neşet ertaş - Kırşehir Belediyesi
Transkript
neşet ertaş - Kırşehir Belediyesi
OCAK 2012 YIL:3 SAYI:4 Gönül bilmeyenler çoktur Bilmeyen de gönül yoktur Bilmiş ol ki gönül haktır Sakın ol ha kırma gardaş Bir Gönül Adamı NEŞET ERTAŞ Kırşehir Belediyesi yayın organıdır Her altı ayda bir yayınlanır ÜCRETSİZDİR Ana vatanımsın, baba yurdumsun Ozanlar diyarı şirin Kırşehir. Uzak kaldım gurbet elde derdimsin, Hasretin bağrımda derin Kırşehir. Feleğin yazdığı gara yazıynan, Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan, Kara kaşlarıynan, kara gözüynen, Aşık etti beni birin Kırşehir… Fotoğraf Mustafa BAĞ Hirfanlı Baraj Gölü v Önsöz İnş.Müh.Yaşar Kırşehir Belediye Başkanı JKBB Başkanı Bir Dortmund Hatırası BAHÇECİ 14 Ocak’ta Avrupa Kırşehirliler Derneği tarafından Dortmund’da düzenlenen Kırşehirliler Gecesi’ne katıldım. Son derece özenle hazırlanmış bir programdı. Öylesine yoğun bir ilgi ile karşılaştım ki kendimi Kırşehir’de gibi hissetim diyebilirim. Salonda 1000’e yakın insan olmasına rağmen bir okadar da dışarıda kaldı. Gurbetteki hemşerilerimiz ile böylesine bir gecede bir arada olmak benim için gerçekten çok onur vericiydi. Program sonrasında da hemşerilerimiz ile birlikte olma şansı bularak Almanya, Türkiye ve Kırşehir üzerine uzun uzun sohbetler ettik. İki günlük Almanya programım sonrasında ki izlenimlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Almanya’ya bir zamanlar işçi olarak giden hemşerilerimizin birçoğu gördüm ki artık kendi işlerinin patronları olmuşlar. Birkaç tanesinin işyerini gezme şansı buldum. Oldukçada gururlandım ve başarılarından mutlu oldum. 50 yıl önce giden nesille şimdiki arasında oldukça büyük farklar var. Bir zamanlar işçi olarak giden neslin çocukları kendi işlerini kurarken, onların çocukları da artık üniversite mezunu olmuş. Hemşerilerimizle yaptığım uzun sohbetLerde özellikle üzerinde durduğum konu çocuklarına asıllarını unutturmamalarıydı. Almanya’da doğup, oranın kültürü ile yetişen çocuklarımıza sılayı rahimi unutturmayın dedim. Çünkü Almanya’da bizi temsil edecek olan yeni nesil gençlerimiz; entegrasyon sorunu yaşamayan ve kim olduğunu nerden geldiğini unutmayan gençler olmak zorunda. Yaptığımız sohbetlerde gördüm ki Türkiye’nin son dönemde ki başarıları, gurbetçi hemşerilerimizi de oldukça gururlandırıyor. Türkiye’nin başarılarından oldukça mutlu olan gurbetçilerimiz, kendilerine olan güvenlerinin de arttığını söylediler . Devletimizin ekonomik ve siyasi başarılardan duydukları gurur beni de çok derinden etkiledi. Bundan sonrada hemşerilerimizin her türlü programlarında yanlarında olmak için söz verdim. Sadece Kırşehir’de yaşayanların değil, gurbetteki hemşerilerimizin de Belediye Başkanı olduğumu üstüne basarak söyledim. Güzel bir buluşmaydı. ALMANYA’DA GÖÇMEN, TÜRKİYE’DE ALMANCI Türkiye ile Almanya’nın yollarının kesişmesinin 50. yılındayız. Almanya ziyaretimin üstüne bu konuya da biraz değinmek istiyorum. 1961 yılında başlayan bu serüvende Kırşehir’de dâhil olmak üzere Türkiye’den de birçok vatandaşımız çalışmak için Almanya’ya gittiler. Unutmamalıyız ki; “Ne Türkiye, ne de Almanya tarihi, birbirinden bağımsız olarak anlatılamaz “- Almanya’nın ihtiyaç duyduğu iş gücünün büyük çoğunluğunu Türkiye’den sağlaması da işte bu ortak tarihin bir neticesidir. Artık ne Almanya Türkiye için ‘acı vatan’dır, ne de Türkler, Almanya için ‘göçmen işçiler’dir. Bizler, tarihin bizi her açıdan yakınlaştırdığı iki ayrı milletiz. Yıllarca gurbet diyarlarda göçmen, Türkiye ise Almancı olarak anılan vatandaşlarımız artık yeni kuşaklarla beraber yep yeni bir vizyona doğru ilerliyorlar. Bir zamanlar işçi olarak gittikleri Almanya’da artık işveren konumundalar. Yeni kuşak gençlerimizin ise birçoğu üniversite mezunu artık. Bu yüzden gurbetçi vatandaşlarımız her açıdan bizim Almanya’daki temsilcilerimiz. Özellikle AB‘ne uyum sürecinde vatandaşlarımızın üzerine çok büyük sorumluklar düşüyor. Ülkemiz için lobi çalışmalarını yapmak onların görevleri. Almanya AB’de önemli bir ülke, biz Türkler ise Almanya için önemli ve güçlü bir nüfusuz. Bunu unutmamalıyız. Bir zamanlar işçi olarak geldiğimiz Almanya’da artık kendi iş yerlerimizin patronuyuz. Meclislerde söz sahibiyiz. Çoğunluk olarak kaliteli ve eğitimli bir nüfusla Almanya’da varlığımızı ortaya koymalıyız. Ama bunu yaparken özümüzü asla unutmamalıyız. Memleketini bilen, tarihini bilen, dilini, dinini bilen ama yaşadığı yere uyumlu gençler yetiştirmek gurbetçilerimizin asli görevi olmalıdır. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR İÇİNDEKİLER 13 01 BELEDİYEDEN HABERLER 11 KIRŞEHİR AKTÜEL 17 OZANLARIMIZ 23 GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZ 27 ANILARLA KIRŞEHİR 29 YÖRESEL TATLARIMIZ 31 İLÇELERİMİZİ TANIYALIM 37 TARİHİ ESERLERİMİZ AĞALAR KONAĞI 39 KIRŞEHİR BÜYÜKLERİ ŞEYH EDEBALİ 42 TÜRKÜLERİMİZ VE HİKAYELERİ 44 GURBETÇİNİN SESİNDEN 45 ÖZEL RÖPÖRTAJ 47 EKONOMİ NEŞET ERTAŞ 37 MİSAFİR ODALARI ÇİRLEME VE AHİ PİLAVI MUCUR HAMİT YİĞİT KIRŞEHİRLİ USTALARIN ALTIN BİLEZİĞİ ONYX 06 31 4 YIL:3 SAYI: OCAK 2012 ur yenler çokt Gönül bilme nül yoktur gö de en Bilmey ır gönül hakt Bilmiş ol ki ma gardaş kır ha ol Sakın mı Bir Gönül Ada AŞ NEŞET ERT yesi yayın Kırşehir Beledi organıdır r bir yayınlanı Her altı ayda ÜCRETSİZDİR ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 39 19 47 Altı ayda bir yayınlanır Ücretsizdir OCAK 2012 Kırşehir Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi İnş.Müh. Yaşar BAHÇECİ Kırşehir Belediye Başkanı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Halil Çalışır Genel Yayın Yönetmeni İrem Çiğci Yayın Kurulu Kırşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Haber-Fotoğraf Murat Ciga Fatih Yorgancı 1.BASKI: 4000 Adet Kılıçaslan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti 08 Kazımkarabekir Cad No:39/10 İskitler/ANKARA Telefon: 0312 384 34 84 Fax: 0312 384 32 87 www.kilicaslan.com.tr e-mail: info@kilicaslan.com.tr ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Belediyeden Haberler DORTMUND’DA BAHCECİ COŞKUSU Avrupa Kırşehirliler Derneği tarafından Almanya’nın Dortmund şehrinde düzenlenen Bozlak Gecesinde BAHCECİ coşkusu vardı. B ozlak Gecesi’ne Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar BAHÇECİ ile birlikte Boztepe Belediye Başkanı Ramazan AYDIN, Kırşehir Belediye Meclis Üyesi Halil ASLAN, İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Eyüp TEMUR, Avrupa Kırşehirliler Derneği Başkanı Osman MULKİOĞLU, Kırşehirliler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ersan UMUCU, sivil toplum örgütü temsilcileri ile 1000’in üzerinde Kırşehirli hemşerimiz vardı. Sizler artık Almanya için umutsunuz… 2010 yılında kurulan Avrupa Kırşehirliler Derneği tarafından ilk defa düzenlenen 01 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR Kırşehir Bozlak Gecesi’nde bir konuşma yapan BAHÇECİ Avrupa Kırşehirliler Derneği Başkanı Osman MULKİOĞLU’na, düzenledikleri Bozlak Gecesi için teşekkür ederek; “ Kırşehir’in gelişmesi için mücadele verirken Avrupa’daki hemşerilerimizin çabalarını da takdirle karşılıyorum. 50 yıl önce hemşerilerimiz Almanya’ya büyük bir umutla geldiler, Ama bundan sonra inanıyorum ki, sizler Almanya için umut olacaksınız. Çünkü ne 50 yıl önceki Almanya aynı Almanya, ne de 50 yıl önceki Türkiye aynı Türkiye. Türkiye artık dünyada söz sahibi bir ülke konumuna geldi. Almanya’da yeni yetişen genç nesil eğitimde, teknolojide, ticari hayatta ve sosyal hayatın pek çok bölümünde artık daha etkin olacak” dedi. Kırşehirliler Bozlak Gecesi’nin eğlence bölümünde ise Grup Aydost’un eşliğinde sanatçılar Kazım KALAYCI, Serhan İLBEYİ, Bektaş ŞAHİN, Burhan ERTAŞ ve Aydın ÇEKİÇ sahne alırken, gecenin geç saatlerine kadar süren Bozlak Gecesi’nde Kırşehirliler bir an bile pistten inmedi. v Belediyeden Haberler İSPANYOL GÖNÜLLÜ KIRŞEHİR’DE Kırşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü olarak 1 Haziran 2011 tarihinde başvurusu yapılan GLOBAL VIEW - LOCAL TOUCH (GLOBAL BAKIŞ - YEREL DOKUNUŞ) isimli Avrupa Gönüllü Hizmeti (EVS) projesi 25 Temmuz’da Ulusal Ajans tarafından kabul edildi. P roje kapsamında 5 Ocak 2012 tarihinde İspanya’nın Almeria şehrinden Kırşehir’e gelen Cesar GONGORA isimli İspanyol gönüllü 10 ay boyunca Kırşehir’de sosyal projelerde yer alacak. Proje kapsamında gönüllü hem Kırşehir kültürünü tanımış olacak hem de İspanyol kültürünü tanıtacak. Lise ve üniversitedeki gençlere gönüllü hizmetleri hakkında bilgilendirme etkinlikleri yapacak. Böylelikle gençler Avrupa Gönüllü Hizmetini birinci ağızdan öğrenecekler. Gönüllümüz ile şehrimizde ki gençler birlikte çalışma ve deneyim paylaşma fırsatına sahip olacaklar. Kırşehir Belediyesi bu proje ile gençlik bilgilendirme hizmetlerinin kalitesini artırarak imkânı kısıtlı lise ve üniversite gençlerinin toplumsal hayata gençlik programları vasıtası ile uyum sağlamalarını amaçlıyor. AYDOST VE DOĞANIN RENKLERİ KİTAPLAŞTI Kırşehir Belediyesi kültürel hizmetlerine devam ediyor K ırşehir Belediyesi kültürel hizmetlerine bir yenisini daha ekleyerek, ‘Doğanın Renkleri Kırşehir’ ve ‘Aydost Kırşehir Türküleri’ adlı 2 adet kültür yayınını kültür hayatına kazandırdı. “ Doğanın Renkleri Kırşehir” adlı kitabın yazarı Mustafa Bağ ve “Aydost Kırşehir Türküleri” kitabının yazarı Fatih Yağmur’a emeklerinden dolayı teşekkür eden Başkan Bahçeci; “ Kırşehir Belediyesi Kültür Yayınları Serilerine daha nice güzel eserler kazandırmak için Belediye olarak elimizden gelen desteği vermeye hazırız ” dedi. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 02 v Belediyeden Haberler ATATÜRK TÜRKÜLERLE ANILDI K ırşehir Belediyesi, KI-FEM(Kırşehir Folklor Eğitim Merkezi ve Halk Oyunları Gençlik Kulübü) ve HAMOY (Halk Müziği ve Oyunları Araştırma Eğitim Gençlik Derneği)Derneği katkıları ile Atatürk’ün Kırşehir’e gelişinin 92. yılı 24 Aralık’ta Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türk Halk Müziği konseri ile kutlandı. Programın açılış konuşmasını yapan KIFEM Başkanı Hüseyin CİHANGİR, programın düzenlenmesinde emeği geçen başta Belediye Başkanı Yaşar BAHÇECİ olmak üzere herkese teşekkür ederek; “ Milli kültürümüzle bezenmiş güzel bir akşam geçirmenizi temenni ederim” diyerek sözlerini sonlandırdı. Program, HAMOY Başkanı Abdullah GÜNDÜZ’ün sunup yönettiği halk müziği şarkıları ile devam etti. Abdullah GÜNDÜZ program öncesinde emeği geçen ve destek veren herkese teşekkür ederek, cumhuriyetin ilan edilmesi sürecine kadar Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yaşadığı olayları ve başlattığı kurtuluş meşalesini şiirsel bir dille anlatarak, ATATÜRK’ün uğradığı illere ait türküleri, yönettiği koro ile birlikte seslendirdi. Konserin sonunda ise programın düzenlenmesinde emeği geçenlere plaketler takdim edildi. Günün anısına çekilen fotoğrafın ardından Atatürk’ün Kırşehir’e gelişinin 92. yılı nedeniyle düzenlenen program sona erdi. KIRŞEHİR’İN GELECEĞİ ÇOCUKLAR EĞİTİLİYOR Kırşehir Belediyesi’nin 2009 yılından bu yana sürdürdüğü Kentlilik Bilinci ve Çevre Semineri bu yılda ilköğretim okullarında devam ediyor. B aşkan Bahçeci Proje kapsamında bulunduğu seminerlerde; “ Belediye olarak her yıl düzenlemiş olduğumuz Kentlilik Bilinci konulu toplantılarımızı, sizlere daha güzel, daha temiz, daha yeşil bir şehir olmalıyı anlatmak için yapıyoruz. Bir şehrin geleceği 03 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR çocuklardır. Kırşehir’in geleceği de sizlersiniz. Eğer sizler bilinçli, bireyler olursanız yeşili koruyup, çevrenizi temiz tutarsanız daha güzel bir geleceğe doğru yürüyor olacaksınız. Unutmayın bu programlardan sonra artık hepiniz birer çevre gönüllüsüsünüz. Çevremizi temiz tutmaya önce okulumuzdan başlayacağız ” dedi. Kentlilik bilinci kapsamında her okula 2 kere gidilmek suretiyle toplamda 27 ilköğretim okulunda 54 program düzenlenmiş olacak. v Belediyeden Haberler BİLİNÇLİ SPOR İÇİN İMZALAR ATILDI Kırşehir Belediyesi Aile Yaşam Merkezi ve AEÜ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ile protokol imzalandı. K ırşehir Belediyesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ile protokol imzalayarak, yakın zaman içerisinde faaliyete geçecek olan Aile Yaşam Merkezi kursiyerlerine kişi- ye özel egzersiz ve spor programı hazırlayacak. Yakın zaman içerisinde faaliyete geçecek olan Aile Yaşam Merkezi’nde kursiyerlerin öncelikle Fizik Tedavi ve Reha- bilitasyon Merkezi’nde hangi spor dalına yatkın olduğu ve hangi sporları yapmaları gerektiği yapılacak kontrollerle belirlenecek. KIRŞEHİR’DEN ERCİŞ’E YARDIM ELİ Kırşehir belediyesi Erciş’e yardım elini uzattı K ırşehir Belediyesi, 23 Ekim Pazar günü 7,2 şiddetindeki depremin ardından gönderdiği paletli ekskavatörden sonra, büyük tüp, katalitik soba, battaniye, çadır, yorgan ve çeşitli giyecek malzemelerinden oluşan insani yardım malzemelerini de Erciş’e gönderdi. Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu ile birlikte Van ve Erciş’de bir dizi incelemelerde bulunan Başkan Bahçeci; deprem gibi doğal afetlere karşı tüm halkımıza ve kuruluşlara destek çağrısında bulundu. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 04 v Belediyeden Haberler AĞALAR KONAĞI’NIN 1 ADI, 111TADI VAR Ağalar Konağı yöresel yemeklerin tanıtılmasına ışık tutacak farklı bir mekân olacak. A ğalar Konağı Kültür Evi Kırşehir halkını ve dışarıdan gelen konukları artık daha farklı ağırlayacak. Tarihin içerisinde kültürün yemek aracılığı ile nasıl korunabildiğini ve bunun nasıl canlı tutulabildiği bu projeyle ortaya çıkacak. Ağalar Konağı yöresel yemeklerin tanıtılmasına ışık tutacak farklı bir mekân olacak. İlimize özel bir mekânın kazandırılacağı bu proje ile artık unutulmaya yüz tutmuş birçok yemeğimiz, bizim kültürel değerlerimiz olarak halkımızın ve konuklarımızın beğenisine sunulacak. Kırşehir’in 111 yöresel yemeğini bu ta- rihi konakta bulabileceğiz. İlerleyen zamanlarda ise Ahi ve Yaren sohbetlerinin yapılabilmesi için gerekli çalışmalar başlatıldı. HER MAHALLEYE BİR PARK lışmalara başlanan projede; 2 adet mahalle konağı, 1 adet kafeterya, büfe ve lavabolar, fıskiyeli süs havuzları, çocuk havuzları, çocuk oyun alanları, çim alanları, bitki gösteri alanları gibi birçok çalışma yer alıyor. Projenin bitmesi ile mahalle sakinlerinin hayatının ne kadar güzelleştiği de ortaya çıkacak. Yenileme ile ilgili olarak şu anda Kervansaray Mahallesi’nde bulunan çatı yapı parkı revize edilirken, mahalle konağının da temeli atıldı. K asım ayı içerisinde temeli atılan “ 14 Mahalleye 16 Park Projesi” mahalle halkından takdir toplamaya devam ediyor. Projede öncelikle hemen hemen hiç dinlenme ve nefes alma ortamları olmayan mahallere öncelik verildi. 14 Mahal- 05 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR leye 16 Park Projesi sürecinde, görünüşü eski olan parklarda da gerekli değişiklikler yapılarak halkın hizmetine yenilenmiş olarak sunulacak. Kırşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından yeni park alanları ve revize edilecek bölgeler belirlenerek ça- v Belediyeden Haberler KIRŞEHİR İÇİN YENİ BİR GELECEK Şehrimiz için önemli bir proje olan Kentsel Dönüşüm ile Bağbaşı yeni ve modern bir görünüme kavuşmaya hazırlanıyor. D epreme dayanıklı, modern binalarla şehirler kurmak gerektiğine inan Kırşehir Belediyesi TOKİ ile Kırşehir’e yeni bir soluk kazandırıyor. Sağlamlığı ve yapısal özellikleri dışında Kentsel Dönüşüm Projesi; mevcut şehrin yapısını ve burada yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği de düşünülerek inşa ediliyor. Kentsel dönüşüm projesi çağdaş ve bilimseldir Projenin planlama aşamasında sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları ve peyzaj mimarları gibi alanında uzman birçok sektör temsilcisi ile beraber çalışılarak sosyal hayatın her aşaması projeyle beraber düşünüldü. Çağdaşlığı, refahı ve halkın sosyal ihtiyaçlarını dikkate alına- rak kentsel dönüşüm projesi hayata geçiriliyor. Kentsel dönüşüm projesi nasıl işleyecek? Kırşehir Belediyesi ve TOKİ tarafından Bağbaşı Mahallesi’nde 480 dönümü kapsayan 2.666 konutluk Kentsel Dönüşüm Projesinin ilk etabı olan 768 konutun ihalesi 2011 yılı itibari ile yapılarak inşaatına başlandı. Önümüzdeki günlerde 2. Etabın 760 konutluk ihalesinin yapılması ile beraber 2013 yılının sonuna doğru konutlar hak sahiplerine teslim edilecek. Kimse mağdur olmasın 2013 yılı sonu itibari ile Bağbaşı’ndaki hak sahipleri tamamıyla yeni konutlarına kovuşacak. Geriye kalan konutla- rın da 2015 yılı itibari ile bitmesi hedefleniyor. 2. Etabın ihalesi ile birlikte hak sahiplerinin mağduriyetini önlemek için kira yardımı yapılacak. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile başlatılan Kentsel Dönüşüm Projesinde vatandaşların yüzde 97’si muvafakatnameleri imzaladı. Bağbaşı Mahallesi sakinlerinin çıkarlarını gözeterek 2009 yılında başlatılan projenin ilk etabı, mevcut bulunan yerleşkenin boş alanları olan Bağbaşı Stadyumu’nun üst kısımlarında 768 adet konutun inşaatı ile başladı. İkinci etapta yapılacak 760 konut için TOKİ’den ihale günü bekleniyor. 2013 yılı sonu itibari ile Bağbaşı’ndaki hak sahipleri tamamıyla yeni konutlarına kovuşacaklar. Geriye kalan konutların da 2015 yılı itibari ile bitmesi hedefleniyor. BAMBAŞKA BİR PAZAR YERİ İlimizde ki pazar yeri ve araç parkı sıkıntısını çözmek için başlatılan ‘’Kapalı Otoparklı Pazar Yeri’’ inşaatında sona doğru gelindi. İ l merkezindeki otopark ve pazar yeri sıkıntısını sona erdirecek olan proje çok amaçlı olarak 6.700 metrekarelik bir alan üzerine inşaa ediliyor. İlk etap inşaatı olan otoparkın tamamlanması ile 2. etap inşaatı devam eden Pazar Yeri Projesinin çelik konstrüksiyonların Kurulacak olan ses ve kamera sistemi ile hem daha modern hem de güvenli bir pazar yerinde vatandaşlar huzur ve güven içerisinde alışverişlerini yapacaklar. Sadece 2 gün değil, haftanın 7 günü kullanılabilecek bir düzeyde hizmete olanak veren bir düzenlemeyle inşaat edilen pazar yeri; mitingler ve konserler içinde farklı amaçlar da hizmet verecek. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 06 v Belediyeden Haberler KIRŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN YEREL BASINA EĞİTİM DESTEĞİ Kırşehir Belediyesince hazırlanan ve Ahiler Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen “Yerelde Basın Güçleniyor” adlı proje ile Kırşehir’de bulunan yerel basın çalışanlarına eğitimler verildi. 12 – 15 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimin ilk gününde TRT Haber Televizyonunda Yüzyılın Manşetleri adlı programı ile büyük beğeni toplayan Gülşen Gonca ERTUĞRUL tarafından diksiyon dersleri verildi. Eğitim programına Kırşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü başta olmak üzere Valilik, Ahi Evran Üniversitesi, Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birlik Başkanlığı, Ticaret ve Sanayi Odası ve İŞ-KUR gibi bazı kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra yerel basın da bü- yük ilgi gösterdi. Gülşen Gonca ERTUĞRUL tarafından verilen diksiyon ve sunuculuk konularındaki eğitim dersinin bir bölümüne katılan Belediye Başkanımız Yaşar BAHÇECİ, Kırşehir Belediyesi’nin basına verdiği değeri bir kere daha gösterdi. KIRŞEHİR’E YENİ BİR KARDEŞ ŞEHİR T ürkiye ve Avrupa’daki yerel yönetimler arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve belediyecilik uygulama- 07 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR ları konusunda bilgi ve deneyim paylaşması amacı ile oluşturulan projeye ilimiz Kırşehir’in dâhil olması ile İtalya’nın Sciacca Belediyesi ile kardeş şehir olduk. Ahilik Kutlamaları haftasın da Sciacca Belediyesi, Kırşehir Belediyesi’ni ziyaret ederek etti ve iki belediye arasında kardeş şehir protokolü imzalandı. İlk olarak Ahilik Kutlamaları’na katılan Sciacca Belediyesi heyeti, kutlamaların ardından Kırşehir’in tarihi mekânlarını, Ahi Evran Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkeznii, Kırşehir Jeotermal A.Ş. ve Termal Otelleri gezerek şehrimizin jeotermal potansiyeli hakkında bilgiler aldılar. Ayrıca İtalyan Heyet’e dış ihracatları ile şehrimizde önemli bir yer tutan Petlas ve Çemaş fabrikaları da gezdirildi. Heyete 24 Eylül 2011 Cumartesi günü Kırşehir Belediyesi Ağalar Konağı Kültür Evi’nde yöresel bir akşam yemeği verildi. Yemeğe Belediye Başkanımız Yaşar BAHÇECİ, Sciacca Belediye Başkan Yardımcısı Carmelo BRUNETTO, Kırşehir Belediye Meclis Üyeleri, Sciacca Belediye Meclis Üyesi Verenerda PAPİSARDİ, Sciacca (Şakka)’lı İş Adamı Paolo La BELLA, Birleşmiş Milletler’den Proje Sorumlusu Ferhan ERİM ve Proje Asistanı Oya OTMAN yer aldı. v Belediyeden Haberler BALKANLARA KIRŞEHİR ÇIKARMASI Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin önderliğinde Kırşehir Belediyesi Meclis Üyeleri tarafından 21–26 Temmuz tarihleri arasında yapılan Kosova ve Makedonya gezileri Balkanlarla Kırşehir arasında dostluk köprülerini kurdu. K osova’nın Priştine ve Prizren şehirleri ile Makedonya’nın Üsküp Şehrine bağlı Saray Belediyesi’ne ya- pılan ziyaretler sonrasında tarihi, kültürel ve ekonomik anlamda karşılıklı işbirliği çıktı. Programın ilk gününde Kosova’nın Başkenti Priştine’de Türk Büyükelçiliği ziyaret edildi. Türk Büyükelçiliği’nin ziyaretinin ardından Kırşehir Heyeti, Kosova’nın Prizren şehrine bağlı olan bölgenin tek Türk Belediyesi Mamuşa’da Domates Festivali’ne katıldı.Mamuşa ziyaretinin ardından Makedonya’nın Üsküp Şehrine bağlı Saray Belediyesi’de ziyaret edilerek iki belediye arasında Kardeş Şehir Anlaşması imzalandı. 4 gün süren Makedonya ve Kosova ziyareti, Üsküp kentinde yapılan tarihi gezinin ardından sona erdi. Kosova,Priştine I Muratın Türbesi ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 08 v Belediyeden Haberler Üsküp,Saray Belediyesi,Kırşehir Belediyesi Kardeş Şehir imza töreni Kosova,Prizen,Mamuşa Belediyesi Domates Festivali 09 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Belediyeden Haberler Prizen Kosova Büyük Elçisi Songül Ozan Ziyareti ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 10 v Kırşehir Aktüel AHİLİK KUTLAMALARINA COŞKULU TÖREN Türk Esnaf ve Sanatkârının Piri Ahi Evran-ı Veli’nin insani ve ahlaki felsefesini yaşatmak, geliştirmek ve yaymak amacıyla Kırşehir merkez olmak üzere bütün yurtta çeşitli etkinliklerle 19 – 24 Eylül 2011 tarihleri arasında kutlanan 24. Ahilik Haftası ve Esnaf Bayramı kutlamaları bu yılda büyük bir coşkuyla geçti. K utlamaların son gününe Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil ÇİÇEK, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI, İçişleri Eski Bakanı Abdulkadir AKSU, TESK Başkanı Bendevi PALANDÖKEN, Kırşehir Protokulu, 80 ilin Esnaf Odaları Başkanları, TESKOM Temsilcileri, Kosova Üsküp, Mamuşa ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Güzelyurt Belediye Başkanları ile Halk Oyunları Ekipleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, oda ve dernek başkanları, daire müdürleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Kortej yürüyüşü ile başlayan 24. Ahilik Kutlamaları; Kırşehir Belediyesi Mehter Takımı gösterisi ile Ahi Stadyumuna kadar sürerken, kortejde yer alan Kıbrıs Güzelyurt, Kosova Üsküp ve Mamuşa’dan gelen halk oyunları ekiplerinin gösterileri ile renklendi. 11 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Kırşehir Aktüel Ahilik’in bütün dünyada tanınmasının, bir değerler sistemi olarak insanlık âleminin önüne yeniden sunulmasının çıkış mahfeli Kırşehir’den başka bir yer olamaz! K ırşehir Belediye Başkanı Yaşar BAHÇECİ yaptığı açılış konuşmasında; “İlimize gelen bütün misafirlerimizi tüm Kırşehirliler adına Anadolu’nun Merkezi, Evliyalar ve Ozanlar Diyarı, Ahilik’in Başkenti Kırşehir’e hoş geldiniz diyorum. Bugün burada 93 yıllık ömrü hep çalışarak geçmiş, Anadolu İnsanı’nın ruhuna maya çalmış, Anadolu’nun Türkleşmesine ve bu toprakların bize kalıcı vatan haline gelmesi için mücadele etmiş, Ahilik Teşkilatları’nı kurarak tüm esnafın piri olmuş Ahi Evran-ı Veli Hazretlerini anmak için toplandık. Ahilik’in bütün dünyada tanınmasının, bir değerler sistemi olarak insanlık âleminin önüne yeniden sunulmasının çıkış mahfeli Kırşehir’den başka bir yer olamaz! Ahilik; yalnızca Türk insanının değil, bütün dünya toplum- larının örnek alması gereken bir insanlık ve ahlak sistemidir. Ben her daim kapısını açık tutan Ahi Evran-ı Veli’yi daha iyi anlamak için, onun ruhunu solumanız için her yıl ahilik kutlamalarına sizleri tekrar davet ediyor, saygılarımı sunuyorum” dedi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI ise “ Ahilik’in manevi meclisi olan güzel Kırşehir, cömert halkıyla, kadınıyla erkeğiyle yüzyıllardır Ahilik’i canlı tutup yaşatmış, böylece hem ülkemize hem de insanlığa büyük bir hizmette bulunmuştur” dedi. Son olarak konuşan TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’te çok anlamlı olan bir haftada Kırşehirli hemşehrileri ile bir arada olmaktan oldukça mutlu olduğunu dile getirdi. Konuşmaların ardından Ahilik kültürün- de kalfalıktan ustalığa geçişi sembolize eden şed kuşatma geleneğinin canlandırıldığı törende, yılın Ahisi seçilen terzi Hayati ÜNSAL’a Ahilik kaftanı giydirildi. TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İçişleri Eski Bakanı Abdulkadir AKSU’ya Ahilik Kaftanı giydirilerek, şed kuşatıldı. Ahilik Kutlamaları kapsamında on esnafa yemin ettirilerek Ahilik Belgesi verildi. Törenin sona ermesinin ardından Ahi Evran-ı Veli’nin Türbesi ziyaret edilerek dualar okundu. Ayrıca protokol, Ahi Çarşısı yanında bulunan Ahi Sokağı’nı da gezerek buradaki esnaflara hayırlı bol kazançlar temennisinde bulundu. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 12 v Kırşehir Aktüel AKILLI PEK HİKÂYE “ Pekmez Akıllılar Şirketi’nin ” Genel Müdürü Fatma Yıldırım; “ Kırşehir’de yöremiz ile özdeşleşmiş pekmez ve ceviz ürünleri çeşitli konseptler halinde sunmak istedik. Hem ilimizin tanıtımı için hem de hediyelik tarzda sürekli bir üretim sağlamak adına başlattığımız bu girişim KOSGEB Yeni Girişimci Desteği ile hayata geçti ” diyerek Akıllı Pekmez’in hikâyesini bizlerle paylaştı. 13 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Kırşehir Aktüel KMEZİN ESİ ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 14 v Kırşehir Aktüel Nasıl oluştu bu marka? Kırşehir insanı ile özdeşleşmiş ve Anadolu insanının kıvrak zekâsını temsil eden “Pekmez Akıllı” ifadesi başta olmak üzere “Akıllı Pekmez” dışında onlarca markanın tescili yapılmış olup, ürünler bu iki ana başlık adında piyasaya çıkarılacak. Ayrıca tescili yapılan şirketin ismi de “Pekmez Akıllılar Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” olarak belirlenmiştir. Pe ki bu çalışmayı yaparken nasıl bir konsept belirlediniz? Ürünler şu anda 11 çeşit konsept ve iki çeşit set halinde hazırlanıyor. Satışa sürülen ana ürünler; pekmez, köftür, kuru üzüm, ceviz ve ceviz içi, pestil ve cevizli sucuk olarak belirlendi. Yani ana ürünler yöremiz ile özdeşleşmiş pekmez, ceviz ve bunların türevlerinden oluşuyor. Ürünler evlerin ihtiyacını karşılamaya 15 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR yönelik olmayıp, tamamen kurumsal ve V.İ.P özel hediyelik tarzında sunulacak. Nasıl bir tasarım ve ambalaj düşündünüz? Ürünlerimizin hepsi özel tasarım logolar altında, yine özel tasarım ambalajlar içinde yer alıyor. Pekmez Türkiye’de ilk kez cam kavanoz dışında İtalya’dan ithal edilen özel cam şişelerde satışa sunulacak. Diğer ürünler, ahşap, kraft karton ve nostaljk metal kutularda paketlenecek. Ambalajların tamamı doğal ahşap, sağlıklı cam ve kraft kartondan üretildi. Ürünler son derece sağlıklı ve hijyenik bir ortamda paketlenerek Gıda Kontrol Laboratuarında tahlilleri yapıldı. Firmamız Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 14.09.2011 tarih ve G400250 nolu kayıt numarası ile Gıda Kodeksine Uygun olarak imal ve paketleme yaptı. Firmamız ticari düşüncenin yanında ilimizin tanıtımı ve sosyal sorumluluk projelerine de önem veriyor. Bu projeler kapsamında ilimizdeki bağcılığın geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak olup bu konu ile ilgili hazırlıklarda tamamlandı. Bağcılık, üzüm ve pekmez üretiminin artırılması ve ilimizi bu konuda marka şehir yapma konusunda bir takım hazırlıklar yapılmakta olup, süreli yayınlar için çalışmalarımız tamamlandı. Kısa bir süre sonra, Pekmez Çocuk ve Hikâyeleri ile Pekmezli ve cevizli yemek tarifleri kitabımızda piyasaya sunulacak. Ayrıca yılda iki kez “Akıllı Pekmez” adında sektörel bir dergi yayınlamayı hedefliyoruz. Web sayfamız ve kataloglarımızda tamamlanmak üzere. Ayrıca Facebook’da “akıllı pekmez” sayfamızda şu anda sosyal paylaşım ağı içerisinde yer alıyor. v Kırşehir Aktüel BİR KIRŞEHİR EFSANESİ UÇAN OSMAN Almanlar’ın Çılgın Türkü O sman Büyüksaraçoğlu 1949 yılında Kırşehir doğmuş. İlkokulu cumhuriyet İlkokulunda, Ortaokulu ve Liseyi o zamanların Erkek Sanat Okulu denilen teknik lisenin taş tesviye bölümünde tamamlamışdır. Daha sonra Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik okuluna kaydolan Büyüksaraçoğlu aynı zamanda Ders Aletleri Yapım Merkezinde de çalışmaya başlar. Hayata bakışı biraz çılgın olan Osman Bey ani bir karar vererek okulu bırakıp işçi olarak Almanya gider. İşte hikâyede burada başlıyor… Almanya’da bir biçerdöver fabrikasında işe başlayan Osman Bey. Alman bir senatör ile arkadaşlık kurmaya başlar. Bu arkadaşlık onun uçuşla tanışma serüveninde bir başlangıçtır. Beraber birçok uçuşa katılırlar. Hava yelkenlisi ile yapılan uçuşlarda herkes paraşüt kullanırken, Osman bey uçuşlarda paraşüt kullanmadığı için Alman gazeteleri kendisinden ÇILGIN TÜRK diye bahseder. Yıl 1975 ve Türkiye’ye dönüş yapar. An- cak uçmak aşkı artık Kırşehir’de devam edecektir. Kırşehir’de de hava yelkenlisi ile uçuşlara başlar. Herkesin o kadar çok ilgisini çeker ki ünü Türkiye’ye yayılır. O zamanların tek televizyon kanalı olan TRT’den spiker Çetin Çeki Kırşehir’e gelerek uçuşunu TRT’de yayınlar. Uçan Osman olarak Türkiye’de ün yapar. Birçok gazete haberlerini manşetten verir. İşte Osman Büyüksaraçoğlu’nun Uçan Osman olarak Kırşehirlilerin hafızasına kazınmasın yapmasının hikâyesi böyle. KADIN ÇİFTÇİLER YARIŞIYOR BİLGİ VE PROJE YARIŞMASI İlimizi temsil eden GARİP bölge 3.üncüsü oldu. 81 ilde 2004 yılından itibaren düzenlenen “Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması”nın il finali Mart ayında Kırşehir’de gerçekleştirildi. Final de yarışan 12 kadın çiftçimiz içerisinde Akpınar’ın Alişar Köyünden yarışmaya katılan Elmas GARİP birinci olarak bölge finaline gitmeye hak kazandı. Nisan ayında da Karaman’da gerçekleşen finale ilimizle birlikte Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara, Antalya, Eskişehir, Karaman, Konya ve Nevşehir illerinden de birçok kadın çiftçi katıldı. Yarışmada ilimizi temsil eden Elmas Garip ise üçüncü oldu. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 16 v Neşet Ertaş Bir Gönül Adamı Ozanlarımız Kendi edip kendi bulanlar, seher vakti çalınan yar kapıları, çıkagelen gözleri sürmeliler, yine bir laf duyup beli kırılanlar, görülmeyi görülmeyi ne güzel olan gözeller, iki baş bir yastıkta uykuyu neyleyen gözler, gelinlerin geçtiği köprüler... 1960’lı yıllardan beri, sadece halk arasında değil ciddi müzik çevrelerinde bile büyük bir hayranlıkla dinlenen NEŞET ERTAŞ, tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen; şanı - insanın yüreğine işleyen türküleriyle- tüm Türkiye’ye dağılmış bir saz ve söz üstadır. 500’e yakın beste yapan sihirli parmakların sahibidir. Muharrem Ertaş Ay Dost Deyince yeri göğü inleten, gönül dostu bir babanın evladı Neşet Ertaş. Bozkırın ortasında 1938’de Kırşehir’in Çiçekdağ İlçesinde Kırtıllar’da dünyaya gelir. Muharrem ERTAŞ’ın beşinci evladıdır. Daha yedi yaşında yöre düğünlerinde oyun oynarken buluverir kendini. “Yağmurlu Büyükoba, Hacelobası, Kırtıllar, İkibikli, Tezrek, Barak, Kırıksoku, Keskin, Kırıkkale, Yerköy ve Çiçekdağı... 17 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR “ derken bir ömür geçmiştir yoksulluk, gurbet ve ayrılıklarla. Anası Keskin’in Hacelobası köyünden Döne, babası Yağmurlu Büyükoba’dan Muharrem Ertaş... Anadolu halk müziğinin yaşayan efsanesi, Abdal Müziğinin son temsilcisi. Kendisini doğuran topraklar olan KIRŞEHİR’e hasretiyle; “gör ki neler geldi bu garip başa” diye başlar türkülerine gurbet ellerde. Garip, gurbet acısını hissettikçe basar sazının teline. Anadolu’nun bağrından çıkan bu saz ve söz üstadı; Kırşehir’den Ankara’ya, oradan da gurbete uzanan bir hayat yaşar. Kırşehir’den çıkan Garip Neşet 1960’larda artık tüm Türkiye’nin tanıdığı ve sevdiği bir sanatçıdır. Anadolu’nun hüzünlü sesinden söylenen içli bozlaklar Türkiye’nin yüreğine işler. Neşet Ertaş’ın ‘’Neden Garip Garip Ötersin Bülbül’’ adlı ilk plakı 1957 yılında Şençalar Plak’dan çıkar. İlk plağının çıkmasından sonra Neşet Ertaş Ankara’ya gelir ve sahne hayatı burada devam eder. Ankara’ da adına türküler yazacağı Leylayla tanışır ve evlenir. Yedi yıl süren bu büyük aşk ne yazık ki biter. Baba Muharrem Ertaş başından razı değildir bu evliliğe zaten. Ve oğlu Neşet’e aşağıdaki ağıtı yazmıştır. Evvelden tutmadın Neşet sözümü, Öksüz koydun yavruları, kuzunu… Alma dedim göçebenin kızını, Son pişmanlık fayda etmez evladım, Almasaydın Bolulu’ların kızını, Son pişmanlık fayda etmez evladım, Küsmedim Neşetim, kahrettim sana… Baban değilmiydim, sormadın bana, Olan olmuş yavrum, ne deyim sana Sen aklını yitirmişsin evladım. Kırşehirdeki Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş Heykeli v Baba Muarrem Ertaş’ın sözlerine çok içerleyen Neşet’de üzüntüsünü sazının tellerine döker. Aşkı kimden aldın, sevgiyi kimden, Aslı bozuk deme, gel şu insana Soracak olursan, eğer ki benden, Aslı bozuk deme, gel şu insana. Yazımızı felek yazar, mevladan değil Senin dediklerin, a dost evladan değil Her hata suç bende, Leyla’da değil Aslı bozuk deme, gel şu insana. Söylediği yanık bozlaklarla meşhur olan Ertaş’ın, 1978’de geçirdiği bir rahatsızlığın etkisiyle sıhhati bozulmaya başlar ve parmakları sazın teline vurmaz artık. 1979’da kendini Almanya’da kardeşinin yanında bulur. Sağlığına kavuşmasıyla birlikte sanatına Almanya’da devam eder. Yirmi üç yıl ülkesine olan hasretle gurbet ellerde çalar. Sözünü, müziğini aynı anda düşünerek yaptığı o derin bozlaklarının sayısını bile bilmeyen Neşet Usta; Türkülerinden eksik etmeği “ GARİP “ mahlasını şöyle açıklar. “Soyadı yokken bize Garipler derlermiş. Gerçektende biz garip, yani ezilmiş, hor görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır. O gariplik bende kaldığı için garibim diyorum” der. BOZLAĞI; Feryat, Ağıt olarak tanımlar. Gönül yaralarından sonra türkülerinin ana konusu; Allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti olacaktır artık. “Âşık Veysel’in de dediği gibi benim sadık yârim gara topraktır. Gözünen görülen, e!inen tutulan, yediğimiz içtiğimiz, canımız topraktır. Bu toprağın en güzeli insandır, insanların en güzeli de anamız ve yârimizdir. İnsanı seven insan; Hakkı sever, bizde o Hakkın aşığıyız. Şüphesiz ki ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz bir tek Allah’ tır. Allah hepimizi eşit yaratmış. Haksızlık, cana gıyma, düşük görme Ozanlarımız olmasın. Allah’tan geldik Allah’a gideceğiz. Cehalete hatırlatabildimse mutluyum “ diyor Neşet ERTAŞ. Yunus gibi, Hacı Bektaş gibi gönül idi onunda bütün derdi. Gönüller yapmaya gelmişti dünyaya… Şu garip halimden bilen işveli nazlım, Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen… Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm, Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen… Bir başka türküsünde: Küstürdüm gönlümü güldüremedim, Baharım güz oldu, yazım kış oldu. Gönüle yârini bulduramadım, Baharım güz oldu, yazım kış oldu. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 18 v Ozanlarımız “ Ben halkın sanatçısıyım ” Ö yle alçak ve yüce bir gönüle sahiptir ki Bozkırın Tezenesi; Demirel zamanında kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını “ hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık gibi geliyor “ diyerek teklifi kabul etmez. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluktur der. Halkın kendisine verdiği büyük destekle Neşet Ertaş yaşayan bir efsane olmuştur. UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi olarak kabul edilir. 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştür. Neşet Ertaş Kırşehir’de 19 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Ozanlarımız NEŞET ERTAŞ KİTABI, Bayram Bilge Tokel “ Kimdir Neşet Ertaş? Sarısözen’in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece “Kırşehirli Mahalli Sanatçı” olarak bilinen Neşet Ertaş’ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun sazınn ve sesinin insanı büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarım asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medyatik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köşe bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağrışımlarına pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu “Garip” insanı tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor. Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir “yaşayan efsane”; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu... Neşet Ertaş’ın bir iki cümlede özetlenebilecek resmi biyografisi bize belki sadece ipuçları verebilir. Onun “1938 yılında Kırtıllar Köyü’nde Döne’den doğma Muharrem Ertaş’ın oğlu” olduğunu; Kırşehir, Yozgat ve Keskin’in çeşitli köylerinde ge- çen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından, 15 yaşında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmekte olduğunu bilmenin fazla bir anlamı olmayabilir. Neşet Ertaş’ı tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasım bilmeyi gerektirir ki burada hemen karşımıza, Neşet Ertaş’la en rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından olan babası Muharrem Ertas karşımıza çıkar. İşte Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta ile adeta Anadolu’daki en olgun seviyesine erişen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır. 1960’lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevreleninin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş’ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş’tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali’den de ayrılır. Bir başka söyleyişle onun sanatı için, başta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dâhil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir. Neşet Ertaş’ın sanatı hayatı ile hayatı sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikâyesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatım “Garip” mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta işi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse farketmedi bile. Babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de farke- den olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile. Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni baştan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları “dejenerasyon” ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bile öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o şekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık. Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hâkimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek. Neşet Ertaş’ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir. “ ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 20 v Ozanlarımız Bir sanatçıyı anlamanın en iyi yolu yaşam hikâyesini kendisinden dinlemektir. 1960’lı yıllar da yazdığı bir şiirinde hayatını şöyle anlatır Neşet ERTAŞ. Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana, Kırtıllar köyünde geldin dediler. Babama Muharrem, anama Döne Dediysen Ata’yı bildin dediler. Dizinde sızıydı anamın derdi, Tokacı saz yaptı elime verdi. Yeni bitirmiştim üç ile dördü, Baban gibi sazcı oldun dediler. O zaman babamdan öğrendim sazı, Engin gönül ile Hakk’a niyazı. O yaşımda yaktı bir ahu gözü, Mecnun gibi çölde kaldın dediler. Zalım kader devranını dönderdi, Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi. Babam saz çalarken bana zil verdi, Oynadım meydanda köçek dediler. Anam Döne İbikli’de ölünce, Tam beş tane öksüz yetim kalınca… Beşimiz de Perişan olunca, Babamgile burdan göçek dediler. Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru, Bu hali görenin yanıyor bağrı Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı, Bunlara bir ana bulun dediler. Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık, Bize ana yok mu diyerek sorduk. Adı Arzu dediler bir ana bulduk, İşte bu anadır buldun dediler 21 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Anılarla Kırşehir En küçük kardaşı kayıp eyledik, Onun için gizli gizli ağladık. Üstelik babamı asker eyledik, Yine öksüz yetim kaldın dediler. Zalım kader tebdilimi şaşırttı, Heybe verdi dalımıza devşirtti. Yardım etti Yerköy’üne göçürttü, Biraz da burada kalın dediler. Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik, Babam saz çalarken biz çümbüş aldık. Kırşehir’e varınca kemanı çaldık, Aferin arkadaş çaldın dediler. Yarin aşkı ile arttı hep derdim, Babamı bir yere dünür gönderdim… Başlık çok istemişler haberin aldım, İstemiyor yârin seni dediler. Kırşehir’de yedi sene kalınca, Düğün düzgün hepsi bize gelince… Burada herkese yer daralınca, Ankara’ya gider yolun dediler. Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum. Epeyce eğleştim evinde kaldım, Yüz lirayı verip bir yatak aldım, Etti isen böyle buldun dediler. Bir ev kiraladım münasip yerde, Kaldı kavim gardaş hep Kırşehir’de… Bu aşk hançerini vurdu derinde, Çaresini bulamazsan ölün dediler. Yârin aşkı ile döndüm şaşkına, Arada içerdim yârin aşkına, Canan acımaz mı garip dostuna, Buna da içeriye alın dediler. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 22 v Gelenek ve Göreneklerimiz ANADOLU KÖYLÜSÜNÜN MİMARİSİ VE GELENEKLERİYLE DIŞA AÇILAN KAPISI KIRŞEHİR’DEN BAZI“MİSAFİR ODALARI” Türk Misafirperverliğinin Anadolu Mimarisinde yer alan en ilginç örneklerine ülkemizin çoğu kasaba ve köylerinde rastlamak mümkündür. Anadolu’nun bütün köylerinde yaşayan geleneklerimizden bir tanesi de köy misafir odalarını çalıştırmak ve Allah rızası için bunları yaşatmaktır. Köye dışarıdan gelen yabancı konukları ağırlamaya ve köy halkının boş zamanlarında toplanarak hoşça vakit geçirmelerine vesile olan köy misafir odaları bir bakıma Zaviyelere benzemektedir.Bunları birbirlerinden ayıran nokta ise zaviyelerin geliri bol olması, Köy misafir odalarının ise belirli bir geliri olmaması. Bu odalar, hali vakti yerinde, diğer bir deyimle; ekmeği aşı yenir insanların çabaları ile kurulup geliştirilmiştir. Anadolu’da köy halkı yazın tarlada çalışır, soğuk ve uzun kış günlerinde ise köy odalarında sohbet ederek ve halk hikâyeleri anlatarak geleneklerini yaşatmaya çalışırlar. Köye gelen yabancıyı veya misafiri ortada bırakmak ayıp sayılır ve köy odası olan birisi mutlaka buyur 23 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR ederdi. Hatta çoğu zaman misafirsiz yemek yemez, misafir gelmediği zamanlar “acaba bir kusurumuz mu varda bizim odaya misafir gelmiyor “ diye yorum yapılırdı.Bundan dolayıdır ki, Anadolu misafirperverliğini nereye giderseniz gidin hiçbir yerde görmek mümkün değildir. Geleneklerin artık ikinci planda kaldığı günümüzde Anadolu’nun bazı köşelerinde hala gelenekleriyle kendi hayatını devam ettiren yerleşim yerleri mevcuttur. Araştırmamızın yapıldığı Kırşehir Merkeze bağlı Dedeli, Değirmenkaşı, Saraycık, Ecikağıl, Karaboğaz, Kuruağıl Köyleri ve Ulupınar Kasabasındaki Köy Misafir Odalarının işleyiş şekli ve mimari özellikleri ve sosyal hayattaki rollerine geçmeden söz konusu yerleşim yerleri ile ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. 2004 yılı Ekiminde görüşme ve tespit yöntemiyle Araştırma yapılan köyler Kırşehir merkeze bağlı ve ilin Güneybatısında yer almaktadır. Köylerin il merkezine ortalama uzaklıkları 35 km’dir. Köyler aynı zamanda Orta Kızılırmak hav- zasına yakın olduğu için “bucak köyleri” veya Kırşehir’e göre ırmağın diğer tarafında olduğu için “öteki geçe” köyleri diye anılmaktadır. Bu köylerde yaşayan toplam nüfus 5 bin civarındadır. Ayrıca, bu köylerden Dedeli Hacıahmetli,Ulupınar ve Değirmenkaşı Sarıalili (Sarallı), Saraycık, Ecikağıl, Karaboğaz ve Kuruğıl köyleride Karacakürt (Garaca Kurt) aşiretine mensuptur. Bu köylerimiz tarımsal ekonominin gereğine uygun olarak tarım yapılan arazilere kurulmuştur. Bütün Türk milletinde olduğu gibi misafir severlik köyde daha önemli bir olgudur. Geçmişten gelen bir vasiyetle köy odaları yaşatılmıştır.Yakın zamana kadar kim gelirse gelsin ve kim olursa olsun Tanrı misafiri olarak kabul edilir ve mümkün olan her türlü ikram yapılırdı. Burada misafir odaları iki bölümde incelendi.Birinci bölüm bu odaların mimari özellikleri .İkinci bölümde ise bu odaların sosyal hayattaki önemi. MİMARİ ÖZELLİKLERİ Orta Anadolu köylüsünün misafire duyduğu saygının ve önemin araştırmanın yapıldığı köylerde mekâna yansımış olduğu tespit edilmiş olup, köy odalarının biçimlenmesinin yapısal karakterinde bu düşünce tarzının etkili olduğu görülmüştür. Araştırmanın yapıldığı köylerde köy odaları bulundukları yerlerin köy evlerine benzemesine karşılık farklı tarzda inşa edilmiştir. Köylünün asıl oturduğu yerden ayrı, yani günlük yaşamın dışında bir yer olan köy odası, asıl evdeki aile içi münasebetlere karşılık toplumsal ilişkilerin kurulduğu, insanların birbirleriyle tanışıp kaynaştığı yerlerdir. Köy odalarının bağımsızlığı, mimari yapısı görselliği onu diğer evlerden ayırmaktadır. Örneğin; köylerdeki evlerin yerden yüksekliği en az 50 cm iken, köy odalarının yerden yüksekliği ahırsız- v larda 1 m ile 1,5 m, ahırlılarda 2 metreye kadar olabilmektedir. İç mekânlarda odanın genişliği ve yüksekliği normal oturma odalarına göre daha geniş olduğu gözlemlenmiştir. Yer olarak genelde bir mabeyn ve oturma odasından meydana gelmektedir. Oturma odasının giriş kapısının sağında ve solunda araştırmanın yapıldığı köylerde “Tahtabaş” diye tabir edilen üzerine misafirlerin yatacağı yatakların dizildiği, altına ise odanın ihtiyaçlarında kullanılan süpürge, kürek gibi malzemelerin konulduğu ahşaptan 70-80 cm yüksekliğinde odanın genişliğine göre kare biçiminde yapılmış bir mekan vardır. Bu bazen tek taraflıda olabilmektedir. Tek taraflı olan odalarda ayrıca gusülhane ve cağ denilen yerler bulunmaktadır. İç ve dış ilişkilerin yoğunlaştığı alanlarda yer alan pencere kenarları içeriden dışarıyı görecek şekilde oturmaya elverişli biçimde düzenlenmiştir. Pencerenin yerden yüksekliği 1 metre civarındadır. Burada oturma şekli iki diz üzerinedir. Ayrıca daha rahat oturma şekli olarak, sol dizi dikerek sağ dizin üzerine oturmaktır. Köylüler odalarını güzel göstermeye düşkün insanlardır.Köy odalarının dört bir duvarına halı, kilim, seccade ve lambalık çakarlar.Resimli takvimler ve aynalarla da süslenir.Eğer oda sakini zen- gin ise yere halı, giriş bölümüne de kilim serilir.Oturma bölümünde eşya olarak basma veya halı örtülü minderler, işleme örtülü yastıklar ve yataklar bulunmaktadır.Bu odalarda masa ve sandalye kullanılmaz.Duvarda ince malzeme dedikleri çay, kahve, şeker,gibi malzemeleri muhafaza etmek için gömme dolap bulunur.Odanın duvar kenarına sıra ile yöremizde halı dokuma yastıkların ünlü olması nedeniyle ile 40x90 ebadında içi kamış dolu yastık dizilir.Yastıkların üzerine işlemeli örtüler serilir.Daha sonra odanın köşesine basmadan veya halıdan 90x90 ebadında minderler döşenir. Odalarda orta alan boş bırakılır.Oturulacak yerle orta alan arasında 5 cm yükseklik olur.Burası yemek yeme, namaz kılma ve soba kurmak amacıyla kullanılır. Köye gelen satıcılar, yolda kalmış yolcular için kullanılan yataklar tahtabaş denilen tahtadan yapılmış dolabın üzerinde veya özellikle bu iş için yapılmış yüklüklerde muhafaza edilir. Bu yataklar araştırmanın yapıldığı yörede “kat” olarak ifade edilir.Bir odada en az iki kat yatak bulunur.Kat ise yastık, yorgan ve döşekten oluşmaktadır. Kısacası köy odalarına sahipleri tarafından büyük özen gösterilir. Bu odalar dıştan basit, içten bakıldığında ise işçilik, malzeme ve iç mekan düzenlemesi bakımından köy evlerine göre daha kalite- Gelenek ve Göreneklerimiz li yapıldıkları gözlenmiştir. En basit köy odası mabeyn ve misafir odasından ibarettir.Ahırlı odalar yörede çoğunluktadır.Kızılırmak’ın kıyısına yakın olan köy odalarının hepsi ahırlıdır.. Dışarıdan mal satmak amacıyla gelenler daha çok ahırlı odaları tercih ederler.Bu odalar onları yaptıranların adlarıyla anılır.Örneğin; araştırmanın yapıldığı Dedeli Köyünde; Hacı Bilal’ın Odası, Rüstemin Hüseyin’in Odası, Goca Muhdarın Odası, Hacı Mahmud’un Odası, Ulupınar Kasabasında; Yörük Bektaş’ın Odası, Hatıpların Odası, Abişlerin Odası, Gır Ahmet’in odası, Saraycık Köyünde; Musa Kahya’nın Veli’nin Odası, Celal Kahya’nın Odası, Muhtar Ali’nin Odası, Hacı Halil’lerin Odası, Karaboğaz Köyünde; Şıh Hacı Ahmet’in Odası, Avşar Kahyanın Odası, Hüseyin Kahyanın Odası, Lomen Kahyanın Odası, Ecikağıl Köyünde; Mılla İbişin İbrahimin Odası, Şükrü Ağanın Odası, Omar Ağaların Odası, Çopurların Duranın Odası, Kuruağıl Köyünde; Naziğin İsmail’in Odası, Mılla Veli’lerin Odası,Keçebaş İbrahimin Odası, Torun Osman’ın Odası, Hatıpların Odası, Değirmenkaşı Köyünde; Hacı Omarların Kaya Oda, Devecilerin Odası, Çolak Mustafa’nın Odası, Gasımın Odası ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 24 v Gelenek ve Göreneklerimiz KÖY ODALARININ SOSYAL HAYATTAKİ ÖNEMİ Araştırma yapılan her köyde hemen hemen her sülalenin bir odası bulunmaktadır. Bunların ısıtma masraflarını ve odaya gelen misafirlerin günlük yeme içme ve yatma gibi masraflarını bu oda sahipleri karşılamaktadır. Oda sahibi odasında misafiri olsun veya olmasın 25 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR günün erken saatinde odasının kapısını açmaktadır. Gecenin geç saatlerine kadar bütün misafirlerini ve yakınlarını burada kabul etmektedir. Köyde erkekler gündüz işlerini bitirdikten sonra bu odalarda toplanırlar, bazen bütün gün ve hatta gece yatsı namazına kadar burada otururlar. İhtiyarlar birbirlerine hatıralarını anlatır, gençlerde birbiri aralarında alçak sesle konuşurlar. Kız çocukları ve kadınlar odalara dışarıdan geen misafirde olsa alınmazlar. Düğünler ge- nelde bu odalarda olur. Düğüne gelen misafirler bu odalarda ağırlanır. Buralarda ayrıca gelip gideni çok olan odalara “müşterisi çok odalar” tabiri de kullanılır. Müşterisi çok olan odalar genellikle hoş sohbet insanların geldiği odalardır. Odalarda tüm hizmetler odaya gelen gençler ve oda sahipleri tarafından verilir. Köy Odaları halk kültürünün yaşatılması ve alışverişine sahne olan en önemli mekânlardır. Bu odalarda küçüklü büyüklü her yaştan insan toplanır. Bilgili ve hünerli kişiler bildiklerini ve hünerlerini ortaya koyarlar, diğerleri ise bunlardan faydalanırlar.Oyunlar, eğlenceler düzenlenir, İncili Çavuş, Keloğlan masalları vb. masallar ve halk hikayeleri anlatılır.Köyde olan olaylar burada değerlendirilir ve eleştirilir.Kısacası Anadolu köylüsü odasının kapısını sürekli açık tutarak misafirperverliğini, toplum hayatına verdiği önemi ve insana olan saygısını göstermektedir. v Köy Odaları köy içindeki aileler arasında karşılıklı yardımlaşmayı sağlayan en önemli unsur olmuştur. Buda köydeki kültürel kalkınmayı sağlamış, bu sayede gelenekler muhafaza edilmeye çalışılmıştır.Bu kanı ile de köy odaları için, Türk toplumunda kültür alışverişine sahne olan, gelenek ve göreneklerin sergilendiği ve toplum kalkınmasına katkıda bulunan önemli mekanlardan olduğunu söylemek mümkündür. Toplumsal ilişkilerin güçlendirildiği ve Anadolu köylüsüne özgü olan köy odaları, günümüzde yerleşim birimleri arasında ulaşım mesafesinin ortadan kalkması ve modern hayat tarzının etkisi ile yaşama şeklinin değişmesi sonucu yok olmuştur. Artık günümüzde fonksiyonlarını yitirmiş ve geleneksel özelliklerini kaybetmişlerdir. Halen mevcut olanlar ise başka amaçlarla kullanılmakta, karşımıza depo, eski malzeme odası olarak çıkmakta ve bakımsız bir halde yıkılmayı beklemektedirler. Yalnızca Değirmenkaşı köyünde odalardan bir tanesi yıkılmamış ve halen dışarıdan gelen misafirlere yatmak amacıyla hizmetini sürdürmektedir. Araştırma yapılan köylerde 1970’li yıllara kadar köyün büyüklüğüne Gelenek ve Göreneklerimiz göre en az 5 tane oda bulunmasına karşılık günümüzde bunlar karşımıza geleneklerden ve işlevlerinden uzak Köy Konağı olarak çıkmaktadır.Artık köye gelen resmi görevlileri köy muhtarı kendi evinde, satıcılarda günü birlik gelip gitmektedir. Ülkemizde köylünün günlük yaşantısı günün şartlarına bağlı olarak hızla değişmektedir. Köy insanı kahvehanelere alışmış, bu insanları artık o masalların anlatıldığı, eğlencelerin düzenlendiği ve oyunların oynandığı odalara çekmek mümkün görünmemektedir. Ayrıca müşteri bulduğu sürece de kahvehaneleri kapatmak çözüm olmasa gerek. Çünkü bunlardan birisi kapansa diğeri açılmaktadır. Araştırmanın yapıldığı bu köylerimizde ve tüm köylerde geleneklerin yaşatılması amacıyla kahvehanesiz köy konaklarının köy odalarının yerini alması kanısındayım... Kırşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Halil ÇALIŞIR* ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 26 v n e t ş i m ç e G Anılarla Kırşehir Kareler Osm 27 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR gi ı Mitin kbaş an Bölü v Anılarla Kırşehir örünüm enel G irden G Kırşeh Eski B uğday Pazar ı Şimdiki İş Bankası Önü da Anılar Şimdiki Belediye otoğraf ş Bir F Kalmı Binasını n Önü ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 28 v Yöresel Tatlarımız ÇİRLEME MALZEMELER ½ kg nohut (akşamdan tuzlu suda ıslanmış ) 1 kepçe zeytinyağı 1 kg kuşbaşı et 3-4 adet büyük kuru soğan 1 kaşık domates salçası 1 kg çekirdekli kuru kayısı (haşlanmış) Tuz, baharat 1 su bardağı üzüm pekmezi Yöresel HAZIRLANIŞI Kayısı kurusu az su ile ateşte şişirilir. Düdüklüye zeytinyağı konularak ince ince kıyılmış soğanlar yağda pembeleştirilir. Et ilave edilir ve parpıllanır. Akşamdan ıslatılmış nohut ilave edilerek pişirilmeye devam edilir. Daha sonra kuru kayısı ve pekmez ilave edilerek bir taşım kaynatılır ve üzerine eritilmiş tereyağı dökülerek servis edilir. 29 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Tatlarımız Yöresel Tatlarımız AHİ PİLAVI MALZEMELER 1 adet ortaboy patlıcan 2 adet sivri biber 2 adet domates 2 kase bulgur 2 kaşık tereyağ 1 kaşık salça Baharat ve tuz HAZIRLANIŞI Tereyağ eritildikten sonra ince ince doğranmış patlıcan ve biber kavrulur. Üzerine doğranmış domatesler ilave edilir. Daha sonra bulgur eklenerek kavrulmaya devam edilir. Salçası da ilave edilerek üzerine et suyu konulup pişirilir. Arzu edilirse sulanmamış kuru yufka ekmek siniye konularak pilav üzerine dökülerek servis edilir. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 30 Mucur v İlçelerimizi Tanıyalım M ucur’un adı ile ilgili çeşitli rivayetler anlatılır. Bir zamanlar ilçenin merkezinde hiçbir evin bulunmadığı, insanların mağarada yaşadıkları ve Hıristiyan oldukları, aynı zamanda ilçenin 5 kilometre kuzey batısındaki “Kuzilin” denilen aşılık mevkiinde ise Müslüman Türklerin oturduğu söyleniyor. İşte burada yaşayan Hıristiyanların reisine mücrim denildiği ve Mucur adınında mücrimden dönüştürüldüğü de iddialar arasında. Mucur; doğusunda Nevşehir, batısında Kırşehir, kuzeyinde Boztepe, güneyinde Kızılırmak ile çevrili yol güzergâhında bulunan turistik zenginliğe sahip Nevşehir’e açılan bir kapı konumundadır adeta. Çok eski ve köklü bir tarihe sahip olan Mucur’un civarındaki höyükler ve mağaralar, ilçenin çok eski bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koyuyor. Mucur havalisindeki eski yerleşim birimlerinin varlığı Kırşehir gibi Mucur’un da Hititlerin, Friglerin ve Perslerin hâkimiyet sahası içinde yer aldığını göstermektedir.. 31 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v İlçelerimizi Tanıyalım Mucur Seyirlik Oyunları ile tanınmıştır… Mucur, Kırşehir’in folklor bakımından en canlı bölgelerinden biridir. İlçe, özellikle seyirlik oyunlarıyla tanınmıştır. Yörede Koca Oyun, Demir Atma, As-Kes, Sin Sin, Bulgur Dövme, Menevşe, Mustafam, Yeşil Yaprak, Bir Ok Attım, Çek Deveci Develeri oyunları belli başlı oyun ve türkü adlarıdır. Düğünlerde ve eğlencelerde de güreşler yapılır. Bu oyunlardan birkaçı şöyledir. Koca Oyunu Arap denilen (yüzü is veya kazan karasıyla karartılmış birisi) kadın gibi giydirilmiş iki erkek, köy veya mahalle odasına getirilir. Koca denilen ihtiyara teslim edilir. Bir ara arap dışarı çıkınca, def ve kaşıkla “Menevşe biter, bahar, yaz geldi aman aman” türküsü söylenerek arap oynatılmak istenir. Arap önce razı olmaz, sonunda razı edilir. Arabın sırtına kalın bir baş yastığı bağlanır. Orada bulunanlardan bazıları ellerine değnek alarak, arap daha hızlı oynasın diye sopalarla vurmaya başlarlar. Bu oyun genellikle eski düğünlerde oynanırdı. Sin-Sin Oyunu Düğünün birinci ve ikinci gecesi oynanan bir oyundur. Köyün veya mahallenin gençleri toplanıp ortaya ateş yakarlar. Gençlerden biri ateşin etrafında sırtı ateşe dönük vaziyette davul ve zurnanın çaldığı havaya uygun ritmik hareketlerle dönmeye başlar. Başka bir genç elinde kayışıyla veya tekme ile ona vurmak için atılır. Öndeki genç kendisine vurdurmamak için kaçar. Sonradan oyuna giren genç ateşin etrafında aynı hareketleri yapar. Oyun böylece devam edip gider. Bu oyunun en önemli özelliği hem ritmik hareketleri becermek, hem de rakibi olan oyuncuyu saf dışı etmektir. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 32 v İlçelerimizi Tanıyalım Bir Turizm Cenneti Mucur Turizm açısından olağanüstü güzelliklere sahip olan Mucur’un yeterli tanıtılmaması ve turizm konusunda gerekli yatırımların yapılmaması üzücü bir konudur. Yeraltı şehri, mağaraları, inleri, Seyfe Gölü, türbeleri ve kilometrelerce uzanan zümrüt yeşili vadisi, iç ve dış turizm açısından bulunmaz güzelliktedir. Dünyada eşine rastlanmayacak kadar güzel ve büyük yeraltı şehiri turizme açılmayı beklemektedir. - Mucur Yeraltı Şehri - Keişlik - Kilise (Manastır) - Uyluk ve Kabadurak Şehir Kalıntıları - Aksaklı Kilisesi ve Kalesi - Aşlık Mağarası - Yeniceköy İnleri - Yeşil Vadi (Mucur) Yer altı Şehirleri Turizme Açılmayı Bekliyor İlçenin pek çok yerinde mağaralar bulunmaktadır. 1973 yılında Belediyece yol inşaatı çalışmalarında bulunan bir mağara ağzının takip edilmesi sonucu buranın büyük bir yeraltı şehri olduğu anlaşılmış, yapılan temizlik ve ışıklandırma çalışmaları sonucu turizme açılmıştır. Tamamı sit alanı ilan edilen Solaklı Mahallesi’ndeki bu şehir üç katlıdır. Yer kotundan 9-10 metre aşağıdadır. Tek giriş kapısı vardır. İçinde 36 adet oda, 16 tane mangal taşı, 3 kuyu bulunmaktadır. Burada Kapadokyalıların yaşadığı sanılmaktadır. Bölgede bulunan fosillerin incelenmesi sonucu burada MÖ 2000 yıllarında hayat olduğu anlaşılmıştır. Hacıbektaş, Ihlara Vadisi ve Kapadokya güzergâhında bulunan ilçedeki yeraltı şehri turizmin açılmaya çalışılmaktadır. Kilise (Manastır) Mucur’un Solaklı Mahallesi’nde Manastır Semtinde evlerin altında bir kilise vardır. O semt adını bu kiliseden almıştır. Yağlı boya resimlerle süslü olan kilise bakımsızlık yüzünden boyaları dökülmüş ve samanlık olarak kullanılmaktadır. Yine o semtte oyma pek çok inler vardır. Aflak Baba Türbesi Bu türbe ilçenin Altınyazı (Aflak) Köyündedir. İçinde yazılı mezar taşı vardır. Restore edilen türbe görülmeye değerdir. Mucur Aflakbaba Türbesi 33 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR Mucur Kepez Yeraltı Şehri v İlçelerimizi Tanıyalım Mucur Aksaklı Kilisesi Mucur Kepez Yeraltı Şehri Mucur Merkez Yeraltı Şehri ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 34 v İlçelerimizi Tanıyalım Seyfe Gölü Seyfe’de 182 kuş türü Seyfe Gölü, dünyada nesilleri azalan flamingo kuşlarının konakladığı bir yerdir. Gölde, dünyanın en büyük flamingo topluluklarından biri (320 bin adet) barınmaktadır. Ayrıca 480 binden fazla çeşitli türden kuşların bulunduğu bu alan Milli Park alanı haline getirilmiştir. Göl, sonbaharda yüz binlerce ördeğin konaklama alanıdır. Seyfe Gölü’nde beslenen ve konaklayan diğer önemli kuş türleri; çamurcunlar, pelikanlar, balıkçıllar, yağmurcunlar, kazlar, kılıç gagalar, martılar, bababanlar ve sumrulardır. İlkbaharda gölün doğusundaki adacıklarda bu kuşlar başta olmak üzere çeşitli türlerden binlerce kuş yuva yapmaktadır. Ayrıca Malya Tarım İşletmeleri alanında toy, turna gibi büyük kuşlar da barınmaktadır. Seyfe Gölü çevresi, sonba- 35 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR harda leyleklerin önemli toplanma alanlarındandır. 50 ayrı kuş türünün kuluçkaya yattığı, 182 kuş türünün barındığı “Kuş Cenneti”ne yaklaşık 25 kuş türü de göç sırasında uğramaktadır. Seyfe Gölü içindeki en güzel görüntüler Seyfe Köyü yakınlarında bulunan höyükten izlenmektedir. Ayrıca Seyfe’nin Badıllı Mahallesinden de göl kenarına kadar gelip gölün güzelliğini ve flamingoları seyretmek mümkündür. Ayrıca, yaz ayların da flamingolar gölün birçok kesiminden seyredilebilir. v İlçelerimizi Tanıyalım Mustafa Kemal Mucur’da Mondros Ateşkes Antlaşması’yla birlikte Anadolu yer yer batılı emperyalistler tarafından işgal edilince tedirginlik bütün yurtta olduğu gibi, Mucur’da da baş göstermiştir. Vatanın, emperyalistlerden kurtarılması ve tam bağımsızlığı için İstanbul’dan 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi ile birlikte Erzurum ve Sivas Kongrelerini tamamladıktan sonra ileride Cumhuriyetin temellerinin atılacağı Ankara’ya gitmek üzere yola çıkmıştır. Aralık 1919 sonlarıyla Ocak 1920 başlarında Tokat ve Erbaa bölgelerinde, Alevi yurttaşlardan bazılarının özel amaçlı kişi ve kuruluşların kışkırtmasıyla, Rum soyguncularla işbirliği yaptıkları, onlara maddi ve manevi yardımlarda bulundukları öğrenilmişti. Mustafa Kemal, 2 Ocak 1920’de Mucur Askerlik Şubesi Başkanlığı’na durumu bildirerek, Bektaşi Çelebisi Cemalettin Efendi’nin ve Baba Salih Efendi’nin gerekli uyarma ve müdahalelerde bulunmalarının sağlanmasını diledi. Askerlik Şubesi Başkanı Sadık, ilgililerle temasa geçerek, Hacı Bektaş-ı Veli Çelebisi Cemalettin Efendi’nin duruma el koymasını istedi. Mustafa Kemal, Ankara’ya gelirken Çelebi Cemalettin Efendi’yi ziyaret ederek büyük bir saygıyla karşılanmış, yurdun düşmanlardan temizlenmesi için anlaşmıştır. Belediye Başkanı Nuri Efendi, Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta bundan böyle İstanbul Hükümeti’ni tanımadıklarını, Ankara’ya geçerken Mucur’a uğramalarını istemiş, Kemal Paşa da gönder- diği telgrafta, Mucur’a uğrayacağını bildirmişti. Mustafa Kemal’in Kayseri’den hareket ettiğini duyan Mucur ileri gelenleri, civar köylere haber göndererek Paşa’nın karşılanmasını istediler. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, Mucur Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin 350’ye yaklaşan üyesi, karşılama için yola çıktı. Kaymakam Cevat Bey ile halk, Kurugöl’e kadar yolun iki tarafına dizilerek, coşku içinde Mustafa Kemal Paşa’yı beklemeye başladı. Biraz sonra yolda üstü açık üç otomobil belirdi. Öndeki otomobilde bulunan Paşa, karşılayıcılar arasında okul öğrencilerini görünce heyecanla arabadan indi, öğrencilerden birinin elinden tutarak halk ve öğrencilerle birlikte hükümet binasına kadar yürüdü. Mustafa Kemal ve arkadaşları 22 Aralık 1919 Pazartesi günü saat 8.30’da Mucur’a geldiler. Kafile, hükümet konağına gelince, konağın girişinde Müftü İsmail Hakkı Efendi uzun bir dua yaparak Allah’tan başarı ve yardım diledi. O gece kendisine ayrılan Hükümet Konağı’nda kalan Mustafa Kemal Paşa, gece, ilçenin ileri gelenleriyle bir durum değerlendirmesi yaptı. Ülkenin kurtarılması yönünde onları bilgilendirdi. Ertesi günü Hacıbektaş’a gitmek için hazırlık yapan Mustafa Kemal, arabasına binmek için ilçenin caddesinde ilerlerken, yolun iki tarafına toplanan halk, kendisine sevgi gösterisinde bulunuyordu. Çanakkale’de onunla çarpışmış bir er Hükümet Binası önünde O’nu görünce askerce selâm vermiş, sonra ellerine sarılmıştı. Çanakkale gazisi erin Anafartalar Kahramanı’na “Ne olacak hâlimiz?” dercesine bakmasını halk, yaşlı gözlerle izlemişti. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 36 v Tarihi Eserlerimiz AğalarK onağı Kültür Evi 37 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Tarihi Eserlerimiz T arih boyunca barınma insanlığın en önemli sorunlarının başında gelmiştir. Çadırlarla başlayan bu serüven zamanla yerini yerleşik mimariye bırakmıştır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kırşehir’de; Cumhuriyet Dönemi sivil mimarinin nadir örneklerinden biri olan Ağalar Konağını görmekteyiz. Her köşesinde ahenkle dizilen taşların verdiği eşsiz mimariyle hala yıllara meydan okur gibi ayakta duran Konağın tarihsel hikâyesi kısaca şöyledir. Ağalar Konağı, Kayabaşı Mahallesi Kadıhanı Caddesi’nde bulunmaktadır. Konağın eski sakinlerinden aldığımız bilgilere göre yapılış tarihiyle ilgili kesin bilgi yoktur. 1933 yılında yapımına başlandığı, 1938 yılında ise Enver Ekinci tarafından tamamlandığı söyleniyor. Enver Ekinci’den sonra Kürt Tahir Ağaya geçmiştir. Daha sonra ise 1985 yılında Faruk Akça tarafından satın alınmıştır. Birçok aileye ev sahipliği yapmıştır. Kayseri koruma kurulunun 22.09.1988 gün ve 276 sayılı kararıyla tescil edilmiştir. Cumhuriyet Dönemi sivil mimarinin nadir örnekleri arasında yer alan yapı konut olarak düşünülmüştür. Mimari olarak alt ve üst kattan müteşekkildir. Üst ve alt kat aynı plan özelliği gösterir. Üst kata alt kattan ahşap bir merdivenle çıkılır. Yapı sıvasız olup ahşap tavan kullanılmıştır. Çift girişe sahiptir. Çatı Marsilya tipi kiremitle örtülmüştür. Giriş cephesinde mermer işlemelere rastlanırken pencerelerde kahverengi ve beyaz renkli taş süsleme görülmektedir. Arka cephede ise yer yer tuğla kullanılmıştır. Bodrum kat ise mahzen olarak tasarlanmıştır. 2007 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restore edilip Kırşehir Belediyesinin hizmetine sunulan Konak’ın iç tasarımı geleneksel Kırşehir evine özgün olarak yeniden dizayn edilmiştir. Kırşehir yöresi el dokuma halı ve kilimlerinin en güzel örneklerini burada görebiliriz. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 38 v E( 1206-1326 ) Şeyh Kırşehir Büyükleri Osmanlı Devlet’inin Fikir Babası Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocası, Orhan Gazi’nin dedesi, bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun manevî kurucusu ve fikir babası olan Şeyh Edebali, 1206 yılında Horasan’ın Merv şehrinde doğdu. Selçukluların Şeyh’ül İslam’ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlâna Celâleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir. Edebali ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. 39 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR debali Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış âlimlerinden dini ilim tahsil etti. Tefsir, hadis ve özellikle İslam hukukunda uzmanlaştı. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Muhammed Celaleddin-i Rumi, Mevlâna Celaleddin-i Rumi gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde bulundu. Tasavvuf yoluna girdiği, Baba İlyas halifelerinin ileri gelenlerinden olduğu belirtilmektedir. İslâmî ilimlerde geniş bir ünü vardır. Âlim, faal, varlıklı, çevresi için örnek teşkil eden bir kişi olan Şeyh Edebali, Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu köyünde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Bilecik’te bir dergâh yaptırdı, Osman Gazi’yi de birçok defa burada misafir etti. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebali’nin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi, sık sık Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir ta- kım özelliklerden dolayı âlim ve sofilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebali’nin zaviyesine giderek dinî ve idarî konularda, onun görüşlerini alırdı. Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi: “Şeyh Edebali’nin koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden ulu bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.” Osman Bey rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır. Edebali rüyayı şöyle yorumlar: “Ey Ertuğrul Gazi oğlu Osman. Sen, babandan sonra bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Kızım, senin helâlin olsun. Benden çıkıp sana gelen nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir v Kırşehir Büyükleri çatı altında toplayacaklar. Allah, nice insanın İslam’a kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir.” Edebali’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi, Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir. Gerçekten de öyle olur. Altı asırdan fazla devam edecek olan bir imparatorluğun temelleri Osman Gazi ile atılır ve bunun ilk müjdecisi Şeyh Edebali olur. Şeyh Edebali, Ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şeyhliği’nin Edebali’den sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I. Murat’a intikal etti. Bilecik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebali, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etti. Osman Gazi’nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâeddin Bey ile Bilecik’te Edebali’ye Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hâsılatı verildi, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetti. Şeyh Edebali uzun bir hayat sürdükten sonra 726 (1326) yılında 120 yaşındayken Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescit olarak kullanılan zikir odasına defnedildi. Şeyh Edebali’nin Eskişehir’deki türbesi Orhan Gazi tarafından yaptırıldı. Vefatından bir ay sonra kızı, dört ay sonra da damadı Osman Gazi vefat etti. Edebali, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan dersler almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebali’den sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı oldu. Mevlidi Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi, Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebali’nin torunudur. Bilecik’teki Edebali zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı, kızı, zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar, Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedildi. ölüm, ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler, bilgi sahipleridir” der ve tavsiyelerde bulunurdu. Ahi reisi Şeyh Edebali kendisini dinleyenlere; “Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz, elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerimi güçlü kılmak için okuyunuz. Bağınızı, bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl Şeyh Edebali geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne, kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı boyunun, dolayısıyla Osman Bey’in kuracağını sezmişti. Tüm Kayı erenleri Edebali’den feyiz almıştı. Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve hukuki düzeninin temellerini atmıştı. Ahiliğin temel kurallarını uygulamış ve Kayı aşiretinin yerleşik düzene geçmesinde büyük rol oynamıştı. Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu sayılır. Hazırlayan :Yazar Avşar Cihan ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 40 v Kırşehir Büyükleri Edebali’nin Osman Bey’e Nasihati: Ey oğul: a Bundan sonra öfke bize, uysallık san Güceniklik bize, gönül almak sana Suçlamak bize, katlanmak sana sana Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek lar Geçimsizlikler, çatışmalar, anlaşmazlık bize, adalet sana e, Kötü göz, şom ağız, haksız yorum biz bağışlama sana. Ey oğul: ek sana Bundan sonra bölmek bize, bütünlem irmek, Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlend şekillendiwna Ey oğul: Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın Ey oğul: Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı Allah (C.C.) yardımcın olsun. 41 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Türkülerimiz ve Hikayeleri Çerkez’in Türküsü’nün Hikayesi Yıl 1967, Kara gözlü, kınalı yanaklı bir delikanlıdır Çerkez… B abasının bir vesileyle anasını boşamasından sonra hayatını anasının yanında geçirmeye başlar. Anası da kimsesiz bir kadın olduğu için, zaman zaman köylülerin verdiği sadakalarla geçimlerini sağlamaya çalışırlar. Çerkez anasının kucağından ayrılmadan çevresindeki insanlarında desteğiyle ilk mektebi ve orta mektebi başarıyla bitirir. Çerkez için hayatının anlam kazandığı gün, onun Öğretmen Okulunu kazanmasıdır. Çevresindeki insanların anlattığına göre; O,öğretmen okulunu kazandığı gün hiç yaşamadığı bayramı yaşamıştır. Artık delikanlı da olan Çerkez, yazları tarlada ırgat olarak çalışıp kendisine harçlık biriktirmekte, okul dönemlerinde de hiç aksatmadan okuluna gitmektedir. Derke, bizim Çerkez bu şekilde okulunu başarıyla bitirir ve diplomasını alır. İşte ne olduysa bundan sonra olmuştur. Çerkez ve birkaç arkadaşı diplomayı kutlamak için Mucurun Obruk Gölüne yüzmeye giderler. 1967 yılının temmuz ayıdır. Delikanlılar kenarda oynaşırlarken kurbanlarını sessizce bağrına çeken Obruk Gölü Çerkez’e de acımaz ve onu suyun derinliklerinde kaybeder. Kısa sürede tüm ahaliye haber duyulur. Tabi ki anasına da… Tüm çevre köyler Obruk Gölüne toplanır ama Çerkez’i çıkaracak bir yüzücü bulunamaz. Daha sonra haber babasına ulaşır. Kırşehir’de dalgıçlar gelir uzun bir aramanın sonunda Çerkez’in cansız bedenine ulaşırlar. İşte Anası Esme Kadın orada akli dengesini yitirir. Daha sonra ki yıllarda adı vatandaşlar tarafından Deli Esme olarak anılmaya başlar. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 42 v Türkülerimiz ve Hikayeleri Aşağıdaki türküyü bu acı olay üzerine Geycekli Âşıklar ortaklaşa yazar. Kurban Verdim Ben Obruğun Gölüne Çerkezim sağ mıdır gidip görenler Kurtarın yavrumu yüzme bilenler Esme deli diye bana gülenler Kurban verdim ben obruğun gölüne Gidiyon Çerkezim çabık dön geri Cennet mi şehidin acep öz yeri Sitemini çektim yıllardan beri Yiğit verdim ben Obruğun gölüne Ağlayarak vardım gölün başına Felek ağu kattı datlı aşıma Verdiğim emekler gitti boşuna Aslan verdim ben Obruğun gölüne Kırlangıç dağının yaylası serin Obruğun gölünün dibi pek derin Nola validem de dönerim yarin Kurban verdim ben obruğun gölüne Sudan çıkardılar heç yok yarası Ölüm imiş kaderinin karası Bu sene de bende kurban sırası Yiğit verdim ben obruğun gölüne Mektep talebesi başı alemli Sakin konuşuklu dili kelamlı Kaldı elbisesi yeşil kalemli Yiğit verdim ben obruğun gölüne Niçin saldım ben obruğa gezmeye Katil göle nasıl girdin yüzmeye İmtihan günüdür yazı yazmaya Şehit verdim ben obruğun gölüne Hazırlayan: Şair Sait SARGIN 43 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR v Gurbetçinin Sesinden Doğduğum Topraklara Dönmeyi Dört Gözle Bekliyorum 32 sene önce başladı gurbet yılları. Evet, 1980’de 16 yaşında bir genç Kırşehir’in Boztepe İlçesinden Almanya yollarına düştü. Annemi, akrabalarımı, arkadaşlarımı, çevremi yani kısacası hayatımı bırakıp; tanımadığım, bilmediğim bir memlekete yeni bir hayata gözlerimi açmaya gittim. Geldiğimiz bu yer hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Tabi gidip gelenlerin abartılı övmeleri hariç. Almanya benim için yeni bir dünyaydı. Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni ortam ve yeni bir hayat… Alışmak, ayak uydurmak tahmin edileceği üzere pekde kolay olmadı. Türkiye’de ki gündelik hayatın sıradan bir işi Almanya’da çok büyük sorunlar teşkil edebiliyordu. Dilini, kültürünü, manevi değerlerini bilmediğimiz bu yenidünya bize pekde sıcak bir karşılama göstermedi. Hele ki burada Türk olmak başlı başına bir sorundu o zamanlar. Ama o yıllarda hayatta çok iyi bildiğim bir şey vardı; vazgeçmek, bırakmak bizim kitabımızda yoktu. Bütün bunlar beni Almanya’da başarılı olmak için daha da kamçıladı. Bütün engellemelere, bütün zorluklara rağmen kendi dükkânımı açma girişimimden asla vazgeçmedim. Üç ayda bir dükkânımın ruhsatını yenilesem de kendi işimde en iyi olmak için çalışmaya devam ettim. Bir Türk olarak Almanya’da kabul görmek, öyle her babayiğidin harcı değildi. Almanca öğrenmeyi, oranın hayat şartlarına uyum sağlamayı çok kolay olmasa da kısa zamanda öğrendim. Üç yılda almış olduğumu eğitim sayesinde kendi işimle ilgili bir firma açarak bölge halkının güvenini kazandım. Şimdilerde işimi oldukça ilerlettiğim bu yıllarda geriye dönüp baktığımda; arkada yaşanmamış bir çocukluk, gereğinden fazla sorumluluk altında geçmiş bir gençlik görüyorum. Yinede Müslüman bir Türk olarak orda kabul görmüş olmanın verdiği gururla Nil Nehrinde ki somon balıkları gibi hayatın akışını tersine çevirip, memleketimin cennet ücra bir köşesinde, cennetvari bir hayat yaşamak ve tecrübelerimi memleketimin insanları ile paylaşmak için doğduğum topraklara dönmeyi dört gözle bekliyorum. Erdal Aydoğan 45 yaşında , Düsseldorf’da yaşıyor Nur Galabau Firmasının Sahibi ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 44 v Özel Röpörtaj (Bir Başarı Öyküsü) İNSANA YATIRIM YAPARAK BUGÜNLERE ULAŞTIK Hamit Yiğit Yiğit Akü Yönetim Kurulu Başkanı Yiğit Akü Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Yiğit ; “ Yaptığımız yatırımlar, bize güven ve saygı olarak geri dönüyor. Bu sayede özgüven kazanıyoruz. Adım adım başladığımız işlerimizde, bu sayede koşmaya başladık. Hedeflerimiz ve amaçlarımız hiçbir zaman bitmez” diyerek nasıl Türkiye’nin en büyük akü firmalarından bir haline geldiklerini anlattı. Öncelikle bize biraz kendinizden söz eder misiniz, Hamit YİĞİT kimdir? 1951 yılında Kırşehir’in Özbağ Kasabası’na bağlı Kızılcaköy’de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokulu Kızılcaköy’de bitirdim. 12 yaşında Ankara’ya yerleştim. Kardeşlerimle beraber küçük bir atölye de başlattığımız işimizde şu anda Türkiye’nin ilk 500 firması içinde yer alıyoruz. Halen Yiğit Akü’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum. lışıyoruz. Yılda 100 adet akü üretirken, 3,5 milyon adet aküye ulaştık. Bu sayılara, makine, ekipman ve her şeyden önemlisi insana yatırım yaparak ulaştık. Etrafımızdaki insanların engin tecrübe ve bilgilerinden faydalandık. Şu anda 100 ana bayi ve 6000 tali bayi ile hizmet veriyoruz. Yiğit Kardeşlerin başarı öyküsü nasıl başladı, bugünlere nasıl geldiniz? 12 yaşında Ankara’ya yerleştiğimizde oto elektrik ve bobinaj atölyesinde işe başladım. 1976 yılında 12 TL ile 3 kardeş hep birlikte küçük bir akü atölyesi ile işe başladık. O yıllarda 50 TL’ye bir akü atölyesi açılırken, sadece 12 TL’miz olduğundan küçük bir yer açabilmiştik. Kardeşlerimden Mahmut Yiğit, tornacı; diğer kardeşim Eyüp Yiğit ise, yanımda yetiştirdiğim elemanım olarak çalışıyordu. Hep birlikte aynı evde yaşardık. Türkiye genelinde 3200 akü firmasından biriydik. O yıllarda 80 metrekarelik alanda 3 kişi olarak çalışıyorduk. Şu anda 40.000 metrekarelik alanda 620 personelimiz ile ça- 45 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 5 KITADA 63 ÜLKEYE İHRACAT Yiğit Akü artık dünyada bir marka. Peki bu markayı korumak ve daha da büyütmek için neler yapıyorsunuz? Üretim tesislerimizde tam otomasyon ile çalışan bilgisayar kontrollü robotlarla, hem üretim hem yüzde 100 kontrol gerçekleştiriyoruz. Çevre dostu ürünler üretmek için gereken son teknoloji ile donatılmış üretim tesisleri Yiğit Akü olarak en güçlü olduğumuz alanlardan biri. 5 kıtada 63 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında Mısır, Azerbaycan, İran ve Fas’ta olmak üzere toplam 5.6 milyon adet/yıl üretim yapan tesislerimiz var. Çeşitli ülkelerdeki akü üreticilerine aynı zamanda “KnowHow” satıyoruz. Ayrıca Brezilya, Almanya, İran, Irak gibi farklı ülkelerde yerel personelimizle de hizmet veriyoruz. Sadece Türkiye’de değil; Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otomotiv fabrikalarına da doğrudan tedarik yapıyoruz. Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat gibi fabrikaların da orijinal tedarikçisi durumundayız. Latin Amerika’da ve Çin’de de üretim tesisi kurmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diğer Bağlı Şirketler ve Yatırımlar Eskişehir’de Kudret Metal Sanayi Ticaret A.Ş. firmamızda hurda aküler geri kazanılarak hurda akünün en önemli hammaddesi olan külçe kurşun üretimi yapılmaktadır. Yurtdışında da İran Tebriz’ de akü üretim fabrikası ile birçok ülkede know – how yatırımlarımız, Kudret Metal A.Ş. bünyesinde Eskişehir’de Antimuan İşleme Fabrikamız var. Sincan Organize Sanayinde Endüstriyel Aküler ile Plastik kutu fabrikamız bulunmaktadır. Derlas Ltd. Şti. İç v Özel Röpörtaj (Bir Başarı Öyküsü) Anadolu Bölgesine otomobil lastikleri ve akü satışı yapıyoruz. Yiğit Fidancılık ve Tarım’a ait Kırşehir Çiçekdağı İlçesi Mahmutlu Köyünde 100.000 m2 jeotermal topraksız sera, Ankara Kalecik’ de bağ ve fidan üretim tesisleri ve. 1.500.000 m2 özel ağaçlandırma sahaları, Ankara Tivmaş’da fidan satış işletmesi, İzmir Ödemiş’ de toplama fidanlığımız var. İLERİ TEKNOLOJİDE ÖNDERİZ Portföyümüzde jeneratör firmaları, traktör üreticileri, deniz aracı üreticileri de bulunuyor. Çok güçlü olduğumuz “Özel Askeri Aküler” ile Türkiye, Fransa, Cezayir gibi bazı NATO ülkelerinin “NATO tipi aküde resmi tedarikçisi” konumundayız. Son yılarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne akü tedarikinin tamamına yakınını veriyoruz. 2008 yılından bu yana Fransa Silahlı Kuvvetleri’nin NATO tipi aküde tek tedarikçisi biziz. Türkiye’de ileri teknoloji üretme konusunda önderlik ediyoruz. Yiğit Akü olarak çalışmalarımızı bir adım ileriye taşıyarak, elektrikli araçlar için gerekli olan lityum-iyon bataryaları üzerinde geliştirme çalışmaları yürütecek Ar-Ge laboratuarımıza 1 milyon dolarlık yatırım yaptık. Laboratuarımız Türkiye’de bir ilk. Avrupa’nın da sayılı AR-GE üslerinden olmaya aday. 66 Bilim insanın görev aldığı laboratuarda, bir yıllık bir fizibilite süresinin ardından, literatür araştırması yapıldı ve laboratuar aktif hale getirildi. İlk prototip 2014 yılında tamamlanacak. Dur–Kalk akülerinde uluslararası bir OEM tarafından Türkiye’deki tek tedarikçi seçildik. Tüm bunları, güzel ülkemize nasıl daha faydalı olabileceğimizi düşünerek yaptık. Gelişmekten ve büyümekten kaçınmamalıyız. Yaptığımız yatırımlar, bize, güven ve saygı olarak geri dönüyor. Bu sayede özgüven kazanıyoruz. Adım adım başladığımız işlerimizde, bu sayede koşmaya başladık. Hedeflerimiz ve amaçlarımız hiçbir zaman bitmez. Önümüzdeki dönemde de gelişerek daha büyük hedeflere ilerleyeceğimizin teminatını bu yüzden verebiliyoruz. Siz bir Kırşehirlisiniz ve ilinize birçok yatırım yapıyorsunuz. Memleketinize olan sevginizi nasıl tarif edersiniz? Kırşehirli olarak memleketimizdeki insanları istihdam etmekten mutluluk duyuyoruz. Mevcut sera yatırımımızın dışında yeni birçok yatırım yapmayı düşünüyoruz. Şu anda proje aşamasında olduğu için çok fazla bilgi vermeyeceğim. İstanbul, Ankara ve Bursa’ya domates gönderiyoruz… Size biraz Kırşehir’de Çiçekdağ Mahmutlu Bölgesinde ki seradan bahsetmek istiyorum. Valimiz, Belediye Başkanımız ve bölge milletvekillerimiz başta olmak üzere birçok bölge insanımızın talepleri doğrultusunda Kırşehir Çiçekdağı Mahmutlu Köyü Sınırları içerisinde yer alan jeotermal kaynağı ihale yoluyla devir aldık. Arazinin düz olmaması, su, elektrik ve telefon gibi birçok altyapı olmamasına rağmen, üstelik çok engebeli haldeki bu araziye çok ciddi masraflar yaparak sera yatırımımızı gerçekleştirdik. Üstelik iki yıldan az bir sürede de sebze üretimine başladık. Şu anda İstanbul, Ankara ve Bursa hallerine domates ve diğer sebze çeşitlerimizi iyi tarım uygulamaları prosesine göre yetiştirerek satmaktayız. Bu tesislerimizde 100’e yakın insanımız çalışmaktadır. Peki bu yatırımları yaparken karşılaştığınız sorunlar oldu mu? Halen çözüm ve destek bekleyen problemleriniz var mı? Yatırımı yaparken Valimizden, Milletvekillerimizden, Özellikle İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinden, Kaymakam ve İlçe Belediye Başkanımızdan ve de MTA Genel Müdürlüğünden teşvik ve destek gördük. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 46 v Özel Röpörtaj (Bir Başarı Öyküsü) Öncelikle bize biraz kendinizden söz eder misiniz, Hamit YİĞİT kimdir? 1951 yılında Kırşehir’in Özbağ Kasabası’na bağlı Kızılcaköy’de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokulu Kızılcaköy’de bitirdim. 12 yaşında Ankara’ya yerleştim. Kardeşlerimle beraber küçük bir atölye de başlattığımız işimizde şu anda Türkiye’nin ilk 500 firması içinde yer alıyoruz. Halen Yiğit Akü’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum. Yiğit Kardeşlerin başarı öyküsü nasıl başladı, bugünlere nasıl geldiniz? 12 yaşında Ankara’ya yerleştiğimizde oto elektrik ve bobinaj atölyesinde işe başladım. 1976 yılında 12 TL ile 3 kardeş hep birlikte küçük bir akü atölyesi ile işe başladık. O yıllarda 50 TL’ye bir akü atölyesi açılırken, sadece 12 TL’miz olduğun- 47 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR dan küçük bir yer açabilmiştik. Kardeşlerimden Mahmut Yiğit, tornacı; diğer kardeşim Eyüp Yiğit ise, yanımda yetiştirdiğim elemanım olarak çalışıyordu. Hep birlikte aynı evde yaşardık. Türkiye genelinde 3200 akü firmasından biriydik. O yıllarda 80 metrekarelik alanda 3 kişi olarak çalışıyorduk. Şu anda 40.000 metrekarelik alanda 620 personelimiz ile çalışıyoruz. Yılda 100 adet akü üretirken, 3,5 milyon adet aküye ulaştık. Bu sayılara, makine, ekipman ve her şeyden önemlisi insana yatırım yaparak ulaştık. Etrafımızdaki insanların engin tecrübe ve bilgilerinden faydalandık. Şu anda 100 ana bayi ve 6000 tali bayi ile hizmet veriyoruz. 5 KITADA 63 ÜLKEYE İHRACAT Yiğit Akü artık dünyada bir marka. Peki bu markayı korumak ve daha da büyüt- mek için neler yapıyorsunuz? Üretim tesislerimizde tam otomasyon ile çalışan bilgisayar kontrollü robotlarla, hem üretim hem yüzde 100 kontrol gerçekleştiriyoruz. Çevre dostu ürünler üretmek için gereken son teknoloji ile donatılmış üretim tesisleri Yiğit Akü olarak en güçlü olduğumuz alanlardan biri. 5 kıtada 63 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında Mısır, Azerbaycan, İran ve Fas’ta olmak üzere toplam 5.6 milyon adet/yıl üretim yapan tesislerimiz var. Çeşitli ülkelerdeki akü üreticilerine aynı zamanda “KnowHow” satıyoruz. Ayrıca Brezilya, Almanya, İran, Irak gibi farklı ülkelerde yerel personelimizle de hizmet veriyoruz. Sadece Türkiye’de değil; Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otomotiv fabrikalarına da doğrudan tedarik yapıyoruz. Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat gibi fabrikaların da orijinal teda Fotoğraf Mustafa BAĞ Mor Süsen v Ekonomi KIRŞEHİRLİ USTALARIN ALTIN BİLEZİĞİ – ONYX İŞLEMECELİĞİ- M ermer işlemeciliği ile ünlü Kırşehir’de, el işlemeciliği ile ortaya çıkarılan oniks taşları şuanda ciddi bir yurtdışı pazarı olmasa da; başta Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Nevşehir ve Hacıbektaş olmak üzere birçok turistik bölgelere gönderiliyor. Onyx taşı işlemeciliğinde ün yapan Kırşehirli ustalar bu sanatla adeta kollarında altın bir bilezik taşıyorlar. Bir zamanlar halı dokumacılığında gözde bir il olan Kırşehir’de taş işlemeciliği giderek iyi bir yere geliyor. Taş işlemeciliğinin 1944 yılında başladığı Kırşehir’de bu sektör ilk defa 2. Dünya Savaşı sırasında Kırşehir’e yerleşen Alman uyruklu Dr. Frizt Baade’nin öncülüğünde başlıyor. Endüstri meslek lisesinde kurulan taş atölyesinde başlayan çalışma şimdi- 49 ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR lerde ‘onyx’ adı verilen bu taşların işlendiği atölyelerde devam ediyor. Kırşehir’de yılda yaklaşık 2000 ton onyx ve mermer taşı işleniyor. Küçük çapta çalışan 14 atölye bulunurken, taşın ham maddesi Mucur ve Hacıbektaş İlçeleri ile Tokat ve Afyon’da bulunan mermer ocakları. El işlemeciliği ile süs eşyası haline getirilen onyx taşların fiyatları 5 TL ile 1000 TL arasında değişirken, üretilen ürünler özellikle Antalya, İzmir, Nevşehir gibi turistik bölgelerde satışa sunuluyor. Onyx taşların ihracına da başladıklarını söyleyen atölye sahipleri, özellikle Suriye ve Lübnan’a fazla miktarda ihracat yapıyorlar. Kırşehir taşının tanıtımına destek amacıyla Kırşehir’e gelen üst düzey yerli ve yabancı bürokratlara, onyx taşından yapılmış hediyeler veriliyor. v Ekonomi Hammadde halinde çıkan onxy taşı yapılacak ölçüler halinde kesiliyor önce. Kesilen onxy taşları, taş tezgâhlarında taş ustaları tarafından şekillendiriliyor. Şekillendirilen ürünler parlatma aşamasını da geçtikten sonra tezgâhlarda yerini alıyor. Kaçinski’nin Mezar Taşı Kırşehir’den gitti Rusya’nın Slomensk şehrinde düşen uçakta hayatını kaybeden Polonya Devlet Başkanı Lech Kaçinski ve eşi Maria Kaçinski, Türkiye’den özel olarak getirilen ‘Oniks’ taşından yapılma lahite gömüldü. Y aklaşık 3 ton ağırlığında, bal rengindeki ‘Oniks’ taşının, Kaçinski’nin ölümünden iki gün sonra Türkiye ile temasa geçilerek Kırşehir’den getirildiği öğrenildi. Türkiye’den gönderilen taş, Polonya’da heykeltraş Marta Vitozlavska yönetiminde işlendikten sonra 238 santimetre uzunluğunda, 154 santimetre genişliğinde lahit yapıldı. “Leh Aleksander Kaçinski-Maria Kaçinska” yazısının okunduğu lahitin üzerine büyük bir haç şekli de kazındı. ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR 50 Fotoğraf Mustafa BAĞ Kocabey Kavaklığı Fotoğraf Mustafa BAĞ Yaban Lalesi GÖNÜL DAĞI Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca Akar can özümde, sel gizli gizli Bir tenhada can cananı bulunca Sinemi yaralar yar oy Dil gizli gizli, dil gizli gizli Dost elinden gel olmazsa varılmaz Rızasız bahçenin gülü derilmez Kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez Gönülden gönüle gider yar oy Yol gizli gizli, yol gizli gizli Seher vakti garip bülbül öterken Kirpiklerin oku yar yar cana batarken Cümle alem uykusunda yatarken Kimseler duymadan yar oy Gel gizli gizli, gel gizli gizli NEŞET ERTAŞ www.kirşehir.bel.tr