Bizim işimiz kriz - Banu Noyan İletişim Organizasyon
Transkript
Bizim işimiz kriz - Banu Noyan İletişim Organizasyon
BANU NOYAN’IN KONUĞU ‘‘ Bizim işimiz kriz’’ Üniversite sıralarında adeta farkında olmadan seçtiği mesleğinde müteşebbisliği ile mesleğinin zirvelerine ulaşan, bir dönem organize ettiği konserlerle müzik dünyasında damgasını vuran ve Türkiye’yi çok önemli show’larla buluşturan ünlü organizatör Ahmet San, organizasyon dünyasının bugününü Banu Noyan ile birlikte değerlendirdi. B.N: Bir Ahmet San daha gelir mi? Gelen bu kadar cesur olur mu? Ben sizi Özal’a benzetiyorum. Özal’da Türkiye için çok önemli ataklar yaptı. Kıymeti bilindi bilinmedi tartışılır ama sizde Show dünyasına çok önemli şeyler yaptınız. Sizinle başladı her şey. Bunun ne kadar kıymeti bilinir bilinmez bilemiyorum ama bunu reddetmek gerçeği inkâr etmek anlamına gelir. A.S: Benim hâlihazırdaki arkadaşlardan veya benden önce bu işi yapanlardan farkım ben müteşebbis bir adamdım. 12 Müteşebbis ne demek; değerleri satıp üstünden para kazanır, risk alır, üstüne katma değerler yaratır, bir vade koyar ve o neticede katma değerleri oluşturur ve daha fazla para kazanır. Benim meseleye bakışım oydu. Benden önce Türkiye’de bunu bir tek rahmetli Egemen Bostancı’nın yaptığına inanıyorum. Türkiye’deki azınlık levanten dediğimiz, bu show business işini gerçek anlamda yapan müteşebbis bir isim rahmetli Egemen Bostancı vardı, ondan sonrada ben olduğuma inanıyorum. B.N: O yabancı showlar yaptı mı? A.S: Hayır ama o da o dönemlerde çok büyük paralar riske ederek uzun vadeli düşünüp, inanılmaz bir live, müzik endüstrisini oturttu. Türkiye’de Cumhuriyet Tarihi ile başlayan gazinolar vardı yıllardır, ondan sonra da tamamen Egemen Bostancı’nın yemeksiz live müzik endüstrisinin temellerini atmasıdır. Bende onu bir çıt yukarıya taşıyıp uluslararası boyuta getirdiğime inanıyorum. B.N: Ahmet San’ı biraz anlatsanıza bize, bu işe nasıl başladığınızı mesela… www.mallreport.com.tr BANU NOYAN’IN KONUĞU A.S: Ben Galatasaray Lisesi mezunuyum. İzmirli varlıklı bir ailenin oğlu olmama rağmen talebeliğimde de hep paramı ben kazandım. Yazları rehberlik yapıyordum. Onlarca kişiyi tanıdım ve yurt dışına gitmeme sebeptir o rehberlik. Bizde de bu modaydı, ağabeylerimiz tatildeki güzel hikâyelerini anlatınca biz hepimiz rehber olurduk ki Galatasaray’ın yarısı rehberdir, rehberlik yapmıştır. Sonra da Paris’e gittiğim vakit, giderken rahmetli, yine Galatasaraylı bir abim Engin Kefkef, o dönem Sezen Aksu, Emel Sayın, Muazzez Abacı’nın menajeriydi. Beni yine rahmetli, rahmetlilerden gidiyoruz Yener Süsoy’la tanıştırdı ve Doğan Şener’le. Beni Paris Hey muhabiri yaptılar üniversiteyi okumaya gittiğimde. Ve ben orada yine Galatasaraylı abim Abdi İpekçi olması, Ali Karacan benim Galatasaray’dan kardeşim olması falan, ben birde bir ara Milliyet Paris muhabirliği de yaptım. O dönemde de yabancı sanatçı getirmeye başladım üniversite 1’deyken. Dolayısıyla ben hep müteşebbistim, hep bir şeyleri riske ettim ve hep bir plan yaparak yaptım. Her işim bir stratejiye dayalıydı. Ondan egale edilmem bile maalesef zor gibi geliyor kendi dalımda. Egom sıfırdır ama doğruya doğru hodri meydandır, bir aksini söyleyen varsa da görüşürüm, tartışırım. “YETENEKLERLE İŞ YAPARIM” B.N: Neden show dünyasını seçtiniz? A.S: Enteresan oldu. Ben Galatasaray lisesinde okurken bile herkes ya spor ya da bir iş yapardı, ben de gerçi tiyatro yapıyordum. Tiyatro kolundaydım ama baktım ki fazla yetenekli değilim, ticari genlerim olduğunu düşündüm, bari ben bu yetenekleri yöneteyim dedim. Yeteneklerle iş yaparım, sanat ve spor yeteneğim yok ama ticari becerimi değerlendireyim dedim. Yani bir nevi spor ve sanatta beceriksiz olduğum için girdim demek doğru olacak. Şimdi bir çocuk vahim okuyor. Paris Sorbonda’da okudum üniversite parasız. Bir de parada kazanıyordum. İyi tahsil yaptım, Sorbon’da okurken ayrıca ilk iki yıl gazetecilik yüksekokulu bitirdim. Sonraki www.mallreport.com.tr iki yılda Uluslararası İlişkiler Yüksekokulu bitirdim ve neredeyse de her hafta sonu Türkiye’ye sanatçı getirip gazino sahiplerine artist satıp para tahsil ediyordum 19 yaşında yani. Dolayısıyla çok insanları tanıma fırsatım oldu ve bütün büyük celebrity’lerle çok zaman geçirdim. Birçoğuyla hala sıklıkla görüşüyorum. B.N: Ne kadar tanıdık şeyler, demek ki böyle oluyor… A.S: Tabi tabi. İşini seviyorsan eğitmek zorundasın. Ben 61 yaşındayım, 25 yaşındaki asistanımı eğitmeye çalışıyorum. Sonra diyorum ne uğraşıyorsun. Öğrenmeye kapalılar. Adım atmaya, sınırları zorlamaya kapalılarsa bu yaştan sonra uğraşma diyorum kendime. B.N: Şansa inanıyor musunuz? A.S: Çok. Şans tabi insan şartlarını kendi oluşturuyor ama şans çok önemli özellikle bizim işte. Belki de yüzde ellisi şans yani. B.N: Peki şimdi organizasyon dünyasına bakıyor musunuz, kimler bu işi yapıyor, nasıl yapıyorlar? A.S: Tabi ki bakıyorum. “YÜKSEK EGOLAR SANATÇILARDAN SANATÇI ORGANİZASYONU YAPAN İNSANLARA SIÇRADI” B.N: Ne düşünüyorsunuz, bir yerden bir yere gelebildik mi, geriledik mi? A.S: Çok fazla kişiler üstünde yorum yapmak istemiyorum ama maalesef entertainment sektörünün belli branşları çok ilerledi. Örneğin televizyonculuk. Muhteşem ilerledi. Ama live müzik endüstrisi ve recording endüstrisi yani kayıt yani plakçılık, kasetçilik ne dersek diyelim o endüstrisi ile canlı müzik endüstrisi maalesef çok ama çok ama çok geriledi ve daha da kötüye gidiyor. Çünkü rol alan belli başlı oyuncular bence stratejist değiller ve işte o günkü şeyle yetiniyorlar, succes (başarı) yetiniyorlar ve o succes (başarı) maksimum öyle olabileceğini sanıyorlar ve de en önemlisi “ben, ben, ben” diyorlar. Yüksek egolar sanatçılardan sanatçı yöneten veya sanatçı yönettiğini sanan hatta sanatçı organizasyonu yapan insanlara sıçradı. Sanatçılar kaprislidir, aslında bende çok fenayımdır o konuda ama ben profesyonellik nedeniyle kaprisli gözükürüm. Yani ne denir, empoze ederim şartları. Ondan dolayı hep o şartları önceden oturtmaya çalıştığım için de hep bir savaş ve hep bir kapris yapıyorum olarak algılanmıştır. “HATAYI HALA KABUL EDEMİYORUM” B.N: Peki Ahmet San nasıl birisi aslında? A.S: Yani esasında saf ve salak biri. B.N: Estağfurullah. A.S: Yok yok öyle. Saf ve salak biri ama bir bakıma da despot biri de. Yani, salak olduğumu anlayana kadar çok ciddiyim, çok profesyonelim, çok despotum. Hatayı hala kabul edemiyorum. Niye kabul edemiyorum, insan hatalarından ders çıkartır. Genç dimaların bu hatalardan ders çıkartmamasına sinir oluyorum yani. B.N: İşlerinizde despot, özel hayatınız da daha mı yumuşaksınız, yoksa ikisi birbirine karışıyor mu? A.S: İkisi karışıyor esasında, çünkü yaptığın işin hele yurt dışıyla da iş yapıyorsan saat mefhumun bile yok. Gece saat 3’de uyanabiliyorsun çünkü Los Angeles’da akşamüstü saat 4 falan. Yani saygılı ve sevgi dolu biri olduğuma inanıyorum ama dediğim gibi işte beni sert buluyorlar yani sanatçılarım dahi Türk sanatçılarıyla menajerlik yaptığım vakit te öyle bir dalga yaratmışım ki bir şey konuşmak için bile 3 gün düşünürlerdi. B.N: Başka bir çaresi de yok herhalde? A.S: Evet, yok. Bizim işimiz kriz. Çünkü oluşmamış bir sektör her an bir kriz yaşıyorsun ve birbirini anlamayan kişileri buluşturuyorsun. Sponsorla sanatçı birbirleriyle hiçbir şekilde uyuşması mümkün olmayan hem yaratılış hem eğitim hem ticari koşullar falan. Onu patlatmadan 13 BANU NOYAN’IN KONUĞU işi götürmek lazım. Dolayısıyla iyi bir kriz yöneticisiyim aslında. Yani starları çok özümsediğim için nasıl yönetilebileceğini çok iyi biliyorum. Yani ister dünya starı, ister Türk starı. İyi yönetirim. İyi kriz yöneticisiyim, iyi celebrity yöneticisiyim. Dolayısıyla bundan dolayı da etrafı zaman zaman kırdığım olabiliyordu. Belki de çok fazla despot olduğum için de Türk sanatçı menajerliğini de sürdürmek istemedim. Yani neredeyse 10 tane çok büyük starın aynı anda menajeriydim. Yani Tarkan, Mustafa, Kenan. B.N: Demek organizatörler aynı zamanda menajerde olabiliyor? A.S: Bu sektörde herkese menajer de diyebilirsin, herkese organizatör de diyebilirsin ama organizatör farklı, celebility menajeri farklı, PR’ı farklı. Ben Türk sanatçı menajerliğine başladığım vakit Türk sanatçıların organizatörlüğünü yapmıyordum mesela. Çünkü iki şapka. Sanatçıyı doğru yönetebilmek için karşı tarafın sınırlarını zorlamalısın. O sınırları da zorlarken karşı tarafı da yıkmamalısın, ama sanatçıda da o beni kullanıyor fikrinin oluşmaması gerektiğine inandığım için ben tıkandığı vakit organizatörlük yapıyordum yahut yolu açmak için organizatörlük yaptığım oldu. Onun haricinde sanatçı menajerliğini yaptığım Türk 14 sanatçılarının %80’inin organizasyonlarını hep başkalarına yaptım. Dolayısıyla karakterim gereği detaycı, biraz agresif de görüldüm. Şimdi bir unvanlar verilip duruluyor, Genel Müdür, Genel Müdür muavinliği falan. Ahmet San ve asistanları vardı. Yani ben o onun üstü, bu bunun üstü değil, ben masa etrafında herkesin eşit olmasını isterim, kendim dahil. Böyle bir sistem kurmuşumdur hep. O sisteme ben de asistanım da eş değer uymak zorundadır. Öbür taraftan patron olarak asistanımı dinlerim ama karşı tarafın hatasını da affetmediğim için hep böyle asistanlarım biraz gergin olmuştur benle çalışırken. Ama 2 - 3 asistanım hariç 25’e yakın benle beraber çalışmış arkadaşım şu anda Türkiye’nin en iyi starlarının menajeri, organizatörü falan. Hepsi de diyor ki Ahmet Bey, Ahmet abi haklıymışsınız. İyi ki öyle olmuşsunuz ki biz çok iyi yetişmişiz diyorlar, aslında bir çoğunu hatırlamıyorum ama çok seviniyorum. Kolay işler değil yani o sektörün ilk etaplarında organizasyon nasıl olur, bir sanatçı nasıldır, security’si ne olmalı, back stage’leri ne olmalı göründüğü kadar kolay değil. “ŞARTLARI OLUŞTURMADIĞIM VE YÖNETMEDİĞİM HİÇ BİR İŞTE YOKUM” B.N: Peki şimdi ne yapıyor Ahmet San? A.S: Ahmet San sıkıldı. Müzik organizasyonlarından sıkıldı. Müzik prodüksiyonlarından sıkıldı. Sebebi artık koşullar beni hoşnut etmiyor ve de kişilere bağlı. Yani birisi iner-çıkar senin bütün projen güme gider. Onun için sinema ile ilgili bir farklı işe soyundum. Çünkü sinema bir ekip işidir. Bugün dizide bir sanatçı biraz başını mı kaldırdı hemen dizide öldürüyorlar. Dolayısıyla proje yürüyüp gidiyor. Single person’a bağlı olmayan bir ekip işi olan sinema sektöründe bir proje üzerinde 2-2,5 yıldır çalışıyorum. Yine Dünya çapında bir proje olacağına inanıyorum. Çok kısa süre içerisinde de Türkiye ve Dünya kamuoyuna olması gerektiği gibi partnerlerimle ve dahil olan kişilerle birlikte projemi açıklayacağım. Dolayısıyla son sözüm; şartları oluşturmadığım ve şartları yönetemediğim hiç bir işte yokum. B.N: Bende öyle düşünüyorum. A.S: Bu da belki biraz manevi doyumdan. Hiç gitmediğim Dünya ülkelerinde bile çok samimi arkadaşlarım var. Bu yaptığım meslekten dolayı. Çok mutluyum yaptıklarımla. Ticari olarak mutlu muyum, değilim. Bu eforları kırk yıl başka sektörlerde harcasaydım belki çok daha varlıklı olabilirdim ama kendimi tatmin etme açısından çok doğru iyi ki yapmışım diyorum. B.N: Mutsuz olduğunuz noktalar olduğunu biliyorum? A.S: Evet, yani Gloria Gaynor’ı açık hava tiyatrosuna getirmiş biri. İlla ‘ya epeydir görüşmüyoruz buluşalım Ahmet’ dedi. Yemeğe götürdüm diye rahatsız oldu adam. B.N: Çok doğal. A.S: Toto Cutugno geçen gün konsere gelmiş, bin yıllık arkadaşım. ‘Ahmet muhakkak buluşalım’ dedi. ‘Telefonlaşalım seninle Milano’da’ buluşuruz diyorum. Neden dersen? Gelsem çünkü rol çalacağım, gerek yok. Dolayısıyla dostluklarım devam ediyor ama Julio, o kadar para içerisindesin, 10 bin kişilik spor salonu konserinde ne işin var? Dolayısıyla mutsuz ayrıldı falan. Kendisi milyar dolar sahibi hala tercihlerini para için yapıyorsa güle güle. Dolayısıyla ben konser organizasyonunda ve diğer bütün organizasyonlarda şartları koyduğum ve yönettiğim işlerde her zaman yaparım, istersem de çok iyi de yaparım yani. B.N: Buna şüphe yok. Buna şüphesi olan var mı acaba? A.S: Eee yani. B.N: Bence yok. Yok yok, yok canım yok. Olamaz böyle bir şey. A.S: Bazı şeyleri zor anlatıyorum yani, nefret te ediyorum, bunları hissediyorum bazı ortamlarda. Dünyanın en www.mallreport.com.tr BANU NOYAN’IN KONUĞU büyük liderini getirmişim. Sponsorum bir anda diyor ki; O dünyanın en büyük lideri de İstanbul’da arkadaşı var ve o İstanbul’daki arkadaşının evine akşam yemeğine gidecek. Dünyanın en büyük liderine işini yapmış, normal ötesi de servislerini sağlamış, ben Ahmet San olarak ona nasıl diyebilirim ki sen akşam Türk dostunun yemeğine gitme. Vay efendim niye yemeğine gitmişte, kendisinin o sponsor olanın boğaz kenarında evi varmış, niye onun evine gelmemiş. Şimdi bunu anlatmaya çalıştım ama arada o şirketin zaten benden rahatsız olan insanları falan, adama yetiştirdiler, doldurdular. İşte bu Ahmet’tir. O firmanın sahibinden de para almıştır. Senin evine değil bak oraya götürmüş. Bunu bile o koskoca Türkiye’nin en önemli firmalarından birinin başındaki, sahibi olan, yönetim kurulu başkanı olan adama anlatamıyorsan ve de inanıyorsa ve yapmış olduğumuz sözleşmedeki bazı boşlukları aleyhime kullanıp hukuken üstüme de geliyorsa lanet ediyorum. Kendi kendime sus diyorum. Eski Ahmet San olsa onun o borsadaki hisselerini sarsacak derecede adamı öyle bir zora sokarım ki kendi bile nereye düştüğünü bilmez. Benimde kendimden korktuğum böyle bir tarafım var. Onun için aman abi ben kimseyle muhatap olmayayım. Aynı dili konuştuğum sanatçı varsa sanatçıyla iş yapayım, birileri varsa onlarla iş yapayım. Yoksa aman uzak dursun! Çünkü 61 yaşındayım, kırk yıldır da akla gelebilecek her türlü insanı tanıdım. Hayatıma her türlü insan direkt ve ya endirekt girdi. Kimse bulaşamadı, kimse tehdit edemedi ama çok çelmeler takmaya çalıştılar. Kendimi çok iyi zırhladım her konudan, eğitimden hukuka varıncaya kadar. Zırhlandığım için ürküyorum. Yani olmaması gereken boyutlara girmemen lazım diyorum. Aman Ahmet boş ver. Bu davayı da kaybet gerekirse, bu yaştan sonra yanlış. Ee o zaman hep kendinden taviz vereceksen bu işi yapma. Maalesef Türkiye’deki en büyük firmaların sahiplerini tanıdım. Onun içinde bu işleri yapmak istemiyorum. www.mallreport.com.tr B.N: Ne kadar enteresan, bu sektör insanı bu hale getiriyor. Sizi en iyi anlayan eşinizdir herhalde, neler yaşadı sizinle? A.S: Tabi, ben 76 yılında evlendim. 75’de tanıştım. 1 yıl içerisinde evlendim ve işte 38 yıl. Çocuğumuzda yok. Birbirimizi çocuk gibi yetiştirdik. Konserlerime bile gelmez. B.N: Allah Allah! Ne işle uğraşıyor. Çalışıyor mu? A.S: Dekoratör. Yani zaman zaman geldi. Mesela ilk 93 yılında statta konser yapacağım. Kulis diye bir şey yok. Farelerin dolaştığı yerde mesela Micheal Jackson, Elton John için öyle bir kulisler yaptı ki Micheal Jackson’dan Elton John’una herkes o kuliste pozlar verdi sandalyelerine, koltuklarına falan bayıldılar. B.N: Nelerden zevk alıyorsunuz? A.S: Şimdi maalesef konser seyredemiyorum. Kulübe gidemiyorum. Bir de yatılı okuduğum için içkide içmediğimden, çok hızlı yemek yerim. Yani bir yere yemeğe gidiyorsun herkes otururken bitti yemeğin. Orada da için daralıyor müzik başladığı vakit. İstanbul’da bir dönem 3-5 tane yer açtım, ürktüm. Yorulmuşum orada da. İşletmecilik de yormuş. Dediğim gibi yemek harici hiçbir şeyden böyle vay ne güzel, ne hoş zevk almıyorum. B.N: Peki Türkiye’de star var mı? A.S: Çok. B.N: Mesela? A.S: İsim vermem. Çok var ama hiç biri de çünkü devamı var. Çünkü hiç biri de olması gereken yerde değil ama 15 BANU NOYAN’IN KONUĞU oldukları yere tabii olduklarına inanmaları en kötü. Bugün saçı dağınık, kirli, Cezayirli Rasit Taha geliyor Türkiye dahil 15 ülkede yılda, yurtdışında yalnız Fransa haricinde 50-60 tane konser veriyor. 70 küsür yaşındaki adam Paris’te Théâtre Şanzelize’de soldout 5 konser veriyor. Toto Cutugno geliyor burada İstanbul’da soldout konser veriyor. Yani bütün bu pazarları düşündüğün vakit bizimkiler 100 yerine bu yıl 150 alayım. Kim ne yaptı, nerde? Halbuki 70’e çık, yılda 5 bin kişi yerine 75 bin kişiye live performans yap falan filan, yani onun için hepsi ‘mış’ gibi star esasında. Gerçek star kapasiteleri var ama kullanamıyorlar. “TÜRKİYE’DE ÇOK MÜHİM STARLAR VAR” B.N: Sizin için herhalde önemli olan sanatçının ne kadar çok halka inip konser verdiği değil mi? Bu sizin için çok önemli? A.S: Bir de yılsonunda elde ettiği maddi ve manevi kazanç. Yani kendini kapatarak 100 lira alacağına, doğru açarak 200 lira al ama 4 misli iş yap. Fiyatları ona göre oluştur. Yani bu bir müteşebbislik işidir değil mi? Şimdi menajerler bekliyor aman Banu aradı, şey konseri Kanyon, 300 isteyelim. B.N: Evet, evet aynen öyle. A.S: Ya dur 300 isteme, 100 iste de bunu her haftaya döndürelim. B.N: Bunları nasıl yazacağız? A.S: Öyle olaylar oluyor ki yaptığım işten iyice soğuyorum. Örnek geçenlerde; Athena 19 Mayıs konseri. Bir menajeri var. Dövmediği kaldı oradaki insanları. Şimdi sen doğru brif edeceksin. Başkan gelecek, 3’üncü şarkı, 5’inci ya da 50’inci şarkıda teşekkür edecek, çiçeğini verecek. Yanında da 3 kişi gelecek. Tamam mı kardeşim? Tamam. Artık bunu strese sokmaya gerek yok ki. 3 yerine 5 kişi gelmiş. Menajeri sahnede. Alanda var 25 bin kişi. Bir kadın. Tanımıyorum da. Nasıl bağırıyor kulisin orada merdivenlerde. Bir adamı itiyor. Şimdi böyle menajer olursa nasıl iş olur bilemiyorum yani. Tamam çok önemli Athena’nın menajerisin, 16 bravo. Yaldızlı şeyler verelim, plaketler, hediyeler. Paranı alıyorsun, görevini yapıyorsun. Bütün bunlar işleri soğutuyor. Ha bunun çözümü yine sanatçılar. Yerlerde sürünmeye başladılar. Bir kaç sene sonra bir tokat yiyip bir silkinebilirler diye düşünüyorum. B.N: Yani, keşke öyle olsa. A.S: Türkiye’de çok mühim starlar var. Dünya pazarına gidebilecekken kendi kozaları içerisinde kalmayı tercih ediyorlar ve o vardıkları aşamanın en önemli aşama olduğunu sanıyorlar ve de en iyi kendilerinin yönettiğini sanıyorlar. B.N: Herkesin akrabası menajeri zaten. A.S: Tabi tabi… Abla, teyze, abi. Yani bu Mustafa Sandal’da da böyleydi, Tarkan’da da böyleydi. Sanatçılar, starlar dahil taşra yönetim zihniyetini kullanıyorlar. Vizyonunda kaldıkları müddetçe iyi ama Dünya starlarına hiçbir zaman ulaşamayacaklar. Kim diyorsan da isim saymama gerek var mı? Türkiye’deki manşetlere çıkan starlara bakıp her birini alt alta yazabilirsin. Bunu söylememe gerek yok. B.N: Ama kızacaklar size, nasıl baş edeceksiniz? A.S: Ben isim vermiyorum ki. B.N: Kim üstüne alınacak bakalım. A.S: Kötü de söylemiyorum ki. Hak ettikleri değere hiçbir zaman ulaşamayacaklar. Taşra mekanizmasını, taşra vizyonunu, taşra yönetim vizyonunu bırakmadıkları müddetçe hiçbir zaman hak ettikleri değere ulaşmadıkları gibi ulaşamayacaklar da. Kimdir bunlar? Türkiye gündemdeki star adlandırılan sanatçıları alt alta yaz, bana isim söylettirme. Doğruda bu. Bugün hala söylüyorum. Onlarca olmasa bile bir kaç sanatçı var. Kenan Doğulu, Burak, Sezen, Nükhet… Bunlara her gün onu söylüyorum. Kenan’a onu söylüyorum. Burak’a onu söylüyorum. Bana göre Burak Jose Carreras’la dünya operalarında boy gösterebilecek bir çocuk mesela. İlk menajeri olduğumda ‘Ne istiyorsun?’ dedim, ‘Sarah Brahmanile sahneye çıkmak hayalim’ dedi. 4 ay sonra Sarah Brahman’la konser verdi AKM’de. Kadın bile hoş oldu yani. Ne kadar muhteşem ses. Orkestra şefi bile Londra’ya davet etti. Ahmet San… gibi takip ettiı mesleğimi o günlerde seçmişim Küçücüktüm bir Ahmet San vard ün benim bug , ık duyduğum işte o Ahmet San ğim, mesleki becerilerine hayranl konuğum… evazı, kültürlü, iyetle gelirim diyecek kadar müt Ofisime davet ettiğimde memnun r neler… nele a dünyayı takip etmiş ve dah eğitimli, gezmiş, görmüş, yaşamış, n bu duyguZate , bu sohbet bitmesin istedim. Uzun uzun sohbet ettik hiç gitmesin bilirdi ki ttire Ahmet San’dan başka kimler hisse yu idolüm olan Betül Mardin ve mek, dinle im ğu gibi gerçekten bitmesin isted bana… Tıpkı Betül Hanım’da oldu bile s nefe rim tlarım hep anlatsınlar ben dinle hiç konuşmadan dinlemek… Üsta Ne ’ı. San et işesiyle ve zevkle dinledim Ahm alırken bir şey kaçırmamak end i ama keşke ak istedim hep ‘estağfurullah’ ded tecrübe! Gıpta ettim, asistanı olm günümüzar kad er öğrensem dedim. Her ne olsam, yanında dolaşsam bir şeyl insanların liksiz esin yapabildiğini sandığı, nite de özellikle son birkaç yıldır herk on’u Pard iş. bu iş haline gelse de öyle değil ‘organizatörüm’ diye dolaştığı bir olübe tecr n şeyi iğinde işinize yarayacak tek olmayan ve başınıza bir şey geld ncile öğre en etm mı gibi bizim işimiz “kriz”… Öğr duğu bir iş bizimkisi… Kendi tanı ken gere ası urm reklamcı dergisinin sayfasını dold riyle, pazarlamacı sattıklarıyla, ip çıkıveriyorlar n ‘haydi organizatör olalım’ dey reklamlarıyla uğraşması gerekirke kapmaya iş an meslektaşlarım biz üstatlard yollara… Gençlere mesaj; genç i siz gelin beni dinleyin. değil iş öğrenmeye çalışalım had Teşekkürler üstadım… www.mallreport.com.tr