Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı
keçisütüdamızlıkprojedanısmanlık SAANEN KEÇİSİ ÜRETİM ÇİFTLİĞİ www.e-ciftlik.net T 0544 469 47 78 Haymana Yolu 14. Km Yavrucuk Gölbaşı-Ankara T 0544 469 47 78 Geleceğimizin Güvencesi “keçi bizim işimiz” demirkoç AĞUSTOS 2012 Yıl:1 Sayı:10 Bakanlık, Sap ve Saman’da İthalatın Yolunu Açtı Köy-Koop Muğla Birliği “Üreticiden-Tüketiciye Yerli Ürün Pazarı”nı Kuruyor »»Sap ve saman miktarındaki azalma ve saman fiyatlarının geçen yıla göre 4 kat artmasının ardından, üreticilerin kaba yem ihtiyacını karşılamaları için ithalatın önü açıldı. 67 ülkeden hiçbir şart aranmadan sap ve saman ithal edilebilecek. Hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan saman fiyatlarının geçen yıla göre 4 kat artması, hayvan yetiştiricilerinin saman bulmakta zorlanmasından dolayı mağduriyeti önlemek amacıyla ithalatla ilgili karar alınırken, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, sap ve saman ithalatının yapılabileceği ülkeler ve sağlık şartlarını belirledi. Buna göre, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü tarafından şaptan ari ülkeler/bölge olarak kabul edilen 67 ülkeden hiçbir şart aranmadan sap ve saman ithal edilebilecek. Şart aranmaksızın saman ithal edilecek ülke ve bölgeler: “Almanya, ABD, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Belarus, Belçika, Belize, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Brezilya (Santa Catarina, Rio Grande do Sul, Rondonia, Acre, Para, Espirito Santo, Minas Eyaletleri), Brunei, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Endonezya, Estonya, Finlan- diya, Fransa, Guatemala, Guyana, Haiti, Hırvatistan, Hollanda, Honduras, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, KKTC, Kanada,Karadağ, Kolombiya (Choco Bölümünün Northwest Bölgesi, Archipelago de San Andres ve Providencia), Kosta Rika, Küba, Lesoto , Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Madagaskar, Makedonya, Malta, Mauritius, Meksika, Nikaragua, Norveç, Panama, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Singapur, Slovakya, Slovenya, Şili, Ukrayna, Uruguay, Vanuatu, Yeni Kaledonya, Yeni Zelanda, Yunanistan.” Şap hastalığı sebebiyle ithalat kısıtlaması uygulanan 39 ülke/bölgeden de ithalat yapılabilecek. Buna göre, bölgeleri belirtilen ülkelerden gelecek olan sap ve saman o ülkenin o bölgelerinden gelecek ise işleme tabi tutulacak. Buğday ve arpa üretiminin yaklaşık yüzde 40'ını sağlayan Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde, ilkbahar yağışları- »»Köy-Koop Muğla Birliği, yerli tohumlardan üretilmiş ürünleri tüketiciyle buluşturulacak. nın yetersiz olması sonucu bitki gelişiminin arzu edilen ölçüde gerçekleşmemesi, buğday sap boylarının kısa kalması, bunun da saman veriminde azalmaya neden olmasının ardından piyasada yeterli ürünün olmaması yanında fiyatların daha da yükseleceği beklentisiyle stok yapılması fiyat artışlarına neden olmuştu. Saman fiyatları çeşitli illerde yüzde 40 ile yüzde 316,7 arasında artış gösterirken, bazı yetkililer ithalat yolunun açılmasıyla, maliyetlerin azalmasını ve kaba yem fiyatlarında düşüş beklendiğini ifade ediyor. Eğitimde Yeni Alternatif: Eğitim Kooperatifleri Çocuklara Bilinçli Tüketim İçin Eğlenceli Tarım Eğitimi »»Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın hibe desteği sözü kooperatif ortaklık modeline ilgiyi ciddi oranda artırdı. »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çocuklar için ''Tarım ve Çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, vatandaşları eğitim kooperatifi kurmaya davet ederken; sayısı 16 olan eğitim kooperatifine, 3 ayda, 5 yenisi eklendi. 5 kooperatif daha izin bekliyor. Eğitimde 4+4+4 sistemine geçildikten sonra devletten hibe desteği sözü gelince, eğitim kooperatifleri ilgi odağı oldu. Eğitim kooperatifi kuranlar gelecek yıldan itibaren yeni yatırımlarına devletten hibe desteği alabilecekler. » Syf 8’de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca gündemdeki soru ve sorunları Köy-Koop Haber’e değerlendirdi. “Et ve Süt Fiyatlarında Artış Beklemiyoruz” Röportaj » Syf 12’de Bakanlık, sağlıklı beslenme, organik gıda ve iyi tarım ürünleri konusunda bilinçlendirmek amacıyla ''tarım ve Çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı. Dünyada doğanın hızla kirletildiği bir dönemde, gelecek nesillerin daha bilinçli olması amacıyla başlatılan Tarım Çocuk Kampı'ndan sonra ''tarım ve çocuk'' adlı internet sitesi de faaliyete geçti. » Syf 7’de “Yerel Tohumların Geliştirilmesi Çalışma Grubu” kuruldu. Çalışma grubu; 1. Etap bilgilendirme toplantıları, 2. Etap tarla gezileri olmak üzere köy gezileri düzenlendi. Köy gezilerinin sonucunda, yerli ürünlere pazar oluşturmak ve tüketicinin daha sağlıklı ürünleri tüketmesini sağlamak amacıyla, Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesinin tahsis etmiş olduğu alanda “Yerli Ürün Pazarı” nı kuruyor. » Syf 3’de Krize Karşı Dünyanın En Büyük İşçi Kooperatifi »»Resesyonla boğuşan İspanya’da ekonomik başarı hikayelerine pek rastlanmıyor. Ama kuzeydeki Bask bölgesindeki dünyanın en büyük işçi kooperatifi böyle olumlu bir örnek sunuyor. İspanya genelinde işsizlik oranı yüzde 25’lerde seyrederken Bask ülkesinde oran yüzde 15; kooperatifin bulunduğu Guipuzcoa bölgesinde ise daha da düşük. Mondragon kooperatifi 250 şirket ve örgütten oluşan bir kolektif. 85 kişinin çalıştığı Guipuzcoa’daki Mondragon montaj fabrikası da bu kolektifin bir parçası. Burada sanayi ürünleri üreten makinalar yapılıyor. Güneş enerjisi panelleri bunlardan biri. Şirketin ticari müdürü İnaki Legarde, krizin etkisindeki Avrupa’nın çoğu bölgesinde yenilenebilir enerji için hükümet sübvansiyonlarının tükendiğini ve bunun kendi şirketlerini de etkilediğini belirtiyor. İspanya ve Avrupa’daki satışlarının azaldığını belirten Legarde, artık Güney Afrika, Brezilya, Çin ve Kuzey Afrika gibi bölgeleri hedeflediklerini ifade ediyor. » Syf 6’da Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Dr. Umut TOPRAK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -10» Syf 2’de “Kooperatiflerin İnanılmaz Gücü” » Syf 10’da Bir Uğur Böceğinin Günlüğü -2» Syf 9’da Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI Mehmet VAROL Gıda Fiyatlarında Spekülasyon Kimin İşine Yarar? -1- Doç.Dr. Ayşe GÜRSOY » Syf 4’de Tarih Tekerrür mü Ediyor? » Syf 5’de Dondurma mı? Sütlü buz mu? » Syf 5’de Erol AKAR Erdoğan YILDIZ Ünal ÖRNEK Kooperatifçiliğimize, Ekonomistlerin Yaklaşım Sorunu » Syf 13’de Global Sermaye ve Neden Kooperatifçilik » Syf 11’de Ashburton ve Bizim Tire » Syf 18’de KOOPERATİFÇİLİK V E D İ Ğ E R TA R MA IN RK Z Bİ RLİ Ğİ • KÖY KA LK KUŞADA SI Güzelçamlı REZERVASYON 0256 646 13 43 Kuşadası-Güzelçamlı mevkiinde, Milli Parka 1 km mesafede yer alan tesisimiz, 60 yatak kapasitesine sahiptir. Türkiye’deki Tüm Ortak Kooperatiflerimize ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mensuplarına %20 İndirim Uygulanmaktadır. Muayeneyi kazandıysanız, artik sizin için karada ölüm yoktu. İstanbul Sirkeci’den Almanya’nın göbeğine kalkacak trende yeriniz hazırdı. Ancak birtek dişinizde çürük gördülerse, ağzınızla kuş tutsanız Almanya’yı düşünüzde bile göremiyordunuz. Kooperatifler, üyelerine, seçilmiş temsilcilerine, yöneticilerine ve çalışanlarına kooperatiflerinin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilmeleri için eğitim ve öğretim imkanı sağlar. Kooperatifler genel kamuoyunu-özellikle de gençleri ve kamuoyunu oluşturanları-işbirliğinin şekli ve yararlan konusunda bilgilendirirler. 6. Kooperatifler arasında işbirliği: Kooperatifler, yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası oluşumlarla birlikte çalışarak üyelerine daha etkin bir şekilde hizmet eder ve kooperatifçilik hareketini güçlendirir. 7. Topluma karşı sorumlu olma: Kooperatifler, üyelerince onaylanan politikalar aracılığıyla toplumlarının sürdürülebilir kalkınması için çalışırlar. AÇLI KOO PE RI M M LA • Dr. Hilal TUNCA • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Alper Serdar ANLI • Dr. Umut TOPRAK R V E D İ Ğ E R TA MA IN K L Kooperatifler özerk, kendi kendine yeten ve üyelerince yönetilen kuruluşlardır. Kooperatifler, hükümetler dahil olmak üzere diğer kuruluşlarla bir anlaşmaya girmeleri ya da dış kaynaklar yoluyla sermayelerini artırmaları durumunda, bunu SA KA 4. Özerklik ve bağımsızlık: 5. Eğitim, öğrenim ve bilgilendirme: • Dr. Yener ATASEVEN Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. Ğİ • KÖY Çoğunlukla üyeler, üyeliğin bir koşulu olarak taahhüt edildiği üzere (var ise) sermaye üzerinden kısıtlı miktarda gelir elde ederler. Üyeler gelir fazlasını, muhtemelen "en azından bir kısmı taksim olunamaz kaynaklar" oluşturma yoluyla kooperatiflerini geliştirme, kooperatifle yapmış oldukları işlemlerle orantılı olarak üyelerine kar sağlama ve üyelerce onaylanan diğer faaliyetlere destek olma gibi amaçların biri ya da tamamı için ayırırlar. kooperatiflerin özerkliğini sürdürecek ve üyelerinin demokratik yönetimini koruyacak şekilde gerçekleştirirler. • Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI • Dr. Bediha DEMİRÖZÜ • Dr. Caner KOÇ • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Dr. Levent DOĞANKAYA RLİ Üyeler, kooperatiflerinin sermayesine adil bir şekilde katkıda bulunur ve bunu demokratik olarak yönetirler. Bu sermayenin en azından bir kısmı genellikle kooperatifin ortak mülkiyetidir. YAYIN KURULU Bİ “Köyde bıraktığım ailemi muhtaç durumda bırakmayacağımı, kooperatif başkanlığından ailemin para sıkıntısı çektiği resmen tebliğ edildikte derhal para yardımında bulunacağımı, aileme göndereceğim paranın kooperatif vasıtasıyla alınmasını ve aileme ulaştırılmasını kabul edeceğimi, bunun için çalıştığım yerin adresini kooperatife bildireceğimi, yüklenme şartlarını getirmediğim takdirde, yurda dönmeyi kabul edeceğimi, hiçbir suretle aykırı bir iddiada bulunmaya hakkım olmadığını ve kooperatifin bu hususta uğrayacağı zararı tazmin edeceğimi kabul ve taahhüt ederim.” -sürecek- 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan KöyKoop Merkez Birliği; Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. Z Bu senede bir bakalım mı? KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ E Konunun bir de kooperatife dönük yüzü vardı. Almanya’ya gidecek ortaktan kooperatif pek çok şey istiyordu. Bir kere ortak olurken taahhüt ettiğiniz paranın dörtte birini peşin yatıracaktınız. Sonra yüklenme senedi imzalayacaktınız. RK 3. Üyelerin ekonomik katılımı: EĞİTİM VE DİNLENME TESİSLERİ LİKLERİ M E Kooperatifler, siyasa oluşturma ve karar alma süreçlerine katılan üyelerince denetlenen demokratik kuruluşlardır. Seçilmiş temsilci olarak hizmet eden erkekler ve kadınlar üyelere karşı sorumludur. Birim kooperatif kuruluşlarında üyeler eşit oy hakkına sahiptir (her üyeye bir oy hakkı). Diğer düzeydeki kooperatif kuruluşlarında ise oy hakkı demokratik bir yaklaşımla düzenlenir. OTEL BİR 2. Üyeler tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim: KÖY-KOOP F Kooperatifler, cinsel, sosyal, ırksal, siyasal ve dinsel ayırımcılık olmaksızın, hizmetlerinden yararlanabilecek ve üyeliğin sorumluluklarını kabule razı olan herkese açık gönüllü kuruluşlardır. A İ AT 1. Gönüllü ve herkese açık üyelik: R Öyle adınıza istek mektubu gelince “ ver elini Almanya “ deyip gidemiyordunuz. Almanlar İstanbul’da kurdukları sağlık Merkezinde adamı dişinden tırnağına değin muayene ediyorlardı. KOOPERATİFÇİLİK İLKELERİ Kooperatif ilkeleri, kooperatiflerin kendi değerlerini uygulamaya koyarken esas aldıkları kurallardır. Bunlar: PE LİKLERİ M E Deveye “Boynun eğri” demişler, “Nerem doğru ki,” yanıtını vermiş . Ülkemizde her alanda sürüp giden keşmekeşin belki de en ağır biçimi kooperatifçilikte yaşanıyordu. Kooperatifçi yetiştiren okullarımız bulunmadığından ve kooperatifin ne olduğu pek bilinmediğinden kimi yörelerde acı olaylar yaşanıyordu.. Bademler’de bile pek çok kişi,bugünkü dev tesisleri göre göre bu işin tutmayacağını öne sürmü yor muydu? Bizim ulusal yapımızda bireycilik ağır basıyor olmalı. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var,” demişiz ama, bunu galiba, bir başkasının çamura batan kağnısaını iteleme konusunda söylemişiz. Yoksa bir amaç uğruna el birliği etmeye gönlümüz el vermiyor, aklımız pek yatmıyor. Yakın çevrenize şöyle bir bakıverin. Ufacık köylerde bile iki kişinin bakkal dükkanı açmak için bile bir araya gelemeyişinin altında yatan gerçek “Ben uyurken , ya sen dükkanda lokum yersen,” kuşkusundan başka ne olabilir? Yazık ki acı geleceğimiz bu.”Gerçeğimiz bu olunca da ağzımızla kuş tutsak bizde kooperatif dikiş tutturamayacaktır.”, demeye çalışırken, mucizeye benzer bir olay gelişti. AÇLI KOO BİR Kooperatife Can Suyu M LA F »»Günün öyküsünü bize anlatmaya çalışanlar Türkmenoğlu’nun ,”Beni tutanlar kalsın, kooperatifi batırmayalım,” dediğini ve dağılmayı onun bu sözlerle önlediğini özellikle belirtiyorlar. Kooperatiften ayrılanlar hiç olmazsa, paralarını Ülkemizde Kooperatifçiliğin Başına geri almakta acele etmeselerdi ya. Yangından Talih Kuşu Kondu mal kaçırır gibiydiler. Geliyorlar,sıkıştırıyorlar ve paralarını alıyorlardı.. Çalışma Bakanlığı ile Köy İşleri Bakanlığı , tarımMustafa Or’un kızı Nevin hastaneye yatmış. sal amaçlı kooperatiflerin yurt dışına gitmek isteAcele paraya ihtiyacı var. yen ortaklarına öncelik tanınmasını öngören bir proje hazırladılar. Bu projenin uygulama alanına “Abaoğlu, benim parayı çeksem nasıl olur?” konulması büyük bir olaydı. Mehmet Hadi İLBAŞ Türkmenoğlu, Mustafa Or’un dayısını torunu. Köy-Koop Eski Genel Başkanı Yurt çapında binlerce, on binlerce kişi aylardır ve Ayrıca,eşi Gülsen Or’un da amcasının oğlu. Arada, kooperatifin hatırı yoksa akrabalık hahatta yıllardır Avrupa’ya kapağı atabilmek için katırı var..Sormadan ayrılmak olmazdı.. pılarda beklemiyor muydu? Şimdi bunlar arasından TARIMSAL AMAÇLI BİR KOOPERATİF İN ORTAĞI OLANA “Önce “Çee, kooperatif dağılmasın.” siz buyurun”, denecekti. Kooperatif batmak için b ir tek kişiye bakıyordu. Bir ortak Can suyu diye işte buna denirdi. Bütün kooperatifler için oldaha ayrılsa yasa uyarınca kooperatifin varlığı sona erecekti. duğu gibi Bademler için de böyleydi bu. Kooperatif ortaklığı Hem de hiçbir işleme gerek duyulmaksızın.Ele hele Mustafa kısa zamanda öylesine kıymete bindi ki, Bademler bile daha Or kurucu ortaktı. Çaresizlikten çare üretmenin ustası Türkmenoğlu hasta ço- birkaç ay öncesine değin kooperatiften kurtulabildiğini hüner sayan kimi açıkgözler, bu kez de ortaklığa dönebilmenin yocuğu hastane köşelerinde bırakacak değildi ya. Mustfa Or’a lunu aramaya koyuldular. kooperatifteki parası Kadar parayı kooperatifin kasasından ödünç olarak verirse şiş de yanmazsı, kebap da. Nasıl olsa or- Kooperatife birden 69 kişi birden geldi. Hemen birkaç ay tada böyle bir uygulamaya karşı çıkacak ortak da kalmamıştı. içinde ortak sayısı 111 kişiyi buldu. Gemi yüzmeye yönelmişti, batmayacaktı. Türkmenoğlu’nun köylü üzerindeki ağırlığı da Mustafa Or şöyle diyor: Mahmut’un bize göre farklı yönleri bunlardı. Kendisinden bir şey istediğinizde hemen “hayır “ belli belirsiz artmıştı. demeden enine boyuna konuyu inceler, hayır derse iş nereye Hemen liste yaptılar. Almanya’ya gitmek isteyen ortakların varır, evet derzse ne olur, bütün bunları gözden geçirdikten adlarını ilgili kuruluşlara bildirdiler. Ve beklediler Artık gözsonra beklenen cevabı verirdi. “ ler yoldaydı. Köyde bir hazırlık gidiyordu. Kooperatif bu durumda iken bile, Türkmenoğlu gelecekten Bademler’e ilk müjde 3 Mart 1966 günü geldi. Kooperatif orumudunu kesmemişti. Hiç durmadan projeler hazırlayan., tağı 8 kişi İstanbul’a Çağrılıyordu. Hemen 3 gün sonra hemen kahvede, yolda,tarlada kendisini dinleyecek iki kişi ele geçi- 11 kişinin daha mektubu geldi. rirse, hemen kooperatifin gelecekte yapacağı yatırımları an Köyden uğurlanan ilk Almancılar Mustafa Or, Hüseyin Uz, ve latmaya koyulan b u genç adama Badem’lerde herkes gülüAli Şenkul oldu. Onları Hüseyin Şenkul, Mehmet Ali Bilginç yordu. izledi. Yıl sonuna değin, adresini Almanya’ya taşıyan ortak saKöyde Türkmenoğlu’na inanan ancak birkaç kişi vardı. yısı 42’yi bulmuştu. SA Tİ IM DÜNDEN BUGÜNE KOOPERATİFÇİLİK -10- E 2 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet VAROL Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: info@koy-koop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Eylül 2012 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği BİRLİKLERDEN HABER 3 Türkiye'de Sütün Yüzde 9'u Denizli'de Üretiliyor Köy-Koop Muğla Birliği “ÜreticidenTüketiciye Yerli Ürün Pazarı”nı Kuruyor »»Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler (Köy-Koop) Merkez Birliği Genel Başkan Vekili Mehmet Varol, Türkiye’de yılda 13 milyon 600 bin litre sütün yüzde 9’unun Denizli’de üretildiğini söyledi. »»Muğla Belediyesinin, Köy-Koop Muğla Birliğine tahsis etmiş olduğu alanda; yerli tohumlardan üretilmiş ürünleri tüketiciyle buluşturulacak. Mehmet Varol, Türkiye’de yılda 13 milyon 600 bin litre sütün yüzde 9’unun Denizli’de üretildiğini söyledi. Denizli’de 212 bin 499 büyükbaş ve 469 bin 917 küçükbaş hayvan bulunduğunu belirten Varol, “İlimizde yılda 292 milyon 982 bin 314 litre süt üretiliyor. Bugün itibariyle 81 kuruştan satılıyor ancak yem ve saman fiyatlarının yüksekliği nedeniyle süt üreticisi yine para kazanamıyor.” dedi. Türkiye’de kişi başına yıllık süt tüketimi 80 litre seviyelerindeyken Avrupa ülkelerinde 130 litre olduğunu kaydeden Varol, “Yıllardır istediğimiz ancak bu sene yapılabilen ‘Okul Sütü’ projesi kapsamında, 7 milyon 200 bin öğrenciye günde bin 100 ton civarında süt dağıtıldı. Bu proje, süt üreticilerimiz arasında psikolojik rahatlığın yaşanmasına sebep oldu. Üç yıl daha devam edeceği için üreticilerimiz rahat.” diye konuştu. van yemlerini almak istediğimizde ise yüzde 8 KDV ödüyoruz. Yemdeki KDV oranının da yüzde 1’e düşürülmesini, dolayısıyla devletin süt üreticisine yüzde 7’lik kâr bırakmasını istiyoruz. Bunun yanında süt ve besi hayvanı yetiştiren üreticilerimiz için fabrika yemlerine devlet desteği istiyoruz. Et üretiminin bel kemiği olan süt üreticiliği ancak bu şekilde kalkınabilir. Denizli genelinde kurulu soğuk zincir sayesinde çok kaliteli süt üretimi yapıyor. Bu kadar fedakâr üreticilerin derdine de hükümetten çözüm bekliyoruz.” dedi. 'Arpa Buğdayın Sapı, Kendisinden Pahalı' Süt üreticileri üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını istediklerini de söyleyen Genel Başkan Vekili Varol, “Yem fabrikalarına biz çiftçiler ürettiğimiz arpa ve buğdayı satarken yüzde 1 KDV ile veriyoruz. Bunlardan üretilen hay- Bu yıl çetin geçen kış sebebiyle arpa ve buğday rekoltesinde düşüş yaşandığını, bu yüzden de samanlık buğday sapının buğdaydan daha pahalı hale geldiği söyleyen Mehmet Varol, şunları kaydetti: “Geçen yıl 20 kiloluk bir balya buğday sapı 3–4 liradan satılırken bu yıl 20 kilo sap 8 lira. Samanlık sap fiyatının daha da yükselmesi bekleniyor, çünkü ürün yok. Besicilerimizi ve süt üreticilerimizin, kış için gerekli yem ve saman stoğunu şimdiden yapmalarını öneriyoruz. Rekolte düşüklüğü nedeniyle saman fiyatlarındaki artış ve yeme gelen sürekli zamlar, süt üreticilerimizin kâbusu oldu.” Köy-Koop Kastamonu Birliği ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Belgesi almak için başvurdu Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, Muğla Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Muğla da yapılması planlanan tohum takas şenliği hazırlıkları kapsamında düzenlenen “Yerel Tohumların Sağlık, Çevre ve Çiftçi Refahına Etkileri” konulu konferansta üretici ve tüketicilere seslenen Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA; “Bugün dünyanın önde gelen on firması dünya ticari tohum satışlarının yarısından çoğunu gerçekleştirmekte, aynı şekilde önde gelen on firma -çoğu aynı olmak üzere- tarım kimyasalları satışının yüzde 84’ünü gerçekleştirmektedir.” dedi. Özkaya, “Bu eğilimin bir sonucu olarak, binlerce çeşit yok sayılmış olmuş, tarımsal üretim giderek suya, makinalara, tarım kimyasallarına bağımlı hale gelmiş, çiftçiler dünyada yok olmaya başlamış, açlık büyümeye devam etmiş, yediğimiz besinler kalitesini ve lezzetini kaybetmeye başlamıştır.” Yerel tohumun önemine değinin Özkaya; “Yerel besinlerimiz yaşatılarak korunması, gıda güvenliğimizin sağlanması, yerel üreticimizin ürün kalitesi yüksek, sağlıklı ürünler üretmesini sağlamak, sağlıklı nesiller yetiştirmek ve toprakların bağımsız ve özgür yaşatmak için yerel tohumların çeşitliliğinin sağlanması için, yerel tohumuna sahip çık, tohumuna sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır.” dedi. Özkaya, “Türkiye’ de her yıl, 2 milyon tona yakın gene tipi değiştirilmiş(GDO)’lu mısır, soya, pamuk, hiçbir denetime tabi tutulmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına sunulmaktadır.” dedi. »»Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Kalite Yönetim Belgesi ile kurumsallaşma yolunda önemli bir adım atacaklarını söyledi. Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar Köy-Koop Haber’e yaptığı açıklamada; “ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Belgesi almakta ki temel amacımız, kalite bilincinin oluşması, daha iyi bir dökümantasyon düzeni kurmak, veriler ve istatistiksel ölçümler doğrultusunda durum analizlerinin yapılabilmesi ve geleceğe yönelik kararlarda bu analiz sonuçlarının kullanılabilmesi hedeflenmektedir.”diye konuştu. Akar, “Ulusal ve uluslararası düzeyde uygulanabilen bir yönetim sistemi modelini birliğimizde uygulamakla, birliğimizde kalite anlayışının gelişimini, kârın ve pazar payımızın artmasını, maliyetlerdeki azalmayı, yönetimde etkinlik ve olumlu kültürel değişimi sağlayacağız. Yani, birliğimize kazandıracağımız ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Belgesi ile kurumsallaşma yolunda önemli bir adım atmış olacağız.” dedi. ISO 9000 Nedir? Organizasyonların müşteri memnuniyetinin artırılmasına yönelik olarak kalite yönetim sisteminin kurulması ve geliştirilmesi konusunda rehberlik eden ve ISO tarafından yayınlanmış olan bir standartlar bütünüdür. ISO 9001:2008 Nedir? ISO 9001 standardı, her 5 yılda bir ISO tarafından gözden geçirilmekte ve uygulayıcıların görüşleri ve ihtiyaçlar doğrultusunda gerekli revizyonlar yapılarak yeniden yayınlanmaktadır. 2008 rakamı, bu revizyonun 2009 yılında yapılıp, yayınlandığını gösterir versiyon tarihidir. Köy-Koop Bursa Birliği İftar Yemeği Düzenledi »»Konuklar arasında Bursa Vali Yardımcısı, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü ve Şube Müdürlerininde yer aldığı iftar yemeği düzenlendi. Köy-Koop Bursa Bölgesi Tarım Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu olarak Tarımdan Sorumlu Vali Yardımcısı Hüseyin Eren, Bursa ilinine yeni atanan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ömer Çelik, İl Müdür Yardımcıları Nuri Çil, Gürsel Günay, Ömer Ceylan ve İl Müdürlüğü Şube Müdürlerinin katılımıyla iftar yemeği gerçekleşti. Köy-Koop Bursa Birliği tarafından düzenlen iftar yemeğinde yapılan konuşmalarda; Bursa ilinde faaliyet gösteren kooperatiflerin sorunları dile getirildi. Kooperatifçiliğin yaygınlaşması ve güçlenmesi için neler yapılabileceği, ortak paydalarda nasıl buluşulacağı konuşularak çözüm önerileri getirildi. Oldukça sıcak bir ortamda geçen iftar yemeği kooperatifçilerin kaynaşması açısından da bir vesile oldu. “Yerel Tohumların Geliştirilmesi Çalışma Grubu” kuruldu. Bu kapsamda; Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Muğla Ziraat Mühendisleri Odası, Muğla Kent Konseyi, Muğla Kent Konseyi Kadın Meclisi, Muğla Cumhuriyet Kadınları Derneği, Muğla Çevre Geliştirme Derneği ve Akdeniz Yeşilleri Derneğinin de içinde bulunduğu “Yerel Tohumların Geliştirilmesi Çalışma Grubu” kuruldu. “Yerli Ürün Pazarı” Çalışma grubu; 1. Etap bilgilendirme toplantıları, 2. Etap tarla gezileri olmak üzere köy gezileri düzenlendi. Köy gezilerinin sonucunda, yerli ürünlere pazar oluşturmak ve tüketicinin daha sağlıklı ürünleri tüketmesini sağlamak amacıyla, Köy-Koop Muğla Birliği, Muğla Belediyesinin tahsis etmiş olduğu alanda “Yerli Ürün Pazarı” nı kuruyor. Böylece; üretici ile tüketici arasında kopmaz bir bağ oluşturarak, ziraat mühendisi onayladı, yerli tohumlardan üretilmiş, sağlıklı, kaliteli ürünleri tüketiciye sunuluyor. Aynı zamanda da üreticiyi yerli ve organik koşullarda üretim yapmaya teşvik ediliyor. Köy-Koop Muğla Birliği İftar Yemeği Düzenledi »»Gıda Tarım Ve Hayvancılık Muğla İl Müdürlüğü, Köy-Koop Muğla Birliği ve Or-Koop Muğla Birliği Ortaklaşa İftar Yemeği Düzenledi. 2012 Kooperatifçilik yılı kapsamında; Muğla Vali Yardımcısı Ahmet Ali BARIŞ, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Songül TOPAL, Köy-Koop Muğla Birliği Başkanı Eray ÇİÇEK ve Yönetim Kurulu üyeleri, Or-Koop Muğla Birliği Başkanı Ahmet ÇETİNER ve Yönetim Kurulu üyeleri, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Yardımcıları, Şube Müdürleri, İlçe Müdürleri, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Muğla Birliği, Muğla Ziraat Odası, Üretici Birlikleri ve ilgili kuruluş ve odaların katılımıyla gerçekleşti. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl müdürlüğü, Köy-Koop Muğla Birliği ve Or-Koop Muğla Birliği tarafından ortaklaşa düzünlenen iftar yemeğinde ve sonrasında yapılan konuşmalarda; kooperatifçiliğin önemi vurgulandı. Köy-Koop Muğla Birlik Başkanı Eray Çiçek yaptığı açıklamada; “2012 Dünya Kooperatifçilik Yılı olması nedeniyle ülkemizdeki kooperatifçiliğin durumu, ülke ekonomisine katkısı açısından kooperatifçiliğin geliştirilmesi, önümüzdeki süreçte yapılacak olacak yeni plan ve projeler hakkında görüş alış-verişinde bulunuldu.” dedi. 4 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Ayçiçeği avans alım fiyatları açıklandı Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mustafa.kaymakci@ege.edu.tr Gıda Fiyatlarında Spekülasyon Kimin İşine Yarıyor? -1»»Bugünlerde ,kimi gazeteler “Gıda Krizi Kapıda!” başlıklarından geçilmiyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü,gıda krizinin kuraklığa bağlı olarak çıkabileceği endişesini belirtiyor. Ünlü emtia yatırımcısı diye gazetelerde boy atan Jim Rogers adındaki kişi de “Aç Kalacağız! “diyor ve yükselen fiyatlardan yararlanmak için yatırımların tarım şirketlerinden ziyade,borsa yatırım fonlarını tercih etmelerini ve kendi gıda emtia indeksinin 1998 yılından bu yana yüzde 250 prim yaptığını da belirtiyor. Bir başka deyişle, açık olmamakla birlikte,yaratılan gıda krizini bahane ederek gıda spekülasyonundan çıkar sağlanabileceğini söylüyor. (21Temmuz 2012 tarihli Cumhuriyet ve Hürriyet Gazeteleri). Buna karşılık görüşlerine başvurulan uzmanlar Burcu Taner’in haberine göre ise bakınız neler söylemişler (23 Temmuz 2012 Hürriyet Ege) Gıda Tekellerinin Oyunu Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi ,gıda fiyatlarındaki hiçbir artışın üreticiye faydasının dokunmadığını, uluslararası tekellerin oyununa dönüşmüş fiyat belirleme işlerinin tüketiciye de zarar verdiğini ifade etmiş. ABD gibi ülkelerin gıda rakamları konusunda şeffaf olmadığını, bu yüzden de belli verilere göre değerlendirme yapamadığını dile getiren Çiftçi, “Türkiye’de önümüzdeki yıl kuraklık olacak diye bir veri yok. Bu, spekülasyona dönük olabilir” demiş. Sonuçta küreselleşme koşullarında üreticinin her halükarda asla kazanmadığını belirten Çiftçi; “Bu oyunda kaybeden hep üretici oluyor. Son bir haftadır sahada dolaşıyorum. Ege’de zararın çoğu aşırı yağışlardan. Kuraklık söylentileri yapanlar bunu nasıl açıklayacaklar? Mısır üretimi düşüyor deniyor ama ülkemizde bölgesel olarak arttığını görüyoruz. Şeytanın avukatlığını yapmak gerekirse daha ileri vadede GDO üretimini meşrulaştırmak için bunun yapıldığını tahmin ediyorum” demiş. İzmir Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı Barış Kocagöz, “Bu kış yağışlar yeterli. Buğday hasadı da yeni bitti. Şu anda stoklarla ilgili bir sıkıntı yok. Mısır da zaten sulanabilen arazilerde yapılıyor. Pamuk da aynı. O haberlerde bahsedilen çoğu yer ABD’de doğanın kendi imkanlarıyla suladığı ürün yetiştirmesi yapılan yerler.” demiş. Çiftçi Sendikası Başkanı Abdullah Aysu ise “…temel gıda maddelerinin Dünya Ticaret Örgütü eliyle borsalarda ticarete konu edilmesi sonucu sayısı 10’u geçmeyen gıda tekelleri, istediği zaman spekülasyon yaratarak fiyatları yükseltmeye başladı. Gıdada istikrar için önce temel gıda maddeleri borsalardan çıkarılmalı” diye konuşmuş. Gıda Piyasası Kimin Denetiminde? Kapitalist ülkelerde gıda piyasası çok az sayıda gıda tekellerinin denetiminde. Türkiye’de de gıda sanayisinde şirket birleşmeleri ve satın almalarla birlikte yabancılaşma ve tekelleşme egemen bir durum aldı. Bu sektörde durum ne? Birkaç örnek verelim; ● Süt ürünleri piyasasını yedi büyük şirket denetliyor. Sektörde Pınar, Ülker ve Danone en büyükleri. Daha sonra SEK, Yörsan ve Dimes geliyor. ● Sıvı yağlarda baş aktör, Suudi Savola Group. Yağ sanayinde kurulu kapasitenin yüzde 65’i, pazarın yüzde 80’i yabancıların elinde. Ayçiçeği pazarının yüzde40’ı ise Suudi Savola Group’a geçmiş bulunuyor. ● Bira pazarının hemen tümü yabancıların. Pazarın dörtte üçü, Efes Pilsen ve geriye kalan ise İsrail firmasının. Pazarın hacmi 2 milyar dolar civarında. ● Margarinin yüzde 90’ına yakını üç büyük şirketin denetiminde. Bunlar, Ünilever, Ülker ve Marmara Gıda’ya ait firmalar. Gıda sanayinde meydana gelen tekelleşme ve yabancılaşmanın doğal sonucu olarak gıda perakendeciliği de tekelleşti ve yabancılaştı. Bugün, gıda perakendeciliğinin dört büyük yabancı tekelin, başta Fransız, Alman ve İngiliz kökenli firmaların (Carrefoursa, Migros, Metro, Tesco gibi) denetimine girdiği biliniyor. Bunun sonucu olarak; ● Dünyanın her yerinde olduğu gibi, küçük ve orta ölçekli işletmeler yok olma sürecine girmiş, sektörde bakkal sayısı hızla azalmıştır. ● Perakendeci Şirketlerin üretici şirketlere karşı pazarlık ve yaptırım güçleri artmıştır. Ürünlerin kalitesi, fiyatları, dağıtım ve ödeme koşulları ile raf alanı gibi konularda belirleyici, perakendeci sektör olmuştur.Bu durum, hem üreticinin, hem de tüketicinin perakendeciler tarafından aşırı sömürülmesine ortaya çıkarmış bulunuyor. ● Perakendeci sektörün yabancılaşması, giderek üretim sektörünü de olumsuz etkilemeye başlamıştır. Bugün neredeyse perakendeci süper marketlerde pazarlanan ürünlerin yarısı yabancı ülkelerden gelmektedir. Durumun bu şekilde gelişmesi, bir yandan üretimi olumsuz olarak etkilemekte, diğer yandan işsizliği körüklemektedir. Yerli malların kullanılması unutulma sürecine girmiş bulunuyor. »»Trakya Birlik, 2012/2013 iş yılı yüzde 50 yağ oranlı ayçiçeğine uygulanacak avans alım fiyatını 1,610 TL/ton olarak belirledi. Trakya Birlik Yönetim Kurulu’ nca yapılan açıklamada, yağlık ayçiçeğinin, Türkiye bitkisel yağlar tüketiminde yüzde 65-70 civarında paya ve yüzde 40 civarındaki yüksek yağ oranı ile ülkenin en önemli yağlık tohumu olduğu bildirildi. Yıllara göre değişiklik göstermekle ülkede üretilen yağlık ayçiçeğinin yüzde 30-50 orandaki bölümünün birlik tarafından mübayaa edildiği belirtilen açıklamada, 2012/2013 iş yılı Türkiye ayçiçeği rekoltesinin 1 milyon ton seviyelerinde gerçekleşmesinin beklendiği kaydedildi. Açıklamada, birliğe bağlı kooperatif ortaklarınca 2012/2013 iş yılı ayçiçeği alım kampanyasında 402 bin ton rekolte taahhüt edildiği bildirildi. Edirne, Babaeski, Kırklareli, Lüleburgaz, Havsa, Lalapaşa, Süloğlu, Pınarhisar, Vize, Ahmetbey kooperatifleri ile diğer kooperatiflerde yoğun olarak alımların devam ettiği vurgulanan açıklamada, “Birliğimize olarak değerlendirilmekte ve prime tabi tutulmaktadır. Buna göre her bir yüzde puan artışı için belirlenen alım fiyatı üzerine yüzde 1,5 oranında prim uygulanmakta, örneğin yağ oranı yüzde 45 olan üründe fiyat yüzde 7,5 yüzde 50 yağ oranı olması durumunda ise yüzde 15 prim eklenerek daha yüksek fiyat uygulanmaktadır. bağlı 48 kooperatifimize ait 90 alım merkezi ve iki fabrikamızda ham yağ oranına göre, 12 alım merkezimizde normal alım esaslarına göre olmak üzere toplam 102 alım merkezi ve iki fabrikamızda bugün itibariyle 35 bin 80 ton ham yağ oranına göre, 7 bin 30 ton normal alım esaslarına göre ve 395 ton high oleik cinsi ve 2,175 ton düşük yağ oranlı olmak üzere toplam 44 bin 680 ton ayçiçeği mubayaası gerçekleştirilmiştir. Ham yağ oranına göre yapılan alımlarda yüzde 41 ve üzeri yağ oranı çıkan ürünler yüksek yağ oranlı ürün Birliğimiz Yönetim Kurulunca 2012/2013 iş yılında ayçiçeğine uygulanacak avans alım fiyatı yüzde 40 standart yağ oranlı ayçiçeği ürünü için 1,400 TL/ton, yüzde 45 yağ oranlı ayçiçeği ürünü için 1,505 TL/ton, yüzde 50 yağ oranlı ayçiçeği ürünü için 1,610 TL/ton olarak belirlenmiştir. Ayçiçeği ürün bedeli ödemeleri imkanlarımız ölçüsünde peşin olarak yapılacaktır. Birliğimiz bugün itibariyle 300 bin ton ayçiçeği ürününü alabilecek finansal güce sahiptir. 2012/2013 iş yılı ayçiçeği alım kampanyasının ortaklarımıza ve camiamıza hayırlı olmasını dileriz” Çiftçiye 'kuraklık' affı İşadamları Tarıma Yöneldi »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin borçlarının 1 yıl süreyle erteleneceğini söyledi »»Birçok tanınmış işadamları son dönemde tarıma yatırım yapıyorlar. İncelemelerde bulunmak ve il tarımının değerlendirileceği ''ortak akıl toplantısı''na katılmak üzere Muş'a gelen ve Kuraklıktan dolayı çiftçilerin borçlarının ertelenip ertelenmeyeceği yönündeki soruyu cevaplandıran Eker, kuraklıktan etkilenen çiftçiler için bir af hazırlandığını bildirdi. Eker, şunları kaydetti: ''Bu af, Bunun için Bakanlar Kurulu'nda kararname imzaya sunulmuş durumda. 1 yıllık bir erteleme söz konusu. Çünkü kuraklık bu sene Doğu Anadolu illeri ile Orta Anadolu'da etkili oldu. Bu bir yıl kuraklığı değil, dönemsel bir kuraklıktır. Belirli zamanlarda yağış olursa bize çok büyük bir faydası olmaz. Nisan ayı bitkilerin büyüdüğü ve kardeşlenme yaptığı dönemdir. O dönem yağmur yağmazsa o bitki sap üzerinde büyür ve bunun yem bitkileri üzerinde olumsuz etkileri olur. Özellikle bu bölgede kuraklıktan zarar gören çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesiyle ilgili hazırlanan kararname, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Ben imzayı attım, diğer arkadaşlarım da imzaladı. Zannediyorum çok kısa bir süre içerisinde uygulamaya konacak. Yüzde 5 civarında faiz uygulanacak. Bundan kuraklıktan etkilenen iller faydalanacak.'' Ulusal Çay Konseyi Başkanı Sütlüoğlu oldu »»Ulusal Çay Konseyi Başkanlığı'na ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu seçildi. Rize Ticaret Borsası'nda yapılan Ulusal Çay Konseyi Başkanlığı Toplantısı'nda yönetim kurulu, Sütlüoğlu'nun konsey başkanlığını onayladı. Sütlüoğlu, toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, kendisini göreve layık bulanlara teşekkür ederek, "Amacımız Türkiye'de çay tarımını daha ileriye taşımak. Müstahsillerimizin sorunlarını çözmek" dedi. Üreticinin pazar payını genişletmeyi amaçladıklarını ifade eden Sütlüoğlu, "2023 yılı vizyonumuzda Türk çayını iyi bir yere getirmek istiyoruz. Türk çayının marka değerini artırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu. Tarım ve hayvancılık sektörüne son birkaç yıldır yatırım yapanlar arasında Koç, Doğan, Cıngıllıoğlu, Arıkanlı, Esas, Silkar, Söktaş gibi holdinglerle, Global Menkul Kıymetler, Saray Halı, Sancak, Özler, Öztiryaki ve Orka gibi gruplar bulunuyor. Tahincioğlu ailesi, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, tekstilci Remzi Gür, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş da İzmir'in Kınık ilçesinde tarım yatırımı yaptı ve Çatalca'da koyun yetiştiriciliğine başladı. Aşırı soğuğa dayanıklı buğday ve arpa çeşitleri geliştirildi »»Avrupa'nın sanayiye dönük EUROSTARS programı ile TÜBİTAK tarafından desteklenen projeyle kuraklığa ve aşırı soğuğa dayanıklı buğday ve arpa çeşitleri geliştirildi. Proje sonunda, kışlık kırmızı sert ekmeklik buğdayla iki kışlık arpa çeşidinin üretim izni alındı ve İç Anadolu Bölgesi'nde üretime başlandı. ProGen Tohum AŞ Ürün ve Pazar Geliştirme Müdürü Hüseyin Güngör, yaptığı açıklamada, Avrupa'nın sanayiye dönük EUROSTARS programı kapsamında desteklenen ''Kaliteli ve Yüksek Verimli Kışlık Tahıl Kaynaklarının Geliştirilmesi'' projesinin, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Slovenya, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan ile yürütüldüğünü belirtti. Türkiye'de 5 milyon hektarda kışlık tahıl yetiştirildiğinin varsayıldığını belirten Güngör, projeyle hastalık ve zararlılara, kuraklığa ve sert kış koşullarına, erken gelen sıcaklara dayanıklılık gösteren yüksek kaliteli tahıllar elde edileceğini ve genetik çeşitliliğin artacağını söyledi. Güngör, ''Tohumluk için her yıl yurt dışına milyonlarca dolar para akışının olduğu düşünüldüğünde, projenin firma ve ülke ekonomisi açısından önemi daha da anlaşılacaktır. Proje sonucunda kışlık kırmızı sert ekmeklik buğdayla iki kışlık arpa çeşidinin üretim izni alındı. İç Anadolu Bölgesi'nde üretimleri yapılarak Türk tarımına kazandırıldı'' diye konuştu. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği GÜNDEM 5 Dondurma mı? Sütlü buz mu? Tarih Tekerrür mü Ediyor? »»Dondurma; başta süt ve süt ürünleri, tatlandırıcı maddeler, stabilizer-emülsifiyerler, renk, aroma ve çeşni maddelerinden oluşan karışımın dondurucu olarak isimlendirilen özel ekipmanlarda işlenmesiyle elde edilen bir süt ürünüdür. »»Et ve süt üretiminde, sürdürülebilirliğin sağlanmasında en büyük etken, yem-süt, yem-et paritesi ve bu paritenin korunabilmesidir. Dondurma üretiminde; Süt yağının tamamının veya bir kısmının yerireçete belirlendikten ne; hurma yağı, hurma sonra kullanılacak hamçekirdeği yağı, ayçiçemaddeler ve bileşimleri ği yağı, hindistan cevizi saptanır, bir takım heyağı, soya yağı, mısırözü saplama yöntemleriyle yağı, pamuk yağı, fıstık kullanılacak hammadyağı gibi bitkisel yağlar delerden tartılacak mikDoç.Dr. Ayşe GÜRSOY veya hayvansal yağlar tarlar belirlenir. Tartılan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi kullanılarak üretilen hammaddeler karıştırıSüt Teknolojisi Bölümü ürünler “Mellorin” ya cılı paslanmaz çelik kaayse.gursoy@agri.ankara.edu.tr da bitkisel yağlı dondurzana önce sıvılar sonra ma olarak isimlendirilmektedir. Bunlar katı ve toz maddeler olmak üzere ilave aslında dondurma benzeri ürün ya da edilir. Karıştırma sıcaklığı genellikle imitasyon dondurmadır. Yasal olmadı50-60°C’dir. Bu işlemden sonra yabanğından belirli bir standartları bulunmacı maddelerden arındırmak için karışım maktadır. ABD’de ancak birkaç eyalette paslanmaz çelik veya bez filtreden süzügenel bileşimi belirleyen düzenlemeler lür. Daha sonra sırasıyla homojenizasmevcuttur. Türkiye’ de ise söz konusu yon, ısıl işlem, soğutma, aroma ve renk ürün yenilebilir buzlu ürünler içerisinde maddelerinin ilavesi, olgunlaştırma, yer almaktadır ve yağ oranının en az % 5, dondurulma, paketleme, sertleştirme ve süt proteini oranının en az % 2.2 olması depolama aşamalarından sonra tüketicigerektiği vurgulanmaktadır. ye ulaştırılır. Dondurulmuş ürünler içerisinde yer Dondurmanın üretiminde ve karışımınalan bazen de dondurma olarak algıda kullanılan maddelerin çeşit ve bileşilanan buzlu ürünler ya da yenilebilir minde ülkelere hatta bölgelere göre farkbuzların tüketimi son yıllarda giderek lılıklar bulunduğundan, ürünün yasal artmaktadır. Buzlu ürünler iki grupta tanımının yapılması ve sınıflandırılması incelenebilir. Aromalı Buzlar; sadezordur. Burada genellikle üretim yöntece su, şeker, stabilizatör, renk maddesi, mi, kullanılan maddeler, ürün içeriği ve meyve veya aroma maddesinden oluşan piyasaya arz şekli dikkate alınmaktadır. ve de içerisinde süt ve/veya süt ürünü Bildiğimiz anlamda dondurmayı (sütlü bulunmayan dondurulmuş bir üründür. dondurma) dondurma benzerlerinden İçerisinde en az % 0.35 oranında doğal ve buzlu üründen ayıran temel fark süt asit bulunur, %28-30 gibi oldukça yükyağı ile süt yağsız kurumadde varlığı ve sek bir şeker oranına sahiptirler. Daha miktarıdır. Nitekim İngiltere’de sadece kaba ve taneli bir yapıdadır, ağızda fesüt yağı içeren dondurmanın “süt ürünrahlatıcı bir etki yapar. Bu nedenle özellü dondurma/sütlü dondurma” olarak likle yazın çocuklar tarafından fazlaca satışına izin verilmektedir. ABD’de ise tercih edilmektedir. Meyveli buzlarda; dondurma olarak satılacak ürünlerin portakal, ahududu, limon, ananas en en az % 10 yağ ve % 20 toplam süt kuçok tercih edilen çeşitlerdir. Meyveli olrumaddesi içermesi gerektiği, süt yağımayanlarda ise; kahve, kakao, çikolata, nın tamamının veya bir kısmının yerine baharat, şekerlemeler ve damıtılmış albitkisel veya hayvansal yağ kullanılarak kollü içecekler çeşni maddesi olarak kulüretilen ürünlerin “mellorin” olarak lanılabilir. Sütlü Buzlar ise meyve ya isimlendirildiği açıklanmaktadır. da aroma maddesi, şeker, stabilizatör ve az miktarda süt ürünleri içeren üründür. Bileşiminde %2-5 gibi çok düşük miktarda süt kuru maddesi; yağlı veya yağsız süt, koyulaştırılmış süt veya dondurma karışımından sağlanabilir. Aromalı buzlarda kullanılan meyve ve çeşni maddeleri sütlü buzlarda da kullanılabilir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Koruma kontrol Genel Müdürlüğü buzlu ürünlerle ilgili olarak “Yenilebilir Buzlu Ürünler” tebliğini çıkarmıştır. Tebliğde sınıflandırmalar ve ürün özellikleri yer almaktadır. Ülkemizde ise; Türk Standartları Enstitüsü’nün TS 4265 sayılı Dondurma standardında dondurmanın bileşiminde su, şeker, çeşni ve katkı maddeleriyle birlikte süt ve/veya uygun diğer süt ürünlerinin bulunması gerektiği belirgin bir şekilde vurgulanmaktadır. İlgili standartta ayrıca dondurma kullanılan çeşni maddelerine (vanilyalı, çikolatalı, fıstıklı meyveli vs.) göre çeşitlere; tam yağlı (süt yağı en az %12), yağlı (süt yağı en az %8) ve yarım yağlı (süt yağı en az %4) olmak üzere tiplere ayrılmıştır. Tip özelliklerinde ayrıca en az toplam kurumadde ile yağsız süt kurumaddesi değerleri yer almaktadır. Yasal düzenlemelerle ilgili olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından dondurulmuş ürünlerle ilgili olarak iki tebliğ çıkarılmıştır. 2004/45 sayılı Türk Gıda Kodeksi Dondurma Tebliğinde de standarda (TS 4265) benzer şekilde tanımlamalar yapılmış ve bileşim özellikleri belirlenmiştir. Ancak burada piyasaya sunuş ve bileşim özelliklerine göre dondurma; “Sade, Meyveli, Maraş usulü ve Maraş Dondurması” olarak sınıflandırılmıştır. 2008-2009 yıllarında, parite üretici Bugüne geldiğimizde, yine kara bulutlehine korunamadığı için, üreticilar dolaşmaya başladı üzerlerimizde. lerin dayanma gücü kalmadı, maSüt hayvancılığı ve buna bağlı olarak, alesef o talihsiz olaylar yaşandı. et hayvancılığı SOS veriyor. Bir milyona yakın süt ineği ve daAşırı sert geçen kış, bahar yağmurlarımızlık düve kesime gönderilmişti. nın az oluşu ve ani sıcakların bastırmaKesilen süt inekleri, yavru veresı ile, hayvancılık için olmazsa olmamediği için, 2010 yılında et sıkınzımız olan hububatta %20 civarında Mehmet VAROL tıları başlamış, piyasadaki spekü- Köy-Koop Genel Başkan Vekili rekolte düşmesi ve ot kaybımız oldu. latörlerin baskısı ile, et ithalatı ve Bu kaybın karşısında, aynı aktörler canlı hayvan ithalatı gündeme gelmişti. devreye girdi, spekülatif prokopandalar ile piyasaları allak bullak ettiler. Peki, ithalat ile sorunları çözebildik mi? Maalesef çözemedik. Kesif yem ham maddelerinde, %30-50 oranında fiyat artışı, samanda % 300 fiyat artışı, yonca ve O günlerde yazılı ve görsel medyanın ana haberleri silajda % 100 fiyat artışı, buna bağlı olarak zam üsetin 35 liraya çıktığını, insanların et yiyemediğini tüne zam gelmeye başladı. yazıyorlardı. Milyarlarca Türk lirası karşılığı ithalat yaptık, nedense dün et 35 liraydı, bugün de 35 Sağlıklı işleyen piyasa şartlarında, süt-yem paritelira. si 1 – 1,5 olması gerekir iken, bugün 1-0,8 e geriledi. Bugün itibari ile, 1lt süt ile, değil 1kg yem, 1kg Et, 3 bilinmeyenli denklem, çöz çözebilirsen. Eti saman almanız dahi mümkün değil. üreten, kg. da 2,5-TL. zarar ediyor, zarar ettiğine ağlıyor. Bunca ithalata rağmen, devlet, 9 TL’ye et Dünya süt borsalarını incelediğimizde, Türkialıp, 12-TL’ye iç piyasaya satıyor, kasapta, marketye’deki süt fiyatları dünya süt fiyatlarının altında te kuşbaşı dana eti 35-TL. Tüketici alamadığı için değil. Bu şartlarda, süte zam yapılması da mümağlıyor. Mutlu olan devlet, çünkü para kazanıyor, kün değil. Ancak; devlet, işte burada devreye girip, mutlu olan birkaç ithalatçı firma, ithalattan para taban fiyat açıklaması yapmalı, sanayicinin almakazanıyor. Ne oluyor da, 12-TL.lik et, markette ve dığı kısmını, kendisi alarak geçici bir dönem için kasapta 35-TL’ye satılıyor, bunu sorgulayan yok. süt tozuna dönüştürüp, depolayarak ihtiyacı olan Ne görsel, ne de yazılı basın bunu hiç görmüyor. sanayicilere satmalı, ya da zararına da olsa, ihracatını gerçekleştirmelidir. Aynı sıkıntılar bugün de devam ediyor. Biz “balık beyinliler” dün yaşananları hemen unuttuk. Geç Devlet, çok acil olarak haftalık zam yapmaya başde olsa, tedbirler alıyoruz ama, unutkanlığımız layan yem fabrikalarını incelemeye almalı, yem hala devam ediyor. maliyet bedellerini inceleyip, yem zammına dur demelidir. Bunu yapamıyor ise, çok acil yem ithal Etteki sıkıntıyı çözmek adına, et ve canlı hayvan itetmeli yada yem ithalatına izin vermelidir. halatını başlattık. İthalattaki kazanç, o kadar iyi ki, bir daha bırakmadık. Yemdeki KDV kaldırılmalı, yada en alt sınır olan % 1’e çekilmelidir. Bakanlığımız, EBK aracılığı ile 9 TL’ye et ithal etti. İç piyasaya 12-TL’ye sattı. Her kilogramda 3-TL. Yemde kullanılan ithal edilmek zorunda kalınan, kar ederken, yerli üretici 1 kg. eti 15-TL’ye mal etti, yem hammaddelerinden alınan, vergi ve gümrük 14-TL’ye sattı. Her kilogramda 1 lira zarar etti. Ve fonları kaldırılmalıdır. bugüne geldiğimizde, 1kg dana etinin maliyeti 16Destekleme vermiş olmak için değil, bugün çıkmaz TL karkas etin 1 kg satışı 13,5-TL, üretici her kg da içerisine giren üreticiyi kurtarabilmek için, geçici 2,5-TL. zarar ediyor. Görmesi gerekenlerin gözü bir dönem için de olsa, Destekleme kalemleri yenikör, duyması gerekenlerin kulağı sağır. Kısaca, den gözden geçirilip, oranlar yükseltilerek, çok acil kimsenin umurunda değil. ödeme yapılmalıdır. Yerli üretici, çaresizlikten dayanıyor. Tek geçim Taleplerimizin bir kısmını, karşılanıyor olmasını kaynağı, o güzelim inekler. Evinin ihtiyacı ona görmek bizleri mutlu etti. Bu anlamda katkı kobakıyor, çocuğunun okul masrafları ona bakıyor, yan, başta bakanlığımız olmak üzere, üst düzey bankalara olan kredi borçları ona bakıyor. brokratlarımız ve emeği geçen herkese, ayrı ayrı Ama nereye kadar? teşekkür ediyorum. Bugüne geldiğimizde, aynı filmi tekrar seyretmeye Bakanlığımız, yem sıkıntısının bir kısmını ortadan başladık. Ve bugünlerde, hızla inek ve düve kesimkaldırabilmek için, TMO’nun kapılarını, gerçek leri başladı. Tarih, tekerrür mü ediyor? Yoksa o üreticiye açarak, yemlik arpa satışlarına başladı. kirli oyunlar, doldur-boşalt politikaları yeniden mi Bu çok iyi ama, fiyatlar yüksek, arpa fiyatları, biraz sahneye konuluyor? aşağılara çekilmelidir. Hayvancılıkta, ek yem desteklemesi gündeme Et’teki sıkıntı kadar, sütte de sıkıntı var geliyor. “Büyükbaş hayvan başına yem desteklemesi” lütfen; konuşmadan, icraat yapalım. Zira, 2010-2011 döneminde, Bakanlığımız sütteki krizi zaman aleyhimize işliyor. Ette olan sıkıntılarımıaşma noktasında güzel çalışmalar yaptı. Süt tozu zın ortadan kaldırılması için, geçici bir dönem de ithalatını durdurdu, içeride süt tozuna teşvik veolsa, ette müdahale alımları yapılsın. Çünkü; et rerek yerli ve yerinde üretimi teşvik etti. Okul sütü üreticisi, günlük zarar ediyor, gün geçtikçe batıyor. projesi ile, iç piyasaya moral verdi. O moral ile, buBunca olanlara rağmen, ben umutluyum. Tagüne geldik. Ve tarihinde ilk defa, 6 aylık dönem rih tekerrür etmeyecek, etmemeli… için süt satışları yaptık. Daha da ileriye giderek, 3 Şu anda, Süt ve Et havancılığı alarm veriyor. aylık görüşme yapıp, 9 ay sonraki fiyatları belirler duruma gelmiş idik. Yarın çok geç olabilir. Foça domatesi Avrupa mutfağında Temel bileşen olarak süt ve süt ürünlerinin kullanıldığı dondurmalar her mevsim tüketilmesi gereken ve yaş sınırı olmayan bir üründür. Özellikle de diğer süt ürünlerini tüketemeyen çocuklar için süt tüketimi açısından çok iyi bir alternatiftir. Diğer taraftan buzlu ürünler de dondurma olarak düşünülmediği sürece serinletici ürünlerdir. Ancak dondurma ve buzlu ürünler kesinlikle birbirine karıştırılmamalıdır. Burada önemli olan; tüketicinin ne yediğinden emin olması ve etiket bilgilerini doğru değerlendirmesidir. »»İzmir’in Foça ilçesine bağlı Gerenköy’de, binlerce dönüm arazi üzerinde yetiştirilen domatesler, sebze halleri ve salça fabrikalarına satılırken, mahsulün büyük bir bölümü de kurutularak yurt dışına ihraç ediliyor. Gerenköylü üreticilerin kuruttuğu domatesler, ihracatçı firmalar aracılığıyla başta İtalya ve İngiltere olmak üzere Avrupa'da çeşitli ülkelerin mutfaklarını süslüyor. Foça Ziraat Odası Başkanı Ercan Yüksektepe, kurutulan domateslerin Avrupa’nın yanı sıra Amerika ve Avustralya kıtasındaki bazı ülkelere de ihraç edildiğini söyledi. Bölge ikliminin domates kurutmaya oldukça elverişli olması nedeniyle bu işin yörede yaygınlaştığını belirten Yüksektepe, böylece köylüye alternatif bir kazanç kapısı açıldığını da sözlerine ekledi. 6 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği AB - KOOPERATİFÇİLİK Krize Karşı Dünyanın En Büyük İşçi Kooperatifi Resesyonla boğuşan İspanya'da ekonomik başarı hikayelerine pek rastlanmıyor. Ama kuzeydeki Bask bölgesindeki dünyanın en büyük işçi kooperatifi böyle olumlu bir örnek sunuyor. İspanya genelinde işsizlik oranı yüzde 25'lerde seyrederken Bask ülkesinde oran yüzde 15; kooperatifin bulunduğu Guipuzcoa bölgesinde ise daha da düşük. Mondragon kooperatifi 250 şirket ve örgütten oluşan bir kolektif. 85 kişinin çalıştığı Guipuzcoa'daki Mondragon montaj fabrikası da bu kolektifin bir parçası. Burada sanayi ürünleri üreten makinalar yapılıyor. Güneş enerjisi panelleri bunlardan biri. Şirketin ticari müdürü İnaki Legarde, krizin etkisindeki Avrupa'nın çoğu bölgesinde yenilenebilir enerji için hükümet sübvansiyonlarının tükendiğini ve bunun kendi şirketlerini de etkilediğini belirtiyor. İspanya ve Avrupa'daki satışlarının azaldığını belirten Legarde, artık Güney Afrika, Brezilya, Çin ve Kuzey Afrika gibi bölgeleri hedeflediklerini ifade ediyor. Bugünkü en büyük iki projeleri ise Kazakistan ve Litvanya'ya yönelik. Halkın Sesi Ülke içi satışların azalması nedeniyle Mondragon montaj fabrikası 2008 ve 2009'da bazı işçilerini işten çıkarmak zorunda kalmış. Ama işini kaybeden işçiler, kooperatife bağlı diğer şirketlerde işe başlamış. 2010'da işlerini yeniden yoluna koyan fabrika, işten çıkardığı işçileri yeniden işe almış. Legarde, "neyse ki bugün herkes için iş var ve diğer şirketler sıkıntıda olduğu için biz onlardan işçi alıyoruz" diyor. Fagor Arrasate, Mondragon'da 600 kişiyi istihdam eden başka bir şirket. Otomobil parçaları üreten makinalar yapılıyor bu şirkette. Şirket çalışanlarının çoğu aynı zamanda şirkette hisse sahibi. Bunlar şirketi etkileyen önemli kararlar alan genel kurulda oy kullanabiliyor. Diğer kararların ise genel kurulun seçtiği idari konsey tarafından onaylanması gerekiyor. Fagor Arrasate'de çalışan 34 yaşındaki teknisyen Anoitz, "aynı sorun üzerinde çok sayıda kişi kafa yorduğunda daha iyi çözüm üretiliyor" diyor. NİÇİNİ BİLİYORUZ AMA NASILI HENÜZ BULAMADIK »»Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Tarım, uzun yıllardan beri büyük bir tezat yaşıyor. Bir yanda tarım yeryüzünde yaşamın vazgeçilemeyecek kadar önemli kaynağı olarak gösterilirken, diğer yandan bu vazgeçilmez kaynağı üretenler toplumların en az gelirini kazanabiliyor. Anoitz, işlerin yolunda gitmemesi durumunda çalışanların kendi ücretlerini düşürme kararı alabileceklerini belirtiyor. Şirkette en üst düzey yöneticilerin maaşları ise ortalama işçi ücretinin altı katı ile sınırlanmış durumda. Eşitlikçi Bir Kültür Mondragon Automocion adlı otomotiv şirketinin başkanı Oskar Goitia, bu işletme modelinin işleyebilmesi için "konsensüs" gerektiğini belirtiyor. Goitia, bu konsensüsün sağlanmasında açıklama ve ikna için biraz daha fazla zaman harcanması gerektiğini, fakat bu sağlandığında herkes aynı doğrultuda hareket ettiği için kararların daha etkili uygulandığını ifade ediyor. Mondragon kooperatifindeki şirketler de Euro Bölgesi krizinden muaf değil, ama bugüne kadar hiçbir şirket kapanmak zorunda kalmadı. Bask ekonomisinin bu yıl yüzde 1,2 oranında, İspanya ekonomisinin ise yüzde 1,5-1,8 dolayında küçülmesi bekleniyor; fakat kooperatife bağlı şirketlerin birçoğu diğer ülkelere yönelik işler yaptığı için bu daralmadan etkilenmiyor. Ancak Bilbao'daki Deusto işletme okulunda ekonomist olan Manuel Escudero, Mondragon modelini başka yerlerde uygulamanın zor olduğunu belirtiyor. Bölgede hakim olan "köklü eşitlikçi kültür"ün bu modelin uygulanmasında etkili olduğunu vurgulayan Escudero, kooperatifi incelemek amacıyla gelenlerin bu modeli diğer bölgelerde uygulamakta zorluk çektiğini ifade ediyor. ICA’de KOOPBANK’ın Başarı Öyküsü »»Merkezi İsviçre’de bulunan Uluslararası Kooperatifler Birliği resmi web sitesinde KOOPBANK’ın başarı öyküsüne yer verdi. Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) dünya çapındaki kooperatifleri bir araya toplayan, temsil eden bağımsız ve dünyanın en büyük apolitik sivil toplum örgütü olarak hizmet vermektedir. Kooperatifler yararına etkin ve verimli bir küresel ses olup, bilgi, uzmanlık ve koordineli hareket için bir forum oluşturabilmek adına varlığını sürdürmektedir. ICA üyeleri, tarım, bankacılık, balıkçılık, sağlık, konut, sanayi, sigortacılık ve turizm de dahil olmak üzere ekonominin tüm sektörlerinde uluslararası ve ulusal kooperatif organizasyonları olarak hizmet vermektedirler. Uzun yıllardan beridir Koopbank’ın üyesi bulunduğu ICA şu anda 250‘den fazla üye organizasyonuyla yaklaşık 100 ülkeden bir milyar insanı temsil etmektedir. Küresel anlamda kooperatifler için 100 milyon kişinin çalıştığını belirten ICA çeşitli projelerle üyelerine destek vermeye devam etmektedir. Belli aralıklarla önemli konulara toplumların dikkatini çekmek ve atılımcı eylemleri cesaretlendirmek adına Uluslararası yıl ilan eden Birleşmiş Milletler Genel Meclisi, 18 Aralık 2009 tarihli bir karar ile 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etmiştir. Yoksulluğun KOOPERATİF azaltılması, istihdam ve sosyal bütünleşme için kooperatif işletmelerinin değerli katkıları konusunda kamu bilincini artırmak için tasarlanmış olan bu karar sosyo-ekonomik kalkınmayı sürdürmek ve alternatif olarak kooperatif iş modelinin altını çizmeyi amaçlamaktadır. Bu karar bağlamında KOOPBANK’ın kuruluşundan bugüne kadar Kuzey Kıbrıs’ta gerek kooperatiflere gerekse tüm halka sağladığı desteği ve yer aldığı tüm sektörlerdeki başarı öyküsünü içeren yazıya 7 Ağustos günü yer vererek günün hikâyesi seçmiştir. ICA’ ya bağlı resmi web sitesindeki yazıya www.stories.coop sitesinden erişilebilir. Gerçekten anlatması güç, yaman bir çelişki. Üstelik Dünyanın her yerinde bu gerçek hiç değişmiyor. Sizler bütün ailenizle birlikte gece gündüz bütün bir yıl hiç durmadan çalışıyorsunuz. Sonuçta elinize geçen karın tokluğundan biraz fazlası. Peki bu hak mı ? Sizler de artık öğrendiniz; siz istemediğiniz sürece hiç kimse hakkınızı size vermez. Ancak siz yeterince güçlü iseniz hakkınızı alabilirsiniz. Fakir iseniz, küçük ölçekli iseniz güçsüzsünüz demektir. Gücünüz yoksa da hakkınızı koruyamazsınız, emeğinizin karşılığını alamazsınız.. Üstelik hayatta kalmaları için mutlak ihtiyaçlarını karşıladığınız toplumda bile, hiç kimse bunu umursamaz. Herkesin bildiği bir ata sözü vardır, “Büyük balık, küçük balığı yutar”. Doğanın acımasız ama herkes tarafından kabul edilen bu kuralı küresel liberal ekonomi için de geçerlidir. Acımasız, hatta vahşi olarak nitelendirilebilecek günümüz ekonomisi içinde hayatta kalabilmenin tek yolu rekabet edebilecek kadar güçlü olmaktır. Rakipleriniz ile tek başınıza rekabet edebilecek kadar güçlü değilseniz, hayatta kalamazsınız. Ama artık hepimiz biliyoruz. Ülkenin neresinde ve hangi yaşta, hangi tahsilde olursak olalım, ne üretirsek üretelim, birlikte olmazsak var olamayacağımızı öğrendik. Güçlü olmak için mutlaka bir örgüte ihtiyacımız var. Kime sorarsak soralım, hemen herkes örgütlerin yararlarını saymakla bitiremez. Hatta şu anda elinizde tuttuğunuz gazetemizin içinde bile bir çok yazarımız size bunu anlatan yazılar yazmışlardır… Yani hepimiz Niçin örgütlenmemiz gerektiğini biliyoruz. Ama henüz cevabını tam olarak bilmediğimiz bir şey var. Nasıl Örgütlenmeliyiz?... Gerçekten de 150 yıldan fazla bir süredir tarım alanında örgütlenmeye çalışıyoruz. Toplam 22 milyonluk tarım nüfusumuzun yaklaşık %50’sini, 16 binden fazla tarım örgütü altında toplamayı başarmışız. Peki bu gerçekten de bir başarı mı ? Üreticisi, örgüt yöneticisi, devlet idarecisi hatta tüketici bile şikâyetçi ise istenilen hedefe ulaşabildiğimiz söylenemez.. Halen 5 adet bakanlığın sorumluluğunda, 13 adet kanuni dayanağı olan, 15 farklı türde tarımsal amaçlı üretici örgütü ile üreticilerimizi güçlü kılmaya çalışıyoruz. Bunun adına, örgüt kirliliği deniliyor. Bu kadar çok bakanlık sorumlu olursa ortada sorumlu devlet kuruluşu kalmıyor. Bu kadar çok kanun olursa, kanunlar birbirinin içine giriyor ve ortada hukuk kalmıyor. Bu kadar çok türde örgüt olursa, örgüt altında birleşme değil örgütler altında parçalanıp dağılma oluyor… İyi de kim kurdu bu düzeni, dışarıdan bir takım mihraklar mı geldi de yaptı. Tabii ki de cevap hayır. O zaman kim düzeltir bu durumu, cevap gayet basit; dışarıdan kimse gelip te hayrına yardım etmeyeceğine göre, ya biz kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz, ya da bu sorunun içinde boğulacağız. Artık örgütlenmemiz gerektiği konusundaki bilincimizin üzerine ilave olarak, kurduğumuz örgütün bizim malımız olduğu bilicini de oluşturmalıyız. Kurduğumuz kooperatifimizin, hırçın bir denize Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu benzeyen piyasada hayatta kalmaya çalışan bizlerin can simidi olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu nedenle, ailemize, tarlamıza sahip çıktığımız gibi kooperatifimize de sahip çıkmalıyız. Her kuruşun hesabını sormalıyız. Hiç kimsenin kooperatifi babasının malı gibi kullanmasına, siyasi yatırım yeri olarak görmesine, kişisel çıkarlar için kullanmasına ya da bir takım çevrelerin menfaatleri odağı haline getirmesine izin vermemeliyiz. Kooperatifimize namusumuz gibi sahip çıkmalıyız. İşte nasıl örgütlenmeliyiz sorusunun cevabında olması gerek temel inanç budur. Eğer bizler kooperatifimize sahip çıkarsak, hiç kimse amacı dışında kullanamaz. Devletin bürokratı, teknokratı verdiği emeğin, harcadığı desteğin boşa gitmediğini görür ve işini ciddiye alarak yukarıda sıralanan sorunlara canla başla çözümler üretir. Bugüne kadar karşılaşılan kötü örneklerin toplumda yarattığı kötü etkiyi siler. Kooperatifçiliğin üretici ile Bakanlığımızın hep birlikte oynadığı bir takım oyunu olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkartmamalıyız. Hepimiz aynı takımın oyuncularıyız. Ancak dayanışma içinde olursak ve iyi bir planlama yaparsak başarılı olabiliriz. Peki bunu yapmak zor mu? Elbette ki değil. Bugün gelişmiş ülkeler bunu başarmış. Onların tarımlarına bakınca; hep kooperatiflere dayalı bir gelişim görüyoruz. Bu bir tesadüf olamaz. Onların başardığını biz de başarabiliriz. Avrupa Birliği’nin nasıl başarılı olduğunu biliyoruz. Avrupa tarımında, kırsal kalkınmada ve piyasanın ortak düzenlenmesinde kooperatiflere nasıl önem verdikleri, hangi görevleri ve sorumlulukları yerine getirmelerini beklediklerini bu köşede daha önce sizler ile paylaştım. Artık üye devletlerin tarım bakanlıklarının kayıt tutmadan desteklerin dağıtılmasına, piyasaya müdahaleden üretimin planlanmasına kadar bir çok alanda yetkilerinin önemli bir bölümünü devralabilecek örgüt yapılarının kurulduğunu biliyoruz. Yakın geçmişte Avrupa Birliği’ne son üye olan, merkezi doğu bloku ülkelerine bile örgütlenmeyi nasıl mutlak şart olarak ileri sürdüklerini gördük. Geçen sayımızda İspanya’daki balıkçı meslektaşlarınızın başlangıçta ne zorluklar çektiğini ve bugün nasıl refaha ulaştığı inceledik. İspanyollar bize, piyasada etkin olmak ve belirleyici rol oynamak için bir an evvel güçlü kooperatif yapısını oluşturabilecek bir birleşmeye yönelik yapılanmaya gitmemizi tavsiye ediyorlar. İspanya örneğinde, Avrupa Birliği uygulamalarında ortak bir nokta var: Çiftçiler, kooperatifini sahibi olduğu bir şirketi gibi görüyor. İşte bizim Avrupa birliğine uyumun anahtarı da bu zihniyetin benimsenmesinde yatıyor. Gelecek sayıda AB’de kooperatif yapılarını anlatmaya devam edeceğiz. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM 7 Bir Ekosistem Mühendisi: Bok Böceği’nin Bilinmeyen Yönleri Çocuklara Bilinçli Tüketim İçin Eğlenceli Tarım Eğitimi »»Bilindiğinin aksine toprak içerisinde yaşamakta olan canlılar da, doğal dengenin sürdürülmesinde çok önemli görevler yapmaktadır. »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çocukları, sağlıklı beslenme, organik gıda ve iyi tarım ürünleri konusunda bilinçlendirmek amacıyla ''tarım ve çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı. Dünyadaki yaşamın sürmesi bok kümesinin içine yukusursuz işleyen bir geri dömurtalarını bırakmakta ve nüşüm sistemine bağlıdır. Bu toprağın altında yeni bir sistemi işleten canlılardan bir canlı gelişmektedir. Mısırkısmı toprağı kendine yaşam lılar işte bok böceğinin bu yeri seçen bitkisel ve hayvansal dönüşümüne duydukları organizmalardır. Bu dönüşüm hayranlık yüzünden onu sisteminde, en büyüğünden güneşin döngüsüyle ilişkiArzu SAKA tek hücrelisine kadar topraklendirmektedirler. Ayrıca Ziraat Mühendisi taki canlılar, dünyayı insanlar mısırlıların mumyalama için yaşanabilir kılan pek çok arzu-saka@windowslive.com işlemini gerçekleştirirken görevler üstlenmektedirler. bok böceklerinin pupa Bu görevlere ait ilgi çekici bir örnek olaevresinden etkilenmiş olabilecekleri dürak, Ankara Üniversitesi’nde Entomolog şünülmektedir. İnançlarına göre ölen kişi bir hocamızın aktardığı bir anekdottan söz de tıpkı batan güneş ve bok böceği gibi bir etmek yerinde olacaktır. Avustralya bilindipupa evresi geçirmekte, ardından yeniden ği gibi en son keşfedilen kıtadır ve buraya oluşup ve hayat bulmaktadır. insanlar, başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinden göç ederek yerleşmişlerdir. Bu göçmenler buldukları geniş otlakları değerlendirmek amacıyla göçmenler ABD’den büyük baş hayvan ithal ederek ile burada üretime başlamışlardır. Ancak, bir süre sonra otlaklarda yayılan hayvanların meydana getirdiği yoğun dışkıların, düştüğü yerde olduğu gibi kaldığını ve zamanla otlakların kullanılmaz duruma geldiğini görmüşlerdir. Bu hayvan gübrelerinin neden toprak üstünde kaldığının araştırılmaEski Mısır’da “Scrabeus sacer” adı verilen sı sonucunda, sığır gübresini parçalayan, bok böceği şeklinde muskalar ve mühürler onu besin kaynağı ve üreme ortamı olade kullanılmaktaydı. Bir diğer ilginç konu rak kullanan bok böceği türünün bu topda eski mısır din adamlarının yumurtayı raklarda bulunmadığını ve Avustralya’da erkek bok böceğinin yaptığını düşündükmevcut olan bok böceklerinin ise sadece lerinden ötürü yeni yaşamı erkeğin verdikanguru dışkılarına özelleşmiş olduklarını ğine inanmaları ve iyiliklerin erkeklerden, anlamışlardır. Sığır cinsi büyük baş haykötülüklerin ise dişilerden geldiğini iddia vanlar Avustralya’nın doğal hayvan popüetmeleridir. lasyonu içerisinde yer almadığından, sığır Bilinen bu mitolojik ve sembolik özellikdışkılarını yok edecek bok böceği türleri lerinin yanında, aslında bok böceklerini de burada bulunmamaktadır. Bu nedenle gezegenimizin en değerli ekosistem müAvusturalyalılar sığır dışkılarına özelleşhendislerinden biri olarak kabul edebiliriz. miş bok böceklerini ABD’den ithal edilerek Bok böcekleri; toprakta tünel açma davraüretilmiş ve bütün kıtaya salınarak dışkı nışıyla toprağın suyu emme kapasitesini sorunu aşılmıştır. Bundan dolayı bu böcek arttırmaktadır. Bu böceklerin hayvan dış‘Avustralya’yı boktan kurtaran böcek’ olakılarını kullanma faaliyetleri, toprağa orrak da literatürlerde yer almaktadır. ganik madde kazandırmaktadır. Bu durum bitkisel üretimde önemli verim artışlarına neden olmaktadır. Ayrıca ergin bok böceklerinin beslenme davranışı yüzey kirliliğinin önlenmesine de yardımcı olmaktadır. Yapılan gözlemler sonucunda bok böcekleri hayvan dışkısında gelişen birçok istenmeyen böcek popülasyonlarının, özelikle de sinek türlerinin önemli derecede azalmasına neden olmaktadır. Bunların yanı sıra bok böceklerinin hem hayvan dışkılarını küre yaparak toprak altına taşımalarıyla çiftlik hayvanlarının dışkılarından azot kaybının Bok böceği, Mısır mitolojisinde en fazla azaltılmasına hem de çiftlik hayvanlarında kendini gösteren sembollerden birisi olup, zararlı olan mide-bağırsak parazitlerinin kısmen ya da tamamen dışkıyla beslenen azaltılmasında hayli etkili oldukları birçok böceklerin ortak adıdır. Bok böcekleri, Kınaraştırıcılar tarafından bildirilmektedir. kanatlılar (Coleoptera) takımında bulunGezegenimizdeki tüm canlılar gibi bok bömaktadır. Bu böceklerin besin döngüsüne ceklerinin de ekosistemdeki görevlerini olan katkılarının yanın da toprak verimliliyapabilmesi için zararlı tarımsal faaliyetğine de önemli katkılar sağlamaktadır. Bok lerden kaçınılmalıdır. Ayrıca bilinçsizce böcekleri sert kabuklu böceklerdendir ve kullanılan kimyasal gübre ve pestisitler, bok birçoğu parlak metalik renklerde ve 5-60 böceği popülasyonunun azalmasına dolamm büyüklüğündedir. Bu böcek, hayvan yısıyla bok böceklerinin doğaya olan katkıdışkılarından küre imal edebilen tek böcek larının önlenmesine neden olmaktadır. Bu türünü oluşturmaktadır. Ön ayaklarının sebeplerden dolayı; ekosistem mühendisi yardımıyla dışkıdan iri bir küre yapmakolarak kabul edebileceğimiz bok böceğinin ta, bu kürenin içine yumurtalarını bırakıp, faaliyetini sürdürmesi veya arttırması için küreyi başı hep doğuya dönük olarak, arka yetiştiricilerin dikkat edebileceği konular ayaklarıyla yuvasına iterek götürmektedir. arasında; mümkün olduğunca sentetik biBok böceği türlerinin oldukça özgün ekoleşiklerin kullanıldığı kimyasal mücadeleye lojik gereksinimlerinin olduğu bilinmekbaşvurulmaması, alternatif diğer yöntemtedir. Her ayrı hayvan dışkısı için ayrı bok lerden; kültürel yöntemler, biyoteknik saböceği türü bulunmaktadır. vaşım yöntemleri ve biyolojik mücadeleye Bu bilgilerin yanı sıra bok böceğinin inöncelik verilmesi, tarım ilaçlarının kullasanlar için farklı sembolik anlamlarının nımı gerekli ve zorunlu olduğunda ise bok olduğu bilinmektedir. Eski Mısır’da kutsal böceklerine en az zarar verecek ilaçların sayılan bok böceği, güneşin göklerdeki hatercih edilmesi, ayrıca sığırları yoğun olarak reketini sağlayan tanrı Kheper’in sembolik büyük miktarda tohumla beslemekten kaçıişareti olup, bu işaret yeniden doğum anlanılması, dışkı kalitesini iyileştirecek biçimmına gelmektedir. Bok böcekleri toprak üsde meraların ıslah edilmesi ve çiftliklerdeki tündeki dışkıları yuvarlayarak top halinde bok böceği türlerinin sayısını artırarak, faaşekillendirip, bu topu yer altına getirmekte liyetlerinin yılın daha uzun dönemine yayılve bir yuva yapmaktadır. Küre halindeki masının sağlanması gerekmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, sağlıklı beslenme, organik gıda ve iyi tarım ürünleri konusunda bilinçlendirmek amacıyla ''tarım ve Çocuk'' adlı internet sitesini hizmete açtı. Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamaya göre, dünyada doğanın hızla kirletildiği bir dönemde, gelecek nesillerin daha bilinçli olması amacıyla başlatılan Tarım Çocuk Kampı'ndan sonra ''tarım ve çocuk'' adlı internet sitesi de faaliyete geçti. Kendi alanında bir ilk olma özeliğine sahip site, bilgiyi eğlenceli bir hale getirerek sunuyor. Bakanlığın internet sitesinin ana sayfasından giriş yapılabilen portala ''www.tarimcocuk.gov.tr'' adresinden de ulaşılabiliyor. Çocuklara organik gıdanın öneminin anlatıldığı web sitesinde, konularına göre yapılan renkli çizimler çocukların duygu dünyasına hitap ediyor. Portalda, oyundan boyamaya kadar çocuklara yönelik pek çok etkinlik bulunuyor. Bakanlık, internet ortamında oluşturduğu bu renkli platform aracılığıyla, çocukların tarıma olan ilgisini artırmayı ve bilgilerini geliştirmeyi hedefliyor. ''Oynamaya başla, doğayı keşfet, yap öğren, oku öğren, izle öğren'' gibi bölümlerde, çocuklara doğanın korunmasına ilişkin hayati öneme sahip bilgiler sunuluyor. Ekmeğin yapımı, küresel ısınmanın tehlikeleri görüntülerle anlatılıyor. Sitede yer alan oyun, boyama, bulmaca, haber, video gibi faaliyetlerle çocuklara, tarım ve tarımla ilişkili konularda kendilerini geliştirme fırsatı sunuluyor. ''Tarım nedir, tarım ve biz, sağlıklı yaşam, çocuk tarım kampı'' bölümlerinde ise çocukların bu konularda farkındalığının artırılması amaçlanıyor. Hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin doğa eğitimi alabileceği sitede, ekimden dikime, tarım ve doğayla ilgili birçok bilgi bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına uyumlu olan tarım ve çocuk, öğretmenler için hazırlanan referans kitapla destekleniyor. Videolarla da desteklenen sitede, ''izleyelim öğrenelim'', ''boyama yapalım'' gibi kategorilerde çok sayıda konu, çocukların anlayabileceği bir dille anlatılıyor. İnteraktif bir yapıda hazırlanan sitede ayrıca çocuklar için bilmece ve bulmacalara da yer veriliyor. Birbirinden ilginç oyunların da yer aldığı Tarım ve Çocuk'ta sütün faydaları da anlatılıyor. 8 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Eğitimde yeni alternatif: Eğitim kooperatifleri »»Yeni sistem 4+4+4'e geçilmesinin ardından Gümrük Bakanlığı'nın hibe desteği sözü de gelince eğitimde kooperatif ortaklık modeline ilgi ciddi oranda arttı. Bakan Yazıcı vatandaşları eğitim kooperatifi kurmaya davet ederken sayısı 16 olan eğitim kooperatifine 3 ayda 5 yenisi eklendi. 5 kooperatif daha izin bekliyor. Eğitimde 4+4+4 sistemine geçildikten sonra devletten hibe desteği sözü de gelince yeni ortaklık modeli olarak eğitim kooperatiflerine ilgi arttı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, eğitim sisteminin sorunlarının aşılabilmesi için vatandaşları kooperatif ortaklık modeli çerçevesinde eğitim kooperatifi kurmaya davet etti. Eğitim kooperatifi kuranlar gelecek yıldan itibaren yeni yatırımlarına devletten hibe desteği alabilecekler.Geçen yıla kadar sayıları sadece 16 olan eğitim kooperatifleri, 4+4+4 yasasının çıkmasıyla yoğun bir ilgi görmeye başladı. Yasa çıktıktan sonra 5 yeni eğitim kooperatifi kuruldu, 5 yeni başvuru da izin için inceleniyor. Sermayesi küçük olduğu için şirket kuramayan çok sayıda kişinin bir araya gelerek yatırım yapmasına olanak veren eğitim kooperatiflerine ilginin artmasında, gelecek yıldan itibaren Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca uygulamaya konulacak kooperatif destek programının da etkisi oldu. Bu program çerçevesinde üretim ve istihdama yönelik projeler için hibe desteği sağlanacak ve kullanılacak kredilerin bir kısmı devlet tarafından karşılanacak. Bu konuda başarılı örnekler arasında Bursa'da kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi ilköğretim ve ortaöğretim okullarının yanı sıra öğrenci yurdu yer alıyor. Düzce'de kadınlar tarafından kurulan Nilüfer Kadın Kooperatifi de eğitim alanında yatırımlarla dikkat çekiyor. Yazıcı'dan Davet Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Türkiye'nin eğitim sorununun çözümünde kooperatif modelinin önemli bir rol oynayacağını belirterek, vatandaşları eğitim kooperatifleri kurmaya davet etti. Dünyada ortalama eğitim süresi 11-12 yıl düzeyinde iken Türkiye'de ye- tişkin nüfusun ortalama eğitim süresinin 6 yıl civarında olduğuna dikkat çeken Yazıcı, AB ülkelerinin 2020 yılına kadar nüfuslarının en az yüzde 90'ını lise mezunu yapmayı hedeflediğini vurguladı. Sağlanan olumlu gelişmelere rağmen Türkiye'de okullaşma oranının hala düşük olduğunu vurgulayan Yazıcı, 4+4+4 düzenlemesiyle benimsenen hedeflere ulaşılabilmesi için vatandaşlara kooperatifleşmeyi önerdiklerini ifade etti. Dünyada eğitim kooperatiflerinin yıllık cirosunun 1 milyar dolara ulaştığını kaydeden Yazıcı, İspanya ve Japonya'da bu modelin başarıyla uygulandığını anlattı. Bakanlık olarak başarılı dünya örneklerini yakından takip ederek Türkiye'deki eğitim kooperatiflerinin sayısını artırmayı hedeflediklerini kaydeden Yazıcı, halen 21 eğitim kooperatifinin faaliyet gösterdiğini, bu kooperatiflerin daha çok akademik personel ve öğretmenler tarafından kurulduklarını belirtti. Yazıcı'nın verdiği bilgilere göre, eğitim kooperatifleri okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açıp işletebiliyorlar. Bu kooperatifler ayrıca her türlü özel kurslar ile öğrenci yurtları ve misafirhane açabiliyorlar. Hattat Traktör'ün gözü Avrupa'da »»Türkiye'nin yerli traktör üreticisi Hattat Traktör, Avrupa pazarında hızlı büyümesini sürdürüyor. Yüzde 100 yerli sermaye, Türk mühendisler ve Türk yan sanayi üretimi ile Çerkezköy'de 2002 yılında traktör üretimine başlayan Hattat Tarım, A 110 serisi ile Avrupa'da kazandığı 'Yılın Traktörü ve Yılın Tasarım' ödülünü iki yıl üst üste egale etti. Hattat Tarım 100 Beygir Gücü'ndeki Hattat marka traktör ile Avrupa'nın önemli traktör fuarı ' Szekkuttas Fuarı'nda da yine kategorisinde birinci oldu. Hattat Holding bünyesinde 2002 yılında traktör yatırımına start veren Hattat Tarım, Türkiye ve Avrupa'da hızlı yükselişini sürdürüyor. Avrupa'dan Latin Amerika'ya Asya'dan Ortadoğu'ya 22 ülkeye yaptığı ihracat ile yerli traktör yatırımında ihracat şampiyonu olan Hattat Tarım, Avrupa'da arka arkaya ödüller kazanıyor. Hattat Tarım'ın 2010 yılında Avrupa'da 'Yılın Traktörü ve Yılın Tasarımı' ödülünü alan A110 Serisi Traktörü, Avrupa'nın Macaristan'da düzenlenen en önemli fuarı ' Szekkuttas Fuarı'nda da görücüye çıktı. 150 binden fazla Avrupalı çiftçinin katıldığı ve uluslararası markaların yer aldığı fuara katılan Hattat Traktör, düzenlediği tanıtım gösterisi ve çiftçilerle bire bir yaptığı deneme sürüşlerinden yine tam not aldı. 2010 yılında Avrupa'da yılın Traktör ve Tasarım Ödülü, 2011 Yılında da İrlanda da Pulluk Şampiyonu olan Hattat Traktör Macaristan'dan da yine birincilikle döndü. Hattat Tarım, 2007 yılında Hattat markasıyla ve tamamen yerli üretimiyle traktör sektörüne girdi. Ekonomik krize rağmen 5 yıl gibi kısa sürede 19 farklı model çıkartarak traktör sektöründe bir ilke imza atan Hattat Tarım, Hattat Traktör'ün yanı sıra Valtra ve Ferrari markaları ile çiftçilere ulaşıyor. 2009 yılından bu yana ihracat yapan Hattat Traktör, Avrupa'ya ise Hattat, HTT ve Pol-Mot marka traktörlerin satış yapıyor. Çerkezköy'de 200 bin m2'lik tesislerde Türkiye'nin en büyük otomotiv yan sanayi fabrikası Hema Endüstri A.Ş ile birlikte traktör üretimi gerçekleştiren Hattat Tarım, 2007'de de kendi ismi ile Hattat Traktör markasının üretimini başlattı. Otomatik boyahane, robotlu montaj ve test makineleri ile yüksek teknoloji kullanılarak üretim yapabilen 20 bin kapasiteli fabrikada, 50 beygir gücünden 102 beygir gücüne kadar tüm opsiyonları ile birlikte 209 model traktör üretiliyor. 29 GDO’lu ürün direkten döndü »»Çevre örgütü Greenpeace’in ‘Yemezler’ kampanyası ve gıda sektörünün önde gelen kuruluşlarının karşı çıkmasıyla 29 GDO’lu ürünün ithalatına kapı açacak başvuru geri çekildi. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) ürünün gıda üretiminde kullanılması için yaptığı başvurudan vazgeçti. TGDF; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na gönderdiği bir dilekçeyle 29 GDO gen başvurusunu geri çekti. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz; GDO konusunda kamuoyunda yaşanan karmaşanın bir an önce sona ermesi için Biyogüvenlik Kurulu’nu göreve davet ettiklerini belirterek, “kaçınılmaz bulaşmadan kaynaklanan sorunları” çözecek adımların atılmasını talep ettiklerini ve başvuruyu geri çektiklerini vurguladı. Kopuz 29 genin onaylanması değil, tanımlanması için Biyogüvenlik Kurulu’na başvurduklarını da söyledi. Çevre örgütü Greenpeace bir süredir TGDF’nin gıda amaçlı GDO başvurusunu geri çekmesi için “Yemezler” kampanyası yürütüyordu. TGDF üyesi baklava üreticisi Karaköy Güllüoğlu, “Tüketicinin sağlığını hiçe sayan hiçbir kurumla işbirliği yapmayız” diyerek, TGDF üyeliğinden çekildiğini açıklamıştı. Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç TGDF’nin kararı sonrası yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Türkiye’nin tüm gıda ve içecek firmalarını barındıran federasyonun aldığı bu karar, tarihi bir adım. Halkın GDO hassasiyetini TGDF’ye ileten, başta Ülker ve Karaköy Güllüoğlu olmak üzere Sana, Eti, Algida ve Nestle gibi TGDF bünyesinde yer alan firmalara sağduyulu tavırlarından dolayı teşekkür ederiz. Federasyonun açıklamasından, söz konusu başvuruların, ürünlerinde GDO kullanmak amaçlı değil, sadece istemsiz GDO bulaşıklığından kaynaklanan sıkıntılara bir çözüm bulma çabası olduğunu anlıyoruz. Bu konuda en büyük başarı, hassasiyetini aktif olarak dile getiren halkın. TGDF’nin takdirle karşıladığımız bu kararı çok anlamlı. GDO’suz Türkiye yaratmak için sıra, GDO’ya karşı olduğunu açıklayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’de.” 3 GDO’lu ürüne ön izin çıkmıştı TGDF’nin yaptığı başvurunun ilk değerlendirme sonuçlarına göre, 21 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kanola, 1 çeşit şeker pancarı ve 1 çeşit patates olmak üzere 29 çeşit GDO’lu üründen 3’üne izin yolu gözükmüştü. Biyogüvenlik Kurulu komite raporlarında gıda amaçlı 21 GDO’lu mısır çeşidinin ithalatına izin verilmesi riskli görülürken 3 GDO’lu soya çeşidinin yalnızca tam rafine yağ elde etme amacıyla kullanılması şartıyla ithal edilebileceği kararı verilmişti. Komite kararı Biyogüvenlik Kurulu tarafından kabul edilip Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından onaylandığı takdirde Türkiye ilk kez gıda amaçlı GDO’lu ürün ithaline başlayacaktı. 24 ayrı sektör derneğinin çatı organizasyonu olan TGDF, 2000 yılından bu yana sektörün en büyük sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, yaptığı açıklamada yasal altyapının bir an önce netleştirilmesi ve sektörün GDO’suz hammadde sağlayabilmesinin önemine işaret etti. Karpuzda dünya ikincisiyiz »»Karpuzun Türkiye'de en çok üretilen ve tüketilen meyveler arasında yer aldığını bildiren Alan, yılda 3,8 milyon ton civarında karpuz üretildiğini söyledi. Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİYOM) Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ramazan Ali Alan, üretecekleri çekirdeksiz karpuz türleri sayesinde çekirdeksiz karpuzun tohumlarının artık ithal edilmek zorunda kalınmayacağını söyledi. Doç. Dr. Alan, Türkiye'nin birçok tarımsal ürünün üretiminde dünyada ilk sıralarda yer aldığını belirtti. Karpuzun Türkiye'de en çok üretilen ve tüketilen meyveler arasında yer aldığını bildiren Alan, yılda 3,8 milyon ton civarında karpuz üretildiğini söyledi. Türkiye'nin karpuz üretiminde dünyada ikinci sırada yer aldığını kaydeden Alan, "Ülkemizde son yıllarda yüksek verimli yabancı çeşitlerin üretilmesi sayesinde çok ucuza alınabilen karpuz meyvelerinin yerli karpuz tiplerinden çok daha iri olması, çok çekirdekli olması ve halkımızın tercih ettiği tada ve kaliteye sahip olmaması gibi sorunlar ortaya çıktı" dedi. Alan, meyvecilik sektöründe söz sahibi olan birçok kuruluşun BİYOM'a iri meyveli karpuzların yerine 2 kilogram civarında standart boyutlu, Türk halkının damak tadına uygun kalitede ve çekirdeksiz karpuz tipleri geliştirilmesi konusunda talepte bulunduklarını kaydetti. Birçok karpuz üreticisi firmanın Türkiye'de bulunamadığı için yurt dışından çekirdeksiz karpuz çeşidi getirip üretimine başladığını belirten Alan, şöyle konuştu: "PAÜ BİYOM'da birçok bitki türünde ıslah çalışmaları yapıyoruz. Geleneksel yaz meyvemiz olan karpuzda bize bildirilen sorunların aşılması için tüketici tercihlerine cevap verebilecek yeni yerli karpuz çeşitlerinin ıslah edilmesi ve üretimlerinin desteklenmesi için proje başlattık. Projemizin ilk aşamasında yerli çeşitlerimizden çekirdeksiz karpuz üretimini gerçekleştireceğiz. Çünkü yurt dışından getirtilen çekirdeksiz karpuz çeşitleri hem çok pahalı hem de tüketicinin kalite tercihlerine uygun olmayabiliyor." Çekirdeksiz karpuzların üretiminde uygulanacak teknoloji sayesinde üreticilerin tohumlardan çekirdeksiz karpuz üretebileceğini söyleyen Doç. Dr. Alan, "Bostanlarda doğal olarak çekirdeksiz meyveler oluşuyor ama çok düşük oranlarda oldukları için bunların ekonomik önemi yok. Kendi çeşitlerimizden üreteceğimiz çekirdeksiz karpuz türlerinin tohumlarını yurt dışından almak zorunda kalmayacağız. Bu tip karpuz üretmek isteyen tohumculuk firmalarına yardımcı olmaya hazırız" dedi. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Hayvancılıkta Çözüm; Üreticiyi Desteklemekten Geçer Hayvancılık sektöründen mesini sağlayacaktır. beklenen faydaların sağlaKöydeki hayvanların nabilmesi için ekonomik ve arazilerin bir koodesteğin sürekliliği ve yeperatif çatısı altında terliliği esastır. Planlı kaltoplanmasının daha kınma döneminde, daha verimli olacağı düşüçok GAP Bölgesi için söz nülmelidir. konusu olmakla birlikte, M. İlhan SARIKAYA Hayvancılık sektörü hayvancılık sektöründe tarım sektörü içeribeklenen gelişmelere ulaşılamasinde; insan sağlığı, çevre dengesi mıştır. ve ulusal ekonomiye katkısı açıAB Ülkelerindeki işletmelerde seksından önemli ve önem verilmesi tör yoğunlaşması daha yüksek dügereken bir alt sektördür. Gelişmiş zeylerde seyretmekte, sığır bulunduülkelerde hayvancılığın tarım içeran işletmelerdeki ortalama hayvan risindeki payı %50 nin üzerinde sayısı 40 baş düzeyine ulaşmış buolup, Türkiye de bu oran % 25-30 lunmaktadır. Türkiye'de hayvancıcivarındadır. lık üretiminin toplam tarım üretimi içindeki payı son yıllarda %25'lere Sap ve saman ithali düşmüştür. Ülkedeki hayvan sayısı yapılması sorunu sadece tarımı ileri pek çok ülkelerinden faz- ötelemekten ibaret la olmasına rağmen, birim hayvan olacaktır. Çözüm üreticiyi başına elde edilen verim kıyaslamalı desteklemekten geçecektir. olarak daha düşüktür. Türkiye’de yem ve süt sektöründe Örgütler kurumsallaşarak sürekyaşanan ciddi sıkıntıların olmalilik kazanır. Etkin bir örgütlenme sı, gerekli tedbirlerin alınmadığı ile tarım ve hayvancılık sektöründe sürede hayvancılığın çöküşüne pazarlık gücü, politik güç, rekahız kazandırır. Türkiye genelinde bet, eğitim ve istatistiksel veriler yükselen yem bitki fiyatları, et ve ve sosyal gereksinimler sağlanır. süt fiyatlarında ciddi artışa neden Hayvancılığın; özellikle de büyükolacaktır. baş hayvancılığın köydeki parçalı Hayvancılık Projesi uygulayan arazi varlığının ortaya çıkardığı yaKooperatiflerin ve çiftçilerin haypısal sorunlar ve köy yaşamındaki vanlarına sap-saman ve yem fisosyal sıkıntıların aşılmasının en yatlarında görülen artıştan dolayı iyi yolunun insanları örgütlü hale zor durumda kaldıkları görülmekgetirmekten geçer. Bu nedenle hali tedir. Bazı bölgelerde kuraklıktan hazırda uygulanan destekleme sisdolayı kredi borçlarını ödemekte temindeki bireyselliğin, toplumsal zorlanmaya başlanıldığı, bu kobilinci oluşturmak üzere değiştirilnuda devletin bir an evvel çözüm mesinin, tarımsal üretim konusunüretmesi gerekmektedir. Sap ve da karar erkini elinde bulunduransaman ithali yapılması sorunu salar açısından vazgeçilmez bir araç dece ötelemekten ibaret olacaktır. olabileceği dikkate alınması gereÇözüm üreticiyi desteklemekten ken önemli bir konudur. geçecektir. Üretici yalnız sorunlaAB üyelik yükümlülüklerinin yerine rıyla baş başa bırakılmıştır. Şimdigetirilmesinde ilerleme yapılamayan den önlemler alınmazsa sorunlaalanların başında, kırsal kalkınmarın çözümü daha da zorlaşacaktır. nın geldiğini, kooperatif desteklerinin, köylerde modern hayvancılık tesislerine yönelik yapılmasının bu alanda önemli ilerlemeler kaydedil- HAL VE GİDİŞ Kısacası, devlet hayvancılığın geliştirilmesi konusunda her türlü desteği sağlamalıdır. Sait MUNZUR 9 Bir Uğur Böceğinin Günlüğü -IIORGANİK TARLA’DA HAYAT bize bilgiler vermeye başladı. Bizim Geçen ayki sayıda kahramanımız Uğur Bö“organik tarla” dediğimiz tarla asceği Dobi hayatından ve çocukluğunun lında koca ovadaki yüzlerce organik geçtiği mısır tarlasındaki günlerinden tarladan biriymiş. Bu ovada hiçbir bahsetmişti. Ne yazık ki Dobi ve ailezehirli tarım ilacı ya da yapay gübre si, yapılacak ilaçlama nedeniyle mısır kullanılmıyormuş. Zararlı böceklerle tarlasındaki evlerinden ayrılma kararı mücadele ise bizim gibi faydalı böcekvermek zorunda kalmışlardı. Dobi’nin ler, organizmalar ve çeşitli diğer araç babası ise bu arada “organik tarla” adı gereçlerle sağlanıyormuş. Bunların verilen yeni bir tarlaya iş başvurusu yapDr. Umut TOPRAK hepsi bir plan dahilinde çalışıyorlamış ve işe alınmıştı. Dobi her ne kadar çocukluğunun geçtiği mısır tarlasından Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mış. Bu iş için binlerce böcek ve diğer faydalı etmenlerden oluşan gruplar ayrılmak zorunda kalacağı için üzgün Bitki Koruma Bölümü oluşturulmuş. Her bir grubun başında olsa da organik tarlayı çok merak ediyorutoprak@agri.ankara.edu.tr da Mantis amca gibi böcekler buludu. Dobi’nin günlüğü, organik tarlaya tanuyormuş. Ayrıca bitkilerin döllenmesi ise arılar taraşınmaları ve yeni hayatıyla kaldığı yerden devam ediyor! fından yapıldığı için hormon adı verilen kimyasallar da 6 Temmuz Cuma: kullanılmıyormuş. Burada üretilen ürünler ise tamamen Yarın yolculuk günü. Çocukluğumun geçtiği mısır evidoğal olduğu için çok lezzetliymiş. Organik tarladaki dümizden ayrılmaktan dolayı üzgünüm. Hafta içinde tüm zen çok hoşuma gitmişti. Bakalım babam ve biz hangi yol hazırlıklarımızı yaptık ve yarın tüm aile yola çıkacagruba düşeceğiz ve kimlerle tanışacağız? ğız. Annem yolda acıkırız diye hepimize polen içeren bir 10 Temmuz Salı: çıkın yaptı. Polenleri ise geçen hafta ormanda kurulan Bugün grubumuzdaki diğer arkadaşlarla tanıştık. Bizim böcek pazarında Arı amcalardan aldık. Babam yarın gün ailemiz 3 gruba bölünmüştü. Her bir grupta bizim dışıboyunca uçacağımızı ve akşam babamın dayısı olan Şobi mızdan pek çok böcek ve organizma vardı. İlk önce bizim dayılarda konaklayacağımızı söyledi. Bu gece mısır bitgibi genel avcı olan böceklerle tanıştırıldık. Yeşil renkli kisi evimizdeki yatağımdaki son gecem… Bakalım yarın sinir kanatlı Chrysopid’ler Mantis amcaya ne bu saatler nerelerde olacağım? kadar benziyor diye düşündüm ama kanatla7 Temmuz Cumartesi: rı ve boyunlarının farklı olduğunu dikkatlice Sabah erkenden kalktık. Yol uzundu. Tüm bakınca hemen anladım. Sonra sırasıyla avcı kardeşlerim bir sıra oluşturduk ve annem olan Syrphid sinekleri, Reduviid ve Anthocosırayla hepimize polen çıkınlarımızı verdi. rid yarım kanatlıları, bize çok benzeyen CryptoBabam ve genç erkekler öne geçti ve sıraylaemus’larla tanıştık. Babam Cryptolaemus’larla havalandık. Nehri takip ederek platoya la uzaktan akraba olduğumuzu söyleyince doğru uçmaya başladık. Mavi nehir alde pek şaşırmadım! En son olarak bize çok tımızda ince uzun bir yol gibi uzanırken benzemeyen Phytoseiid adı verilen örümcekhavada oluşturduğumuz turuncu hat ise su üzerigillerden bir grup geldi. Zaten 8 bacaklı oluşlarından da ne hoş bir şekilde yansıyordu. Yaklaşık 3 saat uçtuktan onların böcek olmadığını hemen anlamıştım. Bu arada sonra nehir kenarında bir su molası verdik. Nehirden Phytoseiid’lerden Charlotte adında benle yaşıt çok tatlı kana kana su içmek çok güzeldi! İkindi civarı verdiğimiz bir arkadaşım oldu. Charlotte, kendilerinin de bizim gibi ikinci molamızda ise polen yemeğimizi afiyetle yedik. avcı olduğunu fakat kendileri gibi sekiz bacaklı zararlı Gün batarken, batıda alçalan güneş bize kılavuzluk yakırmızı örümcekleri yediklerini söyledi. Avcılarla tanışpıyordu. Hava serindi, artık yüksek platolardaydık. Ve mamızın ardından Mantis amca bizi parazitoit olarak Şobi dayıların plato evi uzakta göründü, bizi kayalık giadlandırılan diğer böceklerle tanıştırdı. Parazitoitler rişinde Şobi dayının torunları ve diğer genç uğur böcekise kendi yumurtalarını zararlıların içine bırakarak onleri karşıladı. Daha sonra vadideki dağ çiçekleriyle bezeli ları baskılıyorlarmış. İlk önce zararlı yumurtalarını pakayalar arasına indik. Şobi dayı ve diğerleri ile tanıştık razitleyen Trichogramma adı verilen küçük parazitoit ve hep beraber yemek yedik. Tüm günün yorgunluğu nearıcıklarla tanıştık. Ardından sırasıyla Ichneumonid ve deniyle Şobi dayılar erken yatışımızı anlayışla karşıladı. Braconid adlı diğer arı ve Tachinid adlı sinek parazitoYarın uzun bir gün olacak yine, ama babam akşamleyin itlerle tanıştım. Ekibimiz ne kadar büyük ve renkli diye organik tarlaya ulaşabileceğimizi söylüyor... düşündüm. Herkes çok cana yakındı. Buna göre avcılar 8 Temmuz Pazar: yiyebildikleri kadar zararlıyı yerken geri kalanların bir kısmı ise parazitoitler tarafından parazitlenmekteydi. Sabah yine erken kalktık. Şobi dayı’nın eşi sağ olsun yol Mantis amca yarın ise bazı mikroorganizmarla tanıştırıiçin bize kurutulmuş yaprak bitinden sandviç hazırlamışlacağımızı söyledi! lar. Şobi dayılara çok teşekkür ettik. Bu arada babama Şobi dayıların neden platoda yaşadığını sorduğumda ba11 Temmuz Çarşamba bam “onların da yazları normalde ovada yaşadıklarını faBugün diğer küçük bazı faydalılarla tanıştık. İlk önce bakat kışlamak için buraya biraz erken geldiklerini” söyledi. kulovirüs adı verilen faydalı virüsler ardından da Bacillus adı verilen bakteriler ile tanıştık. Sonra bıyıklı ince Yaklaşık 3 saat uçtuk. Hava serindi ama manzara çok uzun şeffaf küçük bir kurtçuk amca sürünerek yanımıgüzeldi. Babam dağın bir kısmında gördüğü güneş alan za geldi. Önümüzde hafifçe eğilerek bizleri selamladı ve koca bir kaya parçası üzerine inip dinleneceğimizi söylebabamla tokalaştı. İsminin Steinernema olduğunu ve di. Hep beraber kaya üzerine indik, serin havada güneş faydalı nematodlar olarak bilindiklerini ve bakulovirüs alan kaya sıcacıktı! Sıcak kaya vücutlarımızı ısıtırken ve bacilluslar gibi zararlı böcekleri hastalandırdıklarını üzerimize vuran güneş ise üst kanatlarımızı ısıtıyordu. söyledi. Aklıma gelen ilk nokta, biz böceklerde olduğu Babam bu sırada toplanmamızı sağlayacak bir koku salgibi örümcekgillerde de nematodlarda da faydalı ya da gıladı. Antenleriyle koku mesajını alan bütün grup iyice zararlıların olduğu yönündeydi! Steinernema amca, bebirbirine sokuldu. Bunu daha önce hiç yapmamıştım! nim bıyık olarak nitelendirdiğim duyu organlarıyla zaBabam biz uğur böceklerinin ısınma amacıyla kayalar rarlıları bulduklarını söyleyince bir genç bayan olarak üzerinde dinlenmesinin çok yaygın olduğunu söyledi. bıyık yerine aynı görevi gören antenlerimin olduğuna Yaklaşık 1 saat kaya üzerinde ısınıp dinlendikten sonra sevindim! Bugünkü tanıştığımız arkadaşlarımız çok küöğle yemeğimiz olan sandviçlerimizi yedik. Ve tekrar çüklerdi ama Mantis amca “Onların boylarına bakmayın yola koyulduk. Koca dağı aşmış ve inişe geçmiştik. Aryaptıkları iş çok büyük deyince” bakulovirüs, Bacillus ve kamıza aldığımız rüzgarla iniş kolaydı, derken koca ova Steinernema dahil herkes güldü! Bakulovirüsler arasınönümüze çıktı. Uçsuz bucaksız yeşil bir deniz gibiydi. da “Occlusion Body” isimli biri yanıma gelerek “Dobi, Yaklaştıkça ovanın soya fasulyeleriyle kaplı olduğunu endişelenme bizim siz faydalılara bir zararımız yok, biz gördük. Dikkatimi çeken ovanın birçok başka böcek ve sadece zararlı böcekleri hastalandırırız, bana kısaca OB canlı ile dolu olduğuydu. Ayrıca hiçbir insan yapısı, indiyebilirsin” dedi. OB ayrıca bizim gibi tarım ilaçlarınşaat ya da fabrika yoktu! Ova çok hoşuma gitmişti ve dan etkilenmediklerini de söyledi, bir an için keşke benortalık mis gibi kokuyordu. Ve sonunda “organik tarla” de OB gibi olsam dedim! adı verilen yere geldik. Bizi Mantis religiosa adı verilen bir Peygamberdevesi karşıladı. Mantis amca kalacağımız 12 Temmuz Perşembe yeri gösterdi ve ertesi günlerde bize gerekli bütün bilgiHemen hemen organik tarladaki bütün canlılarla tanışleri vereceğini söyledi. Ve Mantis amca dinlenmemiz mıştık. Artık ekipte göreve başlamak için sabırsızlanıiçin bizim yanımızdan ayrıldı. Yeni evimiz yeşil denizdeyordum. Acaba nasıl çalışacaktık? Mantis amca tamaki büyük soya fasülyelerinden biriydi. Mısır evimizden men bir plan dahilinde çalışacağımızı söylemişti. Acaba daha kısa olsa da çok daha genişçeydi! Derken yaprak bu nasıl bir plandı ve biz uğur böcekleri ne yapacaktık? odalarımıza yerleştik ve uzun günün yorgunluğuyla heMantis amca ayrılmadan önce yanımıza gelerek “Üç men uykuya daldım… günlük uygulamalı ve teorik organik tarım eğitiminden 9 Temmuz Pazartesi: sonra göreve başlayacaksınız” dedi. İyice heyecanlanmıştım, bu eğitimi almak ve tarlada çalışmak için sabırSabahleyin annemin sesiyle uyanırken masmavi gökyüsızlanıyordum… zü, yemyeşil bitkiler, şarkı söyleyen balarıları ve parlak güneş güzel bir günün habercisi gibiydi. Gün çoktan başBir sonraki sayıda Dobi’nin organik tarım eğitimi ve tarlamış ve pek çok böcek işlerine koyulmuştu bile. Mantis ladaki yeni görevleri ve arkadaşlarıyla olan maceralarını amca evimize gelerek hepimizi gölge bir yere topladı ve anlatan günlüğü kaldığı yerden devam edecek! 10 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFÇİLİK “Kooperatiflerin inanılmaz gücü” »»2012 ULUSLARARASI KOOPERATİFLER ZİRVESİ Birleşmiş Milletler, Aralık 2009 yılında aldığı bir kararla 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı (UKY) ilan etmişti. UKY, küresel düzeyde olsun, kıtalar ve ülkeler düzeyinde olsun çeşitli etkinliklerle kutlanmakta ve “kooperatif işletmeler daha güzel bir dünya kurar” ana teması etrafında etkinliklerini sürdürmektedirler. Uluslararası Kooperatifler Yılı (UKY) kutlamalarını, BM desteğinde organize eden Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) Yılı, muhteşem bir Zirve ile bitirmeyi planlamıştır. 2012 Uluslararası Kooperatifler Zirvesi(UKZ). Zirve, 8-11 Ekim 2012 tarihlerinde Kanada’nın Québec eyaletinde gerçekleştirilecektir. Kanada’nın köklü üniversitesi Saint Mary’s Üniversitesi’nin(*) koordinatörlüğünde gerçekleştirilecek olan Zirve’ye Kanada’nın en güçlü, dünyanın ise 6. güçlü bankası (kooperatif banka) olan Desjardins Hareketi (**) her türlümaddi ve manevi açıdan desteklemektedir. Zirve’nin ana teması “Kooperatiflerin İnanılmaz Gücü” olarak belirlenmiştir. Ekonomilerinde kooperatif işletmelerin yer aldığının gözlemlendiği 96 ülkede, kooperatif üye sayısı 1(bir) miyara ulaşmıştır. Çok uluslu şirketlerden % 20 daha fazla istihdam yaratan kooperatiflerin istihdam ettiği insan sayısı 100 milyonu aşmıştır. Dünyadaki en büyük 300 kooperatifin yıllık iş hacmi 1,6 trilyon ABD dolar civarında olup dünyanın 9. büyük ekonomisine (İspanya) eşdeğer bir gelir hacmine sahiptirler. Bu kooperatiflerin % 99’u ekonominin 7 ana sektöründe yoğunlaşmışlardır. Bunlar : Tarım-gıda/ormancılık (% 29), Finans kurumları ( % 26), Tüketim/ perakende satış (% 22), Sigorta (% 17), Emek/Sanayi Kooperatifleri (% 2), sağlık kooperatifleri (% 2), kamu hizmetleri (% 1) ve diğerleri (% 1). Kooperatif üyeleri, dünya nüfusunun % 13,8 düzeyini temsil ederken, sermaye şirketlerine doğrudan veya dolaylı ortak sayısı ise 893 milyon olup dünya nüfusunun % 5’i düzeyinde temsil edilmektedirler. Sermaye şirketlerine doğrudan üye olanların sayısı ise, kooperatif üyelerinin 1/3’ü kadardır. Kooperatif üye sayısının ülke nüfuslarına oranı bakımından ilginç ülkeler bulunmaktadır. Kooperatife katılım oranı olarak bilinen ve ülkelere göre kooperatifçiliğin gelişme düzeyi göstergesi kabul edilen bu oran bazı ülkelerde şöyledir: İrlanda % 70, Finlandiya %60, Avusturya % 58 ve Singapur %50. Türkiye’de bu oran % 10 civarındadır. Kooperatif bankalar, dünyadaki banka şubelerinin % 23’ünü temsil etmekte, 870 milyon üye/müşteriye bankacılık hizmeti sunmakta ve küresel düzeyde 2. bankacılık ağına sahip bulunmaktadırlar. Ticari banka şubelerinin %26’sı kırsal bölgelerde iken kooperatif bankaların şubelerinin % 45’i kırsal alanlardadır. UKY’nı, pek çok hükümetler ve sivil toplum kuruluşlar (STK) iyi değer• Kooperatifler açısından üyelerinin lendirmektedirler. Örneğin beklentileri. ABD’de 2011 yılı sonlarınEv Sahibi Kuruluşların Mesajda Kongre’ye, kooperatifleri ları çeşitli yönlerden teşvik edeUluslararası Kooperatifler Zirvesi’ni cek bir yasa -National Copek çok ulusal ve uluslararası kuoperative Development Actruluşlar destek vermektedir. Ancak önerisi verilmiştir. Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN bunlardan üçü Zirve’nin organizasUluslararası Kooperatif- t.ayhan46@yahoo.com.tr yonunu doğrudan üstlenmişlerdir : ler Zirvesi’nin Amaçları, Ev sahipliği yapan kuruluşların temKonuları Ve Katılımcıları silcilerinin Uluslararası Kooperatifler Zirvesi UKZ’nin amaçlarını şu başlıklar altında topla2012 için kamuoyuna verdikleri mesajlar da mak mümkündür: şöyle özetlenebilir: Desjardins Hareketi, • Bugünün ve geleceğin iş konularının ve sürUluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) dürülebilir kalkınmanın kooperatiflerle başave Saint Mary's Üniversitesi. Bu üç kururılabileceğinin mümkün olabileceği konusunluşun Zirve öncesi dünya kamuoyuna verdikleda bir tartışma ortamı sağlamak; ri mesajlar şöylece özetlenebilir: • Küresel düzeyde ekonomik ve politik ortamMonique F. Leroux: Desjardins Hareketi larda gerçek bir etki yaratmak amacıyla bir kobaşkanı ve CEO’su: operatif ağı oluşturmak; Kooperatifler: sürdürülebilir refah üreticileri • Kooperatif liderleri için bu zirvelerin sürekli “Desjardins Hareketi’nde biz, geleceğin sürdütekrarlanabileceği bir zemin hazırlamak; rülebilir refah yaratıcı işletme modeli olarak • Yeni girişimler olarak kooperatif model için kooperatif işletme olduğunu inanıyoruz. Sürbir momentum (analiz tekniği) yaratmak. dürülebilir refah, bugünün ve gelecekteki kuşakların çıkarına, insana ve çevresine saygılı Zirvede üzerinde tartışılabilecek ana ekonomik bir gelişme yoluyla zenginlik yaratkonular ise şöylece sıralanabilir: maktır. Kooperatifler, daha güçlü bir mali ve • Küresel ekonomide kooperatiflerin yeri : küekonomik sistemin kurulması için bir çözüm resel düzeyde ekonomide kooperatiflerin yeri elemanı olduğunu, esnekliğini ve uygunlunedir? Hangi düzeylerde olmalıdır? ğunu, göstermiştir. Kooperatif model, sade• Kooperatif modelin başarısı: verimlilik ve ce sürdürülebilir değil ayni zamanda çağdaş karlılık ile kooperatif değerlere saygı nasıl uzbir çözüm olarak da git gide etkili olmaktalaştırılabilir? Kooperatiflerin sürekliliğini sağdır.2012 Uluslararası kooperatifler zirvesi’nin layabilmek için onların gelişmesini sağlayan gerçekleştirici ortağı olarak Desjardins Harebüyüme (kalkınma) araçları nedir? keti , küresel politik düzeyde kooperatif girişim • Modelin evrimleşmesi: piyasaların sürekli modelini geliştirerek başarısını, kalkınmasını gelişmesine karşılın nasıl canlı ve yenilikçi kateşvik eden çözüm alanlarının ortaya konmalınabilir? Üyelerin kooperatif yaşama ve kendi sını ve büyük iş konularının kooperatif forumkooperatifinin ürettiği mal ve hizmetlere kalarında konuşulmasını temenni etmektedir” tılımı nasıl teşvik edilebilir? Rakip firmaların Dame Pauline Green, Uluslararası Koopemal ve hizmetleriyle üye çıkarları nasıl uzlaşratifler Birliği (ICA) başkanı: tırılabilir? Kooperatifler: daha güzel bir dünya için işlet• Küresel sosyo-politik etki: kooperatiflerin meler sosyo-politik kararların alınmasındaki etkisi “2012’yi Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan nasıl gerçekleştirilebilir ve artırılabilir? Koeden Birleşmiş Milletler Örgütü, kooperatif işoperatiflerin katılımcı yönetişim modelinin letme modelinin sosyal ve ekonomik katkısını doğası, diğer işletme tiplerinde nasıl etkinleştanımak istedi. Zirve’nin konu seçimi, “Daha tirilebilir? Ekonomik sonuçların paylaşımında iyi bir dünya için girişimler, kooperatifler” kooperatifler lider model oluşturabilirler mi? düşüncesini canlandırıcı niteliktedir. Zirve, daha güçlü, daha demokratik ve daha adil bir Ayrıca UKZ’de “geleceğin kooperatif ekonomik sistemin kurulması için kooperatif liderleri” ni ilgilendiren özel bir hareketin uzun dönemli bir çözüm teşkil ettiği programda gerçekleştirilecektir. anlamındadır. 2012 uluslararası kooperatifler zirvesi, hükümetlerin ve uluslararası kurumlaBunun için 20-35 yaş arasındaki potansiyel rın, birlikte daha iyi bir dünya kurduğumuzu kooperatif liderleri Zirve’ye davet edileceklerinandığımız küçük, orta ve büyük kooperatifledir.96 ülkeden 130 konuşmacı, 230’u gelecerin küresel düzeyde gelişmesini ve kalkınmasığin kooperatif lideri ve 1500’ü farklı kesimlernı desteklemesine, olanak sağlayacaktır.” den olmak, Zirve’ye 1 860 civarında katlımcı Dr. J. Colin Dodds: Başkan , Saint Mary's beklenmektedir. Katılımcıların nitelikleri şöyÜniversitesi le belirlenmiştir : Kooperatif modelin geleceği için yenilikçi dü• Dünya kooperatiflerinin başkanları, CEO’ları şünceler geliştirmek ve kooperatif yönetim kurulu ve idari komite “Saint Mary's Universitesi, Desjardens Haüyeleri; reketi ve Uluslararası Kooperatifler Birliği • Kooperatiflerin gelecekteki yöneticileri ve (ACI) ile birlikte, Québec’de kooperatif ekonoidarecileri; misi üzerine “Imagine 2012” kongresini yap• Kooperatif modeli uygulayan ülkelerin hükümak ve 2012 Uluslararası Kooperatifler Zirmet üyeleri, diplomatları ve konsolosları; vesine ortak olmaktan gurur duyar. Birleşmiş • Farklı uluslararası örgütlerin ve yasal otoriteMilletler tarafından kararlaştırılmış Uluslalerin temsilcileri ; rarası kooperatifler yılı çerçevesinde Zirve ve Imagine 2012, küresel ekonomi tarafından il• Kooperatif modelle ilgilenen üniversiteliler, gili kooperatifçiler için iki büyük olay vardır. araştırıcılar ve ekonomistler; Bireylerin ve toplulukların ihtiyaçlarına iyi • Tarım, orman, perakende ticaret, sigortalar, yanıtlayacak olan yeni ekonomik yaklaşımlafinans, mal ve hizmetler, sağlık, vb.. ilgili sekrı araştırmaya imkan vereceği gibi, Imagine törlerin kooperatif temsilcileri; 2012, Zirve’de var olan karar vericiler için • Ulusal ve uluslararası medya temsilcileri. sürdürülebilir ekonomik gelişme alanında UKZ’ni organize eden sorumlu komisyon, Ziryenilikçi düşüncelerin de yaratıcı motoru olave için bazı etütler yaptırarak yayınlamışlardır. caktır. Kooperatifçi bakışla küresel ekonomiyi Bunlar şu başlıklar altında toplanmıştır : analiz etmekle, sürdürülebilir refaha katkıda bulunabilir ve daha iyi bir dünya kurulabilir.” • Kooperatiflerin karşılaştığı sorunlar ve zorluklar, küresel eğilimler; ZİRVE NELER VEREBİLİR ? • Kooperatif modelini geliştirme stratejileri; Kooperatifçilik bilgilerini süzgeçten geçirmek : • Örgütsel prosessüsler ve en iyi uygulamalar; Zirve kapsamında, kooperatif hareketin finan• Verimlilik, finansman ve kapitalizasyon; sal ve ekonomik boyutu üzerinde yayınlanmış 8 araştırma yayınlanmıştır. Ayrıca farklı uz• Kooperatiflerin kendi ortamına sosyal ve manlık alanlarından 130’dan fazla ünlü konuşekonomik etkileri; macının sunacağı bilgi/belgelerle kooperatifçilik konusunda çok kapsamlı bilgiler edinilecek, geçmişin bilgileri gözden geçirilecektir. Kooperatif işletmelerin yönetimini ve başarısını iyileştirmek: Verimliliğin artması, sağlıklı bir kapitalizasyon, uygun bir finansman ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlama yeteneğinde etkili bir finansman yapısı için yenilikler; finansal yenilikler üzerine yönlendirilmiş finansal ve ekonomik karakterli programlama üzerinde durulacaktır. Daha iyi örgütsel uygulamalar, yönetişim, üyelerin tatmini, başarı kültürü, değerlerin paylaşımı, toplumsal sorumluluk, yetenek kazanmak ve elde tutmak gibi anahtar konuları tartışmak için yuvarlak masa tartışmaları yapılacaktır. Faaliyet sektörlerine göre özel konuları çözümlemek için çalışma atölyeleri (tarım, perakendecilik, sigorta, finans, sanayi, sağlık, vb.) kurulacaktır. Kooperatif modelin etkisini birleştirmek: Kooperatiflerin politik arenada işgal ettiği yerin tanımlanması ve olumlanması. Farklı ülkelerin hükümet temsilcilerinin ve bakanlarının bir yuvarlak masa etrafında tartışmalara katılması sağlanacaktır . Tüm dünya medyasının varlığı sayesinde uluslararası görünürlük sağlanacaktır. Tüm delegeler tarafından ortak bir deklarasyonun kabulü gerçekleştirilecektir. Bu deklarasyon, temel ekonomik değişimlerin gerekli bir taşıyıcısı olarak kooperatif modeli ortaya koyacaktır. Kooperatif ağını genişletmek: 96 ülkenin kooperatif ortamının liderleri ile etkileşim fırsatı yaratılacaktır. İşlerin geliştirilmesi amacıyla ağlaşma ve kooperatiflerarası işbirliği faaliyetleri geliştirilecektir. SONUÇ (MU ?) Ekonominin iki temel dayanağı “üretmek (arz) ve tüketmek (talep)” yüzyıllardan beri, birbirinden ayrılamayan siyam ikizleri gibidir. Kısacası “üretilmeyen mal tüketilemez, tüketilmeyen mal da üretilmez”. Tüm malların değişimini olanaklı kılan “para”yı da devreye sokarsak bunu şöyle ifade etmek mümkündür : “elde edilmeyen gelir harcanamaz, harcanmayan gelirde ekonomiyi boğar”. Nitekim, dünyanın reel üretimi 63 trilyon ABD doları civarında iken, bankalardaki “finans sermaye”nin 200 trilyon ABD dolarını aştığı günümüzde, 2012 Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’nin, 1917 SSCB devriminden daha önemli sonuçlar yaratabileceğini düşünüyorum. Kaynaklar : http://www.sommetinter2012.coop/pdf/ Sommetintercoop2012_Francais.pdf http://www.imagine2012.coop/?play=0 http://www.coopaccounting.coop http://www.ica.coop/al-ica/ http://www.ncba.coop/ Ayhan ÇIKIN, Ali Rıza KARACAN, Genel Kooperatifçilik, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, 1994, İzmir -----------------------------------------------------[*]Saint Mary’s, Kanada’nın en eski üniversitesidir. Orada, “Centre of Excellence in Accounting and Reporting for Cooperatives” gibi mükemmel bir kooperatif muhasebe merkezi, kooperatiflerin ve tasarruf ve kredi sandıklarının yönetiminde öğretici tek uluslararası bir program sunan prestijli bir ticaret okulu, “Sobey School of Business” bulunmaktadır. [**]190 milyar Kanada dolarından fazla aktifiyle Desjardins Hareketi, Kanada finans kooperatif grubunun birincisidir ve dünyada en güvenilir 18. Finans kurumudur. Desjardins Hareketi , 5,6 milyon civarındaki ortağına ve müşterisine tam dizi finansal ürün ve hizmet sunmaktadır, 45 000 kişi istihdam etmektedir; 5 400 civarında seçilmiş yönetici sorumluluk taşımaktadır. (www.desjardins.com) ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Global Sermaye ve Neden Kooperatifçilik? »»Öncelikle son günlerde ülkemizde Şırnak’ta ve Gaziantep’te yaşanan terör olaylarını şiddetle ve nefretle kınıyorum şehit olan vatan evlatlarımıza Allahtan rahmet diliyor, ailelerinin ve ülkemizin başı sağolsun diyorum. Dış güçlerin ülkemiz üzedurum olmalıdır. rinde oynadığı bu oyuİkincisi, olması gereken bu nu er yada geç yenecetopraklar üzerinde refah ğimizden hiç kuşkum içinde mutlu yaşamaktır. yok, nasıl 1920’lerde Bunun yoluda bu topraklar ulus olarak omuz omuüzerinde ekolojik dengeyi za vererek, bu ülkeden koruyarak, yer altı yer üstü emperyalist güçleri nakaynaklarımızı verimli kulErdoğan YILDIZ sıl kovduysak, ülkemin lanmak ve bilinçli üretim insanı bu oyunuda bo- Köy-Koop Yönetim Kurulu Üyesi yapmaktan geçmektedir. Köy-Koop Bursa Birlik Başkanı zacaktır. Ulusal tarım politikamızın Değerli dostlar, geçtiğimiz aylarda çıgözden geçirilmesi gerekmektedir. Geçkarılan yabancıya toprak satışıyla ilgili tiğimiz yıllarda ve bu günlerde, Et, süt, kanun değişikliği, çiftçimizin global serhububat ve bakliyat fiyatlarındaki sipemaye karşısında dayanma gücünün her külasyonlar bunun en açık örneğidir. geçen gün zayıfladığına ve ipotek yoluyDünya her geçen gün gıda krizine doğru la topraklarımızın elden çıktığına vurgu gitmektedir. yapmak istiyorum. Piyasa ekonomisi içerisinde global serBuna sebep olan birkaç nedeni sımaye karşısında durabilecek tek gücün, ralamak gerekirse; doğrudan satış çiftçinin bilinçlenmesi ve örgütlenmesinyoluyla el değiştiren topraklarda den geçmektedir. Global sermaye karşışimdilik çok ciddi kriz görünmesesında durabilecek, rekabet edebilir güçlü de, oranlar her geçen gün hızlı bir örgütler oluşturulması şarttır. şekilde yukarı gitmektedir. Yasada karşılıklılık esası olmasına ramen global Birleşmiş Milletler “2012 sermayenin güçlü olması karşılıklığın Uluslararası Kooperatifler tam da işlemediğini göstermektedir. Yılı” ilan ederken altını ısrarla Çiftçimizin üretimden uzaklaştırlması ve kolay krediye ve kredi kartına özendirilmesi en önemli etkendir. Üretimde sabit geliri olmayan çiftçilerin, doğal afet ya da diğer global oyuncuların fiyat sipekülasyonlarından dolayı madur olan çiftcilerimiz, her ne kadar sigorta sistemine yönlendirilseler de sigorta sistemininde aynı sistemin ürünü olduğu aşikardır. Üretici, bankaların kucağına düşmekte, arazilerin ipotek yoluyla el değiştirmesine neden olmaktadır . Oysa bizler tarihler boyu Türk milleti olarak toprakla ilgili çok güzel anlamlı önemli sözler söylemişizdir. Toprak vatandır, Toprak anadır, Toprak kutsaldır, Bu kadar güzel sözler ettiğimiz kutsadığımız bu toprakları, korumanın iki yolu vardır. Birincisi, canımızı, kanımızı siper ederek koruruz, tabi bu en son düşünülen bir çizdiği kooperatiflerin krizlere karşı en iyi ekonomik ve sosyal örgütlenme modeli olduğunu deklare etmesidir. Ayrıca, kooperatiflerin yerinde üretim yapan kuruluşlar olduğundan dolayı enerji maliyetleri önemli oranda düşmekte ve de rekabet edebilir kurumlar haline gelmektedir. Geçtiğimiz aylarda ilgili bakanlıklar tarafından deklare edilen kooperatifçilik strateji belgesi, biran evvel hayata geçirilmesi sorunlara bir nebze de olsa çözüm olacaktır. Biran önce bir kooparatif bankası kurulması yada tarım kredilerin bankaya çevrilmesi, çiftçinin kredi sorununu vede ipotek sorununu çözmesi önem arzetmektedir. Çiftçinin üretime yönlendirilerek, doğrudan destek yerine ürüne destek verilmesi tarımdaki insanları üretime yönlendirecektir. Tüm ülkemin çiftçilerine bol kazançlar diliyor, ürününüz bereketli olsun diyorum. FAO’dan ‘yakıt yerine gıda’ uyarısı 11 Küresel gıda fiyatlarında ani yükseliş »»Birleşmiş Milletler’e bağlı bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bir gıda krizi yaşanabileceği uyarısı yaparak, ABD’den biyoyakıt üretimini sınırlamasını istedi. ABD’deki düzenlemeye göre, mısır mahsülünün yüzde 40’ı yakıt olarak kullanılan etanol üretimine ayrılabiliyor. Son 50 yılın en kurak mevsimini geçiren ABD’de mısır üretiminin büyük zarar gördüğüne dikkat çeken FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva, etanole ayrılan kotanın bir kısmı gıda üretimine kaydırılmazsa, küresel bir gıda krizi yaşanabileceği uyarısında bulundu. FAO’nun açıkladığı Gıda Fiyat Endeksi’ne göre, temmuz ayında yüzde 6’lık bir pahalanma görüldü. ABD’de mısır fiyatının yüzde 26 arttığına dikkat çeken FAO, dünya genelinde tahıl ve şeker fiyatının ise yüzde 12 yükseldiğine dikkat çekti. Oxfam tarafından yapılan değerlendirmeye göre de; “mısır, soya ve buğday ihracatında dünya birincisi olan ABD’deki kuraklık, uluslararası piyasaları etkileyerek, ithalatçı fakir ülkeler için kötü sonuçlar doğurabilir.” »»Küresel gıda fiyatları geçtiğimiz Temmuz ayında kötü hava koşulları nedeniyle keskin şekilde yükseldi. Fiyat artışı, 2007-2008 yıllarında görülen ve yoksul ülkeleri vuran gıda krizinin tekrarlanabileceği kaygılarını artırdı. Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Tarım ve Gıda Örgütü'ne (FAO) göre Brezilya'daki zamansız yağışlar ve ABD'deki kuraklıkla Rusya'da üretimde yaşanan sıkıntılar gıda fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Örgüte göre gıda fiyatları üç ay art arda düştükten sonra Temmuz'da yüzde altı oranında arttı. Örgütün gıda fiyatları endeksine temel olan sepetinde kahvaltılık gevrek, yağlı tohumlar, süt ürünleri et ve şeker gibi ürünler bulunuyor. Yükselişe rağmen endeks, Şubat 2011'deki zirve değerinin hala çok altında. Merkezi Roma'da bulunan örgüt, normalde bu rakamları yayımlamıyor. Ancak FAO ani hava değişimlerinden etkilenen olağanüstü piyasa koşulları nedeniyle bu rakamları yayımlama kararı aldığını açıkladı. Temmuz'da kahvaltılık gevrek fiyatları bir önceki aydakine kıyasla yüzde 17, şeker fiyatları da yüzde 12 oranında arttı.Aşırı yağışlar dünyanın en büyük şeker kamışı üreticisi Brezilya'da hasadı olumsuz etkiledi. Hindistan'da muson yağmurlarının gecikmesi ve Avustralya'da yağışların yetersiz olması da fiyatların yükselmesinde etkili oldu. Amerika Birleşik Devletleri'nde görülen kuraklık da Temmuz'da mısır fiyatlarının yüzde 33 artmasına yol açtı. Birikim ve deneyimden doğan büyük güç. Pamuk küspesi üretiminde lider kuruluş. 322 4591212 www.serinler.com 12 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği RÖPORTAJ “Et ve Süt Fiyatlarında artış beklemiyoruz” »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca gündemdeki soru ve sorunları Köy-Koop Haber’e değerlendirdi. Köy-Koop - Son günlerde basında çıkan “Et ve Süt Fiyatlarının yükselecek” tesbitleri hakkında ne düşünüyorsunuz? - Serbest piyasa ekonomisi ve dünyada kabul gören ticari kuralların benimsendiği ekonomi modellerinde ürün fiyatları, genellikle arz-talep dengesiyle belirlenmektedir. Ülkemiz tarımsal üretimi büyük ölçekte doğal şartlara dayalı olup optimal iklimin dışında seyreden yıllarda verime yansımaların olması doğal olarak değerlendirilmelidir. Hayvancılık sektöründe değişim sürecinin yaşandığı bu yıllarda hem verim hem de ürün kalitesinde bariz iyileşme olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz, rekabet gücünün devamlı, üretimin sürdürebilir olması elbette karlılığın devamı ile mümkündür. Ülkemiz bitkisel üretimi büyük oranda tabii şartlara dayalıdır, mevsimsel yağış ve sıcaklığın optimal değerlerin dışına çıktığı dönemlerde bitki gelişimi etkilenmekte ve doğal olarak verime yansıma olabilmektedir. Bu yıl içinde bazı bölgelerimizde olması gereken yağış oranının altında yağışların olması ve bazı bölgelerimizde de yağış rejiminin düzensiz seyri bilhassa kaba yem üretiminde olumsuz bir etki yaratmıştır. Bu durumun girdi tedarikinde bir darboğaz oluşturmaması ve üretim maliyetlerine yansımaması için bir dizi tedbirler alınmıştır. Kaba yem tedarikinin kolaylaşması için ithalat şartlarının iyileştirilmesi, kesif yem için arpanın TMO tarafından üreticiye doğrudan verilmesi, keza EBK’nun piyasaya müdahalesi ve süt regülasyon proğramı ile ürün destek enstrümanları başlıca tedbirler olarak sayılabilir. Bakanlığımızca süt ve et fiyatları günlük olarak takip edilmektedir. Oluşan piyasa fiyatlarına göre destekleme miktarları değiştirilebilmekte ve gerek üreticimiz gerekse tüketicilerimizin mağdur edilmemesi sağlanmaktadır. Çiğ süt destekleme miktarının 3 aylık dönemler halinde belirlenmesinin amacı oluşan piyasa şartlarının takip edilmesi ve bu şekilde de üreticimizin mağdur edilmemesidir. Bunun yanında uygulanmakta olan süt tozu desteği de bu amaca hizmet etmektedir. Örnek olarak, çiğ süt desteği; 2012 yılının ilk üç ayında soğutulmuş inek sütü için 0,06 TL/ lt, soğutulmamış inek sütü için 0,04 TL/lt, koyun-keçi-manda sütü için 0,15 TL/lt, olarak belirlenmiş olup 2012 yılının ilk üç aylık döneminde 1.779.582 ton çiğ süt için 90.841.577 TL destekleme ödemesi yapılmıştır. Bunun yanında çiğ süt desteklemesinde üreticilerin üretmiş oldukları sütü, Bakanlığımızdan süt teşvik kod numarası almış, gıda sicili ve çalışma izni olan süt işleme tesislerine satması şartı yer almaktadır. Bu da dolaylı olarak üretilen sütün, süt sağım ünitelerinde el değmeden sağılmasını ve kayıt dışılığın önlenmesi sağlamaktadır. Süt sektörünün içinde bulunan üretici, özel sektör ve kamu sektörlerinin katılımları ile 2009 yılı içerisinde kurulmuş olan Süt Konseyi sayesinde de süt üreticilerinin sıkıntıları yakın takip edilmekte ve süt regülasyon desteğinin de gerekli zamanlarda devreye sokulması ile bu zorlukların giderilmesi ve süt piyasasında bir denge oluşturulmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı şekilde, et sektörüne yönelik sorunları tespit edilebilecek ve çözüm önerileri geliştirebilecek Ulusal Et Konseyi 25.08.2010 tarihinde kurulmuştur. Ayrıca, besicilerimizin desteklemesi amacıyla; 1 Ocak 2011-1 Temmuz 2011 tarihleri arasında birim başına 300 TL ödeme yapılmıştır. Bu kapsamda 32.790 işletmede bulunan 205.607 baş hayvan için 58.514.451 TL ödeme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca et üretiminin arttırılabilmesi amacıyla 2012 yılında uygulanacak olan Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında aşağıdaki destek kalemleri uygulamaya koyulmuştur. 1) Etçi ırkların melezleri anaç sığırlara 225 TL/baş, 2) Bu sığırların soy kütüğüne kayıtlı olması halinde 60 TL/baş, 3) Etçi ırklardan olan anaç sığırlara 350 TL/baş, 4) Suni tohumlamadan ve etçi ırklardan doğan buzağılara 75 TL/baş, 5) Suni tohumlamadan doğan çevirme melezi buzağılara ilave 75 TL/baş, ödenmektedir. Ülke çapında uygulanmakta olan hayvancılık desteklemesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ile yetiştiricilerimize; Anaç sığır-manda, buzağı, anaç koyun-keçi, tiftik, çiğ süt, çiğ sütün değerlendirilmesi, ipek böceği, arı ve su ürün- leri yetiştiriciliği, kaba yem üretimi, tazminatlı hayvan hastalıkları, hayvan hastalıkları ile mücadele, hastalıktan ari işletme, programlı aşı uygulamaları, gen kaynaklarının korunması, besilik erkek sığır ve tarımsal araştırma geliştirme projeleri konularında destekleme ödemeleri yapılmaktadır. Hayvancılığımızın geliştirilmesi amacıyla tarımsal destekler içerisinde hayvancılığa ayrılan pay yıllar itibariyle devamlı arttırılmıştır. 2002 yılında tarımsal destek bütçesi içerisinde hayvancılığa; 83.000.000 TL (%4,4) pay ayrılmış iken, 2011 yılında; 1.729.000.000 TL (% 27) ayrılmıştır. Buna ilave olarak, Bakanlığımızca Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulanmakta olan hibe desteklemeleri için 50.410.000 TL bütçe ayrılmıştır. Tüm üreticilerimizin finansman ihtiyaçlarının uygun koşullarda karşılanması amacıyla, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince verilmekte olan faiz indirimli kredi uygulamaları devam etmektedir. Ülkemiz hayvan varlığı içinde 2002 yılında 9.803.498 baş olan sığır sayımız 2011 yılında 12.386.337 baş’a çıkmış, 31.953.800 baş olan küçükbaş hayvan varlığımız ise, 32.309.518 baş’a çıkmıştır. Bununla birlikte hayvancılıkta esas olan hayvan sayılarındaki artış değil verimlilikte artış sağlanmasıdır. Yapılan ıslah çalışmaları sayesinde 2002 yılında 184,7 kg/baş olan sığır karkas ağırlığı 2011 yılında 250,6 kg/ baş’a, 1.705 lt/baş olan sığır süt verimi 2.899 lt/baş’a çıkmıştır. Doğu Anadolu Projesi kapsamındaki illerde kombine veya etçi ırklarla damızlık işletmesi, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki illerde ise damızlık süt işletmesi kuranlara inşaat yapımında % 30, makine ve gebe düve alımında ise % 40 oranında hibe desteği verilmesi Bakanlar Kurulunun 2010/34 sayılı kararı ile hükme bağlanmış olup projelerin uygulanması 2012 yılında sona erecektir. Bakanlığımızca yukarıda izah ettiğim uygulanmakta oluğumuz tedbirlerle günlük olarak hem süt hem de ette üretim maliyetleri ve pazar fiyatları izlenmektedir. Üretim maliyetlerinin artış trendine girdiği durumlarda desteklerleme enstürümanları ile ürün fiyatları regüle edilmektedir. Bunun yanısıra TÜİK son dönem üretim verileri de göstermektedir ki, ülkemizin hem et hem süt üretimi, total olarak artmaktadır. Arz güvenliğini tehtit eden bir unsur söz konusu değildir. Bu nedenle kısa ve orta vadede fiyat artışı ön görmemekteyiz. K.K. - Soğutulmuş çiğ inek sütü ile ilgili yeni çıkartılan Kararname uygulamaları nelerdir? - Tarımsal ekonomileri gelişmiş ülkelere baktığımızda izlenebilir üretimin yaygın olduğu ve kalite standardının birincil üretimden sağlanmaya başlandığını görmekteyiz. Hayvasal üretimde hijyene yönelik riskler çok yüksektir ve ürünlerin kendisi besin içeriği itibarıyla mikroorganizmalar için ideal besi yerleridir, bu nedenle gıda güvenirliliği açısından tedbirlerin en iyi şekilde alınması gerekir. Birincil üretimin hijyenik olması hem kamu sağlığı hem sektör çalışanı hem de sanayici için önem arz etmektedir. Sağımdan hemen sonra sütün soğutulması kalitenin korunması açısından önemlidir. Soğuk süte daha fazla prim uygulamamızın asıl nedeni; kalitenin korunması ve kayıt altına alınmasını sağlamaktır. Üretilen sütlerin “ Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliği” kapsamında uygun şartlarda soğutma tankına konulması ve “Gıda işletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik” kapsamındaki süt işleme tesislerine pazarlanan süt, “Soğutulmuş Çiğ Süt” olarak değerlendirilmekte olup, bu kapsama giren sütlere normal sütlere göre 0,02 TL/lt daha fazla destekleme ödemesi yapılmaktadır.Projenin ilk uygulama yılı olması nedeniyle üreticinini altyapı sorunları hesap edilerek prim farkı belirlenmiştir. Ancak önümüzde yıllarda sıcak süte verilen primi daha da azaltacağız belki de hiç vermeyeceğiz.Birincil üretimde kalitenin sağlanması çok önemlidir. Ve nihai hedefimiz ülkemizin tüm üretimini ve taşıma zincirini soğuk zincire dahil edebilmektir. K.K. - Okul Sütü Projesi devam edecek mi? Bu konuda yeni uygulamalar var mı? - Öğretim yılının ikinci döneminde okul öncesi sınıf ve dördüncü sınıf öğrencileri dahil süt dağıtımını sağlayan proje çalışmalarımız devam etmektedir. İlgili bakanlıklarımızla da bir önceki uygulama yılı değerlendirilmekte ve 2013 yılı çalışmalara yapılmaktadır. K.K. Bakanımız, Hayvancılığın teşvik primlerinde artış olacağını söyledi. Bu konuda çalışmalar nelerdir? - Hayvansal üretimi yarattığı katma değer, yıl boyu sağladığı istihdam,endüstriyel ham madde tedariki ve gıda güvenliği açısından stratejik bir sektör olarak kabul görmektedir. Tarım sektörü içinde GSYİH 2002 de hayvancılık %24 iken 2011 de %30 a yükselmiştir.bu büyümede sektöre ilişkin analizlerin ve sağlanan desteklerin etkisi büyüktür.sadece iç pazara yönelik ve gümrük korumalı modelden hem iç hem de dış ticarete yönelik ve rekabete açık bir üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekir.mevcut üretim desteklerinin yanı sıra yatırıma imkanlarının cazip olması kredi imkanlarının oluşturulması ürün işleme değerlendirme paketleme hibe destekleri, kooperatif yatırım destekleri DAP ve GAP bölgesel hayvancılık projeleri ile .işletme ölçeği büyümüş, üretimde ciddi artışlar sağlanmıştır. Sayın Bakanımızın kamuoyu ile paylaştığı Hayvansal Ürün Piyasa Düzenleme Kurumu ile de fiyatta istikrar sağlanacaktır.saydığım tüm bu tedbirler aslında birer bütçe maliyetleridir.bütün bunlar aslında üreticilerimizin karlı ve sağlıklı üretim yapabilmesinin yolunu açmaya yönelik politikalardır. 2011 yılında hayvan başına; anaç sığıra 225 TL, anaç mandaya 300 TL, sığır soy kütüğü ilave 50 TL, suni tohumlamadan doğan buzağıya 75 TL, suni tohumlamadan doğan çevirme melezine 150 TL, anaç koyun-keçiye 15 TL destek verilmiştir. 2012 yılı için hayvan başına; sütçü ve kombine ırklar ve melezleri ile etçi ırkların melezleri anaç sığıra 225 TL, etçi ırklar anaç sığıra 350 TL, anaç mandaya 350 TL, sütçü ve kombine ırklar ve melezleri anaç sığır soy kütüğü ilave 60 TL, suni tohumlamadan ve etçi ırklardan doğan buzağıya 75 TL, döl kontrolü projesi kapsamındaki suni tohumlamadan doğan buzağı ilave 25 TL, suni tohumlamadan doğan çevirme melezi ilave 75 TL, anaç koyun-keçiye 18 TL destek verilecektir. Besiciliği teşvik etmek amacıyla Ocak 2012’den geçerli olmak üzere 90 günlük besi periyordunda tutulan ve TÜRKVET kayıt sistemine dahil üreticilerimize, Ruhsatlı kesimhanede kesilen hayvan başına 300 TL/baş destek vereceğiz. Önümüzdeki hafta yaklaşık 100 milyon ödeme yapacağız. Ayrıca, ülkemiz et ihtiyacına yönelik etçi ırkların desteklenmesi amacıyla suni tohumlamadan ve etçi ırklardan doğan buzağılar için destek sağlanmıştır. Hayvan başına anaç sığır soykütüğü ilave, anaç manda ve anaç koyun keçi desteklemeleri 2012 yılında artırılmıştır. K.K. - Süt regilasyon projesinde kota uygulaması devam edecek mi. Süt tozuna teşvik verecek misiniz? - Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulamaları ile Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ithal edilen süt tozu ithalatı durdurulmuştur. Bu kapsamdaki süt tozu üretimi yurt içinde yaptırılarak arz fazlası sütün değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Düzenleme ile dönemlere göre arz fazlalığından kaynaklanan çiğ süt fiyatlarının mevcut fiyatlardan daha da geriye gitmesi engellenmiştir. Süt tozu desteklenmesinde esas olan ihracattır. İhracat gerçekleşmeden destekleme yapılmamaktadır. Desteklenen süt tozunun yurt içinde kullanılması ihracatla engellenmektedir. Süt tozu desteklenmesinde esas olan ihracattır. İhracat gerçekleşmeden destekleme yapılmamaktadır. Desteklenen süt tozunun yurt içinde kullanılması ihracatla engellenmektedir. 2010 ve 2011 yılına ilişkin ödemeler ihracatların gerçekleştirilmesine bağlı olarak halen devam etmektedir. Böylece bu kota karşılığı süt fazlası değerlendirilecektir. K.K. - Süt fiyatları konusunda, Süt Konseyinin foksniyonel görevi devam edecek mi? - Referans fiyat uygulamasına devam edilecek. Bugüne kadar 2009’dan 2012’ye kadar 66,198 ton, kotaya karşılık 37,248 ton süt tozu üretimi yapılmış ve 95.671.00 TL destek ödemesi yapılmıştır. Proje uygulamasına devam edilecektir. Süt Konseyi üretici kamu ve sanayiciden oluşmaktadır. Tarafların temsil edildiği çatı örgütür. Fiyatların izlenmesi ve üretici ile sanayicinin uzlaşmasını sağlaması önemli bir görevdir. Tarafların uzlaşmasında fonksiyonel rolü vardır, bunu önemsiyoruz. Bakanlığımızca çiğ süt primleri piyasadaki süt fiyatları ve maliyet hesaplamaları doğrultusunda üçer aylık dönemler halinde belirlenmektedir. Bunun yanında uygulanmakta olan süt tozu desteği de bu amaca hizmet etmektedir. K.K. - Kurban Bayramında et fiyatlarının yükselmesi durumunda, kurbanlıklarda sıkıntı olabilir mi? Bu konuda bakanlığımızın çalışması var mıdır? - Biraz öncede ifade edildiği üzere et ve süt de oluşan piyasa fiyatları günlük olarak takip edilmektedir. Bu kapsamda üreticilerimizin ve tüketicilerimizin mağdur olamamaları için gerekli tüm önlemler alınmakta ve alınmaya da devam edecektir. Bugun itibariyle yaptığımız projeksiyona göre böyle bir riskin çok düşük olduğunu söyleyebilirim. K.K. - Sap-saman ithali için uygulamalar nelerdir? İthal edilecek samanların getirileri ne olacaktır? - Son iki yıl içerisinde hayvan sayılarımızda bariz bir artış olmuştur. Kaba yem üretimi de bu paralelde artmıştır. Ancak bu üretitm yılında iklime dayalı yaşanan kuraklık nedeni ile yem bitkileri üretiminde ve çayır-meralardaki ot veriminde ve hububat hasatından sonra kaba yem temininde kullanılan sap-saman temininde sıkıntılar yaşanmıştır. Bütün bu şartlarda oluşan kaba yem açığını kapatmak amacıyla, bu yıla mahsus ithalata yönelik tedbirler alınmıştır. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFÇİLİK 13 Kooperatifçiliğimize, Ekonomistlerin Yaklaşım Sorunu Örgütlenmenin Tarihsel Gelişimi ve Kooperatiflerin Önemi »»Ekonomide sürekli fetva veren, Ülke kalkınması için yeri gelince model üretmeye kalkışan ekonomistler neden hiç kooperatifçilikten bahsetmezler? »»Kimi yazarlara göre kooperatifçilik sosyalizm ile kapitalizmin eninde zamanında buluşup uzlaşacakları bir yer olarak görülmektedir. Ekonomik bir yapı olan kooperatiflerin bir ülkenin gelişiminde sağlayacağı katkılar var mıdır? Acaba dünyadaki ve Türkiye’deki kooperatifçilik olgusunu yeterince irdelemiş midirler? Refahın tabana yayılması, üreticinin gelir düzeyinin artırılması, yerinde istihErol AKAR damın sağlanmasında kooperatiflerin rolü var mıdır? Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Üreticiden tüketiciye daha ucuz ürün temini gelişmiş ülkelerde acaba hangi yapılarla sağlanmaktadır? Serbest piyasa kurallarının en önemlisi olan rekabeti, dağınık, yeterince güçlü örgüte sahip olmayan ve Ülkenin % 30-35 lik kesimini oluşturan üreticinin hangi yöntemle, hangi yapılarla rekabeti sağlayacağının bilinmesi zorunluluğu yok mu? Ülkemizde yapılan tarımsal sanayide ki özelleştirmelerin olumsuz etkilerinin azaltılması için, hangi tedbirlerin alınması gerektiği ile ilgili hiç mi fikir üretemezlerdi? Ekonomik yelpaze içerisinde gelişmiş ülkelerde kooperatifçiliğin yeri ve rolü nedir? Dünyada 160-170 yıldan bu tarafa kooperatifçilik hareketi devam ederken neden 1980 yılında bu örgüt yapısı dağıtılma noktasına getirilmiştir? Bunun sonuçları ne olmuştur? Kooperatifler ekonomik faaliyet yürüten kuruluşlar olmasına rağmen neden hala siyasi mülahazalarla değerlendirilir? Birleşmiş Milletlerce 2012 yılının Dünya Kooperatifler Yılı ilan edilmesinin bizim ekonomistlerimiz için hiç mi önemi yoktur? Kooperatifçiliğimiz konusunda ciddi bir haber yapılamaz mı? Bir köşe yazısı yazılamaz mı? Bir televizyon programı yapılamaz mı? Saman, yem bitkileri ithal etmekle sorunlar çözülemez »»Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kocabaş, "Tarımdaki mevcut desteklemelerle ve saman, yem bitkileri ithal etmekle sorunlar çözülemez" dedi. Kocabaş, yaptığı yazılı açıklamada, dünyada etkisini sürdüren kuraklık nedeniyle tarım ürünlerinde fiyatların sürekli artış gösterdiğini, dünyanın en büyük mısır ve soya ihtiyaç ihracatçılarından ABD'de yaşanan kuraklık nedeniyle dünya piyasalarındaki tahıl fiyatlarının rekor seviyelere çıktığını anlattı. Kocabaş, "Saman fiyatlarının yüzde 300 artması üzerine besiciler saman bulamaz hale geldi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sıkıntıyı gidermek için yasak olan kaba yem ithalatının önünü açma girişimini başlattı. Kaba yem olarak bilinen sap-saman ve otun ithalatındaki yasak 9 Ağustos 2012 tarihi itibariyle kaldırıldı. Türkiye'nin yılda 35 milyon ton kaba yem ihtiyacı var. Toplam üretimin yüzde 60'ı ithalata bağlı olarak sağlanıyor. Peki kaba yem ithalatı ile hayvancılığın sorunları çözülür mü- Bu soruya evet cevabı veremiyoruz. Biz bunu daha önce canlı hayvan ithalatında görmüştük. Çözümü ithalatta aramak yanlış. Tek yol üreticiyi desteklemek." dedi. Kooperatiflerle ilgili sorunlar varsa bu sorunların çözümü nedir? Bu ve benzeri sorular ülkemizde hala cevap bulamamıştır. Derin ekonomik bilgiye ve deneyime sahip ekonomistler, iktisatçılar, işletmecilerin bu ve benzeri sorunların cevabını bilmediklerini düşünmek dahi istemiyorum. Aslında hepsi cevabı bilinen sorular. Ama öyle yorumlar üretmek zorunda kalıyorsunuz ki, acaba bu devleti milleti mi seviyorlar, topyekûn kalkınmadan mı yanalar, yoksa temsil ettikleri kesimin çıkarları mı daha önemli? Esas olan da herhalde bu soruya cevap bulmak. *** Kooperatiflere Yaklaşım Farkı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kooperatiflerle ilgili çalışmaları, kooperatiflere bakış açısını ve yaklaşımını takdir etmemek mümkün değil. Aynı çalışmayı ve yaklaşımı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan da bekliyoruz. Hep beraber aşağıda ki sorulara da cevap bulmak zorundayız. • Bakanlığımızın, kooperatiflerle ilgili politikaları, örgütsel yapılarla ilgili hedefleri nedir? • Yürürlüğe girmesi beklenilen kooperatif strateji belgesinde öngörülen hedeflere ulaşabilmek için nasıl bir yol izlenecek? • Avrupa birliği sürecinde, uyum noktasında kooperatiflerin yeri ve rolü ne olacak? Yakın gelecekte gündemimize girecek bu ve benzeri konular için şimdiden planlar yapmak ve taraflarla ortak çalışmalar yapılması gerekmez mi? Tekirdağ'ı Angus kokusu sardı »»Avustralya’dan ithal edilerek gemilerle Tekirdağ Limanı’na getirilen 9 bin Angus ve 67 bin küçükbaş kurbanlık, etrafına yaydığı ağır koku nedeniyle vatandaşları rahatsız etti. Özel bir hayvancılık şirketi tarafından Kurban Bayramı öncesi ithal edilen Anguslar, Sıcakların da etkisiyle gemilerdeki büyük ve küçükbaş hayvanların çevreye yaydığı ağır koku, vatandaşları rahatsız etti. Sahil kenarındaki işletmelerin sahipleri, müşterilerinin koku nedeniyle gelmediğini söyledi. Anguslar ve koyunlar, tamamlanan işlemlerin ardından kamyonlara yüklenerek çiftliklere götürülmeye başlandı. Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, limana getirilen ithal hayvanları taşıyan gemiden yayılan kokunun giderilmesi için gerekli çalışmalarda bulunduklarını söyledi. Yerlikaya, “Bu konuyu çözüme kavuşturmak için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yürüttüğümüz çalışmalar devam ediyor. Biliyorsunuz Trakya, şap hastalıklarından ari bölge. Bu nedenle bölgeye getirilen hayvanlar, sıkı denetimden geçiriliyor. Limana en yakın oturanlardan birisi de benim. Ben dahi kokudan kapımı, penceremi açamıyorum. Kokudan herkes rahatsız. Bir yerde bir nimet varken, bunun külfeti de oluyor. Bu sorunun çözümü noktasında bir yöntem bulacağız.” dedi. Kooperatif sisteminde ne aşırı bireyciliğin gücüne ne de devletçi-toplumcu uygulamaların bireysel özgürlükleri kısıtlayıcı davranışlarına yer yoktur. Geleceğin özgür, mutlu ve tatmin edilmiş toplumunu kurabilecek tek sektör kooperatif sektörü ve onun insan anlayışıdır. Kapitalizmin ve sosyalizmin oluşumundan kaynaklanan olumsuz yönlerinden arınmış olan kooperatifçilikte temel amaç, karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışmadır. Kooperatifçilik güçlü bir halk hareketidir ve büyük umutları kapsamaktadır. İlk uygarlıklar oldukça toplumcu bir niteliğe sahiptiler. Kişiler, klan, aşiret ya da büyüklü küçüklü ataerkil denen topluluklarla iç içe kaynaşmışlardı. Bu topluluklarda mülkiyet ve ortaklaşa hareket yoktu. Ancak mevcut yapıları yönetici sınıfların, kralların, şeflerin sömürülerini kolaylaştırıyor, kişileri baskı altında tutuyor ve devamlı kötüleşme halinde olan krallıkları, ulusları ve klanları karşı karşıya getiriyordu. Zamanla kişinin özgürlüğü ve bilinçlenmesine ilişkin bir yaygın hareket doğdu. Tarihin gelişimi bireycilik lehine yöneldi. Sonraları kişiler bağımsız bir ekonomik yaşama kavuşmak ve zanaat ya da ticaret yolu ile zenginleşmek için aile ekonomilerden koptular. Ancak aralarındaki işbirliği ile piyasayı ele geçirenlerin kurumsallaştıkları mücadele ekonomisinin doğuşu da gerçekleşti (ekonomik devrim). 13.yüzyıldan 18. yüzyıla gelinceye kadar önce ticari daha sonra mali kapitalizm ortaya çıkıp, gelişmesini sürdürdü. Entelektüel devrimle (aklın üstünlüğü), yeniden doğuşta denilir, kişi aklen işleyici, özgür düşünce ve laikliği keşfetmiş, bilimsel düşünce gerçekleşmiştir. Tinsel (vicdani) devrim, bireyci çağın en değerli fethiyle gelen reformdur. Yavaş ve yüzyıllarca sürdürülmüş olan tarımsal devrim köylülerin eski görenekleri telkin eden toplumcu kültür şekillerinden ayrılıp kendi toprakları üzerinde özgür olmak ve feodal yükümlülüklerden kurtulmak için kıyasıya verdiği savaşımı belirtmektedir. Senyörlerden kurtulmak için orta çağın komünlerinde yapılan mücadeleden doğan demokrasi, 18. yüzyılda özgün bir siyasal sistem haline gelmiştir. Siyasal devrimde ise halkça kontrol edilen halk yararına işleyen ve halktan gelen bir siyasal otorite arzulanmaktadır. Artık başlıca bireysel özgürlükler elde edilmiştir. Nihayet, bilimsel gelişme ve bankacılarla tüccarlar tarafından biriktirilen ana maldan oluşan ve 19. yüzyılın modern kapitalizmi ile hızlı maddi gelişimi sonucunda endüstri devrimi ortaya çıkmıştır. Bu arada da güçleri özgürleştirip eyleme sokan kooperatifçilik bütün bu koşullarda sınırsız bir gelişme göstermiştir. Liberalizm rekabetçi ortamda insanların tam mutluluğa ulaşacağı hayatı hedeflemektedir. Ancak insanlar tam bir refahı, mutluluğa ulaşamadıkları gibi, zamanla ahlaki erozyonlara da uğramışlardır. İşçiler ve üreticiler bu arada en büyük güçlerinin sayısal farklılıkları olduğuna farkına varmış, işçi sendikaları gibi örgütlenmeye gitmişlerdir. Kooperatifçilik hareketi, sendikalizm ve sosyal siyasi sistemler gibi, aynı anlayışın etkisiyle, aynı baskıdan veya proleter sefaletten aynı çağda ve aynı sosyal ortamda doğmuştur. Tarım kooperatifleri de, ide- Prof.Dr. Hasan VURAL Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi hvural@uludag.edu.tr olojik etkilere daha az açık olmalarına karşın genellikle tarımsal kriz dönemlerinde ve aynı şekilde köylünün sefaletinden, sefalet içindeki dayanışma duygusundan ve bu sefaletten kurtulmanın tek yolu olan kooperatif harekete gereksiniminden doğmuştur. Üstelik köylüler kendi kooperatiflerini kurarak halen bazı yönleriyle az çok yaşayan eski tarımsal toplum kurumlarının gelenek ve ruhuna da yeniden kavuşmuşlardır. Kooperatifçiliği, işçilerin sendikaları gibi, diğer eylem şekillerinden ayıran onun dolaysız ve tümüyle yapıcı olan niteliğidir. Kooperatiflerin eylem sahası işletmeler kurmayı içermektedir. Bu işletmeler sayesinde kooperatif üyeleri gerek satıcı gerek müşteri ve gerekse işçi olarak ilişkide bulundukları özel işletmeler tarafından gerçekleştirilen ve kurbanlarının kendileri olduğu sömürüden kurtulmaktadırlar. Kooperatif işletmeler üzerindeki üyelerinin bu egemenliği onlara bütün kısıtlamaları aşmak ve sorunlarını çözmek avantajları sağlamaktadır. Politik eylem ya da sendikalar yapıları gereği bu konuda pasif kalmak zorundadırlar. Kooperatifçi olmak sosyal bir yasadan yararlanmaktan (sendika gibi) çok daha değişik bir olgudur. Çünkü burada girişimciliğin ekonomik sorumluluklarını yüklenmek söz konusudur. Kooperatif ortakları uğraşa birlikte giren yani ekmeklerini beraberce yiyen, beraberce çalışan can yoldaşları olmaktadırlar. Bu şekilde kişi yapısının maddi gereksinimlerini tatmin etmeye yönelik ekonomik uğraşın maddi niteliklerini kaybeder, kardeşlik ve işbirliği fırsatları doğarak yücelir. Bu halde kooperatif ahlak aynı zamanda kendi kendine yardım, dayanışma, onur ve kendi çalışmasıyla kurtuluşun ürünüdür: Biri herkes ve herkes biri için. Bunun için kooperatif işletme aydınlar tarafından değil, işçiler tarafından ortaya atılmıştır. Kooperatiflerin amacı mümkün olduğu kadar her ortağın payı oranında dağıtılan bir ganimet olarak en yüksek karı elde etmek değildir. Aksine amaç, ekonomik yaşamda uğraş veren hane halklarının, krediye ihtiyaç duyanların, tüketicilerin, çiftçilerin ve işçilerin konumlarını güçlendirerek üyelerine hizmet götürmektir. Kooperatifin tümüyle üyelerinin hizmetinde kalabilmesi için, üyeler bizzat sorumluluk yüklenmiş, avantajlarından yararlanmış ve iktidarı kullanarak girişimci durumuna geçmişlerdir. Genel tanımlamalar ışığında örgütlenme, bireylerin farklı amaçlarla yasal veya yasal dayanağı olmadan tüzel kişilikler oluşturmasıdır. Demokratik bir ülkede, örgütlenme en genel anlamda kamu örgütlenmesi ve özel bireylerin (gerçek ve tüzel kişi) örgütlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmiş ve gelişen ülkelerde farklı yapılarda ortaya çıkan örgütlenme, kamu ve özel örgütlenme olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarım alanı için de kamu örgütlenmesi ve özel örgütlenme ayrımı yapılabilmektedir. Özel örgütlenme ana hatlarıyla mesleki örgütler ve ekonomik amaçlı örgütler şeklindedir. Ekonomik amaçlı örgütlenmelerin başında kooperatif örgütlenme gelmektedir. www.marking.com.tr teknolojidegisimyenilikbilgiçözümfaydastratejigelecekeglenceodaktasarımdeger 14 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIMDA SAĞLIK ÇAY ENDÜSTRİSİNDE İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ »»Günümüze kadar gelen efsanelere göre çay, Çin’de imparator Shen-Nung tarafından bulunmuştur ve ‘İlahi Şifa Verici’ olarak adlandırılmıştır. Kaynamış su içenlerin daha sağlıklı olduğuna inanılan bu dönemde, birçok insan gibi Shen-Nung’da bu içecekten bol miktarda tüketmiştir. Su kaynatmak amacıyla yakılmış olan ateşi alevlendirmek için, üzerine dal parçaları atılmakta ve çay yaprakları yanlışlıkla kaynayan suyun üzerine düşmekteydi. Bunun farkına varan Shen-Nung, suyun aromasında ve kokusunda meydana gelen bu değişiklikten memnun olmuş ve bu şekilde çay doğmuştur. Bu yeni içecek Çin’den Asya’ya yayıldı ve kısa bir süre sonra ise Japonya ve Çin’in ulusal içeceği haline geldi. Avrupa ise 1600′lu yıllara gelininceye kadar bu içecekten haberdar değildi. Bir süre sonra Kuzey Amerika çay ile tanıştı. 1900′lu yılların başında New york’lu toptancı Thomas Sullivan, çayı teneke kutucuklarda saklamak yerine, küçük ipek poşetlerde saklamaya başladı. Bunun üzerine çay tiryakileri, bu poşetçiklerde bulunan çayı dışarı çıkartmak yerine olduğu gibi bezle kaynar suyun içine bırakarak demlemeye başladılar. Böylece, çay yaprakları ipek bez poşetten dışarı çıkmıyor ve çay içmek daha keyifli oluyordu. Çay, dünyanın en gözde ikinci içeceğidir. Sadece su, çaydan daha fazla tüketilmektedir. Tüketiciler için bugün artık sayısız alternatif bulmak söz konusu olabilmektedir. Aromalı çaylar, diğer bitkilerin çayları, kafeinsiz çaylar, buzlu çaylar, poşet çaylar, hazır çaylar ve kokulu çaylar bunlardan sadece bazılarıdır. Çay paketleme işi ise doğal olarak teknolojinin değişmesiyle endüstriyel bir şekil almıştır. Eskiden toptancılar, sandıklardan çıkardıkları çayı teneke kutuların içine doldurup öyle satıyorlardı, oysa bugün hızlı üretim hatlarında binlerce kilo aynı anda paketleniyor ve kullanıma hazır hale geliyor. Dünyanın çeşitli coğrafyalarından toplanan kurutulmuş çay yaprakları karıştırılarak poşetlenir. Çay genellikle büyük sandıkların içerisinde gönderilir. Değişik çay çeşitleri harmanlandıktan sonra paketleme makinalarına verilir. Hazır toz halinde kullanım için yapılan çayların üretilebilmesi için çayın yaprak halinde bulunması ve sıcak su ile demlenmesi gerekmektedir. Sıvı haldeki demlenmiş çay, püskürtme yoluyla kuru toz haline getirilir ve büyük demir fıçılara konulur. Toz halindeki çay paketleme bantlarında teneke kutulara konulur bu işlem sırasında şeker ve türevleri ile karıştırılabilir. Meyve ve limon aromasına sahip çaylar ise demlenmeden önce kurutulmuş çay yapraklarına ilave edilebilir. ÇAY ENDÜSTRİSİNDE KAZALAR, HASTALIKLAR VE TEHLİKELER Çayın harmanlanması, demlenmesi ve paketlenmesi sırasında görülen çeşitli tehlikeler ve sağlık sorunları vardır. Makinalarda bulunması gereken güvenlik amaçlı koruyucu eksikliğinin neden olduğu kazalar, gürültü, kayma, düşme, ve kaldırma kaynaklı yaralanmalar çay endüstrisinde sıkça görülür. Diğer tehlikeler ise harmanlama ve paketleme sırasında sunuk kalınan tozlardır. Islak yöntemle paketleme ve kutulama işlemleri sırasında toz riski yoktur. • Makinalardan kaynaklanan Tehlikeler Harmanlama ve paketleme sırasında kullanılan makinalar nedeniyle işçiler; Cebri çekişli havalandırma sistemleri ve diğer toz kotrol yöntemleri kullanılarak ortamda bulunan toz miktarı 10mg/m3′ün altında tutulabilir. Kronik bronşit* ve astım* rahatsızlıkları olan işçiler daha yüksek bir risk altındadırlar. Çay tozuna karşı aşırı duyarlı olan kişiler ise acilen ortamdan çıkarılmalıdır. Toz maskesi kullanmak bu risklerle karşılaşma oranını oldukça düşürecektir. zincirlere, zincir dişlilerine, kayışlara, bobinlere, dönen millere ve sıkışma noktalarının yarattığı tehlikelere sunuk kalmaktadırlar. Daha çok kolların, ellerin ve parmakların çürümesi, kopması ve amputasyonlar* görülmektedir. Makinaların koruyucu parçalara, siperlere ve sistemlere sahip olması çok önemlidir. Aksi takdirde hareket eden keskin parçaların aralarına sıkışmalar, yakalanmalar önlenemez. Kilitlenme mekanizmaları ve koruyucu siperler işçileri yaralanma riskine karşı korumak konusunda hayati öneme sahip olabilir. • Tozlardan Kaynaklanan Tehlikeler Çay tozu harmanlama ve paketleme işlemleri sırasında ortamda bulunabilir. Artıklar ve süprüntüler temizlenirken ve istim boşaltılırken oldukça yüksek miktarlarda toz bulunuabilir. Çapı 10 mikro-metre’den büyük olan çay tozu ‘Nuisance(sıkıntı veren-taciz eden) Toz‘ olarak adlandırılır. Bu çeşit tozun akciğerler üstünde son derece az etkisi vardır. Organik hastalıklara sebep olma ve zehirleme riski eğer toza sunuk kalma miktarları makul oranlarda tutulabilirse yok denecek kadar az olabilir. Ne var ki, yüksek miktarlarda bu tozlara sunuk kalmak gözlerde, burunda ve solunum yollarında birikmelere neden olur. Burun ve yutakta biriken bu tozlar daha sonra vücudun kendi temizleme mekanizmaları(öksürme, hapşırma) yoluyla dışarı atılır. Çapı 10 mikro-metre’den küçük olan tozlar solunabilir tozlardır. Bu nedenle burundan ve yutaktan kolayca geçerek solunum yollarının alt kısmına yerleşebilirler. Akciğerlere girdikten sonra alveollerin bulunduğu bölgeye yerleşerek yaralı/izli doku oluşturabilirler. Her ne kadar çay ve çay tozu alevlenmezse de, eğer yüsek miktarda çay tutuşturulursa içiniçin(alevsiz) sürekli yanar. Çay tozu patlaması gibi bir risk neredeyse yok denecek kadar az olmasına rağmen toz konsantrasyonunun yoğun olduğu bölgelere dikkat edilmelidir. • Diğer Tehlikeler Çay, büyük kafesli sandıklarda işleneceği tesislere gelir ve burada harmanlanmak ve paketlemek üzere depolarda bekler. Buradan elle ya da çatallı kaldırıcı(fork-lift) yardımıyla işlenen bantlara taşınır. Ağırlığı yaklaşık 45 kg.’dan fazla olan paketleri kaldırmak bel bölgesinde sakatlanmalara neden olmaktadır. Kaymalar ve düşmeler de oldukça sık görülmektedir. Kuru harmanlama ve paketleme işlemleri sırasında, yürüme zeminine düşen çay tozları ortamı kaygan hale getirmekte ve tehlikelere neden olmaktadır. Sıcak suyla temas, buhara sunuk kalmak ciddi yanıklara neden olabilmektedir. Yanıkların önemli bir bölümü ellerde, kollarda ve yüzde görülmektedir. Temizlik amacıyla kullanılan kaynar suyun dökülmesi de ayaklarda ve bacaklarda yanıkların görülmesine neden olmaktadır. ÇAY ENDÜSTRİSİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLER İÇİN SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ Kişisel koruyucu donanımların seçilmesi ve kullanılması, tahdit edilmiş alanlara girişlerin kontrolü, tehlikeli kimyasalların tanımlanması, enfeksiyona sebep olabilecek maddelerin kontrolü, iyi iş uygulamaları ve acil durum programlarının etkin kullanımı ve işçilerin bütün bu sayılanlar konusunda eğitilmesi, tehlikeli durumlarla karşılaşma ve yaralanma olasılığını azaltacaktır. Bir uzvun (kol veya bacağın) bir kısmını veya tamamını, tıbbi nedenlerden dolayı kesilmesine veya kopmasına amputasyon denir. Damar hastalıkları, trafik kazaları, iş kazaları, tümörler, mikrobik hastalıklar, doğumsal anomaliler, yanıklar ve şeker hastalığına bağlı, daralmış olan damarlarda kan dolaşımı azalır. Beslenemeyen, oksijenlenemeyen doku giderek solar, soğur; şiddetli ağrılara neden olur. Deride ülserler denilen yaralar çıkar ve bu durum giderek o dokuda daha da ilerler ve nekroz denilen ölü dokuya veya gangrene çevrilir. Bu durumda, hastayı kurtarmak ve ölü dokunun ilerlemesini önleme amacıyla, tutulan uzvun kesilmesine karar verilir. Astım, solunum yollarının ataklar halinde ge- len tıkanmaları ile kendini gösteren kronik bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar. Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır. 1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. 2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği MEVZUAT Ticari ve amatör Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğler yayımlandı Biyolojik mücadeleye devlet desteği »»Ülkemizde bitkisel üretime arız olan zararlı organizmalara karşı biyolojik ve/veya biyoteknik mücadelenin yaygınlaştırılması ile kimyasal ilaç kullanımının azaltılması amacıyla örtüaltı bitkisel üretimde, paket toplamı 430 TL/dekar olacak şekilde; »»Bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususlar göz önüne alınarak, su ürünleri kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir işletilmesini sağlamak amacıyla 18 Ağustos 2012 tarihinde hazırlanmıştır. Aşağıda avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen su ürünlerinin daha küçüklerinin avlanması, karaya çıkarılması, nakledilmesi ve satılması yasaktır. AVLANMASI TAMAMEN YASAK OLAN TÜRLER Deniz Alası - Salmo trutta labrax Tür Ahtapot Akivides Latince Adı Octopus vulgaris Tapes decussatus, Tapes philippinarum Asgari Boy (cm) Asgari Ağırlık (Kg) - 1 2,4 Akya Lichia amia 30 Bakalyaro (Berlam) Merluccius merluccius 25 Barbunya Mullus barbatus 13 Çipura Sparus auratus 20 Büyük Camgöz Köpek Balığı Deniz böceği Palinurus vulgaris 25 Carcharhinus plumbeus Dil Balığı Solea solea 20 Eşkina Sciana umbra 25 Hamsi Engraulis encrasicolus 9 İstakoz Homarus gammarus 25 İstavrit Trachurus trachurus 13 Hippocampus İstavrit (Karagöz İstavrit) Trachurus mediterraneus 13 hippocampus İstiridye Ostrea edulis 6 Kalkan Psetta maxima 45 Karagöz Diplodus vulgaris 18 Kefal (Amuderya kefali) Mugil soiuy 35 Mersin Balığı - Acipencer spp Deniz Atı Güneşlenen Köpek Balığı Cetorhimus maximus Kefal (Diğer kefaller) Chelon labrosus Zararlılara karşı ilaç kullanımına son veren ajan böcekler, 2010 yılından bu yana Bakanlık tarafından destekleniyor. Geçen yıl 3 milyon lira olan destekleme bütçesi, yeni yayınlanan tebliğ ile birlikte 2012 yılında 15 milyon liraya çıkarıldı. Geçen yıl örtü altında biyolojik mücadele için dekar başına 200 lira destek verilirken, 2012 yılında bu destek %115 artırılarak 430 liraya çıkartıldı. Yine bakanlığın 2011 yılında açık alanda biyolojik mücadele yapan çiftçilere dekar başına 20 lira verirken, bu yıl %300 artırılarak 60 liraya yükseltti. Yeni uygulama genişleyen destekleme programı ile 2011 yılında yalınızca örtü altı sebze ile açıkta domates ve turunçgillerde ajan böcek kullanımına destek verilirken, 2012 yılında örtü altı sebze, açıkta domates ile 20 Liza ramada Chelonia mydas Dermachelys coricea Memeliler Trionyx triunguis Kefal (Has kefal) Mugil cephalus 30 Kefal (Sarıkulak kefal) Liza aurata 30 Kılıç Xiphias gladius 125 Kırlangıç Chelidonichthys lucerna 18 Kırma (Kırmızı) mercan Pagellus erythrinus 15 Kidonya Venus verrucosa 3 Kolyoz Scomber japonicus 18 Kum şirlanı (Tellina) Donax trunculus 2,5 Lagos Epinephelus aeneus 45 Levrek Dicentrarchus labrax 25 Lipsöz Scorpaena scrofa 15 Lüfer Pomatomus saltatrix 20 Mavi yengeç Callinectes sapidus 13 Mezgit Merlangius merlangus 13 Midye (Beyaz kum midyesi) Chamelea gallina 1,7 Minekop (Kötek, Karakulak) Umbrina cirrosa 25 Nil barbunyası Upeneus moluccensis 10 Orfoz Epinephelus guaza 45 Palamut Sarda sarda 25 Pisi Pleuronectes spp. 20 Sardalya Sardina pilchardus Sardinella aurita Diplodus sargos 21 Sarıağız (Halili,Muskar,Grenyüz) Argyrosomus regius 25 Sarıkuyruk Seriola dumerili 30 Sinagrit Dentex dentex 35 Tekir Mullus surmuletus 11 Ton (Orkinos) Thunnus thynnus - Uskumru Scomber scombrus 20 Yazılı orkinos Euthynus alletteratus 45 turunçgillerin yanı sıra tüketim ve ihraçta önemli yer tutan üzüm ve elma da eklendi. Yeni alanlarla birlikte turunçgilde 3 bin 500 hektarda, örtü altı ve açık alanda 3 bin hektarda ve süne ile 45 bin 720 hektar alanda biyolojik mücadele yürütülecek. Yaş çay üreticilerine fark ödemesi desteği tebiği yayımlandı »»Tebliğe göre 2012 yılı yaş çay ürünü için fark ödemesi desteği yapılır. Fark ödemesi desteği kilogram başına, 12 Kr olarak belirlenmiştir. 11 Sargos yaptığı toplam alanına bölünmesiyle elde edilecek olan dekara maliyetini geçemez. Bitkisel üretimde biyolojik ve/veya biyoteknik mücadele yapan üreticilerin bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren en geç; örtüaltı üretimi için 31 Aralık 2012, açık alanda domates için 28 Eylül 2012, turunçgil için 31 Ekim 2012, elma ve bağ için ise 31 Ağustos 2012 tarihi mesai bitimine kadar başvuru dilekçesi (Ek-1) ve gerekli belgeler ile birlikte ÇKS ve/veya ÖKS kayıtlarının bulunduğu müdürlüğe başvurur. »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, geçen yıl 3 milyon lira olan biyolojik mücadele destekleme bütçesini 15 milyona çıkardı. Liza saliens Caretta caretta a) Feromon + tuzak kullanan üreticilere 100 TL/ dekar, b) Tül kullanan üreticilere 80 TL/dekar, c) Tekniğine uygun olarak faydalı böcek salımı yapan üreticilere 250 TL/dekar, destekleme ödemesi yapılır. (2) Açık alanda bitkisel üretime arız olan zararlı organizmalarla mücadelede kimyasal ilaç kullanımının azaltılması ile biyolojik ve biyoteknik mücadelenin yaygınlaştırılması amacıyla, paket toplamı 60 TL/dekar olacak şekilde; a) Açık alanda domates, turunçgil, elma ve bağda feromon + tuzak kullanan üreticilere 30 TL/dekar, b) Açık alanda domates, turunçgil, elma ve bağda faydalı böcek kullanan üreticilere 30 TL/dekar, destekleme ödemesi yapılır. (3) Üreticiye yapılacak olan destekleme ödemesi miktarı, üreticinin biyolojik ve/veya biyoteknik mücadele amacıyla yaptığı harcamaları gösteren fatura bedelinin, mücadele Biyolojik mücadeleye destek 5 kat arttı. Mugil (Oedalechius) labeo Deniz Kaplumbağaları 15 30 Ruhsatlı üretici olup, Kararnameden önceki Bakanlar Kurulu Kararları ile yaş çay ürünü destekleme ödemelerinden faydalanmak için kamu ve/veya özel sektör işletmelerine başvuruda bulunan ve 2012 yılı üretim sezonunda da üreticiliği devam eden ruhsatlı üreticilerin belgeleri, 2012 yılı fark ödemesi desteği için de geçerlidir. Kamu ve özel sektör işletmeleri tarafından, bu üreticilere 2012 yılı üretim sezonunda sattıkları yaş çay miktarı üzerinden, üretici başvurusu olmaksızın 2012 yılı fark ödemesi desteği düzenlenir. Ancak, kamu ve/veya özel sektör işletmelerine 2012 yılı üretim sezonunda sattıkları yaş çay nedeniyle, bu fark ödemesi desteğinden ilk defa yararlanmak isteyenler ile bu yıl farklı özel sektör işletmelerine yaş çay satan ruhsatlı üreticiler, 21/12/2012 tarihi mesai bitimine kadar çiftçi belgesi ve Ek-1 de yer alan başvuru dilekçesi ile birlikte T.C.Kimlik Numarasını beyan ederek yaş çay sattıkları kamu ve/veya özel sektör işletmelerine başvururlar. Başvuru dilekçesi ve çiftçi belgesinin yaş çay satılan tüm kamu ve özel sektör işletmelerine verilmesi zorunludur. Kamu ve özel sektör işletmeleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ilgili maddeleri gereğince müstahsil makbuzu veya fatura ile onaylı yaş çay tahakkuk bordrosu düzenlemek suretiyle ruhsatlı üreticilerden satın aldıkları yaş çay ürünü miktarını ticaret borsalarında tescil ettirirler. Fark ödemesi desteğine esas yaş çay miktarlarının; ticaret borsalarınca tescil edilmesi, müstahsil makbuzu ve/veya fatura ile onaylı yaş çay tahakkuk bordrosu düzenlemek sureti ile satın alınması esastır. Satın alma işlemine ait bu belgeler üreticiye verilir. Bu belgelerin üretici tarafından 5 yıl saklanması zorunludur. 16 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFLERİMİZ ŞAP HASTALIĞI »»Evcil veya yabani tüm çift tırnaklı hayvanlarda görülebilen, kontrolü zor yayılması hızlı ve tahribatı çok büyük süt, et kaybı ölümler dolayısıyla büyük ekonomik kayıplara neden olan genellikle et, süt ve iş gücü kaybına sebep olan viral bir hastalıktır. Ülkemizde de alınan tüm tedbirlere rağmen bu hastalık görülmektedir. Özellikle kültür ırkı sığırlarda ve genç buzağılarda ölümlere yol açması nedeniyle üzerinde en çok durulan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca İhbari mecburi hastalıklar arasında yer almaktadır. Şap Hastalığının Hayvanlarda Belirtileri Hastalık yüksek ateş, iştahsızlık ile başlar vücut sıcaklığı iki gün içinde düşer. 2-3 günde ağızda (dil ucu üzeri ve yanlarında, diş etlerinde, dudakların iç kısmında,yanaklarda,burun delikleri civarında ve memelerde) küçük kabarcıklar oluşur. Ağızda iplik tarzında salya akar yemi güçlükle ağzına alır ve çiğner sulu ve yumuşak gıdaları almayı tercih eder hayvanlar çoğu kez ağızlarını şapırdatırlar. Ağız açıldığında dil üstü ve yanak sıyrıntıları görülür. Bu sıyrılan dokular birkaç gün içerisinde iyileşir. Tırnak arasında ve tırnağın deri ile birleştiği kısında yaralar oluşur, tırnak düşebilir,hayvan topallar ve genellikle yatmak ister. Artık hayvan ayakta duramayacak hale gelir. Hastalık aylarca devam edebilir.Meme başlarında çıkan yaralar ağrılıdır hayvan buzağının emmesine ve sağıma izin vermez bunu takiben meme yangısı mastitis şekillenebilir memenin kör olmasına neden olur. Gebe hayvanlarda düşüklere (Abort) ve daha sonra gebe kalmamaya bağlı sürüden çıkarmaya neden olur, süt emen buzağılarda hastalık ani ölümler şeklinde seyreder.Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına zaman kalmayabilir.Şap hastalığının salgın seyrettiği ve yeni çıkan tip olması durumunda o bölgedeki mevcut hayvanlar o tipe karşı bağışık değil ise yapılan aşının korumadığı yıllarda ağır ekonomik kayıplara sebep verir,tedavi giderlerini artırır. Erişkin sığırlarda bile kalbi etkilemesinden dolayı (kalp yetmezliğine bağlı) hiç belirti göstermeden ani ölümler görülür. Bu gibi hayvanlarda genel durum birden bozulur titremeler, diş gıcırtısı ve solunum güçlüğü dikkati çeker. Hastalığı atlatanlar 10 – 12 ay süreyle şapa karşı bağışık kalır. Şap Hastalığından Koruma Ülkemizde ihbarı mecburi hastalık olması nedeniyle hastalığın görüldüğü bölgelerde tarım il/ilçe müdürlüklerine haber verilmelidir. Koruma için hayvanların kesinlikle birbirinden ayrılması ve tecrit edilmesi önerilirken hayvan hareketleri kontrol altına alınması gerekir.Sürüye yeni alınan hayvanlar karantinaya alınmadan sürüye dahil edilmemelidir.Hastalığın yerleşik olduğu ülkelerde hayvan hareketlerinin kontrolünün yanı sıra sistemik olarak koruyucu aşı uygulamaları yapılmalıdır.Aşı uygulamaları yılda iki sefer ve hastalığın tipine uygun olması şarttır Şap Hastalığı Mücadele Talimatı Hükümet Veteriner Hekimi Gelinceye Kadar Yapılacak İşlemler Madde 1- Hükümet Veteriner Hekimi gelinceye kadar,köy, kasaba, şehir, çiftlik ve işletmeler ile gezici sürülerde şap hastalığı çıktığında hastalık mahallindeki görevli ve yetkililer tarafından aşağıdaki tedbirler alınır. a) Şap Hastalığına yakalanan hayvanlar derhal sahibinin ahırında veya bu maksat için ayrılmış barınaklarda tecride alınır ve hiçbir şekilde ortak mera ve sulama alanlarına çıkarılmaz. b) Tecride alınan hayvanların bakımı için yeterli sayıda kişiler görevlendirilir, bu mahallere başkasının girmesi önlenir. Görevli kişiler başka hayvanların bakımıyla ilgilenemez. c) Hastaların yem ve suları ancak o mahalde bulunan ve dışarıyla temas ettirilmeyen kaplarla verilir. d) Hastalara ait veya hastaların temas ettiği her çeşit eşya , yem ve hayvan maddelerinin nakli, satışı ve tüketimi durdurulur. e) Hastalık gezici sürülerde çıktığında yürüyüş (hareket) durdurulur ve en yakın yerleşim birimindeki muhtarlığa veya Jandarma Karakoluna haber verilir. Hastalar sağlamlardan ayrılarak uygun bir yerde tecride alınır. Sağlamlar, mera ve sulama yerleri değiştirilerek ayrı çobanların yönetimine verilir. f) Hastaların bakımı ile görevlendirilenlerin, sağlam hayvanlarla ve bunlara ait malzeme ile temasları önlenir. g) Tip tayini için Veteriner Hekim tarafından marazi madde alınmadan hastalara herhangi bir ilaç uygulanmaz. h) Ölen hayvanlar muayene ve teşhis için muhafazaya alınır,kokuşma halinde yüzülmeden ve herhangi bir ifrazatı akmayacak şekilde hayvan uğrağı olmayan bir yere sürüklenmeden nakledilir, iki metre derinlikteki çukurlara, kireçlenerek ve iri taşlarla takviye edilerek gömülür veya özel tesisi olan yerlerde yakılır. ı) Alınan tedbirlerin uygulanmasından, köylerde muhtarlar ve hayvan sahipleri, çiftlik ve işletmelerde koruyucu, bakıcı ve mülk sahipleri, gezici sürülerde ise korucu,bakıcı, çoban ve hayvan sahipleri sorumludur. i) Hastalık gemi, tren, traktör ve kamyonlarla nakil sırasında görüldüğünde durum varış mahallerindeki görevlilere bildirilir. Hükümet Veteriner Hekimi gelmeden hayvanlar indirilmez. Gerekli tedbirler bundan sonra alınır. Hükümet Veteriner Hekimi Geldiğinde Yapılacak İşlemler Madde 2- Şap Hastalığı ihbarını alan Bakanlık İl ve İlçe Müdürlükleri, Kanunun emrettiği 24 saat süre içinde hastalık mahalline ‘’ Şap Hastalığı Mücadele Ekibini ‘’ göndermeye ve hastalığa el koymaya mecburdur. Madde 3- Hükümet veteriner hekimi hastalık mahalline hareket etmeden önce hastalık mahallinde yapılan şap aşıları, aşılama tarihleri,hayvanları aşılanan yetiştiriciler ve aşılanan hayvan miktarlarına ilişkin makbuz ve bilgileri yanına alır. Madde 4- Hastalık mahalline görevlendirilen ekip aşağıda belirtildiği şekilde hastalığa el koyar ve gerekli tedbirleri alır. a) Şap Hastalığı Mücadele Ekibi hastalık mahallinde görev taksimi yaparak ikiye ayrılır. Birinci grup hastalıkla ilgilenir. İkinci grup kontamine olmadan, sağlamlara aşı yapmak üzere muayene sonucunu bekler. b) Marazi madde alımından sonra hastaların tedavisine başlanır. Veteriner Hekim gözetiminde tecrit yeri dezenfekte edilir. Tecrit yerinin kapısına “ŞAP HASTALIĞI VAR” levhası asılır. c) Hastalığın çıkışı telefon, telgraf, telsiz gibi vasıtalarla veya korucu ve bekçi gibi özel görevlilerce civar köylere duyurulur, karşılıklı imza veya isim alınarak belgelenir. d) Tecrit yerinden çıkışta yapılacak ikinci bir dezenfeksiyon işleminden sonra Veteriner Hekim, kendisi gelmeden önce alınan tedbirleri kontrol eder, noksan gördüklerini tamamlatır. e) Hastalığın çıkışı ve seyri hakkında şu şekilde bilgi toplar; - Bölgede şap aşısı yapılmış mı? Tarihi? Kaç hayvana aşı yapıldı? Aşı yapılmamış hayvan var ise kime ait olduğu? Hastalık hangi tarihte çıkmıştır? Hastalığın başlangıcından bugüne kadar kaç hasta, kesim ve ölüm olmuştur? Hastalar nerede ne zaman kimlerin hayvanları ile temas etmiştir veya hastalık mahalline dışarıdan yabancı hayvan getirilmiş midir? Kordon konmadan önce bu mahaldeki hayvanlardan başka bir yere nakledilen var mıdır, var ise sahipleri kimdir, miktarı nedir, nereye ve hangi tarihte nakledilmiştir? f) Gerekli bilgilerin toplanmasından ve yapılan muayene, kontrol ve inceleme sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra bir “Şap Hastalığı Çıkış Raporu” düzenler. g) Mahallin Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu, Yönetmeliğin 91’nci maddesindeki usullere göre toplanır, Veteriner Hekimin düzenlediği hastalık çıkış raporunu görüşür. Alınan tedbirleri gözden geçirir, önerileri değerlendirir ve o mahaldeki şap hastalığına karşı yürütülecek mücadele esaslarını oy çokluğu ile karara bağlar. h) Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyon Kararlarında; - Hastaların tecride alındığı yerler, Kordonun genel veya sınırlı olduğu coğrafi noktalar, Varsa hayvan pazar ve panayırlarının durumu, Komşu köy, kasaba-ilçe-şehir- çiftlik veya sürülere haber verme şekli, “BURADA ŞAP HASTALIĞI VAR” levhalarının dikileceği yerler, Tedavi ve dezenfeksiyon usülleri, Sağlamlara ve çevre köylere uygulanacak aşının zamanı ve tipi, (d) maddesine göre toplanan bilgilerin nasıl değerlendirileceği, Yeni hastalananlara ve ölenlere yapılacak işlemler, Kordon altındaki bölgede serbest, şartlı serbest veya yasak olan hususlar, Mezbahalara sevk edilecek hayvanlar ile transit geçişlere yapılacak işlemler ayrı ayrı belirtilir. Mihrak ve Çevre Aşılamaları Madde 5- Şap hastalığı çıkan mahalde hastalarla ilgili teşhis, tecrit, tedavi işleri tamamlandıktan ve meskenin, görevlilerin, kıyafetlerin, malzemelerin, vasıtaların dezenfeksiyonu yapılarak bulaşma sebepleri ortadan kaldırıldıktan sonra sirayete maruz çift tırnaklı hayvanlar, ekibin ikinci grubu tarafından bu hastalığa karşı aşılanır. Mihrak çevresinde bulunan yerleşim birimlerindeki hassas hayvanlara da birkaç gün içinde stok aşılardan uygulama yapılır. Hastalık Bölgesinin Kontrolü Madde 6- Hastalığı takiple görevli hükümet Veteriner Hekimi hastalık tamamen sönünceye kadar bölgeyi kontrol eder. Şap hastalığı ile ilgili bütün konularda yetiştiricileri aydınlatır, bu çalışmalarını bir rapor halinde İl veya İlçe Müdürlüğüne verir. Hastalığın Sönüşü Madde 7- Şap hastalığı çıkan yerde son hastanın iyileşmesinden veya ölümünden 15 gün sonra genel bir dezenfeksiyon yapılarak kordon kaldırılır. Dezenfeksiyon Hükümet Veteriner Hekiminin kontrolünde yapılır. Hastalık Sönüş Raporuna kordonun kaldırıldığını Bakanlığa ve komşu yerleşim birimlerine aynı usullerle bildirir. Programlı Koruyucu Aşılamalar Madde 8- Türkiye’de koruyucu şap aşılamaları, her yıl bakanlıkça tespit edilen programlar doğrultusunda yapılır. Marazi Madde Alma Madde 9- Şap hastalığının kesin teşhisi ve tip tayini için çift tırnaklı hasta hayvanlardan alınacak marazi maddeler en seri vasıta ile aşağıdaki esaslar dahilinde Şap Enstitüsüne gönderilir. 1- Marazi maddeler mümkün olduğu kadar antiseptik bir ilaç tatbik edilmemiş hasta sığır veya koyun-keçilerden alınır. 2- Marazi maddeler; Şap Enstitüsü Müdürlüğünce hazırlanmış ve içerisinde gliserin isobuffer solüsyonu bulunan şişelerle gönderilir. Elde bu şişelerden olmadığında, marazi maddeler tuzlu su solüsyonlu şişelerle gönderilir. Marazi madde şişeye konulduktan sonra etiketlenip ağızları parafinlenir. 3- Tip tayini için gönderilecek materyal yeni şekillenmiş lezyonlu kısımlardan seçilir. 4- Gönderilecek olan marazi maddeler bir (1 ) gramdan aşağı iki (2) cm2 den küçük olmamalıdır. Her hayvandan alınan marazi maddeler ayrı ayrı şişelere konulmalıdır. 5- Marazi madde alınırken kullanılacak bütün aletlerin steril olmasına dikkat edilmelidir. 6- Hazırlanan marazi maddeler Şap Enstitüsü Müdürlüğü gönderilmelidir. 7- Hastalığı geçirmiş ve herhangi bir lezyon görülmeyen hayvanlardan kan serumu gönderilmelidir. Kan serumu gönderilirken şu hususlara dikkat edilmelidir. - Kan almak için, hastalığı en az 7 gün önce geçirmiş hayvanlar seçilir. Kan steril şırınga ile tüpe alınır. 30-60 dk. İçinde kanda donma başlayınca tüpün etrafı steril ince bir telle çizilip bir gece oda derecesinde bekletilir. Elde edilen serum steril bir tüpe alınıp ağzı kapatılarak en seri şekilde gönderilir. Özel Kıyafet Madde 10- Hastalığı takiple görevlendirilen Hükümet Veteriner Hekimi ile hastaların muayenesi, tedavisi ve marazi madde alınması konularında kendisine yardımcı olacak Veteriner Sağlık Teknisyenleri, hastaların tecride alındığı mahalde, özel torbalarında muhafaza edilen çizme, tulum ve eldivenden ibaret kıyafet ile görev yaparlar. Bu şekilde yapılacak görevler sona erdiğinde hastalıklı materyal ile temas etmiş çizme-tulum ve eldivenlerin kaba temizlikleri yapıldıktan sonra dezenfeksiyona tabi tutularak torbalarına konur. Diğer görevlilerin kıyafetleri de aynı şekilde dezenfekte edilir. Antiseptik Uygulaması ve Dezenfeksiyon Madde 11- Şap hastalığına yakalanan hayvanlarda virüs etkinliğini azaltarak tedaviye yardımcı olmak ve mesken, nakil vasıtası, yem, kıyafet, malzeme gibi yeni bulaşmalara sebep olacak şüpheli her şeyi dezenfekte etmek için yapılacak uygulamalarda aşağıdaki şekilde hareket edilir : - Ahır-vagon-kamyon-tır ve Malzemelerin Dezenfeksiyonu, Giyim Eşyasının Dezenfeksiyonu, Yemlerin Dezenfeksiyonu, İçme Suyunun Dezenfeksiyonu Mücadele Kayıtları Madde 12- Şap hastalığı ile mücadele konusunda yapılan bütün çalışmalar, yürürlükteki mevzuat çerçevesinde kayıtlara alınır ve periyodik olarak Bakanlığa bildirilir. Madde 13- Şap Hastalığı yönünden steril bölge ( Free Zone ) ilan edilen yerlerde şap hastalığı ile mücadele esasları ( şap aşısı uygulamaları ) Bakanlık tamimleri ile düzenlenir. Madde 14- Şap hastalığı ile mücadelede diğer uygulamalar 3285 sayılı H.S.Z. Kanunu ve Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine göre yapılır. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği RÖPORTAJ 17 “Saanen Keçisi Türkiye İçin Bir Fırsattır” »»Ankara’da 30 adet saanen keçi ile başladığı küçükbaş hayvancılık macerasına atılan Can Demirel ve Yılmaz Koçyılmaz; bugün 2000 Saanen keçi ve 500 baş koyunla sayılı küçükbaş hayvancılık çiftliklerinden biri olma yolundalar. Saanen keçisi, İsviçre’nin Saanen vadisinde yetiştirilen ve buradan dünyanın hemen hemen her tarafına yayılan bir keçi ırkıdır. Genel olarak adaptasyon yeteneği yüksek Saanen Keçisi sağlam konstitüsyonlu, süt verimi bakımından dünyada en yüksek verimi olan bir ırktır. İyi bakım-besleme şartlarında ve küçük sürülerde ortalama verimi 800-900 kg civarında olup, 1500-2000 kg’a çıktığı, sütte yağ oranı %3 -4 seviyesindedir. Bu ırkta döl verimi de yüksektir, her doğuma ortalama 1,7-1,9 yavru düşer. Bir doğumda 3-4 yavru, hatta 5 yavru elde edildiği de görülmüştür. Türkiye’de Saanen yetiştiriciliği üzerinde yapılan çalışmalarda, bu ırkın başarı ile yetiştirilebileceği anlaşılmıştır. Can Demirel ve Yılmaz Koçyılmaz, Ankara’da hobi olarak 30 adet saanen keçi ile başladığı küçükbaş hayvancılık macerasına, bugün 2000 Saanen keçi ve 500 baş koyunla sayılı küçükbaş hayvancılık çiftliklerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedirler. Demirkoç Tarım firması yaptıkları çalışmalarla Saanen keçi yetiştiriciliğinde dikkat çekmeyi başarmış bulunmaktadırlar. Demirkoç Tarım, bugün Ankara’da modern saanen keçi yetiştiriciliği yapmak isteyen kişilerin ilk başvurduğu adres. Saanen keçi kelimesini ile ilk akla gelen isimlerden biridir. Köy-Koop Haber Yılmaz bey, öncelikle niçin Saanen? - Çünkü bu keçi türü, aynen inekler gibi yılın 300 günü sağılabilir. Yani hayvancılıkta geri dönüşümü olan bir türdür. K.K. - Ortalama kaç litre süt verir? - Biz yıllık ortalamasına bakarız. Avrupa’da 1 yılda bir hayvanın ortalama süt verimi 9001200 litre olan çiftlik ortalamaları var. Bizde bu ortalama 650 litre… Türkiye’deki genel ortalama ise 80 litre. K.K. - Saanen’ler ülkemize ilk olarak ne zaman getirildi? - 40 yıl önce Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi getirmiş. Özel sektör adına da Selçuk Yaşar bir ilke imza atmış. Fakat getirilenler 200 adet civarında. O dönemlerde Türkiye’ye getirilen Saanen sayısı toplam 500 adet bile değildir. Üniversite, yerli ırkı ıslah etmeye çalışmış. Fakat verim ilk aşılamada yüzde 50′ye, ikincisinde yüzde 25′e düşmüş. Verimli sonuç alınamamış. Fakat yine de farklı bir oluşum ortaya çıkmış tabii ki. Bir de köylümüz nasıl Holstein inekler ilk geldiğinde bakımını beslenmesini bilemediyse, Saanen’ler için de aynı olayı yaşamış. Keçiler telef olmuş. İklimden sanılmış. Ama şimdi görüyoruz ki aslında iklimde sorun yok. Bakamamışız. Keçide dominant renk beyazdır. Diyelim ki, dişi bir keçi simsiyah bir kara teke ile birleşti. Onun yavrularının yüzde 80′i beyazdır. Kısacası gördüğünüz her beyaz keçi Saanen değildir. K.K. - Can bey, Koyun-keçi çiftliği fikri nasıl doğdu? - 1996 yılında Ankara Gölbaşı İlçesi Yavrucak mevkiinde babamlar ve amcamlar bir arazi aldılar Bir dikili ağaç yoktu arazide. Bir ev yaptık burada hafta sonu kalalım diye. İçimden kendi keçi peynirimizi, yoğurdumuzu yapmak geçiyordu. Birkaç koyun, keçi aldım. Bu arada yurtdışı seyahatlerimiz oluyordu. Avrupa’da meşhur saanen keçilerinin sütünün bol olduğu söyleniyordu. Yurtdışında ve yurt içinde araştırdım. Bir keçiden neredeyse yılda 1 ton süt elde ediyorlar. Bizim hayvanlarımız yılda 100-150 litre süt zor veriyor. Biz burada 5 ay sağıyoruz hayvanı, bir müddet sonra sütünü kesiyor. Fakat Avrupa’da, Amerika’da profesyonel çiftliklerde 2-3 yıl boyunca bir hayvandan sağım yapıyorlar. Bunda bir iş var dedik ve araştırmaya başladık. Gördük ki, Türkiye bu konuda çok gerilerde kalmış, buna bir el atmak lazım dedik. Yani hobiyle başladığımız bu işi profesyonelce yapmaya karar verdik. Saanen yetiştiriciliği konusunda, süt miktarıyla, sütün içindeki bileşenlerle Avrupa ulaşılması gereken en son yere ulaşmış. Elde ettikleri sütten iyi para kazandıklarını gördüm. Biz de, neden bu kadar çok para kazanılmıyor, diye düşündük. Yapılan bir işi meslek olarak görmüyoruz. Konuyu meslek haline getirmezseniz başarılı olamazsınız. 6 yıldır burada ıslah çalışmaları yapıyoruz. Maltıs ve kıl keçilerini, Çanakkale ve Uludağ Üniversitesi’nden aldığımız saanen keçileri kırarak belli bir aşamaya geldik. Tüm sürünün ıslahını başarmış durumdayız. Yani tüm hayvanlarımız onlardan birer defa doğum yaptı. Asıl söylemek istediğim konu şu. Bu hayvanların dişileri artık sütünü kesmiyor. Yani bizim çiftliğimizde keçiler kendileri sütünü ne kesiyor ne azaltıyor. Gebe bıraktıracağımız zaman sütünü iki ay önceden kontrollü olarak azaltıyoruz. Eskiden böyle değildi. Biz istemezsek sütlerini kesmiyorlar. K.K. - Çiftlikteki verim nedir? - Avrupa’da 1000 litre, hatta özel çiftliklerde 1200 litreye kadar bir keçiden süt elde edebiliyorsunuz. Çiftliğimizdeki tüm sürü ortalaması 650 litre. Ama ufak bir seleksiyonla bu verimi 150 litre daha rahatlıkla arttırabiliriz. 2013 yılında seleksiyona gireceğimizi düşünüyorum. 2000 hayvanımız var. Türkiye’nin saanen keçi projesinde geç kaldığını düşünüyorum. Bu hayvanı ülkemizde çok rahat yetiştirebiliriz. Ekonomik olarak ineğe oranla üç kat daha fazla getirisi var. Tek bir şartı var ıslak edilmiş genetik yapısı düzgün hayvan olmalıdır. Bunu kafamıza yazmamız lazım. Genetik yapısı düzgün olmayan keçilerle bu işe başlarsanız başarısız olursunuz. Para kazanamazsınız. Keçi çok fazla yem seçmiyor. İnek gibi değil, yediğini daha kolay sindirip süte çeviriyor. Bir birim yemi koyduğunuzda inekten 1 ton süt alırsak, aynı birim aynı yemi keçiye verdiğinizde 1200 litre süt elde edersiniz. İnek yediğini tam olarak sindiremez. Keçi yediğini daha iyi sindirir, yediği yemdeki proteinleri, vitaminleri vücuduna aktararak daha fazla ve daha kaliteli bir süt oluşmasını sağlıyor. K.K. - Yılmaz bey, küçükbaş hayvana bakmak daha mı zor? Getirisi nedir? Küçükbaş hayvancılığın daha fazla gelişmesinin, daha profesyonel yapılmasının ülke ekonomisin katkısının çok olacağını düşünüyorum. Ailelere büyük istihdam yaratan bir sektör. İnek sütü artık fabrikalaşmış ve ineği her yerde bakamazsınız. Ama keçi öyle değil, keçiye her yerde bakarsınız. 25 keçi bir aileyi rahatlıkla geçindirir. Ama kişi keçi bakmayı meslek edinecek. İşi hakkıyla yapsın, aşısını, yemini, sulamasını zamanında yapmalı. Bunları aksatırsınız problem yaşarsınız. Bebek gibi sevimli hayvanlar, rahatlıkla bakılabilir. Asgari ücretten çok daha fazla para kazanırsınız ve büyüme şansınız var. Yıllık cironuz artar. Önemli olan ıslah edilmiş hayvanı bulmakta. K.K. - Peki diyelim ki insanlar bu işe girdi. Keçi sütünün, satış potansiyeli nedir? - Ankara’da keçi ürünlerini pazarlama sorunu var, aslında tek alıcı Atatürk Orman Çiftliği, bunun dışında tek tük peynir üreticileri ve dondurmacılar var ama en büyük alıcı A.O.Ç. Ankara bu anlamda zayıf kalmış bir il. Üretilen keçi sütü A.O.Ç.’nin günlük işlediği süt miktarının altında. Durum böyle olunca Ankara’da daha çok yatırım ve keçi sütüne ihtiyaç var. Biz buradan yola çıkarak; Ankara Damızlık Saanen Keçi Yetiştirici Birliğini kurmaya karar verdik, ve çalışmalarımızı başlattık Ankara’da süt keçiciliğinin gelişmesi ve potansiyelinin artması için her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bu işe girmek isteyenlere; danışmalık hizmetlerinin yanı sıra anahtar teslim çiftlikler de kuruyoruz. Verdiğimiz hayvanların kontrollerini ve veterinerlik hizmetlerini Ankara içinde 1 yıl boyunca kendimiz yapıyoruz. K.K. - Elinizdeki hayvanların süt veriminin iyi olması yeterli mi? Başka nasıl bir yol izlenmeli? - O sürünün elit bir şekilde devamlılığını sağlamak için çok doğru erkek hayvanlar, tekeler kullanmanız lazım. Kaliteli yeni nesiller üretmeniz gerekiyor. Bizim burada dikkat ettiğimiz de o... Hayvan gebe kaldıktan sonra hemen tespitini yaparız. Mümkün olduğunca çiftliğimizde daha az hayvanı kısır bırakırız. Kullandığımız tekeler hangi keçiyle çiftleşti, ondan doğan yavrular hangi tekenin, hangi keçinin, bunların hepsini biliriz. Gözünüzü kapatın bir hayvan seçin. Bu hayvanın annesini babasını görmek istiyorum deyin. Size 10 dakika içerisinde annesi, babası, yaşıyorsa anneannesi bu deriz. Bu bize ne kazandırıyor? Elde ettiğimiz süt doğru sütse, kim hangi erkekle çiftleşmiş, hangi annenin yavrusu. Ona yöneliyoruz, o erkeği kullanıyoruz. Sütteki yağ, protein miktarı da sütün kalitesi için çok önemli. Yani pedigri kayıtları mevcuttur. K.K. - Can bey, süreçte hedefleriniz nedir? - Bizim hedefimiz sadece Ankara’da ilk 5 yıl içinde, günde 4 ton saanen keçilerinden süt üretimi yapmak. Sonraki 10 yılda da 10 ton günlük üretim yapmayı düşünüyoruz. Aynı zamanda yetiştiricilere veteriner, yem desteği, damızlık desteği sağlamak istiyoruz. Bu bir İsrail modelidir. İsrail’deki bu üretim modelini, Fransa’daki ıslah modelini İankara da uygulayarak bir oluşum kurmak istiyoruz. 2013-2014 yıllarında bu altyapı hazırlanacak. Asıl amacımız keçi sütünü ihraç etmek. Şu anda öyle bir ticari bağlantı yok ülkemizde. Bunun için hijyen süt çok önemli. K.K: Hükümetin üreticiye bakışı nasıl? - Ben hükümetin yaptığı çalışmaları takdirle izliyorum. Bana göre cumhuriyet tarihinin en büyük desteğinin yapıldığı dönemdeyiz. Bugüne kadar hangi projeyle gittiysek, destek aldık. Yeter ki doğru proje olsun, aynı zamanda brusella aşısı için 4 lira hibe veriliyor. Türkiye’de 200 başın üstündeki her aileye 40 lira destek verilecek. Her yıl keçide anaç olan hayvana 15 lira destek var. Süt üretim için girdiler pahalı, yem sıkıntımız var ona da bir çare bulacağımızı düşünüyoruz. K.K. - Saanen keçisi yetiştirmek isteyen Kooperatif ya da üreticilere tavsiyeleriniz nelerdir? - Keçi başına yılda ortalama 800 litre süt almayı hedefliyorsanız o sütün karşılığı olarak keçinin enerji, protein ve mineral ihtiyaçlarını karşılamalısınız. Onun bir hesabı var. Ot olur, yonca olur, bahçeden beslediğiniz kadar beslersiniz kalan eksik kısmını da kesik yemleri kullanarak sağlarsınız. Koyun ve keçinin ineğe göre yemi farklıdır. Keçi ve koyun enerji ve proteini yüksek yem ister. Ancak bu demek değildir ki ineğe verdiğiniz yem olmaz. Hayır, o da olur. Ama yeterli verimi alamazsınız. Belli miktarda kuru madde almalı hayvan. Sadece yeşille olmaz. Çünkü sütün içersindeki yağ kuru madde ile oluşur. Düzenlemeyi doğru tutturabilirseniz hayvandan günde 3 litre süt alabilirsiniz. Ekstra özel bir bakım yapmanıza da gerek yoktur. K.K. - Yılmaz bey, Damızlık hayvan isteyenlere satış yapıyor musunuz ? - Saanen damızlık oğlak Ya da sağılır anaç keçi satışı yapmaktayız. Amaç Ankarada bu işi geliştirmek olunca kaliteli damızlıkla işe başlamak lazım bu işi yapmak isteyenlere hem damızlık satıyoruz hemde gerekli eğitimleri veriyoruz ayrıca verdiğimiz hayvanlar 1 yıl boyunca gözetimimiz altında tutulmakta biz bu işe gönül vermişiz gönül veren ve verecek olan herkese de yardımcı olmak temel hedefimiz ayrıca www.e-ciftlik.net web adresinden de intertnet aracılığı ile bize ulaşabilirsiniz her türlü soru ve sorunlarınız için telefonlarımız da sürekli açık 05444694778 nolu telefondan ulaşabilirsiniz dedik ya üretenin yanında olmak ve üretmek asıl olan K.K. - Keçi sütünün yararları neler? - Keçi sütü enteresan bir besin. anne sütüne en yakın süt olmasının yanı sıra içerdiği kalsiyum ve a vitamini oranı diğer sütlere göre oldukça fazlaayrıca MS hastaları, otistikler ve inek sütüne allerjisi olan bebeklere doktorlar tarafından tavsiye edilmekte Vitamin, protein, mineral ve yağı çok kolay sindirilebiliyor. Örneğin hamile kadınlar yorgun olur, yediklerini kolay sindirebilmeleri gerekir. Bir proteinin sindirilebilmesi için enerji gerekir. Keçi sütü için harcanacak enerji diğer sütlere kıyasla çok daha düşüktür. Saanen Türkiye için fırsattır. Türkiye hem mera yapısı hem de coğrafi özellikler olarak küçükbaş hayvancılığa daha uygun. Hayvancılıkta en önemli şey ucuz yem kaynaklarının sağlanmasıdır. Dünyada çiğ sütü ve eti ucuza mal eden ülkelerin, ucuz mera kaynaklarına yöneldiğini ve böylece yem maliyetlerini azalttıklarını görüyoruz. Türkiye’de yem maliyeti süt maliyetinin yüzde 70′ini oluşturuyor. Bu da oldukça yüksek bir rakam. Dolayısıyla bizde süt üretenlerin para kazanması için kesinlikle yem maliyetlerinin azaltılmasına yönelik politika uygulanması gerekiyor. Bunun için de en uygun yöntem meraların bir an önce faaliyete geçirilmesi. Ve Türkiye meraları küçükbaş hayvancılığa daha uygun. Özellikle AB ülkelerine inek sütü satışı yasak. Onlara ancak koyun ve keçi sütü ürünlerini ihraç edebiliriz. Bütün bu nedenlerle küçükbaş hayvancılık şu an için Türkiye’nin önündeki önemli fırsatlardan biri. Hem ihracat hem üretim anlamında. Son yıllarda özellikle keçi yetiştiriciliğine önem verildiğini görüyoruz. TÜİK’in rakamlarına göre keçi miktarı 2011 yılında yüzde 16 civarında arttı. Dolayısıyla bu sayının daha da yükselmesi hayal gibi görünmüyor. Ama bunun için küçükbaş hayvancılığın en az büyükbaş kadar desteklenmesi lazım. Desteklerin önümüzdeki dönemlerde artacağını düşünüyorum. Çünkü hem insanların bu alandan para kazanması hem de ihracat açısından küçükbaş hayvanlar, özellikle de süt verimi yüksek keçiler çok önemli. Saanen sütçü bir keçi. Popülasyondaki yeri arttıkça Türkiye’de keçi sütü üretimi de artacaktır. Bunu yaparken Türkiye’nin yerli ırkları da yok edilmemelidir. 18 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM VE HAYVANCILIK Yeni Zelanda Kooperatifçiliğinin Başkenti Ashburton ve Bizim Tire »»Yeni Zelanda ülkemize göre nüfus olarak çok küçük bir ülkedir. Ancak geniş bir araziye sahiptir. 268 bin km² ’lik geniş otlakların olduğu alanda sadece 4.4 milyonu aşan insanın yaşadığı bir ülkedir. Kişi başına milli geliri 36.600 dolardır. İngiliz milletler topluluğuna üye ekonomisi ağırlıklı olarak tarım olan bir ülkedir. Yeni Zelanda ilk bakışta bize çok uzak gelen bir ülkedir. Ancak Çanakkale’de yatan binlerce Yeni Zelandalı asker ülkelerimizi o acı hatıradan sonra ülkelerimizi yaklaştıran bir insanlık hatırasıdır. Her yıl ülkemize Çanakkale Şehitlerini anma töreni için gelen başta üst düzey devlet yetkilileri olmak üzere yüzlerde Yeni Zelandalı ülkemizi iyi bir ve tanır. Bu yeni ülkenin yaşadığı en büyük acı Çanakkale Savaşıdır. Ne için geldiklerini bile anlamadan İngiliz yönetiminin yönlendirmesi ile bilmedikleri bu topraklarda hayatlarının baharında hayata veda etmişler, ama onlar Yeni Zelanda’nın siyasi yapılanmasında için önemli bir dönüm noktası olmuşlardır. Belki de çoğumuz bu ülkenin haritadaki yerini bile bulmakta zorlanabiliriz. Ama Yeni Zelanda çok eski olmayan tarihine rağmen dünyanın en hızlı gelişme gösteren bir ülkesidir. Geniş topraklarda az olan nüfusu ile göçmen ruhunun verdiği azim ile çok kısa zamanda önemli işler başarmışlardır. Hatta bazı konularda bazı batı ülkelerinden bile daha ileri konumdadırlar. Kırsal kalkınmalarını hızla tamamlamışlar, tarımda ve sanayide dünyada sayılı ülkeler arasına girmişlerdir. Tabii tüm bu işler onların doğru yerde doğru zamanda doğru kararlar almasında ve toplumsal işbirliğinin en iyi şekilde kullanmalarından kaynaklanmıştır. Günümüzde Tük göçmenlerinde ilgi gösterdikleri ülkelerden biri haline gelmiştir. Ülke dünyadaki kooperatifçilik hareketlerinin en güzel örneklerinin yaşandığı ülkelerden biridir. Ülkenin tüm şehirlerinde ve hayatın tüm alanlarında kooperatiflere rastlamak mümkündür. Hatta kurdukları kooperatifler gerek faaliyet gerekse ulaştıkları düzey bakımından dünyaya örnek olmaktadır. Diğer taraftan başta samimi ve sevecek tavrı ile Yeni Zelanda Kooperatiflerinin Başkanı Ramsey Margolis ile tüm Yeni Zelandalı kooperatifçiler uluslararası faaliyetlerde de ön planda yer alarak, ülke aşan kooperatifleri ile de bulundukları pasifik bölgesinde ve dünyada kooperatif hareketinin en önemli destekleyici gücünü oluşturmaktadırlar. Bu yıl ülkede Birleşmiş Milletler 2012 Kooperatifler Yılı büyük bir coşku ile kutlanmaktadır. Devletin en üst düzey yöneticilerinin büyük desteği ile ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Devlet büyükleri kooperatifçilikteki başarılarını uluslararası platformlarda buyük bir gurur ile dile getirmektedirler. Tabii büyük bir çoğunluğu göçmen olan halkın kooperatifçilik konusunda bilinç düzeyinin yüksek olması, kooperatiflere güvenin ve katılımın yüksek olması kutlamaları daha anlamlı ve renkli kılmaktadır. Bu yıl vesilesi yapılan faaliyetlerden biri de ülkenin en başarılı kooperatif şehrini seçme fikri idi. Böylesi başarılı kooperatif uygulamalarının olduğu bir ülkede başarılı bir şehri seçmek hiç de kolay değildi. Sonunda Yeni Zelanda’nın Ashburton şehri seçildi. Yeni Zelanda Kooperatifler Birliği tarafından şehre Birleşmiş Milletler 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı münasebeti Yeni Zelanda Kooperatif Başkenti unvanı verildi. Ashburton Yeni Zelanda’nın orta Canterbury denilen kırsal bölgesinde devlet karayolu kenarında yer alan 1850 ‘li yıllarda kurulmuş küçük bir şehirdir. Nüfusunu merkezde 17.700, çevresinde orta Canterbury denilen kırsal alanda 12.400 olmak üzere 30.100 kişidir. Ekonomisi başta hayvancılık olmak üzere ağırlıklı tarıma dayalıdır. Bu şehri diğer şehirlerden ayrı kılan özellikle şehirde şehrin ihtiyaçları dikkate alınarak kurulan ve yöre insanı için hizmet veren ve iş imkânı sağlayan 40’tan fazla kooperatif işletmesi bulunmasıdır. Hatta Şehrin girişinde kooperatif kuruluşlarına ait büyük tabelalar ziyaretçileri karşılamaktadır Bu özelliği nedeniyle şehir sadece Yeni Zelanda’nın değil dünyanın tanınmış kooperatif şehirlerinden biri haline gelmiştir. Şehirdeki kooperatiflerin halkın hemen hemen her türlü ihtiyacına yönelik olarak kurulmuştur. Bu durumdan kooperatiflerin ortakları kadar şehrin yöneticileri de mutludurlar. Ashburton’da yerel bir çiftçi olan şehrin ticaret derneği eski başkanı ve süt üreticisi olan Jack Allan yaptığı açıklamada ürettikleri tarım ürünlerini kooperatif kuruluşlarına ait ATS markası ile pazarlamaktan memnun olduklarını belirtmektedir. Kooperatif şirketlerinin yörede fiyat dengesi sağladığını ve ayrıca tüm ihtiyaç mallarında kırsal ihtiyaçların karşılanmasında da ortaklara ucuz mal temin ederek büyük avantaj sağladığını anlatmaktadır. Kooperatifler yıllar önce kurulduğunda fazla bir reklam yapılmadığını, fakat çiftçilerin kooperatiflerin yararını bildikleri için hemen ortak olduklarını ve çoğu çiftçinin ilk gübre siparişleri vere- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi rek, ortaklık paylarını ödeyerek destek olduklarını ifade etmektedir. Başarılı olmak için tarımsal üretimde üretim maliyetlerine dikkat ederek en güvenilir ölçüde uygun fiyatta satış yapmaya çalıştıklarını söylemektedir. Şehirlerinde kooperatiflerin kırsal alanlarda daha üretken olduğunu ve ortaklar dışında çevreye de fayda sağladığını belirtiyordu. Kooperatiflere ait satış yerlerinin ülkede kırsaldaki en yüksek satış değerine sahip işyeri olduğunu söylüyordu. Şehrin elektrik hatları yapıldığında ve şirketi kurulurken halkın bu işleri kooperatif tarafından yapmasını kabul ettiğini, böylelikle daha şeffaf ve güvenilen bir hizmet verilebileceğine inandığını belirtiyordu. Şehrin sulama yatırımlarının da örnek bir çalışma olduğunu, halkın ortak çabası ile iyi bir performans sergilendiğini ve örnek çalışmalar yapıldığını anlatıyordu. Ashburton Belediye Başkanı Angus McKay şehrin "Kooperatif Başkenti" unvanı almasından büyük sevinç duyarken, kendisinin de birçok yerel kooperatifin üyesini olduğunu söylüyordu. Şehirlerinde her yıl kooperatife ait elektrik şirketinin 3 ile 5 milyon dolar civarında kar etmesinden gurur duyduklarını ifade ediyordu. Ayrıca düşük gelirli ailelere 100-140 dolar civarında ücretsiz hat hizmeti verildiğini açıklıyordu. Şehrin Kooperatif Başkenti ilan edilmesinin bir markalaşma avantajı sağlayacağını, bunu kooperatifler için en iyi şekilde kullanmanın yolunu arayacaklarını belirtiyordu. http:// tvnz.co.nz/close-up/ashburton-nzs-co-op-capital-video-4968212 Bugün Ashburton ve Orta Canterbury’deki hizmet Kooperatiflerinde şu kooperatifler yer almaktadır. Acton Farmers Irrigation Cooperative, Alliance Group, Ashburton First National, Ashburton Lyndhurst Irrigation, ATS, Ballance Agri-Nutrients, Barrhill Chertsey Irrigation, Cochrane’s of Canterbury, CRT, Coural, East Side Gallery Cooperative Society, Electricity Ashburton, FMG, Fonterra Cooperative Group, GJ Blacklow, Hec’s Four Square, Health 2000, Kitchen Kapers, Lyndhurst Water Scheme Cooperative, Mayfi- eld Hinds Irrigation, Mitre 10, Netherby Four Square, Netherby Pharmacy, New World Ashburton, NZCU RD1, Searles Allentown Pharmacy, Silver Fern Farms, Smith & Church Appliances, Stepping Out, Stewart & Holland, The China Shop, Todds Fashions, UFS Ashburton, Valetta Irrigation, Wises Pharmacy. Baywide, NZCU Sauth, Paper Plus, Rabobank, Ravensdown, Redmonds Furnishing & Flooring. Bu kooperatifler ne iş yapmaktadır derseniz. Çeşitli alanda faaliyet gösteren bu kooperatiflerin çalışma konuları; Tarım ürünleri almak, işlemek, pazarlamak, tohum gübre, ilaç, alet ve makine olmak üzere her türlü tarımsal tarımsal girdi temin etmek, bankacılık, elektrik dağıtımı, sulama, sağlık, eczacılık, kuriye hizmetleri, şehirde ve kırsalda her türlü ev ihtiyacının yer aldığı tüketim kooperatifleri, tamir ve bakım kooperatifleri, sosyal amaçlı kooperatifler, akaryakıt tesisleri, sosyal tesisler, Restoranlar, Kafeteryalar, Radyo ve TV yani bir yerleşim yerinin ihtiyaç duyacağı tüm her şey serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı bu ülkede bu şehirde halkın ortaklığı ve etkin katılımı ile kurulmuştur. Bir şehrin gerek kırsal gerek merkez olarak ihtiyaç duyacağı her türlü hizmetin ve her türlü malın satıldığı kooperatif yapısı oluşturulmuştur. Tabii bunda ülkeyi ve yöreyi yönetenlerin ileri görüşlülükleri büyük rol oynamıştır. Onlar kısa süreli siyasi ve ticari beklentileri ile hareket etmemişlerdir. Halkın ihtiyaçlarını iyi görmüşler ve halkın desteği ile bunu başarmışlardır. Ticaret ve sanayi kesiminden ya da yöredeki bir kurnaz kişinin kendi beklentilerine göre hareket edilmemiştir. Yeni Zelanda’da bugün kooperatifler et- içinde ders olabilecek niteliktedir. Çünkü ülkemizde kırsaldaki yaşam oldukça zor ve imkânları sınırlı olan bir yapıdadır. Hele günümüzde köylerimizin ve kasabalarımızın günden güne boşalması, tarım alanlarının da boşalması ekonomik ve sosyal zorluklardan kaynaklanmaktadır. Zaten sanayi ve ticaret kesimi de geri kalmış tarımsal özellikli bölgelerimizde bırakın küçük kasabaları şehirlerde bile yatırım yapmada çok istekli görünmemektedir. Kaldı ki küçülen ilçelerde her geçen gün bir resmi daire bile çevre ilçelere taşınmakta, bir ölçüde devlet bile o yöreleri terk etmektedir. kin ticari kuruluşlar arasındadır. Ülkenin en büyük 40 kooperatifinin ülke ekonomisine katkıları 39.4 milyar dolardır. Ülkede bulunan altı kooperatif dünyanın en büyük 300 kooperatifi arasında yer almaktadır. Ülkede Hollanda kökenli kırsal alana büyük kredi veren bir kırsal kooperatif bankası olan Rabobank da bulunmaktadır. Ülkede kooperatiflerde 43 binden fazla insan çalışmaktadır. Ülkedeki bazı kooperatiflerin Kooperatifler bir tarım ülkesi olan Yeni Zelanda da kırsal için hayati önem taşımaktadırlar. Yeni Zelanda bugün dünyanın önemli tarımsal ürün ihraç eden ülkeleri arasındadır. Bunda kooperatiflerin önemli rolü vardır. Hatta bazı kooperatiflerinin ülke dışında işletmeleri ve ortaklıkları bulunmaktadır Ashburton’da başarılanlar ülkemiz dır. Tüketim kooperatif ile de ortak ve yöre insanlarının ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ortaklar memnundur, tüketici memnundur, yöre halkı memnundur. Bir Ashburton kadar olmasa da önemli işler başarılmaktadır. Çünkü kooperatiflere orada olan yaklaşım ve destek ülkemizde yoktur. Yerelin gücüyle yerel halkın kalkınması sağlanmaktadır. http:// www.tiresutkoop.org/ O zaman bu durumda yereldeki insanların Ashburton gibi bir şeyler yapması gerekmekte, yeni iş yerleri açmaları ve kasabaları daha yaşanır hale getirmek zorundadırlar. Bu ülkemizde başarılabilir. Bunun örnekleri çoktur. Başarılı kooperatiflerin olduğu yerlerde oluşan ekonomik gelişmeler gözler önündedir. Geçmişte eksiklikleri ve hataları da olsa kooperatiflerimizin bulunduğu tarım satış kooperatiflerimizin bulunduğu yerlerdeki ekonomik ve sosyal hayata olan katkılar bilinmektedir. Bugünde benzer örnekler vardır. Kooperatif işletmelerinin bulunduğu ilçelerde önemli işler yapılmaktadır. İşte karşımızda bir Tire ilçemizde sadece bir süt kooperatifinin yarattığı değişim. Tiredeki Süt kooperatifi ilçelerinin sınırını aşmakta ve birçok şehrimizde bu kooperatife ait ürünler büyük bir beğeni ile aranmaktadır. Kooperatif ortaklarının sütü dışında etini de değerlendirmeye başlamıştır. Ortaklarının ürünlerini işlemekte, pazarlamakta, girdi temin etmekte, veterinerlik hizmetlerinin sunulmasında etkin rol oynamakta- Eğer bir gün yolunuz Tire’ye düşerse ve bu kooperatifi gezerseniz nelerin başarıldığını görebilirsiniz. Şehrin nasıl bir süt üretim ve işlemede, son zamanlarda da et üretim ve işlemede öncü şehirlerden biri haline geldiğini görebilirsiniz. Tire’nin yöresel güç ile ortaya çıkan kooperatifçiliğin başarıları karşısında Tire’ye ülkemizde kooperatifçiliğin başkenti olmaya aday şehirlerimizden birisidir diyebilirsiniz. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KIRSAL KALKINMA Tarımsal Makine ve Bireysel Sulama Makine Ekipman Alımına Hibe Desteği »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Alanya İlçe Müdürlüğü, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında, tarımsal makine ve bireysel sulama makine, ekipman alımlarına hibe desteği verecek. Tarımsal faaliyetler için geliştirilen yeni sulama teknolojilerinin üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, zor şartlarda ve bedenen çalışan çiftçilerin işlerini kolaylaştırmak ve üretim maliyetlerini düşürmek için bireysel sulama makine ve ekipman alımlarına hibe desteği sağlanacak. Konu hakkında bilgi veren Alanya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Mehmet Rüzgar, tarla, bahçe, yem bitkisi gibi tarımsal arazisi olan ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS)’ne kayıtlı olan tüm çiftçilere başvurmaları halinde alınacak alet ve ekipmanların yüzde 50’sinin hibe olarak verileceğini söyledi. Kalan yüzde 50’lik kısımının ise çiftçinin kendisi tarafından ödeneceğini belirten Rüzgar, 31 Ağustos 2012 tarihinde mesai bitimine kadar başvuruları alacaklarını kaydetti. Alanya Gıda,Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre, 2012 yılında yüzde 50 hibe desteği verilecek bireysel sulama makine ekipmanları; tarla içine damla sulama sistemleri kurulması, tarla içine yağmurlama sulama sistemleri kurulması, tarla içine mikro yağmurlama sulama sistemleri kurulması, lineer sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, center - pivot yağmurlama sulama makinesi alınması, tamburlu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, güneş enerjili sulama sistemi kurulması, trafo uyarı sistemleri kurulması, ön ödemeli kartlı su sayaçları alınması, manuel çalışan basınçlı sulama tesislerinin otomasyona dönüştürülmesi gibi kalemlerden oluşuyor. Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı 3 Kasım'da Yapılacak »»Bitki Koruma Ürünleri Bayilik Ve Toptancılık Sınavı 3 Kasımda Yapılacak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, bitki koruma ürünleri bayi veya toptancı izin belgesi talebinde bulunanlara uygulanacak sınavın Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEGİTEK) tarafından 3 Kasım Cumartesi günü Ankara'da yapılacağı belirtildi. Sınava girecek olan ziraat mühendisi, eczacı, ziraat teknisyeni veya bitki sağlığı ile ilgili dersleri alarak mezun olmuş teknikerlerin diploma veya mezuniyet belgesinin kurumca onaylı sureti, iki adet vesikalık fotoğraf ve T.C kimlik numarası ile 18 Eylül tarihine ka- dar il müdürlüklerine başvurabilecekleri ifade edilen açıklamada, başvurusu kabul edilen adayların 45 lira sınav ücretini YEGİTEK Döner Sermaye işletmesinin Ziraat Bankası Beşevler Şubesi, Türkiye Vakıflar Bankası Ankara Merkez Şubesi veya Türkiye Halk Bankası Küçükesat Şubesi'ne 3-12 Ekim'de yatırmalarının ardından başvurularını aynı tarihlerde 'www.meb.gov.tr' internet adresinden yapabilecekleri bildirildi. Adayların sınav giriş belgelerini, 17 Ekim - 2 Kasım'da www.meb.gov.tr internet adresinden yazdırıp aynı tarihler arasında İl Müdürlüklerinden onaylatmaları istendi. Bitlis'te Islah Projeleriyle Manda Sayısı İki Katına Çıktı »»Bitlis'in Güroymak ilçesinde yok olma tehlikesi altında olan manda sayısı her geçen gün artıyor. Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde yürütülen ‘Halk Elinde Manda Islah Projesi’ kapsamında bir buçuk senede büyükbaş manda sayısı yaklaşık yüzde 40 artış gösterdi. Bu projeyle süt ve süt ürünlerinin çok değerli olması sebebiyle yetiştiricinin elinde bulunan mandalar Hayvan Kayıt Sistemi (TÜRKVET)’ne kayıtları yapılırsa bakanlık tarafından destekleme veriliyor. Bu sayede hayvan ürünlerinde kalite ve ekonomik gelir, aynı zamanda doğru orantılı olarak hayvan sayısında da bir artış olması hedefleniyor. Bitlis’te 2012 itibariyle Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 3 bin çiftçiye bin 124 bin lira manda destekleme primi ödendi. Bitlis Eren Üniversitesi ve Bitlis İl Gıda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün ortaklaşa yürüttüğü projede, bölgenin özellikleri ve yaşam koşulları gibi veriler toplanarak hayvan sayısında artışın meydana gelmesi için çalışmalar başlatılıyor. Bitlis Gıda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Bülent Korkmaz, “Projenin ilk başlangıcında 2011 yılında TÜRKVET’te ortalama 3 bin 800 civarında manda hayvan varlığımız mevcut iken, proje uygulamaları sonucunda yaklaşık bir buçuk yıllık bir sürede 5 bin 600’e ulaşmıştır. Yani proje sayesinde ilimizdeki hayvan varlığı bir buçuk sene süre zarfında yaklaşık yüzde 40’lık bir artış göstermiştir.” dedi. Manda yoğurt ve kaymağının ekonomik olarak çok değerli olduğunu kaydeden Korkmaz, “Pazarlarda önemli fiyatlara satılmaktadır. 19 Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com GİRİŞİMCİLİK -2»»Geçen sayıda “Girişimcilik” konusuna giriş yapmış ve Türkiye’de bu konuda yapılanlar, yürütücü kuruluşlar ile önemli gördüğümüz birkaç konuyu belirtmiştik. Bunun yanında tarım sektöründe çalışanlar için de böyle bir uygulamanın yapılması yanında öncelikle uygulama esaslarının tartışılması gerektiğini, bunun için de ihtiyaç analizi yapılmasının önemini belirtmiştik. Bu yazıda mevcut durumla ilgili görüşlerimizin yanında tarımda neden ve nasıl bir uygulama olmalı konusunda fikir jimnastiği yapacağız. Mevcut durumla ilgili olarak aşağıdaki hususlar önem arzetmektedir; 1. Halihazırda yapılan girişimcilik eğitimlerine katılanlar, eğitim düzeyi açısından homojen dağılım göstermemektedir.. Halbuki eğitim programına bakıldığında “işletmeci olmayanlar için işletme eğitiminin” kısaltılmış bir versiyonudur. Dolayısıyla ilkokul mezunu bir kişinin bu eğitimi algılamasına imkan yoktur. Eğitime katılanlara bakıldığında çoğunluğun üniversite mezunu olmadığı görülebilir (Bazı kurumlar bu ayrımı yapmaktadır, örneğin TOSYÖV sadece üniversite mezunları veya lise mezunları gibi). Başlangıç yıllarında, gerek programın ve gerekse girişimcilik kavram ve uygulamasının yaygınlaşması için bu durum kabul edilebilir olsa bile eğitim programının üniversite ve yüksekokul mezunları ile lise ve altı mezunları için iki ayrı program uygulaması ile yapılması gereklidir. 2. Bir başka gözlem ise üniversite mezunları ile lise ve altı mezunlarının programa katıldıklarında net bir iş fikrinin var olup olmadığı konusudur. Enteresan olan ikinci gurup genellikle iş fikri oluşturmuş olarak eğitime katılmaktadır. Birinci gurup ise bu toplantılardan bir iş fikri çıkartacağını düşünerek katılmaktadır. Bu nedenle özellikle bu gurup için yerel yatırım ortamının, bölgesel ve ulusal planların anlatılacağı bir bölümün eğitim programlarına ilave edilmesinde fayda vardır. Tarım ve tarıma dayalı imalatlarda nasıl bir uygulama yapılabilir konusunda ise; 1. Şu anda yürütülen Kırsal Kalkınma programları büyük çaplı projelerdir. Örneğin IPARD programında her ne kadar minimum destek rakamları uygun gibi görünse de o çapta bir projenin hazırlık maliyeti ile maximum hibe miktarlı bir projenin hazırlık maliyeti aynı olacağından tercih edilmeyecektir. Dolayısıyla küçük çaplı girişimler için destekleyici bir mekanizma gereklidir. Özellikle yerel ürünlerin endüstriyel üretimine geçmeden önce küçük çaplı girişimcilerin desteklenmesi, zaten kırsal kesimde yapılan ve köy ürünü adı altında satılan ve üstelik toplum tarafından ciddi talep gören bu ürünlerin gıda güvenliği açısından denetiminin de sağlanmasına imkan verecektir. 2. Kırsal kesimde küçük çaplı üretim için bazı destekler, örneğin sera kurulması, sağlanmaktadır. Ancak bu insanlar girişimcilik eğitimi almamakta geleneksel bilgileriyle bu işi yapmaktadır. Üretim bu eğitimin küçük bir parçasıdır. Yönetim pazarlama ve finans konuları boşlukta kalmaktadır. Desteği alan kişi bu ürünü nasıl pazarlayacağını, stoklaması gerekiyorsa nerede stoklayacağını vs. bilgileri bir iş planı ile sunarsa kurumsal yapılanmalar da gelişecektir. 3. Eğitim alan kişiler iş kurduklarında eğer kooperatif üyesi iseler bu tür bir destekten yararlanma koşulu olarak ürünlerini kooperatife vermeleri sağlanır, birden fazla kişi aynı işi yaparsa ölçek ekonomisinden faydalanılmış olur. 4. Böyle bir proje uygulaması için öncelik kadınlar ve gençlerde olmalıdır. Köy Koop Merkez Birliğinin yaptığı “ Kadın Kooperatifleri İhtiyaç Analizi” konulu, üç ilde, üç kooperatif’te yapılan çalışmada, kırsal kadının girişimcilik konusunda son derece aktif olduğu, kedilerine bilgi, finans ve uygun yatırım ortamı sağlandığında bir çok şeyi yapabilecekleri ortaya çıkmıştır. Yapılması gereken ilk şey kooperatifler temelinde ihtiyaç analizi çalışması yapmak sonra da bu temele dayalı olarak gerek girişimcilik eğitim sistemini oturtmak olmalıdır.. Organik Tarım Destekleri »»Alan Bazlı Destekler Burada amacımız bu ürünün pazarlanması anlamında da ilerde üretimde belli bir rakama ulaştıktan sonra manda sütünü işlemeye yönelik tesislerin de kurularak Güroymak çiftçisinin mandadan daha fazla gelir elde etmesini sağlamaktır.” değerlendirmesini yaptı. Bitlis Eren Üniversitesi Zooloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ayhan Yılmaz ise proje hakkında şunları söyledi: “Biz Bitlis Eren Üniversitesi olarak manda ıslah projesine katkı sunmaya çalışıyoruz. Özellikle veri toplama aşamasında veri kalitesinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve sağlıklı veri tabanlarının oluşturulması noktasında bir katkı sağlamaya çalışıyoruz. Son yıllarda Tarım Bakanlığı bünyesinden yürütülen bu projelerin en büyük özelliği yetiştiricileri büyük işletmeler kurmaya yönelik değil; küçük işletmeleri esas alıp sonra bu işletmeleri büyütmeye yönelik hedefler ortaya koymasıdır.” Bakanlığımız tarafından Organik Tarım kapsamında üretim yapan üreticilere 2012 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin 2012/3106 Karar Ve Organik Tarım Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2012/47)’e gore meyve ve sebze için 35 TL/dekar, tarla bitkileri için 10 TL/ dekar, Organik Hayvancilik Ilave Destekleme Ödemesi Yapilmasina Dair Tebliğ (TEBLİĞ NO: 2012/60)’e göre büyükbaş, küçükbaş hayvan, arı ve su ürünleri yetiştiriciliğinde organik hayvansal üretim yapan çiftçilere aldıkları hayvancılık desteklemelerine ilave olarak %50 oranında organik tarım destekleme ödemesi yapılır. Organik tarım desteği almak için üreticiler şu koşulları yerine getirmelidirler. (1) Bitkisel üretimde Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olan ve icmallerin alındığı tarih itibarıyla en az bir yıl süre ile Organik Tarım Bilgi Sistemine kayıtlı organik tarım yapan çiftçilere destekleme ödemesi yapılır. (2) Büyükbaş, küçükbaş hayvan, arı ve su ürünleri yetiştiriciliğinde organik tarım yapan çiftçilere hayvancılık desteklemelerine ilave olarak belirlenen organik tarım destekleme ödemesi yapılır. Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesi (ÇATAK ) Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunmasını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar” 2011/1573 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 09.04.2011 tarihli ve 27900 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Üçüncü kategori: Çevre dostu tarım teknikleri ve kültürel uygulamalarına 135 TL/da ödeme yapılması planlanmıştır. T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Uygulama Esasları Tebliği 2012/26 20 ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği SAĞLIK 15 Sağlıksız Firma Daha! Nurgül KARAGÜL Fizyoterapist fizmer@fizmer.com.tr Kinesiotaping (bantlama) nedir? »»Kinesiotaping Japonya'da 1980 lerde geliştirilmiş, bölgesel amaçlı tedavide kullanılmakta olup, ülkemızde son yıllarda tanınmaya başlamıştır. Teorik olarak, cildi yukarı kaldırıp deri ile kasların arasındaki boşluğu arttırmakta ve bölgede oluşan basıncı hafifletmektedir. Yaralanma bölgesinde azalan basınç kan dolaşımının artışı ile sonuçlanır ve böylece lenfatik drenaj oluşur. Dolaşım sisteminde yaratılan bu etki yaralanma bölgesindeki gerginlik ve hassasiyetin giderilmesinin yanında bölgede deri altında var olan ağrı reseptörlerinin uyarılmasını da önler böylece ağrısız hareket etme imkânı sağlanmış olur. Kinesiotaping uygulamalarında kullanılan bantlama materyali KINESIO TEX-TAPE olarak bilinmektedir. Bu bant oldukça ince ve hassas dokunmuş pamuklu bir malzemeden imal edilmiştir Islanma ve terleme durumunda bile cilt üzerinde kalabilmektedir uygulama sonrasında duş almak yada ellerinizi yıkayabilmek mümkündür. Uygulamanın yapıldığı cildin yapısı ve ortam koşullarına bağlı olmak üzere uygulama bölgesinde çıkmaksızın 4 ila 7 gün kalabilmektedir. Kinesiotaping bantları boyunun %30 ile %40'ı kadar uzayabilmekte, hareketle ciltte oluşan gerilme ve gevşemelere uyum sağlayabilmektedir. Ciltte alerji yaratabilecek lateks veya benzeri herhangi bir etken madde içermez. Uygulamalar sonrasında ciltte tahriş nadiren görülen bir durumdur. Fakat yinede uygulama bölgesi tahriş olabilme ihtimaline karşı dikkatle takip edilmelidir. Bantlar yerine göre birbiri üzerine katmanlar oluşturacak şekilde de uygulanabilir ve farklı amaçlara göre kesim şekli ve uygulama yönü ve bölgesi farklılık gösterebilir. Kinesiotaping Tekniğinin temel amacı harekete destek olmak ve hareket etmeyi kolaylaştırmaktır. Tekniğin başarı ile uygulanması kaslar, eklemler, bağlar ve dolaşım sisteminin anatomisini bilmekten ve duruma uygun doğru teknikleri uygulamaktan geçmektedir. Teorik olarak, cildi yukarı kaldırıp deri ile kasların arasındaki boşluğu arttırmakta ve bölgede oluşan basıncı hafifletmektedir. Yaralanma bölgesinde azalan basınç kan dolaşımının artışı ile sonuçlanır ve böylece lenfatik drenaj oluşur. Dolaşım sisteminde yaratılan bu etki yaralanma bölgesindeki gerginlik ve hassasiyetin giderilmesinin yanında bölgede deri altında varolan ağrı reseptörlerinin uyarılmasını da önler böylece ağrısız hareket etme imkânı sağlanmış olur. »»Sağlık Bakanlığı, sağlığa uygun olmayan 15 damacana suyu markasını açıkladı. Sağlık Bakanlığı, damacana su denetimlerine ilişkin halk sağlığı laboratuvarlarının 81 ilde yaptığı çalışmaları açıkladı. Türkiye genelinde piyasaya arz edilmiş ürünlerden satış noktalarından örnekler alınarak, 1418 ürün Halk Sağlığı Laboratuvarları'nda incelemeye alındı. Çalışma kapsamında damacana dolumu yapan 254 ruhsatlı su tesisinin tamamı yeniden değerlendirildi ve 15 su dolum tesisinde uygunsuzluk bulundu. Uygunsuzluk tespit edilen damacana su markaları şöyle: “Gençsu", “Karlık Madran", “Alka Madran", “İvriz Su!, “Beysu", “EDK Lara", “Hünkar", “Revan", “Kardelen", “İdeal", “Hazar Vox Nida", “Bahçeayran", “Esensu Özayran", “Kabalak". Bir Markaya Düzeltme Sağlık Bakanlığı, listede akşam saatlerinde bir düzeltmeye gitti. İlk açıklamada yer alan "Buzdağ" firmasi "Buzdağı" olarak düzeltilti. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, ''Bugün yapılan basın açıklamasında, Türkiye genelinde faaliyeti olan dolum tesislerinden uygunsuzluk tespit edilen damacana suyu markalarından biri olan ve dolum tesisi Sakarya'da bulunan 'Buzdağı' markası yerine yanlışlıkla 'Buzdağ' yazılmıştır'' denildi. 114 Uygunsuz Ürün Sağlık Bakanlığı, damacana su satış noktalarında uygunsuzluk tespit edilen ürün sayısının da 114 olduğunu bildirdi. Bakanlık, 114 damacana su satış noktası ile buralarda satılan damacana suların markalarını Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'nun internet sitesinden duyurdu. İstanbul'da 5 Firma Bakanlık, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da Buzada, Erpınar, Alps, Kervansaray ve Yalısu markalarının sağlığa uygun olmadığını açıklamıştı. Üretimleri Durduruldu Bakanlık açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Bulunan olumsuzluklar ilgili markaların diğer ürünlerinde değil sadece damacana sularında tespit edilmiştir. Bakanlığımızca dolum tesislerinde uygunsuzluk tespit edilen markaların üretimleri geçici olarak durdurulmuş ve mevzuata göre cezai işlem uygulanmıştır. Bu firmaların (önceki açıklamamızda isimleri bildirilen 5 su markası dâhil) tespit edilen uygunsuzluklarını giderdiklerini ispatlamaları halinde üretimlerine devam etme izni verilebilecektir. İzinsiz Kaynak Kullanımı Yok Temmuz ayında yapılan denetimler esnasında ruhsatlı kaynaklar dışında izinsiz kaynak kullanımına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmamıştır." Denetimler Devam Edecek Sağlık Bakanlığı, denetimlerin sürdüğünü ve toplum sağlığını olumsuz etkileyecek hususların kamuoyuyla paylaşılacağını ifade etti. Yaygın Enfeksiyon Görülmedi Açıklama öncesinde değerlendirmelerde bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Damacana sularda yaygın bir enfeksiyon gözlemlemedik” demişti. Bakan Akdağ, sonuçları şeffaf bir biçimde açıklamaya devam edeceklerini söyledi. Hareketsizlik sigara kadar ölümcül »»Yapılan bir araştırmaya göre, egzersiz eksikliği dünya çapında sigara kadar fazla ölüme sebep oluyor. Haftalık tıp dergisi The Lancet’in, Olimpiyatların başlamasına günler kala yayınladığı raporda, yetişkinlerin yaklaşık üçte birinin yeterince fiziksel etkinlik gerçekleştirmediği ve bunun senede 5,3 milyon ölüme sebep olduğu tahminine yer verildi. Bu oran, yaklaşık her 10 kişiden birinin ölümüne yol açan kalp krizi ve diyabet ile göğüs ve kolon kanserinin ölümcüllük oranına denk. Araştırmacılar, ciddiyeti iyice kötüleşen sorunun artık bir genel salgın olarak ele alınması gerektiğini, sorunla baş edebilmek için yeni bir düşünme yolu gerektiğini belirterek, hareketliliğin faydalarını hatırlatmak yerine, kamuoyunun hareketsizliğin tehlikeleri konusunda uyarılmaları gerektiğini ileri sürüyorlar. Dünya çapındaki çeşitli merkezlerden 33 araştırmacıdan oluşan ekip, hükümetlerin fiziksel aktiviteyi daha elverişli, bütçeye uygun ve güvenli hale getirmenin yollarını araması gerektiğini de vurguluyor. Dünya çapında bir sorun Yetişkinlerin her hafta 150 dakikalık yürüyüş, bisiklete binme veya bahçe işleri gibi hafif etkinlikler yapması öneriliyor. The Lancet araştırması, en az aktivitede bulunanların yüksek gelirli ülkelerdeki kişiler olduğunu, bunlar arasında en kötü durumdakilerin ise yetişkinlerin neredeyse üçte ikisinin yeterince hareket etmediği İngiltere’dekiler olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya liderlik edenlerden Pedro Hallal şöyle diyor: “Dünya çapındaki sorun açık: Tüm dünyada sağlığı iyileştirmek ve hastalık yükünü azaltmak için fiziksel aktiviteyi kamu sağlığı öncelikleri arasına yerleştirin.” İngiltere Kamu Sağlığı Fakültesi Başkanı Prof. Lindsey Davis ona katılıyor: “İnsanların sağlığına dikkat ederek günlük yaşamlarında aktif hale gelmeleri için elimizden geleni yapmalıyız. Çevremizin bunda belirgin bir payı var. Örneğin, ye- rel parkında kendini güvensiz hisseden kişiler orayı daha az kullanır.” Bazıları ise hareketsizliği sigara içmekle denk tutmayı sorguluyor. Sigara ve hareketsizliğin ölümüne yol açtığı kişi sayısı yakın olsa da, sigara içme oranının hareketsiz kişilere göre çok daha düşük olması, sigaranın bireyler için oluşturduğu riskin daha fazla olduğunu gösteriyor. ‘Az tuz’ mide kanseri riskini azaltıyor Kinesiotape bantları esneyebilme özelliği; yorgun, zayıf yada yaralanmış kaslara fiziksel yardım oluşturmak üzere de kullanılmaktadır. Fizyolojik etkileri açısından bütün renkler aynı özellikleri içermektedir. Siyah, pembe, mavi ve ten rengi olan bantların farklı renkte olması, uzakdoğunun renklerle tedavi felsefesine ve kişisel tercihlere dayandırılmaktadır. Özetle şunu söyleyebiliriz; Kinesiotaping uygulamalarının temelde iki amacı vardır: Birincisi, ağrısız ve daha kolay hareket edebilmeyi sağlamak, ikincisi, yumuşak doku iyileşmesini desteklemek. Uygulama alanları; Çesitli nedenlerden kaynaklanan boyun sırt bel ağrılarında, Kasların herhangi bir nedenle yıpranmasından, yorulmasından kaynaklanan ağrılar (sprain), Tendon problemlerinde, Diz, omuz problemlerinde, Skolyoz, piriformis sendromu gibiı spesific problemlerde, Serebral palsi gibi... Kinesiotaping uygulaması; kısıyı değerlendirip kas testi yapılarak, klinik muayenesi yapılarak gerekli görüldüğü halde uzman doktor ve fizyoterapistler tarafından uygulanmaktadır. »»Dünya Kanser Araştırma Vakfı tarafından yapılan bir araştırma, daha az tuz tüketmenin mide kanseri riskini azalttığı sonucuna vardı. Vakıf, yiyecek paketlerinde tuz miktarının daha belirgin olarak işaretlenip gösterilmesi çağrısında bulundu. Kuruluş, örneğin İngiltere’de günlük tuz tüketimi tavsiyesine bağlı kalınması halinde her yedi mide kanseri vakasından birinin önlenmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Çok fazla tuz tüketimi yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve inmenin yanı sıra kansere de yol açıyor. ‘Günde 6 gram’ Günde en fazla altı gram tuz tüketilmesi öneriliyor. Bu, yaklaşık bir çay kaşığı tuza karşılık geliyor. Ama Dünya Kanser Araştırmaları Vakfı insanların günde ortalama 8,6 gram tuz tükettiklerine dikkat çekiyor. İngiltere’de her yıl ortalama altı bin civarında mide kanseri vakası görülüyor. Vakfa göre günde altı gram tavsiyesine bağlı kalınması halinde bu vakalardan yüzde 14’ünü engellemek mümkün. Bu, yılda 800 vaka demek. Vakıf yetkilisi Kate Mendoza, “Mide kanserini başarılı şekilde tedavi etmek zor. Çünkü birçok vakada hastalık çok ilerledikten sonra teşhis edilebiliyor. Bu gerçek, hastalığın önlenmesine yönelik bir yaşam tarzının benimsenmesinin önemini vurguluyor” dedi. Mendoza, tüz tüketimi azaltılırken daha fazla sebze ve meyve yenmesi önerisinde bulundu. ‘Trafik ışıkları sistemi’ Uzmanlar, çok tuz tüketmenin sadece sofrada yemeklere tuz eklemekten ibaret olmadığını birçok yiyeceğin zaten tuz içerdiğini vurguluyor. Vakıf yetkilileri bu nedenle etiketlerde trafik ışıkları benzeri bir uyarı sistemin uygulanmasını istiyor. Bu sistemde kırmızı aşırı tuz, sarı orta, yeşil de az tuzlu anlamına geliyor. ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği ETKİNLİKLER EYLÜL 2012 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 6 Eylül - 9 Eylül 2012 Agrotec 2012 16.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı - Altınpark-Ankara Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve Sera Ekipmanları İnfo Fuar. EYLÜL AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Güzlük ekimler için toprak sürümü yapılır. Sürülmüş tarlalara ekim için ikileme ve üçlemesi yapılır. Sürümle birlikte gübreleme de devam eder. b) Özellikle soğuk bölgelerde hububatta erken ekim amacıyla bu ay ekim başlar. c) Endüstri bitkilerinde sulama, çapalama ve diğer bakım işleri devam eder. d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele edilir. e) Hasat ve harman işleri yürütülür. Tütünlerde kırma, pamukta hasat devam eder. Diğer endüstri bitkileri ve bostanların hasadı yapılır. 19 Eylül - 23 Eylül 2012 Tarımtech 7.Traktör ve Tarım Ekipmanları Fuarı - Lüleburgaz - Tekirdağ Traktör ve Tarım Ekipmanları Renkli Fuarcılık. MEYVECİLİK a) Bazı bölgelerde Sonbahar dikimi amacıyla fidan çukurları açılmaya başlanır. Çekirdekli tohum ekimleri için fidanlıklarda tavlara hazırlanır. b) Fidan ve ağaç dikimi yoktur. c) Meyve bahçesi ve fidanlıkta bakım, sulama, çapa işleri yanında bazı bölgelerde durgun göz aşısı devam eder. d) Meyvelerde gelecek yıl yumurtadan çıkarak hasar yapacak olan zararlılara karşı mücadele devam eder. e) Meyvelerden bazılarının hasadı bitmiştir. Ancak bazı çeşitli meyvelerin hasadı devam eder. Hasad edilen meyveler ambalajlanır. Pazara sevkedilir. Muhafaza edilir ve değer- 20 Eylül - 23 Eylül 2012 Agroexpo Eurasia 8.Uluslararası Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı -İzmir Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Sulama Teknolojileri, Hayvancılık, Hayvan Sağlığı Teknolojileri . Orion Fuarcılık 20 Eylül - 23 Eylül 2012 Animalexpo 4.Animalexpo Hayvancılık Teknolojileri ve Süt Endüstrisi Fuarı - İzmir Hayvancılık Ekipmanları, Hayvansal Üretim Makineleri, Süt Teknolojileri, Kümes Hayvanları, Üretim, Mekanizasyon ve Ekipmanları. Orion Fuarcılık lendirilir. Yeşil zeytin salamurası amacıyla hasat yapılır. SEBZECİLİK a) Bazı bölgelerde kışlık sebzelerin ekimi ve fidelerinin dikimi devam eder. d) Meralarda otlatmaya bazı bölgelerde devam edilir. Çayırlıklar ve yem bitkilerinin son hasatları yapılır. Hasıl, mısır ve diğer yeşil yemlerin silajına başlanır. e)Hayvan hastalıkları ve zararlıları ile mücadele devam edilir. TAVUKÇULUK b) Sebzelerde sulama, çapa ve diğer bakım işleri yapılır. Sebzelerden tohum alınır. c) Çeşitli zararlı ve hastalıklarla mücadele yapılır. d) Her türlü sebze hasadı yapılır. Bazı bölgelerde son turfanda sebzelerin hasadına başlanır. Sebzeler ambalajlanır, pazara sevkedilir, çeşitli yollarla değerlendirilir. BAĞCILIK a) Bağlarda sulama, hereklere bağlama gibi bakım işleri devam eder. b) Çeşitli hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. c) Üzüm hasadı, pazarlaması ve çeşitli yollarla değerlendirilmesine devam edilir. a) Kümesler onarılarak kışa hazırlık yapılır. Badanalanır ve dezenfekte edilir. b) Çeşitli yemler üzerinden tavukların beslenmelerine devam edilir. Tavuklar sık sık anız ve yoncalıklara salıverilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar yapılır ve önleyici ilaçlar verilir. ARICILIK a) kovanlarda bakım işleri devam eder. Soğuk bölgelerde kovan ağızları daraltırılır b) Çeşitli arı hastalık zararlıları ile mücadele edilir c) Bal hasadı devam eder. Soğuk başlayan bölgelerde kovanlarda kışlık yem durumları kontrol edilir. HAYVANCILIK a) Bazı bölgelerde hayvanlar yaylalardan kışlıklara dönerler. Ahırlarda gerekli tamirat ve dezenfeksiyon yapılarak hazır hale getirilir. b) Hayvanların yemleme, tımar, temizlik gibi bakım işleri ay boyunca devam eder. c) Koç katımına devam edilir. Mevzuat 26 Eylül - 30 Eylül 2012 Burtarım 2012 Bursa 10. Uluslararası Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı Tarım, Tohumculuk, Fidancılık Ve Süt Endüstrisi Tüyap Bursa 04 Ekim - 07 Ekim 2012 Sam Tarım Samsun Tarım-Hayvancılık Zirai Donatım ve Gıda Fuarı - Samsun Traktör ve Ekipmanları, Tohum, Gübre, Çiçek, Organik Tarım, Sera, Sulama, İlaçlama, Su Ürünleri, Hayvancılık Eko Fuarcılık. Kobi Fuarcılık. 2012 - Panel-Kongre 10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi Tarih: 05-07 Eylül 2012 İl: Selçuk Üni. Ziraat Fakültesi - Konya ▶▶ II. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu Tarih: 04-07 Eylül 2012 İl: Onsekiz Mart Üniversitesi - Çanakkale ▶▶ II. Zeytin ve Zeytinyağı Kongresi ▶▶ Tarih:02-06 Ekim 2012 İl: HRÜ Ziraat Fakültesi - Şanlıurfa ▶▶ Türkiye 11. Gıda Kongresi Tarih: 10-12 Ekim 2012 Gıda Teknolojisi Derneği M. Kemal Üniversitesi - Hatay Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... 21 ▶▶ Uluslararası Hayvancılık Fuarı SPACE 2012 Tarih: 11-14 Eylül 2012 Yer: Rennes - Fransa "2012 Uluslararası Kooperatifler Zirvesi" ▶▶27 Temmuz 2012 Tarihli ve 28366 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği (No: 2012/58) ▶▶5 Ağustos 2012 Tarihli ve 28375 Sayılı Resmî Gazete, 2012 Yılı Haziran Ayında İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi ▶▶1 Ağustos 2012 Tarihli ve 28371 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Bireysel Sulama Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ▶▶10 Ağustos 2012 Tarihli ve 28380 Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel Üretimde Biyolojik ve/veya Biyoteknik Mücadele Destekleme Ödemesi Uygulama Tebliği (No: 2012/63) 8-11 Ekim 2012 Quebec City Kanada Sponsor / Organizatör: Desjardins Group, ICA ve Saint Mary Üniversitesi İletişim: stephane.bertrand@2012intlsummit.coop ▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve 28373 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ ▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve 28373 Sayılı Resmî Gazete, Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzeme Üreten İşletmelerin Kayıt İşlemleri ile İyi Üretim Uygulamalarına Dair Yönetmelik Web Sitesi: www.2012intlsummit.coop KİTAP Uluslararası Kooperatifler Birliği Fuarı ICA-EXPO COOP - 2012 Tarih: 31 Ekim - 2 Kasım Yer: Manchester - İngiltere Prof.Dr. Erhan REHBER • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com ▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve 28373 Sayılı Resmî Gazete, Av Koruma Görevlileri Kıyafet Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶3 Ağustos 2012 Tarihli ve 28373 Sayılı Resmî Gazete, Orman Sayılmayan Yerlerdeki Ağaç ve Ağaççıklardan Faydalanılması Hakkında Yönetmelik ▶▶5 Ağustos 2012 Tarihli ve 28375 Sayılı Resmî Gazete, 2012 Yılı Haziran Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi ▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli ve 28384 Sayılı Resmî Gazete, Tarım Sigortaları Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli ve 28384 Sayılı Resmî Gazete, Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶14 Ağustos 2012 Tarihli ve 28384 Sayılı Resmî Gazete, Yerli Hayvan Irk ve Hatlarının Tescili Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2004/39)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/61) ▶▶17 Ağustos 2012 Tarihli ve 28387 Sayılı Resmî Gazete, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre Yaş Çay Üreticilerine 2012 Yılı Yaş Çay Ürünü İçin Fark Ödemesi Desteği Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/59) ̇ ̇ Ağustos 2012 Köy-Koop Merkez Birliği 22 SPOR - TARIM BULMACA Herkesin Beden Eğitimi Dersi “Pekiyi” Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü adnanyahsi@hotmail.com Olimpiyatların sloganı üç kelimelik Latince ifadedir: Citius, Altius, Fortius. Türkçesi daha hızlı, daha yükseğe, daha kuvvetli anlamına gelen ifade, sporcuya birinci olmayı değil, elinden gelenin en iyisini yapmasını öğütler. Bu sloganın bir diğer anlamı da şudur:” En önemlisi kazanmak değil, katılmaktır”. Biz de ülkemizi temsilen bu slogana uygun olarak Türk spor tarihimizin en kalabalık kadrosuyla 2012 Londra Olimpiyatlarındaki yerimizi aldık. 141 sporcuyla iştirak ettiğimiz oyunların sonucundaki madalya durumumuz sadece katılmayı bile önemli sayanları da üzdü. 2 Altın, 2 Gümüş, 1 Bronz ile toplamda 5 madalya..! Bu durum sporda dibe vurduğumuzun ispatıdır. Madalya kazanmak bu kadar önemli mi? Hani amaç öncelikle katılmaktı? Olimpiyatların görünen yüzündeki amaç, tüm dünya insanlığı arasındaki barışa katkı sağlamaktır. Ama arka yüzünde inanılmaz bir pazarlama ve propaganda faaliyeti vardır. Spor turizmi, yayın gelirleri, bilet gelirleri, reklam gelirleri ve sponsorluk faaliyetleri bu pazarlamanın başrol oyuncularıdır. Olimpiyatların yayın hakkının ilk defa satıldığı 1960 yılında ABD’li CBS kanalı 394.000 dolar, Avrupa Yayın Birliği EBU 660.000 dolar ödemişken, aradan geçen zamanda sadece 1988 yaz olimpiyatlarının 227 yayın kuruluşuna toplamda 407 milyar dolara satılması olimpiyat oyunlarının arkasındaki pazarlama ve ticarileşmenin boyutlarına dikkat çekebilir. Bunların sağlanabilmesi oyunların seyredilme- TARIM BULMACA sine, ilgi çekmesine bağlıdır.O ilgi için de madalya, rekor, medyatik sporcular, görsel şovlar gibi unsurlar gerekir. Olay artık uzman kişilerin eli altında bir propaganda aracıdır. 2012 Londra Olimpiyat Oyunlarının açılış ve kapanış törenlerindeki “Büyük Britanya-İngiltere” ana temalı gösteriler hala hafızalardadır. İlgi çekmek, seyredilmek… Ya bizlere ne demeli? Bizlerin de ilgisini çekmedimi? Milletçe futbolla yatıp kalkarken, televizyon kanalını değiştirip 1500 metre kadınlar finalinde Aslı Çakır Alptekin olimpiyat madalyasına uzanırken gururlanıp ayağa fırlamadık mı? Ya da olimpiyat stadında spor tarihimizde ilk defa İstiklal Marşımız çalınırken kimbilir kaçımız gözyaşlarına boğuldu? İşte madalya kazanmak bu yüzden önemlidir. Madalya olimpiyatların tacıdır. Tarihe eklenmektir. Ancak milletçe beden eğitimi derslerinden hep 5 almamıza rağmen bu sefer sınıfta kaldık… Dünya haritasında bile yerini zorla bula- Üç tarafımız denizlerle çevrili ama yurdum insanının yarısından çoğu yüzme bilmediğinder ki survivor şampiyonumuz, Derya Büyükuncu 6.olimpiyatına gider. Niye gitmesin? Alternatifi yok çünkü, yetiştirmedik… Ata sporumuz diye ders kitaplarına giren güreşte sırtımız 3 4 5 6 1 Ş E K E R P A N C A R 2 E F O R 3 R E 4 B 5 E 6 T A 7 C İ N S 8 İ R L 9 O Ç A K A N Ş 8 9 R U A N A E A Ş A R M A N D A V K L U R A S A B R A M A N B A 11 İ K O B U R M Z A H I N A R A T A A M A 12 A T A Ç T A N K BALIKÇI 11 Y A R 10 12 10 A G O R A L yerden kalkmadı… Yıllarca halter dedik, doping rezaletleri diz boyunu aştı… Güzel yurdumun neredeyse tamamına kar yağar, tarihimizde kış olimpiyatlarında tek bir madalyamız yok.Çünkü bizim kardan anladığımız biraz kar tatili, kar topu savaşı ve olmazsa olmazımız karda sucuk mangal keyfidir… Onlarca 3 bin metrenin üstünde karla kaplı dağımız var, tesis yok.Ama Erzurum’daki milyarlara mal olan tesislerin ardından önümüzdeki 50-60 yılda kış sporlarını becerebilme umudumuz var… Evet sorun çok. En büyük sorun da sporu yaşantımızın bir parçası haline getiremememiz. Bunun en temeli olan okullardaki beden eğitimi derslerinde bile sınav kaygısıyla başka dersler yaptırılırken, spor derslerinin saatleri gitgide azaltılırken, yazılı görsel medyada sadece futbol ağırlıklı bir tekdüzelikle yeni nesle kim sevdirecek sporu? Bu sistemden yetişen ana babamı? Halk koşusuna bile takım elbiseyle gelen siyasetçimi? Futboldan başka yanlı yayın yapmayan medya mı? Sağlık Bakanlığımızın son zamanlardaki obezite ile mücadele duyuruları bile insanların konunun ciddiyetini anlamalarına yetmedi. Artık topyekün bir mücadele zamanı geldi de geçiyor bile. Başta siyasiler olmak üzere herkes üstüne düşeni yapmalı. Konuya bir devlet politikası gibi yaklaşıp, çözümler üreterek gelecek nesillerin daha sağlıklı ve başarılı olmalarını sağlayabilecek adımlar süratle atılmalı. Okullarda daha fazla spor zamanı ayrılmalı, memleketin en ücra köşelerine bile spor tesisleri yapılmalıdır. Tüm illere ve hatta ilçelere semt sahaları, atletizm pistleri, yüzme havuzları yapıldığını, o tesislerden binlerce insanımızın faydalandığını, şampiyonlar çıktığını düşünmek hayal bile gelse de inanın Türk insanı, Türkiye Cumhuriyeti tüm bu hayalleri gerçekleştirebilecek güçtedir. Yeter ki, tek yürek olmak istensin… Spor dolu günler sizinle olsun… Y. İzzettin BAŞER 2 İ bileceğimiz ülkelerin altında madalya sıralamasında 32. olarak kendimize zar zor yer bulduk. Bu demektir ki ortada bir sorun var… Ancak çözüm önerilerine baktığımızda bir çoğunun daha da sorunlu olduğunu görüyoruz. En kötülerinden biri de devamlı içimizden değil de dışarıdan umut beklemek. Parasını verip önce Türk vatandaşı yapılan ardından milli formamızla koşturulanların madalyanın yanından bile geçmemeleri ders olur inşallah. Kendi insanımızı eğitmek yerine ithal antrenörlere dünyanın parasını vermek de bizi fakirleştirmiyor belki ama binlerce spor okulu mezunu işşiz gezerken de bu durum çelişki yaratıyor. Bir de olimpiyatların başlarındaki başarısızlıkların üstüne alınan 5 madalyayı başarı sayıp, sınıfta kaldığımızı görmezden gelme ihtimalimiz de var ki, o en kötüsü. O zaman 2016 Rio Olimpiyatlarında madalya sıralamasındaki yerimizi görmek için başımızı yukarıya bile kaldırmak hiç gerekmiyecek gibi. Türk sporunun sıkıntısının merkezindeki ana başlık şudur: BİZ MİLLETÇE SPORU SEVMİYORUZ..! 1 T 7 » O zaman Olimpiyatlarda niye döküldük…? O T A Ğ İ Amerikalı zengin işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika kıyı kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar, “Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı?” Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler. İşadamı bu kez, niçin daha uzun süre kalıp daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini söyler.Amerikalı işadamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar. A A L I Ç Soldan Sağa 1- Etli kökünden şeker elde edilen, endüstriyel tarım bitkisi. 2- Çaba, performans... İskambil kağıdında papaz... Uçurum 3- Gözün bir tabakası... Çevre Vakfının kısaltılmışı 4- Ekin yığınlarını yağmurdan korumak için yığının üst tarafına yapılan hilâl şeklindeki cetvel... Büyüklük gösteren çocuk 5- Benzer... Eski Yunan da halkın toplandığı alan 6- Uzaklık belirtir... Eskiden tarım ürünlerinden alınan onda bir oranındaki vergiler... Haykırma, bağırma 7- Safkan, soyunu korumuş... Çok yemek yiyen 8- Avrupa’da bir ada ülkesi... Güney Amerikaya özgü bir hayvan... 9- Askeri bir araç... Amerikan basketbol ligi 10- Yemek, yiyecek... Büyük ve süslü çadır, çerge 11- İzmir’in bir ilçesi... Sinir... 12- Sanal... Kendiliğinden yetişen bir dağ meyvesi. Yukarıdan Aşağıya 1- Endüstriyel sanayide kullanılan oldukça değerli bir şifalı bitki 2Zeybek... Şiir yazan... Sunma 3- Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste... Hollanda’nın plaka kodu... Karışık renkli 4- Bir meyve... Baston... Ay parçası 5Ölen insanın vücudu, ceset... Biriçte sanzatü... 6- Ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir... Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal... 7- Altının simgesi... Ağaçlarla örtülü geniş alan... Bir nota 8- Çaresiz... 9- Etil alkol... Göçebelerin konak yeri 10- Sert bir kış meyvesi... Bolu’da bir göl 11- Güneş tanrısı... Küba’dan Amerika ve Avrupa’ya yayılan bir dans... 12- Soy... Kerestesi değerli bir ağaç, narven. Balıkçı anlatır, “Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlende de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyor.” Amerikalı gerinerek, “Ben Harvard Üniversitesinde Master yaptım. Sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın ba- KAYSERİLİ İki tane çiftçi, biri Adanalı, diğeri Kayserili, sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler... Adanalı başlamış anlatmaya; - Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akaşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz, demiş... Kayserili de demiş ki; - Yav bizim de vardı öyle bir arabamız, geçenlerde satıp yeni modelini aldık. Hiçbir zaman kimseye savaşa gitmeyi ya da evlenmeyi öğütleme. İspanyol Atasözü *** Talihli olanların horozları bile yumurtlamaya başlar. Rus Atasözü *** Neden birbirimizi öldürüyoruz ki biraz beklesek zaten kendiliğimizden öleceğiz. Çin Atasözü lığı aracılara değil, doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun.” Ve Amerikalı devam eder, “Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’ye, daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.” Balıkçı düşunceli vaziyette sorar, “Peki senyor, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır ?” Amerikalı yanıtlar, “15-20 yıl kadar.” “Peki bundan sonra senyor?” diye sorar balıkçı. Amerikalı güler, “Şimdi anlatacağım en iyi tarafı! Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın!” “Milyonlar?” der Meksikalı, “Eee... sonra senyor ?” Amerikalı, “Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, akşamları da arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın. Nasıl, mükemmel değil mi? 10 TMO 31.5 x 46.5 cm.pdf C M Y CM MY CY CMY K 1 18.07.2012 18:13