TÜSEDAD Dergisi 9. Sayı
Transkript
TÜSEDAD Dergisi 9. Sayı
Arkadaşlaaar! Biiiz iktidara geldiğimizdeeeeee 1 lt. sütünüze karşılık 1.5 kg yem alabileceksiniz. Mayıs - Haziran 2011 Tüsedad’da yeni dönem YIL: 1 SAYI: 1 7 TL YIL: 2 SAYI: 9 65 Krş ! - Yupiiii - Yaşasıııınnn Tüsedad (Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği) 4. Olağan Genel Kurulu’nu 9 Nisan 2011 tarihinde üyelerinin katılımıyla Taksim Germir Palas Hotel’de gerçekleştirdi. N. Adnan Yıldız yeniden yönetim kurulu başkanlığına getirildi. SİZİN DERGİNİZ www.tusedad.org Biz üreticilerden YETKİLİLERİN dikkatine! Ülke hayvancılığımız maalesef olması gerekenin çok gerisindedir. Bu tespitimizin doğruluğunu, sebep-sonuç ilişkilerini ve bu olumsuzluklara çözüm önerilerimizi aşağıdaki tablo ile özetlemeye çalışırsak; SORUN SONUÇ ÇÖZÜM 1)Dam hayvancılığı; -Ülke genelinde (%92) hayvancılık ortalama 5-6 baştan oluşan sürülerle köylerde aile işletmesi şeklinde yapılmaktadır. -Hijyen, verimlilik, soğuk zincir sağlanamıyor. -Teknoloji kullanımı çok düşük. -Devletin desteklemesi ile min.50100 baştan oluşan kooperatifleşme modelleri yaratılmalıdır. -T.C Ziraat Bankası başlangıç olarak maddi destek sağlamalıdır. 2)Birlik ve kooperatifler; -Mevcut birlik ve kooperatifler hali hazırda üreticiyi temsil kabiliyetinden çok uzaktır. -Yöneticiler, gerçek manada eli taşın altında olan üreticiler değildir. -Bu konuda sayısal manada örgüt kirliliği vardır diyebiliriz. -Taban fiyat oluşumu için yapılan ihalelerde şeffaflık sağlanamamaktadır. -Mevcut ihale düzeni iflas etmiştir. -Üretici sesini duyuramamaktadır. -Tek çatı altında toplanmalıdır. Sayfa 5’te 2011 tarımsal desteklemelerde değişiklik yapılmasına ilişkin bakanlar kurulu kararı 2011 tarımsal desteklemelerde değişiklik yapılmasına ilişkin bakanlar kurulu kararı 14.04.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Karara göre 1 Temmuz 2011 tarihine kadar işletmede kesilecek besi hayvanlarına, yerine hayvan konmasına gerek olmadan 300 TL/baş ödeme yapılacak ve süt destekleri yıl içerisindeki farklı verim dönemlerine göre yeniden yapılandırılacak. Ziraat Bankası, dünya tarım bankalarına ev sahipliği yaptı Uluslararası Tarımsal Kredi Konfederasyonu (CICA)’nın her yıl düzenlenen merkez komite toplantısı, 28 Nisan 2011 tarihinde Ziraat Bankası’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. 3)Yem, hammadde üretimi ve fiyatlandırılması -Fiyat istikrarsızlığı -Süt Sığırcılığı yapan işletmelerin aylık giderleri -Kaliteli kaba yem üretilememesi içerisinde %65-70’lik kısmını yem hammaddesi giderlerinin oluşturduğu bir gerçektir. -Planlı üretim yapılmamaktadır. -Meraların ıslah edilmemiş olması, -Birçok üründe dışa bağımlı olmak -T.M.O ‘ların üreticilere senelik ihtiyaçlarının önceden bildirilmesi ile, ucuza yem temini, -Hazine arazilerinin uzun vadeli kiralanması, damla sulama gibi tekniklerin uygulanması şartına bağlı olarak, -Mera ıslahının programa alınması 4)Taban fiyat oluşumu; -Halen birkaç bölgede 3’er aylık dönemleri kapsayan ihaleler yapılmaktadır ve sözüm ona fiyat belirlenmektedir. -3’er aylık dönemleri kapsaması gereken fiyatlar, maalesef tek taraflı olarak ihlal edilmektedir. (sanayici tarafından) -Bu ihalelerde, ihalenin kriterleri, kalite standartları gibi olması gereken hususlar dikkate alınmamaktadır. -Müdahale fiyatının oluşturulması -Bu kriter oluşturulurken yem hammadde fiyatlarına endekslenmeli -Üretimin devam edebilmesi için dünyada kabul gören 1lt süt satarak en az 1,5kg yem alınabilmesi şartı getirilmelidir. -EPDK gibi süt piyasası düzenleme kurulu oluşturulmalı 5)Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu gerekliliği; -Et, süt ve mamulleri serbest piyasa koşullarına bırakılamayacak kadar önemli stratejik iki üründür. -Gerek et ve gerekse süt , insan ömrü boyunca her dönem tüketilmesi gereken hayvansal protein kaynağı olan temel besin maddeleridir. -1990’lı yıllarda bu iki kurumun özelleştirilmesi ile birlikte et ve süt piyasasında devletin kontrolü tamamen kaybolmuştur. -Tekelleşme gerçekleşmiştir. -Üretici ürettiği malın satış bedelinin tespitinde kesinlikle söz sahibi olamamaktadır. -Derhal “ Müdahale Kurumu” kurulmalıdır. -1 lt süt satarak1,5 kg yem alınabilme kriterine göre müdahale fiyatı belirlenmelidir. -Bunu sağlayabilmek içinde çiğ sütün yoğun olarak üretildiği; Ege,İç Anadolu, Güney Marmara ve Trakya gibi bölgelerde Süt Endüstrisi Kurumu benzeri yapılanmalar ile süt arzı fazlası sadece süt tozuna işlenerek istikrar sağlanmalıdır. 6)Ülkemizde süt ve süt ürünleri yeterince tüketilmemektedir. -Sağlıklı genç nesillerin yetiştirilmesi sağlanamamaktadır. -Toplumun sağlık harcamaları süt tüketen ülkelere göre daha fazladır. -Halk Süt, Okul Sütü, Asker Sütü gibi sosyal yardım içerikli projelerin hayata geçirilmesi. Sayfa 19’da Hayvancılık sektörü AB’ye hazırlanıyor MU? Nisan ayı sonunda tüm gazetelerde güzel bir haber vardı. “Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı süt ve süt ürünlerinin AB’ye ihracatının sağlanması için ASÜD ile bir proje yürütüyor”. Ulusal Süt Konseyi de bu projeye destek veriyor. Sayfa 3’te BAŞKAN’DAN Hayvancılık sektörü AB’ye hazırlanıyor MU? Adnan YILDIZ TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı N isan ayı sonunda tüm gazetelerde güzel bir haber vardı. “Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı süt ve süt ürünlerinin AB’ye ihracatının sağlanması için ASÜD ile bir proje yürütüyor”. Ulusal Süt Konseyi de bu projeye destek veriyor. Bu amaçla 81 ilde bruselloz ve tüberküloz hastalıkları açısından durum tespiti çalışmaları yapılıyor. Nisan 2010’da başlayan bu proje, Ekim 2011’de sonuçlanacak. Ülke hayvancılığımızı gerçekten takip edenler ve bizler gibi bu işin mutfağında olanlar bu konunun çözümü için yazılar yazdık, bize göre doğru olanları ifade etmeye çalıştık. 2009 yılı Haziran sayısında sektör dergilerimizden Performans dergisine yazdığım yazıyı bugün tekrar arşivden indirip okuduğumda güncelliğini koruduğuna inandım ve sizlerle paylaşmak istedim. “ Hastalıklardan ari işletmelerin desteklenmesi ve özendirilmesi Ülkemiz hayvancılığının temel sorunlarından birisi de maalesef ülkedeki hayvan popülasyonunun ari sürülerden oluşmamasıdır. Bruselloz ve tüberküloz gibi insanlardan hayvanlara ve hayvanlardan insanlara geçebilen zoonoz hastalıklar, süt ve süt mamullerinin AB ülkelerine ihracatı önündeki en büyük engeldir. Tabii ki, ülke içerisindeki tüketimde de en büyük tehlikedir. Hele hele sokak sütünün satışı engellenemediği sürece... Süt sektörümüzün AB ülkelerine süt ve süt mamulleri ihracatı yapabilmesi için süt işleme tesislerinin süt sağladığı çiftliklerin, AB’nin 853/2004 EC ve 854/2004 EC sayılı yönetmeliğine (AB çiğ süt üretim normları) uyumlu olması gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle söylersek, çiğ sütün tedarik edildiği süt çiftliklerinin “Hastalıklardan Ari İşletmeler” olması gerekmektedir. Bu amaçla bakanlığımız ilk önce Trakya bölgesini pilot bölge ilan etmiştir. Daha sonra Güney Marmara ve Ege Bölgesi’ni de dahil ederek çalışmalarını 25 ilimize yaymıştır. Başarılı olabilmiş midir? Maalesef henüz başarılı olamamıştır. Başarının iki temel şartı vardır: Ya şart koşup dikte ettireceksiniz. Şart koşulmamış ve işletmelerin tercihine bırakılmıştır. Şart koşup mecbur ettiğiniz takdirde, test sonucu hasta olan hayvanlar sürüden çıkarılacağı için yerine ikame edilecek hayvanların önceden yetiştirilmesi işinin önceden planlanıp alt yapısının oluşturulması gerekir. Tabii ki bu bir maliyettir, ancak devletimizin imkanları ile mümkündür. Yeter ki doğru planlama yapılsın ve alınan kararlar süreklilik arz etsin. Ya da Özendireceksiniz. Bugüne kadar bu da yapılmamıştır. Ari sürüye sahip olan işletmeler ile olmayanlar arasında hiçbir fark yoktur. Nitekim derneğimiz yönetim kurulu, bundan birkaç yıl önce sayın Sami Güçlü Bey’i bakanlığı döneminde ziyaret ederek konuyu gündeme getirmiş ve süte verilen destek priminin ciddi miktarlarda ari işletmeler lehinde arttırılmasını talep etmiştir. O dönemde alınacak bu tedbirin başlı başına Özendirici faktör olacağını savunmuştuk. Bakanlığımızın bu yıl başlatmış olduğu ari işletmelerde bulunan tüm sığırlara baş başına destekleme ödemesi uygulanmasının ciddi manada özendirici rol oynayacağı inancını taşımaktayız. Bu uygulama ile Bakanlığımızın hastalıklardan ari işletmeler oluşturulması konusundaki hassasiyeti bizlere güven ve moral vermiştir. Bu vesile ile birkaç yıl önce yapmış olduğumuz öneriyi Bakanımız sayın Mehdi Eker’e de tekrar etmek istiyorum. Lütfen hastalıklardan ari işletmelerin sütüne ödenecek destek primlerinde ciddi manada fark yaratın! O tarihte sayın Bakanımızdan hastalıklardan ari işletmelerin sütüne ödenecek destek primlerinde ciddi manada fark yaratılmasını istemişiz. Bugün de aynı talebimizi “ÖZENDİRİCİ OLMAK” adına tekrarlıyorum. Peki sütümüzü alıp işleyen ve ihracat çabasında olan sanayici dostlarımız, Ocak 2011 tarihinden bu yana kaliteli süte ödediğiniz kalite primlerini yarı yarıya düşürdünüz. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dersem, bana gönül koyar mısınız? Saygılarımla… ■ ” • Bakkal ya da marketinizden her gün süt alınız. • Her türlü kıyafet ile süt içilir. Mayıs - Haziran 2011 3 YENİ DÖNEM Tüsedad’da yeni dönem… Ülkemiz hayvancılığını teknolojik donanımla ve eğitimli personel ile geleceğe taşımayı hedefleyen, hastalıklardan ari işletmelerin sayısını arttırmak ve çiftliklerimizi uluslararası normlarda süt üreten işletmeler konumuna getirmek amacıyla 2005 yılında girişimci çiftlik sahiplerinin bir araya gelerek oluşturdukları Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) üye sayısını arttırarak ve kararlı adımlarla ilerleyerek büyümeye devam ediyor. İki yılda bir yapılan olağan genel kurulumuzun dördüncüsü 9 Nisan 2011 tarihinde Taksim Germir Palas Hotel’de gerçekleştirildi. Yeniden yönetim kurulu başkanlığına getirilen Adnan Yıldız toplantıda yaptığı konuşmada “Ürettiğimiz ürünü ederinde pazarlayabilmemiz için öncelikle kalitesini belgeleyebilmemiz gerekir. Bunun için ari işletmelerin sayısını arttırmak ilk hedefimiz olmalı... Bir şeyleri başarabilmek istiyorsak birlik olmalıyız, tüm üyelerimizin görüş ve katılımları bizim için çok önemli... Derneğin ve derginin başarılı olmasında hepimizin emeği olmalı” dedi. Yeni Yönetim Kurulumuz Genel Sekreter Atilla Celep Eray Gıda Yönetim Kurulu Başkanı N. Adnan Yıldız Eray Gıda Üye Eyüp Hilmi Kayhan Agrita Tarım, Efeler Çiftliği Üye Deniz Kirazcı Atasancak Tarım İşletmesi Üye Dursun Akdağ Yonca Tarım Üye Nadir Yürüktümen Saray Tarım Üye Necati Baykal İnanlı Tarım İşletmesi Üye Nejat Deveci Alaca Hayvancılık Üye Özer Matlı Ömer Matlı Çiftliği Üye Tayfur Özkan Tayf Tarım • Süt içen kişi, hakkını arayan kişidir. • Kapalı alanlarda süt içmek serbesttir. Mayıs - Haziran 2011 5 BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ Sarıkız Besicilik ve Damızlık Üretimi Gıda San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Dengiz S arıkız Besicilik ve Damızlık Üretimi Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş, Lüleburgaz İstasyon Mahallesi Müsellim Köyü hudutlarında 86 dönüm arazi üzerinde, 01.01.2008 itibarıyla 150 gebe düve ile sektöre ilk adımını atmış bulunmaktadır. İşletmemizde şu an 160 sağmal, 40 adet kuruda olmak üzere 200 anaç inek, 130 düve, 50 erkek dana ile toplam 380 hayvan bulunmaktadır. Günlük 4 tonluk süt kapasitemiz var. Çiftliğimizde 240 başlık büyük ahır, 240 başlık genç ahır, 2x10 sağımhane, doğumhane-revir ve yem ambarları mevcuttur. İşletmemizde bir veteriner hekim, bir hoca, bir yetkili müdür ile birlikte toplam 11 personel çalışmaktadır. Bizim gibi süt üreticilerinin en büyük sıkıntısı istikrarsız süt fiyatlarıdır. Şu an itibarıyla taban fiyatı 0.65 kr olan süt fiyatı ile 1 adet sağmal ineğin günlük beslen- mesi 17.00 TL'ye ulaşmıştır. Yem fiyatlarının aşırı zamlanması nedeniyle bu tür işletmeler zor günler geçirmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın süt üreticilerine ve besicilerine acil destek olması gerekmektedir. Bir işletmenin 1 lt. sütün taban fiyatının en az 1.00 TL'nin üzerinde olması durumunda giderlerini karşılayıp kara geçmesi mümkündür. Bakanlık kararıyla yurt dışından gelen kesik et yerine sınırsız gebe ile sektörü canlandırmanın ve süspanse etmenin daha etkili olacağı kanısındayım. ■ • Bir inek günde 35 lt, yılda 12.000 lt. süt verebilir. Birine inek derken bir daha düşünün. Mayıs - Haziran 2011 7 KONUK YAZAR Sütün önemi, Türkiye ve Hollanda’da süt sığırcılığının durumu Tablo 2. Türkiye ve Hollanda’da sağılan inek sayısı, üretilen süt miktarı ve verimlilik (2009) Yrd. Doç. Dr. Savaş SARIÖZKAN Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi S Süt, doğduktan sonra ilk tattığımız, hayatın ilk 6 ayında tek başına büyüme ve gelişmemizi sağlayan, yaşam boyu tüketilebilecek önemli bir hayvansal üründür. Ayrıca esansiyel amino asit, protein (%3-3,5), vitamin (A, D, E, K) ve mineral (kalsiyum, fosfor, potasyum) bakımından zengin bir besindir. Süt proteini, yumurtadan sonra en yüksek biyolojik değere (sindirilebilirliğe) sahip hayvansal bir proteindir. Çiğ olarak tüketilebildiği gibi, işlenerek süttozu, peynir, yoğurt, ayran ve yağa dönüştürülebilen, pasta-börek-yemek ve tatlı yapımında, kozmetik sanayinde vb. birden fazla alanda kullanılabilen çok yönlü hayvansal bir üründür. Bu nedenlere bağlı olarak süt, önemli ve ayrıcalıklı bir hayvansal üründür. Sağlıklı ve dengeli beslenmeden bahsedebilmek için: • Günlük tüketilmesi gereken toplam protein miktarı en az 70 gr. olmalıdır. • Ancak günlük 70 gr. protein alan her kişi sağlıklı ve dengeli besleniyor diyemeyiz. • Bunun yarıya yakını da (%40-50) hayvansal kökenli olmalıdır. • Sonuç olarak, erişkin bir insanın günlük tüketmesi gereken toplam 70 gr. proteinin en az 30-35 gr.’nın hayvansal kaynaklı protein olması gerekmektedir. • Gelişmiş ülkelerde hayvansal protein tüketimi 50-70 gr. arasında iken, ülkemizde maalesef 26 gr.’dır (Dünya ortalaması 24 gr.’dır) • Ülkemizde yaşanan hayvansal protein açığını kapatabilmenin en kısa yolu, yumurta ve süt gibi ucuz ve biyolojik değeri yüksek olan hayvansal ürünlerin tüketiminden geçmektedir. 2009 verilerine göre, Türkiye yıllık 11,6 milyon ton inek sütü üretimi ile dünya ülkeleri arasında 10. sırada bulunmakta ve dünya toplam inek sütü üretiminden %2 pay almaktadır. HOLLANDA Sağılan İnek Sayısı (baş) 4.133.148 1.562.000 Üretilen Süt Miktarı (ton) 11.583.313 11.468.570 2.802 7.342 Verimlilik (lt/inek) Hollanda’da sağılan inek sayısı Türkiye’nin 1/3’ü kadar olduğu halde, yıllık 1 inekten elde edilen süt miktarı Türkiye’nin yaklaşık 3 katıdır. Nüfusu dikkate aldığımızda, Türkiye’de yıllık kişi başına düşen inek sütü üretimi 160 kg, Hollanda’da 700 kg’dır. Süt tüketimi açısından, Türkiye’de yıllık kişi başına düşen işlenmiş süt tüketimi 25-30 kg, Hollanda’da 84 kg’dır. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde genellikle kişi başına düşen milli gelir bir ölçü olarak kullanılmaktadır. Ancak kişi başına tüketilen hayvansal Not: Hollanda’nın yüzölçümü 41.526 km2’dir (yaklaşık Konya ili kadar veya Türkiye’nin 1/20’si kadardır) Toplam İnek Sütü Üretimi (ton) Dünya Üretiminden Aldığı Pay (%) Dünya 580.481.508 100,0 Avrupa Birliği (27) 148.086.300 25,5 ABD 85.859.410 14,8 Hindistan 45.140.000 7,8 Çin 36.115.665 6,2 Rusya 32.325.809 5,6 11.583.313 2,0 Türkiye TÜRKİYE Türkiye ve Hollanda’da süt sığırcılığı Tablo 1. Dünya toplam inek sütü üretiminde ülkelerin payı (2009) Ülkeler PARAMETRELER • İşletme sayısı yerine, işletme başına düşen hayvan sayısı arttırılarak ölçeğe göre artan getiriden faydalanma yoluna gidilmelidir. müdahale fiyatı (taban) ve hedef fiyat (tavan) açıklanmaktadır. Bu sayede üretici sütünü taban fiyatın altında satmayacağını, tüketici de tavan fiyatın üzerinde satın almayacağını bilmektedir. Ayrıca Hollanda’da üretilen sütün %9095’i sanayide işlenmektedir. Hollanda’da süt-yem paritesi 1:2’dir (yani üretici 1 lt. süt satarak 2 kg yem satın alabilmektedir) Türkiye’de çoğu üründe olduğu gibi sütte de istikrarlı bir pazarlama ve piyasa yapısı yoktur. Üreticiler çoğu zaman maliyetlerin altında satış yapmakta ve üretimi bırakmaktadır. Bu durum üreticilerin güvenini sarsmakta, yeni yatırımlar • Hayvan sayısı yerine, hayvan başına elde edilen verimliliğin arttırılması gerekmektedir. • Üreticilere maliyetine veya zararına süt sattırmak yerine, refah düzeyi ve karlılığı arttıracak önlemler alınmalıdır. • Tüketiciler daha fazla süt tüketim alışkanlığını kazanmak için (başta çocuk, hamile bayan ve tüm yaşlılar olmak üzere) sütün yararları konusunda bilgilendirilmelidir. • Kısa vadeli ve popülist politikalar üretip günü kurtarmak yerine uzun vadeli, istikrarlı ve ulusal çıkarları göz önünde bulunduran kalıcı politikalar üretilmelidir. ■ • Hayvancılık, maliyetlere hakim olma sanatıdır. 8 Mayıs - Haziran 2011 yapmasını ve kaliteli-hijyenik üretime yönelmesini engellemektedir. Üretilen sütün %25-30’u sanayide işlenmektedir. Süt-yem paritesi 1:1-1,5’tur. protein miktarı da en az bunun kadar geçerli bir ölçü olarak kabul edilmektedir. İşletme yapıları yönünden, Türkiye’de süt sığırcılığı yapan işletmelerin % 80’i 10 başın altındadır. Hollanda’da işletme başına düşen ortalama hayvan sayısı ise 50 baştır. Pazarlama ve piyasa yapısı yönünden, Hollanda’da (AB) süt için her 6 ayda bir Sonuç UZMAN GÖRÜŞÜ Kolostrometre ile kolostrum kalitesinin belirlenmesi Buzağıların ilk 2 ay beslenmesi Araş. Gör. Arda KOVANLIKAYA Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları A.B.D Y urt dışından ithal edilen düvelerin belirli bir süre sonunda doğurmalarını takiben sürü yönetiminde en önemli unsurlardan biri, buzağıların bakım ve beslemesi olacaktır. Bilindiği üzere, buzağılara ancak doğru bir bakım ve besleme uygulandığında genetik özellikleri ortaya çıkmaktadır. Yanlış bir bakım ve besleme ile ne yazık ki, buzağılarınız işletmenize kar değil zarar olarak yansıyacaktır. Sizlere buzağı beslenmesinde önemli olan dönemlerden biri olan ilk 2 aylık beslemeden bahsetmek istiyorum. Buzağılarınızın sağlıklı olması için gereken 5 ana unsur: 1) Buzağıların immün sistemini mümkün olduğunca çabuk oluşturmak 2) Doğum padoğu ve buzağı kulübesindeki mikrobiyel yükü azaltmak 3) Doğum stresini mümkün olduğunca azaltmak 4) Doğru besleme 5) Hasta olan buzağılar için doğru tedavi yöntemini seçme Sürünüzün doğum tarihi yaklaştıkça mümkün olduğunca yönetimsel planlamanızı bitirmeniz gerekmektedir. Hangi tarihler arasında doğumlarınız fazla ise o tarihlerdeki kulübe yönetiminizi önceden planlamanız ve yeni kulübe satın almanız gerekmektedir. Bilindiği üzere buzağıların doğar doğmaz aynı ortamda bulunmaları hastalıkların yayılması açısından dezavantaj yaratabilmektedir. Doğum anında sırasıyla yapılması gereken işlemler: 1) Yüz ve ağız bölgesindeki muköz sıvı uzaklaştırılmalıdır. 2) Solunumun başladığından emin olun. Eğer solunum başlamadıysa parmağınızla burnunu karıştırın ya da buzağının suratına soğuk su atın. 3) Doğum sırasında oluşmuş yaralanmaları kontrol edin. 4) Annenin yalamadığı ve kurulamadığı durumlarda buzağıyı güzelce kurutun. 5) Kolostrumu mümkün olduğunca erken temin edin. 6) Buzağıyı annesinden mümkün olduğunca çabuk ayırın, bu sürenin 12 saati geçmemesine dikkat edin. 7) Göbek kordonunu %7’lik iodin ile yıkayın. Doğum sonrası (zaman) Hemen doğum sonrası 6 saat sonra 12 saat sonra 24 saat sonra 36 saat sonra 8) Buzağının doğum kayıtlarını düzenli bir şekilde tutun. Kolostrum (Ağız sütü) beslemesi Bilindiği üzere buzağılar hayata steril bir şekilde gelmektedir ve bağışıklık sistemleri gelişmemiştir. Bu bağlamda, buzağılara sağlanacak ilk pasif bağışıklık sistemi kolostrum yolu ile olmaktadır. Kolostrum yüksek oranda protein, yağ, mineral ve immünglobulin içermektedir. Bu besin maddelerinin yüksekliğinin yanı sıra laktoz oranının düşük olması, buzağılar için ishal yaratmaması açısından önemli bir noktadır. Unutulmamalıdır ki, kaliteli bir kolostrum sadece ilk sağımdan elde edilmektedir. İlk sağımdan elde edilen bir kolostrum yaklaşık olarak %6 seviyesinde immünglobulin içermektedir. İkinci ve üçüncü sağımlarda bu rakam gitgide düşmektedir. İnek sütünde ise bu değer %0.1 civarındadır. Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, inek sütünün kompozisyonu doğum sonrasında başlayarak günden güne değişmektedir. Buzağılara doğum sonrası ilk 30 dakika içinde en az 2 lt. kolostrum içirilmelidir. Çünkü doğum anında bağırsak mukozasının büyük çaplı proteinleri emebilme yeteneği bulunmaktadır. Ancak bu yetenek 24-36 saat içinde yitirilmektedir. Bu bağlamda, buzağılara özellikle ilk 24 saat içinde canlı ağırlıklarının %10’u kadar kolostrum içirilmelidir. Buzağılar kolostrumda bulunan tripsin inhibütörü sayesinde kolostrumun içerdiği immünglobulinlerden yararlanabilmektedir. Buzağılara doğar doğmaz içirilen ağız sütünü takiben 6-9 saat içinde tekrar ağız sütü içirilmelidir. Bu program takip edilerek ilk 24 saat içinde içirilmesi gereken ağız sütü 3-4 öğünde verilebilir. Ancak kolostrumun soğuk içirilmesi doğru bir yöntem değildir, bu bağlamda kolostrumun 38-39⁰C’nin altında olduğu durumlarda sıcak bir kovanın içine biberon batırılarak bu ısının yükseltilmesi gerekmektedir. Buzağılarda pasif bağışıklığın oluşmasında sadece kolostrum içirilmesi yeterli değildir. İçirilen kolostrumun kalitesi de büyük önem taşımaktadır. Kolostrum kalitesi kolostrometre ile ölçülebilmektedir. Kolostrometrenin temel çalışma prensibi, kolostrumun öz kütlesinin belirlenmesine dayanmaktadır. Kaliteli bir kolostruma kolostrometre atıldığı zaman, yeşil alana kadar batacaktır. Yeşil alanda ise bu kolostrumda ortalama 50mg Ig/ml ya da daha üstünde bir değer olduğu anlaşılabilir. Sarı alanda (orta kalite) 2250 mg Ig/ml, kırmıza alanda ise (düşük kalite) 22 mg Ig/ml’den az demektir. Buzağılarda yeterli bağışıklığın sağlanıp sağlanamadığı kandaki Ig miktarı ile ölçülebilir. Plazma Ig miktarının 10g/lt’ den fazla olduğu durumlarda yeterli immünite sağlanmış demektir. Kolostrometre 4 gün - 8 hafta arası besleme programı İlk üç gün boyunca kolostrum ile beslenen buzağınız 4. günden itibaren süt ya da süt ikame yemi ile beslenebilir. Süt ikame yemleri, süt fiyatlarından ucuz olduğu dönemlerde tercih edilen bir yöntemdir. Süt ikame yemlerinin kullanımı aynı zamanda sürü içindeki hastalıkların kontrolü anlamında da faydalı olabilmektedir. Sadece süt ya da süt ikame yemi kullanarak buzağı beslemek, yapılacak hataların en başında gelmektedir. Buzağı başlangıç yemini 4. günden itibaren buzağınızın önüne koymalısınız. Bunun nedeni, rumen gelişimini sağlamaktır. Buzağıların rumen gelişimini sağlayacak başlıca iki uçucu yağ asidi vardır. Bunlar bütirik ve propiyonik asitlerdir. Rumen papillalarının gelişimi daha çok bütirik asit vasıtasıyla olmaktadır. Bu bağlamda, buzağılara 4. günden itibaren özellikle tahıl grubu içeren yemlerin verilmesi önem taşımaktadır. Buzağıların rumenlerinin papilla gelişimi kadar kassal gelişimi de önem taşımaktadır. Dolayısıyla ruminantlara sütten kesim döneminden sonra ya da 5. haftanın sonunda kaliteli kaba yem verilebilir. Kaliteli kaba yem olarak yoncanın seçilmesi doğru bir tercih olacaktır. Sütten kesim dönemi, buzağıların hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Genelde sıvı besin maddeleri tüketmeye Globulin (%) Yağ (%) Laktoz (%) Kül (%) 11,07 6,60 2,86 1,91 1,32 6,55 7,82 4,10 3,64 3,58 2,9 3,29 3,88 3,82 3,68 1,22 0,97 0,88 0,85 0,84 alışmış buzağıların hayatından sütün tamamen çıkması önemli derecede stres yaratabilmektedir. Bu süreci mümkün olduğunca stresi azaltarak gerçekleştirmek gerekmektedir. Bu bağlamda, sütün kesimine yakın dönemlerde mümkün olduğunca hayvanlara verilen süt miktarını ya da süt ikame yemi miktarını azaltmanız gerekmektedir. Azalan süt ya da süt ikame yemi tüketimi, buzağınızı daha fazla buzağı başlangıç yemi tüketmeye yönlendirecektir. Genellikle sütten kesim dönemi buzağılar 6 haftalıkken uygulanmaktadır. Ancak burada önemli olan kriter, buzağınızın günlük tükettiği buzağı başlangıç yemi miktarıdır. Buzağınız günde 750-1000 gr. kadar buzağı başlangıç yemini 3 gün boyunca tüketebiliyorsa buzağınızı sütten kesebilirsiniz. Buzağıların sütten kesilmesi immün sistemlerinde depresyona neden olabileceği için, sütten kestikten sonra belirli bir süre yine bireysel kulübelerde bulundurulması sağlık açısından büyük önem taşımaktadır. Kısaca özetleyecek olursak, buzağılarınızın sağlıklı bir hayat sürmeleri doğum sonrası uygulayacağınız bakım ve beslemeye bağlıdır. Buzağılara ilk 2 aylık dönem içinde kolostrum içirilmesi ve sütten kesme dönemi büyük önem taşımaktadır. İki dönemin sağlıklı bir şekilde aşılması, çiftliğinizin karlılığı ile doğru orantılıdır. Bu dönemleri güzel bir şekilde atlatıp buzağı beslemek, keyifli bir hobi haline gelecektir. Hepinize bol kazançlı günler dilerim. ■ • Koyun sütü ve manda sütü çok besleyicidir. Arayın, bulursanız için ya da yoğurt yapın. Mayıs - Haziran 2011 11 BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ Tarımsal kaynakları fırsata dönüştüren bir şirket: Agrita Tarım ve hayvancılık sektöründe 30 yıldır yatırımlarını sürdüren Agrita; yem, süt ve damızlık gebe düve üretimi, laboratuvar ve meyvecilik alanlarında tarımsal kaynakları fırsata dönüştüren bir şirket olarak faaliyet gösteriyor. T üm hayvancılık faaliyetlerini ISO 9001 kalite yönetim sistemi kapsamında sürdüren Agrita, Türkiye‘nin ilk ISO 9001 belgeli büyükbaş hayvan çiftliğine sahip… Aydın Söke’de kurulu tesislerinde 550 sağmal kapasiteli büyükbaş damızlık işletmesi, kaba yem ihtiyacının çoğunu kendi arazilerinden karşılıyor. Ürettiği kesif yemleri ve flake edilmiş tahılları kendi çiftliğinde kullanan Agrita, bölgedeki büyükbaş çiftliklerine de yem satışı yapıyor. AB kriterlerine uygun süt üretimi İşletmede AB kriterlerine uygun süt üretimi yapılıyor. 12x2 paralel sağım sistemi ile günde üç kez sağılan hayvanların sütleri, mikrobiyolojik ve kimyasal değerleri günlük olarak analiz edilerek sevk ediliyor. İşletmede gebe ve kuru dönemdeki hayvanlar için 8 hektarlık mera bulunuyor. Ürün izlenilebilirliğini ön planda tutan işletmede, tüm bilgiler ve günlük iş programları kendi geliştirdikleri bir yazılım olan Agrita sürü yönetim programı ile takip ediliyor. İşletmeden çıkan gübrelerin tamamı ayrıştırılarak diğer atıklarla kompostlanıp bahçecilik ve zirai üretimde kullanılıyor. Bölgenin damızlık gebe düve tedarikinde önemli rol oynayan işletmede erkek buzağılar 15-20 günlük iken besi çiftliklerine satılıyor. Agrita; tüm faaliyet alanlarında modern teknolojinin ve bilimsel yöntemlerin kullanıldığı, çevre duyarlılığını ön planda tutan ve eğitime önem veren bir yönetim anlayışı ile hareket ediyor. ■ • Misafirinize " Çay ya da kahve ne alırsın?" yerine, "Süt ya da yoğurt ne alırsın" deyin, 12 Mayıs - Haziran 2011 UZMAN GÖRÜŞÜ Sığırlarda döl tutmama (infertilite) sorunları ve çözüm önerileri Dr. Mustafa İşler - Gen O Tek (www.genotekvet.com) Uzman Veteriner Hekim S ığırların yılda bir defa doğurması, döl verimi (fertilite) için ideal orandır. Buna göre düvelerin ve ineklerin en çok iki tohumlamada gebe kalması normal fertilite oranı olarak kabul edilmektedir. İki tohumlamadan sonra gebe kalmayan düveler ve ineklerde tohumlamaya devam edilmemeli, infertilitenin nedenleri teşhis edilmeli, sorun giderildikten sonra yeniden tohumlanmalıdır. İnfertilite problemleri en çok kapalı ve bağlı sistem ahırlarda, büyük işletmelerde ve yüksek verimli hayvanlarda yaygın olarak görülmekte ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. İşletme karlılığı için infertiliteye neden olacak sürü yönetimi dahil, sağlık ve besleme koşullarının kontrol edilmesi ve fertilite takip programlarının hazırlanması çok önemlidir. Sığırlarda sık rastlanan infertilite sorunları ve çözüm önerileri 1- Uygun zamanda yapılmayan tohumlamalar Tohumlama için en uygun zaman, kızgınlık başlangıcından sonraki 12-18 saatler arasıdır. Ancak kızgınlıkların % 68’i akşam 18.00’ den sabah 6.00’ ya kadar oluşmaktadır. Akşamdan kızgınlık gösterenlerden, sabah kızgınlığı devam edenler için en uygun tohumlama zamanı öğleden sonradır. Ancak en uygun zamanın tespitinde esas olan, durma refleksi göstermesidir.Diğer bir ifadeyle, diğer hayvanların üzerine atlamasına izin vermesidir. Düvelerde kızgınlığın kısa, yaşlı ineklerde uzun sürdüğü unutulmamalıdır. Bu nedenle düveler erken tohumlanmalı, yaşlı ineklerde kızgınlığın uzun sürebileceği unutulmamalı ve kızgınlığı devam edenler tekrar tohumlanmalıdır. Pratik olarak tohumlamalar (düveler hariç) öğleden sonraya planlanmalıdır. Kızgınlık gün boyu 6 saat arayla izlenmeli, kızgınlığı izleyen kişiler önceden bu iş için yetiştirilmelidir. İşletmedeki hayvanlardan muhtemel kızgınlık gösterme döneminde (seksüel siklusun 19-21. günleri) olacakların listesi günlük olarak hazırlanmalı ve kızgınlık tespitini yapanlara verilmelidir. Listedeki hayvanların davranışları izlenmelidir. 2- Hatalı tohumlamalar Hayvanın yalnızca kimi fizyolojik ve psikolojik davranışları esas alınarak yapılan tohumlamalara sık rastlanmaktadır. Yeşil yemlerle beslenen hayvanlarda ve ileri gebelerde çara akıntısı (servikal mukus) görülür ve diğer hayvanlara aşma refleksi gösterir. Ayrıca yalnızca psikolojik davranış olarak diğer hayvanların üzerine aşma davranışı gösteren, ancak diğer hayvanların üzerine aşmasına izin vermeyen (durma refleksi göstermeyen) hayvanlar kızgın değildir. Emin olmak için rektal muayene yapılmalıdır. 3- Uterus enfeksiyonları Doğum sırasında ve sonrasında oluşan kontaminasyonlar, sonun geç atılması veya müdahale ile alınması, subklinik ve klinik metritislere neden olmaktadır. Klinik metritisler kolay teşhis edilmektedir, ancak subklinik metritislerin teşhisi kolay değildir. Bu nedenle doğumdan sonra, tohumlamadan önceki dönem içinde uterus içi uygun antibiyotik kullanarak, prosta-glandin ve GnRH ile desteklenerek subklinik metritler önlenebilir. 4- Yetersiz ve dengesiz beslenme Yetersiz ve dengesiz beslenmeler infertilitenin en önemli nedenidir. Rasyonların protein, enerji, vitamin (A,D,E) ve mineral (Kalsiyum, fosfor, bakır, kobalt, iyot, magnezyum, demir, selenyum) yönünden yeterli ve dengeli olması gereklidir. Aşırı protein ile besleme, aşırı yağlanma, yemlerde üre fazlalığı ve mikotoksinler infertiliteye neden olur. Sütte veya yemde üre aranmalı, yemler mikotoksinler yönünden kontrol edilmelidir. 5- Embriyonik ölümler Plasenta bozukluğu, kromozom bozuklukları, yüksek ateş, toksik nedenler, spesifik veya genel enfeksiyonlar vb. embriyonik ölümlere neden olmaktadır. Sürü sağlığı kontrolünün yanı sıra gebelik muayenelerinin düzenli kontrolü de önemlidir. 6- Spesifik ve bulaşıcı hastalıklar Sığırlarda infertiliteye ve siteriliteye neden olan İBR/İPV, BVD, EBL, leptospira, vibriosis, mantar enfeksiyonları, trikomonas, bruselloz, tüberküloz gibi hastalıkların kontrolü, sürü sağlığının korunması kapsamında yapılan testler ve aşılamalar düzenli olmalıdır. ■ şaşıracak ama mutlu olacaktır. Mayıs - Haziran 2011 13 UZMAN GÖRÜŞÜ Kene yolu ile geçen önemli hastalıklar ve kene mücadelesi Prof. Dr. Sezgin ŞENTÜRK - sezsen@uludag.edu.tr Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hayvan Hastanesi Başhekimi K eneler, sivrisineklerden sonra en çok hastalık bulaştıran vektörlerdir. Türkiye’de ve dünyada keneler her geçen gün daha büyük bir sorun haline gelmektedir. Ülkemizde son aylarda prevalansı artan kırım-kongo kanamalı ateşi hastalığı da kene yolu ile geçen birçok hastalığın önemini ciddi bir şekilde ortaya koymuştur. Ülkemiz birçok kenenin gelişimini sağlama olanağına sahip bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Yalnızca insan sağlığı açısından değil, ülke hayvancılığımızı da olumsuz yönde etkileyerek özellikle sığır, koyun ve keçi yetiştiriciliğinde büyük maddimanevi kayıpların oluşumuna neden olmaktadır. Keneler, hayvan ve insan hastalığına etki eden birçok mikrobiyel etkeni taşımalarının yanı sıra kendileri de doğrudan hayvanlarda kansızlık, zayıflama, stres oluşturmalarına bağlı olarak süt ve döl veriminde düşmelerin yaşanmasına neden olmaktadır. Uzun yıllardan beri bilinmekle beraber son yıllarda güncel hale gelen ve ülkemizde önemsenecek oranda insan ölümlerine neden olan; yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, deride kızarıklık ve kanama bozuklukları gibi belirtilerle kendisini gösteren kırım-kongo kanamalı ateşi, keneler yolu ile geçen hastalıklar yönünden buzdağının görünen kısmını oluşturmaktadır. Şu ana kadar bu hastalık sığırlarda klinik bir belirtiye yol açmamasına rağmen bilinen bir gerçek vardır ki, o da sığırların virüsü taşıyıcı özelliklerinin olmasıdır. Keneler yolu ile bhanja, thogoto, dhori vb. virüslerinin yol açtığı birçok viral hastalık insanlara taşınmaktadır. Ülke hayvancılığımızı olumsuz yönde etkileyen önemli hastalıklar babesiosis, anaplasmosis ve theileriosis’tir. Babesiosis, ülkemizde yaygın olarak görülmektedir. Yüksek ateş, kansızlık, ikter sarılık ve kanlı idrar yapma belirtileri ile seyreden bir protozoon hastalığıdır. Ülkemizde her yörede görülmektedir. Keneler aracılığıyla bulaşan bu etkenler, alyuvarların içinde tek veya çift olarak bulunur. Etkenler, kenenin vücudunda çoğalıp enfeksiyon yeteneği kazanırlar ve hayvanları emerken enfekte paraziti hayvana bulaştırırlar. Hastalık ilkbahar sonlarında, yaz aylarında ve sonbaharın ilk haftalarında daha yaygın olarak meydana gelir. Hastalığın yoğun görüldüğü bölgelerde doğan yavrularda ağız sütünün yeterince alınması, uzun bir dönem hastalıktan korur veya buzağılar genellikle hastalığı çok hafif atlatırlar. Yaşlı hayvanlarda yetersiz besleme, gebelik, yüksek süt verimi, nakil stresi sonucu bağışıklığın kırılmasından dolayı şiddetli seyredebilir. 6 aylıktan küçüklerde nadir olarak rastlanır, çünkü anneden kolostrum (Ağız sütü) yoluyla alınan antikorlar buzağıyı 5-6 ay kadar korumaya yeterlidir. Hastalığı atlatanlar da bağışıklık kazanırlar. Hastalık, anaplazmosis veya theileriosis ile beraber meydana gelirse daha şiddetli seyreder. Hastalığın belirtileri, hastalığı taşıyan kene sayısına ve hayvanın direncine göre değişiklik gösterir. İlk belirti yüksek ateş, durgunluk, iştahsızlık, işkembe hareketlerinin durması, nabız ve solunum sayısının artışı gibi genel bulgulardır. Koyu kırmızı renkte idrar yapma, kansızlık ve sarılık belirgindir. Sallantılı yürüyüş, titremeler, kıllarda ürperme ve sürünün gerisinde kalma gibi bulgular mevcuttur. Süt verimi ilk günden itibaren azalmaya başlar. Gebelerde yüksek ateşten dolayı yavru atma söz konusudur. Ölüm oranı değişkendir. Kene mevsiminde çıkması ve yukarıdaki belirtilerin görülmesi bu hastalığı akla getirir. Ama kesin teşhis için laboratuvar muayenesi gereklidir. Erken dönemde tedavi şansı yüksektir. Kene ile mücadele en önemli korunma yöntemidir. Theileriosis, bazı yörelerde halk arasında sıtma olarak da bilinmektedir. Hastalığın yerleşik olduğu bölgelerde sığırlardaki ölüm oranı %10-20 düzeyinde seyretmekle beraber bölgeye yeni getirilen hayvanlarda ölüm oranı %90’lara kadar çıkabilmektedir. Hastalık kene aktivitesinin yüksek olduğu yaz aylarında çok sık oluşur. Hastalığı atlatanlar, uzun süre bağışık durumda kalmakla beraber hastalığın taşıyıcısı konumundadır. Hastalığa yakalanan hayvanlarda yüksek ateş, kansızlık, koyu renkte ishal, burun kanaması, deride kanama odaklarını kapsayan kanama bozuklukları, süt veriminde hızlı düşme, tam iştahsızlık ve kenenin ısırdığı taraftaki bezelerde oluşan büyüme önemli bulgulardır. Babesiosis’te belirtilen hazırlayıcı faktörler bu hastalık için de geçerlidir. Anaplasmosis, diğer iki hastalığa göre Güney Marmara bölgesinde daha sık görülmektedir. Bu hastalık da diğerleri gibi keneler yolu ile geçebilmektedir. Enfeksiyonun sık görüldüğü bölgelerde, annenin ağız sütünde hastalığa karşı yüksek oranda koruyucu maddelerin bulunması buzağıları hastalığa karşı dirençli yapar. Buzağılar genellikle hastalığı çok hafif atlatırlar. Yaşlı hayvanlarda yetersiz besleme, gebelik, yüksek süt verimi, nakil stresi sonucu bağışıklığın kırılmasından dolayı şiddetli seyredebilir. Hastalığın fazla görüldüğü bölgelerde yavrular hastalığı hafif atlatarak bağışık hale gelirler. Hastalık keneler ile bulaşır, sokucu sineklerle de bulaşma meydana gelebilir. Kenelerin vücudunda uzun süre canlı kalabilen etken sinekler, ancak bir iki saat canlılığını koruyabilir. Hastalık, steril olmayan alet ve malzemelerle, enjektör kanülleri ve kan nakilleri ile de bulaşabilir. Bu hastalık çok şiddetli kansızlık ile seyreden bir hastalıktır. Hastalık ortalama 34 hafta sürer. Beden ısısında artış, durgunluk, iştahsızlık, nabız ve solunum sayısındaki artış gibi genel bulgularla başlar. Beden ısısı inişli-çıkışlı bir seyir takip eder. İşkembe hareketleri azalır. Hayvanlar hareket ettirildiğinde solunum sayısı artar. Dışkı siyahımsı renktedir. Eğer hastalarda bu bulgulara ek olarak sinirsel bulgular da görülürse, birkaç saat içinde ölüm meydana gelir. Ancak saha şartlarında en çok kronik şekli görülür. Dalgalı ateş, solunum ve nabız sayısında artış, şiddetli kansızlık, zayıflama, verimin düşmesi gibi bulgular birkaç haftadan 3 aya kadar sürebilir. Kesin teşhis için laboratuvar muayenesi yapılmalıdır. Tedaviye erken başlanıldığı takdirde olumlu yanıt alınabilir. Hastalıktan korunmak için kene mücadelesi yapılmalıdır. Yapılacak her uygulama için mutlaka ayrı enjektör kullanılmalıdır. Hayvan sağlığı açısından ele aldığımızda eklemlerde şişkinlik-topallık, kanama bozuklukları, ateş, kansızlık, organ yetmezlikleri ve verim kayıplarına neden olan Lyme hastalığı da keneler yolu ile geçebilen önemli bir hastalıktır. Özellikle tavşan, kemirgen ve koyunların daha duyarlı olduğu; insanları da etkileyebilen yüksek ateş, ishal, pnomöni, zayıflama gibi belirtilere neden olabilen Tularemi hastalığı her zaman gündemde olan ve bulaşmasında kenelerin de rol oynadığı önemli diğer hastalıkları oluşturmaktadır. Şu ana kadar keneler yolu ile bulaştığı tespit edilen ve henüz belirlenemeyen birçok hastalığın hayvanlarımızı ve dolayısıyla kendimizi etkilemesini engellemek amacıyla, bahar mevsimi ve kenelerin en aktif olduğu yaz ayları boyunca yoğun bir kene mücadelesine başlamalı ve sürdürmeliyiz. Bu mücadeleyi yaparken çevresel ilaçlama bize hiçbir fayda sağlamayacağı gibi, oluşturduğu kalıntı nedeniyle orta ve uzun vadede insan ve hayvanlarda kanser ve diğer organ hastalıklarının oluşmasına neden olabilir. Ayrıca doğal yaşama büyük zarar vererek, doğal yaşamın sürmesine olanak sağlayan birçok böceğin (arıların vb.) ve hayvanın ölümüne yol açabilir. Bu nedenle çevresel ilaçlamadan ziyade, barınak ve hayvanların ilaçlanmasına önem vermeliyiz. Bunu yaparken çevreye ve hayvana en az zarar veren kene ilacını veteriner hekim arkadaşlarımın önerileri doğrultusunda almanız ve yine onların önerileri doğrultusunda kullanmanız büyük önem taşımaktadır. Diğer bir nokta da kullandığınız ilaç kaplarını kesinlikle rastgele çevreye atmamanızdır. Bunun çevre kirliliğinin yanı sıra bir hayvanın veya bir çocuğun o boş kutu ile teması sonucu zehirlenmesine, hatta ölümüne neden olabileceği unutulmamalıdır. Kene mücadelesinde dikkat edilmesi gereken hususlar: • Kenelere yüksek etkili çevrede ve hayvanda kalıntı süresi en az olan akarasitlerin uygulanması • Kullanılan ilacın süte geçmemesi veya sütteki kalıntı süresinin en az olması ve bu dönem süresince sütlerin kesinlikle kullanılmaması • Arazinin sürülmesi • Kenelerin yerleşebileceği organik ve diğer materyallerin hayvanların gezinme alanlarından kaldırılması • Hayvan barınaklarının daha fazla güneş ışığı alması ve daha az nemli olması • Hayvanların bulunduğu ve gezindiği bölgelerdeki ağaç dallarının budanması, otların biçilmesi • Hayvan barınaklarında kenelerin yuvalanabileceği duvar çatlaklarının kapatılması • Barınakları ilaçlamadan önce hayvan altlıklarının temizlenmesi ve yakılması • Barınakların ilaçlanması sırasında içeride hayvan bulundurulmaması, yemlik ve sulukların boşaltılması, ilaçlama yapan kişilerin maske, gözlük ve deri ile temas etmeyen uygun giysiler giymesi • Hayvanların barınakların ilaçlamasını takiben kullanma kılavuzunda belirtilen zaman sonunda barınaklara alınması • İlaçlama döneminin kenenin yaşam döngüsü ile uyumlu olması • En önemlisi rastgele bir kene mücadele ilacı değil, veteriner hekimin önerdiği uygun akarasitlerin kullanılması Milli servetimiz olan hayvan varlığımızın kene mücadelesi sırasında çevreye ve doğal yaşama zarar verilmemesine özen gösterilmelidir. Tüm yetiştiricilerimize hayırlı, bereketli ve sağlıklı kazançlar dilerim. ■ • Birini işe alırken süt içip içmediğini sorun, eğer içiyorsa ona bir şans verin. • Aklınızın 14 Mayıs - Haziran 2011 İÇİMİZDEN BİRİ Kötü ev sahibi, kiracıyı mülk sahibi yaparmış Atilla CELEP TÜSEDAD Genel Sekreteri Ç iğ süt taban fiyatlarındaki istikrarsızlık canımıza tak dedirtti. Yıllardır devletin müdahale kanunu kurmasını ve süt piyasasını düzenleyerek bize sahip çıkmasını istedik ama olmadı. Sanayicilerden insaf diledik olmadı. Yemcilere etmeyin, eylemeyin dedik olmadı. Bir türlü hiç kimseye derdimizi anlatamadık. Geçtiğimiz senelerde çaresizlikten ineklerimizi kestik. Şimdi onu da alan yok, çünkü ithal et geliyor. Peki ne yapmalıyız? Bu sarmaldan nasıl kurtuluruz? Bunca yılımızı verdiğimiz, bunca yatırım yaptığımız işletmelerimizi kapatıp gidecek miyiz? Hayır? Bence birlik olup sütümüzü kendimiz işlemeliyiz. Bu çok zor biliyorum. Ancak başka çare kalmadı. Aslında herkes kendi işini yapmalı… Çiftçi tarımla uğraşıp bizlere yem hammaddesi üretmeli… Bizler hayvancılığı en doğru ve verimli şekilde yapmalıyız. Sanayici de sütü işleyip satmalı… Gelişmiş ülkelerde örneğin, İngiltere’de bir üretici kooperatifi ülkenin sütünün %55’ini işliyor, süt kapitalist ABD’de bile üretici kooperatiflerince işlenip satılıyor. Ya da Hollanda ve Fransa’da olduğu gibi çiftlikler, küçük mandıralar kurup kendi sütlerini kendileri işleyip butik, niş ürünler üretiyor ve satıyorlar. Türkiye’deki süt ürünleri pazarına baktığımızda, büyük ilk 10 markanın ürettiği bulk (standart) ürünler dışında bir de merdiven altı tabir edilen, kalitesiz fiyat gözetilerek üretilen ürünler var. Oysa halk yöresel ürünleri, yöresel tat ve lezzette, güvenerek alabileceği süt ürünlerine hasret… Mandıra kurmak, satış ve pazarlama ile uğraşmak, tanınmak, üretim yapmak çok maliyetli ve zor işler... Tek tek işletmeler için maliyeti ağır olabilir. Ancak bölgesel bazda 3-4 işletme bir araya gelerek devletin KOBİ destekleri ile birlikte risk ve iş yükünü paylaşabilir. Artık herkesten medet ummak yeri- ne, kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz. Tire Kooperatifi, çok güzel bir örnek... İzmir Belediyesi’nin verdiği destekle okul sütü projesine başladılar, şimdi kendi üretim tesislerini kurmuş durumdalar. Sayın başkan Mahmut Eskiyörük’ü başarılarından dolayı kutluyorum, açılış davetiyesi için de teşekkür ederim. İkinci güzel örnek, Bursa Yenişehir süt üreticilerinin kırsal kalkınma desteği ile çok güzel bir üretim tesisi kurmaları… Ve sanıyorum ki, yakında üretime başlanacak. Büyük işletmelerden Saray Tarım İşletmeleri de kendi ürünlerini işleyip kendi satış mağazalarında satmaya başladı. Bu konuda çalışmaları devam eden arkadaşlar da var. Tüm üretici arkadaşlara, bu alanda yoğunlaşarak araştırma yapmalarını öneriyorum. Ne demişler: “Kul sıkışmayınca, hızır yetişmezmiş.” veya “Kötü ev sahibi, kiracısını mülk sahibi yaparmış.” Sütünüz bol olsun... takıldığı yerde süt için, devam edin. • Bir rivayete göre eğer süt içseydik, Ay'a ilk biz çıkacaktık. Mayıs - Haziran 2011 15 KONUK YAZAR Çiğ sütte vahşi piyasa düzeni Ali Ekber YILDIRIM - www.tarimdunyasi.net Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ş u günlerde her gün yeni bir anket yayınlanıyor. Araştırma kuruluşları, 11 Haziran’da yapılacak seçimin sonucunu tahmin etmeye çalışıyor. Bunun için farklı yöntemler uygulanıyor. Seçim sonuçları açıklandığında kimin yanıldığı, kimin gerçeği yakaladığı ortaya çıkacak. Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği’nin (TÜSEDAD) internet sayfasında da dikkat çekici bir anket var. Bu, seçim anketi değil... Hayvancılık sektörünü yakından ilgilendiren ve sonuçları bakımından çok önemli olan süt fiyatının düşüşü ile ilgili bir anket... Anketin basit bir tek sorusu var: “Süt fiyatlarının düşmesindeki sebep sizce ne olabilir?” a-Süt tozu desteği b-Sütte arz fazlası c- Çiğ sütte piyasa düzeni eksikliği Bu yazıyı yazdığımız 4 Mayıs’a kadar 571 kişi ankete yanıt vermişti. Ankete katılanların % 61’i sütteki fiyat düşüşünün çiğ sütte piyasa düzeni eksikliğinden kaynaklandığına inanıyor. Yaklaşık % 34’ü Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın uyguladığı süt tozu desteğinin süt fiyatını düşürdüğünü söylüyor. Yaklaşık % 6’sı ise arz fazlası nedeniyle süt fiyatının düştüğünü ifade ediyor. Bu basit anket bile çiğ süt piyasasında ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Daha önce defalarca yazdığımız gibi, Türkiye’de çiğ süt fiyatı telefon- la belirleniyor. Evet yanlış okumadınız, çiğ süt fiyatı telefonla belirleniyor. Bir tarafta ülke geneline yayılmış binlerce çiğ süt üreticisi var. Diğer tarafta çiğ sütü alan az sayıdaki sanayici ve yerel mandıralar var. Süt sanayicileri ile üreticinin temsilcisi konumundaki Köy-Koop arasında 3 aylık dönemler itibarıyla ihale yapılıyor. İhalede çiğ süt alım fiyatı belirleniyor. Bu fiyat esas alınarak ülkedeki çiğ süt fiyatı oluşuyor, fakat 3 aylık süre dolmadan ihale bozuluyor. Alıcılar tarafından süt fiyatı düşürülüyor. Gerekçe ise hep aynı… “Arz fazlası var. Sütü, yoğurdu, ayranı, peyniri satamıyoruz.” Sanayici, çiğ süt aldığı üreticiyi veya kooperatifi telefonla arayarak “Süt fiyatını düşürdüm” diyor. Üreticinin yapacağı hiçbir şey yok... İneği sağmak ve düşük fiyatla da olsa sütü satmak zorunda... Başka alternatifi yok… Sanayici, kimi zaman fiyat düşüşünü geriye dönük uyguluyor. Satışı yapılmış, ancak parası alınmamış sütün fiyatını da düşürerek üreticiye eksik ödeme yapıyor. Bunu anlattığımız zaman sektörün dışındakiler “Olur mu öyle şey… Burası dağ başı mı, mahkemeye gitsinler.” diyor. Gerçekten de oluyor böyle şeyler ve hiç kimse mahkemeye gitmiyor. Kimi zaman sanayiciler kendi aralarında anlaşarak üreticinin sütünü bırakıyor, almıyor. Sütü alan yeni alıcı, kalite prim desteğini kesiyor ve farklı şartlar dayatıyor. Üreticinin itiraz etme hakkı olmadığı gibi, alınmayan sütü değerlendirme şansı da yok… Bu nedenle üretici, süt sanayicisine muhtaç… Devlet müdahalesi de olmayınca zaten girdilere para yetiştiremeyen, hak ettiği destekleri zamanında alamayan çiğ süt üreticileri üretim yapamaz duruma geliyor. Hayvanını istemeyerek de olsa satmak zorunda kalıyor veya kesiyor. 2008’de böyle oldu ve bugün devam eden et krizi bu sürecin sonucunda yaşandı. Çiğ sütte deyim yerindeyse vahşi bir piyasa düzeni uygulanıyor. Az sayıdaki sanayici, istediği gibi piyasayı yönlendiriyor. Rekabet Kurumu da bütün bu gelişmeleri sessiz sedasız izliyor. Oysa anlaşarak fiyat belirlemek ve süt bırakmak var. Anlaşarak kalite primini düşürmek ve üreticiden geriye dönük fiyat düşürmek var. Rekabetin tüm ilkeleri ihlal ediliyor, üretici korumasız… Milyonlarca dolarlık yatırım yapanlar bile sanayiciye muhtaç… Sanayici, fiyatı nasıl belirlerse ona uymak zorunda kalıyor. Geçmişte Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) vardı. Üreticinin sigortası gibi çalışırdı. Piyasayı düzenler, fiyatın düşürülmesini önlerdi. Üreticinin üretime devam etmesinin teminatıydı. Bu kurum özelleştirildi ve piyasayı düzenleyici bir kurum oluşturulmadı. 2010 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, sütte müdahale kuruluşu kurulacağını söylemesine rağmen somut bir adım atılmadı. Bu görev, Ulusal Süt Konseyi’ne verildi. Fakat kon- seyin işleyişi ve mali yapısı bunu yapacak güce sahip değil... Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ithal edilen süt tozunun iç piyasada üretilmesi için sanayiciye ton başına 2 bin 450 lira destek vererek sorunu çözmeye çalıştı. Ancak sorun daha da derinleşti. Çünkü çiğ süt fiyatını düşürenlerle devletten süt tozu desteği alarak süt tozu üretenler aynı firmalar… Süt tozu ithalatı yerine sütün iç piyasadan toplanarak toza dönüştürülmesi ne kadar doğru bir kararsa, bu görevi sanayicilere vermek o kadar yanlış bir karar... Elinde devlet destekli süt tozu olan sanayici piyasadan niye süt alsın ki? Elindeki süt tozu silahını kullanarak istediği zaman ve istediği fiyata süt alır. Burada şaşırtıcı olan, süt tozu desteğinin üreticiye veriliyor gibi sunulması… Üreticinin sütünü almak için süt tozu desteği veriliyor gibi görünse de bundan üretici zarar görüyor. Nitekim TÜSEDAD’ın anketine yanıt verenlerin %34’ü süt fiyatındaki düşüşün nedeninin süt tozu desteği olduğunu söylüyor. Süt tozu desteğini sanayici alıyor, bununla yetinmeyip çiğ süt fiyatını düşürerek üreticiye yapılan süt primini de fazlasıyla üreticiden alıyor. Devlet üreticiyi desteklediğini zannederek, dolaylı olarak sanayicileri desteklemiş oluyor. Çözüm, süt tozu üretimi ve dağıtımının bir kurum aracılığı ile yapılmasıdır. Vahşi piyasa düzeninin ortadan kaldırılması için bu şart... Kaldı ki, Türkiye’nin müzakere sürecini yürüttüğü Avrupa Birliği’nde de piyasa düzenini sağlayan böyle bir kurumsal yapı var. Eğer bu yapı oluşturulamazsa sıfır faizli kredi ile kurulan çok sayıdaki işletmenin de üretime dahil olmasıyla bugünden çok daha fazla süt üretimi olacağı için sorun daha da büyüyecek ve çözüm bulmak daha zor olacaktır. Özetle, çiğ sütte vahşi piyasa düzeninin sona ermesi için Süt Endüstrisi Kurumu benzeri kamu niteliğinde bir piyasa düzenleyici kuruluşun hemen kurulması gerekiyor. ■ • Eğer bir işyeri çalışanlarına çay molası yerine süt molası verirse, o işyerinde verimlilik artar. 16 Mayıs - Haziran 2011 BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ Yıldırım Hayvancılık, yatırımlarına devam ediyor Yıldırım Hayvancılık, 2007 yılında Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi Ceylanköy’de toplam 25.000 m2 arazi üzerine kuruldu. 30 gebe düve ile iş hayatına başlayan işletmede bugün itibarıyla 90’ı sağmal, 135 anaç inek, 40’ı gebe 60’ı boğa altı 100 düve ve 25 adet buzağı olmak üzere toplam 260 baş hayvan bulunuyor. Ş u an tamamen hijyenik şartlarda el değmeden günlük 3000 lt. civarında süt üretiliyor. İşletmenin hedefi 200 sağmal ile 5000 lt. süt kapasitesine ulaşmak, hastalıklardan ari ve onaylı bir çiftlik haline gelmek… İşletmede halihazırda bir yarı zamanlı danışman veteriner hekim, bir hayvan besleme uzmanı veteriner hekim, bir veteriner tekniker, bir teknik eleman ve dört işçi çalışıyor. Ortaklardan Gürcan Yıldırım’ın 24 saat bulunduğu işletmede 2x8 balık kılçığı sağım ünitesi ve sürü yönetim programı mevcut… Sürü takibi bilgisayarla yapılıyor ve sürü sağlığı için kapsamlı bir koruyucu hekimlik uygulanıyor. Ayrıca veteriner tekniker, ayak sağlığını sürekli takip ediyor. Yıldırım Hayvancılık, genetik yapıya büyük önem veriyor. Gelecekte işletmenin en önemli gelir kaynaklarından birinin kaliteli damızlık düve satışı olacağı öngörülüyor. Kaliteli kaba yem ihtiyacı Günümüzde her işletmede kaliteli kaba yeme ihtiyaç duyuluyor. İşletme, bu ihtiyacı giderebilmek için kaba yemin yarısını kendi imkanları ile üretiyor. Hedeflerden biri de bu ihtiyacın tamamını üretebilir hale gelmek… Kesif yem ihtiyacı ise tamamen hammadde alımı yoluyla karşılanıyor. Rasyonun tamamı işletmede yapılıyor ve fabrika yemi kullanılmıyor. Yıldırım Hayvancılık; süt fiyatlarının alın terini karşıladığı, yem hammadde fiyatlarının ucuzladığı, sektörde çalışan firma ve insanların yüzlerinin güldüğü bir Türkiye hayal ediyor. ■ • Otobüs, tren ve uçak yolculuklarında süt ikram eden firmalar daha çok müşteri kazanır. 18 Mayıs - Haziran 2011 AKTÜEL Ziraat Bankası, dünya tarım bankalarına ev sahipliği yaptı Dünya tarım bankaları ve Türk tarım sektörünün önde gelen temsilcileri, Ziraat Bankası’nın ev sahipliğinde buluştu. U luslararası Tarımsal Kredi Konfederasyonu (CICA)’nın her yıl düzenlenen merkez komite toplantısı, 28 Nisan 2011 tarihinde Ziraat Bankası’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Konfederasyon, bu toplantıların dışında her iki yılda bir farklı bir ülkede tarım ve tarımın finansmanı konusunda dünya kongreleri düzenliyor. Merkezi Zürih/İsviçre’de bulunan, 1932 yılında kurulan ve 23 ülkede 82 finans kuruluşu ile bankayı bünyesinde barındıran CICA’nın, Türkiye’deki tek üyesi Ziraat Bankası… Bankanın genel müdürü Can Akın Çağlar, aynı zamanda CICA Merkez Komite üyeliğini de sürdürüyor. Tarım, tarımın finansmanı ve kırsal kalkınma konularında en iyi uygulamaların ve deneyimlerin paylaşılmasına imkan veren bir platform olan CICA tarafından düzenlenen organizasyon, dünya tarım sektöründe yaşanan gelişmelerle genel ekonomik durum ışığında tarıma finansman sağlayan üye kuruluşlar arasında işbirliğinin arttırılması, tarımda farklı finansman modellerinin geliştirilmesi ve ev sahibi ülkede tarım sektörünün tanıtımının yapılmasına katkı sağlamayı hedefliyor. Dünyanın başlıca tarım bankalarının üst düzey yöneticilerinin yanı sıra Türk tarım sektörüne hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile sektörün önde gelen temsilcilerinin bir araya geldiği ve 400’ün üzerinde yerli ve yabancı katılımcıyı buluşturan “Tarıma Küresel Bakış: Yeni Tarım Stratejileri” konulu toplantıda; Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Karslı, CICA ve Crédit Agricole SA Yönetim Kurulu Başkanı Jean-Marie Sander, TC Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı ve Tarım ve Köyişleri Bakanımız M. Mehdi Eker tarafından yapılan açılış konuşmalarının ardından, Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar “Türkiye’de Tarımın Finansmanı ve Ziraat Bankası’nın Rolü”, Credit Agricole Baş Ekonomisti ve Ekonomik Araştırmalar Başkanı Jean Paul Betbeze “Dünyadaki Ekonomik Durum ve Beklentiler”, TBMM Tarım Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi “Türkiye’de Tarımsal Yatırım Fırsatları Bölgesel Kalkınma Projeleri: GAP, DAP, KOP”, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Behçet Homurlu “Sektör Gözüyle Tarım ve Tarımın Finansmanı”, Prof. Jean Marcou “Tarihsel ve Jeopolitik Sunum ve Geleceğe Dair Beklentiler”, FAO Türkiye Temsilcisi Mustapha M. Sinaceur, BM Gıda ve Tarım Örgütü Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Ekonomisti Guljahan Kurbanova ve Sussex Üniversitesi Gelişim Çalışmaları Enstitüsü’nden Dr. Martin Greley “Gıda Güvenliği”, Hamburg Teknoloji Üniversitesi Çevresel Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Martin Kaltschmitt “Tarımda Yenilenebilir Enerji KullanımıOlanaklar ve Kısıtlar” konulu sunumlar gerçekleştirdi. Toplantıda özellikle tarımın finansmanı konusu ele alındı. Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar tarafından yapılan sunumda Ziraat Bankası’nın 148 yıldır tarımı finanse ettiği, bankanın son yıllarda artan performansı sonucunda Türk çiftçisine yaklaşık 39 milyar TL’lik kredi verildiği, 2010 yılında haftalık ortalama 265 milyon TL. olan tarımsal kredi kullandırımının 2011 yılında 380 milyon TL’ye ulaştığı, özellikle tarımsal yatırımlara verilen desteğin yıllar itibarıyla artış gösterdiği, bu doğrultuda bankanın tarımsal kredi portföyü içinde 2002 yılında %5 olan projeli yatırım kredilerinin ağırlığının 2010 yılında %41’e ulaştığı vurgulandı. Ayrıca 200’ün üzerinde farklı üretim konusunda kullandırılan tarımsal kredi ile her türlü tarımsal üretime finansman desteği sağlandığı ifade edildi. ■ Mayıs - Haziran 2011 19 UZMAN GÖRÜŞÜ Türkiye ve AB süt sığırcılığının işletme ölçeği açısından karşılaştırması İlkay DELLAL Doç. Dr. A. Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi T ürkiye’nin tarımı, tam üyelik sürecinin devam ettiği AB’nin tarımı ile karşılaştırıldığında, genellikle tarımsal yapıdaki ve verimlilikteki farklılıklar ulusal ortalama veriler esas alınarak değerlendirilmektedir. Oysa, Türkiye’nin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle bölgeler arasında tarımsal üretim açısından önemli farklılıkların olduğu bilinmektedir. Bu nedenle tarımsal üretim açısından benzer ülkelerin ve bölgelerin karşılaştırması daha doğru bir yaklaşımdır. Trakya bölgesi; ülkemizdeki diğer bölgelerle karşılaştırıldığında arazinin fazla engebeli olmaması, düzlüklerin geniş yer kaplaması, ulaşım kolaylığı, sulamanın yaygınlığı gibi nedenlerle tarım açısından diğer bölgelerden daha elverişlidir. Trakya bölgesi bitkisel üretimde olduğu kadar, hayvancılık açısından da diğer bölgelerimizden daha üstün durumdadır. Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ortalamasında hayvan başına süt verimi 2,4 ton iken Trakya bölgesinde 3,1 tondur. Trakya bölgesi, Türkiye’nin süt üretiminin yaklaşık %5’ini, kültür ırkı hayvanlardan elde ettiği sütün yaklaşık %9’unu üretmektedir. Bölgenin toplam süt üretiminin %80’i kültür ırkı hayvanlardan, %19’u melez ırk hayvanlardan elde edilmektedir. Yerli ırk hayvanlardan süt üretimi ise ancak %1 düzeyinde bulunmaktadır . Bölgede kültür ırkı süt hayvancılığının öne çıkması ve süt veriminin fazlalığı gibi kriterler esas alındığında, Trakya bölgesinin AB ile karşılaştırması daha uygun görülmektedir. Bu nedenle AB ve Türkiye için işletme ölçeklerinin karşılaştırmasını yaptığımız bu çalışmada Trakya bölgesi esas alınmıştır. Trakya bölgesinde süt sığırcılığı üretiminin ekonomik analizi konusunda yapılan bir çalışmaya göre (Şekil 2), işletmelerin %44’ü kültür ırkı ve %56’sı melez ırk hayvanlarla üretim faaliyetini sürdürmektedir. Bölgedeki süt sığırcılığı üretim faaliyetinde bulunan işletmelerin sürü büyüklüğünün 10 baş olduğu (BBHB’ne göre) ve işletmelerin yılda ortalama 32 ton süt ürettiği belirlenmiştir. İşletmeler ortalamasında kültür ırkı ile çalışan işletmelerin 6 baş, melez ırk ile çalışan işletmelerin ise 5 baş sağmal ineği olduğu tespit edilmiştir. İşletmelerdeki bir laktasyon döneminde süt verimi ise ortalama 5.790 kg/baş Şekil 1. AB ülkelerinde işletme başına sağmal inek sayısı (baş) Kaynak: Eurostat olarak bulunmuştur. Türkiye’de ortalama süt verimi 2008 yılı verilerine göre 2758 kg/baş, soy kütüğüne kayıtlı olanlarda ise 5683 kg/baş’dır. (Şekil 1) Buna göre, verimlilik açısından Trakya bölgesi işletmelerinin ortalamasının hem Türkiye hem de soy kütüğüne kayıtlı işletmelerin ortalamasının üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Bölgedeki işletmelerin %65’inin 1 ile 5 baş, %21’inin 69 baş ve %14’ünün 10 baştan fazla sağmal ineği vardır. Yani işletmelerin çoğunluğu küçük ölçeklidir. Küçük işletmelerde melez ırkla çalışanların ekonomik açıdan başarısının daha fazla olduğu, kültür ırkı hayvanların ise büyük işletmelerde daha iyi değerlendirildiği tespit edilmiştir. (Şekil 2) Bu bulgu da işletmelerin tümüne kültür ırkı hayvanlar önermek yerine, ölçek büyüklüğüne göre ırk seçimini önermenin daha doğru olacağını işaret etmektedir. Elde edilen bu verileri AB’deki süt işletmeleri ile karşılaştıralım. Şekil 1’de ülkeler itibarıyla süt sığırcılığı yapan işletmelerdeki ortalama sağmal inek sayısı büyükten küçüğe doğru verilmiştir. AB içerisinde işletme başına en fazla sağmal inek 53 baş ile yeni üyelerden Slovakya’da bulunmaktadır. İkinci sırada ise 27 baş ile Çek Cumhuriyeti yer almaktadır. Bu iki ülkenin daha önceden sosyalist sistem ile yönetilmesi ve devlete ait çiftlikler nedeniyle işletme büyüklülüklerinin fazla olduğu dikkate alınırsa, AB içinde Hollanda’nın işletme başına düşen sağmal inek sayısında lider olduğu söylenebilir. Hollanda’yı Lüksemburg, İngiltere, Almanya, Danimarka, Belçika ve İsveç izlemektedir. Bu ülkelerin tümü Avrupa’nın kuzeyinde yer almakta olup coğrafi ve iklim avantajları nedeniyle işletmelerindeki hayvan sayıları yani işletme büyüklükleri fazladır. Dağlık yapısı fazla olan ya da Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde ise coğrafik yapıdan kaynaklanan nedenlerle işletme başına hayvan sayısı 10 baştan azdır. Örneğin nispeten Türkiye ile benzer coğrafik şartlara sahip İspanya, Slovenya, Portekiz, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinin işletme ölçeği kuzey ülkeleri kadar büyük değildir. Bu nedenle işletme büyüklük karşılaştırmalarında Türkiye’nin coğrafik yapısına benzer ülkelerin esas alınmasının daha doğru olacağı açıktır. Türkiye’de Trakya bölgesinde kültür ırkta 6 baş, melez ırkta 5 baş sağmal inek AB’nin benzer ülkelerinden daha fazladır. Yine AB27 (5,3 baş) ortalamasından da fazladır. Süt verimi açısından AB ülkeleri değerlendirildiğinde, en yüksek süt veriminin yılda 8,5 ton ile Finlandiya’da olduğu Şekil 2’den görülmektedir. Bunu sırasıyla İsveç (8,4 ton), Danimarka (8,1 ton), Hollanda (7,8 ton), Almanya (7,3 ton), Estonya (7,1 ton) ve İngiltere (7 ton) izlemektedir. AB ülkelerinde süt verimi büyükten küçüğe sıralandığında gelişmiş ülkelerde daha fazla süt veriminin olması; verim üzerinde işletme büyüklü- Şekil 2. AB ülkelerinde süt verimi (ton/baş/yıl) Kaynak: Eurostat • Süt içmek için zeki olmak gerekmez. Ama süt içen biri zeki olur. • Süt içmeyen çocuk tıfıl kalır. 20 Mayıs - Haziran 2011 UZMAN GÖRÜŞÜ ğünün değil, ileri düzeylerdeki üretim ve yetiştirme sistemlerinin daha etkili olabileceğini göstermektedir. Türkiye’de Trakya bölgesi süt veriminde AB27 ortalamasının (6,4 ton) altındadır, ancak Polonya, Romanya, Bulgaristan, Slovenya, Litvanya gibi ülkelerden daha iyi durumdadır. AB’de süt üretiminde brüt kar incelendiğinde, hem ülkeler hem de ülke içindeki bölgeler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Şekil 3’deki haritada 2007 yılı itibarıyla AB’de süt üretiminden elde edilen brüt kar gösterilmiştir. Brüt kara desteklemeler de dahildir. Haritadan da görülebileceği gibi, bölgeler ve özellikle ülkeler arasında büyük farklılıklar mevcuttur. İsveç, İngiltere ve Polonya’da alt bölgelerde homojen bir yapı görülürken, İspanya ve İtalya’da önemli farklılıklar mevcuttur. Brüt karın en yüksek olduğu ülkeler, İtalya (Campania 306 €/t, Lazio 289 €/t, Basilicata 285 €/t and Molise 279 €/t) dır. Romanya’nın Centru bölgesinde de (279 €/t) brüt kar yüksektir. En düşük brüt kar Macaristan’da Del-Alfold bölgesinde(54 €/t) bulunmuştur. Fransa ve İsveç’te de en düşük brüt kar elde eden bölgeler bulunmaktadır. Aquitaine (69 €/t, Fransa) ve Lan I norra (67 €/t, İsveç). Türkiye’de aynı yıl itibarıyla Trakya bölgesinde elde edilen brüt kar Euro kuru ve destekleme ödemeleri ile birlikte 108 €/t civarındadır. Trakya bölgesi için hesaplanan brüt kar, bölgenin bazı AB ülkelerinden daha iyi konumda olduğunu göstermektedir. Özetlemek gerekirse, ülkemizin AB ile karşılaştırılmasında ulusal ortalamalar yerine benzer bölgelerin karşılaştırılması daha uygun olacaktır. Bu nedenle ülkemizde, bölgeler itibarıyla işletmelerin başarısını gösteren parametrelerin tespit edilmesine yönelik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ülkemizde pilot olarak uygulanan çiftlik muhasebe veri ağı (FADN) sisteminin geliştirilmesi bu açıdan önemlidir. Süt sığırcılığında verimlilik üzerinde olumlu etki gösterecek işletme ölçeği ya da hayvan ırkı konusunda politikalar belirlenirken, bu verilerin ya da araştırma sonuçlarının irdelenmesi yararlı sonuçlar doğuracaktır. Çünkü yukarıda örneğini verdiğimiz araştırmalar, küçük işletmelerin ya da melez ırk ile çalışan işletmelerin de bazı açılardan büyük işletmelerden ya da kültür ırkı kullanan işletmelerden avantajlı olduğunu göstermektedir. ■ Şekil 3. AB ülkelerinde süt üretiminde brüt kar (euro/ton) • Ağzınızın süt kokması kimseyi rahatsız etmez. • Süt içmek için üniversite mezunu olmak gerekmez. Mayıs - Haziran 2011 21 UZMAN GÖRÜŞÜ Sürülerde üreme yönetimine bakış açımız nasıl olmalıdır? Dr.Abdurrahman ÖZLÜER Ömer Matlı Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma Merkezi 1 Tüm sürüde üreme problemi nedeni ile kesilen hayvanların, sürüdeki hayvan sayısına oranı nedir? (Normal durum < %8–10 ) - Buzağılama aralığı / normal - Gebe kalma performansı / normal - Sürünün ortalama sağılır gün sayısı / normal - Üreme performansı bozukluğu nedeni ile kesilen hayvan sayısı / ANORMAL ise sürünün üreme performansı iyi değildir. 2- Üreme problemleri birkaç yıldır mı devam ediyor? Yoksa son zamanlarda mı bu kötü gelişme şekillendi? 3- Sürekli dönen ineklerin problemi sürüde genel bir problem mi? Yoksa sürü yöneticisi ile ilgili bir durum mu? 4- Bu durumdan hangi hayvanlar etkilenmiştir? (1.laktasyon, 2.laktasyon, 3.laktasyon vb.) 5- a- Küçük sürülerde yönetimsel olarak yanlış gözlem yönlendirmesi olabilir. b- Ortalama iyi olabilir fakat dağılımı kötü olabilir. c- Gebelik kontrolüne ne zaman karar veriliyor? Gebelik kararı nasıl veriliyor? Tüm tohumlamalar kayıt altına alınıyor mu? d- Kesim oranları tekrar kontrol edilmelidir. Kızgınlık tespitlerinin değerlendirilmesi 1- İlk tohumlamaya kadar geçen gün (Amaç 75 gün) 2- Kızgınlıklar arasında geçen süre (< 35) 3- Gönüllü bekleme süresi, yani doğum sonrası uterus involüsyonu için beklememiz gereken süreden sonraki 20 gün için- doğru tespit edilmesine bağlıdır. İnekler ne zaman tohumlanıyor? 4- Suni tohumlama tekniği a- Sperm tankında yeteri kadar gaz bulunuyor mu? b- Sperma payeti, kanister tankın boynuna kadar çıkartılmadan çözdürme suyuna hızla ulaştırılıyor mu? c- Semen çözdürme süresi ne kadar? (35 – 37 C 40 sn.) d- Semen katetere yerleştirilirken soğuk şokuna karşı önlem alınıyor mu? e- Sperm tankında sperm yerleri yazılı olup kolaylıkla bulunabiliyor mu? f- Tohumlamada temiz bir vulva bölgesi oluşturuluyor mu? g- Sperm nereye bırakılıyor? Üreme sağlığı ile ilgili değerlendirmeler de tohumlanan hayvan >%50 hedefli olmalı. (Kızgınlıklar veya tohumlamalar arası sürenin uzun olması tespit edilmeyen ve kaçmış kızgınlıklar olduğunu gösterir.) 4- İlk tohumlamaya kadar geçen süre 85 günden fazla veya hayvanların bir bölümü doğum sonrası 50 gün içinde kızgınlık gösteriyorsa, - Yönetici ilk tohumlamaları geciktiriyor mu? - Hayvanlar gerçek anöstrusta mı? - VKP’leri değerlendirildiğinde laktasyondaki ineklerin %15’ inden fazlası aşırı zayıf veya şişman mı? - Sürünün ayak-bacak problemi yüzdesi nedir? - Şiddetli uterus enfeksiyonu veya purulent (irinli) uterus akıntısı var mı? Kızgınlık takip programının değerlendirilmesi 1- Son tohumlanan 10 inekten kaç tanesi kızgınlık hareketlerinden “durma hareketinden” sonra tohumlandılar? 2- Son tohumlanan 10 inekten kaç tanesi ikincil kızgınlık hareketleri gözlemlendikten sonra tohumlandılar? 3- Gün içinde kızgınlık takipleri ne zaman yapılıyor? 4- Kızgınlık tespiti için ne kadar zaman harcanıyor? 5- Sürüde kızgınlık takiplerinden sorumlu kişi veya kişiler var mı? 6- Hayvanların yürüyüş yollarındaki zemin kaygan mı? 7- Kızgınlık gözlem zamanı yemleme zamanı ile çakışıyor mu? 8- Görsel kızgınlık takibini destekleyen yardımcı yöntemler var mı? 9- Tüm çalışanlar kızgınlık belirtilerini biliyorlar mı? 10- Kızgınlıkların tespit edilmesi her çalışan için çok önemli bir öncelik mi? Gebeliği etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi 1-Tohumlama için ineklerin kızgınlık davranışlarını göstermesi bekleniyor mu? 2- Yoksa ikincil kızgınlık davranışları ve yardımcı kızgınlık tespit yöntemleri sonrası mı tohumlama yapılıyor? 3- Durma hareketlerinden 8–12 saat sonra tohumlama yapılmalıdır. Tohumlama zamanı, kızgınlık zamanının 1- Uterus enfeksiyonu görülme oranı nedir? 2- R.P (Eşin atılamaması) enfeksiyonu görülme oranı nedir? 3- Abort oranı nedir? 4- Kistik ovaryum görülme oranı nedir? 5- Düvelerde boğa kullanılıyor mu? 6- İneklerde boğa kullanılıyor mu? 7- İşletme ve sürü isteyen herkes tarafından ziyaret edilebiliyor mu? 8- Repeat breeders (Sürekli dönme problemi) ineklere ne yapılıyor? 9- İneklerin doğum sonrası akıntıları kontrol ediliyor mu? Hangi sıklıkta kim yapıyor? Sonuçları neye göre değerlendiriliyor ve ne yapılıyor? 10- Buzağılama alanı temizliği ve altlık malzemesi nasıl? 11- Havalandırma, su, yataklık, hava akımı durumu, gürültü vb. nasıl? Aşılama programı ile ilgili değerlendirmeler 1- Buzağı döneminde Brucella aşısı yapılıyor mu? 2- Tohumlama öncesi IBR, BVD-MD, Haemofilus aşıları yapılıyor mu? 3- Leptospira aşısı yılda 1 veya 2 kez yapılıyor mu? 4- IBR son uygulama tarihi BVD-MD son uygulama tarihi H. Somnus son uygulama tarihi Besleme programı ve yemleme yönetiminin değerlendirilmesi 1- VKP (Vücut kondüsyon-yağlık puanı) 2- Kuru, geçiş dönemi ve sağmallarda rasyon programı 3- Kağıt üstündeki rasyon ile uygulanan rasyon birbirine ne kadar uyuyor? 4- Kuru dönemde vitamin E ve selenyum uygulaması yapılıyor mu? 5- Tüm yemlerin fiziksel kalitesi, küf ve diğer kontaminasyonlarının kontrolü 6- KM tüketimini kontrol et, yemlik alanı ve yemlik yönetimi ile yemlik skorlamaya bak 7- Yemleme sıklığı ve yemlik yönetimini denetle 8- Su kalitesi ve suluk yönetimi ile suluklara ulaşma problemi var mı? 9- Yem dağıtım işi bittikten sonra yemleme vagonu içerisinde yem kalıyor mu? Yem vagonu temiz mi? • Arabanıza verdiğiniz değer kadar kendinize de değer veriyorsanız süt içersiniz. 22 Mayıs - Haziran 2011 GÜNCEL BİR BAKIŞ Mısır silajı yapımı ve kalitesine genel yaklaşım Elif ABDULLAHOĞLU Ziraat Mühendisi K aba yem kalitesini belirleyen en temel faktörler, silaj yapılacak ürünün en uygun olgunluk ve nem düzeyinde hasat edilmesidir. Kaba yemlerin belirli bir uzunlukta doğranması ile sıkıştırma ve fermantasyon maksimize edilirken, rumen için sağlıklı selüloz kaynağı da sağlanmış olur. Silaj yapımındaki temeli basitçe ifade etmek gerekirse, “Hızlıca doldur, iyice sıkıştır ve hızlıca kapat” denilebilir. Silaj yapımı 10 temel aşamadan oluşur: 1. Silajlık ürünün belirlenmesi 2. Hasat 3. Soldurma 4. Parçalama 5. Gerekiyorsa katkı maddeleri kullanma 6. Taşıma ve doldurma 7. Sıkıştırma 8. Hava almayacak şekilde kapatma 9. Açma ve kullanma 10. Koordinasyon Silaj yapımındaki temel amaç, silo içerisinde oksijensiz bir ortam yaratmak ve fermantasyonun şekillenmesini sağlamaktır. İyi bir fermantasyon, doğru bir nem seviyesine bağlıdır. Tablo 1‘ de yonca ve mısır silajlarına uygun nem MISIR BİTKİSİ İÇİN TAVSİYE EDİLEN TEORİK DOĞRAMA UZUNLUKLARI Olgunluk Dönemi %KM Teorik Doğrama Uzunluğu 1/3 ve 1/2 süt çizgisi 1/2 süt çizgisi ve siyah hat 30-33 1 -2 cm ˃34 0.6-1.3 cm Tablo 2 Mısır silajları için tarlada biçme yüksekliklerinin 5–7,5 cm olması önerilmektedir. Ayrıca kaba yem yönetiminizi yaparken, silaj yapacağınız kaba yeminizin hem nem hem de kabul edilebilir teorik doğrama uzunluklarına (TLC) karar vermeniz önemlidir. Hasat zamanı yalnızca kaba yem partiküllerinin daha uzun olmasını sağlar. Ülkemizde genel olarak silaj yapılacak tüm bitkilerin doğrama uzunlukları 0,8–2,5 cm. arasındadır. Olgunluk dönemleri teorik doğrama uzunlukları ve KM seviyeleri Tablo 2’deki gibidir. (Hoard’s dairy man MİKE HUTJENS) Sütçü işletmeler mısır silajlarını optimum fermantasyonun şekillenmesi ile ilgili test etmelidir. Değerlendirmelerde kullanılan parametreler ve değer aralıkları, silaj fermantasyonunun yönü hakkında önemli bir referans niteliğinde olmalıdır. değerleri yer almaktadır. Ülkemizde yapılan silajların büyük bir çoğunluğunu mısır silajları oluşturmaktadır. Bunun nedeni diğer kaba yemlere göre kuru madde içeriği, tampon kapasitesi, içerdiği karbonhidratlar bakımından avantajlı olmasıdır. Mısır silolanırken genellikle %28–42 kuru maddeli olması ve yarısının dane içermesi istenir. Mısır bitkisinin KM içeriğinin düşük olduğu erken dönemlerde hasat edilmesi de siloda istenmeyen fermantasyonların şekillenmesine neden olacaktır. Bu nedenle biçim zamanının da doğru belirlenmesi gerekir. Kaba yem tarlasının çok geç biçildiği ve çok kuru olduğu dönemlerde gerçek bir fermantasyon gerçekleşmez ve bozulmaya olan hassasiyet daha fazla olur. Çok yaş TAVSİYE EDİLEN SİLAJ KURU MADDELERİ DİKEY SİLOLAR BANK TİPİ SİLOLAR/YIĞIN YONCA MISIR 35-45 32-37 32-38 30-35 Tablo 1: Hoard’s dairy man by MİKE HUTJENS olduğu durumda ise yine istenmeyen fermantasyon şekillenir ve son ürün olarak bütirik asit oluşur. Bu da fermantasyonun istenmeyen yönde şekillenmesinin bir göstergesidir. Ot silajlarının %70’den fazla nem içermesi, özellikle bütirik asit ve amonyak oluşumuna eğilimi arttırır. Mısır silajı üretimindeki temel amacımız, tüm aşamalarda aynı özeni göstererek yüksek kaliteli mısır silajı üretmek ve daha fazla enerji sağlamaktır. Doğru bir silaj yapım tekniği ile yılın her döneminde kullanabileceğimiz değerli bir kaba yem kaynağı elde edip işletmemizin karlılığına katkıda bulunabiliriz. ■ SİLAJLARIN FERMANTASYON PROFİLLERİ ÖLÇÜM KURU MADDE % pH LAKTİK ASİT % ASETİK ASİT % PROPİYONİK ASİT % BUTİRİK ASİT % ETHANOL (%KM) AMONYAK(%HP) LAKTİK / ASETİK LAKTİK (%TOPLAM) BAKLAGİL/OT MISIR SİLAJI 35-50 4.3-4.7 4.0-6.0 0.5-2.5 ˂0.25 ˂0.25 ˂1.0 ˂12 ˃2.5 ˃70 30-35 3.8-4.2 5.0-10.0 1.0-3.0 ˂0.10 ˂0.10 ˂3.0 ˃8.0 ˃3.0 ˃70 • Vitamin hapları yerine süt içerseniz daha karlı çıkarsınız. • Süt ticareti yapmak yasaldır. Alın, 24 Mayıs - Haziran 2011 BİZİM ÇİFTLİKLERİMİZ Avrupa’nın en modern çiftliklerinden biri: Doğamar Doğamar Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri, 2010 yılında İstanbul’un Çatalca ilçesinde 70 hektar alan üzerine kurulan Avrupa’nın en modern çiftliklerinden bir tanesi... 1 600 büyükbaş hayvan kapasitesine sahip olan çiftlikte 800 adet sağmal inek, 450 düve, 100 adet damızlık besi ineği (angus ırkı) ve 50 adet besi danası bulunuyor. İşletmede her biri 250 büyükbaş kapasiteli 3 adet büyük ahır, diğerleri 25 ile 60 hayvan kapasiteli küçük ahırlar, 2 adet doğumhane, 800 buzağı barındırabilecek ahır, tam donanımlı bir hastane ve buzağı reviri bulunuyor. Ayrıca 2 adet Delaval marka sağım- hane (2x20 paralel ve 2x9 balık kılçığı) sistemine sahip… Kaliteli bir sürü elde etmek Doğamar, 850 adet gebe düve ile başladıkları serüveni 5 yıl içinde 10.000 adet sağmal ineğe çıkarmayı hedefliyor. Bu büyümeyi Türkiye’nin farklı bölgelerinde kurulacak yeni çiftliklerle gerçekleştirmeyi, Çatalca’daki işletmeyi ise gelecekte tamamıyla kar amacından uzak bir AR-GE Çiftliği’ne dönüştürmeyi planlıyor. Şu anda bunun temelleri atılmış durumda… Gerek besilerde uyguladıkları canlı ağırlık artışı, gerekse sürüye uyguladıkları genetik ıslah sayesinde hayvanlarda bulunan kaliteli genleri daha da geliştirmeyi hedefliyor. Hayvanların konforlu bir yaşam sürdürmesi için barınaklarda ısıtma ve soğutma sistemleri bulunuyor. Bu çalışmayla yaz ve kış aylarında sıcak ve soğuk stresinden korunmak mümkün olacak. Doğamar Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri, daha kaliteli süt elde etmek ve sürünün gelecek yıllardaki ıslahını düzenlemek amacıyla İstanbul Üniversitesi ve ABD’de bulunan bir danışmanlık şirketiyle ortak projeler üretiyor. Kalabalık bir sürü değil, kaliteli ve nitelikli bir sürü elde etmek hedefiyle yatırımlarına devam ediyor. ■ satın ve ekonomiye can verin. • Süt içmeyen biri tutarsızdır. Kendi sağlığını düşünmüyordur. Mayıs - Haziran 2011 25 UZMAN GÖRÜŞÜ Verimli süt üretimi Dr. Charles C. Stallings Virginia Tech Üniversitesi, Sütçülük Bilimi Profesörü Tercüme: Nadir FAYAZOFF Kaynak: www.brillfeedformulation.com er inekten sağlanan sütü ayda en az bir kez ölçerek kaydedin H Hangi ineklerin en yüksek verimi sağladığını bilmek için süt üretiminin ölçülmesi ve kaydedilmesi önemlidir. Hayvanları sürüden ayırmak veya kesime göndermek gerektiğinde ilk seçilecek hayvanlar en düşük verimliler olmalıdır. Süt üretimi bilinmeden hangi ineklerin en yüksek verimi sağladıklarına karar vermek olanaksızdır. Döllenme ve sütten kesilme zamanlarını belirlemek için danaların doğum tarihini kaydedin. Danaların doğum tarihinin doğru biçimde kaydedilmesi, süt üreticisinin her bir ineğin hangi süt verme aşamasında olduğunu bilmesini sağlar. Süt üretimi, ineğin doğurmasından sütten kesilmesine doğru uzanan süre içinde değiştiğinden, kesime gönderilme kararı verilmeden önce hayvanın hangi süt verme aşamasında olduğunu bilmek önemlidir. Dananın doğum tarihinin bilinmesi, ineklerin döllendirilme ve sütten kesilme zamanlarının tayini açısından da önemlidir. Süt sağımının başlarında önerilen besleme miktarları, ineklerin süt verme dönemlerinin sonuna doğru göreceli olarak az süt ürettikleri döneme göre daha fazla olmalıdır. Bu nedenle besleme ve sütten kesme zamanları hakkında karar verebilmek için süt verme aşamasının ve döllenme tarihinin bilinmesi gerekir. Dölleri var olan en güçlü boğalardan alın ve akrabalar arası döllendirmeden kaçının. Genellikle cinsel açıdan aktif boğaların genel değerlendirmede en üst %20’sinin dölleri kullanılmalıdır. Suni döllendirme; ineğin kızgınlık zamanının tayinini, hayvanların kesinlikle gebe kalmalarını ve uygun biçimde üremelerini süt üreticisinin kontrolü altında sağladığı gibi, döllenme tarihi kesin olarak bilindiğinden yaklaşık doğurma tarihinin de tahmin edilmesine olanak verir. Doğurduktan sonra bir ineğin gebe olmadığı günlerin sayısı (açık günler), suni döllemenin başarı derecesinin göstergesidir. Tipik olarak açık günlerin sayısının 85 ile 120 gün arasında olmasını tercih ederiz. İnekler uzun süre boş kalırlarsa süt verme süreleri uzar ve süt verme süresinin sonuna doğru süt verimi azalır. Bu inekler, istenilen zamanda gebe kalan ineklerden daha az verimlidir. Genetik açıdan benzerlik taşıyan (ebeveyn ve onların bir kuşak öncesi) inek ve boğaların eşleştirilmesinden doğan danaların süt verimi düşük olduğundan bu uygulamadan kaçınılmalıdır. En yüksek verimli inekleri en iyi yemle besleyin Yüksek düzeyde süt üretimi için yüksek kaliteli yem gereklidir. Buğday samanının içeriği enerji ve protein açısından düşük olduğundan, özellikle yüksek düzeyde süt sağlayan ineklere verilmesi tavsiye edilmez. Yonca (alfalfa), arpa ve mısır tam olgunlaştıkları zaman biçilmişlerse süt inekleri için kusursuz yemlerdir. En iyi yemleri en yüksek verimli ineklere verip, daha az verimlileri (dışardan sağlanan danaları ve süt vermeyen inekleri) daha düşük kaliteli yemlerle besleyin. Otların ve yemlerin analizini yapın, enerji ve protein açısından dengeli bir besin sağlayın. Bir yemin içindeki kuru madde (veya nem oranı), protein, selüloz ve enerji miktarlarını bilmeden o yemin besleme değerini bilmek olanaksızdır. Besin değeri açısından tahıllar, protein katkıları ve yan ürün yemlerden daha fazla değişiklik gösterdiğinden ot çeşitleri için özellikle önemlidir. Yem kalitesini belirlemek için periyodik testler yapılması, hangi yemleri hangi hayvan grubuna vermek gerektiğinin tayini açısından önemlidir. Bu analiz esnasında dengeli bir besin rejimi belirlenmelidir. Yemdeki enerji ve protein katkı miktarları analizin sonuçlarına göre değiştirilebilir. Sabit bir 2:1 süt-konsantre oranı bütün koşullarda yeterli olmayabilir. Örneğin, ABD’de yüksek konsantrasyonlu tipik mısır silajı uygulamasında silajdaki yüksek enerji göz önünde bulundurularak konsantre oranı 3:1 olarak kullanılır. Kuruda kalma zamanını 40 günden az, 80 günden fazla düzenlemeyin Araştırmalar, sütten kesilme ve doğurma süresinin 40 günden az, 80 günden fazla olduğu koşullarda takip eden süt verme süresinde süt miktarının azaldığını göstermiştir. Meme salgı bezlerinin dinlenmesi ve gelecek süt verme süresine hazırlanması için en az 40 gün gereklidir. Uzatılmış sütsüz dönemler (80 günden fazla) ineklerin şişmanlamasına ve gelecek süt verme döneminde verimlerinin azalmasına neden olur. Sütü, temiz ve kuru memelerden sağın Yüksek kaliteli süt üretiminde sağlık önlemlerinin alınmış olması önemli bir konudur. Yüksek miktarda bakteri içeren süt işlem sırasında sorunlar çıkarır ve ürünün kalitesi azalır. İnekler, meme enfeksiyonundan (mastitis) korunmalı ve sağılan sütün bulaşıcı özellikler taşımaması için meme uçları temiz ve kuru olmalıdır. İlk kez süt veren inekler 30 aydan daha yaşlı olmamalıdır Dışardan sağlanan hayvanların 30 aylık olduktan sonra daha ileri bir tarihte doğurmaları, süt elde edebilmek için gereğinden uzun bir süre beslenmelerine neden olur. Bu, pahalı bir yöntemdir. Daha yaşlı ineklerde beslenmede, rekabet edecek kadar iri olan 2 yaşındaki danaların doğurmaları tercih edilmelidir. Hemen hemen her zaman ineklerin 30 aylık olmadan doğurmaları istenilen bir durumdur. İlk kez süt veren ineklerin beslenmede daha yaşlı ineklerle rekabet edebilecek irilikte olmaları ve üretim zirvesine eriştiklerinde yaşlı ineklerin %70’i oranında süt vermeleri gerekir. Süt veriminde bu zirveye erişilmesi, genellikle ineğin sağılmaya başlanmasından sonra 2. veya 3. aylarda gerçekleşir. Daha yaşlı inekler zirvede günde 50 kg. süt verirlerse, ilk kez doğuran danaların üretim zirvesine eriştiklerinde verdikleri süt 35 kg’dan az olmamalıdır. Daha yaşlı ineklerle ilk kez doğuran danaların süt verimlerinde önemli bir fark varsa bu, danaların beslenmede yaşlılarla rekabet edecek irilikte olmadıklarını veya genetik kalitelerinin yaşlılardan daha düşük düzeyde olduklarını gösterir. Bütün sürüler veya sürüdeki bütün inekler iyi beslenmeye veya yemlere derhal tepki göstermez Hasta ineklerin gıdaya, kendini iyi hisseden ve bol yem yiyen inekler kadar çabuk reaksiyon göstermeleri beklenmemelidir. Asidoz veya yüksek asitli işkembe, toynak enfeksiyonu (laminitis), topal inekler ve vücut ısısının yükselmesine neden olan meme enfeksiyonu (mastitis) hastalığı bulunan inekler yemdeki değişikliklere olumsuz reaksiyon gösterirler. İnekleri aşırı miktarda nişasta veya hububatla beslemek asidoza neden olduğu için yenilen yem miktarında inişçıkışlara veya azalmalara neden olur. Yemdeki fazla nişasta ineklerin ayaklarında ağrılara da neden olduğundan, onların yem oluğunda çevredeki diğer ineklerle yeterince rekabet edememele- riyle sonuçlanır. Fazla mısır silajı beslemesi de tanelerin işlenmesi, kesme uzunlukları ve selüloz içeriği iyi ayarlanmadığında hem asidoza hem de ineklerin topallamasına neden olur. İneklerin topallamasının yemden başka nedenleri de olduğundan, beslenme hatasını topallıkta aramadan önce bu konuların incelenmesi gerekir. Bir ineğin veya sürünün içinde bulunduğu süt verme aşaması, besindeki değişikliklere gösterdikleri tepkiler üzerinde etkili olabilir. Erken ve bol süt veren ineklerin besindeki değişikliklere olumlu tepkisi, geç ve göreceli olarak az süt veren ineklere göre daha güçlüdür. Sonbahar ve kış aylarında (Eylül-Şubat) sürüye katılan yeni ineklerin sayısı artmakta, ilkbahar ve yaz aylarında (Mayıs-Ağustos) azalmaktadır. Bu nedenle besin değişikliğine en iyi olumlu tepki serin mevsimlere, en az olumlu tepki sıcak mevsimlere rastlamaktadır. Yenilen yem açısından da inekler, sıcak aylarla karşılaştırıldığında serin aylarda daha çok yem aldıklarından anlamlı bulunmaktadır. Bir yeme gösterilen tepkinin belirlenmesinde tüketilen yem miktarı önemli bir göstergedir. Bir yem karışımının formülasyonu yüksek düzeyde süt üretimi için hazırlanabilir, fakat üretim hedeflerinin karşılanması için ineklerin yem karışımını istenilen miktarda yemesi gerekir. Ocak ayı için yayınlanan son DHI raporu, Virginia’da bir sürüdeki ortalama ineğin süt verme süresi içinde 9.000 kg. yani günde 31 kg. süt sağladığını bildirmektedir. Bu yüksek üretim miktarı, ineklerin kg biriminde daha çok yem tüketimine gereksinimleri olacağı sonucunu doğurur. Aşağıda %3.5 yağ içerikli süt üreten 590 kg. ağırlığındaki bir ineğin NCR 1989’a göre, yemindeki protein ve enerjiyle desteklenen sütünün protein ve enerji değerleri verilmektedir. Yem porsiyonu %17 protein ve beslenmenin tümündeki kuru madde • Polis "Alkol aldık mı?" diye sorduğunda "Süt aldık" derseniz komik olmaz ama ceza da yemezsiniz. 26 Mayıs - Haziran 2011 UZMAN GÖRÜŞÜ 14. gün .........................................%2.9 21. gün .........................................%3.4 En iyi tepki En kötü tepki Orta sıcaklıklarda Sağlıklı inekler Gövde ağırlık cetveli (GAC) 2.5-3.5 Süt alınan günler < 180 Süt veriminin ilk üçte biri Yetişkin inekler İlk kez süt veren iri danalar Aşırı sıcak ve soğukta Vücut sıcaklığı yüksek inekler GAC <2.5 veya >4.0 Süt alınan günler > 200 Süt veriminin son üçte biri İlk kez süt veren danalar İlk kez süt veren küçük boylu danalar dahil 1.69 Mcal) net enerji içermektedir. Ayrıca yemdeki protein ve enerjiyle desteklenmiş süt miktarının neden olduğu farklar göz önünde tutulmaktadır. Bu husus, sadece yemdeki besinlerin konsantrasyonunun değil, fiilen tüketilen besin miktarının önemini vurgulamaktadır. Fiili tüketim, daha yüksek düzeyde süt üretimi sağlamada en önemli unsurdur. Kuru dönemden sonra süt vermeye başlama sırasında inekler bir geçiş dönemi geçirir. Bu aşamada besleme miktarı arttırılmalıdır Hoard’s Dairyman Supplement dergisinde 25 Eylül 1999’da yayımlanan “Yüksek Verimli Sürülerin Beslenmesi” başlıklı bir makalede, kuru madde besininin gövde ağırlığına oranı % olarak belirlenmiştir. Sütsüz sürenin bitiş Gövde ağırlığına dönemi (son 21 gün) göre %2.0 7. gün ...........................................%2.5 KM Madde Tüketimi (kg) Süt ineklerinin kuru maddeyle beslenmesi, kısmen üretilen süt miktarıyla yani metabolik gereksinimle kontrol edilir. Süt vermeye başlamanın ilk döneminde beslenme hızı, süt üretiminin gerisinde kalır ve en yüksek beslenme miktarı en yüksek süt verimini 3-4 hafta gecikmeyle takip eder. Beslenmeyi kontrol eden veya sınırlayan diğer bir faktör, çevresel olarak tanımladığım olaylardır. Bunlar arasında sıcak iklim koşulları vardır. Diğerleri de sunulan yemin miktarı, yemin tadı ve ineğin rahat konumda olmasıdır. Bunlardan herhangi biri ineğin verimliliğini kısıtlayabilir. ■ Protein (kg) Süt (gün) Enerji (Megakalori) Süt (kg) 16 2,72 27 27,0 25 18 3,06 32 30,4 31 20 3,40 36 33,8 37 22 3,74 41 37,2 42 • Bir rivayete göre eğer süt içseydik, Ay'a ilk biz çıkacaktık. • Süt bekletmeye gelmez, hemen içilir. Mayıs - Haziran 2011 27 UZMAN GÖRÜŞÜ Yemin süte çevrilmesinde etkinliği arttırmak Sylvie Andrieu / Avrupa Bölgesi Ruminant Teknik Müdürü Alltech Avrupa Bilim Merkezi - İrlanda T üm dünyadaki süt üreticilerinin hemfikir olduğu konulardan biri de süt üretiminde artan maliyetlerdir. Dengesiz süt fiyatları ve sürekli artan yakıt, gübre ve hammadde fiyatları çağında süt üretimiyle ilgili maliyetlerin azaltılması hiç bu kadar önemli olmamıştı. Ekonomik realiteye karşı üreticiler farklı tepkiler göstermektedir. Bu durumla yüzleşmenin yalnızca iki yolu vardır: Fiyat değişkenliklerine boyun eğerek kısa vadeli önlemler almak ve ne olursa olsun pazarda tutunmaya çalışmak ya da erişilebilir maksimum üretim maliyetini belirleyecek bir hedef süt fiyatı için çalışmak ve bu maliyetin çeşitli bileşenlerini doğru belirlemek için pragmatik bir yaklaşımda bulunmak… Ekonomik realiteye karşı çözüm önerileri Bu çözümlerden ilki, genellikle uzun vadede negatif etkilere sahip sert kararların alınmasına neden olur. İkinci çözüm, üreticinin üretim maliyetlerini süt fiyatıyla aynı çizgide tutabilmesi için üretimin hangi özelliklerini kontrol altına alması gerektiğini tespit etmesini sağlar. Bu yaklaşım çok güvenilir verilerin toplanması ve işlenmesi için ciddi şekilde çaba sarf edilmesini gerektirir. Yükselen süt fiyatlarının düşüşü ve artan yem maliyetleri, en ekonomik olanın bu yaklaşım olduğunu göstermektedir. Süt fiyatları değiştirilemeyeceğine göre, süt üreticilerinin geçen birkaç yılda yaşanan üretim maliyeti artışını durdurmaları gerekmektedir. (Şekil 1) Her zaman olduğu gibi bir parametreyi kontrol altına almanın en iyi yolu onu takip etmektir. Süt üreticileri için bunun anlamı, üretim maliyeti bileşenlerini bilmeleri ve bunlar üzerinde harekete geçmeleridir. 2009-2010 yıllarında bir kampanya bünyesinde Alteor Conseil (Tarım sektörü için bir danışmanlık ve eğitim şirketi) tarafından Fransa’daki süt çiftliklerinde yapılan bir araştırmada üretim maliyetlerine katılan en büyük 5 bileşen şu şekilde tespit edilmiştir: Yemleme (%28), mekanizasyon (%22), arazi ve yapılar (%11), genç sürü (%9) ve diğer yapısal harcamalar (%8). Bu rakamların sıralaması tüm Avrupa’da benzer şekildedir ve en açık şekilde, en uygun maliyetle ineklerin beslenmesi gerektiğinin önemini vurgulamaktadır. Elbette bu, düşünülmesi gereken tek alan değildir. Yaşam boyu laktasyon performansı, günlük süt verimi gibi global faktörler de 1 litre sütün maliyetini önemli ölçüde azaltmayı sağlayacak çok önemli fırsatlardır. Bu hedefe ulaşmak için verimliliği arttırmak, hayvan ömrünü uzatmak ve/veya düve yetiştirme gibi verimsiz periyodları azaltmak gerekmektedir. Ortalama bir sürüden örnek vermek gerekirse; 26 aylıkken süt vermeye başlamış, 305 günlük laktasyon süresince 8.000 kg. süt veren, 60 günlük kuru dönemi olan ve 2,4 laktasyon sonra sürüden çıkarılmış bir inek olduğunu varsayalım. Bu inek, yaşamı boyunca 19.200 litre süt vermiştir, ancak günlük süt verimi sadece 11,7 litredir. Eğer beslenme ile ilk buzağılama yaşı 24 aya indirilebilirse, yaşamı boyunca günlük süt verimi 12,2 litre /gün’e çıkacaktır. Aynı zamanda düve verim maliyeti yaklaşık 70 €/hayvan’a düşecektir ve bu da üretim maliyetini 1.000 litre sütte 3,65 €’e düşürmekle eş değerdir. Benzer bir yaklaşımla, yemden yararlanma %5 oranında arttırılırsa ömür boyu süt verimi 960 kg. artacaktır. Böylece ömür boyu günlük süt verimi 12,4 litreye çıkacaktır. Bu rakamlara bakarak, süt çiftliğinin hedefinin yemin süte çevrilmesindeki etkinliğin arttırılması olduğu söylenebilir. Süt ineği sürülerinde yemden yararlanma; değişkenlik faktörlerinin çok olması ve sağımdaki gün sayısı, vücut ağırlığı değişimi, süt kompozisyonu, sürü yönetimi, yemin sindirilebilirliği, sıcaklık stresi veya aktivite gibi birçok faktörü içermesi nedeniyle çiftçilerin sorunu, bu hayati parametreyi nasıl etkileyecekleridir. Çiftçilerin laktasyon aşamasında ve sıcaklık stresi üzerinde küçük, sürü yönetimi üzerinde orta düzeyde değişiklik yapabilme imkanı vardır. Bu durumda yemden yararlanmada artışla sonuçlanan beslenme uygulamaları kolaylıkla gerçekleştirilebilir. Üç büyük faktör Yemin nasıl etkin bir şekilde süte çevrildiğini üç önemli faktör gösterir: • Rasyonun dengesi, hammadde özellikleri, fiziksel özellikler ve hasat koşullarıyla bağlantılı olan yemin sindirilebilirliği • Rumen fermentasyonunun etkinliğini arttırmak için son derece aktif rumen mikroorganizma popülasyonu • Mikroflora gelişimini teşvik edecek yeterli ve stabil bir rumen ortamı Rumen mikroflora popülasyonu içinde en hassas olanları selülozu parçalayan bakterilerdir. Çünkü çoğalmak ve optimum düzeyde aktivite gösterebilmek için spesifik besinlere ihtiyaç duyarlar. Bu rumen bakteri grubunun azot kaynağı olarak özellikle non-protein nitrojene (NPN) ve amonyağa ihtiyacı vardır, çünkü daha karmaşık yapıdaki proteinleri besin maddesi olarak etkin şekilde kullanamazlar. Yine de üre veya şilempeler gibi sık bulunan NPN kaynakları, rumen ortamında hızla amonyağa parçalanırlar ve tamamen parçalanmaları tüketimden sonra 15 dakika içinde gerçekleşir. Potansiyel olarak toksik bir madde olan amonyak hızla kana karışır ve karaciğerde üreye çevrilir. Bunun küçük bir kısmı geri dönüşüme uğrarken büyük kısmı idrarla birlikte atılır. Bu prosesin bir sonucu olarak, rumendeki selüloz sindiren bakteriler çok kısıtlı bir süre için yeterli düzeyde amonyak alabilir ve aynı gün içinde üre bolluğunun veya selülotik bakteri aktivitesinin azaldığı, üre eksikliğinin yaşandığı periyodlara maruz kalabilirler. Sonuç olarak selüloz parçalanması azalır. Alltech tarafından geliştirilen Optigen II gibi nitrojenden zengin alternatif bir yem hammaddesi kullanmak, rumen ortamında daha sürekli bir amonyak konsantrasyonu ve KMT (kg/inek/gün) Süt (kg/inek/gün) Yağ (%) Protein (%) EFCM (kg/inek/gün) Yemden yararlanma (kg EFCM/kg KMT) selülozu sindiren bakterilerin çoğalması için ideal koşullar sağlar. Böylece selüloz sindirimi daha iyi gerçekleşir. Ek olarak Optigen II, sıradan bitkisel proteine eşdeğer miktarda proteini daha konsantre bir yolla temin eder. Bu da beslenme uzmanlarına kaba yem ya da yüksek verimli süt ineği rasyonlarında sıkça ihtiyaç duyulan enerji kaynakları için yer açar. Sonuç olarak, gübrede daha az sindirilmemiş partiküllerin kaldığı çiftlik düzeyinde daha rumen dostu rasyonlar yapılabilir. Bunun yemin etkin bir şekilde süte çevrilmesiyle doğrudan ilişkisi vardır. İngiltere’de Harper Adams University College’da yapılan bir denemede süt ineklerinin rasyonlarına 120 gr./gün Optigen II katılmıştır ve bunun sonucunda yemden yararlanma 1,44 litre süt yağı düzeltilmiş süt/kg KMT’den 1,5 litreye çıkmıştır. Diğer rasyon değişiklikleri ise kaba yem miktarını arttırırken bitkisel protein ilavesini 1 kg/baş/gün olarak azaltmak olmuştur. Özellikle selülotik popülasyon olmak üzere, rumen mikroflorasını yeterli şekilde beslemek için spesifik rumen bakteri aktivitesini uyararak canlı maya kültürü kullanımı dahil diğer rasyon manipulasyonları da araştırılmıştır. Alltech’in YeaSacc 1026 ürününün selülozu parçalayan ve laktik asidi kullanan bakteriler gibi spesifik rumen bakterilerinin uyarılması üzerinde tutarlı ve faydalı etkileri olduğu kanıtlanmıştır. Bu ürün üzerinde yıllar boyunca yapılmış araştırmalara dayanılarak, çalışma şekli ve süt verimine faydaları üzerinde birçok bilimsel makale yazılmıştır. Hatta Fransa’daki INRA tarafından yeni yapılan bir meta analiz çalışması, Yea-Sacc1026’nın üzerinde en çok araştırma yapılan canlı maya ürünü olduğunu göstermiştir. Daha da güncel olarak, sadece Yea-Sacc1026’nın süt inekleri üzerindeki faydalı etkilerine odaklanan bir meta analiz yayınlanmıştır. Burada ürünün negatif kontrol grubuyla karşılaştırıldığı ve yemden yararlanma kayıtlarının tutulduğu detaylı yemleme denemeleri yer almaktadır. Ortalama olarak YeaSacc1026 ilavesi, süt veriminde bir tepki ile birlikte yemden yararlanmayı 1,29 litre süt yağı düzeltilmiş süt / kg KMT’den 1,34 litreye çıkarmıştır. Sonuç Yem maliyetleri yükseldiği için yemden yararlanma, çiftçilerin yakından takip etmesi gereken önemli bir ekonomik etmendir. Yeterli rasyon formülasyonu ve iyi manejman uygulamalarıyla birlikte Yea-Sacc1026 ve Optigen II, süt verimi ve yemden yararlanma üzerinde tutarlı ve faydalı etkilere sahiptir. Bu nedenle üreticilere süt üretim maliyetlerini kontrol altına almakta yardımcı olabilirler. ■ Kontrol Yea-Sacc1026 18.85 23.91 3.73 3.05 24.38 1.29 18.97 24.93 3.74 3.05 25.45 1.34 EFCM=0.3246*süt verimi (SV)+12.86*(%Yağ*10*SV/1000)+(7.04*%Protein*10*SV/1000) Süt verimi ve yemden yararlanma ile ilgili Yea-Sacc1026 meta analiz sonuçları - Feedstuffs, 10 Ocak 2011 sayısından uyarlanmıştır. • Her gün mutlaka süt içmek, normal bir insan olmanın gereğidir. • Süt için ki, analar ağlamasın. • Süt 28 Mayıs - Haziran 2011 İÇİMİZDEN BİRİ Hayvancılıkta boşa geçen yıllar Nejat DEVECİ TÜSEDAD Yönetim Kurulu Üyesi, Alaca Çiftliği lke hayvancılığının son beş yılı, kayıp yıllar olarak geçmiştir. TÜİK’in hayvansal üretim istatistiklerine göre 2001 yılında 10.680.000 büyük baş, 35.693.000 küçük baş, hayvanımız vardı. Aradan geçen 10 yılda nüfus hızla artarken hayvan sayılarında ciddi azalma olmuştur. AB kişi başı yıllık içme sütü tüketimi 70 lt. üzerindeyken Türkiye’de 25 litreyi geçmemiştir. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi ise AB’de 342,5 lt. Türkiye’de 146 lt.’dir. Bu tüketim rakamlarına baktığımız zaman, insanlarımızı protein açısından besleyemediğimizi görürsünüz. Bunun nedeni de ülkemizde Tarım ve Hayvancılıkta uygulanan popülist politikalardır. Çıkan kararname ve yönetmeliklerle Türk hayvancılığının son yıllarının çöküş yılları olduğunu, ithalata dayalı politikalarla, et ve süt ürünlerini tüketmeye başladığımızı göreceksiniz. Bu çöküşe sebep olan kararlara bir göz atalım. * Doğrudan destekleri kaldırırken, hayvan başı destek çıkartılarak kalite ve verimlilik cezalandırıldı. * Yeni kurulan birlikler ile zaten var olan örğüt kirliliği desteklenmiş oldu. * Sosyal politikalar adı altında ikişer inek dağıtmak, hastalıkların hızla yayılmasına neden oldu. * İçi boşaltılarak kurulan süt konseyi abesle iştigal etmekten başka işe yaramadı. Ü * Üretmek yerine ithal etmek prensip oldu. Dana, düve, et, süt, kazein, protein, süt tozu, krema ……… sıralaması uzadı gitti. * İçerdeki üretici çarpık ihale düzeni ile sanayicinin kölesi yapıldı. * Yoğurdumuzun kuru madde ve proteini ile oynadılar. İnsanların protein ile beslenip, zeka düzeylerinin gelişmesi engellenmiş oldu. * Çiğ süt üretimini 23 milyon ton, et üretimini 1,3 milyon ton yapılması için hazırlanan ana planlar, strateji belgeleri sınıfta kaldı. * Skandallarla dolu et ve canlı hayvan ihaleleri ile ufkumuz açıldı. * Kırsal kalkınma hibe ve desteklerinde Diyarbakır 112,5 milyon TL. ile Türkiye rekoru kırarken, Tunceli 3 milyon TL. ile en az hibe ve destek alan il oldu. Burada da adil düzen kendini gösterdi. * Durumu kurtarmak için sıfır faizli kredilere umut bağlandı. Plansız programsız günü kurtarmak için alınan kararlar dilerim Türk hayvancılığı için yararlı olur. Ülkemizin gerçeklerini göz önünde bulundurarak daha uzun vadeli tarım politikalarına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bir çiğ süt üreticisi olarak, sürdürülebilir kesintisiz üretim için şartların oluşmasını beklerken, birçoğumuzun işletmeleri kaybolup gidiyor. Yeni dönemde çiğ süt üreticisinin sorunlarına öncelik verilmesi temel ilke olmalıdır. ■ Tuskon ziyareti gerçekleştirildi Tuskon Başkanı Rızanur Meral, Lüleburgaz İş Adamları Derneği (LİAD) Başkanı Cengiz Konca ve Tüsedad Yönetim Kurulu Üyeleri 21.04.2011 tarihinde Tuskon’un merkezinde sektörümüzün sorunlarını görüştüler. içmek, aile bütçesini sarsmaz. Aksine katkısı olur. Mayıs - Haziran 2011 29 TÜSEDAD ÜYELİK Sektörün sesi TÜSEDAD’da siz de olun Derneğimiz TÜSEDAD'ın tanıtımı ve sektörümüzde faaliyet gösteren firmalarla daha yakın bir işbirliği içerisinde olabilmek amacıyla düzenlemiş olduğumuz tanıtım paketimiz çok ilgi görmüş ve birçok firma bu pakete iştirak etmiştir. Başarıyla çıkartmış olduğumuz TÜSEDAD Dergimize ilan vermek için çok talep almış bulunmaktayız. Sadece dergi ilanı vermek isteyen firmalar için aşağıda dergi reklam bedelleri belirtilmiştir. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Bir sayı ya da 6 sayılık blok reklam satışı yapılacak olup, ön görülen satış bedelleri; " - -+ !! ! * * - 6 SAYI 1.500 TL x 6 = 9.000 TL + KDV Ön-Arka kapak içi 1 SAYI 1.500 TL + KDV 6 SAYI 1.250 TL + KDV = 7.500 TL + KDV İç sayfalarda tam sayfa 1 SAYI 1.250 TL + KDV 6 SAYI 1.000 TL + KDV = 6.000 TL + KDV İç sayfalarda yarım sayfa 1 SAYI 750 TL + KDV 6 SAYI 500 TL + KDV = 3.000 TL + KDV (- - " $ )- % ," =(/ =.9/=%(!= = #- = 2!) * ' = (>* 0-0) = (!-%*%=.9%(%2+- = 9-! %()! = 2>(>* 0 2 '( @>'= . .>*>*= =2 @ * .%= !=.9 =)%(2+* >= 1! 93!*(!* /=,%2 =.9/=1!'!.%( % )!.%*!= 9/= . * #2 $ = 0#9*'9 !*= %*!' ?(> >2% ($ $ = !/= '-%3 *! !*%= +() .>=#! %.% = . />@( ->*= ) !() " %*%*= .>( !=+=2>(= , -!'7!.% 9@9' () ) ! )>3(>'=% '!.%()! 2(!= %-7+ %@(!/)! '' 8$ *!'(!-% .% %- = '='82=1! *%*= .9/( # !$ $ * !-%*%= >, ! )>3(>'= >' ') '/ )%&"*#* 1!= !.%( $) #$ %'= $ 21 %-(%'/!= 0#9*!= ' -' .= ) *= %(! 1() ' ' -= . * 2% %/$ ( />= " $! ( 8* 9-9 *=.9/9* # (8 8' %= / - ">* 9= %-= = @ =' (%/!. - ( $ '%# !/)!'/! $>3( = %*!= 1!-% /!= ,-%) *$ , ! " $ %!1 ) (!*= ' (% (!-% 8 9/= / = +- *>* -9()!'/! = *= "%2 /> = %9@9 = ' *(>? . * 2% !*%= 2 />->) %(!-!= >)>3>* >( -( = ?>/) .>2( .9/= /+30= /!@1 9-!/%)%*%* %-(%'/!= = @%) %(%'= %'% = -/) .9/ ( %()! .>*>*= 2 .9/= /9' . %/= /0/0 '/! %!/%)%*%= *>= .>-//>-> >= %7= '%).!= 9*()%( +'0(=.9 8*(!)(! /9 = .'! 9('!)%3 ) ' $ ) ' 8$ '+*0.0 -=.9 %*= 0#9 #!7%-%(! $ ) $ ' * )!)!'/! /9=1 =$ 2 / *= !/ ' ) $! 8'8" $ 2 ->*= .9/= = %$- /7>= +() -$ (8 ' 8"898 $ %!)=$ )) ,+ $ 8"8! .>= #% % 1!= .9/= " !*"" + (*" 9-9*(!%$- /7>= !="%2 /( $ .!(%@%=8*(!* # !' %* != ! ->*>*=29 () 9 $ '+*0) " '$ + # !)! $ ' 0* = 9@) %./!)!3 )!' 6-!/% %= /! %9 08!" ,8"8$ !.%*% %(!= *%$ 9 ' )2# $ 8 %= /9'!/% !' " ' *(>?>)>3 '%= 3%* ' %= 9" - .>* %-%* >*=9-!/% -$ ) >2( 7( $ ! ! %(!)!)! = $ (' ( ->= %(!-!= !./! -$ = : ;= " ':8" , $! (87$ '+*/-+( 7 ' '/! $ %3(%= ! )!.%=%(! $ ')8! %- = '-! %(!. )0 9/=/+30 !' =2!-(%=9= 1!' ) !*"" $ 4 =' 3!%* !/%)%*= ' "898$ .>= ) 7( =,-+/!%* " ! 9-9 -//>*(!*) =#% >() %*= %/$ ( -" )93= 7>.>* '/ >- = 0 =.!' />= %-= /9-( %=2 * *!)!)! /8-9 9= 8*(! '/! %- = *= #93!(= ) >- = %-= 02# < !*= * '=9$ = 929 !/% %(!-%*=9 0( 2>'> >= '= 1!= -!/%) %-= '-%3 $ *=!* %@!= %*= ' ,> = +( 0?0 !/)!'/! * 2%3 #- & '- #- +2 = !-*! 1!= 9.! ?%= = +-# *%3 2(9( = .2+*0= -' *= '%)= %(!= 3 - >'= =/ -%$(! 1!= = #!-7!'(! 1. = 4%"/ -%= - .>* @/%-%(!*= (%?%<* !*= ' *= !(70' 92!(!-%) +* !.= = #!3%.%*! +(# = %3= != 4%"/(%?%< 1. 4%"/(%?%< * !*= ' />( > !) ( !2= * !*= = !@ /= 979 ( !& /= 4%"/(%?%< 4%"/(%?%< ' '7 ' 2 !1! % = * !*= * !*= = %-1! /(> 0-- $) -+( = !)< /(>= !)< 0/ '<>*=' *=53(9! !*= (/ !*= ->@= />( >?>=# * +./= 4%"/ /!).%( !3%= +20 %.%= %* (%?%<* !*=5 %(!*= 103 * = *= 8'! )>3= $%-= 3#9-= -=1!=/!103 = %-= @=1! 9) *> 2 3+""= -(!-= 4%"/ %3(!-!=!@ (%?%<* !* (%'=!//% == Arka kapak 1 SAYI 2.000 TL + KDV * * - ) ' $ , ,8#" $ $ (# *'*"* ! - ) 7 ' '8 " ( + '" $ (8 8' 2#' ,8"8 ! $" ' 2!" ) $ )%$" $"8 (898' " ) -$ *! + #8-"8! %"# , $ )%$"*! (898' ) !%$) $ $ $8$8 !8(#8 $! " $ '! ( ) ' ,8" (2' ! ( ," &"8! (898' !%, *- )8" $"8 (898' 8 *$ ("! 2:2! 2#' + !*-* ) $"8 " )8$ 2! + ' *, *" %" ' ! ( *, *" $ $ *- )8" # (8 8 (8$8'(8- - " :" # () # $ 1$ ! *"" ' '0 $# ! 9 () ' *'*#*$ )# ! () ,%'*# - # $ ! " 898# + 1-+ 8 ,8$ 8"8! ' () , , $ '0 !) $ $ ' :3 ( &" ' " %"# 5 / $ %" ,8 6 ' (2' *$*$ ' #( -" '" 0 $ %: *"*: # 1'2$298:" # 8 (898$ ' $8-8 " ,%'*# ! -" ' Atilla CELEP TÜSEDAD Genel Sekreteri TÜSEDAD Üye Başvuru Formu Başvuru Tarihi: Tüzel Kişi ise Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Yayın Kurulu N. Adnan YILDIZ Atilla CELEP Nejat DEVECİ İşletmenin Adı : Vergi Dairesi / No : EREM Yayıncılık ve Tanıtım Hiz. Ltd. Şti. adına sahibi Yönetim Kurulu Başkanı İşletmenin Adresi : Özhan EREM Sorumlu Yazıişleri Müdürü Telefon : Cep : Faks : E-Mail : Şirket Adına Vekil Tayin Edilen Kişinin Adı Soyadı : Görevi : TC Kimlik Numarası : Diğer Önemli Bilgi ve Notlar : Mevcut Hayvan Kapasitesi : Mevcut Sağmal Sayısı : Hedeflenen Sağmal Sayısı : Günlük Süt Üretim Miktarı : Hedeflenen Süt Üretim Kapasitesi : İşletmeniz için gelecekte ulaşmak istediğiniz kapasite hedefiniz nedir? Bu hedefe ne kadar zamanda ulaşmayı planlıyorsunuz? TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği) Abide-i Hürriyet Cad. Arpa Suyu Sk. Dikra Apt. No: 4, D: 3, 34380 Şişli / İSTANBUL Tel: (0212) 219 07 77 Faks: (0212) 219 07 78 tusedad@tusedad.org www.tusedad.org Mayıs - Haziran 2011 Editör Özlem GÜNEŞ Görsel Yönetmen İşletme Bilgileri 30 Can ÖZATAY Kerem ASLAN Halkla İlişkiler Özlem SARAÇ Baskı Ebat Basım (0212) 626 25 70 EREM Yayıncılık ve Tanıtım Hiz. Ltd. Şti. Eski Büyükdere Cad. No: 75 34460 Maslak / İSTANBUL Tel: (0212) 346 26 26 Fax: (0212) 346 26 54 www.eremyayincilik.com Yerel Süreli Yayın 2 Ayda Bir Yayınlanır Dergimizin yayına başladığı günden itibaren dergimizde yer alan tüm yazılar yazarlarının kendi görüşleri ve ürünleridir. Yazılardan TÜSEDAD Dergisi ve editörleri sorumlu değildir.