Full Text
Transkript
Full Text
Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 Nursel KARACA1 EBRU: SUYA AKSEDEN DÜŞLER Özet Ebru Sanatı, Türk Sanat Tarihi’nde kendine özel bir yer edinmiştir. Türk kültürünün güzellik ve estetik anlayışı ile gelişerek ölümsüzleşmiş olan Ebru Sanatı Geleneksel Türk süsleme sanatlarının en kadim olanlarındandır. Bir kağıt süsleme sanatı olan ebru, bulut gibi, mermer damarları gibi renkli, dalgalı ve hareli şekillerle bir tekne içindeki kıvamı artırılmış su yüzünde oluşturulan muhteşem desenlerin kağıda alınması ile ortaya çıkar. Ebru, bir denge, ritm ve sabır sanatıdır. Tekrarı ve geri dönüşü olmadığından bir eserin ikinci kere ortaya çıkartılabilmesi mümkün değildir. Bu çalışmanın amacı, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk süsleme sanatlarının bir dalı olan ebru sanatını; sözcük anlamı ve kısa tarihçe, ebrunun kullanıldığı yerler, ebru yapımı için gerekli olan malzemeler, yoğunluğu artırılmış suyun ve boyaların hazırlanması, ebru yapımı, ebru yapmanın incelikleri, ebru çeşitleri ve belli başlı geleneksel teknikleri ele alarak tanıtmaktır. Anahtar kelimeler: Geleneksel Sanat, Süsleme sanatı, Ebru, Malzemeler, Teknikler. MARBLING: DREAMS REFLECTING INTO WATER Abstract Türkish Marbling Art has has made himself a special place in Turkish Art history. Marbling Art, immortalized developing with the beauty and aesthetics of Turkish culture, is one of the most ancient areas of traditional Turkish decorative arts. Marbling being an art of paper decoration reveales itself by transferring the spectacular images with the shapes like a cloud, like marble veins, colored, wavy and marbled on highly concentrated water surface in the marbling vessel. Marbling is an art of balance, rhythm and patience. It is impossible to make the same marbling paper for a second time because there isn’t its repetition and return. The 1 Yrd.Doç.Dr., Yalova Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi.,nurselkaraca2004@yahoo.com Nursel Karaca aim of this study is to introduce Marbling art, a branch of Traditional Turkish ornament arts tended to be forgotten, by considering with its word meaning and short history, the places of its using, required materials to perform it, preparing the condensed water and dyes, performing the marbling, niceties of creating marbling and marbling types and its major traditional techniques. Keywords: Traditional Art, Ornament Art, Marbling, Materials, Techniques. “Ayrı ayrı çanaklarda boyaların kıvamı, Su ödle ayarlanır başlar işin devamı, Kitreli su üzerine fırçalarla boyalar serpilerek nakşettirilir Kağıda çıkar devamı.” Mustafa Düzgünman/ Ebruname 1. GİRİŞ Ebru, içine sığır ödü katılmış, güneşten etkilenmeyen, suda erimeyen ve kağıda zarar vermeyen, madeni esaslı boyaların tercihen gül dalı çubuklara sarılan at kuyruğu kılı fırçalarla, birtakım maddelerle yoğunlaştırılmış su üzerine serpilmesiyle elde edilen hareli (Sözen, 1994, s. 73) desenlerin tercihen asitsiz bir kağıda aktarılmasıyla sonuçlanan bir kağıt bezeme sanatıdır. Pratik olarak genellikle, ebrulu kağıda da “ebru” denmektedir. Günümüze kadar usta-çırak ilişkisi içinde icra edilerek ulaşmıştır. Ebru ülkemizde en yaygın ve en rağbet gören kağıt süsleme sanatlarından biridir. 2. Ebrunun Sözcük Anlamı ve Kısa Tarihçesi: Ebru sözcüğünün bilinen ilk adına, Orta Asya dillerinden Çağatayca’da “hare gibi, damarlı” anlamına gelen ‘ebre’ kelimesi gösterilir. İpek yolu ile İran’a gelen sanat, burada “bulut gibi”, “bulutumsu” ya da “buluta ait” anlamında “ebri” olarak isimlendirilmiştir. Hindistan’a “abar” adıyla giden sanat (Barutcugil, 2004, s. 5), Türklerle birlikte Anadolu’ya geldiğinde, Türkçe'de söyleyiş zorluğundan dolayı zaman içinde değişerek “ebru” biçimini almıştır. Ayrıca ‘ebru’ Farsçada “kaş” anlamına da gelmektedir. Ebru kağıdının içinde kaşa benzer şekiller de belirmektedir. Bir başka görüşe göre de, Ebru sözcüğü “Su Yüzü” anlamına gelen Farsça “abru” sözcüğünden gelmektedir (Alparslan, 1997, s. 497; Barutcugil, 2001, s. 33; Ovalıoğlu, 2007, s. XII). Kağıt bezeme sanatlarının en önemli dallarından biri olan Ebru Sanatı’nın ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bugün itibariyle tam olarak saptanamamaktadır. Ancak doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu bilinmektedir. Ebru’nun başlangıç yılları karanlık dönem olarak adlandırılırsa; ebrunun, “Liu Sha Shien” ismiyle ilk kez 7. yüzyılda Çin’de yapıldığı görülür. 12. yüzyılda bu sanat Japonya’da “siminagashi” ismi ile ortaya çıkmıştır (Serin, 2008, 101). Türk Ebru sanatının köklerinin de 9. ve 10. yüzyıla kadar uzandığı varsayılmaktadır (Eriş, 2007, s. 4). Ebru ile süslenmiş eski eserlerin ve yazmaların tarihleri bilinse bile bunlar birkaç kez onarımdan geçip yenilendiklerinden dolayı ebruya ilişkin kesin bir bilgi sayılamamaktadır. Türk ebruculuğunun başlangıç noktası olarak elde belge olmamakla birlikte Orta Asya görülmektedir. “İran kaynakları ebrunun bulunuşunu, Hindistan’a gidip yerleşen İranlılar’a bağlamakta ve Şah Tahmasb döneminde (1524-76) ilk olarak Hindistan’a giden Mir Muhammed Tahir tarafından bulunduğunu; Batılılar ve Türkler ise bu sanatın ilk TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 42 Ebru: Suya Akseden Düşler önce Türkistan’da ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Bugün elde bulunan ebru örnekleri 16.yy’dan geriye gitmemektedir” (Alparslan, 1997, s. 497). Hikmet Barutcugil (2001) “bugün bilinen modern ebrunun 13. Yüzyılda Türkistan’da, Semerkant'ta ve 14. Yüzyılda İran’ın doğusundaki Herat yöresinde yapıldığına ilişkin bazı raporlar bulunmaktadır” (s. 34) diyerek ebrunun önce Türkistan’da yapıldığı tezini doğrulamaktadır. Tarihi kestirilebilen en eski ebrunun h.962 (m. 1554) tarihini taşıyan üzerinde Malik-i Deylemȋ’ye ait bir kıt’anın bulunduğu ve Gürcistan’da yazılmış olan bir ebru gösterilmektedir (Eriş, 2007, s. 4; Ovalıoğlu, 2007, s. XII). Ebru da aynen kağıt gibi İpek Yolu ve diğer ticaret yollarını kullanarak doğudan batıya yayılmıştır. 15. yüzyılda Türkistan ve Özbekistan’da klasik tarz biçimiyle battal ebru yapıldığı görülür. Ebru, bu yüzyılda ipek yoluyla Osmanlı topraklarına geçmiştir. 1539 –1540 yıllarında, Topkapı Sarayı 845 demirbaş sicil numarası ile kayıtlı olan el yazması Ârifî’nin Rûh-i Çevgân adlı eserinde bu sanat hakkında bilgi verilerek ebru eserlerden örnekler sunulmuştur. Bu eserin varlığı, Osmanlı’larda Ebru sanatının başladığını bizlere kanıtlamaktadır. Daha sonra, 1595 yılında yazılmış olan el yazması “Tertib-î Risale-î Ebrî” adlı eserde Şebek Mehmet Efendi ebru sanatının nasıl yapıldığını okuyucusuna anlatmaktadır (Derman, 1977, s. 48; Serin, 2008, s. 101). Geleneksel Türk Ebru Sanatı’nın gelişiminde bir ana damardan söz edersek, çeşitli ebru kaynaklarından edindiğimiz bilgiler ışığında, 15. ve 16. Yüzyıl temsilcisi olarak, 16.yy’ın sonlarında yaşamış olan ve Tertȋb-i Risâle-i Ebrȋ’de Şebek lakabı ile anılan Şebek Mehmet Efendi bilinen en eski ebru icracısıdır. Bu dönem, o devire damgasını vuran battal ebru’su (tarzı kadim) dönemi olarak da söylenebilir (Çoktan, 1992, s. 9). 18. yüzyıl ortasından itibaren yaşayan ve 1773 senesinde vefat eden Ayasofya Camii’nin hatibi ve hattat olan Hatip Mehmet Efendi Geleneksel Türk Ebru Sanatının 17. Yüzyıldaki en büyük temsilcisidir. Hatip Mehmet Efendi ebrularında kullandığı renkler ve ebrusundaki hareketlilik dolayısıyla ebruculuk sanatında en ileriye giden büyük bir sanatkardır. Miras olarak günümüzde “hatip ebrusu” diye adlandırılan, çeşitli renkteki boyaların iç içe damlatılarak bunlara çarkı felek, kalp, denizyıldızı gibi şekiller verilmesi şeklinde oluşturulan ebruyu bırakmıştır. Ana damardaki diğer önemli bir halka Özbek Şeyhi Şeyh Sadık Efendi’dir. 18. Yüzyıl sonu-19. Yüzyıl ortaları dönemini temsil etmektedir. Şeyh Sadık Efendi Buhara’da doğmuş ve ebruculuğu Buhara’da iken öğrenmiştir. Ebru sanatını oğulları Edhem ve Salih Efendilere öğretmiştir. 19. Yüzyıl Bekir Efendi dönemidir. Yazılı ebru, hafif ebrulu zemin üzerine hat sanatından özgün örneklerin yer alması bu dönemde gözlemlenebilmektedir (Serin, 2008, s. 101). 19. Yüzyıl sonu ile 20. Yüzyılın başlarında Ebru Sanatı’ndaki ana damarda diğer önemli bir halka, 1829 yılında İstanbul’da doğmuş olan ve Buhara’dan İstanbul’a ebruculuğu yeniden getiren İstanbul Özbekler Dergâhı şeyhi Şeyh Sadık Efendi’nin oğlu olan İbrahim Edhem Efendi’dir. Kendisi pek çok sanatta ileriye gittiği için, “Hezarfen” (bin sanat sahibi) lakabıyla da anılmaktadır (Derman, 1977, s. 34). Edhem Efendi, tekkenin giderlerini ve Özbekistan’dan hac görevini yerine getirmek için kutsal topraklara gitmek üzere önce İstanbul’a gelen misafirlerinin masraflarını karşılamak için yaptığı ebruları Beyazıd’daki kağıtçılar çarşısında satarmış. Gel-git ebrusunu bu sanata kazandıranlar Şeyh Sadık Efendi ile oğlu İbrahim Edhem Efendi’dir (Serin, 2008, s. 101). Bu dönemde yine Salih Efendi, Sami Efendi (1838-1912) ile Şeyh Aziz Efendi’yi TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 43 Nursel Karaca (1871-1934) görmekteyiz. Ebruculuğu babası Şeyh Sadık Efendi’den öğrenen Salih Efendi’nin elimizde eseri yoktur. Zamanın en iyi hat sanatçılarından olan Sami Efendi ile Şeyh Aziz Efendi ve Kadıköy Osmanağa Camii imamı ve hatibi olan Abdülkadir Kadri Efendi (1875-1942) ebru sanatını Hezarfen Edhem Efendi’den öğrenmişlerdir. Ancak Ebruculuğu meslek edinmemişler, çok sevdikleri ebru sanatı ile amatör olarak ilgilenmişlerdir (Çoktan, 1992, s. 9). Osmanlı döneminde başlıbaşına bir sanat ve iş kolu olan ebruculuk, 20.yüzyıl başlarına gelindiğinde unutulma noktasına gelmiştir. Bu sanatın tekrar hayat kazanması yine Edhem Efendi’nin öğrencisi olan büyük sanatçı Necmeddin Okyay sayesinde olmuştur. Necmettin Okyay, Medreset-ül Hattatin’de ve 1936 yılından itibaren Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde ebru, hat ve cilt dersleri vermiştir. Bu sayede ebruyu yeni nesillere öğretmiştir ki bugün Türkiye’de ebruculuk sanatının bilinmesi, yerleşmesi ve gelişmesini sağlamıştır. Necmettin Okyay’ın yetiştirdikleri arasında oğulları Sami ve Sacit Okyay ile yeğeni Mustafa Düzgünman bulunmaktadır. Bu şekilde yeni nesillere de bu üç önemli ismin öğretmesi ile geçen ebruculuk sanatı bir durgunluk döneminden sonra bugün hala çok yaygın bir şekilde devam etmektedir. Ebruda klasik anlayışın devam etmesi Necmettin Okyay sayesinde olmuştur. Daha önce de çiçeğe benzer birtakım şekiller yapılmakla birlikte, Necmettin Okyay bilinen ebrulara çiçeğe tam benzeyen şekilleri geliştirerek “Necmeddin ebrusu” diye anılan çiçekli ebrular ile yazılı ebruları ilave etmiştir. Çok iyi bir hattat olduğu için yazıları Arap zamkıyla yazarak sonra kağıdı ebrulamış, zamklı kısımlar ebruyu almadığı için bu kısımlar boş kalacak şekilde yazılı ebrular ortaya çıkartmıştır (Foto: 16). Necmeddin Okyay’ın ortanca oğlu olan Sami Bey (1910-1933) cilt ve tezhip sanatçısıdır. Küçük oğlu Sacid Bey (1910-) 1936-1973 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde cilt ve ebru hocası olarak görev yapmış, başarılı eserler vermiştir (Çoktan, 1992, s. 9). Geleneksel ebru sanatında Necmettin Okyay'dan sonraki büyük aşama yeğeni merhum Mustafa Düzgünman’dır. Düzgünman tam 50 yıl tekne açmış, eserleri ve yetiştirdiği öğrencileri ile bu sanatın tanınmasına ve yayılmasına hizmet etmiştir. Papatyayı üsluplaştırarak ebru sanatına katkıda bulunmuştur. Mustafa Düzgünman’ın yetiştirdiği Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Sabri Mandıracı gibi öğrencileri ondan bayrağı devralıp bugün yine gerek kendi çalışmaları gerekse yetiştirdiği öğrencileriyle geleneksel Türk ebru sanatını daha da ileriye taşıma çabası içindedirler. 3. Ebrunun Kullanıldığı Yerler Ebru günümüzde soyut ve plastik sanatlar gibi değerlendirilmekte, başlı başına bir sanat eseri olarak düşünülmekte ve sergilenmektedir. Ayrıca tezhip ve hat sanatı ile birlikte kitap sayfalarında, murakka kenarlarında, ciltlerde (yan kağıdı-kapak ile kitabı birbirine bağlayan kağıt olarak), yazı boşluklarında ve koltuklarında, açık renkte yapılan hafif ebrular ise özellikle hat sanatında yazıları süslemek için zemin, pervaz ve cetvel olarak kullanılmaktadır. Ebru eskiden beri, ciltçilikte (kitapların cilt kapakları ile kitap arasındaki bağlayıcı kağıt) ve cilt kapağı olarak; hat yazı levhalarının etrafına dış pervaz ve iç pervaz olarak, müzehiplikte ayrıca hat yazıları için zemin kağıdı (hafif ebru) olarak; günümüzde de dekoratif olarak kullanılmaktadır. Ayrıca çeşitli kumaş, ahşap v.s.de de kullanım alanı bulmuştur. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 44 Ebru: Suya Akseden Düşler 4. Ebru Yapımı İçin Gerekli Olan Malzemeler Ebru yapılması için çok farklı malzemenin bir araya getirilmesi gerekir. Bunlar; 4.1. Tekne: Ebru yapımında ‘tekne” şeklinde ifade edilen kaplar kullanılır. Bu, içerisine kıvamı artırılmış olan sıvı konan bir çeşit tepsidir. Tekne alüminyum ya da galvanizden yapılır. Tekne ölçüleri değişik kağıt boylarına göre farklılık gösterirler. Bunlar 17.2x25.2 cm, 35.2x50.3 cm, 50.5x70.3 cm. boyunda ve 4-6 cm. derinliğinde olmalıdırlar. 4.2. Yoğunluğu Artırılmış Su: Herhangi bir suyla ebru yapılamaz. Suyun yapışkanlık ve kıvam veren bir malzemeyle yoğunlaştırılması gerekir. Amaç, üzerinde boyalara rahatça şekil verilebilmesi için suyun yoğunlaşarak ağırlaşması ve deseni suyüzünde oluşturduktan sonra kağıt suyun üzerine serildiği zaman boyalar akmadan kağıda geçecek şekilde suyun yapışkan bir hale gelmesidir. Suyun yoğun kıvamlı bir hale getirilebilmesi için kitre, deniz kadayıfı, sahlep, boy tohumu gibi çok değişik malzemeler kullanılabilir. Eğer su kireçli ise tercihen saf su kullanılmalıdır. 4.3. Boyalar: Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan boyalar genelde ‘Toprak Boya’ diye adlandırılan metal oksitlerden elde edilen boyalar ve bitkilerden elde edilen pigment boyalardır. Siyah boya ise soba kurumundan elde edilmektedir. Ebruda kullanılan boyalar güneşten etkilenmeyen ve asit ve benzeri yabancı maddeler içermeyen türde boyalar olmalıdır. Ebru sanatında kullanılan boyaların en önemli özelliklerinden biri suyla karışmıyor olmalarıdır. Diğer önemli bir özellik de içlerinde asit ve kazein gibi çeşitli kimyasalları barındırmaması gerektiğidir. 4.4. Biz: Boyaları suyun yüzüne attıktan sonra şekil vermek için “biz” denilen değişik kalınlıktaki bir nevi şişler kullanılır. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 45 Nursel Karaca 4.5. Tarak: Boyaları suyun yüzüne attıktan sonra yine şekil vermek için ‘tarak’ adı verilen farklı boylarda olan ve farklı diş aralığına sahip malzeme kullanılır. 4.6. Fırça: Boyaları sıvının üzerine atmak için ortası boş kalacak biçimde, gül dalına sarılmış at kılından yapılmış fırçalar kullanılır. At kılları tercihen yaşlı atların kuyruklarından elde edilir. At kıllarını gül dalına sabitlemek için misina ip kullanılır. 4.7. Öd: Zayıf bir asit olan öd insan ve hayvanlarda yenen yağların parçalanmasını sağlar. Ebru sanatı için en özel, en önemli malzemedir. Öd genellikle büyük baş hayvanların safrakesesinden elde edilir. Öd; boyaların su yüzünde açılmasını sağlar. Aksi takdirde boyalar suyun yüzeyinde tutunamaz, dibe çöker. Ayrıca renklerin birbirine karışmasını engeller. Boyanın kağıda yapışmasına yardımcı olur. Aynı rengin değişik tonlarının ve değişik büyüklükteki açılımların elde edilmesi yine öd sayesinde gerçekleşir. Ödü eksik olan boyalar kağıt üzerinde akma, kopma, kumlanma gibi problemler ortaya çıkartırlar. Ödü çok fazla olan boyalarda yüzey gerilimi çok fazla artıracağı için diğer boyaları sıkıştırıp onların parçalanmasına, akmasına sebep olurlar. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 46 Ebru: Suya Akseden Düşler 4.8. Terebentin: Boyaların daha üç boyutlu, daha farklı bir görüntüye kavuşması için “terebentin” kullanılır. Bu saf terebentindir. Yani petrol türevi bir malzeme değildir. Terebentin çam kütüğünün damıtılması ile elde edilen ve ebru yapımında kullanılan tek yağ türevli olan malzemedir. 4.9. Kağıt: Elbette ebruyu yaptıktan sonra bir kağıda almak gerekir. Bunun için de tekne ebadında ebru kağıdını ve ayrıca teknenin üzerinde kalan artıkları temizlemek için samanlı kağıtlar kullanılır. İdeal kağıt, el ile yapılan ve emici özelliği fazla olan asitsiz kağıttır. Kağıdın, emici özelliği fazla ve mat olanları tercih edilir. En çok 60 veya 80 gr. 1. hamur kağıtlar kullanılır. Ebruyu kağıda aldıktan sonra bir kurutma tezgahına ihtiyaç duyulur. Ebru kuruduktan sonra da “mühürleme” ya da “mühreleme” denilen ebrulu kağıdı düzleme ve parlatma işlemine geçilir. Bunun için cam, akik, çakmak taşı gibi çeşitli malzemeler kullanılabilir. Kağıdın üzerinde güzelce gidip gelmesi, kayması ve kağıdı yırtmaması için genelde en başta kağıt beyaz sabunla bir miktar sabunlanır (ebrunun üzerinde sabun –kuru olarak- gezdirilir). Sonra da mühür aletiyle parlatılır. Ebruda kullanılan malzemeler bu şekilde özetlenebilir. 5. Yoğunluğu Arttırılmış Suyun Hazırlanması Ebru yaparken kullanılacak sıvıyı hazırlamak için çok değişik malzemeler kullanılabilir. Doğal malzeme kullanımı esastır. Kimyasal kıvam artırıcılar tercih edilmemelidir. En çok kullanılan iki malzeme kitre ve deniz kadayıfıdır. 5.1. Kitre: Kemiksi, bitkisel bir malzemedir. Kitreyle ebru yapılacak sıvıyı hazırlayabilmek için kitre suya konup şişmesi beklenir. Şiştikten sonra bir miktar daha su ilave edilip yoğurulur. Tekrar suyla seyreltilir, karıştırılır, yoğurulur. Bu 3-4 günlük bir süreçtir. En sonunda da bu kitreli su tülbentten birkaç defa süzülerek tekneye alınır. 5.2. Deniz kadayıfı: Günümüzde hemen hemen ebrucuların büyük bir kısmının kullanmış olduğu malzeme ise karojen veya deniz kadayıfı diye adlandırılan yine kıvam artırıcı bir malzemedir. Deniz kadayıfı yosun türevi bir malzemedir. Hazırlık süresi kitreye göre çok daha kısa sürmektedir. Kitre ile hazırlanan sıvının arzu edilen kaliteli hale gelmesi için 30-50 ebru yapmak gerekir. Deniz kadayıfında hem hazırlama süresi kısa olmakta, hem de 1-2 zemin ebrusu yapıldıktan sonra en canlı en parlak renkli ebrular alınabilmektedir. Ayrıca deniz kadayıfı ile hazırlanan ebru sıvısının ömrü kitre ile hazırlanana göre daha uzun ömürlü olmaktadır. Deniz kadayıfı ile kıvamlı su hazırlarken, derin bir kabın içerisine yaklaşık 4,5-5 litre sıcağa yakın ılık içme suyu konur ve içerisine 50 gr. deniz kadayıfı eklenir. Çırpıcı ya da çubuk blender ile karıştırılır. 30 dakika ya da 1 saat sonra tekrar karıştırılır. Üzerindeki köpüklerin gitmesi için 3-4 saat ya da tercihen bir gece beklettikten sonra kullanıma hazır hale gelir. Deniz kadayıfı yine kitrede olduğu gibi tülbentten ya da ince ten çorabından süzülerek tekneye alınır. 6. Boyaların Hazırlanması Ebru sanatında kullanılan boyaların en önemli özelliklerinden biri suyla karışmıyor olmalarıdır. İkinci önemli özellik de içerisinde asit ve kazein gibi çeşitli kimyasalları barındırmaması gerektiğidir. Çünkü bu malzemeler zaman içerisinde kağıdın yıpranmasına ve çalışmanın bozulmasına sebep olmaktadırlar. Ebru sanatında kullanılan boyalar üç temel grupta incelenebilir: TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 47 Nursel Karaca 1) Doğada bulunan renkli topraklar. Bunların içerisinde bulunan metal oksitler toprağa kendi rengini verir. Beyaz, oksit kahverengi, oksit kırmızı, oksit yeşil gibi renkler buna örnek gösterilebilir. 2) Bitki pigmentlerinden elde edilen boyalar. Bunlar da kırmızı, mavi, pigment sarı gibi renklerdir. 3) Siyah boyayı hazırlamakta kullanılan soba kurumudur. Bu boyaların kullanılabilmesi için bir takım işlemlerden geçmesi gerekir. Bunlar ebru sanatı için çok hayati önem taşıyan işlemlerdir. Oksit kırmızı metal oksit bir boyadır ve içerisindeki demir metali toprağa bu rengi vermektedir. Boya mermer bir levhanın üzerine dökülüp bir miktar suyla ezilmeye başlanır. En başta bir spatula yardımı ile karıştırarak çamur haline getirilir. Sonra “desteseng” yada “el taşı” adı verilen mermer bir aletle boyanın ezme işlemi gerçekleştirilir. Önemli noktalardan bir tanesi kullanılan destesengin mermeri ile boyanın üzerine yatırıldığı mermerin aynı sertlikte olmasıdır. Aksi takdirde ezme işlemi sırasında, sert olan yumuşağı öğüteceği için, mermerden de toz parçacıkları boyanın içerisine karışmış olur. Rengin cinsine göre 1 saat ile 2-3 saat arasında boya 8’ler çizerek ezilir. Ezme işlemi tamamladıktan sonra destesengde ve mermerin üzerinde kalan boyalar spatula ile toplanıp kavanoza alınır. Ezme işleminden sonra boyaların terbiye edilme işlemi başlar. Yaklaşık olarak ortalama küçük bir reçel kavanozu boyutundaki bir kavanozun (süs biberi turşusu kavanozu gibi) içine boya konur. Üzerine bir miktar su ilave edilir. 3-4 hafta boyunca günde 8-10 kere 4-5 dakika boyunca karıştırılır. İyice sulu bir hale getirdikten sonra üzerine bir miktar sığır ödü ilave edilir. Bu şekilde ezilmiş olan boya terbiyeye alınmış olur. Ezilmiş boyanın suyla ve ödle bir kavanozun içinde karıştırılması bittikten sonra içinden fırça çekilir ve boyanın dibe çökmesi beklenir. Zaten boyalar özellik olarak suyla karışmayan boyalardır. Boya dibe çöktükten sonra üstte kalan fazla öd ve su karışımı enjektörle çekilir ve dipte kalan boya sıvının üzerinde kullanılmak üzere ufak kavanozlara alınır ve ayarları yapılır. Bu geleneksel yöntemdir. Günümüzde boyalar hazır olarak satılmaktadır. Sadece sulandırıp, içine öd ve su katarak ayarı yapılmak suretiyle kullanıma hazır hale gelebilmektedirler. 7. Ebru Yapımı Boyalar ezilir, terbiyeleri gerçekleştirilir, at kılı fırçalar bağlanır, kıvamlı sıvı hazırlanır, ebru yapmak için tüm malzemeler bir araya getirilir. Bundan sonra ebru yapımı işlemine geçilir. Yoğunluğu artırılmış su ebru yapılacak tekneye alınır. Boyaların çok iyi karışması lazımdır. Tekneye seçtiğimiz ilk boya dengeli bir şekilde atılır. Genel olarak boyalar tekneye sırasıyla koyudan açık renge doğru atılır. Boyaları tekneye serperken mümkün olduğu kadar homojen bir renk dengesi elde edilmeye çalışılmalıdır. Ebru bir denge sanatıdır. Boya her yere mümkün olduğunca eşit atılmalıdır. Daha sonra ikinci renk boya serpilir. Eğer ikinci renk önce atılmış olsaydı zeminde atıldığı zamankinden daha fazla açılacaktı. Ancak ilk atılan boya her düşen ikinci boyayı etrafından 360 derece sıkıştırır. Üçüncü renk boyada tekneye atılır. Bu arada renk sınırlaması yoktur. Önemli olan bu işlemin tekne doyana kadar sürdürülmesidir. Çünkü eğer tekne doymazsa zemindeki kağıdın rengi çok görünür ve ebru kağıda alındığında boyaların rengi soluk çıkar. Tam tersi teknenin doyum noktasından fazla boya atılırsa, bu seferde fazla TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 48 Ebru: Suya Akseden Düşler boya kağıda tutunamaz ve akar. Bu da ebrunun kalitesinin bozulmasına ve fazla boya tekneye karışacağı için sıvının bozulmasına sebep olur. Ebru aynı zamanda bir ritm sanatıdır. Ebruda boyaları tekneye atarken fırça darbeleri, vuruşlar da çok önemlidir. Vuruşlar ne çok yavaş ne de çok hızlı olmalıdır. Çok güçlü bir vuruş o bölgeye çok fazla boya düşmesine ve renk dengesinin bozulmasına neden olur. Bu şekilde çalışma sona erip ebru yapımı tamamlanır. Eğer bunun üzerinde el çok fazla gezdirilirse, üzerinden herhangi bir malzeme taşınırsa, bu düşen tanecikler ya da ortamda bulunan toz parçaları teknenin üzerine düşer ve bunlar ebru üzerinde leke kalmasına neden olur ve ebru kağıda alındığında bunlar beyaz lekeler olarak görünür ve ebruyu, dolayısıyla da ebrunun kalitesini bozar. Ebruyu kağıda alırken, kağıdı teknenin üzerine sermek için de oldukça dikkatli davranmak gerekir. Kağıt rastgele bir şekilde ya da çok gerilerek suyun yüzüne bırakılırsa çeşitli çizgiler ve hava kabarcıkları oluşur. O nedenle kağıt çapraz uçlarından tutulup, rahat hareket ettirebilecek şekilde, kasmadan, fazla germeden tutulup, teknenin bir ucundan diğer ucuna doğru yavaşça yatırılır. Kağıdın suyun yüzünde tutulmasının çok fazla bir önemi yoktur. Birkaç saniye sonra da alınabilir. Ancak hava kabarcığı kalıp kalmadığının denetlenmesi gerekir. Hava kabarcığı kalmışsa, o bölge daha açık renkte gözükecek ya da kağıt o bölgede hava kabarcığı ittirdiği için yukarı doğru kavislenecektir. Eğer hava kabarcığı varsa, hiç dokunmayıp kağıdın 12 dakika düzelmesi, yerine oturması beklenir. Hava kabarcığının üzerine el ile hafifçe oynayarak, bastırarak düzeltilebilir ya da bir toplu iğne batırılarak oradaki hava alınabilir. Ebruyu kağıda almadan önce teknenin kenarını silmekte fayda vardır. Aksi halde burada biriken boyalar kağıdı çizip yapılan ebrunun bozularak kalitesinin düşmesine neden olabilir. Kağıdı rahatça alabilmek için biz yardımıyla bir ucundan hafifçe kaldırıp, kağıt iki el ile tutulur ve teknenin kenarından sıyırılarak üzerindeki kıvamlı suyun fazlası tekneye geri bırakılır. Bu aşamada kağıdın teknenin neresinden çekildiği önemli değildir. Sonuç olarak boyaların % 99’u kağıdın üzerine sabitlenir. Sonra kağıt bir kurutma tezgahının üzerine alınıp kuruması beklenir. Ebru yapmaya ara verildiğinde, teknenin üzerinde temizleme kağıdının sürekli kalması gerekir. Bu hem tekneyi tozdan, kirden korur, hem de üzerinde “kaymak” denilen bir tabakanın oluşmasını engeller. 8. Ebru Yapmanın İncelikleri Ebru yapmanın inceliklerinden söz ederken birçok şeyden bahsedilmesi gerekir. Bunlar çevresel faktörlerden kişinin kendisi ile ilgili faktörlere kadar değişir. Dış faktörler çok önemlidir. İyi ebru yapmak için özellikle temiz ve tozsuz bir ortama ihtiyaç duyulur. Malzemelerin özellikle tozdan ve kurumuş boya artıklarından arındırılmış olması gerekir. Hareketten dolayı toz zerrecikleri havaya uçup, daha sonra teknenin üzerine düşerek beyaz lekeler bırakıp ebruyu bozmaması için çalışılan masanın mümkün olduğunca temiz olması gerekir. Ebru yaparken ortamın sıcaklık derecesi de önem taşır. Ortalama 20-21º gibi bir sıcaklığa ihtiyaç duyulur. Ortamın ısısı çok fazla olursa, bu boyaların içindeki ödün ve suyun hızla buharlaşmasına, teknenin üzerine atılmış olan boyaların bir şekilde bu sıcaklıktan etkilenip çatlamasına neden olabilir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 49 Nursel Karaca Bununla beraber ebrucunun kendi ruh hali, fizyolojik durumu da çok önemlidir. Örneğin, bir yerden koşarak gelinmişse hemen teknenin başına geçip ebru yapmaya başlanamaz. Çünkü ebrucunun kalp atışları soluk alıp verişleri arzu ettiği hareketleri yapmasına, bizi titretmeden düz bir şekilde çekmesine engel olabilir. Bununla beraber ebrucunun ruh hali de ebru yapmakta önemli bir faktördür. Çoğu ebrucuya göre tecrübeyle sabittir. Bu ortam ebrucunun ruh halini sanki bir ayna gibi kendisine yansıtır. İşler yolunda gitmiyorsa, sinirlenilirse, hırs yapılırsa, kötü sözler söylenirse vs. bir şekilde tekne sanki bunu hisseder ve aynı şekilde ebru yapana kötü yüzünü gösterir. Yapılan ebrulardan iyi sonuçlar alınmaz. Ama ebrucu ebru yaparken kendini işin akışına bırakır, oradaki durumu algılamaya çalışıp ona göre davranırsa, sükunet içinde ve sabırla çalışılırsa, tekne de güzel yüzünü gösterir, ebrucuya karşılık verir ve sonuçta muhteşem ebrular çıkar. 9. Ebru Çeşitleri Ebrular, yapılış şekillerine göre veya o tekniği bulan ustalarının isimlerine göre adlandırılmaktadırlar. Bunların başlıcaları şunlardır: 9.1. Battal Ebru: Kavanozlarda bulunan ezilmiş boyalara kaynatılmış sığır ödü ilave edilerek suya düşen boya damlasının suyun yüzeyinde oluşan yüzey gerilimini kırıp açılması sağlanır. Boyalar tekneye atılırken az öd içerenden başlanarak çok öd içeren boyaya doğru bir sıra izlenir. İstenilen renklerin, ideali iki ya da üç renk boyanın fırçayla damlalar halinde teknedeki suyun üzerine serpilmesiyle oluşturulan ve biz (iğne)ya da tarakla hiç bir ek müdahelede bulunmaksızın yapılan mermer dokusuna benzeyen ve kağıda geçirilmesiyle elde edilen desen battal ebru desenidir (Foto: 1). En basit ebru çeşidi gibi görülse de kumlu ebru dışında tüm ebru çeşitlerinin temelidir ve yapımı en zor ebrudur. Ebrucunun ustalığı battal yapmasından belli olur. Yan kağıdı olarak ya da levha kenarlarında dış pervaz olarak kullanılır. Tekneye atılan damlaların büyüklük ya da küçüklük sıralarına, boyanın içine katılan katkı maddelerine (neft gibi) göre battal ebrunun değişik türleri ortaya çıkar. Bunlar; Zemin Battal (Foto: 2), Tarz-ı kadim Battal (Foto: 3), Neftli Battal (Foto: 4), Somaki Battal (Foto: 5), Serpmeli Battal (Foto: 6) olarak adlandırılır. 9.2. Gelgit Ebru: Battal ebrudan sonra, biz yardımıyla ya da bu işlem için özel hazırlanmış gel-git tarağı adı verilen aletle teknenin kenarlarına paralel ya da çapraz olarak, zıt yönde çizgiler çizilerek oluşturulan desendir. Bu çizgi aralıkları istenilen genişlikte olabilir. Kalın uçlu biz kullanıldığında paralellerin arası daha geniş, ince uçlu bizle daha dar olur. Üzerine serpmeli battaldaki gibi serpme yapılırsa daha güzel olur (Foto: 7). 9.3. Şal Ebrusu: Gel-git ebrusu yapıldıktan sonra, biz ile rastgele uçları kıvrımlı s harfine benzer kıvrımlı şekiller oluşturularak yapılır (Foto: 8-9). 9.4. Taraklı Ebru: Ebru tarağı adı verilen bir araçla battal ebrudan sonra ya da genellikle gel-git ebru deseninin üzerinden tarağın kitreye temas edecek şekilde teknenin yüzeyinden geçirilmesi ile oluşturulan bir ebru türüdür. Bu tarama işlemi yapılırken tarak son yapılan gel-git deseninin aksi yönünde geçirilir. Yani son gel-git işlemi teknenin yatay kenarından yapılmışsa tarak dikey yönden, gel-git işlemi teknenin dikey kenarından geçirilmişse tarak yatay yönden uygulanır (Foto: 10). Bu taraklar düz çekilebileceği gibi, çapraz dişli tarakla “S” hareketi verilerek de çekilebilir. Bu şekilde oluşturulan, istiridye kabuğunu ya da tavus kuşu kuyruğunu da andıran desene “tavuzi ebru”, “tavus kuşu ebrusu” ya da “istiridye kabuğu ebrusu” denir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 50 Ebru: Suya Akseden Düşler 9.5. Bülbül Yuvası: Tekneye genellikle küçük damlalı battal ebrusu atıldıktan sonra, istenilen çapta (genellikle 3-5 cm. çapında) helezonik yuvarlaklar, dıştan içe ya da içten dışa spiraller oluşturacak biçimlerin tekne yüzeyinde eşit büyüklüklerle sıralanması yoluyla oluşturulur. İstendiğinde gel-git ya da taraklı ebru desenleri üzerine de uygulanabilir. Bülbül yuvaları; biz kullanılarak tek tek yapılabileceği gibi, geniş aralıklı kalın uçlu bir tarak ya da tüm tekneyi kaplayacak özel bir tarak kullanılarak da yapılabilir. Bu tekniğe “mutaf ebrusu” da denmektedir (Foto: 11). 9.6. Serpmeli Ebru: İstenilen desen yapıldıktan sonra, teknede kullanılan boyaların üzerinde rahatlıkla kendini gösterecek bir renk seçilir. Bu boyaya batırılan fırça mümkün olduğunca çok sıkılarak fazla boya kavanoza akıtılır ve fırçanın üzerindeki boya tekneden 30 cm. kadar yükseklikten, tekneye eşit oranda ve mercimek tanesi büyüklüğünde atılarak serpmeli ebru deseni oluşturulur (Foto: 12). 9.7. Kumlu-Kılçıklı Ebrular: Kumlu ebruların en güzeli, bitkisel esaslı olan Lahor çividi ile elde edilmektedir. Bu boyar madde, yapısı itibariyle astarın üzerinde kendiliğinden çatlaklar oluşturur. Hattatların pervaz ya da cetvel olarak sıkça kullandıkları bir desendir. Bunu elde etmek için teknenin ortasına suyu ve ödü az olan lahor çividi damlatılmaya başlanır. Bu işleme, teknenin bütün yüzü kaplanıncaya kadar devam edilir. Birbirini iterek sıkışan boya, çatlamaya başlar. Aynı işlem, teknenin bir kenarının ortasından diğer bir kenarının ortasına kadar, yavaş yavaş damlatılarak da yapılabilir. Boya çatlar ve kumlu bir hal alır. Eğer daha fazla çatlaması isteniyorsa hiçbir müdahale yapılmadan bir süre bekletilir. Bazen “V” şeklinde çatlaklar oluşur, buna da kılçıklı ebru denir (Foto: 13). 9.8. Hafif Ebru: Genellikle üzerine yazı yazmak için hattatlar tarafından tercih edilen, açık renkli ebrulardır. Suyu ve öd miktarı normalden daha fazla olarak hazırlanan boyalar kullanılarak yapılan pastel renkli ebrulardır. Aynı kağıda iki ya da daha çok ebru yapmak için ya da üzerinde hatip ebrusu, çiçekli ebru yapmak için genellikle bu desen kullanılır (Foto: 14). 9.9. Çift Baskılı Ebrular: Ebrulanmış kağıtların kuruduktan sonra tekrar başka bir desenle ebrulanmasıyla elde edilen desendir. İstendiğinde ya da gerektiğinde ikiden fazla desen aynı kağıda alınabilir (Foto: 15). 9.10. Akkase Ebru-Yazılı Ebru: Aynı zemin üzerine birden fazla baskı yaparak yazı veya desen elde edilen bir ebru çeşididir. Hafif ebru üzerine Arap zamkı ile hazırlanmış sıvı; yazı ise kamış kalem ile yazılır veya fırça yardımı ile sürülür. Böylece hafif ebrunun yüzeyi Arap zamkı ile kaplanmış (kamufle/tecrit edilmiş) olur. Kuruduktan sonra, daha koyu veya yoğun bir desen aynı kağıda uygulandığında, Arap zamkı ile saklanan kısımlar boyayı almayacağından yazı veya desen gözükür. Aynı görüntü, hazırlanan şablonun ebrunun üzerine yapıştırılması (tekrar sökülebilir bir yapıştırıcı ile) sonucu da elde edilebilir. İkinci ebru yapıldıktan sonra şablon söküldüğünde alttaki zemin ebru yazı veya şekil olarak ortaya çıkar (Foto: 16). 9.11. Hatip Ebrusu: Ayasofya Camii hatiplerinden Mehmet Efendi’nin çok yaptığı ve kendi hatlarında kullandığı ebru türü olması nedeniyle “Hatip Mehmet Efendi Ebrusu” ya da kısaca “Hatip Ebrusu” olarak bilinir (Foto: 17). Daha sonraları yapılan bu tür desenler de yine “Hatip Ebrusu” şeklinde adlandırılmıştır. Pastel renkli bir şal ya da taraklı ebru zemin üzerine çiçek, çarkıfelek ya da yıldız benzeri şekiller oluşturularak yapılır. Kısaca “iç içe damlatılmış TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 51 Nursel Karaca renklerden oluşan dairelere şekil vermek” olarak tanımlanabilir. Çiçekli ebruların temeli sayılırlar. 9.12. Çiçekli Ebrular (Necmeddin Ebruları): Pastel renkli bir şal ya da taraklı ebru zemin üzerine karanfil, papatya, gül, sümbül, gelincik gibi çiçek figürlerinin stilize edilerek kendilerine özgü tekniklerle yapılmasıyla elde edilen ebrulardır (Foto: 18, 19, 20). Necmeddin Okyay’ın çokça yaptığı ve bazı yeni çiçekler geliştirdiği için kendi adı ile anılan ebru türüdür. Bu tür ebrular ebru sanatının plastik sanatlar içinde yer almasında önemli bir yer tutar. Çiçekli ebru yapmak için, ilk olarak daha önce anlatıldığı gibi, ancak aynı rengin tonlarında bir battal ebru yapılır ve üzerine çeşitli kalınlıkta tel ve iğneler kullanılarak damlatılan boyalara yine teller ve iğneler ile şekil verilmek suretiyle istenilen çiçek deseni elde edilir. Mustafa Düzgünman çiçekli ebruya papatyayı dahil etmiştir (Foto: 19). Kullanım alanlarına göre yapılan değişik ebru türleri de vardır. Koltuk ebrusu; Hat levhalarının koltuk ismini taşıyan boşluklarında kullanılmak üzere yapılan küçük lale veya başka tür çiçeklerle yapılan ebrulardır. SONUÇ Orta Asya kökenli en eski sanatlarımızdan olan Ebru Sanatı, bir takım malzemelerle yoğunluğu artırılmış su üzerine doğadan elde edilen boyaların serpildikten sonra ya olduğu gibi ya da bir takım aletler yardımıyla oluşturulan desenlerin kağıda alınmasıyla ortaya çıkan bir kağıt bezeme sanatıdır. Türk süsleme sanatlarımızın en kadim olanlarından “ebru” ebrucunun ruh halini, duygularını, düşüncelerini, özlemlerini ve düşlerini suya yansıtan bir anlatım biçimidir. Bütün geleneksel sanatlarda olduğu gibi bir sevgi, bir gönül ve sonsuz bir sabır işidir. Aşk ile başlanır, aşk ile yapılır. Ebru duyguların başladığı bir dünyaya açılan bir kapıdır. Sözün bittiği yerdir, ilahi bir aşktır. Suda renkler birbiriyle kaynaşır, oynaşır, sarıp sarmalanır ve kağıda geçtiğinde de artık ebru sonsuzlaşır. Artık onun yeryüzünde başka bir emsali, ikizi ve benzeri yoktur. Her ebru yegânedir, biriciktir. Her biri ayrı bir zevk, el emeği, kültürümüzün yansımalarıdır. Suya Akseden Düşler, bu Ebru’nun öyküsüdür. KAYNAKLAR ALPARSLAN, A. (1997). Ebru. Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi-I (ss. 497-498). İstanbul: YEM Yayın (Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları). ARSEVEN, C. İstanbul. E. (1952). Ebru Maddesi, Sanat Ansiklopedisi-I, (s. 502). BABAOĞLU, A. (2007). Ebrû İstanbul. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayını. BARUTCUGİL, H. (2001). Suyun Rüyası. İstanbul: Ebristan BARUTCUGİL, H. (2004). Siyah Beyaz Ebru. İstanbul: Ebristan. ÇOKTAN, A. (1992). Türk Ebru Sanatı. İstanbul: Emekçin Matbaası. DERMAN, U. (1977). Türk Sanatında Ebru. İstanbul: Ak Yayınları. ERİŞ, M. N. (2007). Mustafa Esat Düzgünman ve Ebrû. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 52 Ebru: Suya Akseden Düşler OVALIOĞLU, İ. (2007). Arşivin Rengi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. SERİN, A.Y. (2008). Geleneksel Türk Ebru Sanatında Kronolojik Gelişim Süreci ile İlgili Bir Değerlendirme. Selçuk Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 26, 97105. SÖZEN, M. ve Tanyeli, U. (1994). Ebru Maddesi, Sanat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul. 12. FOTOĞRAF LİSTESİ: Fotoğraf 1: Battal Ebru. Fotoğraf 2: Zemin Battal Ebru. Fotoğraf 3: Tarz-ı Kadim Ebru. Fotoğraf 4: Neftli Battal Ebru. Fotoğraf 5: Somaki Battal Ebru. Fotoğraf 6: Serpmeli Battal Ebru. Fotoğraf 7: Gel-Git Ebrusu. Fotoğraf 8: Şal Ebrusu. Fotoğraf 9: Şal Ebrusu (Neftli). Fotoğraf 10: Taraklı Ebru. Fotoğraf 11: Bülbül Yuvası. Fotoğraf 12: Serpmeli Ebru. (Şal Ebru Üzerine). Fotoğraf 13: Kumlu-Kılçıklı Ebru. Fotoğraf 14: Hafif Ebru. Fotoğraf 15: Çift Baskılı Ebru. Fotoğraf 16: Akkase-Yazılı Ebru. (Necmeddin Okyay-Ya Ali). Fotoğraf 17: Hatip Ebrusu.(Alparslan Babaoğlu). Fotoğraf 18: Çiçekli Ebru: Lale-Karanfil. Fotoğraf 19: Çiçekli Ebru: Gelincik-Papatya. (Gelincik: Alparslan Babaoğlu). Fotoğraf 20: Çiçekli Ebru: Sümbül-Menekşe. (Sümbül: Alparslan Babaoğlu). TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 53 Nursel Karaca Fotoğraf 1: Battal Ebru. Fotoğraf 2: Zemin Battal Ebru. 54 Fotoğraf 3: Tarz-ı Kadim Ebru. Fotoğraf 4: Neftli Battal Ebru. Fotoğraf 5: Somaki Battal Ebru. Fotoğraf 6: Serpmeli Battal Ebru. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 Ebru: Suya Akseden Düşler Fotoğraf 7: Gel-Git Ebrusu. Fotoğraf 8: Şal Ebrusu. Fotoğraf 9: Şal Ebrusu (Neftli). Fotoğraf 10: Taraklı Ebru. Fotoğraf 11: Bülbül Yuvası. Fotoğraf 12: Serpmeli Ebru. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 55 Nursel Karaca Fotoğraf 13: Kumlu-Kılçıklı Ebru. Fotoğraf 14: Hafif Ebru. Fotoğraf 15: Çift Baskılı Ebru. Fotoğraf 16: Akkase-Yazılı Ebru. Fotoğraf 17: Hatip Ebrusu. Fotoğraf 18: Çiçekli Ebru. (Lale-Karanfil) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57 56 Ebru: Suya Akseden Düşler Fotoğraf 19: Çiçekli Ebru. (Gelincik-Papatya) Fotoğraf 20: Çiçekli Ebru.(Sümbül Menekşe) 57 TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 5, Aralık 2015, s. 41-57