Doğudan Batıya Uzanan Köprü Die Brücke
Transkript
Doğudan Batıya Uzanan Köprü Die Brücke
Ozan Müzik Evi Enformasyon Bülteni • Sayı 4 • Mart 2011 • Ücretsiz • kostenloses Musikmagazin Doğudan Batıya Uzanan Köprü Die Brücke zwischen Orient und Okzident Evrenin Sesi Müzik Topluluğu Musik als Stimme des Universums KARL-WIELAND KURZ Darmstadt Müzik Akademisi SAYFA 6-7 ABDÜLKADİR KARAOĞLAN Almanya ve Bizden Esintiler SAYFA 8-9 CORD MEIJERING Bizim Şehrimizde Müzik SAYFA 12-15 www.ozanmuezikevi.com 1 Bunsenstr. 1 • 64347 Griesheim Tel.: 06155 - 60 57 75 Fax: 06155 - 60 73 50 Mobil: 0177 - 758 13 83 E-mail: yilmaz_huseyin@hotmail.com ÖFFNUNGSZEITEN: Mo.-Fr.: 06:00 - 22:00 Uhr Sa.- und So.: 07:00 - 22:00 Uhr Hüseyin Yılmaz >TANKEN >BISTRO >SNACK >CARWASCH Inhaber: Hasan Aydoğan KRANICHSTEIN Grund Str. 2-8 • 64289 Kranichstein Tel.: 06151 - 961 60 60 AVASIN GmbH Pallaswiesenstr. 80 • 64293 Darmstadt Tel.: 06151 - 90 68 905 & 90 68 906 Fax: 06151 - 90 68 907 KÜNYE IMPRESSUM YAYINLAYAN Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi Hürşehit Köse Bismarckstr. 5 64293 Darmstadt Tel.: 06151 - 278 08 71 Mobil: 0172 - 877 36 33 www.ozanmuezikevi.com info@ozanmuezikevi.com DESIGN & DRUCK DOGADIA Marketing & Werbeagentur Mustafa Kemal Özer (0178 - 699 15 04) Teltower Damm 283 14167 Berlin Tel.: 030 - 84 71 61 01 Fax: 030 - 86 20 34 70 www.dogadia.de info@dogadia.de KATKIDA BULUNANLAR Şahin Aydın Kemal Kaplan Ali Gürlü Mehmet Aslantürk Osman Aytekin ---------------------------Alle Rechte vorbehalten. Alle Daten in dieser Broschüre von Ozan Müzik Evi unterliegen dem gesetzlich geschützten Urheberrecht der Ozan Müzik Evi. Die Reproduktion oder Modifikation ganz oder teilweise ist ohne schriftliche Genehmigung der Geschäftsführung von Ozan Müzik Evi untersagt. Unter dieses Verbot fällt insbesondere die gewerbliche Vervielfältigung per Kopie, die Aufnahme in elektronische Datenbanken und die Vervielfältigung auf CD-Rom. --------------Her hakkı mahfuzdur. Ozan Müzik Evi‘nin yazılı izni olmadan resim, yazı ve diğer bilgiler kullanılamaz. -----------------Mart 2011 Gelenek dergimizin değerli okuyucuları, Hepinize mutlu yıllar dileyerek yazıma başlarken, koskaca bir yılı yine arkamızda bırakarak, 2011 yılına girmiş bulunuyoruz. Bütün dertlerimizi, kederlerimizi, iyi kötü birlikte yaşadığımız anılarımızı geride bırakarak, her zaman olduğu gibi sevinç, mutluluk, barış, sağlık ve hepimizde hiç tükenmeyen umutlarımızla dolu yeni bir yıla başladık. Biz müzisyenler açısından Darmstadt’ta iyi ve çok güzel değişikliklerin olacağı kesin ama, biz Dünyada yaşayan herkes için hep güzellikler olsun temenni ediyoruz. Hürşehit Köse İnsanlık tarihi her zaman umut ile korku arasındaki karmaşaya sahne olmuştur. Bu iki temel koşul insanlık var olduğu sürece hiç değişmeyecek ve hatta artarak devam edecektir. Gelin bizler, hepimiz bütün bu olumsuz koşullara ve zorluklara rağmen içimizdeki insancıl, barışcıl amaçlara olan inançlarımızı kaybetmeden, her ne olursa olsun bu Evrende insanların kardeşce yaşayabileceği güzel bir Dünya toplumu yaratmaya ve birer umut olmaya devam edelim. Herkes kendi alanında temiz toplum yaratma adına, öreceğimiz dostluk ve sevgi duvarına, bir tuğlada benden diyerek, bu azim ve inançla hareket ederek çalışırsa, inanıyorumki aşılamayacak herhangi bir engel kalmayacaktır. Ve işte o zaman tarih sayfalarına yapmış olduğumuz iyi şeyler olarak işlenerek, örnek teşkil edecektir. İşte tam bu noktadan yola çıkarak bizimde sizlere 2011 yılında sunacağımız çok güzel projelerimiz var. Birincisi, biliyorsunuz yaklaşık iki yıla yakın bir süredir, Darmstadt Müzik Akademisi (Städische Musikschule Wissenschaftsstadt Darmstadt Kulturinstitut Akademie für Tonkunst) ile birlikte hareket ederek çalışmalar yürütüyoruz. Bu çerçevede birkaç tanede konser verdik. Çok olumlu adımlar gerçekleşti ve sunmuş olduğumuz konserlerin meyvelerini almaya başladık. Her şeyden önce Türk-Alman genç müzisyenleri arasındaki iletişimi ve birbirilerinin kültürlerine saygı duyarak, birlikte yılmadan istekle ve zevkle çalıştıklarına şahit olduk. Buda bizi hem sevindirdi, hem cesaretlendirdi ve hemide toplumların bir araya gelmesinde en önemli yolun müzik olduğunu gözler önüne sererek, daha ileri çalışmalar düzenlemeye yöneltti. Bu vesile ile çok sesli müzik çalışmalarımızı daha ileri seviyede yürütmeye başladık. Ve bu sayede bizim öğrencilerimiz bas bağlama, divan, çöğür, bağlama ve cura ile, başlı başına bir orkestrayı oluşturan Halk Müziği’nin ana sazı olan çeşitleriyle 4 sesli, 5 sesli, ve 8 sesli Klasik Batı müziği parçalarını rahatlıkla icra etmeye başladılar. Böylece Darmstadt şehrinde Doğu ve Batı müziği arasındaki iletişimde sağlanmış oldu. Bu bizim, müziğimiz ve ülkemiz adına oldukça sevindirici bir gelişmedir. Örneğin, Batı müzik aletlerinde olmayan koma sesleri (bemol 2, yada diyez 3 vs. gibi) Blokflüt öğretmeni sevgili Christiane Seelinger ustalıkla öğrencilerine tanıtarak ve öğreterek, türküleri çok güzel bir şekilde yorumladılar. Bizim öğrencilerimizde kulaklarına yabancı olan, çok sesli Batı müziğini ustalıkla yorumlayabiliyorlar. Hatta konserimizi izleyenler arasından bazı dinleyicilerimiz bana enterasan sorular sorarak, nefesli sazları çalan Alman arkadaşlarımızı Türk sanarlarmış, bu kadar sarı saçlı mavi gözlü nefesli çalan güzel kızları nereden buldun özel olarakmı seçtin yetiştirdin, türkülere flütleriyle çok güzel eşlik ettiler dediler. Düşününkü, insan aynı topluluk içerisinde müzik icra edenleri, rengi dili, dini ne olursa olsun ayırt edemiyor. İşte bu örnek, müziğin bir Dünya dili olduğunu gözler önüne sermiyormu. Buda bizlere Doğuyla-Batının, Kuzey ile Güneyin arasında hiç bir farkın olmadığını ve hepisinin bir bütün olduğunu, birinden birinin olmamasının mümkün olmayacağını, bütün müzik aletlerinin aynı aileden kardeş olduklarını ve kültürlerin yüceliğinin daim olması, toplumların gelişip güçlenmesinin yolunun biribirilerinin müziklerinden esinlenerek ortaklaşa çalışmalar yapmasından geçtiğini göstermektedir. İkincisi, yukarıda bahsettiğimiz ve yapmış olduğumuz başarılı çalışmalar sayesinde Doğu-Batı müziklerini yani, birbirinden farklı olan Klasik Batı Müziği ile Türk Halk Müziği’ni birleştirip bir sentez oluşturarak kısa adı „ESMT“ olan „Evrenin Sesi Müzik Topluluğu“’nuda kurarak, çok sesli karma bir koro ile müzik çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bütün bunları projelendirerek 4 tanesi Darmstadt’ta ve 2 taneside İstanbulda olmak üzere 6 tane konser hazırladık. İki kültür arasındaki yakınlaşmaya ve birleşmeye çok önemli katkılar sunacak olan bu çalışmalarımıza „Doğudan Batıya Uzanan Köprü“ adını verdik. İlk iki konserimizi Darmstadt Şehir Tiyatrosunda, Ana Okulu çocukları ve İlk Okul öğrencileri için, üçüncü konserimizi 19 Mart 2011 Cumartesi günü Darmstadt Müzik Akademisinin konser salonunda müzik öğretmenleri ve okul müdürlerine, dördüncü konserimiz ise 20 Mart 2011 Pazar günü Weiterstadt- Bürgerzentrum da, bütün müzikseverler www.ozanmuezikevi.com 3 için sunuyoruz. İstanbul konserlerimiz kurmuş olduğumuz orkestranın bu proje içerisindeki Türkiye bölümünü oluşturan Özel Şahin Aydın Müzik Eğitim Merkezi ile birlikte 08 - 15 Kasım 2011 tarihleri arasında gerçekleşecektir. Üçüncüsü, böylesini önemli ve değerli bir „Türk–Alman Müzik Çalışması“ („Doğudan Batıya Uzanan Köprü“) projesinin bizlerin, (Türklerin) misafir işçi olarak Almanyaya gelişinin 50.ci yılına isabet etmesini ve 50 yıl gibi uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, müziklerimiz unutularak bir kenara itilmişte olsa bile, yarım asırlık bir aradan sonra, bizler gibi, kültürlere değer veren müzik sevdalıları müzisyenlerin özverili çalışmaları sayesinde, iki ülke müzik okulunun birlikte hareket ederek, iki toplum arasında köprü kuracak ve uyuma katkı sunacak bu projeyi, hepimiz açısından oldukça taktire değer, onurlu bir model çalışma olarak görüyorum. Çok geçte olsa, toplumların gelişmesi, kaynaşması adına yapılan her güzel çalışma, genç kuşaklar için kazanılmış güzel birer tarihi eserdirler. Bütün toplumlar gittikleri her yere yanlarında kültürlerini, örf, adet ve müzik aletlerinide beraber götürerek yaşamasını ve gelişmesini sağlamışlardır. Eğer bu, böyle olmamış olsaydı belkide şimdi her şey ilkel olarak kalacaktı ve böylesine güzel müzik toplulukları oluşamayacaktı. Müzik her devirde toplumda mevcut olan insani bir hadisedir. İnsanlığın var oluşundan bu yana varlığını koruyarak ve gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Yıllardan beri Türk Musikisi-Batı Musikisi veyahut teksesli müzik, çoksesli müzik kavramları tartışılıp durmaktadır. Bir milletin, başka bir milletin müziğini icra etmesi ve müziklerini birleştirerek ortak bir değer yaratması başlı başına bir zenginlik, bir multi-kültürdür. Müzik, kültürleri aşabilen insanlığın ortak değerleri olduğuna göre, müzik türleri toplumdan topluma değişsede, temel olarak müzik, insanlığın ortak malı olarak varlığını koruyacaktır. Bütün herkese sesleniyorum, dinin, dilin, rengin ne olursa olsun, doğulusu-batılısı, kuzeylisi-güneylisi, Profesörler, öğretmenler, tabiatın yetenekle donattığı diplomalı, diplomasız, büyüklü, küçüklü bütün müzisyenler, aktörler bütün herkes, ününüzü, büyüklüğünüzü bir an olsun şöyle bir kenara bırakarak etrafınıza bir bakın 4 www.ozanmuezikevi.com neler oluyor, bakın iki ayrı kültürün çocukları, gençleri bir araya gelerek nasıl bir müzik türü gerçekleştiriyorlar, neleri değiştirebiliyorlar ve nelere katkı sunuyorlar. Sahnede her parlayanın altın olmadığını sizde biliyorsunuz. Bütün herkesi 20 Mart 2011 de Weiterstadt-Bürgerzentrum da, Doğudan Batıya Uzanan Köprü (Kültürler Buluşması) adı altında sunacağımız konsere davet ediyorum. Gelin izleyin, bu altın değerindeki sanatı, sanatçıyı değerlerimizi görün ve altınmı değilmi siz karar verin. Bu projenin hazırlanmasını ve oluşmasını sağlayan, başta Sayın Stefan Hakenberg’e (Ph. D. Komponist, Leiter der Städischen Musikschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Sayın Cord Meijering’e (Komponist, Direktor der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Sayın Prof. Olaf van Gonnissen’e (Gitarrensolist, Professor HfM Hamburg und Dozent an der Fachschule Akademie für Tonkunst Darmstadt), Sayın Karl-Wieland Kurz’a (Leiter der Fachschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Bayan Claudia Dumdei’a (Verwaltungsangestellte an der Städischen Musikschule der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Eşim Fatma Köse’ye (Verwaltungsangestellte des Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi), nota yazım, düzenlemeler vs. gibi, bütün müzik çalışmalarını birlikte yürüttüğüm müzisyen arkadaşım Blockflöt öğretmeni, koro şefi Bayan Christiane Seelinger’e (Blockflötistin, Lehrerin an der Städische Musikschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), bu projede birlikte hareket ettiğimiz değerli meslektaşımız, dostumuz Sayın Şahin Aydın’a (İstanbul Özel Şahin Aydın Müzik Eğitim Merkezi müdürü, eğitimcisi) bu projeye destek vermek amacıyla buraya gelerek proğram sunumunu üstlenen sevgili sunucumuz Bayan İlknur Kaplan’a ve Ayrıca yine bu projede maddi ve manevi katkılarını bizden esirgemeyerek, bizlere destek veren, Sayın T.C. Frankfurt Başkonsolosumuz, İlhan Saygılı’ya, Eğitim Ateşemiz Sayın Ahmet Karamercan’a, Turizm ve Kültür Ateşemiz Sayın Raci Karaca’ya, sonsuz teşekkürlerimi ileterek saygılarımı sunuyorum. Gelecek sayımızda görüşmek dileklerimle mutlu kalın, O.M E. Eğitim Merkezi Eğitmeni (Müdürü), Hürşehit Köse Sehr geehrte Leser und Leserinnen, Zuallererst wünsche ich Ihnen ein gesundes und erfolgreiches 2011 nachdem wir ein langes Jahr hinter uns gelassen haben, die mit vielfältigen positiven und auch negativen Erfahrungen geprägt war und mit großer Vorfreude auf das neue Jahr. Für uns Musiker wird dieses Jahr ein besonderes Jahr werden und ich hoffe natürlich auch, dass es andere Menschen es so erleben werden. Die Menschheit war immer geprägt von Hoffnung und Angst, die auch in Zukunft das Leben der Menschen prägen wird. Lassen sie uns trotz aller Widrigkeiten und Hindernisse eine friedliche und tolerante Welt aufbauen, wo wir unsere Hoffnungen und Wünsche ausleben können. Wenn jeder von uns seinen/ihren Beitrag leisten wird für eine bessere Welt bin ich mir sicher, dass wir alle Hindernisse überwinden werden und dann wird es ein Musterbeispiel sein für das friedliche Zusammenleben z.b. der verschiedenen Kulturen in Deutschland . Für 2011 haben wir aus diesem Grunde mehrere interessante Projekte diesbezüglich geplant und arbeiten gerade an der Umsetzung. Das erste Projekt startete vor 2 Jahren und beinhaltet die Zusammenarbeit mit der Städischen Musikschule Wissenschaftsstadt Darmstadt - Kulturinstitut Akademie für Tonkunst und aus diesem Projekt entstanden in dem Projektzeitraum mehrere gemeinsame Konzerte. Neben dem musikalischen Neuland, die wir durch das gemeinsame Musizieren betreten haben, hat uns die Hingabe und Begeisterung der beteiligten deutschen und türkischen Schüler und Schülerinnen beeindruckt und erfreut. Es zeigte uns allen Lehrkräften, dass die Sprache der Musik universell ist und von allen Kulturen „gesprochen“ werden kann. Die Resonanz auf diese Konzerte und die Begeisterung der Beteiligten führte dazu, dass wir unsere Zusammenarbeit noch mehr intensiviert haben und den Fokus auf die mehrstimmige Interpretation von türkischen und europäischen Stücken gelegt haben. Das führt dazu, daß unsere Schüler mit ihren Baglama, Divan, Cögür, und Cura 4-5stimmig klassische europäische Stücke problemlos spielen und damit westliche und östliche Musik kombinieren können. Dies ist einmalig und ein Grund zur Freude, da es zeigt, dass die Musik dieser beiden Kulturen sehr wohl miteinander harmonieren kann. Auf der anderen Seite hat das Blockflöten-Ensemble der städtischen Musikschule Darmstadt die in der westlichen Musik nicht vorhandenen Töne (bemol 2, diyez 3, etc.) in mühsamer Arbeit auf ihren Instrumenten adaptiert und kann damit mit den klassischen türkischen Instrumenten wie baglama und cura die türkischen Stücke mit uns gemeinsam spielen. Einige Besucher des zurückliegenden Konzerts gingen tatsächlich davon aus, dass die Blockflöten Spieler Türkinnen wären, so gut war die Interpretation der türkischen Stücke durch die Schüler und Schülerinnen. Als ich denen mitteilte, dass es deutsche Schülerinnen wären, wunderten die sich auch nicht mehr, wieso so viele Türkinnen blond und blaue Augen hätten. Es zeigt und allen immer wieder, daß die Musik die einzige und wahre universelle Sprachen zwischen West und Ost, Norden und Süden ist und von allen Kulturen auch so verstanden werden und auch das die Musikinstrumente sich wunderbar ergänzen und miteinander harmonieren können, wenn man es nur will. Unser zweites Projekt beinhaltet die Gründung einer neuen Gruppe die aus den oben genannten Ensembles sich zusammensetzt. Die Gruppe mit dem Namen ESMT (Musik als Stimme des Universums) hat sich zum Ziel gesetzt, diese Kombination der westlichen und östlichen Musik weiter und konsequent weiterzuführen. Dafür haben wir in den kommenden Monaten 6 Konzerte eingeplant, 4 davon in Darmstadt und 2 in Istanbul. Die ersten beiden Konzerte werden im Staatstheater für die Grundschul-Kinder in Darmstadt halten. Das dritte Konzert findet am 19.3.2011 Samstag in der Akademie für Tonkunst statt, wir präsentieren unsere Stücke dem Lehrerkollegium der Akademie für Tonkunst und städtische Musikschule Darmstadt. Das vierte Konzert am Sonntag den 20.03.2011 findet dann im Bürgerzentrum Weiterstadt statt und ist für das öffentliche Publikum gedacht. Unserer Konzerte in Istanbul finden dann im Zeitraum vom 08 - 15 Oktober 2011 statt, die wir gemeinsam mit der Özel Sahin Aydin Musikschule Istanbul aufführen werden. Dieses „Türkisch-Deutsches Musizieren“ überlappt sich zufällig mit dem 50.Jahrestag der ersten türkischen Gastarbeiter in Deutschland. Bedenkt man diesen langen Zeitraum von 50 Jahren, so muss man leider feststellen, dass beide Kulturen wenig voneinander Notiz genommen haben, geschweige denn gemeinsame Aktivitäten speziell im musikalischen Bereich auf die Beine gestellt worden sind. Auch wenn es spät ist, denken wir, dass jeder Anfang ein Gewinn für alle Beteiligten darstellt und als Erbe an unsere Kinder weitergegeben werden können. Die Musik spielte in jeder Kultur und in jeder Zeit eine sehr wichtige Rolle hinsichtlich Traditionen, Kultur und Lebensart der jeweiligen Menschen. Seit Jahren wird diskutiert, ob eine Symbiose zwischen östlicher und westlicher Musik, der einstimmigen bzw. mehrstimmigen Musik, überhaupt möglich ist. Wir glauben, dass alleine das erproben einer solchen künstlerischen Tätigkeit ein Fortschritt an sich ist. Musik vermittelt Werte, die allen Menschen jeglicher Hautfarbe und Nationalität bekannt ist und von diesen auch sofort verstanden werden kann. Aus diesem Grunde lade ich sie hiermit auch zu unserem öffentlichen Konzert am 20.03.2011 in Weiterstadt ganz herzlich ein. Ich möchte an dieser Stelle ganz herzlich mich bei Herrn Stefan Hakenberg (Ph. D. Komponist, Leiter der Städischen Musikschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Herrn Cord Meijering (Komponist, Direktor der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Herrn Prof. Olaf van Gonnissen (Gitarrensolist, Professor HfM Hamburg und Dozent an der Fachschule der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Herrn Karl-Wieland Kurz (Leiter der Fachschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), Frau Claudia Dumdei (Verwaltungsangestellte an der Städischen Musikschule der Akademie für Tonkunst Darmstadt), meiner Frau Fatma Köse (Verwaltungsangestellte des Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi), bei meiner Counterpart hinsichtlich des gemeinsamen musizierens Frau Christiane Seelinger’e (Blockflötistin, Lehrerin an der Städische Musikschule an der Akademie für Tonkunst Darmstadt), bei meinem Istanbuler Kollegen und Freund Şahin Aydın (Leiter İstanbul Özel Şahin Aydın Müzik Eğitim Merkezi) meinen Dank aussprechen. Desweiteren möchte ich mich ganz herzlich für die vielfältige Unterstützung durch den Generalkonsul der Republik Türkei in Frankfurt, Herrn İlhan Saygılı, dem Bildungsattache Herrn Ahmet Karamercan und dem Tourismus- und Kulturattache Herrn Raci Karaca bedanken. O.M E. Eğitim Merkezi Leiter, Hürşehit Köse www.ozanmuezikevi.com 5 Darmstadt Müzik Akademisinden Sayın Köse, Sevgili öğrenciler ve velileri, Sayın okuyucular, Karl-Wieland Kurz - geboren 1961 in Wetzlar - bis 1980 privater Klavier-, Theorie- und Kompositionsunterricht bei Gustav Adolf Schlemm - 1980-90 Studium an der Musikhochschule Frankfurt/Main, Klavier bei Steven Zehr und Bernhard Kontarsky, Komposition bei Rolf Riehm; Kompositionskolloquien bei Hans Ulrich Engelmann; Meisterkurse u.a. bei Paulheinz Dittrich in Berlin - seit 1991 Dozent für Tonsatz, Kontrapunkt und Werkanalyse an der Hochschule für Musik und Darstellende Kunst Frankfurt am Main in verschiedenen Fachbereichen (Schwerpunkt momentan Abteilung Kirchenmusik) - seit 1985 Dozent für Musiktheorie, Gehörbildung und musikwissenschaftliche Fächer an der Akademie für Tonkunst in Darmstadt - seit 2006 Leiter der Studienabteilung und Stellvertreter des Direktors an der Akademie für Tonkunst in Darmstadt - Kompositorische Schwerpunkte in der Bereichen Musiktheater, Orchester- und Kammermusik sowie Klaviermusik - Aufführungen seiner Werke bei vielen internationalen Festivals, u.a. Wittener Tage f. Neue Kammermusik, Münchener Biennale, Frankfurt Feste, Internationale Ferienkurse Darmstadt, Schwetzinger Festspiele, Gaudeamus Muziekweek Amsterdam, Bacau-Festival, Bacau (Rumänien), Festival Europe/Asia in Kasan (GUS), Musikfestival „Roaring Hoofs“ Ulan Bator (Mongolei), Wiener Festwochen usw. - Konzert- und Vortragsreisen sowie Dozententätigkeit im In- und Ausland - Kurz´ Werke sind u.a. bei Ricordi, Zimmermann und Prim verlegt - Musikwissenschaftliche Veröffentlichungen über Werke von Varèse, Sorabji und über eigene Arbeiten - u.a .im Laaber-Verlag und im Pfau-Verlag - Musikologische Forschungen über das kompositorische Schaffen und die Literatur des Komponisten Kaikhosru Shapurji Sorabji (1892-1988). Bize bu dergi sayesinde Akademie für Tonkunst’u size yakından tanıtmak için verdiğiniz imkandan dolayı size teşekkür etmeyi borç bilirim. Size bu yazımda Studienabteilung der Akademie für Tonkunst in Darmstadt bölümü hakkında bilgi vermek istiyorum. Çoğunuz geçmişte yapılan ortak çalışmalar veya başka nedenlerden dolayı Städtische Musikschule bölümünü biliyorsunuz ve bu çalışmaların çok daha derinlere inip birlikte çeşitli tarihlerde konser yapma hazırlıkları içinde olduğunuzu biliyorum. Bu Darmstadt şehri müzik okulundan başka birde yüksek okul müzik dersi veren bir bölüm olduğunu ne yazık ki çoğu vatandaşlarımız bilmiyor. Bu yüksek okul 2 ana bölüm şeklinde eğitim veriyor: Birinci bölüm daha çok konservatuar türünden olup çeşitli dallarda üniversite şeklinde eğitim verip mezun verebiliyor. Mezun olunabilecek dallar şunlar: Şan (Opera ve Şarkı, Oratarya), orkestra entstrumanları mesela gitar, piyano, akordion, flüt, Saksofon, her türlü keman çeşitli, batarya, koro yönetimi, vs. Bu dallarda mezun olan öğrencilerimiz opera sanatçısı, solist, veya orkestra müzisyen’i olarak iş hayatına girebilir. İkinci bölüm olan enstrümental ve şarkı pedagoji bölümü bir diploma ile bitirilir ve bu konuda Frankfurt Müzik Yüksek Okulu ile birlikte yürüttüğümüz imtihanlar mevcuttur. Okulumuzdan mezun olan öğrencilerimiz daha sonra müzik ögretmeni olarak müzik okullarında veya özel okullarında çalışabilirler. İki bölümde okuyan öğrencilerimiz için ağırlık verdiğimiz konu her öğrencinin kişi olarak en iyisini verebileceği özelliklerini destekleyip en yüksek düzeye çıkarmaktır. Burada okulumuzun özel bir konumda olması ve hocaların öğrenciler ile yakından ilgilenme imkanları okulumuzun en önemli özelliklerinden biri sayılmaktadır. Sınıflar genellikle küçük olduğu için her öğrencinin özel bir destek ve yardım görmesi bizim okulumuzda olağan bir durumdur. Gurur duyduğumuz bir başka konu enternasyonal bir okul olmamız. Şu an 12 ülkeden öğrencilerimiz bulunmaktadır. Öğrencilerimizin bazıları Güney ve Orta Amerika, Asya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden bize gelmektedirler. Yoğunlukla verdiğimiz konserlerin yanı sıra özel olarak da konserlerimiz mevcutdur. Sene de bir yapılan „Tage für Neue Musik“, yılda 4-5 defa yapılan gençlik konserleri ve yarışma programı olan „Prinzessin Margaret von Hessen“ bunların sadece birkaçıdır ve bütün bu saydığım konserler ücretsizdir. Dileğim Ozan Müzik Evi ile yapılan ortak müzik çalışmaları meyvelerini verip, daha da yakınlaşmamızı sağlamaktır. Bu sayede gelecek yıllarda ortaklaşa vereceğimiz konserlerimizde buluşmak üzere... Karl-Wieland Kurz 6 www.ozanmuezikevi.com Akademie für Tonkunst Lieber Herr Köse, liebe Schülerinnen und Schüler und Eltern der Ozan Musikschule, sehr verehrte Leserinnen und Leser Ihres Musikmagazins Gelenek, herzlichen Dank für die Möglichkeit, in Ihrer Zeitschrift über die Akademie für Tonkunst in Darmstadt schreiben zu können! Ich möchte Ihnen heute die Studienabteilung der Akademie für Tonkunst in Darmstadt vorstellen. Viele von Ihnen kennen ja bereits unsere Abteilung Städtische Musikschule, die schon seit einiger Zeit mit Ihrem Institut zusammenarbeitet und diese Zusammenarbeit seit kurzem mit einer Kooperationsvereinbarung vertieft und intensiviert hat. Weit weniger Bürgerinnen und Bürger in unserer Region aber wissen, dass es an unserem Hause neben unserer großen Musikschulabteilung auch noch eine Studienabteilung gibt, also eine Ausbildungsstätte für Musikberufe. An der Studienabteilung gibt es zwei grundsätzliche Studienrichtungen: die Studiengänge in der künstlerischen Ausbildung und die Studiengänge im Bereich Instrumental- und Gesangspädagogik. In der Künstlerischen Ausbildung gibt es die Möglichkeit, folgende künstlerischen Hautfächer zu studieren, entweder im Grundstudium, oder als Aufbaustudiengang zur Weiterqualifikation nach einem musikalischen Grundstudium: Gesang (Operngesang und Oratorium und Liedgesang, letzteres im Aufbaustudium); Sämtliche Orchesterinstrumente, also Streichinstrumente, Holz-, und Blechblasinstrumente, Schlagzeug, Harfe; Klavier solo (im Aufbaustudium); Klavier Kammermusik und Liedgestaltung (im Aufbaustudium); Akkordeon, Blockflöte, Cembalo, Gitarre, Saxophon (im Aufbaustudium); Chorleitung (nur als Aufbaustudium). Alle diese Studien schließen mit der künstlerischen Reifeprüfung ab, die die Absolventen für die Bühnenlaufbahn als Solistin/Solist, Opernsängerin/Opernsänger oder als Orchestermusikerin/Orchestermusiker qualifiziert. In der Studienrichtung Instrumental- und Gesangspädagogik kann als Studienabschluss entweder ein Diplom in Verbindung mit der Hochschule für Musik und Darstellende Kunst Frankfurt a.M. erworben werden oder die Staatliche Musiklehrerprüfung im Seminar für Musikerziehung absolviert werden. Diese Studienabschlüsse qualifizieren Studierende, an musikalisch bildenden und ausbildenden Institutionen wie Musikschulen, Privatschulen und ähnlichen Einrichtungen zu unterrichten. Im Bereich der freiberuflichen Ausübung ist mit dem Erreichen des Diploms bzw. der Staatliche Musikleh- rerprüfung eine für die Marktbedürfnisse adäquate fachliche Kompetenz in hohem Maße gewährleistet. Der Schwerpunkt der Qualifikationsziele unserer Studierenden in den künstlerischen und in den pädagogischen Ausbildungsgängen liegt dabei in der Entwicklung individueller künstlerischer Gestaltungskraft, pädagogischer Fähigkeiten und musikalischen Allgemeinwissens, deren Vernetzung und wechselseitige Bedingtheit durch die Besonderheiten unserer Schulstruktur, die eine große städtische Musikschule mit einer wendigen und effizienten Studienabteilung unter einem Dach vereint und demgemäß ein sowohl künstlerisch als auch pädagogisch hochkompetentes Kollegium aufweist, welches Kunst, Forschung und Lehre mit beruflicher Praxis verbindet, besonders ausbildungsfördernd wirken kann. Die Akademie für Tonkunst ermöglicht dabei aufgrund ihrer überschaubaren Größe eine individuelle Förderung aller Studentinnen und Studenten. Besonders stolz sind wir darauf, dass die Akademie für Tonkunst ein internationaler Studienort ist; derzeit sind es Studierende aus ca. einem Dutzend verschiedener Nationen: aus Mittel- und Südamerika, verschiedenen asiatischen Ländern sowie Mittel- und Osteuropa. Neben den zahlreichen Konzertveranstaltungen, die unsere Studierenden über das ganze Jahr hinweg bestreiten, z.B. unsere Opernabende, unserer Chor- und Orchesterkonzerte, unsere Ensemblekonzerte wie auch Künstlerische Reifeprüfungen und zahlreiche Vortragsabende, möchte ich Sie auch auf einige ausgewählte Veranstaltungsreihen der Studienabteilung an der Akademie für Tonkunst hinweisen: die jährlich wiederkehrenden Tage für Neue Musik, unsere vier bis fünfmal im Jahr stattfindenden Jugendkonzerte als eine Gemeinschaftsveranstaltung der beiden Abteilungen, sowie die öffentlichen Wettbewerbsrunden unseres Prinzessin Margaret von Hessen-Wettbewerbs. Der Eintritt zu all diesen Veranstaltungen ist frei. Ich wünsche mir, dass zukünftig durch die noch engere Verzahnung der Musikschule mit der Studienabteilung der Akademie für Tonkunst sich auch Möglichkeiten ergeben werden, anlässlich derer unsere Studierenden und unsere Dozentinnen und Dozenten gemeinsame Projekte zusammen mit Schülern, Dozentinnen und Dozenten der Ozan Müzik Evi planen und durchführen werden. Karl-Wieland Kurz Leiter der Studienabteilung Wissenschaftsstadt Darmstadt Eigenbetrieb Kulturinstitut - Akademie für Tonkunst - www.ozanmuezikevi.com 7 Almanya‘dan Esintiler Türkiye dışında yaşayan Türklerin sayısını OZAN MÜZIK EVİ‘nin faaliyetlerinden hep merak etmişimdir, geçen yıllarda Berilk haberdar olduğumda hemen davelinde birçok siyasi parti milletvekillerinin te gittim, gördüklerim beni gerçekten de katıldığı uyum komisyon üyelerinin şaşırtacak kadar mutlu etti, yüzlerce gekatıldığı bir toplantıda altı milyonlardan nçten oluşan koro ve onları izlemeye gebahsedilirken geçenlerde bir gazetedelen 500‘den çok aile efradı ve misafirlerin ki köşe yazarı arkadaşım on milyonlardan hepsi bu genclerle gurur duydular. Sonbahsediyor. Gerçek olan biz yurt dışında raki senelerde de birçok gösterileri izleme yaşayan vatandaşlar olarak kaç kişiyiz, ne fırsatı buldum. Hepsinde de ayrı bir gükadarımız bulundukları ülke vatandaşlığına zellik vardı. Bu müzik faaliyetlerin içingeçmişler, ne kadarımız yaşadıkları ülkelede Alman vatandaşlarının da bulunması rin vatandaşlıklarına geçmemişler bu konuve hele onların da türk müzik aletlerini Abdulkadir Karaoğlan çalmaları hatta bazılarının türkçe türküleda sıhhatli bilgilere ulaşmak zor. Ama gerçek olan yurt dışında yaşıyan ri çok güzel bir şekilde seslendirmeleri vatandaşlarımızın sayısı Avrupadaki birçok küçük devletlerin beni ve birçok dinleyicileri hayran bıraktı. Birçok izleyici o nüfusundan fazla. Bu gerçeklere rağmen Türkiye Cumhuriyetürküleri seslendirenlerin doğma büyüme alman vatandaşı ti Hükümetleri ülkelerine bugüne kadar küçünsenmiyecek olduğuna inanamadı. Hatta onlardan birisini Frankfurt katkıları olan sayıları on milyonlara ulaşan bu vatandaşlarına şehrindeki bir etkinliğe davet etmiştim, dinleyicilere onun gereken ilgiyi gösteremiyor, bilhassa yeni ikinci, üçüncü ve doğma büyüme alman vatandaşı olduğuna ancak kendileri dördüncü kuşak vatandaşları ile ilgili görünürde etkili bir ile görüştürdüğümde inandırabildim, çünki o alman hiç türprogram ve projeleri göremiyoruz. kçe bilmiyordu. Bulundukları ülkelerde doğan çocuklar bulundukları ülke Yine OZAN MÜZİK OKULU‘nun bu yıl içinde Darmstadt hükümetleri ve toplumu tarafından da gerekli ilgi ve desteği Müzik Akademisi ile müşterek organize ettiği Türk ve klasik göremedikleri gibi ayırımcı politikalar nedeni ile ikinci veya Alman müzik aletlerinin eşliğinde icra ettikleri müzik ziyafeti üçüncü sınıf insan muamelesi görebiliyorlar. Bu nedenlerle akıllardan kolay kolay çıkacak bir olay değildi. Yine orada da okullarda yeterli başarıyı gösteremiyorlar, bunun sonucunda gördüm ki Hürşehit Köse birçok Alman gencini bu etkinliklemeslek öğrenimlerinde de başarı oranları oldukça düşük dürin içine almış, çok güzel etkinliklerin ortaya çıkmasına vesile zeyde kalıyor. Bunu söylerken çok başarılı olan gençlerimizi olmuş. Duyduğum kadarı ile Hürşehit Köse Darmstadt Müzik de görmemezlikten gelmiyorum, sayıları otuz binleri geçen Akademisi ile birlikte daha büyük projeleri programlamış ve üniversiteli gençlerimiz, doktor, mühendis avukat ve çeşitli 2011 yılı içinde müzikseverlere sunacakmış. dallarda üniversite bitirmiş başarılı gençlerimizle gurur duYukarıda sayıları onmilyonlara ulaşan Türk vatanyuyoruz ama, çok sayıda mesleksiz işsiz olan gençlerimizi daşlarımızın problemlerine eğilinmesine çocuklarımızın ve de gözardı etmek istemiyoruz. Onların sorunlarına yardımcı gençlerimizin sokaklarda başıboş işsiz dolaşmalarının önlenolacak, onları sokaklar yerine daha iyi yollara sevkedecek mesinde Hürşehit Bey gibi kimselerin çoğalması ile belki az çalışmalara ihtiyaç çok fazla. İşte OZAN MÜZİK EVİ senelerda olsa bir katkı sağlanabilir diye düşünüyorum. dir yaptığı çalışmalarla yeni yetişen gençlerimize müzik zevAlmanlar da Türkler de hep integrasyondan bahsediyoruz, kini aşılamakta onları bu yolla kötü alışkanlık edinmekten Hürşehit Köse‘nin yaptığı çalışmaların Türkler ile Almanların korumakta. Müzikle uğraşan çocukların derslerinde de integrasyon yolunda başarılı bir örnek olduğunu düşünüyor, başarılı oldukları, kötü alışkanlıklardan uzak kaldıkları bütün Hürşehit Köse‘yi tebrik eder bu başarılı çalışmalarının eğitimcilerin gözlemleri ile kanıtlanmış bir gerçektir. devamını dilerim. HaticeÇavuş Steuerberaterin 8 www.ozanmuezikevi.com Hanauer Landstraße 220 D-60314 Frankfurt Tel.: +49 (0) 69 - 27 13 69 38 Fax: +49 (0) 69 - 27 13 69 53 E-mail: HCavus@t-online.de Almanya‘dan Esintiler Ich wollte immer gerne wissen, wieviele Türken im Ausland leben. In den vergangenen Jahren haben Abgeordnete vieler Parteien die Zahl von 6 Millionen erwähnt, während ein guter Freund von mir, er ist Journalist, meinte, dass die Zahl noch höher wäre. Tatsache ist, dass es keinerlei fundierte Aussagen darüber existieren, wieviele Türken im Ausland leben, wieviele davon die Staatsbürgerschaft der jeweiligen Länder übernommen haben, usw. Mein erstes Treffen mit dem OZAN Musikhaus fand vor ein paar Jahren statt. Dabei wurde von dem Musikhaus ein Konzert für hilfsbedürftige Kinder organisiert und es war eine große Freude für mich, die vielen jungen Teilnehmer mit vielen anderen begeisterten Besuchern bei ihren Aufführungen zuschauen zu können. Auch in den darauf folgenden Konzerten war es für mich immer eine Freude, die Konzerte verfolgen zu können Abdulkadir Karaoğlan und jedes dieser Konzerte war einmalig und wunderschön. Das in diesen KonFakt ist aber, daß die Zahl der Türken im Ausland höher zerten auch deutsche Teilnehmer teilgenommen, Türist als die Einwohnerzahl mancher Länder in Europa. Trotz kische Musik interpretiert und die alten traditionellen türdieser immensen Zahl ist die türkische Regierung wenig kischen Musikinstrumente gespielt haben, haben bei mir daran interessiert, diese Menschen zu erreichen, insbeund auch bei den anderen Zuschauern Bewunderung und sondere für die zweite, dritte und vierte Generation werRespekt hervorgerufen. Einen dieser deutschen Teilnehden keinerlei Programme und Projekte initiert. mer habe ich zu einer anderen Veranstaltung nach Frankfurt eingeladen und die Besucher konnten nicht glauben, Diese Generation wird auf der anderen Seite auch von daß dieser Musiker ein Deutscher war und eigentlich kein der Politik der Länder indem sie leben, im Stich gelassen Türkisch konnte. und als Menschen zweiter Klasse abqualifiziert. Unter anderem diese Ignoranz führt dazu, dass die schulischen Das Konzert des Ozan Musikhaus zusammen mit der Leistungen dieser Kinder gravierende Mängel aufweisen, Darmstädter Akademie für Tonkunst am 23.01.2010 war wobei ich definitiv nicht die Leistungen von vielen erfolgein weiterer Meilenstein hinsichtlich gemeinsamen mureichen Schülern schmälern möchte. sizieren von deutschen und türkischen Jugendlichen die dann in 2011 mehrere Fortsetzungen haben wird. Trotz der über 30.000 Akademiker, Ingenieure, Ärzte dürfen und können wir nicht die vielen arbeitslosen JuWir sehen, dass auch im kleinen Maßstab insbesondere gendlichen übersehen, die z.T. keinerlei Perspektiven hamusikalische Aktivitäten nicht nur die türkischen Jugendben. lichen von der Straße holen, sondern auch aktiv ein Miteinander und gemeinsames Verständnis fördern. Die Aktivitäten des OZAN Musikhaus zielen auch unter anderem darauf ab, diesen jungen Menschen durch musiWir alle, Deutsche und Türken reden von Integration. kalische Erziehung und –Ausbildung eine Perspektive anHürsehit Köse ist ein gelungenes und erfolgreiches Beizubieten. Es ist erwiesen, dass eine musische Ausbildung spiel dafür, dass eine gelungene Integration nicht durch Kinder besonders fördert und diese Kinder auch besonWorte, sondern nur durch Taten umzusetzen ist. ders erfolgreich in ihren schulischen Leistungen sind. RechtsanwaltsKanzleiFirat Tuna Fırat > Hukuki alanlarda karşınıza çıkabilecek Hanauer Landstrasse 220 D-60314 Frankfurt > Özverili çalışma anlayışımızla Rechtsanwalt • Avukat Tel.: 069 - 430 53 702 sorunlara çözüm üretmek işimizdir. hep yanınızda olmaya hazırız. I Fax: 069 - 430 53 703 I E-Mail: info@tunafirat.de I Internet: www.tunafirat.de www.ozanmuezikevi.com 9 Zusammenarbeit mit Erfolg Die Spieler dieses generationsübergreifenden Ensembles treffen sich einmal in der Woche zum gemeinsamen Musizieren. Durch nun schon jahrelange Kontinuität des gemeinsamen Hörens und auch Denkens ist ein besonderer musikalischer Klangkörper entstanden. Die Literatur ist von der Musik der Renaissance bis zur zeitgenössischen experimentellen Musik weit gespannt. Das Ensemble tritt regelmäßig auch mit anderen Musikgruppen sowie Chören auf. Im Moment gibt es bedingt durch einige ausgeschiedene Abiturienten einen Wechsel im Ensemble. Es sind jüngere Spieler neu dazu gekommen und müssen sich nun mit ihrem Blockflötenspiel klanglich integrieren. Die älteren Ensemblemitglieder geben Hilfestellungen und nehmen Rücksicht. Erfreulicherweise kommen sogar einige Abiturienten zurück, um an unserem gemeinsamen Projekt noch einmal teil zu nehmen. Für die Spieler des Blockflötenensembles sind die türkischen Kompositionen etwas Neues, sie müssen die neuen Tonalitäten kennen lernen und auf ihrem Instrument neue Spieltechniken entwickeln, um sich in die Welt der türkisch-arabischen Makam zu integrieren John Dowland (1563 – 1626) markiert mit seinen Kompositionen für Gambenconsort mit Lautenbegleitung einen ersten europäischen Höhepunkt der Entwicklung zu einer selbstständigen Instrumentalmusik. Besonders sind an dieser Stelle seine Lachrimae – Kompositionen zu nennen. Wir werden aus dieser Sammlung „Lachrimae Antiquae“, „Lachrimae Antiquae Novae“ und „Lachrimae Amantis“ musizieren. Diese Musik ist ein polyphones 5-stimmiges Geflecht. Die Harmonik dieser Klagelieder lebt von Dissonanzen und bestimm- 10 www.ozanmuezikevi.com ten Intervallen, durch die Klage, Schmerz und Leid ausgedrückt werden. Jede der 5 Stimmen hat ein auf den ersten Eindruck abstraktes Eigenleben, ihr Sinn erschließt sich dem Spieler wie dem Zuhörer nur im komplexen Zusammenspiel. Alle Stimmen werden sowohl mit Blockflöte als auch mit Baglama besetzt, dadurch erklingt ein 10-stimmiger, voller und warmer Satz, der den Eindruck der Lachrimae (ital. Träne) verstärkt. Lodovico Grossi da Viadana (1560 – 1626 ) befindet mit seinen Kompositionen an der Schnittstelle von Renaissance zu Barock. Die Sinfonia „La Bolognese“ steht ganz in der frühbarocken Tradition der homophonen und doppelchörigen Motette. Hierbei erklingen tatsächlich 8 Stimmen, die mit Frage und Antwort musikalisch kommunizieren und in große Tutti-Blöcke münden. Solche RaumMusiken sind für viele italienische Komponisten dieser Zeit typisch. Die großen Kirchen mit ihren Emporen, Nischen und Rundgängen hoch oben in den Gewölben boten gerade zu an, die Musiker an diversen Stellen zu platzieren und den Kirchenraum tatsächlich als Klang-Körper zu nutzen. Im Gegensatz zu den Kompositionen von John Dowland ist die Harmonik einfach. Jede Stimme findet sich als Teil eines harmonischen (vertikalen) Zusammenhangs wieder. Für die Baglama –Spieler ist das mehrstimmige Musizieren neu und stellt eine große Herausforderung dar. Durch die gegensätzlichen Tongebungen gezupft (Klang geht schnell weg) und geblasen ( Töne klingen lange wie der Atem) wird von beiden Gruppen eine neue Qualität des Zuhörens gefordert. Wir sind auf das gemeinsame Musizieren und das klangliche Ergebnis freudig gespannt. Birlikte Çalışmanın Başarısı Merhabalar, Epey zamandan beri ortak yürüttüğümüz müzik çalışmaları nitekim son dönemecine girmiş bulunuyor. Şimdiden çok mükemmel ve kıyaslanamayacak bir müzik kompozisyonu ortaya çıkmış durumda. Çalıştığımız ve sizlere sunacagımız müzik eserleri, 13. yüzyıldan başlayıp günümüze kadar uzanıyor ve çeşitli Türk ve Batı müzik eserlerini içeriyor. Bizim grubumuz haftada bir defa buluşup yıllardan beri beraber flüt çalışmaları yapıyor. Her grup ta olduğu gibi bizimde gurubumuzda işten veya okuldan dolayı aramızdan ayrılanlar olduğu gibi, yeni gelen üyelerimiz de oluyor ve bilhassa üzerinde çalıştığımız Türk eserleri bu arkadaşlar için bayağı bir zorluk teşkil ediyor. Türk müziği bizim için tanımadığımız seslerden ibaret olduğu için, flüt çalma konusunda yeni teknik geliştirmemiz zorunlu oldu. Batı müzıği eserlerinin üçü John Dowland (1563-1626) tarafından yazılmış olup, o dönemin en önemli müzik eserleri arasında sayılmaktadır, bilhassa Lachrimae eserleri. Bu Şair’in şu eserlerini konserlerimizde seslendirecegiz: „Lachrimae Antiquae“.(Sevenin Gözyaşları) „Lachrimae Antiquae Novae“ (Eski - Yeni Gözyaşları) ve „Lachrimae Antiquae Amantis“ (Sevenin Eski Gözyaşları) Christiane Seelinger studierte Blockflöte in Darmstadt und Detmold, sie unterrichtet seit 1985 an der Städtischen Musikschule der Akademie für Tonkunst. Ihre Schüler haben Einzel,- und Gruppenunterricht, das Alter der Schüler reicht von 6 Jahren bis 70 Jahren. Besonderen Wert legt Christiane Seelinger auf Kammermusik und Ensemblespiel. Von den Schülern werden dabei zusätzlich andere Qualitäten gefordert. Ein wichtiger Faktor ist hier auch die soziale Komponente. Die Schüler können sich über das Musikalische hinaus austauschen und wachsen – über Altersgrenzen hinweg – zu einem musikalisch-menschlichen Ensemble zusammen. Für Christiane Seelinger geht der Blockflötenunterricht damit weit über Vermittlung nur von Tönen und Grifftechniken hinaus. Sie versucht mit ihrem Unterricht Verbindlichkeit, Ruhe und Kontinuität in ein für die Schüler immer anstrengender werdendes Leben in der Schule zu geben. Musik als Ausgleich und positiver Anstrengung zugleich. Bu eserlerin hepsi 5 sesli olup stil olarak uygunsuzluk üstüne kurulmuş, çekilen acıları yankılayan eserlerdir. Her ses kendi başına bir konuyu işleyip, kendi başına buyruk olup sonra kompozisyon içinde birleşiyor. Bu 5 ses bir yandan bağlamalar bir yandan da flütler tarafından icra edilmektedir ve bu vesileyle karşınıza 10 çeşit ses içeren bir müzik kompozisyonu ortaya çıkmaktadır. Lodovico Grossi da Viadana (1560 – 1626 ) tarafından hazırlanan „Sinfonia La Bolognese“ Barock müziğinin baslangıcı sayılan bir zamanda hazırlanıp homofon ve çift korolu bir eserdir. Bu eserde tam 8 çeşit sesler bulunmaktadır. Bu sesler soru-cevap şeklinde birbirine hitap etmektedir ve o zaman’ın İtalyan müzisyen’lerine has bir yapıtdır ve John Downland’ın eserlerinin aksine düz bir harmoniye sahiptir. Bağlama çalan ve Türk müziği ile yetişmiş olanlar için çeşitli sesleri aynı anda seslendirmek çok zor olan bir konumdur. Çünkü; Türk Halk Müziğinde çok seslilik bulunmamaktadır. Onun yanı sıra flütçülerimizle aynı anda bu çeşitli sesleri çalmak daha da zor olan bir çalışmadır. Christiane Seelinger Darmstadt ve Detmold’da flüt yüksek öğrenimi görüp 1985’den beri Darmstadt Städtische Musikschule der Akademi für Tonkunst’da flüt dersleri vermektedir. Öğrencileri 6 ila 70 yaşına kadar uzanmaktadır. Kendisi ağırlıklı olarak oda müziği ve ansemble çalışmalarını sürdürmektedir. Müzik çalışmalarının yanısıra Christiane Seelinger’in çok önem verdiği bir konu öğrencilerin müziği bir gıda olarak algılayıp günlük hayatlarında müzik çalışmalarını büyük bir hevesle icra etmelerini sağlamaktır. www.ozanmuezikevi.com 11 Bizim Şehrimizde Müzik Müzik bir harekettir ve beni kalpten haz etmektedir. Ve bu haz beni kalpten hareketlendirmeye yetmektedir. Yaşadığımız zaman benim için çok hareketli ve olağanüstü bir zaman teşkil etmektedir.. Batı kültürü ile yetişen bir müzisyen olarak, şimdiki durumumuzu endişe ile izlemem zorunda oldugumu düşünmem gerek. Ama yaptığım iş Kompozitörlük olduğu için geçmiş zamanı sadece bir kalite kontrolü olarak görüp yaptığım çalışmaların tabanı olarak algılamamı sagladığını düşünüyorum. Geçmiş eserlerin her icra edilmesinden sonra gelen sorular „bundan sonra?“ ve „benim ne yapmam gerek“ beni daha da meraklandırıp, bu merak ile beni yine şimdiki toplum tekrar 12 www.ozanmuezikevi.com barıştırmayı sağlıyor. İyi hatırlıyorum 10 -15 sene önce batı kültürünün Almanya’da bittiği konuşulurdu. Ve bu fikir beni gerçekten korkutmuştu. Ama bugün hiç kimse bu kültürün sonuna gelindiğini veya bir çıkmaz sokak’ta olduğunu düşünmüyor. O zaman ne oldu? Olan her yüksek kültürün, olağan olarak başına gelen bir konum. Çeşitli kültür’ler birbiri ile karışıyor ve bu karışımdan yeni bir sinerji ve enerji ortaya çıkıyor. Hiçbir kültür kendi başına yaşayamaz ve her zaman dışarıdan gelen enerji ile ayakta kalması şart. 1993 yılının Kasım ayında Los Angeles’den gelen yazar Cord Meijering Darmstadt Müzik Akademisi Direktörü ve Kompozitör Aslen Hollandalı olan Cord Meijering 1955 yılında Esens (Almanya) kentinde dünyaya geldi ve şu anda halen Darmstadt (Almanya) kentinde yaşamaktadır. Kendisi başta „Akademie für Tonkunst“ Darmstadt yüksek okulunda Olaf Van Gonnissen’den Gitar dersleri, Johannes G.Fritsch ve Dietrich Boekle’den kompozisyon dersleri alıp 1983-1986 arası Köln şehrinde Hans Werner Henze’in master sınıfına devam etmiştir. Öğrencilik dönemini 1990-1992 arası eski Doğu Berlin Devlet Konservatuar’ında Hans Jürgen Wenzel’in yanında bitirmiştir. Martha Ronk beni Hamburg’da ziyaret ettiğinde, şehirde gezinti yaparken şaşkın şaşkın etrafina bakıyordu. Kendisine niye böyle şaşkın bakıyorsun diye sorduğumda kendisi „hayatımda bu kadar tek ırk’dan insan görmedim de ondan“ diye cevap verdi.. O zaman böyle tanımlanan Hamburg artık 2011 yılında yok. Çeşitli ülkelerden birçok insan bu şehire gelip yerleşti ve bu şehri bir Dünya şehri haline getirdiler. Bir kompozitör için bulunmaz bir firsat. Çünkü, bu durum size çeşitli kültürlerin müziğini yakından tanımanızı ve beraber müzik yapmanız için ideal bir platform sağlıyor. Ben Darmstadt’da yaşıyorum. Darmstadt’da yıllardan beri çeşitli ülkelerden gelip burada yaşayan müzisyenler mevcut. Kompozitör ve „Akademie für Tonkunst“ Direktörü olarak bu müzisyenlerin ortak çalışmalarını arzu ediyorum. Başlangıç yapıldı: Ozan Müzik Evi’nden Hürşehit Köse ve Akademie für Tonkunst’dan Christiane Seelinger geçen sene beraber ve ortaklaşa güzel konserler verdiler. Ben bunu güzel bir çalışmanın ve müzik yapımlarının baslangıcı olarak görüyorum. Hepimiz burada beraber çalışıp ve Darmstadt sehrimizin ortak yönünü ortaya koyan böylesine güzel çalışmaları canı gönülden destekleyelim. Cord Meijering Darmstadt Müzik Akademisi Direktörü ve Kompozitör www.meijering.de www.akademie-fuer-tonkunst.de www.ozanmuezikevi.com 1985 yılında Stuttgart şehri kompoziyon yarışmasında „voice of the winter” kazanan Meijering, 1987 yılında enternasyonal bir ödül olan “Hambacher Preis” ve 1996 yılında Bad Homburger Förderpreis“ ödüllerine layik görülmüştür. 1991 yılında MacDowell Inc New York tarafından verilen burs sayesinde Peterborough N.H. USA öğrenimini sürdürmüştür. Bestelediği eserler şu festivallerde gösterime girmiştir: Festival de Tardor Barcelona, Steirischen Herbst Graz,, Festival d‘Evian, Frankfurt Festen, Internationalen Ferienkursen für Neue Musik in Darmstadt, Cross Sound Festival Juneau, Sitka (Alaska) ve Guggenheim müzesi New York. Onun yanı sıra yaptığı besteler film müziği (Sharon Greytak yapımı „The Love Lesson“, 1995), orkestra ve dans, tiyatro eserleri olarak sahneye konulmuştur. Burada 2004 yılında Boston şehrinde Scott Yoo yönetiminde Metamorphosen Chamber Orchestra tarafindan sahneye koyulan “Tristitia” adlı eser seçkin bir yer edinmektedir. Cord Meijering halen Darmstadt Müzik Akademisi Direktörü olarak çalışmaktadır. 13 Musik in unserer Stadt Musik ist eine Bewegung, die auf mein Innerstes trifft und die dieses Innerste in Bewegung zu versetzen vermag. Die Zeit, in der ich lebe, empfinde ich als eine aufregende, bewegende Zeit. Als Musiker, der nach dem Maß der klassischen Werte der abendländischen Musik erzogen wurde, hätte ich heute gute Gründe, mich um meine eigene Tradition zu sorgen. Glücklicherweise bin ich jedoch von Beruf Komponist und verstehe daher die Vergangenheit als einen allerhöchsten Qualitäts-Maßstab, als einen ständig sich erweiternden Ausgangspunkt für meine eigene Arbeit und nicht als etwas um das ich mich sorgen muss. Auf jede Bewunderung gegenüber einem Werk der Tradition folgen die Fragen: “Und was nun?” - “Was gibt es jetzt für mich zu tun?” Diese Fragen treiben meine Neugier, öffnen mich und machen mich letztendlich - im modernen Sinne - weiterhin für einige Zeit gesellschaftsfähig. Vor noch fünfzehn - oder vielleicht auch zwanzig - Jahren sprach man in Deutschland vom “Ende der abendländischen Kunst”. Ich selbst erinnere mich daran. Dieser Gedanke wirkte lähmend auf mich. Heute spricht niemand mehr vom Ende der Kunst. Was ist geschehen? Es ist das geschehen, was immer geschehen ist, wenn eine Hochkultur ihr scheinbares Ende fand: Die Verschmelzung der Kulturen fand statt, der Synkretismus, der neue Energien und Ideen erzeugt. Keine Gesellschaft kann aus eigener Kraft ewig leben. Sie bedarf stets erneuernder Energien von außen. Ich erinnere mich, dass ich im November des Jahres 1993 mit der aus Los Angeles stammenden Dichterin Martha Ronk, die mich aus Anlass einer Uraufführung eines gemeinsamen Werkes besuchte, durch Hamburg spazierte. Sie schaute irritiert umher. Ich fragte sie, was denn sei. Sie 14 www.ozanmuezikevi.com antwortete: “In meinem Leben habe ich noch nie eine so einrassige Bevölkerung gesehen wie hier in Hamburgs Straßen”. Dieses Hamburg gibt es heute im Jahre 2011 nicht mehr. Es kamen viele Menschen aus vielen Ländern, und sie änderten Hamburg und machten Hamburg zu der Weltstadt, die sie immer sein wollte. Für einen Komponisten ist dieses Zusammenkommen der Menschen ein beglückender Umstand, da sich viele Gelegenheiten zu gemeinsamem Musizieren bieten. Ich lebe in Darmstadt. In Darmstadt leben viele Musikerinnen und Musiker aus vielen verschiedenen Ländern seit vielen Jahren. Als Komponist und auch als Direktor der Akademie für Tonkunst möchte ich diese Musikerinnen und Musiker auffordern gemeinsam zu musizieren. Ein Anfang ist gemacht: Hürsehit Köse von der türkischen Musikschule OZAN und Christiane Seelinger von der AKADEMIE FÜR TONKUNST haben bereits schöne gemeinsame Konzerte veranstaltet. Das ist der gute Beginn einer wundervollen und viel gute Musik versprechenden Entwicklung. Lasst uns daran ein Beispiel nehmen! Lasst uns alle weiter daran arbeiten, die Vielgestaltigkeit unserer Stadt Darmstadt klingend zum Ausdruck zu bringen! CORD MEIJERING Komponist und Direktor der Akademie für Tonkunst in Darmstadt Der niederländische Komponist Cord Meijering, 1955 in Esens (Deutschland) geboren, lebt heute in Darmstadt (Deutschland). Nach Studien an der Akademie für Tonkunst in Gitarre bei Olaf Van Gonnissen und Komposition bei Johannes G. Fritsch und Dietrich Boekle folgte in den Jahren 1983-86 ein Studium in der Meisterklasse von Hans Werner Henze in Köln. Meijering beschloß seine Ausbildung als Meisterschüler und Stipendiat an der ehemals Ostberliner Akademie der Künste bei Hans Jürgen Wenzel (1990-92). 1985 erhielt er beim Kompositionswettbewerb der Stadt Stuttgart eine Fördergabe für seine Orchesterkomposition the voice of the winter, 1987 eine Anerkennung beim internationalen Kompositionswettbewerb „Hambacher Preis“ für das Streichtrio „...bewegt...“ und 1996 den „Bad Homburger Förderpreis“ für die Komposition Nights of 1990. 1991 wurde Meijering als Stipendiat der MacDowell Inc. New York zu einem Arbeitsaufenthalt nach Peterborough N.H. USA eingeladen. Seine Werke wurden u.a. aufgeführt beim Festival de Tardor Barcelona, beim Steirischen Herbst in Graz,, Beim Festival d‘Evian, bei den Frankfurt Festen, bei den Internationalen Ferienkursen für Neue Musik in Darmstadt, beim CrossSound Festival in Juneau und Sitka (Alaska) sowie im Guggenheim Museum New York. Kompositionen für Orchester, Kammermusik, Tanztheater, Oper, Filmmusik (für Sharon Greytak‘s The Love Lesson, New York 1995, Aufführungen u.a. im Museum of Modern Art und im Lincoln Center New York, beim Los Angeles Film Festival, Lissabon Film Festival etc.). 2004: Uraufführung von Tristitia für Streichorchester in Boston Mass., Jordan Hall durch das „Metamorphosen Chamber Orchestra“ unter Scott Yoo. Guest lectures und Kolloquien an der Harvard University Cambridge Mass. und am Smith College Northampton, Mass. Cord Meijering ist der Direktor der Akademie für Tonkunst Darmstadt. www.meijering.de www.akademie-fuer-tonkunst.de www.ozanmuezikevi.com 15 Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi, 1997 yılında Hessen Bölgesinin Darmstadt şehrinde kurulan ilk müzik okuludur. Darmstadt şehrinin öğrencilerini ilk kez nota ile metodlu bir şekilde akademik eğitim sistemiyle tanıştıran Ozan Müzik Okulu, koralarda kurarak toplu türkü okutmanın yanısıra öğrencilerine çalıp söyleme geleneğinide beraber öğreterek, şimdiye kadar yüzler- ce öğrenciye dersler vererek Almanya‘daki gençlerimizin başta ana dillerinin gelişmesinede katkı sağlamış, kültürüne ve toplumuna sahip çıkan dürüst insanlar yetiştirerek topluma kazandırmıştır. Kuruluşundan bu yana bir çok öğrenciyi eğiterek başarıya ulaştırarak mezun etmiş ve halen eğitimde büyüyerek bir çok insana hizmet vermeye devam etmektedir. VİZYONUMUZ: Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi; her öğrencinin özel olduğunu bilen ve derslere sıfırdan başlayarak basitten zora doğru nota ile sistemli bir şekilde her yaş ve seviyedeki kişiye düzeyli bir eğitim vererek, Türk Halk Müziği alanında meslek sahibi kılmak veya tecrübelerini ve yeteneklerini geliştirmek veya ilgi ve istidatlarına göre boş zamanlarını değerlendirmek için her öğrenciyi kendi kapasitesinin zirvesine ulaştırmayı amaçlayan bilimsel ve akademik bir eğitim kurumu olup 7’den 70’e okuma yazma bilen herkese ders vermektedir. FİZİKİ YAPIMIZ: Müzik Eğitim Merkezimiz; * 12’er kişilik 2 bağlama sınıfı * Solfej, koro çalışmaları ve dinletilerin yapıldığı 80 kişilik bir konferans salonu, * Kafeterya ve bekleme salonu, * Büro ve saz satış odasından oluşan 250 m² lik bir alandan oluşmaktadır. MİSYONUMUZ: Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi; bugünün çocuklarını ve gençlerini, ülkemizden çok uzaklarda toplumun tarihi ve kültürel değerlerinden kopmadan yaşadıkları toplum içerisinde, türkülere olan eğilimini eğitimle besleyerek Anadolu’ya özgü müzik kültürünü Avrupa‘da yaşatacak doğru birer insan olarak yetiştirmeyi amaçlar, bu bilinç ve inançla hareket ederek; *Kendini ve toplumunu tanıyan, kültürüne sahip çıkan, *Evrensel kültürü özümsemiş bir müzik anlayışı, *Duygu ve düşüncelerimizi seslerle dile getiren, *Yaşamış olduğu toplumda her türlü gelişimi takip ederek, türkülerimize sahip çıkmaya özen gösteren ve kültürümüzü gelecek kuşaklara taşıyacak öğrenciler yetiştirmektir. 16 www.ozanmuezikevi.com ULAŞIM: Dersanemizin 20 metre yakınında her bölgeye ulaşılabilen otobüs ve tranvay durağı (Willy-Brand-Platz) bulunmaktadır. EĞİTİM KADROMUZ: Alanında uzman, özel okul deneyimli, özverili öğrenme ve öğretme konusunda istekli sevgi ve saygıya dayalı disiplin anlayışını benimseyen öğretmenlerimizle hizmetinizdeyiz. KORO (Toplu ses eğitimi) ÇALIŞMALARI: 6- 9 yaş arası çocuk koromuz, Gençlik ve diğer yaş gruplarından oluşan korolarımız çalışmalarına devam etmektedir. Ben türkü söylemek istiyorum diyen herkes aramıza katılabilir. YAPILACAK DİĞER ÇALIŞMALARIMIZ : Talep üzerine, Eğitim Merkezimizde başta Halk Dansları (Folklor) olmak üzere Piyano, Keman sınıflarının yanısıra Tiyatro çalışmalarımızda başlatılacaktır. SATIŞ BÖLÜMÜ: Eğitim Merkezimizde başta ucuz öğrenci sazlarımız olmak üzere herkesin kesesine uygun her türlü kaliteli uzun saplı, kısa saplı v.s gibi çeşitlerin satışı yapılmaktadır. -Ayrıca saz teli, akort aleti, metronom, kelepce, nota sehpası, saz sehpası, müzik defteri v.s gibi ihtiyaçlarınızıda bizden temin edebilirsiniz. -Bağlamalarınızın tel değiştirme, perde değiştirme, perde ayarı gibi bakımını bizde yaptırabilirsiniz. KURS ÜCRETLERİMİZ: Grup bağlama derslerimiz bir kişi: Haftada 1 saatten ayda toplam 4 ders: 35 euro. Haftada 2 saatten ayda toplam 8 ders: 50 euro. Haftada 3 saatten ayda toplam 12 ders: 68 euro. -1 yada daha fazla kişilere özel bağlama yada şan dersleri ve-rilir. Her 2 ayda bir yeni bağlama sınıfları açılmaktadır. -Eğitim merkezimizde 1 ci sınıftan başlayarak en üst düzeye kadar sınıflarımız vardır. -Gitar kurslarımız başlamıştır, kayıtlarımız devam etmektedir. KURSLARIMIZ: Bağlama, Repertuar, Solfej, Nota, Şan, Koro ve Gitar ÇALIŞMA SAATLERİMİZ: Salı-Çarşamba-Perşembe günleri: 13:00 - 19:00 Cuma günleri: 13:00 - 21:00 Cumartesi günleri: 11:00 - 14:00 Pazar günleri: 10:00 - 20:00 Her yaştan, her meslekten ve her eğitim seviyesinden 7’den 70’e okuma yazma bilen herkes kurslarımıza katılabilir. 20 Yıllık tecrübemizle 1997’de beri Darmstadt’tayız. Hayallerinizi Ertelemeyiniz, Talep Sizden Öğretmek Bizden. www.ozanmuezikevi.com 17 KFZ - Hobbywerkstatt AKKIZ mit LACKIERKABINE •Karosserie •Inspektion •Motor •Reparatur Fabrikstrasse 6•64293 Darmstadt Tel.: 06151 - 50 07 90•Mobil: 0173 - 637 33 41 Merhaba Gelenek dergimizin değerli okuyucuları, Ben Gamze Gülçin Öcal, 26.02.1993 Darmstadt doğumluyum, aslen Mersin’in Mut Kazasındanım. Şu an Eleonorenschule’nin 12. Sınıfına gidiyorum ve 2012 de Abiturumu yapıp Üniversiteye devam edeceğim. Hobilerimin içerisinde en çok müzikle uğraşmayı seviyorum ve onun için 2003 yılından itibaren, 7 yıldır Ozan Müzik Evinde müzik dersleri almaktayım. Dersanemizin en üst sınıfı olan A gurubunda profesyonel çalışma yapan gurup içerisindeyim. Ozan Müzik evi bizlere sadece saz dersleri almayı değil, aynı zamanda burada doğup büyüyen biz gençlere kendi öz kültürümüzüde öğretriyor. Halk Müziği sayesinde Türkçe dilimizide geliştiriyor daha güzel konuşmasını öğreniyoruz. Türküler sayesinde sevgi ve saygının yanısıra arkadaşlık ve dostluk bağlarımızı daha sağlam temeller üzerine kurmayıda sağlıyoruz. Böylesine sosyal eğitim veren kurumlar sayesinde birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı buluyor ve bu sayede genel kültürümüzüde geliştirmiş oluyoruz. Bundan dolayı bizlere her konuda yardımcı olan hocamız sayın Hürşehit Köse’ye çok teşekkür ederim iyiki böylesine güzel bir eğitim merkezinin kapılarını bizlere açmış. Bütün bunlardan dolayı Ozan Müzik Eğitim Merkezi’mizin başarılarının devamını diliyor herkesi müzik öğrenmeye davet ediyorum. 85 x 55 mm, 4/0 farbig, 1 seitig bedruckt, 300 g/m2 matt, Dispersionslack 1.000 Stk. Netto Brutto 46,41 Euro Alle Preise sind in NETTO, zzgl. 19% MwSt., inkl. VERSAND angegeben. VORKASSE erbeten! 5.000 Stk. Netto Brutto 82,11 Euro 105 x 148 mm 4/4 farbig 2 seitig bedruckt 250 g/m2 Glanzpapier DOGADIA Marketing & Werbeagentur Teltower Damm 283 • 14167 Berlin Tel.: 030 - 84 71 61 01 • Fax: 030 - 86 20 34 70 E-mail: info@dogadia.de • www.dogadia.de 18 www.ozanmuezikevi.com 2010 Yılında Yaptığımız Konser ve Etkinliklerden Konser 1: 23 Ocak 2010-Geçmişten Geleceğe(Von der Vergangenheit in die Zukunft) Almanya‘nın Darmstadt kentinde yaklaşık 100 kişiden oluşan Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi ile Darmstadt Müzik Akademisi öğrencilerinin Weiterstadt-Bürgerzentrumda ortaklaşa sundukları Türkçe-Almanca, „Geçmişten Geleceğe“ konserinde dostluk ve diyaloğun önemi müzikle vurgulandı. Müziğin birbirini hiç tanımayan, aynı dili konuşmayan ayrı ayrı kültürlerden oluşan insanlar arasında önemli bir köprü kurduğuna dikkat çekilerek müziğin bir Dünya dili olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Weiterstadt’ta gerçekleşen bu konseri 400’ü aşkın Türk-Alman müziksever izlerken, saz ve flüt topluluğu ile birlikte Anadolu ve Batı müziği harmanlandı. Ozan Müzik Eğitim Merkezi’nin sahibi ve koro şefi Hürşehit Köse, etkinliğin açış konuşmasında bu tür konserlerle karşılıklı kültür alışverişinde bulunarak, uyuma katkı sağladıklarını belirterek, Alman Müzik Akademisi ile çalışmalarının dahada güçlenerek devam edeceklerini ve 15 yıl içerisinde geldikleri noktaya da dikkatleri çekerek, çocuklarının müzik dünyası ile özgün bir kimlik kazanmasını amaçlayan öğrenci velilerinede bu desteklerinden dolayı teşekkür etti. H. Köse, konuşmasında ayrıca, bu tür çalışmalarla müziğin dili gelecek kuşakların ortak dili olacak ve dünya barışını sağlayacağını belirtti. Türkiye’den TRT sanatçısı Ali Gürlünün sunduğu programın ilk bölümünde Anadolu’dan Yunus’tan Veysel’e türküler deyişler söylenirken, ikinci bölümde alman genç kızlarından oluşan flüt topluluğu sahne alarak Batı müziğine özgü eserleri sundular. Konserde konuşma yapan Müzik Akademisi başkanı Bestekar Ph.D. Stefan Hakenberg ise bir konuşma yaparak her iki müzik okulu öğrencilerinin yanısıra her iki kültürün müzik aletlerinin birlikteliğini sergilemenin cok güzel bir duygu olduğunu belirterek bu konsere emeği geçen herkese teşekkür etti. Geçmişten Geleceğe adlı programın son bölümünde ise Ozan Müzik Evinde yetışen genç yeteneklerin oluşturduğu bir grup, bu projeye destek veren İstanbuldan davet edilen sanatçı, eğitmen Şahin Aydın ve Hürşehit Köse’nin farklı bögelerden yorumlayıp okudukları eserlere eşlik ederek izleyicilerin beğenisini kazandılar. Konser 2: 30 Mayıs 2010 Darmstadt Müzik Festivali(Schlossgrabenfest) Türk Halk Müziği’ni temsilen, Ozan Müzik Evi, Türkülerin Dili Korosu. Konser 3: 5 Haziran Alman Müzik Akademisinin Yıl Konseri. www.ozanmuezikevi.com 19 Bağlamanın Tarihçesi Hazırlayan: Hürsehit Köse • Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi Kaynak: Cafer Açın (İ.T.Ü - Enstrüman Yapım Bölümü Başkanı) www.sahinaydin.com Bilim adamları, tarihin yazının bulunması ile başladığını, yazılı kaynak bulunmayan tarih öncesi dönemi ise karanlık dönem olarak ifade etmektedirler. Yapılan arkeolojik kazılar sonucu bulunan kimi dans figürlerinin yanısıra bazı müzik araçlarınında bulunması sonucu müziğin tarihinin çok eskilere dayandığı tesbit edilmektedir. Buda bize gösteriyorki dansın olduğu yerde müzikte kuşkusuz var olacaktır. Müzik, İnsanoğlunun beslenme gereksiniminden sonraki ilk icadıdır. Doğadaki ses ve gürültüleri, korku ve kuşkuyla izleyen ilk insan, bunları yansılamış, topluca yaşamaya başladıktan sonrada, birbirileri ile anlaşabilmek için seslenerek, el kol, kaş göz hareketleriyle birbirilerine dertlerini anlatmaya çalışmışlardır. Başlangıçta bir anlatma aracı olan bu faktörleri daha sonraları danslarında, törenlerinde vs, kullanmışlardır. Mesela, ilk insanlar bir çok olayı taklit ederek beynini kullanmayı ve kendi kendini tanımaya başlar. Kendi kendisini tanımaya başlayıncada, doğadaki bütün olayları merakla izler. Suların kıyıya vuruşunu, rüzgarın, yağmurun, şimşeklerin, rüzgardan sallanan ağaçların çıkarmış olduğu seslerden önce korkar ve daha sonraları hareket eden her şeyin bir sesinin olduğunun farkeder. Kendilerini vahşi hayvanlardan korumak için ellerine aldıkları cisimleri ağaca, taşa vurarak sesler çıkartmışlar. Bu sayede vurmalı sazların oluştuğu söylenmektedir. Elde ettikleri ritm duygusuyla beraber avdan gelen insanlar av hayvanlarını taklit etmeleri sonucu dansın ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Yabani hayvanlara karşı kendilerini savunmak için yaptıkları ok ve yay sayesinde de telli çalgıları buldukları 20 www.ozanmuezikevi.com tahmin edilmektedir. Kısaca insanın sesini kullanmayı öğrenmesi ile müziğin başladığını söyleyebiliriz. Bağlama ailesini oluşturan sazlar topluluğunu tanıyabilmek için önce sazların atası sayılan „kopuz“’u tanımak gerekir. Bağlama Ailesi, Türk Halk Müziğinde kullanılan mızraplı çalgılardan oluşur. Mızraplı sazların atası olarak bilinen Orta Asya kökenli kopuzun en az 2000 yıllık bir tarihi geçmişi olduğu söylenmektedir. Asya insanı’nın en eski kültür ürünlerinden biri olarak kabul edilen kopuz, çok geniş bir alana yayılmış ve ait olduğu toplulukların sembolü haline gelmiştir. Kopuz sadece Asya kültüründe değil, Anadolu kültüründe de önemli rol oynamıştır. İslamiyet’ten önce Asya Türk topluluklarının inanç sistemi olan şamanizmin temelinde de kopuz kültürü yatmaktadır. Dede Korkut hikayelerinde sık sık karşımıza çıktığını görürüz. Kopuz ve kopuzdan türeyen çalgıların doğuşunu araştırmacılar şu şekilde tanımlamaktadırlar. Esen rüzgarların sazlıklardaki kırık kamışlara çarpmasıyla çıkan ve ilk insanların üzüntülü, sevinçli anlarında çıkarmış oldukları seslerin ilk müzik duygularını verdiği tespitine varmışlardır. Zamanla kamış ve kirişten çıkan bu sesler, insanların ilgisini çekmiş, kullanmış oldukları okun, yay kirişine sürtünmesiyle oluşan tını keşfedilmiş ve bilinçli olarak bu sesler çıkarılmaya başlanmıştır. Avlanma yayıyla okun sürtünmesiyle meydana gelen yapıya „okluğ“ denilmiştir. Daha sonraları okluğun ucuna su kabağı ilave edilerek „ıklığ“ (yaylı sazlar) elde edilmiştir. Su kabağının üst kısmına ince deriler gerilip, kiriş telleri bu deri üzerinden geçirilmiş, ok yerinede bir başka yay kullanılmıştır. Böylece, yaylı ve yaysız (parmakla ve mızrapla çalınan) telli sazların ataları olan Kopuz doğmuştur. Kopuzun gövdesi daha sonraları su kabağı yerine armudi şekilde çeşitli ağaçlardan oyularak yapılmış, üzerine yine deri gerilmiş, uzun yıllar kullanılmış, zaman içerisinde derinin yerini ağaç göğüs, at kılı ve kiriş tellerin yerini ise, metal teller almıştır. Kopuz, Asyadan sonra en çok Anadolu ve Rumeli’de benimsenmiştir. Kopuz’un yapısında zaman içerisinde meydana gelen değişim ve gelişimler, onun Anadolu topraklarına yayılışını ve çok eski zamanlardan gelen bir çalgı olduğunu da ortaya koymaktadır. Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel gelişimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların başında, halk ozanlarının şiirleri gelmektedir. Yunus Emre (XIII.yy)’den başlayarak, kopuz, çeşte (şeştar-altıtelli), tanbura, cura, saz, bağlama, çögür gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kaygusuz Abdal (XIV.yy), Pir Sul- Karacaoğlan Dadaloğlu tan Abdal (XVI. yy), Kazak Abdal (XVI.yy), Köroğlu (XVI. yy), Karacaoğlan (XVII.yy), Dadaloğlu (XIX.yy), Dertli (XIX. yy), Aşık Veysel (XX.yy) gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaşan bu sadık dost için, şiirler söylemişlerdir. Anadolu’da kopuzdan sonra, tanbura tipli çalgıların genel adı olarak kullanılan terimler „saz“ ve „bağlama“dır. Aslen Farsça olan ve Fasça’dan Türkçeye geçen „saz“ terimi, halk sanatçılarının şiirlerinde söylerken çaldıkları telli çalgının genel adıdır. İşte bundan dolayı aşıklara „saz şairi“, yarattıkları edebiyata da „aşık edebiyatı“ denilmektedir. Yapılan araştırmalara göre 17.yüzyıldan itibaren kopuz adı yavaş yavaş unutulmuş ve yerine „BAĞLAMA“ deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Bazı kaynakları inceleyecek olursak; Anadolu’da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeşitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının „yerli“liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıştır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyuta göre, çalındığı akorda ve hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar yaygındır. Önceleri „ikitelli“den „onikitelli“ye kadar değişen ve tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, bu dönüşümün tipik örnekleridir. Bağlama, bozuk gibi adlar, hem özel bir tür, hem de bir akort bildirmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi Aşık Mahsuni Pir Sultan örnekler, çalgının, mekansal büyüklüğüne de çağrışım yapan adlamalara örnektir. Bağlama benzeri çalgıların günümüzde yaygın olduğu bölgelere bakıldığında, bunların antik dönemlerdeki dağılımla hemen hemen örtüştüğünü görmekteyiz. Tarihsel gelişmenin etkileriyle yayılmanın yönünün, daha çok doğudan batıya doğru olduğu söylenebilir. Özellikle lut - lavta türlerinin, Avrupa Ortaçağ ve Rönesans müziklerinde önemli bir rol üstlendiği görülüyor. Bugün, bağlama benzeri çalgıların hala oldukça geniş bir ülkeler coğrafyası içinde kullanılıyor olduğunu görüyoruz. Uzakdoğudan Asya kültürlerine, ortadoğudan Anadolu’ya, Balkanlardan Akdeniz kültürlerine hatta Latin kültürlerine dek, çok değişik form, ölçü ve adlar altında kullanılan bağlama benzeri çalgıların, farklı kültürlerden insanlarla olan ilişkisinin daha uzun yıllar, gelişerek devam edeceği görülmektedir. Halk müzikleri içinde de çoğu ülke için, bu aileden çalgılar, vazgeçilmez bir değer taşımaktadır. Bağlama tek başına çalınıp söylenen bir enstrüman olmakla beraber, diğer çeşitlerinin (Meydan sazı, divan, tanbura, bağlama, çöğür, bozuk, cura vs. gibi) biraraya gelmesiyle adeta büyük bir orkestrayı oluşturmaktadır. Bağlamanın ses sahası 2,5 oktav olup, ses taplosu üzerine yapıştırılan ilave perdeler ile ses sahası 3 oktava çıkarılabilir. Bağlama ailesi sazlarını büyükten küçüğe aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. Aşık Veysel Ali Ekber Çiçek www.ozanmuezikevi.com 21 MEYDAN SAZI: Meydanlarda çalınmasından dolayı Meydan Sazı denilmistir. 12 teli bulunması nedeniyle bazı yörelerde 12 telli sazda denilmektedir. Meydan sazı bağlama ailesinin en büyük sazıdır. La sesine akort edilir. Form boyu 52,5 cm, sap boyu 70 cm, tel boyu 112cm, form eni ve derinliği 31,5 cm dir. En ince teli 0,35 - 0,40 numaradır. Çoğunlukla kalın bam telleri kullanılır. DİVAN SAZI: Meydan sazından biraz daha küçüktür. Dokuz telli yada yedi telli olarak kullanılabilir. Meydan sazından dört ses daha tiz akort edilir. Form boyu 49 cm, sap boyu 65cm, tel boyu 104 cm, form eni ve derinliği 29,5 cm dir. ÇÖĞÜR: Divan sazına yakın büyüklükte 9 ile 6 tel takılmakta ve 15 kadar perdesi bulunmaktadır. Akordu alt iki tel(La), orta iki tellerin birisi(La) diğeri ise(Re), üst teller ise(Sol) sesine akort edilir. Çöğür ile; Nefes, Ayin ve Semai gibi havalar çalınır. Bugün daha çok curası kullanılmaktadır. Çöğür Curası, çöğürün bir oktav daha tizi ve küçüğüne denir. BAĞLAMA: Kendi adını alan ailenin temel sazıdır. 17-24 perdesi vardır. Meydan sazından bir oktav, Divan Sazından ise beş ses daha tizdir. 6-9 tel takılır. Alt telleri(La) sesine akort edilir. Düzen değişikliklerinde orta ve üst tellerin akortları değiştirilir. Form boyu 42 cm, sap boyu 55 cm, tel boyu 88 cm, form eni ve derinliği 25 cm dir. BOZUK: 15-18 perdesi vardır. Üçerli gruplar halinde 9 tel takılır. Bağlama ebatlarındadır. Ortaya iki sırma ve bir ince çelik tel, üste ve alta ise birer kalın sırma ve ikişer çelik tel takılır. Sırma teller çelik tellere göre bir oktav daha pest akort edilir. Genellikle Güney ve Ege yörelerimizde bozuk olarak bilinir ve çalınır. Bozuk düzeni oldukça yaygındır. Akortları ise alt(La), Orta(Re) ve üst (Sol) seslerine düzenlenir. AŞIK SAZI: Aşıkların (Halk Ozanlarının) çalmış oldukları bağlamaya aşık sazı denilmektedir. Normal bağlamaya göre sapı daha kısadır. 13-15 perdesi vardır. Dip perdesi (Re) değil Do’dur. 6-9 telli olarak kullanılır. TANBURA: Bağlamadan daha küçüktür. Divan sazından bir oktav tizdir ve divan sazının curası olarak bilinir. Bağlamadan da dört ses daha tizdir. Alt(Re) orta(Do) seslerine akort edilir. Form Boyu 38 cm, sap boyu 50 cm, tel boyu 80 cm, form eni ve derinliği 22.8 cm dir. CURA: Bağlama ailesinin en küçük sazıdır. 7-16 perdesi 3-6 teli bulunmaktadır. Genellikle altı tellidir.Üç tek telli veya allta iki, ortada iki, üstte ise tek telli olanlarının yanı sıra iki telli olanlarıda vardır. Bağlama ve Bozuk düzenlerine akort edilir. İki telinin akort düzeni alt tel(La) üst tel(Re) dir. BAĞLAMA CURASI: La sesine akort edilir. Bağlamadan bir oktav tanburadan ise beş ses tizdir. Form boyu 26,5 cm, sap boyu 35 cm, tel boyu 56 cm, form eni ve derinliği 15,5 cm dir. TANBURA CURASI: Re sesine akort edilir. Tanbura’dan bir oktav, bağlama curasından dört ses daha tizdir. Form boyu 22,5 cm, sap boyu 30 cm, form eni ve derinliği 13,5 cm dir. 22 www.ozanmuezikevi.com DIE GESCHICHTE DER BAĞLAMA Die Wissenschaftler definieren den Beginn der menschlichen Zivilisation mit der Erfindung der Schrift, während die Zeit vor der Erfindung der Schrift als „dunkle Zeit“ gekennzeichnet wurde. Ausgrabungen und Funde in den prähistorisch bewohnten Höhlen zeigen, dass Tanz und Musik schon sehr früh ein Begleiter der Menschen war. Die Musik war und ist ein essentieller Bestandteil menschlichen Daseins und in jeder menschlichen Kultur wiederzufinden. Waren die ersten „musikalischen Töne“ noch geprägt durch die Verwendung von Alltagsgegenständen der frühen Menschen wie Steine, Holz, Pfeil, Bogen und andere Gegenstände, wurden im Laufe der Zeit gezielt Gegenstände hergestellt, die ausschließlich für die Erzeugung von Musik dienten. Bevor wir die Geschichte der Baglama und ihre Unterarten vorstellen, ist es wichtig, das Ursprungsinstrument näher zu betrachten, und zwar die „Kopuz“. Die Kopuz ist quasi der Stammvater aller türkischen Saiteninstrumente und stammt aus Zentralasien und ca. 2000 Jahre alt. Durch die Nomadenstämme der Turkvolker fand dieses Musikinstrument geographisch eine breite Ausdehnung und kam durch das Turkvolk der Seldschuken vor ca. 1000 Jahren in das heutige Anatolien. Schon bei den zentralasiatischen Turkvolkern spielte die Kopuz als Instrument der Schamanen eine sehr wichtige religiöse Rolle, die auch nach der Übernahme des islamischen Glaubens durch die Turkvolker anhielt. Einen sehr wichtigen Platz nahm und nimmt die Kopuz und ihr Nachfolger, die Baglama im Alevitentum ein. Sie ist wesentlicher Bestandteil des Versammlungsrituals (Cem), in der unter Verwendung der Baglama Gedichte (Deyiş) vorgetragen oder gesungen werden, sowie der Semah getanzt wird. Nahezu jeder alevitische Geistliche spielt Baglama, da es ohne diese nicht möglich ist, den Cem zu leiten. Die Baglama ist auch das traditionelle Begleitinstrument der Barden, die man in Anatolien und im Kaukasus Aşık nennt und auf eine lange Tradition in der Türkei zurückblickt. Die ersten sog. Asiks waren auch Volksdichter, angefangen mit Yunus Emre (13.Jahrhundert), Kaygusuz Aptal (14.Jahrhundert), Pir Sultan Abdal (16 Jahrhundert), Köroglu (16. Jahrhundert), Karacaoglan (17.Jahrhundert), Dadaloglu (19. Jahrhundert) und Asik Veysel (20.Jahrhundert), um nur die wichtigsten der Asiks zu nennen. Das Wort „Saz“ als Oberbegriff für die Baglama stammt aus dem Persischen, wo es unter anderem „Musikinstrument“ bedeutet. Im Türkischen umfasst „saz“ zunächst mehrere Musikinstrumente, wie Saiteninstrumente (telli sazlar), Streichinstrumente (yayli sazlar), Blasinstrumente (üflemeli oder nefesli sazlar) und Schlaginstrumente (vurmali sazlar). Im engeren Sinn werden nur Saiteninstrumente, insbesondere die Langhals-Baglama, als „Saz“ bezeichnet. Der Begriff „Baglama“ (v. baglamak = binden, zusammenschließen) wird oft synonym verwendet. Wie bei einer Laute oder Gitarre hat der Hals Bünde, wobei allerdings zusätzliche für die Vierteltöne der Makams vorhanden sind. Je nach Halslänge wird unterschieden in Cura, Tambura, Bozuk, Kurzhals- (kısa sap) sowie Langhals- (uzun sap) Bağlama, Divan (auch: Aşık Saz) und Meydan Saz. Die kleins- te Laute mit dem höchsten Ton und einer Korpuslänge von 15 bis 25 cm ist die Cura, die größte mit einer Korpuslänge von 52,5 cm ist die, fälschlicherweise oft mit der Divan Sazı gleichgesetzte, Meydan Sazı. Das geläufigste Instrument ist die Bağlama. MEYDAN SAZI (Feld Saz) Ein Instrument, was hauptsächlich auf öffentlichen Plätzen gespielt wurde und seinen Namen davon ableitet. Es hat 12 Saiten und wird auch 12-Saiten Saz genannt. Von den SazInstrumenten ist es das größte Saiteninstrument und wird auf „la“ gestimmt. Die Länge beträgt insgesamt 112cm und die Tiefe 31,5 cm. Die kleinste Saite hat ein Durchmesser von 0,35cm, wobei hauptsächlich Saiten mit tiefen Tönen bevorzugt wird. DIVAN SAZI Dieses Instrument ist etwas kleiner als die Meydan Saz und hat entweder 9 oder 7 Saiten. Die Gesamtlänge beträgt 104cm und die Tiefe 29,5cm. Es wird 4 Töne höher als die Meydan Saz gestimmt. ÇÖĞÜR SAZI Ähnlich wie der Divan Saz und hat ebenfalls 9 Saiten (manchmal auch 6 Saiten) und hat 15 Bünde. Die Akkorde bestehen aus 2 Saiten unten (la), 3 in der Mitte (2 la, 1 re) und 4 oben (sol). BAĞLAMA Das Hauptinstrument der Saz Saiteninstrumente und besteht aus 17 bzw. 24 Bünden. Der Akkord wird 1 Oktave höher als die Meydan Saz und 5 Töne höher als Divan Saz eingestellt. Es enthält 6 bis 9 Saiten, wobei die unteren Saiten auf “la” eingestimmt werden. Die Gesamtlänge beträgt 88cm und die Tiefe liegt bei 25cm. BOZUK Hat 15-18 Bünde und enthält 9 Saiten die jeweils in 3 Gruppen zu 3 Saiten angebracht werden. Die Akkorde sind “la” (unten), “re” (mitte) und “sol” (oben) und es wird hauptsächlich in der Ägäischen und Mittelmeerküste verwendet. AŞIK SAZI Die Bağlama, die von den Volksbarden verwendet wird. Im Gegensatz zu der gewöhnlichen Bağlama ist sie kürzer und hat 13-15 Bünde und wird mit 6 bis 9 Saiten gespielt. TANBURA Ist kleiner als die Bağlama und 1 oktave höher als die Divan saz und 4 Töne höher als die Bağlama. Die unteren Saiten werden auf “re” und die mittleren auf “do” gestimmt. Die Länge beträgt 80cm und die Tiefe 22,8cm. CURA Ist die kleinste der Bağlama Istrumente und besteht aus 7-16 Bünden und 3-6 Saiten. Die Akkorde sind “la” unten und “re” oben. BAĞLAMA CURA Wird auf “la” gestimmt und liegt 1 oktave über der Bağlama und 5 Töne über der Tanbura. Die Gesamtlänge beträgt 56cm und die Tiefe 15,5cm. TANBURA CURA Wird auf “re” gestimmt und ist 1 Oktave höher als die Tanbura und 4 Töne über die Bağlama Cura. Die Gesamtlänge ist 30 cm und die Tiefe 13,5 cm. www.ozanmuezikevi.com 23 Nereden, Nereye!.. 1997 yılında Ozan Müzik Evi’ni kurararken, aynı çatı altında „Türkülerin Dili“ Korosunu da kurduk. Bir yandan müzik eğitimimiz devam ederken, diğer yandan da koro çalışmalarımızı devam ettirdik. Öğrenciler ��������������������� ve izleyiciler herkes merak ve heyecan içerisinde idiler, acaba neler olacak diye. Çünkü; Darmstadt bölgesinde 25 bağlamacı ve 50 kişi oku-yucu olmak üzere toplam 75 kişiden oluşan dev bir ekiple ilk konser gerçekleşecekti. Ekipteki öğrencilerin tümü Ozan Müzik Evi’nin eğittiği amatör ama profesyonel bir ilke imza atacaklardı. Açıkcası bende çok heyecanlıydım, benimde ilk çalışmam, ilk ürünüm olacaktı. O heyecan ve coşkuyla 1999 yılında ilk konserimizi başarıyla gerçekleştirerek herkesin beğenisini kazandık. O gün bugündür aynı heyecan ve çoşkuyla, hala kararlı adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Bakınız, 2010 yılına geldiğimizde Darmstadt’ın Müzik Aka-demisi ile birleşerek birlikte konserler verdik. Bu gün işi dahada geliştirerek, yerli yabancı herkesi bir çatı altında toplayacak Türk Halk Müziği ve Klasik Batı Müziği enstrümanları ile birlikte müzik icra etmek üzere, çok sesli ESMT (“Evrenin Sesi Müzik Topluluğu”)nu kurarak, bir çok projede yer almak üzere çalışmalarımızı başlatarak, kuruluşumuzun 15. yılında yine Darmstadt bölgesinde örnek teşkil edecek bir ilke imza attık. Bütün bu güzel çalışmalarımız O.M.E. Eğitim Merkezi’nin öncülüğünde, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” ilkesinden yola çıkarak hepinizin desteğiyle gerçekleşmiştir. Çünkü; biz bir eğitim kurumu olarak ben değil, biz ilkesinden hareket ederek yolumuza devam ediyoruz. Bu güzelliklerin oluşmasına sebep olan, gelmiş geçmiş bütün öğrencilerimize, çocuklarını bizim müzik dersanemize Bausparkasse Mainz 24 www.ozanmuezikevi.com gönderen bütün velilerimize, bu konserlerimizin oluşmasına şimdiye kadar maddi manevi destek sunan işveren, işyeri bütün sponsorlarımıza ve sivil toplum kuruluşlarına, Gelenek dergimize yazılarıyla renk katan, Sayın Abdulkadir Karaoğlan’a, Mehmet Canbolat’a, Ali Gürlü’ye, Muharrrem Temiz’e, Mehmet Aslantürk’e, Kemal Kaplan’a, Şahin Aydın’a, Seçim Demir’e, Osman Aytekin’e ve şimdiye kadar yazı yazmış bütün dostlarımıza, bu projede bütün yazıların tercümelerini yapan bilgisayar uzmanı Sayın Can Ünal’a ve Çevirmen Bayan Gamze Günbay’a, proğram sunumumuzu yapan Bayan Gaby Zillich Ünal’a ve İlknur Kaplan’a tonmaisterimiz Jan Weimann’a, konserlerimizin güzel geçmesi hususunda salonumuzun her türlü idaresini sağlayan, gizli kahramanlarımız Sayın İbrahim Çelebi, İsmail Takmaz, Yılmaz Öcal, Muharrem Fırat, Hüseyin Aktaş, Ali Haydar Aktaş, Volkan Aktaş, Zafer Aktaş, Yılmaz Yokuş, Cuma Aygül, Selahattin Erdoğan, Hasan Adıgüzel ve ismini sayamadığımız bütün herkese, dersanemiz görevlilerinden Sayın Murtaza Takmaz’a, Asistanlarımdan Bayan Gamze Demirel’e, konser çekimlerimizi yapan Sayın Sima Video’ya, haberlerimizi yayınlayan Hürriyet ve Toplum gazetelerine ve diğer haber ajanslarına, televizyon kanallarında proğramımızı yayınlayarak, bizi izleyemeyen seyircilerimize ulaşmamızı sağlayan, Yol TV’ye ve temsilcilerine, dergi, afiş, reklam vs. bütün tasarım ve grafiklerimizi hazırlayan Dogadia Marketing & Verbeagentur’dan Sayın Mustafa Kemal Özer’e, çalışmalarımızda bizlere katkı sunan bütün dostlarımıza ve asla bizleri yalnız bırakmayan siz sevgıli izleyicilerimize, kucak dolusu sevgi ve selamlarımı iletir iyi seyirler dilerim. Kuruluşumuzdan bu yana sunmuş olduğumuz Konserlerimiz: 1999 Türkülerle Merhaba 1, 2001 Türkülerle Merhaba 2, 2002 Türkülerle Merhaba 3, 2003 Aşık Veysel Dinletisi, 2004 Umut Türküleri Konseri (İstanbuldaki sokak çocukları yararına), 2005 Gelenekten Geleceğe, 2006 Geçmişten Günümüze Ozanlarımız, 2007 Onuncu Yıl Şenliği, 2008 Türkülerle Anadolu, 2009 Türkülerde Turnalar, 2009 Darmstadt Müzik Akademisi’nin konserinde misafir grup olarak bağlamayı tanıtım, 2010 Geçmişten Geleceğe (Darmstadt Alman Müzik Akademisi ile birlikte konser), 2010 Darmstadt Müzik Festivali (Schlossgrabenfes’te Türkiye’yi ve Halk Müziğini tanıtım), Haziran 2010 Müzik Akademisi ile birlikte konser. Ve sayısız sivil toplum kuruluşlarına destek amaçlı gidilen koserler. “Evrenin Sesi Müzik Topluluğu (ESMT)” ile,”Türk-Alman Müzik Çalışması” olan “Doğudan Batıya Uzanan Köprü” projesinde sunacağımız konserlerimiz: Ocak 2011 Müzik kampı, 19 Mart 2011 saat 15:00 de Darmstadt Müzik Akademisi, 20 Mart 2011 saat 15:00 de Weiterstadt Bürger Zentrum, Nisan 2011 Darmstadt Şehir Tiyatrosu’nda 2 konser (Ana Okulu ve İlk Okul çocukları için) Haziran 2011 Orangerie’ de Açık Hava Konseri 08- 15 Kasım arası İstanbulda 2 konser (Avrupa, Anadolu yakası) ve Bursa konseri vs. www.ozanmuezikevi.com 25 Liebe Leser, Sevgili okurlar, Ich heiße Gamze Günbay, bin DiplomÜbersetzerin und berufsbedingt seit über 3 Jahren im Rhein-Main-Gebiet wohnhaft. Mit Musik beschäftige ich mich bereits seit der Grundschule und habe mehrere Musikschulen besucht und in diversen Chören gesungen. Während des Studiums habe ich begonnen, Bağlamaunterricht zu nehmen und musste auf Grund von studiumsbedingten Auslandsaufenthalten und Prüfungsvorbereitungen den Musikunterricht beenden. Nach meinem Universitätsabschluß zog ich in das Rhein-Main-Gebiet. Per Zufall hielt ich einen Flyer des Ozan Müzik Evi in den Händen und meldete mich ohne langes Zögern beim Leiter der Musikschule. Zuerst sang ich im Chor und nahm an Konzerten teil. Zu sehen, wie gut die Schüler Bağlama spielten, spornte mich an und ich merkte erst da, wie sehr mir das Singen und gleichzeitige Spielen der Bağlama in dieser mehrjährigen, unfreiwilligen „Musikpause“ gefehlt hatte und meldete mich auch zum Unterricht an. Seit über einem halben Jahr nehme ich nun wieder Bağlamaunterricht und merke, dass die Musik mich positiv beeinflusst und bin froh, eine Einrichtung gefunden zu haben, die versucht, den Unterricht so professionell wie möglich zu gestalten. Da ich einen direkten Vergleich zu einer anderen türkischen Musikschule habe, sehe ich sowohl positive Unterschiede als auch Bereiche, in denen Verbesserungsbedarf besteht. Ich bin jedoch optimistisch, dass im Laufe der Zeit Verbesserungen eintreten werden, denn ich sehe, dass der Leiter, Hürşehit Köse, offen für Neues ist, immer die Zukunft vor Augen und viele Ideen und Pläne hat, die Musik, Menschen jeden Alters, näher zu bringen – insbesondere Kindern und Jugendlichen – und ebenso bestrebt ist, den interkulturellen Dialog durch Zusammenarbeit mit diversen Einrichtungen zu fördern und somit aktiv der Einseitigkeit entgegenbeugt. Adım Gamze Günbay, mesleğim çevirmen ve iş dolayısıyla 3 yıldır RheinMain bölgesinde yaşıyorum. İlk okuldan beri müzikle uğraşıp çeşitli müzik okullarında ders aldığım gibi sayısız korolara da katıldım. İlk üniversite yıllarımda bağlama dersi almaya başladım. Eğitimimi yurt dışında devam ettirip üniversiteyi bitirme sınvarlarından dolayı müzik dersine ara vermek zorunda kaldım. Eğitimimi tamamladıktan bir süre sonra RheinMain bölgesine taşındım. Tesadüfen Ozan Müzik Evi’nin reklamı elime geçtiğinde fazla düşünmeden müzik evinin sahibi ile bağlantıya geçtim. Başta koro çalışmalarına katılarak konserlere de çıktım. Öğrencilerin ne kadar iyi bağlama çaldıklarını izlemek beni de azimlendirdi ve ancak o zaman, senelerce müziğe istemeyerek ara verdikten sonra, bağlama eşliğinde türkü söylemeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Yarım seneyi aşkın bir zamandır tekrar bağlama dersi alıyorum ve müziğin üzerimdeki olumlu etkisini net bir şekilde fark ediyorum. Müzik dersini, elinden geldiği kadar profesyonelce şekillendirmeye çalışan bir kuruluş bulduğuma seviniyorum. Başka bir müzik okulu ile karşılaştırma yapma şansım olduğu için hem olumlu farkları hem de gelişme isteyen alanları görebiliyorum. Gelişmelerin zamanla gerçekleşeceğine inanıyorum çünkü müzik evinin müdürü, Hürşehit Köse’nin yeniliklere karşı açık olduğunu, geleceği göz önünde bulundurarak bir çok fikirle projelere sahip olup, müziği her yaştaki insana – özellikle çocuk ve gençlere - yakınlaştırmak istediğini ve ayrıca uluslar arası diyaloğu çeşitli kurumlarla işbirliği yaparak tek yönlülüğe karşı etkin olduğunu görebiliyorum. Ich wünsche der Ozan Müzik Evi auf ihrem Weg weiterhin viel Erfolg. Ozan Müzik Evi’ne başarılarının devamını diliyorum. Inh. Hasan Çakmak Offenbacherstr. 9 • 63128 Dietzenbach Tel.: 06074 - 485 24 43 • Mobil: 0177 - 578 60 41 26 www.ozanmuezikevi.com İsmim Burçin Çiçek, 20 Haziran 1987 Almanya doğumluyum, aslen Malatyalıyım. Şu anda Darmstadt üniversitesinde matematik bölümünü okuyorum. Boş zamanımı saz çalıp türkü söyleyerek değerlendiriyorum, bu yüzdende yaklaşık 5 senedir Ozan Müzik Evi Eğitim Merkezi öğrencisiyim. Bağlamayı çok seviyorum onun yerini hiç birşey tutamaz. Bağlamamı elime aldığımda sanki başka yolculuklara dalıyorum. Sözlerle anlatamadığım duygularımı türkülerle dile getirmeyi seviyorum. Türkülerde kin ve nefret yoktur, türküler bir yaşam tarzıdır ve ne zaman dinlersek dinleyelim aynı tadı alır aynı duyguları yaşarız. Geleceğimizin iyi bir yolda ilerleyebilmesi ve kültürlerini yaşatabilmesi için müziğin en büyük ilaç olduğunu düşünüyorum. Ozan Müzik Evindeki öğrencilik hayatımın bu yüzden benim için çok önemli bir yeri var. Gençlerin bu gibi kurumlara çok ihtiyaci var ve bu yüzden bizler çok şanslıyız bizim yaşadığımız bir bölgede böylesine güzel bir dersanemiz olduğu için. Ülkemizden bu kadar uzakta bize bu kültürü yaşatabilme fırsatını sunan ve Gelenek dergimiz aracılığı ile duygularımı sizinle paylaşmamı sağlayan değerli hocam Hürşehit Köse’ye çok teşekkür etmek istiyorum. Gerçekleştirmiş olduğu değerli çalışmalarında başarılarının devamını diliyorum. Mein Name ist Burcin Cicek. Ich bin am 20.06.1987 in Dieburg geboren. Zur Zeit studiere ich den Studiengang „Angewandte Mat-hematik“ an der Hochschule Darmstadt. In meiner Freizeit spiele ich gerne Saz und singe auch dabei, deßhalb besuche ich seit ungefähr 5 Jahren das Ozan Musik Haus in Darmstadt. Wenn ich mein Saz in die Hand nehme fühle ich mich viel wohler und kann somit mein Stress abbauen. Die Gefühle die ich in dem Moment durch Wörter nicht erklären kann ersetzte ich durch die Musik. Die türkische Volksmusik hat für mich eine besonders große Bedeutung, da es sich um unsere eigene Kultur handelt. In der Musik gibt es kein Hass, stattdessen hat es die einzigartige Eigenschaft, Menschen miteinander zu verbinden, egal welches Alter, welches Aussehen oder welche Nationalität. Durch die Zusammenarbeit mit der Akademie für Tonkunst haben wir gesehen wie gut sich zwei verschiedene Kulturen in der Musik verbinden können. Ich möchte mich hierfür noch einmal ganz herzlich bei meinem Lehrer Hürsehit Köse bedanken, das er uns diese Gelegenheit gegeben hat und hoffe weiterhin auf eine gute Zusammenarbeit mit der Akademie für Tonkunst. www.ozanmuezikevi.com 27 Değerli okuyucuları, Gelenek Ben Hasan Çakmak, 1966 Malatya doğumluyum ve 21 yıldır Almanya da yaşamaktayım. Gelenek dergisini elime alıp okumaya başlamadan önce, kapağındaki resimlere ve yazılara uzunca bir göz attım. Değerli dostlar, kapağındaki Gelenek, Müzik, Ozan, Eğitim sözcükleri o kadar güzel ve manalı yanyana duruyorlarki... Bir an olsun sanki Anadolu’muza gidip geliverdim. Geleneğimizdeki ozanlarımız, türkülerimiz bin yılı aşkın bir süreden bu yana dilden dile, kulaktan kulağa doğal bir eğitim sürecinden süzülerek günümüze kadar geldi. Onların sayesinde kültürel, sosyal, geleneksel kimliklerimize kavuşarak inançlarımızı yaşatabildik ve yaşatmayada devam ediyoruz. Bu doğrultuda üstlendiği misyondan ve verdiği eğitimden dolayı Ozan Müzik Eğitim Merkezi’ni gönülden kutlar başarılarının devamını dilerim. Yurtdışında yaşamanın vermiş olduğu dezavantajlardan dolayı, kendi dilimizi yeterince konuşamayan çocuklarımız Ozan Müzik Eğitim Merkezi sayesinde ozanlarımızı daha yakından tanıyarak, türküler sayesinde hemi dillerini geliştiriyor hemide düzgün insan olmanın gereği olan kültürel kimliklerini kazanıyorlar. Benimde çocuğumun böylesine güzel eğitim veren bir müzik kursundan eğitim almasından, bizim çok isteyipte yapamadıklarımızı yapmasından ve kendi öz değerlerine sahip çıkmasından dolayı çok mutlu olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Ben bu güzel değerlerin, Anadoluda ve yurt dışında sonsuza dek süreceğinden eminim. Yeterki Ozan Müzik Evinin kurucusu ve eğitmeni sayın Hürşehit Köse gibi samimiyetle, gönlüyle ve yüreğiyle çalışan insanlar içimizden eksik olmasın diyor, bütün herkesi saygıyla selamlıyorum. SİDE - KEBAP - HAUS Döner, Lahmacun, Pide Börek, Izgaralar, Pizza Nefis ve çok lezzetli, güleryüzlü ve huzur dolu bir ortam... Siz de gidin... Pişman olmayacaksınız... Willy-Brandt-Platz • Darmstadt • Tel.: 06151 - 918 46 39 Uludağ Handels GmbH - Euro Süpermark Karlstrasse 57 • 64285 Darmstadt • Tel.: 06151 - 492 21 28 • Fax: 06151 - 492 21 26 28 www.ozanmuezikevi.com Merhaba değerli Gelenek okuyucularımız. Adım Nejla Çiçek, Yaklaşık 7 senedir ozan müzik evi öğrencisiyim. Ozan Müzik Evi’nde saza başlamadan evvel, başka bir yerde kısa ve başarısız bir deneyimim olmuştu. Arkadaşlar vasıtasıyla saz okulu olduğunu öğrendim. Müziğe genelde küçük yaşta başlandığından, başarıp yada başaramayacağım konusunda pek umutlu değildim. Ama Ozan Müzik Eğitim Merkezi’nde, Hürşehit hocamın sayesinde saza başlamanın vede öğrenmenin yaşı olmadığını gördüm. Bu süre zarfı içerisinde çok şeyler öğrendim ve halende öğrenmeye istek ve azimle devam etmekteyim. Çünkü, bağlama çalıp türkü okumak öyle kısa zamanda öğrenilebilecek bir olay değil. Aslında öğrenmek istersen hiçbirşey zor değil, biraz istek, biraz sabır, birazda düzenli çalışma oldumu yetiyor. Bir enstrüman çalmasını öğrenmek benim için çok güzel bir duygu. Türküleri, sadece düğünlerde yada eğlence mekanlarında, bizleri oynatan bir eğlence aracı olarak görmüyor, aynı zamanda bizleri düşündürdüğü, derdimizi paylaştığı, bizlere yol gösterdiği için hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak görüyorum. Eğitmenimiz bize Türkiyenin tüm yörelerinden türküler öğretmekle kalmıyor, bize onları sevdiriyor. Hatta bu yıl yapacağımız konserlerimizde olduğu gibi, artık çok sesli türkülerimizin yanısıra, yabancı müzikleride aynı heyecan ve mutlulukla çalabiliyoruz. Burada Eğitmenimiz Hürşehit Köse’ye bize gösterdiği sabır ve anlayıştan dolayı ve bizi her zaman kültürel değerlerimize sahip çıkarak yaşamış olduğumuz toplumlara uyum sağlamaya teşvik ettiği için çok teşekür ederim. İyiki saz öğrenmeye başlamışım, sazsız, türküsüz bir hayat düşünemiyorum. Saygılarımla, Nejla Çiçek OZAN MÜZİK EVİ Kalitesiyle LANGEN‘de Saz Kursları Başlamıştır! Adelungstr. 10 64283 Darmstadt Tel.: 06151 - 27 31 94 Tel.: 0172 - 877 36 33 Tel.: 06150 - 63 60 • Fax: 06150 - 825 35 www.friedrich-weber.de • info@friedrich-weber.de www.ozanmuezikevi.com 29 GMBH Röntgenstraße 21 Tel.: 0 61 51 - 37 63 22 64291 Da.-Arheilgen Fax: 0 61 51 - 37 63 28 Private Krankenzusatzversicherungen Jetzt den gesetzlichen Schutz ergänzen! Rodensteinstraße 22 64625 Bensheim Tel.: 06251 - 4925 www.aynur-hair-beauty.de ÖFFNUNGSZEITEN Di. - Fr.: 08:00 - 20:00 Uhr Sa.: 08:00 - 13:00 Uhr 30 www.ozanmuezikevi.com Ob Brille, Zahnersatz, Krankenhaus oder Pflege: Damit Sie die Kosten für Ihre medizinische Versorgung nicht ganz oder teilweise selber zahlen müssen, gibt es den Krankenzusatzschutz der Victoria. Versicherungsbüro Bauer-Gros-Egner-Zahner Stauffenbergstr. 62, 64283 Darmstadt Tel. 06151/151542 www.victoria-darmstadt.de Marktplatz 14 64283 Darmstadt Tel: 06151 - 601 23 45 ÖFFNUNGSZEITEN Mo - Di - Mi - Do - So.: 10:00 bis 02:00 Uhr Fr-Sa.: 10:00 bis 07:00 Uhr Ağzının tadını bilenlerin uğrayacağı yer Metin KARAVAŞ Brunecker Str. 2/A • 64521 Gross-Gerau Tel.: 06152 - 188 941 • 06152 - 188 942 Fax: 06152 - 188 943 • Cep: 0171 - 512 78 90 www.oez-asia.de • e-mail: rb-ozasia@hotmail.de ONLINE SİSTEMİ İLE ANINDA BİLETLEME HASOĞLU KARDEŞLER Kappesgärtenweg 15 64823 Groß-Umstadt Tel.: +49 (0) 6078 - 93 00 72 Fax: +49 (0) 6078 - 93 00 73 E-Mail: info@maxclean.de Web: www.maxclean.de