılacaktır.(2) Dipnot: (1)"Andolsun ki biz, 'zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da:'Hiç Ģüphesiz arz'a salih kullarım vârisçi olacaktır!' diye yazdık!"[Enbiya(21): 105] "Allah sizlerden iman edip de 'salih' amellerde bulunanlara va'detmiĢtir: 'Hiç Ģüphesiz, onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi (istihlaf) kıldıysa, onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi (istihlaf) kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini, kendilerine yerleĢik kılıp sağlamlaĢtıracak ve onları, korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnız bana ibadet ederler ve bana hiçbir Ģeyi ortak koĢmazlar. Kim ki, bundan sonra küfre saparsa, iĢte onlar fasık olanlardır!" [Nur(24): 55] „‟Biz ise, yeryüzünde mustaz'af bırakılanlara (güçtendüĢürülenlere) lütufta bulunmak, onları (yeryüzünde) 'imamlar' yapmak ve 'vârisler' kılmak istiyoruz!" [Kısas(28): 5] 95 (2)Bediüzzaman Saidi Nursi ise Ģöyle buyurmaktadır: «Evet o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, Ġslâm dünyasında, hürriyet ve istiklal ve ittihad-ı Ġslâm cereyanını da hızlandırmıĢtır. Nihayet, müstakil Ġslâm devletlerinin teĢkilini intac etmiĢtir. ĠnĢâallahü Teâlâ, Cemahir-i Müttefika-i Ġslâmiye de meydana gelecek ve Ġslâmiyet, dünyaya hâkim ve hükümran olacaktır. Rahmet-i Ġlahîden kuvvetle ümid ve niyaz ediyoruz.» Ġmam Ali „Hz.Mehdi(as)‟ın zuhuru hakkında‟ buyurmuĢtur: “Dünya inattan sonra yavrusuna Ģefkatle dönen ısırıcı deve gibi Ģefkatle bize dönecektir.”Daha sonra Ģu ayeti okudu: “Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde müstaz‟aflara (güçsüz düĢürülenlere) lütufta bulunalım, onları imamlar/önderler yapalım, onları vârisler kılalım (ötekilerin yerini aldıralım).” (28/Kasas,5 (Hikmetli sözler 209) 96 Suriye Olayları Kalemimiz kırık, sesimiz kısık, nefesimizde boğmak istiyorlar bizi. Acımız büyük ama sevdamız da büyük, davamız da büyük, inancımız da büyüktür. Ortadoğu‟daki geliĢmeler umut vericiydi, mazlumların Firavunlara baĢ kaldırması kıvancımızdı. Tağutların bir bir düĢüĢü emperyalist odakların sonunun baĢlangıcıydı. Tunus, Mısır, Libya…devrim, devrim, devrim. Ġntifada, intifada, intifada. Batı bunları böyle izleyecek değildi. Önce iĢe dahil olmak , devrimleri sahiplenmek istediyseler de sonuç fiyasko oldu. Artık halklar Ģunu iyi anlamıĢtı: Batıya dair her Ģey münker‟dir, batının eli yahudi elidir, Amerika tüm münkerlerin ana kaynağıdır. Ġmam‟ın deyimiyle Büyük ġeytandır. Bu bilinç devrimlerin Ġslam devrimi olduğunu, ilham kaynağının Kur‟an olduğunun niĢanesidir. Müslüman halklar kurtuluĢun, çözümün, ilacın islamda olduğunu yakin etmiĢtir. Seyyid Kutup dediği gibi; „„Izdırap ve korku içinde bunalan hür dünya kâmil islâm nizâmına dönünceğe kadar selâmet,huzur, emniyet ve adalete asla ulaĢamayacaktır.‟‟ Halklar acı tecrübeler sonucu nihayet bunu anlamıĢ bulunmaktadır. Ve Ġslam dıĢı nizamlar halkın albenisi olmaktan çıkmıĢtır. Batı emperyalist devletler çeĢitli hamlelerle süreci münafık aktörlerle sabote edip, rayından çıkardı. Ama bu 97 halkların geçici olarak aldatılması-kandırmasıdır. Halk ayaklanmalarının olduğu ülkelerde çeĢitli iyileĢtirmeler, renk renk münafıklar aracılığıyla-hamlelerle olaylar yatıĢtıracak ama tamamen bitmeyecektir. Uzun vadede sıkıntılar yine baĢ göstereceğe benziyor. Halkların uyanıĢı Ġran-Suriye-Hizbullah ve Hamas dörtlüsünün direniĢi ile oluĢmuĢtu. Bu eksenin baĢı Ġran, gövdesi Suriye kol-bacakları Hizbullah-Hamas‟tır. Bu birliktelik parçalanmadığı sürece emperyalistler rahat yüzü göremeyeceğini iyi biliyor. Amerika da Ģunu iyice anlamıĢ görünüyor: Ġran ortadan kaldırılmadığında değil Müslümanlar tüm dünyadaki hatta kendi mazlum halkları bile kendilerine baĢkaldıracak. Dünya mazlum halklarının ortak paydaları, sesleri, haykırıĢları adalet eksenli olacaktır. Ve yeryüzünde adalete dayalı sistemler oluĢacaktır. Bu da kendilerinin sonu demektir. Ve Ġran da iyi biliyor ki; Amerika‟nın Ģımarık oğlu yani tahtının varisi Ġsrail ortadan kalkmadan dünya mazlumları rahat bir gün bile göremeyecek ,inim inim inleyecek ve kan kusacaklardır. Buna binaen Ġran siyasetinin ana hedefi olarak Ġsrail‟in ortadan kaldırılması üzerine inĢa etmektedir. Ġran yıllardır izlediği akıllıca siyaset ile içte ve dıĢta büyük geliĢmeler sağladı, dengeleri kendi yani Müslüman halklar lehine çevirmeyi baĢardı. Aslında Ġsrail ile Hamas-Hizbullah arasıdaki savaĢların perde arkasında bir Amerika-Ġran savaĢı vardı. Ortadoğudaki halkların uyanıĢlarının ve baĢkaldırıĢlarının altında ise Hamas-Hizbullah‟ın dik duruĢu ve de Ġsrail‟in etrafına duvar örecek kadar acizliği yatmaktadır. Ġsrail etrafına duvar örmesi bir anlamda yok 98 oluĢu kabullenmek anlamındadır. Evet süreç Ġsrail ve Amerika‟nın çıkmaza sürüklendiğinin göstergesidir. Siyonist blok her hamle ediĢinde alt oluyor ve teselliyi içkide buluyor ve sarhoĢ kafayla verdiği dengesizce kararlar ise hep aleyhine sonuçlanıyor. Firavun çıkmaza girdiğinde nasıl Bel‟am‟dan yardım talep ettiyse Amerika‟da çözümü bu Ģahıslara havale etmiĢ bulunmaktadır. Ġran ve dostlarıyla savaĢ yeni bir aĢamaya gelmiĢ gözükmektedir. Suriye olayları ve iç karıĢıklıklar, bulanık suda balık avlamalar yeni politik ataklar olarak sıkça karĢımıza çıkacaktır. Din perdesi altında saklanmak, dine karĢı din taktiklerini kullanmak yani yeni politik dil ile karĢı karĢıya kalmıĢ durumdayız. Suriye olaylarında kullanılan söylemler ,yalan haberler, kafa karıĢtırmalar, tüm güçleriyle halkı tahrik etmeler görevimizin ne kadar ağır olduğunun göstermektedir. Halbuki Allah(cc) Ģöyle buyuruyor: “Ey inananlar! Size fasık (yoldan çıkmıĢ) bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araĢtırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karĢı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza piĢman olursunuz.”(Hucurat,6) Basının Suriye olaylarını çarptırmak için ağız birliği etmesi ve imkanların yetersizliği hiçbir zaman bizi umutsuzluğa sevketmemelidir. Gücümüzün yettiği kadar halkı Suriye ve batı asya‟daki geliĢmeler hakkında bilgilendirmeliyiz. Ve Ģu ayeti kerimeyi hiçbir zaman unutmamalıyız: “Onlardan bir topluluk:‟Allah‟ın helâk edeceği veya Ģiddetli bir Ģekilde azap edeceği kavme niçin va‟z 99 ediyorsunuz?‟ dediklerinde :‟‟Rabbinize karĢı özür beyan etmek için ve sakınırlar ümidi ile (va‟z ediyoruz) ‟‟ dediler. Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ,kötülükten alıkoyanları kurtadık ve zulmedenleri,fasıklıkları sebebiyle kötü bir azapla yakalayıverdik.‟‟(A‟raf 164165) Allah(cc) bu ayeti kerimeler ile Ģu mesajı vermektedir: Cumartesi yasağını (Allah‟ın hududlarını) çiğneyenleri uyarmak her tebliğcinin vazifesidir. Verilen nasihatın etki düzeyi ne kadar da az olsa bu tebliğci için bir özür oluĢturmamalıdır. Bizi bu vazifeden alıkoymak isteyen sözde pragmatist dostların olumsuz propagandalarına karĢı daima uyanık olmalıyız. Toplumda iĢlenen tüm münker‟lere karĢı tebliğci her zaman uyarıcı, nasihat verici olmalıdır. Hidayetin Allah‟ın elinde olduğu unutulmamalıdır. Umutsuzluk ,karamsarlık, duyarsızlık tebliğcinin karakteristik özelliği olmamalıdır. Karanlığa küfretmek acizlerin, bir mum yakmak ise alimlerin iĢidir. IĢığın karanlığı boğacağına olan inancımızı kaybetmemeliyiz. Ümmetin sorunları bizim de sorunumuzdur. Hz.Yunus‟un vazifesi kavmini terk etmek değildi. Her muvahhit kendi çevresiyle ile mükelleftir. Eğitimin bir süreç olduğu ve her zaman olumlu dönüt alınmayacağı unutulmamalıdır. Eski kavimlerden edindiğimiz deneyimler müminlerin ruhlarına sorumluluk bilincini inĢa etmekte, kazımakta, Ģekil vermektedir. Kötülükten alıkoyanların davranıĢları etki etsin-etmesin takdire Ģayandır, övülmüĢtür. Ġslami uyanıĢta asıl rolü oynayan gençlerdi, onların sarsılmaz azimleriydi. Davalarına candan bağlı olan 100 gençler tağutlara Ebuzer misali meydanlarda haykırıyor. Vücutları kanlara boyanan ama geri adım atmayan gençler Bilal‟ler misali la ilahe illalah demekten vazgeçmiyor. Zaten tarih hep gençlerin eliyle değiĢtirilmiĢtir. Peygamberlerin çağrılarına ilk olumlu tepki gençlerden gelmiĢ ve hareket bunların eliyle baĢarıya ulaĢmıĢtır. Gençlerin devrimin ana kadrosunu, kitlesini oluĢturması zaferin ilk ıĢıklarıydı. Süreçte gençlerin rejime dair her Ģeyden teberri etmeleri ve ileri gelen sözde soydaĢ-dindaĢların rejim ile müzakare talepleri Kur‟an‟ın canlılığının göstergesiydi adeta. Hz.Musa(as)‟ın taraftarlarını Allah(cc) Ģöyle anlatıyor: “ Musa'ya soydaĢlarının sadece bir bölüm gençleri inanmıĢtı. Bunlar da hem Firavun'dan ve hem de ileri gelen soydaĢlarından kaynaklanan iĢkence korkularına rağmen inanmıĢlardı. Çünkü Firavun yeryüzünde koyu bir diktatörlük kurmuĢ, iyice azıtmıĢtı.” Seyyid Kutub bu ayetlere binaen Ģöyle diyor: „Kur'an-ı Kerim'in bu ayetleri açıkça ifade ediyordu ki, Ġsrailoğulları'ndan Hz. Musa'ya iman ettiklerini ve ona katıldıklarını açıklayanlar, Ġsrailoğulları (Yahudi) milletinin tamamı değil, sadece bu milletin küçük yaĢta sayılabilecek gençliği idi. Bu gençler soydaĢlarının eziyetlerinden çekiniyor ve Hz. Musa'ya bağlılıktan alıkoyarlar diye endiĢe ediyorlardı. Bir taraftan Firavun'dan, bir taraftan da iktidar sahipleri katında çıkar sağlayan kendi büyüklerinin nüfuzlarından, ayrıca bütün iktidar sahiplerine yaltaklık yapan ve özellikle 101 Ġsrailoğulları'nın bu özelliğini taĢıyan ayak takımının ispiyonlamasından çekiniyorlardı‟.(Fizilal) Halk kıyamları gençlerin azimi ile gerçekleĢti.Ama satılmıĢ yaĢlılar iĢe el koydular ve geçici olarak kontrolü ele geçirdi. Bu da aslında taĢların tam oturmadığının göstergesidir. Devleti yönetecek kadronun yokluğu en büyük eksiklik olarak görülmektedir. Malesef Ģeytanlar bu boĢluğu doldurdular. YaĢı olgun-imanlı-yönlendirici kadrolar oluĢtuğunda yeni bir kıvılcım ile devrim tam olarak oturacaktır. Müslüman halkların kıyamları korku duvarlarının aĢıldığının ve halkın kendi gücünün farkına vardığının yansımasıdır. Hüzün ve sevinci birlikte yaĢıyoruz. Yarınlar bizimdir, bu Allah‟ın(cc) vadidir. 102 Zamanında Hizbullah ve Ġnkılab aĢıkları olanlar,bugün neden bu kesimlere düĢmanca yaklaĢmaktadır? Temel neden bu kesimin kendi ataları-büyükleri-ipleri ellerinde tutanları tarafından aldatılmıĢlıkları, beslendikleri kaynakların dezerformansyonları ve mektebi anlamamalı ( akli değil de duygusal bağlılıkları)yanlıĢ okuma yapmalarıdır. Allah kendilerini en güzel Ģekilde döndürür inĢallah.Kudüs‟ün fethi tüm bağların koparacak, duvarları parçalayacaktır. Ve putları alaĢağı edecektir. Samimi olup aldatılanlar-aldananlar için bu geçerlidir. - Ġslam tarihinde bunun en bariz örneklerinden birisi Süleyman b. Surat‟tır… Süleyman b. Surat, Cemel savaĢında gösterdiği üstün gayret ve bağlılıkla imam Ali‟nin (a.s.) övgüsüne mazhar olmuĢ, Kufe‟nin eĢrafından bir Ehl-i Beyt dostudur. Ancak aynı Süleymen b. Surat, Ġmam Hasan‟ın (a.s.) Muaviye ile barıĢ yapmak zorunda kalmasını hazmedememiĢ ve “Ulu‟l Emre itaat” ilkesini çiğneyerek, Masum Ġmam‟a karĢı gelmiĢ ve O‟nu (a.s.), “müminleri zillete düĢürmekle” suçlamıĢtı… Süleyman b. Surat, Ehl-i beyt‟e bağlılıktan kopmamıĢtı, ama Ulu‟l Emre itaat” konusunda da büyük bir zaaf göstermiĢti… Ve O‟nun bu zaafı, kendisini “Kerbela ġehitleri” gibi ölümsüzlerden olmaktan alıkoymuĢ, ancak zaafına gösterdiği piĢmanlık, onu ancak tevvabun hareketinin liderliğine taĢımıĢtı… Samimi olmayıp ta baĢından Hizbullah‟a ve Ġnkılaba içleri kin dolu olan ama zamanın gereği olarak bunlardan taraf görünen kesim ise ġebes bin Rabi‟yı temsil etmektedirler. 103 ġabes bin Rabi Beni Tamim kabilesinden, Kufe‟nin ileri gelenlerindendi. Sıffeyn savaĢında Hz. Ali‟nin yanında Muaviye‟ye karĢı savaĢıyordu, Kuran mızrak baĢına takılınca „aklı gözünde‟olduğundan saf değiĢtirdi veya gerçek safına geçti. SavaĢ esnasında Hz. Ali‟ye kılıç çekip savaĢı durdurmasını isteyen Haricilerin safına geçti. Daha sonra piĢman oldu.Veya öyle görünmek zorunluluğunu hissetti. Emevilerin zalim olduğunu inanan ve Kufe ye gelmesi için Ġmam Hüseyin‟i Kufe‟ye davet edenlerin arasında yer aldı. Ġmam Hüseyin, Kufe‟lilerden biat alması için Kufe‟ye Muslim bin Akil‟i gönderdiğinde Kufe‟de Muslim bin Akil‟e ilk biat edenlerden biri yine ġebes idi. Ubeydullah, Yezid tarafından Kufe‟ye vali tayın edildi, Ubeydullah‟ın tehditleri neticesinde Ġmam Hüseyin‟in elçisinin etrafı boĢaldı ve Ubeydullah‟ın yanında yer aldılar. Muslimi yalnız bırakıp Ubeydullah‟ın yanına geçenlerden bir de “ġebes” idi. Bununla da kalmadı, Kerbela‟da Ömer Sa‟d‟ın ordusunun piyade kuvvetlerinin komutanı oldu. Kerbela katliamı sonrası piĢman olup Kerbela‟nın intikamını almak için kıyam eden Muhtar-ı Sakefi‟nin yanında yer aldı. Muhtar‟ın gücü zayıflayıp yenileceği belirginleĢince Muhtarı terk edip Ehlibeyt düĢmanı Zübeyrcilere katıldı; Abdullah bin Zübeyr‟e biat ederek Muhtar‟a karĢı savaĢtı. Zübeyr Oğulları zayıflayınca tekrar Emevilerden Mervan Oğulları'nın saltanat kapısını çaldı. Nihayetinde 80 yaĢında iken Ġbrahim bin Malik EĢter tarafından derisi yüzülerek öldürüldü. 104 Veliyy-i Fakih‟in etrafını boĢaltan ve Ġslam ümmetinin liderini yalnız bıraktığını sanan, her gün birinin kapısında akıl dağıtan sivri zekalar, heva hevesinin esiri olmuĢ ġebes‟lerdir. 105 Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn ülkelerinde baĢlayan- Ġslami uyanıĢ -kıyamlarında halkları dikkat etmesi gerekenler nelerdir? Ġslam ümmeti rehberi müslümanları, bu uyanıĢ ve ayaklanmalar hakkında bilgilendiriyor ve önemli noktaları beyan ediyor; 1-Bu ayaklanmalar Ġslami uyanıĢdır, halkın fıtratında olan adalet talebi, hakka yöneliĢi ve zülme karĢı kıyamıdır; hem kalbi, hem de cismi olarak cihaddır. “ Halk, sadece kalben veya inanç gereği veya istek olarak değil, bizzat meydanlardadır, çatıĢma ve cihad sahnesindedir, cismen, bedenen olayların içindedir.” 2-Bu kıyamlarda halkı tehdit eden en büyük tehlike hakkında, müslümanları bu konuda uyarıyor ve Ģöyle buyuruyor: “Öncelikle Ģunu söylemeliyim ki tehlikeler vardır ancak tehlikelerden korunma yolu da vardır. Sürekli tehlikelerden bahsederek milletleri korkutmak doğru değildir. Bırakın, düĢmanlarınız sizden korksun. Tehlikleri bilin ve tanıyın ki karĢılaĢtığınız zaman hayret ve tereddüt göstermeyip, çare ve çözüm yollarını da bilesiniz. En önemli tehlike, kendilerini Amerika ve Batıya söz vermiĢ olarak görenlerin, bölge ülkelerindeki inkılaplar, anayasalar gibi unsurlar üzerinde etki etmeye çalıĢmasıdır. 3- “Önemli bir tavsiye Ģudur ki, kendinizi her zaman meydanda görün ve Allah‟ın size yardım etmeye hazır olduğuna inanın. 106 4- Diğer bir tavsiye, daimi inkılabın göz önünde tutulmasıdır ki bağımsızlık, özgürlük, adalet, istikbar ve sömürgeciler karĢısında teslim olmamak, Siyonizmin iĢine yarayacak olan ayırımcılık, ırkçılık ve mezhepçiliğe karĢı olmaktır. 5- Asla Amerika, Nato ve uzun zaman ülkelerinizi aralarında taksim edip somüren cinayetkar Ġngiltere, Fransa ve Ġtalya gibi rejimlere güvenmeyin. Onlara su-i zannınız olsun; size gülümsemelerine aldanmayın, gülümsemelerinin arkasında gizli planlar ve hiyanet gizlidir. 6- Sizlerin en önemli ve büyük iĢiniz rejimlerinizi oluĢturmaktır. Bu iĢ zor ve karmaĢıktır. Laik, batı liberalizmi, nasyonalist ve sosyalist kominizm sistemleri size dayatmalarına izin vermeyin. 7-Geleceğe yönelik bu Ġslami uyanıĢın hedefinden saptırılmaması ve ve kıyamların hedefine ulaĢması için halkın desteği ile reçeteyi de sunmaktadır: “ Nihai hedef; Ġslami ümmet ve vahdet, ve din, akıl, bilim, ahlak üzerine kurulmuĢ yeni bir Ġslami medeniyeti meydana getirmektir.” Batı emperyalizminin mücadelesi bu ilahi nurun müslüman ve mustaz‟af halkların kulağına ulaĢmasını engellemek ve onları cehalet karanlığında kalmalarını sağlayarak sömürmektir. Ġlahi irade de bu nuru bütün karanlıkları yok etmek için dünyanın en ücra köĢelerine kadar ulaĢmasını sağlayacaktır. 107 Ġslam Ümmetinin Rehberi Ġmam Hamenei, Ayatullah ġehid Mutahhari‟nin Ģehadet yıldönümü münasebetiyele kendisini ziyarete gelen öğretmenlere yapmıĢ olduğu konuĢmasında önemli evrensel mesajlar verdiler. Ayatullah ġehid Mutahhari‟nin Ģehadet günü “Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor. Rehber‟in son konuĢmasında buyurduğu Ģu sözler, basiret, feraset ve ileri görüĢlülüğün simgesi olup küresel uyanıĢın habercisidir: “ Kuzey Afrika‟da ve Asya‟daki bu uyanıĢ kesinlikle Avrupa‟nın kalbine kadar ilerleyecektir. Avrupa halkları kendilerini kültürel ve ekonomik alanda Amerika ve siyonistlerin esaretine sürükleyen siyasetçi ve hakim sistemlere karĢı ayaklanacaklardır. Bugünkü uyanıĢ, Ġran milletinin büyük inkılabının derinliklerinden kaynaklanmaktadır. Eğer onun daha güçlü olarak hızlanmasını istiyorsak, yetenekleri ortaya çıkartmalıyız ve güçlü, imanlı, basiretli ve bilgili insanlar yetiĢtirerek birlik ve beraberliği daha da güçlendirmeliyiz”. 108 SONSÖZ Ġmam Ali(as) ve ondan sonra gelen imamlar hep zalim yönetimlere karĢı durdular. Zalim yönetimlerle hiçbir zaman iĢbirliği yapmadıkları, makam-mevki almadıkları gibi halkı onların yaptıklarına karĢı bilinçlendirdiler. Ġslam‟ın tarif edilmemesi ve Öz Muhammedi Ġslam‟ı ayakta tutmak için bu imamların hepsi sürgün edildi, öldürüldü ve zehirlendiler. Tarihte birçok insan zalimlerin tekliflerini reddetti, onlara karĢı tavır aldı. Ama hiçbir nesil Ehlibeyt‟ten gelen insanların nesli gibi ilk günden bugüne kadar sistematik olarak bu Ģekilde davranmamıĢlardır. Ama Ehlibeyt imamları ve onlardan soyundan gelen alimler bu davayı babalarından miras aldılar.Ehlibeyt imamları ve onların soylarından gelen alimler hep babaları Hz.Muhammed (sav)in yolunu takip ettiler. Onların ektiği filiz 11 ġubat 1979‟da kökleri sağlam olan bir çınar oldu. Evet, Ġran Ġslam Ġnkılabının temelleri Hz.Mumammed (sav) döneminde atılmıĢtır. Bugün bu güneĢin ıĢıklarıyla zifiri karanlığa gömülmüĢ olan dünya aydınlanmaya, nurlanmaya baĢlamıĢtır. Halklar kendi güçlerinin farkına varmıĢ ve süper güçlerin kuklalarına karĢı ayaklanmaya baĢlamıĢtır. Ġnkılap yeryüzündeki tüm mustazaflar için pratik bir model olmuĢtur. ġehid Muhammed Bakır es-Sadr diyor ki: “Ġmam Humeyni Ġslam‟da eridiği gibi siz de Ġmam Humeyni‟nin rehberliğinde eriyin.” ġehit Murtaza Mutahhari diyor ki: “Ruhumuzsun Humeyni!...Canımızsın Humeyni!..” 109 110