SAYI39 - içmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi
Transkript
SAYI39 - içmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi
İçindekiler Sektörel Haberler Giriş İçmimarlar Odası’ndan Haberler Proje Üniversite Tanıtım Portre Söyleşi Makale Üniversite Haber Portre Tanıtım Proje Dünyadan Mekan Tasarım Dünyadan Ürün Tasarım Gezi Sergi Mesleki Yayınlar Kültür Sanat 6 Hüseyin Tolga Koyuncugil 37 Oğuz Yalım - Ece Yalım Söyleşisi 38 Resim ve Çizimler - Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu 43 Sertifikalı Bilirkişilik Eğitimi 46 Şube Haberler 47 Doç. Dr . Banu Tevfikler Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, İçmimarlık Bölümü, Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi 49 Atılım Üniversitesi - İçmimarlık ve Çevre Tasarım Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zühal Özcan Söyleşisi 52 Tasarımcı Yılmaz Zenger Söyleşisi, ‘Yapıtlarımı Biçimler Değil Duygular Etkiledi’ 56 Doç. Dr. Osman Demirbaş, İEÜ GSF İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları - VI ‘Bilgi’ 61 Öğr. Görevlisi Gözde Kutlu, Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü, Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi 64 Yrd. Doç. Dr. Rabia Köse Doğan, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarım Bölüm Başkanı, Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir Sanat Galerisi 69 Yrd. Doç. Dr. Zeynep Tuna Ultrav, Öğr. Gör. Thomas Keogh, Doç. Dr. Deniz Hasırcı, Araş. Gör. Seren Borvalı, Araş. Gör. Hande Atmaca, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı Üzerine DATUMM: "Türkiye'deki Modern Mobilya Tasarımı..." 72 6. Üniversite İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısı 85 Doç. Dr. Deniz Ayşe Yazıcıoğlu, İTÜ Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü, İç Mekan Tasarımının Önemli Bir Parçası Olan Mobilyanın Sıradan Malzemelerle Yeniden Biçimlenişi: Campana Kardeşler 86 Yöneten: Öğr.Gör.Dr .Şebnem Ertaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü, Konya-Sille’de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem Dahilinde Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi Konulu Tübitak 3001 Başlangıç Projesi 88 90 94 Hollanda - Amsterdam 100 İstanbul Modern, Magnum Kontakt Baskılar, VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi, Dikkat! Kaygan Zemin, Salt Beyoğlu Yüzyılların Yüzyılı Sergisi 104 110 112 Reklam İndeksi Samur Halı Ön kapak içi Işık Ahşap Ön kapak içi Yanı ACD 02 Massive Parke Sistemleri 05 Seranit Grup 07 Klassis 09 Sauna Dekor 11 Nurus 13 Bürotime 15 Çanakkale Seramik 17 DC Panel 19 Fiberli 21 Rayen Mozaik 23 Seramiksan 25 Zeyhan 27 Lucco 29 Durlum 33 Öztiryakiler (Blanco) 93 Casuel Avenue 95 Assan 97 Kastamonu Entegre 99 Lamp 83 103 Hüppe 105 Ağustos Teknoloji 109 Hamam 110 Leta Sandalye 113 Vitale Aydınlatma 115 EAE 117 Sempozyum 119 Vitale Parke 120 Tavcam Arka kapak İçi Özcan Aydınlatma Arka Kapak 4 Türkiye / Firma Haber Türkiye / Firma Haber Yeni bir teknoloji, yeni bir malzeme: Karbon Fiber K oleksiyon ve Tasarım Vakfı 26 Mart Perşembe günü, Arizona Üniversitesi İnşaat Mühendisliği ve Mekaniği Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hamid Saadatmanesh’in verdiği‘Karbon Fiber ve Kompozit Teknolojileri’başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. 50’yi aşkın tasarımcı ve mimarın konuk olduğu özel etkinlikte; aynı zamanda kompozit endüstrisinde faaliyet gösteren Dowaksa’nın FRP Direktörü olarak görev alan Saadatmanesh, uçak, otomotiv ve enerji gibi önemli sektörlerde sık tercih edilen karbon fiber malzemenin tasarım ve mimarlık alanında da kullanılabileceğinin altını çizdi. Tasarım Vakfı, böylece tasarım ve mimarlık dünyasına bu yeni teknolojik malzemeyi önererek Prof. Dr. Hamid yeni uygulama alanları açmak adına somut bir adım da atmış oldu. Faruk Malhan ev sahipliğinde Faruk Malhan Saadatmanesh gerçekleşen konferansı, Prof. Dr. Alpay Er, Atilla Kuzu, Aydan Volkan, Aziz Sarıyer, Gökhan Karakuş, Jeyan Ülkü, Levent Çırpıcı, Prof. Dr. Özlem Er gibi sektörün önemli isimleri dinledi. Karbonun inovatif bir malzeme olarak bir saç telinden ince olmasına rağmen çelikten on kat daha dayanıklı kullanımından söz eden Saadatmanesh, reçine ile birleştirilen karbonun mimari güçlendirme çalışmalarında hem hafifliği hem de dayanıklı yapısı ile geleceğin malzemesi olduğunu belirtti. Olası bir depremde oluşabilecek hasarların, yıpranmış binaların bu şekilde güçlendirilmesiyle en aza indirilebileceğinin ardından kolay uygulanabilirlik, malzemenin çevre duyarlılığıyla olan ilişkisi vurgulandı. merkezlerinin öncelikli tercihi: Saunadekor ‘Kalebodur’la mimarlar SPA PA - Wellness sektöründeki müşterilerin yoğun ilgisi ve hızlı gelişim, bu sektörde yeni arayışları Sda beraberinde getirmiştir. KlasikTürk Hamamı tekniğine uygun yapılan tasarım ve konuşuyor’ alebodur’la Mimarlar Konuşuyor toplantı dizisinin K uygulamalarımız ile kavuşulan sağlıklı arınma, Fin saunalarında uygulanan renk ve ışık terapileri ile ‘Çağdaş Türk Mimarisi: Global Ölçekte Fırsatlar ve vücudun fiziksel ve ruhsal sağlığı için buhar odalarında uygulanan ve toksin atmaya yardımcı olan Sınırlar’başlıklı son paneli, Fransa’nın Cannes kentinde aromaterapi odaları, masaj sonrası ısıtılmış koltuklarda düzenlenen dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı vücudu dinlendirme gibi güzellik ve rahatlama amaçlı MIPIM’de gerçekleştirildi. Türk mimarların uluslararası yapılan uygulamalar Saunadekor markasının, SPA alanda daha etkin olması gerektiğinin savunulduğu merkezlerindeki tercihidir. SPA alanlarının tasarımında panelde, kentin bir bütün olarak değerlendirilmesinin ve üretiminde uzmanlaşmış kurumumuz dünyanın de mimari projeleri olumlu etkilediği vurgulandı. ODTÜ önde gelen firmaları ile işbirliği yapmaktadır. Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi Saunadekor spa endüstrisinin kurucusu ve yön vericisi Güzer yönettiği panele konuşmacı olarak Türkiye’nin olarak; Türkiye çapında sektörünün bu alandaki lideri ünlü mimarları Tabanlıoğlu Mimarlık’tan Melkan Gürsel olarak tanınır. Saunadekor geleneksel yada özel spa 6 Tabanlıoğlu, Öncüoğlu Mimarlık’tan Enis Öncüoğlu ve konseptleri için; dizayn, teknik çözümleme ve bütçe İki Design’da Murat Kader katıldı. planlaması gibi konularda müşterilerine destek olur. Türkiye / Firma Haber Greenguard sahibi Bürotime’dan Runner serisi Seranit Grup iF Design ödüllerini teslim aldı İ F Design Awards tarafından Seranit Porselen ve Seranit Yapı Gereçleri ürünleri çerçevesinde 5 ödül birden kazanan Seranit Grup, ödüllerini 000 yılında Konya’da 2 Almanya’da düzenlenen törenle teslim aldı. Seranit Porselen ve Seranit kurulan Bürotime, 2 bini aşkın ürün Yapı Gereçleri ürünlerinde iF Design’dan 5 ödül birden alan Seranit Grup, çeşitliliğiyle Türkiye’nin en büyük ofis Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen iF Design Awards ödül törenine mobilyaları üreticisi. Bürotime, kısa bir süre önce en kapsamlı damgasını vurdu. Ödülleri 27 Şubat’ta düzenlenen törende iF Design sürdürülebilir bina programları (Leed/Breeam) ve kanunlar tarafından CEO’su Ralph Weigmann’dan alan Seranit Grup Başkan Yardımcısı Ece tanınmış dünya çapında kabul edilen GREENGUARD sertifikasını almaya Ceylan Baba, önemli bir başarıya daha imza atmanın hak kazanarak, Türkiye’de bu yetkinlik ve donanıma sahip ilk ofis gururunu yaşadıklarını belirtti. Ödüller ile ilgili yoğun bir mobilyaları üreticisi oldu. Bürotime, 2009’da TURQUALITY marka hazırlık süreci geçirdiklerini kaydeden Ece Ceylan Baba, geliştirme programına kabul edildi. Bürotime’ın Runner ürün grubu, “5 ödül birden almak şirketimizin dünyadaki temsili eğitim, konferans, sunum gibi farklı senaryolar içinde şekillenen bir adına çok önemli bir gurur kaynağıdır. Ödül sistem oluşturuyor. Mobil olarak kullanılan üniteleri bir araya getirerek kazananlara verilen iF logosu, oluşturulan sayısız kombinasyon, toplantıların içeriği ve yöntemi ne olağanüstü tasarımın sembolü olarak kadar hızlı değişiyorsa, uygulamada da bu rahatlığı sunuyor ve istenilen uluslararası alanda kabul görüyor. kurgu teker kilitleri ve masa bağlantı aparatlarıyla sabitleniyor. Bu yarışma, küresel ekonomilerde Tasarlanan beş farklı çalışma yüzeyi sayesinde kullanılan alan ve kullanıcı tasarımla ilgilenen kitleler için bir sayısına göre farklı kurulumlar uygulanabiliyor. Ece Ceylan Baba. fener olarak hizmet veriyor” dedi. UCCO, sektörde yenilikçi çizgileri ve üzerinde titizlikle çalışmalarını sürdürdüğü mono blok lavaboların bugünün ve yarının Lucco, kendi Lsonsuz varyasyonları, tasarım esnekliğiyle mekanların olanaklarını arttırarak geleceğin metropolüne ait her projenin ihtiyacını karşılayan çözümler sunmaktadır. Amacımız temizlik güvenlik ve güçlü yüksek standartlar kullanarak çok sayıda insanın modasını kullanımına uygun kolay temizlenilebilen görselliğin ön planda olduğu ürünleri sunmaktır. Tasarımlarımız olan mono blok yaratmak lavabolar, asma klozetler ile fotoselli pisuvarların yıkama teknolojisi sayesinde kolayca temizlenebilirken maksimum hijyen sağlar. Ev ve genel kullanım alanlarında uygulanan bu teknoloji ile şık, temiz ve daha sağlıklı mekanlar yaratmak mümkün. Metropol, isteyenlerin otel, AVM’lerde, ofis binalarından rezidanslara her mekanda ve her projede ilgi duyabileceğiniz özel seçilmiş kombinasyonlar tercihi yapmanızda yardımcı olacak olan‘LUCCO’kendi modasını yaratmak isteyenlerin tercihi olmaya devam edecektir. 8 Türkiye / Firma Haber LAMP 83, yeni fabrikasında büyümeye devam ediyor D oğru Aydınlatma felsefesi ve 52 yıllık tarihi boyunca ‘tavizsiz ve sürdürülebilir kalite’ ilkesiyle üretimine devam eden Lamp 83; artık tüm faaliyetlerini İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan yeni fabrika binasında sürdürecek. Lamp 83’ün 1963 yılında Karaköy Bankalar Caddesi’nde başlayan aydınlatma aygıtları üretimi serüveni, gelişen ve büyüyen rakamlarla başka bir boyuta taşınıyor. 8.000 m2 açık ve 14.000 m2 kapalı alana sahip olan fabrikada; 30'dan fazla ülkeye 2D1 Tasarım Toplantıları’nın üçüncüsü ‘Otel’lere büyük ilgi yapılan doğrudan markalı ihracat, yıllık 1.000.000 adedin Y apı-Endüstri Merkezi, Türkiye ve dünyadan yaratıcı yapı profesyonellerini konferans salonu ile vazgeçilmez bir Lamp 83 klasiği olan 2.000 bir araya getiren bir platform olması amacıyla düzenlemeye başladığı m2 yepyeni ‘aydınlatma simülasyon merkezi ve showroom’ alanı ‘2D1 Tasarım Toplantıları’‘otel’ teması ile devam etti. Mimarlık, içmimarlık ve da, yeni tesisle birlikte faaliyete geçiyor. üstündeki yeni üretim kapasitesi ve tümüyle modernize edilen makina/ekipmanları ile Lamp 83, ışığını parlatmayı sürdürecek. Firmanın yeni fabrika binasında; spor salonu, hobi alanı, 60 kişilik www.lamp83.com.tr tasarım disiplinlerinin önde gelen temsilcilerini yıl boyunca ‘iki ayda bir’ buluşturan en önemli etkinlik olan toplantıların üçüncüsü AKG Gazbeton sponsorluğunda ‘2D1 Otel’ alt başlığı ile 26 Mart’ta Yapı-Endüstri Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya konuşmacı olarak, MAR Mimarlık Kurucu Ortağı Gülfem Karaer, HBA İstanbul Direktörü Sayeli Uysal Ayaydın, InterContinental Hotel Groups Türkiye ve Güney Doğu Avrupa Tasarım Direktörü Hakan Özkaşıkçı ve Argos Yapı Genel Müdürü Aslı Özbay katıldı. Etkinlikte konaklama fonksiyonunun ötesinde konaklayanlara eşsiz mekan deneyimleri yaşatmayı hedefleyen ve farklı temalarla özelleşen ‘otel’ tasarımı, planlama, konsept geliştirme ve bağlamla kurduğu ilişkiler açısından mercek altına alındı. 10 Lamp 83 Aydınlatma San. ve Tic. A.Ş. Dudullu Organize Sanayi Bölgesi 2. Cadde No:22 Yukarı Dudullu / Ümraniye - İSTANBUL Tel: 0850 433 83 83 Faks: 0216 540 83 00 Türkiye / Firma Haber Banyo ve mutfak Koçtaş’tan alınır K oçtaş, 2015 Banyo&Mutfak kataloğundaki geniş ve kaliteli ürün yelpazesiyle tüketicilere kendi tarzlarını yansıtan banyo ve mutfaklara sahip olma fırsatı sunuyor. Koçtaş’ın, romantik, renkli, modern ve otantik stillerinde satışa sunduğu banyo ürünlerinde 2015’in trend renkleri olan bakır, parlak pembe ve mavi tonları öne çıkıyor. Banyo dolaplarından çeşit çeşit aksesuar setlerine, duş teknesi ve kompakt kabinlerden vitrifiye setlerine kadar, banyo denilince akla gelecek her şeyin yer aldığı Koçtaş’ın son kataloğu her zevke hitap ediyor. DC Panel farklı ayrıntılar yaratır K uruluşundan bugüne ulusal ve uluslararası platformlarda Bugünün K tasarımları ‘Tuna Ev’den ullanışlı ve modern tasarımları ile mobilya sektöründe önemli bir modern hayatın ihtiyaçlarına; yer edinen Tuna Ev, yeni tasarımı Ronda Karyola ile sezona iddalı sunduğu kaliteli hizmet ve ürünleri giriş yapıyor. Rahatlık ve konfor olgusu ile tasarlanmış olan Ronda ile, güven ve doğruluk ilkelerinden Karyola, yuvarlak hatları tasarımda tercih edilen komple döşeme vazgeçmeden yanıt veren DC vurgusu ile bulutların üstünde bir uykuya sizi hazırlıyor. Yatak Panel; değişimlere sürekli ayak başında tercih edilen hareket ve oturumu rahatlatan özel başlık açısı, uydurarak kalıcı olmayı hedefleyen kapitone uygulama ile birleşerek hem alışıldık uygulamaları farklı örnek şirketler arasındadır. İstanbul çizgilerle birleştirerek kullanımı çeşitlendiriyor. Yatak odasında kitap gayrettepe de açılan yeni merkez okumayı sevenlerin tercihi olacak Ronda; ihtiyaçları karşılamaya showroom’uyla DC Panel altında bulunan baza sistemi ile devam ediyor. Geniş depolama alanı başarılarını hizmet sektöründe sağlayan baza tasarımı ile depolama alanlarına ekstra yer ayırmaya gerek kalmıyor. 12 doğanın eşsiz güzelliklerini, Tuna Ev'in geniş kumaş hikayesini anlatan yeni ürünleriyle kartelasından istediğiniz herhangi dekorasyon sektöründe farklı bir kumaş ile tercih edebileceğiniz yaşam tarzı sunmayı hedeflemekte. Ronda Karyola ile bulutların www.tunaev.com farklı bir bakış açısı sağlayan ve üzerinde bir uyku sizleri bekliyor. Dc Panel farklı ayrıntılar yaratır. Türkiye / Firma Haber Dekorasyonda fark yaratan Atölye TrendEvim A tölye TrendEvim bir aksesuar mobilya cila atölyesi. Diğer cila atölyelerinden farkımız kuşkusuz Geleneksel Türk Ahşap Boyama Sanatı ile mobilyayı buluşturmamız. Sizlere klasik cilalı mobilyalardan tamamen farklı, estetik ve sanatsal duruşlarıyla dekoratif, hareketli günlük hayatınızı kolaylaştıran ve en önemlisi hayal gücünüzü 14 www.atolyetrendevim.com instagram.com/trendevim www.facebook.com/atolyetrendevim Zeynep Gürhan: 05313050682 kullanarak sizin tasarladığınız mobilyalar dokusu ve duruşu ince ince tasarlanarak ortaya sunuyoruz. Farklı renk ve eskitme seçenekleri, çıkıyor. TrendEvim koleksiyonu ev, iş yeri, restoran, Ev dekorasyonunda country rüzgarı Casual Avenue ile esiyor A Ülkemizde country tarzının ev tekstilinde ilk ve tek markası olan Casual Avenue, sevimli ve çekici görseller ile kendinizi mobilyanıza otel... kısacası her mekanın olmazsa olmazları, dekorasyonunun ötesinde yeni bir yaşam stili yansıtmanızı sağlıyoruz. Atölyemizde sağlığa dresuar, sehpa, komodin, komot, zigon, tv sehpa, yaratacak, yepyeni bir soluk olarak karşımıza çıkıyor. zararlı olmayan birinci sınıf akrilik ahşap boya ve masa... vs parçalardan oluşuyor. Her ürün için Kaliteli ham madde, iyi işçilik ve kusursuz tasarım cila ürünleri kullanılıyor. Aksesuarlar mdf ve saf sınırsız renk ve desen/görsel seçeneği sunuyoruz. anlayışıyla yola çıkan marka, yatak odalarından masif. Akrilik baz cilanın daha sağlam olmasını, Firma ve mağazalara, mekanın konseptine stiline banyolara kadar evlere zarif bir dokunuş katıyor. mobilyada çizilme, sararma, solma olmamasını uyan, vitrinin ilgi odağı olacak en trend renklerle Tekstil ürünlerinin yanı sıra mobilya ve dekoratif sağlıyor. Klasik atölyelerin aksine sprey/püskürtme özel koleksiyonlar hazırlıyoruz. Bireysel ürünleri de ürün yelpazesinde bulunduran Casual cila yapmıyoruz. Çalışmalarımız tamamen el müşterilerimize tamamen kendi seçimleriyle Avenue, mekan tasarımlarında abartısız bir şıklık emeği ve her detayı düşünülerek renk tonu, mobilyalarını tasarlama fırsatı ve keyfi sunuyoruz. yaratmak konusunda çok iddialı. Türkiye / Firma Haber Ortak yaratım ile var olan ‘parmak izi’ ofisler Samet’e Zow Fuarı’nda büyük ilgi G üncel iş ve çalışma kültürüne yönelik yenilikçi Koray Malhan birkaç yıldır üzerinde çalıştığı ‘Açık İş’ temasını T bir adım öteye taşıyor. Köln’de düzenlenen Orgatec Fuar’ında ilk İstanbul’da sektör profesyonellerini 7. kez defa tanıtılan yepyeni ofis serisinin Türkiye lansmanı için hazırlanan buluşturan Uluslararası Mobilya Endüstrisi, İç ürkiye’nin lider mobilya aksesuar markası öneriler sunan Koleksiyon Ofis’in Marka Direktörü Koray Malhan, ‘Açık İş’ temasıyla ortak yaratım süreçlerini sorgulayarak her SAMET, 19-22 Mart tarihleri arasında www.koleksiyon.com.tr kurum ya da firmanın ‘parmak izi’ olabilecek nitelikte kişiselleştirebileceği çalışma mekanlarının Tasarım Aksesuar ve Ekipmanları Fuarı ZOW’da, tasarım ve inovasyonu buluşturan ürünleri ile kapısını aralıyor. Malhan, İtalya’da başlayan sanat akımı Arte Povera ve bu akım içerisinde Umberto Eco’ dikkat çekti. İran, Suriye, Baltık devletleri ve tarafından yazılan devrimci bir kitap olarak tanımlanan ‘Opera Aperta’(Açık İş)’yı çıkış noktası olarak Akdeniz ülkeleri gibi komşu pazarları buluşturan belirtiyor. Opera Aperta; roman, sinema ve müzik tarihindeki tüm anlatım dizgisinin bir sıra takip ZOW Fuarı’nın ilk gününde estetik tasarımlar ile etmek zorunda olmasına getirilen ciddi bir eleştiri içeriyor. Bu akımın savunduğu ”Bir müzik ya da yenilikçi teknolojileri bir araya getiren SAMET, hikaye her icra edilişinde aynı olmak zorunda mı? Her seferinde farklı şekilde ve farklı bir örgüde icra uluslararası sektör profesyonellerinden tam not edilemez mi?” tezinden yola çıkan Malhan, bu görüşü çağdaş çalışma alanlarına taşıyarak rutine aldı. SAMET, endüstriyel tasarımcı Defne Koz ve dönüşen çalışma alanlarına alternatif bir bakış açısı getiriyor. Marco Susani ile işbirliğinin ikinci ürünü olan, Baharda renklenen tasarımlar uluslararası IF Design 2015 ödüllü ‘MonoLift ve DuoLift Kalkar Kapak Sistemleri ‘ başta olmak üzere, Defne Koz tasarımı ‘ELA’ Elastik Menteşe ış aylarının soğuğundan, dinginliğinden çıkmaya K Kapağı, Ayarlanabilir Yavaşlatıcılı Menteşe hazırlandığımız günlerde, güneşin göz kırpması ile Sistemleri IMPRO ve INVO, SLIDEA Yeni Nesil hayatımıza renk katmanında zamanı geldi elbette. Rafine Çekmece Sistemleri ile büyük ilgi gördü. yaşam tarzını tanımlayan DePadova, 50 yıllık tecrübesi ve deneyimi ile tasarım yolculuğuna devam ediyor. Tasarım üstatlarının aşk ile tasarladığı mobilya koleksiyonu 2015 ilkbahar yaz döneminde hayatımızın parçası olacak gibi. İtalyan teknolojisinin, İskandinav tarzı ile yorumlandığı marka ile tanışmak için mutlaka Acar Concepts & Design a uğranmalı. 16 www.samet.com.tr Türkiye / Firma Haber Trend kahini Lidewij Edelkoort Türkiye’de kehanetlerini açıkladı: Gelecek tasarımları zanaat üzerine kurulacak Lidewij Edelkoort ZOW İstanbul Fuarı kapsamında Türkiye’ye gelen Lidewij Edelkoort, 2016-2017 tasarım trendlerini, açıkladı. G elecek trendlerini sezme yeteneğiyle tasarım ve hakimiyetimiz arttı, ancak ürün ve el ilişkisinde iş dünyasında büyük üne sahip olan Lidewij kurduğumuz iletişim azaldı. Hayatımızda tüm yuvarlak formlarda tasarlanan nesnelerin ön plana Edelkoort, ZOW İstanbul Fuarı kapsamında eşyalardaki hisler önem kazanmaya başladı” diyerek çıkacak. Endüstriyel tasarımda kullanılan materyaller Türkiye’deydi. Edelkoort, 2016-2017 tasarım dokunma hissinin önemini vurguladı. günlük hayatın farklı alanlarına da taşınacak. Yapılan trendlerini, 20 Mart tarihinde İstanbul Fuar 18 Doğal taş ve mermer yeniden hayat bulacak, ürünleri ağır sanayi ürünü gibi göstermek ve post Merkezi’nde gerçekleşen basın toplantısıyla açıkladı. Klasik hayata dönüş başlayacak modern izlenimler ve dokunuşlarla yeniden Türkiye’de moda ve trend konusunun birbirine Akdenize özgü yaşam tarzı ile Antik Yunan, Antik yorumlamak öne çıkacak. Bu teknik tekstilden karıştırıldığını belirten Edelkoort, aslında trend Roma ve hatta Türkiye’nin geçmiş köklerine dönüş mobilyaya kadar her alanda uygulanacak. Bakır rengi konusunun giyimden, yiyeceğe, turizmden yaşama başladı. Genç tasarımcılar binlerce yıl öncesinin önümüzdeki yıllarda oldukça dikkat çeken bir kadar hayatımızın her alanında olduğunun altını çizdi. ürünlerini günümüze uyarlayarak tasarlama önerisinin pozisyona sahip olacak. Ahşap ise önümüzdeki Fabrikasyon ürüne artan talebin son bulacağını altını çizdi. El yapımı dokumanın etkisi olacak. Erkeksi yıllarda altın çağını yaşayacak. belirten Edelkoort; “Günümüzde kullandığımız detayların ön plana çıkacağı tasarımlarda, tezgahlara nesnelerde zanaat, yani elin dokunduğu ögelere dönüş ve eski usul dokuma ön plana çıkacak, keçenin Klasisizm, Duygusallık, Endüstriyalizm, Primitivizm, dönüş yaşanacaktır. Materyalizm, yeni bir dönem kullanımı artacak. Modernist yaklaşımla mobilya dahil, Materyalizm, Dışavurumculuk başlıklarında açacak. Materyale dokunduğumuzda aldığımız his, tekstil tüm diğer malzemelere uygulanacak. oluşturduğu sergi alanı, ZOW İstanbul kapsamında karar vermede majör bir etki olacak. Dijital nesnelerin Kıyafetlerin dokuları maskülen bir hal alacak ve bir ziyaretçilerle buluştu. Edelkoort’un sergi alanı hayatımıza girmesi ile 2 boyutlu nesneler üzerinde inşaatın konstüriktif yapısına sahip olacak. katılımcılar ve ziyaretçiler tarafından ilgiyle incelendi. Lidewij Edelkoort uzun yıllardır yaptığı çalışmaları Türkiye / Yeni Ürün Aura serisi ile şık ve ışıltılı banyolar S ektöre yön veren koleksiyonlarıyla her zevke hitap eden Yurtbay Seramik, farklı bir tarz oluşturmak isteyen kullanıcılar için tasarladığı Aura Serisi ile banyolara altın ve platin ışıltılı bir görünüm kazandırıyor. Aura Serisi, zarafeti ile göz dolduran çiçek desenini, altın ve platinin parlaklığını ve zenginliğini bir arada sunuyor. Banyolara asalet kazandıran seri, alışılmışın dışında bir görüntü oluşturarak dekorasyon alternatiflerinde yeni bir trend olarak karşımıza çıkıyor. Seri, 30x60 ebatında altın, platin HEWI yeni inovasyonlarını ISH 2015’te sergiledi renklerinde dekor olarak H EWI, yeni koleksiyon ve inovasyonlarını, 10-14 Mart arasında ile banyolarda şıklığı ile göz Frankfurt, Almanya’da gerçekleşen ISH 2015’te sergiledi. Alman kamaştırıyor. satışa sunuluyor. Aura, altın ve platin simin parlak ışıltısı sıhhi tesisat banyo ürünleri tedarikçisi HEWI, genel mekan, hastane ve konutlara uygun olarak tasarlanmış ürünleriyle, sıhhi tesisat sektörünün en önemli fuarı ISH’de yer aldı. ‘Red dot product design uzunluklar sunabilen lavaboların yanı sıra yeni banyo dolap K modülleri de sergilendi. Kişiye özel tasarım özgürlüğü sunan M 40 masasına dönüşen yeni ürünü ‘Vitoli Akıllı Masa’yı görücüye çıkardı. Akıllı masa, banyo dolapları, 10 farklı renk alternatifine sahip cam yüzeyleri ile firmanın İstanbul’un her iki yakasındaki showroom’larında ve online mobilya banyoları renklendirmeye hazırlanıyor. HEWI’nin fuarda sergilenen mağazası Evgor.com.tr adresinden ulaşılabilir. Özellikle büyük şehirlerde 1+1 ve en inovatif koleksiyonu ise yükseklikleri kullanıcı ihtiyaçlarına göre stüdyo tipte küçük yaşam alanlarına yönelik özel ürün koleksiyonları hazırlayan kişisel olarak ayarlanabilen S 50 Lavabo ve WC Modülleri oldu. Evgör Mobilya, yeni akıllı masasını satışa çıkardı. award’ başta olmak üzere önemli tasarım ödüllerine sahip, değişken Uzaktan kumanda ile kontrol edilebilen lavabo modülü, 30 cm aşağı-yukarı hareket kabiliyetine sahip olması sayesinde tekerlekli sandalye ile de rahatlıkla kullanılabiliyor. Birbiriyle uyumlu parçalar kavramıyla tasarlanan, 16 farklı renk alternatifi sunan Yeni Renk Konsepti ürünleri kapı kolları, banyo aksesuarları da ISH’deydi. 20 Dar alanlar için pratik çözüm üçük metrekareli ev veya ofisler için fonksiyonel çözümler sunan Evgör Mobilya, kapalı halde oturma bankı iken açıldığında çalışma veya yemek Türkiye / Yeni Ürün Doorlam kapıda moda yaratacak A ğaç ürünleri sektöründe Türkiye’nin global oyuncusu Kastamonu Entegre, yenilikçi ürünleriyle kapı panellerindeki alışkanlıkları değiştirmeye devam ediyor. Kastamonu Entegre kapıda moda akımı yaratacak yeni ürünü olan melaminli kapı paneli markası Doorlam’ı sektörün beğenisine sundu. Dört milimetre MDF üzerine dekoratif kağıt kaplı hazır paneller olan Doorlam Melaminli Kapı Panelleri, preslendikten sonra hemen ‘Ytong Mimari Fikir Yarışması’ için başvurular başladı 22 sonra kullanılabiliyor. Ekstra cila, boya gibi zaman avantajı da sağlıyor. Doorlam Melaminli işlemlere gerek bırakmayan Doorlam kapı Kapı Panelleri; Zeugma, Urartu, Likya, Sümer ve panelleri, uygulamada maliyet ve zaman Babil olmak üzere beş modelde sunuluyor. Hexagon’da bütün karşıtlıklar ahenk içinde T ve dış mekanlarda kullanılabilen ‘Hexagon’da, enilikçi ürünleriyle modern yapılaşmaya yön Y Endüstriyel Tasarım Ödülleri’nde, kaplama ve yumuşak, sıcak ve soğuk, köşeli ve yuvarlak. veren Türk Ytong, birçok başarılı projeye malzemeleri kullanımına getirdiği yenilikçi Kalebodur’un karoları 20x20 cm ve 20x60 cm imza attığı ‘Ytong Akademi’ çatısı altında, ‘20 Yıl yaklaşımdan dolayı ‘İyi Tasarım Ödülü’ne layık gibi sıra dışı ebatlardan oluşuyor. Sonra Ben Buradayken’ konulu 2015 Ytong görülen ‘Hexagon’, sıra dışı tasarımıyla ayrıcalıklı Mimari Fikir Yarışması'nı başlatıyor. Ytong bu yaşam alanları yaratıyor. Geçmiş ve modernin sene katılımcıları kendi deneyimledikleri bir zarif birlikteliğinden zamansız bir şıklık yaratan mekan için 20 yıl sonrasına dair öngörülerde Kalebodur, birbirinden bağımsız uçları bulunmaya davet ediyor. Son başvuru tarihi 22 ‘Hexagon’ serisinde bir araya getiriyor. Haziran olan yarışmanın tüm süreçleri dijital ‘Hexagon’ serisinin zengin dekorları iki farklı platform üzerinden yürütülecek ve her türlü dünyayı birleştiriyor; Bold ve Heritage. Hexagon medya türünden sunuma açık olacak. ile Akdeniz’in ruhu artık istenilen her yerde. İç ürkiye’nin en prestijli tasarım ve inovasyon organizasyonlarından ‘Design Turkey bütün renkler ve duygular birbirinin içinde; sert www.kale.com.tr Üniversite Haber / Sergi Müge Göker Paktaş’ın ‘Dört Köşe’sergisi Sakarya’da M üge Göker Paktaş’ın ikinci kişisel sergisi ‘Dört Köşe’ Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Galerisi’nde 3-16 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleşti. Göker Paktaş ikinci sergisinde; temel geometrik formlardan biri olan ‘küp’ün açınımından yola çıkmaktadır. Tasarımların dikkat çeken özelliği; ‘bir birim’den türeyen, diğer bir tanımla modüllerden oluşması, farklı mekanlarda ve işlevlerde kullanıma yönelik olmasıdır. Hayatımız boyunca çeşitli mekanlarda karşımıza çıkan, ihtiyaç Koyunluoğlu Kent Müzesi proje sergisi veren tasarımlar izleyici/kullanıcıyla aktif bir K Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İçimarlık ve deneyim yaşamamıza olanak veriyor. ilk özel müzedir. 3000 metrekarelik alana sahip Öğretim Güz Dönemi, İçmimari Proje-7 dersi müze yapısı bodrum kat, zemin kat, ara kat ve kapsamında 4.sınıf öğrencileriyle birlikte birinci kattan oluşmaktadır. 2014 yılında açılışının Koyunoğlu Kütüphane ve Müzesi, Konya Kent 30. yılını kutlayan yapıda, geçirdiği tadilatların Müzesi olarak yeniden işlevlendirme projesi dışında kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. olarak ele alınmıştır. 7 Mart 2015 tarihinde Yapının eskime sürecine girmesi ve kent için öğrenci projeleri, Koyunoğlu Kütüphane ve düşünülen Kent Müzesi projesiyle birlikte Müzesi Sergi Salonunda, Yrd.Doç.Dr. Rabia Köse konunun önemi proje dersi kapsamına Doğan’ın konuyla ilgili konferansının ardından taşınmıştır. Yapının günümüz kullanımına uygun müze müdürü, belediye yetkilileri, öğretim duyduğumuz, günlük eylemlere cevap Yrd. Doç. Müge Göker Paktaş, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü 24 Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü onya-Koyunoğlu Kütüphane ve Müzesi, Türkiye’de belediyeler tarafından kurulmuş Çevre Tasarımı Bölümü, 2014-2015 Eğitim- hale getirilerek yeniden işlevlendirme projelerinin üyeleri, öğrenciler ve geniş bir katılımcı kitlesiyle hazırlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda Selçuk sergi açılışı yapılmıştır. Üniversite Haber / Sergi Öğretim görevlisi Tonguç Tokol Marmara Üniversitesi GSF İçmimarlık Bölümü öğrencileriyle. Şeffaf+Mat tasarım sergisi Tasarım-Proje Çalışmaları sergisi T M Tokol, çeşitli oturma elemanı tasarımlarından oluşan sergisindeki geometrik form Nurten Ünansal'ın yönetiminde yapılan "Tasarım-Proje Çalışmaları" çıkışlı çalışmalarında şeffaf malzemeler ile renk etkisini birlikte kullanmış. Sergide sergisi, fakülte binası bölüm sergi alanında 25 Mart 2015 Çarşamba görselleri bulunan on oturma elemanı tasarımının beş adetinin prototipi günü izlenmeye açılmıştır. Sergi, retrospektif olarak ele alınmış, uygulanmış. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İnci yaklaşık 1990 yılından 2015 yılına kadar yapılmış çalışma örneklerini Deniz Ilgın‘Şeffaf+Mat’sergisini şöyle yorumluyor;“Tonguç Tokol, oturma içermektedir. Çeşitli yaşam alanlarında "Proje-Tasarım" örnekleriyle elemanının olasılıklarını deneyimlediği‘Şeffaf+Mat’başlıklı ikinci sergisinde bu kez beraber, tasarıma giden yolda (Doğa-İnsan-Yaşam-Çevre, Geçmişten bizleri geometrinin yanı sıra renk ve malzemenin sunduğu kontrast değerlerin Geleceğe Yaşam, Doğal-Yapay Yaşam, Teknolojik Yaşam vb) "Araştırma uyumunu gözlemlemeye davet ediyor. 10 adet oturma elemanı tasarımından Serbest Tasarım" örnek çalışmalarının sunulduğu sergide, "Fikir Proje oluşan ve beş adetinin prototip uygulamasının izlenebileceği sergide, malzemenin Çalışması" olarak, Taksim Meydan Düzenleme Projesi yer almaktadır. şeffaf ve mat değerleri renk ile yeni anlamlar kazanıyor. Bir önceki sergisinde üçgen Prof. Dr. Nurten Ünansal'ın yaptığı bir tanıtım konuşmasıyla formun olasılıklarını deneyimleyen Tokol, bu sergisinde, tasarım dilini şeffaf ve mat açılan sergi, öğrencilerin, meslek çalışanlarının ve katılımcıların olasıkları üzerinden kurguluyor ve formların bir aradalıklarını deneyimlerken yalın ilgilisi çekmiştir. 9 Nisan’a kadar devam edecek olan sergi, geometrinin güçlü dilinden uzaklaşmıyor. İkinci kişisel sergisinde, tasarıma ziyaretçilere açık olup, yaklaşımını akademik ve profesyonel deneyimlerinin süzgeçinden geçirerek ortaya Marmara Üniversitesi, koyan Tokol’un tasarımlarında denize olan tutkusunun izlerini de buluyoruz. İçmimarlık Bölümünde Denizin, insan ve karayla olan dinamik etkileşiminin izleri Tokol’un mobilya izlenebilecektir." onguç Tokol’un‘Şeffaf+Mat’adlı ikinci kişisel sergisi Caddebostan Kültür Merkezi’nde 4-19 Mart 2015 tarihleri arasında izleyicileriyle buluştu. Tonguç tasarımlarında form, renk ve malzemenin kontrast var oluşuyla somutlaşıyor”. 26 armara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, İçmimarlık Bölümü Lisansüstü eğitiminde, Prof. Dr. İçmimar / Büşra YAZICI Üniversite Haber / Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası İpekyolu Üniversiteler Birliği Konferansı (International Association of Silkroad Universities - iaSU) Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde; Uluslararası İpekyolu Üniversiteler Birliği Konferansı (International Association of Silkroad Universities - iaSU) “Archi-Cultural Interactions Through the Silkroad” 25-27 Mart 2015 U luslararası İpekyol Üniversiteler Birliği Konferansı (International Association of Silkroad Universities iaSu)’nın tematik açılış konuşması Türk mimar, mimarlık eleştirmeni ve öğretim üyesi Prof Dr. Süha Özkan tarafından yapıldı. Konferans, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü B-Konferans Salonu Salonunda gerçekleşti. Bahçeşehir Üniversitesi (Türkiye) ve Mukogawa Üniversitesi (Japonya) ortaklığında 2010 yılında mimarlık alanlarındaki tüm ekonomik etkisi ve kültürel mirasının kurulan Uluslararası İpekyolu ilgililerin katılımına açık bilincinde olarak günümüzde “Bilim Üniversiteler Birliği (International olarak yapıldı. Yolu’”projesi ile İpek Yolu’nun yeniden Association of Silkroad Universities - 28 Asya üniversiteleri iaSU)'nin üçüncü Uluslararası Konferansı arasında özellikle lisansüstü “Archi-Cultural Interactions Through the alanda akademik değişim ve canlandırılmasını amaçlamaktadır. 2011 yılı Mart ayında ilki İstanbul’da düzenlenen organizasyonun ikincisi 2012 Silkroad”, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla Bahçeşehir yılının Temmuz ayında Japonya’nın Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde 25-27 Mart Üniversitesi ve Mukogawa Üniversitesi’nin Mukogawa Üniversitesi’nde ev sahipliğinde 2015 tarihlerinde Bahçeşehir Üniversitesi ortak gayretleri ile 2009 yılında kuruluş gerçekleştirilmiştir. Düzenlenen tüm Beşiktaş Kampüsü B-Konferans Salonunda çalışmaları başlatılan Uluslararası İpekyolu konferanslarda sunulan bilimsel çalışmalar yapıldı. Prof Dr. Süha Özkan’ın gerçekleştirdiği Üniversiteler Birliği (International Association 2011’den itibaren konferansla ev sahipliğini konferans, 26 ve 27 Mart günlerinde bildiri of Silkroad Universities - iaSU), tarihi İpek yapan üniversitelerin yayınevleri tarafından sunumlarıyla devam etti. Etkilik, tasarım ve Yolu’nun Asya kıtası üzerindeki sosyo- kitaplaştırılarak paylaşılmaktadır. Firma Söyleşi / Evdema Aradığınız her şey Evdema’da Unicera Fuarı’nda bir araya geldiğimiz Evdema Kurumsal İletişim Yöneticisi Kübra Kaya İçmimar dergi’nin sorularını yanıtladı. Ahşap ve modern mutfaktan, parkeye, duvar kağıdına kadar pek çok ürünü bünyesinde barındırdıklarını dile getiren Kaya, aranılan her şeyi Evdema’da bulabileceğinizin altını çiziyor mevcuttur. Perakende mağazalarımız, merkezi Esenyurt’ta olmak üzere, Mecidiyeköy 1, Mecidiyeköy 2, Güzelce, Masko Mobilyacılar Sitesi- İkitelli ve Anadolu yakasında Kozyatağı ve Modoko’dadır. EVDEMA müşterilerine, ev dekorasyonu konusunda ihtiyaç duydukları her şeyi mağazalarımızda geniş bir Evdema’nın kuruluş öyküsünü bir de bayiliği halen İstanbul Avrupa ve Anadolu çeşitlilikte sunuyoruz. Toplamda 25.000 m2 sizden dinleyebilir miyiz? yakasında 8 ayrı önemli noktada devam teşhir alanı 12 ayrı iş kolundan 90.000 adet Firmamız, Uğur Yapı adı altında 1972 yılında etmekteyiz. ürün kalemi ile müşterilerimize hizmet İstanbul Akatlar’da kuruldu. 42 yılı aşkın bir Uğur yapı bünyesine dahil olan EVDEMA veriyoruz. süredir inşaat malzemeleri satış ve dağıtımı konsepti, uzun bir ustalık döneminin konusunda faaliyet göstermekteyiz. 1989 eseridir. Bugün İstanbul’un yedi ayrı önemli Artema, İntema Mutfak, Villeroy&Boch, yılında başlayan, Eczacıbaşı-VitrA münhasır noktasında perakende mağazalarımız Burgbard gibi dünya markalarına ait banyo, Eczacıbaşı yapı ürünleri grubunun; VitrA, seramik, armatür ve mutfak ürün gruplarının tüm çeşitlerini satışa sunuyor ve dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda Franke, Siemens, Miele, Elica, General Electric ve Blanco ankastre cihaz ürünleri perakende mağazalarda satışa sunduğumuz diğer markalardandır. EVDEMA kendi yarattığı markası VİTALE ürün grupları içerisideki aydınlatma, aksesuar, masa&sandalye, parke, doğaltaş ve duvar kağıdı ürün grupları yanında; sektörlerinde lider konumdaki Sur Çelik Kapı, Sidoorsa İç Kapı ve Kale Çelik Eşya markalarına ait ürünlerin; perakende, toptan ve projeli işler kanalı yoluyla satış ve dağıtımını gerçekleştiriyoruz. 30 Firma Söyleşi / Evdema Evdema’nın bayi sayısı ve dağıtım kanalları ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Marmara Bölge’sinde 500’e yakın VitrA tali bayii yönetimiyle birlikte Türkiye genelinde 1200 Vitale bayisi ile ürünlerimizin dağıtımını yapmaktayız. Dünya üreticileri sıralamasında 3. olan Bauformat Küchen ile de mutfak piyasasına yeni bir marka kazandırıyoruz. Ayrıca parke tarafında da yine dünyanın en ünlü banyo ve mutdak ürünleri markası Villeroy&Boch’un parke satışında Türkiye distribürötlüğünü üstlenmiş bulunuyoruz. Firmanızın Unicera Fuarı’na yönelik ne tür yenilikleri bulunuyor? Fuara 390 m2 alan ile katıldık. Fuar alanında modern, retro tarzında ahşap görünümlü söyleyebiliriz: “Değişen mimari tarzın bizi gördüğünüz tüm ürünler 2015 yeni yıl ağırlıklı mutfaklarla müşterilerinin karşısına buna yönelttiğini söyleyebilirz. Mimari konseptine aittir. 8 yıldır aralıksız aynı alanda çıkıyor. Diğer yandan Parke ve Duvar kağıdı yaklaşımlar tasarımcıyı yönlendiriyor, fuara katılıyor olmakla birlikte her yıl ürün gruplarında da birbiridnden özel ürünler tasarımcı üretimi ve üretici olarak biz de müşterilerimize farklı yenilikler sunuyoruz. yer alıyor. Yerli üretime başladığımız ve DU&KA ürünün üretimini yapıp beğeniye Gerek bayi ve projeli işler tarafında yaptığımız Türkiye’nin Duvar Kağıdı markası ile ilk kez sunuyoruz. Satış bu yönde gelişiyor.” görüşmeler, gerekse perakende UNICERA fuarında görücüye çıktığımız duvar müşterilerimizle ikili diyaloglarımız fuar kağıtlarımız tüketiciden tam not aldı. Parke de Dünyadaki yenilikleri hangi kanallardan sonrasında mutlaka olumlu olarak bize geri lamine ve laminant ürünlerde gerek kalınlık takip ediyorsunuz? dönüş sağlıyor. gerek ürün renk çeşitliliği ile aradığınız her şeyi İtalya Cersaie Seramik Fuarı, Almanya EVDEMA’da bulacağınızı kanıtladı. Ambiente Fuarı, Maison Obje Fuarı Bu yıl Evdema’da ne tür ürünler dünyadaki dekorasyon trendlerini yöneten göreceğiz, yeni yılın trendleri hakkında Üretimi nasıl yönlendiriyorsunuz? büyük organizasyonlar. Mümkün neler söylersiniz? EVDEMA olarak büyük bayiliklerimizin yanı olduğunca bu fuarlara ziyaretçi olarak EVDEMA mutfak tarafında country, klasik, sıra üretim kalemimiz olan DU&KA için şunu katılmaya özen gösteriyoruz. 31 Üniversite Haber / Sergi Zbigniew Paszkowski ile İçmimarlık üzerine Yazanlar: Doç. Dr. Deniz Hasırcı, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Prof. Zbigniew Paszkowski, West Pomeranian Teknoloji Üniversitesi [Szczecin, Polonya], Mimarlık Bölümü İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü iki yıl önce imzalanan Erasmus + Eğitim Anlaşması sayesinde ziyaret eden, Szczecin, Polonya’daki West Pomeranian Teknoloji Üniversitesi, Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Prof. Zbigniew Paszkowski, seminer ve çalıştayıyla içmimarlığın etraflıca tartışıldığı yoğun bir hafta gerçekleşmesini sağlamıştır. örnekleri üzerinde durmuştur. İçmimarlık mesleği ve tasarım sürecine yaklaşımın Türkiye ve Polonya’daki çmimarlık üzerine dört seminer veren, bir de çalıştay İ çalıştayın konusu ise“Keyif Kutusu”(Box of Pleasure) uygulamalarda oldukça düzenleyen Paszkowski, seminerler ve çalıştay başlığını taşımaktadır. Çalıştaya 45 öğrenci katılmıştır yakın olduğu belirlenmiş aracılığıyla öğrencilerin gözünde içmimarlık ve 40x40x40 cm. boyutlarından oluşan bir hacmin ve bu değerlendirmenin, mesleğinin bütüncül bir resmini çizmeyi amaçlamıştır. içine ölçekli şekilde kaliteli iç mekanlar tasarlamışlardır. verimli değişim programlarını mümkün kılacağı İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, ikinci sınıf Öğrenciler, kutuları için nasıl bir keyif deneyimi ortaya çıkmıştır. Çalıştayda, üçlü gruplar oluşturan öğrencileriyle çalışan Paszkowski’nin seminer konuları: olacağını planladıktan sonra, çalıştay sonunda tüm öğrenciler çok kısa bir sürede karton, tekstil, ahşap “Mimarlığın İçi ve Dışı,: İlişkiler, Tasarım Yaklaşımları”, kutuların detaylı şekilde tartışıldığı bir vb. malzemelerle problemi uygun ve yaratıcı şekilde “İçmimarlıkta Mantıksal ve Duygusal Özellikler”,“Işığın değerlendirme gerçekleştirilmiştir. İç mekan yanıtlayan üç boyutlu maketler gerçekleştirmiştir. İçinde”,“Tasarım Kalitesi - İç Mekan Kalitesi”nden çözümlerinde özellikle kullanıcı deneyiminin ön “Keyif Kutusu” adındaki içmimarlık tasarım oluşurken, tüm seminer konularının uygulaması olan planda olduğu kavramsal sonuçlar ortaya çıkmıştır. probleminin soyut karakterini tam olarak anlamış ve Paszkowski, bölümün iç mekan tasarımına seminerlerdeki fikirleri çekici ve efektif mekansal kavramsal ve soyut yaklaşımını başarılı bulduğunu reprezantasyona dönüştürmüşlerdir. “Paszkowski ile belirterek, yaratıcı mekanların ortaya çıkmasında bu İçmimarlık Üzerine” haftasının ortaya çıkmasını, yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir. ikinci sınıf İçmimarlık tasarım stüdyosu ekibi, Doç. Paszkowski, içmimarlık üzerine düşüncelerini İEÜ Dr. Deniz Hasırcı, Öğr. Gör. Didem Özdel, Öğr. Gör. öğrencileriyle kompakt şekilde paylaşmyı planlamıştır. Zeynep Edes, Öğr. Gör. Haluk Tatari ve Araş. Gör. Mimar olan Paszkowski, öncelikle tasarım sürecinde Hande Atmaca sağlamıştır. içmimar-mimar ilişkisini sorulamıştır. Seminer serisinde birlikte çalışma ve kaliteli bir mekanın ortaya çıkışındaki kıstas ve sorunları irdelemiştir. Önemli problemler olarak, içmimarlık ve mimarlıkta iç ve dış mekan ilişkisi, ışıkla tasarım, ve duyusal ve mantıksal özellikleri, disipline has yaklaşımlarla anlatmıştır. Zaha Hadid, Norman Foster, Coop Himelb(l)au, Renzo Piano, Polonyalı mimar ve tasarımcılar, ve kendi ofisi 32 “Urbicon”dan kaliteli mekan Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi Türkiye’deki Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi ve üreticilerini belgelemekle kalmayıp, onları tarih sayfaları Yıldırım Kocacıklıoğlu anısına... arasından bugüne taşımaktadır. Bu çalışmanın, öncelikle tasarım dünyası olmak üzere, genel olarak toplum üzerinde de“tarihi mobilya” konusunda değer oluşturma ve farkındalık yaratma anlamında, hazırlanan tüm bileşenlerin etkin bir rol üstleneceği ve yeni yapılacak olan çalışmalar için temel oluşturacağı düşünülmektedir. Herkes tarafından ulaşılabilen kapsamlı bir arşiv yaratma amacından hareketle, proje 5 ayrı bileşen olarak kurgulanmıştır. Bunlar, katalog, internet üzerinde oluşturulmuş dijital Araş.Gör. Seren Borvalı, Araş.Gör. Hande Atmaca, Doç.Dr. Deniz Hasırcı - İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü. Yrd.Doç.Dr. Zeynep Tuna Ultav, Yaşar Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Atmaca tarafından sürdürüldü. Proje danışmanlığını, Prof. Önder Küçükerman, Prof.Dr. Ali Cengizkan, arşiv, belgesel, sergi ve kolokyum şeklinde sıralanabilir. 6 Şubat tarihinde, projenin sergi açılışı öncesinde, Doç.Dr. Meltem Ö. Gürel, Yrd.Doç.Dr. H. Şebnem İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu’nda Uzunarslan, Yrd. Doç. Dr. Meltem Özkaraman Şen, ve gerçekleştirilen kolokyumda, dönemin tasarımcıları, ATUMM Dokümantasyon ve Arşivleme D Gökhan Karakuş yapmıştır. İçinde öğrenciler, grafik ve yakınları, zanaatkâr ve üreticilerinin yanı sıra, bu konuda Türkiye’de Modern Mobilya konulu bilimsel web tasarımcıları, hukukçuların da yer aldığı geniş bir çalışmalar yapan akademisyen ve tasarımcılar araştırma projesinin bir parçası olan ve 1930-1975 ekiple yürütülen proje, bundan sonra da gelişerek konuşmacı olarak yer aldı. Farklı tasarım disiplinlerinden yılları arasında Türkiye'de üretilen "modern devam ettirilecektir. Amacı tarihî/özgün mobilyalar öğrenci, akademisyen ve iş dünyasından izleyicilerin mobilyalar’dan tarihi /özgün örnekler barındıran konusunda farkındalık yaratmak olan çalışmada, 1930- katıldığı kolokyumda, davetli konuşmacı olarak ODTÜ mobilya sergisi, 6 - 24 Şubat tarihlerinde İzmir Ahmed 1975 yılları arasında Türkiye’de tasarlanmış ve üretilmiş Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali Cengizkan, Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde izleyicisiyle buluştu. olan“modern mobilyalar”, kapsamlı bir şekilde mobilya üretim sektöründeki bileşenler, mobilya tarihi, İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından desteklenen ve incelenerek, bunlara ilişkin bir dokümantasyon ve mobilya-mimarlık ilişkisi ve mobilyanın sınırları üzerine 3 yıl süren uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan arşivleme çalışması yapıldı. bir konuşma gerçekleştirdi. Düzenlenen diğer proje, Doç. Dr. Deniz Hasırcı, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Tuna Ultav, Araş. Gör. Seren Borvalı ile Araş. Gör. Hande 34 tasarımlarını, tasarımcılarını Bu konudaki çalışmaların henüz başlangıcı niteliğindeki proje, sadece bu dönem içindeki mobilya panellerde ise konuşmacılar,“Türkiye’de Modern Mobilyanın Anlamı ve Korunması”,“Türkiye’de Modern DATUMM Kolokyum Oturum 1: Türkiye’de Modern Mobilya Tasarımı: 1950’ler60’lar-70’ler”(Moderatör:Doç.Dr. Şebnem Yücel, Konuşmacılar: Prof. Sadun Ersin, Mimar Sadık Aktar, Mimar Neptün Öziş, Yard.Doç.Dr. Arıl Cansel) Mobilya Tasarımı: 1950’ler-60’lar-70’ler”ve“Türkiye’de Mobilya Üretimi: Tasarım Yaklaşımı, Teknoloji ve Malzeme”başlıkları altında, modern mobilyanın Plevne ve Mehmet İrfan Dolgun, Minas Boyacıyan ürünlerine, uzun süren ve detaylı bir literatür tarihselliği ve moderne yüklenen anlamlar, kendi hakkında oğlu İçmimar Artun Boyacıyan, Metin Atabey araştırmasıyla elde edilen bilgiler ve projenin akademik deneyimleri ya da yakınları oldukları tasarımcılar Ata ve ERSA firması hakkında ERSA firması ortağı oğlu danışmanlarıyla gerçekleştirilmiş olan görüşmeler ve üzerinden ilgili dönemlerin mobilya tasarım koşulları ve Erol Ata ve torunu Yalçın Ata olarak yer aldı. Ayrıca, Delta titiz çalışmalar yoluyla ulaşıldı. Sergi ürünleri, İzmir tarihsel olarak Türkiye’de mobilya üretimi kapsamında Mobilya firmasının kurucu ortağı ve“Dünden Bugüne Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin 5 galerisinde teknolojik ve malzemeye ilişkin etmenler üzerine Mobilya Tasarımı ve Teknolojisi”kitabının yazarı Adem sergilenip, eş zamanlı olarak çalışmanın belgeseli de bu görüşlerini bildirdiler. Kolokyumun önemli anlarından Yılmaz da belgeselde yer aldı. galerilerde izleyicilere sunuldu. biri de, Ali İnceoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı belgesel 6-24 Şubat 2015 tarihleri arasında Ahmed Adnan Projede yer alan mobilyalar,“Kurumlar, Tasarımcılar niteliğindeki filmin ilk gösterimiydi. Tarihî bir öneme Saygun Sanat Merkezi’nde izleyicisi ile buluşan serginin ve Öncü Firmalar ”olmak üzere üç ana kategori altında sahip olan belgesel, büyük beğeni topladı. küratörlüğü, Jörn Fröhlich tarafından yapıldı. 74 adet incelendi ve tüm mobilyalar, DATUMM sergi, katalog ve özgün/tarihî modern mobilyanın kendisini, 113 adet web arşivinde aynı başlıklar altında yer aldı. Sürekli projenin web sitesinde de yayınlanmakta olan, dönemin mobilya ya da mobilya grubunun ise, mobil bir fotoğraf güncellenmekte olan web arşivi, çalışma devam ettiği 15 tasarımcı, zanaatkâr, üretici ve tanıklarından oluşan, stüdyosu aracılığıyla Ali İnceoğlu tarafından çekilmiş müddetçe aktif olarak yenilenmeye devam edecektir. Ali İnceoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı bu belgeselde, olan profesyonel fotoğraflarının yer aldığı sergi Sergi süresince gösterimi yapılan ve hâlihazırda Sergide bulunan ürünler arasında, Kurumlar tasarımcılar, İçmimar Bediz Koz, Prof. Sadun Ersin, Prof. kategorisinde en geniş yeri Türkiye Büyük Millet Önder Küçükerman, İçmimar Yıldırım Kocacıklıoğlu, Meclisi’ne aldı. 1956 yılında meclis için açılmış İç Mekân Yrd.Doç.Dr. Babür Kerim İncedayı, Yrd.Doç.Dr. Yavuz Tasarımı yarışmasının birincilerinden İçmimar Prof. Irmak, Baki Aktar hakkında oğlu Mimar Sadık Aktar, Sadi Sadun Ersin tarafından A Blok dinlenme alanları için Öziş hakkında oğlu Mimar Neptün Öziş, Fikret Tan tasarlanmış olan, 20 adet mobilya ile dönemin önemli hakkında oğlu İçmimar Yalın Tan, Danyal Çiper hakkında seramik sanatçılarından Füreya Koral ile ortak yeğeni Yrd.Doç.Dr. Arıl Cansel; zanaatkârlar, Mustafa DATUMM Sergi - TBMM Mobilyaları Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi DATUMM Belgesel : Prof.Sadun Ersin (Sol-Üst)- İçmimar Bediz Koz (Sağ-Üst), Mimar Yıldırım Kocacıklıoğlu (Sol-Alt), Prof. Önder Küçükerman (Sağ-Alt). çalışmaları olan sehpalar yer aldı. Florya Atatürk Deniz 35 Tasarım Tarihi / Türkiye’de Modern Mobilyayı Koruma Üzerine: DATUMM Projesi 36 Köşkü, Seyfi Arkan ve Fazıl Aysu’nun mobilya konsoldan oluşan bir mobilya takımının fotoğrafları tasarımlarının fotoğrafları ile; Orta Doğu Teknik sergilendi. Bir diğer Ankara firması olan ve 1958’de Üniversitesi, içlerinde Güner Mutaf’ın tasarımı olan bir Metin Atabey Ata tarafından kurulmuş olan ERSA, koltuğun da yer aldığı 5 mobilya ile; Güzel Sanatlar sergide koltuk, tabure, sandalye ve çalışma masası Akademisi (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) ise, örnekleri ile sergide yerini aldı. İzmir firması olan ve Nazımi Yaver’e ait bir bank ve Zeki Kocamemi’nin tasarlayarak Akademinin atölyesinde ürettiği bir keson DATUMM Sergi - Kare Metal Mobilyaları zanaatkar Mehmet İrfan Dolgun tarafından, 1955 yılında kurulmuş olan Sim Mobilya Fabrikası firmasının ve tabure ve ayrıca bazı mobilya fotoğrafları ile sergide Yrd.Doç.Dr. Babür Kerim İncedayı’nın“Sing Sing”adlı yer aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Dil, Tarih koltuğuna ait, kendi arşivinden edinilen dönem ve Coğrafya Fakültesi mobilyaları da yine sergilenmiş fotoğrafları ve ayrıca İçmimar Fikret Tan’ın tasarlamış ve bileşenlerden oluşan ilk etabı tasarım dünyasından olan ürünler arasındaydı. Ayrıca Türkiye İş Bankası üretmiş olduğu, halen kız kardeşi tarafından oldukça olumlu tepkiler almış olup, daha önce benzeri Müzesi, T.C. Merkez Bankası ve Çınar Otel’e ait mobilya kullanılmakta olan mobilyaların kendisi ve fotoğrafları bulunmayan bir“kaynak”ve bu kapsamdaki ve fotoğraflar da kurumlar kategorisi altında yer aldı. sergide yer alan diğer ürünlerdi. dokümantasyon çalışmaları açısından ise“bir milat” Tasarımcılar kategorisinde, 1950’ler ve 1960’lardan Öncü Firmalar kategorisinde, İstanbul firmaları ise, 10 mobilyası sergide yer aldı. DATUMM projesinin yukarıda belirtilen olarak nitelendirilmiştir. Türkiye Tasarım Tarihi İçmimar Baki Aktar’ın mobilya tasarımlarına ait dönem olarak, Baki Aktar ve Fazıl Aysu tarafından 1953 yılında kapsamında belgelenmeyi ve arşivlenmeyi bekleyen fotoğrafları yer aldı.Bu çalışma için oğlu Sadık Aktar kurulmuş olan Moderno firmasının mobilya pek çok mobilyanın bulunduğu düşünülürse, bu çalışma tarafından arşivinden çıkarılan fotoğraflar ilk kez tasarımlarına ait dönem fotoğrafları, 1955 yılında Sadi henüz bir başlangıçtır teşkil etmektedir. Tarihin hızla akıp paylaşılmış olup, tarihsel açıdan önemli bir yer Öziş ve İlhan Koman tarafından (daha sonra Şadi Çalık’ın gittiği ve tasarım tarihini büyük bir hızla belgelemenin tutmaktadır. Yine aynı dönemlerden Prof. Sadun Ersin’in katılımıyla) kurulan Kare Metal’e ait 12 mobilya ve 21 önemine dikkat çekilen konuşmalarda, yapılan tasarladığı ve halen kendi evinde kullanmakta olduğu mobilyaya ait bir kısmi Neptün Öziş Arşivi’ne ait tarihî ve çalışmanın önemli bir sonucu, bu eksikliği gidermek için bir adet metal sandalye ve diğer mobilyalarına ait bugüne ait fotoğraflar, 1950’lerin sonunda Yıldırım önemli bir adım atmış olması olarak belirtilmiştir. detaylı fotoğraflar serginin dikkat çeken parçaları Kocacıklıoğlu ve Turhan Uncuoğlu tarafından kurulmuş arasında yer aldı. 1960’lar ve 1970’lerden Prof. Önder olan İnterno firmasına ait dönem fotoğraflarının yansıra; Mobilyaları, Delta Ofis Mobilyaları İzmir Büyükşehir Küçükerman’ın Kelebek Mobilya, Rüstem Paşa Külliyesi firmanın, halen Prof. Sadun Ersin’in evinde kullanılmakta Belediyesi, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi ve Pamuk Eczanesi için tasarlamış olduğu mobilyalara olan bir sehpası sergilendi. Ayrıca sergide döneminin, tarafından desteklenmiş olan DATUMM proje sergisi İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne ek olarak ERSA Ofis ait, kendi arşivinden paylaştığı dönem fotoğrafları ise, bir İstanbul’un ve Türkiye’nin ilk mobilya süpermarketi olan 24 Şubat’ta sona ermiştir. Tüm ilgililer, DATUMM diğer dikkat çeken arşiv fotoğraflarındandı. Mimar Medaş’a ait bir ahşap sandalye yer aldı. Ankara firmaları dijital arşivine, www.datumm.org adresinden Danyal Çiper’in yeğeni Yard. Doç. Dr. Arıl Cansel arasında, Bediz ve Azmi Koz tarafından 1959 yılında ulaşılabilir ve proje kapsamında arşivlenmiş tüm tarafından, 2014 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne kurulmuş olan MPD (eski adıyla Butik A) firmasına ait mobilyaları, yayınlamış olan belgesel filmi, proje bağışlanmış olan mobilyalardan 5 adedi de sergide dönem fotoğraflarının yanı sıra, günümüzde halen hakkında detaylı bilgiyi ve projenin gelecekteki yerini aldı. Yrd.Doç.Dr. Yavuz Irmak’ın 4 adet mobilyası ve kullanılmakta olan yemek masası, sandalye ve aşamalarını buradan izleyebilirler. Odamızın meslektaşlarımızla ilgili ilk kısa vadeli hedefi olan, aidatlarını ödemekte zorlanan meslektaşlarımızı icraya verme uygulamasını, yönetime gelir gelmez sona erdirdik. Gene, meslektaşlarımızla ilgili kısa vadeli hedeflerimizden olan dergimizin her üyemizin eline ulaşması için kurye şirketi ile imza karşılığı dergi dağıtımı sistemine geçilmesi konusunda anlaştık. Buna rağmen, dergi elinize ulaşmıyorsa, lütfen Odamızla irtibata geçiniz. Gene, üyelerimizin talepleri doğrultusunda, meslektaşlarımızla ilgili orta vadeli hedeflerimizden eşhur düşünce adamı Montaigne’nin de ifade ettiği üzere, M olan; interaktif, veri tabanlı, aidatlarını kolayca ödemelerine yardımcı “Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgardan fayda gelmez”. olacak bir web sitesine yönelik çalışmalarımız sonuçlanmak üzeredir. Yani belirli bir plan ve hedef doğrultusunda ilerlemeyenler, sahip Meslektaşlarımızla ilgili bir başka orta vadeli hedef olarak, aidatlarını oldukları avantajlardan da faydalanamazlar. Bu yüzden, bu dönem, ilk ödemekte zorlanan üyelerimizin borçlarının konsolidasyonuna yönelik defa oluşturduğumuz stratejik plan çerçevesinde; Odamızın pratik bir çözüm önerisi geliştirmeye çalışıyoruz. hedeflerini öncelikle, kurumsallaşma ile ilgili hedefler, Oda iç işleyişi ile Odamızın, meslek hakları ile ilgili kısa vadeli hedefi olan, talep ilgili hedefler, meslektaşlarla ilgili hedefler, meslek hakları ile ilgili ettiğimiz haklardan bazıları olan, meslektaşlarımız tarafından“imza hedefler, vb. şeklinde sınıflandırdık. Bu hedefleri ise kısa, orta ve uzun hakkı”şeklinde kavramsallaştırılan yeni proje veya tadilat projesine vadeli hedefler olarak kendi içlerinde kümelendirdik. ruhsat alırken içmimari projenin zorunlu olmasının, ve fenni mesul, Bu bağlamda, Odamızın kurumsallaşma ile ilgili, kısa vadeli hedefi yapı denetimi kuruluşunda ortak veya teknik personel, yapı olan profesyonel bir danışmanlık ve organizasyon şirketi ile sözleşme müteahhiti, şantiye şefi, danışman, kontrolör, ihale isteklisi ve yapma, bu şirketin yardımıyla stratejik plan oluşturma ve IFI ile kişiler ihalelerde anahtar teknik personel olmanın; yurtiçi ve yurtdışı hukuki değil, Oda üzerinden irtibat kurma hedeflerini gerçekleştirdik. Gene, dayanaklarını da içeren bugüne kadar ki en kapsamlı dosyasını aynı firma ile kurumsallaşma ile ilgili Odamızın orta vadeli hedefi olan hazırladık. Buna ek olarak, bu dosya ile meslek hakları ile ilgili orta Odamızın kurumsal kimliği ve bilinirliğine yönelik çalışmalarımız vadeli hedefimiz olan, devlet ve belediye yetkilileri ile haklarımızı sürmektedir. Kurumsallaşma ile ilgili uzun vadeli hedefimiz ise mesleki almak için görüşmelere başladık. Bu bağlamda, karşımıza hep eğitimde ve meslekte akreditasyon, kadın çalışmaları ve buna yönelik çıkarılan, üye sayımızın azlığı problemini çözmek için geçmişe yönelik uluslararası bir sempozyumdur. Odamızın iç işleyişi ile ilgili kısa vadeli aidatların alınmaması için Olağanüstü Genel Kurul kararı aldık. Sonuç, hedefimiz olan Oda-Şube-Temsilcilikler arasında senkronizasyonu, şimdiden HAYIR’lı olsun. faaliyetlere yönelik bir iş planı ile gerçekleştirdik. Gene, Odamızın iç Hüseyin Tolga Koyuncugil işleyişi ile ilgili orta vadeli hedefimiz olan yönetmelik hazırlama TMMOB İçmimarlar Odası 22. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı konusunda, Şantiye şefliği yönetmeliği önerimizin tamamlanmak üzere olduğunu bilmenizi isteriz. İçmimari, tasarım ve yaşam kültürü dergisi ISSN 1305-9580 TMMOB İçmimarlar Odası Adına İmtiyaz Sahibi Hüseyin Tolga Koyuncugil Yayın Kurulu İçmimar Metin Kaşo, İçmimar Sema İşbilir, Yrd. Doç. Dr. Betül Bilge Oya Şenyurt, Esra Karataş Editör Esra Karataş Portre Röportaj Esra Karataş Yrd. Doç. Dr. Betül Bilge Grafik Tasarım Meral Kal Avseren Kapak Fotoğrafı İçmimar Engin Öncüoğlu Reklam Özge Karabulut Çeviri Bilal Çölgeçen Web www.icmimar.org.tr Yapım ve Yönetim Ajans Paralel Hürriyet Mah. Dr. Cemil Bengü Cd. No: 73/3 Kağıthane 34403 Şişli Tel: 0212 291 39 00 Faks: 0212 296 07 50 Baskı Ada Ofset Matbaacılık Teks. Gıda San. Tic. Ltd. Şti Adres: Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi E Blok No: (ZE2) 1.Kat Topkapı - İST. Telefon: (0212) 567 12 42 - (0212) 567 87 77 Fax: (0212) 544 78 64 E-mail: info@adaofset.com TMMOB İçmimarlar Odası Genel Merkezi Adres: Selanik Caddesi No: 17 / 11 Kızlay - ANKARA Telefon: (0312) 441 0596 Faks: (0312) 441 0598 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın Uyarı: Derginin her hakkı saklıdır. TMMOB İçmimarlar Odası’nın ücretsiz yayınıdır. Ücret karşılığı satılamaz. Bu dergide yayımlanan her türlü yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonun, elektronik ortamlarda dahil; alıntı, yayın v e çoğaltma hakkı sadece TMMOB İçmimarlar Odası’na aittir. Dergide yer alan hiçbir yazı-fotoğrafmateryal izinli veya izinsiz çoğaltılamaz, kullanılamaz. Yayımlanan yazıların, ve yazı içeriğindeki alıntıların sorumluluğu yazarlarına, fotoğrafların sorumluluğu fotoğraflayanlara, ürün tanıtımları ve reklamların sorumluluğu ise reklam verenlere aittir. 37 Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım Tasarıma farklı açıdan bakıp, görülmeyeni görmek... Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü mezunlarından İçmimar Oğuz Yalım ve endüstri ürünleri tasarımcısı Ece Yalım’la İçmimarlık ve tasarıma bakış açılarını konuştuk. Daha önce hiç bakılmayan açılardan bakmayı tercih eden Yalım çifti, limitlerin göründüğü gibi olup olmadıklarını sorgulayıp ve tasarımlarını bu yönde geliştirdiklerini dile getirdiler 38 Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım Tasarıma olan ilginiz nasıl başladı ? Oğuz Yalım: Benim İlkokul zamanlarına dayanan mimarlığa olan ilgim ile başladı diyebilirim. İlkokul 4. Sınıf zamanlarından itibaren binaların önünden geçerken, nasıl yapıldığını merak eder, kendime göre bir anlam ve ifade bulmaya çalışırdım, daha sonralarda bu merak ve gözlemlerim özellikle içmimari tahsilimin son dönemlerinde; ama gerçek anlamda tahsilimden sonraki dönemde çok yüksek bir hızla artarak devam etti. Ece Yalım: Tasarım mesleğini aslında hayata bir bakış açısı olarak tanımlamak lazım. Yaşamın her alanında aktif bir gözlem yeteneği, problemlerin tespiti ve bunları ıslah etme çabası olarak görüyorum tasarımı. Böyle baktığınızda eğitimini almaya başlamadan çok yıllar önce bile tasarım benim hayatımda vardı. Öncelikle, oyuncaklarımda, kullandığım Ece Y. : ODTU Endüstri Ürünleri ana kadar, baktığımız, ilişki kurduğumuz, eşyalarda, odamda eksik görüp ilave ettiğim Tasarımı bölümünde lisans programını, düşündüğümüz her obje ya da her iyileştirmeler ile başladı sanırım. Sonra dış PRATT Instittute of Technology’de durumda, insan ilişkilerimizde Empati ve çevremde edindiğim deneyimler ile bu sefer İçmimarlık üzerine lisans üstü eğitimimi Tasarım Merkezci bir düşünce sistemimiz çevremi mekanları, kullanılan objeleri tamamladım. oluştu zaman içerisinde, bu aslında son derece zevkli bir bakış açısı ve düşünce sorgulamaya başladım ama o zaman bunun bir meslek olabileceği aklımın ucundan Tasarım sizin için ne ifade ediyor? sistemi, ama felsefeyi bırakıp, biraz daha geçmiyordu tabi, ta ki lisenin ortalarına kadar. Oğuz Y.: Tasarım benim için yalnızca mesleki detaya inersek; mesleki bir kavram değil bir yaşam biçimi Ece - Oğuz Y.: ‘Tasarım’, projenin Hangi okulda eğitim aldınız? haline geldi, Bu kavram şu anda kapsamı, çeşidi, boyutu ya da ölçeği ne Oğuz Y.: Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve hayatımızın tam merkezinde yer alıyor. olursa olsun, sizin ya da kullanıcının ortaya Çevre Tasarımı 1989-1993 yıllarında okudum. Her gün uyandığımız andan yatacağımız koyduğu bir ‘problem çözümüdür. Bu kimi 39 Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım zaman klasik bir villa iç mekanı, kimi zaman olduğunu düşünüyoruz. Oysa ki o alandaki limitlerimizi, malzemeleri, ultra modern bir ofis, ya bir merdiven tasarımda esas belirleyicinin özde, üreticinin beklentilerini, ulaşacağı kitleyi korkuluğu ya da bir mobilya olarak karşınıza teknoloji ve bunun malzemelere ve çok iyi değerlendirmek, iyice özümsemek çıkabilir. Bu problemin tanımlanış şeklini, detaylara hatta tasarım metotlarına ama o noktadan sonra, tamamıyla kendi estetik ile fonksiyonun dengesini ise getirdikleri olduğunu düşünüyoruz. tasarım tanımımızı getirmek bizim ortak tasarımcı belirler. Kısaca süreç içinde firmamızın kimliğini felsefemiz. Daha önce hiç bakılmayan oluştururken, başlangıç noktamız her açılardan bakıp, limitler gerçekten zaman kendi tasarım tanımımızda yatar. göründüğü gibi mi sorgularız. Bu noktada biz Artful olarak kendi kimliğimizi ortaya koyuyoruz. Bizce Hangi yaşta olursa olsun, insanları tasarımda estetik, fonksiyona asla yenilmemeli, obje ya da mekan pratik Tasarladığınız iç mekana bir tasarımcı mutlu etmek için onlara saygı olmalı, amaca hizmet etmeli ama bunun olarak yaklaşımınız nasıl olur? duyduğunuzu göstermelisiniz. Hangi yanında mutlaka zeka, duygu, mizah Ece Y.: Tasarım kimliğiniz, tasarıma bakış alanda tasarım yaparsam yapayım, oyun ve biraz da sürpriz içermelidir. açınız, farklı alanlarda aslında değişmiyor. kullanıcıyı ve ihtiyaçlarını çok önemserim. Kullanıcı / birey, tasarımın en az kendisi Ölçekler değişiyor, kullanıcı sayısı, üretim Tasarladığınız mekanın veya ürünün kadar ön planda olmalıdır. biçim değişiyor, ama her biri o kadar girift kullanıcısı, onu ne kadar önemsediğinizi alanlar ki, zaten etkileşim içinde oldukları, algılayacaktır. Günümüzde moda ve trendlerin tasarım ve dekorasyonda fazlasıyla hakim ve birbirlerini örttükleri için ortak nokta biz Oğuz Y.: Bunların ortak felsefesi, geniş bir oluyoruz aslında. Hangi konuda çalışıyorsak, kullanıcı kitlesine ulaşabilmek, tasarımda farklı noktalara dokunabilme heyecanı yaşamak ve tabii ki bunlardan keyif almak bence. İçmimarlıkla ürün tasarımını birlikte götürmek bizim için gerçekten çok keyifli. Benim bu noktadaki en önemli iki kriterimden biri tasarladığımız 40 grubumuz Ece Yalım Tasarım bir yapısı olduğuna inanıyoruz. Proje tarafından rahat kullanılabilinir nitelikte Stüdyosunu kurduk. ‘ARTFUL’ zeki bir tanımlarını aldıktan sonra, ana temayı olmasıdır. Tarzlar, projeler, moda şekilde yapılan veya tasarlanan ikimiz belirleriz, herkes fikrini değişkendir. Ancak tasarım felsefenizdeki demektir. Mekan tasarımı ile ürün oluşturmadan önce, fikirlerin uçuşacağı düşünce yapısı kalıcı olandır. Genellikle, tasarımını kol kola yürümekteyiz. Ürün platformu baştan biraz belirler, çok ütopik bir tasarım felsefesi yerine, tasarımında, halen birçok kurumsal yönlendiririz. Yani uçarken bile, bir hedef kitlenin rahatlıkla algılayabileceği firma ve kendi markamız Artful için ofis, ayağımız yere yakındır. Bu zamanı ve kullanabileceği nitelikte tasarımlar ev mobilyası, aydınlatma ve aksesuar verimli kullanmak adına gereklidir diye yapmayı tercih ederim. Tasarımcının bir tasarımları yapmaya devam ediyoruz. düşünüyoruz. Bu noktadan sonra görevi de kullanıcıya aslında ihtiyacı olan Firmamızın dokusu itibariyle ancak kendisinin henüz farkında olmadığı ekibimizin, ürün tasarımı yanında, vardır. Amaca hizmet edecek patikaları bir problemi çözümleyerek içmimarlık alanında da 18 seneyi bulan biz seçer, beraberce ürünleştirir, sunabilmesidir. İkincisi ise biraz önce profesyonel deneyime sahibiz. geliştiririz. Dolayısıyla herkes birikimi, söylediklerimden de anlaşılacağı üzere Son on senedir, değişmeyen bir herkesin tasarımcı birey olarak söz hakkı tecrübesi oranında tasarıma katkıda yalın, sade ve basit, bu benim aklıma nasıl çekirdek kadromuz var. Dolayısıyla bulunur. Farklı tasarım disiplinlerindeki gelemedi dedirtecek bir tasarım anlayışım birbirimizin dilini çok iyi anlıyoruz. birikimlerin uyumlu bir şekilde birbirini var. En azın aslında en çok olduğunu Elimizdeki projelerin yoğunluğuna göre desteklemesini de bu şekilde sağlıyoruz. savunanlardanım. Okulda bize bunu Less proje bazında bizimle devamlı çalışan is More kavramı ile öğretmişlerdi bir alt kadromuz mevcut. İç mekan firmalardan örnek vermek gerekirse; eğitmenlerimiz. Bu kavram zaman zaman projeleri ikimizin ortak tasarımlarıdır. Kale, Nurus, Arlight, Ersa, Paşabahçe farklı tartışmalar, yorumlamalar yaratsa da Her ikimiz de eskizlerimizi ayrı ayrı Mağazaları, Atlas Halı, Aryıldız, AHK, doğru kullanıldığında yani özünde doğru hazırlar daha sonra onları bir araya Bürotime, Rapido, Moonlight’ı bir kavram olduğunu düşünüyorum. getirerek ortak bir tasarım sürecinden sayabiliriz. Söyleşi / İçmimar Oğuz Yalım - Ece Yalım mekan veya ürünün son kullanıcı Ürün tasarımı konusunda çalıştığımız geçiririz. ARTFUL İçmimarlık ve Ece Yalım Design Ürün tasarımında da durum çok farklı Kendinizi nasıl geliştiriyor ve nelerle Stüdyo’nun nasıl bir çalışma sistemi değil. Ürün tasarımı bölümünde Ece besliyorsunuz? var? Ekibinizden ve çalıştığınız Yalım Design Studio ismini kullanıyoruz. Ece Y. : Dünyadaki eğilimlerin tasarımı, Kurumsal Firmalardan sözeder misiniz? Biz, bireyden çok takım çalışmasına desenleri, malzemeleri, renk kartelalarını Oğuz - Ece Y.: 1996 yılında, Artful önem veriyoruz. Çünkü takım hangi noktalarda etkilediğini dikkatle İçmimarlık Tasarım firmasını ve 2005 çalışmasının daha motive edici ve gözlemlerim. Çünkü akımlar aslında, yılında da aynı kurum altında tasarım yaratıcılığı arttıran ve sınırları zorlayan insan davranışlarındaki değişimlere bir 41 Söyleşi / İçmimar Ece - Oğuz Yalım cevap niteliğindedir. Çoğunlukla arayış içinde olan tasarımcıların farklı yaklaşımları herkesten önce denemesiyle şekillenip takip edilirler. Benim vizyonum bunlardan hiç etkilenmez demek ütopik bir yaklaşım olurdu. Ancak, aradaki altın oranı yakalamak gerekir. Kendinizi akımlara fazlasıyla kaptırmak, yaratıcılığınız kısıtlayacaktır. Buna engel olmak için izlediğim yol, akımların yanında global olarak malzeme ve teknoloji gelişmelerini iyi izlemek ve kişisel alıcılarımı, yaşamımın her anında açık tutmak şeklinde özetlenebilir. Yani arttırmaya yönelik kendimi zorluyorum. kişiler ile empati yapabilmesi, ihtiyaçlarını bir film, belgesel bir program, bir Ayrıca farklı disiplinler arasındaki bağları iyi tanımlayabilmesi açısından çok önemli. fotoğraf, resim, bir kıyafet, dans gösterisi, yakalamaya, anlamaya çalışmak, ve roman, okuduğum kitap ya da bir analojide (benzeşim) bir şeyi diğer bir malzeme bilgisine yalnız proje önüne makale, geziler, farklı kültürlerle yaşanan şey olarak görmekte ustalaşmakta geldiğinde değil sürekli olarak ilgili olmalı deneyimler, ya da çok sıradan günlük bir hedeflerim arasındadır. ve kendilerini geliştirmek zorundalar. Bu deneyim, bir aksaklık bile benim Sevdiğim bir cümle vardır: ‘Bazen en süreçte ‘merak’ ve ‘deneyim’ anahtar kelime belleğimde zincirleme bir reaksiyona yol güçlü fikirler sadece daha önce hiç kimsenin olacaktır. Deneyim kazanmanın başarılı açar ve tasarım vizyonumu besler. birleştirmeyi düşünmediği iki mevcut fikri olma yolunda zahmetli, sabır isteyen, ama bir araya getirerek ortaya çıkar.‘ kaçınılmaz bir süreç olduğunu kabul Oğuz Y.: Kendimi, merak ederek, etmeleri gerekir. okuyarak, gözlemleyerek, mümkün 42 Tasarımcı, içmimar, gelişen teknolojiye, olduğunca gezerek ve bakmaya değil Yeni mezunlara ne önerirsiniz? görmeye çalışarak geliştirmeye Oğuz-Ece Y.: Mekan tasarım süreci projeyi faktörünü çok iyi, planlı, profesyonelce çalışıyorum. Buradaki en keskin kelime alıp önünüze kağıdı koyduğunuz an kullanma yetisini mutlaka geliştirmek ‘merak’tır. Bir insanın ne kadar çok şey başlamaz. İçmimar ya da ürün tasarımcısı, zorundalar. Tek başına yeteneğin, çalışma merak ederse, o kadar çok şey yaşadığı her deyimde, seyrettiği her film ya disiplini olmadan bir kişiyi çok fazla ileri öğrenebileceğini düşünenlerdenim. da okuduğu her kitapta, alıcılarını açık götüreceğini düşünmüyoruz. Dolayısı ile en çok meraklarımı tutmalıdır. Tasarlayacağı mekanı kullanacak Okul yıllarından başlayarak zaman İçmimar Engin Öncüoğlu Engin Öncüoğlu Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümünden 1995 yılında mezun olmuştur. Çeşitli firmalarda tasarımcı, proje yardımcısı ve şantiye koordinatörü olarak görev aldıktan sonra 1997 yılından beri Öncüoğlu Mimarlık’ta Resim ve Çizimler Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu Öncüoğlu + ACP ortak ve yötenim kurulu üyesi olarak çalışmaktadır. Halen pek çok çeşitli projenin içmimari tasarımını ve koordinasyonunu gerçekleştirmekte olup, özellikle alışveriş merkezi, hastane, konut ve ofis projelerinde uzmanlaşmıştır. 43 44 Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu 45 Resim ve Çizimler / Öncüoğlu + ACP - Engin Öncüoğlu TMMOB İçmimarlar Odası / Sertifikalı Bilirkişi Eğitimi Sertifikalı Bilirkişilik eğitimi S ertifikalı Bilirkişilik Eğitimi 28 Şubat - 1 Mart Kamulaştırma Hukuku, Örnek Bilirkişi Odamız tarafından TMMOB vasıtası ile yapılacak 2015 (Cumartesi - Pazar ) tarihlerinde Ankara Raporlarının Değerlendirilmesi konuları ile olup, her yılı Aralık ayı içinde geçerli ve vize Plaza Hotel’de Samet Mobilya Aksesuarları ve gerçekleştirilmiş olup, 1 Mart 2015 Pazar günü edilmiş Sertifikalar Odamız tarafından Türk Graser Seramik’in katkılarıyla hayata geçirildi. katılan üyelerimize sertifikaları Yönetim Kurulu Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) Üyelerimiz tarafından dağıtılmıştır. gönderilerek Bilirkişilik listesine dahil edilecektir. TMMOB İçmimarlar Odası 22.Dönem Sertifikalı Bilirkişilik Eğitim Semineri 28 Şubat - 28 Şubat 2015 Cumartesi akşamı ise sonucunda yapılacak olan değerlendirmeler Bilirkişilik Eğitim Seminerimize katılan katılımıyla gerçekleştirilmiştir. neticesinde başarılı olan üyelerimize sertifikaları üyelerimiz için Gala Yemeği düzenlemiştir. Gala Sertifikalı Bilirkişilik Eğitimi, Selçukya adreslerine gönderilmiş olup, Meslek alanımız ile yemeğinde sponsorumuz Samet Mobilya Eğitim ve Danışmanlık LTD. ŞTİ aracılığı ile ilgili olarak Kamulaştırma Bilirkişiliği başvuruları Aksesuarları Pazarlama Şefi Şule Altunören yapılmış olup, eğitimler, Prof. Dr. Erkan Küçükgüngör (Hacettepe Üniversitesi Hukuk tarafından üyelerimize sunum yapılmıştır. Bilirkişilik Eğitim Seminerimize Fakültesi) Uzm. Alper BULUR (Hacettepe yoğun ilgi gösteren Üyelerimize, Üniversitesi Hukuk Fakültesi) ve Dr. Dilhun Odamızı destekleyen Samet Mobilya AYAYDIN tarafından verilmiştir. Aksesuarları ve Graser Seramik Firmalarına ve Bilirkişilik Eğitim Semineri TMMOB Mevzuatı, 46 1 Mart 2015 tarihinde yapılan sınav 1 Mart 2015 tarihlerinde doksan üyemizin Semineri düzenlemesinde bize yardımcı olan İçmimarlar Odası Mevzuatı, Borçlar Hukukunun Selçukya Eğitim ve Danışmanlık Genel Esasları, İnşaat Hukuku, HMK Çerçevesinde Organizasyon şirketi çalışanlarına İspat Hukuku, HMK Çerçevesinde Bilirkişilik, emeklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız. İ İçmimarlık ve Çevre Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde Polat Tan KTMMOB İçmimarlar Odası Y.K. Başkanı (solda), Hüseyin Koyuncugil TMMOB İçmimarlar Odası 22. Dönem Y.K. Başkanı. Kasım 2015’te üçüncüsü gerçekleşecek olan İÇMEK/İçmimarlık Eğitimi 3. Ulusal Kongresi’nin amacı eğitimde kuram ve uygulama birlikteliğini tartışmaya açmaktır. Amaca ulaşmak için; bir öğrenme ve üretme süreci olarak kabul edilerek oluşturulmak istenen tartışma platformunun kendini üreten bir zemine yerleştirilmesi uygun TMMOB İçmimarlar Odası / Haber İÇMEK İçmimarlık İçmimarlar Odası Kıbrıslı içmimarların Eğitimi 3. Ulusal Kongresi sorunlarını dinledi stanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi görülmüştür. İçmimarlık ylül 2014’de Lefkoşa’da, TMMOB E Odası YK Başkanı Polat Tan ve KKTC’deki alan katılımcıları İÇMEK/İçmimarlık İçmimarlar Odası 22. Dönem Yönetim içmimarlık bölümlerinin bölüm Eğitimi 3. Ulusal Kongresi ve Atölye Kurulu Başkanı Hüseyin Tolga başkanları ile yaptığı ilk görüşme, Çalışmaları ile eğitimde kuram ve Koyuncugil’in K.K.T.C’ deki içmimarların, meyvesini Mart 2015’te Ankara’da uygulama birlikteliğini kavramlar ve kavram ilişkileri içmimarlık bölümlerinin ve içmimarlık KTMMOB İçmimarlar Odası YK Başkanı üzerinden sorgulamaya davet ediyoruz. öğrencilerinin problemlerini öğrenmek Polat Tan ile yaptığı ikinci görüşme de, ve bu problemlerin çözümüne yönelik İçmimarların haklarını almaya yönelik birlikte çalışmak için; KTMMOB İçmimarlar birlikte çalışma kararı ile verdi. eğitiminde veya pratiğinde yer Kongre/Atölye Özet Gönderimi 13 Nisan 2015 Kongre/Atölye Kabul Bildirilmesi 15 Mayıs 2015 Kongre Tam Metin Gönderilmesi 15 Eylül 2015 Kongre/Atölye Kayıt 15 Eylül 2015 Atölye 3-4 Kasım 2015 Kongre 5-6 Kasım 2015 icmekkongre@gmail.com Kongre kapsamında düzenlenen yarışmaya, Türkiye ve KKTC Üniversitelerinin İçmimarlık/ İçmimarlık ve Çevre Tasarımı bölümlerinde lisans eğitimi gören öğrenciler 2014-2015 Güz veya Bahar Yarıyılı diploma / bitirme projeleriyle yarışmaya bireysel olarak katılabilir. Proje telsim tarihi: 5 Ekim 2015 Bilgi için; www.icmmekan.com, Orkan Z. Güzelci o.guzelci@iku.edu.tr (Soldan başlayarak) Ayşe Malyalı KTMMOB İçmimarlar Odası Y.K Üyesi, Hüseyin Koyuncugil TMMOB İçmimarlar Odası YK Başkanı, Çise Mısırlısoy KTMMOB İçmimarlar Odası Y.K Üyesi sayman, Huriye Gürdallı Yakın Doğu Üniversitesi İçmimarlık Bölüm Başkanı. 47 TMMOB İçmimarlar Odası / Haber Ankara Şube üyeleri ZOW Fuarı’nı ziyaret etti Y eşilköy İstanbul Fuar Merkezi’nde 19 - 22 kayıtlı Üyelerimiz Samet Mobilya Aksesuarları ve Mart 2015 tarihleri arasında düzenlenen ASD Laminat firmalarının sponsorluğunda fuarı ZOW 7. Uluslararası Mobilya Endüstrisi İç Tasarım ziyaret ettiler. Fuar kapsamında tüm katılımcı Aksesuar ve Ekipmanları Fuarı kapsamında, firmaların stantları ziyaret edilirken, tasarım ve iş TMMOB İçmimarlar Odası Ankara Şubesine dünyasında büyük üne sahip olan Lidewij Edelkoort, Tasarımcı Adnan Serbest ve Mimar Yılmaz Zenger ile de söyleşiler düzenlendi. 21 Mart 2015 Cumartesi akşamı ise Samet Endüstriyel Tasarımcı Adnan Serbest. Mobilya Aksesuarları’ nın katkılarıyla yemek düzenlendi. Yemekte Odamız adına Yönetim Kurulu Üyemiz Hasan Hüseyin Çetinkaya ve Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Emrah Kaymak Samet Mobilya Aksesuarları Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Saldıray Kızıltan’a plaket sunarken İzmir Şube Lidewij Edelkoort, Zow Türkiye Genel Müdürü Aykut Engin ve Samet Mobilya Aksesuarları Pazarlama Şefi Şule Altunören. 48 Yönetim Kurulu ise yeni fabrikalarında kullanılmak üzere iki adet tablo hediye ettiler. Yılmaz Zenger İçmimarlar Odası üyeleriyle. Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi Yöneten: Doç.Dr. Banu Tevfikler Çavuşoğlu M ekan kavramı, içmimarinin ana konusu olarak ele alındığında karşımıza tanımlı bir hacim çıkar. Bu tanımlı hacimin kapsamındaki alanın işlevi ve sınırlılıkları belirlidir. Mekanın esas belirleyicileri, içeriğinde yer alan eylemlere yönelik işlevler grubudur. Diğer bir deyişle, çok boyutlu gerekçeler/gereksinimlerle belirlenebilen işlevlerin kurgulandığı hacimler, üç boyutlu örgütlenmelerdir mekanlar. Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi, İçmimarlık Lisans Programında ikinci sınıf ikinci yarıyılında yer alan tasarım stüdyosu dersi (ITAS202) özelinde, mekanın fiziksel tanımının ötesinde anlamsal bir iletişim platform olarak karakter/atmosfer geliştirme; ve yanal Ayşe Özgü Birler - Macun Evi. sirkülasyonla birlikte düşey sirkülasyonu da sağlama koşullarının olmazsa olmaz kriterler Projenin özünde de belirtildiği gibi olarak içerikte yer alması kurgulanır. Bu Lefkoşa’nın yaşamsal/kültürel en önemli bağlamda, ITAS202 kapsamında 2014-15 güz yerlerinden birisi olan, alışveriş ve eğlence döneminde ele alınan proje, ‘Kıbrıs’ın aksı Dereboyu’nda yapımı yeni bitmiş olan ve geleneksel tatları’na yönelik bir dükkan’ bugünün yaşam koşullarına yönelik bir olarak -üretim olanaklarını ve tadıma yönelik içerikte hizmet edecek farklı fonksiyonların düzenlemeyi de içerecek, ya da seçilen konu şekillenmeye başladığı yenilikçi bir Alışveriş dükkan tasarımı istenmiştir. Bu anlamda, ders özelinde farklılaşan bir başka fonksiyonu da Merkezi olarak başkentin sosyal yaşamında özelinde, DAÜ İçmimarlık Bölümünün vizyon barındıracak şekilde- kurgulanmış olup, önemli bir yer tutan ’Dereboyu Avenue’da, ve misyonunda yer verdiği mesleğinin öğrencilerin bu geleneksel tatlar mekanına ana dayanağının satış/alım-satım üzerinden evrensel tanımındaki değerlerle zamanın güncel bir yorum geliştirmesi beklenmiştir. bir etkileşim mekanı olduğu vurgulanan bir gereksinimlerine göre sürekli yenilenen; Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi Doğu Akdeniz Üniversitesi, İçmimarlık Bölümü 49 Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi eğitim, araştırma, uygulama arasındaki ilişkiyi giriş algısı ve ayrıca üst kod ile giriş katı ilişkisi olduğunu görmekteyiz. Projedeki esas benimseyen; ilişik tasarım alanlarıyla, farklı gibi düzenlemeler tasarımın bütünsel meydan okumalardan birisi, bu geleneksel kurum / kuruluşlarla ortak çalışmalara açık bir yaklaşım adaptasyonu sayesinde sağlanacağı içeriği günümüz yaşamının bir parçası model benimsenmiştir. Bu doğrultuda, bahsi konusunda net beklentiler, öğrencilere yapacak güncel işlev ve görünümle geçen Dereboyu Avenue’nun yatırımcıları da aktarılmıştır. buluşturmak olacaktır. Bunun için de projeyi gönülden desteklemiş, yürütülmesi Geleneksel Yiyecekler, bir kültür öğesi öğrencilerden gelenekteki tatları çok iyi için tüm kolaylıkları sağlamışlardır. Tasarım olarak karşımıza çıkan en belirgin konulardan araştırmaları, tarihini/yapılışını/tüketim sürecinde, tasarlanan bu dükkânın, ne çeşit birisidir. Örneğin Kıbrıs’ta makarnanın şekillerini/gerekli ekipmanı/vb. bilmeleri veya nasıl bir dükkân olacağına, hangi üzerine mutlaka hellim/nor’un rendelenerek istenmiştir. Ancak ve ancak derinlemesine bir alt/yan fonksiyonları içereceğine, kullanıcısı konulmasının -ki bunun da içerisine kuru bilgi ile günümüz yaşam koşulları için bir kitlesine, kullanım aralığına, nasıl bir atmosfer nane eklenir- bilimsel bir çalışma ile yorum geliştirilebileceği konusu üzerinde gerektirdiğine her öğrencinin kendi Kıbrıs’taki Venedik dönemine kadar giden bir hassasiyetle durulmuştur. senaryosuna bağlı olarak karar vermesi alışkanlık olduğunu açığa çıkarmaktadır. Bu Kıbrıs, küçük bir ada olmasına karşın beklenmiştir. Bu bağlamda kullanıcı/lar için bağlamda yukarıda açıklanan dönem proje tarihsel süreçte ev sahipliği yaptığı farklı bilindik dükkan kurgularının sorgulanması, konusu, içmimarlık alanında önemli bir yer kültürlere bağlı olarak barındırdığı birçok alternatif önerilerin getirilmesi, farklı tutan, üzerine eğilinmesi gereken değerli bir kültürel katman sayesinde oldukça zengin bir fonksiyonel ve mekansal ilişkilerin konudur. Günümüzde, globalleşmiş yeme-içme çeşitliliğine ve kültürüne sahiptir. denenmesi hedef alınmıştır. Tanımlı bir giriş, dünyamızda, yerel açılımlar önem kazanmış; Öğrencilerden, listelenmiş yiyecek vitrin, dükkanın adı ve hangi karakterlerle yerel tatlar da bu önemde ‘yere özgü’lüğün gruplarından yaptıkları seçimlere yönelik nereye yazılacacağı gibi detayların yanında; bir sembolü olmuştur. Genelde, el yordamı yaratıcı mekân fikirleri geliştirmeleri ödeme noktası, ıslak hacim, ürün teşhir ünite ile yapılan mekanlarda yine gelenekselin beklenmiştir: Tasarlanacak dükkânın esas mekanları, ürün depolama alanları; senaryo tekrar ettiği fiziksel çevreler oluşturulmuş ürünü aşağıdakilerden seçilmiştir: doğrultusunda eğer gerekli ise, • Meyve ve Sebze Grubu: Reçel / oturma/dinlenme/sohbet etme/v.b. Macun/ mekan/ları, iç-dış mekan bağlantıları Yağ/Pekmez/Şarap/Likör/Sucuk/diğer. gibi farklı ihtiyaçlara yönelik - Zeytin mekanlar, ana mekan kurgusunun - Harup ihtiyaçlarında belirleyici olacağına - Üzüm vurgu yapılmıştır. Esnek mekan - Babutsa çözüm ve önerileri, mekanın - Nar ismi, dış mekan kullanımı, - Patates Çetin Uysal - 4 Mevsim Macun. 50 bağlantıları, aydınlatma, ergonometri, eğitim modeliyle; sorgulayıcı, girişimci, • Kahve Grubu mekansal ilişkiler ve tasarım elemanlarına ek çağdaş düşünebilen; teorik alt yapı • Süt Grubu: Hellim/Nor/Kaymak olarak; mevcut bina ve fonksiyon analizi, desteğiyle yaratıcılığı uygulamaya mekanın fonksiyonel şeması, giriş ve aktarabilen, bilgiye ulaşma yöntemlerine Yağı/Yoğurt/Peynir/diğer.. • Tahıl/Un Grubu: sende/mezanin katı ilişkisi, iç-dış ilişkisi, işaretle teknolojiyi kullanabilen, insan ve Hellimli/Zeytinli/Kafes/Peksemet/Kurabiye cephe tasarımı ile ilgili konuları başarılı bir çevreye duyarlı, mesleki etik değerlere sahip (İçi Dolu, Kayık Pasta, Garavolli,..)/diğer.. bütün oluşturmak anlamında içmimarlar yetiştirmek hedeflenilmiş; ve ITAS deney/im/leme yoluyla öğrenciler mekanın 202 Tasarim Stüdyosu’nun ana projesi olan anlam boyutu üzerine yoğunlaşmış bir ‘dükkan’ konusunda, çok çeşitli bağlamsal • Yemek Grubu: (Molohiya/Makarna Bulli/Bidda Badadez/Köfte/Herse,...)/diğer.. Belirtilen tasarım konusu üzerinden, çalışma yöntemine yönlendirilmiş oldular. faktörleri ele almayı gerektiren bir tasarım tasarım prensipleri, Dönem boyunca, tasarım sürecindeki tüm çalışması yürütülmüş olup, keyifli ve konsept/yaklaşım/konuyu ele alış ekseni, aşamalarda güçlü ve verimli bir öğrenci- heyecanlı bir süreçle tasarımı öğrenme renk ve dokunun mekansal etkileri, konuyla öğretim elemanı ilişkisine dayalı bire bir yolunda başarılı adımlar atılmıştır. Ekin Ercan - Hellimli. Furkan Yazaroğlu - Kahveci. Proje / Kıbrıs’ın Yerel Tatlarına Yönelik Evrensel Bir Dükkan Tasarımı Deneyimi - Susam (Tahin/Helva/Pastelli/diğer..) Nejat Galip - 62. 51 Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi Atılım Üniversitesi Ön sıra soldan sağa doğru: Prof. Dr. Yüksel Bingöl, Öğr. Gör. Çağrı Bulhaz, Öğr. Gör. İsmet Elker, Prof. Dr. Cüneyt Elker, Prof. Dr. Zühal Özcan Arş. Gör. Gizem Sazan, Arş. Gör. Gökçe Aykaç, Öğr. Gör. Nazlı Yıldırım Öğr. Gör. Kıvanç Kitapçı, 2. sıra soldan sağa doğru: Öğr. Gör. Sarper Erokay Yrd. Doç. Dr. Çılga Resuloğlu, Öğr. Gör. Burcu Karakuş, Öğr. Gör. Gülşah Başok Prof. Dr. Tanju Gültekin, Yrd. Doç. Dr. Elif Güneş, Prof. Dr. Ziya Utkutuğ, Öğr. Gör. Aydoğan Ünsün, Öğr. Gör. Ferhat Eröz, Son sıra soldan sağa doğru: Öğr. Gör. Hüseyin Koyuncugil, Öğr. Gör. İpek Bilgiç, Yrd. Doç. Dr. Feray Ünlü, Öğr. Gör. Begüm Alkan, Öğr. Gör. dr. Ceren Özmen. ‘Ülke standartlarını yükseltebilecek mezunlar vermek istiyoruz’ Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zühal Özcan İçmimar dergi’nin sorularını yanıtladı. Özcan, Üniversite olarak her insanda var olan yaratıcılık becerisinin açığa çıkarılmasını ve her mezununa araştırmacı bir kimlik kazandırmayı amaçladıklarını söyledi. Disiplinlerarası çalışabilecek donanımda mezun vermek kurumun öncelikleri arasında yerini alıyor 52 Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ne kadar süredir Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Başkanlığı yapıyorsunuz? Lisans eğitimimi ADMMA Mimarlık Bölümü’nde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimimi ODTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü’nde tamamladım. Akademik hayata 1983’te Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nde başladım. Uzmanlık alanım kentsel koruma olmakla birlikte, gerek Devlet Öğrencileriniz ile yaptığınız projeler yaklaşımını, bakış açısını nasıl hakkında bilgi verebilir misiniz? tanımlarsınız? Mesleki eğitim-öğretim açısından projelerimiz Atılım Üniversitesi’nin İçmimarlığa yaklaşımını her yıl belli temalar çerçevesinde tasarım ile uygulamayı eşdeğer düzeyde biçimlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu tema gerçekleştirebilecek tasarımcılar yetiştirmek birinci yılda uygulanan Temel Tasarım şeklinde özetleyebiliriz. Özgün tasarımları dersinden başlayarak tüm İç Mekân Tasarımı işlev gereklerini gözardı etmeden, çağdaş Stüdyoları’nda, o stüdyonun eğitim gerekleri teknik ve sanatı dengeli bir biçimde ve düzeyi çerçevesinde ele alınarak kullanabilecek bilgi ile donatan bir program uygulanmaktadır. Temalar arasında belli başlı yaklaşımı benimsendiği özellikle başlıkları “Engelsiz Bir Dünya için, Herkes için belirtilmelidir. Tasarım”, “Sürdürülebilir Bir Dünya için… Çevreye Duyarlı Tasarım ve “Toplum için n Prof.Dr.Zühal Özca Bölüm olarak önünüze koyduğunuz Tasarım” şeklinde sayabiliriz. Her stüdyo hedefler nelerdir? belirlenen tema çerçevesinde konu ile ilgili Atılım Üniversitesi İçmimarlık Bölümü’nün mekânsal sorunları çözmeye çalışan bir Üniversiteleri’nde gerek Ankara’daki Vakıf hedefi, her insanın içinde var olduğuna tasarım programı ve süreci uygulamaktadır. Üniversiteleri’nin Şehir ve Bölge Planlama, inandığımız yaratıcılık becerisinin açığa Böylece bir anafikir çerçevesinde farklı işlevleri Mimarlık ve İçmimarlık Bölümlerinde çıkarılmasının, bu mesleğin gerektirdiği olan mekânların tasarımı çalışılmaktadır. öğretim üyesi olarak eğitimde, Bölüm düzeyde her mezununa kazandırılmış Başkanı, Dekan Yardımcılığı gibi olmasıdır. Öğrencilerimize araştırmacı bir öğrencilerimizin sadece iç mekân basamaklarda da idareci olarak görev aldım. kişilik kazandırmak, disiplinler arası tasarımında değil, bu mekânlarla birebir çalışabilecek bilgi ve beceri ile donatmak da ilişkide olan yakın çevrenin de tasarım bu hedefi takip etmektedir. konuları içerisinde yer almasının önemli 2013 yılından bu tarafa Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nün Başkanlığı’nı üstlenmiş Bir diğer hedefimiz de dünyaya açılmak, Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi Atılım Üniversitesi’nin içmimarlığa Bölümümüzün adından yola çıkarak, bulunduğuna işaret etmek gerekir. bulunuyorum. Bununla birlikte bir yurt dışındaki benzer okullarla akademisyen olarak araştırma bağlantılarımızı artırmaktır. Özellikle Erasmus Üniversite olarak nasıl bir öğrenci profili projelerinde, yayın faaliyetlerinde ve anlaşmalarıyla Avrupa’daki ve diğer işbirlikleri oluşturmak istiyorsunuz? eğitimde görev almak, her zaman kapsamında da Amerika, Kanada ve Öncelikle mesleğin onurunu koruyan, meslek idarecilikten daha önde gördüğüm ve Avustralya’daki birçok benzer bölümle sorumluluğu taşıyan, yeniliklere açık, çağdaş keyif aldığım çalışma biçimi olmuştur. iletişime geçmek öngörülmektedir. tasarımcılar yetiştirmek hedefimizdir. 53 Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi 54 İçmimarlık mesleğinin sanat, teknik ve Kaç öğrenciniz ve öğretim öğretim görevlisi ile 2 araştırma yaratıcılık alanlarının kesişme noktasında elemanınız/üyeniz var? görevlisinden oluşmaktadır. Fakültemizin konumlanması nedeniyle öğrencilerimizin Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Mimarlık, Endüstri Ürünleri Tasarımı ve Grafik çağdaş teknolojiyi takip eden, mesleğin Tasarımı Bölümü’de halen öğrenim gören Tasarımı Bölümlerinde kadrolu olan ve ikisi gerektirdiği kültürel altyapıya ve beğeni 256 öğrenci var. Bölümüzün tam zamanlı profesör, ikisi de yardımcı doçent olmak olgunluğuna sahip bireyler olması gerektiğini öğretim elemanları 3 profesör, 3 yardımcı üzere 4 kadrolu öğretim üyesi de ders asla göz ardı etmiyoruz. Amacımız ülke doçent, biri doktorasını tamamlamış olan 3 bazında görev almaktadır. Eğitim kadromuzu standartlarını yükseltebilecek, mesleki açıdan 18 yarı zamanlı öğretim elemanı ile donanımlı ve sektördeki gelişmeleri yakından desteklemekteyiz. Yarı zamanlı öğretim izleyen ve uygulayabilen, ve gelişkin bir elemanları arasında akademisyenler kadar tasarım duyarlılığına sahip mezunlar mesleki alanda önemli yeri olan verebilmektir. profesyoneller de yer alıyor. Öğrencilerimizin içmimarlıkla ilgili diğer Üniversitemizin Sosyal Bilimler disiplinlerle gerekli bağları kurabilmeleri sadece Enstitüsü’ne bağlı İçmimarlık ve Çevre eğitim programımızın değil, geliştirmeye Tasarımı Anabilim Dalı’nda İçmimarlık ve bu çalıştığımız akademik kadromuzun profilinin de meslek ile ilgili dallarda lisans eğitimi almış önemli bir parçasını oluşturmaktadır. kişilere Yüksek Lisans eğitimi de verilmektedir. Üniversite Tanıtım / Atılım Üniversitesi Diğer İçmimarlık bölümleriyle ilişkileriniz ne düzeyde, ortak projeler üretebiliyor musunuz? Bölümümüz İçmimarlar Odası ve İçmimarlık Eğitimi veren okulların Bölüm Başkanları ile birlikte yürütülen Bölüm Başkanları toplantılarına düzenli olarak katılmaya ve katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Bölüm öğretim elemanları, öğrenciler arasındaki işbirliğini artırabilmek amacıyla Üniversitenizin İçmimarlar Odası’na bakışı öğrencilerimizin daha mezun olmadan İçmimarlık Öğrenci Buluşması etkinliklerini nasıl, birlikte yürüttüğünüz çalışmalarınız önce her platformda birlikte olmaları için desteklemekte ve öğrencilerimizle birlikte bu var mı? gayret sarfediyoruz. Örneğin, 2014 yılında etkinliklerde yer almakta, diğer okulların Atılım Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre İçmimarlar Odası’nın düzenlediği “World öğrencileri ile bağ kurmaya özen Tasarımı Bölümü, İçmimarlar Odası ile Interiors Day” isimli organizasyona göstermektedirler. Ankara’daki diğer yakın ilişkiler kurmaya önem vermektedir. İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü ve Üniversitelerin İçmimarlık bölümleriyle ortak Oda’nın öncelikle Başkanı olmak üzere Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü’nün öğrenci projeleri yürütmek, meslekle ilgili birçok aktif elemanı da yarı zamanlı ortaklaşa tasarladığı ve ürettiği “Balmumu öğrencilerinin donanımlarını geliştirecek kadromuz arasında yer almaktadır. Baskılı Akustik Panel Tasarımı” içerikli workshoplar organize etmek için görüşmeler Öğrencilerimize mezuniyetleri sonrasında atölye çalışması ile katılım halindeyiz. Önümüzdeki akademik bağlı oldukları meslek odasının nasıl ve ne gerçekleşmiştir.Bu yönde yakın bir dönemlerde bu projeleri hayata geçirmek için oranda katkılı olduğu konusunda bilgi gelecekte başka ortak projelerde yer çalışmaları sürdürmekteyiz. verilmektedir. İçmimarlar Odası ile almak şeklinde girişimlerimiz de var. 55 Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger 56 ‘Yapıtlarımı biçimler değil duygular etkiledi’ Yrd. Doç. Dr. Umut Şumnu Pek çok alanda tasarım yapan ünlü tasarımcı Yılmaz Zenger, zihnini farklı alanların etkilerine açtığını, bu alışkanlığın yapıtlarının özgünlüğünün de güvencesi olduğunu söylüyor. Yapıtlarını, biçimlerin değil duyguların etkilediğinin altını çizen Zenger, bir alandan diğerine ancak duyguları taşıyabilirsiniz diyor Bize eğitiminizi anlatır mısınız? halini görüyorum kitapta. Kafamdaki pek Eğitiminiz sırasında hangi hocalardan çok sorumun cevabını buluyorum. ders aldınız, sizin tasarım Süleymaniye camiine, defalarca yaklaşımınızı etkileyen hocalarınız babaannem götürmüştü, arkadaşımla da kim(ler)di? gittik birkaç kez, yolumuzun üstünde... O İTÜ Mimarlık mezunuyum. En başta Emin gün gidip tekrar yeni bilgilerimin ışığında Onat, Nezih Eldem, Kemali Söylemezoğlu, inceledim. daha sonra asistanlığını yaptım ve Caminin içini, boşluğunu ilk kez doktoramı onunla tamamladım, Doğan hissediyorum, ve bina, bu boşluk Kuban, Orhan Safa, Kemal Ahmet Aru en üzerinde bir giysi gibi görünüyor çok feyz aldığım isimlerdi. gözüme. O an akışkanlığı fark ettiğimi Sorunuz, beni tasarımcı olarak yıllar sonra anladım. Kısacası Sinan, biçimlendiren eğitimim ise eğer, benim ilk tasarım hocam. Mimarlık ‘çocukluğumdan başlar’ demem gerek. eğitimimle Frank Lloyd Wright’ı 6 yaşımda okumayı, Beyazıt camii keşfettim. Falling Water, mimariye yanında Sahaflar Çarşısı’nda resim bakışımı netleştirip, pekiştirdi. Yüklerin altlarını okuma çabasıyla öğrendim. bina kesitlerinden akışının ardından, En yakın arkadaşımın babası Beyazıt akışkan mekanları, organik mimariyi fark camii baş müezzini, aynı zamanda Hattat, ettim. Mimari ya da mobilya fark etmez. dolayısıyla çarşıda itibarımız üst düzeyde Mekan mimarinin içinde süregider, ve her kitabı karıştırmak olası. Yapıları, mobilyada dışa doğru genişler. Biçim, bir özellikle camileri incelemeye meraklıyım. nesneye organik demek için yetmez, onu Camilerde kubbeden başlayarak bunca gerçek kılacak olan, var edeceği taşın ağırlığı, nasıl temele kadar iner, duygulardır. Şöyle diyor Malevich, beyaz anlamaya çabalıyordum. Sahaflar üstünde beyaz tablosuyla ilgili: “Boş bir çarşısında yaşlı bir dükkan sahibi, eski kare değil, nesnesizlik duygusudur yazı bir kitabın resim altlarını benim için burada sergilenen, sadece duygulardır okuyor. Süleymaniye camiinin kesilmiş gerçek olan.’’ gelişmelerini nasıl takip ediyordunuz? 1950’lerin başındaki Türkiye’den söz ediyorsunuz. Sadece iki dergi gelirdi, onlardan biri mimariyle, l'Architecture d'Aujourd'hui diğeri sanatla ilgili, Aujourd'hui. İkisi de Fransızca ve ilgi alanımda sadece mimari vardı. Resim 1 Yurt dışında kendinize örnek aldığınız tasarımcılar kimlerdi? Resim 2 Warner Panton’un Panton Chair’i hem tasarım olarak Yılmaz Zenger imzalı Imac koltuk, Ohio’daki müzenin ana salonda, Panton Chair’le yan yana seçkin yapıtlar arasında sergilendi. hem de malzemenin imkanlarını iyi Panton Chair ile karşılaştırıldığında, bana göre, Temel tasarım dersi veriyor ona dersle ilgili ilginç değerlendirmesiyle çok etkili bulurum ve bazı oturmayı fiberglas, bacak ve tabanı alüminyum yöntemler öneriyorum. Çok çabuk kaynaşıyoruz. tasarımlarımda ondan esintilerin yer almasına bile yapmalarıyla, kullanılan malzemenin yeteneklerine Mobilya tasarladığımı öğrenince, Porche’nin çabaladım. Yaşamımdaki en hoş sürprizlerden biri saygı duymamış tasarımlar olduğunu düşündüm o koltuklarını da tasarlayan endüstri tasarımcısı yakın de 2000’lerin başında çağdaş tasarımın bütün zaman. O dönem Orta Avrupa’da özellikle daktilo arkadaşıymış ona yazmış birkaç yüz A4 sayfadan önemli yapıtları Ohio’da müzede sergilenirken, Imac iskemleleri için geliştirilen iskemlelerde, fiberglas’ın oluşan bir dosya geliyor. Son derece ayrıntılı bir koltuğumun (resim 1) ana salondaki seçkin yapıtlar bedeni saran biçimlere imkan vermesi, bu yeni anatomi kitabına benziyor ama her ayrıntı mobilya arasında yer almasından daha fazla Panton Chair ile tanımlanan ergonomiyle birçok ülkeden benzer beden ilişkisi bağlamında kurgulanmış. Kitaptaki yan yana sergilenmesinden çok etkilendim (resim 2). ürünlere fırsat yarattı. Benim bilgileri zihnime kazımam birkaç ayımı benzer tasarımlar aldı. Birçok ünlü tasarımcının bile mobilya Charles Eames, Saarinen gibi tasarımcıların yapmamın temel nedeni, kesitinde kullandığı değişmez şablonları organik tasarım anlayışından fazlasıyla daha doğrusunu yapmaktı var. Benimse hemen her mobilyamda etkilendiğinizi düşünüyorum. Sizce organik ve daha doğru olduğuna boyutlar farklılaşır. Benim inancım, her tasarım neden gerekli ve tasarım sürecine nasıl inandığım için yaptım da. mobilya klişelerden bağımsız bir farklılık getiriyor? (Resim 3). şekillenmekte ise kendi boyutlarını da Her ikisinin de 1940’da Modern Sanatlar Müzesi’nin organik tasarım yarışmasındaki başarısı aslında Alvar 1966’da İTÜ Mimarlık fısıldar. Hatta üretim yöntemini de. Ben Fakültesi’nin modelaj özgün olmamın rotasını böyle çizdim. Aalto’nun geliştirdiği yeni ahşap presleme tekniğinin kürsüsünü 5 hoca ile zaferidir. Fiberglas mobilyalarına gelince, malzemeyi paylaşıyoruz. Bunlardan biri yakından tanıdıkça, fazlasıyla etkilenmek bir yana ünlü bir Alman heykeltraş. Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger Üniversitede okurken yurt dışındaki tasarım Amerikalılardan ilk 3 boyutlu modelleme belgesi alan kişilerden biri olmama karşın, Resim 3 kendi tasarımlarımı, heykellerimde de 57 Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger olduğu gibi ellerimle gözümün önünde biçimlendiririm. Tasarım hayallerle başlayıp yavaş yavaş netleşmeli ki oluşumunun her aşamasına, kısaca sürece hakim olabilelim. Bilgisayar ise net sonuçlarla başlar. Kısaca başlangıçla sonuç oldukça örtüşür. Her başlangıç bir anlamda sonlanmadır orada. Yine de sürekli modelleme yapıyorum. Kafamdakileri işçilerim dahil birilerine kabaca anlatabilmek adına. Üretilen kendi tasarımımsa, hemen her zaman, modelden önemli derecede farklılaşır. “Birçok ünlü tasarımcının bile mobilya kesitinde kullandığı değişmez şablonları var. Benimse hemen her mobilyamda boyutlar farklılaşır. Benim inancım, her mobilya klişelerden bağımsız şekillenmekte ise kendi boyutlarını da fısıldar. Hatta üretim yöntemini de. Ben özgün olmamın rotasını böyle çizdim” İlk tasarımımdan bu yana doğal olarak uygulamalarda, hemen hiçbiri projem istediğimce hayata geçmeyince, beni mimarlıktan ancak ölüm ayırır derken, içim parçalanarak üstelik yapmamaya yemin edip, mimarlıktan vazgeçtim ve kendi başıma bitirebilme olanağım olduğunu bildiğim mobilya üretmeye karar verdim. Böylece tasarladıklarımın tam istediğimce hayata geçmesine, kimse engel olamayacaktı. Profesyonelce üreteceğim bu ilk mobilyamın, önce malzemesinden, cam takviyeli plastikten söz etmeliyim. sürdürdüğüm her şeye akıl yürütmeyle başlamak Altmışlarda özel bir araştırmam nedeniyle tasarımlarımı dış etkilerden önemli düzeyde plastik ağırlıklı yeni malzemelerde ilgim ve bilgim koruyan bir yöntemdi. Bunu daha iyi anlatmak için çok yoğunlaşmıştı. Bu bir dizi malzemenin içinden tasarımcı olmadan önceki tasarımlarımın hikayesini özellikle birinin. FRP, fiberglas reinforced plastic, bir anlatmalıyım. 17, 18 yaşımdayım. Amcamın yanında yanıyla bana aşırı derecede heyecan verici geldi. yaşıyorum ve çok küçükte olsa, ilk kez müstakil bir İsrail, Mısır, Brezilya gibi gelişmekte kararlı, odam oldu, evde sadece kanepeler var ve bir Resim 4 koltuğa sahip olmam gerekti. Mahallede bir demirci endüstriyel geçmişleri, altyapıları, kalkınmışlıkları olmayan ülkelerin, bu malzemenin, ilk yatırımı çok var, üretime merakımdan dost olduk.12-13 mm’lik Koltuğum için, katladığım kalın örtüyü sırttan getirip düşük olan üretim yöntemlerine uygunluğuyla yeni kare kesitli dolu demirler kullanıyor. Kaynak da açılı kollara sarıp, iki uçlardan gelen kısımlarını ve az sayılı taleplerde, gelişmiş ülkelerle rekabet öğrenmek istiyorum. Kendi koltuğumu, onun oturmada üst üste birbirine dikerek sabitledim. Nasıl şansı yaratmasıydı. Bende malzemenin peşine kullandığı demir çubuklarla yapıp yapamayacağımı rahat desteklenir kollarım, nerelerden tutmalıyım ki düştüm, edindim, denedim ve nitekim ilk ustaya sordum. Tamam dedi ama, boyunun kolay kaldırayım, nasıl daha az bağlantıyla ayakta mobilyamın modelinde, kalıbında, üretiminde ölçüsünü alacaksın dercesine sırıtıyor. Sırt ve oturma tutarım. Sadece akıl yürütme fırsatım vardı. kullanabildim. Tam bir karşı çıkış tasarımıydı. O yeri için, ip salıncak yapışımı anımsadım. Önce 58 Ortaklar, işverenler, alicengiz oyunları, ne okul projelerim ne elim boş dönmediğim konkurlarda, Kırkların sonunda, böylece farkında olmadan dönem için alışılmadık derecede alçak ve laubali çarşafları boyuna 4 kez katlayıp yeterince tasarımcı oldum, ihtiyaçtan (resim 4). Bu koltuğu denecek kadar rahat oturmaya yatkın. Bir döner sağlamlaştırır, ön ve arka ipleri oturacak kadar kumaşını değiştirip yıllarca yazlıklarda kullandım. koltuk istediğimden henüz Saarinen’den haberdar aralayıp çarşafı etrafından sarar, uçları üst üste Mimarlığı kazanınca, aynı malzeme, aynı yöntem, olmadan içgüdüsel olarak çan ayak kullandım yerleştirip üstüne oturunca salıncak tamamlanırdı. çizim masamı ürettim. (resim 5). Tam 49 yıl sonra ilginç bir olayla bu alır. Kısaca fiberglas diye bilinen cam takviyeli ben son derece gelişmiş bir beton hazırlayıp sadece polyester en yaygın kullanımı olandan çok en çok 3mm’den başlayan kalınlıkta bir heykel döktüm. Bir bilinendir. Ben elli yılı aşkın üretim sürecimde kadın bedeni (resim 8) . Ondan daha organik ne tasarımlarım için ağırlıklı olarak bu 3 aileden onlarca olabilir. Özel katkı maddelerini tekrar temin değişik türü kullanageldim. edebilirsem mobilyada dökebilirim. Organik forma Resim 5 Termo plastikler ki, plastik denince halk uygun başka malzemelerde var. Plastiğin nezdinde hemen sadece onlar bilinir, ısıyla biçim potansiyeline gelince, bir şeyin ayırdına varmalıyız. değiştiren eritilip yeniden kullanılabilen koltuğum inanılmaz bir şekilde gündeme düştü. Hepsi plastik başlığı altına çekilmeye alışılmış bu malzemelerdir ve çoğunlukla en sıradan ve Atölyemde Aziz Sarıyer’in Milano’ya gidecek grup, temelde 2 çok farklı malzeme yapısıdır. Biri kalitesiz mobilya ve ıvır zıvırla çokça tüketildiler. koleksiyonunun ilk örneklerini üretiyorum. Gidip termo plastikler, diğeri termoset reçinalardır Şimdilerde bu plastiklerin önünde devasa bir gelen fazlalaşmıştı ve oturacak koltuk eksiğini (thermoset resin). Thermoset resin’lerde melamin kullanım alanı açılıyor. Gerçekte yaklaşık yirmi yıl görüp işçilerime, çatıdan eski mobilya fenol gibi sadece endüstriyel yöntemle tüketilenler önceden başlayan bugün birdenbire gündeme çöplüğünden döşemeye gidebilecek birkaç koltuk dışında 3 büyük malzeme grubu vardır. Polyester yerleşip 3D printer adıyla ünlenen bir üretim bulun dedim bu ilk koltuğumdan 2 tane bulup polyurethan ve epoxy aileleri. Her birinde son yönteminin - bir üretim devrimi demek yanlış boyamış ve döşemecinin gelip alması için kapının derece farklı özellikleri olan onlarca malzeme yer olmaz- geleceğin en ciddi termo plastik tüketicisi yakınına bırakmışlar. Aziz bu koltuğu görünce çok Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger biçimleri tek malzemeye hapsetmek olur. Nitekim Resim 7 etkilendiğini söyleyip Milano’ya gidecek koleksiyona eklemek istedi. Böylece 40 yılın ardından Milano’da öylesine ilgi çekmiş ki Aziz’in firması Derin’e tam sayfa yer veren yabancı dergilerden birinde sadece benim koltuğum (resim 6), bir diğerinde de diğer 3 tasarımla birlikte Genç Türkler başlığı altında yer aldığında (resim 7), ben yetmişli yaşlarımın sonuna yaklaşıyordum. Organik Tasarım plastik malzeme ile neredeyse ayrılmaz bir bütün. Sizce plastiğin Zenger 70’li yaşlarının sonundayken, 40 yıl önce yaptığı koltuklar İtalyan basınında Genç Türkler başlığı altında yer bulmuş kendine. tasarımda özellikle de mobilya tasarımındaki potansiyeli nedir? Ben bu denli bütünlük görmüyorum. Bu organik Resim 6 59 Portre Söyleşi / Tasarımcı Yılmaz Zenger olması öngörülüyor. Bir tahmine göre 2020’de dünyadaki termo plastiğin 2 milyar tonunu 3D printer’lar hammadde olarak tüketecek. Termoset’lerin ancak ufak bir bölümü mobilyada tüketiliyor. 14 yıldır üniversitelerde derslerim de, konferanslarımda geleceğin malzeme ve üretim yöntemlerini anlatıyorum. Şunu söyleyebilirim organik tasarımın daha bugünden mimariye “Tasarım hayallerle başlayıp yavaş yavaş netleşmeli ki oluşumunun her aşamasına kısaca sürece hakim olabilelim. Bilgisayar ise net sonuçlarla başlar. Kısaca başlangıçla sonuç oldukça örtüşür. Her başlangıç bir anlamda sonlanmadır orada” modadan, animasyondan, belgeselden, mekaniğe pek çok alanda tasarım yaptım. Her seferinde ipuçlarımı başka alanlarda arayıp, zihnimi sadece başka alanların etkilerine açtım. Bu alışkanlığım yapıtlarımın özgünlüğünün de güvencesi oldu. Böylece yapıtlarımı, biçimler değil, duygular etkiledi. Bir alandan diğerine genelde ancak duyguları taşıyabilirsiniz. kadar uzanmış olması, gelecekte bugüne kadar organik biçimlerde tüketilebilen malzemelerin yerini alacak çok çeşitli malzemenin üretime Sizce mobilya tasarımı alanında dünyanın katılması kaçınılmaz kılacak. neresindeyiz? Birleşik kaplar misali. Artısıyla eksisiyle, diğer İlk plastik mobilyaları tasarladığınız dönemde alanlardaki çizgimizden farklı bir yerde malzemenin üretim teknolojisini ve durmadığımızı düşünüyorum. Ne var ki doğuyla uygulamadaki zorlukları anlatır mısınız? Resim 8 Ünlü Fransız cam üreticisi Saint-Gobain’de hem cam batı arasına sıkışmış olmanın mobilyayla ilişkilerimize bile yansıyan garabetleri var. Birkaç elyafı üretildiği hem de bütün üretim tekniklerinin bana yaradı. Kısacası, uygulama kalitemiz hiçbir yıl önce Karim Rashid, Zow fuarında bir konuşma uygulandığı bilgisine ulaştım. Kısa bir süre sonra zaman gelişmiş ülke standartlarının gerisinde yapıyor. Sahneye tercümeyi yapacak hanım için, bütün tekniklerin, sanırım yüze yakın 6X9 fotoğraf kalmadı. Yaşadığımız en önemli zorluk, Anadol benim bel kaymamı tedavi için üretip sonuç kağıtlarına basılmış ayrıntılı fotoğrafları, arkalarına arabalarının düşük kaliteli üretim tercihiyle aldığım en ergonomik koltuğumu koymuşlar. En malzeme oran vs. ye kadar her bilgi el yazısıyla yaygınlaşan kötü reklam ve haksız rekabettir. Ayrıca çok satılan en rahat koltuklarımdan biri. Oturma eklenmiş halde, elime ulaştı. İtalya’dan ithal, farklı orada kötü üretim alışkanlıkları edinip başka kısminin önü arkasına göre alışılmıştan biraz gramaj ve dokumada cam elyafları cam ipliklerle, yerlerde çalışanlarla başka üretimlere de yayıldı. daha yüksek (resim 8). Bu hanımefendi koltuğa Fiberglas bir bakıma betonarme gibidir en oturmak yerine, hanım hanımcık oturma hemen hemen bütün üretim yöntemlerini deneme mükemmel ile en pespaye uygulama arasındaki içgüdüsüyle olmalı, adeta uç kısma deyim fırsatım oldu. Teorik olarak en doğru olanı üretim en önemli fark basit üretim bilgileri ve uyulması yerindeyse tünedi ve salona dönüp, her kimse pratiğimde de titizlikle uygulama alışkanlığımı o kaçınılmaz kurallardır. bu koltuğun tasarımcısı son derece rahatsız dedi. İsrail’den gelme polyester bulabildim ve böylece günden bugüne süregeldi. Daha sonra polyester 60 tasarımcı var. Etkilendiklerime gelince ben Mobilyalar bedensel ilişki kurduğumuz üretmeye başlayan, Dewilüx firmasının Şimdi etkilendiğiniz tasarımcıları söyler misiniz? nesnelerdir ve başarılı bir ilişkinin en temel kuralı uzmanlarıyla iletişim kurmam, hem onlara hem Sadece bazı yapıtlarını beğendiğim pek çok karşı tarafı anlamaktır. U International Federation of Interior anlayış gibi açıktır; genellikle de biçimsel ve Osman DEMİRBAŞ Architects/Designers)’nun 2011 yılında yayınladığı İç sistematiktir. Felsefede, bilginin yapısı, doğası, Mekânlar Deklarasyonu (Interiors Decleration) (1) kökeni ve boyutlarının çalışılmasıyla ilgili alana kapsamında ortaya çıkan yazı dizisinin sonuna epistemoloji adı verilmektedir. Ünlü filozof Plato yaklaştığımız bu yazıda bilgi kavramı ele alınmıştır. bilgi kavramını “gerekçeli gerçek düşünce” olarak Serinin daha önceki yazılarında olduğu gibi, kavram tanımlamaktadır (Heidegger, 2013). Bilginin genel anlamı üzerinden bir tartışma başlatarak, oluşabilmesi için düşünce kaçınılmazdır ancak Deklarasyon kapsamında içmimarlık ve içmimar düşünülenin bilgiye dönüştürülmesi için gerçek üzerinden değerlendirilmektedir. olması gerekir ve bu gerçek düşünce yaşamla ilintili Türk Dil Kurumu Sözlüğüne bilgi kelimesini; olduğu sürece gerçeklik kazanabilir. İşte bu • İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve kavramın tanımında da yer alan deneyim, beceri, ilkelerin bütünü, bilgi, malumat; • Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf; • İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf; • (felsefe) Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler; kavrayış ve aşinalıkla doğrudan ilişkilidir. Feyerabend (Preston, ed., 1999) tasarlanmış, düşünülmüş ve ortaya çıkarılan bilginin aslında ideal bir görüşe yönelen bir süreç olmadığını, daha çok sürekli büyüyen bir olasılıklar okyanusu olduğunu vurgular. Bu olasılıklar birbiri ile ilintilidir ve birbirlerini daha kapsamlı eklemlenmelere • Bilim "Doğa bilgisi"; zorlarlar, başka deyişle birbiriyle ilişkili ve çekişme • (bilişim) Kurallardan yararlanarak kişinin veriye halinde olan bu olasılıkların tümü akılsal kabiliyetin yönelttiği anlam olarak tanımlıyor. Oxford Sözlüğüne göre ise bilgi; deneyim gelişmesine katkı sağlamaktadır. Balay (2004) bilginin oluşturulması kadar, paylaşılmasının ve/veya eğitim yoluyla algılanarak, keşfedilerek veya önemini de vurgulamaktadır “Küreselleşme, Bilgi öğrenilerek kazanılan kişilere, olaylara, bilişime, Toplumu ve Eğitim” başlıklı makalesinde. Buna göre açıklamalara veya becerilere ilişkin aşinalık, kazanılan bilgilerin insanlığın kullanımına farklındalık veya anlayış olarak tariflenmektedir. sokulması, bilgi çeşitliliğini ve zenginliğini Bilgi, bir konuya ilişkin kuramsal veya uygulamalı artırmaktadır. anlayışa/zekâya aittir. Bilgi pratik beceriler ve Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları IFI İç Mekânlar Deklarasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları - VI “Bilgi” luslararası İçmimarlar Federasyonu (IFIuzmanlık gibi örtük veya bir süjeye ilişkin kuramsal İç Mekânlar Deklarasyonu metninde bilgi 61 Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları kavramı; bilmek nedir? İnşa etmeye ilişkin tüm yöntem, nicel bilgilerin işlenmesinde iki önemli alana kural, zorunluluk, kısıtlama vs. bilgisinin tümüdür. vurgu yapmakta. Mesleğin icrası için İşte bu noktada belirgin olarak kuramsal bilginin antropometri ve çevresel psikoloji bilimleri ile sıkı gerekliliği ortaya çıkar. Tüm bu pratik bilginin ve önemli ilişkinin altı çiziliyor. Elbette mesleğin kesişimi, içmimarlık ve iç mekan tasarımının kazanılması için mutlaka kuramsal alt yapısının da ilişkide olduğu yegâne iki bilim dalı bunlarla sınırlı uygulamasını oluşturan nitel ve nicel bilgilerin bilgi olarak kazanılması gerekmektedir. Hangi değil, ancak neden Deklarasyon özellikle sadece bütünü açısından kritiktir; amaçla, nerede, hangi teknikle inşa etmek bu iki alan üzerinden bir tarif vermeyi tercih gerekir? Hangi malzeme doğru tercihtir, hangisi ediyor? Çünkü temelde kullanıcı odaklı ve hangisiyle birlikte, nerede uygun kullanılabilir? kullanıcı yakın çevresini biçimlendirme hedefinde Teorik, pratik ve içten gelen bilgi içmimarlık ve iç mekân tasarımı uygulaması için esastır. Çevresel psikoloji ve antropometri biliminin şeklinde son derece net ve özet biçimde tariflenmiştir. Deklarasyonda, içmimarlık mesleğinin icrası Hangi renk ve desen ihtiyaç duyulan fonksiyon olan içmimarlık mesleği bu iki bilim dalının için üç temel bilginin esas olduğunun altı için doğru tercihtir? Bu sorular elbette bu kadarla gerekliliklerini yerine getirebilmek için diğer çizilmektedir; kuramsal bilgi, pratik bilgi ve içten sınırlı değildir, her yeni soru ortaya çıktıkça bir teknik ve bilim alanlarının bilgilerine de erişmek gelen bilgi. Ancak burada bu tarifi biraz daha yenisini de peşi sıra önermektedir. Teknik zorunda. Daha basitçe söylemek gerekirse, açmak ve kapsamlandırmak gerekmektedir. Bu üç konuların dışında içmimarın coğrafi, ekonomik, kullanıcıya ergonomik çözümler sunabilmek için bilgi hem mesleğin icrası için gereklidir hem de sosyal, kültürel, politik vs. bilgilere de sahip olması sadce ergonomi bilgisi yeterli değil, bununla birbirleri için kaçınılmazdır. Bir tanesinin eksikliği gerekir, doğru ihtiyaç için doğru tasarımları beraber gereken o ergonomik yapıyı sunabilecek tüm sistemin aksamasına neden olabilir. Aslında önerebilmesi için. teknik, malzeme, teknoloji vs. bilgisine de erişmesi bu yaklaşımın tüm profesyonel alanlar için geçerli ve öğrenmesi gerekiyor içmimarın. Dolayısyla süreçte düşünmekten, ifadeye, ifadeden eyleme Deklarasyon içinde özellikle belirtilen bu iki alan, burada bizim ilgimiz, içmimarlık mesleği özelinde kadar tasarıma ait tüm süreçler yukarıda bahsi aslında mesleğin icrasında ihtiyaç duyulan bu bilgilerin ilişkisi ve gerekliliği. geçen kuramsal ve pratik bilginin örgün bir yaşama ait tüm bilgilere temsili bir gönderme bileşkesidir. Bir tasarım fikrinin nasıl yapıyor ve tasarımcının tüm bu bilgilere açık, resmedilebileceği, resmedilenin nasıl ürüne erişebilen ve öğrenebilen nitelikte olması Mesleğimizin uygulamaya dönük yapısını inkâr etmek büyük oranda mesleği inkar etmek gibi bir durum doğurabilir. Mesleğin genel etkinlik dönüşebileceği çok kapsamlı bir bilgi gerektiğinin altını çiziyor. alanı yaşam mekanları yaratmak üstünedir. eklemlenmesi ile mümkün olabilir ancak. Burada Dolayısıyla pratik bilgi olmadan içmimar olmak tüm bu süreçleri tek tek ayrıntılı ele almak dışında bir de içten gelen bilgi üzerinde neredeyse imkânsızdır. İçmimar zihninde mümkün değil ancak sadece yukarda belirtilen durulmakta. Kuramsal ve pratik bilgi yazının en canlandırdığı mekânsal kompozisyonları sonuçta birkaç ilişki bile mesleğin bilgi ile olan bağını çok başında kavrama ait verilen sözlük anlamları ile biçimsel ve gerçek hale dönüştürebilmelidir. net olarak önümüze koyuyor. net biçimde örtüşmekte. Ancak tüm bu tanımlar Bunun için inşa etmeyi ve inşa edilecek malzemeyi bilmesi gerekmektedir. İnşa etmeyi 62 Sadece ürün çıkarmak değil elbette, bu olduğunun da altını çizmekte yarar var. Elbette Deklarasyon kuramsal ve pratik bilgi kapsamında özellikle içmimarlığa ilişkin nitel ve Deklarasyonda, kuramsal ve pratik bilginin kapsamında Deklarasyon içerisinde söz edilen içten gelen bilgi ifadesinin bir ölçü kafa karıştırıcı mesleğin kontrolünü ellerinde tutmalarına ve tartışmaları başlatmayı hedeflemektedir. Hem Ancak, bu açıklama doğrudan kavramın yardımcı olacaktır. Başka deyişle mesleklerine Dünya'da hem ülkemizde mesleki tanımların ve tanımında olan bireyin içsel algı ve yetenekleri ilişkin iktidar başka paydaşların elinde değil kendi sınırların disiplinler arası birçok tartışmaya esas üzerinden biçimlendirilebilecek pratik beceriler ve ellerinde olacaktır. Bu basit ama kaçınılmaz olduğu bir ortamda doğru bilgiye sahip olmak ve uzmanlığa yönelik örtük bilgi olarak gereklilik yıllardır süre gelen "hakkımız yeniyor, bu bilgiyi her geçen gün büyütmek büyük önem tanımlanabilir. Bu örtük bilgi bazen içgüdüsel ve önüne gelen İçmimarlık yapıyor, imza hakkımız taşımaktadır. bazen genetik olabilir. Ancak mutlak surette yok" gibi haklı ancak basit birer serzenişin ötesine ortaya çıkarılması ve eğitimle biçimlendirilmesi geçemeyen ve hiçbir kazanım sağlamayan gerekmektedir. Doğuştan gelen bu bilgi duruşun değişmesine, şikayet eden yerine bilen metinlerle, tariflerle, açıklamalarla öğretilebilecek ve mesleğinin kontrolünü elinde tutan güçlü bir bilgi değildir. Daha çok izleyerek ve yaparak içmimarların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. edinilen, usta-çırak modelinin bir çıktısıdır. Doğru bilgiyi elinde tutan kuşkusuz ki iktidarın da Metinler, formüller, diyagramlar ile sonradan sahibi olacaktır. Bu serinin henüz ilk yazısında edinilen değil de bireye gömülü geldiğini değinildiği gibi doğru bilgi ve tecrübeye sahip düşündüğümüz bu bilgi yaratıcılığı ve olmak içmimarın öncelikli sorumlulukları hayalgücünü de beslediği (ya da onlardan arasındadır (Demirbaş, 2014). Elbette günümüzde beslendiği) için hem sanat hem bilim için son bilginin dağılımı, paylaşım hızı, büyüklüğü ve derece önemlidir (MacKenzie ve Spinardi, 1995). niteliği düşünüldüğünde (Akkoyunlu, 1995) bu Özne-iktidar ilişkisini post-yapısalcı bir sorumluluk daha da fazla kendini göstermektedir. yaklaşımla ele alan Foucault'nun (1972) özellikle İçmimarlık mesleğine yapılan en büyük Rönesans ve Aydınlanma Dönemi ile aklın eleştirilerden birisi derin ve kapsamlı bir tarih ve merkeze alındığı ve bununla birlikte dilin kuram yapısının eksikliğidir (Abercrombie, 1990). kullanımı ile her söylemin yeni bir bilgi yarattığı İşte bu nedenledir ki içmimarlar daha fazla zaman görüşü doğrultusunda bilgi ve güç ilişkisine dikkat kaybetmeden gerekli bilgi birikimi ile bu açığı çekmektedir. Buna göre bilgi güç demek, başka kapatmak ve mesleki güçlerini kendi kontrollerine deyişle iktidar demektir. Bunun altını çizmekte almak mecburiyetindedir. fayda görüyorum. Mesleğin bekası ve gelişimi için Bilgi ve içmimarlıkla ilgili söylenebilecekler İçmimar tasarımcılar gerek mesleki gerek elbette ki burada yazılanlarla sınırlı değildir. Yazıda entellektüel anlamda kendilerini geliştirmek daha çok genel bir perspektif üzerinden konuyu zorundalar. Ancak bilgiye sahip oldukları sürece ele alıp Deklarasyon özelinde tartışmak ve bu mesleklerini hakkıyla yapabilecekler, bu süreç de tartışma ışığında konuya ilişkin yeni sorgulamaları 1-IFI İç Mekanlar Deklerasyonu dilimize Doç. Dr. Ö. Osman Demirbaş, Yrd. Doç. Dr. G. Ufuk Demirbaş ve Y. İçmimar Nilgün Çarkacı tarafından çevrilmiştir. Kaynakça: - ABERCROMBIE, S. 1990. A Philosophy of Interior Design. New York: Harper & Row. - AKKOYUNLU, B. 1995. "Bilgi Teknolojilerinin Okullarda Kullanımı ve Öğretmenlerşn Rolü" Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı. 11, s.105-09. - BALAY, R. 2004.“Küreselleşme, Bilgi Toplumu ve Eğitim”Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Cilt 37 Sayı 2, 61-82. -“Bilgi”Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&g uid=TDK.GTS.550c547d17d1b9.12135356 (erişim 10.Mart.2015). - DEMİRBAŞ, Ö. O. 2014.“IFI İç Mekânlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları - I, Kimlik”İçmimar, Sayı 34 (Haziran-Temmuz), s. 73-75. - FOUCAULT, M. 1972. The Archeology of Knowledge and Discourse on Language, New York:Pantheon Books. - HEIDEGGER, M. 2013. The Essence of Truth: On Plato’s Cave Allegory and Theaetetus, New York: Bllomsbury (Orjinal baskı; Vom Wesen der Wahrheit, 1988, Frankfurt am Main: Vittorio Klosterman GmbH). - http://ifiworld.org/#Homepage - http://ifiworld.org/img/597IFI%20Interiors%20Declaration%20%20ORIGINAL.pdf - http://ifiworld.org/presidents_update/wpcontent/uploads/2012/04/IFI-Interiors-Declaration-TURKISH.pdf -“Knowledge”Oxford Dictionaries, http://www.oxforddictionaries.com/us/definition/american_english /knowledge#m_en_us1261368 - MACKENZIE, D. ve SPINARDI, G. 1995. "Tacit Knowledge, Weapons Design, and Uninvention of Nuclear Weapons" American Journal of Sociology. Cilt 101 Sayı 1, s. 44-99. - PRESTON, J. (ed.) 1999. P.K. Feyerabend: Knowledge, Science and Relativism. UK: Cambridge University Press. Makale / IFI İç Mekanlar Deklerasyonu Kapsamında İçmimarlık Tartışmaları ve hatta çelişkili olduğu söylenebilir ilk tespitte. 63 Gözde KUTLU Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi Geçmişten günümüze Orsay Müzesi F ransa’nın en önemli müzelerinden bir döneminde tamamlanmıştır. 18. yy’ın tanesi olan Paris’teki Orsay Müzesi, sonlarına doğru, aristokratların oturduğu 20.yy’ın başlarına kadar tren istasyonu bu mahallenin kurulumu tamamlanmıştır. olarak hizmet vermiş, 1986 yılından 19.yy. boyunca, geleceğin Orsay Garı’nın itibaren de ülkenin önemli sergilerine ve kurulacağı yerde iki binanın yükselmekte sanat eserlerine ev sahipliği yapan bir olduğunu görüyoruz. Bunlar: Süvari Kışlası müzeye dönüştürülmüştür. 2011 yılında ve Orsay Sarayı’dır. 1897’de meydana son yenileme çalışması tamamlanan gelen ve Paris Komünü olarak da bilinen müze, şehrin önemli kültür kanlı ayaklanma sırasında, tüm mahalle merkezlerinden birisi olarak kabul ateşe verilmiştir. 1900 yılına yakın, araziyi edilmektedir. Bu araştırma, bir endüstri Fransız hükümetinden alan Orleans arkeolojisi örneği olarak Orsay Müzesi’nin demiryolu şirketi, Orsay Sarayı’nın gar binasından sanat müzesine kalıntılarının olduğu yere, bir istasyon dönüşümü ve son yıllarda tamamlanan kurma planları yapar. 1897 yılında, yenileme projesi sonrası durumunun demiryolu şirketi üç tane mimarla görüşür. incelenmesini kapsamaktadır. Bunlar: Lucien Magne, Emile Bénard ve Victor Laloux’dur. Proje çok iddialıdır. Zira 64 1. Orsay-İstasyon dönemi çevresinde bulunan Louvre Sarayı ve Orsay Gar’ının kurulduğu alanda yer alan Légiond’Honneur Saraylarına uyum Lille caddesi (rue de la Lille), bir zamanlar, sağlayacak ve o çevreye entegre kral IV.Henry’nin gözde eşi Marguerite de olabilecek bir proje tasarlanması Valois’a ait bir araziydi. 1615’te kraliçenin gerekmektedir. Paris’in güneyinde ölümünden sonra, ona ait olan mülk parça bulunan Tours şehrine Hotel de Ville yani parça satılmış ve bölgede mevcut olan Belediye binası inşasını yeni tamamlayan mahallenin burada kurulması o yıllara mimar Victor Laloux (1850-1937), 1898’de dayanmıştır. 1708 yılında, kraliyet köprüsü Orsay Garı için yapılan yarışmada birinci (PontRoyal) yakınlarında kurulmuş olan, olur ve istasyonu yapmaya hak kazanır (1). Quaid’Orsay’in inşası başlamıştır ve İstasyon iki senede inşa edilerek, 14 yaklaşık bir asır sonra, 1. Napolyon Temmuz 1900 yılında düzenlenecek olan Yüksekliğinde, 40m. eninde ve 138 m. cepheyi modern metalik strüktürle uzunluğundadır (1). giydirirken, bir taraftan da Charante ce Poitou bölgelerinden getirtilen kesme 1900 yılında gerçekleşen, Paris Dünya Fuarı’na yapımı gerçekleşen, Orsay Gar binası, 1986 yılından itibaren, sanat eserlerinin sergilendiği bir galeri olarak hizmet vermeye başlar. Böylece, yapının Resim 3:Orsay Garı, 1950’ler (©DR / ArchivesBrunoSeince). geçirdiği bu dönüşüm, 19.yy.’a ait önemli Resim1:İnşaat sırasında Orsay Gar. bir binanın korunmasını olduğu kadar, ve camın yoğun kullanıldığı bir çatı metaforik olarak anlamlı bir yapı türünün formuna sahiptir. Cam-çelik ilişkisi sonucu de sanata kazandırılmasını sağlar: gar ortaya çıkan çatı formu, mekâna yeterli binası, ilerlemenin, hareketin ve ışığın girmesine yardım etmektedir (3). Gar endüstriyel olarak gelişmenin sembolü binasının iç kısmı, antik bazilika yapılarının olarak görülmektedir. Çelik ve cam mimari formlarından esinlenerek, gül strüktürden oluşan binanın cephesi, Eiffel bezemesi formunu seçerek kaplanır. Kulesi’nin sahip olduğunun iki katı kadar Sonuç o kadar etkileyici olur ki, Orsay Gar fazla çeliğe sahiptir. (Eiffel Kulesi’nde binası, Amerikalı bazı mimarları yaklaşık 12 000 ton çelik kullanılmıştır). etkileyerek, New York’taki Merkez İstasyon Ayrıca, 35.000 metrekare cam (Central Station) ve Washington’daki kullanılmıştır. Yapının Seine nehrine bakan Union Station (1907)’na ilham olur (2) kısımda yer alan cephesine, iki adet (resim 4,5). Resim 2: Orsay Garı, 1900 (© Muséed'Orsay) (© Muséed'Orsay - FondsUrphot – DR). devasal büyüklükte saat ve üç adet devasal heykel yerleştirilmiştir. Bu üç 3.Orsay-Müze’ye dönüşme dönemi taşları kullanır. Böylece bina, aristokrat heykel, Fransa’nın şehirlerinden, Bordeaux, 1900 yılından 1939 yılına kadar, Orsay Garı çevresine uyum sağlamakta güçlük Toulouse ve Nantes şehirlerini sembolize çekmeyecektir. İç mekânda, bütün etmektedir. (2) (resim 3) modern teknikler kullanılır: valiz taşımak Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi dünya fuarına yetiştirilir (resim 1, 2). Laloux Dönem itibariyle, cam ve çeliğin birlikte için yük asansörleri ve rampalar, yolcular kullanımının yaygınlaştığı, 19.yy sonu, için asansörler, on altı adet demiryolu pisti 20.yy başındaki örneklerden bir tanesi ve zemin katta kabul yeri servisleri mevcut olarak, Orsay Garı’nda, bağımsız çelik bulunmaktadır. Büyük salon, 32m iskeletin taşıdığı yapı; betonarme duvarlar Resim 4: Central Station, NY, 2011, ©igadgetsreport, (4). 65 Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi Paul Philippon tarafından kurulan, yapısına ait teknik malzemenin görülmesi ACT mimarlık grubu tarafından gizlenir(6). Müze’nin tefrişi, İtalyan mimar gerçekleştirilir (6). Gae Aulenti ve ekibi tarafından 1978 yılında “tarihi binalar” (monument gerçekleştirilir. Italo Rota, Piero Castigliani historique) envanterine girmeyi başaran (aydınlatma uzmanı) ve Richard Peduzzi yapının kontrolü için sivil bir komisyon (mimari danışman) ve Gae Aulenti, kütleler kurulur1. Bu komisyon, yapının inşası ve arasında büyük farklar tasarlayarak, uyum kurulacak müzenin organizasyonundan içinde işleyen homojen bir tasarım sorumlu olacaktır.Proje, gar binasının yapmayı başarırlar. Zemin ve duvarlarda, güney-batı Fransız demiryolu ağının mimarisine saygılı ve onu yeniden homojen bir taş kaplama çalışması başında geliyordu. 1939 yılından sonra, yorumlamaya yönelik olacaktır. Büyük gerçekleştirirler. Uygulama sonrasında, istasyon sadece banliyölere hizmet salon kısmının vurgulandığı projede, bu eski istasyonun geniş mekân ölçeğinin, vermeye başlar çünkü istasyonun kısım ana arter olarak kullanılacak ve daha az geniş göründüğü platformları, yeni uzun ve modern trenler ziyaretçi güzergâh noktaları bu kısma düşünülmektedir. Binada doğal ve yapay için çok kısa gelmektedir. 1 Ocak 1973 bağlanacaktır. (1) (resim 6) aydınlatma sistemi düşünülmüş, değişik Resim 5: Union Station, Washington, 2011, (5). yılında kapanan Orsay Garı’nda, 1975 yılında, Fransa Müzeler Müdürlüğü Binanın müzeye çevrilmesine ilişkin çalışmalar büyük bir özveri ve titizlikle tarafından yeni bir müze olarak sanat çalışmalarını sunmak için, farklı yoğunlukta ışık veren aydınlatma elemanları konmuştur (1). değerlendirilmesi düşünülür. Bu yeni Aulenti, iç mekan düzenlemesini müzede, 19.yy.’ın ikinci yarısında yapılmış yaparken, kalker taşından kaplama sanat eserleri sergilenecektir. Bu malzemesi kullanmış, böylece binaya dönemde, Orsay Garı yıkılma ve yerine formel ve ışığı yansıtan bir hava yaratmaya modern bir otel binası yapılması tehlikesini atlatır. Sonradan, 8 Mart 1973 yılında “ek tarihi eserler” listesine giren gar binası, bu tehlikelerden sorunsuzca kurtulur. 20 Ekim 1977’de İçişleri Bakanlığı 66 Resim 6: Gar binasından müzeye dönüşüm projesi, 1980’ler (©Muséed'Orsay) (1). Konseyi’nin aldığı resmi kararla, Orsay yürütülür. Ana salonun tavanını kaplayan Müzesi’nin yapım kararı alınır (1). Orsay akustik modüller ve havalandırma boruları Garı’nın müzeye dönüşüm projesi, kalıp içerisine alınarak kaplanır ve Renauld Bardon, Pierre Colboc ve Jean- uygulanan yeni tavan kaplaması ile gar Resim7: Müze binasında, Gar binası iken kullanılan devasal saat korunmuştur. (©muséed'Orsay (1). dönemi sanatçıların eserleri 5.ci katta, korunmuş ve orjinaline sadık kalınmaya üzeri camekânlı ve yenilenmiş bir galerinin çalışılmıştır. Büyük salonun sol ve sağ içerisinde (resim 9, 10); Post-impressionist kısmında merkez bir aks geçiren yürütücü sanatçıların eserleri ise orta katta, Lille firma, sergileme alanlarını bu aksa entegre caddesine bakan ve yenilenmiş bir etmek istemiştir. Aulenti’nin tasarladığı galerinin içerisinde sergilenmektedir. çıkışlar ve geçiş pasajları mekânı yatay Bununla beraber, önceden 42 ile 46 olarak üç kata ayırmıştır. Toplamda yedi numaralı sergi odalarında bulunan Post- sene süren düzenleme çalışmaları, 1986 impressionism dönemine ait eserler, kalıcı Resim 9: Aynı galeri, yenileme projesi sonrası, 2011 (©Muséed’ Orsay, SophieBoegly)3. yılında son bulmuştur (8).Dönemin sergi odalarına alınmıştır. Bu kısmın kardeşler Fernando ve Homberto Cumhurbaşkanı, François Mitterand’ın 1 yenileme çalışmalarını yürüten mimar Campana kardeşler tarafından yürütülen Aralık 1986 yılında açılışını yaptığı müze, 9 Jean-Michel Wilmotte, mekânın proje ile yenilenmiştir (resim 10,11). “Bu Aralık 1986 yılında halka açılır (1). aydınlatılmasının iyileştirilmesi, sergileme mekana ilk girdiğimde, aklıma Jules ünitelerinin yenilenmesi, sergi duvarlarının Verne’in Denizler Altında Yirmi bin Fersah 3. Orsay-Son yenileme çalışması renklerinin elden geçirilmesi gibi işleri isimli eseri geldi. Burayı da öyle tasarlamak 2009 yılı sonlarında, birinci katta yer alan, yürütmüştür. 1900 yılında, mimar Victor istedim.” diyen Humberto Campana, “Impressionist” ve “Post-impressionist” Laloux’un yapmış olduğu metal strüktür organik ve akışkan bir mekân yaratmak galeri mekânlarında, “AmontSalonu” korunmuş ve özellikle açıkta bırakılmıştır. istediğini söylemiştir. Kardeşi Fernando ile (Pavillionamont) ve “Cafeduhorlage” Zemin, koyu renk bir parke ile kaplanmış, beraber tasarladığı kafeteryanın, mavi adındaki kafeteryasında yenileme duvarda koyu bir gri ton uygulanmıştır (1). denizin içinde, ters dönmüş kabuk gibi çalışmaları yürütülmüştür2. İnşaat 2010 5.ci katta bulunan kafeterya duran altın rengi avizelerin sallandığı, yılına kadar sürer. Yenileme çalışmalarının “Cafeduhorlage (diğer adıyla le Café deniz yosununa benzeyen kırmızı amacı: sanat eserlerinin daha iyi Campana)” ise, 2010 yılında, Brezilyalı flamaların asıldığı bir mekân tasarlamak sergilenmesine olanak verecek mekân istediğini belirtmiştir (10). Ancak, yaratma anlayışı, daha geniş sergi alanları, kafeteryanın yeri görünümüne ziyaretçiler için daha konforlu ziyaret bakıldığında, Orsay’ın eski gar binası imkânı, daha iyi dolaşım imkânı ve daha günlerinden kalan tarihi devasa duvar fazla güvenlik sağlamaktı. Bu çalışma saatinin eskisi kadar iç mekana hakim sonunda, müzenin genel dolaşım alanları olmadığını söylemek mümkündür. elden geçirilmiş ve daha tutarlı bir ziyaret rotası elde edilmiştir: Impressionism Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi çalışmıştır. Projede, büyük gar salonu Renovasyon çalışmaları sonucunda, Resim 8: Galerie impressionist, 2004, (©Muséed’Orsay, SophieBoegly). yaklaşık 1 milyar eserden 1850 tanesinin 67 Makale / Geçmişten Günümüze Orsay Müzesi kısmı ise Elior grubu tarafından finanse edilmiştir (10). Yenilenen yüzüyle Orsay müzesi, hem Paris’lilerin, hem de Paris’i ziyaret eden sayısız sanatseverin vazgeçemediği önemli kültür mekânlarından birisi olarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Resim 10:Kafetaryanın eski görüntüsü (©Muséed’Orsay, Sophie Boegly). Resim 11: Yenileme projesi sonrası, Cafe de l’horlage(2010) © FreresCampana. yeri değiştirilmiş ve yeniden asılma düzenlemeleri yapılmıştır (9). 2010 yılı sonuna kadar, toplamda, müzenin %44’lük kısmı renove edilmiştir (16.200 metrekare’nin yaklaşık 7200 metrekaresi renove edilmiştir). Tüm çalışma, 20,1 milyon euroya mal olmuş ve bu maliyetin yarısı Amont pavilyonu için harcanmıştır. Maliyetin 12,7 milyon euro’luk kısmı müze tarafından karşılanırken, 6,6 milyon euro’su devlet eliyle, 0,8 milyon euro’luk 68 KAYNAKÇA 1) Orsay Müzesi resmi web sitesi: Muséed’Orsay, 2011,<http://www.musee-orsay.fr/en/home.html> 2) Muséed’Orsay: Art & Architecture. Paris: h.f.ullman. (s. 1327). 3) Meeks, Carroll, L. V. (1956). The Railroad Station an ArchitecturalHistory. New Haven: Yale UniversityPress. 4) Igadgetsreport: “Apple Planning To Open RetailStoreIn Grand Central Terminal?”,2011<http://igadgetsreport.com/2011/02/08/app le-planning-to-open-retail-store-in-grand-central-terminal/> 5) Union Station resmi web sitesi,2011,<http://www.unionstationdc.com/info/albumphotos.cfm> 6) Charbonnier, Jean-Michel. (1996). “Orsay”, Beaux-Arts Magazine, Paris. ConnaissancedesArts., 2011, “Diaporama : Leschantiers 2010 dumuséed'Orsay”, <http://www.connaissancedesarts.com/archi-jardin-patrimoine/diaporama/les-chantiers-2010-du-musee-d-orsay80347.php> 7) Legifrance.gouv.fr (Le Service Public de la DiffusionduDroit), 2011, CodeduPatrimoine: classementcommearchiveshistoriques, <http://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=684F8A376A79B940776E37976A3E533A.tpdjo13v_ 1?idSectionTA=LEGISCTA000006189169&cidTexte=LEGITEXT000006074236&dateTexte=20110704> 8) Gartner, Peter. (2010). Muséed’Orsay: Art &Architecture. Paris (réed. ML Éditions) : h.f.ullman 9) Mag, “Le NouvelD’Orsay”, 12 Novembre 2011, <www.maglm.fr> 10) LiberationNext: “Pour ses 25 ans, le muséed'Orsayfaitpeauneuve”. 28 Septembre2011, (1) “Monumenthistorique” yani “tarihi anıt” kapsamına giren bir bina, 31 Aralık 1913 yasası tarafından koruma altına alınmış demektir (article L212-15-28) (©Legifrance.gouv.fr). Fransız koruma yasasına göre: binanın hepsi, bir parçası, sadece dış cephesi, sadece içi veya hepsi koruma kapsamında olabilir (7). (2) 31 Aralık 1913’te kabul edilen tarihi eserleri koruma yasası ile CRMH (Conservation Régionale des Monuments Historiques), Fransa’da envantere kayıtlı tarihi binaların korunma, sınıflandırılma ve restorasyonlarını takip eden resmi kurumdur. Orsay Müzesi’nde, bina cephesinde iki adet devasal saat ve bina içerisinde büyük holde yerleştirilmiş olan bir adet devasal saat de koruma envanterine kayıtlı taşınır objeler sınıfındadır. (3) Bu mekanlarda konmuş olan yedi adet camdan yapılmış oturma üniteleri, japon tasarımcı TokujinYoshioka tarafından tasarlanmıştır (www.maglm.fr; liberationnext, Eylül 2011, (9) S kampüs alanında yaklaşık 500 metrekarelik bir değerlerini yükselterek çağdaş seviyeye binada eğitim-öğretime başlarken merhum ulaştırmak ve bu konuda yetişmiş eleman Prof.Dr. Fevzi Günüç’ün katkılarıyla 2011 ihtiyacını karşılamak üzere 04 Aralık 1999 yılında, 14 bin 900 metrekare alana sahip ve 5 tarihinde kurulmuştur. 2001-2002 Eğitim- bloktan oluşan, bölümlerin ihtiyacına göre Öğretim yılında Geleneksel Türk Sanatları ve tasarlanan, modern bir binaya taşınmıştır. Bina Seramik Bölümü’ne, 2003-2004 Eğitim- da 70 adet öğretim üyesi odası, 48 adet atölye, Öğretim yılında İçmimarlık ve Çevre Tasarımı 1 adet konferans salonu, 1 adet kafeterya Bölümü’ne, 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında bulunmaktadır. Yapım aşamasında ana giriş Resim, 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılında da fuayesinde bulunan sergi salonunun dışında Heykel ve Grafik Bölümlerine, 2013-2014 sergileme alanı bulunmamaktadır. Prof.Dr. Eğitim-Öğretim yılında Endüstri Ürünleri Fevzi Günüç’ün 2013 yılında vefatından sonra Tasarımı Bölümüne öğrenci alınmıştır. Fotoğraf fakülte içinde adının verileceği bir sanat galerisi Bölümü açık olup henüz eğitim ve öğretime yapımına karar verilmiştir. Ana binanın başlamamıştır (1). bodrum katında depo olarak kullanılan alanın, elçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Rabia KÖSE DOĞAN Konya ve ülkemizin kültür-sanat Fakülte, kuruluşunda Selçuk Üniversitesi Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’ Selçuk Güzel Sanatlar içinde bir ‘sanat galerisi’ Şekil 1. 2. Sanat Galerisinin Önceki ve Sonraki Hali Plan Şeması. 69 Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’ sövesi tasarlandı. Bu girişle birlikte ana fuaye de mevcut olan sergi alanının devamı şeklinde bir giriş düzenlemesi yapıldı. Sanat galerisinin bodrum katında bulunan giriş fuayesinin tavan kısmına Şekil 3. Sanat Galerisi Militer Perspektif. aydınlatması yapıldı. Bu tavan çözümüyle dönüşümlü sergilerin yapılması ve eserlerin birlikte havalandırma ve tesisat boruları saklanması için depo alanı oluşturuldu. Depo kapatıldı. Aynı zamanda sanat galerisi girişine içeresinde 2 boyutlu ve 3 boyutlu eserlerin vurgu yapıldı. Mevcutta tek kanatlı olarak muhafaza edileceği üniteler yapıldı. bulunan depo giriş kapısı, eserlerin rahat bir Tavanda bulunan tesisatın gizlenmesi ve şekilde girip-çıkabilmesi için çift kanatlıya mekana derinlik kazandırılması için, mevcutta sanat galerisi olarak değerlendirilmesi uygun dönüştürüldü. Depo alanında mevcut olan, beyaz renk olan tavan yüzeyi siyah renge görülmüştür. S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi ıslak hacme açılan kapı iptal edildi. Islak boyatıldı. Tavan yüzeyinde bulunan karo- Dekanı Prof.Dr. Hüseyin Elmas’ın talebiyle, 21- hacme geçiş, giriş fuayesinde bulunan floresan aydınlatmalardan bir kısmı sökülerek, 22 Nisan 2014 tarihinde Fevzi Günüç’ü Anma koridorla sağlandı. Sanat galerisi içinde, yine siyah renkli yönlendirilebilir ray spotlar ve Sempozyumu’nda açılışı yapılmak üzere, S.Ü. sarkıt aydınlatmalar kullanıldı. Seçilen Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık ve Çevre aydınlatma armatürlerinin ışığı dağıtma Tasarımı Bölüm Başkanlığı’na, ‘’Sanat Galerisi düzeyinin, eserler üzerinde homojen olmasına Projesi ve Uygulanması’’ isteğinde bulunuldu. dikkat edildi. Duvar yüzeylerinde bulunan Aralık 2013 tarihinde Yrd.Doç.Dr. Rabia KÖSE kolonlar, bordo renge boyatılarak eserler DOĞAN’ın proje yürütücülüğünde, arasında bir geçiş sağlandı. Mekan içinde Arş.Gör.Mehmet NORASLI ve Arş.Gör.Ali birbirinden farklı boyutta ve çok sayıda AKÇAOVA’dan oluşan ekiple, proje Şekil 4. 5. Sanat Galerisi Fuaye Girişi ve Çizimi çalışmalarına başlandı. bulunan kolonlar, alçıpan levhalar ile kapatılarak, hem görsel bir bütünlük sağlandı Yaklaşık 400 metrekareden oluşan sanat hem de sergileme yüzeyi arttırılmış oldu. Orta galerisine, öncelikle giriş noktaları belirlendi. alanda bulunan 4 adet kolon ise lineer biçimde Zemin katta, ana fuaye girişine açılan tek birleştirilerek, orta alanda, projeksiyon ve kollu merdiven sahanlığının önündeki kapı barkavizyon gösterileri için yer ayrıldı. Bu kaldırılıp, fındık rengi bir kaplama kullanılarak, yazının yüzeye geleceği bir giriş 70 Şekil 8. 9. Sergileme Yüzeyleri Görünüşü ve 3 Boyutlu Çizimi. barisol ve cnc işlemeli asma tavan alanda, modüler oturma birimleri tasarlandı. Şekil 4. 5. Sanat Galerisi Fuaye Girişi ve Çizimi. Binanın dış cephesinde bulunan girinti- alanlar alçıpanla kapatılarak, sergileme nişine çevrildi. Nişlerin içlerine yönlendirilebilir kuş gözü spot aydınlatmalar yerleştirildi. Köşe nişlerinin dış yüzeyi bordo renge boyatılırken, iç yüzeyleri beyaz renk olarak bırakıldı. Eserler nötr renkli yüzeyde sergilenerek, etkilerinin artırılması hedeflendi. Duvar yüzeylerinin beyaz renk seçilmesi, eserlerin şekil-zemin ilişkisi açısından düşünülünce net bir şekilde Şekil 12. Fevzi Günüç Sanat Galerisi Genel Görünüş. algılanması istendi. Ekonomik kaygılar 3 boyutlu çalışmaların yapılamasıyla ilerledi. Sonuç gözetilerek, mevcut mermer zemin kaplaması Uygulama aşamasında malzeme ve renk Sanat galerisi projesiyle birlikte Selçuk değiştirilmeden, tadilat yapılarak kullanıldı. seçimleri proje ekibi gözetiminde seçildi, her Üniversitesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi yeni bir Bodrum katta bulunan alanın doğal aşamada kontrolörlük yapıldı. Aralık ayında sergileme alanına sahip olmuştur. Kurumların havalandırmaya sahip olmaması nedeniyle, başlanan tadilat çalışmaları, sınırlı bir bütçeyle ilerlemesinde ve tanıtılmasında büyük önemi yapay havalandırma sistemi kuruldu. Nisan ayında tamamlandı. olan sanat sergilerinin düzenli olarak yapılacağı Eserleri sergileme tekniği olarak, alçıpan 21 Nisan 2014 tarihinde Fevzi Günüç’ü Anma bir alan kazandırılmıştır. Depo olarak bulunan levhaların üst kısımlarına sergi rayları ve Sempozyumu kapsamında üniversitesinin idari alan, aktif bir kullanıma açılmıştır. Merhum Fevzi aparatlar yerleştirildi. Tablolar ve duvara asılacak yetkilileri, sanatçılar, öğretim elemanları, Günüç’ün adı sanat galerisiyle yaşayacaktır. eserlerin sergilenmesinde, ray ve aparat sistemi öğrenciler ve geniş bir katılımcı kitlesiyle, ‘’Fevzi Periyodik zamanlarda Güzel Sanatlar Fakültesi Günüç Sanat Galerisi’’ adıyla açılışı yapıldı. öğrencilerinin bitirme projesi sergileri, öğretim Açılışta, Günüç’ün 150’ye yakın eserinin yer aldığı elemanlarının kişisel ve karma sergilerinin hat sergisi duvar yüzeylerinde, kişisel eşyaları, düzenlenmesi hedeflenmektedir. Kampüs fotoğrafları ise nişler içinde sergilenmiştir (2). içinde, öğretim elemanları için uygulama ve Makale / Selçuk Güzel Sanatlar İçinde Bir ‘Sanat Galerisi’ çıkıntıların iç mekana yansımasıyla oluşan kontrolörlük yapma fırsatı bulunmuş, Şekil 10. 11. Niş Görünüşü ve 3 Boyutlu Çizimi. akademisyen içmimarların çalışmaları bu ve benzeri projelerle bilinir konuma gelmiştir. tekniği kullanıldı. Heykel gibi üç boyutlu eserlerin sergilenmesi için, beyaz renkli kübik formlu kaideler tasarlandı. Proje çalışmaları rölövenin alınması, mevcut projenin incelenmesi, mekanla ilgili plan, kesit ve Şekil 13. 14. Fevzi Günüç Sanat Galerisi Açılış Töreni. Kaynaklar: (1) http://www.selcuk.edu.tr/guzel_sanatlar/tr (2) http://www.milliyet.com.tr/prof-dr-gunuc-olumunun-1-yildonumunde-konya-yerelhaber-158027/ 71 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 72 "DATUMM: Türkiye'deki Modern Mobilya Tasarımı..." İzmir Ekonomi Üniversitesi, İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 12 Kasım 2013 1 2 Kasım 2013 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde A1308001/BAP-A024-K No.lu ve “(DATUMM) Dokümantasyon ve Arşivleme-TÜRKİYE'DE MODERN MOBİLYA TASARIMI”başlıklı Bilimsel Araştırma Projesi kapsamında projenin belirlenen uzmanlarıyla bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantının amacı, konunun uzmanlarından projenin süreciyle ilgili önerilerini dinleyerek, projeyi ve izlenen yöntemi geliştirmektir. Toplantı, Türkiye’de modernist mobilya hakkında oldukça yararlı bir değerlendirme olmuştur. Konuşmacılar: Ali Cengizkan (Prof.Dr., Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Meltem Ö. Gürel (Doç.Dr., Bilkent Üniversitesi) Meltem Şen (Yrd.Doç.Dr., Mimar Sinan GSF Üniversitesi) H.Şebnem Uzunarslan (Yrd.Doç.Dr., Mimar Sinan GSÜ Gökhan Karakuş (Tasarımcı ve Araştırmacı, Emedya Design) Düzenleyenler: Zeynep Tuna Ultav (Yrd.Doç.Dr., İzmir Ekonomi Üniversitesi), Thomas Keogh (Öğr.Gör., İEÜ), Deniz Hasırcı (Doç.Dr., İEÜ), Seren Borvalı (Araş.Gör., İEÜ), Hande Atmaca (Araş.Gör., İEÜ) Deşifre metni:Merve Çelebi (İçmimar ve Çevre Tasarımcısı, İEÜ) Deşifre editörleri:Zeynep Tuna Ultav, Deniz Hasırcı, Seren Borvalı, Hande Atmaca Video kaydı:Ali İnceoğlu Zeynep Tuna Ultav: Sayın Uzmanlarımız, öncelikle toplantımıza katkı koyacağınız için teşekkür ederiz. TÜRKİYE'DE MODERN MOBİLYA TASARIMI’nı araştırmak üzere ve Eylül 2013-Aralık 2014 tarihleri arasında yürütülecek olan bilimsel araştırma projemiz konusunda görüşlerinizi almak üzere sizleri davet etmiş bulunmaktayız. Hem bu projeye özgü hem de konuya genel bir çerçeve çizebilmek için sözü sizlere bırakıyoruz. Meltem Gürel: Modernist mobilya deyince t5060 döneminde aklıma ilk gelen yapı tipi oteller oluyor: Hilton, Efes, vb. Ve bana sanki insanlar otellere bakarak modernist mobilyayı öğrendiler, evlerinin içine getirdiler gibi geliyor. En azından benim araştırmalarımda vardığım sonuç böyle. Şimdi Hilton’un içi de değişti, Efes’in içi de değişti. Ama merak ediyorum acaba o mobilyalar nereye gitti, bir yerlerde var mıdır parçaları? Gökhan Karakuş: Meltem Hanım, ben de baktım, o süreç hakikaten Hilton’la başlıyor. Yani Hilton’un yarattığı etki direkt. Çınar Otel, Tarabya Otel, Efes Otel, arka arkaya. TURBAN otelleri, grup olarak. Onların hem tasarımı, mimarlığı hem de turizm anlayışının Hilton’un başlattığı ve devletin bizzat ortak olduğu bu uluslararası vizyonla yapıldığını görüyoruz. O dönemde neo-klasik popüler iken insanlar otellerde “Aa, Amerika böyleymiş, dünya varmış, işte hamburger yeniyormuş” dediler. En son durak TURBAN otelleri, ben biraz bakmaya çalıştım. Çok önemli onlar, bence direkt devletin içindeki yapılar olarak çok net olarak bilgi çıkabilir. Şu anda Ankara’daki Tunalı Otel, Selçuk Milar’a ait ve yani Starbucks dışında gayet orijinal durumda. O mobilyalar hep Selçuk Bey’in ürettiği mobilyalar ve orada aynen öyle duruyor. Meltem Şen: Ben de otelleri belirtmek istiyordum. Onun yanı sıra mobilya araştırmalarınızda 1950’ler sonrasında ortaya çıkan İstanbul’un sayfiyelerindeki motellere bakmanızı tavsiye ederim. Moderno firmasının bu moteller için tasarımlar yaptığını, bu motellerde kullanılacak mobilyaları sattıklarını biliyoruz. Modern mobilya üretimi gereksinimi, bu motellerde iç mekanının tasarlanmaya başlamasıyla birlikte daha da önem kazanıyor. ZTU: Kilyos’ta… MG: Bu arada yanılmıyorsam Moderno, Hilton Oteli’nin yanında bir yerde. GK:Tabii, tam Harbiye’de. MŞ: Evet Harbiye’de. Bildiğim kadarıyla ilerleyen dönemde Galeri T’yi kuran sanatçılar ile anlaşıyor ve sonra Galeri T’yi kuruyorlar. Sadi Öziş’in bir yakını finansman sağlıyor, hatta ortak da oluyor. Onlarla ilgili pek çok detay var aslında. Baktığınızda dönemin modernist mobilyasının sosyal değişim ile ilişkili olarak geliştiğini görüyorsunuz. Yanı sıra pek çok akademilinin 60, 70, 80’ler de bu tür mekânlar için bireysel olarak mobilya ürettiklerini görüyoruz. Bu tasarımcılara Önder Küçükerman, Sadun Ersin, Nuri Doğan, Babür Kerim İncedayı, İnsel İmer, Tamer Akıncı, Sibel Ülken, Güler Umur vb... örnekler vermek mümkün. Genelde tasarladıkları iç mekânlarda yakın çizgiler, evet… Sadi Öziş’in, üretmiş olduğu mobilyalar modern çizgiye örnektir. Ama üretilenler sadece çok küçük bir atölye çalışması gibi. Hatta endüstriyel bile değil, elde yapılmış, atölyede yapılmış. Birkaç tanesi belki seri üretime geçmiş olabilir. Yani modern mobilyayı belki dönemin çağdaşı gibi tanımlamak lazım. Yoksa eklektik hep var olmuş. İşte bir dönem neo-klasik denmiş, öteki dönem başka bir şey denmiş, Baroklar çıkmış, tam da 70’lerde bir taraftan da Barok mobilyalar kullanıyoruz. Cumhuriyetin başlarında 19. yüzyıl eklektiği varken, sonra 20. yüzyıl eklektiğine dönmüş ve o klasik çizgiler hep kullanılmış. Yani neo-klasik de bunlara tabi ki dâhil. Yani o ayrımın ortaya koyulması önemlidir diye düşünüyorum. Mobilya restorasyonu konusu da araştırılabilir diye düşünüyorum. Evet, benim tezim konutlar üzerine olduğu için diğer bulduklarımı içine katmadım. Pek çok bankalar, okullar, devlet kurumlarının diğer yapıları vardı. Ali Cengizkan:“Modern Mobilya Tarihi”konusu keyifli bir konu ve Türkiye’de araştırma zamanının geldiğini düşündüğüm bir alan. Dolayısıyla hem parlatma ve hem de gerekirse farklı disipliner katkılara, desteklere doğru açılan bir alan olarak ele alınması gerekiyor. Tam, tam zamanı o açıdan. Tabii bunun altından kalkılabilecek çalışma hevesi ve güç var mı? Hemen bu soruyu akla getiriyor belki. Ben onun için tersten gideceğim. Hemen harekete geçmek ve bir şey yapmak gerekiyor, ilk ele alıştan sonra belki daha kapsamlı paralel destekleyici unsurlarla birlikte yürünebilir… Dolayısıyla ben buradaki moderni de biraz daha geniş anlamaktan yanayım. Yoksa hani “modern modern”diye algıladığımızda –öyle algılayalım, algılamayalım– başka şeyler de akla geliyor. Az önce Meltem hoca açtı biraz ucunu. Örneğin, mimar olduğum için de ben o açıdan bakıyorum. Mimarlarca tasarlanan mobilyalar konusu... Bu bakış, dolayısıyla mimarların mimarlığı nasıl gördükleriyle ilgili olan bir konu aynı zamanda. Ama bu alanda çok sayıda aktör olduğunu biliyoruz. Mobilyanın kendisini, kendi tanımı ve varlığını sınırlamayan bir durum ve yaklaşım olduğunu düşünüyorum öte yandan da. Gerçekten yani“mobilya mobilya”diye baktığımızda da; yani yapıdan bağımsız gezebilen, hareket edebilen bir mobilya kültüründen o kadar farklı açılardan bakmak mümkün ki bu araştırma alanına... Yani popüler kültür değişik dönemlerde mobilyaya nasıl temas ediyor, nasıl tüketim nesnesi oluyor, vaaz edilen ve“high culture”parçası gibi görülen mobilya şu, şu ya da bu dönemde nereye oturuyor gibi unsurlar hep bu alandaki sergilerin gelecekteki tematik başlıklarına dikkat çekiyor olabilir. Ya da pazar açısından bakmak, üretim açısından bakmak... Ama o alanda da o kadar çok çeşitlenme var ki, yani konut mobilyası üretim pazarına üretim yapanlar var, ofis mobilyasına üretim yapanlar var; az önce dikkat çektiğiniz gibi, terzilik gibi yani biçili bir oteller sistemi ya da başka bir zincire‘mobilya artı tefriş’yapanlar var. Bir defa böyle alan araştırması ve yani ister arşiv çalışması olsun ister “field”anlamında alan araştırması olsun, onu yapmaya başladığınızda önünüzde bir dizi halinde bunların hepsi açılıyor. Yani altında kalabilirsiniz, doğru düğmeye bastığınızda bazen hepsi öyle bir dökülüyor ki... Ama ben burada obje mobilyaya dokunayım, onu alayım da ustanın ne dediğini de dinlemeyeyim dediğinizde, bir şeyleri kaçırıyorsunuz. Yani önemli olan hani hakikaten o bakılan tarih aralığında ya da bakılmak istenen sorunsalın size neleri söylediği ve sizin o sorunsallıktan ne dersler çıkardığınız ile ilgili bir şey. Bütün bunların daha çok sergi dizisi gibi sürekli olabilecek bir şeyi çok besleyebileceğini düşünüyorum. Bunların altında malzeme ve yapım bilgisi gibi tematik Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı kendi tasarımlarını kullanmışlar. MG: Şimdi Anba oteli yıkılıyor. O da yine 50’lerin sonu 60’larda. Acaba oradan bir şeyler çıkmış olabilir mi? Şebnem Uzunarslan: Şöyle bir durum var: 1930 ve 40’larda, o döneme kadar olan yapıların içindeki mevcut mobilyalar arasında, devlet kurumları olduğu için korunmuş olanlar var. Ama pek çoğunun içlerinden çekilen fotoğrafı yok ya da bulmak çok zor. Sonrasında, 50’ler ve 60’larda aslında çok fazla seri üretim yapılmaya başlanmış. Ancak bu sefer de fotoğraflar var, belki araştırsak bulabiliriz, ama mobilyalar ortada yok. Yani böyle bir ikili sorunla karşı karşıyayız. Ben şimdi bir tez danışmanlığı yapıyorum. Trakya Üniversitesi’nde yapılıyor çalışma, ben ikinci danışmanım. Alpullu Şeker Fabrikası’nın bütün mobilyaları, ölçüleri dâhil olmak üzere fotoğraflanıp, ölçülendirilip, üzerine de yorumları yapılmış vaziyette. Alpullu Şeker Fabrikası üzerine çalışılıyor ama pek çok fabrika var. Keşke Elazığ’a gitsek, oralarda da pek çok fabrikalar kurulmuş. Fotoğrafları var mı bilmiyorum ama likör fabrikası tipik bir Art Deco’ydu. Müthiş bir kıyımdır o likör fabrikasının yıkılması… Biz bir diploma projesi yaptırmak için gitmiştik ama çok verimli bir şekilde kaydedemedik o zamanlar. Birkaç fotoğraf falan çektik, ama hani böyle hasbelkader. İzin de verdiler, bazı çocuklar çekti. Orada müthiş mobilyalar vardı. İçi de zaten çok keyifli bir mekândı. Onu araştırmak lazım… Bence moderne en yakın 1930’lar hepimizin bildiği gibi… Fakat orada da modernist felsefeyle yapılan ürün çok az, aslında Art Deco, yani modern olarak tanımlanan çizgi Art Deco. Modernizm felsefesinin içine giren özellikleri olsa da Art Deco farklı çizgileri kapsıyor sonuçta. O döneme biraz da böyle bakmak lazım. Sonrasındaki modernleri de böyle incelemek lazım. Moderne çok 73 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 74 alanlar bile olabilir. Yani ahşap, çelik, alüminyum ya da metalin kendi altındaki alanlarda bile o kadar çok çalışmaya açık ki bunlar: Hangi noktada, acaba, yani mesleklerin de üstünden bakıp belki yaşam çevresi, yaşam kalitesini etkileyen her şeye açık, her şeyi işitmeye yatkın şekilde yaklaşmak gerek... Ama yıllık periyotlarla, bunu böyle farklı paketlerle ele almak, ama uzun vadeli büyük bir müze hedefi (ki belki olabilir), Türkiye Modern Mobilya Müzeleri gibi bir hedefle de ele almak olabilir. Daha açık, daha herkesi dâhil edici bir nihaî hedefin, yani belki hiçbir zaman varılamayacak bir nihaî hedefin farkında olarak yürünebilir, diye düşünüyorum. Tabii onun içinde sorun olan pek çok şeyin de farkındayım. Mesela, “modern nedir?” o zaman, hangisinin modern olduğu olgusu; yani hangisini dâhil edeceğiz, hangisini etmeyeceğiz? Ya da “hangisi mobilya”, hangisi değil? Yani neye bakacağız, neyi almayacağız? Bir de tabii, bu araştırmayı ya da bu enerjiyi ortaya koyacak grubun, bu diziliş içinde kendi öncelikleri ve varlığına ilişkin sorular, dürtüler de olabilir; projeye bunlar da dahil edilebilir. Yani ben hakikaten 2013’te gerek oteller, gerek devlet yapıları, gerek eğitim kurumları, bunlardaki nitelikli modern mobilyanın erimesine artık ‘modern’ cinsinden de değil, nitelikli herhangi bir şeyin niçin değeri bilinmiyor gibi, bir bakış açısından yaklaşıp konuyu ve kamuoyunu bu yönde oluşturmak istiyorsam, o yılın sergisini ya da bir başlangıç sergi temasını bu noktada kuruyor olabilirim. O hedefi saptamanın bizlere de ait olduğunu düşünüyorum. Tarih bilgisi içinde şunu unutmamamız gerekiyor, belki bu aynı zamanda kendi kendime de hep hatırlattığım bir şey: Şimdi bugün mobilya markalarının hepsinin arkasında yine orada varolan, emek vererek duran herkesin kendi tarihleri var. Çünkü kendi ustaları var, kendilerini mesleğe çeken ve orada tutan bir takım yaşanmışlıklar ve deneyimler var. Mobilyacılık babadan oğula olabilir ya da özellikli bir tercih olabilir, bir dürtü ile yola çıkabilir; çıraklıktan gelen çok ciddi bir deneyim ve kazanılan becerilerin sonucunda elde edilmiş olabilir. Mobilya markaları ve temsil değerleri arkasında duranlarla da, farklı farklı aktör grupları özelinde ilişki kurmak, toplantı yapmak çok keyifli ve verimli olabilir. Diyelim ki Faruk Malhan, yani sıfırdan değil o firma ve o kişi. Yani modern mobilya tarihi araştırması çok daha hızlı yürüyebilir, yalnız çok daha hızlı yürürken de bir yandan da örgütlü olmak gerekiyor. Dediğim gibi bilgi aktığı zaman, döküldüğü zaman onu tutmak ve kayda geçirmek gerek. Hani özellikle sözlü tarih deneyimi içinde ikinci kez o an’ı, o‘moment’i yakalamak mümkün değil. Kayıtlı gitmek lazım, sistematik gitmek lazım. Ama onun için belki stratejik olarak öncelikler tartışmalarını yapıp, paketleri yavaş yavaş açmak, yani altından kalkılabilecek tartışmalar haline getirip parça parça ele alıp açıp yürütmek, sonuçlandırmak bir yöntem olabilir. Ama en önemlisi galiba bu, şu anda üretim içinde olan aktörlerle bir araya gelmek. Yani incelemeye konu olan dönemde hayatta olmamalarına rağmen araştırmacı olarak bizlere en yakın kişiler onlar: Şu anda üretimde bulunan firmalar ve içindeki tasarımcılar, uygulamacılar, işçiler, makina parkı. Onlarla da farklı, ama mobilya tarihinin üretim ayağını ve kalbini açığa çıkaracak bir şeyler yapılabilir, diye düşünüyorum. GK: Evet, ben de Türkiye’deki tasarım tarihine çok şans eseri bir yöntemle girdim, yani bir süreç başladı. 2007’de arşiv toplama, arşiv organize etme girişimine başladık. Sonra SALT kapsamında bunu devam ettirdik. Ben tabii ki mimarlık tarihi üzerine ve tarihi yazan birisi olarak kendime arşiv tarafını buldum. Yani işin bence şu anki temel konusu arşivdir. Bu noktada herkesin gördüğü gibi bu tarih çöpe atılırken, tarihi yazma gibi bir lüksümüz yok bence. Olayın tamamen arşiv endeksli olması gerek diye düşünüyorum. Çünkü vakit kaybediyorsunuz tarih yazmakla. Tarih yazarken arşiv yapamıyorsunuz. Ali Bey’in dediği gibi genel çerçeveden bakmak lazım. Şu anda yani çok geniş perspektifle baktığımız vakit Türkiye’deki tasarım konularında“progressive modernism”in eksikliğini, popüler kültürdeki duruşundan net olarak görüyoruz. Nasıl net olarak görüyoruz? Tabii ki mimarlık alanında neo-Osmanlı hareketleri görüyoruz. Biz bu olayı yani modernizmin özellikle tasarım ve mobilyadaki önemini bence kendimize değil geniş perpektifte geniş kitlelere anlatmamız lazım. Yani arşivin yanında geniş, en geniş çevreye ulaşmamız lazım. Neden? Çünkü görüyoruz ki örneğin 4-5 yıl evvel olmayan –yani bu çok basit bir örnek ama– IKEA diye bir mağaza var. Yani 5-6 yıl evvel IKEA açılınca bu IKEA nasıl bir şey olacak Türkiye’de diye merak ettim. Gidiyorsunuz, orası insanlar için bir nevi mobilya tasarımı sergi arenası, yani gerek IKEA’nın kendi pazarlama politikasına bağlı gerek insanların oraya gidip de“evet ben işte şöyle bir hayat yaşamak istiyorum”demesine bağlı. Tabii ki bu çok şu anda çok geniş bir şey mi? Yani belli bir kentsel ölçekte, özellikle işte 3-4 büyük şehirde insanlar oraya gidip mobilyalarını görüyorlar, tüketiyorlar. Gerçekleştireceğiniz sergi için en önemlisi bir çeşit bütünlüğün olması, bir çeşit odanın. Mobilyayla ilgili nokta yaşanan bir mekân içinde yer alıyor olmasıdır. Böyle bir mekânınız olmadığında insanlar nesneden kaçmaya başlayacaklardır. Şimdi bunu neden diyorum? Saha, insanların olduğu yerler. Popüler kültürün, yani insanların geçtiği mağazaların içinde, alışveriş merkezlerinin içinde, otellerin içinde yani, o toplum içinde bunu konumlandırmak lazım ki o popülariteye oradan ulaşabilsin. Yani bunun akademik tarafını çok net olarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü siz varsınız, önemli üniversitelere teslim ediyorsunuz... "Ben SALT’ta bu çalışmaları biraz arka planda yapıyorum. Bir sergi fikri ortaya çıktı. Ulvi Cemal Erkin’in evi. O mekân olduğu gibi İçmimar Azmi Koz ve İçmimar Bediz Koz'un. İç mekan ve mobilya tamamen Koz'ların ve de aynen duruyordu. Bunlar getirildi, SALT çerçevesinde bir sergi yapalım, dendi." Ben araştırma kısmını yaptım ama o sergi benim dışımda gerçekleşti ki: Sergi yapıldı. Bir iki şey düzenlendi. Ama kitap hazırlanmadı. O sergiyi gören oldu mu sizin aranızda? Öyle bir sergi yapılmışken hiç kimsenin haberdar olmaması, serginin geçiciliği çok tehlikeli. Yani sergi çok limitli bir formattır. Yani sergi güzeldir, insan gelir, kokteylinizi yaparsınız, işte bir de sergi yaptım dersiniz. Ben de sergi organizasyonu yapıyorum ama serginin etkisi sürdürülebilir bir şey yaratmıyor. Bunu ne yaratıyor? Kitap yaratıyor. Ne yaratıyor? Arşiv yaratıyor. O yüzden bu işler, sergiyle beraber kitap, katalog olmadığı vakit bence çok da verimli olmaz. Bunu bizzat gördüm. Ben Teknik Üniversite’de ders veriyorum. Oradaki insanlar da“Aa, sergi mi var?”falan dediler. MG:Yapılan önerilerle ilgili, belki yardımcı olabilir diye benim de bir iki tavsiyem olacak. Öncelikle, bu modern mobilyanın tanımlanma işi bence çok önemli. Çünkü sizin de belirttiğiniz gibi 1930’ların mobilyası, 50’lerin 60’ların mobilyasından oldukça farklı. 1930’larda Art Deco çizgisini, bunun modern mimari ile kombinasyonunu görüyoruz. 50’ler, 60’larda bu yok. Bunu göz önünde bulundurarak çalışma dönemsel olarak bölünebilir. Ali hocaya katılıyorum, bazı vurgular ya da kategorizasyonlar yapılabilir. Birkaç değişik başlık, değişik kısım olabilir. Bu vurgulardan biri periyot bazlı olabilir. Diğer birinin hakikaten malzeme olabileceğini düşünüyorum. Çünkü zaman içerisinde malzeme kullanımı değişiyor, değil mi? Modernizmin getirdiği özelliklerden biri bu. 50’ler, 60’lar, daha çok, 70’lere gelirken Formikayı görüyoruz. Ben üzerinde çalıştığım için söyleyebilirim, Formika hakikaten çok popüler olmuş bir malzeme. Onun üzerine gidilebilir. Etrafta hâlâ var mıdır? Örneğin, birçoğumuzun hatırladığı Formika telefon masaları vardır. GK:Var ve çok pahalı. Alamıyorsunuz yani. MG: Öyle mi? 70’lerden sonra artık evlerde, çöp gibi davranılırdı. Neyse, bu malzeme alt başlığı vurgusu önemli bir vurgu olabilir diye düşünüyorum. Dediğim gibi“mid-century modern”zaten uluslararası camiada başlı başına bir alan. Bu alanda araştırmalarımda mobilya tipolojisine, mekân bağlamında tabii, önem verdim. Örneğin,‘Amerikan bar’ı önemli bir tipoloji olarak ele aldım. Bu aynı zamanda o dönemde Amerika’nın etkisini gösteren bir mobilya tipolojisi. Bazen mekânsal, bazen küçük bir servis sehpasına dönüşmüş durumda yer alıyor evlerde. Böyle disipliner olarak baktığım zaman, mimar mı içmimar mı tasarlamış meselelerine hiç girmeden, belki“özgün tasarım”diye bir başlık olabilir ya da vurgu olabilir. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de mobilya hep taklit işi olarak gitmiş, kataloglardan taklit edilerek üretilmiş. Belki bu önemli bir düşünce aracı olabilir. Mekân bağlamında ele alınan mobilyaya örnek olarak, Bedia Bektaş’ı vermek istiyorum. Efes Oteli’nin iç mekan tasarımında katkıları var anladığım kadarıyla. Efes Oteli’nin tasarımı sırasında Bedia Bektaş bir takım modern ev tasarımları da yapmış. Örneğin, Fuar Apartmanı. Bu apartmanın birkaç dairesinde yaptığı Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı Ben bu işi tamamen sosyal sorumluluk olarak yürütüyorum, New York’ta aldığım eğitime ve mimarlık tarihindeki hocalarıma saygı olarak yürütüyorum… Ben o eğitimi bir şekilde kullanmazsam onlara saygısızlık etmiş olacağım için bu işe başladım. Ama insan belli bir enerji seviyesinde belli bir şey yapabiliyor. Ve önemli olan orada şunu gördüm, tabii ki biz bunları ortaya koyabiliriz, yazılar yazılabilir, arşivler oluşturulabilir, ama bunu konumlandırmak lazım. O yüzden Ali Bey’in önerileri bence çok yerinde öneriler. Yani bunları yaymak lazım, organize etmek lazım, endüstriyle hareket etmek lazım, üreticilerle organize olmak lazım. Yani o disiplin bir tek akademide var, sektörde öyle bir disiplin bulmak zor. Biz 2007 yılında Nurus’la beraber Milano’da bir serginin parçasıydık. Örnek olsun diye söylemek istiyorum. Orada bir katalog yapalım dediler, o işi bana verdiler. Ben de katalog değil de, o dönemin tarihini yazmış oldum. 1990’lar, 2000’ler, biraz 80’lerin sonu, o kitapta net olarak İngilizce olarak yazılmış durumda. Yani o yüzden bizden gelen o disiplini bu arkadaşlarla, üreticilerle beraber organize etmek lazım. Ve popüler olabilecek şekilde. Ne demek popüler? Şu demek: Hakikaten insanlara endeksli, insan yoksa hakikaten çok dar oluyor. İnsan ne demek? Biz bir sergi yaptık SALT çerçevesinde, Atatürk Kültür Merkezi Sergisi. Biz o sergide örneğin Türkiye’deki modern seramik tasarımını da ele aldık ki onun da hiç tarihi yok. İlgilenen kişi hiç yok. Orada Sadi Bey’in hayatı, Sadi Bey’in Almanya’ya gidişi, orada yaptığı işler. Yani olayı kişiselleştirmek lazım. Biz AKM’de öyle yaptık. Yani insanları hakikaten, Hayati Bey dâhil, kişiselleştirdik. Çünkü insanlar başka insanların yaşadığı şeyleri görerek bazı şeyleri hissederek anlıyorlar. Yani sergi mekânı konusunda mümkün mertebe bu dünyalardan çıkıp sahaya çıkmak lazım. Saha neresi? 75 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 76 tasarımlar dönem hakkında bir çok şey anlatıyor. Ev sahipleri bu tasarımları bana ballandıra ballandıra anlatmışlardı. İşte formika kullandı, tekstillerde hiç desen yoktu diye anlattılar, çok moderndi diye anlattılar ve tasarladığı sabit mobilyaları tariflediler. Yine benim İzmir’de konuştuğum dekoratörler arasında Vedat Fer vardı. Hâlâ hayatta mıdır bilmiyorum çünkü oldukça yaşlıydı. Mesela Vedat Fer, Bonjour Pastanesi’nin ilk mekânının iç tasarımını Formika kullanarak mid-century modern vurgularıyla yapmış. Bonjour, şimdi pastane olarak yok, ama Türkiye’nin ilk pastanelerinden, İzmir’in ilk modern pastanelerinden biridir. MŞ: Hocalarım aslında benim aklımdan geçen her şeyi neredeyse söylediler. Ali hocamın dediği gibi en başta kriter koymak çok önemli. Moderni tanımlamamız gerekiyor. Moderni tanımladıktan sonra da kategorizasyon yapılacaksa belki malzeme açısından ele almak anlamlı olur. Çünkü mobilya’nın tarihsel gelişimine baktığımızda teknolojinin gelişimiyle malzeme değişkenlik gösteriyor. Bu durum, doğal olarak mobilyanın formuna da yansıyor, yani malzeme ürünün tasarımını etkiliyor. Mesela 1950’li yılların şartları düşünüldüğünde; Türkiye’de dönemin modern mobilyaları kabul edilen İlhan Koman, Sadi Öziş’in mobilyalarına baktığınızda, kullandıkları malzemeler son derece ilkel malzemeler. Bakıyorsunuz malzeme bulamadıkları için tavuk kümesinin tellerini kullanmak zorunda kalıyorlar ona göre form gelişiyor. 20’lerde, 30’larda dünyada güncel mobilya malzemesi boru kullanımı; çelik borulardan, boru profillerden, çelik veya demir çubuklardan mobilyalar üretiliyor, ama Türkiye’de mümkün değil. Çünkü boru üreten üretici yok. 40’lı, 50’li yıllara gelindiğine Türkiye’de halen metal boru yok varsa da mobilya yapılacak nitelikte değil. Mobilya üreten kişi, kendi kullanacağı profili kendi oluşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla malzeme ayırt edici bir unsur. O yüzden malzeme kategorizasyonu size, belki bir ürün grubu ortaya koyacak. Böylece modern mobilya gelişimi içinde ilgili döneme ait“x”mobilyalarda“y”malzeme kullanılmıştır vb.. çıkarımlar yapabilirsiniz. Bu durum çalışmaya belki sınıflandırma açısından fayda sağlar hangi döneme veya ürünlere bakabileceğiniz ortaya çıkar. Ayrıca otel, restoran, moteller ile sivil kamusal mekânlar arasında mobilyada farklı yaklaşımlar bulunmakta. Konutlarda daha klasiğe yakın mobilyalar kullanılırken, yenilikçi mimarların tasarladığı mekanlarda ise modern mobilyanın sıklıkla kullanıldığını, bu mimarların kendilerini zaman zaman avangard, öncü olarak tanıttıklarını, yayınlanmış dergi ve makalelerde görüyoruz. Dönemin mimari dergilerinden bu mimarların yaptığı mekânlar ile ilgili yazılardan örneklere ulaşmak mümkün olabilir. Şebnem hocanın dediği gibi fabrikalardan bahsedersek tabii ki geriye bir şey kaldıysa Sümerbank’a ve Paşabahçe’ye de bakmanızı öneririm. Ancak bizde arşivcilik yeterli öneme sahip olmasa gerek, neredeyse hiç bir kuruluş bu tür bir geçmişe sahip çıkmamış. Örneğin Paşabahçe kendi arşivini neredeyse yok etti diye biliyorum. Umarım sahip çıkan duyarlı birileri olmuştur. Bir de daha yakın dönemde turistik tesis olarak Naturland var. Baktığınızda kendine göre bir konsepti olan, daha farklı çözümlerin olduğu bir tesis olarak belki faydalı olur. Ancak dönemsel olarak ele alınırsa elbette yakın dönemlere denk gelir. Naturland’le ilgili bilgilere sanırım Prof. Önder Küçükerman hocadan ulaşmanız mümkün, iç mekân o ve eşinin tasarımı diye biliyorum. Hocanın çok kapsamlı ve ciddi bir arşivi vardır. Sadece modern demeyip farklı bir kriteri benimsemeyip, dönemsel de bakılabilir, metal mobilyaların belli bir dönemdeki gelişimi ya da ofis mobilyası gibi özelleşmiş başlıklarla da daha kolay sonuca ulaşabilirsiniz. Örneğin, ofis mobilyasının Gümrük Birliği’nden önce Devlet Malzeme Ofisi ya da birkaç tane marangozun yaptığı işle sınırlı olduğunu görüyoruz. Masis gibi birkaç firma da bulunuyor. Bu şekilde de ele anılabilir. Bilgilere de farklı şekiller de ulaşabilirsiniz. Ben kendi çalışmalarımı yaparken önce bu konularda efemera topladım. Kendimce bir koleksiyon oluşturdum. Eşim de koleksiyoner yaklaşık 30.000 tane fotoğrafı var. Oldukça zaman alıyor elbette ama bu fotoğraflar içinden mobilya olanları grupladım. Ama böylelikle hangi dönemde, hangi tarzın ağır bastığını hayatın içinde görmek mümkün oldu ve çalışmama çok katkı sağladı. Belki sizde koleksiyonlardan faydalanabilirsiniz. Bunun dışında bir de sergilerin ve o dönemin fuarlarının incelenmesini tavsiye ederim. İzmir fuarlarına da bakılması lazım. Mobilyalarının sergilendiği fuarlara da bakmak iyi olur. Belki sektördeki firmaların da geçmişine bakılıp karşılaştırılabilir. Köklü firmalarda bir değişim süreci var. Bakıyorsunuz geleneksel üretim yaparken –ki Minas Mobilya buna örnektir– oğlunu bilinçlendiriyor, ne yapıyor, İngiltere’ye Royal College’a gönderip tasarım okutuyor. Aynı şey Nurus için de geçerli. Bakıyorsunuz Nurullah Ustayken başına ODTÜ’lü bir tasarımcı geçtiğinde, bambaşka bir çizgiye ulaşıyor. Koleksiyon Mobilya da öyle, Faruk Malhan’ın oğlu Koray Malhan da tasarımcı. Projeyi genişletebilirsiniz, konuları iyice etüt edip, projeyi farklı konu başlıkların altında uzun bir sürece yaymak mümkün olabilir. Çünkü“modern”, çok geniş ve net olmayan bir başlık. Meltem hocam, diğer hocalarımız ve Gökhan Bey de söyledi. Modernin tanımını çok çok iyi vermeniz gerekiyor. Hangisini biz modern mobilya kabul edeceğiz? Kimi veya kimleri modernin içinde yer İstanbul’da. 50’lerin başı. Moderno, o dönemin öncüsü. Orada iki ayrı müşteri kitlesi var. Biliyoruz ki İstanbul’da o dönemde azınlık müşteriler var, Musevi. Bunlar önemli. O yüzden orasının biraz daha özellikle Batı endeksli hareket ettiğini düşünebiliriz. Moderno ve İnterno'yu birlikte değerlendirmek lazım... Selçuk Bey ilginç bir şahsiyet. Yani mimar kökenli, ama İçmimarlık Odası kurucularından. Fazla titiz, hiç kimseyle iş yapmayan, biraz politikaya girip çıkan. Para kazanamadı, dertliydi yani. Ama onun o mağazası bence sanat ve tasarımı bir araya getiren değerli bir mekândı. O mağazaya tekrar mekân olarak bakmak lazım, çünkü içinde sanat vardı, mobilya vardı. Bedri Rahmi’nin o sonradan gelen Anadolu modernizminingeri geldiğini söyleyebiliriz. Bence başlangıç noktası diyebiliriz, Selçuk Milar’ın o modernizmi için. MG: Çok, çok önemli bir şahsiyet mobilya tarihi bağlamında. Aynı zamanda İçmimarlar Odası’nın kurulmasına yardımcı olmuş bir şahsiyet. GK: O mağazanın fotoğraflarının bir kısmı ailede var şu anda. Mobilyada çok şanslı bir şey oldu. Ankara’dan buraya taşınıyorlar aile. Yaşadığım şeyleri anlatayım. Taşınıyorlar, bir koli içine her şeyi koymuşlar, gelmişler. Müteahhit gibi biriyle anlaşmışlar. Müteahhitle bir anlaşmazlık olmuş. Yıl 70. Ama yani işte bu tür aile ilişkileriyle, böyle footnote’la bir tasarım tarihi yazamıyorsunuz. Tamamen çetrefilli. Siz zaten görüyorsunuz, böyle bir dedektiflik işi, akademik iş değil, dedektiflik işi. Birkaç dedektif tutalım, onlar yapsın bu işi, çok benzer bir sonuç olur. ŞU: Aklıma Madra’lar geldi. Beral Madra’nın biraz daha başlangıç döneme ait, onların aile evinden bir takım mobilyaların hâlâ kullanıldığını biliyorum, bazı kaynaklarda rastlamıştım... Modern tanımı üzerinde netleştiğimiz zaman belki bu ayrım çok daha kolay olacak. Çünkü insanlar 90’lara kadar atölyelerde üretilen mobilyaları kullanıyor. 90’lardan sonra yavaş yavaş şekil değişiyor. Ben yüksek lisans tezimi yaptım o dönemde. “İstanbul’da Satışa Sunulan ve Tüketilen Mobilyalar” başlıklı… Anadolu yakasında bir pilot bölge belirlemiştik. Danışmanım, Oya Boyla hocamla birlikte... Ve o cadde üzerinde satılan her türlü mobilya garanti faktöründen menteşe, kulp detaylarına kadar incelenerek yorumlanmıştı. O dönemden sonra 2000’lere doğru yavaş yavaş şekil değişmeye başladı. Yani 80’lerde endüstriyel mobilya tam olarak yokken, sadece Kelebek vardı. Hep atölyelerde üretilen mobilyaları görüyoruz… 90’larda da bu böyleydi. Ve özellikle mimarların kullanmış olduğu mobilyalara baktığımızda hep iyi tasarımların reprodüksiyonları ya da getirtilebiliyorsa yurt dışından gelen örnekleri biliyoruz… 80’lerin sonlarına doğru ithal ürünler hızla girdi piyasaya... Mimarlık ofislerinde Marcel Breuer, Charles Eames tasarımları son derece modaydı... Şimdi biz Türkiye’de modern mobilya dediğimizde bu durumu göz ardı edemeyiz. Bu mobilyalar evlerde kullanmazken ofislerde kullanılıyordu... Ve bu tarz çalışan, atölyelerinde üreten kişiler vardı. Seri üretim değildi bunlar... Sonrasında 2000’den itibaren artık bütün yatak firmaları, kanepe firmaları, hepsi bugünkü endüstriyel üreticiler oldular. Yani bence üretimi, atölye üretimleri ve endüstriyel üretimler olarak ayrı ayrı inceleyip bakmak gerekiyor. En baştan baktığımızda da 19. yüzyılda kullanılan Thonet olarak bilinen oturma mobilyası, Cumhuriyet sonrasında da yıllarca kullanılmaya devam etti. Sonra birdenbire bir baktık ki metal oluverdi Thonet, o ahşap büküm mobilya birden metal olarak her kafede, her yerde karşımıza çıkmaya başladı. Yani bunlar Türkiye’nin gerçekleri. 19. yüzyılın moderniydi Thonet’in yapmış Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı alacak diye var sayacağız? GK: Fuarlar önemli şeyler, notlarım var. Fuarlar, sanat ve tasarımın bir araya geldiği ortamlar. Örneğin, 1958 yılında yapılan modern Brüksel Türk Pavyonunda Bedri Rahmi’nin eserlerinin olması önemlidir. Bu fuar ve tasarım konularında ön planda olduğu için özellikle Eczacıbaşı’nın İzmir fuarında, kendi mağazalarında mobilyayla beraber sunum ortamları net olarak konabilir. Hancı’nın, özellikle Vakko’ya yaptığı işler kilittir. Bir isim daha söyleyeyim: Ali İhsan Şark, Şark Mobilya. MG: Bir de Divan Oteli var. GK: Son olarak da şimdi özgünlük de, Meltem Hanım özgünlük diyor. Yani bunlara tabii ki uluslararası çerçevede bakmak lazım. Kimisi özgün, kimisi değil. Biraz öyle biraz böyle, zor bir konu. Ama o dönem mid-century modern neydi, Türkiye’de nasıl yansıtıldı sorularının cevaplanması gerekir. Tabii ki bir taklit kültürü içinde olduğumuzu biliyoruz ama orada bazıları onun içinden çıkıp özgün bir şeyler yaptılar diye düşünüyorum. Mesela Kare Metal ve ondan sonra Koz vs. Çünkü mesela Ankara ekibi, özelikle Selçuk Bey, Şark, ondan sonra erken dönem Koz, biraz Cansever, biraz Arolat ailesi, Danimarka etkisi var. MG: Ama öyle bir endişeleri de varmış. GK: Yani, istiyorlar o modernizmi. Neden bu kadar uğraştınız bunlarla? Mimarlık yapıp da eve gidip neoklasiklerde oturmak istemediler diye düşünüyorum. Tabii ki ithal yasağı var. İşte böyle mimarlık çiziliyor, ondan sonra eve gelip farklı bir estetikte yaşıyorlar. Daha raw bir estetik. Yani tam İskandinav olmadı, biraz daha, o kadar rafine olamadılar, biraz daha kaba. DH: Bu taklit bağlamında Moderno’yu nasıl değerlendirebilirsiniz? GK: Şimdi orada Moderno var; bir de Selçuk Bey var. İkisi paralel, yani birisi Ankara’da, birisi 77 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 78 olduğu iş, endüstriyeliydi. Ama biz kendimize göre 70’lerde yorumlayıverdik... Belki bunlar da birer çıkış noktası olabilir diye düşündüm. Çünkü sınıflandırırken bence endüstriyel olan ve olmayanı ayırmamız gerekiyor. 2000’lerde deprem sonrasında zaten iş birdenbire şekil değiştirdi. Artık endüstriyel mobilya yapan yerler o kadar çok üretim yapmaya başladılar ki artık sipariş mobilya yapma hikâyesi insanların aklından çıktı. IKEA da bunun en önemli sebeplerinden biridir. IKEA’nın yerleşmesiyle bizim mobilya firmalarımız, kaliteleri tartışılmak kaydıyla, pek çok üretim yapmaya başladılar. Tabii ki maliyet düştüğü için. Herkes kendine göre çözümler buldu bir yerlerde. Bugün yapılmıyor mu? Tabii ki sipariş mobilya halen çalışılıyor. Ama artık 90’lardaki hikâye bugün değişti. Artık modernin tanımını da aştık, endüstriyelin bize sunmuş olduklarına bakıyoruz ve bizim firmalarımızın çoğu dünya üretim standartlarında çalışmasa da, insanlarımız artık dünya ölçeğinde bakar oldular. Yani haberdarlar her şeyden. Her ne kadar Osmanlı motiflerini de koysalar... Evet, onlar da yapılıyor. Tasarıma da ayrıca bakmak gerekli tabii... Bu yüzden endüstriyel ve atölye işi olanları ayırt etmek, farklı değerlendirmek lazım. MŞ: Gümrük Birliği’yle başlayan bir süreç aslında. Artık işin başka bir boyutu var. ŞU: İthal. GK: Evet. O 80’lerin sonu, bu ithal yasalarının Özal reformasyonlarını oluşturduğu dönem. MŞ: Dışa açılmayla birlikte gelişen bir durum. GK: Ben biraz daha Ali Bey gibi modenizm için 1700’lerde başlatan kavramlarla hareket etmeye çalışıyorum. 1880’lerde neo-klasik hakim. Bir de İzmir’in Levantenler’in merkezi olmasında görüyoruz. Bunu unutmamak lazım. Ama Malhan ve Sarıyer, hatta Muslubaş. 70’lerin başındaki çalışmalarda hâlâ o kavramlar var, ama olay 10 yıl sonra değişti. MŞ: Rekabetin biçimi değişti çünkü. Mecbur kaldılar. Yasalardan dolayı zaten üretici kendini koruyan, ne üretse satan bir dönemi yaşıyordu. Gümrük Birliği’yle bir sürü ürün artık ithal de edilmeye başladı. İthalat ile ilgili yasalar değişince, ülkeye ithal ürünler girmeye başlayınca tüketici de farklı ürünlerle tanıştı. Seçenekler çoğalmaya başladı. Tüketici karşılaştırma şansına sahip oldu. İlerleyen dönemde marangozlar üretimlerine devam etse de üretim ile ilgili prosesler değişti fabrikasyon üretim artınca ürünler ucuzladı ve seçenek arttı. Büyük ölçekli yerli ve yabancı üreticiler pazara dâhil oldu. IKEA ile ilgili bir çalışma yapmıştım, en çok hafta sonu hâsılat elde ettiği ülke, Türkiye. Niye? New York’ta iki tane yok değil mi hocam IKEA? Yoktur herhalde. Ama İstanbul’da iki tane IKEA var. GK: New York’ta bir tane var. O da Brooklyn’de. Bir de New Jersey’de var. İki tane var. MŞ: Firmanın kendi ülkesinin başkentinde, Stockholm’de iki tane varken İstanbul’da da iki tane var. Ama baktığınızda burada yaptığı satış rakamı kendi ülkesinden eminim ki kat be kat fazla. Mantıklı küçük bir hesap yapıldığında ülkesinde İstanbul’un nüfusundan daha az, toplam 9-10 milyon insan var. Orada sattığı rakamla buradaki rakam çok farklı. Tabii bunun ötesinde İsveç’i, İsveç insanını biraz olsun yakından tanıdığım için biliyorum tüketim kültürü farklı. Burada tüketiciler ve talepleri de devreye giriyor. Dolayısıyla buraya iki şube açabiliyor. Bir gazetede yakın bir zamanda yazmıştı; hafta sonu ziyaretçi kapasitesi tüm Avrupa ülkelerinden fazla imiş. Bizi Ortadoğu ülkesi kabul ettikleri düşünülürse Ortadoğu’da iki tane mağaza açabildiği bir şehirde elbette tüketim tercihlerini de etkiliyor. Ancak yasalarda bir sektörün gidişatını belirleyen en önemli etkenlerden biri. Yani farklı etkenler devreye giriyor. Dolayısıyla yasal süreçlerle ilgili de bir takım şeyleri ortaya koymalısınız. Mobilya sektörünün yapısı neden değişti bakmalısınız? ŞU:Teşvikler. MŞ: 1990 öncesi için marangozların derneğinin verdiği sayıya göre üretici sayısı inanılmaz büyük bir rakam. Bir yandan hâlâ sürüyor aslında marangoz üretimi. ŞU:Tabii, tabii. MŞ: Ama bakıyorsunuz ki Gümrük Birliği’nden itibaren verilen teşvikler sektörde çok etkin rol oynuyor. Mesela bakıyorsunuz, İngilizlerde çok eski dönemlerde kurulmuş bir üretici firma gelişerek büyüyor, köklenerek gelişiyor ama bizde bakıyorsunuz bir anda çıkmış ortaya ve mobilya sektörüne giriyor. Mesela Kelebek buna bir örnek değil. Kelebek bildiğim kadarıyla 30’larda ilk başta Haliç’te kontrplak üretiyor uçak kanadı için. Kontrplak üretirken sonradan kontrplaktan mobilya yapmaya başlıyor. İlk tasarımcısı da Önder hoca, örneklerin fotoğrafları halen onda bulunuyor benimle paylaşmıştı. Bu süreci yaşayan başka bir firma örneği de Nurullah Usta. Bu iki firma İngilizlerin yapılanmasına benzer örnekler olarak verilebilir, ama 90’da çıkmış, hiçbir mobilya geçmişi olmayan bir sürü firmanın olduğunu görüyorsunuz ve çoğu büyük çapta firmalar. Bu da teşviklerin ne kadar etkili olduğunun kanıtı. Bir de araştırma için şu notu eklemek lazım. Hangi üreticilerin hangi dönem üretime katıldığını izlemek için Sanayi Odası kütüphanesinden yararlanılabilir. Ben mesela kendi çalışmamda üreticileri bulmak için sanayi odalarının kütüphanelerinden yararlanmıştım. Oradaki dergilerden, ilanlara baktım ve tarihleyerek bir Büyük ihtimalle Kelebek üretimi olan örneklerin çok olduğunu düşünüyorum. MG: İtalya’dan gelmiş çoğu. ŞU: İtalya’dan geliyor ama burada işleniyor pek çoğu. Ama modern dediğimiz çizgide hep Formika var. Eş zamanlı olarak, ithal ürünlerin gelmediği dönemde de formika mobilyalar oldukça fazla... İthal mobilyalar çoğunlukla 90’larda geldi, evet... Ama gelmediği dönemde burada o malzemelerle üretilen, tam da 60’ların Amerika’sında Avrupa’sında gördüğümüz modern mobilyaların burada yapılıyor olması da bence üstünde durulması gereken noktalardan biri, özellikle malzeme bazında düşündüğümüzde. MG: Çok çabuk gözden düşüyor tabii. Onun bir nedeni de kırılması, kenarlarının çabuk eskimesi. Ama aynı zamanda silinebilir olması, toz tutmaması, yanmaması büyük avantaj. DH: Bir şekilde popüler oluyor bu, birisi görüyor diğerinin evinde. Bu furyayı biliyorum, birçok eski mobilya, masa üstleri, dolap kapakları galiba yüzeyleri kazınarak formika ile yenilenmiş o dönemde. GK: O mid-century modern’e ait ikinci el mobilyalar. 2009-10-11’de Çukurcuma’da bir anda böyle 50, 60, 70’lerin retro’ları çıkmaya başladı. Kimisi formika satıyordu, kimisi tekrar yeni döşemeleriyle o İskandinav tarzı mobilyayı. Ama ilginç şey o formikalar –şimdi ben arada sırada Horhor, Çukurcuma oraları geziyorum– en pahalı şeyler. Yani masaları 3, 4, 5 bin liraya kadar satıyorlar ki bir de fazla örnek de yok. Yani ne zaman oraya gidersem bir iki şey bulabilirsem kendimi şanslı hissediyorum, çünkü yok. Piyasa mekanizmaları ilk kez o modernizmin bir değer olduğunu hissetmeye başladı… ŞU: Ama insanlar da çok çabuk fikir değiştirmeye başladılar... Formikayı atıp hemen oymalı bir şeyler konduruverdiler evlerine… Gerçekten çok kısa süreli kullanımı oldu o mobilyaların. Onun için çoğu yok. Yani hepsi atılmış ve yakılmış vaziyetteler diye düşünüyorum. DH: Biraz da bu toplumun özelliği herhalde, saklamıyoruz. ŞU: Yani zaten doğal olarak şu anda bu noktaya gelmemizin temelleri tabii ki kapitalizmin hızla yaygınlaşıyor olmasıydı. Zaten 70’lerin felsefesi de işte eskiyi at, yeniyi al, hepimiz zengin olalım mantığıydı. Tam da o mantık o dönemde yavaş yavaş yerleşmeye başladı. Onun doğrultusunda da bu hızlı değişimler yaşanmaya başlandı. Ama İstiklal Caddesi’nde bir mobilya mağazasında tam da o formika örneklerin benzerlerini satan bir mağaza vardı, yanlış hatırlamıyorsam... Tünel’de, Galeri-T miydi diye düşünüyorum ama başka bir mağazaydı sanıyorum. Şu anda ismini hatırlamıyorum. Orada tam da İtalya’daki Ligne Roset firmasının ürettiği mobilyaların benzerleri satılmaktaydı... 70’lerin başlarından itibaren metal ayaklı, renkli formika mobilyaları satılır idi. Kullanılıyordu, evet. GK: Tamam bu kitsch klasikler, galiba onlar da benzer bir transformasyona uğramadılar mı? Tabii ki yani modernist ne demek tartışabiliriz ama bunlar popüler anlamda o dekorasyon dergilerinde gördüğünüz. MG: Onları evlerde bulmak çok mümkün. Bir şekilde bu modern mobilya gelmiş ve gitmiş. Ama 50’lerin işte ‘neo-klasik’ dedikleri mobilyalarını, hâlâ etrafta bulmak mümkün. Hatta benim birkaç arkadaşımın evinde bile, anneden babadan kalma bu mobilyalar var. GK: Özgünlük derecesi nasıl bunların sizce? MG: Yani özgünlük derecesi nedir, genelde Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı çıkarım yapmaya çalıştım. Firmaların geçmişini belli bir döneme kadar Osmanlı’da salnamelerden, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise Ticaret Kataloglarından izlemek mümkün. Firmaların hangi tarihler arasında ne ilan verdiğine bakarsanız, o firmaları izleyebilirsiniz diye düşünüyorum. Kelebek gibi firmaların kendi arşivi de vardır diye tahmin ediyorum. ŞU: Bir de formikadan bahsetmiştiniz. GK: Evet. O çok önemli. ŞU: O da çok önemli. Ben de söyleyecektim. GK: Ama özgün mü o formikalar? Yani Türkiye’deki formikalar? Yani dünyadaki formikalara paralel mi, farklı mı? MŞ: Bize özgü değil. Bir yüzey kaplama malzemesi. Bir dönem Batı’da çok popüler. MG: Formika malzeme olarak dışarıdan geliyor. Değişik renkleri var. Çok ilginç. Sarı, pembe, bordo, renk renk formika var. Zaten onun için beğenilmiş. Doğal malzemeyle o renkleri kullanamıyorsunuz. Formika iç mekâna renk getiriyor. GK: Fosforlu renkler. MG: Pembe, bordo, yeşil, sarı iç mekânlar. Renk renk masalar. MG: Renk çok çekici yapmış. GK: Ama kurumsal tarafı da var. Yani ofislerdeki başka bir formika tarzı var. MG: Evet, bir de ahşaba benzeyen parlak formikalar var. GK: Evet, evet. Koç Grubu’nun da orada 60’larda bir girişimi vardı. MG: Nasıl gelmiş onu bilmiyorum. ŞU: Zaten 60’larda bu plastikler çıkmaya başlamadıktan sonra Formika firması bunları üretmeye başlıyor. Şimdiki bu laminat hikâyesinin ilk öncüleri Formika bunları üretip de İtalya’da daha çok sergiler açtıktan sonra biz haberdar oluyoruz. 79 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 80 bunu bilmiyorum. Kataloglar var, oralardan bakılarak yapılmış, ama orada ustanın kendinden ne kadar ne kattığına bakmak gerekir belki de. Fakat birbirlerine çok benziyorlar. Hani her evde üç aşağı beş yukarı aynı tip mobilyaları görüyorsunuz. Çok özgün değil diye düşünüyorum. GK: Biz Amerika’da büyüdük. İşte arada sırada Türkiye’ye gelirdik 70, 80’lerde. Ailemin bir parçası Anadolu’da memur, Niksar diye bir yerde. Hâlâ o oturma odasının o neo-klasik beyaz çizgisini hatırlıyorum… Biz Amerika’dan gelirdik, daha ruralist architecture arasında böyle daha modernizm falan, evin neo-klasik beyaz mobilyaları bize korkunç gelirdi. Bu odada neler oluyor derdik. Oturunca sağa sola birbirimize bakardık, çünkü hakikaten çok şaşalı, çok grand bir şey var ama sonuçta Anadolu’nun 20-30 binlik bir kasabasında böyle bir oturma odası... MG: O dönemin mimarlarının, tasarımcılarının söylediği, bu mobilyaların özgün olmadığı, kataloglardan kopyalandığı. ŞU: Tabii öyle. Benim de şimdi aklıma geldi, tezimin araştırmasını yaparken o yıllara ait iki marangozun orijinal çizimleri var. Ben sahaflarda bulmuştum... Şöyle söyleyeyim, klasik çizgiler 19. yüzyılda zaten bozuldu. Eklektizm 19. yüzyılla geliyor. Bizim 20. yüzyılda taklit etmiş olduklarımız da zaten 19. yüzyılda o karışmış olan çizgilerin tekrar karışması. Yani tasarım tarihi anlattığım için de biliyorum. Hani sadece erken cumhuriyetle ilgili değil. Her şey karışık, yani sadece neo-klasik değil. Neo-klasik ağırlıkta ama Rokoko var, ağırlıklı olarak Barok var. Her birinin kullanılış şekli farklı. Bizim İstiklal Caddesi’ndeki binalarımız da eklektik, Haydarpaşa’mız da eklektik. Orada ne kadar form karışıklığı varsa aynı karışıklık mobilyalar için de geçerli ve antikayla stil mobilyayı ayıran çok önemli özellikler var. Yani benim mobilya çizgilerini biliyor olmam antika mobilyayı tanıdığım anlamına gelmiyor mesela. Çünkü antika deyince tarihi, ustanın nasıl geçme yapıyor olduğuna kadar gidiyor, yani antika apayrı bir şey. İstanbul’da Mecidiyeköy tarafında olan bir çarşı vardır. Orada geziyorum antikacıları. Hatta Oya Hoca’yla birlikte gitmiştik. Sahipleri çok yanlış bilgiler verebiliyorlar. MŞ: Kendi de bilmiyor ki hocam. Kendi de bilmiyor. ŞU: Kendi de bilmiyor, yani verilen bütün bilgiler kulaktan dolma zaten. Ama Neo-klasik, Luikens ve benzeri o dönemin trendy isimleri ile satılıyorlardı. MG: Yani neo-klasik deniyor ama aslında hani 18., 19. yüzyıldaki neo-klasik stil değil bu söylediğimiz. Neo-klasik birçok farklı stilin bir araya gelmesi… Bu anlamda eklektik herhalde daha doğru bir terim olabilir, hani klasik mobilya denilen. ŞU: Annemin 80’lerde böyle el işi yapılmış atölyeden alınmış koltukları vardı. Hâlâ çok değerli bulurum onları, dönemine göre ince bir işçiliği vardı. Her şeyi Neo-klasik. Bütün detaylara kadar bakmışlar ve yapmışlar, süslemelerine kadar. Ve sehpalarını da yapmışlar. Sehpaların ayaklarında ortada H biçiminde bir birleşim detayı vardı. H birleşim Barok’ta vardır. Neo-klasikte öyle bir ayak birleşimi göremezsiniz. Mobilya konstrüksiyonunun gelişmesi sırasında bu detaylar değişime uğrayarak farklılaşır. Sürekli bu konularla iç içe olmaktan dolayı ayırabiliyorsunuz. Ama antikacılar falan bilmiyor maalesef. GK: Orada kültürel bir şey yani… Yıldırım [Kocacıklıoğlu] Bey bana anlattığında sordum,“Senin üreticiler kimdi Yıldırım Bey 60’lar döneminde?”diye. O da işte falan filan kişiler, dedi. Onlar bu işi kimden öğrendi? Yani bu işleri daha çok Rumlar yürütüyordu. ŞU: Tabii, kesinlikle. MŞ:Tabii, tabii, özellikle mübadeleden önce. MŞ: Osmanlı’da zaten Müslüman tebaa bu işleri yapmıyor genelde. Osmanlı’ya dayanıyor kökü. Osmanlı’dan itibaren baktığınızda gayrimüslim tebaanın yaptığını görüyoruz bu işleri ve çok ciddi ustalık kazandıklarını. Mesela Osmanlı döneminde İstanbul yine merkez, İzmir ve aynı zamanda Selanik. Bu şehirlerde birçok üretici var. Bunların hemen hemen hepsi gayri üslüm tebaadan aslında ince ustalığı geliştiren onlar. Baktığınızda Müslüman tebaa da mobilyacılığa başladığında işleri ikinci sınıf, üçüncü sınıf. İyi marangozlar, tedarikçileri vb. Pera’da neredeyse hepsi gayri müslüm. Orta sınıf ucuz iş yapanlar Kürkçü Han civarında, Tavuk pazarı denilen yerde onların da hepsi Müslüman üreticiler. Hepsinin bir gayrimüslüm ustanın yanında eğitim aldığı anlaşılıyor. O dönem modern mobilyalarını,“dönemin moderni diyeyim”ilk benimseyenler yurtdışıyla bağlantısı olan insanlar. Yani gayrimüslim tebaa. Bu kişiler genellikle Galata, Pera civarında ikamet ediyor. MG: Zaten onlar için daha çok üretiliyor. MŞ: Tabii, elçilik çalışanları, Levantenler ve diğer ülke vatandaşları da bu bölgede yaşamaya başlayınca sosyal değişim gerçekleşiyor, etkileri hissediliyor. Talepleri batı tarzı mobilya. MG: Müşteri grubu bu. MŞ: Talebi onlar belirliyor. Batı tarzı mobilyalar önce Batı’ya yakın olanlarca benimsenip ondan sıradan halk ile tanışıyor. Daha sonra mobilyacılık Müslüman tebaada da yaygınlaşıyor. GK: Galiba İsmet Mobilya orada, Yıldırım Bey’in bana anlattığı. O dönemden çıkan hâlâ neo-klasik üreten. ŞU: Ankara’da Dekorasyon firması var. Bütün köşkün, bu ilk Atatürk’ün köşkü, o köşkün mobilyalarını Selahattin Refik’e veriyorlar, tekrar yaptırıyorlar. Onunla ilgili de geçenlerde çok taze bir usta yaparken kendisini de geliştiriyor aynı zamanda. Bu bir zanaat. ŞU: Bir de bizde hiç yayın falan yoktu. 70’lerde, hatta 80’lere doğu Ev Dergisi çıkartılmaya başlandı. O bütün ünlülerin mekânlarını da gösteriyordu, ustaların reklamları da yer alıyordu. Yani 70’lere baktığımız zaman Ev Dergisi’nin ve orada yer alan reklamların, tam da hangi ustalar varmış noktasında veri sağlayacağını düşünüyorum. ŞU: Ustaların, atölyelerin reklamları var üretim yapan. Bunlar mağazaları da olan örnekler. Çoğunlukla Nişantaşı’nda var. Levent bile o tarihlerde daha tam o kadar gelişmemiş. Daha sonrasında bugünkü profil ve görüntü ortaya çıkıyor. Nişantaşı’nda çok özel yerler vardı ve herkes de oralardan sipariş verirdi. Çok ince işçilikli, dediğiniz gibi, herkesin kendi zevkine göre bir şeyler yapılırdı. Bir de dediğiniz gibi bazı mobilyalar da yapıştırma oluyordu. Onlar da vardı tabi ki, onlar da farklı bölgelerde vardı. MŞ: Müşteri profiline göre değişkenlik gösteriyor. Yani ucuz isteyen müşteriye ucuz yapıyor, daha ince ve özellikli ürün isteyene istediği gibi. Ben biliyorum mesela Minas Usta’nın deposundaki ağaçları biliyorum. Minas usta günümüze ulaşan yakın zaman önce kaybettiğimiz önemli bir mobilya ustasıdır. 50 senelik ağaçları vardı imalathanesinde. Yani kendi ağacını kullanmak istiyordu. Ama daha ucuz talep eden müşteriye herhalde dışarıdan aldığı ağacı kullanıyordur. Kalite farkı olsa gerek diye düşünüyorum. ŞU: Tabii işçilik falan hepsi işin içine giriyor. AC:Tabii örnek durumlar da olabilir: Şimdi bu cinsten düşündüğümüzde bizim evde üç ayrı takım var. Birisi 73 yıllık, beş tane berjer koltuk, sadece iki kez yüz değiştirerek bu 73 yılı geçirdik. Yani biz hâlâ kullanıyoruz; annemlerin evinden. Diğer ikisi takım olarak da, bir yemek odası takımı, üstü bordo, bordo formika kaplı... Altı sandalyeli. Sadece bir kez bakım geçirdi. 1962’de alındığını biliyorum, ben hatırlıyorum. 51 yıllık... Yine aynı grubun bir yatak odası takımı var. Şimdi biz misafir yatak odası takımı olarak kullanıyoruz. İşte yatak başlığı ve gardırobu ile birlikte komodini, şifonyeri filan, hepsi... Annem iyi bakıyordu; yani gayet iyi ulaştı bugüne kadar. Ankara’da Işıklar Caddesi’nde İzmir Möble vardı. Annem İzmirli olduğu için, sürekli mobilya oradan alınırdı. Kemal Bey isimli bir sahibi vardı, soy ismini bir yerde bulurum belki, belki Kemal Özdirim. Şu anlamda aktardım bunu, yani böyle kişisel tarihler ve depolar, kişisel arşivler, müzeler de olabilir. Eminim vardır bir yerlerde. Bir de başka bir şey de akla getirdi bu son tartışmalar, paylaşımlar. Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü biliyorsunuz ilk kurulan yüksekokul düzeyinde. Ama önce iki yıl sonra üç yıl oluyor eğitim süresi ve yüksek öğretmen okullarının yüksekokulu gibi davranan bir kurum. Aynı bölgede Egli tasarımı, hemen hemen aynı yıllarda, yani 1928-29 gibi Yapı Usta Okulu ve Teknik Okullar, yani farklı sanat okulları kuruldu. Bunlara sonra Paul Bonatz’ın Teknik Öğretmen Okulu da katıldı. Hâlâ ayakta duruyor bu kurumlar, hâlâ işliyorlar da. O Teknik Öğretmen Okulu’nda yani yapı okullarının ya da ustalık okullarının yüksek kısmı. Ankara’nın devlet dairelerinin ve özel istekli yani cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi konutların mobilyaları üretildi yıllarca. Arşivde bir şeyler olabilir. Ben hiç girmedim ama… GK: Ali İhsan Şark o sistemden çıkmış. AC: Yani belli çizimler üzerinden gittikleri besbelli bence. Ama o dosyalardaki siparişler üzerinden konu alanları çıkabilir, yani bir dizi konu çıkabilir. Modernle ilgisi var mıdır, yok mudur, o ikinci aşama. Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı belgesel izledim. İş Selahattin Refik’e veriliyor. Dekorasyon firması İstanbul’da var. Sonra Ankara’da açıyor ve hep eklektik mobilya satıyor aslında Selahattin Refik. Atatürk’ün isteğiyle Atatürk’ün Çankaya köşkündeki –ilk köşkteki– Art Deco mobilyaları Selahattin Refik yapıyor. AC: Belki bu etnik meseleyi, etnisiteyi o kadar genellememek lazım, doğru olmakla birlikte. Bu sizin söylediğiniz klasik mobilyanın içinde de özgünlük üreten ustalar ve firmalar olduğunu hissediyorum ben. Kim, kimdir, nedir, ama hani ona bir janr olarak bakıp, diyelim ki süslemeyi eksilten yani model kullanmadan –müşteri de karşısında çünkü– ona göre nabız yoklayıp ağacın karakterine uygun biçimde davranıp yeni stiller geliştiren kişiler olduğunu gördüğüm, yaşadığım çevrelerden hissediyorum sadece, ama ismen bilemem. GK: Orada şeyden de görebiliyoruz Ali bey, tam aynen dediğiniz gibi, Pera’daki, plaster ve kartonpiyer kullanan iç mekân tasarımlarındaki tavanlarda kullanılan dekorasyon tarzı, hep batıdan gelen kataloglar sayesinde gelişti. MŞ: Tabii, genelde Batı kataloglarından seçiliyor. MG: Babam hep iyi mobilya ustalarından bahsederdi. Annemle babam 1949 yılında evlenmişler ve evlendiklerinde onların mobilyalarını – ustanın adını hatırlamıyorum ama– saygıyla andıkları bir usta yapmış. O zaman İzmir’de iyi terziler gibi iyi mobilyacılar vardı. Şimdi, bir şeyleri taklit ederken, o usta acaba yaptığı mobilyaya kendinden neler kattı? Bu mobilyaların daha kaliteli olanları var, masif olanları var, kaplama olanları var. Bir de kaplamanın üzerine oymanın yapıştırma olduğu mobilyalar var. Mesela ikisinin arasında büyük bir kalite farkı var tabii. Ama usta kendinden neler kattı acaba kopyalarken? Tam anlamıyla bir kopyalama değil muhtemelen, çünkü 81 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 82 ZTU: SIM Mobilya’nın kurucusu Mehmet İrfan Dolgun aktarmıştı bize, orada öğrenciyken Hilton’un sandalyeleri bu okullarda üretilmiş. Mesela o önemli bir bilgiydi ama üzerine gidemedik. Onun arşivi var mıdır yok mudur bilemedik ama tekrar vurguladığınız için teşekkürler. AC: Mesela ilginç bir şey bu, farklı kaymalara uğruyor, farkındayım ama Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde, hani o da biliyorsunuz diğer köy enstitülerinin üst eğitimi gibi, Türkiye ilkokullarının sandalye sıraları yapılır idi. Şimdi bu yine oraya ilişkin arşivi ve bilumum dikkati gerektiriyor, hani standart, bilindik, pek parlak olmayan tasarımlar belki ama hani orada tasarım değil de, sağlamlık ve tektiplik önemli oluyor olabilir. Bunlara da bakılabilir. GK: Anadolu’daki kahve sandalyeleri oldukça ilginç bir örnektir, özgün üretimlerdir. AC: Muhteşemdi, evet. Telle bağlı olanlar değil mi? ŞU: Evet. GK: Yer sofrası olan, mobilya olmayan bir kültürde, kamusal alanda ilk mobilya olarak sandalyenin çıkması… Özgün bir marangozluk kültüründen çıkan özel bir form ki o form arkalarında böyle gelip daireler olurdu. O formu koydular çünkü o Osmanlı dönemindeki kahvelerde böyle ufak tabureler vardı. AC: Divan, sedir. GK: Evet. Ve yani divan, sedir, ufak tabure, sandalye. Yani öyle adım adım. Onlar nereden, hangi sistemden geldi? Rumlar değil de başkalarından gelmesi gerek belki. AC: İtalyan belki, iskemle. GK:Yani o da hibrid olarak. MŞ: 1900’lerin başında, o tür bir sandalye üretim hanesinin görseli vardı bende. Ama üstünde eski Türkçe yazıyor. İzmir’de bir üretici. ŞU: İlk dönemlere ait reklamlar, atölyeler, Osmanlıdaki atölyeler benim tezimde her açıdan incelendiği için, pek çoğu var. Nasıl şimdi burada firmalar var şubeleri olan, Osmanlıda tam da öyle işte. Fransız şirketi geliyor açıyor, İngiliz Baker firması geliyor açıyor. Pysalti var. Ve onlar zaten yurtdışından getirdikleri için tam da Osmanlının batılılaştığı dönemde bütün yönetim erkânına yakın olanlar, önce onlar alıyor. Sonra onlardan görenler, böyle dalga dalga yayılıyor. ŞU: Tabii ki. O nedenle, o dönemin firmaları, onların reklamları hep etkiliyor. Bunların içerisinde İzmir’deki Levantenler de var, tabii ki gayrimüslimler var; çok değişik gruplardan bahsedebiliriz, elçilikleri olanlar, tabii ki. Aynı zamanda da Anadolu’daki kent merkezlerinde oturanlar var. O kent merkezlerindeki evler de aynı şekilde. Şimdi tekrar gözden geçirdiğinizde belki başka şeyler de göreceksiniz. GK: Sedat Hakkı Bey’in Ankara’daki büyükelçiliklere yaptığı iç mekânlar var pek çok. Hindistan Büyükelçiliği, birkaç tane var, onların çizimlerini ben de görmüştüm. Kaç tane var? AC: Üç galiba. GK: Bir de, bilmediğimi de fark ettim, şimdi bizim büyükelçiliklerde ne oldu? Çünkü ben hatırlıyorum mesela biz New York’ta Türk Evi’ne giderdik. O bina muhtemelen 70’lerdendi. O büyükelçiliklerin içindeki düzenlemelerde her zaman bir Türklük unsuru koymaya çalışıyorlardı. Yani bir tipoloji olarak belki biraz ufak bir tipoloji, ama yani diğerleri kadar çok yaygın değil. Ben merak ettim, 50-60’larda, ne yaptılar, bu binaları kim yaptı, içini kim yaptı diye. Dışişlerinde bunun kaydı olması lazım muhtemelen bir yerde. MŞ: Muhtemelen vardır. Olması gerek. AC: Tahran mesela. Ama yani şu anki dönemi bilmiyorum. Hatta iki yapısı var. Yazlık Büyükelçilik Kançılarya ve normal şehiriçi Büyükelçilik. Yani ikisi de ayakta duruyor, iyi durumda, bakımlılar. Ama içlerindeki mobilyalar herhalde bütün diğer yapılarda olduğu gibi. Devlet dairelerinde nerdeyse camdan atıyorlar. GK: Ama orası sanki tam tersi olabilir, çünkü orada yani o kültürlerin içinde çöpe atma bence daha yavaş işliyordur. AC: Şimdi hızlandı. ŞU: Şimdi tabii, bence de. GK: Şu anda tabii, en son bu Turgut Cansever’in iç mekânında çok kötü şeyler yapmaya başladılar. Yani Ağa Han’dan birisi binaları belgelemek için gitti. Onu gördüm direk. Mektupla vesaire durdurdular gerçi, ama artık kütüphanesi çok kötü oldu. Yani hakikaten ağlamak üzereydim. Orada gül çiçekler vesaireler… Yani çok kötü durumda ki yani tekrar aynı şeyi diyorum biz bu popüler kültürü doldurmadığımız vakit başka şeyler dolduracak oraları. DH: Bir bilinç oluşturmak gerekiyor, bunu yaymak gerekiyor. Çok doğru. MG: Reklamlar… Kardeşler Mobilya diye bir mobilyacı şimdi aklıma geliyor. Çok reklamı var o dönemde dergilerde, gazetelerde. Bakılabilir, oralardan üreticiler çıkarmak mümkün. GK: Eski magazin Hayat‘ta da var. ŞU: Onlarda da var tabii. Orada bütün dekorasyon köşeleri var. Zaten bilgiye başka türlü ulaşamıyorsunuz. Mimar Necip Uzman’ın köşeleri var. Her hafta bir tane proje tanıtıyor. İşte bazen sayfiye evi diyor, bazen sanatçı evi diyor. Böyle değişik planlarla projeler var. Bir de işte güzel evlerimiz, mobilyalarımız falan. MŞ: Güzel mobilya nasıl olmalı gibi başlıklarda yazılmış makaleler var. GK: Sinema? Türk sinemasındaki iç mekânlar. var tabii. GK: O çok daha az ama. MŞ: Metal üzerine ferforje, metal üzerine mermer olanlar da var. GK: Hepsine sordum; çok net cevaplar vermiyorlar. Dediğim gibi, Şebnem Hanım’ın da söylediği gibi, ben böyle handmade modernism gibi bir şey oluşturdum kafamda. Zaten Global Design History’deki makalede onu yazdım. Bu farklı bir modernizm. Evde yapılmış modernizm. Farklı bir şeydi, ama Sadi Bey beni etkiledi, yani ikna etti. Neden? Çünkü benim için kilit bir olay. ŞU: Harry Bertoia’nin, kümes teli oturma elemanı… GK: Yani şöyle oldu. Sadi Bey İsviçre’ye gidip bunlarla görüşecekmiş, Florence beğenmiş. Group Espace’ın editörlerinden biri. Uzun lafın kısası yayınlamış dergide. Yani çok fantastik bir durum, 50’ler Türkiye’si için böyle bir mobilyanın orada yer alması. Gerçi Hancı’yı da sonradan yayınladılar birkaç kez. Hancı’nın 60-70’deki işleri de var. Uzun lafın kısası, davet mektubu gelmiş, bunlar da bakmışlar, nakit yok, gidememişler, yani doğru dürüst bir bağlantı kurulamamış. Demek biraz bir özgünlük var ki yani… Sadi Bey, İlhan Bey, Şadi Bay, bunlar sanatçı, bunlar tasarımcı bile değil yani. Biraz bohem tarzı yaşayan insanlardı. MŞ: Zaten onu söylüyor. Paraya ihtiyacımız vardı, heykel atölyesi vardı diyor; ihtiyaç için yapmışlar. Yegâne ortak noktaları, Akademi’nin burslu öğrencisi olarak Fransa’dan aynı hocalardan ders alıyorlar. Dolayısıyla oradaki ekolleri görüyorlar, oradaki tasarım anlayışını görüyorlar, o dönemin trendlerinin farkındalar. Yani bakış açıları öyle gelişmiş, dolayısıyla döndüklerinde de mecbur kalınca para için mobilya tasarım ve üretimi yapıyorlar. Yani bana söylediği o. GK: Evet. Para için yapıyorlar. MŞ: Sadi hoca o dönemi şöyle anlatmıştı;“Para yok, malzeme de yok. Ne yapabiliriz diye düşündük.” Dolayısıyla kendi anlatımına göre ilk çıkış noktaları bu. O dönem Borusan boru üretmiyor, kendileri boru yapmışlar. Bir de şöyle bir detay var. Bunu da kendisinden duydum. Sadi Çalık yanlarında sadece çalışıyor. Tasarımlar İlhan Koman ve Sadi Öziş’e ait. Sadi Çalık sadece yanlarında gelip o atölyede kendi işlerini yapıyor, heykel yapıyor ya da onlara yardım ediyor. Ama asıl üreten iki kişi var: İlhan Koman, Sadi Öziş. Yani benim bildiğim öyle. ŞU: Bu noktada yine Sadi hocanın söylediğinden yola çıkmalı. Kümes teli iskemleyi önce ben yaptım, sonra Bertoia çıkardı, diyordu. Bence onunla irtibatları olduğuna göre sizin de dediğiniz gibi orada bir takım işler, fotoğraflar gidip gelmiş olabilir. Tam da o tarihte, önce biz yaptık diyordu her zaman. MŞ: Aynen öyle. GK: Yani şunu söylemiş oluyorsunuz. Diyorsunuz ki bu dünyanın tanınmış adamı bu işi yapmadı, Türkiye’de hiç bilinmeyen böyle bir adam yaptı. Zaten ben bunu diyorum, batıya gidip New York’taki herkese söylüyorum ama onlar da bakıyorlar. MŞ: Çok ciddi bir iddia. Ancak şunu biliyorum o dönem mobilyalarını Knoll üretmek istiyor ancak Türkiye şartlarından dolayı mümkün olmuyor. Ama oğlundan öğrendiğim kadarı ile Sadi hoca göremese de Knoll ile anlaşmalar yapılmış ve birkaç mobilya Knoll tarafından üretime geçiliyor sanırım 2015 yılında piyasada olacak. AC: Yine de söylemek lazım herhalde bunu. Çünkü özgünlük tartışmasının bir de şöyle bir yönü var. Yani, hani çoğaltma ürün işin ruhunda var. Hele hele mobilya gibi bir şeyde, artık bu mimarlık değil. Yani dolayısıyla her bir tek sandalye, her bir tek takım, diyelim ki oturma grubu, nasıl sanat eseri Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı ŞU: Türk sinemasında da ilk mekânlar var. Vedat Tek’in çekmiş olduğu filmlere rastladım. 7 Gün dergisinde… Derginin içerisinden mesela İstanbul’la ilgili bir film çekildiğinin haberini veriyor aslında. Yani dekor haberi vermiyor, ancak veri oluşturuyor. MG: İstanbul Sokakları. ŞU: İstanbul Sokakları isimli filmin haberini veriyor. Rastlıyorum, bakıyorum Art Deco. Öyledir zaten çoğu örnekler. Filmlerde çok var. Ben daha öncesine bakmak için, Kurtuluş ve Cumhuriyet filmlerinin yönetmeni Metin Deniz’le diyaloga geçtim. “Bu mobilyaların kaynakları neler, nasıl yapılıyor?” diye… Fakat o konuyla ilgili çalışan kişi ve bırakmış olduğu dosya kayıpmış. GK: İşte o dönemin sinemasından iç mekânlar, çünkü ben en çok orada canlı canlı görüyorum. Özellikle o filmleri ben seyrediyorum ki o mekânların neye benzediğini anlayayım. Çünkü ancak öyle görebiliyorsunuz, başka türlü göremiyorsunuz. İkincisi, unutmadan söyleyeyim, Yıldırım Bey de bunu yapmış. Bir dönem mermerin önemi var mobilya konusunda. MŞ: Bahçe mobilyalarında özellikle. GK: Evet. O, camlı masalar. DH: O mesela bize ait bir tasarım belki… GK: Biraz daha bize ait, onun eklektik versiyonları var. Ben mermercilere yakınım. Orada birkaç eski mermerci var, Mehmet Bey mesela. Mehmet Özel’e sordum, bir dönem çok popülerdi, çok satardı, yani mobilyacılar o mermer yüzeyler, masalar, vesaire. Aynı zamanda Yıldırım Bey’in biraz Scarpa’dan farklı yorumlayarak tasarladığı bir iki masası duruyor. Altı mermer, üstü cam. Onun gibi birkaç şey bulunabilir. GK: Evet. O en popüler olan, ama altı mermer üstü cam. ŞU: Evet en popüler o. Altı da mermer olanlar 83 Makale / DATUMM: Türkiye’deki Modern Mobilya Tasarımı 84 olamayacaksa, o tipin üretimi söz konusu. Dolayısıyla daha güçlü biçimde belki söylemek lazım bu Sadi Bey örneğini. DH: Destekleyerek herhalde ancak olabilir. GK: Biz bunu sahiplenerek yapmadığımız vakit, Türkiye’de üretimin kitabı budur demediğin, onu böyle ortaya koymadığın vakit ciddiye almaları zor. Çünkü sen nereye kadar sahipleniyorsun? Yani o vizyonun, modern tasarım vizyonunun aslında kurulması gerek. Burada farklı dinamikler var. Bunu da benzer yerlerde görüyorsunuz. Şu anda mesela doğu Avrupa, kendi komünist dönemindeki mobilyalarını sahiplendiler. Biraz da “bakın, bizde sizde olmayan bir modernizm var”, yani 30’lardan 70’lere kadar diyorlar. Yani böyle bilimsel, biraz matematik üzerine kurulan, böyle garip bir modernizmleri var. Bizim de garip bir modernizmimiz var. Bu garip, elle yapılan işte, eklektik olan, formika yapan, biraz doğu sentezleriyle uğraşan bir modernizm ki bir nevi bu modernizmi ben yurtdışında Beyrut gibi yerlerde görüyorum, bunu farklı versiyonlarda görebilirsiniz. Biraz Mısır’da görebilirsiniz. Biraz da belki Yunanistan’da, Balkanlar’da benzer şeyler, İtalya’da da. Bunu sahiplenip bir yere getirebilirsek büyük bir iş yapmış oluruz diye düşünüyorum. MŞ: Bizim geleneğimizde batı mobilyasına geçiş çok geç olduğu için, bunun da etken olduğunu düşünüyorum. Yani baktığınızda biz doğu mobilyası kültürüne alışkın bir milletken bakıyorsunuz aslında 1900’lerin başında batı mobilyası topluma intikal etmeye başlıyor, yani hâlâ Anadolu’nun kırsal kesimine gittiğinizde sedire oturuluyor. Yer masasında yemek yenebiliyor. Safranbolu evlerindeki geleneksel yapıya baktığınızda esnek bir yapıda hareket ettiğini görüyorsunuz. Gündüz sedire oturuyor, açıyor akşam yatak oluyor. Ortadan bir eşya kaldırıyor, onun yerine yer sofrası koyuyor, onda yiyor. Alışkın olmadığımız bir gelenek olduğu ve biz sonradan edindiğimiz için herhalde hep batıdan ödünç alıyoruz. Taklit de bundan geliyor olsa gerek. Geleneğimiz de yok. Günümüzde de halen kendi geleneğini oluşturmamış firmalar var. AC: Burada özgünlüğü o kadar ulvileştirmemenin de yeri oluyor. MŞ: Tabii, mutlaka. AC: Çünkü yani böyle bir ortamda, işte IKEA’nın iki tane şube açtığı -ya da tüm Türkiye’de 7 filan oldu galiba- öyle bir ortamda artık tüketim toplumunun koşulları küreselleşmeyle birlikte başka bir noktaya taşınmış durumda ve bu tür firmaları ya da bu tür üretimleri küçümseyici bir tavır içinde de olmamak lazım. Yani taklit değil oradaki, bence hakikaten mesela o tercümeyi yaparken bir katkısı, bir yorumu oluyorsa yine onu da görmek lazım. GK: Tabii, bir yorumlama. AC: Evet, evet. Boyutlarda mı katkısı oluyor, taste’te mi, yoksa kumaşta mı, döşemede mi, filan filan. MŞ: Topluma uydurmak zorunda zaten, bizim kültürümüze dönüştürmek zorunda. Toplumda yer alması, kabul görüp satılabilmesi için kültüre uyumlu hale dönüştürülüyor. AC: Yoksa emin olun diğer kültürlerde, diğer ülkelerde, Amerika’da da yani, başka bir yerden alıyor, aynen taklit ediyor. Bangalore olarak piyasaya sürüyor, ya da Uzakdoğu diyor filan. Yani hani o seyahat zaten ülkeler arası, kültürler arası var yani. MŞ: Mutlaka hocam, ama ben bizde gelişmemesinin bir nedeninin de daha geç işin içine girmiş olmamızdan kaynaklı olabileceğini düşünüyorum. ŞU: Ama zaten göçebelik hikâyesi sonucunda. O zaman zaten mobil bir düzen olmadığı için, sabit düzen diyoruz ya... Bu nedenle o dönemde sadece iş için kullanılan bir iki mobilya var, fazlası da yok. Ve bir mekân içerisinde bütün işlevler görülüyor. O mekân düzeniyle de alakalı. Ne zaman ki mekânlar özelleşmeye başlıyor ve Avrupa’dan geliyor… Fakat benim aslında çok araştırmak isteyip de bir türlü beceremediğim daha doğrusu mobilya üzerine araştırma yapanlar değil de tarih üzerine araştırma yapanlardan duymuş olduğum bir veri var. Biz hep batının anlatmış olduğu mobilya tarihi üzerinden biçimlendiriyoruz tarihi... Hep Avrupa mobilyası üzerinden sonuçlara varıyoruz, yorum yapıyoruz. Ön Türkler zamanından kalma ilk masa aslında doğuda bulunmuş. Hâlbuki biz masanın ortaya çıkış hikâyesine baktığımız zaman Avrupa’da şu zamanda kullanılmıştır diyoruz. Ama bu milattan önce 15 binleri zorlayan ve kökeninde mobilya kullanma hikâyesi içerisinde bizi bambaşka bir yere götüren bir bilgi. Bu çok önemli, çünkü düşününce yanlış bir tasarım tarihi anlatıyormuşuz gibi geliyor bazen... Çünkü Avrupa merkezli anlatıyoruz ister istemez. Onun için farklı açılardan ele almak bu konuyu zaten çok mümkün. Yani Türkiye’de mobilya evet ama modern neresinde bu mobilyanın? Detaylı bir bakış açısı ile irdelenmeli... ZTU: Bu verimli tartışma için teşekkür ederiz. Belli oluyor ki, bu modern mobilya konusu oldukça geniş; arşivlemek de bir o kadar önemli. Projemize ve bu alana katkılarınız için teşekkür ederiz. H er yıl farklı bir üniversitenin evsahipliğinde gerçekleşen İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısının 6. sı TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde 16 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirildi. Toplantıya Türkiye'den ve KKTC 'de bulunan hemem hemen tüm Bölümlerin temsilcileri ile birlikte, İçmimarlar odası Genel Merkez ve İstanbul Şubenin temsilcileri katıldı. Toplantı kapsamında İçmimarlar Odası Genel Başkanı Hüseyin Tolga Koyuncugil'in ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Başkanı Prof. Ayşe Müge Bozdayı'nın konuşması'nın yanısıra önceki toplantılarda başlatılmış olan çalışmaların değerlendirme ve sonuçlarının sunumu gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, içmimarlık eğitim süreçlerine ilişkin konuların araştırılması için oluşturulmuş olan komisyonlar, toplantının öğleden sonraki bölümündeki çalıştay kapsamında yoğun bir program izlemişlerdir. Çalışma komisyonları şu temel konu başlıklarını tartışarak raporlar hazırlamışlardır. İçmimarlık Eğitim Modeli, Mezuniyet Koşulları ve Meslek Odası ile İlişkiler, İçmimarlık Alanında Yapılabilecek Ortaklıklar, Üniversite Haber / İçmimarlık Bölüm Başkanları Toplantısı İçmimarlık Bölüm Başkanları toplantısının altıncısı gerçekleşti İçmimarlık Akademik İlerleme Ölçütleri, İçmimarlık Eğitiminde Akreditasyon Koşulları, İçmimarlık Bölümleri Öğrenci Kabul Esasları. İçmimarlık Eğitimine geleceğe dönük katkı yaratmanın Bölüm Başkanları Toplantılarının en önemli varlık amacı olduğu görüşü ile; bu çalışmaların sonuçlarının, Doğu Akdeniz Üniversitesinde gerçekleşmesi planlanan bir sonraki Bölüm Başkanları toplantısında tekrar değerlendirilerek ortak bir yayına dönüştürülmesi kararı alınmıştır. 6. İçmimarlık Bölüm Toplantısı’nın açılış konuşmasını TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Ayşe Müge Bozdayı yaptı (sağda). 85 Portre Tanıtım / Campana Kardeşler İç mekan tasarımının önemli bir parçası olan mobilyanın sıradan malzemelerle yeniden biçimlenişi: Campana Kardeşler Doç.Dr.Deniz Ayşe Yazıcıoğlu İTÜ Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü laboratuar gibiydi. Ne zaman ilhama 1983 yılında biraraya gelen iki kardeş, ihtiyaç duysak yaşadığımız şehrin kaos mobilya tasarlamak üzere bir ekip ve güzelliğine güvendik.” oluşturarak fikirlerini birleştirdi. Brezilya’da malzeme geleneği Humberto’nun sezgisel form, renk ve zanaatkarlığa ve ekonomiye dayalıydı. B asit gibi görünen, ama parlak fikirlerle doku anlayışıyla, Fernando’nun mimari Teknolojik malzemeler bütçeye göre yoğrulmuş işleri, çok çarpıcı birer ve ürün tasarımı deneyimi entegre oldu. zanaat teknikleriyle birleştiriliyordu. objeye dönüşürtüren Campana Kardeşler, Akıllarına gelen fikirleri, eğer spesifik bir Campana Kardeşler de bu gelenekten “her zaman, herkesin kullandığı gündelik malzeme bulamadılarsa, bütçelerine yola çıkarak temelde estetiğe bağlı malzemeleri” sadece ikonik birer endüstri uygun, ona göre yakın olanıyla fikirlerini ileri teknoloji tekniklerine ürünü haline getirmekle kalmayıp aynı gerçekleştirdiler. İşte malzemeyle ilgili dayalı olarak üretmeyi temel aldılar. Ama zamanda ekolojiye hizmet eden doğa seçimleri böyle ortaya çıktı ve bu bunu yaparken mutlaka ortaya yepyeni dostu birer esere dönüştürmekte. yaklaşım kendi tarzlarını yarattı. ve sürprizli işler çıkardılar... İç mekan tasarımının önemli bir Brezilya’nın karnaval kültüründen ve Tasarımlarının meydan okuyan yanı parçası olan mobilya bu gün çok farklı sokak hayatından ilham alan kardeşler kullandıkları malzemeler oldu. Hiç tasarım anlayışlarıyla yeniden inanılmaz malzemeleri bir araya getirirek beklenmedik malzemelerle şekillenmekte. Sıradışı formlar, sıradan tasarım yaptılar. İçlerindeki enerjik, kombinasyonlar yarattılar. Kağıt malzemelerle biraraya gelerek yaratıcı Brezilyalı ruhu tasarımlarında ayrı mendillerden, hortumdan ortaya bir beklenmedik etkiler yaratmakta. Bu bir dil oluşturmalarını sağladı. Onlara göre obje çıkacağı kimin aklına gelirdi? Oysa anlayışla iç mekan tasarımına yeni bir en yaratıcı işler, anayurdundan ilham ki onlar halat, karton, giysi, plastik, boyut getiren sanatçılar arasında alınarak işlenirdi; Enerji, şiir, renk ve melez ahşap, alüminyum tel atık ürünler, Brezilyalı Campana Kardeşler önde formların cenneti olan Brezilya gibi!… hurdalar da dahil sıradan malzemeleri gelenler arasında yer almakta.... Humberto Campana 1953, Fernando 86 Fernando mimarlık mezunu. Tam olarak Campana Kardeşler: “Bizim için her zaman malzeme önce geldi, daha sonra kullanarak sıradışı eserler yarattılar. Campana Kardeşler: “Geleneksel Brezilya Campana ise 1961’de doğmuş. Sao Paolo ürünün fonksiyonu, ergonomisi, sınırları el sanatları ve teknik yeniliklerin zıtlığını civarında, Rio Claro’dalı olan Humberto ve kapasitesi üzerinde durduk. Sao Paulo birleştirmek… Zaten var olan endüstriyel hukuk okumuş. Brotas’ta doğan bizim tasarımlarımız için bir çeşit malzemelerden uzaklaştık, tüketicilerin 1998 ’ı gösterdiğinde, Campana ödülün de sahibi oldular; en son 2012’de ettik. Bu çok ince ve tehlikeli bir yoldu bizim Kardeşler, New York Modern Art Maison’Objet’de Yılın Tasarımcıları ve için. Çünkü çok ucuz ve köy işi de Müzesi’nde Alman aydınlatma Paris’te Order of Arts and Letter durabilirdi. Tuzaklar ve kusurlar arasındaki tasarımcısı Ingo Maurer ile birlikte işleri ödüllerini aldılar. dengeyi kurma meselesiydi.” sergilenen ilk Brezilyalı sanatçılar oldular. Köşeye atılmış, maddi hiçbir değeri Campana Kardeşler: “İşimizde sabit Ardından New York Friedman Benda olan ve değişmeyen şey, malzemenin olmayan bir malzemeyi, parlak, gözalıcı Galeri, Londra ve Paris Carpenters bizi şaşırtma yeteneğine sahip olması ve bir objeye dönüştürmek… Örneğin Workshop Galeri ve Roma Galleria O işimizi yenileyerek tazelemesi. “ “Vermelha Chair”, asıl meydan okuma geldi. İtalyan Edra Firması’nın Kreatif buydu. Campana Kardeşler büyük bir Direktörü Massimo Morozzi ile iş ortağı sadece farklı ve ilginç kılmakla kalmadı, coşkuyla metal bir çerçeve üzerine parlak oldular. Alessi için hazırlakları “Blow Up” becerilerini ve yaratıcılıkların ortaya renkli kordonları bağlayıp düğümlediler. Alberto Alessi ile aralarında güzel bir koyduğu gibi, geri dönüşüme verdikleri “Sushi Chair” ’ de bir başka rengarenk birlikteliğin başlamasına vesile oldu. önemi ve doğaya hassasiyetlerini de Tercih ettikleri malzemeler onları tasarımları oldu. Bu defa da renkli plastik Campana Kardeşler: “Bize ilham veren bir çerçeveyi dekoratif rulolarla döşediler. şeyler güzel bir film, yaratıcı bir sergi, bir malzemelerle bu kadar çok anılmalarının yürüyüş, sokakta uyuyan evsiz bir insan sebebi, bu derece yaratıcı işler yaparken olabilir.” bir yandan mizah ve eleştiri “Boca” serisi ile sığır derisi, pirinç, fiberglas ve alüminyumu kombine ettiler. “Amethyst” isimli cam vitrinli dolabı, Sao 2013’te tasarım alanında 30. yıllarını ispatladı. Onların kullandıkları anlayışlarının, öte yandan da kendi Paulo’dan çıkarılan kocaman ametist Amerika’da kutladılar. Manhattan’ın ünlü ülkelerinden başlayarak tüm dünyadaki taşlarla süslendi. “Pirarucu” dolabın galerilerinden Friedman Benda’da gerçeklerin farkındalığı ile becerilerini hikayesi ise daha ilginç; Brezilya’nın tatlı gerçekleştirilen ve Concepts adını birleştirmeleri olsa gerek. Üstelik şevkle, su balığı Pirarucu derisiyle kaplı. “Racket” verdikleri sergi, Campana Kardeşler’in kaygısızca ve eğlenceli bir şekilde… serisinin bir parçası olan “Racket Chair” ’i, onca yıldan sonra ilk solo sergileri oldu. Thonet sandalyelerinden arta kalan Zeka ve becerilerini birleştirerek parçaları kullanarak el motifiyle alışılmadık malzeme ve oluşturdular. “Detonado Chair” ’i ise eski kombinasyonlarla alanlarında usta olan eşyaların kalıntılarından elde ettikleri Campana Kardeşler, MoMA, Vitra Tasarım malzemelerle ortaya çıkardılar. Müzesi ve Sao Paolo Modern Sanat 1997 yılına geldiklerinde tasarımını Müzesi gibi dünyanın en saygın sanat yaptıkları “Vermelha Chair” gibi ürünler merkezlerinde daima koleksiyonlarıyla İtalya’da üretilip satılmaya başlandı. Yıl var oldular. Bu yıllar içinde pek çok Portre Tanıtım / Campana Kardeşler unuttuğu malzemeleri projelerimize adapte KAYNAKLAR - http://campanas.com.br/en - http://en.wikipedia.org/wiki/Campana_brothers - http://designmuseum.org/design/fernando-humbertocampana - http://www.dezeen.com/2013/06/11/concepts-by-thecampana-brothers-at-friedman-benda/ - http://www.dezeen.com/tag/campana-brothers/ - http://www.experimenta.es/en/noticias/depth/ hermanoscampana-la-fragancia-del-diseno-de-brasil-3797. 87 Proje / TÜBİTAK 3001 Başlangıç ARGE Projesi Karadeniz Teknik Üniversitesi ‘Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem Dahilinde Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi’ Konulu TÜBİTAK 3001 BAŞLANGIÇ ARGE Projesi D yürütülmüştür. Proje kapsamında yerleşke dokusunu ifade eden, ticari hayatına canlılık Özdemir, Öğr.Gör.Dr. Funda Kurak Açıcı, Arş.Gör. Elif mirasının koruma-kullanma- yaşatma ilkeleri getireceği düşünülen sokak ve yapılar belirlenmiş, Sönmez, Arş.Gör. Aslı TAŞ ve Arş.Gör. Firdevs Kulak, doğrultusunda sürdürülebilirliğini sağlamak için bunlar içinden Sille’ye kimlik kazandıran ve vurgu SÜ’den ise Yrd.Doç.Dr. Ebru Erdoğan ve Arş.Gör. bir takım çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. noktası olabilecek Hacı Ali Ağa Sokağı’nda yer alan Abdullah Erdoğan ile sanat tarihçi Edal Zeki Ülkemizde bu potansiyele sahip yerleşkeler için 10 tane yapı ele alınarak her yapı için en az 3’er TOMAR ve restoratör-mimar Emine farklı yöntemlerle fiziksel yenileme amaçlı tane olmak üzere, toplam 39 tane alternatifli iç TÜRKOĞLU’nun danışmanlığında 10 kişilik bir uygulama projeleri elde edilmektedir. Bu amaçla mekan proje önerileri hazırlanmıştır (Resim 1,2). ekipten oluşmaktadır. Üniversitelerimizde ünya kültür mirasının çok önemli bir yürütücülüğünde, KTÜ’den Prof.Dr. İlkay Maşat bölümüne sahip olan ülkemizde, kültür yapılan çalışmalar içinde fiziksel yenilemeye ait Verimli geçen proje dönemi sonrası çalışmayı İçmimarlık alanında TÜBİTAK projesi ile ilk olmak “mimari proje hazırlama” önemli bir aşamadır. Bu bir adım öteye taşımaya karar verip, ortak proje aşamanın doğru bir biçimde kurgulanması, diğer çalışmasının devamı niteliğini taşıyan TÜBİTAK tüm aşamaların aynı nitelikte devam etmesini projesi planlanmıştır. 3001-Başlangıç AR-GE önerilen yöntem önerisiyle herhangi bir yöreyi sağlar. Ülkemizde bu potansiyele sahip projeleri destekleme programınca kabul gören başka bir yerden farklı yapan ayrıcalıkların doğru yerleşkeler için farklı yöntemlerle fiziksel “Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Bir Yöntem olarak tanımlanması sağlanarak bunların yenileme amaçlı uygulama projeleri elde Dahilinde Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi” hangilerinden, ne şekilde yararlanılarak turizm edilmektedir. Ancak bu projelerde, özellikle konulu proje; Karadeniz Teknik Üniversitesi amaçlı kullanılabileceği konusunda doğru bir cephe çalışmalarına önem verilmekte, iç mekan Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü öğretim planlama yapılması hedeflenmiştir. Ayrıca bu organizasyonu ise hatalı ya da eksik işlevsel üyelerinden Öğr.Gör.Dr. Şebnem ERTAŞ projelerin elde edildikten sonra doğru işletilmesi kurgulardan dolayı yetersiz kalmaktadır. İç mekanda fiziksel yenileme amaçlı Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü ve Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü öğretim elemanlarının ortaklaşa gerçekleştirdiği “KonyaSille’ de Geleneksel Dokusunun Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesi” adı altında 2012-2013 Bahar Dönemi İçmimari Proje-4 dersi kapsamında KTÜ’den 28, SÜ’den 30 öğrenci ile proje çalışması 88 Yöneten: Öğr.Gör.Dr. Şebnem Ertaş Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü Resim 1. Hacı Ali Ağa Sokak dokusunu anlatan model. tüm ekip adına mutluluk vericidir (Resim 3). Planladığımız TÜBİTAK projesinde temel amaç; adına özne olan halkın bilinçlenmesi de projenin Resim 3. Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü. Çoğu terk edilmiş ve bakımsız durumda olan uygulama projelerinin sonuçlanması ve amaçları arasındadır. Böylelikle sürdürülebilir kültür ya da sağlıksız düzenlemelerle içinde insan turizmi için nitelikli projeler ortaya konarak, barındırmak zorunda kalan yapıların sağlıklı ve tasarlanan işletmelerin devamlılığı sağlanabilir. doğru yenilenmelerinin tarihi ve kültürel yapılması planlanmaktadır. Yapılması hedeflenen gerçekleşmesi ile ortaya konacaktır. Son olarak 2016 Haziran ayında bir çalıştay özellikleri korunarak yapılması, bu bölgede çalıştay ile katılımcılar için projenin öneminin için alternatifli iç mekan çözüm önerileri yaşayan insanlara ekonomik girdi sağlayacak kavratılması sağlanacak, hem de çalışmada yer oluşturulmuştur. Tüm ekibin yürütücülüğünde turistik amaçlı yapılan fiziksel yenileme, alan öğrencilerin uygulama konusunda Çalışma kapsamında Proje-4 dersi kapsamında ders kapsamında öğrencilerimiz ile oluşturulan deneyimleri pekişecektir. Ayrıca yerel halk kültür alternatif projeler, Yrd. Doç. Dr Ebru Erdoğan turizmi hakkında bilinçlendirilerek işletmelerin editörlüğünde “Sille Düşleri"İmgeler-Semboller- kullanımı hakkında bilgilendirilecektir ve İzler", adı altında Selçuklu Belediyesi’nin katkılarıyla çoğunlukla işletme sürecinde ortaya çıkabilecek düzenlenerek kitap olarak basılmıştır (Resim 4). sorunlara çözümler getirileceği düşünülmektedir. Türkiye’deki eski yerleşmelerde Tüm bunların yanı sıra bu çalışma, farklı kullanılabilecek sürdürülebilir turizmi üniversitelerin ortak çalışmalarına olanak destekleyen uygulama projelerinin nitelikli bir sağlayacağı için önemlidir. Böylelikle çalışmanın biçimde elde edilmesine dayanan çalışma ile, Karadeniz Teknik Üniversitesi ile ve Selçuk Turizm-2023 stratejisi bağlamında yerel halk için Üniversitesinden oluşan uzman gruplarla istihdam olanaklarının araştırılmasına ve kentin hazırlanması bakış açılarını çeşitlendirecektir. ekonomik düzeyini arttırması ile yerel Ortaya çıkan sonuçların ileriye dönük mülkiyetin değer kazanmasına yönelik olumlu çalışmalara zemin hazırlayacağı ve yeni sonuçların ortaya çıkması beklenmektedir. Proje / TÜBİTAK 3001 Başlangıç ARGE Projesi Resim 2. “Konya-Sille’ de Geleneksel Dokusunun Turistik Amaçlı Fiziksel Yenilemesine ait proje örnekleri. Resim 4. “Sille Düşleri"İmgeler-Semboller-İzler" Kitabı. çalışmalar için model olacağı öngörülmektedir. 89 Dünyadan / Mekan Tasarım 90 Graffitiyi özendiren bir kent evi sanatçılarının oluşturduğu Urban Enchancement firması tarafından hazırlanan renkli eserlerle dolu duvarları gözönüne seren Fitzroy Konutu’nun tasarımını yaptı. Fitzroy Konutu, Viktorya tarzı evlerin yoğun olduğu bir cepte bulunuyor. Konut, civardaki teraslı ev tipolojisini benimsiyor ve ortak duvardaki graffitiyi, giriş bölümünün fonu olarak kullanıyor. Binanın ön cephedeki, tuğla örme duvar, boyalı sprey kutusu taramasıyla oluşturulan simgesel tasvirlerle desenlenmiştir. Geniş pencere çerçevesi, mutfaktaki çalışmayı teatratik bir şekilde şekilde caddeye açarak beklenen planlama düzenini tersine çevirmiştir. Bitişikte varolan evlerin büyüklüğü ve Dünyadan / Mekan Tasarım A vusturalya’ da faaliyet gösteren John Wardle Architects, graffiti çıkıntılı hatları, öyküyü abartacak şekilde akordeon gibi kırık köşeli oluşturulan çatı hattında yansıtılmıştır. Civarda bulunan teraslı veya sıra ev tipolojisi, karmaşık desenli ortak duvar graffitilerini giriş kısmında fon olarak kullanmak için adeta bir tarafa doğru çekilerek modifiye edilmiştir. Dar ve uzun bir alan üzerinde ışığa kapalı bir iç mekandan sakınmak için evin tam orta kısmında geniş bir avlu vardır ve kuzeyden gelen ışığın yaşam alanlarına ve ana yatak odasına girmesini sağlanıyor. Garajın üzerindeki özel kütüphane, arkaya sokağa nazır olan kendi başına bir çekilme alanıdır. Avludan geçen açık patika, iki bölümü birbirine bağlıyor. 91 Dünyadan / Mekan Tasarım Sert sahil rüzgarlarına karşı keyifli bir ev tasarımı: Mt Martha Sahil Evi W olveridge Architects firması, Melbourne’de (Avustralya) genç bir aile için Mt Martha Sahil Evi’nin- tasarımını yaptı. Mount Martha’da genç bir aile için hazırlanan bu ev, tasarımı yine Wolveridge Architects tarafından yapımı üstlenilen komşu bir evden kazanılan bilgiye dayanılarak bir süreç sonunda inşa edildi. Arazinin dik yamacına inşa edilen 4 yatak odalı ev, mutfak, yemek odası ve salon ile kuzeye bakan havuz, havuzun bulunduğu platform ve ana kat seviyesindeki çimenli alanlarla kesintisiz bağlantı kurmak suretiyle esnek bir yaşam alanı sağlamıştır. Evin tasarımı, güneşin girişine ve kuzey yönündeki manzarayı azamiye çıkartan açık ve samimi yaşam alanlarına gereken önemi verirken oturma mekanlarının yıl boyunca kullanılabilir durumda kalmasını temin etmek için sert sahil rüzgarlarına karşı korunmasını da sağlıyor. Çocukların yatak odaları, uygun ders çalışma alanlarını ve yatılı 92 Çapraz havalandırma gibi çevresel olarak sürdürülebilir tasarım ilkeleri, sahil bölgesiyle bağlantı korunurken etkin bir şekilde serinletilebilen mekanlar temin etmek bakımında önemli bir rol oynuyor. Bütün ayrıntılar misafirleri barındıracak büyüklüktedir. Alt kat, ailenin günlük incelikle düşünülmüş ve kereste ve çimento gibi geleneksel sahil evi koşuşturmacasını kesmeyecek şekilde gerçekleştirilebilecek hafta sonu malzemelerinin, havanın daha aşırı olduğu yerlerde beton, taş ve çinko gibi etkinlikleri için uygun bir alan sağlıyor. daha sağlam malzemelerle birlikte kullanılmasına imkan verilmiştir. Dünyadan / Ürün Tasarım Kürklü dostlarımız için dekoratif bir yatak L ord Paw firmasından tasarımcı Martin Zapata ve Susana Mejia, ‘evin gerçek kralı’ için bir kedi yatağı hazırladılar. Alejandro Estrada Pipo koltuğu tasarladı modern ev estetiğine katkıda T bulunmasının yanı sıra kürklü Koltuğu, aynı malzemeden yapılan koltuk ve dostlarınızın da çok seveceği bir yaratıdır. oturulacak yerleri bütünleştiren ahşap bir Tasarımcılar, hem evinizde güzel yüzey olarak tasarlandı. Buradaki fikir, dış görünecek, hem de kedinizin de kısmında açılan ve orta kısmında gerilen bir seveceği bir şey ortaya koymak için bu malzemeden yekpare bir parça yaratmaktır. ürünü tasarladılar. Koltuktaki hareketi ışığın geçip gitmesine asarımcı Alejandro Estrada, üretici Piegatto El becerisi ürünü olan bu parça, firması için Pipo Koltuğu hazırladı. Pipo izin veren basit bir tasarımından Köpek formlu banklar 94 kaynaklanıyor. Malzemelerin bilinçli kullanımıyla birlikte koltuğu üretmek için teknolojinin kullanılması, bu ürün için K ısa bir süre önce yapılan IMM hedeflenen temel amaçtı. Koltuk, iki tabaka Cologne mobilya fuarında RIVA kontraplaktan yapılmıştır ve malzeme 1920 firması, tasarımı Paolo Salvade kullanımını çok verimli hale getiren, üst üste tarafından yapılan, uzun vücutlu, kısa çakışan iki veya üç parça halinde kesilen kavisli ayaklı av köpeklerinden esinlenen bu 29 ana bölümden oluşmaktadır. Koltuk, su yekpare ahşap bankları sergiledi. bazlı boyayla boyanmıştır. Dünyadan / Ürün Tasarım Buzdağlarından ilham aldı çelik raflar yarattı Zigzag yivler sayesinde rafları istediğiniz yerde T asarımcı Lucas Stoppele ve JeanCharles Kien, buzdağlarından esinlenen bir raflar koleksiyonu olan MSGS’yi hazırlamak için birlikte çalıştılar. MSGS, buzdağlarının profilinden ilham alan, muhtelif büyüklük ve biçimde hazırlanan bir raflar setidir. Mermerin kullanılması, buzdağlarının hassas ve saf karakterlerine gönderme yaptığı açık olduğu halde çelik yapı, onların geometrisini temsil ediyor. T asarımcı Steffen Kehrle, rafların yerini rahatça değiştirebilmeniz için yan panellerinde zigzag girinti ve çıkıntılar olan ahşap bir etajer hazırladı. Her iki panel de yivli bir yapıda oluşturulmuştur. Tasarımın ayırt edici olan bu özelliği, rafların, tek tek, istenilen yere ve istenilen yüksekliğe yerleştirilmesini mümkün kılıyor. Arka panel, rafı dengede tutuyor, ama daha çok raflar arasındaki boşlukları vurgulayan üslupsal bir öğe olarak işlev görüyor ve boşlukları, tek tek Evler için farklı bir paravan 96 N küçük odalar haline getiriyor. avlunun giriş kısmını kapatan bir paravan hazırladı. Üretici: l’abbate Italia atura Futura Architecture firması, Babahoyo’da (Ekvador) bir evin ön tarafındaki Dünyadan / Ürün Tasarım Kat kat açılan kozalak koltuklar T asarımcı Jule Waibel, bir kozalağın kat kat açılması fikrinden hareketle bir koltuk kolleksiyonu - Kozalaklar: Kat Kat Açılan Koltuklar koleksiyonunu yarattı. Bu koleksiyon, kat kat açılan kozalak fikrinden yararlanılarak meydana getirilmiştir. Yuvarlaklar, %100 yünlü keçeden el işçiliğiyle yapılmış ve tepede koni biçiminde sivrilecek şekilde büzülmüştür. Pelüş koltuklar, büyük bir kaya parçasının yuvarlak hatlarını yansıtmaktadır ve çeşitli toprak renkleriyle boyanmıştır. Dekoratif ve rahat özellikler taşıyan tasarımların doğal ve çarpıcı görünümleri vardır ve koltuklar, kullanıcıların vücut hatlarına göre biçim alabilmektedir. Halattan el yapımı bir paravan enstalasyonu M antzalin, Chelsea’de (New York) yeni bir Akdeniz restoranı olan Stix için halat bir paravanın tasarımını yaptı. Mantzalin tarafından hazırlanan el yapımı halat dantel enstalasyonu sayesinde Stix restoranı, değişik bir atmosfer kazandı. Akdeniz’in denizcilik geleneğine uygun olarak şekillendirilen üzüm ve zeytin imgelerini çağrıştıran paravan, yemek salonuyla bar bölümünü birbirinden ayırıyor. Hassas dantel örme tekniğiyle ince ipek iplikler, Çin’in dağ manzarasından etajere yolculuk Z Z Design Studio’dan Mario Tsai, Dağlar adını verdiği, Çin manzara resimlerinden esinlenen bir etajer konsepti hazırladı. 98 denizcilerin kullandığı kalın kenevir halatlara dönüştürüldü. 150 adet çelik çıpayla bağlanan, yaklaşık 10 mx3m boyutlarındaki paravan, Manca tarafından stüdyonun zemininde tamamen el emeğiyle örülerek yapıldı. Manca, şiş yerine çivi ve çekiç kullandı ve dantela modellerini işledi. Gezi / Hollanda - Amsterdam Toleransın başkenti Amsterdam Amsterdam toleranslarıyla ünlü bir kent olmasına rağmen pek çok caddesi araç trafiğine kapalı. Bu anlamda, bisikletle dolaşmak ve kanallarında romantik tekne gezintileri yapma fırsatı veriyor kent size... 100 Gezi / Hollanda - Amsterdam Fotoğraf: Murat KUZU Nereye Gidelim? H ollanda’nın bu ünlü başkentinin bir özelliği de en büyük küçük şehir olması. Bir balıkçı köyü olarak kurulan Amsterdam adını aldığı su bendi anlamına gelen ‘Dam Meydanı’ ile ünlüdür. Kent, 17. yy’dan kalma yapılarıyla, Avrupa'daki en köklü kent dokularından birini barındırdığı kabul edilir. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanalların kimilerinin üzerinde tekne evler görürseniz şaşırmayın. Müzeler bölgesi olarak tanımlanan bu alanda Avrupa’ nın en önemli üç sanat koleksiyonunu içeren Rijksmuseum (Devlet Müzesi), Van Gogh Müzesi ve Stedelijk Müzesi, Anne Frank Müzesi, Rembrandt Evi’ni görmeyi ihmal etmeyin. Ayrıca kent Avrupadaki en romantik ve güzel şehirlerden biri. Tolerans ve çeşitlilik şehri olarak tanınıyor. Kültür, gece hayatı, restoranlar, trafiksiz bir ulaşım... En güzel Amsterdam deneyimlerinden biri ise tahmin edebileceğiniz gibi bisiklet. Amsterdam sokaklarını bisikletle dolaşmadan dönmeyin. 101 Petit Gateau’da tartolet yemezseniz pek çok şey kaçırmış olacaksınız. Notunuzu alın ve bu muhteşem lezzetin izini sürün deriz. Petit Gateau’da üretim açık mutfakta yapılıyor. Bu sayede birbirinden lezzetli tatların yapılışını görebilirsiniz. Mutfağa meraklıysanız, dönünce derhal deneyebilirsiniz de. Ne Yiyelim? Gezi / Hollanda - Amsterdam Petit Gateau Bitterballen İçi yumuşacık, dışı kıtır kıtır minik köfteler sizin için keyifli bir menü olabilir. Patates ve etli seçenekleri tercih edebileceğiniz bu minik bitterballen’lar hardal sos ile birlikte tüketiliyor. Gouda Amsterdam peynir cennetidir aynı zamanda. Buraya kadar gidip peynir BAGELS & BEANS yemeden, bölgenin yerel Amsterdam’da da bir çok lezzetlerinden gouda’yı denemeden noktadasında Bagels&Beans’a dönmeyin deriz. rastlayabilirsiniz. Kahvaltı için Bagels&Beans’ı tercih edebilirsiniz. Bagetleri, mozzarella ve pestolusu sandviçleri bir harika. Bölgede bulunan cafelerden birinde kahvenizi yudumlayarak Amsterdam kanallarını izlemenin keyfini çıkarabilirsiniz. Stamppot Hollanda’nın milli yemeği stamppot desek yanlış olmaz galiba. Patates ve lahanayla birlikte hazırlanan pürenin üzerinde sosis kızartması ile birlikte sunulan stamppot’u mutlaka denemelisiniz. 102 Gezi / Hollanda - Amsterdam De L'Europe Amsterdam D e L'Europe Amsterdam, şehrin kalbinde, Amstel Nehri'nin kenarında lüks konaklama birimleriyle hizmet veriyor. Sağlıklı yaşamdan taviz vermem diyenler 5 yıldızlı otelin fitness alanı ve spa merkezinden yararlanabilirler. Su kenarında bir teras bulunan otel, Dam Meydanı 10 dakikadan kısa bir yürüme mesafesinde. Kalverstraat alışveriş bölgesi yalnızca 500 metre, Rembrandtplein ise 400 metre uzaklıktadır. Yakındaki Spui tramvay durağından Amsterdam Merkez İstasyonu'na ve Müze Meydanı'na kolay ulaşım imkanı sağlanmaktadır. Nerede Kalalım? Tesisin 2 Michelin yıldızlı restoranı Bord'Eau'da kaliteli yemekler, Hoofdstad Brasserie ise Fransız mutfağından lezzetler servis ediliyor. İkonik Freddy's Bar, caz piyano Nieuwe Doelenstraat 2 - 14 , Amsterdam Şehir Merkezi, 1012 CP Amsterdam, Hollanda 104 müziği eşliğinde kokteyller ve gurme organik malzemeler kullanılarak lüks vücut atıştırmalıklarla hizmetinizdedir. Hem bar hem bakımları ve olağanüstü cilt bakımları de restoranlar, Amstel ve Amsterdam şehir sunulmaktadır. Amsterdam Şehir Merkezi merkezi manzaralıdır. Çikolata, Yiyecek Alışverişi ve Noel Pazarları Profesyonel terapistler gözetiminde sadece ilgilenen gezginler için harika bir seçenek. M Ko ag Ba nt nu sk ak m ıla t r 2015 tarihleri arasında gerçekleşen yeni sergisi‘Magnum - Kontakt Baskılar’, dünyanın en prestijli fotoğraf ajanslarından Magnum Photos’un geçtiğimiz yüzyıldan bu yana görsel kültürde iz bırakan fotoğraflarının yaratım süreçlerini kontakt baskılar üzerinden keşfe çıkıyor. Henri Cartier-Bresson, Robert Capa, Elliott Erwitt, Eve Arnold, Josef Koudelka, René Burri gibi fotoğraf sanatının efsane isimlerini de barındıran ve dünya çapında tanınmış fotoğrafçıların seçme yapıtlarını bir İs M tan F o b Ga oto dern ul M l ğ Ph ag eris raf u o n i, fo nut tos um su toğ ul ’ta nu ra ma n yo fla z r r Sergi / Magnum Kontakt Baskılar Se rg i2 ka Ağ da ust r z os iya ta re rih te in aç e ık İ stanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nin 26 Şubat- 2 Ağustos araya getiren serginin eş küratörlüğünü Lorenza Bravetta ve Gabriele Accornero yapıyor. Sponsorluğunu 150. yıl kutlamaları kapsamında BASF Türk’ün üstlendiği ‘Magnum - Kontakt Baskılar’ sergisinde 58 sanatçının 133 çalışması yer alıyor. Magnum Photos, Forte di Bard ve Thames & Hudson işbirliğiyle gerçekleştirilen sergi, yetmiş yılı aşkın bir dönemin görsel tarihine ait çalışmalarla fotoğrafta analog döneme odaklanıyor. Fotoğrafların yaratım süreçlerini kontakt baskılarla görme olanağı sağlayan sergide, Magnum üyeleri tarihe geçmiş fotoğraflarının arka planını samimiyetle izleyicilerle paylaşıyor. Sergide sanatçıların fotoğraflarının hikayelerini anlattığı metinler, Thames & Hudson’ın yayımladığı ‘Magnum Contact Sheets’ başlıklı kitaptan derlendi. Henri Cartier Bresson, kontakt baskıların biraz psikanalistlerin vaka tarihçelerine benzediğini aynı zamanda hareketi kaydeden bir tür sismograf gibi Sema İŞBİLİR olduklarını belirtir: “Her şey kaydedilir: bizi şaşırtan her şey, 106 akış içinde yakaladıklarımız, kaçırdıklarımız, gözden yitenler ya da bir olayın memnuniyet verici bir kareye dönüşünceye kadarki gelişimi...” David Hurn ise, “En net fotoğrafların genellikle olayın sonrasında, kontakt baskıda ABD Başkan Yardımcısı Richard Nixon’ın Sovyet Başbakanı Nikita Kruşçev’e diklenme anı, Burt Glinn’in 1959’da Havana’da görüntülediği Fidel Castro’yu bekleyen kalabalık, Philip Jones Griffiths’in 1967’de Vietnam’da çektiği, dönemin politikasını etkileyen ‘sivil kurban’, Bruno Barbey’in Mayıs 1968 Paris Ayaklanmaları, Stuart Franklin’in 1989’da 5 Temmuz sabahı Pekin’deki Tiananmen Sergi / Magnum Kontakt Baskılar Elliot Erwitt’in 1959’da Moskova’da görüntülediği Meydanı’nda tanklara karşı Thomas Hoepker, 11 Eylül 2001, New York East River, bir grup genç. tek başına belli olduğunu” vurgular. durup yerini Dijital teknolojilerin gelişmesi ve fotoğraf terk etmeyen üretimini derinden etkilemesiyle birlikte giderek yalnız geçmişte kalan, fotoğrafçının eskiz defterine protestocu, benzetilen bir çalışma tekniğini anma niteliğini 1991 yılında taşıyan sergi, Martin Parr’ın tabiriyle bir ‘kitabe’ Nicos işlevi görüyor. Sergide, kontakt baskı ve fotoğraflara; yakın plan ayrıntılar, makaleler, kitaplar ve dergilerden parçalar eşlik ediyor. Sergide 60 kontakt baskı ve 1 video olmak Bruno Barbey, Mayıs 1968 Paris Ayaklanmaları. Economopoulos’un Tiran’da Merkez tren istasyonunda çektiği, 20. yüzyılın sonunda üzere fotoğraflarla beraber toplam 133 çalışma Balkanlar’daki göç olgusunu bulunuyor. Sergide seksen yıllık bir dönemin ifade eden fotoğrafı, Thomas görsel tarihine ait yapıtlar bir araya geliyor: Robert Hoepker’in 11 Eylül 2001 sabahı Capa’nın 1944 yılında Normandiya Çıkarması’nda Pekin, 5 Temmuz 1989, Tiananmen Meydanı’nda tanklara New York’ta East River’da çektiği karşı yalnız bir protestocu. bir grup genç. Amerikan birliklerinin Omaha kumsalına çıkışı, 107 Sergi / Yüzyılların Yüzyılı Sergisi Yüzyılların Yüzyılı SALT Beyoğlu’nun ev sahipliği yaptığı, 24 Mayıs’a kadar izlenebilen Yüzyılların Yüzyılı sergisi, etkileri günümüze kadar süren geçmiş dönem ve olaylara cevaben üretilmiş 11sanatsal ifadeyi bir araya getiriyor Y üzyılların Yüzyılı, yankıları hâlen süren ve VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: bugünü şekillendiren tarihsel dönüşümler, Dikkat! Kaygan Zemin travmatik deneyimler ve toplumsal geçişlere oluşuyor. Sanatçıların sergi mekânında birbiriyle İ ilişkilenen üretimleri, tarihî öneme sahip an, gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık dönem ve olayların uzun vadede kalıcı etkilerini Dizisi’nin 4. sergisine ev sahipliği yapıyor. stanbul Modern, VitrA ve Türk Serbest karşılık olarak üretilmiş sanatsal ifadelerden Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle Sergi 31 Mayıs tarihine kadar izleyicilerin araştırıyor. Sergi, çeşitli açılardan öznel tarih okumalarına; bilhassa ulusal gerginlikler, sınırlar ve başarısız diplomasinin etkilerine de göz atıyor. Kapwani Kiwanga, ...rumours Maji was a lie (...Maji’nin yalan olduğuna dair rivayetler), 2014, Enstalasyondan detay, Jeu de Paume, Paris, 2014, Fotoğraf: Romain Darnaud Midilli’nin gizini fotoğraf sergisiyle sürüyoruz Yunan Fotoğraf sanatçısı Tzeli Hadjidimitriou’nun ‘Midilli, Gizli Ahengin Adası’ Sergisi 22 Mayıs-7 Haziran tarihleri arasında Sismanoglio Megaro’da izlenebilir. 108 ilgisine açık. Geçmiş yıllarda ticari yapılar, turizm yapıları ve eğitim yapılarına odaklanan proje dizisi, farklı yapı türlerini eksen alarak Türkiye çağdaş mimarlık Y unanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun İstiklal ortamını belgelemeye, tartışmaya ve yeni Caddesi'nde yer alan Sismanoglio Megaro binası, çalışmalar için zemin oluşturmaya devam 22 Mayıs-7 Haziran tarihleri arasında Yunan fotoğrafçı ediyor. ‘Dikkat! Kaygan Zemin’ adlı sergi, ve seyahat yazarı Tzeli Hadjidimitriou’nun fotoğraf mimarlar ve mimarlığın sabit duran, sergisine ev sahipliği yapacak.‘Midilli, Gizli Ahengin kendisinden başkasıyla iletişim kurmayan, Adası’isimli sergi, sanatçının Midilli adasındaki anılarını içe kapalı, belirli bir zemine sımsıkı tutunan yansıtan eserlerden oluşuyor. Hadjidimitriou, adada yapısını ele alıyor. Bu bakış açısıyla bir mevcut olan sihri arıyor ve bunu Midilli’ye çok yakın yandan mimarlık kültürüne dair sembolleri, durarak, ama saygılı bir çekingenlikle yapıyor. Böylece ritüelleri ortaya çıkarıyor; diğer bu saf fotoğraflar adanın olduğu gibi görünmesine izin yandan bu statik ezberler veriyor; bağımsız, ele geçirilemeyen, bilmece dolu bir dışında yapıların da var kütle. olabildiğini gösteriyor. (Ulrike Weinhold). Mesleki Yayınlar Mesleki Yayınlar Mimari Restorasyon Koruma Teknik ve Yöntemleri Geleneksel malzemeler ve geleneksel yapım Bu kitapta çağdaş küçük daire ve ev sistemlerine aşina kişilere yönelik çalışmada, bozulma tasarımlarında gözlenen en son trendler, nedenlerinin etkisi altında yapı malzemelerinde ve muhteşem resimli örneklerle gözler yapı elemanlarında ortaya çıkan sorunlar ve bu önüne seriliyor. Rağbet gören bu yeni sorunlara müdahale yöntemleri tanıtılmaktadır. Bu mekaların çoğunluğu, daha önce incelemede, malzeme veya elemana yönelik her olduğundan daha küçük metrekarelerde türlü teknik ve yöntemlerine değinilirken, bunların inşa ediliyor. Kitapta dünyanın her Yayınevi: Lory Zakar olumlu ve olumsuz yönleri ortaya konmuştur. Mimari Yazar: Lory Zakar koruma/restorasyon alanına ilgi duyan meslek Dil: Türkçe yerinden seçilen, alanları yaklaşık 37 m2’den 75 m2’ye kadar değişen daire ve insanlarına yönelik olarak hazırlanan kitap, Türkçe’ de evlerde gözlenlenen mevcut trendleri mimari koruma teknik ve yöntemleri üzerine bilgilerin gözler önüne seren muhteşem bir projeler bir arada bulunabildiği ilk kapsamlı çalışmadır. koleksiyonunu bir araya getirilmiştir. İç Tasarım İçin Çizim Bu kitap, iç tasarım süreci kapsamında en basit ilk taslaklardan tam gelişmiş bilgisayarla üretilen Yayınevi: Laurence King Yazar: Drew Plunkett Dil: İngilizce 110 Yaşama Yaraşır Mikro Daireler Yayınevi: Monsa Yazar: Martinez Patric Dil: İngilizce Mimarlığın Arzusu: Geç Avangardı Okumak Mimarlık/Kuram/Eleştiri Dizisi Dünyanın önde gelen mimarlık görsellere kadar görsel sunumun tüm evrelerini kuramcılarından K. Michael Hays’in imzasını kapsıyor. Kısa bir girişin ardından gelen dört bölüm, taşıyan kitap, her biri kitabın sonunda açığa okura, temel fikirlerden düşünce, sunum ve üretim çıkması hedeflenen teorik bütünün kavramsal evrelerine kadar bütün tasarım sürecini tanıtıyor. bileşenlerine işaret eden tematik başlıklar Kitabın bu ikinci baskısında teknikler üzerine daha altında ayrı bir denemenin konusunu fazla pratik tavsiye, daha fazla örnek inceleme, adım oluşturan dört mimarın (Aldo Rossi, Peter adım evreler ve güncelleştirilmiş örnekler yer alıyor. Eisenman, John Hejduk ve Bernard Tschumi) Değişik ve kapsamlı görsel öğelerle birlikte bu belli bazı projelerine yoğunlaşarak 1970’lerin kitap, iç tasarım öğrencileri için çok değerli, ilham ileri düzey mimarlık uygulamalarının genel verici, pratik bir kaynaktır. karakterini ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Yayınevi: YEM Yayın Yazar: K.Michael Hays Dil: Türkçe Kültür Sanat / Tiyatro Yüzyıllar süren adalet arayışı Şekspir’in 1603-1604 yılları arasında yazdığı tahmin edilen ve adalet kavramını sorgulayan oyunu, Kısasa Kısas bu kez İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Zişan Uğurlu rejisiyle sahneleniyor. Sevda ŞANLI İ Angelo’dan af dilemesidir... sevgilerinin sonsuzluğa varacağını hayal etmeden doyasıya, meselesi de burada devreye giriyor. Isabelle’nin kardeşinin canını çocukça, çılgınca yaşayan Claudiyo ve Juliet, yeni iktidarın eski bağışlamak için Angelo ondan bedenini istiyor. Güya karşı çıktığı iki kanunları devreye sokmasıyla ‘adaletin’ ilk kurbanı olurlar. insanın birbirini sevmesi ve birlikte olmasını ‘ahlaksızlık’ saydığı ki aşık... Sadece kaçamak buluşmaların zevkine kapılmış, aşklarını henüz doğmamış bebekleriyle taçlandırmış iki aşık... sır ettikleri Viyana Dükü Vincentino önemli bir diplomatik görev dolayısıyla şehirden ayrılacağını söyleyerek şehrin idaresini hoşgörüsüz sert bir hakim olarak bilinen Angelo’nun eline bırakır. Aslında amacı rahip Af dileme sahnesiyle birlikte oyunun temposu da artıyor. Kısasa kısas düzeninde; rızası olmadan karşısındakini istemeyi ‘hak’ görüyor. Ve olaylar gelişiyor... Oyuncu kadrosunun genel olarak performansları yerindeydi. Şekspir kılığında şehirde dolaşarak vekil tayin ettiği kişilerin neler yapacağını oyunlarına çok yakışan Hüseyin Köroğlu yine üst seviyede bir gözlemektir. Angelo’nun ilk icraatı zina hakkındaki kanunları en sert performans gösterdi. Isabelle’de İrem Arslan Aydın deyim yerindeyse biçimde uygulamak olur. Halk tarafından Claudiyo’nun idam edileceğinin döktürüyordu. Gün Koper, Ertuğrul Postoğlu da keza öyle. duyulmasıyla birlikte yakın arkadaşlarından Lucio, Claudiyo’nun rahibe Oyunun tek yorucu yanı neredeyse tüm sahnelere yayılan müzik adayı kız kardeşi Isabelle’ye durumu anlatır. Ona göre tek çare Isabelle’nin konusuydu; soğuk-soluk renkler, izbe bir mekan, kırmızı berber koltuğunu oluşturan dekor ise hikaye hakkında ipuçları vermeye Yazan: William Shakespeare Çeviren: Özdemir Nutku Yöneten: Zişan Uğurlu Sahne Tasarımı: Cem Yılmazer Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı Işık Tasarımı: Cem Yılmazer Müzik: Cem Yılmazer Yönetmen Yardımcıları: Barış Çağatay Çakıroğlu, İbrahim Ulutaş Oyuncular: Caner Bilginer, Cengiz Tangör, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Ertuğrul Postoğlu, Gün Koper, İrem Arslan Aydın, Zeki Yıldırım 112 yetiyordu. Rejinin en güzel kısmı sürprizli final sahnesiydi, sırf o an için bile seyredilebilir olmuş. Kısasa Kısas sezon boyunca sahnede, biletleri https://bilet.ibb.gov.tr/frame.asp adresinden temin edebilirsiniz. Kültür Sanat / Müzik Balkan ezgileri Arena’da yankılanacak M üziğine Balkan kültürünün derin izlerini yansıtan Goran Bregovic yeniden Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde müzik severler ile buluşmaya hazırlanıyor. Ünlü müzisyenin uğrayacağı yerler arasında tanınmış etkinlikleri Yüzyılın keman virtüözü Itzhak Perlman bulunuyor. Balkanların en tanınmış besteci ve söz yazarlarından olan H Bregovic, Wedding and Funeral kez Zorlu sahnesine taşıyor. ‘Schindler'in Listesi’ Film müziğine ilk olarak 1978'de filminden de tanınan ünlü virtüöz, geçmişte Yehudi Mica Milosevic'in Nije Nego Menuhin'e ait Stradivari'nin altın çağında yapılmış en filmiyle başlayan ve en renkli iyi kemanı olduğu düşünülen 1714 yapımı antik Soil ortaklığı yönetmen Emir Kusturica Stradivarius ile performans sergileyecek. ‘En İyi Oda ile gerçekleşen müzisyen, 1989'da Müziği’ ve ‘En İyi Enstrümantal Solocu Performansı’ Çingeneler Zamanı, 1993'te gibi toplamda 5 ayrı dalda Grammy Ödülü'ne sahip Arizona Dream, 1995'de Cannes olan Perlman'ın; Harvard, Yale, Brandeis, Roosevelt, Film Festival'ini kazanan Yeshiva ve Hebrew üniversitelerinde fahri ve onursal Underground ve 1998'de Crna doktoraları bulunuyor. Macka gibi filmlerin müziklerine er gittiği ülkede müzik severlerin yoğun ilgisiyle karşılanan Itzhak Perlman tınılarını bu Band ile beraber konserler veriyor. ITZHAK PERLMAN 28 MAYIS 2015 – 21:00 ZORLU PERFORMANS SANATLARI MERKEZİ / İSTANBUL 114 ağırlayan Volkswagen Arena da imzasını attı. Hazırlayan: Sevda ŞANLI GORAN BREGOVİC 07 MAYIS 2015 – 21:00 VOLKSWAGEN ARENA / İSTANBUL Kültür Sanat / Kitap E debiyata olan düşkünlüğünü babasından alan Jorge Luis Borges, küçük yaşta İngilizceyi öğrendi. 1923’te Yeni çıkan kitaplar Düşsel Varlıklar Kitabı ilk kitabını yayımlayan Borges,1931’den genişliğini ve edebiyat tarihini boydan boya kat eden eleştirel dikkatini gerçek bir başyapıtla taçlandırıyor. itibaren Arjantin’in en önemli edebiyat ve Doğu kültürlerinin binlerce yıllık dergisi Sur’da düzenli olarak yazmaya kolektif hafızasını şekillendiren figürlerin metinlerdeki yaratıkların, başladı. Düzyazıyla şiiri birleştiren haritasını edebiyat içerisinden Ortaçağ Avrupası’ndaki kendine özgü yazım tarzında çok sayıda çıkartıyor. Kentaur’dan Sfenks’e, canavarların, Çin ve Hint eser verdi. Kalıtsal hastalığı peşini Cheshire Kedisi’nden Minotauros’a mitlerinin, yerli bırakmadığı için görme yetisini edebiyat ve sanat yapıtlarında silinmez halkların efsanelerinin kaybeden Borges, uzun metinlerden izler bırakan figürlerin hikâyesini Poe’dan Kafka’ya ziyade kısa öykü ve şiire yöneldi. kendine has şiirsel üslûbuyla anlatan birçok yazarı Yapıtlarının yazımını annesi, sekreterleri Borges, metinlerarası geçişlerin olanak etkilediğini gösteren ve arkadaşları devralmıştı. Borges sağladığı kültürel alışverişin insanlık bir fantastik anlatılar fantastik öğeleri ağır basan kendine tarihine katkısını gözler önüne seriyor. özgü tarzıyla, 20. yüzyılın önemli edebiyatçılarını etkiledi. Düşsel Varlıklar Kitabı’nda Borges, Batı Kitap aynı zamanda sözlü ve yazılı kültürün imge örgüsünde yer etmiş anlatılara dair benzersiz bir kültür Karnak Kafe Düşsel Varlıklar Kitabı, kadim seçkisi. es Yazar: Jorge L. Borg r te Üs Çeviri: Celâl İletişimYay., 287 sf. (Tanıtım bülteninden Caspar Henderson) Geceleri Sokaklarda M ısırlı yazar Necib Mahfuz, Karnak Kafe'de ülkesinin yakın geçmişinde yaşanmış, büyük önem taşıyan iki siyasi olayın ardından gelen baskıcı ve çalkantılı dönemi konu ediyor. 1952 Devrimi'yle 1967'deki Arap-İsrail Savaşı'nı izleyen yıllarda yazılmış roman, devrimin ve savaşın insanların yaşamları ile Yazar: Necip Mahfuz değerlerini altüst edişini, Kahire'de bir kafede Çeviri: L.Tonguç Basmacı tesadüfen bir araya gelen farklı kişilerin öyküleri Kırmızı Kedi Yay., 96 sf. üzerinden anlatıyor. Karnak Kafe, Necib Mahfuz'un en eleştirel ve sert romanlarından biri sayılıyor. 116 arkeolojisi. Borges, ilgi alanlarının C Yazar:İlhami Algör Çeviri:Şemsa Gezgin Can Yay., 176 sf. esare Pavese’nin henüz on yedi yaşındayken kaleme almaya başladığı ve ölümünün ardından yayımlanan öykülerini ve öykü taslaklarını içeriyor. Pavese öykülerinin başkişileri, hayatın kıyısında kalmış, sınırlarda gezinen insanlar. Bir bakıma Pavese’nin alter egosu. Kitap, yazarın sonraki yapıtlarında belirleyici olacak biçemsel ve tematik gücü, onun kendine özgü soluğunu müjdeler; bu anlamda edebiyat tarihi için de değerli bir belge niteliğindedir. Kültür Sanat / Sinema SİNEMA TARİHİNE ADINI YAZDIRAN FİLMLER 8½ - Sekiz Buçuk - 1963 Esra KARATAŞ Fellini’nin sınırlarına yolculuk Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız Yönetmen: Federico Fellini Senaryo: Federico Fellini, Ennio Flaiano Oyuncular: Marcello Mastroianni, Anouk Aimée, Claudia Cardinale. R A GirlWalks Home Alone at Night Yönetmen:Ana Lily Amirpour Senaryo: Ana Lily Amirpour Oyuncular: Sheila Vand, Arash Marandi Gösterim Tarihi: 24 Nisan 2015 üyalar hakkında konuşmanın filmler hakkında konuşmak konuşan, geçkin aktristleri atlatmaya çalışan Guido, gibi olduğunu söyleyen usta yönetmen Federico Felini, gerçekte yapmak istedikleri, hayal dünyasında yaptıkları sinemanın bu görütülerden oluşmuş bir dil olduğu fikrindedir. arasında sıkışıp kalır çoğu zaman. ‘Birazcık’ kadın düşkünü Ona göre sinemada her nesne ve her ışığın tıpkı rüyalarda Guido’nun hayal dünyasında kurduğu harem filmin en olduğu gibi bir anlamı vardır. Onun bu görüşünü destekleyen çarpıcı sahnelerinden yalnızca birisidir. Sinema figürlerinin en önemli filmlerinden biri kuşkusuz Sekiz Buçuk’tur. Düşle boy gösterdiği, sinema dünyasına da bir eleştiri niteliği gerçek arasındaki bir sınırda gidip gelen film aynı zamanda taşıyan Guido eleştiri oklarını kendine de çevirmekten geri otobiyografik izler taşır. Fellini’nin deyişiyle‘sanat tamamen durmaz. Guido’nun filmindeki hayali yönetmene sorduğu otobiyografiktir’; bu bakımdan Sekiz Buçuk’un çekeceği film sorular Fellini’nin kendini bulmak için sorduğu sorulardır, için yapımcı arayan yönetmeni Guido Anselmi, çoğunlukla kimbilir? “Bir şeyi seçip yalnızca ona kendini adayabilir misin? Fellini’nin kendisidir. Guido sık sık gerçeklik algısından Varlığının nedeni o olabilir mi? Senin bir şeye kendini adaman uzaklaşarak yarattığı dünyanın sınırsızlığında hatıralar arasında onu sonsuz kılar değil mi?.. Her şeyi kucaklamak istiyor, hiç bir kaybolur. Bu kayboluşlar aslında kendini arayışların ifadesidir. şeyden vazgeçmiyor her gün yolunu değiştiriyor, çünkü doğru Guido’yu sinema camiasının ünlü simalarını buluşturan yolu ıskalamaktan kaçıyor...” Sorulara verilen yanıtlar ise hem bir toplantıda görürüz. Çekeceği film için yapımcılarla 118 Guido’yu hem Fellini’yi huzura kavuşturmuştur umarız. Toz Ruhu Yönetmen: Nesimi Yetik Senaryo: Betül Esener, Nesimi Yetik Oyuncular: Tansu Biçer, Aytaç Uşun, Selin Yeninci ile Aytaç Arman Gösterim Tarihi: 1 Mayıs 2015