dosyayı indir - bisikletgezginleri
Transkript
dosyayı indir - bisikletgezginleri
.. . BISIKLETLIYAS A M . ŞUBAT2015 Bİ Sİ KL ETHI RSI Z L ARI Bİ RCAMPİ T OPL AMAHİ KAYESİ MAHSUSMAHAL MADONNADEL GHİ SAL L O Kİ L İ SESİ Bİ Sİ KL ETGEZ Gİ Nİ ROHL OFGÖBEKT EN Vİ T ESSİ ST EMİ GÖKHANKUT L UER YOWAMUSHİPEDAL GÖKBENBAĞCIAYME YAT AYBİ Sİ KL ET L EDÜNYAT URU Bisikletli Yaşam’ın ŞUBAT sayısından herkese merhabalar... Kış mevsiminin kendisini oldukça hissettirdiği bir Ocak ayı geçirdik. Belki bisikletimizden biraz ayrı kaldık, belkide bembeyaz karlar altında çılgınca pedalladık. Geçtiğimiz ay Esra Ertan ve Aydan Çelik’in hazırlayıp sunduğu Açık Radyo’da yayın yapan Şeytan Arabası programına Bisikletli Yaşam olarak konuk olduk. Esra Ertan ve Aydan Çelik’e bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Programın tek konusu iki konuğu vardı, biri Bisiklet Yaşam ile ben, diğeri Mart ayında raflarda yerini alacak olan Cyclist Türkiye dergisi ile Tufan Sağnak idi. Yaklaşık 25 dakika süren programda bisiklet dergileri konuşuldu. Türkiye’de yakın zamana kadar online ya da basılı olarak herhangi bir bisiklet dergisinin olmaması, bu konudaki büyük ihtiyacı da gözler önüne seriyordu. Fakat artık hem 6 aydan bu yana internet ortamında elektronik olarak yayım yapan Bisikletli Yaşam, hem de Mart ayından itibaren basılı olarak çıkacak olan Cyclist Türkiye dergisi bu alandaki ihtiyaca hizmet edecek. İngiltere’dekinin aksine yol bisikleti odaklı olmayacak olan Cyclist Türkiye, bisikletin tüm alanlarına yönelik haberleri ile bisiklet severlere hitap etmeyi amaçlıyor. Bu sayımızda da Cyclist Türkiye’nin çıkış hikayesine yer verdik. Bisikletli Yaşam olarak Şubat sayımızda yine dopdolu bir içerik hazırladık sizler için. Tabiki her sayımızda olduğu gibi bizlere içerik konusunda destek olan ve sonsuz teşekkürü hak edenler sayesinde... Öncelikle her sayımızda bizlere destek olan Bisiklet Gezgini’ne, Yine bu sayıda da desteğini esirgemeyen sevgili dostum, kardeşim Gökhan Kutluer’e, Bloglarında çok kaliteli içerik sağlayan Bisiklet Hırsızları’na, Aynakol.org adresinde çok kaliteli makaleler yazan ve ilk yazısıyla dergimizde yer alan Mahsus Mahal’e, Kapak fotoğrafı için Rahman Karataş’a, Yatay Bisikletle Dünya Turu macerasını bizimle paylaşan Gökben Bağcı Ayme’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. ERHAN ACAR www.bisikletliyasam.net MADONNA DEL GHİSALLO KİLİSESİNİ BİLİR MİSİNİZ? İş nedeniyle üç ayı İtalyada geçen bisikletsever arkadaşım Fevzican’ın haber vermesiyle öğrendim Madonna Del Ghisallo Kilisesinin varlığını. Bu zamana dek öğrenmemem büyük ayıp zaten! Bisiklet sporu ve kültürü hakkında elime ne geçerse okuyan ve yine de eksik kalan ben sözü Fevzican’a bırakıyorum: Ben bugün İtalya’da bir adet bisiklet kilisesi olduğunu öğrendi. Ölen tüm bisikletçilerin ruhunu kutsamak için daima beslenen ve hiç sönmeyen bir ateşin olduğu kilisenin bulunduğu yol tüm Giro di Lombardia ve Giro d’Italia rotalarına her sene kesin dahil edilirmiş. Yaklaşık 900 mt rakımda bulunan kilisedeMarco Pantani’nin pembe forması da sergileniyormuş. Bu pazar bir terslik çıkmazsa bisikletimle kiliseye gitmeyi planlıyorum. Kilisenin yanında bir de bisiklet müzesi var ama Kasım – Mart ayları arasında soğuktan ötürü kapanan müzeyi şimdilik göremeyeceğim. Madonna Del Ghisallo kilisesi İçimi bir heyecan kaplamadı değil… Bir bisiklet mağazasına girince ya da kutusundan yeni çıkan bir bisikletin kurulumunu yaparken heyecanlanan ben, bisikletin kutsal topraklarında ayin havasında bisiklet müzesini ziyaret ettiğimi düşünemiyorum bile. Sanırım müzeden çıkmam akşam saatlerini bulurdu. Fevzican’ın mesajından sonra yabancı kaynaklar dışında Ekşi Sözlükte bisiklet sevdalısı taulbia isimli yazarın yazdıklarını buldum, gayet faydalı ve heveslendirici: “kuzey italya’nın lombardia bölgesinde bulunan şapel. giro di lombardia yarışının ünlü tırmanışlarından biri. bir ibadet merkezi olmasının yanı sıra, dünyadaki tüm bisikletçileri koruyan ve kollayan, onların patron azizi olan bir kilise hayal edin! bu kilisenin yanı başına bir de bisiklet müzesi koyun! bu müzeye de, tüm zamanların en büyük bisikletçilerinin bisikletlerini, eşyalarını, dünyanın dört bir yanından bisiklet severler tarafından getirilmiş bibloları, tabloları, fotoğrafları, hatta ve hatta; bisiklet yarışlarında trajik bir şekilde hayatlarını kaybeden sporcuların hayata onlarla birlikte gözlerini yuman bisikletlerini yerleştirin! epik ve mistik! * 1949 yılında bölgenin yerel rahibinin, papa 7. pius’u iknasıyla “the patron saint of cyclists” ünvanını alan bu kilise, dünyada hiçbir spor dalında böylesine etkili bir örneği bulunmayan, bütünleştirici, saygıdeğer ve kutsal bir yapı! her sene ekim ayının başında koşulangiro di lombardia sırasında, tırmanışı tamamlayan bisikletçiler bu şapelin önünden geçerler ve peloton‘un geçişi esnasında şapelin çanları çalınarak tüm bisikletçiler onurlandırılır.” İlk fırsatta kilise ve müzeyi ziyaret etmek amacım. İbadetim de o rampayı tırmanmak olacak. Bekle beni Madonna Del Ghisallo! Kutsa bizi Meryem Ana! Kiliseye uzanan yolun eğim profili MAHSUS MAHAL www.aynakol.org Ekşi Sözlük yazarı: https://eksisozluk.com/entry/46847818 YOWAMUSHİ PEDAL Toplumu bilinçlendirme işleri her zaman vakit alır. Koca bir ülkeyi yeni bir şeylere alıştırmak, onu tanıtmak ve sevdirmek hep uzun vadeli planlara muhtaçtır ve sabır gerektirir. Hele bizim toplumda olduğu gibi bir şeyin yenisine veya değişik olanına şüpheyle yaklaşan bireylerin sayısı çoğunluktaysa, işler iyice karmaşık hale gelir. Elbette bundan yeni cep telefonu, bilgisayar, araba vb. şeyleri ayrı tutuyorum. Onlar için her zaman paramız ve zamanımız var. Geçenlerde yeni bir anime öğrendim. İsmi Yowamushi Pedal diye geçiyor. Bisiklet kültürü pek çok ülkeden daha ileri seviyeye yerleşmiş ülkelerden biri olan Japonya, ağırlıklı olarak yol bisikletini işleyen ve genel itibariyle bisiklet sporu hakkında sürükleyici hikayeleri barındıran bir çizgi film hazırlamış. Daha ilk bölümden itibaren bisiklet ve bisiklet kullanımı ile ilgili hem kültürel hem de teknik detaylara yer veren Yowamushi Pedal, yirmişer dakikalık bölümlerden oluşuyor ve bir solukta izleniyor. Anlaşılan o ki, amacı uluslararası bisiklet yarışlarına daha çok sporcu göndermek olan Japonya, ağacı yaşken eğmek için kolları sıvamış. Ülkesinde bisiklet kullanımı yaygın olmasına rağmen, 2013 yılında yayına soktuğu bu anime ile profesyonel anlamda da bisiklet dünyasında yer almak istediğini açıkça gözler önüne seriyor. Daha ilk bölümle birlikte sele ayarının faydaları, aynakol dişlisinin büyüyüp küçülmesinin sürüş performansına etkileri ve tırmanışta neden hafif olmanız gerektiğine dair deyim yerindeyse hap bilgileri paylaşmaya başlamışlar. Durum böyle olunca, animeyi boş gözlerle izlemeye hiç fırsatınız olmuyor. Bir yandan senaryo akıyor, bir yandan da o senaryoya entegre biçimde bisiklet mekaniği ve bisiklet kullanımı hakkında bilgiler paylaşılıyor. Tüm bunlar olurken, farklı diyaloglarla beraber bisikletin avantajları sıralanıyor ve kullanımı özendiriliyor. En güzel yanlarından biri ise, sadece erkeklerin değil, bisiklete ilgi duyan kızların da oldukça güzel bir şekilde işleniyor olması. Bisiklet hakkında pek bir şey bilmeyen çocuğun selesini ona uygun hale getiren kızın bilgisine şahit olduğunuz sahneye bayılacaksınız. Bölümlerde sık sık yol bisikleti görüyoruz. Amaç bisiklet sporcusu yetiştirmek olduğundan, bölümlerde hep bisiklet sporuna ilgi duyan karakterler ve onların maceraları var. Antrenmanları, bisikletleri ve teknikleri oldukça keyifli biçimde aktarılıyor. Bisikletlerin detayları çok güzel bir şekilde aktarılmış. Tek fark, telif hakkı dolayısıyla isimlerin farklı yazılması. Mesela; Pinarello yerine Pinarrelo yazmışlar. Tasarımları ise tamamen aynı. Yani, animeyi sadece çocuklar için değil, bisiklete ve bisiklet sporuna ilgi duyan yetişkinler için de eğlenceli hale getirmişler. Belirli bir bilinç oturtmak için işe önce çocuklardan başlamak, oldukça geleneksel ve her zaman işe yarayan bir taktiktir. Örneğin; ülkesini savaşa hazırlamak isteyen Hitler'in yaptığının da bundan pek farkı yoktu. Dönemin çocuklarının oynadığı oyuncaklar hep militarist materyallerden oluşuyordu. Japonların kendi ülkelerinde halihazırda yaygınlığı bulunan bisiklet kullanımını pekiştirmek ve sporcu yetiştirmek adına yaptığı bu hamle, ülkemiz açısından oldukça örnek alınası bir durum, çünkü bunu teşvik eden hiçbir yayınımız yok. Bazı sabahlar televizyondaki çocuk kanallarını açıp ne var ne yok diye bakıyorum. Biraz İngilizce biraz Türkçe konuşan komik suratlı karakterler, kusursuz bir yaşam, hayvanlar, doğa sevgisi, aile, arkadaşlık gibi şeyler hakkında bilgilendirici senaryoların içinde oradan oraya koşturuyorlar. Bisikleti ise ara sıra görüyorum. Hiç görmüyorum desem haksızlık olur ama gördüğüm kadarı bir çocuğun aklında yer edecek kadar yeterli değil. Bunu çok net söyleyebilirim. Ben, içinde çocuk parkı olan bahçeli kafelerde oturduğumda, bisikletimi genelde çocukların bulunduğu yerlere yakın koyarım. Gider bakarlar, dokunurlar, kurcalarlar, annelerine babalarına sorarlar ve öğrenirler. Ne öğrenseler kar sayarım. Merak edip soru sormak isteyenlerin sorularına anlayacakları dilden cevap veririm. Bana göre dünyanın en eğlenceli şeylerinden biri, hevesle yanınıza gelen birinin merakını aynı heyecanla gidermektir. Bir dönem kendimi Genzo Wakabayashi sanıyor, okul bahçesinde yaptığımız maçlarda kendimi oradan oraya tıpkı onun gibi atmaya çalışıyordum. Aynı şapkadan bulamamıştım ama benim de öyle bir şapkam vardı. Hatta etrafta kızlar varsa daha bir artistik kurtarışlar yapmaya çalışıyordum. Nankatsu takımının yeteneklisi Kaptan Tsubasa ve arkadaşlarının maceraları beni sabahın köründe televizyonun başına dikerdi. Onları izlerken duyduğum merak ve heyecanı hala hatırlıyorum. Futbolla yatıp kalkan ülkenin çocuklarına futbolla ilgili çizgi filmi dayamak kadar kolay bir şey olmadığını şimdi anlıyorum. Umarım şu Yowamushi Pedal da bir an evvel Türkçe dublajıyla beraber televizyonlardaki yerini alır. Alamıyorsa da birileri çıkar ve içinden bisiklet geçen Türkçe bir çizgi filmin senaryosunu yazıp yayına koyar. Böylece, büyüklerinin yeni bisiklet yolları, bisiklete saygı ve bisiklet kültürünün yayılması için verdiği emeğin kaymağını yiyebilecek bisiklet delisi yeni nesillere sahip olmamız daha da kolaylaşır. GÖKHAN KUTLUER www.dengetekeri.org YATAY BİSİKLETLE DÜNYA TURU Avrupa, Asya, Okyanusya ve Güney Amerika’da pedallayacağımız koskoca 4 yıl… Biz kimiz? Nasıl karar verdik? Nereleri geride bıraktık? Bizleri neler bekliyor? Ben Gökben. İlkokulda doğum günümde ailem tarafından hediye edilen bir Jules Verne kitabıyla başladım seyahat etmeye. Küçükken kitaplarda bahsi geçen rotaları, haritalara detaylıca işleyerek kâğıt üstünde seyahat ediyordum. Lise yıllarında ise kendi başıma Türkiye'nin yollarına düşerek devam ettim seyahatlerime. Dağların sesini üniversitede kimya mühendisliği okurken duydum, Uzun süren bir dağcılık eğitimi aldım ve yıllarca dağlara gittim. Öğrenci harçlıklarımdan arttırdıklarımla yaz aylarında work and travel sistemiyle yaptığım 7 aylık Amerika seyahatim sonrasında, diğer kültürleri 'tatilci' adı altında değil de ne yapıp edip 'seyyah' adı altında gezmek istediğime karar verdim. Şansım yaver gitti ve hem gezi tutkumu doyasıya yaşayabileceğim hem de ilerideki büyük projem için para biriktirebileceğim bir işe girdim. Küçüklüğünden itibaren Avustralya'ya gitme hayaliyle yaşayan eşim Nicolas, annesinin “Lise bitmeden olmaz.” sözleri üzerine özgürce gezebilmek için liseyi ve ardından da uçak mühendisi olarak mezun olduğu üniversiteyi bitirmiş. İlk uzun yolculuğu, Fransızca konuşulması sebebiyle tercih ettiği Kanada'ya olmuş. 18 ay boyunca Kanada'da 2. el aldığı karavanıyla turlamış. Kanada dönüşünde Fransa’da kalmak istemediğine karar verip Ankara’daki bir Fransız şirketinde iş bulmuş. Nico’yla Ankara'da çalışırken tanıştık. Tanışmamızdan kısa bir süre sonra Türkiye’yi gezmeye başladık. Türkiye’den sonra otostopla Gürcistan’ı gezdik. Seyahat edemediğimiz dönemlerde Ankara'ya gelen turistleri evimizde ağırlamamızı sağlayan Couchsurfing internet sitesi sayesinde birçok yabancı gezginle tanışma fırsatımız oldu. Daha sonra aynı sistemin sadece bisikletçilere özgü olan versiyonu olan Warmshowers internet sitesiyle tanıştık. Bu site sayesinde, ağırladığımız insanları, zamanla bisikletçiler arasından seçer olmuştuk ve ilgimiz yavaş yavaş bisiklete yönelmeye başlamıştı. Bisikletin farkını ve ayrıcalığını bu uzun yol bisikletçileri sayesinde keşfettik. Bisiklet, doğayla rahatça iç içe olabileceğimiz, herhangi bir saatte bir yerde olmak zorunda kalmayacağımız, girdiğimiz ülkenin insanlarının bize çekinmeden yaklaşabileceği, kendi hayalimizi gerçekleştirirken doğayı egzoz gazına boğmayacağımız tek ulaşım aracı idi. Bir ülkede daha verimli kalarak, sadece ünlü turistik yerlerini gezmekle yetinmeyip o ülkenin kültürünü özümsemek, insanlarıyla doya doya temas etmek, yaşamlarına girmek ve çocuklarımıza miras olarak aktaracağımız unutulmaz tecrübeler yaşamak istiyorduk. Bunun parça parça olmasının bizi tatmin etmeyeceği aşikârdı. İstediğimiz her yeri, bir seferde gezmek istiyorduk. Maceramızın ana hatları böylece yerine oturdu: Bisikletle dünya turu yapmak. Maceramızı planladığımız proje aşaması 2 yılımızı aldı. Belki daha kısa sürebilirdi ama hem para biriktirmek, hem de evliliğimizin organizasyonuyla eş zamanlı olduğu için bu süreci mantıklı bir zamana yaymayı tercih ettik. Bu organizasyon sürecinde ilk olarak rotamıza karar verdik. Rotaya karar verirken tamamen keyfi davrandık. Dünya bizim, zaman bizim. Nereye gitmek istiyorsak hop rotayı oraya kaydırdık, tabii harita üzerinde Günlük yaklaşık kaç kilometre yapabileceğimizi öngördükten sonra, rotamızın toplam kilometresiyle aynı masaya yatırdığımızda karşımıza 4 yıllık bir süre çıktı. ‘Tamam, olur.’ dedik. Malzeme seçimi en çok zamanımızı alan unsurlardandı. Özellikle bisiklet seçimi! Geleneksel bisiklet mi yatay bisiklet mi? Nico’nun birkaç defa yaptığı dağ bisikleti aktivitelerinden başka bisiklet geçmişimiz yoktu; o yüzden bisiklet seçerken kolay karar verdiğimizi düşünüyorum. İlk önce çok ucuza ikinci el bisiklet alarak baştan yarattık. Gövdesi hariç her şeyini yeniledik. İnternet sağ olsun, bütün vücut ölçüsü ayarlamalarını olması gerektiği gibi yaptık ve Kırşehir-Adana arasında 6,5 gün süren, 400 km pedalladığımız bir yolculuk yaptık. Her açıdan ilkleri yaşadığımız bu tur bizim için büyük bir tecrübeydi. Bisikletle yollara düşmenin doğru bir karar olduğunu görmüştük. Hemen 1 ay sonra da Fransa’ya giderek kiraladığımız yatay bisikletlerle benzer bir tur yaptık. 3 gün süren bu turun ardından yatay bisiklette karar kılmıştık. Belki daha pahalıydı ama 4 yıl kullanacağımız bir araçtaki konfor bizim için önemliydi. Dünyayı yattığımız yerden gezecektik 2 yıl süren hazırlığımızın son ayları çok yoğun geçti. Evlilik hazırlıkları, malzeme seçimi, alışveriş, vize araştırmaları, geçeceğimiz ülkelerin şart koştuğu aşıları olmak, tecrübeli bisikletçilerin yazılarını okumak, ailemizle ve arkadaşlarımızla vedalaşmak. Evliliğimizden kısa bir süre sonra işlerimizden istifa edip düştük yollara. 4 yıllık balayımıza… 14 Nisan 2014'te Fransa'dan başladık pedallamaya. İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan'ı geçtik. 223 günde 8000 km pedalladık. 23 Kasım 2014'te Ankara'ya vardık ama yolculuğumuz bitmedi. Avrupa sadece bir ısınma turuydu. Şu anda Türkiye’den geçiyoruz. Esas macera bundan sonra başlıyor. Gerekli vize başvuruları, evrak işleri, eksik malzeme temini, sağlık kontrollerinden sonra Mart 2015'te yolumuza devam edip Asya, Okyanusya ve Güney Amerika'ya pedallayacağız. 3 yıl daha yollardayız. Çadır, uyku tulumları, şişme matlar, tencere seti, ocak, bilgisayar, elektronik kitap, fotoğraf makinesi, kamera, yazlık ve kışlık kıyafetler, ayakkabı, sandalet, bisiklet tamiri için teknik malzemeler, ilk yardım çantası gibi 4 yıl boyunca her türlü iklim koşulunda lazım olabilecek eşyaları bisiklet çantalarımızda taşıyoruz. İsmimizi neden Frogs On Wheels olarak seçtik? Türkçe ya da Fransızca bir ismin birimize haksızlık olacağını düşünerek başından beri kullandığımız İngilizce dilinde bir isim olmasını tercih ettik. ‘Frogs On Wheels’ Türkçe’ye çevrildiğinde ‘Teker üstündeki kurbağalar’ demek oluyor. Kendimize kurbağa dememizin nedenleri var elbette. Kurbağa bacağı yiyen Fransızlar, 1600’lü yıllardan beri İngilizlerin alayları sonucu ‘kurbağa’ olarak anılırmış. Bense kocaman gözlerim yüzünden üniversiteden beri ‘Kermit’ ile özdeşleştirildim. İkimiz de bir şekilde kurbağa oluyoruz yani. Ayrıca bizi anlatan İngilizce bir söz var ‘If frogs had wheels, they wouldn’t bump their butts.’ Türkçesi ‘Eğer kurbağaların tekerleri olsaydı, popolarının üstüne zıplamazlardı’ olan bu sözün anlamı ise ‘İmkânsız şeyleri dilemek faydasızdır.’ Biz kurbağalara teker takarak, imkânsız görülen bisikletle dünya turunu sadece bir dilek, hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe çeviriyoruz. Yani hayallerimizde yaşamıyoruz, kurduğumuz hayali yaşıyoruz. Geride bıraktığımız Avrupa'ya dair anılarımızdan bahsettiğimiz yazılarımızı ve fotoğraflarımızı paylaştığımız bir internet sitemiz var: www.frogsonwheels.net/tr. Ayrıca aynı adı taşıyan Facebook sayfamızdan da bulunduğumuz yeri, pedalladığımız kilometreyi ve kaç günü geride bıraktığımızı paylaşıyoruz. Tabii bir de Twitter hesabı; bu devirde olmayana kız vermiyorlar Herkesin aklına gelen ilk soru, bu geziyi nasıl finanse ettiğimiz oluyor. 2 yıllık hazırlık döneminde bir kenara koyduğumuz birikimimiz ve bize destek olmak isteyen takipçilerimizin bağışları ile Avrupa turumuzu gerçekleştirdik. Avrupa turumuzdaki harcamalarımızı, kendimizi kısıtlayarak yaptık. Mesela 223 günün sadece 11 gününde pansiyonlarda kaldık. Yapacağımız her harcamayı, o harcamanın gezimizin sonundan 1 gün daha kısmak zorunda kalacağımızın bilincinde olarak yapıyoruz. Şu anda önümüzdeki 3 yılı kapsayan Asya, Okyanusya ve Güney Amerika turumuz için ekipman ya da maddi sponsor arayışı içindeyiz. Bize verilen her destek, bizim bu maceramızı başarıya dönüştürmemizde bir adım olacak. Avrupa’da bir çok bisikletçiyle pedallama şansımız oldu. Bunu Asya’da da yapmak istiyoruz. İmkânsız değil, zor hiç değil, müsaitseniz beraber pedallamaya bekleriz GÖKBEN BAĞCI AYME TYRE PROTECTOR FORMULA X 300 Lastiğinizi diken, cam, çivi vb cisimlerin patlatmasını engeller. Hem şambriyelli hem de tubeless lastiklerde etkilidir. Lastiğinizin ömrü bitene kadar koruyucu etkisi sürer. Tyre Protector bisikletler için 1 adet ve motosikletler için 2 adet 300ml’lik ambalaj içerisinde sunulmaktadır. Paket içeriğine uygulama hortumu ve supap paftası dahildir. Ürün Fayda Açıklaması Lastiğin patlamasını engeller, Lastiğin hava basıncının azalmasını engeller, Lastiğin ömrünü uzatır, Yakıt sarfiyatını azaltır, İş ve zaman kaybını önler, Kazalardan korur, hayat kurtarır. Tyre Protector Nedir? Tyre Protector, tehlikeli olmayan, toksik olmayan ve biyolojik olarak parçalanabilen bir üründür. Tiksotropik jel lastik supabı içerisinden lastiğe enjekte edilerek lastiğin ömrü boyunca kalıcı koruma sağlar. Tyre Protector Lastik koruyucu jel nasıl çalışır? Lastik içindeki hava basıncının zorlamasıyla, Tyre Protector ortaya çıkan delinme ve sızıntıları içeriden kapatarak ‘’anında ve kalıcı’’ bir onarım sağlar. Lastik döndükçe, iç sırt alanı eşit miktarda ve minimum 2mm Tyre Protector jel ile kaplanır. Bu kaplama, binlerce güçlü kilitleyici lifin anlık reaksiyonla delici nesnenin etrafını tıkaması ile, delik ve sızıntıları anında tamir eder, hava kaçaklarını engeller. Bisikletlerde; Çocuk bisikletleri için birim lastiğe 100 ml, Yetişkin bisikletleri (yol bisikleti, şehir bisikleti vb) için birim lastiğine uygulama miktarı 150 ml'dir. Lastiklerin supap iğneleri, paket içeriğindeki supap paftası ile çıkarılır, Supap saat 3 - 9 hizası altına getirilir, Paket içeriğindeki Uzatma hortumu supap ve şişenin ağzına takılır. Şişe elle sıkılarak ürünün supaptan içeriye enjekte edilmesi sağlanır, Her iki lastik için aynı uygulama yapılır, Supap iğneleri yerlerine geri takılır, Supap saat 11 – 13 hizasına getirilir ve havaları tamamlanır, Uygulama sonrası; önce lastikler elle birkaç tur döndürülür (yavaşça), akabinde ise 150-200 metrelik test sürüşüne çıkılarak ürünün lastik içinde eşit miktarda yayılması sağlanır. Uygulama işlemi bitmiştir. Artık lastikleriniz çivi, diken vb delinmelerine karşı, lastiğin durumuna göre- maximum 6 mm kalınlıktaki delici cisimlerin lastiğinizi patlatmasına karşı korunmaya alınmıştır. www.tyreprotector.com.tr BİR CAMPİ TOPLAMA HİKAYESİ Daha önceki çalışmamızda De Rosa kadrolardan bir adeti Campagnolo grup ve teker setiyle çoktan toplandı ve ayağa kalktı. Toskana’nın cennet vadilerinde dünyaya gözünü açmayı beklerken kendini Ankara’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında buldu. Bu şok sonrası yeni yeni kendine geliyor yavrucak… Benzer durumdaki bisiklet severler de fellik fellik internet forumlarında kaybolmasın diye bisikleti toplarken gözlemlediğim önemli ve not edilmesi gereken Campagnolo’ya özgü detayları, burada tek post olarak toplamak istedim. Öncelikle belirtelim ki, bazı başlıklar altındaki işlemler belli başlı bisiklet ve mekanik prensiplerine hakim kişiler tarafından titizlik ve sabırla çalışılırsa çok rahat yapılabilir işlemler olmasına rağmen, bazı işlemler diğerlerine nazaran çok daha zor ve ciddiyet gerektiren konular. Bir lokma, alyen takımı ve alet çantası sahibi evde yapılabilecek işlemler olmayıp, kontrollü ve doğru bir şekilde yapılması için doğru “tool”lara veya bu işlemi düzgünce yapılmasını sağlayan kendi ürettiğiniz bir çözüme ihtiyaç olan işlemlerdir. İlerde değineceğiz. Tabi ki bu işin uzmanı falan değiliz ve amacımız “bu işin doğrusu budur” demek değil. Aksine amacımız kendi tecrübelerimizi paylaşmak, yol gösterici ve cesaret verici olmaktır. Başlamadan önce son notlar; Tüm belirttiğim detaylar 11’li Campagnolo Chorus set için geçerlidir. Diğer marka, model ve eski chorus setler için geçerli olmayabilir, mesuliyet kabul edilmez. Tork anahtarı edinin. Çelik bir bisiklet toplamamıza rağmen tork anahtarı özenini gösterdik ve uzun vadede büyük yararını göreceğimizi düşünüyoruz. Gönlümüz rahat. Hele ki karbondan geçilmeyen cadde ve sokaklarımızda “bizim eller olmuş tork” lafının kötü güçlerin elinde korkunç birer silaha dönüşeceğine şüphemiz yok. Yapılacak işler için bisikletinizi bir dükkana bırakıp gitmeyin, kendiniz yapmaya çalışın. Bu şekilde koskoca dükkanların size ne kadar zavallı bir şekilde bisikletleri teslim ettiklerini, memleketin her kurumuna sirayet etmiş olan bilinçsiz ve özensiz iş yapmanın bisiklet sektöründe de kendini gösterdiğini fark edeceksiniz. Ayrıca en basit ve ucuz parçaların bile düzgün çalışır halde takıldığında ne kadar uzun ömürlü olduğunu anlayıp ekipman çılgınlığından da bir nebze kurtulabilirsiniz. Sabırlı olun. Toplumumuzda yerleşmiş olan küçümsemenin aksine bisiklet mekaniğinde yüzyıllık bir mühendislik yattığını ve bunu anlamanın bir süre alacağını unutmayın. Başlıyoruz… Öncelikle işlere başlamadan önce yapmamız gereken Campagnolo’nun internet sitesinde bulunan “Components Technical Manual.pdf” dokümanını iyice okumak ve anlamak. Konular içinde belirtilen işlemleri ezbere yapmak yerine altında yatan nedeni anlamak ve bir sorun varsa bu konuda önlem almak gerekebiliyor. Çok açık ve yol gösterici bir dokuman olmasa da bir şekilde baz alınması gereken bir doküman. Kadronun Hazırlanması (Frame Preparation):Yukarıda zor olarak belirttiğim işlemlerin başında bu kısım geliyor. Temel olarak Campy Manual’da da bu işlemlerin komponentleri takmaya başlamadan önce yapılması gerektiğinden bahsedilir. “BB (bottom Bracket) Threading and Facing”, yani BB yuvasının diş açılması ve yüzey düzlüğünün sağlanması. Konuya ilişkin detaylı bilgi aşağıdaki linkte mevcut: http://www.parktool.com/blog/repair-help/bottom-bracket-tapping-and-facing-bts-bfs Bu noktada böyle bir işleme ne gerek var, hayatımda duymadım diyebilirsiniz! Ancak eskisi gibi kartuş BB’lerin yerini daha hafif ve dıştan kapaklı BB’ler almaya başladığı günümüzde gerek dişlerin doğru aralıkta olması, gerekse dış kapakların (BB cups) BB yuvası yüzeyine tam dik olarak oturması büyük önem taşıyor. Facing işlemi sayesinde dış kapaklar BB yüzeyine tam dik olarak oturarak, kapak yatağının içinde çalışan bilyalara yanal (lateral) kuvvet uygulatmıyor. Bu şekilde bilyaların ve BB sisteminin sorunsuz ve daha uzun ömürlü çalışması mümkün oluyor. Bu konu Campagnolo’nun Ultra-Torque tasarımında da çok kritik bir rol oynuyor. Bu nedenle manual’da olması gereken BB yuvası (Shell) ebatları ve toleransları belirtilmiştir ve facing yapılması gerektiğinden bahsedilmektedir. Bu nedenle boya kalıntısı olan çelik kadrolarda hem dişlerin temizlenmesi hem de yüzey temizliği yapılması düzgün çalışan bir sistem için zorunludur. Karbon kadrolar ise daha büyük ihtimal üretim ve boya prosesi gereği BB yüzeyi ve diş yuvaları temiz olarak gelecektir. Üstteki linkte verdiğim gibi bu işi yapacak tool fiyatları çok ciddi paralara satılıyor ve sadece hayatınızda 1-2 kere kullanacağınız bir parça için verilebilecek paralar değiller. Normalde bir bisiklet dükkanına gidip bu işlemleri oldukça ucuza ve kısa sürede yaptırmamızın mümkün olması gerekiyor. Ancak daha arka değiştirici ayarını bile doğru dürüst yapmadan yılda yüzlerce, belki binlerce bisiklet satan dükkanlarımızda bu işlemleri yapan yok inanın. Facing ihtiyacını anlamak için dış kapağı 0,010 inch’lik bir sentilin gireceği kadar sıkıyoruz, daha sonra 0,008 ve 0,012’lik ölçülerle dairenin diğer kısımlarını kontrol ediyoruz. Bu ölçüleri geçen bir nokta veya bölüm varsa, yani tüm daire yüzeyi etrafında 0,004 inch’i geçen bir fark varsa o zaman facing ihtiyacı var demektir. Neticede “finishing” olarak gerçek bir İtalyan olduğunu kanıtlayan De Rosa’da da boya kalıntıları nedeniyle bu işlemlerin yapılması gerekiyordu. Tabi ki tool’u satın alamadım. Bu kısımda normal bir evde yapılamayan işlemler silsilesi devreye giriyor. Fazla detaya girmeden kabaca anlatayım babamın gerçekleştirdiği mucizeyi; Öncelikle İtalyan BB yuvasına sahip olduğu için dişlerin tekrar temizlenmesi ve açılması için detaylı bir torna işçiliği sonrası 24 TPI (teeth per Inch) dişe sahip …. mm çapında pirinçten iki adet silindir üretildi. Bunlar ortadan geçirilen uygun çaptaki bir mil ve onu tutan koca bir mandren vasıtasıyla döndürülerek, dişlerin üstündeki kimyasal ve boyaları kazındı ve dişler temizlendi. Daha sonra facing işlemi için, bu iki silindir BB’nin karşılıklı uçlarında sabitlenerek, gene benzer bir mil ve özel yapım bir parça kullanılarak torna kalemi (sanırım adı bu) benzeri bir metal parça tutturuldu. Bu milin merkezlediği düzenek sayesinde BB yuvasının etrafında bir kılavuz gibi döndürülerek BB’nin yüzeyi temizlendi. Özellikle İtalyan BB olduğu ve her iki tarafın diş yönü İngiliz gibi farklı olmadığı için bu facing işlemi öncesinde BB kapaklarımdan (cups) sağdaki (drive side) kendiliğinden gevşemişti. Ancak facing sonrası bu kapak herhangi bir Loctite kullanımı olmadan tamamen sabitlendi. Bu da facing’in ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi. İnternette 5.000 km gibi komik rakamlarda bilayları bozulan veya ses yapan insanların birçoğunun doğru facing ve threading yapmadığından muzdarip olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında benzer bir işlem headset’in bilyalarının düzgün çalışması için headtube’de de yapılıyor. Ancak benzer sorunlara sahip olmadığı için headtube’e dokunmamayı tercih ettik. Devam edecek… Kaynak: http://bisiklethirsizlari.tumblr.com/ CYCLİST TÜRKİYE'NİN HİKAYESİ Size Mart ayından itibaren Türkiye'de bir bisiklet dergisi satılmaya başlayacağını söylesem, tepkiniz ne olur? Peki ya bu derginin basılı olarak yayınlanacağını söylesem? Yani, GQ, National Geographic, Four Four Two, Vogue gibi dergileri gördüğünüz her yerde ve hatta bazı bisiklet mağazalarında bile bu bisiklet dergisini de göreceksiniz desem... Harika olurdu öyle değil mi? Bir süredir yepyeni bir heyecanın içindeyim. Kişisel sosyal medya hesaplarımdan ilan etmiştim, ancak buraya yazmak için biraz daha zaman geçsin istedim. İngiliz Cyclist dergisi, Cyclist Türkiye ismiyle Mart ayı itibariyle ülkemizdeki yayın hayatına Zelanda'da yayınlanan çoktan başladık. derginin Bendeniz başlıyor. İngiltere,Avustralya Türkiye'deki Gökhan Kutluer, versiyonunun Cyclist ve Yeni çalışmalarına Türkiye dergisinin editörüyüm. Dergide neler olacak diye merak ediyorsunuz, biliyorum. Aslında bununla ilgili bilgileri derginin sosyal medya hesaplarından bildiriyor olacağız, ancak ben kısaca tüm bisiklet disiplinlerine yer vermeye çalışacağımızı, ilgi çekici röportajların olacağını, bisiklet kültürünün sesi olmaya çalışacağımızı ve bisiklet kullanımına özendirici içerikler paylaşacağımızı söyleyebilirim. Cyclist, orijinalinde bir yol bisikleti dergisi. Yani, dağ bisikleti veya farklı branşlarla ilgili yayın yapmıyor. Türkiye'de henüz hiçbir bisiklet dergisi olmadığından, sadece yol bisikletine eğilmeyi doğru bulmadık ve derginin genel kontekstini tamamen olmasa da biraz değiştirdik. Amacımız, bisiklet sporuna ve bisiklet kültürüne doğrudan katkı sağlamak ve herkes için kaynak niteliğinde bir dergi oluşturmak. Dolayısıyla, dergide ilk sayıdan itibaren oldukça renkli ve herkes için ilgi çekici konular bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Hatta, daha az önce sevgili grafiker arkadaşım ile bir tanesinin sayfa planını bitirdik ve arkamıza yaslanıp konuyu şöyle bir okuyunca oldukça hoşumuza gitti. Sabah da, dergide röportajına yer vereceğimiz ünlü bir isme sorulacak soruları hazırlamıştım. Gelecek cevapların da yine bir hayli ilgi çekeceğine eminim. Dergide bisiklet ve ürün incelemeleri elbette olacak. Hiç merak etmeyin. Ancak, bunu yaparken tüm firmalara eşit mesafede durmak gibi hiç de arka plana itilmeyecek bir prensibe sahibiz. Dolayısıyla, dergiyi okurken torpil geçilmiş malzeme veya bisikletler olmaması için elimizden geleni yapacağız, çünkü bisiklet sektörünü canlandırmayı ve kalkındırmayı hedeflediğimiz kadar, bisiklet kullanıcılarının doğru ve tarafsız bilgiye ulaşmasını da istiyoruz. İçeriğin tamamı, Türkiye'deki okuyuculara hitap edecek ve Türkçe olacak. Ayrıca, profesyonel bisiklet dünyasından haberleri de bulabileceksiniz. Derginin, orijinal kopyasından çeviri oranını öyle çok yüksek tutmadık. Seçeceğimiz konulara dikkat ediyoruz. Yani, New York'un kalabalık caddelerindeki alışveriş dükkanlarında ve o sokaklarda nasıl hislerle dolaştığını anlatan havalı kadın/erkek yazarların çevirilerini okurken yaşadıklarınızı, bu dergide yaşamamanız için elimizden geleni yapacağız. İsteğimiz, bisikletçi olsun veya olmasın, dergiyi okuyan herkesin kendinden bir şeyler yakalayabilmesi. Aslında, anlatacak ve paylaşacak çok şey var. Şu an bu yazıyı yazarken, bir yandan da diğer ekranda dergiye Mart ayında girecek olan yazılardan birini, sevgili yazı işleri müdürüm ve aynı zamanda bisikletçi dostum olan Tufan Sağnak'a yollamak üzere düzenliyorum. Ancak, size onları yazmamak için kendimi nasıl zor tuttuğumu tahmin bile edemezsiniz. Keza, yazar kadrosundan bahsetmemek için de öyle... Derginin Mart ayında çıkacak ilk sayısı için, piyasaya çıkış ile beraber abonelik işlemleri de başlayacak. Umarım, tüm bisiklet dostlarından gerekli desteği görür ve uzun soluklu bir yayın hayatının ilk adımını başarıyla atmış oluruz. Dergi, sadece bir dergi olarak kalmayacak ve dijital ortamda da tüm bisiklet dostlarına hitap edecek. Sürprizlere hazırlıklı olun ve sosyal medya hesaplarından dergiyi takip edin. GÖKHAN KUTLUER ROHLOFF GÖBEKTEN VİTES SİSTEMİ Bisikletlerde derayerli sistemlerin (Shimano ve Sram komponentlerden oluşan açık vites sistemi) yanında Rohloff göbekten vites sistemini de bulabilirsiniz. Bisiklet Gezgini ekibi ve birçok kişi (dünyayı gezenlerden tutun şehir içi ulaşım amaçlı kullananlara, dağ, yol, yarış bisikletlerine kadar her tür bisiklette) Rohloff göbekten vites sistemini tercih ediyor. Bisiklet Gezgini olarak Rohloff’un İstanbul’dan Tayland’a kadar tek servis merkeziyiz. İnsan iyi bir kadronun yanında yolda ne ister ? Dayanıklı, verimli ve bakım istemeyen bir vites sistemi, üstelik kayış ile daha temiz ve hafif. Nasıl mı? Rohloff göbekten vites sisteminde 14 vites vardır ve sadece arka tekerdedir. Bu 14lü sistemdeki vites aralığı, derayerli sistemdeki öndeki 3 dişli ve arkadaki 9 dişliden oluşan kasetin vites aralığına ve verimliliğine eşittir. Neden Rohloff göbekten vites sistemi? Az bakım gerektirir: Göbekten vites sisteminin en büyük avantajı çok az bakım gerektirmesidir. Kapalı bir sistem olduğundan vites sistemi kirlenmez, düzenli temizlik istemez. Yağmurdan, çamurdan, kar, toz ve kumdan etkilenmez. Sürüşten sonra yorgunsunuz ve hiç temizlik yapacak haliniz yok, işte Rohloff tam size göre. Rohloff göbekten vites sisteminin yağını her 5000 kmde bir değiştirmeniz yeterli böylece en az 100.000 km kullanabilirsiniz. (Henüz ömrünü bilen yok!) Alışılagelmiş derayer (açık) sisteminin aksine zincir düzdür, çapraza düşmez ve daha az yıpranır. Üstelik kayış kullanıyorsanız zinciri temizlemekten ve yağlamaktan da kurtulursunuz. Vites değiştirmede kolaylık: Genelde gidonun sağ tarafına takılan ve dönebilen vites değiştirici ile zincirin doğru dişliye geçip geçmediğini, zincirin atıp atmadığını dert etmeden vitesi değiştirirsiniz. Çok hızlı çevrilebildiği için de zincir diğer dişliye geçene kadar beklemezsiniz, istediğiniz vitese anında geçebilirsiniz. Dururken de vites değiştirebilirsiniz: Trafik ışıklarında durdunuz ve vites değiştirmeye fırsatınız olmadı ya da aniden karşınıza bir tepe çıktı ve vitesi düşüremediniz: Bu durumlarda Rohloff göbekten vites sistemini istediğiniz vitese geçirebilirsiniz ve sürüşünüze kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Sağlam: Bisikletle yolculuk yapıyorsanız, bisikletinizi otobüsle, uçakla taşıyorsanız, Rohloff göbekten vites sistemi için endişelenmenize gerek yok. Derayerden çok daha dayanıklıdır, neredeyse zarar verilmesi mümkün değildir. Eğilmez ve bükülmez. Eşit vites aralıkları: Bisikletlilerin iyi bildiği bir duygu: Daha rahat pedallamak için vites değiştirirsiniz ve birden kendinizi çok hızlı ya da çok hafif pedallarken bulursunuz ya da biraz daha zorlamak istersiniz ama vitesi değiştirdiğinizde çok daha zorlanırsınız. Rohloff göbekten vites sistemindeki vites aralıkları standart bir rubledeki gibi her aralıkta farklı değil, aynıdır. Böylece atlama yapmaz ve tam olarak istediğiniz vitesle pedallayabilirsiniz, ne daha azıyla ne de daha çoğuyla. Eğer düz bir arazide pedallıyorsanız, küçük vites aralıklarıyla sürüş çok verimli ve tatmin edicidir. Aynı zamanda dağlara çıkmak için de herhangi bir problem yoktur. Eğer ki bacaklarınız çok güçsüzse: O zaman arka dişlinizi, sizin için daha büyük bir dişliyle değiştirebiliriz. Renk seçeneği var: Siyah ve gri dışında Rohloff’unuz aşağıdaki renklerde olabilir. SON dinamo ve ön farınızı da aynı renkte seçerek mükemmel bir tasarım yapabilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken noktalar: Alıştırma süresi: Rohloff göbekten vitesin etkin bir şekilde çalışabilmesi için 1000 km yol alınması gerekiyor. Bu alıştırma süresinde 1. vitesten 7. vitese kadar her zamankinden biraz daha fazla ses çıkıyor ve vitesin de daha yumuşak değiştirilmesi gerekiyor. Eğer daha hafifseniz ve yavaş kullanıyorsanız: alıştırma süresi 2000 kmye kadar çıkabilir. Eğer vitesleri 3. ve 5. viteste çokca kullanırsanız: bu tüm dişlileri aynı zamanda çalıştırır. Seri numarası 47.000den sonra olan Rohloff göbekten vitesler daha az ses yapmaktadır. 8. vitesten 7.ye geçiş: 7. ve 8. vitesler arasında geçiş yapmak daha dikkat gerektiriyor. 8. vitesten 7. vitese geçerken normalden daha az güç vermek gerekiyor. Rohloff özel olarak bu şekilde tasarlanmıştır. Rohloff göbekten vites sistemi temelde 7 küçültücü vites üzerine kurulmuştur. 7. pozisyonda göbekten vites sistemi en düşük aktarım oranıyla en büyük vitestedir. 8. pozisyonda, göbekten vites sistemi en yüksek aktarım oranıyla en küçük vitestedir. Yani 7. vitesten 8. vitese geçtiğinizde, ilk hareket önce en küçük vitese geçip, sonra en yüksek aktarım oranına geçmek olacaktır. Bu yüzden bu geçişte kullandığınız gücü biraz azaltmalısınız yoksa 14. vitese atlayabilirsiniz. Diğer tüm vitesler normal güç verilerek değiştirilebilir. Özellikle 8. ve 14. vites arasında sessizliğin tadını çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda bu vitesler daha verimlidir. 11. vites ise en sessiz ve en verimli vitestir (aktarım oranı 1:1) ve bu vitese “direct drive” adı verilir. Diğer tarafta açık sistemde vites değiştirirken çıkan çatur çuturlardan kurtuluyorsunuz. Fiyat: İlk bakışta Rohloff göbekten vites sisteminin fiyatı, açık sisteme göre fazla görülebilir. Rohloff göbekten vitesli bir bisikletle Shimano XT donanımlı bir bisiklet arasındaki fiyat farkı 950 Euro kadardır fakat uzun döneme bakıldığında, bu fark kaybolmakla kalmıyor, Rohloff daha avantajlı hale geliyor. Uzun dönemde Rohloff daha avantajlıdır. Bunu aşağıdaki hesaplamada kolaylıkla görebilirsiniz. Beraber hesaplayalım: 60.000 km yol yapacağınızı varsayalım. Bu durumda kabaca maliyetler: Rohloff Shimano XT Parça Fiyat (euro) Parça Fiyat (euro) Fiyat farkı 950 6 x yeni zincir 282 Her 3000 km’de yeni zincir 940 12 x yağ değiştirme 180 Her 6000 km’de yeni kaset 770 2 x arka dişli 72 2 x yeni yapraklar 232 1 x ön dişli 75 3 x yeni kablolar 75 1 x yeni kablolar 30 Yeni derayer ve kollar 390 Toplam 1589 Toplam 2407 Bu hesaplamayı herşeyi kendinizin yaptığını varsayarak yapıyoruz, aksi halde işçilik ve servis saatlerini de hesaba katmalısınız. Yani bisikletinizin bakımını yapan bir servisiniz varsa bu daha çok para demektir. Finansal olarak konuşmaya devam edersek, başabaş noktası 40.000 – 50.000 km arasıdır. 40.000 kmden sonra Rohloff daha uzun yıllar çalışmaya devam eder. Bir Rohloff göbekten vites sistemi temiz (!) bir Shimano XT derayerli sistemden biraz daha ağırdır. 220 gr civarında. Ancak, siz bazen zincirinizi temizleyemeyecek kadar üşengeçseniz, biraz daha hafiftir. Kayışlı aktarım sisteminiz varsa çok daha hafiftir. XT zincir 320 gram iken kayış 75 gramdır. Bisiklet Gezgini’nde Rohloff göbekten vitesli bisikletler bulabilirsiniz. En ucuz Rohloff göbekten vitesli bisiklet, 2000 Euro’dan biraz daha fazla. Ancak, sizin isteklerinize göre tasarlanmış bir bisiklet 3000 Euro’dan başlıyor. Bisikletle Gezgini’ni ziyaret ederek Rohlofflu bisikletlerimizi deneyebilirsiniz. Bisikletinize Rohloff taktırmak Mevcut bisikletinizi Rohlofflu yapabilirsiniz. Rohloff takma işlemini yalnıza yetkili Rohloff servis merkezleri yapabilir. Türkiye’deki tek Rohloff servis merkezi Bisiklet Gezgini’dir. Bisikletinize Rohloff takılabilmesi için kadronuzun uygun olması gerekir. Bisikletiniz önce incelenir ve uygunsa hangi aparatların takılması gerektiği belirlenir. Rohloff setinin fiyatı 1200 Euro’dur. Rohloff setinin içinde göbekten vites sistemi, vites değiştirici, kablolar ve montaj aparatları vardır. Bisikletinizin tipine göre bu aparatlar değişir ve ek aksesuarlar gerekebilir. Rohloff’un yapısından dolayı size yeni jant telleri gerekir. Rohloff için daha kısa jant telleri kullanılır. Eğer jantınız uygun değilse jantınızı da değiştirmelisiniz. Jantın deliklerinin bir iç bir dış şeklinde olması gerekir. Jant tellerinin örülmesi ve Rohloff’un bisikletinize takılması için işçilik ücreti alınır. İşçilik ücreti 480 Euro’dan başlar ve bisiklete göre değişir. Rohloff’a uygun olarak üretilen bir kadronun zincirli aktarım sistemi ile görüntüsü. BİSİKLET GEZGİNİ www.bisikletgezgini.com