İnsanın evriminin daha önce keşfedilmemiş bir
Transkript
İnsanın evriminin daha önce keşfedilmemiş bir
Türkiye Ýþ Kurumu (Ýþ-Kur) Ýþsizlik Sigortasý Fonu Aylýk bültenini yayýmladý. Buna göre, Ýþsizlik Sigortasý’nýn uygulamaya baþladýðý Mart 2002’den 31 Mart’a kadar sisteme 2 milyon 188 bin 550 kiþi baþvururken, 1 milyon 870 bin 325 kiþi iþsizlik ödeneði almaya hak kazandý. 8 yýllýk dönemde toplam 3 milyar 178 milyon 172 bin TL ödemede bulunuldu. Mart 2010’da ise iþsizlik ödeneðinden yararlanmak üzere 39 bin 112 kiþi ünitelere baþvuruda bulundu. Yýlýn üçüncü ayýnda 219 bin 745 kiþiye 75 milyon 426 bin TL ödeme yapýldý. Ýþsizlik Sigortasý Fonu içinde deðerlendirilen Ücret Garanti Fonu’nun varlýðý 31 Mart tarihi itibariyle, ödemeler toplamý 36 milyon 940 bin TL düþüldükten sonra 114 milyon 491 bin TL olduðu belirlendi. Martta Ücret Garanti Fonu’ndan 832 kiþiye toplam 1 milyon 409 bin TL ödeme yapýldý. Ocakta 929 kiþiye 1 milyon 548 bin TL, þubatta 980 kiþiye 1 milyon 736 bin TL ödeme yapýldýðý belirlenmiþti. 2’DE Söyleþi 4’DE 2’DE 7’DE 13. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde (TGC) düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Törende ödüllerin verilmesinden önce deneyimli gazeteciler ile iletiþim fakültesi öðrencileri, Metin Göktepe’nin anýsýna "Gazetecilik Nereye?" baþlýklý panelde bir araya geldi. Moderatörlüðünü Nail Güreli’nin yaptýðý panelde, Umur Talu, Ragýp Duran ve Mustafa Kuleli, dünden bugüne gazeteciliðin geliþimi konusundaki görüþlerini öðrencilerle paylaþtý. Törende yazýlý haber ödülü, 14 Nisan 2009’da Zaman Gazetesi’nde yayýmlanan "Silopi’ye buðday satmaya gitti, kemikleri 14 yýl sonra Elazýð’da bulundu" baþlýðýyla yayýmlanan haberle Melik Duvaklý’ya verildi. Duvaklý, ödülünü TGC Baþkaný Orhan Erinç’in elinden aldý. 3’DE Kayseri Ticaret Odasý Yönetim Kurulu Baþkaný Hasan Ali Kilci, Kayseri’de ekmek fiyatlarýna zam yapýldýðýný belirterek, “Pazartesi gününden itibaren ekmekler 65 kuruþtan satýlacak” dedi. Kilci düzenlediði basýn toplantýsýnda, KTO Yönetim Kurulu olarak zam kararýnýn bir yýl önceden alýndýðýnýn altýný... 6’DA Hepimiz Gogol’un ‘Palto’sundan çýktýk’ sözü, Batý edebiyatýnýn mihenk taþlarý olan Ýlyada ve Odysseia için de geçerlidir. Homeros’un, Batý edebiyatýnýn tartýþmasýz klasikleri olan bu iki eseri, Dante ve Joyce gibi Avrupa edebiyatýnýn ünlü yazarlarýnýn eserlerini de doðurur. Çok katmanlý metinleriyle bu yazarlar, Homeros’un anlam zenginliðini ortaya çýkarýrken kendi bakýþ açýlarýný da ortaya koyarlar. Alberto Manguel, Versus Yayýnlarý’nýn ‘Dünyayý Sarsan Kitaplar’ serisinden yayýmlanan Ýlyada ve Odysseia: Homeros adlý yapýtýnda, bu efsanevi þiirlerin Batý edebiyatýndaki metinlerarasý yolculuðuna odaklanýr. Homeros’un yüzyýllýk yorumlarýný, dönemsel sýrayla okurlara aktararak yakýn okuma gerçekleþtiren Manguel, yapýtýný daha anlaþýlýr kýlmak için her iki eseri kýsaca 5’DE anlatýr. 3’DE 8’DE Ýnsanýn evriminin daha önce keþfedilmemiþ bir halkasýna ait fosiller bulunduðu belirtiliyor. Güney Afrika’da yeni bulunan hominid türü, hem insansý maymunlarýn, hem de insanýn ilk atalarýnýn bazý özelliklerini taþýyor. 7’DE 2 5 Nisan 2010 Pazartesi günü þehrimizde tiyatro gösterisi var (yani bu akþam…) 20 yýldýr tiyatro sanatýyla uðraþan bir grubu aðýrlayacak kentimiz. Ankara Ekin Tiyatrosu... Ekin Tiyatrosu ki Erol Kardeseci'leri, Bülent Yýldýran'larý, Ata ve Þafak'larý bir zamanlar kadrosunda bulundurmuþtur. Ankara'da tiyatro denince ilk akla gelen AST, ABT ve Ekin Tiyatrosu'dur. Ankara'da tiyatro nasýl izlenir tahmin edersiniz. Tiyatro izlemek isteyen kiþiler giderler giþeden biletlerini alýrlar oyunu isteyerek, zevkle izlerler. Bizim gibi taþra kentlerine gelen tiyatro ekipleri ise ancak turnelere çýktýlarsa izlenebilir. Ýþte EKÝN böylesi cefakar bir tiyatro topluluðu. Kendilerini yýllardan beri tanýrým. Sendikacýlýk dönemlerimde de birçok oyunlarýný Kýrþehir'de izleyicilerle buluþturdum. Her oyun sonrasý artýk pes dememe raðmen yine çektiklerimi unutup, kapý kapý dolaþýp bilet pazarlarým. Ama artýk pes diyorum. Gerçekten pes diyorum. Yaklaþýk iki ay önce beni arayýp yeni bir oyunla turneye çýkacaklarýný bildirdi Faruk arkadaþ. Yardýmcý olmamý istedi. Uygun olmadýðýmýzý ancak baþka bir kurumla anlaþmalarý için yardýmcý olabileceðimi belirttim. Ýlimizin ünlü türkü evlerinden Kafe Eylül ile anlaþma yapmalarýný saðladým. Bilet satýmý konusunda da yardýmcý olabileceðimi söyledim. O gün bu gündür iþlerimden arta kalan süremi tiyatroya ayýrdým. Ayrýca EKÝN Tiyatrosu'nun kardeþ kuruluþu Karýnca Çocuk Tiyatrosu'nun da çocuklara yönelik oyununun Ýlköðretim öðrencilerine gösterilebilmesi için Kültür Müdürlüðü, Milli Eðitim Müdürlüðü ve ilköðretim okullarý arasýnda mekik dokudum. Günlerden Cuma, çocuk oyunu için ayrýlan 4 seansýn tamamý dolu derken, talepte bulunan okullarý kibarca geri çevirirken; iki okulumuzdan gelen eksik rezervasyon haberleriyle moraller bozuldu. Saða sola gitmenin de bir yararý olmadý, iki seansýmýz eksik seyirciyle oynayacak. 27 yýl yaptýðým eðitimcilikte kendi temsillerimizi yaratmanýn yanýnda, uzak köylerden bile kente öðrencilerimi tiyatroyla tanýþtýrmak için taþýdýðým günler olmuþtur. Ayaklarýna kadar gelen bir çocuk oyunu hem de Ankara Ekin imzalý bir oyunu ret eden eðitimci arkadaþlar lütfen bir daha düþünsünler. Emek, emeðe saygý, tiyatro, tiyatronun önemi, tiyatronun salonda izlenmesinin önemi ve adabý. Ýþ ve sýnav maratonu arasýnda boðulan eðitimci arkadaþlara da çok görmek istemiyorum ama… Eðitim galiba inkýtalarý oynuyor… Kapý kapý dolaþýp tiyatro bileti satmaya çalýþmak… Kendimi penye, çorap, gömlek pazarlamacýlarý gibi hissettiriyor... Buna raðmen, inatla sürdürdüm çalýþmalarýmý. Ýnsanlarý bir zamanlar televizyonlarda gösterilen “olacak o kadar” tiyatro gösterilerinden koparmak ve salona çekmenin güçlüðünü bugün de “çok güzel hareketler bunlar” tiyatro gösterilerinden yaþýyoruz. Televizyonda tiyatro olur mu? Demek ki oluyormuþ. Ya da olduðunu sanýyoruz. Evlerimizde koltuk veya kanepelerimize kurulup sahne ve salonda geçen hareketleri izliyoruz ve tiyatro izlediðimizi sanýyoruz… Tiyatro sanatýnýn toplum yaþamýndaki ehemmiyeti ne ki? Sanatsýz bir toplumun geleceði ne ki? Kültür Bakanlýðý destekli bir tiyatro ekibinden salon ve salon temizlik parasý talep edilmesi ne ki? Gözünüz aydýn olsun tiyatrolarýn ruhuna hep birlikte bir Fatiha okuyalým. Tiyatrolarý el birliði ile yok ediyoruz. Ancak Ankara Ekin Tiyatrosu'nun “HECCAV-Yahut Þair Eþref'in Esrarengiz Macerasý” adlý iki perdelik tarihsel güldürüsünü izledikten sonraya da býrakabilirsiniz… Eskiden bir kasabaya, ilçeye ya da küçük bir kente panayýr, cambaz, tiyatro ya da bir gösteri gelince kentin eþrafý, esnafý, aydýný, eðitimcisi, doktoru, belediye baþkaný, öðretmeni, saðlýkçýsý kaymakamý, valisi, aðýr ceza reisi, noteri, avukatlarý, daire amirleri ve müdürleri icap eder o gösteriye iþtirakten zevk alýrlardý. Þimdi referanslar deðiþti. Frekanslar karýþtý da, bir hatýrlatývereyim dedim, caným efendim... Gönül arzu eyler ki atanmýþýndan seçilmiþine bu oyunda; 18.30 matinesinde ve 20.30 suaresinde bir arada olalým… Eðer bu davetime icap edilmezse bende bir daha zor karýþýrým tiyatro örgütlemeye... 12 Nisan 2010 Pazartesi Türkiye Ýþ Kurumu (Ýþ-Kur) Ýþsizlik Sigortasý Fonu Aylýk bültenini yayýmladý. Buna göre, Ýþsizlik Sigortasý’nýn uygulamaya baþladýðý Mart 2002’den 31 Mart’a kadar sisteme 2 milyon 188 bin 550 kiþi baþvururken, 1 milyon 870 bin 325 kiþi iþsizlik ödeneði almaya hak kazandý. 8 yýllýk dönemde toplam 3 milyar 178 milyon 172 bin TL ödemede bulunuldu. Mart 2010’da ise iþsizlik ödeneðinden yararlanmak üzere 39 bin 112 kiþi ünitelere baþvuruda bulundu. Yýlýn üçüncü ayýnda 219 bin 745 kiþiye 75 milyon 426 bin TL ödeme yapýldý. Ýþsizlik Sigortasý Fonu içinde deðerlendirilen Ücret Garanti Fonu’nun varlýðý 31 Mart tarihi itibariyle, ödemeler toplamý 36 milyon 940 bin TL düþüldükten sonra 114 milyon 491 bin TL olduðu belirlendi. Martta Ücret Garanti Fonu’ndan 832 kiþiye toplam 1 milyon 409 bin TL ödeme yapýldý. Ocakta 929 kiþiye 1 milyon 548 bin TL, þubatta 980 kiþiye 1 milyon 736 bin TL ödeme yapýldýðý belirlenmiþti. Ýlk çeyrekte toplam 2.741 kiþiye 4 milyon 694 bin TL’lik ödemede bulunuldu. Martta 23 bin 514 kiþiye 6 milyon 131 bin TL kýsa çalýþma ödeneði verilirken, ocak-mart döneminde toplam 24 milyon 706 bin TL’lik ödeme yapýldýðý görüldü. 2009’un tamamýnda 162 milyon 506 bin TL’lik ödeme yapýlýrken, ocakta 10 milyon 277 bin TL, þubatta 8 milyon TL’lik kýsa çalýþma ödeneði verilmiþti. ANKA Ýþsizlik Fonu’nda 43 milyar TL birikti 31 MART 2010 itibariyle, Ýþsizlik Fonu’ndaki giriþlerin toplamý 17 milyar 14 milyon TL iþçi ve iþveren primi, 5 milyar 754 milyon TL devlet katkýsý, 15 milyon 622 bin TL idari para cezasý, 377 milyon 17 bin TL gecikme zammý, 202 bin TL diðer gelirler, 137 milyon 101 bin TL iade giriþi, 30 milyar 584 milyon TL faiz geliri olmak üzere toplam 53 milyar 883 milyon TL olarak gerçekleþti. Ýþsizlik Sigortasý Fonu toplam varlýðý, çýkýþlar toplamý 10 milyar 511 milyon TL düþüldükten sonra 43 milyar 371 milyon TL olduðu belirlendi. 31 Mart itibariyle faiz gelirlerinden 1 milyar 413 milyon 890 bin TL stopaj ödendi. Ýþsizlik Sigortasý Fonu giderlerinin 6 milyar 11 milyon 988 bin TL’si GAP kapsamýnda Hazine Müsteþarlýðý hesaplarýna aktarýldý. BirGün adý altýnda yüzde 5’lik bir vergi talebi bulunduruyordu. Belediyelere, elektrik faturalarý üzerinden aktarýlan bu kaynak, sokak aydýnlatýlmasýna iliþkin ödemelerde kullanýlýyordu. Yani yurttaþlarýn faturasý üzerinden belediyelere aktarým yapýlýyordu. Ancak tasarýda yapýlan yeni deðiþiklik ile sokak aydýnlatýlma bedeli direkt elektrik faturalarýna yansýtýlacak. Bu uygulama çifte vergilendirmeye neden olacak, yurttaþýn cebinden iki defa para çýkacak.’’ ‘Hizmetsiz Vergi Ödetilecek’ Haber:Aysel Kýlýç EMO: Halka Çifte Vergilendirme Elektrik Piyasasý Kanunu Tasarýsý’na göre yýlda 500 milyon TL’yi ulaþan sokak aydýnlatmalarýnýn faturasý artýk halkýn sýrtýna bindirilecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý tarafýndan hazýrlanan tasarýda yapýlan deðiþikliðe göre, bugüne kadar Hazine Müsteþarlýðý ve belediyeler tarafýndan ödenen sokak aydýnlatmalarýnýn bakýmý ve elektrik faturalarýndan, artýk elektrik daðýtým þirketleri sorumlu olacak. Þirketler de bu bedeli ‘daðýtým tarifesi’ kapsamýnda tüketicinin faturasýna yansýtacak. Böylece, sokaklar yurttaþýn cebinden çýkacak para ile aydýnlatýlacak. Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO) Yönetim Kurulu Baþkaný Cengiz Göltaþ, “AKP bu uygulama ile yurttaþý daha fazla maðdur edecek” dedi. 2008’de yürürlüðe konulan Elektrik Piyasasý Kanunu’nun geçici 17. maddesine iþaret eden Göltaþ, þunlarý söyledi: “Söz konusu maddeye göre, cadde ve sokak aydýnlatýlmasý ve gerekli ölçüm sistemlerinin iþletilmesi, 2015’e kadar Hazine ve Belediyeler tarafýndan karþýlanýyordu. Belediyeler sokak aydýnlatýlmasý için ödeyecekleri bedellere kaynak yaratmak için elektrik faturalarýna ‘Belediye Tüketim Vergisi’ Sokak aydýnlatýlmalarýnýn Türkiye’de bölgelere göre farklýlýk gösterdiðine dikkat çeken EMO Baþkaný Göltaþ, baþlatýlacak yeni uygulamanýn sakýncalarýný þöyle açýkladý: “Geliþmiþ kentlerde sokak aydýnlatýlmalarý, Doðu ve Güneydoðu Anadolu bölgesine göre çok daha fazla. Söz konusu bölgelerde kalan kentlerin sokak aydýnlatýlmalarý konusunda ciddi eksiklikler var. Sokak aydýnlatýlmalarý bakým ve onarýmýnda ülkenin her tarafýnda bir eþitlik saðlanmadan böylesi bir vergilendirmeye gidilir ise büyük adaletsizlikler yaþanacaktýr. Küçük kentlerde zor koþullarda yaþayan yurttaþlar, yararlanamadýklarý hizmet için bedel ödeyecektir” dedi. AKP hükümetinin uygulamalarla yurttaþý daha fazla maðdur ettiðini söyleyen Göltaþ, konunun takipçisi olacaklarýný ve bakanlýðýn hazýrlattýðý tasarýya karþý dava açacaklarýný belirtti. BirGün Zeynep Kuray Sevgili okurlarým, Sizlere yine bir efsane yazacaðým. Televizyonda ‘Kuþlar’ diye bir filim izlemiþtim. Yýllar önce Ninemin bana anlattýðý masala çok benziyordu. Ninemin masalýný yaþatmak için sizlere yazýyorum. Çok eskilerde bir padiþah varmýþ. Dünya güzeli bir de kýzý. Her gün nedimeleri ile gül bahçesinde gezer, salýncaðýna binip sallanýr, elindeki oyalý mendili ile terini silermiþ.. Güllerin arasýnda gezerken bir rüzgar çýkýp mendilini elinden alýp uçurmuþ . Mendil bir gül aðacýnýn üstüne takýlýp kalmýþ. Gül aðacýnda beyaz güvercin peydah olmuþ. Mendili ibiði ile almýþ o anda ayýn on beþi gibi bir delikanlý olmuþ. Güzel kýzýn mendilini öpmüþ koklamýþ “Kokun bu kadar güzel, kim bilir? Kendin ne kadar güzelsin” deyip mendili koynuna koyup tekrar güvercin olup uçmuþ. Uçarken de inþallah seni dünya gözü ile görürüm demiþ. Olanlarý izleyen ve oðlaný gören padiþahýn kýzý bu delikanlýya âþýk oluvermiþ. Günler aylar geçmiþ, bahçede dolaþýp durmuþ günlerce. Güvercin delikanlýsýný bir daha görememiþ. Üzüntüsünden hasta sevdasýndan olmuþ. Bir gün aklýna bir fikir gelmiþ. Padiþah babasýna “Babacýðým bana çok güzel bir hamam yaptýr. Ben oraya gelen insanlarýn dertlerini dinler, zamanýmý geçiririm. Herkes para yerine dertlerini anlatsýn yeter” demiþ. Hamam yapýlmýþ, yýkanan kimse kýzýn odasýna gidiyormuþ. O þehirde çok fakir bir ana kýz yaþarmýþ. Kýz her gün su ihtiyaçlarýný pýnardan getirerek karþýlarmýþ. Bir Cuma akþamý pýnara gittiðinde bir sürü atlý, katýrlý, develi kervan gelmiþ. Bir kaç tane de acayip kýlýklý adamlar varmýþ. Hayvanlarýný suladýktan sonra geldikleri yoldan gitmeðe baþlamýþlar. Bu fakir kýzda bunlarý merak etmiþ. Peþlerine düþmüþ. Gide gide bir daðýn eteðine varmýþlar. Dað ikiye ayrýlýp bunlara yol vermiþ. Bu kýzda onlarla daðýn içine girmiþ. Kendine saklanacak bir yer bulmuþ. Sabah olmuþ etrafýna bakýnmýþ. Koskoca bir havuz. Tertemiz su ile dolu imiþ. Biraz sonra gökyüzünden yüzlerce güvercin inmiþ. Havuzun kenarýna konmuþlar. Kimi erkek kimi kýz olmuþlar. Havuzda þakalaþýp yýkanmýþlar, tekrar kuþ olup uçup uçup gitmiþler. Bir az sonra iki beyaz güvercin daha gelmiþ biri erkek biri kýz olmuþ, ikisi de birbiri ile niþanlý imiþ. Onlarda havuzda yýkanmýþlar, aralarýnda bir þeyler konuþmuþlar. Kýz güvercin olup uçup gitmiþ. Oðlan havuzun kenarýna oturup koynundan padiþahýn kýzýnýn mendilini çýkarmýþ öpmüþ, koklamýþ “seni dünya gözü ile bir daha görebilirliyim” demiþ ve tekrar oda güvercin olup uçup gitmiþ. Fakir kýz bunlarý görmüþ. Cuma akþamý gelmiþ. Kervan her cuma akþamý dýþarý çýkarmýþ. Kýzda kervanýn arkasýna takýlýp dýþarý çýkýp eve gelmiþ. Annesi kýza çok kýzmýþ “Nerelerdeydin þimdiye kadar?” demiþ. Devam Edecek Sivil Demokratik Anayasa Platformu’nun sivil, eþitlikçi, demokratik, çoðulcu anayasa talebiyle Ýstanbul Kadýköy’de düzenlediði mitinge polis saldýrdý. Gazdan etkilenen çok sayýda kiþi fenalýk geçirdi. Anayasanýn parçalý deðil köklü deðiþimi için 200’e yakýn aydýnýn imzasýyla kurulan Sivil Demokratik Anayasa Platformu’nun çaðrýsýyla düzenlenen miting için binlerce kiþi Kadýköy Tepe Nautilus önünde buluþtu. Kitle, “tutuklu çocuklar serbest býrakýlsýn, darbeci generaller yargýlansýn”, “demokratik anayasa”, “12 Eylül yasalarý çöpe”, “Susma haykýr halklar kardeþtir” sloganlarý eþliðinde Kadýköy Meydaný’na yürüdü. Yürüyüþe KESK, BDP, ESP, SDP, EMEP, KÖZ, 70 Milyon Adým Koalisyonu, Demokrasi Ýçin Birlik Hareketi, EHP’nin de aralarýnda bulunduðu çok sayýda siyasi parti, demokratik kitle örgütü, sendika ve meslek örgütü katýldý. Ayrýca Ýstanbul’da direniþte olan TEKEL, ÝSKÝ, Samatya, Ýtfaiye, Marmaray, Sinter Metal, Esenyurt Belediye, Atýk Kaðýt, ATV-Sabah iþçileri tarafýndan kurulan Direniþteki Ýþçiler Platformu da “Birleþe birleþe kazanacaðýz” pankartýyla mitingde yerini aldý. Gruplarýn tamamýnýn alanda toplanmasýnýn ardýndan kitle, Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüyüþe geçti. Meydana gelindiðinde, arama noktasýnda yaþanan bir gerginliðin ardýndan polis, binlerce kiþinin katýldýðý mitingde gaz bombasý kullandý. Polisin attýðý gaz bombalarý kitlenin ortasýna düþtü. Çok sayýda kiþi, gaz bombalarýndan etkilenerek fenalýk geçirirken, kapatýlan DTP Eþbaþkaný Ahmet Türk, DTP eski milletvekili Aysel Tuðluk ve BDP Milletvekili Sabahat Tuncel de gazdan etkilendi. Kitle, polise barikatlerý yýkarak ve taþ atarak yanýt verirken, aydýn ve sanatçýlarýn bulunduðu protokol olaylarýn sürmesi üzerine miting alanýný terk etti. 12 Eylül Ýdamlarla Yükseldi Mitingde tertip komitesi adýna söz alan ÝHD üyesi Av. Abdülbaki Boða Türkiye’de halklarýn üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül 1982 Askeri Faþist Anayasasýnýn deðiþtirilmesi için bir araya geldiklerini söyledi. Artýk bu faþist anayasadan tümüyle kurtulmak istediklerini belirten Boða, þunlarý kaydetti: “Baþta Kürt Halký olmak üzerine, bütün haklarýn dil ve kültürleri serbest geliþtirilmesi için düzenleme yapýlmalarý ve güvence altýna alýnmalý. Herkesin anadilinde eðitim saðlanmalýdýr. Seçim sistemi demokratikleþmesi ve anayasala güvenceye alýnmalýdýr. Parti kapatmalarý yasaklanmalýdýr. Ýþçiler ve emekçilerin Sendikal haklar güvence altýna alýnmalýdýr. Kadýnlarýn baský alan toplumsal cinsiyetçi düzenlemelerde derhal kurtarýlmalýdýr.” Boða polisin gazlý saldýrýsýyla demokrasi mücadelesinden yýlmayacaklarýný sözlerine ekledi. BirGün GEREKLÝ TELEFONLAR ÝSTANBUL - 13. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde (TGC) düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Törende ödüllerin verilmesinden önce deneyimli gazeteciler ile iletiþim fakültesi öðrencileri, Metin Göktepe’nin anýsýna "Gazetecilik Nereye?" baþlýklý panelde bir araya geldi. Moderatörlüðünü Nail Güreli’nin yaptýðý panelde, Umur Talu, Ragýp Duran ve Mustafa Kuleli, dünden bugüne gazeteciliðin geliþimi konusundaki görüþlerini öðrencilerle paylaþtý. Törende yazýlý haber ödülü, 14 Nisan 2009’da Zaman Gazetesi’nde yayýmlanan "Silopi’ye buðday satmaya gitti, kemikleri 14 yýl sonra Elazýð’da bulundu" baþlýðýyla yayýmlanan haberle Melik Duvaklý’ya verildi. Duvaklý, ödülünü TGC Baþkaný Orhan Erinç’in elinden aldý. Yazýlý haber dalýnda jüri özel ödülü, 1 Aralýk 2009’da Radikal Gazetesi’nde yayýmlanan "Gel de çýk iþin içinden" baþlýklý haberle Ýsmail Saymaz’a verildi. Görüntülü haber ödülünü NTV’de 2 Aralýk’ta yayýmlanan "Mahmur mülteci kampý: Geri dönüþler sürecek mi?" baþlýklý haberiyle Mete Çubukçu aldý. Bu dalda jüri özel ödülü, CNN Türk belgesel bölümünde çalýþan Günel Cantak’a, "Duvar" adlý belgeseliyle verildi. Fotoðraf ödülünü, "Bilge Köyü katliamý" ve "Polisin IMF þaþkýnlýðý" adlý fotoðraflarýyla Habertürk Gazetesi Muhabiri Sedat Suna, bu dalda jüri özel ödülünü ise Tekel iþçilerine Abdi Ýpekçi Parký’nda polis müdahalesini görüntüleyen "Göz yaþartan direniþ" baþlýklý seri fotoðraflarýyla Hürriyet Daily News’ten Selahattin Sönmez aldý. Yerel gazetecilik ödülü ise Ardahan’da dayanýklý olmadýðý gerekçesiyle boþaltýlan 23 Þubat Ýlköðretim Okulu’nun daha sonra Halk Eðitim Merkezi olmasýný konu alan "Güle oynaya çürük binaya" baþlýklý haberiyle Fakir Yýlmaz’a verildi. (aa) Kaymakam Kaymakamlýk Yazý Ýþ. Sos. Yar. ve Day. Özel Ýdare Nüfus Belediye Baþkanlýðý Milli Eðitim Müd. Halk Eðitim Müd. Askerlik Þubesi Kapalý Spor Salonu Devlet Hastanesi Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. Tapu Sicil C.Savcýlýðý Adliye Kütüphane H.B.V Kültür Merkezi Müze Turizm Danýþma Emniyet Amirliði Karakol Amirliði Jandarma Ýlçe Tarým Lise Kýz Meslek Lisesi Mal Müdürlüðü Kadastro Karaburna Belediye Kýzýlaðýl Belediye PTT. T.M.O. Türkiye Ýþ Bankasý Ziraat Bankasý Þoförler Cemiyeti Esnaf Odasý Tarým Kredi Koop. TEDAÞ Çiftci M.K.Baþkanlýðý Rýfat Kartal Huzurevi Sulucakarahöyük Gzts Taþýyýcýlar koop Nevþehir Seyahat Þanal Seyahat Mermerler Seyehat Dergah Taksi Duraðý Terminal Taksi Huzurevi Hacýbektaþ Noterliði Hacýbektaþ Öðretmen evi 441 3009 441 34 10 441 39 77 441 31 01 441 31 02 441 37 44 441 30 16 441 30 48 441 30 10 441 35 20 441 30 15 441 36 32 441 32 49 441 35 38 441 30 18 441 30 19 441 33 94 441 30 22 441 36 87 441 26 97 441 36 66 441 38 08 441 30 20 441 37 74 441 31 08 441 30 56 441 35 37 453 51 30 455 61 29 441 35 55 441 30 11 441 35 00 441 33 26 441 30 74 441 37 42 441 32 76 441 31 42 441 36 80 441 33 38 441 39 47 441 20 06 441 30 43 441 33 59 441 21 73 441 25 25 441 27 97 441 33 38 441 35 23 441 31 20 GÖRÜÞLER MMO YÖNETÝM KURULU BAÞKANI EMÝN KORAMAZ: Yatýrýmý ve üretimi dýþlamak sürekli kriz üreten bir yapýyý doðurur TMMOB Makina Mühendisleri Odasý (MMO) Makina, Endüstri, Ýþletme, Sanayi, Uçak, Havacýlýk, Uzay, Sistem, Teknik Metod, Üretim Mühendisliði öðrenimi almýþ mühendisleri kapsayan kamu kurumu niteliðinde bir meslek kuruluþu. 1954 yýlýndan bu yana faaliyet gösteren MMO, hazýrladýðý projeler ve raporlar ile ülke “kamu yararýný” gözeterek doðal kaynaklarýnýn iþletilmesini, üretimin arttýrýlmasýný, yurt sanayinin ulusal çýkarlara uygun yönde geliþmesini hedefliyor. Önümüzdeki hafta sonu (10-11 Nisan) 43. Genel Kurulu toplanacak olan MMO Yönetim Kurulu Baþkaný Emin Koramaz ile kriz, ülke ekonomisi, sanayi ve mühendislikte son duruma iliþkin bir söyleþi yaptýk. Koramaz’a göre üretimi, yatýrýmý dýþlayan ve finansallaþmanýn esiri olan ülke politikalarý aþýrý kýrýlgan, sürekli kriz üreten bir yapýyý doðurdu. “Türkiye’nin bugün yüz yüze olduðu gerçeklerin, istihdam özürlü büyüme, yanlýþ sanayi ve tarým politikalarý ile büyük baðý vardýr” diyen Koramaz, çalýþma yaþamýndaki kuralsýzlaþmanýn bir an önce son bulmasý gerektiðini de belirtti. »En güncel olandan, küresel ekonomik krizden bahsederek baþlayalým. Türkiye bu krize herhalde birden girmedi. Bu krizin altyapýsý nasýl oluþtu? Aslýnda kriz veya bunalým öðeleri yapýsaldýr. Bunalým faktörleri, dünyada ve Türkiye’de, 2008 öncesinde, kapitalizme yapýsal bir form içinde birikmeye baþlamýþtýr. Bu bunalým azalan kâr oranlarý, aþýrý tüketimi koþullayan üretim fazlalarý gibi yapýsal sorun ve ekonomik döngüler ile þýmarýk bir þekilde uygulanan tam serbestleþme, finansallaþma politikalarýnýn açýk bir sonucudur. 1970’lerden beri kapitalizm, sermayesinden çok krediye dayanmýþtýr. Eskiden sermayeye dayanan düzen, daha çok krediye, salt finansal mekanizmalar ve hareketlere dayandý. Kýsaca kapitalizmin son 30–35 yýllýk döneminin uygulamalarý, bütün özellikleri, sektörel ve finansal yapý özellikleriyle yalnýzca yeni liberal dönemin deðil, 200–300 yýllýk bir modelin sona eriþini göstermiþtir. Yaþadýðýmýz bunun bunalýmýdýr. Emperyalizm, 1980’ler ve özellikle sosyalist ülkelerin çözülüþünden sonra egemenliðini tüm yeryüzüne yayarak dünyayý neoliberal temellerde yeniden biçimlendirmeye çalýþtý. Her ne kadar 2008 Ekim’inde patlayan büyük kriz kapitalizm ve onun yeni liberal politikalarýnýn sorgulanmasýna yol açmýþ olsa da Türkiye’nin özellikle son 30 yýlýnýn bu açýdan titizlikle sorgulanmasý gerekmektedir. Finansallaþmanýn Esiri Olduk »30 yýlý deðerlendirdiðimizde nasýl bir tablo ile karþýlaþýyoruz? Tüm dünyada serbestleþtirmeyle birlikte finansal sermayenin kýsa dönemli spekülatif nitelikli kararlarý ve çýkarlarýnýn sanayi politikalarýný belirlediði ve onun önüne geçtiði bir dönem, bir tür “lale devri” yaþanmýþtýr. Türkiye’de 1980 sonrasý bütün iktidarlar ve 2002’den itibaren de AKP iktidarý üretim, yatýrým, planlama ve sanayileþmeyi dýþlayan, finansallaþma politikalarýnýn esiri olmuþtur. Ülkeye sürekli sýcak para giriþi ve aþýrý dýþ borçlanmaya dayalý politikalarla üretim, yatýrým zinciri boþlanmýþtýr. Yüksek cari açýk, yüksek dýþ borç ve süreklileþmiþ iþsizliðe dayalý, aþýrý kýrýlgan, sürekli kriz üreten bir yapý böylece oluþmuþtur. Genel çerçevesi ile böyle bir tablodan bahsedebiliriz. Türkiye ekonomisi krizlerle maluldür. 1980, 1988, 1994, 1999, 2001 birer krizdi. 2008’de baþlayaný ise hem birikmiþ hem de kapitalizmi daha çok olarak, toplumu bu kez daha kapsamlý olarak etkilemiþtir. “Küreselleþme sürecine uyum”, “yapýsal uyum”, “Avrupa Birliði’ne uyum” programlarý ile özellikle bizim gibi geri býraktýrýlmýþ ve geliþmekte olan ülkelerde devletlerin iþlevleri ve ulusal ekonomileri “dünya ekonomisi” denilen uluslararasý sermaye çýkarlarýnýn gereklerine uyarlanma yönünde bir hayli deðiþtirilmiþ durumdadýr. Liberalizasyon da denilen serbestleþtirme ekonomide baþat olgu oldu. Sonuçta bir tür, yeni bir toplumsal formasyonun ortaya çýktýðýný söylemek mümkündür. Bu “yeni” sözcüðünü çok abartmayalým ama “eskiyeni” geçiþkenliðinde kýsaca yeni bir devlet, yeni bir ekonomi, yeni bir “sosyal güvenlik” sistemi ve piyasa koþullanmalarý altýndaki yeni bir sosyal yaþam örgüsünden bahsetmek mümkündür. 24 Ocak kararlarý ve 12 Eylül faþizmi ile baþlayan bu süreçte çýkarýlan bütün temel yasal, anayasal deðiþiklikler hep bu yönde olmuþtur. 1980 sonrasýnda Türkiye, yeni liberal bir deðiþim ve dönüþüm süreci yaþamýþtýr. Temel çerçevesi emperyalist merkezlerde ve IMF, Dünya Bankasý, OECD, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliði kanalýyla çizilen bu programlar uyarýnca ücretlerin azaltýlmasý, esnek üretim, emek piyasalarýnýn kuralsýzlaþtýrýlmasý ve güvencesiz istihdam modelinin yaygýnlaþtýrýlmasý söz konusudur. »Sizce, krizin Türkiye’deki etki gücünün sanayileþme tarzýyla olan ilgisi nedir? Þöyle ki sanayimiz on yýllardýr iktidarlara, dünya ve ülke konjonktürüne, IMF, Dünya Bankasý, Gümrük Birliði, Avrupa Birliði, Dünya Ticaret Örgütü tarafýndan belirlenen politikalara baðlý olarak fason üretime yönlendirilmiþtir. Sanayi üretiminin büyük oranda KOBÝ ölçeðine indirilmesi, üretim ve düþük teknolojili ihracatýn yapýsal olarak, yüzde 71,5 oranýnda ithal girdilere baðýmlý kýlýnmýþ olmasý söz konusudur. Gümrük vergileri, kotalar ve ithalattaki tüm kýsýtlamalarýn ortadan kaldýrýlmasý, kamu sanayi iþletmelerinin ve hizmetlerinin özelleþtirilmesi ve finans hareketlerinin serbest býrakýlmasý yoluyla doðrudan yabancý sermayeye yatýrým yani “gel, al, sömür, götür” olanaklarý saðlanmýþtýr. Burada “sanayileþme stratejisi” unsurlarý bulunmadýðýný özellikle belirtmek isterim. Nitekim sanayi sektörü, bugün hizmet ve tarýmdan sonra gelmekte ve yýllardýr sanayi istihdamý yüzde 20’yi ancak bulmaktadýr. Sanayinin ikinci plana itilerek hizmet ve finans sektörlerinin desteklenmesi sonucu imalat sanayi yatýrýmlarýnýn toplam yatýrýmlar içindeki payýnda ciddi düþüþler söz konusudur. Bu oran 1970’te yüzde 40, 1980’de yüzde 28,5 düzeyindeyken günümüzde yüzde 14’lere kadar gerilemiþtir. 1980’den günümüze sanayide yatýrým yoðunluðunda ise yüzde 32’den 10’lara inen bir düþüþ söz konusudur. Böylesi bir “sanayi politikasý” doðal ki bunalým, iþsizlik ve yoksulluk üretecektir. Kriz denilen ekonomik sosyal bunalýmýn gerçek tezahür mecrasý buradadýr. Gerçek Ýþsizlik Yüzde 24 »Þüphesiz bu bunalýmýn istihdama da yansýmalarý yoðun þekilde oldu. Son açýklanan iþsizlik rakamlarý için ne dersiniz? Devletin sosyal alandan çekilmesi; eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik alanlarýnýn piyasaya açýlmasý, daha önce bahsettiðim yapýsal uyum programlarýnýn ruhunu oluþturuyor. Kýsaca devlet sosyal iþlevini yitirirken emeði disipline edici, kýsýtlayýcý iþlevleri artýrýlmýþ; esnek üretim ve güvencesiz çalýþma biçimleri 2003’te çýkarýlan 4857 sayýlý yeni Ýþ Yasasý, 4/C vb. diðer uygulamalarla yaygýnlaþmýþtýr. Mevcut sanayi ve “büyüme” politikalarý istihdamý net bir þekilde dýþlamýþ, ucuz iþgücü sömürüsüne dayanmýþtýr. Bugün istihdamda sanayi sektörü, hizmet ve tarýmdan sonra gelmektedir. Son 40 yýlda istihdam tarým aðýrlýklý yapýdan hizmet aðýrlýklý yapýya dönüþmüþtür. 1988’den 2009’a iþsizlik oraný resmi rakamla yüzde 8’den yüzde 14’e; gerçek iþsizlik ise iþ arama umudunu kaybettiði için iþ aramayanlarla birlikte yüzde 24’e yükselmiþtir. Yalnýzca son krizde iþten çýkarýlanlar toplam sanayi istihdamýnýn yüzde 20’sine ulaþmýþtýr. Herhangi bir sosyal güvencesi olmaksýzýn çalýþan kayýtdýþý iþgücü oraný yüzde 43,8 oranýndadýr. Türkiye’nin bugün yüz yüze olduðu gerçeklerin, istihdam özürlü büyüme, yanlýþ sanayi ve tarým politikalarý ile büyük baðý vardýr. Sömürüden iþsizlik, yoksulluk, güvencesiz çalýþma biçimlerine dek TEKEL iþçilerinin dikkat çeken mücadelesi bu nedenle çok önemlidir. Yýllardýr bizlerin, TMMOB’nin, mesleki demokratik kitle örgütleri ve toplumcu iktisatçýlarýn dile getirdiði gerçekler, artýk tek tek bütün çýplaklýðýyla ortaya çýkmaktadýr. »Mevcut durumun mühendislik açýsýndan da deðinilmesi gereken yanlarý olsa gerek. Çok sayýda mühendis de iþsiz kaldý. Ayný zamanda AKP’nin yaptýðý bir düzenlemeyle yabancý mimar, mühendis ve þehir plancýlarýnýn akademik yeterliliklerini kanýtlamalarýna gerek kalmadan Türkiye’de çalýþmasýna fýrsat veren bir düzenleme de yapýldý. Bunlarýn tümünü yan yana deðerlendirdiðimizde, mühendislik alaný açýsýndan nasýl bir tablo, nasýl bir çalýþma yaþamý görünüyor? Mühendislik açýsýndan durum hiç iç açýcý deðil. Dünya Ticaret Örgütü anlaþmalarýnýn altýna imza atan Türkiye, mühendislik hizmetlerini de yabancý sermayeye açmýþtýr. Bahsettiðiniz yabancý mühendislerin akademik yeterliliklerini bugüne kadarki uygulamanýn aksine kanýtlamaksýzýn Türkiye’de hizmet vermelerine olanak tanýyan deðiþikliði iktidar gizlice yapmýþtýr. Dikkat edin, çok ilgisiz bir yasada, “Amme Alacaklarýnýn Tahsil Usulü Hakkýnda Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun”a eklenen bir madde ile Yabancýlarýn Çalýþma Ýzinleri Hakkýnda Kanunun 12. maddesi kamuoyunun dikkatlerini çekmeden deðiþtirildi. Diðer yandan Cumhurbaþkanlýðý Devlet Denetleme Kurulu, TMMOB’un da içinde yer aldýðý meslek örgütleriyle ilgili zehir zemberek bir raporu Baþbakanlýða iletti. Fakat bizim tarihimiz, bu ve benzeri baskýlara karþý mücadelelerle doludur. Mühendislik sorunlarý ile ülke sanayisi ve ekonomisinin sorunlarýnýn iç içeliðinden hareketle ülkemiz, sanayi, halkýmýz ve meslek çýkarlarýmýz doðrultusundaki mücadeleden asla geri durmayacaðýz. Diðer yandan, gerçekte nitelikli iþgücü ile üretim teknolojisi birbirine baðýmlý olmakla birlikte ne yazýk ki bugünkü sanayi yapýlanmasý içinde, birçok alt sektörde üretim teknolojisi ve üretimin yapýsal örgütlenmesi, nitelikli iþgücü istihdamýna olanak vermiyor. Bu nedenle mühendis istihdamýndan yüksek katma deðerli üretime ve mühendislik sanayilerde ithalat baðýmlýlýðýna dek birçok sorun iç içedir. Eðitimli Genç Nüfus Ýþ Bulamýyor »Sanayide mühendis istihdamýnýn durumu nedir? Ýstihdam boyutuyla baktýðýmýzda, 2008 yýlý itibarýyla sanayi sektöründe çalýþan 4,4 milyon kiþinin ancak 304 bini yani yüzde 7’si yüksek öðrenimli; onun içindeki mühendis sayýsý ise 64 bin ile yüzde 21 oranýndadýr. Bu 4,4 milyon çalýþan içindeki mühendis oraný ise yüzde 1,45 oranýndadýr. Kýsaca mühendis istihdamý çok azdýr. Sanayi iþletmelerinin büyük bir bölümü olan KOBÝ’lerin yüzde 46’sýnda yüksek eðitimli personel çalýþtýrýlmamaktadýr. Son 5 yýlda eðitimli iþgücü iþsizliðinde artýþ görülmektedir. 2009’da eðitimli genç nüfusta iþsizlik oraný yüzde 28’e yükselmiþtir. Mühendislerin ekonomik durumu son on yýl içinde giderek bozulmuþ, ücret ve maaþlarýnda gerileme yaþanmýþtýr. Esnek istihdam, güvencesiz istihdam biçimleri mühendisleri de kapsamaktadýr. Diðer yandan Ýþ Güvenliði Mühendisliði, kamuda gerçekte benimsenmemekte, bütün çalýþma yaþamý ve sanayide, hizmet sektörlerinde çok önemli olan bu disiplin, teknik eleman ile eþitlenmekte ve iþçi saðlýðý, iþ saðlýðý ve güvenliði piyasaya açýlarak kuralsýzlaþtýrýlmaktadýr. »AKP’nin, deðindiðiniz Cumhurbaþkanlýðý Devlet Denetleme Kurulu raporu kanalýyla TMMOB üzerinde de bir baský iklimi yaratmaya çalýþtýðýný söyleyebiliriz. AKP “demokratik açýlým” yaptýðýndan söz ederken, aslýnda birçok baðýmsýz, toplumsal kurumun üzerinde vesayet de oluþturmaya çalýþýyor. Kendi alanýnýzdan hareketle, ülkeye yayýlan “AKP tarzý demokratikleþmenin yansýmalarýndan söz edebilir misiniz? En özlü haliyle AKP, ABD çýkarlarý doðrultusunda devleti ve siyaseti de yeniden yapýlandýrýp tekelci otoriter bir düzen kurmayý amaçlýyor. TMMOB ise her tür antidemokratik yönelimle birlikte serbestleþtirmelere, özelleþtirmelere, taþýnmazlarýn satýþýndan yerel yönetimlerin talan ve ranta dayandýrýlmasýna karþý ciddi direnç göstermiþtir. Kýsaca AKP bu nedenle TMMOB ve diðer meslek örgütlerini hedef almýþtýr. Ancak Odamýz ve TMMOB, bu söyleþide deðindim bütün bu konularý birer mücadele, yerli üretim, planlama, kalkýnma, sanayileþme, istihdam ve toplumsal refah bütünlüðünde birer mücadele konusu olarak ele almaktadýr. Gerçek demokratikleþme bu mücadelenin ufkundadýr. AKP kendisi için demokrasi, yani egemenlik alaný oluþturma peþinde. Yoksa “Kürt Açýlýmý”ndan kýsa bir süre önce “ya sev ya terk et” der miydi? Yapýlmak istenen Anayasa deðiþiklikleri de özünde otoriter, liberal bir çerçevede belirlenmektedir. Bu arada oltalara takýlan kimi yemlerin, AKP’nin antidemokratik karakterini ortadan kaldýramayacaðýný görmemiz gerek derim. BirGün Hepimiz Gogol’un ‘Palto’sundan çýktýk’ sözü, Batý edebiyatýnýn mihenk taþlarý olan Ýlyada ve Odysseia için de geçerlidir. Homeros’un, Batý edebiyatýnýn tartýþmasýz klasikleri olan bu iki eseri, Dante ve Joyce gibi Avrupa edebiyatýnýn ünlü yazarlarýnýn eserlerini de doðurur. Çok katmanlý metinleriyle bu yazarlar, Homeros’un anlam zenginliðini ortaya çýkarýrken kendi bakýþ açýlarýný da ortaya koyarlar. Alberto Manguel, Versus Yayýnlarý’nýn ‘Dünyayý Sarsan Kitaplar’ serisinden yayýmlanan Ýlyada ve Odysseia: Homeros adlý yapýtýnda, bu efsanevi þiirlerin Batý edebiyatýndaki metinlerarasý yolculuðuna odaklanýr. Homeros’un yüzyýllýk yorumlarýný, dönemsel sýrayla okurlara aktararak yakýn okuma gerçekleþtiren Manguel, yapýtýný daha anlaþýlýr kýlmak için her iki eseri kýsaca anlatýr. Bunun ötesinde, Homeros’un bir zamanlar yaþadýðýný gösteren biyografilere çalýþmasýnda yer ayýran Manguel, yaþlý ozanýn gerçek ailesinin Odysseus’un ailesine benzediðini ifade eder. Hatta buna inanmayan 19. yüzyýl þairi Samuel Butler, Homeros’un genç ve güzel bir Sicilyalý kadýn olduðunu yazar. 1954’te, Ýtalyan yazar Alberto Moravia da Homeros’un savaþ sonrasý döneminin anlatýcý-yönetmeni, ‘halka yönelik izlencelik’ sýfatýndan türediðini söyler. Ancak, Manguel’e göre Homeros’un sözlü gelenekten yazýlý geleneðe geçiþte bir sembol olarak yüklendiði anlam, onu ölümsüz bir kiþilik haline getirir. Manguel, Homeros’un gerçekten yaþayýp yaþamadýðýna dair söylentilere de açýklýk getirir. Zira eski Yunan’ýn kör bilgesinin dilden dile dolaþan söylenceleri, yüzyýllar içinde onun varlýðýný hayalet yazara dönüþtürür. Öyle ki, Fransýz edebiyatýnýn büyük ismi Flaubert, 1850’de kaleme aldýðý Kliþeler Sözlüðü adlý el kitabýna ‘Homeros: Hiç Yaþamadý’ bölümünü yazar. Manguel ise, bu kadim yazarý, Shakspeare ve Cervantes’le kýyaslayarak Oscar Wilde’ýn “yaþamlarý dehalarýnýn muhafazasý, eserleriyse yeteneklerinin ürünü olan yazarlar vardýr” sözünü hatýrlatýr. Ona göre Homeros, dehasýyla yaþamýný koruyan; eserlerinin, yeteneðinin ürünü olduðu gerçeði okurlarý tarafýndan anlaþýlan büyük bir dehadýr. Modern bireyin doðuþu Troya Savaþý’ný konu alan Ýlyada’nýn asýl meselesiyse, güzel Helen’in, Troyalý Paris tarafýndan kaçýrýlmasýdýr. Destanýn en ilgi çekici yaný zengin karakterleriyle, uygarlýk kavramýný sorgulamasý ve savaþýn dehþetini insan psikolojileri üstünden anlatmasýdýr. Destan, psikolojiye ‘Aþil topuðu’ kavramýný kazandýran ve sýradan insanýn zaaflarýný ve tanrýsal iktidarla olan mücadelesini temsil eden Akhilleus’un, kölesi Briseis’in tanrýlarýn oyunlarýyla elinden alýnmasýna küserek, savaþtan çekilmesiyle baþlar. On yýllýk kuþatmanýn sonucunda iki gözde kahramanýn çarpýþmasýyla süren Troya Savaþý’nýn galibi yoktur aslýnda. Paris’in kaybediþinden sonra Akhilleus’un, dostu Patroklos’u öldüren Hektor’u kent surlarýnýn dýþýnda atlý arabasýnýn arkasýna baðlayarak sürüklemesi destanýn ünlü son sahnesidir. Ýntikam hýrsýyla, yas kavramýnýn anlamýný yitiriþini sergileyen bu sahne, kral Priamos’un, tanrýlarýn öðüdüne uyarak Akhilleus’a oðlunun ölü bedenini geri vermesi karþýlýðýnda kan parasý ödemesiyle son bulur. Epik þiir, Hektor’un, kadýnlarýn aðýtlarý arasýnda yükselen cenaze töreniyle biterken, artýk yalnýz bir birey olarak ölen kahramanýn klan tarafýndan nasýl kutsallaþtýrýldýðýný da gösterir. Troya’nýn düþüþünden sonraki on yýlý anlatan Odysseia ise, savaþ sonrasý kaybolan ve evine dönmek için tanrýlarýn gazabýný alt ederek bir dizi deniz yolculuðu yapan Odysseus’un öyküsüdür. Büyücü Kalypso’nun esaretinden, prenses Phaiak’ýn evlilik önerisinden, Zeus’un öfkesinden, sirenlerden, Tepegözlerden, büyücü Kirke ile canavar Skylla’dan kurtulup bilici Teiresias’ýn yardýmýyla ölüler diyarýndan geçerek nihayet yýllar sonra eve dönen Odysseus, taliplerini oyalayan sadýk karýsý Penelopeia ve oðlu Telemakhos’a, Ithake ise barýþa kavuþur. Tarihin, birey öyküleri üzerinden yeniden yazýlmasýna öncülük eden Homeros’un metinleri, insanlarýn o dönemdeki göçlerinin de belirli bir güzergâh üstünden haritasýný gösterir. Calvert ve Schielmann gibi tarihçiler Troya’nýn bugünkü yerini tespitte Homeros’u kaynak almakta tereddüt ederek çekiþseler de, Homeros bir biçimde öyküleyici-tarih geleneðinin de baþlangýcýdýr. Bununla beraber, bilhassa modern dönemde Margaret Atwood gibi yazarlar tarafýndan gerçekleþtirilen Odysseia’nýn feminist okumalarý, bu destanlarda ve eski Yunan’da var olduðu bilinen kadýn düþmanlýðý ile ataerkinin eleþtirisidir. 1990’da ise Karayipli þair Derek Walcott, arka planýnda Karayipleri konu alan, çaðdaþ Ýngilizce ile Creole karþýmý bir dille Odysseai’yý yeniden Omeros olarak yazar. Walcott, Ölüler Diyarý’ný ziyaret eden siyah kölelerin, ülkeleri Afrika’ya dönme düþlerinin asla ulaþamayacaklarý bir Ýthake imgesine dönüþmesini sonsuz sürgün temasýyla anlatýr. Ýslam’da ve hýristiyanlýkta Homeros Modern edebiyatýn kendisinden önce ise, Vergilius ve Dante’nin dünyasýnda, Homeros’un nasýl Hýristiyanlaþtýðýný da anlatýr Manguel. Ve Vergilius’un, Homeros’u bir Latin yazarýna dönüþtürerek Roma edebiyatýnýn muazzam eserlerinden biri olan Aineias destanýný yarattýðýný söyler. Bu baðlamda, devletin kurucusu olarak ozan, destan iliþkisi de açýða çýkar; Roma’nýn ilk mit yaratýcýsý, Vergilius’un yorumladýðý Homeros’tur. Vergilius’tan sonraki Hýristiyan Roma’da da Homeros’un pagan edebiyatý kendi yerini alarak, yeni öykülere öncülük eder. Þüphesiz ondan en çok etkilenen þair ise Dante’dir. Ünlü eseri Ýlahi Komedya’nýn ‘Cehennem’ bölümünde, Aineias ile Odysseus’un dönüþ yolculuðunda uðradýklarý ‘Ölüler Diyarý’ný yeniden yazarak kendini Vergilius’un kýlavuzluðunda cehenneme sokar. Bu sahne, Dante üzerinden Blake, Shelley ve Verlaine gibi Romantik þairlerin metinlerine de ilham olurken edebi bir tür olarak destanýn, yazarlarýn tanrýsallýkla imtihaný olarak da okunabileceðini gösterir. 16. yüzyýlda ise Montaigne, Racine ve Pascal’la birlikte klasik Fransýz tiyatrosunun tragedya yapýsýný bu iki destan oluþturur. Yine modern þiire geçiþte bu metinleri kaynak almayan þair yok gibidir. Alexander Pope’tan, Philip Sidney’e, modern dönemde T.S. Eliot ve Matthew Arnold’ da kadar pek çoðu Homeros’u yeniden yorumlarlar. Son kertede Homeros, modern Batý þiirinin kurucu epik þairi olarak yerini alýrken nihayet Joyce’un Ulysses’iyle sürgün bir Ýrlandalýya dönüþür. Homeros’un, Batý dünyasý kadar Doðu edebiyatýndaki referanslarý da dikkat çekicidir. ‘Ýslam’da Homeros’ adlý çarpýcý baþlýðýnda Manguel, Homeros’un, yabancý edebiyatlarýn Arapçaya çevrilmesi yoluyla Doðu edebiyatýna girdiðini belirtir. 1001 Gece Masallarý’nýn haylaz Sinbad’ýnýn pek çok öyküsü, hilekâr Odysseus’un öyküleriyle benzerlik taþýrken Hint Destaný Kelile ve Dimne’de bu öykülerle paralellik taþýr. Manguel, kitabýn sonunda Borges’in 1958’de yazdýðý ‘Ölümsüz’ adlý öyküsünün giriþ alýntýsýna atýfta bulunur: “Süleyman dedi ki: Yeryüzünde yeni bir þey yoktur. Yani Platon bilgi külliyen anýmsamadýr tasavvuruna ulaþtýysa, Süleyman da yenilik külliyen unutuþtur yargýsýna varmýþtýr.” Ve Homeros’un, Ýlyada ve Odyssesia’sýnýn her devirde yorumlanan modernpost-modern, eski-yeni ayrýmýný bir arada barýndýran içsel yapýsýnýn dönüþümü saðladýðýný söyler. Bireyin, Batý’dan Doðu’ya uzanan benlik mücadelesinin, tanrýlar, kader, iktidar ve zaaf gibi kavramlar eþliðindeki çok katmanlý, lirik bir yakýn okumasý olan Ýlyada ve Odysseia: Homeros eseri, Batý edebiyatýnýn bu iki kült eserinin yüzyýllardýr temel bir alt metine dönüþme serüvenini edebi bir keyifle anlatýyor. ÝLYADA VE ODYSSEAÝ: HOMEROS Alberto Manguel Çeviren: Algan Sezgintüredi Versus Yayýnlarý 2010 250 sayfa, 16 TL. Radikal Kitap Kayseri Ticaret Odasý Yönetim Kurulu Baþkaný Hasan Ali Kilci, Kayseri’de ekmek fiyatlarýna zam yapýldýðýný belirterek, “Pazartesi gününden itibaren ekmekler 65 kuruþtan satýlacak” dedi. Kilci düzenlediði basýn toplantýsýnda, KTO Yönetim Kurulu olarak zam kararýnýn bir yýl önceden alýndýðýnýn altýný çizerek, “3 aydýr firmalarýn kendi aralarýnda çok gereksiz rekabeti vardý. Bu durum en çok bizi üzdü. Ekmeðin kaliteli olmasý konusunda çok itiz davrandýk. Üyelerimiz yerine vatandaþlarýmýzý koruduk” dedi. Fýrýncýlarýn rekabeti sýrasýnda, ekmeðin kalitesinin düþürülmemesine büyük önem verdiklerini bildiren Baþkan hasan Ali Kilci, “Ekmeðin gramajý ile oynayanlarý da ayýpladýk. Kalitede rekabet konusunda üyelerimize çok ciddi baskýlarýmýz oldu. Biz kanunun bize verdiði yetkileri sonuna kadar kullandýk” ifadelerinde bulundu. Kilci, bir yýl önce alýnan zam kararýný sektöre sitem ettikleri için uygulamadýklarýný belirterek, “Ancak son günlerde girdi maliyetleri yükselince üretici de zor duruma düþtü. Son günlerde de üyelerimiz istediðimiz seviyeye geldiler. 300 gram ekmeðin 75 kuruþtan satýlmasýný istediler. Biz yine vatandaþlarýmýzýn menfaatini koruyarak 65 kuruþtan ekmeklerin satýlmasý için karar aldýk” diye konuþtu. KTO Baþkaný Hasan Ali Kilci, ekmeklerin Pazartesi gününden itibaren 65 kuruþtan satýþa sunulacaðýný duyurdu. Kent Haber Sulucakarahöyük/ KIRÞEHÝR Kýrþehir Ticaret ve Sanayi Odasý Baþkaný Müfit Göçen, Tarým ve Köy iþleri Bakanlýðý'nýn kararý ile çiftçiye ekipman ve makine desteði vereceðini söyledi. Kýrþehir TSO Baþkaný Müfit Göçen, Tarým ve Köy iþleri Bakanlýðý'nca yapýlan açýklamada, Makine ve Ekipman Alýmlarýnýn desteklenmesi hakkýnda teblið hükümleri kapsamýnda Makine ve Ekipman müracaatlarýnýn 18 Mart 2010 tarihinde baþladýðýný söyledi. Göçen, "Söz konusu müracaatlar 45 gün süre ile Ýl Tarým Müdürlüðüne yapýlacak olup, 03 Mayýs 2010 tarihi mesai bitiminde sona erecek. Destekleme programý çerçevesinde, anýza direkt ekim makinesi, arýcýlýk makine ve ekipmaný, balya makinesi, basýnçlý sulama sistemi kurulmasý, canlý balýk nakil tanký, çayýr biçme makinesi, çeltik fide dikim makinesi, el traktörü, file sistemi kurulmasý, biçer baðlar, hububat harman makinesi, lazerle tefsiye aleti, mýsýr hasat tablasý, mibzer, motorlu týrpan, pamuk toplama makinesi, pancar sökme makinesi, patates sökme makinesi, pülverizatör, rüzgar makinesi, sap parçalama makinesi, sap toplama saman makinesi, silaj makinesi, soðuk hava tesisatlý taþýma aracý, süt saðým ünitesi ve soðutma tanký, gübre daðýtma makinesi, taþ toplama makinesi, diskaro-goble, yem hazýrlama makinesi, zeytin hasat makinesi ve tambur filtre makine ve ekipmanlarý hibe desteði verilecek" dedi. Göçen, "Hibe desteklerinin üst sýnýrý bireysel baþvurularda 50 bin TL'lik yatýrým tutarýndaki projelerin 25 bin TL'si tüzel kiþi baþvurularýnda gerçek kiþiler için 100 bin TL'lik yatýrým tutarýndaki projelerin 50 bin TL'si ve tüzel kiþiler için 200 bin TL'lik yatýrým tutarýndaki projelerin ise 100 bin TL'si hibe olarak verilecek" þeklinde konuþtu. Kent Haber Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ Erciyes Üniversitesi'nin en büyük organizasyonlarýndan biri olarak kabul edilen 'Erciyes Film Festivali'nin sonuçlarý açýklandý. Sabancý Kültür Merkezi'nde gerçekleþen ödül törenine Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleþtemur, Ýletiþim Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Hamza Çakýr ve hayýrsever Süleyman Çetinsaya ile hanýmý Nurcan Çetinsaya katýldý. Törenin açýlýþ konuþmasýný yapan Ýletiþim Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Hamza Çakýr, "50'nin üzerinde üniversiteden katýlým vardý. Çeþitli üniversitelerden emek olduðu için hepsine tebriklerimiz sonsuz. Fakat bu bir yarýþma ve jüri tarafýndan 12'ye indirildi. 4'üne paralý ödüller vereceðiz. Beykent, Baþkent, Anadolu ve Selçuk Üniversitelerinden, TRT'den temsilcilerden oluþan jürimiz uzun deðerlendirmeler sonucunda dereceye girenleri belirledi. Hayýrlý olmasýný diliyorum" dedi. Hayýrsever Süleyman Çetinsaya ise iþin en kolay tarafýnýn hayýrseverlik yapmak olduðunu söyleyerek, "Baþarýlarýnýzdan gurur duydum. Fakültemizin bu kadar kýsa sürede baþarýlý olmasý bütün hocalarýmýzýn gayreti sonucu olmuþtur. Bizler iþin en kolayýný hayýrseverlik tarafýný yapýyoruz. Bu ödüller kolay alýnmaz. Ben emek ne demek iyi bilirim. Sizinle gurur duyuyorum" ifadelerini kullandý. Yarýþmada Selçuk Üniversitesi'nden þair Bedri Rahmi Eyüboðlu'nun oðlunun anlatýmýyla Bedri Rahmi Eyüboðlu'nun yaþamýný anlatan 'Babama Son Kez Dokunuyorum' adlý filmiyle Sema Yeþiltaþ mansiyon ödülünü alýrken, Kýrgýz Manas Üniversitesi'nden Alican Nasirov 'Kýþla' isimli filmiyle 3., Ýstanbul'da ki midyecilerin hayatýndaki zorluklarý anlatan 'Karakabuk' adlý filmiyle Erciyes Üniversitesi'nden Kerim Abanoz 2. ve geçen yýlda yine birincilik ödülünü almýþ olan Musa Ak'ýn Beyþehir gölündeki Mada Adasýnda yaþayanlarýn yaþam biçimi ve hayatýndaki zorluklarý iþlediði 'Mada' adlý filmiyle Erciyes Üniversitesi 1.'lik ödülü aldý. Kent Haber aracý ile Kayseri'deki Tarým ve Hyvancýlýk Fuarýna düzenlenen geziye, Tarým ve Hayvancýlýkla doðrudan ilgilenen il ve Ýlçelerde önder ve örnek bir grup çiftçi ile birlikte, Ýl Müdür Yardýmcýsý Harun Toker, Çiftçi Eðitim ve Yayým Þube Müdürü Hasan Özçelik, ÇEY Þube Müdürlüðünde görevli Tekniker MUSTAFA SÜMEN Sulucakarhöyük/ KIRÞEHÝR Kýrþehir Tarým Ýl Müdürlüðü Kýrþehir'deki bir grup çiftçiyi Kayseri'deki "Tarým ve Hayvancýlýk Fuarýna " götürdü. Tarým ve Hayvancýlýk Fuarý, Kayseri Fuar Merkezinde Atlas Fuarcýlýk A.Þ tarafýndan 01-04 Nisan 2010 tarihleri arasýnda düzenlendi. Tarým Ýl Müdürlüðün tahsis ettiði servis Musa Koçtürk katýldý. Fuar'da stantlar ve tarýmsal ekipman reyonlarý çiftçiler tarafýndan beðeni ile izlendi ve notlar alýndý. Yapýlan bu gezi ile Tarým ve Hayvancýlýðý daha kolay bir hale getirmek amaçlanýyor. Yeniliklerin ve geliþmelerin takip edildiðini belirten yetkililer, "zor durumdaki çiftçilerin yeni planlar ve uygulamalarý görmesini istedik" dediler. Kent Haber 7 Soner Semih Sipahi, 18 yaþýnda bir lise öðrencisiydi. Ýntihar ederek yaþamýna son verdi. Çünkü annesi 2 ay önce kendisi ve kardeþinin dershane parasýný ödeyemediði için cezaevine konulmuþ ve Soner de annesinin bu yüzden cezaevine girmesini kabullenememiþti. Soner’in annesi ve þoför olan babasýnýn çocuklarýný dershaneye gönderirken amaçlarý, milyonlarca anne baba gibi çocuklarýnýn girecekleri sýnavlarda diðer çocuklardan daha “baþarýlý” olmasý –daha yüksek puan almasý- ve iyi bir gelecek saðlayacaðýný düþündükleri üniversiteye girebilmesiydi. Böylece çocuklar, emek piyasasýna yani çalýþma yaþamýna daha nitelikli emek gücü olarak girecek ve daha kolay iþ bulup, daha yüksek bir ücretle çalýþabileceklerdi. Baþka bir söyleyiþle çocuklarý kendileri gibi sýkýntý çekmeyecek daha refah içerisinde yaþayacaklardý. Soner’in ailesi gibi milyonlarca aile, eðitimi çocuklarý için daha iyi bir yaþamýn anahtarý olarak görmektedir. Zira kapitalist sistem, daha önceki sistemlerden farklý olarak insanlarýn toplumsal sýnýflar arasýnda geçiþ yapabileceði yanýlsamasý yaratýr. Örneðin köleci toplumda ya da feodal toplumda kölenin, serfin ya da köylünün aristokrasi içine girebilmesi mümkün deðildir. Oysa kapitalizmde “baðýmsýz” imiþ gibi görülen iþçi sýnýfýndaki bireylerin kiþisel azimle (Güncel tabiriyle performansla) yüksek gelirli ve statülü bir düzeye gelebileceði ve hatta burjuva sýnýfýna dahil olabileceði umudu verilir. Böylece burjuvazinin ve onun yüksek gelirli, yüksek statülü çevresinin sahip olduðu ayrýcalýklarýn bir baþarýnýn sonucu olduðu; bunlara ulaþamayýp emekçi sýnýf içinde kalanlarýn ise kendi tembellik ya da beceriksizliklerinin bir sonucu olduðu düþüncesi hakim kýlýnmaya çalýþýlýr. Bunun sonucunda da iþsizlik, yoksulluk, güvencesiz ve yoðun çalýþma gibi sorunlarla karþý karþýya olan emekçiler, bunlarýn sistemden deðil kendilerinden kaynaklandýðýný düþünür ve sistemi sorgulamazlar. Ýþte bu aldatýcý süreçte eðitim, baþarýnýn yani sýnýf atlamanýn bir aracýymýþ gibi gösterilir ve Soner’in ailesi gibi çocuklarý için daha iyi bir yaþam hayali kuranlarýn ödeme güçlerinin üzerinde de olsa eðitime daha fazla para harcamalarý saðlanýr. Böylece bir taraftan, metalaþan eðitim üzerinden birileri yüksek kârlar edinirken, diðer taraftan da bireysel kurtuluþ yolu arayanlarýn sistemi sorgulamalarý ve deðiþtirmek için mücadele etmeleri engellenmiþ olur. Geriye de hayal kýrýklýklarý, yaþanamayan çocukluk ve gençlik dönemleri, bireysel kurtuluþ masalýyla uyutulmuþ ve diðer emekçilerle rekabet ederek kurtulabileceðini zanneden bir toplum kalýr. Daha baþýnda olduðu yaþama son veren Soner ve Soner’in ailesinin yaþadýklarý, kapitalizmin ve onun eðitim anlayýþýnýn mengenesine sýkýþmýþ milyonlarca insanýn içinde bulunduðu durumun en acý biçimiyle görünür olmuþ halidir. Yani Soner’in ve ailesinin baþýna gelenler Türkiye’deki tüm emekçi ailelerin içinde bulunduðu durumu yansýtmaktadýr. Sistemin eðitim üzerinden oynadýðý bu oyunu fark edip, buna karþý mücadeleye giriþilmediði sürece de maalesef pek çok genç yaþam ya Soner gibi sonlanacak ya da hayal kýrýklýklarý ve acýlar içinde devam edecektir. (Evrensel) ÝSMAÝL SAYMAZ ÝSTANBUL - Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn, Hrant Dink cinayetinde kusur ve ihmalleri görülen polislere dair ön inceleme raporu uyarýnca Ýstanbul emniyetinde görevli biri amir, ikisi komiser, beþ polise soruþturma izni verildi. Kararda; polis memurlarý Bahadýr Tekin ve Özcan Özkan’ýn 17 Þubat 2006’da Trabzon emniyetinden gönderilen, Yasin Hayal’in Dink’e yönelik ciddi eylem yapacaðý kaydý sonrasýnda, ihbarda geçen Ümraniye’deki adrese gitmeyip, cinayeten sonra, gitmiþ gibi sahte tutanak tuttuðu saptandý. Müfettiþleri bu iki polisin ayný gün Fatih’te bir kiþiyi takiple de görevlendirildiðinin, dolayýsýyla iki iþe birden bakamayacaðýný kaydetti. Evraka paraf atan Komiser Volkan Altunbulak ve Komiser Ýbrahim Pala’nýn da soruþturulmasýna olur verildi. Yine ayný ihbar doðrultusunda, istihbarat gereklerini yerine getirmeyip Dink için ‘koruma’ önlemi alýnmasýný saðlamadýklarý kaydedilen Altunbulak, Pala ve Baþkomiser Ýbrahim Þevki Eldivan’ýn da soruþturulmasýnýn önü açýldý. Cerrah da listede... Ýstanbul Valiliði, ön inceleme raporu doðrultusunda, kentte görevli sekiz polis hakkýnda 12 Mart’ta soruþturma izni verdi. Ýl Ýdare Kurulu’nun 2 Nisan’da onayladýðý evrakta; eski Ýl Emniyet Müdürü Yardýmcýsý ve yeni Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, eski yardýmcýsý Þammaz Demirtaþ, eski Ýstihbarat Þube Müdürü Ahmet Ýlhan Güler, eski Ýstihbarat Þube Amiri Ýbrahim Pala, þubede görevli Baþkomiser Ýbrahim Þevki Eldivan, Komiser Volkan Altunbulak ve polis memurlarý Bahadýr Tekin ile Özcan Özkan hakkýnda ön inceleme istendiði kaydediliyor. Tutanaða göre, sekiz polis iki ayrý baþlýkta suçlandý. Ýlk suçlamaya göre; “Trabzon Emniyet Müdürlüðü, 17 Þubat 2006’da (Dink cinayetinden yaklaþýk bir yýl önce) Ýstanbul’u arayýp Yasin Hayal’in Dink’e yönelik ciddi eylem için Ýstanbul’a geldiði ve aðabeyi Osman’ýn çalýþtýðý Ümraniye’de bulunan bir fýrýna gittiði” yönündeki ihbarý ulaþtýrmýþtý. Ýstanbul Emniyeti, ihbar doðrultusunda 24 Þubat’ta Ýnsanýn evriminin daha önce keþfedilmemiþ bir halkasýna ait fosiller bulunduðu belirtiliyor. Güney Afrika’da yeni bulunan hominid türü, hem insansý maymunlarýn, hem de insanýn ilk atalarýnýn bazý özelliklerini taþýyor. Güney Afrika’da bir maðarada bulunan ve þimdiye kadar tanýmlanmamýþ iki insansý (hominid) fosilinin, kendi türümüz olan Homo sapiens’in evrimine ýþýk tuttuðu açýklandý. Keþfi yapan bilimcilerin ‘ Australopithecus sediba’ adýný verdikleri tür, soyumuz olan Homo cinsinin ilk türleriyle bazý ortak adrese gidildiði yönünde tutanak tutmuþtu. Ancak müfettiþler, adrese gittikleri belirtilen polis Tekin ve Özcan’ýn o gün saat 09.00’dan gece 01.00’e kadar Fatih’te bir kiþiyi takiple görevli olduðunu saptadý. Dolayýsýyla, “Ýki polisin Ümraniye’de tahkikat çalýþmasýný yapmadýklarý, 24 Þubat 2006 tarihli tahkikat raporunun bahsi geçen tarihte oluþturulmayýp baþka bir tarihte oluþturulduðu” sonucuna varýldý. Ayrýca, 11 Kasým 2005-31 Aralýk 2006’ya kadar polis memuru Tekin tarafýndan hazýrlanan 66 tahkikat raporundan 65’i Ýstanbul Emniyeti’nce kullanýlan VADÝ programýna kaydedildiði halde, sadece bu raporun kaydedilmediði belirlendi. Yine 65 rapora not düþülmediði halde sadece bu raporda Komiser Altunbulak ve Amir Ýbrahim Pala tarafýndan “Osman Hayal’in yerini tespit etmeye çalýþalým, Yasin’in geliþiyle ilgili duyarlý olalým” notu yazýldýðý, Ýstihbarat Þube Müdürü Güler’in de imza attýðý ifade edildi. Ayrýca, Altunbulak’ýn “Sorguladým” dediði halde Ýstihbarat Daire Baþkanlýðý’nýn LOG kayýtlarýnda 20 Þubat 2006’da ‘Hrant Dink’, ‘Yasin Hayal’ ve ‘Osman Hayal’ isimleriyle bir çalýþma yapýlmadýðý, Telefon Detay Kayýt Sistemi’nde Osman ve Yasin Hayal’ýn cep telefonlarýnýn sorgulanmadýðý belirtildi. Bu veriler ýþýðýnda Altunbulak, Pala, Tekin ve Özcan’ýn soruþturulmasýna olur verildi. özellikler taþýyan, iki ayakla dik yürüme becerisine sahip. Güney Afrika’nýn Witwatersrand Üniversitesi Yer Bilimleri Fakültesi ve Ýnsan Evrimi Enstitüsü araþtýrmacýlarýndan Lee Berger yönetimindeki bir ekipçe bulunan fosiller, türe ait neredeyse tam bir iskelet oluþturuyor. Berger, keþfin önemini “Bu fosiller bize insan evriminin yen bir bölümüne olaðanüstü ayrýntýlý bir bakýþ saðlýyor ve hominidlerin aðaca baðlý bir yaþamdan, toprak üzerinde yaþama kararlý bir geçiþ yaptýðý o kritik döneme bir pencere açýyor” sözleriyle Ýkinci suçlama baþlýðýnda ise; Trabzon’dan gelen ihbar doðrultusunda, Dink’ýn koruma altýna alýnmasý yönünde istihbarat gereklerini yerine getirmedikleri iddiasýyla Altunbulak, Pala’nýn yaný sýra C2 Kýsým Amiri Baþkomiser Ýbrahim Þevki Eldivan için de soruþturma izni verildi. Evrak, Ýstanbul Baþsavcýlýðý’na gönderildi. Ancak þüpheli polislerin Ýdare Mahkemesi’ne itiraz etmesi bekleniyor. Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu (BTK); Dink cinayetinde ihmalleri bulunduðu iddiasýyla Trabzon, Ýstanbul ve Ankara’da görevli polis ve jandarmalarla ilgili 19 Temmuz 2007’de soruþturma baþlatmýþtý. Üç müfettiþin 2 Ekim 2008’de bitirdiði raporda, aralarýnda eski Emniyet Ýstihbarat Daire Baþkaný Ramazan Akyürek’in de bulunduðu Trabzon ve Ankara’da görevli 19 polis hakkýnda ön inceleme yapýlmasýný karara baðlarken, Ýstanbul’u kusursuz buldu. Bu doðrultuda ön inceleme baþlatan Ýçiþleri Bakanlýðý, 9 Kasým 2009’da, polislere iþlem yapýlmasýna gerek görmedi. Fakat bu arada, BTK’nýn kusursuz bulduðu Ýstanbul’u da incelemeye koyuldu. Bunun üzerine BTK, Ýçiþleri’ni ön inceleme deðil, araþtýrma yapmakla, dolayýsýyla yetkisini aþmakla suçladý. Radikal dile getiriyor. BirGün Çözüm; TEKEL gibi Bir Kurumu Yeniden Oluþturmak. Türkiye tütün ve tütüncülüðü artýk çok uluslu þirketlerin elindedir ve bu þirketler kriminal örgütlerdir. ABD’de de Clinton döneminde sigara þirketleri haklarýnda kanser nedeniyle açýlmýþ davalarý ve bu davalarda haklarýnda verilmiþ olan milyonlarca dolarlýk cezalarýn engellenmesi için hükümete baþvurmuþlardýr. Ýstekleri 375 milyar dolarlýk tazminatý ödenmesi ve gizli arþivlerinin kamuoyuna açýlmasý koþuluyla kabul edilmiþtir. Ýnternetten artýk bu arþivlere girilebilmekte, þirketlerin insanlýða karþý iþlediði suçlarý izlenebilmektedir. Türkiye pazarýna girmek için hükümetlere verdikleri rüþvetler, TEKEL’in yaðmalanmasý için kimleri ve nasýl satýn aldýklarý bu belgelerin içindedir.(13) Dev sigara þirketlerinin kârlarýný artýrmak için insanlýðý hiçe sayan yöntemleri karþýsýnda 1990-1997 yýllarý arasýnda George Bush ve Bill Clinton dönemlerinde FDA (Gýda ve Ýlaç Kurumu) Baþkanlýðý yapan David A. Kessler, mali gücü çok yüksek olan ve parlamento üzerinde büyük etkisi olan sigara þirketlerinin kamulaþtýrýlmasýný ve sigara iþinin serbest ticarete konu olmaktan çýkartýlmasýný, çok sýký düzenlemelerle denetlenmesini önermek zorunda kalmýþtýr. Eðer bunlar yapýlamazsa sigara salgýnýnýn önlenmesinin mümkün olamayacaðýný söylemiþtir. Kessler demektedir ki: “ Tütün endüstrisinin gücüyle ilgili algýlarým, bana, sigara sorununun çözümü için, bu endüstrinin sigara satýþlarýndan para kazanmasýna izin verilmemesi gerektiðini gösterdi… Amacýmýz insan eliyle yaratýlmýþ sigara salgýnýný önlemekse böyle bir endüstri varlýðýný sürdürmemelidir… Meclis bu endüstri yerine kâr amacý gütmeyen ve sigara imalat ve satýþýný çok sýký düzenlemeler altýnda yapacak kamu kuruluþu oluþturulmalýdýr.”(14) Ne yazýk ki, hükümet Kessler’in bu sözleri söylediði tarihten sonra TEKEL’i özelleþtirdi. Tütün ve tütüncülüðümüzü kâr hýrsýyla insanlýða karþý iþlediði suçlardan sabýkalý þirketlere teslim etti. Hükümet sigara yasaklarýyla ve yüksek vergilerle, sigara salgýnýný engelleyebileceðini sanýyor. Hem tarihsel deneyimlerin gösterdiði, hem de þirketlerin kârlarýný artýrmak temelindeki politikalarý, sorunun bu yöntemlerle çözülemeyeceðini gösteriyor. Yapýlmasý gerekenler açýk ve nettir. Tütün ve tütüncülüðümüzü tekrar organize ederek sigara þirketlerini devre dýþý býrakmak ve TEKEL gibi bir kurumu yeniden oluþturmaktýr. Her yýl daha fazla insanýmýzý, küresel sigara þirketlerine kurban etmekten kurtaracak yol budur. Tütün üreticilerinin Örgütü: Tütün-Sen 24 Ocak 1980’de IMF uyum programýyla baþlayan tarýmdaki deðiþim süreci 1999 yýlý sonunda IMF ile imzalanan Stand-by antlaþmasý ve 2001 yýlýnda Dünya Bankasý ile imzalanan “Tarým Reformu Uygulama Projesi” ile devam etti. IMF, Dünya Bankasý, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün bitmeyen isteklerinin hepsi de benzerdi. Tarýmsal yapýnýn daðýtýlmasýný, çiftçilere saðlanan desteklerin ve sübvansiyonlarýn kaldýrýlmasýný, tarýmsal kitlerin özelleþtirilmesini, tarýmýn þirketleþtirilmesini istiyorlardý. Bu politikalarýn parçasý olarak Tütün Yasasý gündeme getirildi. Tütün Üreticileri Tütün Yasasý’nýn kendilerinin sonu olacaðýný hissediyorlardý. Onun için yasa çýkmadan önce 15 Eylül 2001 tarihinde Akhisar’da bir araya geldiler. Türkiye Tütün Üreticileri Kurultayý’ný yaparak Tütün Yasasý’ný tartýþtýlar. Artýk yaþanarak görülmüþ olan sonuçlarý o günden söylediler. Kurultaydan çýkan sonuç bildirgesi, kurultayda seçilen heyetle Ankara’ya taþýndý. Mecliste bulunan, bulunmayan bütün partiler dolaþýldý, milletvekilleriyle konuþuldu ve kurultayýn sonuçlarý sunularak yasanýn çýkarýlmamasý gerektiði anlatýldý. Ýlgili sendika, meslek kuruluþlarý ve derneklerden destek istendi. Ne yazýk ki, çiftçilerin dediklerini duymayan DSP-MHP-ANAP hükümeti Cumhurbaþkanýnýn vetosuna raðmen yasayý çýkardý. Yasa sonrasý TEKEL’in olmadýðý bir piyasada tütün ürecileri þirketlerle baþ baþa kalmýþlar devletin garantör rolü bile üstlenmediði sözleþmeli üretime mahkum edilmiþlerdi. Küresel dev þirketlerin karþýsýnda örgütlü olmak üreticilerin tek çaresiydi ve üreticiler 15 Nisan 2003 tarihinde Tütün Üreticileri Sendikasý’ný (Tütün-SEN) kurdular. Tütün-SEN köy köy dolaþarak tarýmda yaþanan deðiþimi, TEKEL’in özelleþtirilmemesi gerektiðini anlattý. Toplantýlar düzenledi, düzenlenmiþ toplantýlara katýldý. Binlerce bildiri daðýttý. Tütün Raporu hazýrlayarak TAPDK’ye, siyasi partilere ve ilgili kurumlara sundu. Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðýna Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu (Çiftçi-SEN) üyesi diðer üretici sendikalarýyla beraber gidip üreticilerin sorunlarýný anlattý. Çalýþma Bakanlýðýndan üreticilerin örgütlenmesi önündeki engellerin kaldýrýlmasý için üretici sendikalarýyla beraber talepte bulundu. “TEKEL’in özelleþtirilmesi kimin yararýna ?” baþlýklý broþürü hazýrlayarak ülkenin her yerinde daðýttý. 23 Mart 2006 tarihinde Kýrkaðaç’ta Kýrkaðaç Tütün Satýþ Kooperatifiyle birlikte Tütün Mitingi düzenledi. Düzenlenmiþ mitinglere katýldý. Tütün Sözleþmelerinde tek fiyat uygulamasýna karþý çýktý, alýcý firmalara noter kanalýyla ihtarda bulundu. TAPDK’ye konuyla ilgili baþvuruda bulundu… Tütün-SEN bunlarýn benzeri birçok eylemi ve etkinliði gerçekleþtirdi. Üretici Sendikalarý Baský Altýnda. Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara Ýliþkin Uluslararasý Sözleþme, Medeni ve Siyasi Haklara Ýliþkin Uluslar arasý Sözleþme, Ýnsan Haklarýný ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleþmesi (Ýnsan Haklarý Avrupa Sözleþmesi), Yeni bir Avrupa Ýçin Paris Þartý, Avrupa Birliði Temel Haklar Þartý gibi onaylayarak Türkiye’nin taraf olduðu uluslararasý sözleþmeler dayanak yapýlarak, üretici sendikalarý kurulmuþtur. Anayasanýn 90. Maddesi ile Türkiye’nin onayladýðý uluslar arasý insan haklarý sözleþmelerinin iç hukuka üstünlüðü kabul edilmiþtir. Ýç hukukta hüküm bulunmamasý veya varolan hükümlerin insan haklarý sözleþmeleri ile çeliþmesi durumunda insan haklarý sözleþmelerinin temel alýnmasý anayasal bir gerekliliktir. Türkiye’nin imza koyduðu insan haklarý sözleþmeleri ise herkes için “sendika hakký” tanýmaktadýr. Anayasal haklarýný kullanarak kurulmuþ sendikalar hakkýnda iç hukuk düzenlemesi olmadýðý için kapatma davalarý açýlmaktadýr. Tütün-SEN hakkýnda bir dava yetmemiþ Ýzmir Valililiði tarafýndan ayný nedenle ikinci dava açýlmýþtýr. Aslýnda iç hukuk düzenlemesi yapýlmamýþ olsa dahi kapatma davalarýnýn açýlmamasý gerekir. Hükümet bilerek iç hukuk düzenlemesi yapmayarak, sendikalarý baský altýnda tutmaktadýr. Çiftçilerin örgütlenmesini engelleyerek, tarýmsal üretimin þirketlerin eline geçmesini kolaylaþtýrmaktadýr. Doðal olarak, Myanmar ve Swaziland ile birlikte Türkiye Uluslar arasý Çalýþma Örgütü’nün (ÝLO) yýllýk konferanslarýnda sendikal haklar ve özgürlükler konusunda en kötü ülkeler listesine girmektedir. Hepsinden daha kötüsü ve acýsý aydýnlarýn, demokratlarýn, siyasi yapýlarýn ve hatta sendikal örgütlenmelerin vb.. çoðunluðunun dünya ve onun paralelinde Türkiye tarýmýnda yaþanan deðiþimi anlamamýþ olmalarý veya anlamak istememeleridir. Onlara göre de köylüler süreç içinde yok olmasý gereken kesimdir ve doðal akýþý içinde yok olmaktadýr. Sendika, çiftçiler için uygun bir örgütlenme modeli deðildir. Teorik gerekçeleri bulunarak anlatýlan düþüncelerin özü budur. Bu arada öðüt vermekte unutulmaz; “örgütlenecekseniz kooperatifler kurun”. Sendikalarýn ve kooperatiflerin ayrý ama birbirinin karþýtý örgütlenmeler olmadýðýný anlatmak yazýnýn konusu deðil. Sadece þunu söylemek yeterli, cumhuriyet dönemi boyunca çiftçilerin örgütlenmeleri hep devlet vesayeti altýnda kurulmuþtur, devlet tarýmdan çekilip çiftçileri þirketlerle karþý karþýya býrakýrken kendi vesayeti altýndaki örgütlenmelere dahi tahammül edememekte onlarý daðýtmaktadýr. Çiftçilerin ilk defa devletle olan baðlarý kopmakta, koparýlmaktadýr. Sendikalar çiftçilerin ilk baðýmsýz örgütlenme deneyimleridir. Yaprak iþleme müdürlüklerinden direniþ çadýrlarýna. TEKEL parça parça edilip yaðmalandý. Her parçasýnýn koparýlmasýnda yeterli bir direniþ örneði gösterilemedi. 1980’den sonra hükümet olanlar tütün ve tütüncülüðümüzü küresel dev sigara þirketlerinin denetimine sokacak, TEKEL’i yaðmalatacak kararlarý alarak rollerini oynarlarken, oyun bozulamadý. AKP hükümeti de diðerlerinin býraktýðý yerden þirketler lehine kararlar almaya devam etti; alkol bölümünü, sigara bölümünü, tuz iþletmelerini sattý, tütün fonunu kaldýrdý. TEKEL’in yeni adýyla tta’nýn son birimleri olan yaprak iþleme müdürlüklerini kapatýp, iþçileri 4/C kapsamýna alýp rolünü baþarýyla yerine getirmiþ olacaktý ki, oyun bozuldu. Ýþçiler direnmeye baþladý. AKP, belki de bunu her zaman ortaya çýkan, çýkabilecek olan küçük bir aksilik olarak düþündü. Ankara’ya gelen iþçileri polis vasýtasýyla susturup evlerine göndereceðini hesap etti. Öyle olmadý, Kýzýlay meydanýndaki polis müdahalesi direniþi daha da yükseltti. Ýþçiler artýk ana haber bültenlerinin ilk sýrasýnda yer alýyorlardý. Oyun bozulmuþtu. Oyun öyle bir bozulmuþtu ki; sadece hükümetin sihiri bozulmamýþ, mevcut sendikal yapýlar da sorgulanmaya baþlanmýþtý. TEKEL iþçileri, nasýl örgütlenip Ankara’ya geldiklerini çeþitli platformlarda anlattýlar. Bunlardan biri de Siyasal Bilgiler Fakültesindeydi. ”Ýþçiler, çeþitli þehirlerden otonom bir þekilde örgütlenerek Ankara yollarýna düþmüþlerdi. Çoðu zaman bu karar yetkili sendikanýn iþyeri temsilcilerine ve þubelerine raðmen alýnmýþtý.”(15) Ýþçiler kendi geleceklerini, kendi yaþamlarýný ilgilendiren önemli bir konuda, kendi sendikalarýnýn hiyerarþisini, iþleyiþini aþan kararlarý almýþlar, direniþi baþlatmýþlardý. Ýþçilerin direniþi ölü topraðýný atýyor, umudu yeþertiyor. Konfederasyonlar yan yana gelip, ortak eylem kararlarý alabiliyorlar. Direniþ sürüyor. Þu anda bile, gelecek özelleþtirilmelere karþý yürütülecek mücadelelere yol göstericiliðiyle büyük bir kazaným. Yeni Özelleþtirmeler Geliyor. Ankara’ya gelerek direnen Tekel iþçileri, Ankara’ya gelmeden önceki Tekel iþçileri deðil, artýk. Yine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) “kendi hikâyelerini anlatan iþçiler, daha önce fabrikanýn (TEKEL’in b.n) ya da farklý þehirlerdeki iþletmeleri kapanýrken sessiz kalmalarýnýn, Þeker ve SEKA özelleþtirilmeleri sýrasýnda mücadeleye destek vermemelerinin ne demek olduðunu, þimdi daha iyi anladýklarýný söylediler.”(15) Herhangi bir kurum özelleþtirilirken, özeleþtirmeye karþý mücadele tek baþýna kurumda yetkili olan sendikanýn öncülüðüne ve mücadelesine býrakýldýðýnda baþarý saðlanamadýðý artýk çok açýk. Diðer sendikalarýn ve özelleþtirme karþýtlarýnýn destek mesajlarý ve eylemleri de yetmiyor. Önce, özelleþtirmenin yapýldýðý yerdeki, özelleþtirilmeden etkilenecek olan yerel güçlerin mücadelesinin ortaklaþtýrmasý gerekiyor, giderek bu mücadeleye ülkedeki özelleþtirme karþýtlarýnýn eklemlenmesini saðlamak zorunlu hale geliyor. Örneðin, TEKEL’in özelleþtirilmesinde TEKEL çalýþanlarýyla, tütün üreticilerinin ortak mücadelesinin saðlanamamasý, TEKEL’in yok edilmesinin ayný zamanda insan saðlýðýný tehdit ettiðinin anlatýlarak halkýnda desteðinin alýnamamasý, yenilginin en büyük nedeni. Geç kalýnmýþ olsa dahi direnen tekel iþçileri özelleþtirmeler karþýsýnda izlenilmesi gereken yolu açýyor. Hükümet özelleþtirmelerde hýz kesmiyor. Baþbakan “ Devleti özel sektör gibi yöneteceklerini söylüyor. Sýrada olan þeker fabrikalarý ve ÇAYKUR özelleþtirmeleri karþýsýnda da o bölgedeki çay ve pancar üreticileriyle, fabrikalardaki iþçilerin mücadelesi ortaklaþtýrýlamazsa kazanma þansý yok. Örneðin, Çay Yasasý çýkarýlmaya, Çay üst Kurulu oluþturulmaya, çay borsasý oluþturulmaya çalýþýlýyor. Süreç, týpký tütün ve þekerdeki gibi geliþiyor. Eðer çaycýlýðýmýzýn küresel çay tekellerinin denetimine girmesi, ÇAYKUR’un özelleþtirilmesi istenmiyorsa, mücadeleye baþlamanýn ve bölgedeki yerel inisiyatifi oluþturulmanýn zamanýdýr. Sýra ÇAYKUR’un özelleþtirilmesine gelmeden Çay Yasasýnýn çýkarýlmasýna karþý ortak mücadele baþlatýlmalýdýr. Tütüncülüðümüzün ve TEKEL’in yok ediliþ süreci bu duruma iliþkin ibretlik derslerle doludur. Üstelik burada da yetkili sendika yine Tek Gýda Ýþ’tir ve üreticiler Çay üreticileri Sendikasý’nda (Çay- SEN) örgütlüdür. Son söz olarak: Tütün ve tütüncülüðümüzün, haklarýnda dünyanýn çeþitli yerlerinde iþlediði suçlar nedeniyle davalar açýlmýþ, cezalar almýþ dev sigara þirketlerine teslim edilmesi geri dönülmez yaralar açacaktýr. Baðýmlýlýk yapýcý özelliði artýrýlmýþ sigaralarý ürettiði artýk kanýtlanmýþ þirketlerin faaliyetlerinden, sigara yasaklarýyla korunmak mümkün deðildir. Sigara üretimi ve ticareti yine kamunun denetimine geçmelidir. Bunun için þirketler devre dýþý býrakýlarak TEKEL gibi bir kurum yeniden oluþturulmadýr. Tütünden anlayan Tekel iþçileri de bu kurumda istihdam edilmelidir. *Tütün Üreticileri Sendikasý Genel Baþkaný Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu Genel Sekreteri 1.Metin Ünal “Tütünün 75. Yýlý” Tütün Eksperleri Derneði Bülteni. Eylül-Ekim 1998 2.Tütün ve Kültür, Detlef Bluhm, Dost Kitabevi2001 3.Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr, Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006, Ekim 4. Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr, Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006, Ekim 5. Türkiye Tarýmýnda Kapitalizm ve Sýnýflar, Dr. Necdet Oral, Ziraat Mühendisleri Odasý2006 6. Türk Tütünü Ve Sigara Sanayi Üzerine Oyunlar, Sinan Vargý, T. Maden Ýþ Eðitim Yayýnlarý-2000 7.Tekel’in Özelleþtirilmesi Kimin Yararýna? Tütün Sen broþürü-2008 8. Tarladan Sofraya Tarým, Abdullah Aysu, Su Yayýnlarý-2002 9. Hürriyet Gazetesi, Merve Erdil haberi-2 Mayýs 2008 10.147 Yýllýk Tekel’in kalan son birimi de Yok Ediliyor!, Tütün Eksperleri Derneði Basýn Bildirisi, 8 Aralýk 2009, www.karasaban.net 11.Tekel iþçisini sefalete sürükleyen zihniyet, Tütün Fonu’nu kaldýrarak ülke tütüncülüðü, ekonomisi ve kamu saðlýðýna da zarar veriyor, Tütün Eksperleri Derneði Basýn Bildirisi, 31 Aralýk 2009, www.karasaban.net 12.Kriminal bir sektör olarak tütün endüstrisi, Cemil Ertem, Taraf Gazetesi, 29 Ocak 2010 13. Kriminal bir sektör olarak tütün endüstrisi, Cemil Ertem, Taraf Gazetesi, 29 Ocak 2010 14. Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr, Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006, Ekim 15.Þeker, Tekel ve Sendika, Yavuz Yýldýrým, www.radikal.com- 19 0cak 2010 Not: Bu yazý Tekel Ýþçilerinin Ankara’da 75 günü aþkýn eylemleri sýrasýnda yazýlmýþtýr. Bitti