Mustafa V. Koç`tan zamansız veda
Transkript
Mustafa V. Koç`tan zamansız veda
ISSN 1303-2526 Yıl: 17 Sayı: 152 8 Ahmet Ümit: “Polisiye romanda Türkiye istenen yerde değil” İşçiler engelsiz bir dünya için Ankara’da buluştu M ercedes, Arçelik, TürkTraktör, Karsan, Bosch, Tofaş, İçdaş, Noksel, Otokar ve Ford’un aralarında olduğu toplam 93 işyerinde çalışan 457 engelli işçi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle, Büyük Anadolu Termal Hotel’de 6-9 Aralık 2015 tarihleri arasında bir araya geldi. Sayfa 2 Yaşam kalitesi listesinde alt sıralardayız U luslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) 2015 yılına ilişkin bir yaşam kalitesi araştırması yaptı. Araştırmada 61 ülke içinden Türkiye, 4,69 puan ile 48’inci sırada yer aldı. Yaşam kalitesinin yüksekliğini gösteren listenin zirvesine, 9,73 puan ile İsviçre yerleşti. Sayfa 7 Ford Otosan tiyatro kulübü ile engelleri aşıyor V ehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nin bünyesinde faaliyet gösteren Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, çalışanları motive etmek amacıyla 10 yıl önce kuruldu. Aralarında engelli üyelerin olduğu kulüp, birçok oyun sahneledi. Sayfa 10 Türkiye’de 36,4 milyon elektrik yoksunu Y enilenebilir Enerji Kaynaklarının Sosyal Boyutu panelinde konuşan EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler, TÜİK verilerine göre 36.4 milyon insanın enerji yoksunluğu içinde olduğunu, bu rakamın Karadeniz ve Doğu ve Güneydoğu’da yüksek olduğunu söyledi. Sayfa 16 Disa Otomotiv’den Aytaç Özdemir Çat Kapı’nın bu ayki konuğu İçimizden Biri: Karsan Otomotiv’den Aytaç A Bayraktar 12 13 Mustafa V. Koç’tan zamansız veda Türkiye ekonomisine değer katan, sanayinin gelişmesine katkıda bulunan, farklı ve renkli kişiliği ile örnek bir Türk işadamı portresi çizen, işçiye, emeğe, işe değer veren bir patron olarak çalışanlarının sevgisini kazanan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un ani vefatı, tüm sevenlerini yasa boğdu. Mustafa V. Koç, 56 yaşında Türkiye’nin önde gelen işadamı olarak, yalnızca iş hayatındaki başarılarıyla değil, sosyal hayattaki çok yönlülüğü, kültürel hayata merakı ve hobileriyle de tanınıyordu. Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin kuruluşunu gerçekleştirerek, iş dünyasında üçüncü kuşak jenerasyonun örnek bir temsilcisi olan, ülkesini insanları iyi tanıyan, binlerce istihdam yaratan Mustafa V. Koç’un genç yaşta vefatı, yeri doldurulmayacak bir boşluk bıraktı. İşadamlığının yanı sıra eğitime verdiği destek ve yaptığı sosyal sorumluluk projeleriyle de her zaman örnek alınacak ve hiçbir zaman unutulmayacak olan Mustafa V. Koç’a Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve Türk iş dünyasına başsağlığı diliyoruz… 2 MESS’TEN HABERLER Engelli metal işçileri “Engelsiz Bir Dünya” için buluştu Metal sektöründe çalışan 457 engelli işçi, Dünya Engelliler Günü nedeniyle Türk Metal Sendikası ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) işbirliğinde düzenlenen “Engelsiz Bir Dünya İçin Hep Birlikte El Ele” etkinliğinde bir araya geldi. Etkinliğin gala gecesinde konuşan MESS Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu, engellilerin en önemli sorununun istihdam olduğunu söyledi. ISSN 1303-2526 T ürkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal Sendikası işbirliğinde ve MESS Eğitim Vakfı (MEV) organizasyonu ile yaklaşık 16 yıldır düzenlenen Ortak Eğitim Projesi kapsamında gerçekleştirilen “Engelsiz Bir Dünya İçin Hep Birlikte El Ele” etkinliğinde, metal sektöründe çalışan engelli işçiler bir araya geldi. “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” nedeniyle düzenlenen etkinlik, Ankara’daki Büyük Anadolu Termal Hotel’de 6-9 Aralık 2015 tarihleri arasında yapıldı. Mercedes, Arçelik, TürkTraktör, Karsan, Bosch, Tofaş, İçdaş, Noksel, Otokar ve Ford’un da aralarında olduğu toplam 93 işyerinde çalışan 457 engelli işçinin katıldığı etkinliğin açılışında konuşan MESS Eğitim Vakfı Genel Müdürü Dr. Necdet Kenar, engelli istihdamının Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olduğunu dile getirdi. Engellilerin istihdamını artırmada en önemli önceliğin eğitim olduğuna dikkat çeken Kenar, engellilerin istihdamını eğitimle artırabileceğimizi belirtti. Türk Metal Sendikası Genel Sekreteri Taliphan Kıymaz da açılışta bir konuşma yaparak, engellilerle ilgili sorunları aşmak için çeşitli politikalar geliştirilmesi ve acil önlemler alınması gerektiğine vurgu yaptı. “ENGELLİLERİN İSTİHDAMI YÜZDE 3” Etkinliğin sonunda düzenlenen gala gecesine Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve MESS Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu da katıldı. Yıldırımoğlu burada yaptığı konuşmada, engellilerin en önemli sorunlarının başında istihdamın geldiğini vurguladı. Engellilerin sosyal hayatın bütün alanlarına katılabilen, üreten, kendi kendine yeten, başkasına muhtaç olmadan yaşayabilen bireyler haline gelmelerini sağlamanın herkesin görevi olduğunu söyleyen Yıldırımoğlu, “İnsan haysiyetine yaraşır ve toplumla kaynaşan hayat tarzı, engellilerin en doğal hakkı ve devletin de öncelikli vazifesidir. Devletin, engelliliği eğitim ve istihdam yönleriyle bir bütün olarak ele alması insan haklarının da bir gereğidir” diye konuştu. Dünyada bir ülkenin kalkınmışlığını belirleyen ölçütler içinde; engellilere, hastalara ve yaşlılara yapılan yardım ve hizmetlerle, engellilerin istihdam oranlarının yüksekliğinin önemli bir yer tuttuğuna değinen Yıldırımoğlu, “Bu nedenle engellilerin başkalarına bağımlı olmadan kendini toplumun bir parçası görmesini sağlayacak yol, istihdam edilmelerinin sağlanmasıdır” dedi. 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen düzenlemeye göre özel sektör işyerlerinde engelli istihdamına ilişkin oranın yüzde 3 olduğunu açıklayan Yıldırımoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Özellikle metal işkolunda faaliyet gösteren sendikamıza üye işyerleri bakımından engelli istihdamı konusunda sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. İş Kanunu’na göre engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırma yükümlülüğü, metal işkolunda faaliyet gösteren işyerlerinde yapılan işlerin çok büyük bir kısmının tehlikeli ve çok tehlikeli işler kapsamında olmasından ötürü, engelli istihdamı konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmek bakımından işverenleri sıkıntıya sokmaktadır. Engelli istihdamı konusunda Avrupa ülkelerindeki örneklere uygun olarak teşvik sistemi oluşturulmalı, devlet katkıları getirilmeli, engelli istihdam etmeyen işverenlerin, oluşturulacak bir fona para cezası yerine katkı payı ödemelerine imkân tanınmalıdır. Sendikamız, engelli istihdamının çağdaş yaklaşımlar çerçevesinde geliştirilmesi ve mesleki rehabilitasyonlarının sağlanmasını, sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez ve ihmal edilemez konular olarak görmektedir.” ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİLER Etkinlikte, engelli çalışanların oynadığı bir tiyatro gösterimi yapıldı. Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nün üyelerinin oynadığı “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunda engelli işçiler oynadı. Ayrıca Anıtkabir’i de ziyaret eden işçiler, Emel Taşçıoğlu konseri ile gala gecesinde de gönüllerince eğlendi. İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR MESS Adına Sahibi Mehmet C. Betil Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Av. Hakan Yıldırımoğlu Genel Sekreter e-posta mess@mess.org.tr BizBize Gazetesi İnternet Adresi www.mess.org.tr Yayın Kurulu Dr. Aykut Engin Av. Erten Cılga Av. Mesut Ulusoy Av. Vahap Ünlü Dr. Tuba Yaman Aydın Altan Çetinkal Fatih Tokatlı Burcu Karacar Seçkin Ürey Çisem Kılıç Çineli Ahmet Can Çeltikçi Yayın Türü Yerel süreli yayın. Baskı Tarihi Şubat 2016 Yazışma Adresi MESS Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Merkez Mah. Geçit Sok. No: 2 34381 Şişli-İstanbul Tel: 0212 232 01 04 (pbx) Faks: 0212 241 76 19 Yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. Gazetede bulunan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. BizBize Gazetesi’nin basımında geri dönüşümlü kağıt kullanılmaktadır. ISSN 1303-2526 YAYINA HAZIRLIK Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Genel Yönetmen Yardımcısı Eser Soygüder Yıldız Görsel Yönetmen Hakan Kahveci Editör Seher Karataş Grafik ve Sayfa Tasarım Erdal Bayraktar Fotoğraf Editörü Eren Aktaş Kurumsal Sat›fl Yöneticisi Özlem Adaş Tel: 0212 440 27 65 ‹letiflim Tel: 0212 440 27 63 0212 440 29 68 www.ajansd@dunya.com www.ajansdyayincilik.com Baskı “Globus” Dünya Basınevi 100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar / İstanbul Telefon: 0212 440 24 24 e-posta: dunya@dunya.com 3 MESS’TEN HABERLER İş sağlığı ve güvenliğinde başarılı işletmeler ve çalışanlar ödüllendirildi İlki geçen yıl gerçekleştirilen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni, 11 Kasım 2015 tarihinde İstanbul’da düzenlendi. Dereceye girenler, MESS yetkililerinin katılımıyla oluşturulan jürinin puanlaması ile tespit edildi. MESS Altın Eldiven İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışması-Kategori bazında dereceye giren başvurular ■ 1-249 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Disa Otomotiv Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ■ 250-499 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Beltan Vibrocoustic Titreşim Elemanları San. ve Tic. A.Ş. ■ 500’den fazla çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Arçelik A.Ş. Buzdolabı İşletmesi (MESS Eğitim Vakfı’ndan 50 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar) Tavsiye edilen en iyi uygulamalar İ ş sağlığı ve güvenliği alanında başarılı olan işletmeleri ve çalışanları ödüllendirmek amacıyla 2015’te ilk defa yapılan MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışması tamamlandı. Yarışmada dereceye girenler ödüllerini, 11 Kasım’da İstanbul Marriott Hotel Şişli’de yapılan törende aldı. MESS üyesi işyerleri, işveren kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcilerinin katıldığı ödül töreninin açılış konuşmasını, MESS Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet C. Betil yaptı. Betil açılış konuşmasında, “Endüstri ilişkilerinin temel konularından biri olan iş sağlığı ve güvenliği alanında; bugün burada ilki düzenlenen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni’ni gerçekleştirmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Belirtmek isterim ki, bu yarışmaları bir gelenek haline getirerek her yıl düzenlemeyi; bu alanda sürdürülen çabaları desteklemeyi, iş güvenliği bilincinin gelişimine katkı sağlayacak çalışmaları ilgili tüm kesimlere ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi. MESS’e üye işletmelerin, çalışanların sağlık ve güvenliğine her zaman en büyük önceliği verdiğini ve iş sağlığı ve güvenliği alanında ülkemizin en ileri örneklerini ortaya koyduğunu dile getiren Betil, “Bu nedenle, bu uygulamaları ilgili tüm kesimlerle paylaşmayı, özveri ile yürütülen çalışmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi bir borç biliyoruz” diye konuştu. Yarışma kapsamında; “MESS Altın Eldiven İSG İyi Uygulama Yarışması”nda iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine katkı sağlamış işyeri iyi uygulamaları, “MESS Altın Öneri-Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nda ise mavi yakalı çalışanlarca yapılmış iş sağlığı ve güvenliği önerileri değerlendirildi. Dereceye giren ve tavsiye edilen uygulamalar, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu İstanbul Grup Başkanlığı, MESS İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu, MESS Eğitim Vakfı temsilcileri, akademisyenler ve MESS yetkililerinin katılımıyla oluşan Jüri tarafından yapılan puanlama sonucu tespit edildi. ■ Anadolu Motor Üretim ve Pazarlama A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Kazaya Ramak Kala ve Olası Kaza Bildirim Sistemi ■ Arçelik A.Ş. Çamaşır Makinası İşletmesi İyi Uygulama Başlığı: Ergonomi Projesi-Ergonomi Sistemi ■ Autoliv Metal Pres San. ve Tic. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Eksantrik Preslerde Standartlaştırma ■ BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Makine Risk Değerlendirmesi ve Makine Uygunluk Değerlendirmesi ■ Coşkunöz Metal Form Makine Endüstri ve Tic. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Vinç İle Kalıp Çevirme İşlemlerinde İş Güvenliği Sisteminin İyileştirilmesi ■ Diniz Johnson Controls Oto Donanım San. ve Tic. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Sıfır Enerji Uygulaması ■ Ford Otomotiv San. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Hayatımız Elimizde ■ Mercedes-Benz Türk A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Tehlike ve Tehlike Kaynaklarının Ortadan Kaldırılması ■ Otokar Otomotiv ve Savunma San. A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Çalışan Ergonomisinin İyileştirilmesi ■ Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. İyi Uygulama Başlığı: Sky Hook (Ergonomik Kayar Koltuk) (MESS Eğitim Vakfı’ndan 20 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar) MESS Altın Öneri Mavi Yakalı Çalışan İSG Ödül Yarışması ■ Borusan Mannesmann Boru San. ve Tic. A.Ş. (Mehmet Ayyıldız-Lütfü Orhan) ■ Bosch San. ve Tic. A.Ş. (Ümit Boran-Aslı Onur-Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya-Hakan Aydın) ■ Diniz Johnson Controls Oto Donanım San. ve Tic. A.Ş. (Barış Doğru) ■ Ford Otomotiv Sanayii A.Ş. (Murat Yuca-Serdal Kavak-Yavuz Sara) ■ Karsan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. (Halil Doğramacı-Gürkan KorkmazMehmet Sofaoğlu-Selami Şen) ■ Oyak Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş. (Akif Ay) ■ Siemens San. ve Tic. A.Ş. (Yusuf Dikmen) ■ Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. (Ertuğrul Sağlık) ■ Temsa Global San. ve Tic. A.Ş. (Vehbi Eser) (Her bir öneri sahibi mavi yakalı çalışan 1000 TL değerinde hediye çeki kazandı) 4 ÜYELERİMİZDEN Ford Otosan’dan “Bal Arıları Mühendis Oluyor” projesi B Ford Otosan Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetlerine 2015-2017 döneminde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ile mücadele ederek devam ediyor. Ford Otosan, Koç Holding’in “Ülkem İçin” çalışmaları kapsamında, aynı tema ile “Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum: Bal Arıları Mühendis Oluyor” adlı projeyi yürütüyor. al Arıları Mühendis Oluyor projesi, Ford Otosan, Uçan Süpürge Derneği ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yürütülüyor. Proje lise öğrencisi kız çocuklarının meslek seçimlerinde karşılaşacakları toplumsal cinsiyet kalıplarını onların öğretmenleri, velileri ile birlikte aşmayı hedefliyor. Bir toplumsal farkındalık yaratma projesi olan Bal Arıları Mühendis Oluyor, kız öğrencilere istedikleri meslekleri seçmeleri için üç günlük rehberlik programını içeriyor. Aynı zamanda proje kapsamında mühendis olmak isteyen ancak ileride çalışma alanı anlamında kaygılar taşıyan öğrenciler, Ford Otosanlı kadın ve erkek mühendisler aracılığıyla rol model çalışmalarıyla cesaretlendiriliyor. Somut örnekleri ve gerçek hayat öykülerini dinleyen kız öğrenciler, mühendislere sorular sorma fırsatı yakalamış oluyor. Ford Otosan, Türkiye’nin 81 ilinde 8 bin 100 kız öğrenciye ulaşmayı hedefleyen proje kapsamında programa katılan öğrencilerin kayıtlarını tutuyor. Buradaki amaç, projenin ölçme değerlendirme çalışmaları kapsamında somut veriler sunmak ve bu öğrencilere mühendislik seçtiklerinde Ford Otosan’da staj imkanı sağlamak. Mayıs ayından bu yana yoğun çalışmalarla yürüyen projenin 21 Ağustos’ta iç lansmanı yapıldı. Ardından Ford Otosanlı gönüllü mühendisler için 26 Kasım ve 10 Aralık’ta eğitimler gerçekleştirildi. 16-17-18 Aralık tarihlerinde Kocaeli Anadolu Lisesi’nde ise projenin pilot uygulaması yapıldı. Proje Marmara Bölgesi’nden başlayarak tüm Türkiye’ye yayılarak devam edecek. 4-5-6-7-8 Ocak tarihlerinde de Kadıköy Anadolu Lisesi ve Beşiktaş Anadolu Lisesi’nde proje uygulandı, toplamda 345 kız öğrenciye ulaşıldı. Proje diğer illerde de uygulanmaya devam ediliyor. ENGELSİZ KARİYER GÜNÜ’NDEN ÖDÜL Ford Otosan ayrıca, Dünya Engelliler Günü’ne özel organize edilen “Engelsiz Kariyer Günü”ne katıldığı ve destek olduğu için ödüle layık bulundu. Ford Otosan böylece, Kocaeli sınırları içinde dört yıl üst üste bu ödülü alan tek büyük şirket unvanının da sahibi oldu. İzmit Belediyesi ile İŞKUR ortaklığında 3 Aralık tarihinde Dünya Engelliler Günü’ne özel bu yıl altıncısı düzenlenen ‘Engelsiz Kariyer Günü’nde engellilerle işverenler buluştu. Engelsiz Kariyer Günü’ne katılarak engellilere destek olan firma yöneticilerine teşekkür plaketi verildi. 18 firma arasında yer alan Ford Otosan’ın ödülünü İnsan Kaynakları Yöneticisi Aslan Öktem teslim aldı. Anadolu Isuzu’ya çevre ödülü Yazaki Mudanya çalışanları yeni yılı birlikte kutladı D ünya çapında 44 ülkede 482 lokasyonda 250 binden fazla çalışanla otomotiv sanayisine hizmet veren Yazaki firmasının bir kolu olan Mudanya fabrikasında 30 Aralık 2015 tarihinde eğlenceli bir yeni yıl yemeği organize edildi. Bu organizasyon sayesinde Yazaki Mudanya fabrikası çalışanları, canlı müzik ve birbirinden güzel lezzetler eşliğinde yeni yılı hep beraber kutladı. Yoğun katılımın gerçekleştiği yeni yıl yemeği sayesinde Yazaki Mudanya fabrikası çalışanları, yeni yıla daha pozitif daha fazla motive olmuş şekilde girdi. K ocaeli Sanayi Odası tarafından bu yıl 21’incisi düzenlenen Şahabettin Bilgisu Çevre Ödülleri’nin sahiplerinden biri de Anadolu Isuzu oldu. Otomotiv sektöründe çevre ödülüne layık görülen Anadolu Isuzu’nun ödülünü, Anadolu Isuzu Teknik Direktörü Hakan Özenç, Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’ndan aldı. İSG TEKRARLAMA EĞİTİMLERİ VERİLDİ Anadolu Isuzu çalışanlarına iş güvenliği tekrarlama eğitimleri verildi. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun “Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Usul ve Esasları Yönetmeliği”ne uygun olarak düzenlenen eğitim programına toplam 419 çalışan katıldı ve başarılı oldu. Program MESS Eğitim Vakfı işbirliğiyle 15 ve 22 Ağustos 2015 tarihlerinde gerçekleştirildi. 5 ÜYELERİMİZDEN Mercedes-Benz Türk ailesinden “Jübile Törenleri” Jübile törenleri, İstanbul’da 6 Aralık 2015’te Hilton Bomonti Otel’de 850 kişinin, Aksaray’da 13 Aralık 2015’te Kamyon Müşteri Merkezi’nde 370 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. M ercedes-Benz Türk ailesi, 10, 15, 20, 25, 30, 35 ve 40’ıncı hizmet yıllarını dolduran çalışanlar için İstanbul ve Aksaray işyerlerinde “Jübile Törenleri” düzenledi. Bu yıl, ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan olumsuzluklar nedeniyle, Mercedes-Benz Türk çalışanları adına da duygu paylaşımı sağlamak amacıyla, törenin sanatçıların katılımıyla gerçekleştirilen Maysan Mando çalışanlarını hem eğitiyor hem de kahvaltı veriyor M aysan Mando A.Ş., “Hayat boyu eğitim” felsefesi ile 2015 yılında çalışanların gelişimi için çeşitli eğitimler gerçekleştirdi. Her kademe için ve ihtiyaçlara yönelik eğitimler planlayan Maysan Mando hayat boyu eğitim yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu kapsamda 8 Kasım 2015 tarihinde Üretim Departmanı’ndaki ilk seviye amirlerine “Liderlik Eğitimi” verildi. İnsan Kaynakları Müdürü Nurşen Dağlı ve İnsan Kaynakları Uzmanı Sevim Çakır tarafından verilen eğitimde Role Play tekniği uygulandı. 42 grup liderinin katıldığı eğitimde ilk kademe yöneticiliğinin önemi vurgulandı. Yönetsel yetkinliklerini artırmak amacıyla vaka çalışmaları ile zenginleştirilen eğitim katılımcıların iç motivasyonlarının yükselmesine de katkı sağladı. Eğitim çalışmaları dışında Maysan Mando’da her pazartesi ve cuma günü tüm çalışanlara kahvaltı için simit, poğaça dağıtılıyor. Bu etkinlikle çalışanların haftanın ilk gününe ve hafta sonuna keyifli başlangıç yapmaları sağlanıyor. Çalışanların iç motivasyonunu yükseltmek amacıyla bu tarz etkinlikleri yıl boyunca planlayıp uygulayan Maysan Mando, 2016 senesinde de farklı etkinlikler yapmaya devam edecek. eğlence harcamaları, Anne Çocuk Eğitim Vakfı’na (AÇEV) bağışlandı. Jübile törenleri, İstanbul’da 6 Aralık 2015’te Hilton Bomonti Otel’de 850 kişinin katılımıyla, Aksaray’da 13 Aralık 2015’te Kamyon Müşteri Merkezi’nde 370 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Törenlere, eşleriyle birlikte çalışanlar ve yöneticiler katıldı. Ödül törenlerinde, çalışanlar tek tek sah- neye çıkarak direktörlerin ellerinden sertifikalarını aldı. Davetliler, çalışanlarla röportajları, şirket görsellerini, ürünleri, çalışma alanlarını içeren filmleri ilgiyle izledi. Şirket çalışanlarından oluşan müzik ve dans gruplarının, yine çalışanlar ve kendi çocuklarından oluşan folklor gruplarının gösterileri törenlere ayrı bir renk kattı. Oerlikon çalışanları “Giysi Toplama Kampanyası” düzenledi “D olabınızda İyiliğe Yer Açın” sloganıyla Oerlikon Sosyal Sorumluluk Kulübü’nün düzenlediği “Giysi Toplama Kampanyası”nda toplanan giysiler, Yuntdağı köyleri ve Selendi’ye gönderildi. Kampanyada, her bölümden Oerlikon çalışanı tarafından verilen destekle, fabrika içine yerleştirilen giysi toplama kutularına, çocuk ve yetişkinler için önemli miktarda giysi toplandı. Toplanan giysilerin bir kısmı, kış mevsimi öncesi Yuntdağı’nda yer alan Bostanlar ve Üçpınar köylerinde muhtarlar aracılığıyla ihtiyaç sahibi ailelere teslim edildi. Giysilerin büyük bölümü ise daha önce Sosyal Sorumluluk Kulübü’nün okul tadilatını yaptığı Terziler Köyü’nün bağlı olduğu Selendi ilçesine gönderildi. Kulüp Başkanı Engin Kesme ve Proje Sorumlusu Necip Karalar, toplanan 13 koli giysi ve ayakkabıyı işbirliği yaptıkları Selendi’yi Tanıtma ve Kalkındırma Derneği yöneticilerine teslim etti. 6 HABER Hastane harcamaları artışında OECD lideriyiz KISA... KISA... KISA... Ülkeden büyük “gigakentler” çağı başlıyor OECD Sağlık İstatistikleri 2015 çalışmasının sonuçları yayımlandı. Buna göre, Türkiye’nin toplam sağlık harcamaları içinde yüzde 52 oranındaki hastane yatırımlarının, OECD’nin en yükseği olduğu belirtildi. O ECD Sağlık İstatistikleri 2015 çalışmasında, Türkiye’nin kamu hastanelerinin il bazında, bağımsız tıbbi olmayan yönetici eliyle ve merkezi idareye bağlı yönetilmesini düzenleyen Kamu Hastaneleri Kurumu’nun kurulmasının ardından, hastane harcamalarının hızlı arttığı belirtildi. Türkiye’nin toplam sağlık harcamaları içinde yüzde 52 seviyesindeki hastanelere yapılan yatırımların, OECD içindeki en yüksek seviye olduğu tespit edildi. OECD Raporu’nun Türkiye bölümünde, ilginç bir veriye de dikkat çekildi. Türkiye’nin genel sağlık sigortası uygulamasının geniş kapsamının, kamunun sağlık harcamalarını artırarak OECD ortalamasının üzerine taşımasına karşılık, kişilerin ceplerinden karşıladıkları sağlık harcamalarının da arttığı vurgulandı. OECD çalışmasında, “Sağlık sigortası kapsamının genişlemesiyle beraber kamu harcamalarının payı önemli derecede artış gösterdi. 2000 yılında yüzde 62 olan kamu harcamaları oranı, 2013 yılında yüzde 78’e yükseldi ki bu değer OECD ortalaması olan yüzde 73’ün üstünde. Sonuç olarak hane halkı harcamalarına ekstra yük olan cepten yapılan sağlık harcamaları, 20102013 yılları arasında hemen hemen yarısı kadar artış gösterip yüzde 22 değerine ulaştı. Her ne kadar bu değer; Fransa (yüzde 7), Almanya (yüzde 14) ve Birleşik Krallık (yüzde 10) gibi bazı Batı Avrupa ülkelerinden yüksek olsa da; Yunanistan (yüzde 31) ve Portekiz (yüzde 28) gibi Güney Avrupa ülkelerinin altında. Satın alma gücü pariteleri kullanılarak farklı fiyatlara göre ayarlanmış değerlere göre Türkiye, 2013 yılında sağlıkta kişi başına 941 dolar harcamış. Bu değer Meksika ile benzer seviyede. OECD ortalaması ise 3.453 dolar” denildi. Türkiye’nin yüzde 55’i mutlu, yüzde 44’ü umutlu A raştırma şirketi BAREM’in global ortağı WIN/ Gallup International ile birlikte yürüttüğü “Global Mutluluk, Umut ve Refah” araştırması tamamlandı. Sonuçlara göre dünya genelinde insanların yüzde 66’sı mutlu iken mutsuzların oranı yüzde 10. Dört kişiden biri ne mutlu, ne de mutlu değil. Dünyanın en mutlu ülkesi Kolombiya (yüzde 87), en mutsuz ülkeleri ise geçen yıl olduğu gibi Irak (yüzde 26) ile Yunanistan (yüzde 29). 68 ülkede 66 bini aşkın kişi ile görüşülerek tamamlanan Global Mutluluk, Umut ve Refah araştırmasının sonuçlarına göre dünya genelinde insanların yüzde 66’sı kendini mutlu hissediyor ve yüzde 54’ü 2016 yılının kendisi için daha iyi geçeceğini umuyor. Ekonomi konusunda ise geleceğe umutla bakıldığını söylemek zor; görüşülen kişilerin yalnızca yüzde 45’i ülkelerinin ekonomik durumunun geçen yıla göre daha iyi olacağını düşünüyor. TÜRKİYE 68 ÜLKE ARASINDA 46’NCI SIRADA Türkiye, yüzde 55 mutlu, yüzde 15 mutsuz oranı ile dünya mutluluk sıralamasında 68 ülke arasında 46’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’de mutluluğun her sosyoekonomik statü grubuna benzer şekilde dağılmış olması dikkat çekiyor. Ancak mutsuz oranı en yüksek kesimlerin işsizler (yüzde 35) ve çalışmayan emekliler (yüzde 18) olması minimum ihtiyaçların karşılanamaması riskinin mutluluğu etkilediğini gösteriyor. Türkiye yüzde 44 umutlu oranı ile 68 ülke içinde 23’üncü sırada yer alıyor. Erkekler (yüzde 51), kadınlara göre (yüzde 36) 2016’dan daha umutlu. D ünya sigorta devi Allianz’ın Mega Şehirler raporuna göre, 2030’a kadar nüfusu 10 milyonun üzerinde 40 şehir daha ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra Şangay gibi mega kentler daha da büyüyerek Almanya’nın iki katı nüfusa sahip “gigakentlere” dönüşecek. Mega kentlerdeki hayatın sinir sistemi ise tamamen internete dayalı olurken, özellikle Asya ve Afrika’da daha güçlü büyümeler gerçekleşecek. Rapora göre 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük 15’inci mega kenti konumunda olan İstanbul 2030 yılında 17 milyon nüfusa sahip olacak. Bugün İstanbul 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük 15’inci mega kenti konumunda. Rapora göre İstanbul nüfusunun 2030 yılında yüzde 2,53 oranında büyümeyle yaklaşık 17 milyon olması ve dünyanın en kalabalık 20’nci mega kenti konumuna gelmesi bekleniyor. Ülkemizin dörtte üçü hareketsiz! T ürkiye Aktif Yaşam Derneği’nin Türkiye Toplumu Fiziksel Aktivite Araştırması’na göre, Türkiye’nin dörtte üçü hareketsiz. Yani Türkiye toplumunun sadece yüzde 25’i yeterli fiziksel aktivite seviyesine sahip. En hareketsiz grup, 15-19 yaş grubu arasındaki gençler. Yaş gruplarına göre aktiflik düzeyinde gençler yüzde 63’lük hareketsizlikle birinci sırada. 15-19 yaş grubunu yüzde 54’lük hareketsizlik oranıyla 55 yaş üstü grup izliyor. Bu verilerden anladığımız gibi gençler ve yaşlılar hareket etmiyor. Peki arada kalan 30-34 ve 35-44 yaş arasındaki grup ne yapıyor? Bu grup da sadece işe gidip gelmek için hareket ediyor. Derneğin bir başka araştırmasına göre Türkiye’de aileler de hareketsiz. Ebeveynlerin sadece yüzde 55’i spor yapıyor. 7 HABER KISA... KISA... KISA... Yaşam kalitesinde alt sıralara demir attık En fazla zaman uykuya ayrılıyor İ Ülkelerin yaşam kalitesi sıralaması Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından 2015 yılı için yapılan “Yaşam Kalitesi” araştırmasına 61 ülke katıldı. Ülkelerin yaşam kalitesi sıralamasında listenin zirvesine 9,73 puan ile İsviçre yerleşti. Türkiye ise 4,69 puan ile 48’inci sırada yer aldı. U luslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD), 2015 yılına ilişkin bir yaşam kalitesi araştırması yaptı. Yapılan araştırmaya katılan 61 ülkenin yaşam kalitesinin yüksekliğiyle ilgili listenin zirvesine 9,73 puan ile İsviçre yerleşti. Türkiye ise 4,69 puan ile 48’inci sırada yer aldı. Sanayide rekabet halinde olduğumuz ülkelerden Çek Cumhuriyeti ise İngiltere, İsrail ve İtalya gibi ülkeleri geride bırakarak 22’nci sırada yer aldı. Yaşam kalitesi; ortalama yaşam süresi, boşanma oranları, toplumsal yaşam, kişi başına düşen gayri safi milli hasıla, siyasi düzen ve güvenlik, iklim ve coğrafya, işsizlik oranları, siyasi özgürlükler ve cinsel eşitlik kriter- lerine göre her yıl ülkeler bazında belirleniyor. Bu kriterler göz önüne alındığında toplumun çalışan ve çalışmayan kesimlerinin çalışma ve yaşama motivasyonu gözlemlenebiliyor. Toplumda huzurlu, mutlu ve yaratıcı bireylerin var olması hiç şüphesiz yaşam kalitesi ile bağlantılı. Bireylerin ihtiyaç duyduğu refah düzeyi hem bireyin gelişiminde hem de toplumun gelişiminde kritik öneme sahip. Bireylerin daha yüksek yaşam kalitesine sahip bir ülkede yaşaması, bulunduğu ortama aidiyet duygusunu ve bu ortamda çalışma verimini artırabileceği anlamına geliyor. NO 12367891819202122232935364448545556575961- ÜLKE PUAN İsviçre 9,73 Norveç 9,57 Avusturya 9,51 Almanya 9,31 Hollanda 9,22 Kanada 9,22 Avustralya 9,11 A.B.D 8,22 Japonya 8,16 Fransa 7,95 İspanya 7,84 Çek Cumhuriyeti 7,8 İngiltere 7,73 İtalya 6,99 Slovakya 6,12 Yunanistan 6 Çin 5,19 Türkiye 4,69 Brezilya 4,16 Rusya 4 Macaristan 3,94 Romanya 3,55 Bulgaristan 3,12 Venezuella 1,22 Türkiye’de, kitap okuma oranı sadece yüzde 0,01 Tüketimin dörtte biri İstanbul’da yapılıyor D T ESAM tarafından hazırlanan Ar-Ge raporuna göre, Türk halkı günde 6 saatini televizyona, 3 saatini ise internete ayırırken, kitap okumaya yılda ancak 6 saat vakit ayırıyor. DESAM raporuna göre, Türk halkı kitap okumuyor, Türkiye’de okuma alışkanlığı yok denecek kadar az. AB ülkelerinde yüzde 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de sadece yüzde 0,01. DESAM raporunda atıfta bulunulan UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) dünyadaki okuma alışkanlıkları raporuna göre Türkiye, kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86’ncı sırada; Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi Afrika ülkeleriyle birlikte yer alıyor. Türkiye’de kitap okuyan on binde bir kişinin okuduğu kitaplara baktığımızda yani en çok okunan kitaplar ise genelde; fıkra kitapları, namaz hocası ve dua kitapları ile aşk kitapları başı çekiyor. ürkiye genelinde toplam tüketim harcamasının yüzde 24,5’i İstanbul’da gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bölgesel “Hanehalkı Tüketim Harcaması” araştırmasının 2012-2013-2014 yıllarına ait verilerinin birleştirilmiş sonuçlarına göre; toplam tüketim harcamasının yüzde 24,5’i İstanbul’daki hane halkları tarafından yapıldı. Ege Bölgesi yüzde 14,6 ile ikinci sırada yer alırken, bunu yüzde 12 ile Akdeniz Bölgesi izledi. Harcamaların sadece yüzde 1,9’u Kuzeydoğu Anadolu bölgesindeki hane halkları tarafından gerçekleştirildi. Tüketim amaçlı harcamalar içinde gıda ve alkolsüz içeceklere en fazla pay yüzde 26 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ayrılırken, söz konusu harcamanın en düşük olduğu bölge yüzde 16,1 ile İstanbul oldu. Konut ve kira harcamalarına en yüksek payı ayıran bölge yüzde 28,9 ile İstanbul olurken Ortadoğu Anadolu Bölgesi’nde bu pay yüzde 22,3 olarak gerçekleşti. Ulaştırma harcamalarına en yüksek payı yüzde 19,6 ile Batı Anadolu Bölgesi’nin, en düşük payı ise yüzde 13,9 ile Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ayırdığı tespit edildi. lk defa 2006 yılında gerçekleştirilen “Zaman Kullanım Araştırması”nın ikincisi 20142015 yılları için gerçekleştirildi. Fertlerin yaş, cinsiyet, eğitim durumu, gelir düzeyi, çalışma durumu gibi değişkenlere göre bir gününü hangi faaliyetlere ne kadar süre ayırarak geçirdikleri hakkında bilgilerin yer aldığı araştırmaya göre, gün içinde en fazla zaman uykuya ayrıldı. Uykuya ayrılan zaman, 20142015 döneminde 10 ve daha yukarı yaştaki fertler için günde ortalama 8 saat 48 dakika oldu. Uykudan sonra en fazla zamanın, 2 saat 45 dakika ile yemek ve diğer kişisel bakım faaliyetlerine ayrıldığı görüldü. Bu faaliyetleri, 2 saat 35 dakika ile hanehalkı ve aile bakımı ve 2 saat 33 dakika ile istihdam faaliyetleri izledi. Yaşı 15 ve üzerinde olan fertlerin 24 saat boyunca yapmış oldukları faaliyetler incelendiğinde; istihdamla ilgili faaliyetlere ayrılan toplam sürenin kişi başına ortalama 2 saat 48 dakika olduğu görüldü. Araştırmaya göre; hobi ve oyun faaliyetlerine en fazla 10-14 yaş grubundaki fertler zaman ayırdı, en fazla yapılan sosyal faaliyet yüzde 94,6 ile TV izlemek oldu. 1 milyar kişi açlık sınırında 1.3 milyar kişi obez T ürk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen “9. Gıda Mühendisliği Kongresi”nin sonuç bildirgesinde, 1 milyar insanın açlık sınırının altında yaşam savaşı verirken, 1,3 milyar kişinin de obeziteye bağlı sağlık sorunlarıyla uğraştığına yer verildi. Gıda güvencesi ve gıda güvenliğine ilişkin yaşanan sorunların dünya genelinde artarak devam ettiği belirtilen bildirgede, gıda denetim hizmetlerinin etkin biçimde yapılabilmesi için, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gıda mühendisi istihdamını artırması ve bakanlık üst düzey yönetim kadrolarında da gıda mühendislerine yer vermesinin önemine vurgu yapıldı. 8 RÖPORTAJ “Polisiye romanda Türkiye istenilen yerde değil” Polisiye roman denince ilk akla gelen yazarlarımızdan Ahmet Ümit’in yeni kitabı “Elveda Güzel Vatanım” İttihak ve Terakki’nin 20 yılını mercek altına alıyor, tarihteki bir entrika hikayesini anlatıyor. Romanlarında tarihten hikayeleri polisiye açıdan ele alan Ümit, “Uzunca bir süre polisiye roman küçümsendi, ciddiye alınmadı. Zamanla polisiye türü Türkiye’de gelişmeye başladı ama hâlâ Avrupa ve Amerika’nın gerisinde olduğumuzu söyleyebilirim. Ben de ‘polisiye yazayım bu alanda bir boşluk var’ demedim. Yazdığım hikayeler polisiye hikayeler olarak öne çıktı” diyor. A hmet Ümit’in aylardır beklenen, İttihat ve Terakki’nin 20 yılını mercek altına aldığı yeni romanı “Elveda Güzel Vatanım”, 250 binlik ilk baskısıyla Aralık ayının başında piyasaya çıktı. Romanı için Balkanları karış karış gezen Ümit, yazmaya rastlantı sonucu başlamış. 1982 yılında birdenbire yazdığını ve bir mucizenin gerçekleştiğini belirten Ahmet Ümit, “Yazdığım ilk hikaye, 40 ayrı dilde yayınlanan bir dergide basıldı. Bu süper etkiyle ‘yazar olabilirim’ dedim ve yazmaya başladım” diyor. 1989 yılından bu yana 23 kitap çıkaran Ahmet Ümit’le yazarlığı ve aralık ayında çıkan yeni kitabıyla ilgili keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Daha çok polisiye roman türünde eserler veren bir yazarsınız. Neden polisiye yazıyorsunuz? 12 Eylül öncesi fırtınalı dönemde yaşayan kuşaktan biriyim. Bizim dönemimizde de çatışmalar, kavgalar çok yoğundu. Ben de onların içinde ön sıralarda yer almış biriyim. Dolayısıyla polisiye yazmak da çok karar verdiğim bir tür değildi. “Polisiye yazayım, bu alanda bir boşluk var” demedim. Adeta yazdığım hikayeler polisiye hikayeler olarak öne çıktı. Anladım ki ben bu türde yazmayı seviyorum. Bunun iyisi nasıl olur diye düşündük. Ülkemize özgü bir polisiye yaratırken içinde edebiyatın da olmasını istedik. Öyle de oldu. Başladığımız gibi de devam ediyor. Romanın yanı sıra şiir de yazdığınızı biliyoruz. Evet, bir şiir kitabım var. Ancak şairlik yazarlık gibi değil. Sürekli şiir düşünmek ve onunla uğraşmak gerekiyor. Çünkü daha imgelerle oluşturuluyor. Roman yazarlığı daha farklı... Dolayısıyla kendime şair diyemem. Fakat zaman zaman öyle konular, öyle durumlar ve öyle duygular ortaya çıkıyor ki bunu bir diziyle anlatmak istiyorum. İşte o zaman yazmaya başlıyorum. Ama çok sık yaptığımı söyleyemem. Peki şiir yazmak mı daha zor, roman yazmak mı? Bazı insanlar şiir yazmanın zor olduğunu düşünüyor ve şiir yazmaya çalışıyor. Bu onlar için çok zor. Ben, çok sayıda roman yazmış biri olarak biliyorum ki roman yazmak çok zor. Tabii şiirin de çok büyük zorlukları var. İkisi de edebiyatın ayrı alanları. 9 RÖPORTAJ Kitaplarınızı ciddi araştırmalar yaptıktan sonra yazıyorsunuz. Bu araştırmaları yaparken emniyet mensuplarından yardım alıyor musunuz? Aslında polisle ilgili teknik bilgileri öğrenmek çok kolay. Bununla ilgili bir sürü kitap bulunuyor. Onları okursanız öğrenebilirsiniz. Ayrıca adli tıpta (adli tıp uzmanları yani DNA, parmak izi, ayak izi gibi bunların hepsini çok iyi bilen bilim adamları) ve emniyette çalışan arkadaşlarım var. Ancak asıl benim romanlarımda tarihsel konular yer alıyor. Örneğin, masada gördüğünüz kitapların hepsi yeni çıkan Elveda Güzel Vatanım romanı ile ilgili kitaplar. Romanlarda cinayet ve entrika var ama aynı zamanda her romanda bir tarih tezi bulunuyor. Ve tabii ki ben tarihçi değilim. Dolayısıyla bunlar üzerine okumalar çok zaman alıyor. Hatta o mekânlara gidiyorum. İttihat ve Terakki ile ilgili kitabımı yazarken Paris, Selanik, Manastır, Üsküp gibi daha birçok yere seyahatler yaptım. Bir romanın ortaya çıkış süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız? Kitap yazarken beni, bu ülkede gördüğüm şehirler, anıtlar ve olaylar çok etkiliyor. Örneğin, İttihat ve Terakki diye çok önemli bir örgüt var. Söz konusu örgüt beni heyecanlandırıyor. Duyduğum ve bildiğim kadarıyla önemli bir örgüt. Bu konu üzerine okuma yapmam gerekiyor. Masada gördüğünüz kitapların hepsini alıyorum. Tabii bir uzmanla, neyi okumam ve nasıl hareket etmem gerektiğini konuşuyorum. Bana akıl da veriyorlar. Onun üzerine oturup bu kitapları okuyorum. Kitapları okuyup İttihat ve Terakki hakkında yeterli bilgiye sahip olunca kurgusunu yapıyorum. Bu durum bir yıl kadar sürüyor. O bir yılın sonunda yazmaya başlıyorum. Bir yıl da yazma sürüyor. Bazen de iki yıl sürüyor. İlk kitabınız 1989 yılında, son kitabınız 2015 yılında yayınlandı. Son kitabınıza baktığınızda tarzınızda ne tür değişiklikler oldu? Bu konuda kendinizi eleştirir misiniz? 1989 yılından bu yana uzun bir zaman geçti. Elbette büyük değişiklikler olmuştur. Muhtemelen de daha iyi yazıyorumdur. Çünkü 24 kitap çıktı. Yazmayı biraz daha öğrenmiş olabilirim. Ama edebiyat, “çok tecrübe kazandım, en son yazdığım kitap,, en iyi kitap olacak” şeklinde algılanmamalı. Çünkü edebiyatın tuhaf bir büyüsü, olma süreci var. Bazen bir kitap üzerine çok çalışır ve büyük emek harcarsınız fakat olmaz. Bazen de bir kitabı kısa sürede yazarsınız o kitap istediğiniz gibi olur. Yemek yapmakk gibi düşünün. Çok iyi yemek yaparsınız ancak en son yaptığınız yemek en iyi yemekk değildir. Polisiye romanın Türkiye’deki önde gelen isimlerindensiniz. Polisiye romanın Türkiye’deki gelişim sürecini nasıl görüyorsunuz? Eski ile kıyasladığımızda çok iyi durumda. Biraz tarihe bakarsak, ilk polisiye metin, 1841 yılında Edgar Allan Poe tarafından yazılan Morgue Sokağı Cinayetleri. Bu metinin yazılmasından 40 yıl sonra Ahmet Mithat Efendi İstanbul’da Esrarı Cinayet diye bir roman yazdı. Aslında 40 yıl sonra polisiye roman Türkiye’ye gelmiş. Fakat uzunca bir süre polisiye roman küçümsendi, ciddiye alınmadı. “Cinayet edebiyat türü değildir, ölüm güzel sanatlarda bir alan olamaz” dediler. Böyle bir ön yargıları vardı. Peyami Safa, Kemal Tahir gibi önemli yazarlarımız polisiye romanlar yazdılar fakat takma isim kullandılar. Kendi isimlerini kullanmadılar. Çünkü bunun bir tür alt kültür olduğunu, ucuz roman olduğunu düşündüler. Bana göre bu durum elbette bir yanılgıydı. 1996 yılında yani benim “Sis ve Gece” romanımı çıkarmamdan sonra biraz her şey değişti. Çünkü iddialıydım. Hem polisiye hem edebiyat yapıyordum. Polisiyeyi edebiyat dışı bir tür olarak ele almadım. O günden bu yana çok gelişmiş durumda. Çok iyi polisiye yazan genç arkadaşlarımız var. Ve onlarla birlikte polisiye türü Türkiye’de gelişmeye başladı. Fakat Avrupa ve Amerika ile kıyaslarsak hâlâ çok geride olduğumuzu söyleyebilirim. Polisiye romanda Türkiye istenilen yerde değil. Türkiye’deki edebiyat şu anda ne durumda? Türkiye’nin çok güçlü bir edebiyatı var. Yani köklerimiz Yunus Emre, Dede Korkut Masalları, Mevlana, Kürtlerin ve Rumların yaşadığı hikayelere kadar uzanıyor. Çok zengin bir edebiyat. Yazarlarımız da çok güçlü. Ancak Türkçe çok bilinen bir dil olmadığı için dünyada çeviri nedeniyle sorun yaşıyoruz. İsviçre, İsveç, Almanya ya da İspanya gibi bir Avrupa ülkesi olsaydık yazarlarımız dünyada çok daha fazla tanınırdı. Her kitabınız çok satıyor ve okurla güzel bir iletişim kuruyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ben, konuşur gibi yazıyorum. Samimi bir dilim var. Kitaplarımın içinde çok bilgi bulunuyor. Merakla okunuyor. İnsanlar, bir cinayet çözmeye çalışıyor. Bütün bunların hepsi okunmayı artırıyor. Bana çok sayıda edebiyat öğretmeni, çocuklara okuma zevki aşıladınız, kitaplarınızla edebiyat zevkine ulaştık diye teşekkür ediyor. İyiliği anlatmak kolay, kötülüğü nasıl anlatacağız? ”Bir otobiyografi yazmayı düşünüyorum. Fakat bu çok zor. Şöyle düşünün: Büyük bir hevesle günlük yazmaya başlarsınız. Ama günlük yazarken ne diyeceksiniz. Sabah 08:00’da kalktım, kahvaltı yaptım. Bunlar dışında insanlara dair duygularınızı da söylüyorsunuz. Kendi içinizdeki kötülüğü nasıl anlatacaksınız. İçinizde kahraman olduğu kadar bir de alçak var. Yalancı, sahtekar biri var. İyi kötü hepsi bir arada içimizde. İyiliği anlatmak kolay ama içinizdeki kötülüğü, hataları nasıl anlatacaksınız. O yüzden biraz zor. Belki yazarım ama o kadar cesur olabilir miyim bilmiyorum.” Elveda Güzel Vatanım’da aşk ve isyan Başkomiser Nevzat’ın yaratıcısı Ahmet Ümit’in ilk tarihi romanı “Elveda Güzel Vatanım”, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1906-1926 tarihlerini anlatıyor. Yazdığı polisiye romanlar ile herkese kendini hayran bırakan Ahmet Ümit bu kez okurlarına Elveda Güzel Vatanım ile tarih içinde bir entrika hikayesi sunuyor. Elveda Güzel Vatanım romanı 1926 yılında geçiyor. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Cumhuriyet kurulmuştur. O dönemin önemli insanlarından olan İttihat ve Terakki üyesi Şehsuvar Sami kendisini bir entrikanın içinde bulur. Bir tarafta aşık olduğu sevgili bir tarafta vatanı vardır. Şehsuvar Sami bu ikilem içinde etrafında dönenler içinde kaybolmamak için bir mücadelenin içine girer. 10 HOBİ Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, engelleri aşıyor Çalışanları motive etmek amacıyla 10 yıl önce kurulan ve aralarında engelli üyelerin de olduğu Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nün “Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunları birçok etkinlikte oynandı ve çok sayıda turneye gidildi. Ford Otosan, bu başarısından dolayı kulübe, “En Başarılı Koçlu” ödülünü verdi. Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, Ford Otosan fabrikasında çalışan işitme engellilerin hayatlarına sanatı katmak, hayata farklı bir gözle bakmalarını sağlamak ve yüzlerinde tebessüm oluşturmak amacıyla tiyatro çalışmalarına başladı. Kulübün, 2010 yılından bu yana çıkardığı “Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunlarındaki başarısı ödüllendirildi. “Karşılıklı anlayışla sorunsuz çalışıyoruz” K ulübün sanat yönetmenliğini yapan Fulya Küçükaksoy, organizasyonları, turneleri Ford Otosan İnsan Kaynakları ekibi ile birlikte gerçekleştirdiklerini, asıl işin eğitmenleri Veysel Sami Berikan ve ekibine düştüğünü söylüyor. “Tek tek tüm oyuncularla ilgileniyorlar, bu sayede harika oyunlar çıkarıyorlar. Zorlu bir sürecimiz yok. Çünkü kulüp üyelerinin hepsi gönüllülük esasına göre bu işi yapıyor. Sahne arkası ekip de öyle” diye konuşan Küçükaksoy, sınırsız ve karşılıklı güven esasına dayanan bir kulüp oldukları için her hafta çalışmalarda daha da çok çaba sarf edip oyunları çıkarmaya çalıştıklarını anlatıyor. Küçükaksoy sözlerini, “Tabi ki hepimizin iş yerinde bazı problemleri olabiliyor, çok yorularak gelmiş olabiliyoruz fakat gönüllülerimiz, karşılıklı anlayışla bu süreci sorunsuz bir şekilde geçirmemizi sağlıyor” diye sürdürüyor. V ehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nin bünyesinde faaliyet gösteren Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü, engelli çalışanların da oynadığı oyunlarla, adeta engelleri aşıyor. Çalışanları motive etmek amacıyla 2006 yılında kurulan kulüp, daha sonra Ford Otosan’da çalışan işitme engellile- rin üye olmasıyla işaret dilini yaygınlaştırmak, engelli çalışanların hayatlarına sanatı sokmak ve hayata farklı bir gözle bakmalarını sağlamak amacıyla faaliyetlerini devam ettirdi. Tamamen Ford Otosan çalışanları tarafından kurulan ancak şirket yöneticileri tarafından sonsuz desteklenen kulübe tüm Ford Otosan çalışanları üye olabiliyor. Gönüllülük esasıyla faaliyetlerini ve çalışmalarını sürdüren kulübün bugün toplam 40’a yakın üyesi var ve her geçen gün bu sayı daha da artıyor. Kulübün gönüllü üyelerinin haftanın iki günü ders aldıklarını söyleyen Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü Sanat Yönetmeni Fulya Küçükaksoy, pazartesi günleri işitme engelli üyelerle iletişimin daha kuvvetli olması 11 HOBİ Yöneticilerden kulübe tam destek... F için özel işaret dili eğitimi verildiğini, diğer gün ise oyunlara ve oyunculuğa yönelik dersler ile yeni oyun hazırlığı yapıldığını anlatıyor. ÇOK SAYIDA OYUN, ÇOK SAYIDA TURNE Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nde 2010 senesinden bu yana “Ferhad ile Şirin”, “Deli Dumrul”, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” ve “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunların oynandığını ve bu oyunlar ile birçok turneye gidildiğini söyleyen Küçükaksoy, yaptıkları bu çalışmalardan dolayı çok sayıda ödül de aldıklarını açıklıyor. Küçükaksoy, aldıkları ödüllerle ilgili şu bilgileri veriyor: “Koç Holding’in her sene verdiği ‘En Başarılı Koçlu’ ödülüne layık görüldük. Bu bizim için harika bir duyguydu. Aldığımız bu ödül ile daha çok çalıştık ve sonrasında ‘13. Direklerarası Ödül Töreni’nde ‘Juri Özel Ödülü’ne layık görülerek, Eskişehir’de ödülümüzü aldık. Bundan sonra tek amacımız, daha çok çalışıp, daha çok projemizi duyurmak.” Kulübün “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunu, Dünya Engelliler Günü nedeniyle Aralık ayı başında MESS ile Türk Metal Sendikası işbirliğinde düzenlenen “Engelsiz Bir Dünya İçin Hep Birlikte El Ele” programında oynandı. Bu oyunla ilgili de bilgi veren Fulya Küçükaksoy, “Komşu Köyün Delisi, hayatta kimin asıl deli olduğunun, aslında deli diye düşündüklerimizin akıllı mı, yoksa akıllıyım diyenlerin mi deli olduğunun sorgulandığı bir oyun. Oyunda ve kulüpte gönüllü olan arkadaşlarımızın tamamı engelli değil” diye konuşuyor. Her oyunda engelin aşılabileceğini anlatan bir ana fikir olduğunu ve bunu da birlikte başardıklarını belirten Küçükaksoy, senelerdir “engel nedir” kısmını sorgulamayan ya da sorgulasa da engelleri ortadan kaldırmak isteyenlerle bir arada olduklarına dikkat çekiyor. “ENGELLİLER SANATLA TANIŞIYOR, DAHA ÇOK SOSYALLEŞİYOR” Engellilerin kulübe üye olmaları ve oyunlarda oynamasının onları hayata kazandır- dığını, sanatla tanışmalarını sağladığını ve yüzlerinde tebessüm oluşturduğunu dile getiren Küçakaksoy, “Fabrikada çalıştığımız için çok sık bir arada olamadığımızdan çalışmalarımızda, oyunlarda ve turnelerde bir arada oluyoruz. Haliyle bu hepimizin daha da sosyalleşmesini sağlıyor. Daha da sosyalleşmek, işimize de yansıyor haliyle. Motivasyonumuzun yükseldiği ve ilişkilerimizin daha da sağlamlaştığı da bir gerçek” diyor. Küçükaksoy, kulüple ilgili şu bilgileri veriyor: “Kulübümüz hem Ford Otosan’ın hem de tiyatronun engel tanımaz olduğunu anlatıyor. İşaret dilini yaygınlaştırmayı planladığımız birçok çalışmamızda bugüne kadar bizlere destek veren öncelikle Ford Otosan yöneticilerine, ailelerimize, çalışma arkadaşlarımıza ve projemizi destekleyen tüm sanatseverlere teşekkür ediyoruz. Bundan sonraki turnelerimizde de bizleri yalnız bırakmayarak, alkışlarını esirgememelerini diliyoruz.” ord Otosan ve yöneticilerinin destekleri ile kulübün yolu ışıl ışıl. Çalışanlar, ders saatleri, prova, turne vb organizasyonlarda her zaman kolaylıkla izin alabiliyor, şirketin her türlü hizmetinden faydalanabiliyor. Ford Otosan yöneticileri, çalışanların kulüp çalışmalarına ve organizasyonlarına gelebilmeleri için servis, yiyecek, içecek, transfer vb diğer ihtiyaçları ile ilgili desteklerini esirgemiyor. “Üyelerimizin yüzleri gülüyor” B u tarz çalışmaların, hayatı tamamen iş olmuş çalışanların motivasyonu açısından harika bir fırsat olduğunu düşünen Fulya Küçükaksoy, “İşitme engelli arkadaşlarımızla birlikte tüm çalışmaları gerçekleştirdiğimiz için, onlarla iş dışında aynı ortamda olmak, birlikte bir şeyleri başarabilmek tüm kulüp üyelerinin yüzlerini güldürüyor” diyor. 12 ÇAT KAPI “Biz çok geniş bir aileyiz” “Firmamızda iletişimin sürekliliği, çalışanlara verilen değeri göstermenin en güzel yoludur. Biz Disa Otomotiv olarak çok geniş bir aileyiz ve biz bir arada kalabilmeyi, birbirimize güvenmeyi, inanmayı ve sabır göstermeyi önemsiyoruz. Disa Otomotiv ailesinin bir parçası olduğum için kendini şanslı hissediyorum.” “Özverili çalışma ödüllendirildi” Disa Otomotiv’in MESS Altın Eldiven İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışması’nda 1-249 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisinde birinci olduğunu söyleyen Aytaç Özdemir, “MESS’in Altın Eldiven İSG en iyi uygulama ödülleri yarışmasında birincilik ödülü almamızdaki en büyük payın işyeri içerisindeki özverili çalışmamızın karşılığı olduğunu düşünüyorum” diyor. Sekiz yıldır çalıştığı Disa Otomotiv’de halen üretim operatörlüğü görevini sürdüren Aytaç Özdemir, “Yaptığımız işlerin daha kaliteli ve seri biçimde yapılabilmesi için arkadaşlarımızla ve sorumlularımızla birbirimizin bilgi ve tecrübelerinden faydalanarak devamlı fikir alışverişi yapıyoruz ve bunları uygulamaya çalışıyoruz” diyor. “Paylaşımcı bir ekipte yer aldığım için çok mutluyum” A ytaç Özdemir, Disa Otomotiv’de üretim operatörü olarak görev yapıyor. Genellikle montaj ve talaşlı imalat alanlarında ağırlıklı olarak da montaj preslerinde çalışan Özdemir, burada ürün üzerine müşteri logoları veya izlenebilirlik numaraları vurduklarını anlatıyor. Disa’da bugüne kadar eğitimlerini alarak, üretim veya montaj prosesleri gibi değişik işlerde çalıştığını dile getiren Özdemir, değişik alanlarda çalışmanın iş hayatıma olumlu yönde katkılar sunduğunu düşünüyor. “Farklı yerlerde çalışmam, işle alakalı bilgi ve becerimin daha iyi olmasına vesile oldu. Kendimi geliştirme fırsatı buldum” diye konuşan Özdemir, işe ilk başladığı yıllardan bugüne iş yerinde de bazı değişiklikler olduğunu belirtiyor. Özdemir, bu konuda şunları söylüyor: “Değişim bizde sürekli var. Mecburuz. İşleri kolaylaştırmak, hızlandırmak, maliyetleri düşürmek için çaba sarf ediyoruz. İşe ilk başladığım yıllarda fabrikamızın çalışma alanı küçük olduğundan bizim rahat çalışmamıza olanak sağlamıyordu. 2012 yılından beri yeni fabrikamızda daha rahat, daha geniş, daha havadar bir alanda çalışıyoruz. Yeni teknoloji ve yeni makinalarımızla birlikte daha kaliteli üretim yapmaya devam ediyoruz. Firmamız günden güne kendini yenileyen büyüyen ve geliştiren firmalar arasında.” “ÖNERİLERİMİZ HAYATA GEÇİRİLİYOR” Disa’da bir eğitim birimi bulunduğunu, işe ilk girenlerin bu birimde önce oryantasyon eğitimi gördüğünü ve firmayı tanıdığını söyleyen Aytaç Özdemir, ardından İSG eğitimleri alındığını, daha sonra çalışılacak bölüme göre iş başı eğitimlerinin yapıldığını belirtiyor. “Ben de İSG eğitimleri, montaj, mil kapama, logo basma, yangın söndürme tatbikatları, temel ilk yardım ve ölçme gibi bir çok eğitime katıldım” diye konuşan Özdemir, Disa’da birlikte çalıştığı ekibin bir parçası olduğu için çok mutlu olduğunu vurguluyor. Yaptıkları işlerin daha kaliteli ve seri biçimde yapılabilmesi için arkadaşlarıyla ve sorumlularıyla birbirlerinin bilgi ve tecrübelerinden faydalandıklarını, devamlı fikir alışverişi yaparak bunları uygulamaya çalıştıklarını ifade eden Özdemir, işyerinde öneri vermelerini teşvik eden bir öneri sisteminin de bulunduğuna dikkat çekiyor. Disa’da çalışanların öneri vermelerini teşvik eden “Disa Akıl Küpü” adında bir öneri sisteminin olduğunu anlatan Özdemir, bu konuda şunları söylüyor: “Yaptığım önerilerin hayata geçirildiğini gördüğüm için kendimi şanslı ve verimli bir çalışan olarak görüyorum. Bugüne kadar iki öneri verdim. İkisi de kabul edildi. Biri gerçekleşti, diğerinin gerçekleşmesini bekliyorum.” “BİR SORUNU HEP BİRLİKTE DÜŞÜNÜYORUZ” Disa Otomotiv’in her şeyden önce İSG ve iletişime önem verdiğini, bu sayede çalışanlar olarak huzurlu olduklarını dile getiren Özdemir, firma yönetiminin en fazla bu iki özellik üzerinde durduğunu belirtiyor. Mesleki gelişim için fabrika genelinde düzenli rotasyon uygulaması yapıldı- ğına değinen Özdemir’e göre, bu vesile ile birden fazla iş konusunda deneyim sahibi olmaları sağlanıyor. Ayrıca rotasyon sayesinde kimin elinin hangi işe daha yatkın olduğu, kimin hangi işi daha severek yaptığı da tespit ediliyor. Bir işyerinde kişisel ve kurumsal başarının ilk önce çalışanın bilgilendirilmesi ve eğitilmesi ile sağlandığına inanan Özdemir, ayrıca işveren ve işveren temsilcileri ile işçiler arasında sıkı bir bağ olması gerektiğini, bunlar olunca başarının zaten kendiliğinden geldiğini, yani iletişimin iyi olması gerektiğini vurguluyor. Disa’da çalışan ile amir ilişkilerinin de çok iyi olduğuna dikkat çeken Özdemir, bu konudaki görüşlerini şöyle paylaşıyor: “Amirlerimize rahatlıkla ulaşabiliyor ve konuşabiliyoruz. Böyle olunca da sorunlar çabuk çözülüyor. Ayrıca aylık bir bültenimiz var. Burada bizlerle gelişmeleri veya kaliteyle ilgili konuları paylaşıyorlar. Mesela fabrika genelinde kurulan 5S sisteminde herhangi bir bozulma olduğunda ya da işleyişte herhangi bir iyileştirme olduğunda o tarihli Disa Bülten gazetesinde yer veriliyor ve herkesin bilgi sahibi olması sağlanıyor. Böylelikle her şeyden haberdar oluyoruz. Bir sorunu birimiz değil, hepimiz düşünüyoruz.” 13 İÇİMİZDEN BİRİ “Karsan’da beni değil, bizi düşünüyoruz” Montaj operatörü olarak 2010 yılında Karsan’da çalışmaya başlayan Aytaç Bayraktar, babadan Karsanlı olduklarını söyleyerek, “Babam sayesinde altı yaşımdan beri Karsan aile günlerine katıldığımı hatırlıyorum” diyor. Bayraktar, Karsan’ın şimdi de kendisine yatırım yaparak gelişmesinde büyük rol oynadığını belirtiyor. 2 010 yılının Mart ayında “Sınırsız Ulaştırma Çözümleri” vizyonuna sahip Karsan Otomotiv’de işe başlayan Aytaç Bayraktar, Karsan’ın altı yıldır kendisine yatırım yaparak gelişmesinde büyük rol oynadığını belirtiyor. Bugün Karsan gibi ticari araç segmentinde 5,5 metreden 18 metreye farklı araçları ve kendi markası ile araç üreten bir fabrikada montaj operatörü olarak çalışan Bayraktar, iki fabrikada hem Karsan markalı ürünlerin (Karsan Jest, Karsan Atak, Karsan Star) hem de Hyundai ve Bredamenarinibus araçlarının üretiminin yapıldığını söylüyor. Montaj operasyonunda tek seferde doğru ve sıfır hata ile üretim için yalın yönetim tekniklerinden ödün vermediğini dile getiren Bayraktar, Karsan’daki gelişimini şöyle anlatıyor: “İlk işe başladığımda Partner hattında sigorta kutusu hazırlık bölgesinde çalışıyordum. Altı ay sonra hat jokeri olarak bir çok montaj operasyonunda çalışma fırsatı buldum ve böylece hem kendi yetkinliğimi artırma şansım hem de bir çok montaj operasyonuna hakim olma şansı yakaladım. Hat jokerliği sayesinde kalifiye eleman olarak yeni gelen takım arkadaşlarıma da bilgi birikimimi aktarıyorum. Şu an tüm dünyaya ihraç ettiğimiz araçların torpido montaj operasyonunu yapıyoruz.” “BEŞİKTEN KARSANLIYIZ” Babası Abdi Bayraktar ve abisi Ahmet Bayraktar’dan sonra Karsan bünyesine katılan aynı ailenin üçüncü bireyi olan Bayraktar, “Babadan Karsanlıyız. 50 yıllık geçmişi olan Karsan’da babam 24 yıl çalıştı ve emekli oldu. Bayrağı babamdan aldık ve abimle birlikte taşımaya devam ediyoruz. Babam boyahanede çalıştı. Abim gövde bölümünde, ben ise montajda çalışıyorum. Ailecek bir aracı toplayabilecek kapasiteye, Karsan sayesinde ulaştık’’ diyor. Çalışma hayatı boyunca birçok eğitim aldığını söyleyen Bayraktar, özellikle iş sağlığı ve güvenliği, yalın yönetim, biz bir takımız, çevre ve kalite yönetim sistemi gibi eğitimlerin tüm çalışma hayatına kattığı etkilerden bahsediyor. Bu eğitimler sayesinde problem çözme becerilerinin geliştiğini ve yaptığı işin hakkını verdiğini vurgulayan Aytaç Bayraktar, alınan eğitimlerin ardından bir şirkette uzun yıllar çalışmanın önemini de şu sözlerle anlatıyor: “Karsan’da uzun yıllar çalışmak kişinin özgüvenini artırıyor ve işyerinizi sahiplenmenizi sağlıyor. Bu nedenle Karsan’da herkes birbirini bir aile olarak görüyor.” “Biz bir aileyiz” “ÇALIŞMAK BİR EKİP İŞİDİR” Bayraktar, her geçen gün genç çalışma arkadaşları ile büyüyen Karsan ailesine temel değerlerini şu sözlerle hatırlatıyor: “Çalışmak bir ekip işidir. Bireysel çalışmak sizi başarıya götürmez. Takım olduğunuz sürece başarılı olabilirsiniz. Bizde bunu Karsan olarak en iyi şekilde yansıtıyoruz ve örnek oluyoruz. Yeni gelecek arkadaşlarıma en büyük tavsiyem, Karsan’ın hangi bölümünde hangi fabrikasında çalışırsanız çalışın, büyük Karsan takımının bir ferdi olmak için her daim takım ruhuna sahip çıkın. Ben Karsan’da sorumluluk almayı, diyalog kurmayı ve ben değil bizi düşünmeyi öğrendim.” “S ınırsız Ulaştırma Çözümleri” vizyonu ile dönüşüm geçiren Karsan’ın birçok atılımına şahitlik ettiğini belirten Aytaç Bayraktar, 2011 yılında Breda otobüslerinin üretimi ile başlayan değişim yolculuğunda Karsan markalı Karsan Jest, Karsan Atak, Karsan Star ve Hyundai H350 araçlarının lansman törenlerine katıldığını söylüyor. Bayraktar, Karsan’ın bu yıl da 50’nci yılını gurur ile kutlayacağını sözlerine ekliyor. 14 SAĞLIK Kışın tadını çıkarmak için ne yapmalı? Kış aylarını yaşadığımız şu günlerde üşüdüğümüzde salebi, evde geçen sıcak akşamlarda ise bozayı arar olduk. Hele ki soba üzerinde közlenmiş kestane veya kızartılmış ekmek… Tabii bunlar kış aylarının güzelliklerinden. Bu güzellikleri doyasıya yaşamak için dikkatli olmak gerekiyor. Uygulanmayan basit çözümler veya yanlış uygulamalar ise hastalığa davetiye çıkarıyor. K ışın da tıpkı yaz gibi tadını çıkarmamız gereken çok şey var. Mesela, boza, salep, kestane, kuzine sobası, sıcak çay… Bunların yanında dikkat etmemiz gereken de çok şey var. Mesela çok kalın giyinmek. Uzmanlar ince katlar halinde giyinmenin doğru olduğunu belirtiyor. Toplamda ise üç katman olacak şekilde giyinmek yeterli. En içteki katmanın vücuda değen ve hava alabilen kumaş olması önemli. İkinci katmanın yine ince ve hafif bolca bir giysi olması, en dış katmanın da hava muhalefetlerinden koruması diğer önemli noktalar. Bu giyinmenin amacı ise tıpkı tuğlaların içindeki boşluklar gibi arada hava boşluğu yaratarak yalıtım sağlamak. Bir diğer hastalık davetiyesi ise çok kalın giyinilmesi durumunda sıcak ortamlarda terleyerek tekrar dışarı çıkıldığında üşütülmesi. Katmanlar halinde giyinildiğinde sıcak ortamlarda en üstteki katmanı veya üstteki katmanları çıkartmak terlemeyi önlüyor. BAŞI VE BOYNU AÇIKTA BIRAKMAYIN Pek farkında olunmasa da bu iki bölge en çok hasta eden bölgeler. Özellikle kış aylarında birçok insan sinüzit hastalığından mustarip oluyor. Başı öne eğdikçe artan bir ağrıya ve zaman zaman burun ve geniz akıntısına sebep olan bu hastalığın en büyük sebebi başın açıkta bırakılması. Boynun açık bırakılması ise en çok tutulmalara sebep oluyor. Dikkat edilmemesi durumunda boyun tutulması kronikleşerek bütün omurgaya zarar verecek boyutlara ulaşabiliyor. Çözüm ise bere/şapka ve şal kullanmak. Hele ki bunlar anneler veya eşler tarafından örülmüşse sizi daha bir sevgiyle sarmalıyor. Son olarak ayakkabı ve botların su geçir- mesini engellemek amacıyla uygulanabilecek pratik bir çözümü de paylaşmakta yarar var. Elektrik kesilirse diye buzdolabında veya bir köşede yıllardır saklanan beyaz mumları kullanma vakti geldi. Bu mumlar hiçbir ısıtma işlemi yapmadan ayakkabılara güzelce sürülebilir. İlk başta ayakkabının rengi beyazlaşsa da korkulacak bir şey yok. Saç kurutma makinesiyle ayakkabıyı ısıtınca tekrar ilk günkü rengine bürünecek. Ardından ayakkabınızı giyerek yağışlı havalarda rahatça dışarı çıkabilirsiniz. Üzerine düşen yağmur damlaları veya kar taneleri ayakkabının üzerinden akıp gidecek. Yalnız bu işlem ayakkabı tabanına kesinlikle uygulanmamalı yoksa ayakta durmak imkansızlaşabilir. İşte kış aylarının tadını çıkarabilmek bu kadar basit. Unutmadan kar yağışı bütün saflığıyla her yeri bembeyaz yapabilir ama karların tadına bakmak o kadar da masum bir hareket olmayabilir. Havadaki karbonmonoksit ve egzoz gazları, virüs ve mikroplar yağan karlara yapışırlar. Halk arasında inanılan bağışık sistemini artırmak için kar yemek bir anda mutlu bir hayatı kabusa dönüştürebilir. Haftada 5 saat yürüyüş sağlığın garantisi Egzersizin sağlık için yararlı olduğu uzun yıllardır biliniyor. Düzenli egzersiz kalp ve damar sağlığına olumlu etki ederek kalp krizi riskini azaltıyor. Egzersiz, beyin ve sinir sağlığını koruyarak, depresyon, bunama, kemik erimesi ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Araştırmalar sağlık için 15 dakikalık hafif-orta derecede egzersizlerin bile yararlı olduğunu, ölüm riskini yüzde 14 oranında azaltarak yaşam süresini 3 yıl kadar uzattığını gösteriyor. Bu nedenle egzersiz yaparken kesin süreler ve kurallar üzerinde durmak yerine sadece egzersiz (örneğin yürüyüş) yapılmasının üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Başlangıçta günde 1.5-2 km’lik yürüyüşleri ve daha sonra gittikçe artırarak her bir seansta 45-60 dakikalık yürüyüşler veya egzersizler sağlıklı olmak için yeterli. 15 BULMACA ÖDÜLLÜ ÇENGEL BULMACA İşsizlik 0,1 oranında artarak yüzde 10,5 oldu Türkiye’de işsizlik oranı, geçen yıl Eylül, Ekim, Kasım aylarını kapsayan Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,1 puanlık artışla yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu dönemde işsiz sayısı 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişi oldu. T ürkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Ekim döneminde (Eylül, Ekim ve Kasım aylarını kapsıyor) geçen yılın aynı dönemine göre 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,1 puanlık artış ile yüzde 12,6 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,4 puanlık azalış ile yüzde 19,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,1 puanlık artış ile yüzde 10,7 olarak gerçekleşti. İŞGÜCÜNE KATILMA YÜZDE 51,6 İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 718 bin kişi artarak 26 milyon 856 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 46,2 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 69 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 649 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 20,4’ü tarım, yüzde 20’si sanayi, Yapılacak çekilişle üç kişiye Arçelik marka kahve makinesi hediye ediyoruz. Gazetemizin 151. sayısının talihlileri Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. ve Tic. A.Ş.’den Mustafa Aksu, Anadolu Motor Üretim ve Pazarlama A.Ş.’den Kerim Güven ve Componenta Dökümcülük Tic. ve San. A.Ş.’den Kemal Ören oldu. TÜİK’in verilerine göre 2010-2015 döneminde aylar ve yıllar itibarıyla mevsim etkilerinden arındırılmamış işsizlik oranları şöyle: Okurlarımızın dikkatine “Ödüllü Çengel Bulmaca” çekilişimize katılabilmeniz için, bulmacanın tam çözümünü, adınızı, görevinizi ve işyerinizin unvanını belirterek, en geç 11 Mart 2016 tarihine kadar MESS’e göndermeniz veya aşağıdaki faks numarasına iletmeniz gerekmektedir. İletişim Adresi: Merkez Mah. Geçit Sk. No:2, 34381 Şişli / İstanbul Faks: 0212 241 76 19 yüzde 7,6’sı inşaat, yüzde 52’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan artarken, sanayi sektörünün payı 0,5 puan, tarım sektörünün payı 0,3 puan azaldı, inşaat sektörünün payı ise değişim göstermedi. İşgücü 2015 yılı Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 822 bin kişi artarak 30 milyon 3 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 51,6 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,4 puanlık artışla yüzde 71,9, kadınlarda ise 0,9 puanlık artışla yüzde 31,8 olarak gerçekleşti. Ekim 2015’te herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,4 puan azalarak yüzde 33,6, mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 39 bin kişi azalarak 26 milyon 772 bin kişi oldu. İstihdam oranı 0,1 puanlık azalış ile yüzde 46,1 oldu. 151’nci sayıya ait anahtar sözcük: AŞKI MEMNU Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık YILLIK 2010 2011 2012 2013 2014 2015 13,6 13,5 12,8 11,3 10,3 9,9 9,9 10,6 10,6 10,5 10,2 10,6 11,1 11,1 10,7 10,1 9,3 8,9 8,7 8,6 8,5 8,2 8,4 8,4 9 9,1 9,3 9,6 9,1 8,2 7,6 7,3 7,6 8 8,3 8,3 8,6 9,3 8,4 9,7 9,7 9,4 8,7 8,2 8,1 8,6 9 9,2 9,1 9,3 9,6 9 10,3 10,2 9,7 9 8,8 9,1 9,8 10,1 10,5 10,4 10,7 10,9 9,9 11,3 11,2 10,6 9,6 9,3 9,6 9,8 10,1 10,3 10,5 Türkiye’de 36.4 milyon insan enerji yoksulu ISSN 1303-2526 İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR Geri dönüşümle 3 milyon ağacın kesilmesi önlendi TMMOB Yüksek Yük k Onur O Kurulu K l Üyesi Ü i Cengiz Göltaş başkanlığında yapılan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sosyal Boyutu” panelinde konuşan EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler, “Türkiye’de hane halkı aylık gelirinin yüzde 25’ten fazlasını enerjiye harcıyorsa enerji yoksulu kabul edilir” dedi. A dana’da gerçekleştirilen “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu’nda (YEKSEM) yenilenebilir enerji kaynaklarının sosyal boyutu masaya yatırıldı. Enerji yoksulluğu, enerji kooperatifçiliği ve enerjinin “temel bir insan hakkı olduğu” vurgulanan panelde, yenilenebilir enerji kaynaklarının da doğayla ve insanla uyumlu olarak değerlendirilmesinin öneminin altı çizildi. TMMOB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Cengiz Göltaş’ın başkanlığını yaptığı “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Sosyal Boyutu” panelinde konuşan EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler, “Eğitim, barınma, sağlık, gıdaya ulaşma bunların hepsi bir haktır” derken, enerjinin de hem dolaylı hem de doğrudan bir insan hakkı olduğunu anlattı. Refah ortamında yaşamını sürdüremeyen insanların eğitim, barınma, sağlık ve sağlıklı gıdaya erişim imkanının da olmadığına dikkat çeken Ulusaler, yaklaşık 3-5 yıl önce enerji yoksulluğundan kimsenin bahsetmediğini, ancak özelleştirmeler sonucunda artık bundan bahsedilir hale geldiğini kaydetti. Ulusaler, dünyada 2.7 milyar insanın pişirme olanaklarından yoksun olduğunu, 1.7 milyar kişinin elektriğe ulaşa- madığını, temiz suya ulaşamamaktan dolayı 1.8 milyon kişinin öldüğünü; genele bakıldığında da temelde dünyada 3.5 milyar insanın enerji yoksunu oldukları için öldüğünü kaydetti. Ulusaler, gelişmiş ülkelerde de özellikle özelleştirmelerin ardından enerji yoksulluğundan dolayı özellikle emeklilerin kışı geçirmek için bir odaya hapsolduklarını, İngiltere’de 5.5 milyon hane halkının yakıt yoksunu kabul edildiklerini aktardı. TÜRKİYE’DE GELİRİN YÜZDE 25’İ ENERJİYE HARCANIYOR Enerji yoksulluğu için eşik değerlerin bulunduğunu ifade eden Ulusaler, Türkiye’de hane halkının aylık gelirinin yüzde 25’ten fazlasını enerjiye harcıyorsa “enerji yoksulu” kabul edildiğini, bunun için de suyun yüzde 3, elektriğin yüzde 10 paya sahip olduğunu ve bu eşik değerler içinde aslında bir enerji kullanımı olmasına rağmen ulaşımın da dahil olmadığını kaydetti. Ulusaler, TÜİK verilerine göre 36.4 milyon insanın enerji yoksunluğu içinde olduğunu, bu rakamın özellikle Karadeniz ve iç kesimlerde, Doğu ve Güneydoğu’da yüksek olduğunu bildirdi. “Türkiye kömüre dur demeli” stanbul Politikalar Merkezi tarafından yürütülen Türkiye’nin enerji ve kömür politikalarını inceleyen “Kömür Raporu: İklim Değişikliği, Ekonomi ve Sağlık Açısından Türkiye’nin Kömür Politikaları” yayımlandı. Kömür Raporu, Türkiye’nin kömüre bağımlılığı ile uluslararası alanda iklim değişikliği konusundaki çabaları sekteye uğratabileceğini vurguluyor. Sağlık, çevre ve ekonomi alanında önde gelen akademisyenlerden Ahmet Atıl Aşıcı, Sevil Acar, Pınar Gedikkaya Bal, Osman Karababa ve Levent Kurnaz tarafından Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden Ümit Şahin editörlüğünde hazırlanan rapor, Türkiye’deki mevcut durumu, kömürün sağlık üzerine İ etkilerini inceliyor. Türkiye’nin enerji politikalarında kömürün önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan rapor, bu durumun Türkiye’nin iklim değişikliğiyle küresel mücadeleye yapması gereken katkıyı yok saydığını ve sera gazı azaltımını içeren bir iklim politikasını imkansız hale getirdiğini ortaya koyuyor. Yaptıkları analizler ve çalışmalar ışığında kömürün enerji üretiminde kullanımının halk sağlığını olumsuz etkilediğini, iklim değişikliğini tetiklediğini ve çevre sorunlarına yol açtığını gördüklerini söyleyen Ümit Şahin, “Türkiye’deki kömür tehdidine bir bilim insanı olarak sessiz kalmak mümkün değil” dedi. Ç evre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’nın (ÇEVKO) geri dönüşüm çalışmaları kapsamında, 3 milyon ağacın kesilmesi ve 4 milyar metreküp suyun ise israf olması önlendi. ÇEVKO’nun ambalaj atıklarının geri kazanımını sağlamaya yönelik bu yıl yürüttüğü çalışmalar sonucu, 586 bin 191 ailenin yıllık elektrik tüketimini sağlayacak 1 milyar 617 milyon 888 bin 778 kilovat saat elektrik tasarrufu sağlandı. Ambalaj atıklarının çöp depolama sahalarına gömülmeyerek geri kazanılmasıyla 373 futbol sahası büyüklüğüne eş değer 2 milyon 686 bin 698 metreküp depolama sahasından tasarruf edildi. Vakıfça yürütülen plastik ambalaj atıklarının geri dönüştürülmesi çalışmalarıyla ise 92 milyon 982 bin 544 litre fosil yakıt tasarrufu sağlandı. Yıl başından itibaren kağıt, karton ve kompozit ambalaj atıklarının geri dönüşümünü sağlayan ÇEVKO, 27 bin 297 ailenin yıllık su tüketimine denk gelecek 4 milyar 777 milyon 57 bin 974 metreküp suyun israf olması ve 3 milyon 150 bin 273 ağacın kesilmesinin önüne geçti. Konuyla ilgili açıklamada bulunan ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer, vakıf olarak ambalaj atıklarının geri kazanılması konusunda 24 yılı aşkın süredir çalıştıklarını belirtti. Her geçen yıl artan ambalaj atığı miktarının ülke ekonomisine ve çevrenin korunmasına katkısını kamuoyuna duyurduklarını aktaran İmer, toplumda geri kazanım bilincinin yerleştirilmesi için çaba sarf ettiklerini kaydetti.