8 İstanbul`un kuzeyinde, Karadeniz`in kıyısında
Transkript
8 İstanbul`un kuzeyinde, Karadeniz`in kıyısında
8 Ýstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz’in kýyýsýnda yapýlmasý planlanan 3. havalimanýnýn Çevresel Etki Deðerlendirme raporu Çevre ve Þehircilik Bakanlýðý’nýn internet sitesinde yayýmlanmaya baþladý. Havalimanýnýn çevreye etkisi, alanýn projeye uygunluðu ve gelecekte yol açabileceði zararlarýn ele alýndýðý raporda ormanlarýn yok olacaðý, su kaynaklarýnýn kurutulacaðý belirtilirken, bölgenin heyelan alaný olduðu ifade edildi. Çeþitli illerde HES projeleri yürüten Ak-Tel Mühendislik þirketi tarafýndan hazýrlanan raporda, doða katliamý ortaya konmasýna raðmen “Daha iyi yer yoktu” denildi. 850 yolcu kapasiteli Airbus A380 ve 150 yolcu kapasiteli Boeing 737 gibi dev uçaklarýn da inebileceði boyutlarda yapýlmasý planlanan havalimaný için 2 milyar 900 milyon avro harcanmasý öngörülüyor. Dicle Üniversitesi’nde Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir grubun saldýrýlarýnýn ardýndan baþlayan olaylar ülke genelindeki ünversitelere sýçradý. Orta Doðu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ýstanbul Üniversitesi, Samsun 19 Mayýs Ünversitesi ve Ege Üniversitesi’nde de saldýrýlar yaþandý. DÝCLE’DE 60 YARALI Diyarbakýr’daki Dicle Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi öðrencilerinin Kutlu Doðum Haftasý nedeniyle daðýtmak istedikleri bildiriler üzerine baþladýðý belirtilen olaylarda, Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir grup, Dicle Üniversitesi’ndeki sol görüþlü öðrencilere sopa ve býçaklarla saldýrdý. Silah kullanýldýðý da iddia edilen laylarda, polisin de müdahale etmesi sonucu 60 öðrenci yaralandý. ÝSTANBUL’DA ‘TEKBÝR’ SESLERÝ Ýstanbul Üniversitesi’nde asýlan bir afiþe ve masa açan öðrencilere gerici bir grup, tekbir getirerek sopalarla saldýrdý. Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri ve yer altý kent yerleþimleri ile en önemli kültür turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik merkezleri, bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde 350 bin 532 turistin ziyaret ettiði bildirildi. Bölgeye gelen yerli ve yabancý turist sayýsý geçtiðimiz yýla göre artýþ gösterdi. Nevþehir Valiliði'nden yapýlan açýklamaya göre, Kapadokya bölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlýðý tarafýndan turizme açýk bulundurulan Göreme Açýk Hava Müzesi baþta olmak üzere Zelve, Açýksaray ve Mustafapaþa örenyeri, Nevþehir, Ürgüp, Hacýbektaþ Arkeoloji ... Sabahattin Ali; edebiyatýmýzýn büyük ustasý, öyküleri, bugün bile en çok okunanlar romanlar arasýnda yer alan ‘Kuyucaklý Yusuf’ ve ‘Kürk Mantolu Madonna’sý neredeyse tümü þarký sözü olmuþ þiirleri ve yazdýðý direngen, eleþtiren, yol gösteren, mücadeleye çaðýran yazýlarýyla unutulmayan, tek parti iktidarlarýnýn hedef tahtasýna koyduðu, zulmettiði ve katlettiði aydýndýr. Sabahattin Ali öðretmen okulunu bitirerek Yozgat’ta öðretmenlik yapmýþ sonra, yabancý dil öðretmeni olarak 7 ’DE yetiþtirilmek üzere düzenlenen sýnavý kazanarak Almanya’ya gitmiþtir. Orada 4 yýl kalan Sabahattin Ali Almancayý öðrendiði gibi, yoðun edebiyat okumalarý yapmýþ, þiirler yazmýþ ve bilinçli bir aydýn olarak yurda dönmüþtür. DÝSK, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn taþeron iþçilikle ilgili teklifinde yanlýþ tanýlar koyarak, yanlýþ tedaviler ... Nazým AKKOYUNLU-Tarýk ÞENGÜL (*) Ýstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz’in kýyýsýnda yapýlmasý planlanan 3. havalimanýnýn Çevresel Etki Deðerlendirme raporu Çevre ve Þehircilik Bakanlýðý’nýn internet sitesinde yayýmlanmaya baþladý. Havalimanýnýn çevreye etkisi, alanýn projeye uygunluðu ve gelecekte yol açabileceði zararlarýn ele alýndýðý raporda ormanlarýn yok olacaðý, su kaynaklarýnýn kurutulacaðý belirtilirken, bölgenin heyelan alaný olduðu ifade edildi. Çeþitli illerde HES projeleri yürüten AkTel Mühendislik þirketi tarafýndan hazýrlanan raporda, doða katliamý ortaya konmasýna raðmen “Daha iyi yer yoktu” denildi. 850 yolcu kapasiteli Airbus A380 ve 150 yolcu kapasiteli Boeing 737 gibi dev uçaklarýn da inebileceði boyutlarda yapýlmasý planlanan havalimaný için 2 milyar 900 milyon avro harcanmasý öngörülüyor. Raporda yýllýk yolcu kapasitesinin 150 milyon kiþi olduðu ifade edilse de bu projeksiyonun kaynaðý belirsiz. TAÞOCAÐI DEÐÝL ORMAN ALANI ÇED Raporu’nun en önemli itiraflarýndan biri proje alanýnýn orman göl ve mera alanlarýndan oluþmasý. Proje için belirlenen 7650 hektarlýk alanýn 6172 hektarý (yüzde 80) orman alaný, 660 hektarý göl alaný (yüzde 9), 236 hektarý ise mera alanýnda kalýyor. Bu üç kritik alan havalimaný için kullanýlacak alanýn yüzde 90’ýna karþýlýk geliyor. Diðer bir anlatýmla proje baþlangýcýnda yüzde 90’ý göl ve orman olan bu özel bölge proje gerçekleþtiðinde yüzde 90’ý beton olan bir alana dönüþmüþ olacak. 3. havalimanýnýn kurulmasý planlanan alanýn önemli kýsmýnda Arnavutköy Kuzey ormanlarý yer alýyor. Belgrat Ormanlarý’nýn en batý ucu olan bu ormanlar Arnavutköy’ün doðudaki açýk alan yüzünü oluþturan ve içerisinde maden ocaklarý göllerinin de bulunduðu geniþ alaný oluþturuyor. HEYELAN TEHLÝKESÝ VAR Raporda, “Proje alaný sýnýrlarý içerisinde ve alanýn güney batýsýnda yer alan hafriyat döküm alaný ve çevresinde toprak kaymasý ve heyelan hareketleri Memleketin "anayasa" gibi çok daha ciddi sorunlarý varken hep bu boþ iþlerle uðraþýyorsun diyen eleþtirel okuyucuya müstehzi bir selam yollayarak geçen haftadan fikri takip yapalým. Geçen hafta Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý’nýn ortak kurbanlarý olan saftirik Sinem ve bizleri GDO ve kadmiyumlu pirinç pilavýnýn baþýna oturtmuþ, konudan sorumlu bakanýmýzý da ayný yemeði yemeye davet etmiþtik. Bildiðiniz gibi Göze Tarým, TAT Bakliyat, ve Tiryaki Agro ya ait 23 bin ton GDO’lu pirince el konulmuþtu. Ardýndan bir soruþturma baþlatýldý ve 8 kiþi “biyolojik terör” ve “kaçakçýlýk” suçlamalarý ile göz altýna alýndý. Ancak biraz dikkatli baktýðýmýzda gördük ki bu skandal ilk deðil. Daha önce de yazdýðýmýz gibi Mersin Limaný’ndan daha önce de ayný þirketler benzer ithalatlar gerçekleþtirmiþ, yine benzer þekilde pirinçlere el konulmuþ ancak bir miktar pirinç el konamadan ortadan kaybolmuþtu. Son skandalda ise kimi haberlere göre raflardan alýnan örneklerde GDO var. Kimi haberler Ankara’ya doðru test edilmek üzere yola çýkan pirinçlerin birden GDO’suz hale gelmesi misali þekil deðiþtiriyorlar. Kimi haberler diyor ki o pirinçler rafa inmeden el konulmuþ. Haber ne olursa olsun bizler “terör” altýndayýz. “O pirinçler bizim midemizde mi?” diye düþünmeyen var mý? Tam da bu anda GDO’yu utanmazca savunanlarýn bir argümanýný ödünç alacaðým. Diyorlar ki “GDO’nun kantýlanmýþ bir etkisi zararý yoktur!” Eðer etkileri hakkýnda bir fikrimiz yoksa biz þimdi genetik bir deneyin kobaylarý mý oluyoruz? Bunlarý satýp para kazananlar bizim baþýmýza gelebileceklerden, örneðin seneler sonra ortaya çýkabilecek kanser etkilerinden sorumlu olacaklar mý? Yahut çocuk sahibi olamayanlarýn sorumluluðunu alacaklar mý? Deðiþtirilmiþ genlerin çok büyük olasýlýkla bizim midemizden vücudumuzun deðiþmez birer parçasý olma yolunda hayli mesafe almýþ olmasýnýn sorumluluðu kimin? Sorumlu diye baþýmýzda bulunan Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý'nýn bu GDO'larýn denetlenmesi ve bu skandalýn ortaya çýkmasýnda pek az pay sahibi olduðunu hatýrlamakta fayda var. Bu skandalý ortaya çýkaran, Gümrük Bakanlýðý'nýn yaptýðý denetimdir. Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý bugüne dek yaptýðý denetimlerde GDO'lu pirinci tespit edememiþtir. Kaldý ki bu bakanlýðýn yaptýðý “pirinçte aslýnda GDO yoktu dýþarýdan bulaþtý” açýklamasý durumu daha da vahim hale getirmektedir. Bakanlýk bu durumda GDO'lu soyanýn taþýndýðý yerde gýda maddelerinin taþýnmasýna ve saklanmasýna izin mi vermektedir? Eðer bu pirince bulaþmýþsa daha hangi gýdalar bu þekilde taþýnmýþ saklanmýþ ve GDO ya bulanmýþtýr? Mýsýr, Soya ve Kanola dýþýnda hangi gýdalar GDO analizine tabi tutulmuþtur? Tutulmadý ise tüm gýdalarda mý risk altýndayýz? Bir daha sormakta fayda var: Giriþi tümüyle yasak olan gýdayý böyle denetle(yeme)yen Bakanlýk, giriþi yasal olan GDO'lu yemi nasýl denetlemektedir? Bakanlýk bu sorulara bir cevap versin. Biz de bu arada gýda egemenliðini yurttaþlarýnýn en temel haklarýndan biri olarak Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR tanýmlayan Ekvador anayasasýna bakýp, eleþtirel okuyucuya bir müstehzi bir bakýþ daha atarak içimizi Hüseyin KAÝM Adana´dan Nevþehir´e gezmeye gelen çekelim. Adana Feke Lisesi öðrencileri, Nevþehir Üniversitesi´nin misafiri oldu. Adana Feke Lisesi Müdür Basri Yýldýrým, öðretmenler Bahadýr Fatih Kanak, Ayþegül Altunal Kanak, Buket Düzgün ve Mehmet Ýflazoðlu nezaretinde Nevþehir´e gelen 41 kiþilik öðrenci grubu görülmektedir. Özellikle TayakadýnÝhsaniye yolunun hafriyat depolama alanýna denk gelen kýsmýnda heyelana baðlý kaymalar ve yol bozulmasý söz konusudur. Ayrýca alanda madencilik faaliyetleri sonucu bozulmuþ arazilerde zeminde kaymalar söz konusudur” denilerek heyelan riskine dikkat çekiliyor. SU KAYNAKLARI YOK OLACAK Ýstanbul’un önemli su ihtiyacýný karþýlayan su havzalarý arasýnda yer alan Terkos Gölü’ne 2,5 kilometre uzaklýkta bulunan havalimanýnýn yapýmý için Terkos barajý ve Alibey barajý havzasýný besleyen çok sayýda derenin kurutulmasý planlanýyor. Proje alanýnda yer alan 70 adet göl ve gölet ise hafriyat yapýlarak doldurulacak. 660 hektarlýk bir alaný kaplayan göller proje alanýnýn yüzde 9’unu oluþturuyor. (*) Toplum için Þehircilik Platformu *** Raporda yer alan tartýþmalý noktalar » Altyapý Yatýrýmlarý Genel Müdürlüðü verilerine göre 2.500 milyar m3 dolgu yapýlacak. Dolgu yapýlacak alanlarýn önemli bölümü göl yataðý ve havzasý niteliðinde. »Bölge farký kuþ türlerinin konaklama alaný olmanýn yanýnda, göç yollarý üzerinde de bulunuyor. 3. Havalimaný projesi kuþlarýn göç güzergahý olmanýn ötesinde Proje alanýnýn hemen yanýnda yer alan Terkos gölü kuþlar için her mevsim konaklama alaný. Rapor, kuþ türlerinin geleceðini çok dert etmese de, uçuþ güvenliði açýsýndan oluþabilecek sorunlara deðinmek zorunda kalýyor. Kuþ çarpmasý tehdidinin saptanmasý için gerekli sayým ve tespitlerin yapýlmadýðý anlaþýlan raporda, bu araþtýrmalarýn da ileride yapýlacaðý vaadinde bulunuluyor. »Aslýnda rapor, alýnacak önlemlerle kuþlarý bertaraf etme sözü veriyor. Alýnacak önlemler þöyle sýralanýyor; 1Kuþlarý cezbedecek ortamlar ortadan kaldýrýlacak, 2-Havalimaný çevresine iðne yapraklý aðaçlar dikilecek. » Bu tür raporlarda mutlaka yer almasý gereken kurum görüþlerine de bir kurum dýþýnda yer verilmiyor. ÇED raporunu deðerlendirecek olan Çevre Bakanlýðý, Ýstanbul Ýl Müdürlüðü’nün verdiði görüþte, alanýn orman ve göl havzasý olduðu gerçeðini unutarak, “Alanda korunmasý gereken tabiat varlýðý ve sÝt alaný yoktur” deniliyor. »Rapor projenin sadece yapýlacaðý bölge için deðil tüm kent, hatta tüm ülke için önemini vurgularken, ‘geniþ katýlýmlý paydaþ toplantýlarý’ denilen etkinliklerin yalnýzca Arnavutköy ilçesine baðlý Tayakadýn Köyü ilkokulunda yapýlan halk katýlýmý toplantýsý ile sýnýrlý kaldýðý anlaþýlýyor. Kaynak:BirGün Nevþehir Üniversitesi´ni ziyaret etti. Üniversite ziyaretlerinde kendilerini karþýlayan Nevþehir Üniversitesi Eðitim Fakültesi Dekan Yardýmcýsý Yrd. Doç. Dr. Özden Taþðýn, öðrencilere üniversitenin Kapadokya Bölgesinin doðal yapýsýna özgü fiziki yapýlaþmasýnýn yaný sýra öðrencilere sunulan imkanlar, gerçekleþtirilen sosyal-kültürel ve sportif faaliyetler, hakkýnda bilgi verdi. Öðle yemeðini Sosyal Tesis ve Öðrenci Yemekhanesinde yiyen ziyaretçiler daha sonra üniversite görevlileri nezaretinde ana yerleþke içerisinde bulunan okullarý, bölümleri ve tesisleri gezerek, üniversiteyi yakýndan tanýma imkaný buldu. Ziyaretçiler daha sonra Kapadokya´nýn doðal ve kültürel güzelliklerini gezmek üzere üniversiteden ayrýldý. Genetiði Deðiþtirilmiþ Organizmalar (GDO) gündemimizi meþgul etmeye devam ediyor. Hem de Dünya Saðlýk Haftasý’ný kutladýðýmýz þu günlerde. GDO’lu ürünlerin insan, hayvan ve çevre saðlýðýna zararlarý bilim insanlarý tarafýndan dile getirilse de yaþadýklarýmýz biyoteknolojinin büyüsüne kapýlanlar olduðunu gösteriyor. Basýndan, Mersin Limaný’ndan sokulmak istenen, ancak el konulan 23 bin ton GDO’lu çeltik ve sahiplerinin gözaltýna alýnmasý olaylarýný izliyoruz. Konuyu basýnda çýkan ve yetkililerin yaptýklarý açýklamalardan hareket ederek açýklýk getirmek istiyorum. Gümrük ve Ticaret Bakaný Hayati Yazýcý, “…Dünya’da GDO’lu pirinç üretilmediðini ve bulaþmanýn, pirincin taþýndýðý gemiden olabileceðini…” belirtmiþ. GDO’lu çeltiðin baþta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde yetiþtirildiðini bilimsel çalýþmalardan biliyoruz. Çeltiðin genleri laboratuvar ortamýnda deðiþtirilmiþtir. Yapýlan uygulamalarla canlýlarýn genetik bilgilerini taþýyan DNA moleküllerine müdahale edilerek, yeni bir tür elde edilmektedir. GDO’lu ürünler bu müdahale sonunda ortaya çýkmaktadýr. Kýsacasý bulaþma gemide deðil laboratuvarda olmuþtur. Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý’ndan yapýlan yazýlý açýklamada ise; “bugüne kadar pirinçte GDO’ya rastlanmamýþtýr. Ele geçirilen çeltiðin analizlerinde GDO tespit edilmiþ ama bugüne kadar dünyada hiçbir þekilde ticarete konu olmuþ GDO’lu çeltik üretimi yapýlmamýþtýr.”denmiþtir. Demek ki GDO’lu çeltiði ilk kez bizimle ticarete konu yapmýþlar… Ayrýca bu açýklamadan þunu anlýyoruz; kabuðu ayýklanmamýþ pirinç yani çeltik GDO’lu iken pirinçler deðildir. Ancak ülkemizde çeltik ithalatý artmaktadýr. Çeltiðin 2006 yýlýnda ithalat kotasý kaldýrýlmýþ ve gümrük vergisi de yüzde 45’i geçmeyecek þekilde düzenlenmiþtir. Çeltik ithal edilip, pirince iþlenip çeþitli ülkelere ihracat yapýlmaktadýr. Diðer açýklamada Ulusal Baklagil Konseyi (UBK) Baþkaný Mahmut Arslan’dan gelmiþtir. Yapýlan açýklamada;“ Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý’ndan yapýlan açýklamanýn aynýsýnýn yaný sýra söz konusu olayda çeltik kabuðuna 10 binde 4 oranýnda GDO bulaþmasý olduðunu ve AB ülkelerinde binde 9’luk oranla ithalata izin verilirken, ülkemizde mevzuat gereði bulaþma oranýnýn sýfýr olmasýnýn beklendiði” belirtilmiþtir. Sayýn Arslan 2011 yýlýnda UBK Baþkaný seçildikten sonra Tarým Bakaný’ný ziyaret etmiþ ve görüþme sonunda “ilk defa kamu ve özel sektörün yeni politikalara bakýþ açýlarýnda büyük paralellikler ve örtüþmeler saðlandýðýný” ifade etmiþtir. Yaþadýðýmýz olaylardan durumun zaten bunun böyle olduðunu anlýyoruz. Çeltik tahýl grubu ürün olmasýna raðmen UBK Baþkanýnýn açýklama yapmasýný önce gariplikle karþýlamýþtým ama araþtýrýnca anladým ki GDO’lu çeltiklerin sahipleri UBK’nýn Yönetim Kurulu’nun asil üyeleriymiþ… Þirketlerden bir tanesi 2012’de Türkiye’nin “ilk 500 sanayi kuruluþu” dalýnda ödül almýþ, ayrýca organik tarým faaliyetlerin de de bulunmaktadýr. Gündemimize düþen bu konuda taþlarýn pirinçten çok olduðunu görüyoruz. GDO’lu ürünler ve ticareti konusunda, en baþta insan saðlýðý üzerindeki risklerini göz önünde bulundurmalý, biyoçeþililiðin korunmasý ve sürdürülebilir kullanýmýna olumsuz etkilerini düþünmeliyiz. Çeltik konusunda ise üreticilerimizi korumaya yönelik önlemleri alarak pirincin içindeki taþlarý temizlememiz gerekiyor. DÝSK, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý'nýn taþeron iþçilikle ilgili teklifinde yanlýþ tanýlar koyarak, yanlýþ tedaviler önerdiðini belirterek, "Taþeron Cumhuriyeti"ne giden yolun açýlmasýna sessiz kalmayacaklarýný, "Taþeron Cumhuriyeti'ne geçit vermeyeceklerini" bildirdi. DÝSK Yönetim Kurulu, taþeron sistemiyle ilgili yazýlý bir açýklama yaptý. Ýþveren örgütlerinin talepleri doðrultusunda, taþeron uygulamasýna iliþkin yasal düzenlemeleri esnetmeyi, yasal sýnýrlarý kaldýrmayý amaçlayan AKP Hükümetinin, bu yöndeki iradesini son üç yýl içinde iki defa somut biçimde ortaya koyduðuna dikkat çekilen açýklamada, geçtiðimiz aylarda kamuoyuna sýzan yasa taslaðýnda, asýl iþlerin taþerona verilebilmesine iliþkin koþulun tümüyle kaldýrýlmasýnýn öngörüldüðünün altý çizildi. Açýklamada emek örgütlerinden yükselen tepki üzerine, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn, teklifini revize ederek, 12 Nisan 2013 tarihinde yapýlan Üçlü Danýþma Kurulu’nda iþçi ve iþveren konfederasyonlarýna ilettiði belirtildi Bakanlýðýn teklifinin asýl amacýnýn asýl iþlerin taþerona verilebilmesi için aranan ‘iþletmenin ve iþin gereði ile teknolojik nedenlerle uzmanlýk gerektirme’ koþullarýnýn kaldýrýlmasý veya gevþetilmesi ve asýl iþlerin de kolayca taþerona verilebilmesi olduðu vurgulanan açýklamada, “Bakanlýðýn teklifine göre, ‘iþletmenin ve iþin gereði olma’ koþullarý tümüyle kaldýrýlacaktýr. ‘Teknolojik nedenlerle uzmanlýk gerektirme’ koþulu ise kelimelerle oynanarak fiilen kaldýrýlacaktýr. Bakanlýðýn teklifi, ‘teknoloji’ ya da ‘uzmanlýk’ gerektiren tüm asýl iþlerin baþka bir koþul aranmaksýzýn taþerona verilebilmesini öngörmektedir. Mevcut sýnýrlamalara raðmen bu denli yaygýnlaþan taþeron uygulamasý, bu deðiþiklik yapýldýðý takdirde, istisna olmaktan tümüyle çýkarak, kural haline gelecek, ‘Taþeron Cumhuriyeti’ne giden yol tümüyle açýlacaktýr.” ÝÞÇÝ SINIFI TAÞERONA MAHKUM EDÝLMEK ÝSTENÝYOR Açýklamada Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’nýn, dolayýsýyla AKP Hükümetinin amacýnýn, taþeron iþçilerin sorunlarýný çözmek deðil, sorunlarý bahane ederek, iþverenlerin talepleri doðrultusunda asýl iþlerin de kolayca taþerona verilebilmesi, Taþeron Cumhuriyeti’nin inþa edilmesi ve taþeronlaþtýrmanýn kural haline getirilmesi olduðu vurgulandý. saðlýklý olmasý, hem de kanýn kullanýlacaðý hastanýn saðlýða kavuþmasý için, saðlýk durumu uygun olan her vatandaþýn kan baðýþýnda bulunmasýný tavsiye ediyorum." diye konuþtu. Ýl Saðlýk Müdürü Dr.Rahim Ünlübay, kan baðýþýnýn toplumsal alýþkanlýk haline getirilmesi gerektiðini belirterek, kampanyayý organize eden Türk Kýzýlayý çalýþanlarýna ve baðýþta bulunan duyarlý vatandaþlara teþekkür etti. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Rahim Ünlübay "Bir Hayat Ýçin, Sizde Gönüllü Kan Baðýþçýsý Olun" çaðrýsýnda bulundu. Türk Kýzýlayý Ürgüp Þubesince Ürgüp Sinema ve Kongre Merkezinde düzenlenen Kan Baðýþ Kampanyasýna Ýl Saðlýk Müdürlüðü Araþtýrma, Bilgi Sistemleri ve Halk Saðlýðý Þube Müdürü Erkan Meriç ile beraber katýlan Saðlýk Müdürü Dr. Rahim Ünlübay kan baðýþýnda bulundu. Ünlübay burada yaptýðý açýklamada "Kan baðýþýnda bulunmak, saðlýk ihtiyacý olan kiþilere yardým etmek olduðu gibi, insanlar arasýnda dayanýþmanýn, sevgi ve saygýnýn da bir göstergesidir. Bu yüzden hem kan baðýþlayan kiþinin daha da TAÞERON TÜMÜYLE KALDIRILMALI Açýklamada DÝSK olarak, modern bir kölelik düzeni halini alan, mevcut sýnýrlamalara raðmen baþ döndürücü hýzda yaygýnlaþan taþeron uygulamasýnýn tümüyle kaldýrýlmasýnýn savunulduðu belirtilerek “Çok açýktýr ki taþeron çalýþtýrma biçimi, doðasý gereði sorun üreten bir sistemdir ve taþeron sistemin sorunlarýný gidermek diye bir þey söz konusu olamaz. Türkiye’de taþeron uygulamasý kaldýrýldýðýnda ne kamu kurumlarý ne de özel sektörde yürütülen mal ve hizmet üretimi aksayacaktýr; yalnýzca iþçilerin alýn terinin paravan taþeron þirketlere aktarýlmasý ve insan emeðinin ihale masalarýnda alýnýp satýldýðý bu insanlýk dýþý çalýþtýrma biçimi önlemiþ olacaktýr. DÝSK, bir yandan taþeronlaþtýrmanýn kaldýrýlmasý ve güvenceli çalýþma hakký için mücadelesini yürütürken, bir yandan da taþeron iþçilerin güncel sorunlarýnýn çözülmesi için atýlacak her adýma katký sunmaya ve taþerona karþý ortak ve birleþik bir mücadelenin büyütülmesi için her türlü göreve hazýrdýr. Ancak DÝSK, iþçilerin güncel sorunlarý çarpýtýlarak, üretilen yanlýþ ya da yetersiz ‘çözümlerle’ kamuoyu ve iþçilerin aldatýlmasýna, ‘sorunlarý çözüyoruz’ nidalarý eþliðinde Taþeron Cumhuriyetine giden yolun açýlmasýna sessiz kalmayacak, bu oyuna alet olmayacaktýr. Asýl talebimiz taþeronun kaldýrýlmasý; kýrmýzý çizgimiz ise taþerona iliþkin mevcut sýnýrlamalar ve yasal yaptýrýmlardýr. DÝSK bu çerçevede her türlü mücadeleyi yürüteceðini ilan ederken, mevcut sýnýrlamalarýn kaldýrýlmasý yönünde atýlacak her adýma karþý, tüm emek ve meslek örgütlerini, emekten yana tüm güçleri, taþeron iþçisi olsun olmasýn tüm iþçileri ortak bir mücadele hattýnda buluþmaya, Taþeron Cumhuriyeti’ne karþý mücadeleye davet etmektedir" denildi. (Kaynak:Evrensel) Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Eðitim Sen Genel Baþkaný Ünsal Yýldýz’ýn açýklama metnini aynen yayýnlýyoruz. Milli Eðitim Bakanlýðý, Sendikamýzýn ve toplumun geniþ kesimlerinin bütün itirazlarýna raðmen hayata geçirdiði eðitimde 4+4+4 düzenlemesine iliþkin verileri açýklamýþtýr. Bakanlýðýn açýkladýðý çeþitli eðitim göstergeleri, 4+4+4 düzenlemesinin ortaya atýlmasý ve yasalaþmasý sürecinde yapýlan eleþtirileri ve dile getirilen kaygýlarýn haklý olduðunu açýk bir þekilde göstermektedir. Eðitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve öðrencilere zorla kabul ettirilmek istenmesi, eðitim sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararýna deðil, AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doðrultusunda biçimlendirilmesinin esas alýndýðýný göstermiþtir. Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan açýklanan 20122013 eðitim istatistikleri, sendikamýzýn sýk sýk vurguladýðý temel sorunlarýn büyük bir bölümünü içermese de, 4+4+4 düzenlemesinin birinci yarýyýl uygulamasýnda kimlerin haklý çýktýðýný, 4+4+4 düzenlemesinin eðitimde hangi sorunlarýn daha da derinleþmesine neden olduðunu açýk bir þekilde göstermektedir. 4+4+4 ile okulöncesi eðitimde okullaþma oraný düþtü! 4+4+4 dayatmasýna karþý çýkanlarýn en önemli itirazlarýndan birisi olan 72 aydan küçük çocuklarýn ilkokula baþlatýlmamasýna yönelik itirazlar, Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan dikkate alýnmamýþtýr. Okulöncesi çaðda olan ve okulöncesi eðitime gitmesi gereken 60-71 ay grubundaki çocuklarýn ilkokula otomatik kayýtlarýnýn yapýlmasý nedeniyle okulöncesi eðitimde okullaþma oranlarý ülke genelinde ortalama yüzde 10 düþmüþtür. 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda, 5 yaþ grubunda okulöncesi eðitimde genel okullaþma oraný yüzde 65,69 (Erkek: %66,20; Kýz: 65,16) iken, 2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda bu oran yüzde 55,35`e (Erkek: %57,34; Kýz: 53,24) gerilemiþtir. 4+4+4 düzenlemesi ile ilkokula baþlama yaþýnýn 5 yaþ sýnýrýna (60 ay) çekilmesi ile birlikte bu yaþ grubunun okulöncesi eðitime gidiþinde belirgin bir azalma görülmüþtür. Okulöncesi eðitimde okullaþma oranýnda ortalama azalma yüzde 10 iken, kýz çocuklarýnda bu oran yüzde 12`ye çýkmaktadýr. 4+4+4 dayatmasý sürecinde bu düzenlemeden kýz çocuklarýnýn daha olumsuz etkileneceði yönündeki tespitimiz, okulöncesi eðitim ve diðer eðitim kademelerinde ortaya çýkan rakamlar üzerinden ne yazýk ki açýk bir þekilde doðrulanmýþtýr. 2012-2013 yýlýnda 2007 doðumlu 416 bin 191 çocuk, okulöncesi eðitime gitmesi gerekirken, AKP`nin ve MEB`in en temel bilimsel verileri yok sayarak yanlýþ yönlendirmesi sorununda ilkokula gitmek zorunda kalmýþtýr. Bu yaþ grubundaki çocuklarýn eðitiminin ilerleyen yýllarýnda yaþayacaklarý tüm olumsuzluklarýn sorumlusu AKP hükümeti ve Milli Eðitim Bakanlýðý olacaktýr. Ýlkokula baþlayanlarýn sayýsýndaki artýþýn nedeni 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 1. sýnýfa baþlayan çocuk sayýsý 1 milyon 404 bin 857 iken, 4+4+4 düzenlemesi sonrasýnda okulöncesi çaðdaki çocuklarýn zorla ilkokula kaydedilmesi nedeniyle, 1. sýnýfa baþlayanlarýn sayýsýnda 2012-2013 eðitim öðretim yýlý itibariyle 465 bin 848 artýþ olmuþ ve 1. sýnýfa giden öðrenci sayýsý olmasý gerekenin üzerinde artarak 1 milyon 870 bin 705`e çýkmýþtýr. Bu durum okullarda yeterli altyapýnýn olmamasý ve derslik yetersizliði nedeniyle pek çok sorunu beraberinde getirmiþtir. Eðitimde 4+4+4 dayatmasý sonrasýnda 60-66 aylýk çocuklarla 72-83 aylýk çocuklarýn ayný sýnýflarda eðitim almasý nedeniyle yaþanan pek çok sorun öðretmenleri, öðrencileri ve velileri çok zor durumlara düþürmüþ, kendilerinden yaþça büyük olanlarla ayný eðitimi almak zorunda býrakýlan on binlerce çocuk, ciddi zorluklarla karþý karþýya kalmýþtýr. Bu durum geçmiþte eleþtirilerimize kulaklarýný týkayan Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn da dikkatini çekmiþ ve okullarda yaptýrýlan deðerlendirmeler sonrasýnda farklý yaþ grubundaki çocuklarýn sýnýflarýnýn ayrýlmasý talimatý vermek zorunda kalmýþtýr. Oysa yapýlmasý gereken okulöncesi çaðda olan 72 ayýn altýndaki bütün çocuklarýn anasýnýflarýna kayýtlarýnýn yapýlmasý ve ilkokula baþlama yaþýnýn kesinlikle 72 ayýn altýnda olmamasýdýr. Milli Eðitim Bakanlýðý yanlýþta ýsrar etmeyi sürdürmekte, olan yine çocuklarýmýza, velilere ve elbette bütün bu sorunlarla baþ etmek zorunda kalan öðretmenlerimize olmaktadýr. Ýlkokul ve ortaokulda okullaþma oranlarýnda belirgin bir iyileþme olmadý Okulöncesi eðitimde, 60-71 ay yaþ grubundaki çocuklarýn ilkokula yönlendirilmesine ve okullaþma oranlarýnda yüzde 10 – 12 oranýnda bir azalma olmasýna karþýn, bu yýl yeniden açýlan ilkokullardaki okullaþma oranlarýnda dikkate deðer bir artýþtan bahsetmek mümkün deðildir. 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda ilköðretimde yüzde 98,67 olan okullaþma oraný, bu yýl ilkokul ve ortaokul olarak bölünen temel eðitimde belirgin bir deðiþime neden olmamýþtýr. 2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda ilkokulda okullaþma oraný yüzde 98,86 (Erkek: 98,81; Kýz: 98,92) iken; ortaokulda bu oran yüzde 93,09 (Erkek: 93,19; Kýz: 92,98) gibi düþük sayýlabilecek bir seviyede gerçekleþmiþtir. Geçen yýlýn verileri ile kýyasladýðýmýzda 4+4+4 ile 12 yýla çýktýðý iddia edilen zorunlu eðitimin ilk 4 yýllýk ilkokul bölümünden ikinci dört yýllýk ortaokul bölümüne geçerken bile ortalama yüzde 5 oranýnda bir kayýp yaþandýðý, bu oranýn kýz çocuklarýnýn ortaokula devamýnda yüzde 6 civarýnda olduðu anlaþýlmaktadýr. Ýmam Hatip Okullarýndaki Artýþ Eðitimde 4+4+4 düzenlemesinin ortaya çýkardýðý en belirgin sonuçlardan birisi de ilkokul ortaokul ayrýþmasýnýn ardýndan yeniden açýlan imam hatip ortaokullarý ve imam hatip liselerinin sayýsýndaki belirgin artýþtýr. 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 537 olan Ýmam Hatip Lisesi sayýsý, AKP hükümetinin bilinçli politikalarýyla bir yýl gibi kýsa bir sürede 708`e çýkmýþtýr. 4+4+4 sonrasýnda Türkiye`de 730 baðýmsýz imam hatip ortaokulu bulunuyorken, 369 imam hatip ortaokulu Ýmam hatip liseleri bünyesinde açýlmýþtýr. MEB verilerine göre toplam imam hatip ortaokulu sayýsý 1.099`dur. Derslik ve öðretmen ihtiyacýnýn hat safhaya ulaþtýðý ülkemizde Ýmam Hatip Okullarýna uygulanan ayrýcalýklar ve destekler dikkat çekici olmuþtur. Okul dönüþümleri sýrasýnda en donanýmlý okullar imam hatip okullarýna dönüþtürülmüþ, bu durum öðrencileri ve velileri resmen isyan ettirmiþtir. Öðretmen, öðrenci ve velilerin ülkenin çeþitli yerlerinde yürüttükleri mücadele ile okullarýný geri kazanabilmiþlerdir. 4+4+4 sistemi öðrencilerin devamlýlýðýný olumsuz etkiledi Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn 2012-2013 Eðitim Ýstatistiklerine göre; 8. sýnýftan mezun olan ancak açýk lise de dahil olmak üzere, hiçbir ortaöðretim kurumuna kayýt olmayan 49 bin 449 öðrenci bulunmaktadýr. Bu durumdaki öðrencilerden 12 bin 172`sini erkek, 37 bin 277`sini kýz öðrenciler oluþturmaktadýr. 4+4+4 sistemi uygulanmadan önce ortaöðretime gitmeyen kýz öðrenci sayýsý 16 bin 137 iken, bu yýl zorunlu olmasýna raðmen ortaöðretime devam etmeyen kýz öðrencilerinin sayýsýnýn iki kattan fazla artmýþ olmasý dikkat çekicidir. Bu durum sendikamýzýn, eðitim ve bilim çevrelerinin 4+4+4 dayatmasý ile ilgili eleþtiri ve kaygýlarýnýn ne kadar doðru ve haklý olduðunu göstermektedir. 2011-2012`de 8. sýnýfý bitirenlerin 653 bin 22`sini erkek, 599 bin 125`ini ise kýz öðrenciler oluþturmuþtur. Erkek öðrencilerden 595 bin 499`u liseye kaydolurken, kýz öðrencilerden 533 bin 58 öðrenci temel ortaöðretime devam etmiþtir. Bu durumda zorunlu olmasýna karþýn, 57 bin 523 erkek ve 66 bin 67 kýz öðrenci olmak üzere, toplam 123 bin 590 öðrenci bu yýl herhangi bir ortaöðretim kurumuna kayýt yaptýrmamýþtýr. Zorunlu eðitimin süresi arttý ise açýk lise kayýtlarý neden arttý? Ortaöðretimde 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda yüzde 67,37 olan okullaþma oraný, 2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda yüzde 70`e çýkmýþtýr. Ayný dönemde genel ortaöðretimde okullaþma oraný yüzde 35,14`ten, yüzde 34,47`ye gerilerken, AKP hükümetinin çok önemsediði mesleki ortaöðretimde okullaþma oraný yüzde 32,24`ten, yüzde 35,59`a yükselmiþtir. AKP hükümetinin mesleki eðitimi özelleþtirmek için baþlattýðý özel meslek lisesi açanlara öðrenci baþýna 5 bin TL teþvik uygulamasý ile birlikte, mesleki eðitimdeki okullaþma oranlarýnýn kademeli olarak arttýrýlmasý ve mesleki eðitimin tamamen piyasa koþullarýnda ve yine piyasa aktörleri tarafýndan verilmesi yönünde hazýrlýklar yapýldýðý bilinmektedir. 2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda açýk öðretim lisesinde okuyan 1 milyon 14 bin 409 öðrenciden 552 bin 514`ü erkek, 461 bin 895`i ise kýz öðrencilerden oluþmuþtur. 2011-2012 eðitim yýlýnda açýk öðretim lisesinde okuyan toplam 940 bin 268 öðrencinin ise 507 bin 163`ünün erkek, 433 bin 105`inin kýz öðrenci olduðu dikkate alýndýðýnda bu yýl açýk liseye 45 bin 351 erkek, 28 bin 790 kýz öðrenci kayýt olmuþtur. Bu durumda açýk liseye kayýt yaptýran kýz öðrencilerin sayýsý bir önceki yýla göre 28 bin 790 artmýþtýr. Örgün ortaöðretime devam etmeyenlerden açýk lise yeni kayýt sayýlarýný çýkardýðýmýzda 4+4+4`ün kýz öðrenciler açýsýndan yarattýðý düþündürücü bir durum daha ortaya çýkmaktadýr. 12 bin 172 erkek öðrenci, 37 bin 277 kýz öðrenci olmak üzere toplam 49 bin 449 öðrenci açýk lise veya temel ortaöðretim kurumlarýndan hiçbirine kayýt yaptýrmamýþtýr. Taþýmalý eðitim uygulamasýndaki artýþ dikkat çekicidir Milli Eðitim Bakanlýðý, çeþitli nedenlerle okula eriþimde sorunlarý yaþayan ilkokul, ortaokul ve lise öðrencileriyle özel eðitime ihtiyacý olan öðrencileri belirlenen okullara günübirlik taþýmaktadýr. Türkiye`de 24 yýl önce, 1989-1990 eðitim öðretim yýlýnda sadece 2 ilde baþlayan taþýmalý eðitim uygulamasý, Türkiye`nin çað atladýðý, ekonomik olarak geliþtiði iddialarýna karþýn günümüzde Türkiye‘nin neredeyse bütün illerinde uygulanýr hale gelmiþtir. Milli Eðitim Bakanlýðý‘nýn (MEB), 1989 yýlýnda sadece 2 ilde, 305 ilköðretim öðrencisiyle baþlattýðý ve günümüzde kapsamý giderek geniþleyen taþýmalý eðitimden, 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 742 bin 924 ilköðretim öðrencisi yararlanýrken, 2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda taþýnan öðrenci sayýsý 810 bin 809`a çýkmýþtýr. 2011-2012 eðitim-öðretim yýlýnda ülke genelinde 37 bin 706 okul 5 bin 968 merkez okula taþýnýrken, toplam taþýnan öðrenci sayýsý 742 bin 924 olmuþtur. Eðitimde 4+4+4`ün uygulanmaya baþladýðý 20122013 eðitim öðretim yýlý itibariyle 27 bin 635 okul, 7.037 merkez okula taþýnmaya baþlamýþ, taþýnan öðrenci sayýsý artarak 810 bin 809`a çýkmýþtýr. Eðitimde özele desteðin kanýtý: 4+4+4 ile özel okul kayýtlarý yüzde 15 arttý Eðitimde 4+4+4 düzenlemesi ile özel okullardaki öðrenci sayýsý, geçen yýla göre belirgin bir þekilde artmýþtýr. Velilerin çocuklarýný özel okullara yönelmesinde kamu eðitim kurumlarýnýn 4+4+4 nedeniyle yaþadýðý tahribat belirleyici olmuþtur. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aþýrý kalabalýk sýnýflar, öðretmen yetersizliði, fiziki koþullar vb gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiþtir. Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn 2012-2013 istatistiklerine göre örgün özel öðretim kurumlarýna giden öðrenci sayýsý geçtiðimiz eðitim öðretim yýlýnda 535 bin iken, bu yýl 4+4+4 sonrasýnda bu rakam yüzde 15 artýþla 613 bine kadar çýkmýþtýr. Eðitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasýnda özel okulöncesi eðitim kurumu sayýsý 2.848`den 3.641`e, özel ilköðretim okulu sayýsý; 992 ilkokul ve 904 ortaokul olmak üzere Türkiye koþullarýnda hayal bile edilemeyecek rakamlara ulaþmýþtýr. Ayný dönemde özel ortaöðretim sayýsý 840`tan 1.033`e çýkmýþtýr. Hükümetin meslek liselerine yönelik teþviki daha mürekkebi kurumadan etkisini göstermiþ, geçtiðimiz yýl 45 olan özel meslek lisesi sayýsý yaklaþýk arak 126`ya çýkmýþtýr. Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn yýllardýr okullara yeterli ödenek ayýrmadýðý gerçeði ortada dururken, okullarýn veliler ve diðer ticari faaliyetlerden gelir elde etme giriþimleri hýzla artmaktadýr. Eðitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacý kadar ödenek talebimiz karþýsýnda "kaynak yok" diyenlerin, özel meslek lisesi açacak olanlara öðrenci baþýna 5 bin lira vereceðini açýklamýþ olmasý büyük bir çeliþkidir. Eðitim Sen`in eðitimde 4+4+4 düzenlemesine iliþkin tespitlerinin raporda yer almamasý ve resmi rakamlar üzerinden kimi konularda çarpýtmalar yapýlmasý dikkat çekicidir. Bu noktada Eðitim Sen olarak soruyoruz; * Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn açýkladýðý sayýsal veriler hangi bilimsel esaslara dayanýlarak hazýrlanmýþtýr? * Bu raporda Okulöncesi çaðda olmasý gereken 6071 ay arasý çocuklarýnýn kaç tanesinin zorla ilkokula kayýt yaptýrýldýðýna iliþkin veriler neden yer almýyor? * Özellikle büyük þehirlerdeki 80-100 kiþilere kadar ulaþan kalabalýk sýnýflar sorunu neden raporda yer almýyor? * Seçmeli derslerin artmasý nedeniyle artan ders saatlerinin yarattýðý sorunlar neden bu raporda yer almamýþtýr? * 4+4+4 düzenlemesine göre ilkokullar ile ortaokullarýn ayrý ayrý binalarda olmasý gerekirken, özellikle Ýmam hatip Liseleri bünyesinde açýlan imam hatip ortaokullarý uygulamasý ne anlama geliyor? Bu tür sorularý daha da arttýrmak mümkündür. Ancak 2012-2013 Milli Eðitim Ýstatistiklerini tek baþýna 4+4+4 sonrasýnda okullarda yaþanan ve giderek derinleþen sorunlardan, acil çözüm bekleyen okula baþlama yaþýna iliþkin sorunlar, kalabalýk sýnýflar, okullarda yeterli altyapýnýn olmamasý, fiziki donaným eksiklikleri, anadilinde eðitimin olmamasý nedeniyle yaþanan sorunlardan baðýmsýz ve ayrý deðerlendirmek mümkün deðildir. Eðitimde yaþanan kaosun sorumlularý hesap vermelidir Baþta sendikamýz Eðitim Sen olmak üzere, eðitim ve bilim çevrelerinin, üniversitelerin eðitim bilimleri bölümlerinin tüm eleþtiri ve önerilerine raðmen, siyasi iktidarýn dayatmasý olarak gündeme getirilen ve yine bir dayatma olarak meclisten geçirilen 4+4+4 yasasýnýn, Milli Eðitim Bakanlýðýnýn "resmi" olarak yayýnladýðý istatistikler üzerinden deðerlendirmesi bile sorunun tahmin edilemeyecek kadar derin olduðunu bir kez daha göstermiþtir. 2012-2013 eðitim yýlýnýn baþýndan bugüne kadar okullarda en çok gözlenen sorunlar; 72 ay öncesi çocuklarýn hala okula uyum saðlayamamalarý, okula giriþ çýkýþ saatleri, velilerden para toplama uygulamalarýnýn yaygýnlýðý, temizlik sorunu, imam hatiplerle ortak binalarý paylaþan okullarda öðrencilere yönelik çeþitli baskýlar eðitim gündeminde ön sýralardaki yerini korumaktadýr. Okullarýn dönüþtürülmesi kararlarý ile açýða çýkan maðduriyetlerin hala çözülememiþ olmasý dikkat çekicidir. Özellikle son 10 yýl içinde, eðitimin büyük ölçüde paralý hale getirilmesine paralel olarak, eðitimde dini inançlarýn istismarý ve dinsel sömürüye kaynaklýk eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygýnlaþmasý 4+4+4 düzenlemesinin diðer bir dikkat çekici yönünü oluþturmaktadýr. AKP iktidarýnýn eðitim sisteminde yaþanan deðiþiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya koyduðu pratik, her türden dini inancý istismar ederek, çocuklarýmýzý ve toplumu "tek din, tek mezhep" anlayýþý üzerinden "tek tip" hale getirmeye çalýþýp, sürekli yeni kamplaþmalar yaratarak iktidarýný sürdürmek olmuþtur. Zorunlu din dersleri uygulamasýna ek olarak, 4+4+4 ile zorunlu seçmeli derlerin getirilmesi ve buna baðlý olarak eðitim müfredatýnda din derslerinin aðýrlýðýnýn arttýrýlmasý, kýlýk kýyafet serbestliði konusunun hükümet ve yandaþ sendikalar tarafýndan istismar edilmesi ve son olarak okullarda ibadet yerlerinin açýlmak istenmesi gibi giriþimler, eðitim sistemini dört bir yandan kuþatmýþ ve eðitimde yaþanan en temel sorularýn üzerini örten, bu anlamda iktidarýn iþini oldukça kolaylaþtýran bir iþlev görmeyi sürdürmektedir. 4+4+4 ile baþlayan eðitimde piyasa odaklý dönüþüm sürecinde ilkokul ve ortaokullarda yaþanan dönüþümün ardýndan sýra liselerin dönüþtürülmesine gelmiþtir. MEB, liseleri akademik, mesleki ve dini olarak üzere üçe ayýrarak liselere yerleþtirme puanýna göre kayýt yapýlmasýnýn planlandýðýný açýklamýþtýr. Buna göre ortaokulda öðrencilerin "ders notlarý, davranýþ ve faaliyet puanlarý birlikte hesaplanarak", "liselere yerleþtirme puaný" oluþturulacaktýr. Baraj puanýný geçen öðrenci akademik liseye barajýn altýnda kalan öðrenci ise meslek lisesine yönlendirilecektir. Bu süreçte imam-hatip liselerinin yer aldýðý dini liseler ve özel liselerin herhangi bir baraj puaný ile iliþkilendirilmeyecek olmasý, 4+4+4 sisteminin bütün kademelerinde özel okullara ve imam hatip liselerine yönlendirmenin esas alýndýðýný açýkça göstermektedir. Gerek 4+4+4 düzenlemesi ile eðitim sistemini kendi siyasal çizgisinde biçimlendirmek isteyen AKP iktidarý gerekse, eðitim biliminin en temel ilkelerini çiðneyerek 4+4+4 dayatmasýný bütün eleþtirilerek kulaklarýný týkayarak hayata geçiren Milli Eðitim Bakanlýðý eðitimdeki kaosun ve mevcut karanlýk tablonun baþ sorumlularýdýr. Milli Eðitim Bakanlýðý, tüm topluma ve öðrencilerimize böylesi bir kötülüðü yapmaktan vazgeçmeli, zaman geçirmeden eðitimde 4+4+4 dayatmasýndan vazgeçmelidir. Eðitim Sen, çocuk ve gençlerimizin geleceðinin karartýlmasýna yönelik her giriþim karþýsýnda mücadelesini kesintisiz olarak sürdürmeye kararlýdýr. Sabahattin Ali; edebiyatýmýzýn büyük ustasý, öyküleri, bugün bile en çok okunanlar romanlar arasýnda yer alan ‘Kuyucaklý Yusuf’ ve ‘Kürk Mantolu Madonna’sý neredeyse tümü þarký sözü olmuþ þiirleri ve yazdýðý direngen, eleþtiren, yol gösteren, mücadeleye çaðýran yazýlarýyla unutulmayan, tek parti iktidarlarýnýn hedef tahtasýna koyduðu, zulmettiði ve katlettiði aydýndýr. Sabahattin Ali öðretmen okulunu bitirerek Yozgat’ta öðretmenlik yapmýþ sonra, yabancý dil öðretmeni olarak yetiþtirilmek üzere düzenlenen sýnavý kazanarak Almanya’ya gitmiþtir. Orada 4 yýl kalan Sabahattin Ali Almancayý öðrendiði gibi, yoðun edebiyat okumalarý yapmýþ, þiirler yazmýþ ve bilinçli bir aydýn olarak yurda dönmüþtür. (Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna romanýnda Almanya yýllarýnýn anýlarýndan önemli ölçüde yararlanmýþtýr. Romanýnýn kahramaný, Almanya’da gezdiði müze ve sanat galerilerini, okuduðu kitaplarla ufkunun geniþlediðini anlatýr...) Gerçekte, Almanya’daki eðitimi yarým kalmýþ, Alman Hükümeti tarafýndan ülkeyi terk etmesinin istenmesi üzerine ülkeye dönmüþtür. Sabahattin Ali yurda dönünce Nazým Hikmet’in de çalýþtýðý ve yazarlarý arasýnda olduðu ‘Resimli Ay’ dergisinde yazýlarýný yayýnladý ve sýnavlarýný vererek ortaokul öðretmenliðine baþladý. Sabahattin Ali’nin gerçekçi sanat anlayýþýna ve þiirle birlikte hikaye ve romana yönelmesinde Nazým Hikmet’in önemli katkýsý vardýr. Konya’da çalýþtýðý yýllarda bir komplo sonucu Atatürk’e hakaret ettiði gerekçesiyle 14 ay hapis cezasýyla cezaevine düþtü ve Türkçenin en güzel cezaevi þiirlerini yazdý. Sabahattin Ali’nin yattýðý cezaevlerinden birisi ünlü Sinop cezaeviydi ve yazdýðý “Eþkýya Dünyaya Hükümdar Olmaz” þiiri ve bestelenerek söylenen þarkýdan sonra daha da “ünlü” oldu. “...Sinop kalesinden uçtum denize/ Tam üç gün üç gece göründü Rize/ Karþý ki daðlardan gel oldu bize/ Eþkýya dünyaya hükümdar olmaz...” Sabahattin Ali’nin neredeyse bütün þiirleri bestelenmiþtir demiþtik, ‘Eþkiya Esrarengiz bir doða gibi önümüzde açýlan metropolde kýrýntýlar toplayan serçe kuþlarý gibiyiz; seke seke dolaþýp imge kýrýntýlarý topluyor ve bunlardan anlamlar yaratmaya çalýþýyoruz. Yollarý durmadan çatallanan bahçe olarak tuhaf bir þekilde dallanýp budaklanýyor metropol; bütüne dair tahayyülümüz olmadýðý için kýrýntýlar ile idare etmek zorunda kalýyoruz. Hayat ve sanal âlem örtüþüyor: Nerede baþlayýp nerede sona erdiðini kestiremediðimiz internette de “bit”leri, yani enformasyon kýrýntýlarýný toplamayý sürdürüyoruz, Benjamin’in alegoristi ya da kent aylaðý (flâneur) gibi. Kimdir alegorist? Bir unsuru yaþam baðlamýndan koparýp yalýtan, kendince anlamlandýran kimse. Bütüne dair bir düþüncemiz olamadýðý için, daha doðrusu bütünü artýk bilemediðimiz için imgeler ormanýnda yaþayan, ama ormanýn bütününe dair bir fikri olmayan metropol hayvanlarýna dönüþtük. Bütünlük duygusunu yitiriyor ve parçacýklardan, yani alegorilerden oluþan bir ortamda buluyoruz kendimizi. Alegoristiz, yalýtýlmýþ gerçeklik fragmanlarýný bir araya getirip, bu yolla anlam yaratýyoruz. Ýsteyerek alegorist olmadýk, mecburen alegoristiz. Dünyaya Hükümdar Olmaz’ kadar tanýnmýþ iki ‘hapislik’ þiiri: biri ‘Geçmiyor Günler, Geçmiyor’: “Burda çiçekler açmýyor/ Kuþlar süzülüp uçmuyor/ Yýldýzlar ýþýk saçmýyor/ Geçmiyor günler geçmiyor Avluda volta vururum/ Kah düþünüp otururum/ Türlü hayaller görürüm/Geçmiyor günler geçmiyor...” diðeri; neredeyse herkesin bildiði, þarkýsýný söylediði, ‘Aldýrma Gönül’ þiiri. “Baþýn öne eðilmesin/ Aldýrma gönül, aldýrma/ Aðladýðýn duyulmasýn,/Aldýrma gönül, aldýrma...” Sabahattin Ali Cumhuriyetin 100. yýlý nedeniyle çýkarýlan ‘genel af’la cezaevinden çýktý ve uzun uðraþlardan sonra memuriyete dönebildi. 1935-1945 arasý dönem Sabahattin Ali’nin en verimli yazarlýk yýllarýdýr. Hikaye, roman, þiir kitaplarý yayýnlandý. Oyunlarý, çevirileri, yazýlarý yayýnlandý. Ankara Konservatuarý’nda ünlü Alman Carl Ebert’in asistanlýðýný yapýyor, ardýndan Konservatuar’da dramaturgluða yükselmiþ ve diksiyon dersleri vermeye baþlamýþtý. Bu dönemde yayýnlanan ‘Ýçimizdeki Þeytan’ romanýnda, ýrkçý ve Turancýlarý eleþtiri konusu yaptý, onlarýn içyüzünü ortaya koydu ve bu kesimlerin hedefi oldu. Kendisine yönelik çok þiddetli saldýrýlarla karþýlaþtý. Irkçý ve Turancýlarla içine girilen süreçte, Sabahattin Ali iþini kaybetmiþ ve Ýstanbul’a dönüp gazeteciliðe baþlamýþtýr. Aziz Nesin ve Rýfat Ilgaz ile birlikte çýkarýlan ve birkaç sayý sonra kapatýlan gazetelerde (Marko Paþa, Malum Paþa, Merhum Paþa, Öküz Paþa), siyasal iktidarý oldukça sert eleþtiren yazýlar yazýyor ve hakkýnda davalar açýlýyordu. Bu arada ‘Sýrça Köþk’ hikaye kitabý yayýnlandý. Sýrça Köþk öyküsü hükümet tarafýndan halký kýþkýrtan bir yazý olarak deðerlendirildi ve ‘Sýrça Köþk’ kitabý hemen toplatýldý. Sabahattin Ali, kendisini kapana kýstýrýlmýþ hissediyordu, baskýlar, davalar, iþsizlik, kapanan gazeteler, geçim sýkýntýsý onu bunaltmýþtý. ‘Ne zor þeymiþ’ baþlýklý yazýsýnda içine düþürüldüðü durumu yazdý: “...Çalmadan, çýrpmadan bize ekmeðimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz býrakmadan yaþamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalýydý...” Ülkeyi terk ederek, nefes alabileceði, özgürce yazabileceði bir ülkeye gitmek istiyordu. Yasal yollardan yurtdýþýna gidebilmek için pasaport almak istedi, verilmedi. O da gizlice ülkeyi terk etmeye karar verdi, ancak Ýstihbarat Örgütü tarafýndan izleniyordu ve süreç onun Kýrklareli’nde aylar sonra vahþice öldürülmüþ olarak bulunmasý ile sonuçlandý. Baþbakan Adnan Menderes, “Sabahattin Ali’nin Devlet tarafýndan öldürülmüþ” olduðunu ve hükümetin ancak böyle bir yol bulup “Milli hislerle galeyana gelen birinin” Ali Ertekin’in iþlediði cinayet kýlýfýnýn bulunduðunu söylemiþtir. Ali Ertekin bir yýl bile hapiste yatmamýþ ve sonraki hayatýnda “devletin himayesini” görerek rahat içinde yaþamýþtýr. Sabahattin Ali, bir þiirinde yazdýðý gibi; “Göklerde kartal gibiydim,/ Kanatlarýmdan vuruldum;/ Mor çiçekli dal gibiydim,/ Bahar vaktinde kýrýldým.( kýrýlmýþtýr) Sabahattin Ali’ye göre; “... Sanatýn biricik amacý, insanlarý daha iyiye, daha doðruya, daha güzele yükseltmektir”, “Sanat, insana insaný, hayatý ve bunlarýn anlamýný öðretmekle görevlidir. Sanatçý kitle ile birlikte ýstýrap çekecek, halk ile birlikte gülecek, onunla birlikte isyana kalkacaktýr. Sanatçý geniþ kitlelerce anlaþýlmak istiyorsa, süslü ve oyunlu, karýþýk bir anlatým yerine yalýn bir anlatýmý seçmelidir. Ve sanatý, bilimi, kültür varlýklarýný yalnýzca belli sýnýflarýn hizmetinden kurtarýp bütün milletin malý haline getirmek gerekir...” Sabahattin Ali’ye göre; “Sanatýn bu görevi yerine getirebilmesinin koþullarýndan birisi, ‘gerçekçi’ olmasýdýr. Ama bu, tümüyle romantizme sýrt çeviren ve natüralizme yüz veren kuru, aldatýcý ve edilgen bir gerçekçilik deðildir. Etkin, ‘namuslu ve samimi’ bir gerçekçiliktir. Gerçekçiliðin bir baþka bir özelliði de ‘inandýrýcý’ olmaktýr...” Sabahattin Ali; eserlerinde, yalýn bir anlatýmla, ayrýntýlarý ölçülü ve yararlý bir biçimde kullanan, mizahtan olabildiðince yararlanan, duru, akýcý ve temiz çarpýcý bir dil kullanan edebiyatýmýzýn en önemli yazarlarýndan biridir. Kitaplarýnýn bugün dahi en çok okunan yazarlar arasýnda olmasý Sabahattin Ali’nin sanat ve edebiyata yüklediði görevleri kendisinin yazdýklarýnda layýkýyla yerine getirmiþ olduðunun kanýtýdýr. Sabahattin Ali’nin “kadrinin” halk tarafýndan bilindiðine inanýyorum. Bu nedenle, her ne kadar mezarýnýn yeri bilinmiyor (saklanýyor) olsa bile, onun henüz 24 yaþýnda yazdýðý “Daðlar’ þiirini anýmsayýnca aslýnda nerede olduðunu da gerçekte herkesin bildiðini düþünüyorum. “ .../ Bir gün kadrim bilinirse/ Ýsmim aðza alýnýrsa/ Yerim soran bulunursa/ Benim meskenim daðlardýr...” ÝKTÝDARIN KORKULARI Kent içindeki mekânlarda anaforlar meydana getirerek, Deleuze’ün dediði gibi “döner düþünceler” yaratmayý beceremiyoruz artýk. Bir zamanlar anaforlar meydana getirip giderek derinleþen döner düþünceler ürettiðimiz Taksim gibi meydanlar, alegorinin çizgisel ilerleyiþini taklit eden alýþveriþ mekânlarýna dönüþtürülüyor. Zihinlerde ve meydanlarda anaforlar yaratmamýzdan korkuyor iktidar. Herkesin kendince anlamlar yüklediði ölü nesnelerle týka basa dolu vitrinler arasýnda çizgisel ve alegorik yolculuklar yapýyoruz. Simgenin, “alegorinin doðrusal zincirinin aksine, bir grup imgenin gizemli bir noktanýn etrafýnda gitgide daha hýzlý bir þekilde döndüðü döner düþünce” olduðunu söylüyor Deleuze, Kritik ve Klinik’de (Norgunk). Simgelerin içinin boþaltýldýðý bir çaðda döner düþünceler üretmek de giderek daha zorlaþýyor. “Simge bir girdap, þiddetli bir burgaçtýr, çözüm ve kararýn ortaya çýkýverdiði bu yoðun durumu üretinceye kadar bizi döndürüp durur. Simge bir eylem ve karar sürecidir.” Giderek derinleþen bir merkezin etrafýnda karar verene kadar hýzlý bir þekilde kendimize ve kendi üzerimize döndüðümüz bir anafordur simge. Oysa alegorik düþünce, kararý durmadan öteleyen ya da erteleyen bir düþüncedir. O yüzden baþka bir dünya kurma hayallerimizi de bir kenara býraktýk, anlamý sürekli deðiþen nesnelerin peþinden koþar olduk. KARAR ANINI HEP ÖTELÝYORUZ Ýlk filozoflardan Anaksimandros ve Anaksimenes yeni dünyalarýn, her yöne sonsuzca uzanan sýnýrsýz maddenin içinde yaratýlan anaforlarla meydana geldiðini söylediklerinde, yaratýcý düþüncenin döner karakterinden söz ediyorlardý belki de, bir karar ya da baþka bir dünya ortaya çýkýncaya kadar durmadan dönen, anaforik düþünceden. Artýk anafora kapýlmamak, giderek hýzlanan düþünce girdabýnýn içine girmemek için alegorilerin peþinden koþuyoruz, yoðunlaþmanýn terk edildiði hiperaktivite çaðýnda yaþýyoruz hepimiz. Düþünmemek için yaþamdan, televizyondan, internetten imge kýrýntýlarý devþiriyoruz durmadan, karar anýný, eylemi hep öteliyoruz. Bir labirent gibi giderek bizi içine çeken, duyulara yönelik bilincin geniþlemesini, derinleþmesini, yayýlmasýný saðlayan düþünceden korkuyoruz. LABÝRETLERE BUYURUN Ýngiliz arazi sanatçýsý Richard Long’un 1971’de Ýrlanda’da topladýðý taþlarla gerçekleþtirdiði Connemara Heykeli doðanýn ortasýnda döner düþünceyi simgeliyordu. Ülkemizin Kapadokya bölgesinde gerçekleþtirdiði devasa heykellerle kimi bürokratlar arasýnda paranoyaya neden olan Avustralyalý arazi sanatçýsý Andrew Rogers, “Dönenceli Yollar – Gerçeðin Arayýþý” isimli projesiyle, düþüncenin anaforik özeliðini somutlaþtýran bir labirent inþa edecek Ýstanbul’da. 2008 yýlýnda Nepal’de 450 Nepalli ile gerçekleþtirdiði labirentin bir replikasýný. “Dünyamýza önem veriyorsak, hangi ölçütleri ön planda tutarak yaþamalýyýz?” sorusu etrafýnda giderek hýzlanan bir düþünce girdabýna kapýlmak isteyenleri, gerek kurulma aþamasýnda gerekse sonrasýnda, metropolün ortasýndaki labirente davet ediyor sanatçý. D.H. Lawrence alegorik düþüncenin zihinsel ve doðrusal sürecinin aksine, simgenin akýþlar düþüncesi olduðunu vurguluyordu: “Modern düþünce biçimi, kýsýmlarý, parçacýklarý ve parçalarý kavrayýp her tümceden sonra bir nokta koyar, oysa duyulara yönelik bilinç, bir bütünü sel ya da akýþ olarak kavrar.” Rogers’ýn labirenti, yaþadýðýmýz dünyanýn geleceðine dair düþünce girdabýna, akýþýna kapýlmak isteyenleri, 18 Nisan-8 Haziran tarihleri arasýnda Proje 4L/Elgiz Çaðdaþ Sanat Müzesi’nin Maslak’taki binasýnýn terasýnda bekliyor olacak. Kaynak:BirGün Kaynak:Evrensel 06-04- 2013 Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Bektaþ Veli Meslek Yüksekokulu Müdürü Öðr. Gör. Gökhan Keven, akademik ve idari personel ile öðrenciler katýldý. Ýlk gün yapýlan etkinlikte, Üniversite Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý ve Biliþim Kulübü tarafýndan düzenlenen etkinlikte Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý Öðr. Gör. Mehmet Kýtay, internet bilincini uyandýrmak ve bilgi toplumunu oluþturmak temalý sunumda bulundu. Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý personeli Gökmen Özdil ise, ‘Linux Mint Ýþletim Sistemi’nin kurulumunu ve kullanýmýný katýlýmcýlar Nevþehir Üniversitesi Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý ve Bilim Kulübü tarafýndan ‘Ýnternet Haftasý’ dolayýsýyla 2 gün süren ortak etkinlik düzenlendi. Nevþehir Üniversite Meslek Yüksek Okulu Kazakistan Konferans Salonunda gerçekleþtirilen konferansa; Turizm Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emir Erden, Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Erdoðan Çiçek, Nevþehir Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ersan Kabalcý, Hacý Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hasan KANKAL önünde gerçekleþtirerek diðer iþletim sistemlerine göre avantajlarý konularýnda katýlýmcýlarý bilgilendirdi. 2. gün yapýlan panelde “Linux Nedir? Yenir mi?” Konulu sunumunu yapan Linux Kullanýcýlar Derneði Üyesi Doruk Fiþek ise Linux iþletim sistemine ait geniþ bir sunum gerçekleþtirdi. Gerçekleþtirilen sunumlarýn ardýndan etkinlik katýlýmcýlarýn sorularýnýn cevaplandýrýlmasý ile son buldu. Sulucakarahöyük/KAPADOKYA Cuma Onur ÞAHÝN Niðde Halýcýlar Birliði Müdürü Bilgehan Harmanþah, Çin gibi ucuz emeðin olduðu ülkelerin dünya pazarýna sert girmesiyle Kapadokya´ya özgü halýlar ve motiflerin rafa kalktýðýný söyledi. Son 20 yýldýr, endüstriyel halý sektörünün geliþmesi, Çin ve Afganistan halýlarýn dünya piyasasýna hakim olmasýyla birlikte Niðde´de yapýlan el halýlarý yavaþ yavaþ yok oluyor. Niðde Halýcýlar Birliði Müdürü Bilgehan Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri ve yer altý kent yerleþimleri ile en önemli kültür turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik merkezleri, bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde 350 bin 532 turistin ziyaret ettiði bildirildi. Bölgeye gelen yerli ve yabancý turist sayýsý geçtiðimiz yýla göre artýþ gösterdi. Nevþehir Valiliði'nden yapýlan açýklamaya göre, Kapadokya bölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlýðý tarafýndan turizme açýk Harmanþah yaptýðý açýklamada el halýsý yavaþ yavaþ yok olduðunu nedeninin ise el halýlarýn yapýmýn zahmetli olduðunu, yoðun emek gerektirdiðini altýný çizdi. Müdür Harmanþah "Niðde´ye özgü halýlarda metrekareye 70-80 bin ilmik atýlýyor. 5 metrekarelik bir halýda yaklaþýk 400 bin ilmik atýlýyor. El emeði, göz nuru yani fabrikasyon halýlarýn çýkmasýyla el halýsý yapýmý aþaðýlara düþmeye baþladý. Çin gibi ucuz emeðin olduðu ülkelerin dünya pazarýna sert girmesiyle Kapadokya´ya özgü halýlar, motifler rafa kalktý. Bizim açtýðýmýz kurslara, ekonomik gerekçelerden dolayý ilgi yok! Gençler halý dokumak nedir bilmiyor" dedi. 1995 yýlýnda Türkiye ile bulundurulan Göreme Açýk Hava Müzesi baþta olmak üzere Zelve, Açýksaray ve Mustafapaþa örenyeri, Nevþehir, Ürgüp, Hacýbektaþ Arkeoloji ve Etnoðrafya ve Hacýbektaþ Veli Müzesi, Hacýbektaþ Atatürk Evi, Çavuþin, Gülþehir St.Jean, Mustafapaþa Constantin-Eleni, Karanlýk ve El Nazar Kiliseleri ile Özkonak, Tatlarin, Kaymaklý ve Derinkuyu yeraltý kentlerini bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde 350 bin 532 yerli ve yabancý turistin ziyaret ettiði bildirildi. Kapadokya bölgesindeki müze ve ören yerlerini geçtiðimiz yýlýn ayný döneminde 262 bin 290 turist ziyaret etmiþti. Avrupa Birliði arasýnda imzalanan Gümrük Birliði Anlaþmasý´yla el sanatlarýnýn anlaþmada eklenmediðini söyleyen Harmanþah "Bu þekilde el emeði olan bu sanatlar gümrüksüz AB´ye gitmekte, ayný þekilde AB menþeli firmalar ki Almanya´da bir halý fabrikasý yokken dünyanýn en büyük halý ihraç eden ülkesi konumundadýr, bu ülkeler Türkiye´ye gümrüksüz halý getirerek el sanatlarýna büyük bir darbe vurmaktadýr" diye konuþtu. Gelecek 10 yýlda el dokumasý halýlarýn Niðde´de tarih olacaðýný belirten Harmanþah "Kendisin özgü geometrik þekilleriyle, lacivert ve kýrmýzý aðýrlýklý Niðde Halý motiflerinin kurumumuz tarafýndan korunmaktadýr" þeklinde konuþtu. Ýnsan Kaynaklarý Yönetiminde Ýþten Çýkarma Stratejileri" baþlýklý konferansý görüp de "Vay canýna sahiden küçük Amerika olmuþuz!" diyecek birçok safdil çýkabilirdi. Bu oksimoron irisi baþlýklý konferans, 27 Nisan Cumartesi günü Boðaziçi Eðitim ve Danýþmanlýk þirketi tarafýnda Sheraton Maslak Oteli'nde düzenleniyordu. Kapitalist iþ kültürünü Batý'dan arak tercüme slogan ve metin düzeyinde doðrudan pazarlayamaya pek meraklý Turkish eðitim ve danýþmanlýk þirketlerimiz "iþten adam atma stratejilerine de" el atmýþtý. Genellikle iþletmenin SMS atarak "yarýn iþe gelmeyin" ya da akþam servis otobüsünde "iþ akdiniz feshedildi" açýklamasýndan ibaret "mahalli iþten atma stratejilerimiz" programda var mý bilmiyorduk! Ama anlaþýlan "býrakýn kurumsal stratejinizi biz yönetelim, insani deðerlerinizi küçülterek finansal deðerlerinizi büyütürüz" piyasasý "iþyerinizin logo ve kapýsý kirlenmeden gayet maliyetsiz adam atýlýr" konseptini müþteri vitrinine çýkartýyordu. Ve devletimiz, Çalýþma Bakanlýðýmýz da bu "ileri bilgi teknolojisi" fýþkýran 650 TL katýlým ücretli konferansa iki üst düzey bürokratýyla katýlýyordu. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý Çalýþma Genel Müdürü ve SGK il Müdür Yardýmcýsý konuþmacýlar listesinin top iki numaralarýydý. Bu iki bürokratýmýz konferansta iþten çýkarmayla ilgili "Yargýtay'ýn kararlarý doðrultusundaki uygulamadaki sorunlar ve çözümler" ve "Sosyal Güvenlik Hukuku'na iliþkin sorunlar ve çözümler" konusunda taktik bilgilerini iþ çevrelerine aktaracaklardý... Dicle Üniversitesi’nde Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir grubun saldýrýlarýnýn ardýndan baþlayan olaylar ülke genelindeki ünversitelere sýçradý. Orta Doðu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ýstanbul Üniversitesi, Samsun 19 Mayýs Ünversitesi ve Ege Üniversitesi’nde de saldýrýlar yaþandý. DÝCLE’DE 60 YARALI Diyarbakýr’daki Dicle Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi öðrencilerinin Kutlu Doðum Haftasý nedeniyle daðýtmak istedikleri bildiriler üzerine baþladýðý belirtilen olaylarda, Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir grup, Dicle Üniversitesi’ndeki sol görüþlü öðrencilere sopa ve býçaklarla saldýrdý. Silah kullanýldýðý da iddia edilen laylarda, polisin de müdahale etmesi sonucu 60 öðrenci yaralandý. ÝSTANBUL’DA ‘TEKBÝR’ SESLERÝ Ýstanbul Üniversitesi’nde asýlan bir afiþe ve masa açan öðrencilere gerici bir grup, tekbir getirerek sopalarla saldýrdý. Bunun ardýndan ardýndan bu kez polis Ýstanbul Üniversitesi'ndeki solcu öðrencilere müdahale etti. Öðrenciler, okuldan çýkmaya zorlandý. SAMSUN’DA MHP SALDIRDI Samsun 19 Mayýs Üniversitesi’ndeki saldýrýlarda ise bu defa Ülkü Ocaklarý üyeleri rol aldý. Ülkü Ocaklarý’nýn açtýðý “Türkiye Türklerin’dir” standý nedeniyle baþlayan gerginliðin ardýndan Gençlik Muhalefeti, Genç-Sen, Öðrenci Kolektifleri ve Yurtsever Öðrenciler üyesi 40 öðrenci gözaltýna alýndý. ÝZMÝR’DE MHP-AKP ÝÞBÝRLÝÐÝ Meclis’te liderlerinin sürekli atýþtýðý AKP ve MHP üyelerinin birlikte yaptýklarý etkinlikte gerginlik yaþandý. Olay þöyle geliþti: AKP’li öðrenciler Ege Üniversitesi’nde toplu namaz çaðrýsý yaptý. Ülkü Ocaklarý da Facebook’ta, bu davete destek çaðrýsý yapan bir ileti paylaþtý. Ardýndan okulda toplanan grup Edebiyat Fakültesi’nde toplu namaz kýlmak isteyince gerginlik yaþandý. *** Saldýranlar Hizbullahçý eþlik edenler polis Dicle Üniversitesi’nde 3 gün süren olaylarýn bilançosu aðýr oldu. Olaylarda 60 öðrenci gözaltýna alýnýrken, 1’i aðýr 7 kiþi yaralandý. Olaylarýn tanýðý olan öðrenciler, yaþadýklarýný gazetemize anlattý. Ýsminin açýklanmasýný istemeyen öðrencilerden M.G, “Yaþananlar karþýsýnda þok olduk. Olaylar çýkmýþ ve polis öðrencileri kantine kapatmýþtý. Kapýlar kilitlenmiþti. Kantinde mahsur kaldýk. Dýþarýya çýkmamýza izin verilmedi” dedi. M.G, olayýn Ýlahiyat Fakültesi öðrencilerinin Kutlu Doðum Haftasý nedeniyle daðýtmak istedikleri bildiriler üzerine çýktýðýný kaydetti. ‘SÝLAHLARI VARDI’ Dicle Üniversitesi öðrencilerinden S.M ise þunlarý anlattý: “Ýlk olaylar Mimarlýk Fakültesi’nde geliþti. 15 kiþilik bir grup kafeteryaya geldi. DÜÖ-DER üyelerinin açmýþ olduðu standýn orada bildiri daðýtmak istedi. Yurtsever öðrenciler buna izin vermedi. Bunun üzerine karþý gruptan biri yumruk attý. Sonra olay kavgaya dönüþtü. Sandalyeler uçuþtu. Ancak o grup oradan ayrýldý.” Daha sonra o grubun kalabalýk bir grupla polis eþliðinde geldiðini belirten S.M, “Tekbir getiriyorlardý. ‘Kahrolsun PKK’ þeklinde slogan atarak yürüdüler. Oradaki öðrencilerde karþýlýk verdi. Kargaþa çýktý. Bir iki öðrenci yaralandý. Gelenlerin elinde sopa, býçak hatta bazýlarýnda silah bile vardý” dedi. S.M, þöyle devam etti: “ Öðrencilere helikopterlerden gaz bombasý atýldý. Birinci sýnýf öðrencisiyim ilk kez böyle bir þey görüyorum. Saldýrýyý gerçekleþtirenler Hizbullahçýlardý. Polis de onlara eþlik etti. Okuldan ayrýlmak isteyen öðrencilerin bindiði otobüslerin bile camlarý kýrýlýp içeriye biber gazý atýldý. Bunu yapan da polisti.”Kaynak:BirGün 12 Nisan 2013 Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ daðýtýldý. Bildiride, “Biz Allah yolunda cihat etmiþ ve þehitlikle nasiplenmiþ önderimiz Þeyh Muaz-El Hatip Taburu’nun askerleri olarak Eset ve iþbirlikçilerine sesleniyoruz. Kâfire destek vermeyin. Allah yolunda olun. Yoksa baþýnýz bedeninizden Allah yolunda kesilecektir. Sen Eset köpeðinin salyasýnda abdest alan kâfir, Suriye kutsal Sünni devletinin topraklarý sizin dökülen kanlarýnýzla yunup arýnacak. Yüce Allah’ýn kolumuza vereceði kudretle hepinizin sonu yakýndýr” denildi. Pir Sultan Abdal Derneði öncülüðündeki Alevi dernekleri yasal iþlem baþlatýlmasý için savcýlýða suç duyurusunda bulundu. “Özellikle Arap Alevi kesimini ve gençlerini kýþkýrtmaya yönelik bazý oyunlarýn tezgâhlandýðýný biliyoruz” diyen CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüþ þöyle konuþtu: “Konu güvenlik güçlerimizin takibinde. Bu aþamada tepki göstermek bu provokasyonu tezgâhlayan alçaklarýn amacýna hizmet edecektir. Tüm Alevi kesimini ve özellikle gençlerimizi sakin olmaya ve araþtýrmanýn sonucunu beklemeye davet ediyorum.” ÇALIÞMA BAKANLIÐI'NIN YÜKSEK KATKILARI DEVRE DIÞI MI? "Ýþe iade davalarý, taþeron iþçinin asýl iþverenin iþçisi olduðu kararý, kýdem tazminatsýz kapý önüne konma, gasp edilmiþ sigorta primleri" gibi stratejik mevzular da "paylaþým mý" yaþanacaktý. Sendika Org'da haberin yayýnlanmasý ve tepkilerin büyümesi üzerine Çalýþma Bakanlýðý Çalýþma Genel Müdürü'nün isminin bilgisi olmadan yazýldýðýný açýklayarak konferansa katýlmayacaðýný bildirdi. Konferansýn adý da acele "Ýnsan Kaynaklarý Yönetiminde Ýþ Ýliþkilerinin SonlandýrýlmasýFesih" olarak deðiþtirildi. Belli ki kapitalist arsýzlýk Batý'da týrmandýðý son aþamada "iþten çýkartma uzmanlýðý" ve "iþten çýkartma eðitimleri" icat edip, bu sektörel hizmetlerini "hümanizma maskesiyle" pazarlamasý ülkemizde de heyecan yaratmýþtý. Sosyal duyarlýlýk abidesi, hizmet ödüllü, "insan deðerdir" yazýlý plastik tabelalarýyla mangalda kül býrakmayan sermaye çevreleri hak ve hukuk gözetmeden "iþten attýklarý onca yýllýk çalýþanlarýný" çevik kuvvet ya da kolluk güçlerine gaz-cop-direniþ çadýrý yýkýmý gibi þiddet içeren medyatik algýlarýný yönetme derdine düþmüþlerdi... Dolayýsýyla bu "alaturka yöntemlerden" Ýnsan Kaynaklarý departman "bilimselliðinde" daha ucuz emeði maliyetsiz istihdam ederken "sessizce" sokaða insan atmanýn sosyal psikolojik püf noktasýný öðreneceklerdi. Üstelik bu organizasyonda vatandaþýn iþ güvenliði, hak ve hukukunu gözetmekle ve ulusal istihdamý artýrmakla görevli Çalýþma Bakanlýðýnýn "veremeyeceði" katký da merak konusu olmuþtu... Kaynak:Akþam Adana’da Alevilerin yaþadýðý mahallelerde, cihat çaðrýsý yapan ve “Suriye Devlet Baþkaný Esad’a destek verenlerin baþýnýn gövdesinden ayrýlacaðý” gibi tehditlerin yazýlý olduðu bildiriler daðýtýldý. Alevilerin yoðun olduðu Hadýrlý, Mýdýk, Sucuzade, Havuzlubahçe, Mirzaçelebi gibi mahallelerle kent merkezindeki Küçüksaat kesiminde, “Muaz El Hatip Taburu” imzasýyla önceki gün cihat çaðrýsý yapan, tehdit ve hakaretlerin yer aladýðý bir bildiri Þirketler ve onlarýn emrindeki hükümetler, elbette pratik deðiþikliklerle yetinmediler. Sonradan gelenler tarafýndan ‘bozulacak’ geçici sistemler yerine yasalarla tarýmýn elini kolunu baðlayarak çiftçiliði tükettiler Adý, saný ve politik eðilimi fark etmez. Son yirmi-otuz yýlda hangi hükümet gelirse gelsin, önceliði tarýmýn piyasalaþtýrýlmasý ve çiftçilerin güvencelerinin yok edilmesi oldu. Elbette, bütün bu operasyonun arkasýnda uluslararasý gýda þirketleri vardý Talan yasalarý böyle çýkarýldý Þimdiye kadar anlatýlanlardan da anlaþýlacaðý gibi hükümetlerin þirket yanlýsý dýþ güdümlü politikalarýyla, çiftçilerin tasfiyesinde belli bir aþamaya gelindi. Bu politikalar her yýl en güçsüz çiftçileri mesleðinden etmek üzere iþlemekteydi. Sonunda sýra, þirketleri tarým ve gýdada tam egemen kýlmaya gelmiþti. Bu amaçla hükümet(ler) yaptýrýmlarýný sürdürmekte; kanunlar, kararnameler, yönetmelikler çýkarmaktadýr. Birlikleri kýrýp geçirdiler Tarýmsal Üretici Birlikleri Yasasý1 bu yasalardan biriydi. Þirketlerin karþýsýnda örgütsüz býrakýlan çiftçiler örgütlensin diye yasa çýkarýyoruz yanýlsamasý yaratmak için çýkarýlan Tarýmsal Üretici Birlikleri Yasasý ile esasýnda çiftçilerin birlikte davranmalarýný engellemektedir. Çünkü çýkarýlan yasa; • Birlik üyelerinin kolektif üretim yapmasýný engelliyor, • Tüm üyelerin Birliklere ortak olmasýný ancak Birliklerin üyelerinin ürettiði ürünleri iþleyebilecek sanayi tesisleri kurmasýný önlüyor, • Birliklerin üreticilerin kullandýklarý girdilerin (ilaç, gübre vb) iç veya dýþ piyasadan toptan alýp üreticilere daðýtmasýný engelliyor, • Üretici - tüketici iliþkisini kurup aracýlarý ortadan kaldýrmayý saðlayamýyor, • Çiftçiler adýna tek tek olmak kaydýyla sözleþme imzalayabilmesini, ancak tüm üyeleri adýna sözleþme imzalamasýný yasaklýyor. • Birliklerin gelirlerinden üyelerine pay daðýtýlmasýný engelliyor, • Birliklere, tarýmla ilgili olan ve onaylanmýþ uluslararasý sözleþmeleri aynen kabul etme ve gereðini yapma zorunluluðu getiriyor. Tarýmsal Üretici Birlikleri Yasasý; üreticilerin birliðini tesis edici deðil, daðýtma maksatlý çýkarýlmýþ bir yasa olarak orta yerde durmaktadýr. ABD’den alýnma yasalar Tarým Ürünleri Lisanslý Depoculuk Yasasý2 da bir baþkasýydý... Lisanslý Depoculuk Yasasý ABD’den örnek alýnmýþ bir yasadýr.3 Kaldý ki, ABD’de küçük çiftçiliðin pek kalmadýðý, tarýmýn neredeyse þirketleþtiði (þirketlerin eline geçtiði), gerçeði orta yerde dururken, söz konusu yasanýn oradan kopyalanmasý Türkiye tarýmý ve tarýmcýsýnýn ihtiyaçlarýyla doðrudan çeliþmektedir. Bir baþka gerçek de, yasanýn doðru bile kopyalanmamýþ olmasýdýr. Lisanslý Depoculuk Yasasý’nýn, ABD’de uygulanmasý ile Türkiye’de çýkarýlan yasa farklýdýr. Þöyle ki; ABD’de Lisanslý Depoculuk Kurumu: Çiftçinin/tarým þirketlerinin sorununu çözmeye ve çiftçiye kazandýrmaya kurguludur. Çünkü sýfýr faize yakýn kredi destekli, depo kirasý yok. AKP hükümetinin çýkardýðý Lisanslý Depoculuk Yasasý: Çiftçinin sorununu çözmeye deðil, þirketlere kazandýrmaya kurguludur. Çünkü ürüne karþýlýk çiftçiye ucuz kredi desteði yok. Depo kirasý var. Bu yasa, depolarda ürünlerini bekletme gücüne sahip toprak aðalarý ile þirketlere yararlý. Küçük ve orta ölçekli çiftçilerin zararýna bir yasa.4 Peþpeþe gelen yasalar • Organik Tarým Yasasý5 Organik tarým sertifikasý nasýl ürünlerin organik olduðuna dair belge ise, Organik Tarým Yasasý da tarýmýn þirketlere devir edilmesinin belgesidir. Þöyle ki; yasa, organik tarým sertifikasýný verme yetkisini devlet kuruluþlarýna deðil, çiftçilere para karþýlýðýnda hizmet verecek olan þirketlere vermiþtir. Oysa Tarým Bakanlýðý, 81 ilde Ýl Tarým Müdürlüðü ve bütün ilçelerde Ýlçe Tarým Müdürlüðü adý altýnda örgütlenmiþ yaygýn bir yapýya sahip, onbinin üzerinde eleman çalýþtýrmaktayken organik tarým sertifikasý vermekte Tarým Bakanlýðý deðil, þirketler yetkili kýlýnmýþtýr. • Tarým Sigortasý Yasasý6 Tarým Sigortasý Yasasý çýkartýlmýþ; mevzuatý çiftçileri deðil, sigorta þirketlerini gözetecek, daha da zenginleþtirecek þekilde düzenlemiþtir. Yasayla çiftçilerin ödeyeceði sigorta priminin yüzde 50’sinin devlet tarafýndan karþýlanmasý öngörülmüþ, fakat yasa bu öngörüyle çýktýktan sonra sigorta þirketleri prim oranlarýný devletin çiftçilere vereceði teþvik oranýnda yükseltmiþtir. • Tarým Kanunu7 Çiftçilere Gayri Safi Milli Hasýla’nýn yüzde 1’in altýnda destekleme yapýlmayacaðýný kanun maddesi haline getirmiþ. Daha ilk yýlda kendi çýkarttýðý kanunu uygulamamýþ, çiftçilere verilen destekler her yýl yüzde 1’in altýnda kalmýþtýr. Tarým Kanunu’nun çýktýðý yýldan bu yana hiçbir yýl kanuna uygun bir destekleme gerçekleþtirilmemiþtir. Tarým Kanunu’na göre ödenmesi gereken 65.576 Milyon TL, ödenen destekler 35.804 Milyon TL, çiftçiye eksik ödenen miktar, 27. 919 Milyon TL.8 Odayý susturmak için • Ziraat Odalarý Kanunu9 Ziraat Odalarý’na üyelik aidatlarýný arttýrma yetkisi gibi “ufak tefek”, “aðza bir parmak bal” misali denilecek kazanýmlar saðladý. AKP hükümetinin çiftçiler aleyhine, þirketlerin lehine çýkardýðý yasalarýn yapýlmasý sürecinde odanýn sessiz kalmasýný çiftçiler bu yasa ile odaya saðlanan “bir parmak bala” yormaktadýr. Ziraat Odalarý Kanunu, çiftçiler ile Ziraat odasýnýn zaten sýcak olmayan iliþkilerinin daha fazla soðumasýna neden olmuþtur. • Toprak Koruma ve Arazi Kullaným Kanunu10 Birinci sýnýf tarým arazisi üzerine izinsiz kurulmuþ olan sanayicilere af getirmenin ötesinde bir iþlevi olmamýþtýr. Tüccarý kollayan yasa • Hal Yasasý da11 bir baþka sorun. Eski hal yasasý da yeni hal yasasý da çiftçilerin ve tüketicilerin ihtiyacý olan üretimden pazara kadar uzanan sürece egemen kýlmayacak, þirketleri sahip kýlacak. Çiftçilerin bin bir güçlükle yetiþtirdiði ürünlerine hallerde bir tür yok pahasýna el konuluyor. Çiftçilerin katma deðerden yararlanmalarý hal yasasý ile engellenmektedir. Harcadýklarý emeðin karþýlýðýný alamadan, ürünlerini alan tüccarlar, ayný ürünleri 4-5 bazen altý katý fiyatla tüketicilere satabilmektedir. Yani düzenlemeler çiftçilerin ürettiði ürünlerin katma deðerini artýrmýyor. Aracýlara kazandýrýyor. Yeni yasa ile belediyelere halleri devretme yetkisi de verildi. Yani belediyeler isterlerse halleri özelleþtirilebilecek. Hallerin özelleþtirilmesi halinde þirketler, ürünün fiyatýný, malýný satmaya getiren üretici/çiftçi deðil, satýn alacak olan halin sahibi þirket belirleyecek. Hem de tek baþýna! Belediyelere haftada bir gün sadece üretici köylülerin ürünlerini getirip satabilecekleri pazar yeri saðlamasýný öngörüyor. Buna da belediyeler zorunlu tutulmuyor. Bundan sonra bildik aracýlardan çok büyük tarým ve gýda þirketleri daha da egemen olacak. Pazarlarda köylülere yüzde 20 tezgah yeri verecek. Yani köylülere, istedikleri gibi ürünlerini özgür bir biçimde tüketiciyle buluþturma hakký kýsýtlý olarak tanýnýyor. Uygulama adil deðil. Baðýmlýlýðý daha da pekiþtiren, üretici köylünün sýrtýndan sömürüyü katmerleþtiren bir yasal düzenlemedir. GDO nasýl engellenecek? Þirketlerin isteði ile Ulusal Biyogüvenlik Yasasý12 çýkarýldý. Oysa Ulusal Biyogüvenlik Yasasý doða için anayasa niteliðinde olan bir yasadýr. Ondan önce çýkarýlan Tohumculuk Kanunu ise doðanýn anayasasýna uygun bir kanun olarak çýkarýlmasý gereken bir kanundu. Yani tohumculuk þirketlerinin bastýrmasýyla Türkiye’de önce Tohumculuk Kanunu çýkarýldý ardýndan Ulusal Biyogüvenlik Yasasý çýkartýldý. Çýkarýlan Ulusal Biyogüvenlik Yasasý ile hayvan besleme amaçlý GDO’lu yem ithalatýna izin verildi. Oysa, tarým hayvan yetiþtiriciliðiyle bitkisel üretimin birlikte yapýldýðý iþin adý olduðu için GDO tarýmsal üretimde kullanýlmýyor deðil kullanýlýyor demektir. Hayvan yemi olarak kullanýlacak olan taneli yemlerin, örneðin GDO’lu mýsýrýn çiftçiler tarafýndan tohum olarak kullanýlmasýný engellemek zordur. Hayvanlarýn yeminde kullanýlan GDO’lu tohumlarýn hepsini çiðneyemeyeceði için bir kýsmýnýn gübrelerle birlikte toprakla buluþma riski vardýr. Ayrýca çocuk mamasý hariç GDO’lu ürünlerle gýda üretmek serbest býrakýldý. Köyleri ortadan kaldýrdýlar Hükümet, 13 yeni büyükþehir kurulmasýna iliþkin13 kanun çýkarttý. Kanuna göre, 16 bin 200 köy mahalleye dönüþüyor. Kapatýlacak belde sayýsý 1591 oluyor. Beldeler, sosyal, ekonomik ve kültürel yapýsýyla aslýnda köydür. Kapatýlacak beldeler de mahalleye dönüþtürülecek köylere eklendiðinde yaklaþýk 20 bine yakýn köy tasfiye edilecek. Toplam köy sayýsý 34.500’dür. Bir baþka ifadeyle köylerin yüzde 47’si halka sorulmadan ortadan kaldýrýlýyor. Kanunla nüfusun yüzde 75’i (56 milyon kiþi) þehirli yapýlýyor. Kanunun gerekçesinde “etkin, etkili, vatandaþ odaklý, katýlýmcý, saydam ve olabildiðince yerel bir yönetim anlayýþý” vurgusu var. Gerçekler öyle deðil. Gerçekler, AB’nin kýrsal nüfusu yüzde 8-10 civarýna indirin talebinin yerine getirilmesinin yanýnda kýrsalýn rantçýlara açýlmasý ve sermayenin yeni birikim alaný olarak görülmesidir. Kýrsal alanda yapýlacak olan HES’ler, Termik Santraller, (Rüzgar Enerji Santralleri-RES’ler ve Güneþ Enerji Santralleri- GES’ler için yetkiyi merkezde toplamak ve böylece hukuka çalým atarak, muhalefeti devre dýþý býrakmak, ofsayta düþürmektir. Türkiye’deki köylerin yarýsý köylülükten çýkaracak olan bu yasa ile köylülerin, ekonomik, sosyal, siyasal ve en önemlisi de kültürel haklarý ile birlikte üretme haklarý ellerinden alýnmýþ olacak. Kanuna göre; Tarým ve hayvancýlýkla uðraþan, suyu bedava kullanan, vergi muafiyetine sahip köyler; belediye sýnýrlarýna alýndýktan sonra bu haklarýný kaybedecek, köylü için hayat daha pahalý hale gelecektir. Bu yeni alanlarda yasalar gereði hayvancýlýk yapýlamayacaktýr. Köyde yaþayan insanlarýn iktisadi faaliyeti kýsýtlanacak, kültürel yaþamlarý erozyona uðrayacak. Tarýma ve gýdaya þirketlerin egemen olmasý için küçük ve orta ölçeðe sahip çiftçilerin ortadan kaldýrýlmasý gerekmektedir. Kanunla toplam köy sayýmýzýn yaklaþýk yarýsý mahalleye dönüþmüþ olacak. Yani üretici köylü olan çiftçiler tasfiye edilmiþ olacaktýr. Böylece küçük ve orta ölçekli çiftçilere deðil küresel tarým ve gýda þirketlerinin taleplerine yanýt verilmiþ olacaktýr. Kanun ile kente dahil edilecek olan köy arazileri kýymetlenecek ancak bu ranttan köylü herhangi bir pay alamayacaktýr. Üstelik baþka yer gösterilerek veya kamulaþtýrma yoluyla köylerinden sürülebilecek; yaþam alaný üzerindeki haklarýný kaybedebileceklerdir. Beldelerde ve köylerde yaþayan halka sormadan bu yönetim birimlerinin tüzel kiþiliklerini kaldýrmak demokratik deðildir. AK Parti’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Baþkan Yardýmcýsý Menderes Türel: “Avrupa Konseyi’nde (AK) 1989 senesinde imza attýðýmýz yerel yönetim özerklik þartnamesi gereðince yapýlmasý gerekenleri daha yeni yapabiliyoruz” diyor. Evet, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Þartý’na imza atan ilk ülkelerden biri Türkiye’dir. Ancak bu þart, hizmetin halka en yakýn yönetim birimlerince verilmesi ilkesi üzerine oturur. Köyler ve belde belediyeleri, halkýn yönetime ulaþmasý ve katýlmasý bakýmýndan en uygun yönetimlerdir. Belde belediyelerinin dolayýsýyla yerel halkýn yönetim/yönetme yetkisini ortadan kaldýrmak yanlýþtýr, yapýlmasý gereken idari ve mali açýdan güçlendirmektir. Ayrýca yerleþim yeri sýnýrlarý içinde yaþayanlarýn ortak sorunlarýnýn nasýl çözüleceðine, o sýnýrlar içinde yaþayanlarýn karar vermesi en doðru ve demokratik olan yöntemdir. Toplumsal açýdan deðerlendirildiðinde bu Kanun köylü ve özellikle küçük üreticiler için yýkýcý sonuçlar doðuracaktýr. Siyasi bakýmdan deðerlendirildiðinde bu Kanun, köylü, iþçi, memur ve küçük üreticiyi, küçük esnafý katýlýmcý demokrasiden tamamen uzaklaþtýracak; bunun karþýsýnda küresel ve ulusal büyük sermaye ile rantiyecileri güçlendirecektir. Özetle kanun, demokratik deðil, kâra odaklý bir yönetim modelidir. Çiftçiliði ortadan kaldýracak, tarým ve gýdaya þirketleri egemen kýlacak anti demokratik bir toplum tahayyülüdür. ******************************** (1) Bkz. Resmi Gazete, 6 Temmuz 2004, sayý 25514. (2) Bkz. Resmi Gazete, 17 Þubat 2005, sayý 25730. (3) Tarým Ürünleri Lisanslý Depoculuk Kanunu Tasarýsý’na Ýliþkin Ziraat Mühendisleri Odasý’nýn Görüþleri - 11.06.2004 (4) Kaynak: “Her 50 Saniyede Bir Çiftçi Ýflas Ediyor” Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu Broþürü, 2007 (5) Bkz. Resmi Gazete, 13 Aralýk 2004, sayý 25659. (6) Bkz. Resmi Gazete, 21 Haziran 2005, sayý 25852. (7) 25.4.2006 tarih ve 26149 sayýlý Resmi Gazete (8) Kaynak: TKB ve BÜMKO (9) R.Gazete : Tarih : 23/5/1957,† Sayý : 9614 (10) Resmi Gazete, 21 Temmuz 2005, sayý 25880. (11) 26 .3.2010 tarih ve 27533 sayýlý Resmi Gazete (12) 26.3.2010 tarih ve 27533 sayýlý Resmi Gazete (13) 6 Aralýk 2012 tarih, 6360 Sayýlý Kanun, 11.12.2012 tarih 28489 Sayýlý Resmi Gazete Kaynak:Özgür Gündem