Güneydoğu Asya tarih boyunca Hint Okyanusu`nun ötesindeki
Transkript
Güneydoğu Asya tarih boyunca Hint Okyanusu`nun ötesindeki
Açe Sultanı Alaeddin Riayat Şah (Saltanatı 1589 – 1604)’ın mührü. Osmanlı etkisi dekoratif düğümlerde, aynı mühür üzerinde hem çukur hem kabartma oyma kullanılmasında kendisini gösterir. Bu oymalar sayesinde ortada beyaz zeminde siyah karakterler belirirken kenarlarda tersi görünüyor. Bodleian Library, MS Douce Or.e.4 (detay) Açe Sultanı Mansur Şah’ın İstanbul’a gönderdiği elçisi Muhammed Ğavs’a 1849’da verdiği 'mali garantörlük' belgesi BOA �.HR 73/3511 HİNT OKYANUSU BOYUNCA İSLAM, TİCARET VE SİYASET Güneydoğu Asya tarih boyunca Hint Okyanusu’nun ötesindeki dünya ile ticari, dinî ve siyasi ilişkiler içerisinde bulunduğu gibi İslam dini aracılığıyla da özellikle Ortadoğu’yla bağlantısını sürdürmüştür. Buna rağmen şu anda Endonezya, Malezya, Brunei, Singapur, Tayland ve Filipinler’in güneyinden oluşan modern ulus devletleri kapsayan Müslüman Güneydoğu Asya ile Ortadoğu’nun en büyük gücü olan Osmanlı devleti arasındaki bağlantılar üzerine çok az eğilinmiştir. Kanuni Sultan Süleyman (Saltanatı 1520 – 1566). Osmanlı İmparatorluğu ile Açe arasındaki doğrudan ilişkiler ilk olarak onun zamanında kurulmuştur. Hint Okyanusu Boyunca İslam, Ticaret ve Siyaset araştırma projesi, bu iki bölge arasındaki siyasi, dinî, edebi ve ticari karşılıklı alış verişten maddi kültürdeki tesirlere kadar bütün etkileşimleri inceleme amacıyla yola çıkmıştır. İstanbul’daki arşivlerde bulunan yeni belgeler erken Cumhuriyet dönemi Türkiyesi ve Osmanlı imparatorluğunun toprakları ile Güneydoğu Asya’nın Müslüman halkları arasındaki 16. Yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan bağlantılara yeni bir ışık tutmuştur. British Library, Add.7880, f.53v. Hint Okyanusu Boyunca İslam, Ticaret ve Siyaset araştırma projesi 2009 – 2012 yıllarında Britanya Akademisi tarafından finanse edilip Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü (BIAA) ve Birleşik Krallık Güneydoğu Asya Araştırmaları Birliği (ASEASUK) tarafından yönetilmiştir. Bu sergi Ali Akbar, Azyumardi Azra, Vladimir Braginsky, Giancarlo Casale, William Clarence-Smith, Oman Fathurahman, Chiara Formichi, Annabel Teh Gallop, İsmail Hakkı Göksoy, Michael Hitchcock, İsmail Hakkı Kadı, Jeyamalar Kathirithamby-Wells, Midori Kawashima, Fiona Kerlogue, Carool Kersten, Mohd. Zahamri Nizar, Andrew Peacock and Anthony Reid tarafından yürütülmüş olan araştırmaya dayanmaktadır. Bu sergideki fotoğraflar adı anılan kurumların izinleriyle kullanılmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne, fotoğraf sanatçısı Burak Bulut Yıldırım’a ve İngilizce sergi metnini Türkçe’ye çeviren Gülçin Tunalı’ya özellikle teşekkür ederiz. İtalyan portalandan alınma Hint Okyanusu, 16. yy. British Library, Harley 3450, no.6 HİNT OKYANUSU DÜNYASI: TİCARET VE SAVAŞ 16. yüzyıl, Hint Okyanusu’nda baharat ticaretini kontrol etmek için Portekizliler ile Osmanlılar arasında acımasız bir rekabete tanık oldu. Uzun zamandır deniz savaşlarında tarafların farklı tekneler kullandığı düşünüldü. Bu teoriye göre Portekizliler uzun yelkenlileri tercih ederken, Osmanlılar kürekçilerin çektiği hafif silahlandırılmış kadırgaları kullanıyorlardı. Halbuki son zamanlardaki araştırmalar her iki donanmanın da daha fazla çeşitliliğe sahip olduğunu göstermektedir. Osmanlılar Avrupa tarzı yelkenlileri de denerlerken Portekizliler de zamanla daha küçük ve esnek kadırgalar kullanmışlar. Osmanlı vesikaları I. Süleyman (Saltanatı 1520 – 1566) ile II. Selim (Saltanatı 1566 – 1574) dönemlerinde topçuların, nişancıların ve tüfek ustalarının Sumatra’daki Açe’ye gittiğini doğrulamaktadır. Bütün Açeliler Lada Secupak (Bir Ölçü Karabiber) olarak adlandırdıkları ikonlaşmış Türk topunun hikayesini bilir. Sultan Selim II (Saltanatı 1566 – 1574). Seyyid Lokman tarafından yazılan Selim Han Name, 1687. Hikayeye göre Sultan İskender British Library, Or.7043, f.14r Muda (Saltanatı 1607 – 1636) elçisini biber ve baharattan oluşan zengin hediyeler eşliğinde Açe’den İstanbul’a silah alması için gönderir. Uzun ve çetin bir yolculuktan sonra tam hediyelerin takdim edileceği zaman bir bakarlar ki bütün o debdebeli yükten geriye kala kala sadece bir cupak (ölçü) karabiber kalmış. Osmanlı sultanı bütün cömertliğiyle bu hediyeyi kabul eder ve karşılığında Açelilere devasa bir top verir. Lada Secupak olarak adlandırılan bu topu Hollandalılar 1874 yılında Açe’de ele geçirmişlerdir. Top bugün Hollanda Bronbeek’teki askeri müzede sergilenmektedir. Lada Secupak olarak bilinen top. Topun üzerindeki dekoratif motiflerle ilgili bir araştırma bazı belli başlı desenler üzerindeki Osmanlı etkisini kesin bir şekilde kanıtlar ve bazılarının Gücerat’taki Osmanlı silah yapımcıları tarafından yapılmış olabileceğini ortaya koyar. Museum Bronbeek, No.27. Fotoğraf Fiona Kerlogue Hint Okyanusu’nun bilinen en eski Osmanlı haritası, 16. yy. Deniz Atlası, Walters Art Museum, Ms. W.660, ff.2v-3r. Altta yelkenlilerden oluşan Portekiz donanmasının Osmanlı kadırgalarıyla Hint Okyanusu’nda karşılaşması yer alıyor. Sağda ise daha geniş olan ve daha iyi silahlanmış olan Portekiz gemisinin görece daha küçük ve hafif Osmanlı kadırgaları tarafından sarılışı gösteriliyor. Livro de Lisuarte de Abreu, 16th c. Pierpont Morgan Library, MS 525 ÖTEKİNİ HAYAL ETMEK: RUM VE GÜNEYDOĞU ASYA Osmanlı toprakları Güneydoğu Asya’da Roma imparatorluğunun ve onun doğulu mirasçısı Bizans’ın Arapça’daki ismi olan 'Rum' adıyla biliniyordu. Rum, Güneydoğu Asya muhayyilesinde büyük öneme sahipken Raja Rum da Malay, Açe ve Java destanlarında masalsı bir yere sahipti. Malayca yazılmış bir ferman. Sultan Minangkabau’yu abileri olan Rum ve Çin padişahlarıyla gösteren üç mühre sahip. 19. yy. Leiden University Library, Cod.Or.4818.a.IV (detay) Raja Rum’a duyulan saygıya rağmen Güneydoğu Asyalı hikaye anlatıcıları doğal olarak kendi patronlarını önceliyorlardı. 17. yüzyıldaki Hikayat Aceh’te Rum sultanı hastalanır ve doktorları tek devanın Açe’den gelecek olan kafur ile yağ olduğunu salık verir. Türk elçiler Sumatra’ya bu ilaç için gönderilirler ve dönüşlerinde Açe sultanının sarayının ihtişamını öyle bir anlatırlar ki Osmanlı sultanı 'Allah bu dünyada iki büyük yönetici yaratmış: Batı’da biz, Doğu’da da [Açeli] Sultan Perkasa Alam!' diye haykırır. Osmanlı haritacı Piri Reis’e ait ilk dünya haritasının geride kalan batı kısmı. 1513. Topkapı Sarayı Müzesi, R.1633 ürkiye’de benzer bir egzotik muhayyile T somut coğrafi bilgi ile paralel şekilde yaşamıştır. 18. yüzyıla kadar Osmanlı nakkaşları Güneydoğu Asya için erken dönem Arapça adlandırma olan Zabaj’ın kanatlı perilerini ve uzun saçlı meyve yiyicilerini anlatan Ortaçağ metinlerini resimlemeye devam etmişlerdir. Muhtemelen Sumatra ya da Cava’ya atfedilen Zabaj’ın kanatlı ağaçta yaşayan sakinleri. Kazvini’nin Acaibü’l-Mahlukat adlı eserinden. Osmanlı minyatürleriyle bezeli Farsça metin. 1654/5. British Library, Or.13935, f.76r Altta Hikayat Si Miskin hikayesinde Raja Rum sihirli güçleri olan tanrılarla kahramanların dünyasına katılır. Taşbaskı, 1857, Singapur. British Library, 14625.e.3 Çeşitli ülkelerden kadınların erdemleriyle kusurlarını anlatan Türkçe Zenanname’de ‘Hind-i Şarki’den’ bir kadın. 1776. British Library, Or.7094, f.8r ENTELEKTÜEL AĞLAR 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar İslam’ın iki kutsal şehri, Mekke ve Medine Osmanlıların kontrolündeydi. Bu dönem boyunca hacca gidenler Osmanlılar ile Malaylar arasındaki bağlantıları güçlendiriyordu. Malay takımadalarından gelen birçok Müslüman uzun süreler boyunca Mekke’de yaşıyor ve Cava cemaati olarak biliniyorlardı. Burada eğitim alan bu insanlar Malayca ve Arapça okuyup yazıyorlar, bazen de yeni metinler sipariş ediyorlardı. Mekke’deki Güneydoğu Asyalı alimlerin, Osmanlı’nın Hicaz valisi Hasip Paşa’ya gönderdikleri ve hac ibadetlerini kolaylaştırdıkları için kendisiyle padişaha teşekkür ettikleri Arapça mektup, 1849/50. Mühürler ve imzalar Ahmed Hatib Sambas, Bantenli Abdülgani, Palembanglı Muhammed Ayad ve Sulawesi’deki Wajo’dan Muhammed Arsyad’ı içermektedir. BOA İ.DH 211/12286 İbrahim el-Kurani tarafından 1688’de kopya edilen İthaf al-dhaki, Maysor Sultanı Tipu Han (1750 –1799)’ın kütüphanesinden. British Library, I.O.Islamic 1180 Ithaf al-dhaki bi-sharh altuhfah al-mursalah ila alnabi adını taşıyan böylesi bir eser 17. yüzyılda Mekke’de Açeli alim Abdurrauf bin Ali’nin isteği üzerine, Kürt alim İbrahim al-Kurani tarafından Arapça olarak Endonezyalı hacı, C W Mieling. kaleme alınmıştır. Eserin Nederlandsch Oost-Indische typen (Lahey, 1853 – 62). bilinen 31 nüshasından British Library, 1781.c.23 9’unun İstanbul’da olması, Hicaz’da yaşayan bir alimin Güneydoğu Asyalı okuyucular için hazırladığı bir kitabın Osmanlı çevrelerinde de gayet popülerleştiğini kanıtlar niteliktedir. 1 7. yüzyıl Mekkeli alimlerden Muhammed ibn Alan da, Batı Cava’daki Banten sultanının emriyle, Gazali’ye atfedilen meşhur nasihatname türündeki eser Nasihat al-Muluk’un uyarlaması olan al-Mavahib al-Rabbaniyye de dahil olmak üzere, birçok eser vermiştir. Malay nasihatname literatüründe genellikle İran kaynaklı olduğu düşünülen birçok ögenin aslında buraya Osmanlı üzerinden Arapça olarak gelmiş olabileceği düşünülmektedir. Abdullah bin İsmail el-Aşi tarafından hazırlanan ve ilk defa 1900’de Mekke’de, 1930’da Kahire’de tekrar basılan Nuzhat ül-ihvan, Arapça, Türkçe, Malayca ve Açece kelimeler. Fotoğraf Oman Fathurahman. Satırarası Cavaca çevirisiyle Nasihat ül-müluk, 18. yy. . British Library, I.O. Islamic 252 SANATSAL BAĞLANTILAR Hacdan dönen hacıların hediyelik olarak beraberlerinde memleketlerine getirdikleri Kur’an’lar ve dua kitapları Hacı Muhammed Ezheri tarafından 1848’ de Palembang’da litografisi çıkartılan bu Kur’an-ı Kerim, Güneydoğu Asya’da basılan ilk Mushaf ’ın bazı örneklerde yerel sanatsal üretimi tek örneğidir. Metnin biçimi ve süslü dikdörtgen çerçeveler Osmanlı de etkilemiş gözükmekte. Osmanlılar etkisini gösteriyor. Abdul Azim Amin Koleksiyonu, Palembang. Fotoğraf, Ali Akbar. Kur’an mushaflarında cüz sistemini mükemmelleştirmişlerdir. Bu sistemde Kur’an tamı tamına yirmişer sayfadan oluşan otuz cüze bölünmüş ve her sayfa bütün bir ayetle sonlandırılmıştır. Sistem, hafızlık yapmak isteyenler için büyük kolaylık sağlar. Terengganu, Kelantan ve Patani’deki mushaflar hep bu sistemi takip ederler. Cava’daki bazı mushaflar ve modern dönemdeki standart matbu Endonezya mushafları da böyledir. Kızıl Nehir Deltası’ndaki Chu Dau fırınlarında yapılmış geniş Vietnam küpü (1440 – 1460). Bu küpün Yemen’de bulunduğu söyleniyor. British Museum 2009,3014.3 Penyengat(Riau, Endonezya)’taki Sultan Camii’nde bulunan ve Osmanlı hattı öğrenmek için Mısır’a seyahat eden Abdurrahman Stambul adlı Linggalı bir hattatın elinden çıkmış Kur’an-ı Kerim mushafı. Photo Ali Akbar III. Murad (Saltanatı 1574 – 1595)’ın tuğrası. British Library Or.15504 Güneydoğu Asya’da karşılaşılan Osmanlı desenleri arasında tuğranın yanında ayırt edici hat desenlerinden hayvanlı figürler ve müsenna denilen aynalı yazılar da vardır. Çatal uçlu peygamber kılıcı olan (ve Hz. Ali ile özdeşleşen) Zülfikar sembolü, Osmanlı savaş sancaklarında ve hac bayraklarında o kadar belirgindi ki Açe, Siak, Riau ve hatta Güney Filipinler’deki Sulu’daki bayraklarda da görülebiliyordu. Madura tarzı kabzaya sahip bir geleneksel Güneydoğu Asya hançeri (keriş). 19. yy dolayları. Askeri Müze, İstanbul Kültürel etkiler sadece Batı’dan Doğu’ya doğru değildi şüphesiz. Erken 19. yüzyılda Osmanlı hattatları Kur’an-ı Kerim gibi uzun metinlerin yazımında en kullanışlı kalem ucunun Güneydoğu Asya’dan geldiğini fark etmişler ve bunlara 'Cava kalemi' demişlerdir. Ayrıca Vietnam ve Tailand porselenleri Osmanlı topraklarında arkeolojik kazı bölgelerinde bulunurken Endonezya silahları da İstanbul’daki müzelerde yer almaktadır. Jambi’den üzerinde Osmanlı tuğrasının stilize edilmiş şekilleriyle Zülfikar’ın bulunduğu kumaş boyama, batik örneği. 19. yy. Collection Rudolf Smend AÇE: OSMANLI DÜNYASININ DOĞU SINIRI MI? 16. yy’da Açe Osmanlı imparatorluğuyla doğrudan ilişki kurmuştu. 19. yüzyılın ortalarında Hollandalılar Sumatra’da saldırganca ilerlemeye başladıklarında, Açe bir kere daha yardım istemek için Türkiye’ye yöneldi. 1849’da Açe Sultanı Mansur Şah (Saltanatı 1838 – 1870) Sultan Abdülmecid’e Malayca bir mektupla birlikte kişisel bir elçi gönderdi. Mektupta Açe’nin tarihsel olarak Osmanlı’ya bağlılığı vurgulanıyor ve Hollandalılara karşı yardım çağrısında bulunuluyordu. At sırtında Sultan Abdülmecid I (Saltanatı 1839 – 1861) Hadikat ul-mülûk, 19. yy. British Library, Or.9505, f.72r 1863 civarı, Ertuğrul firkateyni. Fotoğraf, Ertugrul Projesi’nden Berta Lledo’un müsadesiyle. abersiz geçen bir sene sonunda 1850’de H Mansur Şah Abdülmecid’e bu sefer Arapça başka bir mektup gönderdi. Osmanlı kayıtları Açelilerin çağrısının ciddi bir şekilde ele alındığını fakat Hollandalıların tepkisinden duyulan endişe yüzünden Açe’ye sadece buradaki Osmanlı hükümranlığını araştırmak üzere bir elçi gönderme kararı çıktığını gösterir. Açelilerin en büyük korkuları, Hollandalılar 1873’te Açe’ye saldırdıklarında gerçeğe dönüşür. Hollandalılar ilk başta geri püskürtülse de ertesi sene tekrar gelirler ve Açe sarayını ele geçirirler. Sonraki yıllar boyunca çatışmalar sürer ve Açeliler Osmanlıların Cakarta’daki konsolosluğuna yardım çağrılarını göndermeye devam ederler. Japonya’ya giderken Singapur’a uğrayan Ertuğrul firkateyni Açelilerin umudunu arttırır fakat Açeli delegasyon Singapur’a ulaştığında Ertuğrul oradan ayrılmıştır. Hollandalıların Açe’de uzun seneler süren savaşları ancak 1903’ten sonra, Mansur Şah’ın ardından gelen Muhammed Davud Şah’ın teslim olmasıyla Açeli Mansur Syah’tan Abdülmecid’e kırmızı songhet kumaştan zarf içinde yavaşlamıştır. mektup. 1849. BOA İ.HR 66/3208 Açeliler tarafından Osmanlılara gönderilen Güneydoğu Asya haritası. 1849. Kuzey Sumatra’daki Toba gölünün bilinen ilk çizimini içeren bu harita, Hollanda tehdidini vurgularken bir yandan da Açe’nin önemini göstermeye çalışıyor. BOA �.HR 73/3511 FİLİPİNLER’DE OSMANLILAR Zamboanga’dan (Filipinler) Hacı Nuno ve diğer 57 müslüman ileri gelenin imzalarıyla Washington’daki Osmanlı büyükelçisine sunulan ve kendilerine İslamı öğretmek için bir hoca gönderilmesini isteyen dilekçenin ön ve arka yüzü. Nisan 1912’de Tausung dilinde yazılan bu mektuptaki kareler ve içerisindeki şekiller mektubun yerine kazasızca ulaşması için hazırlanmış olan tılsımları içerir. BOA İ.MBH 12/1331/C-011 19. yüzyıl sonlarında Filipinler’deki birçok Osmanlı vatandaşı, Doğu Akdeniz’den gelen Hristiyan Araplar’dı. Genellikle kutsal topraklar olan Filistin’den dinî hatıralık eşyalar getirirlerdi ki bu iş Katolik İspanyol kolonilerinde kârlı bir işti. Taluksangaylı Müslüman liderlerin 10 Nisan 1912’de mektubu Binbaşı Finley’e resmen takdim edişleri. Ortada Hacı Nuno. Finley’in önünde duran erkek çocuk Sulu’dan veraset yoluyla kabile şefi olan Panglima Diki- Diki’dir. US Army Military History Institute, Carlisle Barracks, Pennsylvania 1898’de Amerikalılar Filipinler’in kontrolünü ele geçirdiler ve kendilerinden önceki İspanyollar gibi adanın Müslüman Güney kısmından askeri bir direnişle karşılaştılar. Amerikalı bir subay olan John Park Finley, Mindanao ve Sulu’daki şiddeti sona erdirmenin en iyi yolunun o bölgedeki İslam’ı dönüştürmek olduğuna kanaat getirir. Zamboanga yakınlarındaki Taluksangay’da bir cami kuran reformist SamalBalangangi Müslüman lideri Hacı Abdülgani Nuno ile işbirliğine girer. 1912’de Hacı Nuno ve yörenin diğer ileri gelenleri Osmanlı makamlarına Tausung dilinde ve Arapça bir dilekçe yazarak hoca isterler. Bu mektubu İstanbul’a bizzat teslim eden Finley’dir. Sonuçta, Şeyhülislamlık tarafından, Filistin Nazaretli Seyyid Vecihi 1913’te Filipinler’e gönderilir. Seyyid Vecihi 1914 Ocak’ında Mindanao’da sıcak bir şekilde karşılanır. Fakat sadece bir ay sonra öfkeli Amerikalı görevliler Vecihi’yi bölgeyi terk etmeye zorlarlar. Vecihi 1916’da Amerika’da kendisine destek ararken ölür. 1913’de İstanbul’dan Filipinler’e gönderilen Filistin Nazaretli Seyyid Vecih el-Geylani. Tribune, 13 Ağustos 1915. US National Archives Arapça Güneydoğu Asya haritası. 1860 dolaylarında Beyrut’ta basılmıştır. British Library, Maps 41.d.12 OSMANLI PANİSLAMİZMİ’NİN GÜNEYDOĞU ASYA KÖKENLERİ Mİ? Kedah Sultanı Ahmed Taceddin Halim Şah’ın Osmanlı padişahına yazmış olduğu, Kedah’ı işgal eden Siamlılara karşı yardım isteyen Arapça mektup. BOA HAT 785/36657 S ultan II. Abdülhamid’in saltanat döneminde (1876 – 1909) Osmanlılar sultanlarını halife ve İslam dünyasının lideri olarak konumlandıran ve Müslümanlar arasında dayanışmayı teşvik eden Panİslamizm politikasını geliştirdiler. Bu konudaki birçok çalışma Türk iç işlerindeki siyasal gelişmeler üzerinde durur. Şimdilerde açığa çıkmaktadır ki, belki de Güneydoğu Asyalı Müslümanların Avrupa sömürgeciliğine ve yayılmasına karşı Osmanlılara gönderdikleri yardım çağrıları bu politikanın geliştirilmesine katalizör olmuştur. İstanbul’daki arşivlerde keşfedilen belgeler gösteriyor ki 19. yüzyıl başlarından itibaren Malay hükümdarlarının Osmanlı himayesi için yaptıkları başvurular, daha sonra Pan-İslamist söylemin bel kemiğini oluşturacak olan retoriğin bütün unsurlarını taşıyordu. Kedah (1825), Açe (1849, 1850), Riau (1857) ve Jambi (1858)’den gelen mektuplarda Osmanlı sultanı İslam’ın ve Müslümanların sultanı, Allah’ın yeryüzündeki halifesi, gazilerin lideri, şeriatın yardımcısı ve kutsal toprakların hizmetçisi olarak tanımlanıyordu. Dolayısıyla bu duyguların, daha sonraki Pan-İslamist politikaların teşekkülünde rol oynamış olma ihtimali akla gelmektedir. Soldaki Sultan Taha Safiyuddin’den Sultan Abdülmecid’e gönderilen 1858 tarihli, Hollandalılara karşı yardım isteyen Arapça mektup. BOA �.HR. 73/9431 Sağdaki Raja Ali’den 1857’de Sultan Abdülmecid’e gönderilen Arapça mektup. Zarfı yeşil ipektendir. BOA �.DH 368/24377 Osmanlı sancağının Açe sultanı tarafından adapte edildiğini gösteren Açe bayrakları. Hollanda eskizi, geç 19. yy. Museum voor Volkenkunde Leiden, 193-19a Jambi Sultanı Taha Safiyuddin’e verilen 1880/1 tarihli Osmanlı madalyası. Madalyanın üzerinde Osmanlıca 'gayret, hamiyet, sadakat' yazıyor. Museum Negeri Jambi ARAP ARABULUCULAR: HADRAMUTLU SEYYİDLER er ne kadar Osmanlı hükümeti Açe gibi H Güneydoğu Asya ülkelerinden gelen, Osmanlı himayesine kabul edilmeleri yönündeki talepleri geri çevirmişse de, Cakarta, Rangoon, Manila ve Singapur gibi yerleşim yerlerinde konsolosluklar açtı ve bölgeye yakın alaka gösterdi. Oradaki Osmanlı vatandaşlarının hukuki statüsü konusundaki görüş ayrılıkları Avrupalı sömürge idaresiyle uzun süren müzakerelere neden olmuştur. Özellikle sorun olanlar birçoğu Güneydoğu Asya’da yaşayan Hadramutlu tüccarlardı çünkü buradaki Avrupalı yöneticiler, Güney Yemen’deki Hadramut hiçbir zaman Osmanlı idaresine girmediği halde Güneydoğu Asya’daki Hadramutlular’ın Osmanlı vatandaşı olduklarını iddia ettiklerini ileri sürüyorlardı. Esseyyid el-Şerif el-Safi bin ‘Ali bin Muhammed bin Ahmed el Habeşi el-Alavi’nin mührü. Eliza Netscher adlı bir Hollandalı yetkiliye gönderdiği, Singapur elçiliğine atandığını bildiren 3 Aralık 1865 tarihli mektuptan. Osmanlı arşivlerinde buna dair bir kayıt bulunamamıştır. National Archives of the Republic of Indonesia, Riouw 119 Birçok Hadramutlu Arap, Peygamber (s.a.v) soyundan geldiğini gösteren ‘seyyid’ elkabını kullanıyor ve bu da bütün bir Müslüman dünyada büyük saygı uyandırıyordu. Hadramutlu seyyidler Güneydoğu Asyalıların mesajlarını Osmanlı’ya ulaştırmada Hicaz’da ve İstanbul’da yaşayan seyyidlerle akrabalık bağlarını kullanıyorlardı. Aralarında en önde geleni, Hollandalıların 1873’teki işgalinden önce Açe elçisi olarak Osmanlı’ya gelen Habib Abdurrahman elZahir’di. 19. yüzyılın sonlarında Singapur’da El-Sakaf Türk konsolosu gibi davranmış ve Açe ile İstanbul arasındaki iletişime yardımcı olmuştu. Habib Abdul Rahman el-Zahir (1833–1896). Hadramut’ta doğan, Mısır, Hicaz ve Hindistan’da öğrenim gören el-Zahir, Mekke’de vefatından önce Malabar, Mocha, Kalküta, Singapur, Johor ve Açe’de bulundu. A Reid, The contest for North Sumatra, (Oxford, 1969). British Library, T 29328 Habib Abdul Rahman el-Zahir öncülüğündeki Açeli bakanlar ve ileri gelenler tarafından Hicaz valisine sunulan ve Osmanlı himayesini talep eden dilekçe. 1872 civarları. BOA MKT.MHM 457/55 Abdurrahman bin Abdülmecid adlı İstanbul doğumlu, Mekke ve Cakarta’da yaşayan bir Osmanlı tüccarına biri 1902’de Singapur’da, diğeri 1911’de Cakarta’da verilen iki pasaport. BOA HR.SYS 563/1 and BOA HR.SYS 562/2 Aden, Hadramut’tan Güneydoğu Asya’ya yola çıkan seyyahlar için başlıca limandı. Aden, 1 Ocak 1871, Alfred Harcourt(1836 – 1910), suluboya. British Library, WD 2974 ÇAĞDAŞ TÜRKİYE VE GÜNEYDOĞU ASYA 19. yüzyılın sonlarında yerel dillerdeki basının yaygınlaşmasıyla Türkiye’deki siyasi gelişmeler Malay dünyası tarafından dikkatle takip ediliyordu. Türk savaşları taşbaskıyla çoğaltılan hikaye tarzındaki Malay şiirleriyle ve Endonezya broşürleriyle anlatılıyordu. Türkiye’de Güneydoğu Asya’ya yönelik entelektüel ilgiyi tetikleyenler 16. yüzyıl bağlantıları hakkında yazan milliyetçi tarihçilerdi. Peraklı Sultan Abdülaziz’in Türkiye’deki Müslüman dostlara 1939’daki deprem sonrası yardım edilmesini isteyen ricası. 1940 Taiping basımı. Jön Türklerin yükselişi Soekarno ve Fotoğraf Annabel Gallop Muhammed Natsir gibi Endonezyalı düşünürler arasındaki entelektüel tartışmalara ilham kaynağı olmuştu. Fakat en çok dikkati çekense Mustafa Kemal Atatürk’ün inkılaplarıydı. Modernist dergiler kadının toplum içindeki konumunun artması sebebiyle överlerken Soekarno da 'Kemalizm'in İslam’ı Osmanlı’nın küllerinden eski öz ateşine geri döndürmeyi amaçladığını savunuyordu. İslamcılar ise Kemalizm konusunda eleştirel bir yaklaşım sergiliyorlardı. Johorlu Sultan Ebubekir’in Türk asıllı hanımı Sultana Hatice. Ebubekir Türkiye’yi ziyaret eden ilk Malezya kralıdır. Na Tian Piet, Shaer almarhoem beginda Sultan Abubakar di negri Johor (Singapore, 1896). British Library 14626.a.6 'İslam’ın kaplanı' olarak resmedilen Mustafa Kemal. Altyazısında 'Saldırıya hazır bir kaplan gibi, bu karikatür de Mustafa Kemal Atatürk’ü ülkesinin her bir santimetresinin bağımsızlığını savunmaya hazır bir halde gösteriyor.' Maisir Thaib, Sedjarah perdjoeangan Kemal Attatürk, (Fort de Kock [Bukittinggi], 1940), sf.83. KITLV M hh 5422 N 2000 senesinden beri gittikçe artan bir şekilde Türk kuruluşlar entelektüel çevrelerle, insani yardım ve eğitim alanlarında Güneydoğu Asya’da yeni bağlantılar oluşturuyorlar. 2004’de Açe’de meydana gelen tsunami faciasından sonra Türkler rehabilitasyon hizmetinde etkili bir rol oynadılar. Şimdilerde Ankara ve Cakarta’da politikacılar, etnik ve dini çoğulculuğun dahili ve globalleşmenin harici baskılarıyla baş etmeye çalışırken dengelemeye çalıştıkları siyasi faydacılık, toplumsal muhafazakarlık ve kültürel İslam’ın tezahürleriyle benzer bir görüntü ortaya koyuyorlar. 20. Yüzyıl başlarında İslam öncesi İran’ı, Malay ve Türk hanedanlarını gösterir şecere. Nuh peygamberin oğullarından Yapit’e uzanan ortak cedde sahipler. Sol taraf Johor ile Perak’ın soylarını İskender Zülkarneyn ile İran ve Malaka krallarına dayandırırken sağ taraftaki silsile mitolojik liderlerden Selçuklu’ya ve Sultan II. Abdülhamit (1876 – 1909) Osmanlısı’na uzanır. School of Oriental and African Studies, MS 40334 Corci Zeydan’ın Joesoef Sou’yb tarafından çevirilen Serikat Turki Muda, 'Jön Türkler' kitabı. Cakarta, 1948 baskısı. KITLV M hh 1200