Schneider Electric - Endüstri Otomasyon
Transkript
Schneider Electric - Endüstri Otomasyon
editör Hani “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan emanet aldık” diyen ve kimilerine göre Afrika atasözü olduğu kimilerine göre ise bir Kızılderili kabile reisi tarafından söylendiği belirtilen bir söz var ya, o geldi aklımıza. Bu da nereden çıktı, diyeceksiniz. Bu ayın dosya konularının ana temaları olan su, atıksu, geri dönüşüm dolayısıyla çağrışım yaptı herhalde. Gerçi bize göre gerek su-atıksu gerekse geri dönüşümle ilgili dosya yazılarımızda, bu alanların önemli gelişmelere ve sektörel büyümelere çok yakın oldukları, bu alanlardaki yatırımların orta-uzun vadede (hatta kısa vadede bile) pozitif geri dönüşler sağlayacağı ön planda. Bir başka ifadeyle, su, atıksu, geri dönüşüm alanları, dikkate değer ‘güçlü yanlar’ ve ‘fırsatlar’ potansiyeli sunuyor. Ama öte yandan bu alanlar, yaşadığımız Dünya ve Ülkemiz açısından çok önemli doğal kaynakları koruma, çevre, sürdürülebilir üretim sorumlulukları ile de yüz yüze getiriyor bizi. Dolayısıyla bu ayki dosya konularımızla, çocuklarımızdan emanet aldığımızın Dünya’mızın daha çevreci ve sürdürüle bilir olması için Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm açılarına dikkat çekmek istedik, diye de düşünüyoruz. Bildiğiniz gibi Atık Yönetimi, piramidin üst basamağından alt basamaklara doğru yönlendirilir. İlk aşama, atığın oluşmasını önlemektir. Yani üretimin asli şartlarından biri, daha temiz üretim. Yani, öncelikle yapılması gerekenlerden biri, daha çevreci, doğaya daha saygılı, geri dönüşüm karakterli ve sonrasında yarattığı verimlilik süreciyle hem ülke ekonomisine hem çevre korumaya daha çok katkı sağlamak. Bu arada, biz dergi hazırlıkları içindeyken, ekonomide yapısal reformlar ve iyileştirmeler gerektiğini düşünenleri ilgilendiren bir haber dikkatimiz çekti. Habere göre, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli yatırım ortamının iyileştirilmesine katkı sağlayacak bir paketi önümüzdeki günlerde meclis gündemine getireceklerini söylemiş. Canikli, “Türkiye’de yatırımın ve üretimin önünün açılmasına katkı sağlayacak kapsamlı düzenleme yapılacak” demiş. Kuşkusuz bu açıklama önemli. Umarız “yatırımın ve üretimin önünün açılmasına katkı sağlayacak” bu düzenlemeler, gerçekten hem “yapısal” hem de “çevre korumacı-geri dönüşümcü teknoloji” değerleri taşır! Malum: Önümüz bayram. Bu bayramda her günümüzün daha çok birlik, beraberlik ve barış içinde, şeker tadında, kazasız-belasız, sevgiyle geçmesi dileğiyle… Sevgilerimle Turan Türkmen EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Ad›na imtiyaz sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Turan Türkmen turan@eksenltd.com Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Ya€mur Denizhan denizhan@boun.edu.tr Reklam ve Halkla İlişkiler Md.: Birsen Salman birsen@eksenltd.com Yayın Kurulu: Prof. Dr. Abdülkadir Erden / At›l›m Üniversitesi Mekatronik Müh.Böl.Bşk. Prof. Dr. Metin Gökaflan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Galip Cansever / Y.T.Ü. Elektrik Elektronik Müh. Fak. Dek. Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@eksenmedyagrup.com Yayın Danışmanları: Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy / Gebze ‹leri Tek. Ens. Rek. Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl. Prof. Dr. Ersin Tulunay / ODTÜ Prof. Dr. Göksel Demirer / ODTÜ Çevre Mühendisli€i Prof. Dr. Güven Önbilgin / 19 May›s Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel Demirekler / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muammer Ermifl / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Savafl Ayberk / Kocaeli Ü. Çevre Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Tuncel Özden / TÜB‹TAK Enst. Analiz Lab. Böl. Bflk. Prof. Dr. U€ur Çeltekligil / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Seta Bogosyan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Prof. Dr. Yusuf Tan / Bo€aziçi Ü. Medical Engineering Prof. Dr. Kemal Leblebicio€lu / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Doç. Dr. ‹. Hakk› Çavdar / Karadeniz Teknik Ü. Doç. Dr. Yusuf A. Uskaner / Özçelik A.fi. Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Yrd. Doç. Dr. Sibel Uluda€ Demirer / Çankaya Ü. End. Müh. Böl. Sevtap İnan / Siemens M. Halil Başaran / Rockwell Otomasyon Levent Fadıloğlu / Schneider Cengiz Meriç / Hipafl Emin Olcay / Akbil A.fi. Çağrı Hekimoğlu / Esit Göktu€ Gür / Schneider H. Cengiz Celep / Entek Otomasyon Hasan Basri Kayak›ran / EMF Motor ‹brahim Erkan Yenel / Norm Enerji ‹smail Obut / Hidroser Mahmut Bertan / Weidmüller Niyazi Sar›maden / Medel Oral Avc› / Piomak Özkal Güner / Schneider Electric Sedat Sami Ömero€lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoenix Contact fiahnur Agaik / GSD Osman Kutan / ABB Talat Avc› / P›nar Müh. T. Hakan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk. Tuncay Soydafl / Festo Yavuz Çopur / Pilz Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik Tolga Bizel / Mitsubishi Electric Hakan Aydın / Mitsubishi Electric Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik Tunç Atıl / HKTM Teknik Editör: Emeç Erçelik editor@eksenmedyagrup.com Editör: Alper Öz editor@eksenmedyagrup.com Taluy Denizhan info@eksenmedyagrup.com Grafik Tasarım:Ülgen Güneş ulgen@eksenmedyagrup.com Şükran Pala sukran@eksenmedyagrup.com Esra Satır esra@eksenmedyagrup.com Reklam Koordinatörü:Cahide Avflar Demir cahide.avsar@eksenmedyagrup.com Reklam Satış : Taha Aydın taha@@eksenmedyagrup.com Halkla İlişkiler ve Tanıtım: Onur Narinoğlu onur@eksenmedyagrup.com Abone ve Mali İşler: Şerife Yılmaz finans@eksenltd.com Uluslararası İlişkiler:Hazal Yalçın info@eksenmedyagrup.com Temsilciliklerimiz: Nejat Coflkun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹NG‹LTERE info@eksenmedyagrup.com Gülden Ela Yalçın Tel: 00 49 7234 69 33 Münih - ALMANYA info@eksenmedyagrup.com ‹zmir Temsilcili€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30 Merkez: EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Meflrutiyet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440 Beyo€lu-‹stanbul / TÜRKİYE Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24 www.endustriotomasyon.com E-mail: info@eksenmedyagrup.com www.eksenmedyagrup.com Baskı: Doğa Basım Yıllık abonelik: 120.- TL. Yıllık yurtdışı abonelik: 100 Euro Endüstri ve Otomasyon Yayg›n süreli bir yay›nd›r, Ayda bir yay›nlan›r Dergimizde yer alan ilanlar›n sorumlulu€u ilan verenlere, makalelerdeki fikirler ve yorumlar yazarlar›na aittir. Tüm haklar› Eksen Yay›nc›l›k’a ait olup, izinsiz kullan›lamaz ve yay›nlanamaz. Eksen Yay›nc›l›k; bas›n ve yay›nc›l›k ilkelerine uymay› taahhüt eder. ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ ÜYESİDİR. 62 ÜRÜN ve UYGULAMALAR ■ ■ Yeni SACE Emax 2 Yenilikçi Güç Kontrolü Fonksiyonu ABB Rüzgar Türbinlerinde Ark Koruma ABB ■ Dijitalleşen üretime yenilik getiren Makine Otomasyonu konseptleri OMRON Control Techniques Yüksek Güçlü Yeni Modüler Sürücüler Üretiyor. EMERSON ■ Güvenli Dizayn Verimliliğini Geliştirme ROCKWELL ■ 08 TEKNOLOJİDE YENİLİKLER Havadan Karbon Dioksit Emen Endüstri Tesisi ■ 12 DOSYA ■ SU SEKTÖRÜNÜN CİRO BEKLENTİSİ 5 MİLYAR! ■ SUDA PLANLAMA VİZYONU ■ ATIKSU SEKTÖRÜ SON 5 YILDA 2 KAT BÜYÜDÜ! ■ ATIKSU’YA ■ GERİ BAKIŞIMIZ DÖNÜŞÜM İLE HEM PARA KAZANILIYOR HEM ÇEVRE! 92 ÜRÜNLER ■ SCHNEIDER Schneider Electric’den alçak gerilim tesisatları için eksiksiz koruma: Easy9 serisi ■ BOSCH REXROTH Takım tezgâhları otomasyonu için Rexroth’dan doğrusal hareket sistemleri ■ NETES MÜHENDİSLİK Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı ■ BR ■ YOKOGAWA Endüstriyel Otomasyonda Yokogawa Wireless Teknolojisi ■ BECKHOFF ■ PILZ PASvisu - web tabanlı görüntüleme için HMI yazılımı 117 HABERLER ■ MITSUBISHI ELECTRIC, Türkiye’deki Dev Projelerin Hvac Otomasyonuna Talip Oldu ■ TEZMAKSAN 5 Eksen Teknoloji ve Kiralama Günleri 5 Eksen Teknolojisi ile Uçurdu. ■ CDT, AUTOMATION B&R Automation PC 910 kasaları 5 slota kadar destek veriyor Yenilikçi Boundary Scan Çözümü XJTAG İçin Çalıştay Düzenledi TwinCAT 3 Scope – “büyük veri” için çok çekirdekli osiloskop ■ SIEMENS ve Gamesa birleşiyor; rüzgar enerjisinde bir dünya lideri doğuyor ■ Parker, “We Parker Partners” Distribütör Eğitim Programını Hayata Geçirdi ■ Danfoss, eğitim ve seminerler ile sektörü bilgilendirmeyi sürdürüyor. TEKNOLOJİDE YENİLİKLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 8 TEKNOLOJİDE YENİLİKLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 9 TEKNOLOJİDE YENİLİKLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 10 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON SU SEKTÖRÜNÜN CİRO BEKLENTİSİ 5 MİLYAR! Evet, ‘Su Sektörü’ gelişiyor: Cihan Haber Ajansı’nın Mart 2016 tarih ve “Ambalajlı su pazarının ciro beklentisi 5 milyar lira” başlıklı haberi şöyle: “Ambalajlı Su Üreticileri Derneği (SUDER) Başkanı İsmail Özdemir, 2014 yılında 10,7 milyar litre olan ambalajlı su pazarının, geçen yıl yüzde 2,4’lük büyüme ile 2015 yılında 10,98 milyar litreye ulaştığını söyledi. Özdemir, ‘2016 yılında Türkiye’de ambalajlı su pazarı hacminin yaklaşık 11,25 milyar litreye, sektörün cirosunun yaklaşık 5,04 milyar TL’ye ulaşması beklenmektedir’ şeklinde konuştu. SUDER Başkanı İsmail Özdemir, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye ambalajlı su sektöründeki gelişmelere dikkat çekti. Özdemir, 11 bini doğrudan, 85 bini dolaylı olmak üzere toplam 96 bin kişiyi istihdam sağlayan Türkiye Ambalajlı Su Sektörünün, yerelde istihdama katkı sağlayan sektör- 12 lerin başında geldiğini belirtti. Özdemir,’Ülkemizin su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanarak üretim yapan ambalajlı su sektörümüz, hem suyun kaynağında ambalajlanması hem de dağıtım kanallarının ülkemiz genelinde yaygınlaşması sayesinde yerelde istihdama katkı sağlayan başlıca sektörlerden birisidir’ ifadesini kullandı. Sektörde çalışan sayısı kadar, sağlıklı, hijyenik koşullarda üretilen ambalajlı suların tüketiciye güvenilir bir şekilde ulaştırılmasında yetişmiş personelin de önemli olduğunu vurgulayan Özdemir, dernek üyelerinin sektörde deneyimli, nitelikli personel istihdamına da özen gösterdiklerini kaydetti. Ambalajlı su sektörünün büyümesini yıllar itibariyle aynı ivmeyle devam ettirdiğini belirten SUDER Başkanı Özdemir, şu bilgileri verdi: ‘2014 yılında 10,7 milyar ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM litre olan ambalajlı su pazarı, geçen yıl yüzde 2,4’lük büyüme ile 2015 yılında 10,98 milyar litreye ulaşmıştır. Bu hacmin 6,23 milyar litresi yüzde 1,5’lik küçülme ile damacana satış kanalından, 4,75 milyar litresi de yüzde 8’lik büyüme ile PET & Cam satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak toplamın yüzde 57’sini damacana, yüzde 43’ünü diğer ambalajlı sular oluşturmuştur. Sektörde toplam ciro 2015 yılında yaklaşık 4,58 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2016 yılında Türkiye’de ambalajlı su pazarı hacminin yaklaşık 11,25 milyar litreye, sektörün cirosunun yaklaşık 5,04 milyar TL’ye ulaşması beklenmektedir. Ambalajlı su sektöründe mevcut endüstriyel kapasite kullanım oranının yüzde 40 seviyelerinde olduğu göz önüne alındığında, Türkiye’de ambalajlı su tüketiminin artması durumunda sektör mevcut kurulu kapasite ile bu ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır.’ TÜİK verilerine göre 2015 yılında toplamda yaklaşık 41,9 milyon dolar tutarında 265 bin tona yakın ambalajlı su ihraç edildiğini bildiren Özdemir, 2016 yılında da 291 bin tonun üzerinde su ihraç edilerek ülke ekonomisine 46 milyon dolar katkı sağlamayı hedeflediklerini aktardı. Türkiye’de ambalajlı su tüketimine ilişkin bilgileri de paylaşan SUDER Başkanı, yıllık kişi başına ortalama tüketimin geçen yıl 60 litresi PET & Cam, 79 litresi damacana olmak üzere toplamda 139 litre olarak gerçekleştiğini açıkladı. Özdemir, ‘2016 yılında kişi başına ortalama tüketimin 143 litreye ulaşmasını bekliyoruz. Tüketimin 65 litresinin PET & Cam, 78 litresinin damacana olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz’ şeklinde konuştu. Türkiye ile bazı Avrupa ülkelerindeki ambalajlı su tüketimine ilişkin verileri de karşılaştıran Özdemir, ‘2014 yılında İtalya’da yıllık kişi başı tüketimin 186 litre, Almanya’da 173 litre, Belçika’da 132 litre, İspanya’da 115 litre olduğunu görüyoruz. Rakamlar, Türkiye’nin yıllık kişi başına 139 litre ambalajlı su tüketimi ile bazı AB ülkelerine yaklaştığını, bazılarını da geçmiş olduğunu bize gösteriyor’ diye konuştu. BM Genel Kurulu’nun aldığı kararla 1993 yılından bu yana küresel ölçekte su ile ilgili konulardaki gelişmelere dikkat çekmek, insanların temiz ve güvenilir suya erişimi konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla 22 Mart, Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Bu yılki kutlamaların ana teması; Su ve İstihdam. BM’nin belirlemelerine göre, günümüzde dünya çapında çalışanların yaklaşık yarısını oluşturan 1,5 milyar kişi, su ile ilgili ya da tamamen suya bağımlı sektörlerde çalışıyor. Söz konusu faaliyetlerin neredeyse tamamını suya ve suyun güvenli bir şekilde tedarikini sağlamaya yönelik işler oluştururken, küresel su sektöründeki milyonlarca çalışanın hakları konusunda hala sorunlar yaşanıyor.” Şimdi de, ‘Su Sektörü’nün sorunlarına değinen bir haber aktaralım. Eylem Türk’ün Milliyet Gazetesi’nde Ocak 2015’te yayınlanan “Sular Yine Isınıyor” başlıklı haberi ise şöyle: “ Hızlı büyüyen su sektöründeki yabancı payı dikkat çekiyor. Bununla birlikte 21. yüzyılın en stratejik kaynağı olacağı söylenen pazarda yabancı ilgisi hala devam ediyor. Büyük markaların alıcı bulduğu sektörde şimdi ise sıra orta ölçekli markalara geldi. Yabancılar şimdi de bu markaları almak için yarışıyor. Bu markalardan birisi Sude Su... Markaya hali hazırda 13 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Pure Life ve Erikli markalarının sahibi Nestle’nin talip olduğu konuşuluyor. Sedef Gıda tarafından 2008 yılında Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde faaliyete geçirilen Sude Su’nun dolum tesisi 74 bin metrekarelik bir arazi üzerine kurulu. Nestle’nin yanı sıra bu markayı Körfez fonlarının da takibe aldığı söyleniyor. Bir süredir rotasını Türkiye’ye çeviren Körfez fonları gözünü şimdi de su sektörüne dikmiş gibi görünüyor. Bu fonların radarındaki ilk marka Efem Su... Ocak 1993’te İstanbul’da kurulan şirketin Sapanca’da bir tesisi ve 6 adet kayıtlı kaynağı bulunuyor. Şirketin yıllık üretim kapasitesi ise 250 milyon litre. Körfezin ilgi gösterdiği diğer su markası ise Gürpınar... Kaynağı 14 ENDÜSTRİ OTOMASYON Gölcük olan Gürpınar Su, 2009 yılından bu yana ASAŞ Grubu’nun şemsiyesi altında faaliyet gösteriyor. Su sektöründe yaşanan bu dikkat çekici gelişmeler önümüzdeki dönemde de süreceğe benziyor... Su sektörü her geçen yıl hızlı bir ivmeyle büyümesini sürdürüyor. 2013 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi yüzde 1.2’lik büyüme ile 10.3 milyar litreye ulaştı. Bu hacmin 6.16 milyar litresi damacana satış kanalından, 4.16 milyar litresi de PET satış kanalından geldi. Tonaj olarak damacana toplamının yüzde 60’ını, diğer ambalajlı sular ise yüzde 40’ını oluşturdu. 2013 yılında sektördeki toplam ciro yaklaşık 4.1 milyar TL’ye ulaştı. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM 2014 yılı rakamları kesinleşmese de su pazarı hacminin yaklaşık 10.4 milyar litreye ulaştığı tahmin ediliyor. Sektördeki toplam cironun ise yaklaşık 4.64 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Türkiye’de önde gelen su markaları: * Pınar * Hayat * Damla * Nestle * Saka * Sırma * Akdağ * Beysu * Gümüş * Taşdelen * Aytaç Gıda devleri birbiri ardına alım yaptılar -Fransız Danone, 2013 yılında Türkiye’nin önde gelen su ve gazlı içecek markalarından Sırma Su’nun yüzde 50.1 hissesini satın aldı. Danone’un halihazırda Türkiye su piyasasında Hayat markası da bulunuyor. -2001 yılında Nestle Pure Life markasıyla su kategorisine giren Nestle, 2006 yılında Erikli Su’nun yüzde 60’ını satın aldı. -2004 yılında faaliyete geçen Saka Su, 2010 yılında Yıldız Holding tarafından satın alındı. -Coca-Cola Adapazarı-Sapanca bölgesinden Mahmudiye Su’yu satın aldı. Şirket sahibi olduğu kaynaklardan Damla Su markasıyla üretim yapıyor. Damla Su, Uludağ, Sapanca, Elazığ ve Köyceğiz olmak üzere dört ayrı kaynağa sahip.” Peki, suyun sektörel yapısı ne durumda? Bu sorunun cevabı için, SUDER - Ambalajlı Su Üreticileri Derneği’nin sektör hakkında genel yapı ve rakamsal büyüklük verilerine bakalım. SUDER’e göre, “Su sektörünün son 9 yıllık rakamlarına baktığımızda, 2007 yılında damacana pazarında yıllık %5, PET su perakende pazarında %34, PET su ev dışı tüketim kanalında ise %20 büyümüştür. 2007 yılında pazarda 8,11 milyar litre şişelenmiş su satılmıştır. Tonaj olarak damacana toplamının % 74’ ünü, diğer ambalajlı sular ise % 26’ sını oluşturmuştur. Sektördeki toplam ciro ise yaklaşık 2,5 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2008 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi 8,7 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,3 milyar litresinin %4’lük büyüme ile damacana satış kanalından, 2,4 milyar litresinin de %15’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Sektördeki toplam ciro ise yaklaşık 3 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2008 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 103.918 ton ve toplam ciro ise 19.000.000 $’dır. 2009 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi 9 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,25 milyar litresinin damacana satış kanalından, 2,75 milyar litresi de %13’lük büyüme ile PET satış kanalından gelmektedir. Tonaj olarak damacana toplamının % 69’ unu, diğer ambalajlı sular ise % 31’ ini oluşturmuştur. 2009 yılında Sektördeki toplam ciro ise yaklaşık 3,1 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2009 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 123.364 ton ve toplam ciro ise 19.663.246 $’dır. 2010 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 6’lık büyüme ile 9,5 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,4 milyar litresi %2’lik büyüme ile damacana satış kanalından, 3,1 milyar litresi de %13’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 67’ sini, diğer ambalajlı sular ise % 33’ ünü oluşturmuştur. 2010 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 3,3 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2010 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 128.429 ton ve toplam ciro ise 20.089.972 $’dır. 2011 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi yaklaşık 9,9 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,5 milyar litresi %1,6 ‘lık büyüme ile damacana satış kanalından, 3,4 milyar litresi de %9,7 ‘lik büyüme ile PET satış kanalından gelmektedir. Tonaj olarak damacana toplamının % 66’ sini, diğer ambalajlı sular ise % 34’ ünü oluşturmuştur. 2011 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 3,45 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2011 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 147.226 ton ve toplam ciro ise 24.817.287$’dır. 15 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM 2012 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 3,1’lik büyüme ile 10,2 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,45 milyar litresi damacana satış kanalından, 3,75 milyar litresi de %10,4’lük büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 63’ ünü, diğer ambalajlı sular ise % 37’ sini oluşturmuştur. 2012 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 3,7 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2012 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 173.469 ton ve toplam ciro ise 27.644.100$ ‘dır. 2013 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 1,2’lik büyüme ile 10,3 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,16 milyar litresi %-4,5’luk küçülme ile damacana satış kanalından, 4,16 milyar litresi de %11’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 60’ ını, diğer ambalajlı sular ise % 40’ını oluşturmuştur. 2013 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 4,1 milyar TL’ye 16 ENDÜSTRİ OTOMASYON ulaşmıştır. 2013 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 199.137 ton ve toplam ciro ise 31.704.909 $’dır. 2014 yılında da su sektöründeki büyümenin aynı ivmeyle devam ettiği görülmektedir. 2014 yılında Türkiye’de su pazarı hacmi % 3,8’lik büyüme ile 10,7 milyar litreye ulaşmış ve bu hacmin 6,3 milyar litresi %2,6’lık büyüme ile damacana satış kanalından, 4,4 milyar litresi de %5,5’lik büyüme ile PET satış kanalından gelmiştir. Tonaj olarak damacana toplamının % 59’ unu, diğer ambalajlı sular ise % 41’ini oluşturmuştur. 2014 yılında Sektördeki toplam ciro yaklaşık 4,2 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2014 yılında TÜİK verilerine göre toplam ihraç edilen ambalajlı su 250.866 ton ve toplam ciro ise 42.186.948 $’dır. 2015 yılında Türkiye’de su pazarı hacminin yaklaşık 11,1 milyar litreye ulaşması ve sektördeki toplam cironun yaklaşık 4,5 milyar TL’ye ulaşması beklenmek- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM tedir. Ambalajlı su sektöründe mevcut endüstriyel kapasite kullanım oranının %40 seviyelerinde olduğu göz önüne alındığında, Türkiye’de ambalajlı su tüketiminin artması durumunda sektör mevcut kurulu kapasite ile bu ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumdadır. Türkiye’de 2009 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 38 lt PET, 86 lt damacana olmak üzere toplam 124 litre, 2010 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 42 lt PET, 86 lt damacana olmak üzere toplam 128 litre, 2011 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 46 lt PET, 87 lt damacana olmak üzere toplam 133 litre, 2012 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 50 lt PET, 85 lt damacana olmak üzere toplam 135 litre, 2013 yılında da yıllık kişi başına ortalama tüketimi 54 lt PET, 81 lt damacana olmak üzere toplam 135 litre olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 57 lt PET, 81 lt damacana olmak üzere toplam 138 litre olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında İtalya’da yıllık kişi başı tüketimin 186 litre, Almanya’da 173 litre, Belçika’da 132 litre, İspanya’da 115 litre olduğunu göz önüne aldığımızda, Kişi başı tüketim oranı 186 litre olan İtalya, 173 litre olan Almanya, 132 litre olan Belçika ve 115 litre olan İspan- ya gibi AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de ambalajlı su tüketiminin AB’deki tüketim seviyelerine yaklaşmaktadır. 2015 yılında yıllık kişi başına ortalama tüketimi 62 lt PET, 81 lt damacana olmak üzere toplam 143 litre olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.” 17 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON SUDA PLANLAMA VİZYONU Kalkınma Bakanlığı - Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 kapsamında hazırlanan Su Kaynakları Yönetimi Ve Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda şöyle deniliyor: “Su, insan hayatının yeryüzündeki idamesi için vazgeçilmez ihtiyaçlarından biridir. Çağlar boyunca insanların kurduğu uygarlıkların hemen hemen tamamının su boyu alanlarda ortaya çıkmış olması bir tesadüf değil, aksine bilinçli bir tercihtir. Dünyadaki toplam su miktarı 1 milyar 400 milyon km3 olup yerkürenin dörtte üçünü kaplamaktadır. Ancak, bu miktarın tamamına ulaşılabilmesi ve kullanılabilmesi teknik ve ekonomik yönlerden mümkün değildir. Çünkü suların %97,5’i deniz ve okyanuslarda tuzlu su olarak bulunmakta olup, sadece %2,5’lik kısmı tatlıdır. 18 Tatlı suyun önemli bölümü (%69,5) kutuplarda buzul olarak veya donmuş toprak tabakasında bulunmaktadır. Tatlı suların yaklaşık %30,1’i yeraltı suyu, kalan %0,4’ü ise atmosfer suları (yağış ve atmosferdeki su buharı) ve yüzey sularıdır. Yüzeyde bulunan tatlı su oranının düşük olması, kolaylıkla yararlanabilecek elverişli miktarın az olduğunu göstermektedir. Tipik su kaynaklarından biri olan akarsu ve göllerdeki su miktarının, dünyadaki toplam mevcut su miktarına oranı yaklaşık on binde bir buçuktur. Dünya genelinde dağılımı adil olmayan bu miktar; su kirliliği, iklim değişikliği ve su havzalarındaki yapılaşmalarla daha da düşmektedir. Buna karşın, hızlı nüfus artışına ve tüketim alışkanlıklarının değişimine bağlı olarak talebin sürekli artması, dünyamızı giderek büyüyen su sorunlarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu da “su yönetimi ve güvenliği” konularının ne ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM kadar önem arz ettiğini göstermektedir. Su güvenliği; bir toplumun içme, kullanma, sulama suyu temini ile enerji üretimi gibi amaçlar doğrultusunda ihtiyacı olan suya erişimini sürdürebilme ve suyun olası zararlarından korunma yetkinliğidir. Yirminci yüzyılın son yarısından bu zamana değin hızlı nüfus artışı, tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve endüstriyel gelişmeler küresel, bölgesel ve yerel ölçekte önemli su sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Küresel iklim değişikliği, su ihtiyacı ile kullanılabilir su miktarı arasındaki dengesizlik, kentsel ve endüstriyel atıksu deşarjlarının neden olduğu su kirliliği, ekosistemlerin bozulması ve yanlış arazi kullanımları sonucu sel, taşkın gibi olayların artması su krizine neden olan başlıca sorunlar arasında sayılmaktadır. Küresel ölçekte yaşanan su krizi ile ilgili tüm göstergeler durumun giderek kötüleştiğini ve düzenleyici önlemler alınmaz ise su sıkıntısının daha da artacağına işaret etmektedir. Su kaynaklarının etkin kullanımı; suyun çevresel, sosyal ve ekonomik kriterler çerçevesinde israf edilmeden ve kalitesi korunarak kullanılması ve tüm su kullanıcılarına hakça tahsis edilmesidir. Su kullanımında tüm bu unsurların sağlanabilmesi için de sürdürülebilir bir su yönetimi felsefesi ve yaklaşımının benimsenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500 m3 civarında olup, ülkemiz su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. 2030 yılında nüfusu yaklaşık olarak 100 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir. Su sıkıntısına karşı geliştirilebilecek çözümlerin temelinde kısıtı oluşturan bileşenlerin iyi irdelenerek etkisinin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gelir. Bu bağlamda ‘Su Yönetimi’ suyun etkin kullanımı, korunması ve kontrolü hususunda önemli bir üst kavram olarak ortaya çıkar. Bu doğrultuda, su kaynaklarının her tür kullanım amacıyla korunması, kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmiş olan su kaynaklarının kalitesinin iyileştirilmesi maksadıyla uzun vadeli koruma program ve tedbirlerini içeren havza koruma eylem planları hazırlama çalışmaları ve su temin sistemindeki kayıp ve kaçaklar azaltılarak ülke su kaynaklarının etkin kullanılması amacıyla proje çalışmaları başlatılmıştır…” Rapora göre, Su Kaynakları Yönetimi ve Güvenliğinde GüçlüZayıf Yanlar Analizi şöyle: GÜÇLÜ YANLAR • Su kaynaklarının yönetimini ve güvenliğini sağlayacak yeterli sayı ve kapasitede kurum ve kuruluşun varlığı • Su yönetiminin tek elden yürütülmesiyle ilgili çalışmalara hız verilmesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığının kurulmuş olması • Su yönetiminden sorumlu koordinasyon yetkisi olan Orman ve Su İşleri Bakanlığında Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün kurulması • Su Kanunu taslağının hazırlanmış olması • Havza bazında yönetim anlayışına geçilmiş olması • Havza koruma eylem planlarının hazırlanmış/hazırlanıyor olması • AB Su Çerçeve Direktifi kapsamında su kaynakları konularında yapılan çalışmalar • AB Çevre mevzuatının büyük oranda uyumlaştırılmış olması • Merkezi kurumların bünyesinde nitelikli mühendis kadrosu bulunması • Su konusuna duyarlı bir kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin varlığı • Su yönetimini verimli, etkin ve tasarruflu bir şekilde gerçekleştirmeyi başaran bazı su ve kanalizasyon idarelerinin iyi uygulama örneği olarak diğerlerine model oluşturması • 1053 sayılı Kanun çerçevesinde DSİ tarafından halkın sağlıklı suya erişiminin yüksek oranda sağlanmış olması ve ileriye yönelik planlamaların yapılmış/yapılıyor olması • Mevcut su kaynaklarının potansiyelinin ve kullanımının tespiti için Havza Master Planlarının DSİ tarafından güncelleniyor olması • DSİ’nin geliştirdiği sulama projelerinde suyun tasarruflu kullanımı amacıyla, • Planlama aşamasındaki tüm sulamalarda kapalı sisteme geçilmiş olması • Planlaması tamamlanmış ama henüz inşaatı başlamamış sulama projelerinin planlamalarının revize edilerek kapalı sisteme çevriliyor olması, işletme safhasındaki sulamalarda ise (sulama birlikleri vb. kullanıcıların talebi üzerine) kapalı sistemlere geçişe yönelik rehabilitasyon çalışmalarının yapılıyor olması • Tarımsal sulamada modern sulama sistemlerine geçişte yeterli teşvikin verilmesi 19 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM • Yeraltı suyu kullanımlarını kontrol edebilmek üzere sayaç sistemine geçişe yönelik mevzuatın yayımlanmış ve uygulamaya geçmiş olması • Ülkemizde mühendislik hizmetlerinin sunumunda üst seviyelere gelinmiş olması • Sularımızın henüz kirlilik yönünden tehlikeli seviyeye gelmemiş olması • Kısmen de olsa su kullanıcı örgütlerin varlığı • Su kullanımında tasarruf bilincinin aşılanması için yapılması gerekenlerin biliniyor olması • Ar-Ge çalışmalarının yapılıyor olması • Kısmi ve küçük/yerel ölçekte çözüm üretebilme • Su kaynaklarının geliştirilmesi yönünde yapılan çalışmaların (Barajlar, HES’ler, göletler, taşkın yapıları) ülke ekonomisine kazandırdığı hareketlilik • Her türlü aksama ve görev çakışmalarına rağmen kurumsal işleyişlerin eksiklikleri giderebilecek bilgi ve deneyime sahip olması • Su ve kanalizasyon idareleriyle alakalı mevzuatın idarelere tanıdığı/yüklediği haklar, sorumluluk ve yetkiler • Sınır aşan sular konusunu diplomatik araçlarla ele alıyor olmamız • Su kaynaklarının korunması için kurumların istekli olması 20 ENDÜSTRİ OTOMASYON • Yeterli ve yetenekli eğitimli insan gücü • Köklü kurumsal yapıların bulunması • Su kayıp kaçakları konusunda yeni malzemelerin ve teknolojilerin mevcudiyeti • Büyükşehir su kanalizasyon idarelerinin yapılanması • Su yatırımlarının günümüzde çok hızlı bir şekilde tamamlanması, bu nedenle yeni yapılacak su projelerine bunların finans sağlaması • Ulusal ve uluslararası projeler, hibe programları, fon vb. imkanlar dahilinde bir çok plan ve projenin gerçekleştiriliyor olması • Su yönetimiyle ilgili sorumlu kurumlar sorumluluklarının farkında ve kendi alanlarında yeni açılımlar geliştirme gayretinde olması • Halkın güvenli su konusunda önceye göre daha duyarlı olması • Şebeke sularının 10 sene öncesine göre daha güvenli düzeyde olması • Resmi istatistik programı ile su verilerinin üretilmesinde tüm kurumların iş birliğini sağlamak ve izlemek • Su çekimi ve kullanımı istatistikleri ile atıksu istatistikleri konusunda 1994’ten bu yana oluşturulan kapasite • Belediyelere ait verilerin tüm kullanıcılara sunulabilmesi ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM • Kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine yönelik azim ve kararlılığın varlığı • Kurumsal kapasitenin yeterli ve etkin olması • Çok fazla sayıda laboratuvar ve analiz imkânımızın olması • Atıksuyun tekrar kullanımının gündeme gelmesi • Mevzuat çalışmalarının eksiklikler göz önüne alınarak titizlikle hazırlanıyor olması, etkin ve çok kapsamlı mevzuat ağının olması • Sınır aşan sular konusunda başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumların deneyim ve bilgi sahibi olması ZAYIF YANLAR • Suyun tek elde yönetilmemesi, idari yapının çok parçalı ve dağınık olması • Su yönetimi ve güvenliğinin sağlanmasında çok başlılık, sektörler arası kargaşa • Mevzuatın dağınık ve görev ve yetki çakışmasının sıkça yaşandığı bir yapıya sahip olması • Kamu yönetiminde genel bir sorun olan kurumlar arası koordinasyon eksikliği • Etkin bir izleme ve veri tabanının olmaması • Suyla ilgili yeterli kesin istatistiki bilgilerin olmaması • Bütün sektörlerde kullanılan suya ait performans bilgilerinin olmaması • Güncel, güvenilir ve sağlıklı veri üretilememesi, su bilgi sisteminin olmaması, bilgilerin kurumlar arasında paylaşılamaması • Su yönetiminin bütüncül bir anlayışla planlanmaması • Yerel idarelerin su yönetimi için gerekli mali ve personel yapısına kavuşturulamaması • Su kullanıcıların eğitimdeki yetersizlikleri ve kontrolsüz kaynak kullanımı • Suyu kullanan bedelini ödemeli prensibinin yerleşik hale getirilmemesi • İyi planlamaya karşılık yetersiz eylem • Çiftçilerimizin yeni teknolojik sistemlere tam olarak intibak edememesi • Su kaynaklarının kalite ve miktar olarak korunmasında izleme ve denetim eksikliği • Su kaynaklarının kullanılması ve korunmasında yerel yönetimlerin teknik ve mali yetersizlikleri • Suyun fiyatlandırılması ve kullanan-kirleten öder prensibinin özellikle küçük belediyelerde uygulanamaması • Su kaynaklarımızın sulamada ve içmesuyunda kullanılmasına yönelik tesislerin eskiliği, • Sularımızın kalite ve miktar yönünden izlenmesinde yetersizlik • Suyun bilinçli ve verimli kullanılmasını sağlamak için teknolojik gelişimlerden yeterince yararlanılmaması • Tarımsal sulamada ücretlendirmenin hacme göre değil, alana göre yapılması • Entegre yaklaşımın olmaması, paydaşların/ kurumların sadece kendi alanındaki sorunu en önemli sorun olarak görmesi • Üniversiteler ve su ile ilgili kurumlar arası işbirliğinin çok zayıf olması • Artan nüfus, şehirleşme ve endüstrileşmeye karşılık mevzuatın aynı hızla güncellenememesi • Su yönetimi ile yetkilendirilmiş kuruluşların fazla olması • Paydaşların katılımının ve yerel sahiplenmenin eksikliği • Yapılan tesislerin belediyelere devredilmesi ve belediyelerin sürdürülebilir işletmeyi yapamaması ve etkin kullanmayı engellemesi • Şehirlerde su tüketiminde bilinçsizlik • Su kayıp-kaçaklarının yüksekliği • Su kanalizasyon idarelerinin idari yaptırım yetkisinin olmaması • Su ile ilgili yürürlükte olan birden fazla kanun ve yönetmelik nedeniyle yetki ve sorumluluk karmaşasının yaşanması • Arıtılmış atıksuların geri kullanımına yönelik uygulamaların yeterli ve yaygın olmaması • Kuraklık eylem planının tüm kurumlarca sahiplenip yürütülmemesi • Çevre koruma ve çevre yönetiminin şehircilikle bir araya getirilmesi • Kurumlar arası iletişim ve bilgi paylaşımının tam olarak sağlanamaması • Tarımsal su yönetimi açısından modern sulama tekniklerinin kullanılmaması • Sanayide AAT kurulum ve işletilmesindeki isteksizlik • Su kaynakları yönetiminde havza bazında bir yerel yapılanmanın olmaması • Belediyelerin AAT yapım ve işletme sorunları • Özellikle yeraltı sularının kontrol edilememesi ve çok sayıda kaçak kuyuların varlığı • Mevzuatın uygulanmasında denetim ve izleme eksikliği 21 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM • Tarım ürün deseninde esnek olamayan yapı • İstatistiksel veri gizliği nedeniyle mikro verilerin kullanıcılara sunulamaması • Tarımsal altyapı çalışmalarının tamamlanmadan suya yönelik projelerin geliştirilmesi • Su ve toprak yönetimine ilişkin görev ve yetkilerin farklı bakanlıklarda olması • Kurumlar arasında bilgi tecrübe paylaşımının olmaması • Ulusal bir izleme ve kalite kontrol mekanizmasının oluşturulamaması • Her kurumun kendi ihtiyaçlarına göre izleme yapmaları FIRSATLAR • AB süreci • Paydaşların katılımcılığı • Sivil toplum kuruluşları ile işbirliği • Günün şartlarına uygun Su Kanunu’nun çıkartılması için çalışmaların başlatılmış olması • Su kaynaklarına yapılacak yatırımlar için gerekli insan gücünün yeterli olması • Sorunlara vakıf, çözüm önerilerinin neler olduğunu bilen uzmanların varlığı 22 ENDÜSTRİ OTOMASYON • SÇD’nin su kaynaklarının korunmasına yönelik direktiflerin mevzuatımıza kazandırılması yönündeki çalışmalar, AB’nin yönlendirmesi ve beklentileri • Su kaynakları yönetimi ve güvenliğinin sağlanması ile havzalar bazında en rasyonel, ekonomik ve hakkaniyet esaslı çözüme ulaşılabilmesi • Su kaynaklarımızın büyük çoğunluğunun topraklarımızdan doğması • AB mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında yapılan yasal ve idari düzenlemeler • İçme ve kullanma suyu temininde, dağıtımında ve arıtımında modern teknolojileri kapsayan projelerin üretilmesi ve uygulanması • Su kullanıcı örgütlerimizin sayısının yeterli sayılabilecek düzeyde olması • Suyun bilinçli kullanımı ve su ekonomisi sağlanması konusunda yeterli eğitim kurumların varlığı • Ciddi yenilenebilir enerji potansiyelimizin varlığı • Toprak ve iklim çeşitliliğimiz (su temini problemleri de çözüldüğü takdirde) • Havzalar arasında su transfer alternatiflerimizin varlığı • Bilimsel açıdan hem TÜBİTAK, hem de AB destek prog- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ramlarının artık önceden olmadığı kadar daha fazla araştırma imkanı sunuyor olması • Su ve çevre ile ilgili konularda artan bilincin su yönetimi planlamasının daha rahat uygulanmasını sağlayabilecek olması. • Afet risklerinden dolayı hız kazanan “kentsel dönüşüm” uygulamalarının “su yönetimi” esaslı olarak yapılması sağlanabilir. Mevzuata bu konular eklenmelidir. • Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin getirdiği su yatırım fırsatları • Uluslararası ve bölgesel örgütler ve uzman kuruluşlarda Türk yetkili ve akademisyenlerin su politikalarını şekillendirmeye yönelik fırsatları • Su kaynaklarının korunması ile ilgili yapılacak yatırımların (AAT-Atıksu Arıtma Tesisi) henüz tamamlanmamış olmasının daha doğru planlamaların yapılmasına imkan sağlaması • Havza koruma eylem planları doğrultusunda kurulmuş ve devrede olan AAT’lerin giderek artması • Su kanalizasyon idarelerinin su dağıtımı tarife plan konusunda sahip olduğu tecrübeler • Alternatif su kaynaklarına (Yağmur suyunun toplanması, atıksuyun geri kullanılması, tasarrufa yönlendirme konusunda) bölgesel planlarda yer verilmesi ve uygulanması • Kamunun içmesuyu ve kanalizasyon alt yapı yatırımlarında N<25.000 belediyeleri desteklemesi • Tarımda teknolojik sulama sistemlerinin kullanılmaya başlamış olması • Yatırımların daha kısa sürede hayata geçirilmesi • Çevre altyapı yatırımlarında kamu özel sektör işbirliğinden yararlanılması • AB katılım hazırlık sürecindeki kapasite geliştirme hibe ödenekleri • Özellikle sektörel su tahsislerinde eksikliğin ve yanlışların farkında olunması • Veri konusunda eksikliğin görülerek adımlar atılmaya başlanması • Artan ekonomik güç • Su tasarrufu konusunda eğitilmeye açık toplumsal yapı • Ülkemizde su kullanımının kayıtlı veri haline döndürülmesi sonucunda istatistiklerin daha kısa zamanda daha güvenilir olarak üretilmesi • Türkiye’nin henüz su fakiri ülke durumuna gelmemiş olması • Su yönetimi konusunda Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının artması • Kurumsal yapının yeniden gözden geçirilip iş ve yönetime katkısı olmayacak düşük potansiyelli kurum ve kuruluşların kapatılması • Gelişen sulama teknolojisi • Uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin olumlu yansımaları • Altyapı için suyun fiyatlandırılması • Dünya ölçeğindeki uygulamaların planlamalara bakış açısı oluşturabilmesi • AB uyum çalışmaları ve üyelik süreci nedeni ile AB fonlarının kullanılabilirliği TEHDİTLER • 2030 yılı itibariyle “su kısıtı yaşayacak” bir ülke durumuna gelinecek olması • Artan su ihtiyaçları ve tüketimi • Küresel iklim değişiklikleri ve buna yönelik tedbirler alınmaması • Su kaynakları çevresindeki yapılaşmanın önlenememesi • Sınır aşan sular konusunda güney komşularımızda (Suriye, Irak) yaşanan iç karışıklıklar • İnsan yaşamı için vazgeçilmez olan suyun ve su yönetiminin teknik bir konu olarak ele alınması gerekirken siyasi müdahalelere fazlasıyla açık olması • Su kaynaklarımızın miktar ve kalite olarak koruma altına alınmaması nedeniyle bütün sektörler için (içmesuyu, sanayi, tarım) kullanılamaz hale gelmesi ve su kıtlığı olan ülke haline gelinmesi • Yerel yönetimlerin siyasi baskılar nedeniyle görevlerini sağlıklı yürütememeleri • Yerel yönetimlerin güvenli içme-kullanma suyu sağlama ve bunun sürdürülebilirliği çalışmaları konusundaki farkındalık düzeyinin düşük olması, • Ambalajları suların içme-kullanma suyuna (şebeke) alternatif olduğu algısının yaratılmaya çalışılması • Su yatırımlarına yeterli ödenek ayrılmaması • Bilinçsiz sulamanın yapılmasıyla hem aşırı su kullanımı hem de bunun, toprağın çoraklaşma ve tuzlanmasına sebep olması • Tarımsal sulama desteklerinin yanlış projelendirme ve kullanımla hem kaynakların israfı hem de sürdürülebilir toprak ve su kaynaklarını tehdit etmesi 23 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM • Çözüm uygulamaları hayata geçirildiğinde paydaşların tümünün yer almaması • Taşkınlar ya da kuraklıklar gibi doğal felaketlerle karşılaşma riskinin yüksek olması • Artan kontrol dışı bir su talebinin varlığı • Kurumlar arası yetki kargaşasının devam etmesi durumunda sürdürülebilir bir su yönetimini imkansız hale gelme olasılığı • Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin planlandığı ve hizmetlerin yerelleştirilmesi düşünüldüğünde, su ve kanalizasyon idarelerinin eş zamanlı ve aynı tepkiler vermeleri, siyasi otoritelerin bu konulardaki tavrının sınırlarının belirlenememesi • Su kaynaklarının korunması ve su yönetimi uygulaması için uzun süreli planlar yapılırken hedeflerin de uzak tutulması. Bunun yerine hızlı ve etkin çözümler esas alınmalı • Havza planlamasında toprak-su; yer altı suyu-yüzey; memba-mansap ve su kalitemiktar- ekolojik durum ilişkisini bugüne kadar tam olarak gözeten bir yapılanmanın olmaması 24 ENDÜSTRİ OTOMASYON • 2000’li yıllardan bu yana yürütülen çok sayıda projenin çıktılarının ve uygulamalarının eşgüdümlü olarak değerlendirilmemesi • Siyasi çoğunluk ilkesi ve katılımcılık ilkesini gözeterek yasal ve kurumsal düzenlemeleri yapmamış olmamız. • Politika ve uygulama değişiminin çoğulculuk ve katılımcılık ilkeleriyle yürütülmemesi • Belediyelerin taahhütlerini zamanında yerine getirememesi • Belediyelerin imar planı yetkisi nedeniyle çarpık kentleşme ve kötü planlama yapılması • SKKY’ne rağmen alıcı ortamlara direkt atıksu deşarjı olması • Bilinçsiz zirai ilaçlama ve suni gübre kullanımının yol açacağı riskler • Kirleten öder prensibinin gerektiği şekilde uygulanamayışı • Şehirlere göç • Kurumsal anlamda yenilenme adına yapılan değişiklikler • Akarsu havzalarındaki aşırı kirlenmenin tarımsal ürün ticaretine etkileri • Sektörel su tahsis planlarının gecikmesi ile su kaynakları ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM üzerinde sanayi tehdidinin devam etmesi • Kurumların sürekli değişikliğe uğraması, kurumsallaşamaması • Kaçak su çekimi ve kullanımı • Hızlı nüfus artışı • Uluslararası anlaşmalar ve taahhütler nedeni ile su kaynaklarımızın geliştirilmesinde yaşayacağımız sorunlar • Kurumların kapatılması, görev-yetki ve sorumluluklarının değişmesinden dolayı kurumsal hafızanın oluşmaması • Ulusal veri tabanı için kurumların ürettikleri verileri paylaşmadaki isteksizliği • Kurumlarda yetki kaybı korkusu • Sınır aşan sularda ortak çalışma için bölgesel istikrarın olmayışı UZUN VADELİ HEDEFLER (2023 YILI) •Su yönetimi, ilgili tüm kurum/kuruluşlarla; eşgüdüm, işbirliği ve koordinasyon içerisinde ve katılımcı bir yaklaşımla, sistematik olarak gerçekleştirilecektir. • Yüzeysel ve yeraltı suyu kalitesinin ve miktarının korunması ve iyileştirilmesi, kirliliğinin önlenmesi ve kontrolü için su kaynaklarında gerekli yatırım, denetim ve yaptırım sistematik olarak yapılacaktır. • Su yönetimine ilişkin AB müktesebatındaki gelişmeler takip edilerek, ulusal mevzuata uyumlaştırılacak, mevcut mevzuattaki uyumsuzluklar, eksiklikler ve belirsizlikler giderilerek, kurumların görev, yetki ve sorumlulukları netleştirilecektir. • Yerleşim yerlerinin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının tamamı sağlanacaktır. • Ülke genelindeki tüm yerleşimler için kanalizasyon ve atıksu arıtma tesislerinin kurulması ve deşarj standartları sağlayacak şekilde çalıştırılması sağlanacaktır. • Hassas su alanlarına yapılacak evsel nitelikli atıksuların deşarjından önce azot ve fosfor giderimi yapılacaktır. • Su kayıp kaçak oranının AB düzeyinde ve ekonomik olarak uygulanabilir seviyeye indirilecektir. • Havza bazında sektörel su tahsisleri planlaması tamamlanacaktır. • İçme ve kullanma suyu temin edilen havzalarda özel hüküm belirleme çalışmaları tamamlanacaktır. • Havzalarda dere ıslahı, taşkın koruma tesisleri ve benzeri taşkın önleyici ve düzenleyici tüm su yapılarının sayısı 10.000’e çıkarılacaktır. • Havzalarda afet (sel, taşkın, çığ, vb.) tahmin ve erken uyarı sistemleri kurulacaktır. • Havza bazlı “taşkın risk haritaları ve yönetim planları” ve “kuraklık yönetim planları” tamamlanacaktır. • Havza bazında yeraltı suyu potansiyeli belirlenecek, beslenim-boşaltım dengesine ulaşılması sağlanacaktır. • Su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülerek, su potansiyelinin etkin kullanımını artırılacak ve potansiyelin tamamı (112 milyar m3) kullanılabilir hale getirilecektir. • Teknik ve ekonomik olarak sulanabilir gerçek arazi miktarı 8,5 milyon ha’a çıkarılacaktır. • Yağmurlama ve damla sulama tesisleri kurulan alanın 1.000.000 ha’a ulaşması sağlanacaktır. • Sulamada kullanılan suyun ölçülmesine yönelik unsurlar projelere dahil edilecek, suyun ölçülerek kullanımı sağlanacaktır. Son olarak, Rapor’un ‘Sonuç Ve Genel Değerlendirme’ bölümünü aktaralım: “Ülkemiz yarı kurak iklim bölgesinde yer aldığından, kullanılabilir su kalitesinin ve miktarının artırılması, su koruma ve kullanma dengesinin sürdürülebilirliğinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu maksatla ve suyun iyi yönetimi açısından; bütün bakanlık, kurum ve kuruluşların koordinasyon ve işbirliği içerisinde ve ortak bir strateji çerçevesinde hareket etmeleri gerekmektedir. Türkiye’de son yıllarda su mevzuatının yeniden düzenlenmesine yönelik birçok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar her ne kadar çoğunlukla ülke ihtiyaçlarını ve gereksinimlerini birbirini tamamlar biçimde ele alsa da ortaya çıkan mevzuata bütüncül biçimde bakıldığında örtüşmeyen hatta çelişen düzenlemelerin olduğu görülmektedir. Mevzuat değişikliklerinin genellikle her kurumun kendi kurumsal görev ve yetkileri ışığında değerlendirilmesi ve ülkemizin su konusundaki çıkarlarını gözeterek politika ve hedeflerini ortaya koyan temel bir belgenin olmaması sonucunda bugün geldiğimiz noktada su mevzuatımızın çok parçalı ve ülke ihtiyaçlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almayan nitelikte olduğu görülmektedir. 25 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Bütün bu tespitler ışığında son dönemdeki en önemli gelişme kapsamlı bir “Su Kanunu” hazırlığıdır. Su Kanunu uzun yıllardır dile getirilen ve beklenen bir mevzuattır. Söz konusu Kanunun hazırlıkları ulusal ihtiyaçlarımız ve AB sorumluluklarımız da dikkate alınarak hazırlanmaktadır. Katılımcı bir yaklaşım esas alan Kanun ilgili tüm paydaşların görüşlerini alarak hazırlanmaktadır. Kanun su yönetimine entegre bir yaklaşımla bakarak aşağıdaki başlıklarda açılımlar getirmeyi hedeflemektedir (Ormancılık ve Su Şurası, Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi Çalışma Grubu Raporu, 2013): • Su yönetimindeki çok başlılığın önüne geçilmesi • Havza esaslı su yönetimi • Havza esaslı tahsis • Suyun miktar ve kalite olarak yönetimi • Suyun devletin mülkiyet ve tasarrufunda olması • Tam maliyet prensibi (Kullanan/Kirleten Öder) • Su yönetimine paydaşların katılımı • Su yönetiminde koordinasyon sağlanması • Taşkın yönetim planları hazırlanması ve imar planlarında bunların dikkate alınması, • Ulusal Su Planı hazırlanması • Su Yönetimi Üst Kurulunun oluşturulması • Doğal mineralli suların tahsisinin Su Kanunu kapsamına alınması • Ulusal su bilgi sistemi’nin kurulması 26 ENDÜSTRİ OTOMASYON • Alıcı ortam bazlı deşarj standardı • Su kullanımında ve su yapılarının inşasında ekosistem ihtiyaçlarının dikkate alınması • Suyu usulsüz kullanan ve kirletenlere caydırıcı ceza • AB Su Çerçeve Direktifi’ne uyumun sağlanması Ormancılık ve Su Şurası, Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi Çalışma Grubu Raporu (2013)’na göre ülkemizde su kaynakları yönetimi konusunda aşağıdaki sorunlar ve çözüm önerileri belirlenmiştir. • Türkiye’de su kaynaklarının yönetimi çok parçalı, dağınık bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla, havza temelli yönetim ve su planlama çalışmalarını yönlendirecek ilkelerin ve araçların ulusal su politikası ve stratejileri kapsamında belirlenmesi gerekir. Ulusal su planları ise kalkınma planları, bölgesel ve kentsel gelişme dinamiklerini yönlendiren planlar ile bütünsel bir yapı içinde ve havza düzeyinde ele alınmalıdır. Su yönetimi izin, izleme, denetim adımlarını içeren bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bu sebeple su yönetimine dair bütün uygulama ve politikalar tek bir kurum tarafından koordine edilmelidir. • Nitelik ve nicelik açısından veri eksikliği ve mevcut verilerin iyi kalitede olmaması, havza koruma eylem planı ve özel hüküm belirleme çalışmalarında karşılaşılan en büyük güçlükler arasında yer almaktadır. • Su tahsisleri çevresel, sosyal, ekonomik analizleri ve toplumsal girdileri içeren bilimsel yöntemlere dayanmalıdır. Su ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM tahsisi risk yönetiminin yanı sıra, verilerin ve bilgilerin güncellenmesine adapte olabilen mekanizmaları da içermelidir. • Su tahsisi önceliklendirilmeli ve kullanıcıların suya erişimleri ile ekosistem güvenliği garanti altına alınmalıdır. • Yüzeysel ve yeraltı sularındaki su kalitesi birden fazla kurum ve kuruluş tarafından izlenmektedir. Farklı kurum ve kuruluşlarca işletilen hidrometrik ve su kalitesi gözlem istasyonlarında ölçülen parametreler, ölçüm sıklığı, örnekleme ve analiz metodları arasında farklılıklar gözlenebilmektedir. Su kalitesi gözlem ağlarının su kaynaklarının daha iyi planlanmasına ve kontrolüne yardımcı olacak, farklı kurumların maksat ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yeniden düzenlemesine ihtiyaç vardır. Bu hem kamu kaynaklarının etkin kullanılmasını, hem de veri kalitesinin iyileştirilmesini sağlayacaktır. Verilerin merkezi bir bilgi sistemi üzerinden ilgili kurum ve kuruluşların ve araştırmacıların erişimine açılarak veriden bilgi üretilmesinin teşvik edilmesi, su kaynaklarının planlanması ve korunması için kollektif ve/veya alternatif çözümlerin üretilmesini sağlayacaktır. • Su kaynaklarının planlanması ve korunması için referans ve yetkilendirilmiş laboratuarların akredite olması ve bu laboratuvarların ülke çapında yaygınlaştırılarak ilgili mevzuatta yer alan tüm parametreleri ölçebilecek yetkinliğe ulaşması gerekmektedir. • Su kaynakları için yayılı kirlilik büyük tehdit oluşturmaktadır. Farklı mevzuatlar kapsamında yayılı kaynakların kontrolüne yönelik iyileştirmeler mevcut olsa da, yayılı kaynakların kontrolünün su havzalarının planlanması ve korunması önceliğinde de değerlendirilmesi gerekmektedir. • Kirletici kaynaklardan gelen yüklerin azaltılması, denetlenmesi ve bu kaynakların su kalitesi üzerinde oluşturabilecekleri baskıların tanımlanabilmesi ve azaltılması için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir. • Su kaynaklarının korunması için HKEP’nda öngörülen çerçeveye uygun olarak gerekli arıtma yatırımlarının yapılması, noktasal deşarjların etkin ve sürekli izlenmesi, arıtma sistemlerinde enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, mevcut atıksu arıtma tesislerinin sürekli ve sağlıklı işletilmesinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır. • Su kaynaklarının korunması için erozyonun etkilerinin azaltılması ve erozyonla mücadele edilmesi stratejik bir öneme sahiptir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir. • AB üye ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan ile birlikte kıyıdaşı olduğumuz Meriç nehri sınır aşan su havzasında, Bulgaristan ve Yunanistan’ın AB SÇD bağlamındaki yükümlükleri bağlamında AB nezdinde gündem yapıcı, proaktif politikalar izlenmelidir. • Türkiye, sınır aşan su diplomasisi ve hukukunda deneyimlerine dayanarak bölgesel su hukukunun oluşumunda aktif rol oynamalıdır. • Suyun sektörler arasında hakça paylaştırılması ve verimli kullanımı sağlanmalıdır. • Su tüketiminin azaltılmasının yanı sıra alternatif su kaynaklarına yönelmek gerekebilir. Atıksuların arıtılarak yeniden kullanımı, deniz suyunun arıtımı (desalination), yağmur suyu hasadı ve gri suyun kullanımı gibi alternatifler ülkemiz şartları için değerlendirilmelidir. • Gerek ulusal düzeyde hazırlanacak su planı kapsamında, gerekse havza yönetim planlarında ekosistemlerin korunması, ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği bir arka plan konusu olarak değil öncelik olarak ele alınmalı ve bütün plan aşamalarında bu yaklaşımı destekleyecek kararlar üretilmelidir. Özellikle son yıllarda bazı akarsu havzalarında hidroelektrik santrallerin yarattığı çeşitli olumsuz ekolojik ve sosyal etkilerin çözülmesi ve tekrarlanmaması için havza yönetim planları hazırlanırken her türlü yatırımın tatlı su ekosistemi üzerindeki kümülatif etkileri değerlendirilmeli, ilgili standartları ve kurumsal kapasiteleri geliştirilmelidir. • Su gibi son derece hayati, kısıtlı ve ikame edilemeyen bir doğal kaynağın korunması, akılcı kullanımı ve bütüncül yönetiminde paydaşların bilgi edinme, kararlara katılma ve uygulamayı güçlendirme yönündeki talepleri; yasa yapıcılar ve planlama yetkisine sahip kurumlarımızca hâlihazırda devam eden yeniden yapılanma sürecinde dikkate alınmalıdır. • AB SÇD yaklaşımında olduğu gibi tatlı su ekosistemlerinin korunması ve iyi duruma ulaştırılması temel prensibi etrafında toplumun sağlıklı ve yeterli miktarda suya erişimi ile ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir kalkınma hedefinin ancak katılımcı bir yaklaşımla ve toplumsal destek ile 27 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM başarılabileceği gerçeği ile 25 havzada nehir havzası yönetim planları hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Politikalar oluşturulurken ve su yönetimi planları hazırlanırken iklim değişikliğinin dikkate alınması şarttır. • Su kullanıcı örgütleri (Sulama birlikleri ve kooperatifleri) “suyun akılcı kullanımı” prensibi etrafında yeniden tek bir çatı altında organize olmalıdır. Su kullanım ücretleri alana göre değil, tüketime (m3) göre tahsil edilmelidir. Sulama için harcanan enerjiye indirim uygulanmalı ve tahsilât hasat sonunda yapılması hususu da değerlendirilmelidir. • Modern sulama teknolojilerinin uygulanması ve iyi tarım uygulamaları konusunda su kullanıcı örgütleri ve çiftçileri eğitilmeli ve teşvik edilmelidir. • Yeraltı sularının kayıt dışı, aşırı ve bilinçsiz kullanımı önlenmeli, akiferin yıllık besleme miktarından daha fazla su çekilmemelidir. • Su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini sağlayan bir sistem olan SCADA’nın kullanılması önerilmektedir. Basınç yönetimi fiziki kayıpların ve boru patlaklarının oluşma sıklığının azaltılmasında kullanılabilen etkin bir yöntemdir. Bu konuda, şebekedeki hidrolik su modellemesi, basınç yönetimi için önemli bir araçtır. • Kurumların birbirinden farklı yapıda teşkilatlanması, su verisinin havza bazlı üretilememesi, veri üretim ve paylaşım sorunları; su verisi ile ilgili gereksinimlere cevap verebilecek ve kurumlar arası birlikte çalışabilir bir bilgi sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda Ulusal Su Bilgi Sistemi (USBS) kurulmalıdır. Ormancılık ve Su Şurası, Su Kalitesi Yönetimi Çalışma Grubu Raporu (2013)’na göre; • Atıksu arıtma tesislerinin dünyadaki gelişmelere paralel olarak, teknolojik ve ekonomik en uygun teknolojiler kullanılarak inşa edilebilmesi için öncelikle, su yönetiminin ayrılmaz bir parçası olan atıksu yönetimi ile ilgili politikaların tek bir “kurumsal yapı” altında geliştirilmesi, uygulanması ve ilgili çeşitli kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması son derece önemlidir. • AAT’lerin işletimiyle ilgili sorunların çözülmesi için uzun süreli işletme ihalelerine izin verecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. AAT yatırımlarının “yap-işlet” veya “yap-işlet- 28 ENDÜSTRİ OTOMASYON devret” gibi modern finans yöntemleriyle yapımı ve işletilmesi için gerekli özendirici önlemler alınmalıdır. Ayrıca arıtma tesisi işletimiyle ilgili bir yeterlilik tanımı yapılmalı ve tesis operatörlerinin “yeterlilik sertifikası”na sahip olmaları şart koşulmalıdır. Netice olarak, ülkemizde öncelikle su kaynaklarının koruma kullanma dengesi esas alınarak katılımcı bir yaklaşımla kimyasal, ekolojik, miktar, sosyal, ekonomik mekansal, çevre düzeni planı, iklim değişikliği, su verimliliği gibi bütün mekanizmalarını bütünleştiren üst çevresel hedeflerinin belirlenerek; mevcut durumunun tespitiyle, sucul hayatın sürdürülebilir şekilde korunması, kullanılması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, su ile ilgili bilgilerin tek elde toplanması, izlenmesi, havza bazında bütüncül planlamalarının yapılması hususları su kaynaklarımızın korunması açısından önem arz etmektedir. Su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesinin en önemli koşullarından bir tanesi hazırlanan planların ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde gerçekleştirilen diğer planlama süreçleriyle uyumlu olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, ulusal bölgesel ve havza düzeyinde yapılacak su planlaması çalışmalarının, yatırımları yönlendiren kalkınma planları ile her tür ve ölçekte mekânsal planlama süreçlerine entegre edilmesi gerekmektedir.” DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON ATIKSU SEKTÖRÜ SON 5 YILDA 2 KAT BÜYÜDÜ! Sabah Gazetesi’nin Eylül 2015 tarihli, “Atık suya 8 yılda 38 milyar $ yatırılacak” başlıklı haberine göre, son 5 yılda 2 kat büyüyen atık su arıtma sektörü gaza basmış. Halihazırda 12 milyar doları bulan yatırımlara, 8 yılda 38 milyar dolar eklenecekmiş. ITE Turkey bünyesinde yer alan E Uluslararası Fuarcılık (EUF) tarafından bu yıl (2015) ilki düzenlenen IWE Istanbul Water Expo-Su ve Atıksu Arıtma Teknolojileri Fuarı ve Konferansı’nın Fuar Direktörü Tülin Bozkurt Bulut, su ve atıksu sektörünün küresel krize rağmen yılda ortalama yüzde 5 büyüdüğünü söylemiş. Sektörün 2014’te 30 600 milyar dolara ulaştığını belirten Bulut, “Bu pazarda gelişmekte olan ülkeler mega altyapı projeleriyle ön plana çıkıyor” demiş. Türkiye’nin AB raporlarına göre su ve atıksu çözümleri için dünyanın en büyük pazarlarından birisi konumuna geldiğini vurgulayan Bulut, şunları eklemiş: ‘AB Entegre Çevre Uyum Stratejisine göre, 2023 yılına kadar Türkiye’nin çevre yatırımlarının 80 milyar doları aşması ve su ve atıksu endüstrisindeki yeni ve rehabilitasyon projeleri için 50 milyar dolarlık yatırım yapıl- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ması planlanıyor. Türkiye’nin su ve atıksu sektöründeki yatırım ihtiyacı yaklaşık 38 milyar dolar. Bu rakamın yüzde 50’si devlet, yüzde 30’u özel sektör, yüzde 20’si ise AB ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından finanse edilecek… Türkiye su zengini bir ülke değil. Bu nedenle atıksu arıtma ülkemiz için çok önemli.” Dört ay sonra yayınlanan Anadolu Ajansı’nın Ocak 2016 tarih ve “Türk girişimcinin atık su arıtma teknolojisi dünyaya açılıyor” başlıklı haberi, ilk habere karşılık veriyor sanki! Haberin devamı şöyle: “Türk girişimci Enes Kutluca’nın üniversite yıllarında geliştirdiği biyolojik boru ile atık su arıtma teknolojisi Biopipe, Japon Mistubishi’nin (MC ve MHI) ana hissedarı olduğu Metito tarafından teknoloji lisanslama ve ortak girişim anlaşmasıyla Afrika ve Asya kıtalarında satışa sunulacak. Biopipe ve Metito arasındaki yapılan ‘Teknoloji Lisanslama ve Ortak Girişim Anlaşması’nın imza töreni girişimci Enes Kutluca, Metito Başkanı Fady Juez ile Biopipe ve Metito yetkililerinin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Yapılan anlaşmayla Kutluca’nın geliştirdiği biyolojik boru ile atık su arıtma teknolojisi Metito tarafından Afrika ve Asya kıtalarında satışa sunulacak. Toplantıda konuşan Fady Juez, yaptıkları işle ilgili katılımcılara bilgi vererek, ilk aşık oldukları büyük teknolojinin Biopipe olduğunu söyledi. Basit ve doğaya çok yakın teknolojilerin önemine işaret eden Juez,’ Biopipe’i Türkiye’den alıp tüm dünyaya tanıtmak için kendimize çok güveniyoruz’ dedi. Enes Kutluca ise tamamen Türkiye’de geliştirilen teknolojinin uluslararası alanda patentlenerek dünya çapında kullanıma sunulduğuna işaret ederek, şunları söyledi: ‘Bir Türk teknolojisi dünyaya açılıyor. 6 yıl önce bir problemi çözmek adına yola çıktık. Problem atık su arıtımı problemiydi. Dünyadaki atık suların yüzde 90’ı olduğu gibi arıtılmadan doğaya veriliyor ve devletler milyonlarca liralar harcayarak kanalizasyon boruları döşeyip, milyonlarca lira harcayarak büyük su arıtma tesisleri yapıyorlar. Ve bu atık sular toplanıp tekrar kullanılamıyor. Diğer yandan da parklar bahçelerin sulanması için temiz suya da para ödüyoruz. Bunun nedenini düşünmeye başladım ve araştırmalarım sonucunda şu sonuca vardım, sürdürülebilir bir arıtma sistemi sektörde yoktu. Buradan yola çıkarak kolları sıvadım.’ Çalışma dönemine ve yatırım arayışlarına ilişkin detayları paylaşan Kutluca, ‘Bugün burada hayalimin bir kısmı olan dünyaya açılma alanında çok güzel bir imza töreni gerçekleştiriyoruz’ dedi. Paylaşılan bilgilere göre, Biopipe, doğadan ilham alınarak geliştirilen yeşil teknoloji atık su arıtma sistemi olarak nitelendirilirken, bu yenilikçi sistem, boruların içindeki bakteriler sayesinde atık suyu çamur üretmeden borularda arıtarak organik tarıma da elverişli AB standartlarında temiz su üretiyor. Yapılan anlaşmayla Türkiye’de ilkler arasında olan teknoloji lisanslama ve ortak girişim anlaşması ile yükselen pazarda akıllı su yönetimi çözümleri üreten Metito firması, Afrika ve Asya kıtalarında tek yetkili olarak Biopipe biyolojik atık su arıtma teknolojisini sunabilecek. Biopipe teknolojisinin Türk mucidi Enes Kutluca, Biopipe teknolojisini mühendislik öğrencisiyken geliştirdi ve 2013 yılında İsviçre’den yatırım alarak Biopipe TR Çevre Teknolojileri A.Ş.’yi İstanbul’da ve Biopipe Global AG’yi Zürih’te grup şirketi olarak ortağı Enver Mısırlı ile birlikte kurdu. Kısa zamanda elde edilen bu başarı Türkiye’de son iki yılda kurulumu yapılan önemli projelerin de katkısıyla Biopipe dünya devlerinin merceğine yerleşti. Metito ile yapılan Teknoloji Lisanslama ve Ortak Girişim Anlaşması ile Biopipe, 3 yıl içinde satış hacmini arttırmayı öngörüyor. Ayrıca Biopipe teknolojisi konvansiyonel sistemlere alternatif hale getirildiği noktada, Metito’nun global pazarda hakim olduğu konvansyionel satış hacmine ilave satış hacmi yakalama da hedefler arasında bulunuyor.” Peki, ‘Atıksu Sektörü’ gerçekten bu kadar değerli mi? Bu soruyu düşünürken, karşımıza çıkan bir belge 31 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM metnini aktaralım: Belge, Frost & Sullivan isimli bir çokuluslu bir danışmanlık şirketinin Mart 2012 tarihli bir araştırması. “Türkiye Atık Su Pazarı” isimli bu araştırmaya göre, “Türkiye’nin su ve atık su piyasasının ileri teknolojilere yönelmesi büyük sektörel fırsatları beraberinde getiriyor. Türkiye’nin su ve atık su piyasası ciddi bir büyümenin eşiğinde bulunuyor. AB uyum yasaları çerçevesinde Türkiye’nin AB çevre müktesebatına uygunluk sağlaması için 2007-2023 yılları arasında yaklaşık 82 milyar 200 milyon dolarlık yatırıma ihtiyaç duyacağı belirtiliyor. 2010 yılında Türkiye’de faaliyetlerine başlayan dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost & Sullivan, Türkiye’de hazırladığı başta enerji, otomotiv, savunma ve sağlık olmak üzere çeşitli sektörlerde uzun vadeli pazar öngörülerini de kapsayan raporlarıyla uluslararası şirketlerin ve yatırım fonlarının Türkiye’deki faaliyetlerine yardımcı olmanın yanı sıra farklı sektörlerde birçok Türk firmasına özel araştırma ve danışmanlık hizmetleri vererek iç ve dış pazarlarda büyümelerine yardımcı olmayı 32 ENDÜSTRİ OTOMASYON sürdürüyor…” Frost & Sullivanın araştırmasına göre “Türkiye’nin su ve atık su piyasası büyük bir piyasa olmasının yanı sıra hâlihazırda büyüme aşamasında bulunuyor. Yasalarda yer alan çevre koruma koşullarına uyma gereği, artan nüfus ve gelişen endüstriyel üretim için sürdürülebilir ve çevreci su ve atık su hizmetlerine olan talep hızlı bir büyüme arz ediyor. Öte yandan mevcut altyapının kötü durumu, su şebekesi kayıpları gibi operasyonel sorunlar özellikle şehirleri zorluyor. Bununla birlikte, hizmetleri küçük yerleşim birimlerine taşıma yönündeki yasal gereklilik de başlı başına itici bir etmen olarak öne çıkıyor. Yasaya uygunluk çerçevesinde 2007 yılıyla beraber AB ve diğer uluslararası finans kurumlarının fon sağlamasıyla, Türkiye kentsel ve endüstriyel sektörlerin talepleriyle ilgili hizmetlerde çekici bir pazar konumuna ulaşmış bulunuyor. Bu bağlamda, arıtma piyasası kentsel ve endüstriyel olmak üzere iki büyük alanı kapsıyor. Bu alanların ikisi de arıtma ekipmanı, inşaat işleri, hizmetler ve diğer işler olmak üzere dört ana ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM bölüme ayrılıyor. Avrupa Birliğinden gelen katılım öncesi fonlar Türkiye’de su sektörünün büyümesini hızlandırıyor. Bununla birlikte, AB ve uluslararası finans kurumlarının sağladığı fonlar su sektörünü destekleyen faaliyetlerle uğraşan yabancı şirketler açısından piyasayı daha çekici hale getiriyor. 2000 ila 2009 yılları arasında çevre sektöründe kurumsal geliştirme ve yasaya uygunluk çerçevesinde 85 milyon avroluk fon elde edilmiş bulunuyor. 2011-2013 yılları arasında ise Çok Yıllı Yol Gösterici Planlama Belgesi (MIPD) ile Çevre ve İklim Değişikliği kapsamında 465.6 milyon dolar fon alınması bekleniyor. Uluslararası finans kurumları Türkiye’nin su sektöründe aktif rol oynuyor. İller Bankası ve diğer kredi mekanizmalarıyla yerel yönetimlere kredi sağlanıyor ve bu krediler Türkiye’de su sektörünün cazibesini artırıyor. Su ve atık su projeleri için alınan destek, nakit sıkıntısı çeken ve daha çok iyileştirme yapmak için maliyetleri karşılamayacak durumda olan belediyelere büyük yararlar sağlıyor. Öte yandan, artan su kaybı köhne altyapının olumsuz bir sonucu olarak dikkat çe- kiyor. Türkiye’nin su şebekelerinde ortalama yüzde 50 oranında hesap dışı su bulunuyor. Bu oranın yüzde 37 gibi ciddi bir oranı ise İstanbul’un su şebekesinde görülüyor…” Frost & Sullivan Türkiye uzmanları, su kaybı geçmişle kıyaslandığında azalmış olsa da, maliyet verimliliği ve kaynak verimini artırmak için eski ve sızdıran boruların acilen değiştirilmesi gerektiğini belirtiyorlar: “Türkiye’nin yetersiz su ve atık su arıtımı sorunu ve altyapının iyi işletilmesiyle ilgili önemli problemleri bulunuyor. Eski ve verimsiz altyapı, arıtma düzeylerini kötüleştiriyor. AB çevre direktifleriyle uygunluk ve katılım öncesi fon alma ihtiyacı da, verimsiz arıtma tesislerini modernleştirme ve onarım çalışmaları yapmak için itici bir rol oynuyor. Tarım amaçlı planlı olmayan yeniden kullanım yıllardır uygulanıyor. Ancak arıtılmış kaliteli atık suyu tarım sulamasında değerlendirmek üzere yeniden kullanım yaygın olarak uygulanmıyor. Öte yandan, halkın su kirliliği ve çevre koruma bilinci giderek artıyor. Ayrıca su altyapısı ve halk sağlığı sorunları arasındaki doğrudan ilişki halk tarafından gayet iyi biliniyor. Tüm bu etmenler atık 33 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM su ve genel anlamda su altyapısına verilmesi gereken önemi artırıyor. Su rezervlerinin kirlenmesini önlemek ve kamuya güvenli su tedariki sağlamak için su şirketleri ve ilgili endüstriyel çevrelerin omuzlarındaki yük giderek artıyor. Olumlu bir gelişme olarak kirliliği önlemek için uygun arıtma tesislerinin önemi konusunda kamuoyu bilincinin gittikçe yükseldiği gözleniyor. Türkiye’de su rezervlerinin kalitesi hakkında güvenilir veriler ile su sektörüyle ilgili ekonomik analizler bulunmuyor. Bununla birlikte, su kalitesi kriterleriyle su kalitesi takibinin de olmayışı AB direktiflerini hayata geçirme çabalarına gölge düşürüyor. Yeterli icra ilkesinin olmayışı ve birden fazla kurumun izleme süreçlerine dahil olmasından dolayı çevre yönetim işlevlerinde sorunlar ve çakışmalar gözleniyor. Bu durum programların etkili uygulanmasına engel oluyor ve entegre çözümlere sekte vuruyor. Dolayısıyla uzmanlığın ve güvenilir arka plan verilerinin olmayışı direktiflerin uygulanmasının önüne geçiyor, Türkiye’nin su ve atık su arıtma piyasasının daha hızlı gelişmesini kısıtlıyor.2007-2023 AB Entegre Çevre Uyum Stratejisine 34 ENDÜSTRİ OTOMASYON göre Türkiye’nin AB çevre müktesebatına uygunluk sağlaması için yaklaşık 82 milyar 210 milyon dolar yatırıma ihtiyaç olduğu tahmine diliyor. Bu yatırımın yüzde 80inin kamu sektörü tarafından gerçekleştirileceği, geriye kalanın ise özel sektör tarafından hayata geçirileceği öngörülüyor. Türkiye’de kirlilik boşaltımına ilişkin vergi zorunluluğunun olmayışı, kirlilik yaratan şirketlere para cezası uygulaması getiren, böylece maliyet istirdatı (geri alma) sağlayacak ve uygunluğu teşvik edecek ‘kirleten öder’ ilkesinin olmaması anlamına geliyor. Su sektörünün büyümesini engelleyen diğer finansal faktörler, tarifelerin yetersizliği, örneğin farklı müşteri grupları ve farklı departmanlar arasındaki etkileşimli sektör iştirakleri olarak öne çıkıyor. Bu faktörler su hizmetleriyle ilgili mali kararların yetersiz değerlendirilmesine yol açarak, farklı kentsel hizmetler için gereken maliyet istirdadının yetersiz değerlendirilmesine neden oluyor. Öte yandan, küçük ve orta ölçekli bele- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM diyelerde su altyapısının gelişimi, yeterli fon ve kurumsal yeterliliğin olmayışı nedeniyle yavaşlamış bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin su ve atık su altyapısı, özellikle su şebekesi iyi bir durumda bulunmuyor… Türkiye’nin güçlü ihracat eğilimi ve gelişmekte olan endüstrileri göz önünde bulundurulduğunda, sanayi sektöründe su ve atık su arıtmaya olan talebin daha güçlü olması gerektiğinin altını çiziyorlar. Bu noktada kaliteli arıtma suyu, nüfus artışı, yetersiz altyapı ve AB’den fon alma anahtar başlıklar olarak öne çıkıyor. Yetersiz fona sahip olan ve mali kaynakları zayıf olan küçük ve orta büyüklükteki kentler yatırımcılara cazip gelmiyor. Uzmanlığın ve su kalitesi verilerinin olmayışı ise daha iyi su kaynakları yönetimini geliştirmeyi kısıtlayan bir başka önemli faktör olarak belirginleşiyor. Türkiye’nin su ve atık su piyasası büyüme aşamasında bulunuyor. Gelişen su ve altyapı yönetim gerçeği nedeniyle Türkiye bu alanda geçiş dönemi ülkesi olarak değerlendiriliyor. Öte yandan, piyasa geniş bir coğrafi bölgeyi kapsıyor ve yakın gelecekte bu alanın daha da genişlemesi bekleniyor. Bununla birlikte, piyasa küçük ve orta ölçekli birçok yerel şirket arasında bölünmüş bulunuyor. Öte yandan, Türkiye’nin fon alabilme gücü ve teknik uzmanlık talebi nedeniyle uluslararası şirketler açısından gitgide daha cazip hale geliyor. Büyük inşaat şirketleri radarlarını kurulacak tesislere çevirmiş bulunuyor.” Frost & Sullivan uzmanları, su yönetimi periyotlarında artan su stresi ve kaygılarının, 2020yılında sürdürülebilir su ve atık su arıtma çözümlerinin göz önüne alınmasına yol açacağını ileri sürüyorlar. Bu bağlamda, su endüstrisi değer zincirinin çok yakın bir zamanda, mühendislik tedariki ve inşaat şirketleri, su ve atık su arıtma sistemi montajcıları ve orijinal ekipman üreticileri arasında güçlü bir entegrasyona şahit olaca- ğı belirtiliyor. Böylece kimyasal içermeyen su ve atık su arıtma çözümleri, atık su arıtma yoluyla biyogaz üretimi ve maddi kaynakların kurtarılması gibi yeniliklere yol açacağı vurgulanıyor. Frost & Sullivan, artan nüfus ve kentleşmenin su endüstrisini doğrudan etkileyen bir mega eğilim olduğunun altını çiziyor. Milyarlarca dolar yatırım çekmesi beklenen bir başka mega eğilimin ise “altyapı geliştirme” olduğu, bunun su endüstrisinde yeniliklerin ve gelirlerin artmasına doğrudan zemin hazırlayacağı belirtiliyor. Bu noktada Frost & Sullivan, Türkiye için üç büyük tahminde bulunuyor. Birincisi, piyasa su kaynakları yönetiminin iyileştirilmesi, sürdürülebilirlik ve akıllı altyapı yönünde geliştikçe entegre çözüm ve hizmetlerle enerji tasarruflu teknolojilerin sağlanması yaygınlaşacak. İkincisi, atık su arıtma sektörü kentsel ve endüstriyel sektörlerde en yüksek büyüme potansiyelini gösterecek. Gelişmiş atık su arıtma teknolojileri, özellikle hassas su rezervleri taşıyan yerlerde daha yüksek düzeyde büyüyecek. Üçüncüsü, artan sanayileşme ve kentsel hizmetler, filtrasyon ve dezenfeksiyon gibi gelişmiş teknolojilerin büyümesini artıracak. İyileştirilmiş imha yöntemlerinin geliştirilmesini yönlendiren çevre ve halk sağlığı güvenlik sorunlarını ele alma ihtiyacıyla beraber çamur arıtma teknolojileri de büyük önem kazanacak. 35 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON ATIKSU’YA BAKIŞIMIZ Yabancıların dikkatle eğildiği “Atıksu Sektörü” konusunda biz ne yapıyoruz? Bu soruya cevap bulmak için, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Atıksu Arıtımı Eylem Planı (2015– 2023)” çalışmasına bakıyoruz. Plan’a göre,’Türkiye’de Atıksu Arıtım Teknolojilerinin Mevcut Durumu’ şöyle: “Türkiye’de evsel atık suların arıtılması amacıyla 2014 yılı itibariyle toplam 597 arıtma tesisi bulunmaktadır. Bu tesisler 58.998.171 kişiye hizmet etmektedir. Tesislerin 303 adeti ikincil arıtma, 40 adeti derin deniz deşarjı, 40 adeti paket arıtma, 13 adeti fiziksel arıtma, 124 adeti doğal arıtma ve 77 adeti ise ileri arıtma/ BNR’dır. Küçük yerleşim birimlerinde paket arıtma, denize yakın yerleşimlerde fiziksel arıtma ve sonrasında derin deniz deşarjı, arazinin ve iklim şartlarının uygun olduğu yerleşimlerde doğal arıtma sistemleri kullanıl- 36 maktadır. Halihazırda işletilen tesislerin önemli bir kısmı kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum ve yağ tutucu, ön çökeltim tankı, havalandırma havuzu ve son çökeltim tankından ibarettir. Havalandırma havuzu ve son çökeltim tankı, aktif çamur sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Son yıllarda atıksuları geri kazanımı dikkate alınarak ileri arıtma prosesleri ile atıksular arıtılması gündemdedir. 2005 yılından sonra inşa edilen çok sayıda arıtma tesislerinde nütrient (azot ve fosfor) giderilmektedir. Bu tesislerde kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum ve yağ tutucu, anaerobik reaktör (havasız), anoksik reaktör, aerobik (havalandırmalı) reaktör ve son çökeltim tankları bulunmaktadır. Atıksu geri kazanımı için son çökeltim tankı sonrasında kum filtresi ile dezenfeksiyon ünitesi (özellikle ultraviole ışını) ilave edilmektedir. Konvansiyonel arıtma prosesleri yerine son yıllarda membran proseslerde kullanılmaya başlamıştır. Bu tesislerde kaba ızgara, terfi istasyonu, ince ızgara, kum ve yağ tutucu, membran biyoreaktör (MBR) ve dezenfeksiyon ünitesi bulunmaktadır. Türkiye’de Muğla Konacık ve Antalya Gazipaşa evsel AAT tesislerinde MBR siste- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM mi kullanılmaktadır. Bu sistemlerle arıtılan atıksuların ultraviole ışını ile dezenfeksiyonu sonrasında farklı amaçlar için yeniden kullanımı mümkündür… lanmıştır. 29 Kasım 2007 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan ÇOP programı AB tarafından IPA kapsamında çevre altyapı projelerine sağlanacak finansman kaynaklarının çerçevesini belirleyen plan- ATIKSU YÖNETİMİ KONUSUNDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR lama belgesidir. ÇOP kapsamında Türkiye’nin çevre sektöründeki performansını, Avrupa Birliği’nin ilkeleri ve politikaları doğrultusunda geliştirmesi için finansman sağlanmaktadır. ÇOP finansmanı ile AB standartlarında içme suyu, atık su ve katı atık altyapı gibi çevre altyapı yatırımlarına ulaşan nüfus ve yerel yönetim sayısı arttırılarak ülke genelinde çevre kalitesinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir. ÇOP kapsamında gerçekleştirilen altyapı yatırımlarının finansmanının % 85’i IPA geri kalan % 15’i ise Bakanlık ve belediyelerin kendi imkânlarından oluşan ulusal kaynak ile karşılanmaktadır. 2007-2013 dönemi için toplam ÇOP bütçesi 803 Milyon Avro olarak belirlenmiştir. ÇOP fonlarının dağıtımında ilk öncelik içme suyu ve atıksu altyapılarının yapımına yönelik projelere ayrılmıştır. Daha sonra ise entegre katı atık yönetimimin iyileştirilmesi ve teknik yardım projelerinin finansmanı sağlanmıştır. İçme suyu altyapı işleri kapsamında kullanılan finansman ile içme suyu arıtma tesisi, isale hattı ve dağıtım şebekesi, su depoları ve dezenfeksiyon sistemlerinin yapımı ve rehabilitasyo- Projeler ve Finansman yardımları: Ülkemizde çevre altyapı projeleri çeşitli kamu kurumlar tarafından farklı finansman kaynaklarıyla gerçekleştirilmektedir. Ulusal kaynaklar kullanarak yatırım gerçekleştiren kamu kurumları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, İller Bankası ve belediyelerden oluşmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) fonlarıylada önemli oranda çevre yatırımları yapılmıştır. IPA Projeleri: AB tarafından 2007–2013 döneminde IPA kapsamında kullanılmak üzere 11,5 Milyar Avro’luk kaynak ayrılmıştır. Bu dönem için Türkiye’ye ayırılan miktar ise 4,873 Milyar Avro’dur. Bu miktarın 1,8 Milyar Avro’su Bölgesel Kalkınma bileşenine tahsis edilmiş olup, 803 Milyon Avro’luk kısmının Çevre Operasyonel Programı’nda (ÇOP) kullanılması plan- 37 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM nu ile birlikte otomasyon yazılımı, sistem kurulumu ve ekipman alımına yönelik projeler fonlanmaktadır. Atıksu altyapı çalışmaları kapsamında atıksu arıtma tesisi, kanalizasyon ve yağmursuyu şebekelerinin yapımı ve rehabilitasyonu ile birlikte dere ıslahı, ekipman alımı, otomasyon yazılımı ve sistem kurulumu gerçekleştirilmektedir. Entegre katı atık yönetim çalışmaları kapsamında ise düzenli depo sahası yapımı, eski vahşi depolama alanlarının ıslahı ile birlikte geri dönüşüm, tıbbi atık sterilizasyon, atık transfer istasyonları ve sızıntı suyu arıtma tesislerinin yapımı gerçekleştirilmektedir. Ayıca atık toplama araçları ve ekipmanlarının temin projelerine de finansmanı sağlanmaktadır. Teknik yardım kapsamında ise belediyelerin, belediye birliklerinin, AB Yatırımları Dairesi Başkanlığı’nın ve diğer birimlerin ve kurumların kapasitelerinin program kapsamındaki projelerin hazırlanması, uygulama aşamasındaki projelerin inşaat kontrolörlüğü ve su projeleri kapsamındaki belediyelerde sular idaresi kurulması/iyileştirilmesi çalışmaları gerçekleştirilmektedir. 38 ENDÜSTRİ OTOMASYON 2007-2013 döneminde yaklaşık 13 milyon kişiye hizmet verecek altyapı sistemlerinin projelendirilmesi, ihalesi ve inşaatı gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 32 adet su yönetim projesi (785 Milyon Avro) ve 7 adet entegre katı atık yönetim projesi (160 Milyon avro) için toplamda 945 milyon Avro finansmanı kullanılmıştır. 2013 yılı sonu itibari ile IPA kapsamında 25 projenin finansman kararı alınmış ve 18 projenin uygulamasına başlanmıştır. 2014-2020 dönemini kapsayan dönem için aday/ potansiyel aday ülke ayırımı olmadan fonlar bileşen bazlı değil, sektör odaklı bir yaklaşım esas alınarak dağıtılacaktır. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ‘Ülke Strateji Belgesi’nin ilk taslağına göre, 20142020 döneminde Çevre ve İklim Değişikliği Sektörü için ayrılan AB katkısı 725 Milyon Avro’dur ve bunun yaklaşık % 25’inin iklim değişikliği ile mücadele konusunda harcanması öngörülmektedir. Ayrıca 23 adet su ve 15 adet katı atık olmak üzere, toplam yatırım tutarı yaklaşık 867 Milyon Avro olan 38 adet çevre altyapı projesinin hazırlık çalışmaları devam etmektedir. Tamamlanacak projelerle tahmini 7 Milyon kişiye hizmet verilmesi planlanmaktadır. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Öncelikler ve Önlemler Öncelik: Kanalizasyon ve atıksu arıtma hizmetlerini yapma ve mevcut devam eden hizmetleri iyileştirme, verimli ve sürdürülebilir şekilde kanalizasyon ile atıksu projelerini geliştirmektir. Bu öncelikler için aşağıdaki hedefler ve önlemler dikkate alınmalıdır. Hedefler: -2017 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde yaşayanların %85’ine atıksu hizmeti sağlamak, -2023 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde kanalizasyon ve atıksu arıtma hizmeti oranının %100 olmasını sağlamak, -Atıksu altyapı tesislerinin kurulması, bakımı, onarımı, işletilmesi, kapatılması ve izlenmesi, bu tesislerle ilgili olarak verilen tüm hizmetleri karşılayabilecek tam maliyet esaslı tarifelerin uygulanmasını sağlamak; -Sanayilerin atıksularını arıtmaları veya ön arıtmaları sonrası kentsel atıksu toplama sistemine vermelerini sağlamaktır. Önlemler: -Alıcı ortam özellikleri ve çevre kirlenmesi dikkate alınarak AAT proseslerini belirlemek ve gerekli ise mevcut tesislerin proseslerini revize etmek, -Hedeflerin gerçekleştirmesi için gerekli finansmanın temin etmek, -Tam maliyet esaslı tarifleri uygulayanlara teşvik vermek, -Sanayilerden altyapı sistemlerini tamamlayanlara teşvik vermektir. Ekonomik Göstergeler: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çevresel altyapı ile ilgili yatırımları desteklemekte ve çevre politikalarının etkin uygulanması amacıyla çevre katkı payları gibi ekonomik araçlar geliştirmektedir. Çevre katkı payları 2872 sayılı Çevre Kanunu ile düzenlenmiştir. Çevre Kanunu kapsamında alınan çevre katkı payı kaynakları şunlardır; ithalat katkı payları, Büyükşehir Belediyeleri atıksu uzaklaştırmalarından gelen katkı payı, çevre cezalarından gelen katkı payı, bağış ve hibeler ile faiz gelirleridir. Çevre katkı payları atıksu arıtımı, atık bertarafı ve katı atık geri kazanım tesislerinin gözetim, fizibilite, etüt, proje ve inşaat işlerinin kredi veya yardım suretiyle desteklenmesinde, çevre eğitimi ve yayını ile çevre kirliliğinin giderilmesi için belediyelerce yapılan harcamalarda kullanılmaktadır. Bakanlık tarafından yerel yönetimlere çevre giderlerinde kullanılmak üzere nakdi yardımlar da yapılmaktadır. 2005 yılından Ocak 2012 tarihine kadar 2290 belediye ve birliklere toplam 575.068.817 TL yardım yapılmıştır. 2011 yılında toplam 235.000.000. TL çevre katkı paylarından gelir elde edilmiş olup, bu miktarın 205.660.442 TL’lik kısmı ile belediyelere yardım yapılmıştır. Çevre katkı paylarının her yıl % 10 artacağı ön görüsü ile yıllık yardım miktarları da aynı ölçüde artırılmıştır. 2015 yılından 2023 yılına kadar yerel yönetimlere yapılması öngörülen yardım tutarının toplam (kümülatif olarak) 2.232.434.200 TL olması hedeflenmektedir. Atıksu arıtma tesisi enerji teşviki kapsamında mevzuata uygun olarak çalıştırılan atıksu arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde ellisine kadar olan kısmı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından karşılanabilmektedir. 2015 yılı itibariyle Elektrik Teşvikinden faydalanmak için Geri Ödeme Belgesi almış tesis sayısı 413’e ulaşmıştır. Yönetmelik kapsamında 2011 yılında 172 tesise 23 milyon TL, 2012 yılında 212 tesise 27 milyon TL, 2013 yılında 207 tesise 30,2 milyon TL ve 2014 yılında ise 225 tesise 30,4 milyon TL teşvik yardımı yapılmıştır. Plan’a göre, Atıksu Sektöründe Gzft (Swot) Analizi şöyle: GÜÇLÜ YÖNLER *Atıksu ile ilgili AB direktifleri tam uyumlu olarak iç mevzuata aktarılması. *Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan değişiklikle yeni Büyükşehir Belediyelerinin sayısı arttırılması Bakanlık ve büyükşehir belediyelerinde atıksu ile ilgili birimlerde çalışan teknik personel sayısı ve bilgi düzeyinin sürekli olarak artması. *Ulusal kaynaklar ve IPA fonlarıyla atıksu altyapı yatırımlarının artması. 39 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM *Büyükşehir Belediyeleri’nin sayıları artırılması ile atıksu altyapı yatırımlarının tek bir elden ve daha güçlü bütçe ile yapılabilme imkanına ulaşılması. *AB müktesebatındaki atıksu ile ilgili birçok direktifin aktarımın yapılmış olması. *AB ilerleme raporlarında yapılan yatırımlarla atıksu arıtım kapasitesinin artmasından olumlu gelişme olarak değerlendirilmesi. *Bakanlık, büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimlerdeki personelin yabancı kurum ve meslektaşları ile teknik bilgi ve modern teknoloji uygulamalarına dair paylaşımlarının artması. *Atıksu yatırımlarına yönelik IPA fonlarının artarak devam etmesi ZAYIF YÖNLER *Mevzuatın yerelde uygulanmasında sorunlar yaşan- 40 ENDÜSTRİ OTOMASYON ması. *Yerel yönetimlerin kurumsal ve teknik kapasiteleri ile finansman kaynaklarının yetersiz olması. *Kurumsal ve teknik kapasiteleri yetersiz olan yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği arıtma tesisi vd. altyapı yatırımlarının işletme performanslarının düşük olması. *Atıksu arıtma sistemlerinde ulusal teknoloji ve ARGE katkısının düşük oranda olması. *Atıksu hizmet tarifelerinin tam maliyet esası ile tarifelere yansıtılamaması ve toplanan ücretlerin yalnızca su sektörü için kullanılamıyor olması. FIRSATLAR *AB müktesebatındaki atıksu ile ilgili birçok direktifin aktarımın yapılmış olması. *AB ilerleme raporlarında yapılan yatırımlarla atıksu ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM arıtım kapasitesinin artmasından olumlu gelişme olarak değerlendirilmesi. *Bakanlık, büyükşehir belediyeleri ve yerel yönetimlerdeki personelin yabancı kurum ve meslektaşları ile teknik bilgi ve modern teknoloji uygulamalarına dair paylaşımlarının artması. *Atıksu yatırımlarına yönelik IPA fonlarının artarak devam etmesi. TEHDİTLER *AB üyelik sürecinde yaşanabilecek belirsizlikler nedeniyle ulusal mevzuatın uyumlaştırılması veya geliştirilmesinde yaşanabilecek yavaşlamalar. *Atıksu arıtma teknolojilerinde kısmi dışa bağımlılık. Plan’ın sonunda yer alan “Değerlendirme ve Öneriler” ise şöyle: “Yaşamın vazgeçilemez kaynaklarından biri sudur. Sular, içme ve kullanma ile endüstriyel amaç için kullanım sonrası kirlenmekte ve atıksu oluşturmaktadır. Oluşan atıksuların canlı yaşamı ve çevre üzerinde olumsuz etkilerinin en aza indirgenebilmesi için uygun arıtma prosesleri ile arıtılması gerekmektedir. Türkiye’de atıksuların toplanıp arıtılması için mevzuatın yeterlidir. Ayrıca, çevre kirliliğinin önlenmesi Anayasa ile garanti altına alınmıştır. Su ve atıksu ile ilgili Türkiye’de yetkili olan çok sayıda bakanlık, kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. Su ve atıksu sektörünün sağlıklı işletimi ve denetimi için yetkili kurum ve kuruluş sayısının asgariye indirilmesi önerilmektedir. Atıksuların sağlıklı işletilmesi için yeterli insan gücü ve donanımlı bireyler Türkiye’de mevcuttur. Vatandaşların bilinç seviyesinin artması da çevre kirliliğinin azaltılmasına ve dolaysıyla atıksuların arıtılması ihtiyacının ortaya konmasına katkı sağlamaktadır. Su ve atıksu sektöründe finansman sıkıntısı sebebiyle planlanan AAT ve kanalizasyon ile yağmur suyu kanallarının yapılmasında gecikmeler olmakta ve bu durum ilgili bölgede yaşayanların refah seviyesini düşürmektedir. Ayrıca, finans yetersizliği sebebiyle özellikle nüfusu az olan ilçe belediyeleri ile belde belediyeleri AAT sistemlerini sağlıklı işletmede sorunlar yaşamaktadır. Bu yerleşimlerin bulunduğu illerde Büyükşehir belediyelerine benzer şekilde Su ve Kanalizasyon İdare’leri şeklinde kuruluşların oluşturulması önerilmektedir. Böylece, nüfusu az olan yerleşimlerin atıksularının toplanması ve arıtılması konusunda yaşanan sorunlar kısmi olarak azaltılabilir. 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de 597 adet AAT bulunmaktadır. Gerek AAT ve gerekse kanalizasyon ile yağmur suyu sistemleri konusunda sağlıklı veri envanterinin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Çok sayıda kurum ve kuruluşun yetkili olması sebebiyle verilere ulaşmada ülke çapında sorunlar yaşanmaktadır. Altyapı sistemleri ve ihtiyaçların daha sağlıklı tespiti için verilerin tek elde toplanması ve uzman kişiler tarafından değerlendirilmesi önerilmektedir. Böylece, sorunlara kısa sürede müdahale etme imkanı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de 30 adet büyükşehir belediyesi, 957 ilçe ve 1394 adet belediye teşkilatı ve 279 adet OSB bulunmaktadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun Geçici 4. maddesi gereği belediyeler tarafından kentsel atıksuların ve OSB’ler tarafından OSB kaynaklı atıksularının arıtılması gerekmektedir. Bazı OSB’lerin atıksuları kentsel atıksu karakterinde olduğu için arıtma tesisi kurmaksızın, sularını kentsel atıksulara vermektedir. Bazı OSB’lerde kentsel atıksu kanalına deşarj edilecek seviyeye kadar atıksularını arıttıktan sonra kentsel atıksu toplama kanalına vermektedir. Özellikle kentsel atıksu kanalının mevcut olmadığı bölgelerde, OSB ve sanayi kuruluşları atıksularını alıcı ortam özelliği ve Su Kirliliği ve Kontrollü Yönetmeliğine uygun şekilde arıtmalıdır. 2012/24 sayılı genelge ile 10.000 m3/gün ve üzerindeki kapasiteli belediye ile sanayi suları online olarak izlenmektedir. Bu debi değerinin ilk aşamada 2.500 m3/gün değerine çekilmesi önerilmektedir. Böylece çevreyi kirletenlerin tespiti ve ilgililer hakkında işlem yapılması daha kolay olacaktır. 2.500 m3/gün kapasite, birçok yerleşim birimindeki kentsel atıksu arıtma 41 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM tesisinin çalışmasını olumsuz etkileyebilecek seviyededir. İkinci aşamada da bu değerin 1.000 m3/gün seviyesine çekilmesi uygun olabilir. Böylece kirleten öder prensibi daha sağlıklı işletilebilir ve çevre korunmasına katkı sağlanabilir. Atıksu oluşumunu azaltılması ve oluşan atıksuların tekrar geri kullanılabilirliği günümüzde dünyada önemli konu başlıklarını oluşturmaktadır. Su talebi her geçen gün artmakta ve fakat ulaşılabilir tatlı su kaynakları ise kirlenme sebebiyle gün geçtikçe azalmaktadır. Kısıtlı su kaynaklarının kirlenmesi ve suya olan ihtiyacın artması neticesinde sürdürülebilirlik ve doğal kaynakların kontrollü kullanımı, özellikle son yirmi yılda, tüm Dünya’da önem kazanmış ve alternatif su kaynakları üstündeki çalışmalar artmıştır. Türkiye’de atıksuların yeniden kullanımı konusunda kısıtlı sayıda örnekler bulunmaktadır. Atıksuların geri kazanımı ve yeniden kullanımın yaygınlaştırılması için teşvikler verilebilir. Atıksuların yeniden kullanılmasında en önemli alan tarımsal sulamadır. Türkiye’de kullanılan suların yaklaşık %72’si tarımsal sulama 42 ENDÜSTRİ OTOMASYON amacıyla kullanılmaktadır. Arıtılmış atıksular sulama amaçlı olarak kullanılarak geri kazanılan su miktarı artırılabilir ve tarımsal sahalarda kullanılan temiz yer altı ve yer üstü su miktarı önemli oranda azaltılabilir. Mevzuatta sulama suyu için gereken kriterleri sağlayan arıtılmış atıksular sulama amaçlı kullanılabilir. Arıtılmış atıksuyun kullanım ile tarımsal ürün çeşitliliği ve miktarı artırılarak ekonomik katkının arttırılması sağlanabilir. Sulamada, su kullanım uygulamalarının durumu da önem kazanmaktadır. Arıtılmış atıksuların kullanımı için mevcut su kullanım maliyetlerinden pahalı olmaması ile çevresel ve sağlık açısından daha az riskli olması ve de uzun dönem kullanımına yönelik sürdürülebilir olması gerekmektedir. Arıtılmış suların sulama amaçlı olarak kullanılabileceği yerlerden bir tanesi de kent içerisindeki yeşil alanlardır. Öncelikle insan temasının kısıtlı olduğu yada olmadığı yol kenarlarındaki yeşil alanlar olmak üzere ileri arıtma ve dezenfeksiyondan geçirilmiş sular şehir içindeki parklardaki bitki ve ağaçların sulamasında da kullanılabilir. Arıtılmış atıksuların bir ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM diğer sulama imkanı da golf sahalarının sulanması olabilir. Böylelikle hem geri kazanılan atıksu miktarı artırılabilir hemde yerli ve yabancı turistlerin golf oynayabileceği imkanlar artırılmış olur. Tarımsal alanlarda kullanılacak arıtılmış atıksu alt yapı sistemleri mevcut sulama sistemleri ile kolayca adapte olabilmeli ve en düşük maliyeti gerektirmelidir. Arıtılmış atıksu depolama sistemleri hesaplanırken bölgenin tarımsal ürünlerinin çeşitliliği ve su ihtiyacı ile hasat miktarı ve iklim koşulları dikkate alınmalıdır. İklim koşullarında sadece ortalama değerleri değil özellikle maksimum sıcaklık ve buharlaşma değerleri hesaplara dahil edilmelidir. Ayrıca sulama yapılacak tarım alanlarının özellikleri ve arıtılmış suyun bileşeni de önemlidir. Arıtılmış su içerisindeki nutrient ve tuzluluk bileşenlerinin tarım sahalarda uzun dönemli sulama sırasında birikiminin yol açacağı etkiler dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar (783.577 km²) olup, tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri yani 28 milyon hektar mertebesindedir. DSİ tarafından yapılan çalışmalara göre ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar alanın 2011 yılı sonu itibari ile toplam 5,61 milyon hektarı sulamaya açılmıştır… Yağışın fazla olduğu Rize gibi iller deniz kıyısında ve yağışın biriktirilme alanlarının pek fazla olmadığı yerleşimlerdir. Tarımsal faaliyetin fazla olduğu Tekirdağ civarı da deniz kıyısındadır ve bazı yamaç alanlara yağan yağışlar doğrudan denize ulaşmaktadır. Türkiye’nin tahıl ambarı olarak kabul edilen İçanadolu bölgesinde ise yağışlar deniz kıyısındaki şehirlere göre oldukça azdır. Konya, Ankara, Aksaray, Kayseri ve benzeri yerleşimlerde atıksuların özellikle yaz aylarında uygun bir arıtma sonrası tarımsal sulamada kullanılması önerilmektedir. Tarım alanlarının fazla olduğu yerleşimlerde atıksular arıtılarak göl, gölet veya baraj yapılarında biriktirilebilir. Böylece, atıksuların arıtılması ile maddi karşılığı olan ürünlerin yetiştirilmesi söz konusu olacaktır. Arıtılmış sularının bir başka değerlendirme şeklide ye- raltı suyuna beslenerek daha sonra talebin fazla olduğu zamanlarda veya kuraklık dönemlerinde şehirlerin içme suyu ihtiyacının karşılanması veya tarım arazilerinin sulanmasında kullanılmasıdır. Böylece hem yeniden kullanılan atıksı miktarı artırılırken ileride ihtiyaç duyulacak sular kolayca ve düşük maliyetle depolanması gerçekleştirilmiş olur. Yer altı suyu beslemesi iyi derecede geçirgenliğe sahip zemin üzerine inşa edilen infiltrasyon kuyuları vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bu tür uygulama için en uygun zemin türü kumlu toprak bakımından zengin olanlardır. Yeraltı suyu beslemesi sırasında atıksular zeminden süzülürken organik madde, patojen ve nütrient giderimleri de gerçekleşerek ileri arıtma gerçekleşmiş ve su kalitesinde iyileşme sağlanmış olur. Arıtılmış atıksu ile beslenen yeraltı suları daha sonra kuyular vasıtasıyla çekilerek kullanılabilir. Sistemin istenen performansta çalışabilmesi için infiltrasyon havuzlarının süzülmenin gerçekleştirildiği zeminin havasız kalmasına yol açmayacak özellikte olması ve infiltrasyon hızının uygun aralıkta seçilmesi gerekir. Yeraltı suyu beslenmesinde tıkanma ile zemin geçirgenliğinin azalması, yeraltı suyuna patojen karışımı ve yeraltı suyu kalitesinin bozulması gibi sorunlarla karşılaşılmaması için çok iyi planlama yapılması ve uygulama sırasında periyodik kontroller gerçekleştirilmelidir. Zemin tıkanmasının önlenmesi için besleme suyunun askıda katı madde muhtevasının düşük olması gerekmektedir. Bununla birlikte atıksuların zeminden süzülmesi sırasında patojen, organik madde ve THM giderimi ile su kalitesinde artışta olabilmektedir. Kıyı alanlarındaki yer altı suyu fazla miktarda çekilmesi durumunda deniz suları ile hidrolojik bağlantısı olan yerlerde tuzlu suların yeraltı suyuna karışma ihtimali artmaktadır. Yüksek tuzluluğa sahip suların içme suyu olarak kullanma potansiyeli ortadan kalkarken sulamada kullanılması ile de tarım alanlarının veriminin azalmasına yol açabilir. Böyle bölgelerde yapılabilecek en önemli çalışma yeraltı suyunun arıtılmış atıksu ile beslenmesi ile deniz suyunun karışımının önlenmesi olabilir.” 43 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON GERİ DÖNÜŞÜM İLE HEM PARA KAZANILIYOR HEM ÇEVRE! Yeni Asır Gazetesi’nin Aralık 2015 tarihli ve “Uşak geri dönüşümle 1 milyar dolar kazanıyor” başlıklı haberi şöyle: “Kentte 20 bin kişinin istihdam edildiği geri dönüşüm sektöründe 120 ton pet şişe ve 900 ton tekstil atığı elyafa dönüşüyor. 150 fabrikada ise 360 bin ton pamuk üretiliyor. Sektör temsilcileri ‘geri dönüşüm’ için devletten özel teşvik bekliyor. Tekstil, deri, seramik ve gıdanın yanında ayrı bir sektör haline gelen Uşak’taki geri dönüşüm sayesinde doğaya zarar veren atıklar hammadde olarak yeniden kullanıma sunuluyor. Pet şişe, tekstil telefleri ve kullanılmış araç lastikleri işlenerek ekonomiye kazandırılırken devlet, atıkları bertaraf etme derdinden de büyük ölçüde kurtuluyor. Tekstil atıklarından elde edilen hammaddeler diğer bölgelerdeki sanayi tesislerine ve yurtdışına satılıyor. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerden günde 60’a yakın kamyonla taşınan atıklar sadece Uşak’ta işleniyor. Sektör, konfeksiyon atıklarını otomotiv, 44 tekstil ve mobilya sektörlerine kazandırıyor. Kentin geri dönüşümden 1 milyar dolar katma değer sağladığı ifade ediliyor. Yan kollarıyla birlikte yaklaşık 20 bin kişinin istihdam edildiği geri dönüşüm sektörü, kent ekonomisine güç veriyor. 120 ton pet şişe ve 900 ton tekstil atağı işlenip elyafa dönüşüyor. Tekstil atıklarından 150 fabrikada 360 bin ton pamuk üretiliyor. Bir kısmı satılıyor ve günlük 500 tonu iplik haline getirilerek yurtiçi ve yurtdışındaki pazarlara satılıyor. Ayrıca günde 20 ton otomobil lastiğinden 15 ton kauçuk ve 5 ton çelik elde ediliyor. Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Arif Öztan, geri dönüşüm sayesinde yıllık 1 milyar dolar katma değer sağlandığını, bu sektörün hükümetten destek alması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin pamuk ithalat eder konuma geldiğini söyleyen Öztan, ‘Ülkemizde yıllık 1 milyon 500 bin ton civarında pamuk üretimi vardı. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Bu rakamla dünyanın 2’nci büyük pamuk üreticisiydik ama artan maliyetler üretimi geriletiyor. Devlet desteği en az 1 liraya çıkarmalı. Şu anda 1 kilo pamuğun maliyeti 3 dolar. Çiftçi ürettiği pamuğun kilosunu 2.5 dolara mal ederek üretebiliyor. Devlet bu desteği 46 kuruştan en az 1 liraya çıkarırsa çiftçi zarar etmeden pamuk üretimini gerçekleştirebilir’ dedi. Uşak’a özel teşvik verilmesi gerektiğini savunan Öztan, geri dönüşüm sektöründe 150 fabrikanın çalıştığını, 20 bin kişinin istihdam edildiğini söyledi. Öztan, ‘Bunlar kent ekonomisi için azımsanmayacak rakamlar. Üretimimizi 360 bin ton pamuk iplik olarak nitelendirdiğimizde 1 milyar dolar katma değer sağlanıyor. Bu rakam ana mamule geçtiğinde, yani vitrin malı dediğimiz kazak, gömlek, pantolon gibi ürüne dönüştüğünde 5-7 milyar dolarlık katma değer sağlıyor. Bu yüzden devletimizin enerji desteği, elektriği yüzde 50 düşük vermesi ve SGK’nın işveren payının devlet tarafından ödenmesi gibi destekler sağlamasını bekliyoruz’ diye konuştu.” Yukarıdaki haber, Geri Dönüşüm’ün daha çok parasal yanına değiniyor gibi. Şimdi de, daha çevreci yanına bakalım. 1989 yılından beri plastik sektörünün çatı örgütü olan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı-PAGEV’in Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesi olan PAGÇEV sitesinde yer alan veriler şöyle: “Atık Yönetim Piramidi üst basamaktan alt basamaklara doğru değerlendirilir. Yani ilk aşama atığın oluşmasının önlenmesi, eğer bu sağlanamıyorsa atığın Minimizasyonu, diğer bir deyişle atığın en aza indirilmesi amaçlanır. Daha sonra atığın Yeniden kullanımı eğer bu da mümkün olmuyorsa önce geri dönüşüm ve sonra enerji geri kazanımı amaçlanır. Bu uygulanan yöntemlerden sonra elimizde kalan atığa yada bu yöntemleri uygulayamadığımız atığa yapılacak en son işlem bertaraftır (Düzenli Depolama, yakma gibi). TANIMLAR: Yeniden kullanım: Ambalajın kendi yaşam döngüsü içinde tekrar kullanımının imkânsız olacağı zamana kadar, toplama ve temizleme dışında hiçbir işleme tabi tutulmadan yeniden doldurularak veya aynı şekli ile aynı amaç için kullanım ömrünü tamamlayıncaya kadar kullanılmasıdır. Geri dönüşüm: Kullanım sonrası atık malzemelerin çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemler ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılmasıdır. Enerji geri kazanımı: Yanabilir özellikte (belirli bir kalorifik değere sahip) olan atıkların, ısı ve elektrik enerjisi elde etmek amacıyla tek başına ya da diğer atıklarla birlikte özel dizayn edilmiş tesislerde yakılması işlemidir. Kompost: (Organik Geri Dönüşüm) Kompostlaştırma, organik maddelerin kontrollü koşullar altında biyolojik olarak ayrıştırılmasıdır. Kompostlama işleminde bazı organik maddeler CO2 ve suyla parçalanır. Bu işlem yaklaşık 60-65 0C’de ve %80-90 civarında nem içeren özel tasarlanmış bölümlerde gerçekleşir. İşlem sonrasında atık koyu renkli, humus benzeri bir yapıya sahip zengin bir toprak türüne benzer. Böylelikle kompostlanabilir atıklar bu metot ile enerji kaynağı olarak gübre yerine kullanabilmektedir. Geri dönüşüm: Yeniden değerlendirilme imkanı olan atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerden geçirilerek ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm denir. Diğer bir tanımlamayla herhangi bir şekilde kullanılarak kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak tanımlanabilir. Geri dönüşümde amaç; kaynakların lüzumsuz kullanılmasını önlemek ve atıkların kaynağında ayrıştırılması ile birlikte atık çöp miktarının azaltılması olarak düşünülmelidir. Demir, çelik, bakır, kurşun, kağıt, plastik, kauçuk, cam, elektronik atıklar gibi maddelerin geri dönüşüm ve tekrar kullanılması, tabii kaynakların tükenmesini önleyecektir. Bu durum; ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen hurda malzemeye ödenen döviz miktarını da azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin kullanılmış kağıdın tekrar kağıt imalatında kullanılması hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azalttığı ve bir ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesi önlenebilmektedir 45 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Geri dönüşüm ile elde edilen malzemede endüstriyel işlem sayısı azaldığı için enerji tasarrufu sağlanır. Metal içecek kutularının geri dönüşüm işlemlerinde metal doğrudan eritilerek yeni ürün haline dönüştürülür. Böylelikle hem üretim için kullanılan maden cevherine hem de madenin saflaştırması için uygulanan işlemlere gerek duyulmaz. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda ayrılan kâğıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50’si kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir. Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkânları sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan yararlanma olanağı sağlayacaktır. Diğer yandan, yukarıda bahsedildiği gibi geri dönü- 46 ENDÜSTRİ OTOMASYON şümün amaçlarından biride bertaraf edilecek katı atık miktarlarının azaltılması nedeni ile çevre kirliliğinin önemli ölçüde önlenmesi de sağlanacaktır. Özellikle katı atıkları düzenli bir şekilde bertaraf edebilmek için yeterli alan bulunmayan ülkeler için katı atık miktarının ve hacminin azalması büyük bir avantajdır. Geri dönüştürülebilir nitelikteki bu atıklar normal çöple karıştığında bu malzemelerden üretilen ikincil malzemeler çok daha düşük nitelikte olmakta ve temizlik işlemlerinde sorunlar olabilmektedir. Bu yüzden geri dönüşüm işleminin en önemli basamağını kaynakta ayırma ve ayrı toplama oluşturmaktadır. GERİ DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ 1.Doğal kaynaklarımızın korunmasını sağlar. 2.Enerji tasarrufu sağlamamıza yardım eder. 3.Atık miktarını azaltarak çöp işlemlerinde kolaylık sağlar. 4.Geri dönüşüm geleceğe ve ekonomiye yatırım yapmamıza yardımcı olur. Geri Dönüşebilen Maddeler ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM Demir • Çelik • Bakır • Alüminyum • Kurşun • Piller • Kağıt • Plastik • Kauçuk • Cam • Motor yağları • Atık yağlar • Akümülatörler • Araç lastikleri • Beton • Röntgen filmleri • Elektronik atıklar • Organik atıklar Geri dönüşüm metotları: Geri dönüştürme metotları her malzeme için farklılık göstermektedir. Alüminyum: Atık alüminyum küçük parçacıklar halinde doğranır. Daha sonra bu parçalar büyük ocaklarda eritilerek, dökme alüminyum üretilir. Bu sayede atık alüminyum, saf alüminyum ile neredeyse aynı hale gelir ve üretimde kullanılabilir. Alüminyumun geri kazanımıyla; • Enerji tüketiminde azalma % 95, hava kirliliğinde azalma % 90, su kirliliğinde azalma % 97, baca gazı kirletici emisyonunda azalma % 99 oranında olur ve boksit cevherinde korunmuş olur. • Bir kilogram alüminyum kutu geri kazanıldığında; 8 kg boksit madeni, 4 kg kimyasal madde, 14 kW/sa elektrik enerjisi kullanımı korunmuş olur. • On adet alüminyum içecek kutusu geri kazanıldığında, 100 kW/sa bir lambanın 35 saatte veya bir TV’ nin 30 saatte harcadığı elektrik enerjisi korunmuş olur. • Bir ton kullanılmış alüminyumdan alüminyum üretilirse; 1300 kg boksit bakiyesi, 15000 litre soğutma suyu, 860 litre prosesin suyu, 2000 kg CO2 ve 11 kg SO2 emisyonu daha az oluşur. Metal: Evsel atıklardan ayrı olarak toplanan metal ambalaj atıkları ilk önce toplama ayırma tesislerinde malzemeye göre ayrılır. Burada büyük mıknatıs sistemleri yardımı ile yığın içersindeki alüminyum, çelik v.b. gibi malzemeleri birbirinden ayrılır. Toplanan ambalaj atıkları taşıma ve depolama kolaylığı bakımından preslenir. Böylelikle hacim küçültülür. Bu işlem sonucunda metal ambalajlar işlenecekleri tesise getirilirler. Burada ilk önce fiziksel öğütme işlemi yapılır. Öğütülme işleminin ardından yüksek dereceli fırınlarda eriyik hale getirilir. Eriyik kalıba dökülerek metal bloklar oluşturulur. Oluşturulan bu metal bloklar preslenerek istenilen kalınlığa getirilir. Aerosol, içecek kutusu, boya tenekesi gibi her türlü ambalaja uygun biçimlendirmeden sonra doluma hazır hale gelir. Kağıt: Kağıt öncelikle kağıt çamurunun hazırlanması için, su içerisinde liflerine ayrılır. Eğer gerekirse içinde lif olmayan yabancı maddeler için temizleme işlemine tutulur. Mürekkep ayırıcı olarak, sodyum hidroksit veya sodyum karbonat kullanılır. Daha sonra hazır olan kağıt lifleri, geri dönüşmüş kağıt üretiminde kullanılır. Atık kağıt sürekli olarak geri kazanılamaz. Her geri kazanımda, liflerin boyu kısalır ve liflerin yapışması için yardımcı maddeler ilave edilmeden yeni kağıt üretilemez. 1 ton kullanılmış kağıt geri dönüştürüldüğü zaman; • Sera gazı olan karbon dioksitin havadan 12400 m3 bertaraf edilebilir. • 12400 m3 oksijen gazının üretilmeye devam etmesi, • 34 kişinin oksijen ihtiyacını sağlayan 17 yetişkin ağacın korunması, • Ayda 3 ailenin tükettiği 32 m3 su tasarrufu, • Kış aylarında ısınma amacı ile iki ailenin tüketeceği 1750 litre fuel-oil tasarrufu,-2,4 m3 çöp depolama alanından tasarruf, • 20 ailenin bir ay süreyle tüketeceği 4100 kW/sa elektrik enerjisinden tasarruf edilebilmesi mümkündür. Plastik: Plastik atıklar öncelikle cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm işlemine tabi tutulur. Cinslerine göre ayrılan geri dönüşebilir plastik atıklar, kırma makinelerinde kırılıp küçük parçalara ayrılır. İşletmeler bu parçaları direkt olarak belli oranlarda, orijinal hammadde ile karıştırarak üretim işleminde kullanabildiği gibi; tekrar eritip katkı maddeleri katarak ikinci sınıf hammadde olarak da kullanabilir. Kullanılmış plastikler geri kazanılıp tekrar üretime sokulduğunda yeni montlar, endüstriyel fiberler, iş şapkası, bakkal arabası sapları, okul ve işyeri parçaları, golf ve tenis malzemeleri, bahçe mobilyası köşe taşları, çöp toplama kutuları, saksı, bank, oto yedek parçaları, su metre kutusu, kovalar, halı malzemesi ve dren boruları gibi yeni plastik ürünleri elde etmek mümkündür. Sadece PET geri dönüşümünden şu ürünler elde edilir; halı tabanları, uyku torbaları, giysilerdeki yalıtım maddesi, oto parçaları, boya fırçaları, can kurtarma yastıkları, torbalar, posta kutuları, piknik masaları, 47 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM çitler, yürüyüş botları, çift bölmeli kovalar, laser toner kartuşu, kayışlar ve geotekstiller… Plastik Geri Dönüşümü ile; • 1050 adet geri dönüştürülmüş plastik tepsiden 6 kişilik bir oturma grubu yapılabilir, • 2,5 litrelik bir plastik şişe geri kazanılıp üretimde kullanılırsa 6 saatlik 60 watt’lık elektrik enerjisini tasarruf edilebilir. • 25 adet 2 litrelik içecek şişesi geri kazanılsa bu maddeden bir plastik süveter elde edebilirsiniz. • 25 kullanılmış plastik şişeden bir ceket üretilebilir. • 35 adet 2,5 litrelik kullanılmış PET şişesinden bir uyku tulumu yapılabilir. Cam: Camın bileşimine giren üç grup madde vardır. Bunlar cam haline gelebilen oksitler, eriticiler ve stabilizatörler denilen maddelerdir. Şişe, kavanoz, cam bardak, vazo ve diğer cam atıklar toplama kutularında veya atığın oluştuğu yerlerde ayrı toplanır ve bu atıklar renklerine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine verilir. Burada atık ve katkı maddelerinden ayrılır. Cam maddeler kırılır ve hammadde karışımına karıştırılarak eritme ocaklarına dökülür. Kırılan cam, beton katkısı ve camasfalt olarak da kullanılmaktadır. Camasfalta %30 civarında geri dönüşmüş cam katıl- 50 ENDÜSTRİ OTOMASYON maktadır. Kullandığımız her üç cam ambalajdan en az biri, geri kazanılan camdan yapılmıştır. Cam ambalaj üretiminde atık cam şişe ve kavanozlar kullanılır. Diğer cam çeşitleri, içerdikleri hammaddenin farklı olması nedeniyle bu işleme dâhil edilmez. Bir cam şişenin geri dönüşümü neticesinde tasarruf edilen enerji;100 watt’lık bir ampulün 1 saatte, Bir bilgisayarın 25 dakikada, Bir televizyonun 20 dakikada, Bir çamaşır makinesinin 10 dakikada kullandığı enerjiye denktir. Camın Geri dönüşümünün faydaları • Enerji tüketiminde azalma %25 • Hava Kirliliğinde azalma %20 • Maden atığında azalma %80 • Su Tüketiminde azalma %50 • Korunan doğal kaynaklar: kum, soda, kireç Kompozit: Toplanan kompozit ambalajlar birçok malzemenin birlikte kullanılmasıyla elde edildiği için geri dönüşüm prosesi de kompleks aşamalardan oluşur. Öğütme ve ayrıştırma işlemlerinden sonra kâğıt ve alüminyum/polietilen kısım birbirinden ayrılır. Geri kazanılan kâğıt bir nevi kâğıt geri dönüşüm işlemlerinden geçirilerek, kâğıt mendil, tuvalet kâğıdı ve ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM oluklu mukavva gibi ürünlerin üretiminde kullanılabilir. Kâğıt kısmı ayrıldıktan sonra geri kalan kısım (Alüminyum ve Polietilen/veya başka bir malzeme) çimento fabrikalarında kalorifik değerleri yüksek olduğu için ilave yakıt olarak kullanılabilir. Yine aynı şekilde enerji amaçlı yakarak geri kazanılabilir. Bir diğer uygulama da ülkemizde yekpan adıyla üretilen ürünlerdir. Kompozit ambalajlar kırpılıp öğütüldükten sonra preslerde sıkıştırılarak sunta benzeri bir malzeme üretilir. Oluşan ürün bahçe mobilyası yapımında kullanılabilecek derecede suya ve neme dayanıklı bir malzemedir.” Geri Dönüşüm’ün bu hem kazançlı hem de çevreci karakteri, sektörler bazında da giderek daha çok ilgi çekiyor. Örneğin, Anadolu Ajansı’nın Mayıs 2016 tarihli haberin başlığı “Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörü, AB yolunda” Habere göre, Türk Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri, Avrupa Birliği (AB) müktesebatının 2013’te yayımladığı ‘Gemi Geri Dönüşüm’ standartlarına uyum sağlamak ve AB’nin kalıcı listesine girmek için AB yetkilileri ile toplantı yaptığı bildirilmiş. Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER) tarafından yapılan yazılı açıklamada, Gemi Geri Dönüşüm Standartları anlamında AB’nin kalıcı listesine girmek adına uzun süredir çalışmalarını sürdüren sektörün, AB yetkilileriyle iki gün süren toplantıda bir araya geldiği belirtilmiş. Avrupa Komisyonu ile GEMİSANDER iş birliğinde düzenlenen “Gemi Geri Dönüşüm Yönetmeliği ve Avrupa Listesi” konulu toplantıda AB yetkilileriyle bir araya gelen sektör temsilcilerinin, kalıcı listeye girme noktasında hazırlıklarını bir kez daha gözden geçirme imkanı bulurken, başvuru sürecinde izlenecek süreç hakkında da bilgilendirildikleri ifade edilmiş. İzmir’in Aliağa İlçesi’nde gerçekleştirilen toplantıda, bölgede faaliyet gösteren 22 firma yetkilisinin hazır bulunnuş. Toplantıda konuşan GEMİSANDER Başkanı Adem Şimşek, AB standartlarını önemsediklerini söylemiş. Türkiye’nin dünya genelinde Avrupa Birliği listesine girmeyi en çok hak eden ülke olduğunu vurgulayan Şimşek, dünya genelinde gemilerin güvenli ve çevre- ye duyarlı geri dönüşümü için hazırlanan Hong Kong Sözleşmesi’ne ilk imza atan ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatmış. Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri’nde çevre ve işçi sağlığına yönelik yatırımlara dikkati çeken Şimşek, “Çevre, sağlık ve güvenlik alanında yaptığımız yatırımlar ile AB standartlarında hizmet veren tek ülkeyiz. Şimdi de Avrupa Birliği listesine adımızı yazdırmak suretiyle yaptığımız yatırımları taçlandırmak istiyoruz. Bu konuda sektörü temsil noktasında olan bir yönetici olarak bugüne kadar üzerime düşen görevi yerine getirdiğimiz gibi sürecin en yakın ve ısrarlı takipçisi olmaya devam edeceğiz” ifadesini kullanmış. Şimşek, Türkiye’de faaliyet gösteren 22 firmanın da Avrupa Birliği listesine gireceğine inandığını vurgulamış. Toplantıya katılan AB yetkilileri de Türkiye’nin başvuru sürecinde dikkat etmesi gereken konuları sektör temsilcilerine anlatmış. Türk sanayicilerin sorularını da yanıtlayan AB yetkilileri, Avrupa Birliği yönetmeliğinin 2009 yılında kabul edilen Hong Kong Konvansiyonu ile ortak noktalara sahip olduğunu ancak AB yönetmeliğinin güncellik açısından daha kapsamlı olduğunu kaydetmiş. Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün AB listesine girmesi halinde Türkiye’ye büyük avantaj sağlayacağına işaret eden yetkililer, AB bayraklı gemilerin Türkiye 51 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM haricinde başka bir ülkede sökülemeyeceğini açıklamış. Bayrak değiştirmek suretiyle yönetmeliğin baypas edilebileceği gerçeğini de kabul eden yetkililer, bu sorunun çözümü noktasında arayış içinde olduklarını ancak yönetmeliğin her ne kadar hukuksal bağlayıcı maddelere sahip olsa da listede yer almanın gönüllük esasına bağlı olduğuna dikkati çekmiş. Toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan yapan GEMİSANDER Atık Yönetim Sorumlusu Ersin Çeviker de Türk Gemi Geri Dönüşüm sektörünün 2000’li yıllardan bugüne AB Yönetmeliğine uyum sağlamak adına büyük bir çaba içerisinde olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetmiş: “Diğer Gemi Geri Dönüşüm ülkelerine göre çok daha avantajlıyız. Bizim tek dezavantajımız kapasitemiz. Yani biraz önce içeride ifade ettiler. 2,5 milyon ton çelik ağırlığında AB bayraklı gemiden bahsedildi. Bizim kapasitemiz 1 milyon ton civarında olduğu takdirde, tabii ki bu kapasiteyi bizim tek başımıza geri dönüştürmemiz mümkün gözükmüyor. Bu yüzden kapasitemizi arttırmalıyız.” AB listesine girmek için müracaatların 1 Temmuz 2016 tarihinde sona ereceğini belirten Çeviker, son hazırlıklarını yaptıklarını, Türkiye’de faaliyet gösteren 22 firmanın da AB Geri Dönüşüm Listesinde yer alması için çalıştıklarını sözlerine eklemiş. İkinci örneği ise, yine Dünya Gazetesi’nin Ağustos 2015 tarihli ve “Arçelik’ten sektörün ilk geri dönüşüm tesisi” başlıklı haberi aktarmış olalım. Haber şöyle: 52 ENDÜSTRİ OTOMASYON “Arçelik’in beyaz eşya ve küçük ev aletlerini ekonomiye yeniden kazandırdığı geri dönüşüm tesislerinin kurulduklarından bu yana geçen 6 aydaki performansı 3 rüzgar türbinin ürettiği elektriğe denk geliyor. Arçelik tarafından kurulan Türkiye’nin uluslararası standartlara uygun, sektörün ilk geri dönüşüm tesisleri Eskişehir ve Bolu’da faaliyetlerine başladı. Arçelik AŞ’den yapılan açıklamada, ‘Türkiye’nin lideri ve Avrupa’nın 3. büyük beyaz eşya şirketi olan ve yıllardır doğanın ve ekolojik sistemin korunmasına katkı sağlayan projeler yürüten Arçelik, Eskişehir ve Bolu’da kurduğu geri dönüşüm tesislerinde, atık elektrikli ve elektronik eşyaları (AEEE) yeniden doğaya kazandırıyor’ denildi. Arçelik, 2014 yılında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Avrupa Birliği’nin ilgili direktif ve Resmi Gazete’de yayımladığı yönetmelik kapsamında Bolu ve Eskişehir’de kurduğu geri dönüşüm tesisleriyle sektöründe ürün yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri en aza indiren ilk şirket olma özelliğini taşıyor. Eskişehir’de 2 bin metrekarelik kapalı alanda uluslararası Geri Dönüşüm Tesisi standardına (EN 50574) ve AEEE Yönetmeliği’ne uygun olarak kurulan tesiste; buzdolabı, soğutucular ve iklimlendirme cihazları geri dönüştürülüyor. Bu tesis eski buzdolaplarında var olan, ozon tabakasına zararlı CFC’li (klorofl orokarbon) gazları da kapalı sistemle toplayabilen, Türkiye’deki ilk geri dönüşüm tesisi olma özelliği taşıyor. Bolu’da 2 bin 160 metrekare kapalı alanda kurulan diğer geri dönüşüm tesisinde ise buzdolabı hariç diğer büyük beyaz eşyalar ve küçük ev ENDÜSTRİ OTOMASYON aletlerinin geri dönüşümü gerçekleştiriliyor. Tesisler faaliyete başladıkları günden bugüne kadar geçen süreçte yaklaşık 100 bin adet ürünün geri dönüşümü tamamlandı. Bu işlemlerle, yüksek enerji tüketen eski ürünlerin şebekeden elektrik tüketmesinin de önüne geçilmesi ile toplamda 21,5 GWh/yıl enerji tasarrufu elde edildi. Bu kazancın büyük kısmı geri dönüştürülen buzdolaplarından geldi. Elde edilen sonuçlarla 57 bin 400 adet A+ enerji sınıfı buzdolabının bir yıllık elektrik tüketimi kadar ülke ekonomisine katkı sağlanmış oldu. Açıklamada, ‘İki tesisin 6 aylık fiili performansına göre 21,5 GWh kazanç 8,6 MW gücünde bir rüzgar santralinin yıllık enerji üretimine eşdeğerdir, bu da ortalama 3 adet rüzgar türbinine denk gelmektedir. Geri dönüşüm süreci ile birlikte pazarda ikinci el, kontrolsüz piyasaya sürülmüş, piyasaya sürenin belli olmadığı ve risk içeren ürünlerin de satışı engelleniyor ve böylelikle tüketicilerin güvenilir olmayan ürün kullanımının da önüne geçiliyor. Kayıtlı bir şekilde yapılan geri dönüşüm faaliyetleri ile geri dönüşüm sonrasında oluşan demir, bakır, alüminyum ve plastiklerin de ikincil hammadde olarak ekonomiye kazandırılması sağlanıyor’ ifadelerine yer verildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen Arçelik AŞ Sürdürülebilirlik ve Resmi İlişkiler Direktörü Fatih Özkadı, tesislerde işlenen ürünlerden elde edilen malzemelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan çevre izin ve lisans almış firmalara gönderilerek geri kazanıldığını belirterek,‘Böylece bu malzemeler, Avrupa Birliği içinde son dönemde gündemde olan özkaynak verimliliği kavramına uygun olarak yeniden değerlendirilerek ekonomiye kazandırılmaktadır’ ifadesini kullandı. Özkadı, şunları kaydetti: ‘Özellikle çok eski buzdolapları, yüksek enerji tüketimi nedeniyle ülkemizin elektrik şebekesine yük oluşturmaktadır. Kullanılmış ürünlerin yönetmelik kapsamında toplanıp, geri dönüştürülmesiyle ülkemizin enerji verimliliğine de önemli bir katkımız oluyor. Atık elektrikli ve elektronik eşyalarda bulunan, ozon tabakasına zarar veren ve sera etkisine katkı potansiyeli 15’in üzerinde olan zararlı gazları tesiste toplayarak bertaraf edilmesi için çevre izin ve lisanslı tesislere gönderiyoruz. Bu zararlı gazların atmosfere salınmasını engelleyerek, ozon tabakasına vereceği zararı önlüyor ve çevrenin korunmasına katkı sağlıyoruz.’” DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN UYGULAMA Konstanz Su İşlerinde kontrol sistemi modernizasyonu Açık kontrol mimarisinin öncülüğü su temini güvenliğini sağlıyor BECKHOFF Yaşlı ve saygıdeğer binada yeni teknoloji. Almanya, Konstanz’da bulunan Konstanz Su İşlerinde eski otomasyon teknolojisi Beckhoff kontrol bileşenleriyle değiştirildi. Yeni, tam otomatik kontrol sistemi temel işlevlerinin ötesinde katma değer zenginliği de sunuyor. Bunlara enerji verimliliği ve operatör rahatlığı örnek olarak verilebilir. Stadtwerke Konstanz’ın eski kontrol sistemi 1989 yılından beri çalışıyor ve yaşını belli ediyordu. Bir süreden beri sistem için yedek parça temininin uzun vadede garanti edilemeyeceği ortaya çıkmıştı. Su işlerindeki 54 tüm ekipmanı kontrol etmek ve izlemek amacıyla yeni bir sistemi hayata geçirilme projesine başlatıldı. Tam otomatik çalışma bir zorunluluktu ve temin güvenliği ya mevcut seviyesinde tutulmalıydı ya da artırılmalıdı. Konstanz Su İşleri işletme birimi yöneticisi Wolfgang Fettke, ve Wolfgang Treib’ın başkanlığındaki teknoloji ekibi en gelişmiş teknolojili çözümü aradı. Wolfgang Treib “Beckhoff sistemini tercih etmemiz bize açık bir biçimde katma değer sağladı” dedi. Yeni kontrolün gönderdiği üretim verilerinin, kullanıcı dostu bir biçimde izlenmesi ve belgelendirilmesi başlangıçta ana hedeflerimizden biri değildi. Projeden sorumlu ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ÜRÜN UYGULAMA olabilir. Modüler Bus Terminaller pahalı I/O kartlarının yerini alıyor Konstanz Su İşleri, Beckhoff’un PC tabanlı kontrol teknolojisiyle modernize edildi. Bu, operatör konforunda ve su temin güvenliğinde gelişme sağlıyor. olanlar için önemli olan sistemin açıklığıydı. Yüklenici Cegelec’e aşağıdaki talimatlar verildi: donanım seçiminde ve iletişim protokollerinde hiçbir üreticiye özel bağımlılık olmaması gerekiyordu. Titiz su arıtma Su işleri, Konstanz ve çevresindeki 87.000 kişiye su temin ediyor. Günde 50.000 m3 içme suyu dağıtabiliyor. Halihazırdaki günlük dağıtım miktarı ortalama 14.000 m3. Bu tüketimde düşme eğilimi var çünkü Konstanz sakinleri içme suyunu verimli kullanıyor. Su, termoklinin veya metalimniyonun altından, 40 m derinlikten çıkarılıyor. Bu derinlikte su çok temiz ve yüzey kirlenmesinden korunuyor. Konstanz Su İşleri farklı basınç düzeylerinde çalıştırılan, farklı rakımdaki üç bölgeye su dağıtıyor. Ham su Konstanz Gölünden 700 m uzunlukta bir boru hattı vasıtasıyla çıkarılıyor ve başlangıçta, su arıtmanın ilk aşamasında 23 μm göz aralığına sahip mikro süzgeçlerden geçiriliyor. İkinci aşamada su, su işlerinde doğrudan ortam havasından elde edilen ozonla dezenfekte ediliyor. Üçüncü ve son aşama ise çok katmanlı kum filtresinden geçiriliyor. Filtrelemenin daha iyi olması için az miktarda demir (III) klorür ekleniyor. Konstanz Gölünün suyu o kadar yüksek kaliteli ki, dozaj normalden 200 kez daha düşük Tesisin yalnızca “zekasını” değiştirmek göreceli daha kolay ve uygun maliyetli olacaktı. Aslında ilk niyet de buydu. Dönüşüm kritik olmayacaktı ve eski işlemcileri yeniden kullanmak kolay olacaktı. “Ne var ki, eğilimleri belirleyen bir çözüm istediğimiz için her şey açık sistem mimarisini işaret ediyordu. Bunu açık ve modüler Bus Terminal teknolojisinde bulduk ve ekonomik bir çözüm olarak gördük” diyerek şartname gerekliliklerini yorumluyor ve pratik deneyime dayanarak “Bir I/O kartının 20 yıl önceki maliyeti bugün Bus Terminaller de dahil birkaç Endüstriyel PC satın alabiliyor.” diyor Wolfgang Treib. MRO için stokta birkaç tane Bus Terminali bulundurmak çok fazla maliyet gerektirmiyor. Yeni otomasyon sistemi için önemli gerekliliklerden biri özel bileşenlerden ve seri veri yolu protokollerinden kaçınmaktı. “Yeni kontrol sisteminin tipi ve yapısı için birinci hedef tesis kullanılabilirliğini arttırmaktı. Endüstriyel PC (IPC) sistemi kullanma kararı uygulamaların tasarımında bize çok daha fazla özgürlük verdi. Mevcut yapının aynı zamanda alt sistemlere arabirim bağlantısını çok basitleştirdi.” diyor Wolfgang Fettke ve ekliyor: “Beckhoff sistemini kullanma kararı önemli avantajların yolunu açtı. Çünkü hassas, talep tabanlı kontrol, tesis içerisindeki çok sayıda farklı noktadan ayrıntılı bilgi topluyor. Bu veriler çok çeşitli sensörler tarafından sağlanıyor. Ayrıca, Modbus TCP gibi IP kullanabilen ölçme sistemleri kolayca entegre edilebiliyor.” İşletme sırasında kontrol uyarlama Beckhoff bileşenlere dayalı yeni kontrol sistemi yapılandırılarak iki IPC’yi mevcut prosesle paralel bağladı. Bu IPC’lerden biri “master” olarak çalışıyor, diğeri ise “gerektiğinde devreye giren yedek” olarak bulunuyor. Her ikisi de proses bağlantıları için özel bir anahtarla donatılmış. Wolfgang Treib “Kritik sistem fonksiyonları Gömülü PC’ler üzerinde çalışıyor,” diyor. Gerekirse, bu sis- 55 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN UYGULAMA istasyon adresleri birer birer değiştirildi ve bunların parametreleri ayarlandı. Wolfgang Treib’a göre bu verileri Beckhoff sistemine uyarlamak bir sorun değildi. “Bu, özenle yapılan ama rutin bir iş oldu.” Entegre sistem esnekliği en üst düzeye çıkarıyor Ham su Konstanz Gölünden 700 m uzunlukta bir boru hattı vasıtasıyla çıkarılıyor ve mikro süzgeçlerden geçirildikten sonra ozonla dezenfekte ediliyor. Ozon, su işlerinde doğrudan ortam havasından elde ediliyor. tem bileşenleri, sistem kullanılabilirliğini sağlamak için özerk olarak çalıştırılabiliyor. Modbus TCP, işletme panolarını kontrol sistemiyle entegre etmek için kullanılıyor. Dönüşüm, tesis çalışırken gerçekleşti. Sistem mimarisi işi kolaylaştırdı: Konstanz Su İşlerinin üç ayrı bölümü var; bunlara “dağıtım kanalları” adı veriliyor. Bir aşamadaki her bir bölüm, sonraki aşamanın bir bölümüyle çalışabiliyor; örneğin, mikro filtre 1 ozonlama 2 ile çalışabiliyor. Bu çeşitlendirilebilir yapının kontrol sisteminde haritalanması gerekiyor. Bir kerede “kanallardan” biri Beckhoff teknolojisine dönüştürüldü; bu sırada diğer iki “kanal” su temini garantisini sağladı. Yerel kontrol gerektiren fonksiyonlar için toplam altı Panel PC kullanılıyor. Konstanz Su İşlerinin operatörleri işletmenin “olabildiğince basit” olmasını istedi. Dokunmatik ekranlı Panel PC’ler vasıtasıyla prosesin, ayar değerleri ve gerçek değerler kontrol edilebiliyor. Wolfgang Treib işletme personelinin yeni teknolojiye hızlı bir şekilde alışacağına emin: “Kullanıcıya uyumlu, dünya standardında yerel kontrol sağlayan bir HMI var.” Belediye hizmetlerinin ana kontrol sistemiyle sinyal iletişimi, IEC 60870-5-104 uzaktan kontrol protokolü aracılığıyla gerçekleşiyor. Yaklaşık 1.600 veri noktasından bilgi bu şekilde iletiliyor. Geçiş sırasında ilgili 56 Su işlerindeki gibi onlarca yıl içinde evrimleşmiş bir sensör yapısının dönüştürülmesinin en azından “ilginç” hale gelebileceği söylenebilir. “Sensörler esas olarak aynı kaldı,” diyor Wolfgang Treib. İster 0...10 V, 4...20 mA, ister dijital çıkış olsun tüm farklı sinyaller artık uyumlu şekilde “bağlandı”. Su işlerinin operasyonu için kritik işlem verilerinin üretildiği her yere Bus Kuplörleri kuruldu. Beckhoff Bus Terminal teknolojisinin esnekliği sayesinde sistem gerçekten entegre bir sistem oldu. Giriş sinyallerinin türü Bus Terminal’ler açısından esasen önemsiz olduğundan, çoğu sinyalde hiçbir değişiklik yapılması gerekmedi. Almanya, Balingen’deki Beckhoff ofisinde satış temsilcisi olan Dieter Volkle “Yalnızca birkaç durumda tampon yükselticilerin ya da eş ölçüm sinyallerinin kurulması gerekti,” diyor. “Bu daha çok esas işlev için değil, yedekleme amacıyla yapıldı.” Gerekirse eklentiler kolayca uygulanabilir. Açık sistem, neredeyse tüm noktalarda ek veriyolu cihazlarını kabul edebiliyor. Wolfgang Treib’a göre PC tabanlı Kontrol sisteminin bir avantajı daha var: “Nöbetçi personelin artık, örneğin hafta sonlarında sahada olması gerekmiyor; fakat bir kişisel bilgisayardan kontrol sistemine giriş yaparak tesisin durumunu kolaylıkla kontrol edebiliyorlar. Örneğin, bir mikro filtre arıza yaparsa sistem bir sinyal gönderiyor. Nöbetçi görevli, diğer iki mikro filtrelerden birinin işlemi devralıp almadığını uzaktan kontrol edebiliyor. Eğer almışsa, su işlerine gitmesi gerekmiyor. Mevcut sistem nöbetçi yerleşimlerinin sayısını da azalttı. Bu, planlamadığımız bir şeydi ama çok iyi oldu. Konstanz Su İşleri operatörleri yeni kontrol sisteminin daha yüksek enerji verimliliği sağlamasını da bekliyor. “Yılda 2 milyon kWh’den fazla tüketimimiz var. Yüzde bir oranında bir azalma bile güzel bir avantaj olur,” diyor Wolfgang Fettke. DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN UYGULAMA İletişim sorunu çözüldü Su dağıtım ve arıtma tesisleri için ekonomik ve esnek çözümler Alpay Samen Phoenix Contact Elektronik Tic. Ltd. Şti. Kontrol & Endüstri Çözümleri ürün grubu Pazarlama ve Teknik Servis sorumlusu asamen@phoenixcontact.com www.phoenix contact.com.tr layı yenilenemedikleri için bu hatalara uygun alternatifler aranıyor. TCP/IP ile uzaktan kumanda istasyonu Uzaktan kumanda teknolojisinde, bağlantılar, kısa bir süre öncesine kadar modemler üzerinden seri bağlantılarla sağlanıyordu; ancak, kullanıcılar artık, tesisatların, dış noktalar da dahil olmak üzere, komple dikey entegre edilmesini istiyor. GPRS ODP Uzaktan kontrol, arıtma tesisi ve su dağıtım tesislerinin işletmecileri için, pahalı ve kapalı sistemlerin kullanılması anlamına geliyordu. Bu nedenle, özellikle de dış istasyonlar genellikle denetlenmiyordu. Ancak, esnek uzaktan kontrol sistemleriyle artık küçük istasyonlar için de ekonomik çözümler üretilebiliyor. Arıtma tesisleri veya su dağıtım tesislerinde, örneğin: pompa istasyonları, yağmur suyu taşkın havuzları, kuyular veya su kuleleri gibi çok sayıda ve merkezden uzak noktalarda bulunan ünitelerin sisteme dahil edilmesi oldukça zor işler arasında yer alıyor. Bu nedenle, su depolarının doluluk oranları, vanaların konumları, pompaların ve sistemin durum bilgileri kilometreyle tabir edilebilecek uzaklıklara aktarılması gerekiyor. Bu işler için bu güne kadar kullanılan, telefon hatları veya sadece bu amaç için döşenen kontrol kabloları gibi. aktarım yolları, genellikle maliyete dayanan nedenlerden do- 58 Bağlantılarına açık: ODP (Open Data Port) platformu, çeşitli PLC’ler, otomasyon veya ölçüm cihazlarıyla GPRS tabanlı bir haberleşme imkanı sunuyor. Yönetim düzeyine giden haberleşme arayüzleri, kullanışlı OPC endüstri standardıyla (OLE for Process Control) donatılmış. Kullanıcı, verileri çevrimiçi veya zaman damgalı olarak yedekleyebiliyor. Veriler, eksiksiz bir maliyet ve bağlantı kontrolünün mevcut olacağı şekilde, güvenli ve şeffaf bir biçimde, açık bir sistemin içinde işleniyor. Platform, bir Top-Down konseptine dayanıyor, yani, bütün merkezi ve önemli fonksiyonlar, yönetim merkezinden kontrol ediliyor. Farklı üreticilerin sistemlerinin karışık bir yapıda kullanılabiliyor olması da ayrı bir özelliği oluşturuyor. Kullanıcının sezgisel olarak yönlendirilmesi sayesinde, projelendirme, basit ve konforlu bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Phoenix Contact otomasyon sistemleri Arıtma Tesislerinde, kesintisiz bir akışı mümkün kılıyor Sahadan yönetim merkezine kadar kesintisiz bir iletişimin ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ÜRÜN UYGULAMA sağlanabilmesi için, dış istasyonlarla iletişimde IP tabanlı iletişim yöntemlerinin kullanımı artış gösteriyor. Bu noktada, uzaktan kontrol sistemi IEC 60870-5-104 standardı gibi, modern iletişim protokolleri kullanılabiliyor. Bunun ötesinde, paylaşımlı kullanım konseptlerinin yapılandırılması kolaylaştığı gibi, ayrıca, IP standardı sayesinde mümkün olan ağ teknolojileri, parametrelendirme ve diyagnostik işlerinin merkezi bir noktadan yapılabilmesini de kolaylaştırıyor. IP tabanlı aralıksız çevrimiçi bağlantıları uygun bir ücret karşılığında sunuyor. Kullanıcının yönetim sistemini bir OPC arayüzü (OLE for Process Control) ile kullanıyor olması durumunda, ODP protokolü (Open Data Port), çeşitli PLC’ler, otomasyon veya ölçüm cihazlarıyla, GPRS tabanlı açık bir iletişimi olanaklı kılıyor. Güvenli bir iletişimde, telsiz teknolojisinin yanı sıra, seçilen protokol de belirleyici bir önem taşıyor. Resy ile uzaktan kontrol ve izleme Uzaktan kontrol verilerinin GPRS ağı üzerinden gönderilmesinde, modbus veya profibus gibi veriyolu protokolleri, GPRS alanında çok uygun değil. Bu noktada, gerekli dahili güvenlik mekanizmalarını sağlayan, İEC tarafından, ağ bağlantıları için öngörülen IEC-60870-5-104 protokolü, daha iyi bir çözümü oluşturuyor. Bu protokolle ayrıca, ağda veri kaybı oluşması engelleniyor. Uzaktan kontrol sistemi Automationworx for Remote Systems (Resy+), birleşik ve bireysel çözümlerin gerçekleştirilebilmesini olanaklı kılıyor. Resy+’nın temelini, PCWORX Programına ait olan ve gerekli fonksiyonların ilave edilebildiği, farklı performans sınıflarından yüksek bir modülariteye sahip, kontrol birimleri oluşturuyor. Resy+, bu işlem için, standartlaştırılmış IEC 60870-5-101 ve 104 gibi uzaktan kontrol protokollerini kullanıyor ve bütün modern yönetim sistemlerine bağlanabiliyor. Sonradan da eklemeler yapılabiliyor. Resy+ ile uzak istasyonlar, sabit hatlar, çevirmeli hatlar veya SMS üzerinden küçük ve merkezi bir yönetim sistemine uygun bir maliyetle bağlanabiliyor. Bakır kablolar vasıtasıyla geniş bant bağlantısı üzerinden de aktarma mümkün olabiliyor Maliyeti nedeniyle bir fiber optik iletken bağlantısının mevcut olmaması durumunda, PSI modemi SH-DSL/ETH, geniş bant bağlantısı için, mevcut olan standart bir bakır kabloyu kullanabiliyor. Bu da, 30 MBit/sn hızlara kadar veri aktarımına izin veren SHDSL teknolojisi sayesinde mümkün oluyor. Daha düşük veri aktarım hızlarında, 10 km’ye kadar iletim hatlarının kurulması mümkün olabiliyor. Amplifikatör istasyonları eklenerek, sistem neredeyse sınırsızca genişletilebiliyor. Esnek ve hesaplı: Telsiz bağlantılar Herhangi bir hat üzerinden bir bağlantının mümkün olmadığı durumlarda, sisteme çok zor bağlanabilen bölgelerden ölçüm verileri ve sistem bilgilerinin kolayca alınıp, merkezi bir noktaya aktarılabilmesi için, çok sayıda seçenek bulunuyor. Bu da, özellikle yeni ünite bölümlerinin kurulurken veya arızalı iletişim hatları değiştirilirken döşenmesi gereken yeni kablolara, güvenilir ve ekonomik bir alternatifi oluşturuyor. Ortam koşulları ve gerekliliklere göre, lisans gerektirmeyen frekans bantlarında çalışan Trusted Wireless, -Bluetooth veya WLAN gibi sistemler gerçekleştirilebiliyor. Bu arada artık, cep telefonu şirketleri de, dış istasyonlarla bağlantılar için GPRS hizmeti Uzakta kalan ünitelerin sisteme bağlanması amacıyla, veriler, yönetim merkezine, sabit hatlar, telsiz bağlantı veya GPRS üzerinden aktarılabiliyor. Örnek yukarıda şekilde GPRS çözümü 59 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON MAKALE Bu sayımızda suyun depolanması, yönetimi ve kullanımında çok önemli konu olan baraj yapımına da kullanılan yeni teknolojilere ve dolgu uygulamalarına yer ayırdık SU GEÇİRMEYEN ZEMİNDE MEMBA ŞEVİNE KAYDIRILMIŞ DİKEY TOPRAK DOLGU BARAJLARIN SIZMA HESABI Doç Dr. İsfendiyar BAHSIYEV a, Doç Dr. Hanhüseyn TAĞIZADE b, Yrd. Doç Dr. Osman Emre YILDIZ b a; Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, SİVAS b; Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, SİVAS Baraj çekirdeğinin barajın memba şevi tarafına kaydırılması halinde mansap şevinin (yamaç) dayanıklılığı arttırılabilmektedir. Dayanım artışı, çekirdeğin kuru zemin hacminin artması ve sızma kuvvetlerinin azalması ile sağlanabilir. Bu durumda çekirdeğin yukarı kısmı (kret) membadaki en yüksek su seviyesinin üstünde olması gerektiğinden, su üzerinden aşarak geçmemelidir. Aynı zamanda çekirdeğin üst yüzeyi ile baraj kreti arasındaki mesafe zeminin baraj yapılacak bölgesi için belirlenmiş zeminin don derinliğinden az olmamalıdır. Bilindiği gibi toprak dolgu barajların çekirdeksiz ve çekirdekli tiplerinin hidrolik sızma hesabı N.N. Pavlovsky [4] tarafından verilmiştir. Özellikle merkezi simetrik çekirdekli toprak dolgu barajlar için N.N. Pavlovsky’ nin teorisi kullanılarak sorun çözülmüştür. Lakin toprak dolgu baraj çekirdeğinin memba şevine kaydırılması hali için çözümü literatürde bulunmamaktadır [1, 2, 3]. Buna göre bu makalede bu sorunun çözümünde yine [4] ün teorisi kullanılmıştır. Şekil 1 de genel olarak toprak dolgu barajın hesap şeması gösterilmiştir. Çekirdeğin ortalama genişliği (kalınlık) aşağıdaki gibi hesaplanır. 1 Sızma için esas denklemlerin çıkarılışında [4] ün virtüel çevirme yönteminden yararlanılmaktadır. Barajın ABCD nine kesiti AB1C1D1 şekline getirilir. Yeni Şekle göre aşağıdaki eşitlik yazılabilir. 2 Burada; Kret seviyesinde barajın üst genişliği Barajın karşılaştırılmalı yeni şeklinin (virtüel) kret seviyesindeki üst genişliği c1, c2; Çekirdekten önce ve sonra barajın karşılaştırılmalı yeni şeklinin kret seviyeleri genişlik farkı d, dç; Memba su seviyesindeki esas ve virtüel kret seviyeleri arası mesafelerdir. m1, m2; Memba ve mansap şevlerinin eğimleridir. Şekil 1; Toprak dolgu barajın elemanları Çekirdeğin memba yamacına yaklaştırılması halinde mutlaka koruyucu tabaka oluşturulmalıdır. Bu tabaka genişliği arazide zemin don derinliğinden büyük olmalıdır. (s1 ≥ hdon). Homojen olmayan (çekirdekli) baraj durumunda baraj gövdesi ona karşılık gelen A B1C1D homojen zeminli toprak dolgu baraj haline getirilir. Bu nedenle barajın hesabı homojen toprak dolgu baraj hesabı gibi yapılabilir. Çekirdeğin ve barajın virtüel genişlikleri aşağıdaki (4) ve (5) formülleriyle hesaplanabilir. 4 veya 3 Olduğu görülmektedir. 60 veya 5 DOSYA / SU, ATIKSU, ARITMA, DAĞITIM, GERİ DÖNÜŞÜM ENDÜSTRİ OTOMASYON MAKALE Burada; Kb; Baraj zeminin permeabilite (sızma) katsayısıdır Kç; Baraj çekirdeğinin permeabilite katsayısıdır Aşağıdaki şartlarda virtüel homojen (çekirdeksiz) toprak dolgu barajın A B1C1D kesitindeki sızma hesabı için aşağıdaki denklemler oluşturulabilir. 1) Su geçirmeyen zeminde kaydırılmış dikey çekirdekli drenajsız toprak dolgu baraj hesabı için; a) Mansapta su bulunmaması durumunda (ho = 0) (6), (7), (8) ve (9) denklemleri kullanılabilir. 6 7 8 9 b) Mansapta su bulunması durumunda (ho B 0) (10), (11), (12) ve (13) denklemleri kullanılabilir. b) Mansapta su bulunması durumunda (h0 = 0) (17), (18) ve (19) denklemleri kullanılabilir. 17 18 19 Burada; h; o-y kesitindeki sızma akım derinliğidir. a0, mansaptaki sızma akım derinliğidir. Svir ve Sdvir ; S ve Sd ye karşılık gelen mesafelerdir. Yukarıda incelenen durumlar için bilinmeyen parametreler; a0, h, Svir ve qb dir. Bu parametrelerin bulunması ve sızma eğrisinin çizilmesi su geçirmeyen zeminde homojen (çekirdeksiz) toprak dolgu barajda olduğu gibi yapılabilir. 10 11 12 13 2) Su geçirmeyen zeminde kaydırılmış dikey çekirdekli drenajlı toprak dolgu baraj hesabı için; a) Mansapta su bulunmaması durumunda (h0 = 0) (14), (15) ve (16) denklemleri kullanılabilir. 14 15 KAYNAKLAR [1] Hidroteknik Yapıların Projelendirme Esasları, İ. M. Volkov, Moskova, 1983. [2] Hidroteknik Yapılar, A. P. Rozanov, Moskova, 1985. [3] Hidroteknik Yapılar, İ. M. Volkov, Moskova, 1968. [4] Sızma Teorisi, N. N. Pavlovski, Moskova, 1956. 16 61 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Enerji maliyetlerini %50 azaltın OMRON / www.omron.com.tr Çalıştırma maliyetlerini en aza indirin Makinenizin enerji tüketimini azaltmak üzere rejeneratif teknolojilerden faydalanmak, işletmeniz için vereceğiniz akıllı bir karardır. Artık bu teknolojilerden faydalanmak hiç olmadığı kadar kolay; çünkü Omron inverterlerine özel olarak mükemmel bir şekilde ayarlanmış rejeneratif üniteler tedarik edebiliyor. Dahası, yeniden üretilen AC enerjinin çevre dostu olmasını sağlayan, aynı zamanda mükemmel bir sinüs dalgası kadar temiz harmonik ve EMI filtreler sunuyor. 62 Araştırmalar, rejeneratif çözümlerimizin elektrik enerjisi tüketimini %50’ye varan oranda azalttığını göstermiştir. Uygulamanızın yüküne ve döngü frekanslarına bağlı olarak müşterileriniz önemli miktarda para tasarrufu yapabilir. Bu sayede makineniz çok daha tercih edilir hale gelir. Örneğin fren gücü 16 kw olan ve günlük 18 döngü frekansına sahip bir vinç, sadece bir yılın ardından rejeneratif çözümlerimizi karşılayabilecek kadar para tasarrufu sağlar. Bu noktadan sonra elde ettiğiniz şey ücretsiz enerji olur. Aynı zamanda geri dönüştürülmüş enerji kullanarak çevremizin korunmasına yardımcı olursunuz. Sonuç olarak, her iki tarafın da kazanç sağladığı bir durum ortaya çıkar. Şunlar için idealdir: tüm vinç türleri, çözücüler, kaldıraç uygulamaları ve süreksiz santrifüjler. Seçeneklerinizi en üst düzeye çıkarın Omron, uygulamanız için en uygun rejeneratif çözümü sağlamak üzere farklı yapılandırmalar sunuyor. Kullanılan çözüme bağlı olarak yeniden üretilen enerji, sistemdeki diğer sürücüler tarafından kulla- ENDÜSTRİ OTOMASYON • Harmonik bozulma %5 THDI’nin altına indirilir Rejeneratif Fren ünitesi: • Bir dirençle elde edilenden daha fazla güç freni • 1’e 1 sistem • Rejeneratif ünite, geleneksel fren sisteminden daha küçük olabilir • Harmonik bozulma %10 THDI’ye varan oranda nılabilir veya aynı güç kaynağı devresini paylaşan diğer bileşenler tarafından kullanılacak güç ağına doğrudan geri gönderilebilir. Rejeneratif çözümler – DC güç kaynağı: • DC güç kaynağı kullanarak 1:n sürücü sistemi uygulayabilirsiniz • Bir sürücünün fren enerjisi, diğer sürücüler tarafından tüketilebilir • Ortak DC bara bağlantısı sistemleri sayesinde düşük enerji tüketimi • Güç faktörü 1’e varan oranda iyileştirilir azaltılır Yeniden üretilen temiz enerji, her zaman İnverterler yüksek harmonik bozulma oluşturur; bu bozulma da diğer elektronik bileşenlerde arızalara neden olabilir. Harmonik bozulma aynı zamanda elektrik aktarımında maliyet sorunlarına yol açabilir. Omron’un gelişmiş harmonik filtreleri sayesinde, sunduğu çözümlerle yeniden ürettiğiniz enerji temiz olur ve enerjiyi kullanan elektrikli bileşenler hasar görmez. Harmoniklerin daha önemli olduğu tipik uygulamalar arasında %5’ten daha az harmonik bozulmaya sahip temiz enerjiyle çalıştırılması gereken tıbbi sistemler ve laboratuvar uygulamaları bulunur. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Pilz ile Adım Adım Makine Emniyeti PILZ / www.pilz.com/tr Günümüzde, hem çalışanın emniyeti hem de üretim çevriminin verimliliği üzerine eşit şekilde odaklanılmıştır. Artık emniyet teknolojisi, otomasyonun değişmez bir parçası haline gelmiştir. Çok açıktır ki; makine emniyet dizaynının, makine operasyonunun teknik olarak mümkün olabilen en verimli şekilde çalışmasına olanak sağlaması ve yasal açıdan uygun olması gerekmektedir. 2006/42/EC Makine Direktifi saha ve makinelerin emniyeti ile ilgili yasal çerçeveyi içermektedir. Bu kapsamda makine ve saha için fonksiyonel emniyetlerin Avrupa Birliği’ne uygunluğu ölçülebilmektedir. Saha veya makinenin operasyonel emniyetinin, emniyet ile ilgili kontrol sistemlerinin çalışmasına bağlı olarak değiştiği durumlarda fonksiyonel emniyetten bahsedebiliriz. Makine direktifi Avrupa makine emniyet gerekliliklerinin standartlaştırılması ile ilgilidir. Makine direktifi kanun niteliğindedir ve Avrupa Birliği üyelerinin ilgili yerel kanunlarına eklenmiştir. Söz konusu direktif, Avrupa pazarında malların serbest dolaşımı için gerekli makine emniyeti seviyesinin standartlarını belirlemektedir. Makine üreticileri ürünlerin ilgili direktife uygunluğunu göstermek için CE belgesi kullanmaktadırlar. BU nedenle CE 66 belgesi “Avrupa Pasaportu” olarak anılmaktadır. Robot hücreleri ve üretim hatları gibi birleştirilmiş ekipmanların oluşturduğu makineler da aynı mantıkla markalanmaktadırlar. Aynı zamanda, makinedeki revizyon nedeni ile risk analizinin ve performans seviyesinin (PL-performance level) yeniden belirlenmesinin gerekli olduğu önemli değişiklik durumlarından da kullanıcılar sorumludurlar. Ana hatlarıyla makine direktifi, temel sağlık ve emniyet gerekliliklerini düzenlemekte; makinenin ne olduğunu, uygulanacak dokümantasyon prosedürlerini, CE markalamayı, uygunluk beyanını (declarations of conformity ) ve onaylı kuruluş gerekliliklerini tanımlamaktadır. 1.Adım: Makine Emniyetinin Kilit Noktası Olan Risk Değerlendirmesi Avrupa pazarındaki makine imalatçıları müşterilerine emniyetli ürünler temin etmekle yükümlüdürler. Dolayısı ile makine kaynaklı tüm tehlikeleri önceden belirlemeleri ve ortaya çıkan riskleri değerlendirmeleri gerekmektedir. Bu sebeple makinenin standartlara uygun olarak operasyonel ve fonksiyonel risklerinin analizi, makine direktifinde, emniyet ile ilgili ilk aşamadır. Risk değerlendirmesinin içeriği ve tanımı herhangi bir direktifte belirtilmemiştir fakat, EN ISO 12100 risk değerlendirmesinin genel prosedürünü tanımlamaktadır. Makinenin piyasada ilk kez üretilmesi aşamasından itibaren tüm kullanım ömrü göz ününde bulundurularak tasarlanan kullanıma ilişkin tüm tehlikeler tanımlanmalıdır. Operatör, temizlik ve bakım personeli gibi makine ile temas halinde olabilecek tüm kullanıcılar ayrıca düşünülmelidir. Her bir tehlikenin riski tahmin edilmeli ve değerlendirilmelidir. Uyumlulaştırılmış standartlara ve son teknolojilere uygun risk azaltım tedbirleri uygulanmalıdır. Örneğin, eksantrik pres operasyonunda, ezilme ve kesilme riski bulunmaktadır. Diyelim ki bu risk detaylı bir şekilde tanımlandı ve riskin şiddeti ile maruz kalma sıklığı tahmin edilip değerlendirildi. Sonrasında risk azaltım önlemi, eğer mümkün ise, sabit koruyucu kapak kullanımı olarak belirlenmektedir. Teknik bir koruyucu önlem de; kurulum ( set-up ) ve başlatma ( start ) işlemlerinin tek vuruş operasyonu modunun yanlızca çift el kontrol kullanılarak mümkün olması olabilir. Bu tanımlamalardan yola çıkarak potansiyel riskin azaltılması risk analizinin bir parçasıdır diyebiliriz. Pilz’in sayısal Pilz Tehlike Derecesi (PHR – Pilz’s Hazars Rating Numbers ) yaklaşımı, sadece kontrol tedbirleri ile risklerin azaltılamadığını; aynı zamanda bir önceki örnekten yola çıkarsak kapak veya fenslerin de kullanılması gerektiğini söyler. Pilz tarafından sunulmuş olan PHR prosedürü, saha risklerinin tamamen objektif ve uygulanabilir şekilde değerlendirilmesi için kullanılmaktadır. Makine imalatçıları makinelerini yapmış oldukları analizlere göre dizayn edip üretmelidirler. Riskler, sağlık veya malzemeye gelebilecek zarar veya olası yaralanmanın şiddeti ve sıklığı ile hesaplanır. Sonrasında teknik, organizasyonel ve kişisel önlemlerle tehlikeye karşı korunma veya tehlikenin önlenmesi amaçlanır. Aynı zamanda artık risk de hesaplanır ve bu değer çok yüksek çıkarsa ek önlemler gerekmektedir. Bu tekrarlanan proses gerekli emniyet sağlanana kadar devam eder. Risk analizinin sonucunda teknik koruyucu önlemler ile ilgili gereklilikler belirlenir. Örneğin koruma fonksiyonun emniyet performansına da değinilir. Bu tür projelerdeki zorluk, bireysel risklerin doğru tahminin yanı sıra, tüm prosesin incelenip değerlendirilmesi gerekliliğidir. 2.Adım: Emniyet Konsepti Geliştirilmesi Risk analizi sonuçlarını takiben ikinci aşama emniyet konsepti aşamasıdır. Emniyet konsepti, teknik önlemleri tanımlar ve sonrasında ulusal ve uluslararası standartlara göre makinenin emniyetli oluşunu garanti eder. İyi bir emniyet konsepti, verimlilik ile koruyucu tedbirler arasındaki sürekli dile getirilen uyuşmazlık durumunu ortadan kaldırmaktadır. Amaç, maliyet, operatör-makine etkileşimi, verimlilik ve bakım çalışmalarının kapsamı bakımından optimize uygulamalar gerçekleştirmektir. Örnek verecek olursak, emniyet konsepti, sabit ve hareketli koruyucu kapaklar, makine ve sahayı durduran sistemler, elektriği, basınç altındaki gaz ve akışkanların enerjisini kesen opsiyonlar ve çalışanların tehlikeli bölgelere girişini algılayan ekipmanları içermektedir. Yukarıda bahsettiğimiz eksantrik pres örneğini ele alacak olursak, emniyet konseptinde önerilen tedbir, presin tek vuruş operasyonu modunun yanlızca çift el kontrol kullanılarak mümkün olması olabilir. Risk analizi sonuçlarına ek olarak EN 692 standardına göre, çift el kontrol sistemi Kategori 4 gerekliliklerine uygun olmalıdır. Başka bir deyişle, çift el kontrolü butonların ikisine tek elle veya vücudun başka bölgeleri ile basılmasına imkan vermeyecek şekilde dizayn edilmelidir. 3. Adım: Emniyet tasarımı: Emniyetli, ekonomik işletmenin anahtarı Emniyet tasarımının amacı gerekli koruma tedbirlerinin detaylı formülasyonu yoluyla tehlike noktalarını azaltmak ya da ortadan kaldırmaktır. Risk değerlendirmesi ve emniyet konseptinde ortaya konan gereklilikler uygulamaya yansıtılır. Pratik anlamda, bu, teknik koruma tedbirlerinin ve ilave koruma tedbirlerinin (örneğin, kapamalar ve koruma cihazları) spesifikasyonunu ve sonuç olarak mekanik, elektriksel, elektronik, yazılımsal ve kontrol sisteminin tasarımını içerir. Bu ayrıca potansiyel olarak öngörülebilir insan hatalarının hesaba katılması ile ilgili gereklilikleri de içerir. Bu yüzden, ergonomik kullanıma olan ihtiyaç da hesaba katılır. Böylece operatörlerin sistemi devre dışı bırakmaya ya da manipüle etmeye yöneltmenin önüne geçilmiş olur. İyi bir emniyet tasarımı, makinenin kullanılabilir zamanını arttırmanın, duruş zamanını minimuma indirmenin ve sonradan ortaya çıkabilecek maliyetleri asgariye çekmenin temelidir. 67 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Makineyi oluşturması için teker teker bileşenlerin birleştirilmesi çok sayıda birbiriyle uyumlu adımın emniyetli ve akıllı bir otomasyon çözümü üreteceği bir sistem yaratır: özellikle, emniyetle ilgili eskiye uyarlama uygulamaları veya mevcut tesise veya makineye yeni emniyet teknolojisinin uygulanması genellikle teknik anlamda başa çıkılması gereken pek çok zorluk yaratır. Yılların getirdiği tecrübe ve mühendislik ve danışmanlık arasındaki bitmeyen uzmanlık aktarımı optimum ve evrensel bir çözüme ulaşılmasına yardım eder. Bunların hepsi planlama ve konsept tasarımı ile başlar, uygun bileşenlerin satın alınması, kurulum ve montaj için tedarikçilerin seçilmesi ve donanım ve yazılımın tasarımından devreye alınmasına kadar uzanır. 5. Adım: Emniyet Doğrulaması İleri görüşlü tasarım maliyet azaltmaya yardımcı olur Bu durum makine sıfırdan yapılırken, yenilenirken ya da modifiye edilirken de geçerlidir. Mevcut makineye yapılan modifikasyonlar yeni tehlike noktaları yaratabilir ya da önceden kurulmuş olan koruma tedbirlerini etkisiz hale getirebilir. Sonuç olarak makinenin kaza riski artmış olur. Eğer makine sıfırdan yapılırken, yenilenirken ya da modifiye edilirken tasarım aşamasında emniyet ele alınacaksa, tehlikelerin oluşmayacağı ya da bağlantılı risklerin asgariye indirildiği güvence altına alınabilir. Bu da sonradan ortaya çıkabilecek maliyetleri ve duruşları azaltacağı gibi emniyeti iyileştirip masum canları kurtarabilir. 4. Adım: Sistem entegrasyonu: bir arada olması gerekenleri bir araya getirmek Tekil makineler bir tesis olmak üzere birleştirildiğinde ya da varolan makinelerin emniyeti iyileştirildiğinde, süreci tamamlamak için çoğu zaman oldukça kısıtlı bir süre mevcuttur. Planlamanın güvenilirliği, uygulamanın kalitesi ve pratik tecrübe başarılı bir sistem entegrasyonunun önkoşullarıdır. Makine üzerindeki emniyet özelliklerini kurgulamak için tavsiye edilen metodoloji IEC DIN EN 61508’ de geçen ismiyle V-modelidir. Buna göre bir proje birçok faza bölünür. Sistem ve tasarım spesifikasyonunu da içerecek şekilde, spesifikasyon tarafı pek çok uygunluk doğrulama sınamasından geçmektedir. Sadece uygulamanın getirdiği faydalar değil, EN ISO 13849-1 standardı gereklilikleri de hesaba katılır. 68 Makine imalatçılarının kontrol sistemini, yazılımında ya da donanımında yaşanabilecek hataların tehlikeli durumlara yol açmayacağı şekilde tasarlama yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün uygunluğunun değerlendirilmesi prosedüründe, validasyon önemli bir rol oynar. Validasyon öncelikle, risk değerlendirmesi, emniyet konsepti ve emniyet tasarımı gibi önceki adımlara bileşen seçimini ve sistem entegrasyonunu da dahil ederek geri döner. Validasyon makinenin emniyetli olduğunu ispatlamada hayatidir. Makine mühendisliğinde, bir validasyon prosesi, tesis veya makinenin spesifik olarak istenen kullanım şeklinin gerekliliklerini karşıladığını kanıtlamak zorundadır. Uygunluk doğrulaması (verifikasyon) prosesi teknik ekipmanın fonksiyonelliğini ve kontrol sisteminin emniyetle ilgili kısımlarını inceler, böylece, spesifikasyonlara uygun olarak, fonksiyonlarını emniyetli şekilde gerçekleştirdiğini onaylar. Örneğin, Pilz’ in PAScal hesaplama yazılımı ile, EN ISO 13849-1’ e göre ulaşılan Performans Seviyesi (PL) doğrulanır. Spesifik anlamda, validasyon sensör ve aktüatör teknolojisinin ve bağlantılarının, performans ölçütlerinin (topraklama iletkenliği, gürültü seviyesi, vb.) kontrol edilmesi ve detaylı bilgi içeren bir test raporunun üretilmesini, ayrıca, fonksiyon testi ve hata simülasyonlarının üretilmesini içerir. Sonuçların dokümantasyonu ve doğrulama ve validasyon proseslerinden gelen çözümler varılmak istenen hedefe gerçekten ulaşıldığını güvence altına alır. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Omron, makine arıza sürelerini ve maliyetleri azaltan, marka değerinizi koruyan otomasyon çözümleri sunuyor OMRON / www.omron.com.tr Günümüzün küreselleşen üretim ortamında farklı ve gittikçe karmaşıklaşan zorluklar, üretim verimliliğini daha da zorlaştırıyor. Omron, otomasyon teknolojisinin makine çalışma süresini veya kullanılabilirliğini önemli ölçüde iyileştirebileceğine ve servis maliyetlerinin yanı sıra üretim sürecinizin aksama durumunu azaltabileceğine inanıyor. Üretkenliğin optimize edilmesi Omron’un Sysmac platformu, Bilgi Teknolojileri sistemleri ve uzaktan kullanılan cihazlar ile çok disiplinli otomasyon çözümünün dikey entegrasyonunu sağlar. NJ kontrolörü veritabanı bağlantısı kullanıcıların üretim süreçlerinden neredeyse gerçek zamanlı verileri toplamasını ve bu sayede üretim iyileştirmeleri konusunda potansiyel alanları tespit etmesini sağlar. SQL biriktirme işlevselliği, herhangi bir bağlantı arıza- sı durumunda sağlam ve güvenli veri çözümüne olanak tanır. Önleyici bakım Omron, Sysmac Studio yazılımı için cihaz operasyonu izleme kütüphanesi adı verilen bir dizi Fonksiyon Blokları Kütüphanesi geliştirdi. Servo sürücüler, aktüatörler ve sensörler gerçek zamanlı izlenebilir ve normal durumlarından farklı çalıştıklarında, ciddi bir arıza meydana gelmeden bir uyarı veya alarm verilir. Fonksiyon blokları kütüphanesi ile servo motorun konumunu ve tork yanıtını, normal çalışma aralığına karşı kolaylıkla izleyebilir ve değerlendirebilirsiniz. Silindir çalışma süresi normal çalışma durumuna karşı ölçülerek sürenin bu değeri geçtiği veya bu değerden az olduğu bildirilir. Fiber sensörlerin ışık yoğunluğu toz veya diğer malzemelerin birikip birikmediğini tespit etmek üzere kötüye gitme açısından izlenir. 69 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Sysmac tarafından neredeyse gerçek zamanlı üretilen SQL verilerine ulaşmak için panolar oluşturabilirsiniz. Bakım personeli makine verilerini kaydederek, saklayarak, karşılaştırarak ve analiz ederek sorunları tespit edebilir, bakım için çalışmama süresi planlayabilir. Arıza durumunda ürün değişimi Sysmac otomasyon platformu; programların, verilerin, ağ yapılandırmasının ve EtherCAT ile bağlı cihazların parametrelerinin yedeklenmesini ve geri yüklenmesini sağlar. Ekipman arızalanırsa minimum üretim aksamasıyla değiştirilmelidir. Buna arızalı öğelerin değiştirilmesi ve cihazın yeniden kurulması dahildir. Yedekleme ve geri yükleme işlevi bir mühendi sin indirilen parametreleri bir bilgisayara bağlanmadan yeni servo sürücüye kolaylıkla indirmesini sağlar. Sonuç olarak, tek bir tuşa dokunarak sistem kolaylıkla yapılandırılır ve sıfırlanır. Omron, arıza sürelerini doğrudan azaltmak için ne sağlıyor? ... potansiyel sorunlarda gelişmiş uyarı ... dinamik mühendislik destek bilgisi ... makine performans verilerinin analizi ... uzaktan makine durum teşhisi Omron, Endüstri 4.0 ile Toplam Ekipman Verimliliğini artırmaya hazır “Makine üreticileri, makinelerinin üretim sırasında sürekli çalışabilirliğini sağlamak için oluşabilecek arızaları gerçek problem haline gelmeden hızlı ve etkili bir şekilde giderecek öngörme yeteneğini standart tasarım sürecine dâhil edebilir.” Omron Türkiye Pazarlama Müdürü Nurcan Konak. Son yıllarda daha iyi OEE (Overall Equipment Effectiveness Toplam Ekipman Verimliliği) puanlarına sahip olma konusundaki süregelen çabalar, yiyecek ve içecek sektöründeki son kullanıcılar için temel odak konusu haline gelmiştir. Bununla birlikte OEE’nin kendisi, son kullanıcıların makine tedarikçileriyle yaptıkları rutin konuşmaların konusu değildir, bunun yerine taban hız, döngü süreleri ve genel performans gibi konulara odaklanma eğilimi gösterilmektedir. Ancak, makine üreticileri, tasarımı sırasında OEE’yi göz 70 önünde bulundurabilir ve daha sonra makine tasarımlarının iyileştirilmiş OEE sonuçlarına nasıl katkıda bulunabileceğini gösterebilirlerse önemli bir rekabetçi avantaj elde edebilirler. Makine üreticilerinin, son kullanıcılar için OEE’yi gerçek anlamda etkileyebilecekleri bir alan, makine kullanılabilirliği konusudur. Örneğin, dahili tanı ve izleme algoritmaları, sorunları kritik hale gelmeden açığa çıkararak kullanıcıların planlanmış bakım periyotları sırasında önleyici eylemler gerçekleştirmelerini sağlayabilir. Bunlar, makine üreticilerinin ek maliyetler üstlenmeden makine tasarımının bir parçası olarak kolayca geliştirebilecekleri sistemlerdir. Örneğin bir aktüatörün veya silindirin çalışma süresini düşünün. Basit bir öğretme işlemiyle kontrolör, her iki yönde de ideal hareket sürelerini öğrenebilir ve sınırlar ifade edilebilir; böylece örneğin erken bir uyarı ile ilgili kurallar ve aktüatörün çalışma süresinin bu kuralların dışında kalması durumunda gerçekleşebilecek potansiyel bir sorun öngörülerek bir alarm oluşturulabilir. Aynı mantık üretim hattındaki sensörlere de uygulanabilir. Kontrol sistemi, çıktının tolerans sınırlarının dışına çıkması durumunda alarmları tetiklemek üzere ayarlanmış sınırlarla sensör performansını izleyebilir. Ayrıca servo tork değerleri de izlenerek ideal değerin ne olması gerektiği bilinebilir ve bu tork değerlerinin toleransın dışına çıkıp çıkmadığının belirlenmesi için alarmlar ayarlanabilir. İlk örnekte tek gereken şey basit bir öğretme rutinidir; sonrasında her şeyi kontrolör halleder. Ardından makine kontrolörü, makinede yerel olarak bulunan bir HMI üzerinde bu uyarıları ve alarmları izleyerek veya mühendisleri uzaktan bilgilendirerek, arızalar ortaya çıkmadan önce ilgili cihazların çalışmasına göz atmak ve uygun eylemleri gerçekleştirmek için operatörlere bol zaman sağlar. Ürün değiştirme süresini azaltma Otomasyon sonucunda elde edilecek bir başka fayda da, müşteriye örneğin bir ürün boyutundan veya paketleme tarzından bir başkasına geçiş süresinin nasıl büyük oranda azaltılabileceğini gösterebilmektir. “Anlık yapılandırma”, artık Omron’un Sysmac platformu gibi otomasyon teknolojilerinde standart bir özellik haline gelmiştir. Operatör bir HMI üzerindeki tek bir düğmeye basarak tüm hattı yapılandırabildiğinde ürün değiştirme süreleri büyük ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON oranda azaltılarak hat çok daha kısa sürede tekrar çalışır hale getirilebilir. Dikkate alınması gereken bir başka konu da planlanmamış aksama süreleri ve bunların son kullanıcı açısından maliyetle ilgili etkileridir. Günümüzün otomasyon ekipmanları doğaları gereği güvenilirdir; ancak en güvenilir ekipmanlar bile beklenmedik bir şekilde arıza yapabilir. Arızalı parçanın önemli bir programlama çabası gerektirmiş karmaşık bir elektrikli ekipman olması durumunda kullanıcı uzun bir aksama süresiyle karşı karşıya kalabilir. Burada makine üreticileri, kendi son kullanıcılarına belki de tüm kritik program ayarlarını ve parametreleri bir SD kartında depolanmış şekilde yedekleme/geri yükleme işlevi avantajları sunabilir. Bunların tümü, son kullanıcının bir makineyi kısa sürede tekrar çalışır hale getirmesine yardımcı olabilir. Makine üreticisi açısından bu durum, bakımı kolay makineler ko- nusundaki itibarınızın artması anlamına gelir; aynı zamanda kendi mühendislerinizi kar getirmeyen bakım veya destek rollerine yönlendirmek için önemli tasarım projelerinden uzaklaştırma ihtiyacını da azaltır. Önemli olan, makinenin kullanılabilirliğinin artırılmasına yardımcı olabilecek özelliklerin hiçbirinin makine üreticisinin uygulaması açısından bir zorluk oluşturmamasıdır. Örneğin Omron, Sysmac kontrol platformu dahilindeki yeni bir İşlev Blokları paketi ile öğretme etkinleştirmesi; izleme, ön alarm uyarıları ve alarmlar konusundaki gereklilikleri ele almıştır. Özet olarak makine üreticileri, sorunları gerçek problemler haline gelmeden öngörme yeteneğini standart tasarım sürecine dahil edebilir. Böylece arızalar hızlı ve etkili bir şekilde giderilip ürün değiştirme süreleri büyük oranda azaltılarak son kullanıcıların kullanılabilirliği artırabilmesi ve özünde iyi OEE sonuçları elde edilebilmesi sağlanır. 71 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Güvenli Dizayn Verimliliğini Geliştirme ROCKWELL / www.rockwellautomation.com/tr Güvenli dizayn araçları dizayn sürecini güvenlik uyumlu ve daha hızlı operasyonel makineler elde etmek için en iyi hale getirmeye yarıyor. Makine güvenlik sistemlerini belirleme ve tasarlamaya geldiğinde, imalatçılar ve makine yapıcıları uzun bir zorluklar listesiyle karşılaşıyorlar. Onlar risk değerlendirmesi yönetmekten hangi güvenli cihazların kullanılacağından ve hangi standartların takip edileceğinden, güvenli sistem dizaynını doğrulamaktan ve malzemeleri listesi oluşturmaktan sorumlular. Tüm bunlar olurken, rekabetçi, pazara sürüm zamanı azalmakta ve güvenlik uyum talepleri artmaktadır. Birçok makine imalatçısının, makinelerin dizayn sürecini en iyileştirirken uyum sağlayan uygun güvenlik teknolojileriyle nasıl dizayn edecekleri konusunda kafalarının karışmış olması şaşırtıcı değildir. İyi haber şu ki günümüzde, teknolojiler ve araçlar güvenlik sistem dizaynlarını iyileştirmeye yardımcı olmak için makine imalatçılarının ellerinin altında; bu teknoloji ve araçlar imalatçının ve düzenleyicilerin güvenlik ve uyum gereksinimleri- 72 ni daha kolay sağlarken süreç içinde zaman kazandırırlar. Yine de, hangi teknolojilerin ve araçların makine imalatçılarının kullandığı önemli değildir, öncelikle IEC 61508, IEC 62061 ve ISO 13849 gibi standartlarda tanımlanmış fonksiyonel güvenli kullanım döngüsünü takip ettiklerine emin olmalıdırlar. Bu döngü, mühendislerin dizayn sürecinin ilk aşamalarında eski güvenlik dizaynının geri dönüşümü veya dizayn önceden belirlendikten sonra makineye güvenlik sağlamak yerine, bir makineye güvenlik tasarımının dizayn sürecinin en başında yerleştirilmesi konusunda yol göstermeye yardımcı olur. Fonksiyonel güvenlik döngüsünün beş aşaması aşağıdakileri içeriyor: 1. Tehlike veya risk değerlendirmesi yapmak - Tehlikeyi belirlemek ve ilgili riski hesaplamak. 2.Fonksiyonel sistem güvenlik gereksinimlerini belirlemek Endüstride kabul edilebilir çözümleri esas alarak emniyet seçeneklerini değerlendirme ve risk azaltma tekniklerini tercih. 3. Sistemi dizayn etme ve doğrulama – Sistem mimarisini dizayn etme, güvenlik devre tasarımını belgelemek ve malzeme sağlamak. 4. Sistemin yüklenme ve onaylaması – Tanımlanmış parametreler içindeki sistemin işlediğini ve uygulanabilir standartların sağlandığını doğrulamak. 5. Sistem bakımı ve iyileştirilmesi – Üretim, önleyici güvenlik bakımı ve sistem geliştirmesi için belirtilen parametreler içinde çalışması için sistem gereksinimlerini doğrulayın. Bu adımları izlemek gelişmiş uygunluk ve olanakların makine verimliliği için tanımlamasını sağlar. Yine de, güncel dizayn süreci karışık ve göz korkutucu olabilir. Mühendisler, hala hangi önlemlerin belli riskleri azalttığına karar vermek ve uygun standartlarla uyumlu güvenlik sistemine sahip olduklarını belgelemek zorundalar. İyi ki, bir güvenlik sistem tasarımının belirlenmesi, ana hatlarının çizilip değerlendirilmesi için yapılandırılmış ve otomatik hale getirilmiş yöntemleri sağlayarak güvenlik sistem tasarımını basitleştiren araçlar var. Güvenli Dizayn Araçları ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Güvenli sistem tasarımı daha başlamadan, makine üreticileri güvenlik tasarımı konseptleri, sistemin ana hatları, detayları, mimarisi, parça seçimi ve malzemelerin listelerinin çıkarılmasını geliştirip değerlendirmek için Rockwell Automation’un Safety Automation Builder gibi harici, önceden tasarlanmış tasarım araçlarını sonuç almak için kullanabilirler. Bu yazılım temelli araçlar, mühendis ve tasarımcılara önceden belirlenmiş uygulama gereksinimlerini karşılayan ve en kısa zamanda her türlü temel hatayı tespit eden kapsamlı bir tasarım konsepti oluşturmalarına yardımcı olur. Bu tür araçlarla, mühendis ve tasarımcılar gerekli güvenlik işlevlerini tespit edebilir, güvenlik girdisini, çıktısını ve mantıksal aygıtı seçebilir, ISO 13849’a göre elde edilen sistem Performans Seviyesini (PL Performance Level) hesaplayabilir, potansiyel olarak zararlı erişim noktalarını tespit edebilir, sert ve hareket ettirebilir koruma yerleştirebilir ve cihazın genel hatlarının çiziminin çıktısını alabilirler. Günümüzün küresel piyasalarının uyum gerçeklerine çözüm sağlamak için, Safety Automation Builder gibi tasarım araçları SISTEMA isimli endüstri doğrulama aracıyla entegre olmalıdır. Almanya’daki IFA kurumunca geliştirilen SISTEMA, bir makinenin denetim sisteminin güvenlikle ilgili parçalarının performans seviyesinin hesaplanmasını ISO 13849 kapsamında otomatik hale getiriyor. ISO 13849 dahilinde Güvenlik İşlevlerini manuel olarak hesaplayıp değerlendirme zorunluluğu yerine, Safety Automation Builder aracı otomatik olarak doğrudan SISTEMA içerisine beslenebilen raporlar oluşturabiliyor. Bu makine üreticilerinin risk azaltılmasında doğru seviyeyi yakalayıp yakalayamadıklarını belirlemelerine yardımcı oluyor. SISTEMA’yı Safety Automation Builder aracıyla birleştirmek makine üreticilerinin tasarım süresini azaltmaya ve son kullanıcılar ile endüstri denetimlerinde belirlenmiş uyum seviyelerini sağlamalarına yardımcı olur. Tasarım konsepti aşamasında, makine üreticiler, çeşitli kritik güvenlik işlevlerini göz önünde de bulundurmak zorundadır. Çoğu makine uygulamasında güvenlik sistemi acil durum kapanması, güvenlik kilitli çevre koruması, operasyon noktası güvenliği gibi ortak güvenlik işlevleri paylaşır. Bu temel güvenlik işlevlerinin çoğu birçok makinede tekrarlanabilir ve tutarlı olduğu için, Rockwell Automation mühendisleri geniş bir tekrar kullanılabilir güvenlik fonksiyonlar doküman kütüphanesi oluşturmuşlardır. Bu güvenlik fonksiyonları Safety Automation Builder ve SISTEMA’ya benzer araçlar kullanılarak üretilmiş güvenlik sistem tasarımlarını detaylandırıyorlar. Dokümanlar, makine güvenlik tasarımı için bir bilgi temeli oluştu- ruyor. Her biri, bir güvenlik işlevi tanımı, kullanım ve kurulum rehberi, fonksiyonu oluşturan bileşenleri, SISTEMA kullanarak doğrulamayı, parçaların birbirine bağlanmasını, ayarlama ve programlamayı ve önerilen sistemin test edilmesi için doğrulama planı içeriyor. Güvenlik fonksiyonları, detaylı olarak bir sistem güvenliğinin parçalarını tespit edip doğrulamak için bir referans görevi görebilir. Bu dokümanları kullanmak donanım ve yazılım tespitinde, tasarım ve test aşamasında kayda değer miktarda zaman kazandırıp güvenlik sistem tasarımının hız, kesinlik ve etkinliğini arttırabilir. Günümüzdeki Güvenlik Teknolojileri Tasarım sürecinde zaman kazanılmasına yardım eden araçlara ek olarak, günümüz güvenlik teknolojileri ayrıca insana, kurulum ve hizmet almada da zaman kazandırır. Örneğin, entegre güvenlik olarak bilinen standart ve güvenlik uygulamalarını birleştiren denetçiler ve sürücüler makine üreticilerine tasarım döngüsünü kısaltma ve piyasa sürüm süresini azaltmada yardımcı olabilirler. Entegre güvenlik sistemleri henüz daha küçük makineler için uygun maliyetli olmayabilir ancak daha büyük ve karmaşık makineler için mühendislik sürecini azaltabilir. Entegre güvenlik tüm kesikli, proses, batch, servo ve sürücü temelli sistemler için tek bir programlama ortamına gerek duyar. Bu da çoklu işlemcili platformlarda programları yazma ve koordine etme gereksinimini ortadan kaldırır. Ayrıca entegre güvenlik ile tasarlanmış işlemci ve sürücüler ağ üzerinden iletişim kurabildiği için, mühendisler zaman alan kablolama değişiklikleri olmadan güvenlik ayarlarında değişiklikler yapabilirler. Entegre güvenlik ayrıca makine üreticilerinin benzer projeler arasında makineleri optimize etmek ve mühendislik faaliyetlerini haftalar yerine günlere indirmek için modüler donanım tasarımları ve makine kodu modüllerini tekrar kullanmalarına müsaade ediyor. İleri Doğru Daha İyi Bir Yol Güvenlik tasarım araçları, bir makinenin güvenlik sisteminin tespiti, planlanması ve değerlendirilmesi için adım adım bir süreç sağlayarak tasarım aşamasında makine üreticilerinin karşılaştığı en büyük sorunların bazılarını çözmeye yardım eder. Tasarım sürecinde güvenlik araçlarını işlevsel hale getirerek, makine üreticileri makineleri daha hızlı, kesin ve uygun maliyetli tasarlayabilirler. Bu araçları kullanmaya ek olarak, makine üreticileri, mühendislik süresini azaltmak, uyumu arttırmak ve rekabet edebilirliği arttırmak için entegre güvenlik sistemi içerisinde yer alan birçok avantajı sağlayabilirler. 73 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Yeni SACE Emax 2 Yenilikçi Güç Kontrolü Fonksiyonu ABB / new.abb.com/tr Televizyon yayınları sırasında ortaya çıkan güç talep artışı dikkate değer bir olgudur. Popüler TV yayın aralarında, elektrikli cihaz çalıştırma eğilimi elektrik tüketiminde hızlı bir artış yaratabilmektedir. Örneğin, İngiltere’de 4 Temmuz 1990 tarihinde İngiltere ile Batı Almanya arasındaki futbol karşılaşmasında penaltı atışları sonunda ulusal şebekeye en az 2800 MW yük binmiştir. Aslına bakılırsa sanayi ve ticari tesislerin gündelik çalışmaları sırasında elektrik tüketimindeki ani artışlar sıklıkla görülebilir ve bunlar ciddi problemlere yol açabilir. Abone limitini aşmak tesis kullanıcısını abone olduğu güç miktarını artırmak zorunda bırakabilir ve bu da sabit maliyetlerin artışıyla sonuçlanır. Tesis normalin üzerinde boyutlandırılarak olağanüstü durumlardaki yüksek güç tüketiminin sebep olacağı aşırı ısınma önlenebilir. Yük kontrolü için kullanılan bir sistemin dezavantajı ise bir PLC’nin, SCADA üzerinden kompleks programlama gerektiren endüstriyel bir PC’nin veya özel kontrol cihazlarının kullanılmasını zorunlu kılmasıdır. aştığında tekrar limit dahiline çekmek için Ekip Güç Kontrol fonksiyonu müdahale eder ve açık tip devre kesicinin çıkışına yerleştirilen anahtarlama cihazlarına (devre kesiciler, yük ayırıcılar, kontaktörler vb.) komut verir. Ekip Güç Kontrolü Fonksiyonu altyapı tesisatlarında maliyeti nasıl düşürebilir: Örnek uygulama. Bir alışveriş merkezinin tek hat şeması: Yiyecek içecek alanı, mağazalar ve ortak alanlar. Yeni ABB SACE Emax 2 açık tip devre kesicilere entegre olarak sunulan Ekip Güç Kontrol fonksiyonu, düşük ve orta karmaşıklıktaki tesislerde yük yönetimi için ideal çözümdür; güvenilirlik, kolaylık ve maliyet arasında ideal bir denge kurulmasını sağlar. Bu patentli fonksiyon aşırı akım hatalarına karşı koruma için kullanılan elektronik koruma ünitesine entegre edilmiştir. Ortalama güç - Kolay: Karmaşık kontrol sistemlerine veya özel yazılımların devreye alınmasına gerek duyulmaz. - Özelleştirilebilir: Fonksiyonlar kullanıcı tarafından oluşturulan yük listesinin, kullanıcının kendi ihtiyaçlarına ve güç tiplerine bağlı olarak tanımladığı önceliklerde kontrol edilmesini temel alır. - Etkili: ABB tarafından patentli algoritma kullanıcı tarafından belirli bir zaman aralığı boyunca ayarlanabilen öngörülmüş ortalama güç tüketimini takip eder. Bu değer abone olunan gücü Güç [kW] Ekip Güç Kontrol: 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 Zaman (saat) Kontrolsüz ortalama güç Ekip Power Controller ile ortalama güç 74 20 21 22 23 24 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Yanda ticari bir altyapı tesisatının tek hat şeması verilmiştir: Bazı yüklerin (örneğin HVAC) enerjisi, gördüğü işlevden ödün vermeden belirli bir süre boyunca kesilebilir. Tesisin pik tüketiminin 580 kW civarında olması beklenmektedir. Uygun bir strateji ve Ekip Güç Kontrol’ünü kullanarak bu tüketimin 500 kW’a düşürülmesi mümkündür. Burada gösterilen simülasyonda, anlaşma kapsamında esnek tarife yapılandırmasından faydalanarak üç farklı tüketim limiti uygulanmıştır. En çarpıcı etki, pik tüketimin gerçekleştiği ara saatler sırasında görülebilir. Ekonomik kazanım Pik gücün düşürülmesi elektrik faturasında her zaman bir azalmaya yol açar: iki müşteri aynı miktarda elektrik tüketiyor ancak biri daha yüksek güç talep ediyorsa, bu müşterinin faturaları daha yüksek olacaktır. Birçok ülkede bir kullanıcı abone olduğu gücü aşarsa daha yüksek ücret talep edileceğinden, ödeyeceği sabit maliyetler de daha yüksek olabilir. Yukarıda verilen örneğe dayanarak aşağıdaki tablo enerji tasarruf olanakları hakkında genel bir fikir verebilir: Sonuç: Açık tip devre kesicinin Güç Yöneticisine evrimi Talep Tarafı Yönetim (DSM) kavramı normalde yalnızca altyapı hizmetleri bağlamında kullanılan bir terimdir. Ancak, elektrik fiyatlarının sürekli arttığı bir ortamda yük yönetimi görece küçük olan birçok alçak gerilim tesisinde bile cazip bir çözüm olabilir. Ekip Güç Kontrol fonksiyonu, yük yönetimi dünyasına yeni bir standart getirmektedir. Bir yanda standart devre kesicilerin yaptığı “yük kontrolü”nde olduğu gibi gücü eşik değerini aşar aşmaz kesmez, ayarlanan parametrelere bağlı yük kontrolü gerçekleştirir, diğer yanda karmaşık PLC esaslı güç yönetim sistemlerinin kurulmasına olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Gerçek uygulama : Yeni ABB SACE binası Alçak gerilim açık ve kompakt tip devre kesicilerin araştırma ve geliştirilmesinde öncü olan ABB SACE, şimdi de Bergamo’daki (İtalya) yeni binasını gelişmiş otomasyon teknolojisi ile donatmıştır. Elektrik tesisi 4 adet OG/AG transformatör içermektedir ve her biri için giriş şalteri olarak Emax 1.2 açık tip devre kesici kullanılmıştır. Giriş şalterlerinden sadece bir tanesinin Ekip Güç Kontrol fonksiyonuna sahip olmasıyla 400kW’a kadarki HVAC yüklerini kontrol ederek yılda yaklaşık 11.000 € tasarruf etmek mümkün hale gelmiştir. Tasarrufun ancak birkaç yıldan sonra önemli seviyeye ulaşacağı ve tasarruf miktarının yerel yönetmeliklerden etkilenebileceği bir gerçektir (tablodaki, Brezilya’daki müşteriler daha fazla avantaj elde etmeyi bekleyebilir). Uygulama: Çoklu mimari Çıkış yönündeki cihazlara (en fazla 15 adet anahtarlama cihazına komut vermek mümkündür) uzaktan gönderilen komut iki farklı şekilde uygulanabilir: - Kablolu çözüm aracılığıyla, açma/kapama bobinlerine komut vererek veya yönetilecek yüklerin motorunu kontrol ederek; - Özel bir haberleşme sistemi aracılığıyla. Parametreler Ekip Connect yazılımı aracılığıyla ayarlanabilir: Ekip koruma üniteleri için tasarlanmış yönetim yazılımı Ekip Güç Kontrol fonksiyonları için özel bir araçtır. 75 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Omron’dan dijitalleşen üretime yenilik getiren Makine Otomasyonu konseptleri OMRON / www.omron.com.tr Dördüncü sanayi devriminin gelişi ilk olarak 2011 Yılında Hannover Messe fuarında açıklanmıştı. Bu fuar sırasında, yaklaşan devrimi açıklamak için “Endüstri 4.0” terimi Alman Şansölye Angela Merkel tarafından kullanılmıştı. İlk sanayi devrimi üretime mekanizasyonu getirirken, ikinci sanayi devrimi elektriği getirdi. 1970’lerde gerçekleşen üçüncü sanayi devrimi ise bilişim teknolojilerinin gelişiyle üretim proseslerini daha da geliştirdi. Bu üç sanayi devrimi de sonradan tanımlanmıştı. Simdi ise ilk defa, Endüstri 4.0 terimi bir devrimi daha gerçekleşmeden tanımlamak için kullanılıyor. Devrim 76 olduktan sonra açıklama sunmak yerine devrimin gelişi için uyaran görevi görüyor. Endüstri 4.0, fabrikaların bireysel müşteri gereksinimlerine yanıt vermelerine yardım eder, artan verimlilik ve etkinlik ihtiyacını ele alır; ancak aynı zamanda sosyal ihtiyaçları da ele alır: insanlar ve makineler arasında interaktif işbirliğini destekler. Dördüncü sanayi devrimi, Omron’un kurucusu Kazuma Tateishi’nin 1970 yılında Uluslararası Gelecek Araştırmaları Konferansı’nda sunulan SINIC teorisine mükemmel bir şekilde uyar. SINIC teorisine göre (Tohum-Yenilik ve İhtiyaç-Güdü Döngüsel Evrimi, Şekil 2) bilim, teknoloji ve toplum ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON döngüsel bir ilişkiyi paylaşır ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilerler. SINIC teorisinde açıklanan gelecekteki Optimizasyon toplumunda, Sn. Tateisi insan zekâsının ve hislerinin bir kısmını otomatik hale getiren teknolojilerin gelecekteki gelişimlere temel teşkil edeceğini tahmin ediyor. Gelecekteki bu toplumda, insanlar ve makineler ideal bir uyum seviyesi yakalayacak. Endüstri 4.0’da, Omron’un kurucusunun öngördüğü gelecek gerçekleşiyor. Omron, bu dijital endüstriyel geleceğin zorluklarını ele almak amacıyla, tamamen ölçeklenebilir otomasyon çözümlerinden ve otomasyon varlıklarının sorunsuzca yeniden kullanılabilmesinden yararlanan teknolojilerle makineleri otomatik hale getiriyor. Sektördeki uzun yıllara dayanan tecrübesi ve yetkinliklerini kullanarak, tüm otomasyon çözümlerinin tüm kullanım ömrü boyunca dijitalleşmeyi kapsamına almayı hedefliyor. Dördüncü Sanayi Devrimi ile Nesnelerin ve temler) biçiminde bir araya gelmesidir. Ayrıca, bu en yeni devrimin önceki tüm sanayi devrimlerinden daha yıkıcı bir değişim potansiyeli bulunmaktadır. Bu devrimin veri işleme gereklilikleri üzerine getirdiği baskı, geleneksel Moore kanununun mevcut ve gelecekteki gerekliliklere ayak uydurmada yetersiz kalmasına yol açıyor ve işleme gücü evrimi için yeni yol haritaları tanımlamaya zorluyor. Bu ihtiyacın büyüklüğü, bağlı nesnelerin hızla büyümesine bakılarak kolayca tahmin edilebilir. Bu gelişme, belirli bir segmente hizmet veren tedarik zincirinin tüm üyelerini ortaklarıyla ne ölçüde işbirliği yapmaları gerektiğini düşünmeye ve ayrıca ölçeklene- Hizmetlerin İnterneti Birinci sanayi devriminin öne çıkan özelliği, mekanik destekli proseslerin endüstriye girmesiydi. İkinci sanayi devriminde elektronik gücü, fabrikalarımızın verimliliğini artırdı. 1970’lerde IT’nin gelişimi ve fabrika otomasyonu üçüncü devrimi hızlandırdı. Dördüncü sanayi devriminin karakteristik özelliği, fiziksel dünya ile sanal dünyanın CPS (siber fiziksel sis- 77 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON bilir iş platformlarının nasıl oluşturulabileceği ve kullanılabileceği üzerinde düşünmeye itiyor. Bağlı nesnelerden bahsederken, Nesnelerin İnternetinin doğrudan ağa bağlı olmayan ve hatta hiçbir elektronik zekâ taşımayan fiziksel cihazları da içerdiğini anlamak önemlidir. Yalnızca sanal temsilini bir IT sisteminin kullanımına sunan bir nesne, bir Endüstri 4.0 bileşeni olarak değerlendirilir. Örnek olarak, tamamen izlenen bir üretim prosesinde üretilen basit bir röleyi düşünebiliriz. Bu röleyi eşsiz bir seri numarasıyla ilişkilendirip QR kodunda sakladığınızda bu kodu röleyi tanımlamak için kullanabilirsiniz. Bu kodu taradığınızda rölenin ne zaman, nerede, nasıl üretildiği ve müşteriye hangi rota üzerinden gönderildiği gösterilir. Bu röle tamamen dijitalleşmiş bir üretim hattında kullanılabilir. Röle kabine takıldığında kodu taranır. Yaş, teknik özellikler, kullanım ömrü beklentisi ve değişiklik için tedarik rotası sistemde hemen görülebilir. Ayrıca kontrol sistemi rölenin kalan kullanım ömrünü her zaman tahmin etmek için işlemleri ve kontaklara uygulanan yükleri kaydedebilir. Bu tahmin yüksek arıza ihtimali olduğunu gösterdiğinde sistem otomatik olarak değişiklik için sipariş verebilir. Bu yeni ürün makinenin bir sonraki bakım döngüsünde takılarak beklenmedik arıza sürelerinin ve üretim kayıplarının önüne geçilir. Yukarıdaki röleyi, dijital sanal temsili ile birlikte basit bir Siber Fiziksel Sistem (CBS) örneği veya en basit “Endüstri 4.0 bileşeni” türü olarak düşünebiliriz. Endüstri 4.0 terminolojisinde, bu sanal temsil daha çok ilgili fiziksel cihazın (Endüstri 4.0 bileşeni) yönetim kabuğu olarak bilinir. Daha karmaşık bir gerçeklikte, yukarıda açıklanan gibi basit bileşenler daha karmaşık yüksek düzeyde bileşenlerin (örneğin bir makine ya da tüm üretim hattı) içine yerleştirilebilir. Makinelere, hatlara veya tesislere baktığımızda sistemi oluşturan iç içe cihazlar hiyerarşisi olduğunu görürüz. Endüstri 4.0 bileşeni konsepti, yönetim kabuğuyla birlikte CPS’nin kolay ve mantıksal bir şekilde ölçeklenebilmesi için tanımlanmıştır. Basit bir CPS örneği, Nesnelerin İnternetinin arkasında yatan gerçek değeri açıklamak ve netleştirmek için de yararlı olabilir. Dijitalleşmenin gücü verinin kendisiyle, bağlantıyla ya da cihazın işleme kapasiteleriyle ilgili değildir. Nesnelerin İnternetinin asıl gücü, bu siber öğelerin bir nesneyi, makineyi veya platformu daha iyi hale getirmek amacıyla kullanılmasından gelir. CBS içinde, siber ve fiziksel ögelerin birleşimi ürünü bir Akıllı ürüne dönüştürür. Akıllı ürün, Nesnelerin İnternetinin sağladığı güçle çok daha faydalı bir fonksiyon gerçekleştirebilen bir üründür. Benzer şekilde, Nesnelerin İnterneti dâhilinde büyük miktarda veri, daha iyi ve daha kullanışlı hizmetler (Akıllı hizmetler) sunmak amacıyla bağımsız olarak islenebilir. Bu Akıllı Hizmetlere örnek olarak, çalışan ürünlerden veya makinelerden toplanan büyük miktarda verinin işlenmesiyle mümkün hale gelen ön bakım ve önleyici bakım verilebilir. Dijitalleşmeye giden yol Dijitalleşme süreci, işletmelelerin tüm bölümlerini etkiler. 2014 yılında PricewaterhouseCoopers, VDMA ve birçok endüstri ortağıyla birlikte Endüstriyel İnternetin 78 zorlukları ve fırsatları hakkında bir anket yayınladı. Bu çalışma, kuruluşların dijital dönüşümü doğru bir şekilde uygulamak için ne ölçüde taahhüt vermeleri gerektiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca gelecekte müşteri memnuniyetinin ve buna bağlı kurumsal başarının bu dönüşüm süreciyle nasıl bağlantılı olduğunu vurgulamaktadır. Bu da kademeli ve yapılandırılmış bir dijitalleşme yaklaşımı gerektirir. Üretim stratejisi ve şirket altyapısı dikkatli bir şekilde dönüştürülmelidir ve iyi düşünülmüş bir plan; yani bir dijitalleşme stratejisi gerektirir. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için iş ortamında özellikle de ilgili iş ortaklarının yatay entegre ekosisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla birçok değişiklik yapılmalıdır. Güvenilir ortaklardan oluşan bir ağ, bu zorluğun üstesinden gelmek için çok önemli bir unsurdur. Bir fabrikada, haberleşmenin dikey olarak entegre edilmesi, mevcut tüm varlıkların ve ilgili verilerin yönetilmesini sağlayan temel faktördür. Dikey entegrasyon, tesis düzeyinden cihaz düzeyine sorunsuz bir iletişim altyapısı ile sağlanır. Uygun bir dijitalleşme stratejisinde tüm önemli gelişim alanları tanımlanmalı ve aşağıdakiler gibi temel katma değerli proseslere öncelik verilmelidir: • Toplu özelleştirme, hızlı üretim değişikliği • Tüm yasam döngüsü izlenebilirliği ve tek ürün serileştirme • Artan emniyet ve güvenlik düzeyi • Az bulunan nitelikli is gücü yönetimi • Yoğun makine işbirliği • Hızlı tasarım ve kurulum, üretim arıza sürelerinin azaltılması • Durum izleme ve ön bakım ile kullanım optimizasyonu Endüstri 4.0 Platformu, tam bir Endüstri 4.0 uygulaması elde etmek için izlenecek araştırma yol haritasını tekrar doğruladı. Bu yol haritası, dijital üretim oluşturmak ve kullanmak için birçok teknoloji halihazırda mevcut olsa da tamamen dijitalleştirilmiş bir kuruluşun 2030’dan önce mümkün olmayacağını gösteriyor. Başarılı bir şirket, tüm teknolojiler kullanılabilir hale gelene kadar bekleyemez; ancak heyecana kapılıp gerçekleşmeyecek çok yüksek beklentiler yüzünden hayal kırıklığına uğramak da yanlış olur. En iyi yaklaşım, en fazla katma değere sahip dijital uygulamaları ele almak ve dijital yolculuğa yavaş yavaş devam etmek için mevcut teknolojiyi kullanmaya başlamayı içerir. Dijitalleşmenin merkezinde Makine Otomasyonu ve dijitalleşen üretim için Omron’un çözümleri Dijitalleştirilmiş üretimin başarılı bir şekilde uygulanması, üreticinin ekosisteminde bir araya getirilmiş birçok temel yetkinlik gerektirir. Makineler, üretimin temeli olarak düşünülür ve dolayısıyla makinelerin performans göstermesini sağlayan sistemler, üretimde akıllı veri kullanımını sağlayan temel etkenlerdir. Gelecekte olabilecek değişikliklerden etkilenmeyecek donanım ve yazılım platformları kullanarak tam kapsam ve makine otomasyonu sağlayabiliriz. • Girdi: Omron, proximity sensör, fotoelektrik cihazları, ölçüm, anahtarlama ve görsel denetim gibi algıla- 79 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ma teknolojilerine sahip. • Lojik: Omron’un tamamen ölçeklenebilir makine kontrolörü platformu, sektörün en kararlı 2PID sıcaklık kontrolörü ve ayrıca lider hareket ve güvenlik kontrolörü teknolojisi her makinenin kontrol ihtiyaçlarının tüm yönlerini kapsar. • Çıktı: Omron’un değişken hızlı sürücüleri, servo sistemleri, elektrik şalter panoları, katı hal röleleri ve elektromekanik röleler ile G/Ç cihazları güç ve hareketi yönlendirir ve yönetir. • Güvenlik: Makine korumasının tüm yönlerini kapsayacak şekilde güvenlik switch’inden güvenli sürücüye kadar eksiksiz çözüm kapasitesi. • Robotik: Omron’un yeni eklenen bir temel özelliği de makineleri ve hatları verimli bir şekilde ve birçok robot teknolojisiyle tamamen entegre ederek bağlama kapasitesidir. Omron’un teknolojisi, haberleşmeyi ve bağlantılı verileri akıllı sistemler oluşturmak için verimli ve güvenilir bir şekilde kullanmasına olanak sağlar. Gelişmiş platform temelli cihazlar, ürünleri (nesneleri) ilgili verilere bağlamasına ve makine odaklı Nesnelerin İnterneti çözümleri oluşturmasını sağlar. (Şekil-6) Dijitalleştirilmiş üretim ortamında temel faktör, sensör ve makine verilerinin sorunsuz dikey haberleşmesidir. SQL gibi veri haberleşmesi teknolojileriyle desteklenen yatay tesis genelinde entegrasyonun sağlanması da di- key entegrasyon kadar önemlidir. (Şekil-7) 80 Dördüncü sanayi devrimi henüz yeni başlıyor Dijital teknolojinin ölçeklenebilirliği, yeni meta veri kaynaklarını kullanan kolektif zekâlarla birlikte büyük bir yıkıcı potansiyel vaat ediyor. Ancak şu an büyük bir heyecan içindeyiz ve kısa sürede çarpıcı sonuçlar elde etme beklentisi karşılanmayabilir. Dijitalleşmenin gerçek potansiyelini görme kapasitesi ve heyecanı gerçek olgulardan ayırt etme becerisi, dijital yolculukta başarı ve başarısızlığı ayırt eden belirleyici faktör olacaktır. Omron’un dijital etkinleştirme teknolojileri konusundaki tecrübesi, tüm dünyada yeni fabrikalarında dijitalleşmiş üretimi gerçekleştirebilme kapasitesi sağlıyor. (Kusatsu-Japonya, Hertogenbosch-Hollanda, Sanghay-Çin ve Ayabe-Japonya). Omron, kurucusunun SINIC teorisinin izinde, tamamen dijitalleşmiş üretimin avantajlarından yararlanmak amacıyla yeni etkinleştirme çözümleri gerçekleştirmek için teknolojiyi kullanmaya devam ediyor. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Standart PLC ile senkronize hareket kontrolünde ilk adım OMRON / www.omron.com.tr yazılım kullanılır (CX One) • Lojik ve Hareket kontrolü Fonksiyon Bloğu, ladder diyagram ile Tek dil kullanarak programlanılır • Kolay uzaktan yardım: TEK bağlantı • Kontrol, sürücü üreticisinden bağımsızdır • Kusurlu sürücü kolayca değiştirilebilir (sürücü akıllı değildir) Fonksiyon Blokları NOKTADAN NOKTAYA KONUMLANDIRMA “PTP_” Fonksiyon Blokları, düz profilli bir slave eksenini kapalı çevrimde hareket ettirir. Acc_Distance, hedef hız ve Dec_Distance çalışırken değiştirilebilir. ELS + ADDAX Çoğu kompakt PLC, yüksek hızlı sayıcıları geri bildirim olarak kullanır ve (servo) sürücüyü kontrol etmek için puls çıkışı kullanarak noktadan noktaya konumlandırma sunar. Ancak bugün birkaç eksende, senkronize ve kapalı çevrimli hareket kontrolüne ihtiyaç duyuluyor. Omron buna “Compact Motion” diyor. Compact Motion, noktadan noktaya konumlandırma (standart PLC fonksiyonu) ve süper hızlı, hassas ve karmaşık hareket kontrolüne (özel hareket kontrolörü) üçüncü alternatiftir. Küçük makineler için ideal çözüm Omron’un Compact Motion konseptinin amacı, uygulamanızı kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmenizi sağlayacak yapıtaşlarını sağlamaktır. Master ve slave eksen ilkesini kullanarak ve temel fonksiyonları sağlayarak Compact Motion ile birçok farklı uygulama gerçekleştirebilirsiniz. Uygulama gereksinimlerine bağlı olarak ekseni kontrol etmek için servo sürücü veya inverter kullanabilirsiniz. Genelde küçük makineler senkronize fonksiyona ihtiyaç duyduğunda, bunu gerçekleştirmeleri için daha fazla özel donanım gerekir. Fonksiyonları PLC’ye entegre etmek daha ucuz ve kolay bir çözüm sağlayabilir. Compact Motion ile uygulama programının tamamı yalnızca PLC içinde olur. Bu size aşağıdaki faydaları sağlar: • PLC ve Hareket Kontrolünü programlamak için yalnızca TEK 82 “ELS_Addax_” Fonksiyon Blokları, bir kapalı çevrim profilini master enkoder profilinin üzerine bindirmenizi sağlar. Acc_Distance, hedef hız ve Dec_Distance çalışırken değiştirilebilir. Fonksiyon malzemenin kaymasını telafi etmek için master ve slave arasındaki konumu yeniden aşamalandırmaya olanak tanır. MOVELINK “MOVELINK_” Fonksiyon Blokları, bir slave ekseni belirlenen master eksenle kapalı çevrim senkronize ederek hareket ettirir. Bir tür elektronik CAM işlemi uygulanır ancak senkronize konumlandırma slave eksen ile master eksen arasında uygulanır. Fonksiyon, “çalışırken kesme” işlevselliği geliştirmeye olanak tanır. CAM PROFILEG “CAMBOX_” Fonksiyon Blokları, bir ekseni konumlar tablosunda depolanan hareket profilinin değerlerine göre hareket ettirir. Sürekli değişken yazılımsal dişli kutusu oluşturmak için hareket başka bir eksenin (master eksen) ölçülen hareketine bağlanır. Tablo 3600 çift nokta içerebilir. Fonksiyon, servo sürücülü bir mekanik CAM üretmeye olanak tanır. ELEKTRONİK EKSEN BAĞLANTISI (ELS) “ELS_” Fonksiyon Blokları, elektronik dişli kutusu oluşturmak için master eksen (enkoder) ile slave eksen arasında elektronik bağlantı (kapalı çevrim) oluşturur. Kontrol kazançları, Konum penceresi, İzleme Hata sınırı gibi genel parametrelerin tümü çalışırken belirlenebilir ve değiştirilebilir. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Rüzgar Türbinlerinde Ark Koruma ABB / new.abb.com/tr Kelime manasına bakıldığında yenilenebilir enerjinin “sürekli devam eden doğal süreçlerdeki var olan enerji akışından elde edilen enerji” olarak tanımlandığını görürüz. Günümüzde birçok yenilenebilir enerji kaynağı mevcuttur. Bunlardan en temiz ve kaynağı en çok bulunanlarından biri rüzgar enerjisidir. Rüzgardan elektrik enerjisi üretmek için yapılacak santralin kurulumu diğer kömür, doğalgaz ve hidroelektrik santrallere göre yatırım maliyeti açısından daha ucuzdur. Bu sebeplerden dolayı ülkeler rüzgar santrallerinin yaygınlaştırılmasını eskiye oranla daha da destekler olmuşlardır. Genellikle rüzgar santralleri, rüzgarın şiddetine verimli bir şekilde maruz kalabilmesi için yerleşim merkezlerinden uzak lokasyonlarda konumlandırılır. Hatta açık denizlerin ortasında bile rüzgar santrallerine rastlamak mümkündür. Dolayısıyla ulaşımı zor olan bu santral- 84 lerde yaşanacak kesintiler minimuma indirilmeli, ark hatası dolayısıyla oluşması muhtemel hasarlar hemen giderilmelidir. Herhangi bir ark kazasından dolayı oluşacak kesinti çok uzun süreli olabilir ve eğer oluşan arkın yakınlarında bir canlı varsa hayatına mal olabilir. Ark kazalarından dolayı her yıl çok sayıda insan hayatını kaybetmektedir. Rüzgar türbinlerinde genellikle bakım vs. sebepler haricinde insan bulunmaz. Ancak ark dolayısıyla oluşacak muhtemel bir yangın çabucak etkisini arttırıp, kullanılan ekipmanlara tamiri mümkün olmayan hasarlar verebilir. Şalterler ve sigortalar gibi normal kısa devre koruma cihazları ark esnasında ekipmanları tam olarak koruyamayabilir. Ek bir koruma ile hasarlar minimuma indirilebilir. Bu koruma aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi oldukça hızlı yapılmalıdır. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Rüzgar tribünlerinde kısa devre koruma elemanları, yangın koruma sistemleri elbette ki mevcuttur. Kısa devre durumunda bu cihazlar görevini yapacak ve bir yangın durumunda yangın söndürme elemanları devreye girecektir. Akıllara ister istemez şu soru gelebilir: “Ark zaten pano içerisindeki aksam üzerinde olacağından, arkın etkisi ile kısa devre oluşacağından ve devre kesici de görevini yapıp kesme işlemini yapacağından daha hızlı bir korumaya neden ihtiyaç duyulsun ve bu nasıl yapılabilir?” Normalde bir devre kesici aşırı akım prensibine göre açma yapar ve bu açma süresi devre kesicinin tipine, ayarlarına ve hata akımına göre değişiklik gösterir. Evet, bir ark oluştuğunda akım hızlıca yükselecek ve devre kesici kısa devreden dolayı açma yapacaktır. Ancak selektivite sağlanması amacıyla şalter kısa devre durumunda daha geç açmaya ayarlanmış olabilir. Dahası ark oluştuğunda devrede bir direnç görevi göreceğinden şalter akımı esas seviyesinin daha altında ölçebilir. Bu da kısa devreden dolayı açmada gecikmeye yol açabilir. Arkın yakıcı etkisinin hissedilmesi için 100ms’lik gibi kısa bir süre bile yeterlidir. Bu gibi durumlarda akıma değilde arkın oluşturduğu ışık etkisine bakmak daha mantıklı olmayacak mıdır? İşte ABB’de buradan yola çıkarak TVOC-2 Ark koruma sistemini Nasıl çalışır? Sistem üç aşamada çalışır: 1 Sensörler pano içerisindeki ışığı algılar tasarlamıştır. Bu sistemde açma şartı sadece optik sensörlerin algıladığı ışık şiddeti ile alakalıdır. Bu süre 30-50ms arasında değişir ve kuşkusuz aşırı akımdan dolayı yapılan açmalara göre oldukça hızlıdır. Uzunlukları 1 ile 60 metre arasında değişen, kalibrasyon gerektirmeyen optik sensörler rüzgar tribününde (1) jeneratöre, (2) kabinlere, (3) transformatörlere yani arkın oluşabileceği muhtemel noktalara uzatılabilir. Sensörün algıladığı hata sinyali ark monitörüne iletilir. (Ana ünite olan ark monitörüne standart olarak 10 adet, genişleme modülü eklenerek 30 adet sensör bağlanabilir) Ark monitörü bu sinyali çok hızlı bir şekilde yorumlayarak çıkışına bağlı bir kesicinin açma bobinini enerjilendirir ve kesicinin açma yapması sağlanır. Aksesuar olarak sunulan akım algılama modülleri de bir başka güvenli çözümdür. Detektörlerin istenmeyen direkt gün ışığı, kamera flaşı gibi etkilere maruz kalması ve yanlış açmalara sebebiyet vermesi muhtemel durumlarda, ekstra güvenlik olarak kullanılan akım algılama modülleri, akımdaki değişimleri de göz önüne alarak ark monitörü üzerinden şaltere açma yaptırır. Normal duruma göre 2-8 ms.açma gecikmesi yaşatsa da ekstra güvenlik ve sistem sürekliliği sağlamaları nedeniyle tercih edilmektedirler. 2 Algılanan hata sinyali sensörler yardımıyla ark monitörüne iletilir HMI kullanıcı arayüzü aksesuarlardan bir diğeri olup hem direkt olarak ark monitörü üzerinde, hem de pano kapağı üzerinde kullanılabilir. HMI üzerinden hem konfigürasyon ayarları yapılabilir hem de hata kayıtları izlenerek ark hatasının nerede olduğu belirlenebilir. Ayrıca ark monitöründe bulunan 2 enversör sinyal rölesi ile hata bilgilerini otomasyon sisteminize de aktarabilirsiniz.Tasa- 3 Ark monitörü sinyali devre kesicinin açma bobinine gönderir ve devre kesici açar rımı ve teknolojisi ile SIL-2 güvenlik kriterlerine uyumlu TVOC-2 rüzgar santrali uygulamalarında maksimum koruma sağlar. Görüldüğü gibi ABB’nin TVOC-2 ark koruma cihazı, üstün kullanım ve koruma özellikleri ile maddi ve manevi kayıplarınızı önleme garantisi sunar. 85 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON İHTİYACA ÖZEL ÇÖZÜMLER, Net bir katma değer için ağ bağlantılı mühendislik servisi ve yüksek verimlilik MEquadrat AG, dört yıldan beri başta laboratuvar ve tıp alanları için mekatronik hizmet sağlayıcısı olarak yüksek uzmanlıkta çözümler sunan yeni bir şirket. Disiplinler arası düşünce şekli bu şirketin ürün geliştirmesi için temel yapı taşı. Uygulamada yaratıcı fikirler, verimli ürün geliştirme ve ihtiyaca özel destek; motor uzmanı olan Kollmorgen ile tıp alanı için bir üretim modülünde şu anda gerçekleştirilen ortak çalışmayı da tarif ediyor. Onun boşluksuz doğrudan tahrik çözümü düşük maliyetli toplam çözüm için 2 μm’ye kadar en yüksek kusursuzlukla tam bir senkronizasyon ve devri mümkün kılıyor. AKD & AKM Tek kablo paketi yoluyla doğrusal eksen (Kumanda birimi dahil) tam komunlandırılabilir. 86 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Hizmet sağlayıcı firma MEquadrat’ın Luzern Root’da kuruluş fikirlerinden biri; özellikle yazılımdaki tutarlılığı, ustaca yapılmış mekanik ve elektronik bileşenleri ve böylece otomasyon seviyesini yükseltmesi ile müşterilerini şaşırtan yeni makina ve sistemlerin birleşik olarak düşünülmesi ve tasarlanmasıdır. MEquadrat AG şirket yönetimi üyelerinden olan Stefan Nyffenegger için kesin olan şu: “Mekanik, elektronik ve yazılım disiplinlerinin birbirleriyle olan sıkı ilişkisi yenilikçi ürünlerle yüksek verimliliğin anahtarı. Bu konuda biz de güncel bir proje olan, tıp alanında kullanılmak için tasarlanmış olan ince çeperli malzemenin işlenmesine olanak sağlayan bir makina modülü projesinde görülebileceği gibi alışılmışın dışında, yeni yöntemler üzerinde çalışıyoruz”. Zorlu amaç: Yüksek devirlere rağmen kusursuz gerilim Root’da geliştirilen ve inşa edilen üretim modülünde öne çıkan bir özellik de çok hassas olan cam ve alüminyum borucukların iki taraflı ve torsiyonsuz bağlantısı. Ürünün çapı, milimetrenin yaklaşık onda biri kalınlığındaki çok ince çeper ile yaklaşık bir milimetreden 20 mm’ye kadar ulaşıyor. Hassas içi boş çubuk malzemesinde ayırma ve ekleme süreçleri yapılmakta. İki taraflı bağlantılı malzemenin süreçten kaynaklanan yüksek devir sayısında tam kusursuz bir senkronizasyon olmalı. Tüm modülü; müşterinin katı taleplerine uygun olarak bir bütün halinde geliştirmek için; işlenecek parçanın besleme mili ve aynı şekilde bağlantısı yapılmış üründe ilgili süreç adımları için özellikle titiz ve oldukça kusursuz bir tahrik sistemine ihtiyaç duyuldu. Stefan Nyffenegger belirtiyor: Kollmorgen KBM-Kit-Motors çözümü ile bizim için en ideal çözümü bulmuş olduk, çünkü akış sürecinde büyük içi boş mil sayesinde ürün tahrik yoluyla sevk edilebiliyor.“ Sıra dışı çözümler için sıkı işbirliği Henüz tahrik sisteminin tasarım aşamasında MEquadrat’ın mühendisleri doğrudan tahrik mekanizması seçme fikrindeydi. Bunun için, gerekli kusursuzluğu sağlamak ve zaman ve maliyet açısından verimli bir dönüşüm elde etmek için mümkünse mevcut bir modüler sistem kullanılmalıydı. Bu yapı grubunun birleşik paketleme yoğunluğu ve yüksek karmaşıklığı nedeniyle, en iyi çözümün bir rotor ve bir statorun bir servo tahrikin tüm işlevselliğiyle birlikte kullanılması olduğu anlaşıldı. Böylece sonunda Kollmorgen firmasına ulaşıldı. Tahrik üretimi konusunda uzmanlar özel talepler için hazırdı: Dönüştürmede hemen anlaşma sağlandı çünkü her iki firmanın uzmanları da birbirleriyle aynı frekanstan konuştular. Senkronizasyon çetin ceviz çıktı. Bu konuda ilk telefon görüşmelerinde bazı fikirler geliştirildi ve ürün seçimi sınırlandırıldı. Kollmorgen Kilit Müşteri Yöneticisi Martin Zimmermann ve çalışma arkadaşları sürekli taleplerle ilgileniyordu: “MEquadrat bu proje için besleme biriminde sadece rotor ve stator talep ettiğinde, motorla bir mekatronik mühendisinin daha detaylı ilgilenmesi gerektiğin anlamıştık. Bu projedeki gibi yeni bir denemede kendimize güvenmeliyiz, çünkü karşılıklı yüzde yüz güven gerektiren bir konuda başarısızlığa yer yoktur”. İşlevsel spesifikasyon dosyasının zaman baskısı ve aşırı hassaslık taleplerinin yanında tıbbi teknoloji için önem taşıyan bir başka zorluk da eklendi: Nyffenegger Tahrik çözümü aşınmaz ve yağlama gerektirmeyen türden olmalıydı ve mekaniğin ve yazılımın uygulaması ve işletime alınmasında deneme yapma şansı bulamadık” sözleriyle açıklıyor. Bu makina modülünde öngörülen tüm bileşenler test edilmiş ve tamamen güvenilir olmalıdır. Doğrudan tahrik AKD-Drives ve National Instruments (NI) kontrolörlerinin katılımı son derece net pozisyon almayı mümkün kılıyor. Akım düzenleyicide vuruş süreleri yaklaşık 670 ns değerinde, hız regülatöründe ise sadece 62.5 μs. Nyffenegger bu konuyla ilgili şunu vurguluyor: Bu bize; bu yüksek dinamik taleplerde ideal senkronizasyou hedefleme olanağını veriyor. Bu tahrik kombinasyonu da böylece en iyi fiyat-performans ilişkisini sunuyor.“ Plug and Play çözümleri ile tam konumlandırma Burada önemli olan, her iki senkronize edilmiş askta 2 μm ile son derece net bir devir hassaslığına ulaşmaktır. Nyffenegger ekliyor: „Burada sadece büyük üretim tesislerinin mil akslarında olduğu bilinen hassaslık aralığından bahsediyoruz.” Yüksek devir sayısı da bu projedeki zorlu konulardan biriydi. Piyasada bu tür duyarlı ürünleri “gerekli hassaslıkta gerebilen, ancak dakikada 500 devirden sonra sıklıkla bağlama kuvvetini yitiren sistemler bulunuyor. Ben piyasada 3000 U/ dk değerinde bağlama kuvvetini kaybetmeyen başka bir ürün görmedim!“ diyerek açıklıyor Nyffenegger. Makina tasarımındaki doğusal eksende tahrik “AKM“ tek kablo çözümlü ve SFD-Feedback özellikli olarak seçildi. Burada bileşenler sadece birbirine geçirildi ve uydular. Tek kablolu çözüm olarak çözücü teknolojisi motor uzmanları için çözücünün (koordinat çözümleyicisi) sağlamlığı bakımından kullanmak için ideal bir özellik. Nyffenegger bu konuyla ilgili şunu vurguluyor: „Bu nedenle de AKM-Motorlarının kablolama maliyeti minimum. Ayrıca oldukça kompakt güç zincirleri kullanılabilir, ki bunlar özellikle dar alanlarda mükemmel sonuçlar veriyor.“ Sonuç: İşbirliğinde güvenle hedefe ulaşmak AKD- Tek kablo paketi (Regülatör & Servo motor) 87 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON besleme için doğrusal tahrikin bileşenlerinde kullanılıyor. Buradaki en büyük fayda, tüm sistemin tek elden çıkması. Nyffenegger vurguluyor: “Birbirine uymayan herhangi cıvata bağlantı veya pin gibi bir sorunum yok. Sadece takmalı ve bırakmalıyız, bu da uygulama sürelerini çok kısaltıyor.” Doğru motor teknolojisinin kusursuz mekaniğe entegre edilmesi bu projedeki çok sıkı ve konsantre işbirliğinin merkezindeydi. Maliyetleri göz önünde buldurmak -talep edilen devir sayısı hassaslığına, mekaniğin yerleştirme ve tasarım toleranslarına rağmen baştan itibaren her şeyin uyumlu olması , her iki taraf için de karşılıklı büyük bir güven teşkil etti. Martin Zimmermann ekliyor: „Bu projedeki özel rolümüz büyük ölçüde kapsayıcı danışmanlık hizmetimizdi, bu da müşterimizi en iyi şekilde ve düşük maliyle hedefine taşıdı.“ Stefan Nyffenegger için şu gerçek: “Doğrudan Kollmorgen ürün geliştiricilerine fikirlerimizi iletebildik ve mil ve merkez bağlantıları hakkındaki isteklerimizi belirttik. Bir masada birlikte fikir yürütmek ve çözümler bulmak veya telefonda tasarımla ilgili detayları görüşmek bize her şeyin gayet yolunda olduğu ve bu projeyle “ilk seferinde doğru yap” felsefesine uyabilmemizin güvenini verdi. ” Makinanın tasarım evresi üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlandı. “Aks montajı ve motor bağlantısı gibi işin Kollmorgen kısmı, tüm parametre ayarları ve testlerle birlikte iki günde tamamlandı. Bizim için özel hazırlanan bu motor tasarımı tam da istediğimiz gibi oldu. Bu da bizi hedefe yöneltti, hemen etkisini gösterdi ve müşterilerimizden gelen tüm taleplere cevap verdi.“ Uygulamanın faydaları: • Birbirine uyumlu bileşenlerin yüksek derecede esnekliği • Özel uygulama için entegre edilmiş olan içi boş mil; 3000 Devir/dk değerinde dahi gerilme • kuvvetini muhafaza eden bir gergi sisteminin entegrasyonunu mümkün kılıyor • Oynama boşluğu ve gereksiz mekanik parçaların olmadığı doğrudan tahrik, 2μm değerine • kadar en yüksek hassaslıkla kusursuz senkronizasyonu ve doğru çalışmayı mümkün kılıyor ve • bu esnada aşınmıyor. • Kurulum yerinde EtherCAT, kolay donanım ve entegrasyon için uygun (donanım ve yazılım) – • LabVIEW dahilinde bile. • Tasarımdan işletime almaya kadar Kollmorgen tarafından sağlanan geniş çaplı, kaliteli destek 88 • • Farklı çaplara kolayca dönüştürebilir oluşu Otomasyon seviyesinin eş zamanlı yükseltilmesinde yüksek süreç dengesinin sağlanması ile daha yüksek verimliliğe ve böylece daha yüksek karlılığa ulaşılması. Kullanılan Ürünler: Projede kullanılan Kollmorgen motorları (1 kablo sistemli) ve tahrikleri şunlar: AKM-Standard-Senkron servo motorlar sürekli mıknatıslarla.500.000’den fazla standart modeli kapsayan AKM Yapı serisinin yüksek performanslı senkron servo motorları, çeşitli sabitleme, bağlantı, devir sayısı ve geri iletim seçenekleri ve başka birçok fonksiyon ile mevcut. Muhafazasız KBM-Yapı motorları (Kit-Motor (Modüle uyum sağlaması için müşteri tarafından modifiye ediliyor). Rotatorik doğrudan tahrik uygulamaları için muhafazasız KBM-Yap motorları. KBM Serisinin çok seçenekli muhafazasız yapı motorları en yeni doğrudan tahrik teknolojimizin eseridir. Makina mühendislerinin esneklik, yüksek performans, dinamik, kullanım ömrü ve kolay kurulum konusundaki tüm taleplerine cevap veriyorlar. AKD & AKM Tek kablo paketi kolay entegrasyon için. AKD Servo regülatör ve AKM Servo motorlar çok amaçlı kullanılabilen ve özellikle ekonomik tek kablolu çözümlerdir. AKD Servo güçlendiriciler hızlı, esnek, ethernet bazlı haberleşme ile yüksek fonksiyon alanına sahiptir ve bu nedenle hızlı ve kolayca her uygulamaya entegre edilebilir. AKD; makinanın her parçasında Plug-and-Play’in işletime alınmasını ve bariyersiz arayüzleri mümkün kılar. Kollmorgen KBM-Kit-Motora detaylı bakış. Büyük boş mil sayesinde filigran ürünün akış halindeki bir süreçte tahrik yoluyla sevki mümkün. Burada merkez 2 μm değerine kadar hassaslıkta mutlak netlikte senkronizasyoni. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Stefan Nyffenegger ve Martin Zimmermann makina modülünün önünde. Nyffenegger vurguluyor: “Kollmorgen KBM-Kit-Motorlarının çözümü ile bizim için en uygun çözümü bulduk ve tüm motor tasarımı sanki bizim için biçilmiş kaftandı!” Zimmermann: “MEquadrat takımı ne istediğini çok iyi biliyordu. Verilen bilgilerle hedefe varabilmek için net tekliflerde bulunabildik. Böylece hep birlikte en iyi çözümü bulduk.“ Doğrusal eksen AKD & AKM tek kablo paketi yoluy- Doğrudan tahrik son derece kesin bir konumlandırmala (Kumanda birimi dahil) tam komunlandırılabilir. yı mümkün kılıyor. Akım düzenleyicinin vuruş süresi Bunun üzerinde, sevk edilen borucukların senkroni- 670 ns, hız regülatörünün ise 62.5 μs. zasyonundan sorumlu olan KBM-Kit-Motor bulunuyor. 89 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON EMERSON, Control Technıques Yüksek Güçlü Yeni Modüler Sürücüler Üretiyor Yüksek bant genişlikli içerik, Nesnelerin İnterneti kavramlarının yanı sıra toplama ve gecikmeye duyarlı uygulamalar edge bilişimin büyüme faktörleri olarak gösterilirken, Schneider Electric, kurumlar için geliştirdiği edge uygulamalarına yönelik altyapı çözümlerini tanıttı. Birlikte kullanıldığında Unidrive M, 2,8 MW (4200 hp) düzeyine kadar sistemlerde asenkron ve kalıcı mıknatıslı motorları kontrol edebiliyor. Yeni gövde boy 11, sistem tasarımcılarının en az sayıda parça kullanarak ve hem kapladığı yüzey alanı hem de maliyetleri asgari düzeyde tutarak yüksek güçlü çözümler üretmesine olanak veren 250 kW (400 hp) bir modüldür. Unidrive M, son derece hızlı akım kontrol algoritmaları ve yüksek anahtarlama frekansları ile üstün performans sunar. Aktif Doğrultuculu Konvertör (Active Front End, AFE) çözümleri eşsiz moment hasasiyeti ve güç kalitesi sağlar. Unidrive M modülleri, Aktif Doğrultuculu Konvertör ve çok darbeli doğrultucu konfigürasyonları dahil, tüm sistem ihtiyaçlarını karşılayabilen çok çeşitli esnek çözümlere dahil edilebilir. Control Techniques’in Unidrive M600, M700, M701 ve M702 kontrolörleri yoluyla kontrol edilebilirler. Control Techniques ayrıca 90 kW ile 2,8 MW arası fan, pompa ve kompresör uygulamaları için 90 ideal olan bir dizi yüksek güçlü sürücü ürünü sunmaktadır. Powerdrive F300 serisinin ayrıca modüler bir tasarımı vardır ve kalıcı mıknatıslı veya standart AC asenkron motorları kontrol edebilir. Yüksek güçlü sistemler inşasında bu modüler yaklaşım ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON B&R Automation PC 910 kasaları 5 slota kadar destek veriyor nıcıya ihtiyaçlarını karşılayacak mükemmel PC’yi özgürce tasarlama şansı sunuyor. Örneğin kontrol algoritmalarında işlemci gücüne ihtiyaç duyan ya da görüntü işleme yaparak az sayıda çevre cihazıyla çalışan kullanıcılar RAM’i yüksek, 4 çekirdekli ve 1-slotlu kasaya sahip bir model tercih edebilir. Farklı bir uygulama için ise tek çekirdekli işlemciye sahip ve birçok kart slotu olan bir kasayı içeren bir çözüm olabilir. 3. nesil Intel® Core™ i3/ i5/i7 işlemciler Bu güçlü endüstriyel PC’nin kalbinde teknolojinin son ürünü 3. nesil Intel® Core™ i işlemciler yer alıyor. Box PC 2000 farklı varyasyon seçenekle sunuluyor Dört çekirdeğe kadar kapasite imkanı sunan Core™ i3, Core™ i5 ve Core™ i7 işlemciler yeni QM77-ExpressChipset ile birleşince, endüstriyel bilgisayar pazarındaki performansı en yüksek çözümler ortaya çıkıyor. B&R Automation Esnek konfigüre edilebilir endüstriyel PC B&R daha önce 1-slot ve 2-slot seçeneklerine sahip olan Automation PC 910 ailesine 5-slot modelini ekledi. Bu değişimle beraber ürün kasalarına da yeni seçenekler getirildi. Kasalar, takılacak PCI ya da PCI Express kart sayısına (1-5 arası) göre seçilebiliyor. Herhangi bir işlemci, hafıza boyutları (RAM) ve kasanın seçimine imkan veren bu yeni çözüm kulla- Automation PC 910, USB 3.0 portlarının da dahil olduğu sayısız arabirim seçenekleriyle geliyor. Cihaza takılabilen kartlar sayesinde birçok fonksiyon yeni bir bilgisayara gerek kalmadan kolayca gerçekleştirilebiliyor. B&R’ın güçlü endüstriyel PC’leriyle birçok görev yerine getirilirken panoya boş alan kazandırılıyor ve toplam maliyet düşürülmüş oluyor. BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr 92 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Sinyal değerlerinin basit grafiksel gösterimi için tümleşik grafik arayüzü TwinCAT 3 Scope – “büyük veri” için çok çekirdekli osiloskop rinin, makinenin tüm ömrü boyunca, doğru kronolojik sırayla ve mümkün olan en yüksek performansla, grafik olarak açıkça görüntülenebilmesi gerekiyor. TwinCAT 3 Scope kullanılarak veriler, mikrosaniye mertebesine kadar çözünürlükle görüntülenebiliyor. TwinCAT Scope ile, “büyük veri” uygulamalarında bile verileri ölçmek olabildiğince basit, çok çekirdekli işlemci desteği çok büyük miktarda verinin toplanmasını ve görüntülenmesini de mümkün kılıyor. Yazılımsal osiloskop, TwinCAT kontrol mimarisine tam olarak entegre ve sinyal değerlerinin, grafik aracı ile basitçe görüntülenmesini mümkün kılıyor. Makinelerde verilerin toplanması ve analizi, özellikle Endüstri 4.0 ve “büyük veri” uygulamaları gitgide daha fazla ön plana çıkıyor. Bu amaçla, tüm proses verile- TwinCAT Scope’un çok çekirdekli işlemci desteği ile aynı zamanda birkaç yüz adet değişken içeren geniş kayıtlar için de uygun bir çözüm. Microsoft Visual Studio®’ya ve dolayısıyla TwinCAT mühendislik ortamına kesintisiz entegrasyon sayesinde kullanıcı dostu bir çözüm de sunuyor. Makine tasarımcıları, uygulama geliştirme ve proses izleme sırasında mühendislik sürecini önemli ölçüde basitleştiren bir grafik aracını kullanma olanağına kavuşuyor. Yeni TwinCAT Analytics ve TwinCAT IoT yazılım modülleri ile birlikte, toplanan proses verileri, yerel olarak ya da özel veya genel bir bulut ortamında analiz edilebiliyor. Kullanıcılar TwinCAT Scope ile, konumdan bağımsız olarak XT ve XY çizimleri veya yeni çubuk grafikleri kullanarak farklı sinyal gösterim tipleri arasında seçim yapabiliyor. BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr 93 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON B&R başarılı Power Panel HMI ailesini genişletiyor B&R’dan iki yeni HMI serisi - Power Panel T-Series terminaller ve Power Panel C-Series kontrolörler – farklı ekran boyutlarıyla kullanıcıya sunuluyor. Dokunmatik kontrolörler ekranlı terminal ve B&R, Power Panel HMI ürün ailesine Power Panel T-Series terminalleri ve Power Panel C-Series kontrolörleri ekledi. Her iki üründe de dokunmatik ekran bulunuyor. Gömülü tarayıcısı (embedded browser) bulunan Power Panel T30 terminal tamamen web uyumlu ve VNC client olarak kullanılabiliyor. Terminal serisi 4.3”-10.1” arasında değişen dört farklı TFT ekran boyutu ile sunuluyor. Cihazlar ayrıca 2 adet Ethernet, 2 adet USB portu ve birçok konfigürasyon seçeneğiyle geliyor. Çok çeşitli bağlantı seçeneğine sahip yüksek performanslı HMI Power Panel C70 kontrolörler, 333 MHz Intel® AtomTM CPU, 256 MB DDRAM, 16 KB FRAM ve 2GB onboard flash EEPROM bellek ile donatılmıştır. Cihazlar aynı zamanda 5.7”-10.1” ara- sında değişen üç ekran boyutlarla sunulan yerleşik dokunmatik ekrana sahiptir. Power Panel C70 1 ms seviyesinde çevrim sürelerine erişebilmesinin yanı sıra, POWERLINK ve standart Ethernet bağlantılarına da olanak sağlar. Kontrolör sunduğu 2 adet USB 2.0 portu ve X2X Link teknolojisinin yanı sıra opsiyonel olarak RS232, RS485 ve CAN bağlantıları da içerir. Böylece çevresel periferik cihazlar (peripheral devices) için çeşitli bağlantı seçenekleri sunulabilir. Her iki cihaz serisi de son derece kompakt tasarımlarıyla dikkat çekmektedir. Minimal kurulum derinliği ve akıllı kablo çıkış düzeneği gibi özellikler bu cihazların az yer tutmasını sağlarken montajlarını kolaylaştırır. İki ürün serisi de hard disk, fan ve batarya gibi bileşenlere sahip olmadığından bakıma ihtiyaç yoktur. Panel ön yüzü IP65 standartlarında koruma sağladığı için hijyenik uygulamalar için de oldukça uygundur. BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr 94 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Takım tezgâhları otomasyonu için Rexroth’dan doğrusal hareket sistemleri Takım tezgâhları üreticileriyle uzun yıllara dayanan iş birliği sayesinde Bosch Rexroth, müşteri talebine göre farklı doğrusal hareket sistemleri geliştirebiliyor. Bosch Rexroth, birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar için uygulamalar sunuyor. Takım tezgahı üreticileri, makinelerini yüzde 70 ile yüzde 90’ını entegre otomasyon çözümleriyle sunma eğilimindeler. Endüstri 4.0 dönemi ile birlikte üretimde artan ağ kullanımına bağlı olarak, bu oranın daha da artması bekleniyor. Bu nedenle takım ve parça değişimleri gittikçe önem kazanıyor. Müşteriye özel entegre otomasyon çözümleri ve sistemleriyle sanayinin ihtiyacı olan her türlü ürün ve hizmeti tek çatı altında sunan Bosch Rexroth, doğrusal hareketli eksenler ve elektromekanik silindirlerin meydana getirdiği geniş çeşitlilik ile birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar için uygulamalar sunuyor. Takım tezgâhlarında kullanılan doğrusal hareketli sistemlerin hassasiyetinin ve dayanıklılığının yüksek olması beklenir. Bu durum hem ana hem yardımcı eksenler için, iş parçalarının yüklenmesi ve boşaltılması, alet takımı değişimi ve destek açı- sından önemlidir. Doğrusal hareketli eksenler ve aktuatörler; talaş, soğutucular ve benzeri dış etkenlere karşı koruma sağlayarak, sistemin bütünlüğünü ve hassasiyeti garanti altına alıyor. Geliştirilmiş doğrusal hareketli sistem ürün portföyü ile Rexroth uygulama odaklı otomasyonu destekler. Çok amaçlı kompakt modül CKK/CKR ve lineer modül MKK/MKR takım ve parça değişikliklerinde eksenleri hareket ettirir. Bu ürünler titreşimleri söndürmek ve yüksek hassasiyet için bilye raylı kızaklardan oluşur. Sızdırmazlık bandı veya körükle birlikte alüminyum gövde, içerdeki mekanik aksamı soğutucu ve talaş gibi dış etkenlerden korur. Boyutların benzer olduğu durumlarda, kullanıcı dinamik ve doğruluk gibi farklı gereksinimlerine bağlı olarak vidalı mil montaj hattı ve dişli kayış tahrik sistemi arasında seçim yapabilir. Her iki kenarda mevcut tek noktadan yağlama özelliği kolay bakım imkânı sağlar. Elektromekanik silindirler Takım tezgâhları üreticileri, besleme ve döndürme aktiviteleri için aynı zamanda EMC elektromekanik silindirini de kullanabilir. Elektrikli tahrik teknolojisinin esnekliği ve enerji verimliliğiyle, kompakt silindirlerin serbest konum avantajlarını bir araya getirir. Kullanıcılar kuvvet, pozisyon ve hızı parametre seçimlerini serbestçe yapabilir, her yeni iş emrinde değerleri esnek biçimde adapte edebilirler. Yeni tasarlanmış yağlama noktalarıyla, kullanıcılar elektromekanik silindirleri merkezi yağlama tasarımına entegre edebilir. Standartlardan özel çözümlere Rexroth doğrusal hareketli sistemleri mekanik montaj hattı veya farklı motorlar ve sürücü kontrolörlerinden oluşan eksen olarak komple teslim eder. Takım tezgahları üreticileri ile yıllara dayanan işbirliği sayesinde Rexroth, mühürleme teknolojisinin tüm özel gereksinimlerini bilir ve müşteri talebine göre farklı doğrusal hareketli sistemler geliştirebilir. Özellikle ağır iş parçaları için, Rexroth sağlam çelik gövdelerden oluşan müşteriye özel lineer modüller temin eder ve 300 kg ağırlığı taşıyabilen çok eksenli handling sistemlerini uygulamaya konmuştur. Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr 95 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı Fluke 830 sizin karmaşık ayar hesaplamalarını yapmanızı gerektirmeden ölçer ki bu makinenizi hızlıca ayarlamak ve tesisinizi hızlı çalıştırmak için ihtiyacınız olan çözümlere sahip olacağınız anlamına gelir. Gelişmiş kullanıcı arabirimi, kapsamlı ayar bilgisi gerektirmeyen sonuçların kolay anlaşılmasını ve düzeltici eylemin gerçek anlamda uygulanmasını kolaylaştıran hem şaft sonuçlarının hem de mesafe düzeltmelerinin (dikey ve yatay) gösterildiği “Hepsi Bir Arada” sonuç ekranı mevcuttur. Makine arıza suresi maliyetli olduğundan, testin tekrarlanabilirliği önemlidir. Yeni Fluke 830, yanlış ayar sorunlarını doğru şekilde belirleyebilmenizi garanti edebilecek doğru ve tekrarlanabilir ölçüm sonuçları sağlayan patentli* tek lazerli hassas ayar sistemi kullanır. Yüksek kaliteli braketler (konsollar), mil dönerken sensor ve prizmanın kaymamasını sağlar. Özellikler • Tek lazerli ölçüm teknolojisi, tepkimelerden kaynaklanan hataları azaltılarak daha iyi doğruluğu sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazı, tesisinizdeki dönen millerin hassas ayarı için ideal test aracıdır. Tüm dönen ekipmanların yanlış ayara karşı hassas olduğu bilinen bir gerçektir. Dönen ekipmanınızın düzgün şekilde ayarlandığından emin olmak için halen cetvel ve kadranlı göstergeler kullanıyorsanız, makinenizin ömrünün azalmasının yanı sıra, her yıl yedek yatak maliyetlerinde binlerce dolar kaybediyor, gereksiz onarım süreleri ve planlanmamış arıza sürelerine maruz kalıyor olabilirsiniz. Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazının kullanımı kolaydır ve size tesisinizin çalışmasını sağlayacak hızlı, doğru ve işlemeye uygun çözümler sunar. Lazerli şaft ayar söz konusu olduğunda, veriler iyi alındığından ötürü çözümler daha iyidir. • Sezgisel yönlendirmeli kullanıcı arabirimi ile hızlı ve kolay kusursuz makine ayarları • Pusula ölçüm modu, etkin bir elektronik eğim ölçer kullanılarak esnek, güvenilir ve tekrarlanabilir ölçümler sağlar • Dinamik makine tolerans kontrolü, makinenizin kabul edilebilir aralıkta olduğunu bilmenize imkan tanıyan ayar düzenlemelerinin sürekli değerlendirmesini sağlar • Benzersiz genişletme modu, lazer detektör boyutunu sanal olarak artırarak toplam yanlış ayarı kontrol altına alır. • Veri koruma, otomatik kaydet ve geri al özelliğiyle ihtiyacınız olduğunda verilerinizin yerinde olmasını sağlar Mastar veya kadranlı göstergeleri kullanmanın aksine, NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr 96 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Güvenliği optimize edin ve verimliliği artırın Makine değiştirme süresini en aza indirme • İş parçasına bağlı olarak uygun ışınlar dinamik olarak ayarlanabilir • Daha fazla yapılandırma seçeneği kullanılabilir (Tam veya kısmi kapatma) • Hata kaydı, sık rastlanan arızaların basit bir şekilde analiz edilmesini sağlar • Bluetooth ile bilgisayar veya tablet bağlantısı [Yalnızca Windows] • SD manager 2 yazılımı ile yapılandırma Omron’un F3SG RA serisi ışık bariyerleri, makine değiştirme süresinin önemli oranda kısaltılmasına fayda sağlayan, çalışma alanına giren ürünlere göre otomatik olarak ayarlanan dinamik kapatma işlevselliğine sahiptir. Makine güvenliği, verimliliği artırabilir mi? Evet, kritik güvenlik alanlarında kapsamlı ürün portföyümüzdeki belirli güvenlik komponentlerini kullanarak hem güvenlik standartlarına bağlı kalmak hem de verimliliği optimize etmek mümkündür Potansiyel arıza noktalarını ortadan kaldırma • Kendi kendini izleyen güvenlik ürünleri kullanarak basitleştirilen performans seviyesi değerlendirmesi • Omron’un SISTEMA kütüphanesini kullanarak basitleştirilen hesaplamalar • Daha kolay pano kablolaması • Düşük maliyet Omron’yun MX2 inverter ve G5 servo sürücü serisinde bulunan Güvenlik Tork Kapatma [STO] kullanıldığında kontaktörlere gerek olmaz, böylece makine tasarımı ve pano düzeninin sadeleştirilmesinin yanı sıra potansiyel arıza noktaları ortadan kaldırılır. Makinenin gereksiz durmasını ortadan kaldırma • Kararlı çalışma • Güvenlik performansı seviyesi kaybı olmadan seri bağlantı • Yanlış hizalama toleransı • Kolay görsel tanımlama ve takip için LED gösterge • Çoklu yapılandırma seçenekleri • G9SX’li serilerde 30 adete kadar • SIH400 Sysmac giriş kartı başına 10 adete kadar • G9SP’li seride 2 takım 15 adete kadar Omron’un D40Z ve G9SX NS kombinasyonu, kontaksız kapı switch çözümüyle sınıfındaki en iyi güvenilirliği sağlar. OMRON / www.omron.com.tr 97 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Fluke TiS50 Kızılötesi Kamera TiS50 Termal Görüntüleme Cihazı’nın 220x165 çözünürlüğü ve AutoBlend ile PIP moduna sahip IR-Fusion® özelliği sayesinde elektrikli ve mekanik uygulamalar ile bina uygulamalarındaki sorunları hızla tespit edin. Kaliteli görüntüler ile gelişmiş sorun giderme • RESNET çözünürlük standardının 220x165 ile üstüne çıkan kaliteli görüntüler • Sabit odaklama, tek elle yönelt ve çek teknolojisi • 353:1 D:S ile ayrıntıları görün • Resim içinde resim ve önceden 5 farklı ön ayarlı seviyede birleştirme ile hiç görmediğiniz kadar net görün ve daha hızlı analiz edin - IR-Fusion® Teknolojisi • 3,5 inç, 320x240 LCD ekran ile inceleyerek, 3,0 inç LCD ekran ile karşılaştırıldığında %33 daha fazla görüntüleme alanı elde edin • Dahili lazer işaretçi ile sorunları kolaylıkla belirleyin Görüntülerinizi güvenli bir şekilde saklayıp yönetin • 4 GB dahili bellek ve 4 GB micro SD kart ile binlerce görüntü depolayın • 4 GB micro SD kart ile kolay dosya transferi • IR-PhotoNotes™ veya sesli açıklama¹ özelliğini kullanarak kızılötesi görüntünüz ile kritik bilgileri belgeleyin Akıllı Pil • Takılıp çıkarılabilir ve değiştirilebilir akıllı piller ve LED şarj seviyesi göstergesiyle beklenmeyen güç kaybının önüne geçin NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr 98 Omron’un NA HMI serisi ile makinanızı uzaktan kontrol edin parçası olan NA Serisi, bir makinenin sunması gereken tüm özellikleri bünyesinde barındırır. Kolay ve Destekli Programlama NA HMI serisi; lojik, hareket, görüntüleme ve emniyet gibi tüm otomasyon alanlarını kapsayan, benzersiz ve kapsamlı Sysmac Studio editör sistemi kullanılarak programlanmıştır. Bu, NA makine arabiriminin, gelişimi hızlandıran ve programlama karmaşıklığını azaltan diğer otomasyon sistemleriyle de programlanabileceği anlamına geliyor. Dinamik ve sezgisel kullanıcı operatör panelleri, makine kullanımı hakkında gerçek zamanlı ve geçmişe yönelik ayrıntılı veriler sağlayarak üretkenliği artırmaya ve aksama süresini en aza indirmeye yardımcı olur. Gerçek uygulamalar ve müşteri ihtiyaçları titizlikle analiz edilerek tasarlanan Sysmac NA serisi HMI ünitesi; kullanıcıların uygulamalarını hızlı ve kolay şekilde yapmasını sağlar. İçerisinde bulunan VNC server, cihaza uzaktan erişimi mümkün kılar. Ayrıca ücretsiz indirebilen uygulamalar sayesinde, cihaza IOS veya Android cihazlar ile uzaktan erişmek ve kontrol etmek mümkündür. Makine arabiriminde yeni nesil Dinamik, sezgisel ve öngörülü bir HMI, endüstriyel makineleri daha cazip ve daha rekabetçi hale getirir. Omron HMI, daha hızlı ve daha verimli kontrol ve izlemenin yanı sıra operatör ile makine arasında daha doğal ve proaktif bir ilişki sağlar. Tasarım, gerçek uygulamalar ve müşteri gereksinimlerini temel almaktadır. Gelecek teknolojilerle uyumlu, ölçeklenebilir platform; etkinliklere gerçek zamanlı yanıt vererek sürekli değişen ihtiyaçlara göre değişim gösterir. Sistem ailesinin bir NA makine arabiriminde, fonksiyon bloklarına benzer şekilde çalışan genel uygulamalar için IAG’ler (Akıllı Uygulama Araçları) bulunmaktadır. Kullanıcılar, özel ihtiyaçlarını karşılamak için ek IAG’ler geliştirebilir ve VB.net kullanarak HMI sisteminin çalışma şeklini tamamen özelleştirebilirler. Multi-Media Objelerinin Kullanımı NA HMI; bir bakışta anlaşılabilen makine görünümleri oluşturmak için PDF dosyaları, video ve imaj gibi çeşitli ortam türlerini birleştirmeyi sağlayan güçlü multimedya araçları kullanır. Ayrıca belirli prosedürlerin nasıl uygulanacağını gösteren videolar ve PDF formatında belgeler kullanmak da mümkündür. Bu dosyalar her zaman kayıt altında tutulur ve dosyalara gerektiği zaman anında erişilebilir. Farklı Modellerin Mevcutluğu Yeni NA HMI, geniş formatlı 7, 9, 12 ve 15 inç ekrana sahiptir. Ekranlarda, kullanıcılar eldiven giydiklerinde bile güvenilir biçimde çalışan rezistif dokunma teknolojisine sahiptir. Programlanabilir üç fonksiyon düğmesi sayesinde kullanım kolaylığı sağlar. Bağlantı özellikleri, iki Ethernet portu, iki USB portu ve bir seri portdan oluşur. OMRON / www.omron.com.tr ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON PASvisu - web tabanlı görüntüleme için HMI yazılımı kemmel derecede uyumludur. PAS 4000 kontrol yazılımı, otomasyon sisteminin bir parçası olarak PASvisu görselleştirme yazılımına bağlanmak için idealdir. Bu, makinenin tüm kullanım ömrü için kontrol sistemi ve görselleştirmelerin mükemmel birlikteliğini oluşturur. PASvizu’nun yararları: Otomasyon projeleriniz, basit konfigürasyon ve optimum görselleştirme için PASvisu web tabanlı görselleştirme yazılımı kullanılarak yönetilebilir. Böylece kapsamlı sayfaları sayesinde gelişmiş görselleştirme ile yerel olarak veya uzaktan erişim aracılığıyla tesisinizin kullanışlı ve geniş kapsamlı genel görünümüne kolaylıkla ulaşabilirsiniz. PSS 4000 otomasyon sistemine bağlantı PASvisu, Pilz PSS 4000 otomasyon sistemi ile mü- 100 • Basit, sezgisel işlem ve kullanım için maksimum derecede uygundur • Hızlı ve emniyetli otomasyon sağlar • Gelecek değişikliklerden etkilenmez ve platformdan bağımsızdır • Güncel web teknolojilerini kullanır: HTML5, CSS3 ve JavaScript • PAS4000 ile PASvisu projeleri arasındaki bağlantı sayesinde proje süreleri büyük ölçüde azaltılır • Web teknolojisinin kullanımı ile sistemin platformdan bağımsız olması geniş bir yelpazeye yayılan cihazlar üzerinde esnek uygulama sağlar • Gerçek sunucu fonksiyonelliğiyle gerçekleştirilen uzaktan erişim sayesinde daha az durma süreleri sağlar • Proje geneline yayılan tasarım şablonları sayesinde tek tip görünüm elde eder (CSS3 stil sayfaları) PASvisu yapısı PASvisu, PASvisu Builder ve PASvisu Runtime konfigürasyon araçlarından oluşur. Desen kullanarak görselleştirme – ön ek, son ek ve hata durumu gibi tüm ilgili özellikleri de içeren ön- ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ceden belirlenmiş grafik girişi ve görüntü öğeleri (desenler) ile kolay ve sezgisel çalışma elde edilir. Desen, sürükle ve bırak yöntemiyle konfigürasyon sayfasına yerleştirilebilir. Proses değişkenleri, araçta otomatik filtreleme ile ilişkilendirilir ve giriş sırasında doğrudan değişkeni önerir (değişkenlerin manuel olarak oluşturulması gerekmez). CSS3 (Basamaklı Stil Sayfası) üzerindeki fonksiyon ve görünümü ayırarak, önceden belirlenmiş çeşitli stiller proje içerisinden seçilebilir. Tek bir tıklama ile tüm projenin görünümünü değiştirebilirsiniz. Web yoluyla uzaktan erişim HTML5 kullanıldığından dolayı, erişim platformdan bağımsızdır ve ilgili web tarayıcıya sahip bilgisayar, tablet ya da akıllı telefon gibi hemen hemen her türlü uç cihazla yapılabilir. Bu da daha kolay bir gerçek İstemci-Sunucu fonksiyonu oluşturmaya imkan sağlar. Sonuç olarak, uzaktan bakım yerel operasyonlardan ayrı tutulabilir. Bu da, duruş sürelerini azaltmaya yardımcı olur. Görselleştirmeye erişilebilir: şunlar aracılığıyla • Ağ: kablo tabanlı Ethernet • Wi-Fi: PC, tablet ve akıllı telefon ile kablosuz bağlantı • İnternet: PC, tablet veya akıllı telefondaki WAN/ WLAN yönlendiricisi, üzerinden erişim sağlanabilir. PILZ / www.pilz.com/tr ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Schneider Electric’den alçak gerilim tesisatları için eksiksiz koruma: Easy9 serisi Schneider Electric tarafından satışasunulan Easy9 serisi alçak gerilim tesisatı koruma ürünleri, elektrik enerjisinin güvenli kullanılmasını sağlamak üzere tasarlandı. Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan Schneider Electric, elektrikçilere müşterilerinin evlerinde güvenliklerini sağlayacak Easy9 alçak gerilim tesisatı koruma ürünlerini tanıttı. Yüzde 100 Schneider Electric tarafından tasarlanan ve üretilen Easy9 serisi 3 ve 6 kA otomatik sigortalar ile 2 ve 4 kutuplu kaçak akım röleleri, parafudurlar ve sigorta kutularından oluşuyor. Easy9 serisi apartmanlardan konutlara, villalardan ofislere ve işyerlerine kadar her yerde kullanılabiliyor. Çok geniş amperaj aralığına sahip olan Easy9 serisi sektörde otomatik sigortalar, kaçak akım röleleri ve parafudur ile ihtiyaçlara cevap veren eksiksiz bir seri olarak dikkat çekiyor. Elektrikçiler için verimliliğe yardımcı Yüksek kaliteli ve kullanıcı dostu tasarımının yanı sıra doğru kalite/fiyat dengesi de sunan Schneider Electric Easy9 serisi geniş bayi ağı sayesinde rahatlıkla bulunabiliyor. Uluslararası standartlarla uyumlu Easy9 serisi elektrikçilerin işlerinde daha verimli olmalarını yardımcı olurken ayrıca, elektrik çarpmaları, aşırı yükler, kısa devreler ve güç dalgalanmalarına karşı sağladığı koruma ile de üst düzey güvenlik sağlıyor. Alçak gerilim tesisatı için koruma ürünlerinden beklenen her şeyi sunan Easy9 serisindeki otomatik sigortalar 3kA ve 6kA seçenekleri ile kısa devre ve aşırı yük akımlarına karşı devre koruması sağlıyor. 2 ve 4 kutuplu alternatifler ile sunulan ve 30 – 300 mA aralığında hassasiyete sahip Kaçak Akım Koruma Röleleri ise kaçak akım durumunda hata açma özelliğinin yanı sıra birden fazla devreyi koruması ile de öne çıkıyor. Easy9 serisi dahilinde sunulan 2-4 kutuplu ve 20 kA maksimum deşarj kapasitesine sahip parafudurların yanı sıra, sıva altı ve sıva üstü sigorta kutuları da seriyi eksiksiz bir şekilde tamamlıyor. SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr 102 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Automation Studio 4 kullanıma sunuldu Yeni nesil yazılım “Akıllı Mühendislik - Smart Engineering” sunuyor Automation Studio 4 yazılımı dünyanın çeşitli yerlerinden pilot müşterilerin katılımıyla gerçekleşen ve başarıyla sonuçlanan detaylı bir test sürecinin ardından kullanıma sunuldu. Artan ürün karmaşıklığına rağmen, yeni tasarlanan entegre otomasyon yazılımı üç amacı yerine getirmektedir: Toplam kaliteyi artırıyor, mühendislik maliyetini düşürüyor ve pazara dahil etme süresini kısaltıyor. B&R mühendislik süreçlerinin verimli ve etkin bir şekilde geliştirilmesini sağlayarak yazılım tasarım verimliliğini çok yüksek bir seviyeye taşıyor. Automation Studio 4 “Akıllı Mühendislik - Smart Engineering” anlamına geliyor. Daha hızlı donanım konfigürasyonu Yeni System Designer aracı görsel editör üzerinde donanım bileşenlerinin temsili olarak görülmesine imkan veriyor. Böylece donanım konfigürasyonu her zamankinden daha kolay, daha hızlı ve daha az hata ile gerçekleştirilebiliyor. Tasarım aracı kapsamında otomatik olasılık kontrolü, temel parametre ayarlarının konfigürasyonu ve sistemin tüm parçalarının tekrar kullanılabilmesi için son derece etkili fonksiyonlar bulunuyor. Böylece yaratılabilecek modüler makinelerin tüm varyasyonlarına optimal destek sağlanabilecek bir altyapı kurulmuş oluyor. Çift yönlü eşleştirilebilen EPLAN ara yüzü Sistem geliştiricileri EPLAN Electric P8 ECAD projelerini Automation Studio’da donanım konfigürasyonunu çift yönlü eşleştirilebiliniyor. Bu da gereken iş miktarını şaşırtıcı derecede azaltıyor ve iki farklı veri tabanının kullanımından kaynaklanabilecek bir hata olasılığını ortadan kaldırıyor. Simülasyon yazılımına benzer ara yüzler simülasyon verisini kullanarak bazı uygulamaları otomatik olarak yaratıyor. Bu uygulamalar sayesinde, yaratılan sistemlerin testi için geliştirme sürecinin son aşamasına kadar beklemeye gerek kalmıyor. Eş zamanlı mühendislik, pazara giriş süresini kısaltıyor Automation Studio 4 modüler projelere tam destek vererek her bir projenin otonom modüllerden oluşan bir yapıya dönüştürülmesine imkan veriyor. Böylece birden çok yazılım mühendisinin aynı proje üzerinde aynı anda çalışması ve kodu donanıma ayrı ayrı aktarmaları sağlanmış oluyor. Eş zamanlı mühendislik, geliştirme sürelerini kısaltmanın yanı sıra üçüncü parti yazılım geliştiricilerinin projeye daha kolay entegre olmasını ve test edilmiş sistem parçalarının tekrar kullanımını sağlıyor. Buna ek olarak, OPC Unified Architecture üzerinden yapılabilen haberleşme diğer sistemler ile uyumluluk sağlıyor. Web teknolojilerine doğrudan destek verilmesiyle de görselleştirme, proses kontrolü ve uzaktan bakım uygulamalarının geliştirilmesi kolaylaştırılmış oluyor. Daha akıllı programlama dilleri ve şablonlar Automation Studio 4 nesne yönelimli programlama kabiliyeti SmartEdit özelliği sayesinde çok daha verimli hale geldi. SmartEdit fonksiyon kütüphaneleri ve mevcut program bölümlerden projeyle ilgili öneriler üretiyor. Görselleştirme şablonları da kullanıcı ara yüzü tasarımını hızlandırıyor. Automation Studio 4 geliştirme sürecinin her adımında yazılım mimarisinin yaratılması için gerekli mühendislik işlemlerini kolaylaştırırken; rekabetçi çözümler üreterek makine üreticileri ve OEM’lere yardımcı oluyor. BR AUTOMATION / www.br-automation.com/tr 103 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Otomotivde geleceğin mobil deneyimini oluşturmanın yolu işbirliğine dayalı dijital ortamlardan geçiyor Gelecekteki araç yeniliklerinin yüzde 80’inin güvenlik, eğlence ve performansa odaklı dahili sistemler tarafından sağlanacağı tahmin ediliyor. Yolcular otomobili sadece sürmekten daha fazlasını yapacak, filmler izleyecek, yemek yiyecek veya çalışacaklar; bunların hepsini gidecekleri yere giderken yapacaklar. Dassault Systemes Türkiye Ülke Müdürü Elif Gürdal ‘ a göre; işbirliğine dayalı, akıllı ve sezgisel dijital ortamlar bu mobil deneyimlerin oluşturulmasında yenilikçilik laboratuarları olarak işlev görecek. 104 Geleceği tahmin etmenin tek yolu, onu oluşturmaktır. Bugünün hiper-bağlantılı çağında otomotiv sektöründe nasıl bir gelecek oluşturacağız? Artık otomobiller ve tüketici elektronikleri; klasik araba kavramını, tüketicilerin kullanacağı ve etkileşime gireceği yepyeni mobilite deneyimlerine dönüştürmeye yaklaşmış durumda. Sürücüsüz araçların 2020 gibi halk tarafından kullanılmaya başlanacağı ve gelecekteki araç yeniliklerinin yüzde 80’inin güvenlik, eğlence ve performansa odaklı dahili sistemler tarafından sağlanacağı tahmin ediliyor. Yolcular otomobili ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON sadece sürmekten daha fazlasını yapacak, filmler izleyecek, yemek yiyecek veya çalışacaklar; bunların hepsini yolda giderken yapacaklar. Beklenmedik mobil deneyimler Araba kullanma deneyiminin tüketiciler için cazip olması, sürüş dışındaki becerilerinin ve ihtiyaçlarının kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektiriyor. Bu durum, otomotiv sektörüne yeni iş ve teknoloji ortaklıkları kurarken yeni sektör ve teknoloji standartları geliştirme hususunda da esin kaynağı oluyor. Tüketici elektroniği konusundaki büyük ticaret fuarlarında artık otonom sürüş, çarpışma önleme ve araç haberleşme teknolojilerine odaklanan daha çok alan görüyoruz. Bu şekilde , otomobil üreticilerinin yapay zekaya yatırım yaptıklarını ve hatta otomotiv mühendislerinin tüketici teknolojisi şirketlerine katıldıklarını görüyoruz. İşbirliğine dayalı bir dijital platform; sosyal yenilikçilik, mühendislik karmaşıklığının yönetimi, çevresel etki simülasyonları, büyük veri analizleri gibi faydalarıyla mobilite sağlayıcılarının bu geleceğe ait deneyimleri nasıl oluşturduklarını etkileyebilir. Bilgi birikiminin dijitalleşmesi, sofistike projeler üzerinde işbirliği, tasarlama, mühendislik ve paylaşım için gerekli bilgileri kanalize eder. Tüketiciler, 3D sanal deneyimler sayesinde yaratma sürecine henüz tasarım aşamasında güçlü bir şekilde dahil olabilir ve yeni bir anlayış ve zevkler ve trendlerin doğrulanması için yeni yollar sunabiliyor. Büyük veriden yararlanma, özelleştirilmiş mobilite deneyimlerinin oluşturulmasını kanalize ediyor ve hizmet ve ürün geliştirmeyi destekliyor. Araç içi sensörlerinin 2020 itibariyle araç başına 200’e ulaşması ve içerdikleri büyük miktarda verinin, mobilite sağlayıcılarının tüketicilerin davranışlarını daha iyi yorumlamasına yardımcı olacak yeni bir gerçek zamanlı geri bildirim seviyesi sağlaması bekleniyor. Sosyal ağlardan gelen harici verilerle harmanlanan bu bilgiler, özellikleri özelleştirmek veya sürüş performansını geliştirmek için dijital olarak toplanabiliyor. İnsanların hayatına proaktif katkılar Mobilite sağlayıcılarından insanların hayatlarına proaktif olarak katkı sağlamaları da beklenebilir. Bir yolcunun sağlık durumunu izleme ve ilgili verileri analiz etme gereksinimleri, aracın içine rahatlatıcı kokular gönderilmesi , sırt ağrısı veya kan pıh- tılaşmasını önleyen bir masaj veya acil bir durumda bir sağlık uzmanına hızlı bağlantıya öncülük edebilir. İlgili kişisel verilerin dijital platform üzerinde üretilmesi ve işlenmesi mobilite sağlayıcılarının, yeni bir seviye için “teknolojiden avantaj sağlayan” iş modelleri geliştirmesini sağlayabilir. Mobilite sağlayıcıları, yenilikçiliği hızlandırmak için karmaşık geliştirme ve üretim süreçlerinde uzmanlaşabilir ve bunları kolaylaştırabilir. Enerji dengesi ve çevreye minimum zarar için simülasyon Çevresel unsurlar uzun zamandır otomotiv sektörüyle ilgili sorunların bir parçası ve günümüzün sürücüleri, performanstan ödün vermeden yakıt açısından verimli ve çevre dostu araçlar bekliyor. Dünyanın her yanında farklılık gösteren uyumluluk dayatmaları söz konusuyken dijital bir platform, mobilite sağlayıcılarının uyumluluk ve model karmaşasını yönetmesine ve enerji dengesini ve araç tasarımının çevreye potansiyel etkisini göstermek için davranışları simüle etmesine olanak tanıyor. Sıfır hata hedefi Ayrıca artan yolcu ve yaya güvenlik önlemleri de gelecekteki yeniliklere yön veriyor. Fiziksel bir prototip oluşturulmadan önce bir aracı ve karmaşık sistemler sistemini modelleyen ve simüle eden teknolojik bir platform, potansiyel sorunları tasarım döngüsünde erken aşamalarda belirlemeye yardımcı olabilir. Bu “sıfır hata hedefi” yaklaşımında, fikir oluşturmadan nihai montaja kadar gelişim süreçlerini optimum hale getirmek için 3D onaylama, en iyi uygulamalar, şablonlar ve Ar-Ge, mühendislik ve diğer disiplinler arasında işbirliğinden faydalanılmakta. Günümüzde birçok otomotiv şirketi, şehir içi yollarda kendi kendine sürüş mobilitesi için etkileyici yeni perspektifler sunmak amacıyla sosyal yenilikçilik ile birlikte gelişmiş sistem mühendisliğinden faydalanıyor. Yenilikçiliğin etkisini tam olarak anlamak için üreticiler, bir aracın fiziksel, teknolojik ve davranışsal unsurlarının ötesine geçerek aracı, akıllı şehirler gibi büyük sistemler kapsamında simüle edebilirler. Araç içinde ve araçların çevreleriyle daha fazla bağlanabilir olmalarının yanı sıra bireyselleştirilmiş mobiliteye yönelik artan talep, otomotiv yenilikçilerinin farklılaştırılmış mobilite deneyimleri oluşturmaları için yeni fırsatlara kapı açacak. İşbirliğine dayalı, akıllı ve sezgisel dijital ortamlar bu deneyimlerin oluşturulmasında yenilikçilik laboratuarları olarak işlev görecek. Dassault Systèmes / www.3ds.com/tr 105 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Rockwell Automation’ın yeni sistemi ile mühendisler tasarruf sağlıyor ekipman için ayrılan alandan tasarruf edip kontrolör başına 500 I/O hedefine ulaşabilirler. Kullanıcılar standart AADvance sisteminin boyutunu karşılayabilmek için boyut arttırma seçeneğine de sahipler” dedi. AADvance Eurocard; firmaların insanları, ekipmanları ve çevreyi korumalarına, güvenli ve sürekli proses imkanı sağlayarak ve insan hatası riskini azaltarak, yardımcı oluyor. Sistem, terminallerin tek tek güncellenmesine harcanan zamanı ve insan hatasını azaltmaya yardım ederek kullancıların tek bir çalışma istasyonundan tesis çapında güvenlik kontrol sistemlerini denetlemelerini ve güncellemelerini sağlar. Yeni AADvance Eurocard Sistemi ile proses mühendisleri donanım boyutundan yüzde 50 tasarruf sağlıyor. Yeni geliştirilen sistem deniz altı uygulamaları için tasarlanmış ilk proses güvenlik sistemlerinden birisidir. Sistem daha kısıtlayıcı fiziksel alan gereksinimleri ile deniz altı kontrol platformları gibi, sanayi uygulamalarına ideal şekilde uyumludur. Bu tür yüksek gereksinimleri olan uygulamalar için tasarlanmış ilk proses güvenlik sistemlerinden birisidir. Rockwell Automation’ın Küresel Teknoloji Direktörü Allan Rentcome; “AADvance Eurocard, bizim müşteri geri bildirimlerine ve alan açısından kısıtlı uygulamalarda daha iyi entegrasyona duyulan bir sanayi ihtiyacına yanıtımız. Daha küçük sistem ile, proses mühendisleri Geleneksel AAdvance platformunda olduğu gibi aynı kontrol platformu, geliştirme yazılımı, proses modülleri ve firmaya ait elektronik cihazları paylaşarak, AADvance Eurocard sistemi farklı güvenlik seviyesi ihtiyaçlarını (güvenliksizden SIL 3’e kadar) ve her kullanıcının özgün sistem gereksinimlerini karşılamak için ihtiyaca göre yapılandırılabilir. Sistem, fonksiyonel güvenlik ve kritik kontrol uygulamaları için özel olarak tasarlanmıştır ki bu sayede proses endüstrileri için geniş bir yelpazede esnek, ölçeklendirilebilir, dağıtılmış bir çözüm sunar. Sistem Exida tarafından güvenlik sertifikası almıştır ve en son güvenlik standartlarıyla uyumludur. SIL 3’ün bütün işlevsel güvenlik gereksinimlerini karşılamaktadır. ROCKWELL / www.rockwellautomation.com/tr 106 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİYEL OTOMASYONDA YOKOGAWA WIRELESS TEKNOLOJİSİ Yokogawa wireless transmitterleri firmaların teknolojik olarak ileriye gitmesinde anahtar bir rol oynamaktadır. Yokogawa’nın açıklık değerleri, kullanım kolaylığı ve güvenilirliği ISA100 haberleşme sistemi ile birleşerek kablosuz transmitter çözümlerine değer katar. - Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı anten olarak değiştirebilir. - 2 tane yüksek kapasiteli lityum tiyonil klorid pilleri ve çok düşük akım tüketimli dizaynı saysinde uzun operasyon ömrü vardır. EJX B SERİSİ WIRELESS FARK BASINÇ VE BASINÇ TRANSMITTERLERİ -Seviye, basınç ve sıcaklık ölçümlerini ISA100.11a wireless sinyalini kullanarak aktarır. - Tek kristalli silikon rezonant sensor, yüksek güvenilirlik ve çoklu ölçüm sağlar. - Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı anten olarak değiştirilebilir. - 2 tane yüksek kapasiteli lityum tiyonil klorid pilleri ve çok düşük akım tüketimli dizaynı sayesinde uzun operasyon ömrü vardır. YTA WIRELESS SICAKLIK TRANSMITTERLERI - IEC/ASTM/DIN standartlarını ya da RTD (3 çeşit,PT100 vs.) IEC/JIS standartlarını termokupl (8 çeşit, K,E,J vs.) kabul eder. Sıcaklık ölçümlerini ISA100.11a wireless sinyali kullanarak aktarır. - Uzatma kablosu ile anteni yüksek alıcılı anten olarak değiştirebilir. - 2 tane yüksek kapasiteli lityum tiyonil klorid pilleri ve çok düşük akım tüketimli dizaynı sayesinde uzun operasyon ömrü vardır. YTMX580 ÇOK GİRİŞLİ SICAKLIK TRANSMITTERI - 8 kanallı universal giriş; çoklu ölçüm uygulamaları için mükemmeldir. - 8 çeşit termokupl, 3 çeşit RTD ve 4/20mADC kabul eder. FN310 KONVERTER Yokogawa wireless ürün protföyünde yer alan konverter ile, kablolu enstrümanların kablosuz sisteme entegre edilmesi mümkündür. Yokogawa konverter ürünleriyle, wired Hart, DI, DO, AI sinyalleri kablosuz sisteme entegre edilmektedir. ISA100.11a’da standart olarak belirlenmiş yüksek kesinlikli zaman senkronizasyonu sayesinde daha az gecikme ve yüksek kalite ile konfigüre edilebilir. Sert çevre koşullarında yüksek toleransa sahiptir. Aşırı gerilim koruması ve geniş çalışma sıcaklığı aralığı ile sahada Yokogawa Wireless sistemi sayesinde güvenli ve yüksek emniyetli bir çalışma ortamı sağlar. Tak çalıştır fonsiyonu sayesinde montaj kolaylığı sağlar. YFGW410 FIELD WIRELESS MANAGEMENT STATION& YFGW510 FIELD WIRELESS ACCESS POINT YFGW410: Ayrık tipteki dizaynı sayesinde ayarlanabilir redundancy konfigürasyonu mevcuttur.İki adet YFW410 ürününün birlikte kullanılması sonucunda redundancy ikiye katlanabilir. Haberleşme arayüzüne bağlantı için IP filtresi ya da port filtresi gibi erişim noktaları konfigüre edilebilir olduğundan yüksek güvenliklidir. YFGW510: Yokogawa Wireless erişim noktası dünyanın en küçüğüdür. Duocast fonksiyonu sayesinde iki tane YFGW510’dan gelen bilgileri eş zamanlı olarak alabilir. YOKOGAWA / www.yokogawa.com 107 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Sinyal değerlerinin basit grafiksel gösterimi için tümleşik grafik arayüzü TwinCAT 3 Scope – “büyük veri” için çok çekirdekli osiloskop 3 Scope kullanılarak veriler, mikrosaniye mertebesine kadar çözünürlükle görüntülenebiliyor. TwinCAT Scope’un çok çekirdekli işlemci desteği ile aynı zamanda birkaç yüz adet değişken içeren geniş kayıtlar için de uygun bir çözüm. Microsoft Visual Studio®’ya ve dolayısıyla TwinCAT mühendislik ortamına kesintisiz entegrasyon sayesinde kullanıcı dostu bir çözüm de sunuyor. TwinCAT Scope ile, “büyük veri” uygulamalarında bile verileri ölçmek olabildiğince basit, çok çekirdekli işlemci desteği çok büyük miktarda verinin toplanmasını ve görüntülenmesini de mümkün kılıyor. Yazılımsal osiloskop, TwinCAT kontrol mimarisine tam olarak entegre ve sinyal değerlerinin, grafik aracı ile basitçe görüntülenmesini mümkün kılıyor. Makinelerde verilerin toplanması ve analizi, özellikle Endüstri 4.0 ve “büyük veri” uygulamaları gitgide daha fazla ön plana çıkıyor. Bu amaçla, tüm proses verilerinin, makinenin tüm ömrü boyunca, doğru kronolojik sırayla ve mümkün olan en yüksek performansla, grafik olarak açıkça görüntülenebilmesi gerekiyor. TwinCAT Makine tasarımcıları, uygulama geliştirme ve proses izleme sırasında mühendislik sürecini önemli ölçüde basitleştiren bir grafik aracını kullanma olanağına kavuşuyor. Yeni TwinCAT Analytics ve TwinCAT IoT yazılım modülleri ile birlikte, toplanan proses verileri, yerel olarak ya da özel veya genel bir bulut ortamında analiz edilebiliyor. Kullanıcılar TwinCAT Scope ile, konumdan bağımsız olarak XT ve XY çizimleri veya yeni çubuk grafikleri kullanarak farklı sinyal gösterim tipleri arasında seçim yapabiliyor. Özellikler: – çok çekirdek desteğiyle yüksek performans – basit, sezgisel mühendislik – Visual Studio®’ya kesintisiz entegrasyon –µs mertebesine kadar yüksek örnekleme hızı – tetikleme kontrollü kayıtlar – çalışma sırasında analiz olanağı – çeşitli veri biçimlerine aktarım – kaynak kontrol desteği BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr 108 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Takım tezgâhları otomasyonu için Rexroth’dan doğrusal hareket sistemleri açısından önemlidir. Doğrusal hareketli eksenler ve aktuatörler; talaş, soğutucular ve benzeri dış etkenlere karşı koruma sağlayarak, sistemin bütünlüğünü ve hassasiyeti garanti altına alıyor. Geliştirilmiş doğrusal hareketli sistem ürün portföyü ile Rexroth uygulama odaklı otomasyonu destekler. Çok amaçlı kompakt modül CKK/CKR ve lineer modül MKK/ MKR takım ve parça değişikliklerinde eksenleri hareket ettirir. Bu ürünler titreşimleri söndürmek ve yüksek hassasiyet için bilye raylı kızaklardan oluşur. Takım tezgâhları üreticileriyle uzun yıllara dayanan iş birliği sayesinde Bosch Rexroth, müşteri talebine göre farklı doğrusal hareket sistemleri geliştirebiliyor. Bosch Rexroth, birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar için uygulamalar sunuyor. Takım tezgahı üreticileri, makinelerini yüzde 70 ile yüzde 90’ını entegre otomasyon çözümleriyle sunma eğilimindeler. Endüstri 4.0 dönemi ile birlikte üretimde artan ağ kullanımına bağlı olarak, bu oranın daha da artması bekleniyor. Bu nedenle takım ve parça değişimleri gittikçe önem kazanıyor. Müşteriye özel entegre otomasyon çözümleri ve sistemleriyle sanayinin ihtiyacı olan her türlü ürün ve hizmeti tek çatı altında sunan Bosch Rexroth, doğrusal hareketli eksenler ve elektromekanik silindirlerin meydana getirdiği geniş çeşitlilik ile birkaç milimetreden 10.000 milimetreye kadar uzanan mesafelerde, geniş bir yelpazede farklı boyut ve ağırlıklar için uygulamalar sunuyor. Takım tezgâhlarında kullanılan doğrusal hareketli sistemlerin hassasiyetinin ve dayanıklılığının yüksek olması beklenir. Bu durum hem ana hem yardımcı eksenler için, iş parçalarının yüklenmesi ve boşaltılması, alet takımı değişimi ve destek Sızdırmazlık bandı veya körükle birlikte alüminyum gövde, içerdeki mekanik aksamı soğutucu ve talaş gibi dış etkenlerden korur. Boyutların benzer olduğu durumlarda, kullanıcı dinamik ve doğruluk gibi farklı gereksinimlerine bağlı olarak vidalı mil montaj hattı ve dişli kayış tahrik sistemi arasında seçim yapabilir. Her iki kenarda mevcut tek noktadan yağlama özelliği kolay bakım imkânı sağlar. Elektromekanik silindirler Takım tezgâhları üreticileri, besleme ve döndürme aktiviteleri için aynı zamanda EMC elektromekanik silindirini de kullanabilir. Elektrikli tahrik teknolojisinin esnekliği ve enerji verimliliğiyle, kompakt silindirlerin serbest konum avantajlarını bir araya getirir. Kullanıcılar kuvvet, pozisyon ve hızı parametre seçimlerini serbestçe yapabilir, her yeni iş emrinde değerleri esnek biçimde adapte edebilirler. Yeni tasarlanmış yağlama noktalarıyla, kullanıcılar elektromekanik silindirleri merkezi yağlama tasarımına entegre edebilir. Standartlardan özel çözümlere Rexroth doğrusal hareketli sistemleri mekanik montaj hattı veya farklı motorlar ve sürücü kontrolörlerinden oluşan eksen olarak komple teslim eder. Takım tezgahları üreticileri ile yıllara dayanan işbirliği sayesinde Rexroth, mühürleme teknolojisinin tüm özel gereksinimlerini bilir ve müşteri talebine göre farklı doğrusal hareketli sistemler geliştirebilir. Özellikle ağır iş parçaları için, Rexroth sağlam çelik gövdelerden oluşan müşteriye özel lineer modüller temin eder ve 300 kg ağırlığı taşıyabilen çok eksenli handling sistemlerini uygulamaya konmuştur. Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr 109 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Üretimi Hollanda’da gerçekleşen NB HMI serisi üst düzey güvenilirlik sağlıyor Üretimi Hollanda’daki Omron fabrikalarında gerçekleşen NB HMI serisi, görüldüğü kadar akıllı ve güvenlidir. Omron’un eksiksiz seriye doğru yüksek kalitede genişletilen ve özellik açısından zengin olan bu yeni HMI nesli size üst düzey güvenilirlik sağlar. Omron’un popüler CP1 kompakt makine kontrolör ailesiyle kullanmak için akıllı bir seçim olan NB serisinin, hangi sektörde çalışırsanız çalışın uygulamanız için doğru olan bir modeli vardır. Zengin özellikler ve ekonomik HMI Omron işlevselliği ve kullanılabilirliği artıran, küçük ve orta boy makineler için ideal HMI serisi boyutları 3,5 inç’ten geniş ekran 10 inç’e kadar değişen geniş model yelpazesine sahip olan seri birçok farklı uygulama gerekliliği için uygundur ve uzun ömürlü LED arka aydınlatmalı TFT renkli dokunmatik ekran, geniş görüş açısı ve 65.000’den fazla renk gösterebilme özelliklerine sahiptir. Bağlantı için Ethernet, seri ve USB arabirimleri NB serisi HMI’ler, Omron PLC’lere ve cihazlarına ve diğer tedarikçilerin otomasyon ürünlerine bağlantı için Ethernet, seri ve USB arabirimleri kullanır. NB HMI ayrıca programınızın yeni sürümünü yüklemek ya da saklanan verileri yedeklemek için USB bellek kullanımını destekler. CP1 için mükemmel ortak Çok çeşitli ekran boyutu, bolca bulunan teknik özelliği, zengin fonksiyonelliği ve kanıtlanmış Omron kalitesi ile NB serisi, Omron’un popüler CP1 Kompakt Makine Kontrolör yelpazesiyle kullanmak üzere kompakt bir HMI’da gereken her türlü özelliğe sahiptir. CP1, belirli otomasyon gereksinimlerinize mükemmel bir şekilde karşılık vermek üzere artan karmaşıklık düzeyleri sunar. OMRON / www.omron.com.tr 112 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Schneider Electric’den alçak gerilim tesisatları için eksiksiz koruma: Easy9 serisi Schneider Electric tarafından satışasunulan Easy9 serisi alçak gerilim tesisatı koruma ürünleri, elektrik enerjisinin güvenli kullanılmasını sağlamak üzere tasarlandı. Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan Schneider Electric, elektrikçilere müşterilerinin evlerinde güvenliklerini sağlayacak Easy9 alçak gerilim tesisatı koruma ürünlerini tanıttı. Yüzde 100 Schneider Electric tarafından tasarlanan ve üretilen Easy9 serisi 3 ve 6 kA otomatik sigortalar ile 2 ve 4 kutuplu kaçak akım röleleri, parafudurlar ve sigorta kutularından oluşuyor. Easy9 serisi apartmanlardan konutlara, villalardan ofislere ve işyerlerine kadar her yerde kullanılabiliyor. Çok geniş amperaj aralığına sahip olan Easy9 serisi sektörde otomatik sigortalar, kaçak akım röleleri ve parafudur ile ihtiyaçlara cevap veren eksiksiz bir seri olarak dikkat çekiyor. Elektrikçiler için verimliliğe yardımcı doğru kalite/fiyat dengesi de sunan Schneider Electric Easy9 serisi geniş bayi ağı sayesinde rahatlıkla bulunabiliyor. Uluslararası standartlarla uyumlu Easy9 serisi elektrikçilerin işlerinde daha verimli olmalarını yardımcı olurken ayrıca, elektrik çarpmaları, aşırı yükler, kısa devreler ve güç dalgalanmalarına karşı sağladığı koruma ile de üst düzey güvenlik sağlıyor. Alçak gerilim tesisatı için koruma ürünlerinden beklenen her şeyi sunan Easy9 serisindeki otomatik sigortalar 3kA ve 6kA seçenekleri ile kısa devre ve aşırı yük akımlarına karşı devre koruması sağlıyor. 2 ve 4 kutuplu alternatifler ile sunulan ve 30 – 300 mA aralığında hassasiyete sahip Kaçak Akım Koruma Röleleri ise kaçak akım durumunda hata açma özelliğinin yanı sıra birden fazla devreyi koruması ile de öne çıkıyor. Easy9 serisi dahilinde sunulan 2-4 kutuplu ve 20 kA maksimum deşarj kapasitesine sahip parafudurların yanı sıra, sıva altı ve sıva üstü sigorta kutuları da seriyi eksiksiz bir şekilde tamamlıyor. Yüksek kaliteli ve kullanıcı dostu tasarımının yanı sıra SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr 113 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Kenar Kontrol Sistemleri Uygulama alanlarında, ultrasonic, infrared ve çizgi takip sensörleri kullanılarak ürün kenarını takip eder ve herhangi bir manuel müdahaleye gerek duymaksızın özel tasarlanmış dc motor veya stepper motor tahrik sistemli mekaniği ile kenar hizasının mikro metre hassasiyetinde kontrolünü sağlayarak, ürünün doğru pozisyonda hat üzerinde geçmesini sağlar. Ke- nar kontrol sistemi kullanımı, üretim hatlarını minimize ederek verimliliği arttırır, iş ve işçişik kaybını önler . Yüksek hızlarda uygulanabilirliğini kanıtlayan Medel elektronik Kenar kontrol sistemi, kabloları ve bütün ekipmanları hazır tak-çalıştır şeklinde sunulmaktadır. Medel elektronik tarafından tasarlanan ve üretilen kenar kontrol sistemi, kullanıcı dostu menu yapısı ile ve Türkçe-İngilizce-Farsça dil seçenekleri ile dünyada genelinde farklı uygulamalarda kullanılmaktadır. 4*20 büyük LCD ekranı üzerinde hassasiyet, kontrol parametreleri uygulamaya göre kolayca değiştirilmekte ve çalışma değerleri gerçek zamanlı olarak izlenmekte. Sarıcı Uygulamaları: İşlem sonrası mikro metre hassasiyetinde çıkan ürünün sarılmasını sağlar. Uygulama Alanları Çözücü Uygulamaları: Üretime elverişli sarılmamış ruloların çözücüden düzgün çıkmasını sağlar. Tifturuk Uygulamalarında: Hat üzerinde merkezli ürün akışı Yönlendirme Kenar Kontrol Uygulamaları: Üretim hat çıkışına ürünün istenilen merkezde çıkmasını sağlar. MEDEL ELEKTRONİK/ www.medelelektronik.com 114 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON MIT1525, MEGGER İzolasyon Test Cihazı 15kV, 30 TΩ, Dijital/Analog gösterge, IR, Zamanlı IR, DAR, PI, DD, SV ve Rampa Testi, Hafızalı Genel Özellikler: 15kV - 30 TΩ İzolasyon testi Dijital/Analog gösterge IR, Zamanlı IR, DAR, PI, DD, SV ve Rampa Testi 3mA’e kadar kısa devre akımı Yüksek parazit bağışıklığı Li-ion pil - Bir 100M yük ile 5 kV’da 6 saat kesintisiz test yapar, pil IEC 2133 standardını karşılar CATIV 1000 V Arka aydınlatmalı geniş LCD ekran Voltmetre fonksiyonu (30 V - 660 V) Gelişmiş bellek, kaydedilmiş Tarih / Zaman damgalı test sonuçlarını ekranda gösterme USB arabirimi üzerinden on-board sonuçlarını indirir (Bağımsız aletlerle ölçülen) sıcaklık test sonucu ile kaydedilebilir PowerDB Lite yazılımı teslimata dahildir İlk kez kullanıcılara yardımcı olmak için hazırlanmış hızlı başlangıç kılavuzu kapağın iç tarafından bulunmaktadır. Teknik Özellikler: AC voltaj (otomatik kademe) 15 kV: 90-264 V rms, 47- 63 Hz 200 VA Pil şarj süresi: 2.5 saat derin deşarj; 2 saat normal deşarj Pil ömrü: 100 MΩ yük ile 15 kV’da 4.5 saat (tipik) sürekli test Test voltajı kademeleri: 1000 V, 2500 V, 5000 V, 10000 V, 15000 V Ayarlanabilir test voltajı: 100 V’dan 1 kV’a 10 V’luk steplerle; 1 kV’dan 5 kV’a 25 V’luk steplerle;5 kV’dan 15 kV’dan 25 V’luk steplerle Test voltaj doğruluğu: +4%, -0%, ±10 V nominal test voltajı, 1 GΩ yükle (0°C ... 30°C) Direnç kademeleri: 10 kΩ ... 15 TΩ 5 kV’da ; 10 kΩ ... 20 TΩ 10 kV’da ; 10 kΩ ... 30 TΩ 15 kV’da Doğruluk: 15kV: 1MΩ’dan 3 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 30 TΩ’a ± %20 10 kV: 1MΩ’dan 2 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 20 TΩ’a ± %20 5000 V: 1MΩ’dan 1 TΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 10 TΩ’a ± %20 2500 V: 1MΩ’dan 500 GΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 5 TΩ’a ± %20 1000 V: 1MΩ’dan 200 GΩ’a ± %5 ; 1MΩ’dan 2 TΩ’a ± %20 Ekran: Analog: 100 kΩ ... 10 TΩ ; Dijital: 10 kΩ ... Max. Kısa devre/şarj akımı: 3 mA @ 5 kV, 10 kV, 15 kV Kapasitör şarjı: <7.5 s/μF, 3 mA’de 15 kV’a Kapasitör aralığı: 0.01 nA’den 6 mA’e Kapasitans ölçüm doğruluğu: ±10% ±5 nF Akım aralığı: 0.01 nA’den 6 mA’e Akım doğruluğu: ±5% ±0.2 nA, bütün voltajlarda (23°C) Parazit: 6 mA, 2100 V’tan 15 kV’a Voltmetre aralığı: 30 V ... 660 V AC veya DC, 45Hz – 65Hz Voltmetre doğruluğu: ±3%, ±3V Sayaç aralığı: 99 dak. 59 saniyeye kadar, minimum ayar 15 sn Hafıza kapasitesi: 5 saniyelik aralıklarla 5.5 saat kaydetme Test modları: IR, IR(t), DAR, PI, SV, DD, rampa testi Arayüz: USB tip B Çalışma sıcaklığı: -20 °C ... 50 °C Saklama sıcaklığı: -25 °C ... 65 °C IP sınıfı: IP65 (kapağı kapalı), IP40 (kapağı açık) Boyutlar: L 360 mm x W 305 mm x H 194 mm Ağırlık: 6.5 kg Aksesuarlar: Güç kablosu, USB kablosu, PowerDB Lite yazılım, 3 x 3 m kablo seti, büyük 15kV izolasyonlu klipsler SANPA ELEKTRONİK/ www.sanpaelektronik.com 115 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Mühendislere Eğitim Danfoss; Amasya, Antalya, Konya, Ordu, Samsun ve Trabzon olmak üzere altı ilde Makine Mühendisleri Odası işbirliğiyle seminerler düzenledi. Makine Mühendisleri Odası üyesi mühendisler, bu seminerle ısıtma sektöründe yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi sahibi olurken Danfoss çözümlerini de yakından tanıdı kapasite yetersizliği, kötü sıcaklık kontrolü, daha uzun rejime ulaşma süresi ve aşırı enerji sarfiyatı sıkıntıları olarak sıraladı. Bu nedenle sistemlerde düzgün balanslama yapmanın öneminin giderek arttığı da dikkat çekilen noktalardan biri oldu. Isıtma, soğutma ve motor kontrol sistemleri alanında dünya lideri Danfoss, Amasya, Antalya, Konya, Ordu, Samsun ve Trabzon Makine Mühendisleri Odası işbirliğiyle; ‘Isıtma, Soğutma ve Havalandırma (HVAC) Sistemlerinin Hidronik Balanslanması ve Sistem Çözümleri’ semineri düzenledi. Danfoss uzmanları sulu döşemeden ısıtma sistmenleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Döşemeden Isıtma Sistemleri’nde düşük sıcaklıkta su dolaştırılmakta olup aynı zamanda ısı pompaları ve yoğuşmalı kazanların verimini artırılarak enerji tasarrufu sağladığı için son zamanlarda aşırı talep görüyor. Ancak hatalı/ yanlış uygulamalar sonucunda hem istenen enerji tasarrufu sağlanamıyor hem de insan sağlığı için zararlı etkiler oluşuyor. Bu yüzden doğru uygulama yapılması şarttır.” Seminerde her debi ve basınç şartı altında tesisatın her noktasında, doğru debi ve basınç farkı oluşturulabiliyorsa sistemin hidronik olarak dengelendiğini söyleyen Danfoss uzmanları, balanslama yapılmamış sistemlerde yaşanan sorunları şöyle ‘ses problemleri, 116 Sulu Döşemeden Isıtma Sistemleri Seminerde Danfoss’un kar-buz birikimini engelleme HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON sistemleri ve döşemeden elektrikli ısıtma sistemleri, mühendisler tarafından büyük ilgi gören konu başlıklarından biri oldu. Danfoss uzmanları sistemlerin dış cephelerine ve hatta iç ortamlarda zarar oluşması önlenmiş olur.” Verimli geçen seminerler sonunda katılımcıların yönelttiği tüm sorular yanıtlandı. Katılan 200 katılımcıya Danfoss ürün ve çözümlerinin sağladığı avantajlar ile ısıtma sektörüne yönelik detaylı bilgi verildi. . Bu sürede, 75 milyonun üzerinde bağlantı parçası, 122.000 km’den fazla boru satıldı ve bu rakam dünyanın çevresinin üç katına denk geliyor. 1996’da piyasaya sunulduğunda Transair, piyasadaki ilk modüler alüminyum boru tesisatıydı. Transair her zaman yeni ürünler ve yeni çaplarla değişen müşteri taleplerini karşılamak üzere kendini geliştirdi. Havacılık ve uzay, yiyecek ve içecek, enerji, ulaşım, inşaat ve laboratuvar ve ilaç dahil olmak birçok far lı sektörde basınçlı hava, inert gaz, vakum uygulamaları ve sıvı taşınmasını sağlıyor. Güvenlik, verimlilik ve uyumluluğun en iyi bileşimini sağlamak üzere Transair yeni teknolojiler geliştirdi. Alüminyum ve paslanmaz çelik olmak üzere iki malzeme seçeneği ve 12 farklı çap ile Transair çok sayıda son uygulamaya uygun seçenekler sunuyor. önemine dikkat çekerek şu bilgileri verdi: “Isıtma kabloları, değişik amaçlar için kullanılmak üzere elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüştüren özel kablolardır. Isıtma kabloları uygulama yerine ve şekline göre 220V veya 380V şebeke gerilimi ile çalışırlar. Herhangi bir ilave elektrik alt yapısına ihtiyaç duyulmaz. Isıtma kablolarında ısı enerjisine dönüşen elektrik enerjisi ile, dijital termostat ve sensörler kullanarak üç farklı amaç için uygulamalar yapılır; iç mekan uygulamaları, dış mekan güvenlik uygulamaları, boru ısıtması uygulamaları. Kar-buz engelleme sistemi; sadece kar yağdığında veya buzlanma olduğunda çalışan sistemdir. Binaların dışında insanların yaya veya araçları ile kullandığı alanlarda güvenli ve konforlu sonuçlar oluşur. Ayrıca binalarımızın çatılarında ve iniş borularında buzlanma sonucu bir hasar oluşmaz, dolayısıyla binalarımızın Ayrıca Transair artık basınçlı hava uygulamalarına, nitrojen, argon ya da CO2 gibi inert gaz uygulamalarına, vakum uygulamalarına, su ve petrol gibi genel endüstriyel akışkanlarla kullanıma da uygun bir tesisattır. Geçmeli Bağlantılar, güvenli bağlantıyı desteklerken, kolay kullanım sağlayan ve kurulum sırasında hata riskini en aza indiren Yaylı Kelepçe ve ayrılma olasılığını azaltmak üzere tasarlanan Kelepçe ve Kartriç dahil olmak üzere çok sayıda Transair yeniliği piyasada bilinir hale geldi. Bu önemli yıl dönümü ile ilgili yorum yapan Transair İş Birimi Yöneticisi Guillaume TETARD şunları söyledi: “Transair piyasaya ilk adım attığında son derece yenilikçiydi ve müşterilere o dönemde piyasada bulunan seçeneklerden çok daha farklı ve faydalı alternatifler sundu. Elde edilen ve süregelen ürün başarısı dünyanın dört bir yanında kurulan muazzam miktarda sistem ile vurgulanıyor. Kalıcı değeri ve uygunluğu son derece farklı sektörlerdeki sürekli değişen zorlu ve yeni uygulamaların gereksinimlerini karşılamak üzere sürekli gelişim ve yenilik ile destekleniyor.” 117 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON MITSUBISHI ELECTRIC, TÜRKİYE’DEKİ DEV PROJELERİN HVAC OTOMASYONUNA TALİP OLDU Otomasyon çözümleri ile Marmaray’a da yüksek katma değer sağlayan Mitsubishi Electric’in Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa, Türkiye’deki dev projelerin Isıtma, Havalandırma ve İklimlendirme (HVAC- Heating, Ventilating and Air Conditioning) otomasyonuna talip olduklarını açıkladı. Türkiye’de ağırlıklı olarak iklimlendirme ve otomasyon alanında faaliyet gösteren Mitsubishi Electric, yakın zamanda Manisa’da ev tipi klimaların geliştirilmesi ve üretimi için fabrika yatırımı yapacak. Isıtma, havalandırma ve iklimlendirme otomasyonu konusunda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iddialı bir oyuncu olan Mitsubishi Electric, İzmir’de düzenlediği etkinlikte bu alandaki faaliyetlerini sektör temsilcilerine anlattı. Tüm dünyada ürünlerinin ileri teknolojisi ve kalitesi ile tanınan ve son dönemde Türkiye’deki ev tipi klima fabrikası yatırımı ile ilgi çeken Mitsubishi Electric, ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sektöründeki otomasyon 118 çalışmaları ile de gündemde. Mitsubishi Electric Türkiye, kısaca HVAC (Heating, Ventilating and Air Conditioning) olarak adlandırılan Isıtma, Havalandırma ve İklimlendirme Sektörü’ndeki otomasyon çalışmalarını konu alan sektör buluşmasını, Ankara ve İstanbul’dan sonra bu kez İzmir’de düzenledi. Mitsubishi Electric, Swissotel Büyük Efes’te gerçekleştirdiği etkinlikte; kamu ve özel sektör temsilcileri, yatırımcılar, taahhüt firmaları, yüklenici firmalar ve danışmanlar ile bir araya geldi. Etkinliğin açış konuşmasını gerçekleştiren Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa, Mitsubishi Electric’in bugün 130 bine yakın çalışanı ile 43 ülkede faaliyet gösteren, 38.8 milyar dolar ciroya sahip, 95 yıllık bir dünya devi olduğunu belirtti. Fujisawa, Mitsubishi Electric’in Türkiye’deki ana faaliyet alanlarının; klima sistemleri, fabrika otomasyon sistemleri, CNC mekatronik sistemler ve ileri robot teknolojilerinin satış ve satış sonrası hizmetlerinden oluştuğunu hatırlattı. Mitsubishi HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Electric’in Türkiye’de uydu, asansör, görsel veri sistemleri, güç kaynakları ve ulaştırma bağlantılı altyapı projelerinde de yer aldığını ifade eden Fujisawa, markanın özellikle Türksat 4A-4B uyduları ve Marmaray projesinde kullanılan otomasyon teknolojisi ile öne çıktığını vurguladı. “Türkiye, Mitsubishi Electric için önemli bir üretim üssü haline gelecek” Mitsubishi Electric’in Avrupa pazarında iklimlendirme ve soğutma sistemleri alanında daha da büyümeyi amaçladığını belirten Fujisawa, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Mitsubishi Electric, Türkiye’nin jeopolitik konumu, genç nüfusu ve büyüme potansiyeli ile avantajlı bir ülke olduğuna ve dünyanın ileri ekonomileri arasında söz sahibi olacağına inanıyor. Bu doğrultuda Türkiye’de yatırım kararı da aldı. Manisa’da konumlanan ve Ocak 2018’de üretime başlaması planlanan fabrika, yaklaşık 176 milyon TL yatırımla hayata geçirilecek ve üretim kapasitesi yılda 500 bin ünite olacak. Yapılacak yatırımla 2020 mali yılı itibariyle yaklaşık 400 kişiye istihdam sağlanması hedefleniyor. Manisa fabrikası ile Türkiye, Mitsubishi Electric için ev tipi klima alanında önemli bir üretim üssü haline gelecek.” “Dev projelerin HVAC otomasyonuna talibiz” “Dünyanın ilkleri, en hızlıları ve en büyükleriyle dolu başarılarının üzerine yeni başarılar inşa etmeyi sürdüren Mitsubishi Electric, 75 yılı aşkın süredir ileri otomasyon sistemleri ile de dünya genelinde tercih ediliyor” diyen Fujisawa, sözlerine şöyle devam etti; “Pek çok farklı sektörde olduğu gibi ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC) projelerinin otomasyonunda da iddialı bir oyuncuyuz. Bu noktada İstanbul için hayati önem taşıyan Marmaray projesi ile öne çıkıyoruz. Türkiye’deki bu tarz dev projelerin HVAC otomasyonuna talibiz. Ayrıca alt yapı projelerinin yanı sıra fabrikalar, konut ve ofis projeleri, oteller, AVM’ler, otoparklar, tüneller, havuzlar gibi her türlü toplu kullanım alanında bulunan HVAC sistemlerinin otomasyonunda çözüm ortağı olmayı hedefliyoruz. Otomasyon çözümlerimiz ile HVAC sisteminin her bir unsurunun birbiri ile haberleşebilmesini ve tüm sistemin tek bir merkezden kolayca yönetilebilmesini sağlıyoruz. HVAC sektöründeki otomasyon gücümüzü, üstün teknolojimizi ve kalitemizi, uzun yıllara dayanan mühendislik tecrübemiz ile birleştirerek projelere özel çözümler sunuyoruz.” “Marmaray’da yüzde 100 yedekli kontrol sistemi kurduk” Mitsubishi Electric Türkiye olarak Marmaray’ın “İstasyon Bilgi ve Yönetim Sistemi Projesi”ni gerçekleştirdiklerini belirten Fujisawa, projenin detayları ile ilgili şu bilgileri verdi; “Marmaray BC1 Boğaz Geçiş Projesi kapsamındaki hizmetlerimiz; ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğinden oluşuyor. Tünel, tüm istasyonlar, havalandırma binaları ve jeneratör binalarında elektromekanik ekipmanların kontrol ve izlenme işlerini gerçekleştirdik. Yüzde 100 yedekli olarak tasarladığımız Marmaray kontrol sisteminde; 37 bin donanım izleme ve kontrol noktası, 107 bin yazılım izleme ve kontrol noktası, 750 operatör ekranı kontrol sayfası ve 100 kilometre haberleşme kablosu bulunuyor. Bu sayede örneğin, tünelde oluşabilecek bir yangın durumunda operatörler, ilgili olay noktasındaki tren operatörü ile temas kurabiliyor, yolcuyu ve dumanı tahliye etmek amacıyla hava akış yönünü tespit edebiliyor. Böylelikle sistemin, operatörü yönlendirmesi ile hata olasılığını en aza düşürüp kolaylıkla tanımlı havalandırma senaryosunu başlatabiliyor.” Mitsubishi Electric’in HVAC otomasyonu çalışmaları Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa’nın açış konuşmasının ardından birim yöneticilerinin sunumlar gerçekleştirdiği İzmir etkinliğinde, markanın HVAC sektörünün otomasyon çalışmaları hakkında detaylı bilgi verildi. Etkinlikte sektör temsilcilerine, Mitsubishi Electric’in yenilikçi teknolojiye sahip, akıllı, kompakt, uzun ömürlü, güçlü, üstün performanslı ve yüksek enerji tasarruflu ürünleriyle projelere sağladığı katma değer ve son teknoloji uygulamaları örneklerle anlatıldı. Enerji ve maliyette büyük tasarruf Kullanıcı dostu ve uzun ömürlü otomasyon çözümleri ile işletmelerde ve projelerde ciddi oranda enerji tasarrufu sağlayan ve maliyetleri azaltan Mitsubishi Electric, sağlıklı, konforlu ve güvenli ortamlar oluşturuyor. Ürün kullanımındaki karbondioksit salınımını ve üretimdeki total emisyonu azaltıyor. Hız kontrol ve aydınlatma kontrol sistemi uygulamalarında tasarruf sağlayabiliyor. Mitsubishi Electric, tüm bu özellikleri sayesinde çevre dostu tesisler ve projelerin HVAC sistemleri otomasyonu için uygun ve iddialı bir çözüm ortağı olarak dikkat çekiyor. 119 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON TEZMAKSAN 5 EKSEN TEKNOLOJİ VE KİRALAMA GÜNLERİ 5 Eksen Teknolojisi ile Uçurdu. 3 Haziran Cuma günü Tezmaksan Makine ,YENİ 5 EKSEN TEKNOLOJİLERİNİ tanıtmak amacıyla Bayrampaşa merkez showroom’unda, makine sanayi sektöründen müşterilerini ağırladı.5 Eksen tezgahlarla yaptığı ” TOPKAPI SARAYI, OSCAR HEYKELI , AUDI R8 ,YELKENLİ “ demo kesimleri ile ilgi topladı. Sektörde ilk defa kullanılan OPERASYONAL KİRALAMA HİZMETİNİ de etkinlikte müşterilerine tanıttı. Etkinliğin mottosu olan “5 Eksen Teknolojisi ile Uçuruyoruz” sloganı kapsamında 16 Temmuz da 6 katılımcısını İstanbul’un, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri üzerinden AW 119 helikopteri ile uçuracak. Tezmaksan Makina tarafından yılda bir kez düzenlenen geleneksel “Open House” etkinliklerinden “TEZMAKSAN 5 EKSEN TEKNOLOJİ VE KİRALAMA GÜNLERİ “ 3 Haziran Cuma günü Tezmaksan Bayrampaşa merkez showroom’unda yapıldı. Takım tezgâhları sektöründe birçok “İLK” i gerçekleştirmiş olan Tezmaksan, sektörde ilk defa kullanılan soldan sağa Tezmaksan Makine Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, Painter Artist İsmail Acar, Tezmaksan Mali İşlerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Fatma Aydoğdu, Brother Ürün Müdürü Ersoy Bahçetepe 120 soldan sağa Kılıç Otomat Firma Sahibi Erdi Kılıç, Tezmaksan makine Satış Direktörü Erdinç Koç, Kılıç Otomat Firma Sahibi Metin Kılıç, Tezmaksan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aydoğdu, Erbay Alüminyum Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Karakuş, Tezmaksan Mali İşlerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Fatma Aydoğdu, Sivas Sanayici İş Adamlari Derneği Başkanı Hüsnü Eken OPERASYONEL KİRALAMA HİZMETİNİ de etkinlikte müşterilerine tanıttı. Gelişmiş ülkelerde teknoloji alımlarının % 50’sinden fazlasının finansmanı için kullanılmakta olan OPERASYONEL KİRALAMA sunumu Tezmaksan Yatırım Danışmanı Yalçın Paslı tarafından tarafından yapıldı. Tezmaksan Yatırım Danışmanı Yalçın Paslı sunumunda Operasyonel Kiralama hizmetinin 2. El değer riskinin yönetilmesi, sermayenin doğru kullanımı, kiraların gider olarak kullanılması, makinenin verimliliği gibi birçok başlıkta kullanıcılara sağladığı faydalar üzerinde durdu. TEZMAKSAN 5 EKSEN TEKNOLOJİ VE KİRALAMA GÜNLERİ etkinliğine Türkiye’den iştirak eden firma sahipleri, şirket yöneticileri ve mühendisleri hem demo kesimlerini hem yeni 5 Eksen modellerini incelediler. 7.BROTHER S500X1 İŞLEME MERKEZİ – KARBÜR İŞLEME 8.CC MACHINERY CY 52MV YATAY TORNA TEZGAHI AÇILI PARÇA KESİMİ 9.MITSUBISHI MV2400R TEL EREZYON TEZGAHI 10. EA8 DALMA EREZYON TEZGAHI Akım Metal çift ayna çift torna tezgah üretiminden sonra bu etkinlikte de, üretimde verimliliğin ve üretkenliğin arttırılması için yeni geliştirmiş olduğu, entegre otomatik yükleme boşaltma sistemli, standart tornalara oranla %50 yer tasarrufu sağlayan, lineer cetvel kontrollü X eksenine sahip, C ve Y eksen opsiyonlu ST-250 MINIA model CNC Torna tezgahını sergiledi. soldan sağa Tezmaksan Teknik Operasyon Müdürü Ender Bayram Takımsaş Firma Ortağı Tekin Seçkin Tezmaksan Makine Genel Müdürü Hakan Aydoğdu Etkinlik süresince 5 Eksen Modellerinden ; 1.FRONTIER LU 620, SİMULTANE 5 EKSEN CNC İŞLEME MERKEZİ - OSCAR HEYKELİ 2.FINETECH GTX-620 ,5 EKSEN İŞLEME MERKEZİ AUDI R8 DEMO KESİM 3.DAHLIH PT 128 -5AX KÖPRÜ TİPİ5 EKSEN İŞLEME MERKEZİ – YELKENLI DEMO KESİM 4.TOPWELL 400HW CNC İŞLEME MERKEZİ – TOPKAPI SARAYI 5.GOODWAY SW 32 KAYAR OTOMAT – SATRANÇ ATI 6.BROTHER S1000X1 İŞLEME MERKEZİ – AĞIR TALAŞ SALYONGOZ Tezmaksan 5 Eksen Teknoloji Ve Kiralama Günlerinde bizlere sektörün öncülerinden; YENASOFT ve DEMİRAL MAKİNA ve ayrıca yerli CNC torna üreticisi AKIM METAL “SMB” markası ile eşlik etti. Yenasoft Cam Yazılımı Esprit sunumu ile katılımcılara bilgiler verdi. Ayrıca tezmaksan.com.tr den form doldurarak çekilişe katılan firmalar arasından 6 firma belirlendi. 16 TEMMUZ‘da Katılımcı 6 firma AW 119 helikopteri ile İstanbul’un, tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini gökyüzünden izleyecek. İzmir, Ankara , Bursa ve Konya gibi ülkemizin talaşlı imalat konusunda önemli merkezlerinden olan şehirlerinden gruplar halinde katılımlar sağlanan etkinlikle ilgili tüm videolara https://www.facebook.com/ TezmaksanAS/ adresimizden ulaşabilirsiniz. HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Danfoss, eğitim ve seminerler ile sektörü bilgilendirmeyi sürdürüyor. Haziran ayında Danfoss, Dantek Otomasyon’a yönelik Endüstriyel Otomasyon Basınç ve Sıcaklık Sviçleri eğitimi düzenledi Isıtma, soğutma ve motor kontrol sistemlerinde dünya devi Danfoss, Haziran ayı eğitim programına hızla devam ediyor. Danfoss, Dantek Otomasyon’un katılımıyla Endüstriyel Otomasyon Basınç ve Sıcaklık Sviçleri eğitimi düzenledi. Danfoss Soğutma ve Danfoss Motor Kontrol Sistemleri’nin ‘Otomasyon Basınç ve Sıcaklık Sviçleri’ ortak eğitiminde genel tanıtım yapılarak, sistem teoriği ve bu ekipmanların çalışma prensipleri anlatıldı. Her bir ürün grubunun (MBC, RT, KP/KPI, KPS, CAS, BCP, 122 CS) özellikleri tanıtıldı, farklı uygulama örneklerine değinilerek, hatalı kullanım sonucu oluşan uygulama hataları resimlerle anlatıldı. Program sonunda, ürün özellikleri ve uygulamaya alanları hakkında yöneltilen tüm sorular Danfoss uzmanları tarafından detaylı bir şekilde yanıtlandı. Eğitim bitiminde bir sonraki eğitim programa dahil etmek üzere katılımcılardan talep ettikleri konu başlıkları alındı. HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Parker, “We Parker Partners” Distribütör Eğitim Programını Hayata Geçirdi Hareket ve kontrol teknolojileri alanında öncü firmalardan biri olan Parker Hannifin Türkiye, ilk defa bu sene, pilot olarak Otomasyon ve Racor Filtrasyon Grubu bayileri ile başlayarak “We Parker Partners” ismini verdiği eğitim programının ilkini geçtiğimiz Mayıs’ta tamamladı. Program’ın lansmanında Parker Türkiye Genel Müdürü Serpil Uzun, “Parker Türkiye olarak, yeni Win Strateji™’mizde de belirtildiği gibi sürdürülebilir başarıya ulaşmanın yolunun güçlü ve etkin bir dağıtım ağına sahip olmaktan geçtiğini çok iyi biliyoruz. Bu sebeple, siz distribütörlerimizin bizzat dahil olduğu, sizin ihtiyaç ve taleplerinize göre birlikte şekillendirebileceğimiz bir eğitim programı hazırladık.” sözleri ile programın amacını ve çıkış noktasını özetledi. Parker Türkiye, bu eğitim programını oluşturmak için, içlerinde farklı görev ve seviyelerden 9 kişinin bulun- duğu bir “Yüksek Performans Takımı (HPT)” kurarak, Parker Hannifin’in global olarak yıllardır uyguladığı ve Parker Türkiye’yi de her yıl başarıya taşıyan teknikleri distribütörlerine aktarmak üzere bir seri beyin fırtınası toplantısı gerçekleştirdi. Toplam 9 toplantı ve 23 iş saati süren ön çalışmanın sonunda “We Parker Partners” eğitim programının toplamda 3 gün sürecek 2 fazda distribütörlere aktarılmasına karar verildi. Nisan’da tamamlanan eğitim programın ilk fazında, katılımcılar, Parker’ın yerel ve global stratejileri, pazarlama trend ve aktiviteleri, distribütörlerin Parker’dan alabileceği pazarlama desteği, global mesleki ahlak kuralları ve uyumluluk prosedürleri gibi konuları içeren bir dizi eğitimden geçtiler. 1. fazın açılışında, Parker Türkiye Satış Müdürü Aygün Erol, şu sözlerle eğitimi özetledi: “Bu programı siz distribütörlerimizden gelen istekleri göz önünde bulundurarak hayata geçirmeye karar verdik. Amacımız sizin ve eki- 123 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON binizin, bir dizi eğitimden geçerek Parker ailesinin bir parçası olmanın sağladığı bilgi ve yetkinliklere ulaşmasını, gelişen ve değişen dünyada Parker’daki son değişiklikleri yakalamasını ve eğitimi tamamladıktan sonra görevi ne olursa olsun işini daha iyi yapabilmek için Parker’ın sunduğu imkanları daha etkin bir şekilde kullanabilmesini sağlamaktır.” 11 distribütör firmadan 27 katılımcının sertifika aldığı “We Parker Partners” eğitiminin 1. fazı, distribütörler tarafından büyük bir beğeni ile karşılandı. Katılımcılar, tamamen yenilikçi bir yaklaşım ile canlı ve online olarak gerçekleştirilen program lansmanından, katılımcılara dağıtılan “hoş geldiniz kiti”ne; eğitim için özel olarak hazırlanan videolar ve interaktif uygulamalardan, program kapanışında gerçekleştirilen canlı ve online değerlendirme anketine kadar her aşamada daha önce hiç yaşamadıkları bir deneyimi yaşadıklarını belirttiler. Eğitim programının 2. fazı, Parker’ın yıllar boyunca kullandığı kârlı büyüme, doğru kaynak kullanımı, değer fiyatlama gibi teknikleri içeren Winmap ve Winvalue metodolojilerine ek olarak, teknoloji workshop’ları ve satış ekipleri için özel olarak şekillendirilen “Etkin Sunum Teknikleri” eğitimlerini içeriyordu. Parker, özellikle Etkin Sunum Teknikleri eğitimi için TMI Grup (PDR International)’dan Ekrem Açıkel ve Cankız Onur Kum’u programa dahil ederek eğitimlerin 2. Fazını Mayıs sonunda tamamladı ve 17 katılımcıyı “We Parker Partners” programından mezun etti. Eğitimin her iki fazına birden katılan Parker Racor Filtrasyon Ankara Distribütör’ü Alpem’in Genel Müdürü Alaattin Selver: “Daha önce birçok firmanın eğitim programına katıldım ve hemen hemen hepsi ürün tanıtımı ve firma reklamı şeklinde geçti. İlk defa Parker, iş birliğimizin yanı sıra kişisel gelişimimize de odaklanan bu eğitimi gerçekleştirdi. Kesinlikle her çalışanımın almasını önemsiyorum.” sözleri ile geri bildirimlerini iletti. Program ile ilgili distribütörlerden büyük destek ve tebrik alan Parker Genel Müdürü Serpil Uzun, “We Parker Partners programı bizim distribütörlerimiz ile ortaklaşa oluşturduğumuz ve bizi birlikte başarıya taşıyacak önemli girişimlerimizden biri. Eğitimlere, her yıl düzenli olarak ve içerikleri sürekli güncelleyerek devam edeceğiz.” şeklinde cevap verdi. 124 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON İzmit Körfezi’ndeki asma köprü açıldı •Altı şeritli asma köprü Marmara Denizi’nin üzerinde üç kilometre boyunca uzanıyor •Yapının durumunu 390’a yakın sensör izliyor •Asma köprü seyahat süresini yarı yarıya azaltıyor İnşaatı 42 ay süren Türkiye’nin yeni köprüsü Osman Gazi açıldı. Köprü, her gün 40.000 aracı taşıyabilecek kapasiteye sahip. Japon inşaat firması IHI adına köprünün elektromekanik müteahhitliğini üstlenen Siemens, tüm köprü yapısının, trafik kontrol bileşenleri ve sistemlerinin geliştirilmesi, montajı ve devreye alınmasından sorumlu. Ayrı bakım hatlarına sahip altı şeritli köprü, İstanbul ve İzmir’i birbirine bağlayacak otoyol projesinin bir parçası. Tamamen çelikten inşa edilen ve ana açıklığı 1550 metre olan köprü, İstanbul’un güneyinde, yani deprem olasılığı olan bir bölgede, Marmara Denizi üzerinde 64 metre yükseklikte asılı duruyor. Bu nedenle sarsıntıyı, hareketi ve yükü sürekli ölçerek normalin dışındaki tüm olayları köprü operatörüne bildiren özel bir teknolojiyle donatılmış yapıya sahip. Siemens köprüyü, durumu sürekli izleyen ve aşırı sarsıntıda alarm veren 390’a yakın sensörle donattı. Sensörler ana açıklığa giden yol kesitlerindeki stres yükünü ve dikey ve yanal gerilimi devamlı olarak ölçüyor. Köprüde bulunan özel GPS sensörleri, köprü kazıklarındaki tüm salınımı milimetrik olarak kaydediyor, bunun yanında rüzgar ve sıcaklık ölçümü birimleri de sunuluyor. Köprüdeki değişimler ve potansiyel hasarlar da anında sensörler tarafından tespit ediliyor, örneğin çelik yapıdaki korozyon sürekli kontrol ediliyor. Köprünün iç odalarında, kulelerinde, tabliyelerinde ayrıca kılıflı askı kablolarında bulunan özel bir sistem, çeliği paslanmaktan korumak için havadaki nemi kontrol ediyor ve yüzde 40’ın altında kalmasını sağlayacak şekilde düzenliyor. Köprü ile İstanbul ve İzmir arasındaki 409 kilometre uzunluğundaki otoyol inşaatı Türkiye’nin şimdiye kadarki en büyük çevreyolu projesinin bir parçası konumunda bulunuyor. Gebze ve İzmir arasındaki yeni otoyol, Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından görevlendirilen “Otoyol YATIRIM ve İŞLETME A.Ş” (NurolÖzaltin-Maykol-Astaldi-Yüksel-Göcay), tarafından 22 yıllık bir süre için Yap-İşlet-Devret sözleşmesi şartlarına uygun olarak yönetilecek. Yeni altı şeritli köprü bağlantısı iki şehir arasındaki yolculuk süresini sekiz saatten üç saate düşürecek. 125 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Siemens ve Gamesa birleşiyor; rüzgar enerjisinde bir dünya lideri doğuyor Siemens ve Gamesa, rüzgar enerjisi sektöründeki faaliyetlerini birleştirmek üzere anlaşma imzaladı. Her iki şirketin de bu alandaki pazarları, ürünleri ve teknolojileri birbirini tamamlayarak hem müşteriler hem de hissedarlar açısından önemli bir değer yaratacak. Gamesa hissedarları bu birleşme sonucunda Siemens’ten hisse başına 3,75 Euro nakit ödeme alacak. Siemens, anlaşma sonucunda, tüm rüzgar enerjisi faaliyetlerini Gamesa ile birleştirerek, dünyanın lider rüzgar türbini üreticisi olacak. Siemens, bu birleşme ile şirketin hisseli sermayesinin yüzde 59’una, Gamesa’nın mevcut hissedarları da yüzde 41’ine sahip olacak. Siemens, birleşmenin tamamlanmasının hemen ardından tüm Gamesa hissedarlarına (Siemens hariç) hisse başına 3,75 Euro ödeyecek. Yeni şirketin dünya çapında, birikmiş yaklaşık 20 milyar Euro değerinde siparişe, 9,3 milyar Euro ciroya ve 839 milyon Euro kâra sahip olması bekleniyor. Birleşme sonucu oluşan şirketin global merkezi İspanya’da olacak ve şirketin hisseleri İspanya’da işlem görmeye devam edecek. Onshore bölümünün merkezi yine İspanya olurken, offshore bölümü Hamburg-Almanya ve VejleDanimarka’dan yönetilecek. 128 Siemens AG Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Joe Kaeser, Gamesa birleşmesi hakkında şunları ifade etti: “Bu birleşmenin amacı, sürekli büyüyen ve son derece cazip hale gelen rüzgar enerjisi sektörünü daha da rekabetçi kılmak ve yenilenebilir enerjinin daha uygun maliyetli hale gelmesini sağlamak.Bu birleşme sonucunda, müşterilerimize çok daha büyük fırsatlar ve yeni şirketin hissedarlarına ise daha büyük bir değer sunabileceğiz. Birleşme, Siemens’in 2020 Vizyonu’na da yüzde yüz uyum sağlıyor. Uygun maliyetli, güvenilir ve sürdürülebilir enerji sunma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyor.” Siemens ve Gamesa, bu anlaşmayla önemli bir sinerji elde edecek. Anlaşmanın 2017 yılının ilk çeyreğinde tamamlanması planlanıyor. HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ASCO yeni valf boyutlarına valf adası kullanıcıları esneklik kazandırdı Yeni alt pleyt seçeneği, ASCO Numatics valf adalarının uygulama aralığını genişletiyor ASCO, valf adalarının uygulama aralığını genişleten yeni valf aralığını piyasaya sürdü. 502 serisi valfin ilave edilmesi, ASCO Numatics valf adalarının şimdi 400 l/dak ila 3820 l/dak bağımsız akış aralığı ile başa çıkabilmesi anlamına gelmektedir. Yenilikçi G3 veya 580 serisi elektronik parçalarla birleştirildiğinde ASCO Numatics valf adaları en küçük ayak izine karşı akış oranları ile gurur duymaktadır. 18mm boyut, 650 l/dakikaya kadar akış kapasitesiyle 502 Serisi valfi mevcut sistemlere entegre etmesi kolaydır ve valf adalarına tamamen monteli şekilde gönderilmektedir. ASCO Numatics valf adaları geniş çeşitlilikteki aksesuar yelpazesi ile mevcut olup karmaşık konfigürasyon gereksinimleri bulunan uygulamalar için idealdir. Tam ASCO Numatics valf adası sunumu, otomotiv endüstrisinden ambalaj işleme hatlarına kadar geniş çeşitlilikteki uygulamalara yönelik uyar- lanabilir. Valf adası konfigürasyonu, ASCO Numatics çevrimiçi konfigüratör kullanılarak oldukça kolaydır. Konfigüratör tam sistemin tüm aksesuarlarıyla birlikte komple tanımlanmasına olanak sağlar. Bu, müşterilerin sahada gerçekleştireceği manuel montaj veya konfigürasyonu azaltmalarını ve hem kesinti süresini hem de konfigürasyon ve bakım için harcanan mühendislik süresini azaltarak işlemlerini mümkün olduğunda hızlı şekilde yapmalarını sağlar. Tüm ASCO Numatics valflerde olduğu gibi 502 Serisi de IP65 koruma düzeyine ve modüler yapıya dayanacak şekilde inşa edilmiştir. Endüstrideki standart plastiğe kıyasla metalik manuel geçersiz kılma ile sağlam ve güvenilir bir çalışma sunar. Bakımın gerekli olması dolayısıyla geri bildirim ve teşhis, elektronik modülde yer alan entegre grafik ekran sayesinde hızlı ve kolay şekilde yapılır. 129 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON CDT, Yenilikçi Boundary Scan Çözümü XJTAG İçin Çalıştay Düzenledi Siemens ve Gamesa, rüzgar enerjisi sektöründeki faaliyetlerini birleştirmek üzere anlaşma imzaladı. Her iki şirketin de bu alandaki pazarları, ürünleri ve teknolojileri birbirini tamamlayarak hem müşteriler hem de hissedarlar açısından önemli bir değer yaratacak. Gamesa hissedarları bu birleşme sonucunda Siemens’ten hisse başına 3,75 Euro nakit ödeme alacak. Türkiye’de elektronik sistem tasarım ve üretimi gerçekleştiren kurumlarla ar-ge merkezlerine tasarım otomasyonu çözümleri sunan CDT Bilgi Teknolojileri, düzenlediği eğitim seminerleri ve çalıştaylarla adından sıkça söz ettiriyor. CDT, son olarak elektronik tasarım otomasyonu konusunun en önemli ürünlerinden biri olan XJTAG ile ilgili katılımın ve ilginin yoğun olduğu bir çalıştay gerçekleştirdi. Bilkent Otel’de 20 firmadan farklı dallarda mühendis grubunun katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik ilgiyle takip edildi. 130 Elektronik tasarım ve üretim süreçlerini kısaltarak firmaların zamandan tasarruf etmesini sağlayan XJTAG için düzenlenen çalıştayda katılımcılar ürünün konseptiyle ilgili detaylı bilgi ve terimleri öğrenirken aynı zamanda ürünler ve tasarım için “Test” başlığı altında yer alan boundary scan (sınır tarama) test çözümlerini de uygulamalı olarak deneyimleme imkânı buldular. CDT düzenlediği bu çalıştayla etkinliğe katılan; tasarım, geliştirme, test ve üretim mühendislerine ürünü tanıma ve kullanma fırsatı verdi. HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Düzenledikleri etkinliklerle sektör için gerekli ve önemli bir hizmet sunduklarını belirten CDT Satış Mühendisi Gürkan Göğüş, konuyla ilgili şunları söyledi: “Çalıştığımız alan olan elektronik tasarım otomasyonu konusunda firmalara verdiğimiz hizmetler geniş bir yelpazeyi kapsıyor, toplam çözüm ve danışmanlık hizmetleri sunan bir firma olarak da çalışmalarımızın yanı sıra hizmet verdiğimiz alanlarda seminer ve çalıştaylar düzenleme konusunu çok önemsiyoruz. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz XJTAG konulu çalıştayda katılımcılara ürünle ilgili en kritik bilgileri aktararak uygula- malı olarak ürünü kullanma imkânı sunduk. Böylelikle katılımcılar ürünü daha iyi tanıyıp ürünün kullanımının önemini daha iyi kavramış oldular. Bir grup yazılım ve donanımdan oluşan, test rahatlığı ile elektronik devrelerin kısa sürede kolaylıkla hazırlanmasına imkân sunan XJTAG için düzenlediğimiz etkinliğimiz büyük beğeni topladı ve benzer etkinlikler düzenlemek konusunda da yoğun istek aldık. Elbetteki biz de sektörün farkındalığını arttırmak ve gelişimini sağlamak adına bu tür çalıştay ve seminerleri düzenlemeye devam edeceğiz.” 131 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Schneider Electric, edge uygulamaları için fiziksel altyapı çözümlerini tanıttı Yüksek bant genişlikli içerik, Nesnelerin İnterneti kavramlarının yanı sıra toplama ve gecikmeye duyarlı uygulamalar edge bilişimin büyüme faktörleri olarak gösterilirken, Schneider Electric, kurumlar için geliştirdiği edge uygulamalarına yönelik altyapı çözümlerini tanıttı. Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman Schneider Electric, bilişim kaynaklarını üst sınırlarda kullanmayı düşünen kurumlar ve bulut ve hizmet sağlayıcılarını destekleme stratejisini tanıttı. “Son kullanıcı veya veri kaynağına yakın konumlandırılan bilişim teknolojileri kaynakları” olarak tanımlanan “edge” uygulamaları ile ilgili olarak tanıtılan stratejinin bir parçası olarak Schneider Electric, edge uygulamalarından etkilenen beş ortamı ve bunları desteklemek için tasarladıkları altyapıyı anlattı. Bölgesel sunucu barındırma / telco veri merkezleri müşterilerinin yüksek bant genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar kullanması bu etki alanlarının büyümesini desteklerken Schneider Electric’in InfraStruxure™ mimarisi ve prefabrik modülleri, pazara hızlı erişim ve düşük işletim maliyetleri için bölgesel bir veri merkezinin hızlı bir şekilde modüler olarak oluşturulmasına olanak tanıyor. 132 Öte yandan “edge” uygulamaları kapsamında, özellikle perakende ve bankacılık sektöründe müşteri deneyimini zenginleştirmek için uzak ve şube ofis konumlarına yönelik olarak bilişim teknolojileri hizmetleri sunuluyor. Schneider Electric’in SmartBunker™ CX ve NetShelter™ SX çözümleri söz konusu uzak tesisler ve şubeler için son derece güvenli, güvenilir ve uzaktan yönetilebilen tek kabinli çözümler getiriyor. Sunucu odalarının, uygulamalar, gecikme, güvenlik ve uygulama esnekliği gibi çeşitli nedenlerle tesiste barındırılması gerektiğini belirten Schneider Electric, sayısı her geçen gün artan bu uygulamaların, bilişim teknolojileri altyapısının uygulanmasını ve kullanımını kolaylaştıran yakınlaştırılmış ve hiper-yakınlaştırılmış altyapı üzerinde barındırıldığını aktardı. Schneider Electric bu ortamı desteklemek için InfraStruxure ve prefabrik Mikro Veri Merkezleri çözümleri, edge uygulamalarını kullanan kurumlara yönetim, güvenlik ve ölçeklendirme kolaylığı sağlıyor. HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Edge uygulamalarından etkilenen bir diğer ortam olan ağ kabinetleri ise bugün çalışanların tüm IT kaynaklarına güvenilir bir şekilde bağlanması, şirketin verimliliği için hiç bu kadar kritik önem taşıyor. Bu ortamlarda çalışan personel, dağınık tesislerin yönetimini kolaylaştırmak ve potansiyel ekipman arızaları, güvenlik riskleri ve çevre sorunlarının kesintilere neden olmadan önce belirlenmesini sağlamak için Schneider Electric entegre, bağlı çözümlerini ve StruxureWare™ Data Center Operation yazılımını sunuyor. Endüstriyel tesisler de edge uygulamalarından etkilenen bir ortam olarak uygulamaların git gide daha bağlantılı olduğu ve süreçleri işletmek için verilerden faydalanılan yerler olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim Teknolojileri ve İşletim Teknolojisinin yakınlaşması, klasik bilişim teknolojileri donanımının potansiyel olarak zorlu ortamlara yerleştirilmesini gerektiriyor. Bu tesisleri destekleyen Schneider Electric’in SmartBunker™ FX, endüstriyel kontrol ve IT ekipmanını güvenli bir şekilde barındırmak için dayanıklı hale getirilmiş ve uzaktan yönetilen çözümler sunuyor. Edge uygulamalarının, genellikle uzakta olan ve yerel bilişim teknolojileri personelinin desteklemediği klasik veri merkezlerinin sorunlarından farklı, kendine özgü güçlükleri bulunuyor. Bu uygulamaların kullanım ömürlerinin daha uzun olmasının yanı sıra yönetimi, korunması ve uygulanması daha kolay ve daha dayanıklı olması gerektiği için bu durum, klasik veri merkezininkinden farklı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor. Schneider Electric Veri Merkezi Stratejisi ve Teknoloji Başkan Yardımcısı Kevin Brown gerçekleştirilen strateji tanıtım toplantısında konuyla ilgili olarak “Günümüzün ve geleceğin bilişim teknolojileri gereksinimlerini desteklemek için daha fazla bilişim gücü, merkezden edge ağında dağıtılıyor. Bu harekete yön veren Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramı, yüksek bant genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar gibi güçlerle Schneider Electric, bu benzersiz ortamların ihtiyaçlarını karşılayan çözümler ve hizmetler sunuyor.” şeklinde konuştu. 133 reklam indeks i Firma Adı No ■ ABB 1 ■ ANKIROS 81 ■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON ■ ELİMKO 5 Ön İç Kapak ■ ENKO TEKNİK 4 Firma Adı No ■ NATIONAL 53 ■ NEUGART 95 ■ SOYLU OTOMASYON 11 ■ SCHUNK ARKA KAPAK ■ SCHMALZ 57 83 ■ ENOSAD 127 ■ TOK 2016 ESKİŞEHİR ■ E3TAM 126 ■ VIBRO ENGINEERING ■ LÖSEV 110 ■ WORLD ELECTRO MOBİLİTY’17 ■ MAKTEK 2016 91 ■ MEDEL 29-111 ■ MEDEL Arka İç Kapak ■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 3 64-65 64