Ders Notu PDF Belgesi 1
Transkript
Ders Notu PDF Belgesi 1
ULUSLARARASI KT SAT Az geli mi ülkeler kalk nma aç s ndan d a ba ml d rlar. Üretim yapabilmek için d ardan mal ve hizmet sat n almal d r. 1980’lerden sonra küreselle me ortaya ç km t r. Dünyadaki ülkeler bir piyasa haline gelmi tir. Kotalar ve k s tlamalar küreselle me ile ortadan kalkm t r. Üretimin küreselle tirilmesi söz konusudur. NOT: Sermayenin hareketine mali küreselle tirme denir. Uluslararas Ekonomik Olaylar: 1) Mal al m-sat mlar ekonomik olaylar n en eskisidir. Haberle menin, teknolojinin geli mesi, gümrüklerdeki kar l kl tavizler uluslararas ili kileri geli tirmi tir. 2) Hizmetler Avukatl k, noterlik vs. gibi sektörel ekonomik olay n gerçekle mesinde rol oynarlar. NOT: Ülkenin d ülkelerle yapm oldu u sadece mal al -sat lar na d ticaret denir. D ticaret sadece mal ak mlar n içerir. En önemli faktör sermayedir. Uzun Vadeli Sermaye Al mlar : a.) Do rudan (dolays z) yabanc sermaye yat r mlar Bir ülkenin direkt olarak ba ka bir ülkede yat r m yapmas . b.) Yabanc sermaye piyasalar ndan tahvil ve hisse senedi al nmas uluslararas portföyü olu turur. K sa Vadeli Sermaye Al mlar : a.) Yabanc sermaye piyasalar ndan hazine bonosu sat n al nmas . b.) Yabanc bankalarda mevduat açmak. o Ülkeler kar l kl olarak birbirine ba ml d r. D ticaret ba ml l GSY4H ile ölçülür. o GSY4H içinde ihracat n pay ne kadar yüksek ise d ticaret ba ml l o kadar yüksektir. o D ticarette ba ml l k sadece mal ak mlar ile de il hem de faktör ak mlar ile gerçekle ir. o Üretim fazlal olan mallar n di er pazarlara aç lmas için küreselle me ortaya at lm t r. o 4 bölümü serbest ticareti gerektirir. o Bunun tersi görü ise d ticaret koruyuculu udur. Örne in ithal ikamecilik. Ülkenin yerli üreticisini d rekabete kar koruma amac n güder. o Özellikle az geli mi ülkelerin üretti i emek-yo un mallara korumac l k uygulan r. Bu yüzden az geli mi ülkelerin ihracat az olur. o Uzmanla ma kar l kl ba ml l k yarat r. Çok uluslu irketler uzmanla maya yeni bir boyut getirmi lerdir. Entegrasyon = Ekonomik Birle#me 3 büyük entegrasyon vard r: 1. Avrupa Birli i 2. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Birli i Uluslararas Ticaret Teorisi: Amaçlar ; I. Ülkeler neden d ticaret yapar? II. Bir ülkenin d ticaret bile iminin aç klanmas . III. Bir ülkenin ihracat fiyatlar ile ithalat fiyatlar aras ndaki oran n tespiti (D ticaret hadleri). NOT: Uluslararas ticaret teorisi 1776’da Adam Smith ile do mu tur. Merkantilizm: Feodalizmin y k l ndan sonra ortaya ç km t r. 16. ve 17. yy.da etkili olmu tur. Bu dönemde Bat Avrupa ülkeleri (4ngiltere, Fransa, ispanya, Hollanda, Belçika) dünya ekonomisine hakimlerdi. • D ticaret politikas n n temel amac hazinenin alt n stoklar n artt rmakt r. Servetin kayna n k ymetli madenler olu turur. Alt n stoku siyasal ve ekonomik gücün göstergesidir. Yo un devlet müdahalesi vard r. 4thalat k s tlanmaktad r. 4hracat a rl kl bir yap vard r. 1 • • • Dünya serveti sabittir. Ticaret yapan ülkelerden biri kazançl di eri zararl d r. Sanayi devrimine kadar bu durum devam etmi tir. Daha sonralar liberal görü hakim olmu tur. Buhar sanayide kullan lm ve büyük sanayi ehirleri olu turulmu tur. Kitlesel üretime geçilmi tir. Serbest ticaret fikirleri ortaya ç km t r. Adam Smith’ in çal malar ile Klasik iktisat etkili olmaya ba lam t r. Klasik Liberalizm ve Uluslararas Ticaret: Adam Smith’ in Uluslar n Zenginli i adl kitab ndaki görü ler ayn zamanda Klasik liberalizm ya da Klasik 4ktisat Ekolünün de do u unu temsil eder. Adam Smith’ in Klasik Liberalizme yön veren baz görü leri unlard r: Bütün bireyler ekonomik ç karlar na göre hareket ederler (Homo economicus). Devlet ki ilerin bireysel giri im haklar n k s tlamamal d r (b rak n z yaps nlar b rak n z geçsinler). Ekonomik hayatta görünmez el vard r (Piyasa Mekanizmas ) Devlet piyasaya müdahale etmemelidir. Uluslararas ticaret ilk kez böylece bilimsel biçimde aç klanm olmaktad r. Uluslararas ticarette uzmanla ma ve i bölümü dolay s yla verimlilik artar. 1. 2. 3. 4. 5. D # Ticaret Modelinin Varsay mlar : 4ki ülkeli, iki mall analiz; Dünyada yaln z iki ülke vard r. Uluslararas ticarette para kullan lmaz. Mal n malla de i imi vard r. Bir mal n fiyat di er mal cinsinden veya üretilen malda kullan lan faktör miktar na göre belirlenir. Tam rekabet ko ullar geçerlidir. Ticareti k s tlay c etkiler yoktur. Devlet müdahalesi ve kota yoktur. Ta ma giderleri 0’d r. Ekonomi tam istihdam seviyesindedir. Emek – De*er Teorisi (A. Smith – D. Ricardo): Bir mal n maliyeti, o mal n üretimi için harcanan emek ile ölçülmektedir. Do al kaynak Allah taraf ndan kar l ks z olarak verildi inden maliyet unsuru olu turmaz. Sermayede eme in biriktirilmi eklidir. Arz Yönlü Teoriler (Mutlak Üstünlük Teorisi): 1) Adam Smith’ in Mutlak Üstünlükler Teorisi: Bir ülke hangi mal ucuza üretiyorsa o malda uzmanla mal ve o mal üreterek o mal n ihracatç s olmal d r. Pahal ya üretti i mal ise ithal etmelidir. Örne in bir i çinin bir günde üretebildi i mal miktar ; A Mal B Mal Amerika 50 br. 30 br Almanya 20 br 80 br Amerika A mal nda uzmanla mal . Almanya B mal nda uzmanla mal . E er bir ülke her iki malda da üstün olursa, o zaman d ticaret yap lmaz. Bu da bu modelin eksikli idir. 2) David Ricardo’ nun Kar# la#t rmal Üstünlükler Teorisi : Bir ülke her iki malda da mutlak üstünlü e sahip olsa bile bunlar n nispi üstünlüklerine bak l r. Üretimdeki üstünlük derecesine bak l r. Mutlak üstünlü e bak lmaz. K t olan kaynaklar n etkin de erlendirilmesi esast r. Earap (lt) Örnek : Kuma (mt) 4ngiltere 80 40 8 kat 2 kat Portekiz 10 20 2 Bu mallar n her ikisinde de 4ngiltere mutlak üstünlü e sahiptir. 4ngiltere kaynaklar n kuma a aktarmal ve orada uzmanla mal d r. Portekiz’de arap üretmelidir. Ülkeler aras nda kârl d ticaret olabilmesi için ülkelerdeki iç maliyetler ve fiyatlar birbirinden farkl olmal d r. Kuma Earap 4ngiltere 80 40 Portekiz 10 20 4ngiltere => 4ç Fiyat => 1 br kuma ½ br arap Portekiz => 4ç Fiyat => 1 br kuma 2 br arap 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Bu Modelin Eksiklikleri: Emek-de er teorisine dayan r. o Sermaye, do al kaynak, müte ebbis maliyet d b rak lm t r. o Emek homojendir demi tir. Ancak vas fl , vas fs z vs. gibi emek türleri vard r. Ülkeler aras nda i gücü veriminin farkl l n aç klamam t r. Örne in e itim-ö retim… 4 gücü ülke içinde tam, ülkeler aras nda hareketsizdir. o Ne ülke içi hareketlilik tam, ne de ülkeler aras hareketlilik 0’d r. Bu bir arz teorisidir. o Maliyet ve fiyat yaln zca arz ya da üretim ko ullar nda belirlenmektedir. Talep yönü dikkate al nm t r. o Analizlerde kârl ticaret iç fiyat farkl l na ba l tutulmu tur. Uluslararas fiyat farkl l na ba l kârl l k ortaya konulmu tur. Sabit maliyet ve sabit uzmanla ma savunulmu tur. o Kaynaklar sadece ihracatta kullan l r. o Üretimde artan maliyet ko ullar olursa eksik uzmanla ma söz konusu olacakt r. Statik bir modeldir. o Zaman ve de i me faktörlerinin yeri yoktur. Üretim a amalara ayr lm t r. Kar# la#t rmal Üstünlük Teorisinin Geçerlilik Alanlar : 1. Yurt içi talep ve ulusal üretimin aras ndaki farkl l k. 2. Yerli üretim yetersizli i (Tar m ve madencilik). 3. Mal n niteliklerindeki farkl l klar. 3.1. Kalite farkl l bulunan mallarda zevk ve tercihler söz konusudur. 4. Fiyat farkl la t rmas . 4.1. Emek-de er teorisinin alternatifi f rsat maliyetidir. F rsat Maliyeti: Bir maldan 1 br daha fazla üretmek için di er maldan vazgeçilen üretim miktar d r. 4.2. F rsat maliyeti teorisine göre üretim maliyeti; 1 br üretim yapabilmek için katlan lan maliyettir. F rsat Maliyeti: Neo-klasik iktisatç lar emek maliyeti yerine tüm faktörleri kapsayan “f rsat maliyeti” kavram n koyarak Kar la t rmal Üstünlükler Teorisinin eksikli ini gidermi lerdir. Bir mal n f rsat maliyeti, o mal n üretimini bir birim art rmak için gereken kaynaklar serbest b rakmak üzere, ba ka bir mal n üretiminden vazgeçilmesi gereken miktara e ittir. Çelik Bu day Türkiye 10 TL 1 TL A.B.D. 1$ 1$ Türkiye’de 1 birim çeli in f rsat maliyeti 10 br bu dayd r. Türkiye bu day, ABD çelik üretmelidir. 3 Üretim – Maliyet li#kileri: 1) Üretimin de i mesine kar l k maliyetlerin sabit kalmas (Sabit maliyet veya serbest verim). 2) Üretim hacmindeki geni leme ile maliyetlerin artmas (Artan maliyet – Azalan verim) 3) Üretim hacmindeki geni leme ile maliyetlerin azalmas (Azalan maliyet – Artan verim). Sabit f rsat maliyeti 2 durumda ortaya ç kar: a. Üretim faktörlerinin birbiri yerine tam ikame edilebilir olmas . b. Bir faktörün bütün birimlerinin homojen olmas . Tam uzmanla ma SFM’nin do al sonucudur. Kaynaklar birbirinden di erine aktar ld nda maliyetler artarsa ve verim azal rsa ortaya artan maliyetler durumu ç kar. 2 durumda olu ur: a. Üretim faktörlerinin homojen olmamas . b. Üretim faktörlerinin tüm mallar n üretiminde ayn miktarda kullan lmamas . Sonuç eksik uzmanla mad r. Kaynaklar birbirinden di erine aktar ld ndan maliyetler azal r ve verim artarsa ortaya azalan maliyetler durumu ortaya ç kar. Yani aktar lan her kayna n üretimde meydana getirdi i art bir öncekinden fazlad r. Yani artan verim dolay s yla azalan maliyet durumu ortaya ç kar. Bu durum sürekli de ildir. Dönü#üm E*rileri: Bir ülkenin veri, teknoloji ve tam çal ma ko ullar alt nda s n rl kaynaklar yla üretebilece i mal bile imlerini gösteren e riye dönü üm e risi veya üretim olanaklar e risi ad verilir. Sabit Maliyetler ve D # Ticaret: Sabit maliyet (verim) ko ullar alt nda üretim olanaklar e risi düz bir do ru eklinde olur. Ço*alan Maliyetler ve D # Ticaret: Kaynaklar n her malda ayn derecede etkin olmamas nedeniyle, bir alanda uzmanla maya gidilirken belirli noktadan sonra azalan verimler kanununun i leyi i kaç n lmazd r. Bu da her yeni aktar lan kayna n ayn kalitede olmamas veya her mal n üretiminde ayn sabit faktör kullan m oran n n geçerli olmamas n n bir sonucudur. Ülke tar mda uzmanla rken üretilecek her yeni tar m ürünü için sanayi mal ndan giderek artan miktarlarda vazgeçmek zorunda kal r. Sanayi Ürünü Sanayi Ürünü F 200 Türkiye T H 1000 L 100 B D thalat 0 K A 1000 0 hracat Tar m Ürünü (a) ABD M Tüketim E C 1000 F 5000 Tar m Ürünü (b) Tar m ürünlerinde “a” noktas nda tam uzmanla maya gidilecektir. Maliyet oran de i medi inden Dönü üm e risi düzdür. AB do rusunun e imi iç fiyatlar oran na e ittir. E im tar m ürününün sanayi ürünü cinsinden fiyat n da gösterir (terside geçerli). 4 Dönü üm imkânlar e risi do ru eklindedir. Çünkü sabit maliyetlidir. Ülke d ticarete aç ld nda KA kadar tar m ürünü ihraç edip onun kar l alacakt r. Artan Maliyet Ko#ullar nda: Sanayi Ürünü L M nda TK kadar sanayi ürünü A K B N K C R K Tar m Ürünü — Ço alan Maliyetler ve Dönü üm E risi A/ K < B/ K < C/ K A: Tar m ürününün sanayi mal cinsinden K maliyetini ya da o malla aras ndaki yurtiçi de i im oran n gösterir. Bu oran ise üretim olanaklar e risinin o noktadaki e imine e ittir ve buna sanayi ürününün tar m ürününe marjinal dönü üm oran denir. 4kinci bir birim tar m ürünü elde edilmek istendi inde, M noktas nda görülece i gibi sanayi mal n n üretimini B kadar k smak gerekecektir. Dolay s yla ikinci birimin f rsat maliyeti B/ K kadar olacakt r. Bu oran birinciden daha büyüktür. Bu oran giderek artar. Artan maliyet ko ullar genelde tar m ko ullar için söz konusudur. Sanayi mallar için söz konusu de ildir. Bunun sonucunda da eksik uzmanla ma söz konusudur. Sanayi Ürünü F Fd * C Tüketim Tekstil Fd L B Fd’ D K F C C’ E Üretim F D Fd’ Fd Tar m Ürünü — Ço alan Maliyetler ve D Ticaret Kazançlar - F Fd 0 M A Motor - Azalan Maliyet Ko ullar Alt nda D Ticaret – — FF’ nin e imi = 4ç fiyat oran - Azalan maliyet ko ullar alt nda d fiyat iç fiyatlara - E noktas nda daha ileri bir seviyedeki uzmanla ma e it olsa bile kârl d ticaret yapma olana vard r. Zararl d r. — Fd ve Fd’ dünya fiyat do rular d r. 5 Bir malda uzmanla maya gidersek sabit maliyetlerle daha kapsaml bir uzmanla ma olacakt r. 4ç maliyetlere bak l r. Hangisi dü ükse o ihraç edilmelidir. Bir maliyet üründe ayn olacak diye bir ey yoktur. Yeni ürünün belli a amas nda sabit, belli a amas nda artan ve belli a amas nda azalan seyir izleyebilir. ÖZET Bir ülkenin d dünya ile yapt ve yaln zca mal al m-sat mlar n kapsayan i lemlere d ticaret denir. Çokuluslu irketlerin, ana merkezlerinin d nda üretimde bulunmak için yapt klar yat r mlara dolays z yabanc sermaye yat r m ad verilir. Ülkelerin d ticarete ba ml l klar n ölçmede, o ülkede ihracat n GSMH içindeki pay na bak l r. Uluslararas ticaret teorisinin ba l ca amac ülkeler aras ndaki mal ve hizmet al m-sat mlar n n nedenlerini aç klamakt r. Analizlerde iki ülkeli, iki mall ve iki faktörlü modeller kullan l r; hükümet kesiminin var olmad , dolay s yla gümrük tarifelerinin ve ticaret üzerinde öteki k s tlamalar n bulunmad ; mal ve faktör piyasalar nda tam rekabet ko ullar n n geçerli oldu u; uluslararas ta ma giderlerinin bulunmad gibi varsay mlardan hareket edilir. Uluslararas ticaret teorisi, Ülkeler neden d ticaret yaparlar? D ticaret hadleri nas l olu ur? D ticaret hadleri bile imi nas l aç klanabilir? ULUSLARARASI T CARET TEOR S ANAL ZLER ARZ VE TALEP MODELLER : D ticaret yapan ülkelerin talep ko ullar na yer verilmedikçe, analizlerin u yönlerini belirlemek olanaks zd r; Dönü üm e risi üzerinde d ticaret öncesi denge noktas . Uluslararas denge fiyat oran (d ticaret hadleri). D ticaret sonras tüketim ve üretim noktalar . Uluslararas Göreceli Fiyatlar n (D # Ticaret Hadlerinin) Olu#umu: Ricardo’ ya göre ülkelerin yurt içi üretim maliyetleri oran uluslararas ticarette denge ticaret hadlerinin s n rlar n belirler. Ancak bu s n rlar aras nda uluslararas ticaret dengesini sa layan göreceli fiyat oran n n hangi düzeyde olu aca n Ricardo modeline dayanarak aç klama olana yoktur. Talep ko ullar da göz önüne al nmal d r. Ticaret Haddi: 4hraç mallar n n ithal mallar yla de i im oran . Türkiye => 1 bu day ½ kâ t ABD => 1 bu day 2 kâ t Türkiye ihraç edece i 1 br bu day kar l nda ½ br’den daha az miktarda kâ t elde etme i öngören bir fiyattan (ticaret haddinden) d ticaret yapmak istemez. 6 Kâ t ABD’nin iç maliyet do rusu 4 ABD için ticaret kârl de il 3 4ki taraf için Kârl ticaret alan Türkiye’nin iç maliyet do rusu 2 Türkiye için ticaret kârl de il 1 0 1 2 - 3 4 5 Bu day Arz Modeline Göre Kârl D Ticaret Alan – Maliyet do rular n n alt nda d ticaret kârl de ildir. 4ç maliyet do rular n n belirledi i kârl ticaret alan içinde ticaret hadleri, bir ülkenin yurtiçi maliyetlerine ne kadar yakla rsa, kar ülkenin d ticaret kazançlar o derece artar. 4ç piyasada oldu u gibi dünya piyasalar nda da denge fiyatlar arz ve talep edilen miktarlar , yani ihracat arz ile ithalat talebini birbirine e itleyen fiyatlard r. Kar# l kl Talep Kanunu: Klasik iktisatç lardan d ticarette talep ko ullar na ilk kez yer veren dü ünür John Stuart Mill olmu tur. Böylece Mill, Ricardo modelinde iç maliyet oranlar n n belirledi i s n rlar aras nda ticaret hadlerinin hangi düzeyde olu aca n aç klamay ba arm t r. 4ki ülkeli bir modelde bir ülkenin kar l kl talebi, onun kendi mal ndan verece i 1 br için, öbürünün mal ndan talep edece i miktarlarla ölçülür. Di er bir ifade ile 1 br yabanc mal kar l nda teklif edilen ulusal mal arz na e ittir. Ülke belirli bir miktar yerli mal kar l nda ne kadar az yabanc mala raz oluyorsa ithal mal na olan kar l kl talebi o derece iddetli demektir. Teklif E*rileri (Alfred Marshall) : Ülkenin belli miktar veya hacimdeki ithal mal kar l nda önerdi i ihraç mal tutar na teklif ad verilir. Buna göre teklif, ayn anda u üç eyi ifade eder; 4hraç miktar , 4thal miktar , Uluslararas fiyat oran . Ticaret hacmine ba l olarak ülkenin teklifleri de de i ir. 4thalat her defas nda belli miktar artt r l rken ülkenin her ilave birim ithal mal için kendi mal ndan teklif edece i miktarlar giderek azal r ve hatta bir noktada 0’a dü er. 4thal mal birer birim artt r l rken, bunlar n kar l nda ülkenin kendi mal ndan önerece i miktarlar gösteren e riye teklif e risi denir. Ya da tersine, teklif edilen ihraç mallar birer birim artt r l rken talep edilen ithal mal miktarlar n gösteren e ridir. Teklif e risi üzerindeki her nokta hem teklif ve talep edilen miktarlar , hem de bunlar n birbirine oran olan uluslararas göreceli fiyat , yani ticaret hadlerini gösterir. 7 Kâ t 5 T 4 D (10k: 5b) 3 C (10k: 10b) 2 B (10k: 15b) A (10k: 20b) 1 0 1 2 Bu day - Türkiye’nin Varsay lan Teklif E risi – Teklif e risi iç maliyet do rusunun alt na inemez. Çünkü ticaret hadlerinin iç maliyetlerden dü ük olmas durumunda ülkenin ithal mal n da kendisinin üretmesi d ticaretten daha kârl d r. Yukar daki OT teklif e risi üzerindeki fiyat do rular n n giderek dikle mesi, ticaret hacmi geni ledikçe Türkiye’nin ancak bu day fiyatlar n n (kâ t cinsinden) yükselmesiyle ticarete raz olaca anlam na gelir. Teklif e risinin ta d özellikler; iç maliyet do rusundan ayr ld ktan sonra e ri giderek dikle mekte (e im yükselmekte) ve belli bir ticaret hacminden sonra tersine dönmektedir (e imin negatif olmas ). E imin yükselmekte oldu u k s mda, her yeni ithal mal birimi kar l nda ihraç mal ndan önerilen miktarlar azalmaktad r. E rinin tersine döndü ü k s mda ise, daha fazla ithal mal kabul edebilmesi için ülke, teklif etti i ihraç mal n n toplam miktar n azalt yor. Yani artan ithal mal miktarlar n n ülkeye sa lad marjinal fayda giderek azal r. Oysa ticaret hacmi geni ledikçe ihraç mal arz daralaca için önerilen her ihraç mal biriminin do uraca marjinal fayda kayb büyümektedir. Ku kusuz ithal mal birimlerinin sa lad marjinal fayda ne kadar h zla azal r veya ihraç mal birimlerinin do urdu u marjinal fayda kay plar ne kadar iddetle artarsa teklif e risi, belirli ticaret hacimlerinde o kadar dikle ecek, ya da ticaret hacmi o kadar dü ük olacakt r. Bir teklif e risi hem arz, hem de talep e risi olma özelliklerine sahiptir. Ticaret hacmi geni ledikçe ihraç mallar n n arz k tla makta ve dolay s yla ancak daha fazla miktarlarda ithal mal kar l nda ayn miktar ihraç mal arz edilmektedir (ticaret hadlerinin yükselmesi). Böylece e rinin ekli, ülkenin üretim teknolojisi, faktör donat m , ekonomik yönetimde etkinlik vs. gibi arzla ilgili özellikleri yans tmaktad r. Kâ t 4 P 10k: 15b M 10k: 5b N 10k: 10b R 10k: 20b 3 U 2 1 0 1 2 3 4 — ABD’ nin Varsay lan Teklif E risi – 8 5 Bu day Teklif e risi analizlerindeki amaç, ba ta da belirtildi i üzere, iki ülkeli model yard m yla uluslararas ticaret dengesini sa layan göreceli fiyat oran n n (ticaret hadlerinin) belirlenmesidir. Bu e riler ülkelerin arz ve talep ko ullar n yans tt için teklif e rileri analizi bir genel denge analizi niteli indedir. E er iki ülkenin, ayr ayr elde edilen teklif e rileri ayn grafik üzerinde gösterilirse bunlar bir noktada kesi irler. Bu noktadan geçen fiyat oran ise denge ticaret haddini olu turur. T (Türkiye’nin teklif e risi) Kâ t N S ABD’ nin iç fiyat oran M P U (ABD’ nin teklif e risi) R Türkiye’nin 4ç fiyat oran 0 Y — Teklif E rileri ve Denge Ticaret Hadleri – L V Bu day Türkiye ile ABD aras ndaki ticarette (dünya piyasas ) uluslararas dengeyi sa layan ticaret hadleri P’ den geçen OP fiyat oran d r. OP ticaret hadlerinden Türkiye’nin ihraç etmek istedi i bu day miktar (OL), ABD’ nin ithal etmek istedi i bu day miktar na (MP), Türkiye’nin ithal etmeyi arzulad kâ t (LP) da ABD’ nin ihraç etmek istedi i kâ t miktar na (OM) e ittir. Ba ka bir de i le, teker teker her maldan yap lmak istenen ihracat ve ithalat birbirine e itlenmi ve böylece dünya ticaret dengesi sa lanm t r. OP’ nin d nda hiçbir ticaret haddi dünya ticaret dengesini sa layamaz. Örne in OS gibi, OP’ den daha yüksek (bu day için) bir ticaret haddi do rusunu ele al rsak, bu fiyattan Türkiye’nin teklif edece i bu day OV, ABD’nin talep edece i miktar OY oldu undan YV kadar bir arz fazlas vard r. Bunun gibi, ayn ticaret haddinden ABD’nin teklif edece i kâ t OR iken Türkiye’nin talep edece i kâ t ON’ dir, dolays yla da NR kadar bir talep fazlas bulunmaktad r. O halde bu arz ve talep uyumsuzluklar sonucunda bu day fiyatlar kâ da göre dü ecek yani OS do rusu a a ya do ru hareket edecek ve OP’ye e itlendi inde istikrarl denge sa lanm olacakt r. Teklif E*risi Modelinin Yararlar : Ülkelerin arz ve talep ko ullar , kar la t rmal üstünlük yap lar , ticaret dengesini sa layan uluslararas fiyat oran , mallar n uluslararas denge ihracat ve ithalat oranlar , her ülkenin d ticaretten sa lad toplam kazançlar gibi bilgileri içermektedir. Teklif E*rilerinde Kaymalar: Teklif e rileri, ülkelerin arz ve talep ko ullar na ba l oldu una göre bu faktörlerdeki bir de i meden de etkileneceklerdir. Teklif e rilerindeki bir kayma normal olarak iki sonuç do urur; ticaret hadleri etkisi ve ticaret hacmi etkisidir. Türkiye’de halk n zevk ve tercihlerinin ithal mal kâ t yönünde de i ti ini varsayal m. Bu durumda Türkiye, birim miktar kâ t kar l nda daha fazla bu day verme i kabul edece i için, bu ülkenin teklif e risi OT1 eklinde sa a kayar. Bu ayn zamanda Türkiye’nin daha fazla ticaret yapma durumunu ifade eder. Sonuçta, OP ilk ticaret hadleri düzeyinde dünya piyasas nda istikrar bozulur. Çünkü a r bir kâ t talebi (ON 9 talebine kar n OM arz ) ile a r bu day arz (MP talebine kar l k NS arz ) ortaya ç kar. Böylece denge sa lan ncaya kadar bu day fiyatlar dü ecek ve yeni ticaret hadleri OP1 olacakt r. D ticaretteki bu de i meler Türkiye’nin refah üzerinde birbirine ters iki etki do urur; D ticaret hacmindeki geni leme refah olumlu, d ticaret hadlerinde bozulma ise olumsuz yönde etkiler. Refahtaki gerçek de i meyi bu iki etkinin sonucu belirler. T1 Kâ t T N S P1 P A M 0 L — Talepte Kayma ve Teklif E risi – Bu day 4hraç mal üretiminde bir teknolojik ilerleme olursa Türkiye’nin teklif e risi sa a do ru kayar. Bu day üretiminde maliyetler dü tü ü ve üretim hacmi geni ledi i için ülke ilk ticaret hadlerinden daha fazla ticaret yapmak isteyecek, bu da d ticaret hadlerini ülke aleyhine çevirecektir. Önemsiz Olman n Önemi (Küçük Ülke Avantaj ): E er ticaret ortaklar ndan birisi çok küçük, di eri çok büyük bir ülke ise, o takdirde kar l kl talep kanunun özel bir durumu ortaya ç kar ve uluslararas ticaret, büyük ülkenin iç maliyet oran ndan ya da ona çok yak n bir fiyattan yap labilir. Dolay s yla d ticaret kazançlar n n önemli bir pay ufak ülkeye girer. Motor Lüksemburg ABD P Lüksemburg’un d ticaret kazanc ABD’nin d ticaret kazanc 0 Tere Ya 10 Amerika motorda, Lüksemburg ise tereya nda kar la t rmal üstünlü e sahip olsun. Lüksemburg bu mallar n dünya ticaretinde önemsiz bir ülke oldu undan, onun kar l kl talebi dünya fiyatlar üzerinde hissedilir bir etkide bulunmaz. Dolay s yla dünya fiyatlar ABD’nin iç fiyat na e it veya ona çok yak n bir düzeyde olu ur. Lüksemburg, mal n Amerika’daki yüksek fiyattan ihraç edip ithalat n yine o ülkedeki dü ük fiyattan yapaca için d ticaret kazançlar n n tamam na yak n bir bölümünden yararlan r. D ticarette bu olay “önemsiz olman n önemi” diye bilinir. Toplumsal Kay ts zl k E*rileri le Analiz: Teklif e rileri yan nda Uluslararas Ticaret Teorisi’ni talep yönünden incelemenin di er bir yolu da toplumsal kay ts zl k e rilerini kullanmakt r. 1. Tüketici Kay ts zl k E*rileri: Fayday kar la t rmal olarak ölçme olana vard r. Bu amaçla “tüketici kay ts zl k e rileri” denilen bir araçtan yararlan l r. Bir tüketicinin kay ts zl k e risi, geometrik olarak, o tüketiciye ayn fayday sa layan çe itli mal bile imlerini gösteren noktalar n birle tirilmesinden elde edilir. Y Mal T1 B S1 T2 i2 Y D 0 S2 T3 i1 i0 X A C — Tüketici Kay ts zl k E rileri – X Mal Bu e rilerin ekilleri ilgili tüketicinin zevk ve tercihlerini, yani talep ko ullar n yans t r. Bu özellik konumuz bak m ndan çok önemlidir. Tüketici S1 noktas nda OA kadar X mal , OB kadar da Y mal tüketerek i0 e risinin gösterdi i fayda düzeyine ula maktad r. S2 noktas nda ise BD kadar daha az Y mal , fakat AC kadar daha fazla X mal tüketilmektedir. Tüketici S1 ve S2’deki mal bile imlerinin tüketiminden ayn fayday elde eder. Bunun gibi i0 e risi üzerinde bütün mal bile imleri tüketiciye ayn fayday verir. Dolay s yla tüketici bu noktalar aras nda kay ts z kal r, yani birindeki mal bile imini di erindekine tercih edemez. Tüketiciyi ayn tatmin düzeyinde b rak rken birbiri yerine geçebilen (ikame edilebilen) mal miktarlar aras ndaki orana marjinal ikame oran denmektedir. X’ in Y mal yerine geçirilmesi durumunda marjinal ikame oran “ Y/ X” biçiminde gösterilir. Kay ts zl k e risi üzerinde herhangi bir noktadaki marjinal ikame oran kay ts zl k e risinin o noktadaki e imine e ittir. Tüketicinin bir mal n artan miktar ndan ald fayda, öteki mal n azalan miktar dolay s yla u rad fayda kayb na e ittir. Kay ts zl k e risi boyunca hareket etmekle tüketicinin bir maldan elde etti i miktar artarken, öteki maldan sahip oldu u miktar azal r. Azalan marjinal fayda kural uyar nca, bir maldan tüketilen her yeni birimin sa lad fayda giderek dü er. Bunu tersinden söylersek, vazgeçilen her birim mal dolay s yla u ralan lan fayda kayb bir öncekinden daha büyük olur. Kay ts zl k e risinin orijine göre d bükey olmas n n nedeni budur. Bütün kay ts zl k e rileri farkl fayda düzeyini gösterdi inden kay ts zl k e rileri kesi mezler. Bu e rinin ekli ki inin talep ko ullar n n bir göstergesi olarak kabul edilir. 11 2. Toplumsal Kay ts zl k E*rileri: Belli bir anda toplumun talep ko ullar n gösteren kay ts zl k e rileri haritas , toplumun o andaki göreceli gelir da l m n yans t r. Gelir da l m de i tikçe kay ts zl k e rilerinin de de i mesi gerekir. Kâ t k4 k3 k2 k1 b4 b3 b2 b1 Bu day — Toplumsal Kay ts zl k E rileri 4ktisad n di er bir dal olan Normatif Ekonomi kural na göre, bir toplumda ancak hiç kimsenin geliri dü ürülmeden baz ki ilerin gelirleri artt r labiliyorsa, o toplumun refah yükseltilmi say l r. Bütün tüketicilerin tek tek kay ts zl k e rileri toplam toplumsal kay ts zl k e risini olu turur. Ekonomide Genel Denge: 1) Kapal Ekonomide Denge: Kâ t F M A D N i0 i1 i2 F 0 A — Kapal Bir Ekonomide Denge – Bu day AA e risi, ele al nan ülkenin üretim olanaklar e risidir. Bu e ri üzerinde toplumsal kay ts zl k e rileri gösterilmi tir. Sonsuz say daki kay ts zl k e rilerinden herhangi birisi dönü üm e risine te et olur. D ticarete kapal bir toplumda üretim ve tüketim dengesi bu noktada gerçekle ir. Ülke, üretim olanaklar e risi üzerinde sonsuz say daki bile imler aras ndan yaln z bu noktadaki mal miktarlar n üretir. Bu noktay toplumun zevk ve tercihleri belirler. Kapal bir ekonomide tüketip üretime e itlenmek zorundad r. Grafikte denge noktas D’ dir. Toplum, D noktas nda görülen mal miktarlar n tüketerek i1 kay ts zl k e risinin gösterdi i tatmin düzeyine ula r. Bu, onun ula abilece i en yüksek refah düzeyidir. Çünkü daha yüksek bir kay ts zl k e risi üzerinde bulunan, örne in M gibi bir nokta, s n rl faktör stoku ve mevcut teknoloji ko ullar alt nda, onun üretim kapasitesinin d nda kal r. Bunun gibi, e er D noktas n n alt nda örne in, N noktas ndaki mal bile imleri üretilirse toplumun refah i0 gibi daha dü ük bir kay ts zl k e risi düzeyine inmi olacakt r. 12 Ekonominin genel denge noktas nda dönü üm ve kay ts zl k e rilerine te et olarak çizilen bir do runun e imi, iki mal aras ndaki yurt içi de i im oran n (iç fiyatlar ) ifade eder. Marjinal ikame oran n n yurt içi de i im oran na e itlendi i noktada tüketiciler dengeye ula r. Üretici dengesi ise dönü üm e risi e iminin (yani marjinal dönü üm oran n n) iç fiyat oran na e itlendi i noktada gerçekle ir. Böylece marjinal ikame oran ile marjinal dönü üm oran n n birbirine e it oldu u noktada hem tüketici, hem de üretici dengesi sa lanm olur. Bu ise kapal ekonomi durumunda toplumsal refah n maksimuma ula mas demektir. 2) Aç k Ekonomilerde Denge: Kâ t T R C I2 F TÜRK YE I1 D 4thalat L A F M 4hracat T 0 P S Bu day Kâ t T1 F1 H N 4hracat ABD 1 D G I K 4thalat 1 F 0 i1 1 T i2 V E Bu day — Aç k Ekonomilerde Denge: Benzer Tercihler - D ticaretten önce Türkiye’deki iç fiyatlar FF, Amerika’da ise F’F’ ile gösterilmi tir. F’F’ nün FF ye göre daha dik olmas , Türkiye’de bu day n, ABD’de ise kâ d n göreceli aç dan ucuz mallar oldu unu ifade eder. 4ç fiyat oranlar farkl oldu undan bu ülkeler d ticarete aç labilirler. Uluslararas fiyatlar n TT eklinde belirlendi ini varsayarsak, d ticaret ba lad ktan sonra her iki ülkedeki iç fiyatlar bu düzeye e itlenir (tek fiyat kanunu). Grafikte T’T’ nün TT ye paralel olmas bu özelli i yans tmaktad r. 13 Aç k ekonomilerde üretim ve tüketim miktarlar birbirinden ayr l r. Hangi mallar n ne miktarlarda üretilece ine, kâr maksimizasyonu amac do rultusunda, üreticiler karar verir. Üreticinin denge ko ulu, mal n marjinal maliyetinin piyasa fiyat na (d fiyatlara) e itlenmesidir. Tüketici de fayda maksimizasyonuna göre tüketimini belirler. 4ki mal aras ndaki marjinal ikame oran n n piyasa fiyat na e itlenmesi ile tüketici dengesi sa lanm olur. Türkiye Üretim Tüketim 4hracat 4thalat Bu*day OS OP PS (=MA) - Kâ* t OL OR LR (=CM) ABD Üretim Tüketim 4hracat 4thalat OV OE VE (=IK) OH OG GH (=IN) - Optimizasyon kural uyar nca geometrik olarak üretici dengesi, dönü üm e risinin fiyat do rusuna, tüketici dengesi de bir kay ts zl k e risinin yine fiyat do rusuna te et oldu u noktalarda gerçekle ir. Buna göre grafikte Türkiye’nin tüketici dengesi C, üretici dengesi de A noktas ndad r. ABD için bu denge noktalar s ras yla K ve N.dir. Böylece iki ülke de üretimde k smi bir uzmanla maya gitmi olmaktad r. Türkiye’de üretici dengesi D.den A.ya, ABD’de N.ye kaym t r. Her ülke, üretiminde uzmanla t mal n bir k sm n ihraç edip kar ülkenin mal n ithal ederek kapal ekonomiye göre daha fazla mal tüketti i için daha yüksek bir kay ts zl k e risine ula ma olana elde eder. Grafikteki AMC üçgenine Türkiye’nin “d ticaret üçgeni” ad verilir. Bu üçgenin dik aç l kenarlar ndan birisi ihracat, di eri de ithalat miktar n gösterir. Hipotenüs ise bu miktarlar n birbiriyle de i tirilmesine olanak sa layan uluslararas fiyat oran n (ticaret hadleri) ifade eder. TT ticaret haddi do rusu, ülkenin kendi mal ndan verece i belli miktarlar kar l nda ithal mal ndan elde edebilece i de i ik miktarlar ortaya koyar. Dolay s yla gerek miktarda ihraç mal vererek bu doru üzerindeki her bile imi tüketme olana vard r. O nedenle buna bazen “tüketim olanaklar do rusu” da denmektedir. 3) D # Ticaret Kazançlar : D ticaretin sa lad yararlar iki bölüme ayr labilir: Tüketim kazançlar ve Üretim kazançlar . Bazen birincisine de i im, ikincisine de uzmanla ma yararlar denildi i olmaktad r. Sanayi T’ T C2 C1 K’ i2 F i1 K i0 D D’ T 0 L’ L — Tüketim ve Üretim Kazançlar – F T’ Tar m 14 Ülke d ticarete aç ld ktan sonra beklenenin tersine, eski üretim yap s n sürdürmektedir. Yani D noktas nda kal p hiçbir uzmanla maya gitmemi tir. Bu ko ul alt nda bile mevcut üretimin bir k sm n n yüksek d fiyatlardan sat l p, bununla tüketimin bir bölümünü dü ük dünya fiyatlar ndan sa lama olana vard r. Bu da kapal ekonomiye göre ülke refah n art r r. Nitekim grafikte D.den geçen TT uluslararas fiyat do rusundan LL’ miktar tar m ürünü ihraç edilip KK’ miktar sanayi ürünü ithal edilerek i1 kay ts zl k e risine ula lmas bu durumu ifade eder. Di er bir de i le, i1 kay ts zl k e risinin, i0.dan daha yüksek bir refah temsil etmesi yukar da aç klanan d ticaretin tüketim ya da de i im kazançlar n yans t r. Bu varsay m terk ederek ülkenin üretimde uzmanla maya gitti ini kabul etti imizde, üretici dengesi D noktas ndan D’ noktas na kayar. Üretimdeki uzmanla ma nedeniyle tüketim denge noktas C2’ye yönelir ve refah i2 kay ts zl k e risi düzeyine yükselir. Refah düzeyinin bu ekilde i1 den i2’ye yükselmesi de d ticaretin üretim yararlar n ifade eder. Talep Farkl l klar na Ba*l D # Ticaret: 4ki ülkede üretim teknolojileri ve faktör donat mlar ayn olunca üretim ko ullar , dolay s yla üretim maliyetleri birbirine e it olur. Kâ t T ABD CABD N 4thalat I1 EABD I2 D L 4hracat TÜRK YE 4hracat ETR CTR K 4thalat 0 — Talep Farkl l N na Dayal D Ticaret – i2 i1 T G da Türkiye’de g da, ABD’de kâ t iddetle tercih edilen mallard r. Bu durum grafikte, ülkelerin kay ts zl k e rilerinin, yo un olarak tercih ettikleri mala daha yak n çizilmesi ile gösterilmi tir. Buna göre kapal ekonomideki denge noktalar Türkiye’de ETR ve ABD’de EABD’dir. Di er bir de i le Türkiye’de kâ t, ABD’de ise g da göreceli olarak ucuz mallard r. Demek oluyor ki, üretim ko ullar n n ayn olmas na kar n, talep ko ullar n n farkl olmas , ilgili ülkelerde daha az tercih edilen mal n fiyat n n göreceli biçimde ucuzlamas na yol aç yor ve söz konusu ülkeler bu mallarda kar la t rmal üstünlük elde ediyor. Buna göre Türkiye kâ tta, ABD de g dada kar la t rmal üstünlü e sahip olmaktad r. TT uluslararas fiyat oran ndan ticaret aç ld klar nda, daha ucuz oldu undan Türkiye kâ t üretiminde, ABD’de g da maddeleri üretimi alan nda uzmanla acak ve her iki ülkedeki bu uzmanla ma D noktas na ula l ncaya kadar sürecektir. Talep farkl l ülkeleri k smi uzmanla maya götürür. Arz ve Talep Ko#ullar nda Farkl l k: D ticaretin yönü ve hacmi iç fiyat oranlar na ba l d r. 4ç fiyatlar birbirinden uzakla t kça ticaret hacmi geni ler, tersi durumda ticaret hacmi daral r. 15 ÖZET: Kar la t rmal üstünlükler ülkeler aras fiyat farkl l klar na göre belirlenir. Ancak fiyatlar yaln zca üretim maliyetlerine, ya da arz ko ullar na ba l olmay p ayn zamanda talep faktörüne de ba l d r. Oysa klasik iktisatç lar geleneksel olarak arz faktörleri üzerinde durup konunun talep yönüyle ilgilenmi lerdir. Klasiklerden talep faktörünü ilk kez analize katan iktisatç John Stuart Mill olmu tur. Mill’ in ortaya att kar l kl talep kanunu, daha sonralar Alfred Marshall taraf ndan teklif e rileri analizi ile aç klanm t r. Bugün talep ko ullar n incelemek için kullan lan iki araçtan birisi teklif e rileri analizi, di eri de toplumsal kay ts zl k e rileridir. Bu bölümde her iki araca dayanak yap lan Uluslararas Ticaret Teorisi analizlerine yer verilmi tir. Talep ko ullar n analize katmadan ticaret öncesi ve sonras üretici ve tüketici denge noktalar ile denge ticaret hadlerini belirleme olana yoktur. Talep, uluslararas ticareti aç klamada önemli bir faktördür. Bir k s m ticaretin ortaya ç k , ülkeler aras nda talep ko ullar ndaki farkl l klara ba l d r. Talep farkl l klar , maliyet farkl l klar n n etkisini artt r p azaltarak dünya ticaret hacmini de i tirebilir. Faktör Donan m Teorisi: Klasik Kar la t rmal Üstünlükler Teorisi’ne göre, yurt içi üretim maliyetleri farkl oldu u sürece, ülkeler kârl d ticaret yapabilirler ve yurt içi üretim maliyetlerindeki farkl l klar da uluslararas emek verimlili indeki farklar n bir sonucudur. Ancak bu analizlerde uluslararas ticaretin gerçek nedeni aç klanamam t r. Bu eksikli i gidermek için faktör donan m teorisi ortaya at lm t r. 4sveçli iktisatç Eli Heckscher ve Ohlin bu teoriyi ortaya atm lard r (1879–1952). Teoriden Ç kart lan Temel Sonuç: Teoride savunulan ana dü ünceyi u ekilde ifade edebiliriz: Bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse, üretimi o faktörü yo un biçimde gerektiren mallarda kar la t rmal üstünlük elde eder, yani onlar daha ucuza üretir ve o alanlarda uzmanla r. Heckscher - Ohlin Teorisi’nin dayand iki ana varsay m unlard r: a. Ülkeler faktör donat mlar bak m ndan birbirinden farkl d r. 4ki ülkeli modelde bir ülke emek, di eri ise sermaye bak m ndan zengin ülkelerdir. b. Mallar faktör yo unluklar ya da nispi faktör oranlar bak m ndan da farkl l k gösterirler. Di erleri ile kar la t r ld nda, baz mallar eme e oranla daha çok sermaye, ya da tersine, sermayeye göre daha çok emek gerektirirler. Birinci türdeki mallara sermaye-yo un, ikinci türdekilere de emek-yo un mal ad verilir. Bu iki temel varsay m n d nda teorinin dayand di er baz varsay mlar öyle belirtilebilir: c. Bir mal n üretim fonksiyonu bütün ülkelerde ayn d r. Yani bir mal bir ülkede sermaye veya emek yo un yöntemlerle üretiliyorsa, di er ülkelerde ayn yöntemlerle üretilir. Bu özellik bir mal n üretim teknolojisinin bütün ülkelerde ayn olmas anlam na gelir. d. Üretimde ölçe e göre sabit verim ko ullar geçerlidir. e. Ülkelerin talep ko ullar birbirinin benzeridir. Dolay s yla, talep farkl l n n maliyet ko ullar ndaki farkl l gidermesi söz konusu olmaz. 1. Faktör Donat m : Heckscher – Ohlin modelinin temel varsay mlar ndan birisi ülkelerin faktör donat m bak m ndan birbirinden farkl olmalar d r. Birinci yakla mda faktör bollu u kavram arz yönüyle ele al n r. Di er bir de i le, faktör donat m , üretim faktörlerinin fiziki miktarlar ya da faktör stoku ile aç klan r. Bu yakla m aç s ndan faktör donat m n belirlemek için ülkelerin “sermaye stoku/emek stoku” oranlar n kar la t rmak gerekir. CA CT ––––– > ––––– LA LT C: Sermaye L: Emek T: Türkiye A: Almanya 16 Ekonomik yakla mda ise faktör donat m faktör fiyatlar ile tan mlan r. Di er bir de i le, bu k stas hem arz, hem talep güçlerine dayan r. Genel bir kural olarak, ülkenin göreceli anlamda zengin biçimde sahip oldu u faktörün fiyat daha ucuzdur. PCA PCT ––––– < ––––– PLA PLT PL: Eme in bedeli, ücret PC: Sermayeyi kullanman n bedeli (faiz, rant) Fiziki tan mlama durumunda teoride öngörülere ters bir sonuç ortaya ç karabilir. Örne in e er ülkede sermaye bol olmas na kar n sermaye fiyatlar göreceli olarak yüksekse o takdirde sermaye-yo un mallar pahal la acak ve dolay s yla ülke bu tür mallar ithal edip emek-yo un mallar d ar ya ihraç etmek durumunda kalabilecektir. Bu ise tecrübe öne sürülen görü e tamamen ters bir sonuçtur. 2. Faktör Yo*unlu*u: Bir mal n üretiminde kullan lan girdilerle elde edilen ürün aras ndaki teknik ili kiye üretim fonksiyonu ad verilir. Geometrik olarak üretim fonksiyonu e ürün e rileriyle gösterilir. Di er bir de i le, e ürün e risi, teknolojinin koydu u s n rland rmalar alt nda bir maldan ayn miktar üretmek için kullan lmas gereken emek ve sermaye bile imlerini gösteren bir e ri biçiminde tan mlanabilir. Sermaye F F2 F1 M1 M S Motor D1 D Tekstil F1 F F2 Emek — 4ki Mal Üretimi Durumunda Faktör Yo unluklar Sermaye F Motor Tekstil M1 K T1 Tekstil F2 F1 L T2 Motor M2 F2 — Faktör Yo unlu unun Tersine Dönmesi 17 Emek Teknolojinin, bir faktörün belirli ölçülerde öteki faktörün yerine kullan labilmesine (ikame edilmesine) olanak verdi i durumlarda e ürün e risi orijine göre d bükey olur. Bu ekilli iyle tüketici kay ts zl k e rilerine benzerler. Esnek teknoloji ko ullar alt nda, tekstil ve motorun e ürün e rileri gösterilmi tir. Grafi e göre faktör fiyatlar oran n n FF olmas durumunda motordaki “sermaye/emek” oran OM’nin e imine, tekstildeki sermaye emek oran da OD’nin e imine e ittir. OM’nin OD’ye göre daha dik olmas , FF gibi veri bir faktör fiyatlar oran n n motorun tekstile göre daha sermaye-yo un (veya tekstilin daha emek-yo un) oldu unu ifade eder. Burada sermayenin ucuzlamas (yani FF’den F1F1 veya F2F2’ye yükseli i) sermaye-emek yo unluklar n motorda OM1’e, tekstilde ise OD1’e yükseltmi tir. Yani her iki mal n üretimi daha sermayeyo un hale gelmi tir. Heckscher – Ohlin modelinden Ç kart lan Teoremler: Faktör donat m teoremi, faktör fiyatlar e itli i teoremi, Stolper – Samuelson gelir da l m teoremi, Ryczynski teoremi. a. Faktör Donat m Teorisi: Her ülke zengin olarak sahip bulundu u faktörü yo un biçimde kullanan mallar n üretiminde kar la t rmal üstünlük elde eder. b. Faktör Fiyatlar E#itli*i Teoremi: Serbest ticaret, ülkeler aras nda faktör fiyatlar n e itler ve bu bak mdan uluslararas serbest faktör hareketlili i ile ayn sonucu do urur. c. Stolper – Samuelson Teoremi: Serbest ticaretin ülkenin bol olarak sahip bulundu u faktörün reel gelirini yükseltece i, k t faktörün gelirini ise dü ürece i ortaya koyuluyor. d. Rybczynski Teoremi: Tam çal ma ko ullar alt nda, yaln z bir faktörün arz art nca, bu faktörü yo un olarak kullanan mal n üretiminin geni leyece i, arz sabit kalan faktörü yo un olarak kullanan mal n üretiminin ise mutlak olarak daralaca kan tlanmaktad r. a. Uluslararas Faktör Fiyatlar Teorimi: Heckscher – Ohlin modelinden ç kart lan bir sonuç serbest mal ticareti yoluyla ülkeler aras faktör fiyatlar e itli inin sa lanmas d r. Ula m masraflar n n s f r olmas ve öteki standart varsay mlar alt nda, d ticaret ba lay nca dünya mal fiyatlar n n e itlenece ini biliyoruz (tek fiyat kanunu). Klasik iktisatç lar üretim faktörlerinin ülke içinde “tam hareketli”, buna kar l k ülkeler aras nda “tam hareketsiz” oldu unu varsaym lard r. Bu varsay m üstü kapal bir ekilde Heckscher- Ohlin modelinde de vard r, ancak gerçekten çok uzak oldu u tart mas zd r. Modele göre her ülke, bol olarak sahip bulundu u faktöre yo un biçimde ihtiyaç gösteren mallarda uzmanla maya gider. Yani bu modele göre serbest ticaret ve onu simgeleyen uluslararas uzmanla ma, ülkelerin bol olarak sahip bulunduklar faktörlerin fiyat n yükseltip k t faktörlerin bedelini dü ürerek ülkeler aras nda fiyatlar n e itlenmesine neden olmaktad r. Teoride ülkeler aras benzer teknoloji varsay m yap lmakta, gerek mal ve gerekse faktör piyasalar nda tam rekabet ko ullar n n geçerlili i kabul edilmektedir. Bu ko ullar alt nda serbest ticaret uluslararas alanda ayn mal için tek fiyata ve faktör fiyatlar e itli ine yol açacakt r. b. Stolper – Samuelson Gelir Da* l m Teoremi: Ricardo’dan yakla k bir as r sonras na kadar iktisatç lar u görü ü benimsemi lerdi: Serbest ticaret ülkede ya ayan insanlar n tümünün yarar na, korumac l k ise tümünün zarar nad r. Oysa Stolper ve Samuelson 4kinci Dünya Sava y llar nda yay mlad klar bir makalede buna kar ç kt lar. Stolper – Samuelson teoremine göre, serbest ticaret ihracat endüstrilerinde yo un kullan lan faktörün lehinedir, oysa korumac l k ithalata rakip endüstride yo un kullan lan faktörleri yararland r r. Ba ka bir de i le, korumac l k dolay s yla ekonomi bir bütün olarak kaybetse de ithalata rakip kesimde çal anlar bundan yararlan rlar. Ülkenin bir gümrük tarifesi koymas k t kayna n reel gelirini yükseltici etkide bulunur. Bunu aç klamak için sermaye zengini olan, dolay s yla teoriye göre sermaye-yo un mallar ihraç edip emek-yo un 18 mallar ithal eden bir ülkeyi ele alal m. Bu ülke emek-yo un ithal mallar üzerine bir tarife koyunca, gerek iç tüketiciler, gerekse iç üreticiler aç s ndan emek-yo un mallar n iç fiyatlar , sermaye-yo un mallar n iç fiyatlar na oranla yükselir. Dolay s yla da reel ücret gelirleri artar. Bu gayet do al bir sonuçtur. Çünkü emek yo un ithal mallar üzerine tarife konuldu unda bu mal n benzerlerinin yurt içi üretimi geni lerken sermaye yo un ihraç mal n n yurt içi üretimi daral r. Dolay s yla da eme in bedeli yani ücretler sermayenin bedeli olan faizden daha h zl artar. Böylece de her iki endüstride ucuzlayan sermaye, pahal la an eme in yerine ikame edilir. Her emek birimi üretimde daha fazla sermaye ile birle tirildi i için sonuçta eme in verimlili i yükselir, dolay s yla da reel ücretlerde bir art sa lan r. Gümrük tarifeleri, yurt içi üreticiler ve tüketiciler aç s ndan ithalata rakip mallar n fiyat n , ihraç mallar n n fiyat na oranla yükseltti i sürece, Stolper- Samuelson teoremi analitik bak mdan geçerli olacakt r. Ancak, gümrük tarifeleri bu fiyat oran n dü ürürse ad geçen teorem geçerlili ini yitirir. Bu duruma ise “Metzler paradoksu” ad verilmektedir. Normal ko ullar alt nda serbest ticaret politikas , ülkedeki bol faktörü, koruyuculuk ise k t faktörü yararland r r. c. Rybczynski Teoremi: 4ki mall ve iki faktörlü bir modelde, tam çal ma ko ullar alt nda e er tek bir faktörün arz art r lacak olursa, onu yo un olarak kullanan malda üretim geni ler, di er malda ise daral r. Bu görü e Rybcznski teorimi ad verilir. Makine M0 F F’ E0 E1 M1 F 0 F’ T0 T1 — Rybczynski Teoremi – Tekstil Ba lang çta üretici dengesi E0’dad r. Emekteki art dolay s yla üretim olanaklar e risi d a do ru geni lemi ve yeni üretim dengesi E1 olmu tur (d ticaret hadlerinin sabit kalmas , yani FF = F’F’ olmas varsay m alt nda). Bu noktadan anla laca gibi emek faktöründeki art (sermaye art s f r) sonucu, tekstil üretimi T0’dan T1’e geni lemi ve makine üretimi M0’dan M1’e dü mü tür. Türkiye emek-zengin bir ülke, tekstil emek-yo un, motor makine-yo un mallard r. Sermaye arz sabit kal rken emek stoku arts n. Artan emek do ald r ki emek-yo un tekstil kesi iminde çal t r lacakt r. Böylece söz konusu kesimde üretim artar. Tekstil üretimi sermayeye de gerek vard r. Bu faktörde art olmad na göre sermaye motor endüstrisinde sa lanacakt r. Böylece tekstil üretimi artarken motor üretimi daralacakt r. • • • Leont ef Paradoksu (Faktör Donat m Güvenlili*i Testi): Teorinin iktisatç lara çekici görünen baz yönlerini öyle belirtebiliriz: Teori çok sa lam bir mant k yap s na dayan r; konulan varsay mlardan tart mas z sonuçlara ula l r. Matematik ve geometrik yöntemlerin uygulanmas na çok elveri lidir. D ticareti, ülkelerin faktör donat m ve üretim teknolojisi gibi en yal n özelliklerine ba lar. 19 • Bu teori yard m yla kalk nman n d ticarete etkileri, uluslararas faktör ak mlar n n nedenleri, d ticaretin gelir da l m na etkileri vs. gibi bir dizi önemli sorun aç kl kla cevaplanabilmektedir. • Bir ba ka özelli i de, yaln z “mant ken do ru” teoremlerin elde edilmesine de il, ayn zamanda test edilebilir hipotezlerin kurulmas na da olanak vermesidir. Harvard Üniversitesi profesörlerinden Wassily Leontief, 1930’larda endüstriler aras ba lant lar kantitatif olarak ölçmeye yarayan ve “input – output” (girdi-ç kt ) tablosu denilen tekni i geli tirmi tir. Ancak ondan sonrad r ki mallar emek ve sermaye bile imine ay rma olana do mu tur. Heckscher – Ohlin teorisinin ilk uygulamal testi, Leontief taraf ndan amerikan ekonomisi üzerinde yap lm t r. Yazar, Amerika’n n tüm d dünya ile olan ticaretini ele alm , ihracatta ve ithalatta bir milyon dolar de erinde “temsili mal balyalar ” (bile imi ihracat ve ithalatla ayn olan örnek mal bile imleri) düzenleyerek bunlar üretmek için gerekli olan emek ve sermaye miktarlar n hesaplam t r. Leontief’in çal mas , Amerikan ekonomisinin 1947 y l girdi-ç kt tablosu ile ayn y l n d ticaret verilerine göre yap lm ve 1951 y l nda yay mlanm t r. Ara t rman n sonuçlar özetle a a daki gibi ç k t r: Sermaye (dolar, 1947 y l ) Emek (çal ma y l ) Sermaye / Emek y l 4hraç Mallar (Bir Milyon Dolar) (1) 2.550.780 182.213 14.010 4thalata Rakip Mallar (Bir Milyon Dolar) (2) 3.091.339 170.004 18.180 (2/1) (3) 1,2 0,9 1,3 Buradan anla laca gibi, Amerika’da bir milyon dolar de erindeki ihraç mal üretmek için gerek olan emek, bir milyon dolar de erindeki ithalata rakip mallar n üretimi için gereken emekten daha fazla, ayn miktar ihracat için gerekli olan sermaye ise ithalattakinden daha dü üktür. Ba ka bir de i le, ,4thalattaki sermaye/emek oran ihracata göre 1,30 ç kmaktad r. Bu ise, Amerika’n n emek-yo un mallar ihraç edip sermaye yo un mallar ithal etti ini göstermektedir! Oysa (hele ara t rman n yap ld dönemlerde) Amerika’n n, tart mas z dünyan n en zengin sermaye stokuna sahip bir ülkesi olarak, Heckscher – Ohlin modeline göre tam tersine, sermaye-yo un mallar ihraç edip emek-yo un mallar ithal etmesi gerekirdi. “Leontief paradoksu (çeli kisi)” diye bilinen bu sonuç, iktisatç lar aras nda a k nl k yaratm ve teori üzerinde yo un tart malara yol açm t r. Loentief’in bu çeli kiyi aç klamak için öne sürdü ü görü ler, vard sonuç kadar ilginçtir. Yazar bu konuda özetle öyle demektedir: Amerikan toplumunun üstün giri imcilik, yöneticilik, e itim ve üretime yönelik çal ma atmosferi gibi özellikleri dolay s yla, Amerikan i çileri dünyan n öbür ülkelerindeki i çilere göre daha üstün niteliktedirler (yani, ayn sermaye araçlar ile çal m olsalar bile verimlilikleri onlardan daha yüksektir). Bu aç dan bak l nca, bir Amerikan i çisi üç yabanc i çiye bedeldir. Dolay s yla, Amerika’n n gerçek i gücü stokunu bulabilmek için mevcut i gücü rakamlar n n üçle çarpmak gerekir. Bu yap l nca, Amerika gerçekte sermaye de il, emek bak m ndan zengin bir ülke durumuna gelecektir (ve teori de çürütülmekten kurtulmu olur!) Loentief’in ara t rmas na kar pek çok ele tiri yap lm t r. Bu ele tirilerin baz lar nda yöntem konusu üzerinde durulmu ve örne in çal man n yap ld 1947 y l n n sava n hemen sonras na rastlanmas dolay s yla tipik bir y l olmad , çünkü ABD’den Avrupa’ya normal sanayi ürünleri ihracat yap lamad üne sürülmü tür. Loentief, 1956’da bu ele tiriye cevap vermek üzere 1951 y l n n d ticaret verilerini (ve ilk çal madaki gibi 1947 y l n n girdi-ç kt tablosu) kullan larak ara t rmas n tekrarlam t r (1951 y l genellikle sava sonras onar m faaliyetlerinin tamamland y l olarak kabul edilir.). bu ikinci ara t rma sonucunda Amerika’n n ithalattaki göreceli yüksek sermaye yo unlu unun biraz azald , fakat çeli kinin yine de ortadan kalkmad görülmü tür. Yöntemle ilgili olarak ayr ca hesaplamalarda kullan lan sermaye katsay lar n n güvenilir olmad örne in tar mda bu katsay lar n çok yüksek, ticaret kesiminde ise çok dü ük oldu u belirtilmi tir. Bir k s m ele tiriler ise daha çok teorik niteliktedir. Bunlar n birisinde Amerika’n n ihraç mallar nda, ithalat ikamesi mallar na göre daha fazla nitelikli emek kullan ld na i aret edilerek, e er bu kesimlerde çal anlar n yeti meleri için gerekli sermaye (be eri sermaye) hesaplan r ve fiziki sermaye stokuna eklenirse çeli kinin ortandan kalkaca öne sürülmü tür. 20 Leontief çeli kisi tatmin edici biçimde aç klanabilmi de ildir. Bu ise Heckscher – Ohlin teorisinin gereçli ine duyulan ku kular art rm ve di er ülkeler üzerinde de faktör donat m teorisinin test edilmesine yönelik çal malar h zland rm t r. Di*er Testler: Leontief’ten sonra benzer bir yakla mla Heckscher – Ohlin teoreminin en eski testlerinden birisi Tatemoto ve Ichimura taraf ndan 1951 y l verileri ile Japonya üzerinde yap lm t r. Japonya’n n sermayeyo un mallar ihraç edip, emek-yo un mallar ithal etti i sonucuna var lm t r. O dönemde Japonya emek zengin bir ülke durumunda oldu undan bu sonuç ta görünü te çeli kili idi. Ancak Japonya’n n ticari bölgelere göre incelendi inde çeli kinin ortadan kalkt görülmü tür. Eöyle ki, o tarihte Japonya’n n ihracat n n dörtte üçü kendisine göre daha az geli mi durumdaki Asya ülkelerine, dörtte biri de ABD’ye yap l yordu. Japon ekonomisi geli mi ülkelerle az geli mi ülkeler aras nda orta bir yerde bulunuyordu. O yüzden genel ticarette yukar daki sonucun ortaya ç kmas do al say lmal idi. Nitekim bölgelere ay rarak inceleme yap ld nda, beklenen uygun biçimde, Japonya-Amerika ticaretinde Japonya’n n ihracat n n emek-yo un oldu u belirlenmi tir. Bharadwaj, 1953–1954 y l verilerini kullanarak teoriyi Hindistan üzerinde test etmi tir. Var lan sonuçlara göre, toplam d ticarette Hindistan’ n ihracat emek-yo un, ithalat sermaye-yo un ç km t r. Teoriyi Türkiye üzerinde test etmek üzere de bir çal ma yap lm t r. Çal mada 1967 y l n n inputoutput tablosu ile ayn y la ait ihracat ve ithalata rakip endüstrilerin verileri kullan lm t r. Buna göre, 1967 y l n n fiyatlar yla Türkiye’de bir milyon TL de erindeki örnek ihracat ve örnek ithalata rakip mal sepetlerinin üretimi için gerekli olan emek ve sermaye miktarlar u ekilde hesaplanm t r: Sermaye (Bin TL) Emek (Çal ma Y l ) Sermaye/emek y l (TL) Türkiye D Ticaretinin Faktör Yap s 4hracat mallar 4thalata rakip mallar 2.194,1 1.852,4 180.480 40.363 12.161 45.895 4thalat/4hracat 0,84 0,22 3,77 Bu sonuçlar Türkiye’de ithalata rakip kesimlerde sermaye/emek oran n n ihracat endüstrilerinden çok daha yüksek oldu unu gösteriyor. E er gerçek ithalat m z n ithalata rakip endüstrilerimize benzedi i kabul edilirse, bu sonuç bize söz konusu y llarda Türkiye d ticaretindeki faktör yap s n n Heckscher – Ohlin teoreminden beklenen uygun ç kt n , yani ihracat m z n emek yo un, ithalat m z n ise sermaye yo un mallardan olu tu unu göstermektedir. Ricardo Modelinin Test Edilmesi: Ricardo modelinde d ticaret, bireysel endüstrilerdeki i gücü verimlili inin ülkeler aras nda farkl olu una dayand r l r. Ba ka bir de i le, her ülkenin, yüksek göreceli i gücü verimlili ine sahip endüstrilerde kar la t rmal üstünlük elde edece i belirtilmektedir. Konu üretim fonksiyonu (üretimde kullan lan girdilerle elde edilen ç kt aras ndaki teknik ili ki) aç s ndan ele al n rsa, klasik üretim fonksiyonu tek faktörlüdür ve bu faktör de homojen nitelikteki emektir. Ülkelerin belirli bir mal n üretiminde kulland klar emek miktarlar n n farkl olmas , üretim fonksiyonlar n n da ülkeler aras nda de i ik olmas demektir. Oysa Heckscher – Ohlin modeli, üretim fonksiyonlar n n ülkeler aras nda ayn olmas varsay m na dayan r. Ricardo modeli, bireysel endüstrilerdeki üretim maliyetleri içinde eme in pay n n hesaplan p ülkeler aras nda kar la t r lmas ve ülkenin ihraç etti i mallarda emek oranlar n n dü ük olup olmad n n ara t r lmas ile test edilebilir. Bu konudaki ilk çal malardan birisi MacDougall taraf ndan yap lm ve 1951 y l nda yay mlanm t r. Ara t rmada ilgili sektörlerdeki emek verimlilikleri ile ihracat miktarlar aras nda pozitif bir ili ki saptanm t r. Bu da MacDougall’ n çal mas n n Ricardo modelini destekleyici yönde sonuçlar ortaya koymas demektir. Balassa testi, MacDougall’ n çal mas n n daha geli tirilmi bir ekli olarak dü ünülebilir. Balassa, ülkelerin göreceli ihracat art lar n n, onlar n i gücü verimlili indeki (üretim fonksiyonlar ndaki) farkl l klardan kaynakland görü ünden hareket etmi tir. Ara t rman n sonucu klasik modeli destekleyici 21 yönde ç km t r. Yap lan hesaplamalar, verimlilikte %1 oran ndaki bir art n ihracat de erleri oran nda %1,6’l k bir art a yol açt n göstermi tir. Bu konuda ve Stern taraf ndan yine 4ngiltere ve ABD’yi ele alarak 1950 ve 1959 verileri ile yap lan çal ma da klasik modeli destekleyici sonuçlar vermi tir. Bunun gibi Golub da 1980–1989 verileri ile ba l ca sanayile mi ülkeleri kapsayan daha genel bir çal ma yapm t r. Bu çal man n da, özelikle ABD ve Japonya ticaretinin Ricardo modelini destekler nitelikte oldu unu ortaya koymu tur. Ricardo modeli ve genel olarak klasik model ülkeler aras nda verimlilik farklar n n nedenleri konusunda herhangi bir aç klama yapmam t r. Bu eksikli i giderme çabas nda olan ilk teori ise Heckscher – Ohlin teorisidir. Yeni Teoremler: Leontief çeli kisinin faktör donat m üzerinde yaratt tart malar sonucunda, 1960’lardan sonra uluslararas ticareti aç klamak üzere yeni yeni teoremler veya hipotezler ortaya at lm t r. 1. Nitelikli #gücü Teoremi: Keesing ve Kenen gibi yazarlar, sanayi ülkeleri aras ndaki d ticaretin büyük bir bölümünün nitelikli i gücü farkl l klar ile aç klanabilece ine i aret etmi lerdir. Bu görü e göre belirli türlerdeki mesleki veya nitelikli i gücü bak m ndan zengin ülkeler, üretimi büyük ölçüde bu faktörlere ba l mallarda uzmanla rlar. Öte yandan, niteliksiz eme e bol olarak sahip bulunan ülkeler ise yo un biçimde niteliksiz eme i içeren mallar n üretiminde üstünlü e sahip bulunmaktad r. Gerek i gücünün e itilmesi, gerekse fiziki sermayenin yarat lmas tasarrufu gerektirir. Gerçek hayatta, nitelikli emek-yo un mallarla sermaye-yo un mallar genellikle birbirinin ayn s d r. O yüzden baz iktisatç lar bu ikisinin “türetilmi ” kaynaklar ad alt nda birle tirilmesini önerirler. Heckscher – Ohlin teorisinin bu yönde de i tirilmi ekline, “neo-faktör donat m ” teorisi denmektedir. 2. Teknoloji Aç * Teoremi: Teknoloji aç hipotezi 1961’de Posner taraf ndan ortaya at ld . Buna göre, sanayile mi ülkeler aras ndaki ticaretin büyük bir bölümü yeni mal ve üretim süreçlerine dayal d r. Bunlar ço unlu u ileri sanayile mi ülkelerde kurulu bulunan yenilikçi firmalar taraf ndan geli tirilirler. Yenilikler, patent ve fikri mülkiyet haklar yasalar ile korunur. Ba ka bir de i le, bir yenili i ilk kez bulan firma onun monopolcusu olur. Yeni bir mal veya üretim süreci bulan sanayile mi ülkeler, bu mallar n ilk ihracatç lar olurlar. Ancak zamanla teknoloji taklit yoluyla, ya da serbest bir mal durumuna gelerek öteki ülkelerin eline geçtikten sonra, o ülkeler eme in ucuzlu u veya do al kaynak üstünlükleri nedeniyle söz konusu mal ilk icat edenden daha ucuza üretirler. Böylece ad geçen mal daha az geli mi durumdaki bu ülkeler taraf ndan ihraç olunmaya ba lan r. Mal ilk icat edenler bu ülkelerle rekabet edemedikleri için onu imdi d ar dan ithal ederler. Bunun en tipik örne i dokumac l k ürünleridir. 3. Ürün Dönemleri Teoremi: Ürün dönemleri hipotezi, teknoloji aç hipotezinin genelle tirilmi ve geli tirilmi bir eklidir. 1966’da Raymond Vernon taraf ndan ortaya at lm t r. Hipotezde öne sürülen görü e göre, baz ülkeler halen var olan mallarda, baz lar da yeni mallar üretiminde uzmanla rlar. Ancak kritik önem ta yan varsay m u ki bir mal, yeni mal durumundan eski mal biçimindeki ya am dönemlerine geçerken üretimin co rafi yeri de de i ir. Vernon’a göre, teknolojik yenilikler ve yeni mallar n geli tirtmesi ileri sanayile mi ülkelerde, özellikle de ABD’de olu ur. Bu durum, yüksek derecede e itilmi i gücünün ve AR-GE’ye yap lan göreceli yüksek harcamalar n bir sonucudur. Ürün dönemleri hipotezine göre yeni mal n üretimi önce ufak çapta yap l r. Üretim sürdürüldükçe üretime ili kin sorunlar çözümlenir ve ürün geli tirilir. 4lk a amadaki ufak ölçekli üretim ihracata de il, iç piyasa talebini kar lamaya yöneliktir. Ayr ca, ba lang çta üretimin tüketiciye yak n yerde gerçekle tirilmesi gerekir. Çünkü mal n geli tirilmesinde destek sa layan onlard r. Burada yaln zca yurtiçi firmalar yeni teknolojiye sahip olduklar ndan, üretim yenili i bulunan firman n ülkesinde yap l r. Üretimin ilk a amas ndaki özellikler bunlard r. 22 Miktar A ama I A ama II A ama III A ama IV A ama V Tüketim Yenilikçi 4thalat Ülke 4hracat Üretim Üretim 4hracat Taklitçi Ülke Tüketim 4thalat 0 A B — Ürün Dönemi A amalar – C D Zaman 4kinci a amada ürün hemen hemen tam olarak olgula t r lm t r. Bu a amada üretim h zland r l r, sat lar önce iç piyasaya yöneliktir, sonra ihracata ba lan r. Böylece mal n iç tüketimi ve iç üretimi artar, fakat d ar da geli en bir talep de bulundu u için üretimdeki art h z çok daha yüksektir. Üretici firma halen yeni teknolojiyi tek ba na elinde tutmaktad r. Üçüncü a amaya geçilir. Art k yenilikçi firma içte ve d ta teknoloji lisans vermeyi kârl bulmaya ba lar. Standart üretimin maliyetini dü ürmek için üretim, örne in i çi ücretlerinin dü ük oldu u öteki ülkelere kayd r l r. Yenilikçi ülkenin iç piyasas , yerli üretim yerine ithalatla kar lanmaya ba lan nca be inci a amaya geçilmi olunur. Art k teknoloji dünya ülkelerine tümüyle yay lm ve üretimi s n rland ran lisanslar da sona ermi , yani teknoloji bir tür serbest mal durumuna gelmi tir. Nihayet yenilikçi ülke kendi piyasas nda da tamamen devre d b rak l nca ürün dönemleri tamamlanm olur. Ülkede iç tüketim var, fakat tümüyle ithalat yoluyla kar lan yor. Art k s ra yeni teknolojik bulu lar n aranmas na gelmi tir. 4. Tercihlerde Benzerlik Teoremi: 4sveçli iktisatç Brunstam Linder’in 1961’de geli tirdi i “tercihlerde benzerlik” hipotezi homojen olmayan sanayi ürünleri ticaretini konu al r. Bu görü e göre, sözü edilen mallar n ticareti üretim maliyetlerinden çok, ülkeler aras ndaki zevk ve tercihlerin benzerli ine yani talep ko ullar na ba l d r. Zevk ve tercihleri belirleyen temel etken de göreceli gelir düzeyleridir. Linder’e göre bir ülkede firmalar, halk n ço unlu u taraf ndan talep edilen ve piyasas geni olan mallar üretirler. 4ç piyasan n talebini kar lamak için üretim yap ld kça bu mallar n üretiminde dene im ve etkinlik kazan l r; daha sonra da söz olan ülkelere ihraç edilir. Di er yandan, zevk ve tercihleri farkl olan dü ük veya yüksek gelirli az nl klar n talebi ise tercihleri kendilerine benzeyen yabanc ülkelerden yap lan ithalatla kar lan r. Taleplerin çak mas hipotezi de denilen bu görü e göre, sanayi ürünlerinin ticari özellikle benzer tercihlere ve gelir düzeylerine sahip ülkeler aras nda yo unla acakt r. 5. Ölçek Ekonomileri Teoremi: Baz mallarda ortalama üretim maliyetleri üretim ölçe ine ya da üretim hacmine ba l d r. E er üretim ölçe i büyürken ortalama maliyetler dü üyorsa üretimde ölçe e göre azalan maliyetler veya artan getiri ko ullar geçerlidir. Faktör donat m teorisinde, daha önce görüldü ü gibi, ilgili ülkelerde mallar n sabit verim ko ullar alt nda üretildi i varsay l r. 23 Ölçek ekonomisi özelli ine sahip mallar, çok say daki ufak üretici firma yerine az say daki büyük firmalar taraf ndan üretilirler. Ölçek ekonomilerinin büyük firmalara böyle bir üstünlük sa lay p sa lamad bunlar n içsel ya da d sal nitelikte olu una ba l d r. 4çsel ölçek ekonomileri, firman n kendi üretim ölçe i artt nda ortalama maliyetlerin dü tü ü durumlarda söz konusudur. Firman n ba l oldu u endüstride üretim hacmi geni ledikçe onun ortalama maliyetleri dü me gösteriyorsa üretimde d sal ölçek ekonomileri söz konusudur. E er belli bir endüstride ölçek ekonomileri firma bak m ndan içsel nitelikte ise, büyük firmalar küçüklere göre bir maliyet avantaj elde ederler. D ticaret tüm firmalar için tüketicilerin say s n artt r r. Çünkü her ülkede firmalar halk taraf ndan en çok tercih edilen bir çe it üzerinde uzmanla rlar. 6. Monopolcu Rekabet Teoremi: Günümüz ekonomilerinde özellikle sanayi üretiminin temel özelli i homojen de il, farkl la t r lm mallar n üretilmekte olu udur. Uluslararas ticaretin de çok büyük bir bölümü bu farkl la t r lm nitelikteki mallar n al m sat m n kapsar. Dünya ticareti geleneksel anlamda birbirine benzer olmayan ya da tamamen de i ik endüstriler taraf ndan üretilen mallar n al m sat m biçiminde dü ünülmü tür. Buna endüstriler aras ticaret ad verilir. Endüstri içi ticaret, yani bir ülkenin ayn genel endüstri kapsam ndaki farkl la t r lm mallar hem ihraç, hem de ithal etmesi, iki yönlü ticaret olarak ta bilinir. Monopolcu rekabet teoremi, sanayi mallar üzerindeki iki yönlü ticaret olay n , ölçek ekonomileri ile aç klar. Buna göre, sanayi kesiminde firmalar ço unlukla ölçe e göre artan verim ko ullar alt nda çal rlar. Bu durumun do al sonucu monopolcu rekabet piyasalar n n ortaya ç kmas d r. Monopolcu rekabet hipotezinde, endüstri içi ticaret mal farkl la t r lmas ve ölçek ekonomileriyle aç klanmaktad r. 7. Endüstri-içi Ticaret ve Ölçülmesi: Endüstri-içi ticaret bir ülkenin ayn endüstriye ait mallar hem ihraç, hem de ithal etmesi biçimindeki ticarete verilen genel isimdir. Endüstri-içi ticaret ölçek ekonomilerinden ve mal farkl la t rmas ndan kaynaklanmaktad r. Endüstri-içi ticaret (T) ölçmede yayg n olarak Grubel-Lloyd indeksi kullan l r. |X–M| T = 1 - ––––––––– X+M 4ndeks, bireysel endüstriler aras nda oldu u kadar ülkeler aras nda da endüstri-içi ticaret kar la t rmalar yapmaya olanak sa lar. Ancak, ülkelere yönelik olarak kullan labilmesi için bireysel endüstrilere göre hesaplanan indekslerin toplamlar n temel almak gerekir. Yani, bu durumda indeks a a daki ekli al r: T = 1Formüle |X–M| ––––––––– X+M (sigma) i areti bireysel endüstriler için hesaplanan |X-M| de erlerinin toplam n ifade eder. 24 Yeni D # Ticaret Teorilerinin De*erlendirilmesi: Geli mi ve az geli mi ülkeler aras ndaki ticaretin büyük bir bölümü, Heckscher – Ohlin teorisinde öngörüldü ü biçimde, faktör donat m na dayal (teknolojiyi de kapsayan) bir endüstriler-aras ticaret durumundad r. Sanayile mi ülkeler aras ndaki ticaretin giderek artan bölümü ise, yeni teoremlerin öngördü ü biçimde, farkl la an mallar n do urdu u endüstri-içi ticarete dayanmaktad r. K saca, hangi hipotezin hangi ko ullar alt nda uygulanaca n iyi bilmek gerekir. Faktör donat m teorisi ham maddeler, tar m ürünleri ve emek yo un sanayi mallar üzerindeki ticareti; ölçek ekonomikleri ve farkl la t r lm mallara dayal yeni, teoremler ise yo un sermaye ve teknoloji içeren sanayi mallar üzerindeki endüstri-içi ticareti aç klama yönünden daha uygun bir yap dad r. Ta# ma Giderleri ve D # Ticaret Teorisi: Uluslararas ticaret teorisi analizlerinde genellikle ta ma giderleri s f r kabul edilir. Ta ma giderleri önce, ticari mallar n ihracatç ve ithalatç ülkelerdeki fiyatlar n de i tirerek uluslararas ticaret hacmini dolays z olarak etkiler. Sonra, üretimin ve endüstrilerin kurulu yerini belirleyerek dolayl yönden etkide bulunur. Genel olarak, ticaret d mallar n fiyat yurtiçi arz ve talebe, ticari olanlar nki ise dünya piyasalar n n arz ve talep ko ullar na ba l d r. Ta ma giderleri, uluslararas ticarette fiyatlar etkileyen bir faktör olarak baz endüstrilerin kurulu yerlerinin seçiminde de belirleyici rol oynayabilir. Bu aç dan endüstriler kayna a yönelimli, piyasaya yönelimli ve serbest endüstriler olmak üzere üçe ayr l rlar. o Kayna a yönelimli endüstriler genellikle üretim sürecinde hacmi küçülen veya a r l k kaybedenlerdir. Kayna a yak n kurulmakla yaln z üretimini tamamlam mallar piyasaya ta n r. o Piyasaya yönelimli endüstriler, üretim sürecinde a rl veya hacmi artan mallar n üretildi i endüstrilerdir. Yani bunlar ta ma giderlerinden tasarruf sa lamak için piyasaya ya da tüketiciye yak n yerlere kurulurlar. Çünkü girdileri piyasa merkezlerine ta mak üretilmi mal ta maktan daha kolayd r. o Serbest endüstriler, baz mallar da vard r ki üretimin, kaynaklar n oldu u yere veya piyasa merkezlerinde yap lmas yla, ta ma giderlerinden önemli bir tasarruf sa lanamaz. Bunlar, bu iki uçtan birisinde kurulabilirler. Bunlara da serbest endüstri denmektedir. Çevre Standartlar ve Uluslararas Ticaret Teorisi: Endüstrilerin kurulu yerini ve dolay s yla uluslararas ticareti etkileyen bir faktör de ülkelerin çevre standartlar aras ndaki farkl l klard r. S k çevre standard na sahip ço u geli mi ülkeler dü ük çevre standard na sahip az geli mi ülkelerin sözde maliyet avantaj n dengelemek üzere koruyucu gümrük tarifeleri konulmas n savunurlar. Bir ülke geli ti i ve zenginle ti i sürece, çevre kirlili inin azald görülüyor. Uluslararas ticaretin nedenleri aras nda çevre kirlili i ve çevre standartlar da önemli rol oynar. ÖZET: Bu bölümde Faktör Donat m Teorisi ile uluslararas ticareti aç klamak için geli tirilen yeni teoriler üzerinde durulmu tur. Faktör Donat m Teorisi Kar la t rmal Üstünlük Teorisinin ayr lmaz bir parças olarak kabul edilmektedir. Ancak Leontief taraf ndan, girdi-ç kt tablolar kullan larak amerikan ekonomisi üzerinde yap lan uygulamal bir çal mada teorinin do rulanmad görülmü tür. O tarihten sonra Leontief paradoksunu çözümlemek amac yla pek çok öneri ortaya at lm t r. Loentief çeli kisinin en önemli yararlar nda birisi, uluslararas ticareti aç klamak için yeni yeni teoremlerin geli tirilmesine ortam haz rlamas d r. Bölümde bu yeni teoremler gözden geçirilmi ve bunlar n bir sentezine yer verilmi tir. Buna göre, uluslararas ticareti, gözden geçirilmi ve bunlar n bir sentezine yer verilmi tir. Buna göre, uluslararas ticareti, endüstriler-aras ticaret ve endüstri-içi ticaret diye iki bölüme ay rma olana vard r. Faktör donat mlar aç k biçimde birbirinden farkl olan ülkeler aras ticaret endüstriler aras mallar n de i imi biçimindedir ve faktör donat m bu tür ticareti aç klamakta daha etkilidir. Ayn faktör donat m na sahip sanayile mi ülkeler aras ndaki ticaret ise endüstri-içi niteliktedir. Bu tür ticaret ise yeni teoremlere daha uygun niteliktedir. 25 Son y llarda uluslararas ticaret teorisine ili kin analizlerde literatürde bir görü birli ine var lmakta oldu u anla lmaktad r. Üzerinde anla maya var lmakta olan hipotez ise monopolcu rekabet teoremidir. Bu teorem asl nda ölçü ekonomileri ile tüketici tercihlerinin farkl l görü lerinin bir bile imi niteli indedir. Buna göre, bir toplumda firmalar n amac ço unlu un tercihlerine uygun mallar üretmektir. Firmalar mallar n üretiminde uzmanla t kça artan üretim hacmi ile birlikte ölçek ekonomilerinden yararlan rlar. Böylece firmalar n ihtiyaçlar n kar lamak için o ülkelere ihraç edilir. Bu ekilde, her ülke ayn mal n de i ik türleri üzerinde uzmanla r ve uluslararas ticaret ayn endüstri kapsam na giren mallar n hem ihraç, hem de ithal edilmesi niteli i kazan r. D # Ticaret Teorisi ve Ekonomik Büyüme Analizleri: Ekonomik büyüme, bir ülkede toplam üretim hacminin (GSY4H) geni lemesi biçiminde tan mlanabilir. Ekonominin, nüfus art oran ndan daha yüksek oranda büyümesi, adam ba na dü en geliri yükseltir ki, bu da ülkede refah düzeyini art r r. Ekonomik büyümenin iki ana kayna ndan birisi üretim faktörleri stokundaki art lar, di eri de teknolojik geli medir. Ekonomik büyüme ülkede üretimi, tüketime ve dolay s yla ikisi aras ndaki fark yans tan d ticareti etkiler. Asl nda büyüme ile d ticaret aras ndaki ili kiler iki yönlüdür: Büyüme d ticareti, d ticaret de büyümeyi etkiler. Bir ekonomide genellikle faktör art lar ile teknolojik geli me birlikte ortaya ç kar. Oysa analizlerde aç kl k sa lamak üzere, a a da bu ikisi birbirinden ayr lm ve ayr ayr inceleme konusu yap lm t r. Faktör Arz nda Art #: Faktör stokundaki art lar üretim olanaklar e risini d a do ru kayd r r. Ancak bu kayman n ekli ve ölçüsü faktörlerin miktar ndaki art kadar, art lar n oran na da ba l d r. Buna göre çe itli durumlar belirlenebilir. Örne in faktörlerin ayn oranda, ya da farkl oranlarda büyümesi gibi. Önce birincisini ele alal m. 1) Yans z Büyüme Durumu: Emek ve sermayenin ayn oranda (yans z) büyümesi durumunda ekonominin genel sermaye/emek oran , ba lang çtaki ile ayn kal r ve üretim olanaklar e risi ilk ekline paralel biçimde d a do ru geni ler. Emek ve sermaye faktörlerindeki art oranlar birbirlerine ne ölçüde yak nsa, yeni e ride ilk ekline göre o derece paralele yak n olur. Makine T T’ R D’ C0 D CN i1 P i0 K B0 A0 AN T 0 D — Sapmas z Büyüme – 26 T’ D’ Tekstil Grafikte büyüyen bir ekonominin durumu görülüyor. 4lk durumda ülkenin üretim olanaklar e risi DD dir. 4hraç mal tekstilin fiyat (makine cinsinden) TT nin e imine e ittir. Bu fiyattan ülkenin üretim dengesi A0 ve tüketim dengesi C0 noktas ndad r. Dolay s yla A0B0 miktar tekstil ihraç ederek kar l nda B0C0 miktar makine ithal edilmektedir. OP nin e imi iki mal n büyümeden önce ne oranda üretildiklerini gösterir. OR do rusunun e imi de iki mal n büyüme öncesi tüketim oran n ifade eder. Büyümeden sonraki üretim ve tüketim noktalar n n OP ve OR do rular na göre bulunduklar yerler, büyümenin niteli i konusunda fikir verir. 4ki mal büyüme öncesindeki ile ayn oranda üretilir ve tüketilir. Yans z büyümenin iki temel ko ulu vard r. Birincisi faktörlerin büyüme öncesi ile ayn oranda artmas , dolay s yla yeni faktörlerin iki endüstriye da l n n tamamen eskisi gibi olmas . Göreceli faktör fiyatlar de i mez. 4kinci ko ul ise, iki mal n tüketiminin ayn oranda sürdürülmesidir. Tüketimin büyüme öncesi ile ayn oranda artmas için, her mal n tüketimindeki yüzde art , gelirdeki yüzde art a e it olmal d r. Teknik de i le bu, tekstil ve makinenin gelir talep esnekli inin ayr ayr bir olmas n ifade eder. 2) Ticareti Art r c Yönlü Büyüme: Sapmal olmayan (yans z) büyümenin d ndaki durumlar incelerken, önce ihracat kesiminde yo un kullan lan faktörün, ithal edilebilir mal endüstrisinde kullan lan faktörden daha h zl artt n varsayal m. Tekstil emek-yo un bir endüstri oldu u ve emek faktörü daha h zl artt için üretim olanaklar e risi tekstil yönünde daha fazla d a do ru geni ler. 4hracatta yo un kullan lan faktörün d ticaret üzerindeki etkilerini belirtmeden önce, k saca üretim de i melerinin nedenlerini ara t ral m. Yeni denge noktas ndaki ürün bile imi, sermayedeki art miktar n n emekteki art miktar na oran na ba l d r. E er bu yeni oran, tekstilde halen kullan lan sermaye/emek oran ile ayn ise, o taktirde yeni üretim noktas A0AE yatay çizgisi üzerinde bulunacakt r. Yani tekstil üretimi artarken di er mal n üretimi sabit kal r. Bunun nedeni aç kt r: Artan faktörler (daha h zl artan emek) tekstil üretimi için gereken oran tam olarak kar larken, makine endüstrisinde üretim hiçbir biçimde etkilenmeyecektir. Makine T D’ D R i P 1 A0 2 AE T 0 D — Ticareti Art r c Yönlü Büyüme – D’ Tekstil Emekteki art , emek-yo un endüstri olan tekstilde çal t r lacakt r. Ancak bu sektörde üretimde bulunabilmek için belirli oranda sermaye de gerekir. Sermaye art bu ihtiyac kar layamad na göre, ortaya ç kan sermaye ihtiyac nereden kar lanacakt r? Bunun sa lanabilece i tek kaynak makine endüstrisidir (tam çal ma varsay m ). Tekstil endüstrisinde sermayeye olan talep art , sermayenin bedelini 27 yükselterek bu faktörün makine endüstrisinden tekstile kaymas na yol açar. Fakat tekstil üretimi artarken makine endüstrisinden ayr lan sermaye, bu kesimde üretimin dü mesine neden olur, dolay s yla ekonomi 2 no.lu alanda dengeye gelir. Sonuç olarak denilebilir ki, ihracat kesiminde yo un olarak kullan lan faktörün daha yüksek bir oranda art na dayanan büyüme ko ullar alt nda, ihraç edilebilir mallar n üretimi, ithal edilebilir mallar n üretiminden göreceli olarak daha fazla artacak ve uluslararas ticaret de GSMH’daki toplam art tan daha yüksek oranda geni leyecektir. Bu tip büyümeye ise ticareti art r c yönlü büyüme denmektedir. Ticareti art r c yönlü büyümenin ekonomide do urdu u sonuçlar oldukça önemlidir. E er ülkenin ticaret hacmi, gelirdeki (GSY4H’daki) büyümeden daha yüksek oranda geni liyorsa, o ülkede d ticaretin göreceli önemi art yor demektir. Grafik üzerinde bu durum OP nin OR den uzakla acak biçimde yatay eksene do ru kaymas , dolay s yla üretim noktas n n tüketim noktas ndan giderek ayr lmas biçiminde temsil edilir. 3) Ticarete Kar# t Yönlü Büyüme: 4thal edilebilir mal kesiminde yo un kullan lan faktörün daha h zl art dolay s yla ortaya ç kan büyüme durumunda, ithal edilebilir mallar n üretimi ihraç edilebilir mallar n üretimine göre daha yüksek oranda artar. Dolay s yla d ticaret hacminde de dü me e ilimi görülür. Bu tip büyümeye ticarette kar t yönlü büyüme ad verilmektedir. Ticarette kar t yönlü büyüme, ulusal ekonomide üretilen mallar n zamanla, tüketilen mal miktarlar na e itlenmesi demektir. Ba ka bir de i le, grafikteki OP do rusu giderek OR ye yakla r. Bu ko ullar alt nda d ticaretin ülke ekonomisindeki önemi azalma gösterir. Bu ise genel e ilimin otar i yönünde olmas demektir. Teknolojik Geli#me: Teknolojik geli me yeni bir üretim yöntemi veya yeni bir mal icat edilmesi eklinde kendini gösterir. Ba ka bir de i le, ya piyasada mevcut mallar daha etkin yöntemlerle üretilir ya da tümüyle farkl nitelikte yeni mallar ortaya ç kart l r. Sermaye F b b1 X F1 B B1 b b1 0 F1 — Sapmas z Teknik Yenilik – F Emek Yeni üretim yöntemleri bulunmas na dayal teknolojik geli menin en belirgin özelli i, ayn miktar kaynaklarla daha fazla mal üretilebilmesi veya ayn miktar mal n daha az kaynak kullan larak elde edilebilmesidir. Üretim fonksiyonlar n n do rusal ve homojen olmas (sabit verimler) varsay m alt nda teknolojik yenilikler üçe ayr l r: • Sapmas z (veya yans z-natürel) • Emek tasarrufu sa layan • Sermaye tasarrufu sa layan yenilikler. 28 a. Sapmas z (Yans z) Yenilikler: Emek ve sermayenin marjinal verimlili ini ayn oranda art r r. Bunlar, bir birim mal için gereken emek ve sermaye miktarlar n azaltarak iki faktörden ayn oranda tasarruf sa larlar. Grafikte bb bir birim mal n e ürün e risidir. Sapmas z yenilik durumunda, sabit faktör fiyatlar ndan bir birim mal üretimi için kullan lan girdilerin miktarlar azalmakta, fakat faktör yo unlu unda bir de i me olmamaktad r. b. Emek Tasarrufu Sa*layan Yenilikler: Sermayenin marjinal verimlili ini eme inkinden daha fazla art r r ve sermayeye göre daha çok emek aç a ç kart r. Ba ka bir de i le, bunlar emek birimi ba na daha fazla sermaye (veya sermaye birimi ba na daha az emek) kullan rlar. Sözü edilen yeniliklere ayn zamanda “sermaye kullanan” teknolojik geli me denmesinin nedeni budur. Faktör fiyatlar n n de i memesi varsay m alt nda, faktör yo unlu u (sermaye/emek) OX den OX1 e yükselir. Bunun nedeni marjinal verimlili i artan sermayenin i gücü faktörü yerine kullan lmas d r. Sermaye b F b1 F’ x x1 b1 b2 b x2 0 F1 b2 F Emek c. Sermaye Tasarrufu Sa*layan Yenilikler: Eme in marjinal verimli ini sermayeye göre daha fazla yükseltirler. Bu gibi yeniliklerde emek birimi ba na daha az sermaye kullan l r (emek sermayenin yerine geçirilir) ve böylece sermaye faktörü aç a ç kar. Gerçek hayatta yenilikler daha çok emek tasarrufu sa lay c tipte olmaktad r. Bunun nedeni, teknolojinin say lar birkaç geçmeyen büyük sanayi ülkeleri taraf ndan üretilmesi ve bu ülkelerin i gücü k tl içinde bulunmalar d r. Dolay s yla söz konusu ülkelerde ara t rma ve geli tirme (AR-GE) faaliyetlerinin amac sermayeyi, k t ve pahal faktör olan insan gücünün yerine geçirecek yöntemlerin bulunmas d r. Teknolojik ilerlemenin ba ms z olmay p ekonomik ko ullar n bir sonucu oldu unu savunan bu görü e Literatür’de “uyar lm ” teknolojik geli me hipotezi ad verilir. 29 Teknolojik yenilikler uyguland klar alan aç s ndan, ya belli kesimlere özgü, ya da genel nitelikte olurlar. Birincisinde yenilik, örne in yaln z ihracat kesiminde veya ithalata rakip kesimde kullan l rken, di erinde her iki kesimde birden uygulanabilmektedir. Bir sektörde yans z teknik geli me olursa, o sektörde üretim hacmi geni ler, di er sektörde ise daral r. Teknik yenilik bir sektörde yo un olarak kullan lan faktörden tasarruf sa lay c türde ise, o sektörde üretimi art r c ve di er sektörde azalt c etkiler daha da güçlüdür. Emek-yo un tekstil endüstrisinde emek tasarrufu sa layan yenilik, bu sektörlerde bir yans z yenilikten daha fazla tekstil üretimini art r r, makine üretimini daralt r. Fakat emekle birlikte ihtiyaç duyulan sermaye (faktör fiyatlar ndaki art dolay s yla) makine endüstrisinden çekilecektir. Dolay s yla Rybczynski Teoreminde aç kland üzere, yaln z bir faktörün artmas durumundakine benzer üretim etkileri ortaya ç kacak ve iddetli bir ticareti art r c yönlü etki görülecektir. Bunun tersine, makine üretiminde sermayeden tasarruf sa layan teknik yenilikler de makine üretimini art r c ve tekstil üretimini k s c , dolay s yla da d ticareti azalt c yönlü güçlü etki do urur. Teknolojik ilerleme bir sektörde daha az yo un kullan lan faktörden tasarruf sa lay c nitelikte olursa, her türlü sonucun ortaya ç kma olas l vard r. Çünkü burada birbirine ters iki etki kendini gösterir. Birisi, teknik geli menin maliyetleri dü ürmesidir. Di eri ise, aç a ç kan faktörün, onu yo un kullanan öteki kesimde çal t r lmas zorunlulu u dolay s yla ortaya ç kacak olan Rybczynski etkisidir. Büyüme, Ticaret Hadleri ve Refah li#kileri: Büyüme, ister faktör ara t rmalar na, ister teknolojik ilerlemeye dayal olsun, ülkenin toplam üretimini (GSY4H) geni letir, dolay s yla ekonomik refah düzeyini yükseltir. Ekonomik büyümeden beklenen do al sonuç da budur. Motor TR2 C1 C C2 0 TR TR1 D US E H S2 S — Büyüme ve Ticaret Hadleri – S1 Tekstil Dünya pazarlar nda a rl kl yeri olan bir ülkenin büyümesi, uluslararas fiyatlar da etkiler. Önce yans z büyüme durumunu ele alal m. Büyüyen ülkenin daha çok tekstil ihraç edip daha fazla makine ithal etmesi, birinci gurup mallar n fiyat n dü ürür, ikincilerin fiyat n yükseltir; yani ticaret hadlerini ülkenin aleyhine de i tirir. Ticaret hadlerinin bozulmas ise ülke refah n olumsuz yönde etkiler. Di er bir de i le, ticaret hadlerindeki bozulma 30 dolay s yla büyümenin sa lad nimetlerin bir k sm ticaret yap lan d dünya ülkelerine aktar lm olur. Grafi e göre bu, TT nin d a kayd nda, paralel durumda olmay p daha yakla t r lmas d r (TT nin yatay eksenle yapt aç n n küçülmesi). Dolay s yla, yeni TT do rusunun te et olaca kay ts zl k e risi de i0 n üzerinde, fakat i1 in alt nda bulunacakt r. Bunun gibi, yönelimli büyüme tipleri de ülkenin ticaret hadlerini etkiler. Ticareti art r c yönlü büyüme durumunda ticaret hadleri, yans z büyümeden de daha fazla ülke aleyhine de i ir. Çünkü büyüme, dünya piyasalar na daha yüksek oranda ihraç mal arz edilmesi ve bu piyasalardan daha yüksek oranda ithal mal talep edilmesi sonucunu do urmaktad r. Tersine, ticarete kar yönlü büyüme durumunda ise ticaret hadleri ülkenin lehine de i ir. Yani ülke hem üretim art yla, hem de lehine de i en fiyat ili kileri dolay s yla refah n yükseltir. Yukar daki analizlerle ilgili olarak bir noktan n belirtilmesi gerekir: Burada büyük ülkedeki ekonomik geli meye kar l k, öteki ülkelerde bir de i me olmad varsay l yor. Oysa bütün ülkelerin büyüdü ü bir ortamda ticaret hadlerine ili kin yukar da ortaya koydu umuz sonuçlar da de i ebilir. Özetle, burada belirtmek istedi imiz udur: Yukar daki sonuçlar ancak ele ald m z ülkelerin tek ba na büyümesi ko ullar alt nda söz konusudur. Tüm ülkelerin büyümekte oldu u bir ortamda bu sonuçlar de i ebilir. Büyüme ile ülkenin teklif e risi kayar ve yeni bir denge olu ur. Ticaret hadleri büyümeye ba l olarak teklif e rilerinde görülen kayman n niteli ine göre iyile ir veya kötüle ir. Örne in yukar da aç kland biçimde, büyüme ile birlikte ülkenin arzulanan ticaret hacmi OE den OD ye geni lemi olsun. Yani ilk ticaret hadlerinden ülkenin motor talebi CC1 ve tekstil arz da SS1 miktar nda art yor. ABD’nin talep ve arz sabit kald için bu demektir ki bir tekstil arz fazlas ve motor talebi fazlas olu maktad r. Dolay s yla tekstilin fiyat motora göre dü er, yani ticaret hadleri Türkiye aleyhine döner. Söz konusu geli me, Türkiye’nin teklif e risinin TR1 biçiminde sa a do ru kaymas ve yeni ticaret hadleri do rusunun D den geçmesi ile gösterilmi tir. Tersine, büyüme dolay s yla ticaret hacminin daralmas (ticarete kar t yönlü büyüme) ise ticaret hadlerini iyile tirir. Örne in teklif e risinin 0TR2 biçiminde sola do ru kaymas ile teklif edilen tekstil ve talep edilen motor hacmi daral r ve böylece ticaret hadleri 0H den geçecek biçimde ülke lehine de i ir. Yoksulla#t ran Büyüme: Hint as ll iktisatç Jagdish Bhagwati, klasikle mi bir makalesinde büyümenin net olarak ferah dü ü üne yol açabilece i ko ullar n teorik olarak ortaya koymu ve bu tür büyümeye “yoksulla t ran büyüme” ad n vermi tir. Makine T C0 T’ D1 C1 i2 i1 D0 A1 A0 T’ T D0 — Yoksulla t ran Büyüme - 31 D1 Tekstil Ülkenin daha çok tekstil ihraç edip kar l nda makine ithal etmeyi arzulamas ticaret hadlerini iddetle ülke aleyhine de i tirir. Grafi e göre yeni ticaret hadleri T’T’ dir. 4lginç olan durum udur: Ticaret hadlerindeki bozulma o derece iddetlidir ki bundan do an refah kayb , üretim geni lemesinden sa lanan refah art ndan daha yüksek olmu tur. Yani, büyümeye kar n ülke yoksulla m t r! Nitekim grafikte yeni ticaret hadleri do rusu T’T’ nin te et oldu u i2 kay ts zl k e risinin, i1 in alt nda bir düzeyde bulunmas bu durumu ifade etmektedir. Ekonominin bütünü aç s ndan yoksulla t ran büyüme örneklerine rastlamak güç olsa da bir ekonomi içindeki baz sektörlerde ortaya ç kan geli melerin etkileri aç s ndan bu modelde aç klanana benzer durumlarla kar la labilir. Di er bir de i le, belirli sektörlerdeki geli meler o alanda çal malar çok olumsuz yönde etkileyebilir, hatta onlar n refah n n gerilemesine bile neden olabilir. Bunun bir uygulamas na örne in, tar m kesiminde rastlanabilir. Tar msal üretimde ortaya ç kan a r bolluk çiftçiye zarar verir. Çünkü artan üretim, tar m ürünleri talebinin esnek olmamas dolay s yla, fiyatlar dü ürür (iç ticaret hadlerinin bozulmas ) ve köylünün gerçek gelirinin azalmas na neden olabilir. Ba ka bir de i le, köylü için yüksek üretim, bazen dü ük gelir ve artan yoksulluk anlam na gelmektedir. Ekonomik Kalk nma ve Kar# la#t rmal Üstünlükler: Faktör arz ndaki büyüme, artan faktörü göreceli ucuzlatarak onu yo un biçimde kullanan endüstrilerde maliyet dü ü üne ve üretim geni lemesine yol açar. Bu ise kar la t rmal üstünlük yap s n n o yönde de i mesi demektir. Çelik 2000 U’ 1990 1980 K’ T’ S T 1970 K 0 U Bu day — Faktör Donat m nda De i me ve Kar la t rmal Üstünlükler – Az geli mi ülkeler ço unlukla, kalk nman n ilk a amalar nda, sahip olduklar zengin nüfus potansiyeline kar l k sermaye k tl çekerler. O bak mdan da zorunlu olarak emek yo un mal ihrac na yönelirler. Ancak bu ülkelerde kalk nma planlar n n ana amac , genellikle h zl bir sanayile me ile sermaye k tl n ve uzun dönemde ileri teknoloji ve sermaye yo un mal ihraç eden bir ülke konumuna gelmektir. Nitekim günümüzdeki birçok sanayile mi ülkenin de geçmi te buna benzer bir de i im geçirdi i görülmektedir. Faktör donat m ile kar la t rmal üstünlükler aras ndaki ili ki tek yönlüdür. Bunun yönü de birinciden ikinciye do rudur. Di er bir de i le, faktör donat m zaman içinde de i tikçe ona ba l olarak 32 kar la t rmal üstünlük yap s da de i ir. Dolay s yla bugünkü faktör donat m na bak larak yar nki kar la t rmal üstünlüklerin de ayn olaca söylenemez. Kar la t rmal üstünlük dinamik bir yap ya sahiptir. D # Ticaretin Dinamik Yararlar : D ticaretin büyüme üzerindeki etkileri genellikle olumlu niteliktedir. Bugünün az geli mi ülkeleri bak m ndan d ticaretin, kalk nman n motoru rolü oynamas tart mal olmakla birlikte, kalk nmay h zland r c önemli baz etkileri oldu u kesindir. Kalk nma üzerindeki bu olumlu etkilerine d ticaretin dinamik yararlar ad verilmektedir. D ticaretin statik yararlar daha önceki bölümlerde aç klanm t r. Bunlar kar la t rmal üstünlüklere uygun bir uluslararas uzmanla ma ve i bölümünün bir defal k yararlar n ifade etmektedir. Oysa dinamik yararlar süreklilik ta rlar. Özellikle kalk nma yolundaki ülkeler, bunlardan en iyi biçimde yararlanmaya çal rlar. D ticaretin kalk nmaya olan genel etkilerini u ekilde belirtebiliriz: a. Üretim ve Kaynak Aç * n Kar# lama: Geli mekte olan ülkeler kalk nmalar için gerekli olan, ancak kendileri üretmedikleri mal, hizmet ve kaynaklar yurt d ndan ithal ederler. Ayr ca ço u az geli mi ülkeler yat r mlar n gerektirdi i sermaye fonlar n ulusal tasarruflar ndan kar layamazlar. Böylece yurt d ndan sa lad klar fonlarla iç tasarruf aç klar n kapayabilir ve daha yüksek bir kalk nma h z gerçekle tirebilirler. Teknik i gücü aç içinde olan baz ülkeler de bu kaynaklar yurtd ndan getirerek ihtiyaçlar n giderebilirler. b. ç Ekonomideki Ürün Fazlas na Ç k # (Pazar) Sa*lama: D ticaretin bulunmad bir ekonomide iç talep yetersizli i dolay s yla, ülke kaynaklar eksik çal t r labilir. D ticaretin do urdu u talep art lar bu kaynaklar n kullan lmas na olanak sa lar. c. Geni# Bir Piyasa Hacmi: Kapal ekonomilerde üretim iç piyasa hacmi ile s n rl d r. Piyasa darl ço u mallarda üretimin en etkin yöntemlerle yap lmas n ya da uygun teknolojilerin kullan lmas n engeller. D piyasalar için üretim, piyasa darl engelini ortadan kald r r. Geni bir piyasa ayr ca, üretimde ölçek ekonomilerinden yararlan lmas na olanak sa lar. Firma içinden kaynaklanan ölçek ekonomilerine “içsel ölçek ekonomileri” denir. Firman n ba l bulundu u endüstrinin geli mesi sonucu ortaya ç kanlar ise “d sal ölçek ekonomileri”dir. Geni bir piyasa ayr ca ulusal yat r mlar özendirerek ve dolays z yabanc sermaye yat r mlar n ülkeye çekerek de kalk nmay olumlu yönde etkiler. d. Rekabet: D ticaret, yerli üreticileri yabanc üreticilerin rekabeti ile kar kar ya getirir. Bu da üretimde etkinli i art r r, teknolojiyi geli tirir ve i bilen, becerikli i adamlar n n ortaya ç kmas na neden olur. Rekabetin olmad yerde tekelle me e ilimleri ba lar, verimlilik azal r ve kaynak israf artar. O bak mdan rekabet kaynak verimlili ini art rman n etkili bir yolu olarak kabul edilir. e. ç Piyasa Talebini Geli#tirme: Geni bir iç piyasaya sahip olan Türkiye, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde, önceleri ithal edilen yeni sanayi ürünleri, zamanla yurt içi talebi geni letmi ve bu ekilde söz konusu mallar n yurt içinde etkin biçimde üretilmesine olanak sa lam t r. f. Ekonomik Dinamizm: D ticaret sayesinde ülkeler birbirine yakla r, farkl ülkelerdeki tüketiciler di erlerinin davran lar ndan, ihtiyaçlar ndan, ya ay lar ndan ve kulland klar mallardan haberdar olurlar. Böylece yeni ihtiyaçlar do ar, farkl kalitede mallar talep edilir ve ekonomik yap lanmada de i iklikler olu ur. Bütün bunlar ekonomiye dinamizm kazand r r, kaynaklar n daha iyi kullan lmas na ve tüketici refah n n artmas na katk da bulunabilir. 33 ÖZET: Bu bölümde standart iki ülkeli modeller üzerinde d ticaretle ekonomik büyüme aras ndaki ili kiler incelenmi tir. Büyümenin d ticarete etkilerini göstermek için, iki temel kaynak olan faktör stokundaki art larla teknolojik yenilikler ayr ayr ele al nm t r. Normal ko ullar alt nda, ekonomik büyüme ülke refah n yükseltir. Ancak büyük ülke varsay m ve ticaret ortaklar n n statik ko ullar alt nda bulunmalar durumunda belirli tipteki büyüme ticaret hadlerini ülke aleyhine de i tirir. D ticaretin dinamik etkileri genellikle kalk nmay h zland r c niteliktedir. Ancak bugünkü az geli mi ülkeler için d ticaretin kalk nman n motoru oldu u görü ü eski geçerlili ini yitirmi tir. a. b. c. d. e. f. g. h. i. j. k. D # Ticaret Politikas : I. D # Ticaret Politikas n n Amaçlar : D ödeme dengesizliklerinin giderilmesi: Bu ülkelerde d ticaret politikas n n amac , döviz gideri do uran i lemlerin k s tlanmas ve döviz kazand r c i lemlerin özendirilmesi ile d ticaret bilânçosu aç klar n n giderilmesine yöneliktir. Bu da ithalat k sarak döviz tasarrufu sa layarak uygulan r. D rekabetten korunma: Ülkeler d piyasan n rekabetine dayanamayan yerli endüstrileri korumak için ithalat s n rland rma yoluna gidebilirler. Ekonomik kalk nma: Kalk nmakta olan ülkeler d ticaret politikas n sanayile me stratejilerinin bir arac olarak kullanmaya çal rlar. 4thal ikamesi gibi içe dönük bir sanayile me stratejisi izleyen ülkelerde, d ticaret politikas n n ana amac yerli endüstrilerin korunmas iken, d a aç k politika uygulayanlarda amaç, ihracat n özendirilmesidir. Piyasa aksakl klar n n giderilmesi: 4ç ekonomide tekelci kurulu lar n yayg nla mas , üretimde kaynak etkinli ini bozar ve tüketicileri kalitesiz yerli mallara yüksek fiyat ödemek zorunlulu u ile kar kar ya b rakabilirler. Bu durumda hükümet, gümrük tarifelerini veya öteki k s tlamalar azaltarak iç piyasada rekabeti geli tirme yoluna gidebilir. Böylece monopollar k r l r, piyasa aksakl klar ortadan kalkar ve dolay s yla kaynak da l m nda etkinlik artar. Ekonominin Liberalle tirilmesi: Günümüzde ço u ülkelerde ekonomik politikalar n ana amac serbest piyasa ekonomisini bütün kurum ve kurallar ile uygulamaktad r. <ç ekonomik istikrar n sa lanmas : Bilindi i gibi, iç ekonomik istikrar n bozulmas , i sizlik veya enflasyon eklinde olur. Gümrük tarifeleri ve kotalar koyarak toplam talebi yabanc mallardan yerli mallara do ru kayd r r ve yerli üretimi art rmay hedefleyebilirler. Ancak bu durumda kar ülkenin ihracat azalaca için, o ülkeye adeta i sizlik ihraç edilmi olur. Hazineye gelir sa lamak: 4thalat ve ihracat üzerine konulan bir tak m vergiler özellikle az geli mi ülkelerde devlet hazinesi için önemli bir gelir kayna olu turur. D piyasalarda monopol gücünden yararlanma: Bazen d ticaret politikas n n amac , ihraç edilen mallarla ilgili olarak uluslararas piyasalarda monopolcu duruma geçmek dü üncesi olabilir. Bunun için ülke, tek üretici oldu u ürünlerin d ar ya sat na s n rland rmalar koyar veya benzer mal üreten az say daki öteki ülkelerle anla arak birlikte kartel kurma yoluna gidebilir. Otar i: Otar i, ekonomik bak mdan kendi kendine yeterlilik demektir. Dolay s yla bu politikay benimseyen ülkelerde ticaret politikas n n amac d dünya ile ekonomik ba lar n en dü ük düzeye indirilmesidir. Euras bir gerçektir ki, ne kadar zengin olursa olsun bir ülkenin uzun dönemde tam bir otar ik politika uygulamas olanak d d r. Çünkü uzun dönemli olarak ülkenin her türlü kayna a ve olana a sahip olmas gerçeklerle ba da maz. Geçmi te Sovyetler Birli i ve Do u Blo u ülkeleri bat l kapitalist ülkelere kar bu tür otar ik politikalar izlemi lerdi. Sosyal ve siyasal nedenler: Hükümetler bazen sosyal ve siyasal dü üncelerle bir üretici gurubunu kay rmak istediklerinde o sektörle ilgili mallar n ithalinde al nan gümrük vergilerini yükseltirler. Tersine, e er gelir da l m n n bire s n f aleyhine de i mesi arzu ediliyorsa o endüstriler korunmaktan vazgeçilebilir. D politika amaçlar : D ticaret politikas , izlenen d politika ile yak ndan ilgilidir. Bu amaçla örne in, dost ülkelere gümrük indirimleri eklinde ticari ödüller verilirken di erleri bu olanaktan yararland r lmaz. Askeri bak mdan kritik kabul edilen baz mamul, yar mamul, hammadde veya teknolojilerin dü man 34 ülkelere sat yasaklan r (askeri malzeme sat ambargosu) veya askeri aç dan kritik önem ta yan baz endüstriler yo un koruma önlemleri alt na al narak geli tirilmeye çal l r. a. b. c. d. II. D # Ticaret Politikas n n Araçlar : Dörde ayr l r: Gümrük tarifeleri: Mallar n ülke s n rlar ndan geçi i s ras nda al nan vergilerdir. Tarife d araçlar: Gümrük tarifelerinin d nda genellikle döviz ç k na yol açan i lemleri k s tlamak için hükümetin tek tarafl karar ile korunan müdahale önlemleridir. Say lar pek çoktur, baz lar a a daki gibidir: i. Miktar k s tlamalar : Devletin ithalat do rudan do ruya belirli miktarla s n rland rmas na dayanan uygulamalar kapsar. ii. Tarife benzeri faktörler: Bunlar da gümrük tarifeleri gibi ithalat pahal la t r p yerli üretimin kârl l n art ran, yani fiyat mekanizmas yoluyla serbest ticarete müdahale niteli inde olan önlemlerdir. iii. Görünmez engeller: Bu önlemler devletin, halk sa l , çevre korunmas veya kamu güvenli i gibi nedenlerle ç kartm oldu u idari, teknik düzenleme veya standartlar içerir. Günümüzde bu tür engellerin say s nda h zl bir art ortaya ç km t r. iv. Günülü ihracat k s tlamalar : Bunlar ithalatç ülkenin piyasas n bozdu u gerekçesiyle, üretici ülkelerin mal ihrac n s n rland rmaya yönelik bir tür kota uygulamas d r. 4thalat kotalar ndan farklar ithalatç ve ihracatç ülkelere aras nda bir anla maya dayanmas ve kar taraf n ihracat üzerine konulmu olmalar d r. Bunlara ayn zamanda ihracat kotalar da denir. <hracat n özendirilmesi: Günümüzde gerek geli mi , gerekse az geli mi ülkelerde ihracat n özendirilmesi için hükümetlerin alm olduklar bir dizi önlem vard r. Bunlar ço unlukla ihracatç ya, ülkeye kazand rd dövizler kar l nda daha fazla ulusal para ödenmesi veya ihraç mallar üretiminde maliyetlerin dü ürülmesine yönelik uygulamalarla bürokrasinin azalt lmas ndan olu ur. Ba l ticaret: Bazen döviz tasarrufu sa lamak, serbest dövizle sat lamayan dü ük kaliteli yerli üretimin ihrac n gerçekle tirebilmek, yabanc sermaye yoluyla büyük sanayi tesisleri kurmak gibi nedenlerle ba l ticarete ba vurulabilir. Bu tür ticaret ço unlukla ülkeler aras anla malara dayan r ve taraflardan birisi devlet kurulu u niteli indedir. Eskiden sadece takas ve kliringden olu an ba l ticaret günümüzde, kar sat n al m, geri sat n al m, dengeleme gibi de i ik yöntemleri de kapsayacak biçimde geni letilmi tir. Zamanla tarifelere dayal korumac l ktan tarife d korumac l k türlerine geçilmesi, d ticarette saydaml azalt p belirsizli i art rarak dünya ticaret ak mlar n olumsuz yönde etkilemi tir. III. Tarihsel Aç dan D # Ticaret Politikalar : Daha önce de sözü edildi i gibi XVI. asra kadar geçerli olan merkantilizm, müdahaleci d ticaret politikalar na dayan yordu. Ancak dar anlamda merkantilizm XVIII. asr n ba lar ndan itibaren etkisini kaybetmeye ba lam t . Merkantilist dönemden sonra dünyada serbest ticaret ak mlar etkili olmaya ba lad . Dünya ticaretinin serbestle mesinde “en fazla kayd r lan ülke kural ” ad verilen bir uygulamas n n önemli katk lar olmu tur. Bunun ifade etti i anlam udur: E er taraflardan birisi, ba ka bir ülkeye örne in gümrük indirimi eklinde bir ödün verirse bunu anla maya taraf olan ülkeye de tan mak zorundad r. En çok kay r lm ülke kural “kay tl ” ve “kay ts z” olmak üzere iki ekilde uygulan r. Kay tl ekilde, ülkenin üçüncü ülkelere verdi i ödünlerin anla maya taraf olan ülkeye uygulanabilmesi için onun da kar l k olarak “ayn ” veya “e de erde” bir ödün sa lamas gerekir. GATT üyesi ülkeler birbirlerine kar kay ts z en fazla kay r lm ülke kural n otomatik biçimde benimsemi say l rlar. Kay tl uygulama ülkeler aras nda diplomatik anla mazl klara yol aç yordu. O bak mdan zamanla kay tl uygulamay terk edip kay ts z yönteme geçmek gerekmi tir. II. Dünya Sava ndan sonraki dönemde ise uluslararas i birli i dü üncesi, geçmi teki dar ve kat milliyetçilik uygulamalar na a r basm ve bir dizi uluslararas örgüt kurulmu tur. Birle mi Milletler Te kilat (UN) bu anlay n bir sonucu idi. Uluslararas ekonomik ve ticari konularda i birli ini sa lamak amac yla Uluslararas Para Fonu (IMF), Dünya Bankas (IBRD) ve Uluslararas Ticaret Örgütünün (ITO) kurulmas kabul edilmi tir. Ancak, ileride de belirtilece i gibi, bunlardan uluslararas ticareti serbestle tirmek amac ta yan ITO, ABD’nin sözle meyi onaylamamas üzerine resmen faaliyete geçmemi tir. 35 Bunun yerine 1948 y l nda GATT ortaya ç kt . GATT’ n yürüttü ü bir dizi çok yanl görü meler sonucunda 4kinci Dünya Sava ndan sonraki dönemde gümrük tarifeleri önemli ölçüde azalt lm t r. Ancak tarifeler azalt l rken “görünmez engeller” yayg nla yordu. 1973’lerden sonra ise dünyada koruyuculuk ak mlar yeniden egemen olmaya ba lad . Buna “yeni korumac l k” ad verilir. 4leride görülece i gibi, bu dönemde korumac l k gümrük tarifelerinden çok gönüllü ihracat kotalar na ve öteki görünmez ticaret engellerine dayan yordu. Nihayet 1994’de sonuçlanan Uruguay Toplant lar nda ilk kez, tarifelerin yan nda görünmez engellerin indirilmesi konusunda s n rl da olsa baz kararlar al nm ve GATT anla mas n kapsayan Dünya Ticaret Örgütü kurulmu tur. IV. D # Ticarette Korumac l k: Serbest ticareti savunanlar n görü leri uluslararas uzmanla man n yararlar üzerine toplanm t r. Buna göre fiyat mekanizmas n n serbest i leyi i optimum kaynak da l m n sa lar, dünya üretimini maksimuma ula t r r, bu da bütün ülkeleri yararland r r. Koruyuculuk ise kaynaklar n etkin da l m n bozar. Çünkü rekabet fikrini baltalar, üretimde ayr cal klar sa layarak i adamlar n n yenilikler pe inde ko malar n engeller, onlar tembelli e ve durgunlu a sürükler. Korunacak sanayi dallar n n seçimi de ekonomik nedenlere dayanmaz, özel ç kar gruplar , siyasal a rl klar n kullanarak hükümet kararlar üzerinde etkili olurlar. Ayr ca, bir sanayinin korunmas ötekilerin aleyhine olur ve onlar n da koruma istemelerine yol açar. Yani “koruma korumay gerektirir”. Koruyuculuk daima monopolu besler. Koruma duvarlar alt nda baz büyük firmalar, küçük i letmeleri endüstriden kovarak veya kendilerine katarak kolayca tekelci durumuna gelebilirler. Serbest ticaret, piyasa mekanizmas n n i leyi ine dayand için bürokrasiyi ortadan kald r r. Oysa koruyucu önlemlerin uygulanmas çok karma k bir bürokratik bir mekanizmay gerektirebilir. Bu da kaynak israf na yol açar, rü vet ve yolsuzluklar n ortaya ç kmas na neden olabilir. D ticarette koruyuculu u savunanlar çok çe itli faktörler üzerinde dururlar. Bunlar n bir bölümü, ulusal güvenlik, iktisadi kalk nma, stratejik ticaret politikas ve dampingin önlenmesi gibi hakl görülebilecek nedenlere dayan r. 1) Ulusal Güvenlik: Bir sava s ras nda, ekonomik maliyeti ne olursa olsun, ulusal savunma endüstrilerine sahip bulunmak gerekir. Bu bak mdan, ulusal savunma ile do rudan ilgili olan endüstrilerin kurulmas ve geli tirilmesinde d korumaya gerek vard r. Asl nda Adam Smith bile “savunma zenginlikten daha önemlidir” diyerek ulusal savunma amac yla koruyuculu u kabul eder. 2) Genç Endüstri Tezi: Bu görü e göre, ilerde geli ip kar la t rmal üstünlü e sahip olacak endüstriler optimum üretim düzeyine ula ncaya kadar gümrük tarifeleriyle d rekabete kar korunmal d rlar. Bu yap lmazsa, yabanc firmalar n rekabeti, daha çocukluk ça nda geli me f rsat bulamadan onlar bo acakt r. Genç endüstriler tezinde dikkati çeken bir nokta, koruyuculu un sürekli de il, geçici oldu udur. Koruma, endüstriye çocukluk ça n atlat ncaya kadar zaman kazand rmaya yarar. Maliyetlerin dü mesi içsel ve d sal ölçek ekonomileriyle aç klan r. Koruyuculu un sa land emsiye alt nda üretim hacmi geni ledikçe, i çiler i i yaparak ö renirler, daha geli mi teknikleri kullanmak olana do ar ve yönetim bilgisi ilerler. Bunlar içsel ölçek ekonomileridir. Bunlardan ayr olarak, endüstrideki firma say s artt kça, teknik bilgi al veri i h zlan r, kalifiye i çi sa lanmas kolayla r ve ula t rma, haberle me, bankac l k vs. gibi alt yap tesisleri tamamlan r. Firma d ar dan sa lanan bu gibi yararlara da d sal ölçek ekonomileri dendi ini biliyoruz. Endüstride üretime ufak bir ölçekle ba lan r ve di er kapasite art r l r. Buna göre, ilk a amada üretim hacminin OM1 oldu unu kabul edelim. Uzun dönem ortalama maliyet e risi ise UDOM’dir; P1 ilk üretim maliyetini, P2 de d rakiplerin sat fiyatlar n (dünya firmalar ) ifade eder. Endüstriyi korumak için P1P2 tutar nda bir gümrük vergisi koymak gerekir. Üretim hacmi ancak OM2’yi a t ktan sonra, yerli üreticiler uluslararas piyasalarda rekabetçi duruma geçebileceklerdir. Dolay s yla bu a amaya kadar gümrük tarifelerinin giderek azalt lmas ve o noktada kald r lmas gerekir. 36 Fiyat Maliyet P1 UDOM’ UDOM P2 0 M1 M2 Üretim Hacmi — Grafik 5–1: Genç Endüstri Tezi Ana sanayile me stratejileri aç s ndan bak l rsa genç endüstriler tezi “dinamik kar la t rmal üstünlükler”e dayanmakta ve ihracata yönelik kalk nma modellerine uygun bulunmaktad r. Bu sanayile me stratejisine göre her endüstrinin de il, yaln zca geli me potansiyeline sahip olanlar n seçilip korunmas gerekir. Bu görü ün savunuculu unu Almanya’da Friedrich List ve ABD’de, zaman n Maliye Bakan Alexander Hamilton yapm t r. Bir kere, gelecekte verim art sa lanabilmesi için endüstrilerin geçiminde do ru kararlar vermek gerekir. Hangi endüstrilerin ölçek ekonomisi yarataca ve maliyetlerdeki uzun dönemli de i me seyri do ru tahmin edilebilmelidir. Oysa söz konusu tahminlerde hata yapma olas l oldukça yüksektir. Di er bir olas l kta udur: 4lk tahminler do ru yap lm t r, endüstri ölçek ekonomisi sa layabilecek ve ortalama maliyetlerini dünya fiyatlar n n alt na indirebilecek bir potansiyele sahiptir. Fakat giri imciler, korumaya ba l olarak elde ettikleri yüksek kârlar dolay s yla, maliyetleri dü ürmek için gerekli çabay göstermezler. Ya da maliyetler dü ürülmü olmakla birlikte, giri imcilerin maliyet dü ü ünü fiyatlara yans tmay p yüksek kârlar eklinde kendilerine al koymalar sonucu, iç fiyatlar dünya fiyatlar düzeyine indirilmez. Bu durumda do ald r ki ülkenin d piyasalara aç lmas gerçekle emez. Korunan endüstrilerde maliyetlerin dü ürülmemesi veya mallar n sürekli olarak dünya fiyatlar n n üzerinde sat lmas , yurtiçi tüketicilerinin refah kayb na u ramas demektir. Di er yandan, üretimde optimum etkinlik sa lanamad için de ülkenin k t kaynaklar israf edilmi olur. 3) Stratejik Ticaret Politikas : Bu görü e göre sanayile mi bir ülke, korumac önlemlerle, gelecekteki h zl büyümesi için kilit kabul edilen yar geçi kenler, bilgisayar, ileti im araçlar ve benzeri endüstrilerde kar la t rmal üstünlük yaratabilir. K sacas , stratejik ticaret politikas tezine göre, ekonomide kilit endüstrilerin özendirilmesi dolays s yla sa lanan d sal ekonomilerden bütün ülke yararlan r ve böylece de gelecekteki büyüme olanaklar art r l r. Görülece i gibi, bu politika bir anlamda yukar da incelenen genç endüstriler tezine benziyor; ama onun gibi kalk nmakta olan ülkeler için de il, sanayile mi ileri ülkeler için geli tirilmi tir. Ayr ca, ondan farkl olarak ileri teknoloji endüstrilerine de uygulan r. Baz iktisatç lar, II. Dünya Sava ndan sonra Japonya’n n sanayi ve teknoloji alan ndaki ba ar s n büyük ölçüde, uygulad stratejik sanayi ve d ticaret politikas na ba larlar. 4) Dampinge Kar# Koruma: Hemen hemen tüm ülkelerde yasalar dampingin önlenmesi için anti-damping vergilerinin konulmas n öngörür. 37 B. Belirli Ko#ullarda Geçerli Nedenler: Devletin d ticarete müdahale nedenleri aras nda gösterilen faktörlerden di er bir bölümü a a da aç klanm t r: a. Ödemeler Bilânçosunun <yile tirilmesi ve < sizli in Önlenmesi: 4thalat k s tlamalar , ithalat hacmini daraltt ölçüde d dünyaya yap lan ödemelerin azalmas na, böylece de d aç n giderilmesine katk da bulunur. Di er yandan ithalat n daralmas , toplam harcamalar yerli mallara (ithalata rakip endüstrilere) do ru kayd raca için yurtiçi üretimi, dolay s yla çal ma düzeyini yükseltir. O nedenle ekonomik duraklama içinde bulunan ülkeler i sizlik oranlar n azaltmak için gümrük tarifelerini art rma yoluna ba vurabilirler. b. Ticaret Hadlerinin <yile tirilmesi: Gümrük tarifeleri ticaret hadlerini ülke lehine de i tirerek ekonomik refah olumlu yönde etkileyebilir. c. Ulusal Pazarl k Gücünü Art rma: Bu görü e göre, yüksek gümrük tarifesine sahip olan ülkeler, bu avantajlar n kullanarak, kendi ihraç mallar na yabanc ülke piyasalar nda sa lanacak kolayl klar kar l nda, tarifelerinde indirim yapma yoluna gidebilirler. Oysa tarifeleri halen dü ük olan ülkeler, verecek bu tür bir ödünleri bulunmad ndan gümrük pazarl nda daha zay f bir durumda kal rlar. C. Ki#isel Ç karlara Dayal Görü#ler: 1. Dü#ük Yabanc Ücret: Sanayi ülkelerinde koruyuculu u savunan meslek gruplar , Asya, Afrika ve Latin Amerika’n n az geli mi ülkelerinde ücretlerin daha dü ük oldu unu, dolay s yla kendilerinin bu ülkelerde rekabet etmelerine olanak bulunmad n öne sürerek “ucuz emek ülkelerinden” gelen ithalat n k s tlanmas için lobicilik yaparlar. 2. Üretim Maliyetlerini E#itleme: Bu görü de yukar dakinin benzeridir. E er i gücü, toprak vs. gibi herhangi bir üstünlükleri nedeniyle yabanc mallar, yerli mallar daha ucuza üretiliyorsa, rekabet e itli ini sa lamak için aradaki fark ölçüsünde “bilimsel tarife” ad verilen bir tarife konulmas savunulmaktad r. 3. Ulusal Pazar Görü#ü: Burada, ulusal pazarlar n ülkenin yerli üreticilerinin hakk oldu u belirtiliyor. E er ithalat k s tlanacak veya tamamen önlenecek olursa yerli üretim artacak, iktisadi faaliyetler geni leyecektir. Ancak, yerli, piyasan n ihtiyaç duydu u tüm mallar n ülkenin kendisi taraf ndan üretilmesi, otar ik sistemlere özgü bir politikad r. Bu da uluslararas uzmanla man n reddedilmesi anlam na gelir. ÖZET: Uluslararas iktisat teorisinin ana konular ndan birisi d ticaret politikas d r. D ticaret politikas devletin d ticaret yapt dolays z ve dolayl müdahaleleri konu al r. Dolays z anlamda d ticaret politikas , hükümetlerin do rudan do ruya ülkenin d ticaret ak mlar n s n rland rmak, özlendirmek veya i lemlerin yap l biçimlerini düzenlemek için ald klar önlemleri ifade eder. D ticaret politikas ülkenin genel ekonomi politikas n n bir bölümüdür. Dolay s yla genel ekonomi politikas ile uyumlu olmak durumundad r. Bu bölümde önce d ticaret politikas n n amaçlar na yer verilmi , sonra da araçlar genel düzeyde tan t lm t r. D ticaret politikas n n amaçlar aras nda d dengesizliklerin giderilmesi, d rekabetten korunma, yurtiçi piyasa aksakl klar n n giderilmesi, ekonomik kalk nma, iç istikrar n sa lanmas , hazineye gelir sa lamak vs. yer al r. D ticaret politikas n n araçlar aras nda ise, gümrük tarifeleri, miktar k s tlamalar , görünmez engeller, gönüllü ihracat k s tlamalar vs. bulunmaktad r. Zaman içinde gümrük tarifelerinden tarife d araçlara do ru önemli bir geni leme olmu tur. Kaynaklar n yarar nad r. 38 II: Dünya Sava ndan sonra dünya ticaretinin serbestle tirilmesinde “kay ts z en çok kay r lm ülke” kural na dayal ticaret anla malar n n büyük katk s olmu tur. GATT’ n dayand temel ilkelerden birisi de budur. D ticarette liberalizm ve koruyuculuk aras ndaki tart malar XIX. asra inecek kadar eskidir. Koruyuculu u gerektiren nedenler aras nda ulusal güvenlik, genç endüstriler tezi, stratejik ticaret politikas ve dampingden korunma gibi amaçlar n önemli bir yeri vard r. Fakat geli mi ülkelerde korumac l k isteyen endüstriler genellikle d piyasa rekabetine dayanamayan verimsiz endüstrilerdir. Bu konuda büyük bir lobi faaliyeti yürütülür. Kalk nmakta olan ülkeler aç s ndan geçici koruma nedeni olarak genç endüstri tezinin güçlü bir mant bulunmaktad r. Gümrük Tarifeleri: Tarife de imi çe itli mallara uygulanacak vergi oranlar n gösteren listeleri ifade eder. Tarifeler konusunda ba ms z hareket etmek ulusal egemenli in do al bir sonucu kabul edilir. Bu ekilde, ülkenin tek tarafl olarak koydu u tarifelere otonom tarife ad verilir. Ancak tarifelerin indirilmesi yönünde uluslararas i birli inin artt günümüzde, ülkeler iki veya çok yanl anla malarla da tarife oranlar n belirlemi olabilirler. Uluslararas anla malarla belirlenen tarifelerde sözle meli (akdi) tarife denmektedir. Tarifelerin uluslararas anla malarla belirlenmi olmas ndaki amaç, tarifeleri indirmek veya tamamen kald rmak, böylece de ticaretin serbestle mesini sa lamakt r. Nitekim Türkiye ile AB aras nda 1996 y l nda gümrük birli i anla mas n n imzalanmas ndan sonra iki taraf aras ndaki ticarette uygulanan tarifeler ve kotalar kald r larak ticaret serbestle tirilmi tir. Bugün gümrük vergileri genellikle ithalattan al n r. Ancak geçmi te, ihracattan ve transit mal geçi lerinden de gümrük vergisi al nmas na yayg n olarak rastlanmaktayd . Günümüzde hükümetlerin zaman zaman ihracata gümrük tarifesi koymalar , daha çok izlenen d ticaret politikas ile ilgilidir. II. Dünya Sava ndan sonra GATT çerçevesinde yap lan çok yanl görü meler yoluyla özellikle sanayi mallar üzerindeki gümrük tarifeleri önemli ölçüde dü ürülmü tür. Geli mi ülkelerde ve bir ölçüde az geli mi ülkelerde görülen tarife indirimleri GATT’ n 1994 tarihinde sonuçlanan Uruguay toplant lar nda al nan ba lay c kararlar n bir sonucudur. I. Tarifelerin Geleneksel Amaçlar (Gelir Sa*lama ve Koruma): Gümrük vergilerinin uygulanmas nda en yayg n iki amaç, devlet hazinesine gelir sa lamak ve yerli sanayiyi d rekabetten korumakt r. Gelir sa lama amac na yönelik olan bu tarifeler genellikle halk n yayg n biçimde tüketti i mallar üzerine konulur. Ancak talebi esnek mallara uygulanan yüksek gümrükler, tüketimin k s lmas na yol açarak vergi gelirlerini önemli ölçüde dü ürebilir. Orta ça lardaki merkantilist dönemlerde tarifeler bu görevi yo un bir ekilde yerine getirdikten sonra 19. as rdan itibaren nitelik de i tirmeye ba lad ve koruma amac yla da kullan lan bir araç durumuna geldi. Gümrük tarifeleri, ithal mallar n yurt içi fiyat n yükselterek bu mallar n benzerlerini (ithalata rakip mallar ) üreten yerli üreticileri d rekabetten koruyucu etki do urur. Bu görevi yerine getirebilmek için vergi oranlar yeteri kadar yüksek olmal d r. Bir mal n ithalinden o mal n yüksek yurtiçi fiyat ile ondan dü ük dünya fiyat aras ndaki fark tutar nda veya daha yüksek bir ölçüde vergi al nmas , ithalat tümden önler ve bu durumda söz konusu mala tam bir koruma sa lam olur. Bu derece yüksek olan gümrük vergilerine “yasaklay c vergi” denir. Gümrük tarifeleri ithalat k st ölçüde ödemeler dengesi aç n kapay c etki yapar. Baz ülkeler bu amaçla da tarife koymak yoluna da gidebilirler. II. Gümrük Vergilerinin Konulu# Esas : Gümrük vergileri spesifik veya advalorem temel üzerinden al nabilirler. Bir de bunlar n ikisini birle tiren karma vergiler vard r. Spesifik vergiler birim ve a rl k gibi mallar n fiziki birimleri üzerinden al n rlar. Örne in otomobil ba na 1000$ veya petrolün variline 20$ vergi konmas gibi. Advalorem vergiler ise mal n de erinin belirli bir yüzde oran eklindedirler. Otomobil ithalat ndan, söz geli i CIF de erin %80’i oran nda vergi al nmas gibi. 39 Spesifik vergiler, mal n fiziki birimi gibi objektif k staslara dayand klar ndan uygulamalar kolayd r. Ancak bunlar vergide adalet ilkesi ile ba da mazlar. Çünkü mal n farkl de erdeki kaliteleri aras nda bir ayr m yap lamaz. Ucuz kalitede mal ithal edenlerle pahal kalitede mal ithal edenler hep ayn vergiyi öderler. Spesifik vergiler ithalat , kalitesi dü ük ucuz mallardan daha pahal mallara do ru kayd rabilirler. 4kinci olarak, spesifik vergiler enflasyonda advalorem vergiler kadar d koruma sa lamazlar. Bunlar, birim ba na sabit bir miktar olduklar için fiyatlar yükseldikçe verginin fiyata oran da dü er. Oysa advalorem vergiler de er üzerinden al nd klar ndan artan fiyatlara ayn oranda uygulan rlar, yani verginin koruma gücü de i mez. Spesifik vergiler daha çok ayn kalitedeki standart ürünlere (örne in tar m ürünleri ve madenler), advalorem vergiler ise kalite ve fiyat farklar n n önemli oldu u mallara (ileri teknoloji içeren sanayi ürünleri) uygulan rlar. Advalorem vergilerin bu üstünlüklerine kar n baz güçlükleri de vard r. Bu vergilerin uygulanabilmesi için, her eyden önce mallar n de erinin belirlenmesi gerekir. 4thal mallar n n üretildi i fabrikada, sat yerlerinde, ta ma arac nda veya s n rdan girdi i andaki fiyatlar birbirinden farkl l k gösterir. FOB fiyat ve CIF fiyat olmak üzere ba l ca iki uygulama vard r. Birincisi (FOB: güvertede teslim), mal n ihracatç n n liman nda, gemiye yüklendi i andaki fiyat d r; maliyet ile mal n geminin güvertesine yüklenmesine kadar yap lan masraflar kapsar. Buna kar l k, CIF fiyat mal n ithalatç ülkenin liman na vard andaki fiyat olup, maliyet ile birlikte ta ma ve sigorta giderleri toplam ndan olu ur. Karma gümrük vergileri, genellikle hammaddesi gümrük vergisine tabi olan mallara uygulan r. Bu durumda verginin spesifik k sm hammadde üzerine konulan gümrük vergisine e ittir. III. Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri: Bir mal üzerine konulan gümrük vergisinin etkileri dar (k smi denge) veya geni aç dan (genel denge) ya da mikro ve makro analizlerle ele al nabilir. Birincisinde yaln zca o endüstri üzerindeki, di erinde ise ekonominin tümünde ortaya ç kan etkiler göz önüne al n r. A. Dar Anlamda Etkiler (K smi Denge Yakla# m ): 4thalat tarifelerle korunan endüstriler genellikle d piyasa ile rekabet edemeyen endüstrilerdir. Bir mal üzerine gümrük vergisi konulmas o mal n yurtiçi fiyat n n yükselmesine yol açar. 4ç fiyatlar n artmas ise mal n yerli üretiminin geni lemesine, tüketiminin k s lmas na ve milli gelirin ilgili endüstride çal an üreticilere do ru yeniden da t lmas na neden olur. Ayr ca, vergiler mal n ithalat n s f ra indirecek kadar yüksek olmad sürece, devlet hazinesine de bir gelir sa lan r. Fiyat A F T P3 M P2 d P1 N c a K S b U R A T H 0 K S U — Gümrük Vergilerinin K smi Denge Etkileri 40 R Miktar AA ve TT ele ald m z mal n arz ve talep e rileridir. Serbest dünya fiyat OP1’dir. Bu fiyattan yurtiçi tüketim, OR’ye e ittir. Bu miktar n OK kadar yurtiçinde üretilmekte, geri kalan KR miktar ise ithalat yoluyla d ar dan sa lanmaktad r. Mal n birimi ba na P1P2 miktar nda spesifik bir vergi (veya tutar buna e it bir advalorem vergi) konuldu unda yurtiçi fiyat OP2’ye, yurtiçi üretim de KS kadar artarak OS’ye yükselir. Tüketim ise UR kadar azalarak OU olur. 4thalat da SU (=MN)’ye dü er. Yukar da gördü ümüz gibi, ithalattaki daralman n UR kadar k smi tüketimdeki azalmadan, KS kadar k sm da yerli üretimin ithalat n yerine geçmesinden kaynaklan r. Bir mal üzerine gümrük vergisi konulmas sonucu malda meydana gelen etkiler: a. Üretim Etkisi: Gümrük vergilerinin ithal mal n n iç fiyat n yükseltmesi ithalata rakip üreticileri d piyasan n rekabetinden koruyarak yerli üretimin artmas nda yol açar. Buna koruma etkisi de denir. Grafikte fiyatlar n P1’den P2’ye yükselmesiyle yerli mal n üretimi K’den S’ye ç km t r. Çünkü üreticiler bu yüksek fiyatlardan üretimdeki geni lemenin do urdu u maliyet art n kar layabiliyorlar. Do al olarak, söz konusu mal n arz esnekli i ne kadar yüksek olursa (arz e risinin yat kla mas ) belirli bir fiyat art n n sa lad üretim geni lemesi de o kadar fazla olur. NOT: Gümrük tarifeleri, ticaret hadlerini tarife koyan ülke lehine de i tirir. E er ülke ithal mal n do rudan kendisi üretmek yerine, e er kaynaklar n ihracat kesiminde çal t r lmas n sürdürüp elde edilen ürünü yurt d na satm olsayd , bunun kar l nda KS miktar mal daha ucuza elde etmi olurdu. Bu miktar mal n yurtiçinde üretilmesi dolay s yla u ran lan kay p “a” üçgeninin alan na e ittir. Buna gümrük tarifelerinin toplumsal üretim kayb denir. b. Tüketim Etkisi: Gümrük vergilerinin ithal mal n pahal la t rmas ve tüketimi k smas toplum aç s ndan tüketici refah n n dü mesine yol açar. Grafikte “b” üçgeni ile temsil olunan bu alan, a a da gösterilece i gibi gümrük tarifelerinin toplum aç s ndan “tüketim kayb ”n olu turur. c. D Ticaret Etkisi: Yerli üretimdeki art ve tüketimdeki azalma ise di er yandan ithalatta daralma sonucunu do urur. 4thalatta söz konusu olan bu azalmaya d ticaret etkisi ad verilir. Grafikte d ticaret etkisi “KS + UR”ye e it bulunmaktad r. d. Gelir Etkisi: Gümrük tarifeleri, ithalat hacmini s f ra indirecek kadar yüksek olmad klar sürece, hazineye bir gelir sa larlar. P1P2 miktar nda bir vergi konulunca, ithalat hacmi SU’ya dü mektedir. Toplam vergi geliri ithalat miktar ile birim ba na al nan verginin çarp m na yani, “SU*P1P2”ye e ittir. Bu ise “c” dikdörtgeninin alan n temsil eder. e. Bölü üm Etkisi: Gümrük tarifeleri ulusal gelirin tüketicilerden üreticilere do ru yeniden bölü ümüne neden olur. Grafikte tüketicilerden üreticilere aktar lan gelir ya da bölü üm etkisi “d” alan yla gösterilmi tir. Tam rekabet ko ullar alt nda endüstri dengesi, o endüstride verimlili i en dü ük olan firman n maliyetinin piyasa fiyat na e itlenmesiyle sa lan r. Verimlili i en dü ük olan firmaya “marjinal firma” ad verilir. Marjinal firma, verimlilik s ralamas nda en sonda yer ald na göre, marjinal-alt firmalar etkinlikleri ölçüsünde normal kârlar ndan ayr olarak bir de “normalüstü kâr” elde ederler. Buna teknik de imiyle “üretici rant ” ad verilir. Üretici rant asl nda tüketicilerden üreticilere yap lan bir gelir aktarmas d r. B. Tarifelerin Rant Etkileri: Tüketici rant kavram ilk kez Alfred Marshall taraf ndan ortaya at lm t r. Tüketicilerin bir mal n bir birimi için verme i kabul edebilecekleri en yüksek fiyat ile piyasada bulduklar ve ödeme i yapt klar gerçek fiyat aras ndaki fark ifade eder. Tüketicinin kafas ndaki ödeme e raz olaca fiyata göre piyasa fiyat ne derece dü ük ise elde edilecek rantta o ölçüde yüksek olur. 41 Bu aç klamalara göre talep e risinin alt nda kalan alan n tümü kullan c lar n o mal n tüketiminden sa lad klar toplam fayday gösterir. Ancak tüketici bu faydan n bir k sm için bir ödeme yaparken kalan k sm ndan da ödeme yapmadan yararlanm olmaktad r. Fiyat Fiyat A F P2 P1 0 T M P2 Tüketici Rant N P1 U S T H Üretici Üretici Rant Rant L N A U S Miktar 0 K S (a) Tüketici Rant (b) Üretici Rant — Grafik 6–2: Tarifelerin Refah Etkileri - Miktar Grafik 6–2 (a)’da görülen TT e risi, üzerine tarife konulan mal n talep e risidir. P1 ise serbest dünya fiyat n ifade eder. Buna göre serbest ticaret ko ullar alt nda ithal edilen OR miktar maldan sa lanan toplam fayda ORF alan na e ittir. Bu miktar fayda kar l nda yap lan ödeme ise OP1SR’dir (Yani OR*OP1). Arta kalan P1FT alan ise tüketici rant n gösterir. 4ç fiyatlar n OP2’ye ç kmas ndan sonra sa lanan toplam tüketici rant P2FN düzeyine dü mü tür. Di er bir de i le tüketici rant P1P2NR kadar azalm t r. Ancak, bu miktar faydan n P1P2NU kadar k sm ndan kar l olan ödeme yap larak yine yararlan lmaktad r. Dolay s yla bu bir rant azalmas olsa da fayda kayb say lmaz. Oysa UNS üçgen alan kadar olan fayda ise imdi tamamen yok olmu tur. Üretici rant , üreticilerin belli miktar mal n sat ndan elde ettikleri gelir ile o miktar üretimin yap labilmesi için zorunlu olan maliyet aras nda kalan pozitif fark ifade eder. Grafi e göre, serbest ticaret ko ullar alt nda üretilen miktar OK olup, P1 fiyat ndan elde edilen sat geliri OP1LK’d r. Bu miktar n OHLK kadar zorunlu olarak yap lmas gereken toplam üretim maliyetidir; bunun üzerinde tüketicilerin elde ettikleri HP1L miktar gelir ise üretici rant n olu turur. Gümrük sat fiyat n n OP2’ye ç kmas ndan sonraki duruma göre dü ünüldü ünde ise, toplam ödemeler OP2MS tutar ndad r; bunun OHMS kadar üretim maliyetlerini kar lad ndan kalan HP2M miktar üretici rant n olu turmaktad r. Demek oluyor ki, gümrük vergisi dolay s yla üretici rant P1P2ML miktar nda artm olmaktad r. C. Makro Ekonomik Etkiler (Genel Denge Yakla# m ): Bu etkilerden birisi d ödemeler bilânçosu üzerinde görülür. Gümrük tarifeleri ithalat k s tlad ölçüde, ülkenin döviz giderlerinden tasarruf sa lar, yani d ödemeler aç n kapay c etki yapar. Ancak, ticaret orta durumundaki ülkelerin buna kar misillemede bulunmalar , ilk tarife koyan ülkenin sa layaca yararlar engeller. Gümrük tarifeleri toplam talebi yabanc mallardan yerli mallara do ru kayd rarak, korunan endüstriden ba lamak üzere toplam has lay , dolay s yla milli geliri art r r. Milli gelirdeki art ayn zamanda genel çal ma düzeyinin yükselmesi yani i sizlik oran n n azalmas sonucunu do urur. Ancak milli gelir ve çal ma düzeyinin artmas için de kar taraf n misillemede bulunmas gerekir. Di er bir etki ise, gümrük tarifelerinin, ticaret hadlerini tarife koyan ülke lehine de i tirmesidir. Ancak a a da görece imiz gibi, bunun için kar ülkelerin misilleme yapmamas yan nda tarife koyan n 42 büyük bir ülke olmas da gerekir. Ayr ca gerek ihracatç , gerekse ithalatç ülkedeki arz ve talep esnekliklerinin de erleri de yeterli bir büyüklükte olmal d r. Stolper-Samuelson teoreminden hat rlanaca gibi, serbest ticaret ülkenin bol olarak sahip oldu u faktörün milli gelirdeki pay n , gümrük tarifeleri veya koruyuculuk ise tersine, k t faktörün milli gelirden ald pay yükseltici etki do urur. Baz ülkelerde d ticaret politikas ile güdülen amaçlardan birisi de yoksul kesimlere gelir aktar m nda bulunmak amac yla zengin s n flar n vergilendirilmesidir. Bunu sa lamak için, örne in lüks mallar n ithalinden yüksek gümrük tarifesi almak ve zorunlu tüketim mallar n n ihrac n vergilendirmek gibi bir yola gidilir. Ancak bu yönde uygulanacak bir ticaret politikas , sak ncalar n da birlikte getirir. Lüks mallara uygulanan yüksek tarifeler, bunlar n yurtiçi fiyatlar n yükseltip kaynaklar n bu alanlara yönelmesine, dolay s yla söz konusu mallar n üretiminin artmas na da neden olur. Di er yandan, zorunlu tüketim mallar n n fiyatlar dü er ve o nedenle bu mallar n üretimi de cayd r lm olur. Bütün vergilerde bir gelir transferi söz konusu olur. Vergiyi ödeyenlerin gelirlerinde bir dü me, hükümetin sa lad kar l ks z hizmetlerden yararlananlar n gelirlerinde ise bir artma ortaya ç kar. Hükümetlerin gümrük tarifelerini gelirin yeniden da l m n sa lama arac olarak kullanmak istemelerinde baz özel nedenler söz konusudur. Bunlar n ba l cas , bu politikadan zarara u rayanlar n aç kça bunun fark nda olmamalar d r. IV. Ticaret Hadleri ve Optimum Gümrük Tarifesi: Ülkelerde tarife art lar genel olarak ticaret hadlerinin ülke lehine de i mesine yol açar. a. Ticaret Hadleri Etkisi: Gümrük tarifelerinin ticaret hadleri etkisini göstermek için yeniden, önceki bölümlerde incelemi oldu umuz teklif e rilerini kullanaca z. Ülkeler ABD ve Almanya, mallar da bilgisayar ve otomobil olsun. Bilgisayar ABD’nin, otomobil de Almanya’n n ihraç mallar d r. Serbest ticaret dengesi iki ülkenin teklif e rilerinin kesi ti i P0 noktas nda gerçekle ir. ABD Almanya’ya OB0 miktar bilgisayar ihraç edip kar l nda bu ülkeden OG0 miktar otomobil ithal eder. P0 noktas ndan geçen OP0 do rusunun e imi (OG0/OB0), bilgisayar n otomobil cinsinden fiyat n belirleyecektir ki, ABD’nin d ticaret hadlerini gösterir. Gümrük tarifesi ticaret hacmini daralt r ve bu ülkenin teklif e risini OA1 biçiminde sola kayd r r. Yeni denge noktas P1 olmu ve ticaret hadleri OP1 biçiminde Amerika’n n lehine de i mi tir. Otomobil A1 A0 G G0 P0 P1 G1 0 E B1 B0 — Grafik 6–3: Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Hadleri 43 Bilgisayar Görülece i gibi ABD, gümrük tarifesi koyarak dünya piyasalar ndaki monopolcu-monopsoncu durumundan yararlanm ve ticaret hadlerini yükseltmi tir. Bu ülke bilgisayar piyasas nda monopolcu, otomobil piyasas nda ise monopsoncu güce sahiptir. Tarife konulmas ile ticaret hadlerindeki yükselmenin mekanizmas ise öyledir: Tarifeden sonra bu ülkenin ilk ticaret hadlerinden yapmak istedi i ticaret hacmi OP0 dan OE ye dü mektedir. Di er bir de i le, ABD’nin bilgisayar ihracat arz B0B1 kadar, otomobil ithalat talebi de G0G1 kadar azalmaktad r. Böylece dünya piyasalar nda ortaya ç kan bilgisayar k tl ve otomobil bollu u, grafikte OP1 in OP0 a göre daha dik olmas ndan da anla laca gibi, bilgisayar n göreceli fiyat n yükseltmektedir. b. Optimum Gümrük Tarifesi: Burada söz konusu olan, büyük bir ülkenin “optimum” diye nitelendirilen bir tarife koyarak serbest ticarete göre refah düzeyini nas l en yüksek düzeye ç kart labilece idir. Büyük bir ülkenin gümrük tarifesi koymas ülke refah aç s ndan birbirine ters etki do urur: Ticaret hadlerinde iyile me ve ticaret hacminde daralma. Bunlardan birincisi refah olumlu, ikincisi ise olumsuz etkiler. O halde optimum tarife, ticaret hacmindeki daralman n olumsuz etkilerine kar l k, ticaret hadlerindeki iyile meden do an net refah art lar n maksimum yapan bir gümrük tarifesi oran d r. V. Gümrük Vergilerinin Yans mas Sorunu: 4thalatç , ithal etti i mal n s n rdan geçi i s ras nda gümrük vergisini öder, sonra da bu vergiyi k smen veya tamamen mal n fiyat na ekleyerek içerdeki nihai tüketicilere yans t r. Bazen ithalatç n n gümrük vergisi koymas , ithalatç y fiyatlar k rmaya zorlayarak vergi yükünün yabanc lar taraf ndan ta nmas na yol açabilir. Türkiye ile Almanya aras nda f nd k ticaretini ele alarak bunu bir örnek yard m yla aç klayal m: Almanya’n n f nd k ithalat üzerine tarife koymas , bu ülkede f nd k tüketimini azalt r. E er Türkiye, elindeki mal satacak ba ka piyasalar bulabiliyorsa, Almanya’n n ithalat n k smas önemli bir sorun do urmaz. Fakat e er, gerçekte oldu u gibi, söz konusu ülke önemli bir al c durumunda ise Türkiye güç durumda kalacak ve yüksek bir olas l kla ihracat fiyatlar n k rmak yoluna gidecektir. Böylece gümrük vergisi, ticaret hadlerini Almanya’n n lehine, Türkiye’nin aleyhine de i tirmi olacakt r. Vergi yükünün da l bak m ndan durum öyledir: Türkiye, ihracat fiyat n gümrük vergisi oran nda indirirse, Almanya’n n ithalat fiyatlar nda (gümrük vergili) hiçbir de i me olmayacak, yani gümrük vergisinin yükünü tümüyle Türkiye üstlenmi olacakt r. Tersine, d sat m fiyatlar bundan daha dü ük oranlarda indirilirse, Türkiye vergi yükünün daha ufak bir pay n yüklenmi olur. Gümrük tarifesi konulmadan önce, iki ülkede f nd k fiyatlar ayn düzeyde olup (ta ma giderleri s f r) OP ye e ittir. OP fiyat ndan Türkiye’deki MN arz fazlas Almanya’daki M’N’ talep fazlas na e itlenmektedir. Fiyat T A Almanya A T PA Türkiye M K T Miktar N K’ Tarife P L PT L’ M’ A N’ T A 0 44 Yans mas — Grafik 6–4: Gümrük Vergisinin Miktar Almanya, f nd k ithalat na kilogram ba na PAPT tutar nda bir vergi koyunca, fiyatlar bu ülkede PA ya yükselecek, Türkiye’de ise PT ye dü ecektir. Böylece gümrük vergisinin PPA k sm n Almanya, PPT k sm n da Türkiye ödemi olur. Vergi yükünün ülke taraf ndan payla lmas nda temel ko ul, al c n n büyük bir ülke olmas d r. Bir mal n ba l ca tüketicisi olan ülkeler dünya ticaretindeki büyüklüklerinden ötürü, bir anlamda “monopson gücü”ne sahiptirler. Al c ülkenin monopsoncu günü veri kabul edilince, gümrük yükünün payla lmas konusu ilgili ülkelerdeki arz ve talep esnekliklerine ba l bir sorun durumuna gelir. 4hracatç ülkenin arz ve talep esneklikleri ne derece dü ükse bu ülke, verginin o kadar büyük bir pay n üstlenir. Tarifeler ithal mal n , tarife koyan ülkenin iç piyasas nda (ve tüm dünyada) eskisinden daha ucuz bir duruma getirebilir. Buna “Metzler paradoksu” denir. VI. Etken D # Koruma: Genellikle ithal edilen nihai mallar n yurtiçindeki benzerlerinin (ithalata rakip mallar) üretiminde kullan lan girdiler, yani ara mallar ve hammaddeler de gümrük tarifesine tabidirler. Söz geli i, içerdeki otomobil endüstrisini korumak için ithal otomobiller üzerine tarife konulmu ken, ayn zamanda yerli otomobil üretiminde kullan lan, motor, anz man ve diferansiyel gibi parçalar n ithalinden de belirli oranlarda vergi al n r. Dolay s yla yerli otomobil endüstrisine sa lanan gerçek (etken) koruman n ölçüsü olarak yaln zca nihai mallar üzerindeki tarife oran n ele almak do ru de ildir. Bunun için, hem nihai mal hem de onun üretiminde kullan lan girdilerin tarife oranlar n göz önünde bulundurmak gerekir. Bu iki tür tarife uygulamas na dayanarak hesaplanan gerçek koruma oranlar na “etken koruma” oran denir. Oysa yaln z nihai mal üzerindeki oranlara “nominal tarife oran ” denmektedir. Etken koruma, nihai mal ve girdiler üzerindeki gümrük tarifeleri sonucunda, mal n yurtiçi katma de erinin ne oranda korundu unu ifade eder. Tek bir girdi (i) kullan lmas durumunda, ilgili mala (i) sa lanan etken koruma oran (Zj) u formülle gösterilebilir: Tj – aij . Ti Zj = ––––––––––––– 1 - aij Tj: Nihai mal üzerindeki tarife oran Ti: < ithal girdisi üzerindeki tarife oran aij: Tarife yoklu unda ithal girdinin nihai mal fiyat na oran Buna göre Zj oran , Tj ile do ru ve Ti ile ters orant l d r. Yani, etken koruma, nihai mal üzerindeki tarife oran ile do ru, fakat girdiler üzerindeki tarife oran ile ters orant l bir ili ki içindedir. Girdilerin nihai mal içindeki pay sabit kal rken, bir mal üzerindeki tarifeler ne kadar yükseltilir ve girdilere uygulanan tarifeler ne kadar azalt l rsa, söz konusu mal o derece yüksek bir etken korunma oran ndan yararland r lm olur. Bunun tersine, nihai mal üzerindeki tarife oran sabitken, girdilerin tarife oranlar ne ölçüde yükseltilirse, bu mal n yurtiçi katma de eri o ölçüde dü er. Yani söz konusu mal n üretimi korunmay p gerçekte cezaland r lm olur. Bu duruma “negatif d koruma” ad verilir. Geli mi ülkelerdeki korumac l n yap s etken koruma oran ile aç klanabilir. Eöyle ki, bu ülkelere genellikle en dü ük tarifeleri hammaddeler üzerine koyar, hatta bu mallar gümrüksüz olarak ithal ederler. Yar i lenmi mallara uygulanan tarife oranlar biraz daha yüksek, tam i lenmi mallar (özellikle emek yo un olanlar) üzerindeki tarifeler ise göreceli olarak en yüksek düzeydedir. Böyle bir tarife yap s , i leme a amalar na göre tarifelerinin kademele mesini yans t r. Etken koruma oran aç s ndan böyle bir tarife yap s , sanayi ürünlerinde i leme derecesi art nca gerçek koruman n yükseldi ini gösterir. Bu da söz konusu piyasalara sanayi ürünü ihraç etmeye çal an az geli mi ülkelerin, önlerindeki engellerin göründü ünden daha da büyük olmas demektir. Di er bir de i le, tarife yap s ndaki bu kademelendirme, az geli mi ülkelerin i lenmi sanayi ürünü ihrac n cayd rmakta ve onlar hammadde veya yar i lenmi ürün ihracatç s olarak kalmaya zorlamaktad r. E er girdiler üzerindeki tarifeler nihai mal üzerindekilerden daha yüksek oranlarda artt r l rsa o taktirde, nihai mal n yurtiçi üretimi gerçekte “negatif koruma” ile kar kar ya b rak lm olur. Yani bu durumda, i lenmi mal korunmay p tarifeler yoluyla adeta cezaland r lm olmaktad r. 45 VII. Özel D # Ticaret Rejimleri: Ba l ca özel gümrük rejimleri, geçici kabul, serbest bölgeler, antrepo, transit ta mac l k ile s n r ve k y ticaretinden olu ur. 1. Geçici thal ve Geçici hraç: 4lerde tekrar yurtd na ç kart lmak üzere ülkeye giren mallara uygulanabilen bir rejim, geçici kabul veya geçici ithal rejimidir. Be rejim alt nda mallardan bir gümrük vergisi de al nmaz. Ad geçen rejimin tersi ise geçici ihraç rejimidir. Burada da d ar ya ihraç olunan mallar n bir süre sonra tekrar ülkeye geri getirilmesi söz konusudur. Geçici kabul rejiminin bir benzeri ise geri ödeme sistemidir. Burada tekrar yurtd na ç kart lmak kayd yla ithal olunan mallara, ülkeye giri leri s ras nda normal gümrük tarifeleri uygulan r. Daha sonra bu vergi ve resimler söz konusu mallar n ihrac s ras nda geri ödenir. 2. Serbest Bölgeler: Serbest bölgeler, ülkenin siyasal s n rlar içinde bulunmakla birlikte gümrük hatt n n d nda say lan ve fiziki olarak ülkenin di er k s mlar ndan ayr lan yerlerdir. Serbest bölgeler, yürütülen ekonomik faaliyetlerin ana niteli ine göre “serbest ticaret bölgeleri” veya “serbest üretim bölgeleri” biçiminde olabilirler. Birincisi daha çok ticaret amaçl d r; buralarda stoklanan veya bekletilen mallar daha sonra al c ülkelere gönderilir. Serbest üretim bölgeleri ise genellikle hafif sanayi mallar n n üretim veya montaj n n yap ld yerlerdir. Temel amaç vergi ve öteki k s tlamalara konu olmadan bu bölgelerde üretimin çekicili ini art rmak ve ülke ihracat n geli tirmektir. Serbest bölgelerin bir di er ekli de “serbest limanlar”d r. Buralarda da normal gümrük rejimleri uygulanmaz. Özet olarak belirtmek gerekirse, serbest bölgeler u gibi amaçlar için kurulurlar: Ülkenin ihracata dönük üretim ve yat r mlar n art rmak, yabanc sermaye ve teknoloji giri lerini h zland rmak, sanayicinin ihraç duydu u baz hammadde ve ara mallar kolayca, istenen miktarda ve zaman kayb olmadan sa lamak, yeni istihdam yaratmak, döviz girdilerini art rmak, d finansman olanaklar ndan daha fazla yararlanmak vs. 4lk serbest bölgeler ülkemizde Mersin ve Antalya serbest bölgeleridir. Dünyada ilk kez serbest bölge statüsünde borsa i lemleri yapacak olan 4stanbul Menkul K ymetler Borsas Uluslararas Menkul K ymetler Serbest Bölgesi 1997 y l nda faaliyete geçirilmi tir. Bunun kurulu amac , yerli ve yabanc menkullerin ihraç ve ikinci el i lemlerinin yap ld , kur ve vergi riski bulunmayan, böylece yabanc yat r mc lar n kat l mlar n n özendirildi i bir piyasa olu turmakt r. 3. Antrepolar: Antrepolar, yabanc mallar n tarife ödenmeden gümrük makamlar n n denetimi alt nda uzunca bir süre muhafaza edilmesine yarayan kapal alanlard r. Do rudan gümrük idareleri taraf ndan i letilirse, “gerçek antrepo”, özel ki iler taraf ndan i letilirse de “fiktif antrepo” ad n al rlar. Antrepoda saklanmak üzere ülkeye giren mallardan da bir gümrük vergisi al nmaz. Ancak söz konusu mallar daha sonra ev sahibi ülke taraf ndan ithal edilirse normal gümrük rejimi uygulan r. Serbest bölgeler deniz ticareti, antrepolar ise karayolu ticareti bak m ndan önem ta yan uygulamalard r. 4. Transit Ta# mac l k: Transit ta ma, bir ülkeden di erine gönderilen mallar n yol üzerinde üçüncü ülke s n rlar aras ndan geçmesidir. Günümüzde transit ta mac l kta ana ilke geçi serbestîsidir. Oysa geçmi te, transit ta nan e yadan da gümrük vergisi al n rd . Transit ta mac l düzenleyen çok yanl anla malar n ba nda 1959 tarihinde Cenevre’de imzalanan TIR sözle mesi gelir. Buna göre, transit mallar hiçbir vergi, resim ve harç ödenmeden üçüncü ülke s n rlar aras ndan ta n rlar. Serbest bölgelerden gerçekle tirilen ihracat da bir tür transit ihracat say l r. Bunun gibi, serbest bölgelerden veya antrepolardan içinde yer ald klar ülkeye yap lan ithalat da transit ticaret kapsam na girmektedir. 46 5. S n r ve K y Ticareti: Ülkenin ortak kara ve deniz s n r olan devletlerle yapt , genellikle özel bir rejime tabi olan bir ticaret eklidir. Kom u ülkeler aras nda var lan kar l kl anla malarla düzenlenir. 6. Bedelsiz thalat: Ülkemizde de uygulanan bedelsiz ithalat rejimi, genellikle ticari bir nitelik ta maz. Örne in yurtd nda çal an Türk i çilerin veya kamu görevlilerinin buradaki kazançlar yla sat n ald klar mesleki araç, gereç veya ki isel mallar n (naklihane), gümrüksüz veya gümrüklü olarak ülkeye ithaline olanak veren özel bir ithal rejimidir. VIII. Türkiye’de Gümrük Vergileri: Türkiye Cumhuriyeti’nde gümrük tarifeleri ilk kez 1929’da ba ms z olarak yükseltilmi tir. Bu ilk tarifeler spesifik esasa dayan yordu. Armonize Sistem Nomenklatürü ad verilen sistem Türkiye’de 1 Ocak 1996’da AB ile gümrük birli inin olu turulmas yla uygulanmaya ba lam t r. Türkiye’de 474 say l yasada ilke olarak advalorem sistem benimsenmi tir. 1) Türk Ekonomisinin D #a Aç lmas : 24 Ocak 1980 kararlar , Türk ekonomisinde yap sal bir de i ikli in ba lang c n temsil eder. Bu politikalar çerçevesinde yo un korumac l a dayanan ithal ikamesi stratejisi, yerini ihracata dönük politikalara b rakt . Gümrük vergi oranlar da büyük ölçüde indirildi. 1983 y l ndan itibaren ithalat serbestle tirme çabalar n n bir devam olarak fon uygulamas na geçildi. Böylece, önceleri izne ba l maddeler listesinde yer alan birçok mal n ithalat , Toplu Konut Fonu kesintisi ödenmesi ko ulu ile serbest b rak ld . AB ile kurulacak gümrük birli inin de bir gere i olarak 1993 y l ba nda çok say daki bu vergi ve fonlar kald r ld ve bunun yerine ithalatta “tek vergi” sistemine geçildi. 2) Gümrük Birli*i Dönemi: Türkiye ile AB aras nda, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birli i kurulmu tur. Gümrük birli i ile sanayi mallar ithalat nda AB ülkelerine kar gümrük tarifeleri s f rland ve üçüncü ülkelere kar ise baz ürünler d nda AB’nin ortak gümrük tarifesi uygulamaya konuldu. ÖZET: Devletin d ticaret müdahale araçlar aras nda en eskisi gümrük tarifeleridir. Bu ise söz konusu vergilerin hazine için oldukça kolay tahsil edilebilen bir gelir kayna olu uyla ilgilidir. Ancak giderek tarifelerin koruma amac ön plana ç km t r. Gümrük tarifelerinin mikro ekonomik anlamdaki dört etkisi unlard r: Üretim, tüketim, gelir da l m ve gelir etkileri. Tarifelerin ayr ca belirli ko ullar alt nda toplum aç s ndan do urdu u üretim ve tüketim kay plar vard r. Makro düzeyde, tarifeler d ödeme aç klar n giderici, gelir ve istihdam yükseltici etkiler do urur, d ticaret hadlerini ülke lehine çevirebilirler. Ancak bu etkilerin ortaya ç kmas belirli ko ullar gerektirir. Tarifelerin ne oranda gerçek koruma sa lad etken koruma oran na ba l d r. Etken koruma nihai mal üzerindeki tarife oran ile do ru, girdiler üzerindeki tarife ile ters orant l d r. 1 Ocak 1996 tarihinde Türkiye ile AB aras nda Gümrük Birli i olu turulmu tur. Böylece sanayi mallar üzerinde tarifeler kar l kl olarak s f rlanm ve Türkiye, üçüncü ülkelere kar AB’nin ortak gümrük tarifesini uygulamaya koymu tur. Birlikte, Türkiye-AB ili kilerinin nihai amac Türkiye’nin uzun vadede birli e tam üye olarak kat lmas d r. Bir ülkede uygulanan normal d ticaret rejiminin d nda belirli amaçlarla olu turulan özel d ticaret rejimleri bulunabilir. Bunlar n ba l calar , geçici kabul ve geçici ihraç rejimi, serbest bölgeler, antrepolar, transit ta mac l k, s n r ve k y ticareti ile bedelsiz ithalatt r. Az geli mi ülkelerde serbest bölgeler döviz kazand rma, istihdam yaratma, yabanc sermaye yat r mlar n özendirme ve böylece de topyekûn olarak sanayile meyi h zland r c etkiler do urmalar dolay s yla yayg nl k kazanm lard r. 47 Tarife D # Ticaret Politikas Araçlar : Tarife d araçlar n ço u ithalat n k s tlanmas na yöneliktir. Fakat bir k sm da ihracat n özendirilmesi ve hatta cayd r lmas amac yla konulmu olabilir. O halde, genel bir tan mlama ile tarife d araçlar kavram , gümrük tarifelerinden ayr olarak, uluslararas mal ve hizmet ak mlar n n normal geli me seyrini etkileyen her türlü politika ve uygulamalar ifade etmektedir. Zamanla özellikle GATT çerçevesinde yürütülen görü meler sonucunda gümrük tarifeleri azar azar indirilirken d ticareti k s tlamaya yönelik tarife d araçlar n yayg nla t r lmas , dünya ticaretinde saydaml n kaybolmas na yol açm t r. Tarife d araçlar n bir bölümü özellikle 1973’lerden sonra sanayile mi ülkelerde yayg nla an yeni koruyuculuk ak mlar çerçevesinde yo un olarak uygulanm t r. Görünmez engellerin ve sübvansiyonlar n kald r lmas ilk kez GATT’ n Uruguay görü melerinde tart lm ve bu konuda s n rl da olsa baz kararlar al nm t r. I. Miktar K s tlamalar : Bunlar gümrük tarifelerinden farkl olarak ithalat hacmini dolays z biçimde s n rland rmaya yönelik uygulamalard r. Miktar k s tlamalar aras nda ithalat kotalar ve ithalat yasaklar önemli bir yer tutmaktad r. 1. thalat Kotalar : Hükümetlerin ithal edilecek mal hacmi üzerine fiziki miktar veya de er olarak koydu u s n rland rmalara “kota” ad verilir. Kotalar, belirli sürelere göre düzenlenirler. 4thalat kotalar yurtiçi sanayi ve tar m kesimini korumak ya da ödemeler bilânçosu aç klar n önlemek gibi nedenlerle kullan l rlar. Sanayile mi ülkelerde daha çok tar m kesimini korumak için kullan lm t r. Fakat kotalar as l uygulayan az geli mi ülkeler olmu tur. Bu ülkeler özellikle ithalat ikame edici sanayile me politikalar n n bir arac olarak kotalar yayg n biçimde uygulam lard r. Kotalar n türüne bak ld nda, baz lar nda ilgili hükümet kurulu u mal hacmini belirlemekle yetinir, ayr ca ithalat n hangi ülkeden ve kimler taraf ndan yap laca na müdahalede bulunmaz. Bunlara “global kota” ad verilir. Global kotalar önemli uygulama güçlükleri do urabilirler. Eöyle ki, denetim sa lamak için çe itli s n r kap lar ndan ülkeye her an ne miktar mal girdi ini sürekli izlemek ve kota dolunca da ithalat durdurmak gerekir. Sipari in verilmesiyle mal n ülkeye gelmesi aras nda bir zaman geçmesi sorunu daha da güçle tirir. Sonra, kotalar acele edenin elinde kald ndan ilan edildikten k sa bir süre sonra kota tükenebilir ve dolay s yla süre sonlar na do ru mal ithal etme olana kalmaz. Bu sak ncalar önlemek için kotalar özel ithalatç lar aras nda belirli k staslara göre da t labilir. Bu tip kotalara “tahsisli ithal kotas ” denir. Tahsisli kotalar n uygulan n kolayla t rmak için lisans sistemine ba vurulur. Bu sistemde lisans, kotaya tabi mallardan belirli miktar ithal edebilmek için ithalatç ya verilen özel bir izin belgesidir, bu belgeler genellikle gerekli döviz izniyle birlikte verilir. Di er bir kota türü de “gümrük tarife kotalar ”d r. Bunlar kotalar n yumu at lm bir eklidir. Burada ikili tarife sistemi uygulan r. Eöyle ki, belirli bir ithalat miktar na kadar mallar normal gümrük vergisi ödenerek ithal olunur, bu miktar dolunca da tarifeler yükseltilir. Genellikle normal vergiye tabi olan kotalar, toplumun zorunlu ihtiyaçlar n kar lamaya yöneliktir. Bu s n rdan sonra ithalat kap s ancak örne in lüks tüketim için yüksek fiyat ödemeye raz olanlara aç k tutulur. a. <thal Kotalar n n Ekonomik Etkileri: Kotalar n ilk etkisi, ithal mallar n n yurtiçinde arz n k sarak fiyatlar n yükseltmektir. Fiyat art lar ise di er yandan gümrük tarifelerine benzer etkiler do urur. Eimdi hükümet yetkililerinin a a da grafi i verilen mal üzerine MN miktar nda bir kota koyduklar n kabul edelim.ithalat n daralt lmas (EL den FK ye) fiyatlar n P2 ye yükselmesine neden olacakt r. Dolay s yla konulmu bulunan MN miktar kota, de er olarak P1P2 oran nda bir gümrük vergisinin kar l olmaktad r. O bak mdan bu miktar kotan n yol açt üretim, tüketim ve gelir da l m etkileri P1P2 miktar ndaki bir gümrük vergisinin do uraca etkilerin bir benzeri olacakt r. Eöyle ki, yurtiçi üretim OE den OF ye yükselir (üretim etkisi). Tüketim ise OL den OK ye dü er (tüketim etkisi), (a) üçgen alan toplumun üretim kayb n , (b) üçgeni de toplumun tüketim kay plar n ifade eder. Gelir da l m etkisi ise (d) yamuk alan yla gösterilmi tir. 48 Fiyat S D P3 Kota P2 M d N c K tl k Rant a b P1 S D 0 E F K L Miktar — Grafik 7–1: 4thalat Kotalar n n Etkileri Kotalarda c alan gümrük vergileri gibi, bütçe gelirlerini göstermez. Kotalar, yabanc mal n arz n k s tlayarak o mal n ithalatç ülkedeki fiyat n , talep esnekli ine göre ithalat fiyat n n (serbest dünya fiyat +ta ma giderleri+gümrük vergisi) üzerinde a r biçimde yükseltilebilir. 4thal mallar n n k tl ndan ortaya ç kan bu kota kârlar na “k tl k rant ” ad verilir. E er kota yerine onunla e de erde bir gümrük tarifesi konulmu olsayd , k tl k rant vergi geliri eklinde hazineye giderdi. Fakat ço unlukla ithalatç lar kotaya tabi mallar dü ük dünya fiyat ndan al p içerdeki yüksek fiyatlardan satarak k tl k rant n ceplerine indirirler (normal gümrük vergisi ödenmi olmas na kar n). Di er bir yol da hükümetin “aç k art rma” ile lisanslar en yüksek fiyat öneren ithalatç lara satmas d r. Bu durumda k tl k rant gümrük vergilerinde oldu u gibi devlet hazinesine gider. Fakat gerek uygulamayla ilgili sorunlar, gerek ithalatç lar n politik bask lar , hükümetlerin bu yönteme ba vurmalar n güçle tirmektedir. Uygulamada en yayg n olan durum, kota kârlar ndan ithalatç lar n yararlanmalar d r. Bunun tersi bir uygulama Türkiye’nin geçmi te Sosyalist ülkelerle kliring esas na göre yürüttü ü ticarette görülmü tür. b. Gümrük Tarifeleri ile <thalat Kotalar n n Kar la t r lmas : Kotalar n ve genel olarak miktar k s tlamalar n n, d ticaret ak mlar üzerindeki etkileri fiyat mekanizmas n n i leyi iyle ortaya ç kmaz. Bu uygulamalarla fiyat mekanizmas n n yerine hükümetlerin kararlar geçmi olmaktad r. Bu da yanl bir idari karar al nmas durumunda ortaya ç kacak toplumsal maliyetin o denli yüksek olmas sonucunu do urur. Kotalar tarifelere göre çok daha kat uygulamalard r. Kotaya tabi mala kar yüksek bir yurtiçi talep bulunsa da bu mal n ithalat n izin verilen s n r n ötesinde art rma olana yoktur (gümrük tarife kotalar hariç). Oysa gümrük tarifeleri durumunda, yüksek fiyatlardan da olsa ilgili yabanc mal talep edildi i sürece bu mal n d ar dan yap lacak ithalatla kar lanma olana vard r. Kotaya tabi bir mal n talebi resmi ithalat kanallar ndan kar lanamay nca bu talebin yasal olmayan yollardan kar lanmas için kap aç lm olur. Bu da yabanc mal kaçakç l ve karaborsac l n özendirilmesi demektir. Asl nda tarifelerin iç fiyatlar , d fiyatlara göre a r derecede yükseltti i durumlarda (tarife oranlar n n yüksek olmas ) gümrük tarifeleri de mal kaçakç l yönünde bir özendiri do urmu olur. Ama iç 49 talep art lar hiç de ilse yüksek fiyatlardan kar lanabildi i için bu e ilim kotalardaki kadar yo un olmayacakt r. Di er bir fark da ithal edilen mal n yurtiçi fiyat art lar yla ilgilidir. Ta ma giderleri dikkate al nmad nda, gümrük tarifeleri durumunda mal n iç piyasadaki sat fiyat d piyasa fiyat ile gümrük tarifesi toplam ndan yüksek de ildir. Daha yüksek fiyatlardan sat durumunda mal d ar dan edilir. Oysa kotalarda iç sat fiyat n n üst s n r belirli de ildir; bu iç talep esnekli ine ba l d r. 4ç piyasada bir talep art durumunda da fiyat mal n talep esnekli ine ba l olarak a r biçimde yükselebilir. Bu da kotalar n toplumsal maliyetinin o derece yüksek olmas sonucunu do urur. Fiyat D’ D A M P3 N Kota P2 M N S Kota P1 D’ A 0 K — Grafik 7–2: Bir Talep Art D L T Miktar Durumunda Kotalarla Tarifelerin Etkileri - Ayr ca kotalarda saydaml k yoktur. 4hracatç , mal yabanc ülkenin giri kap lar na ula ncaya kadar ne gibi engellerle kar la aca konusunda tam bir bilgi sahibi de ildir. Dolay s yla daima bir belirsizlik vard r, bu da ticareti cayd r c yönde etkilerdir. Bunlardan ba ka, kotalar n belirlenmesi, uygulanmas ve denetimi yo un bir bürokratik faaliyeti gerektirir ki bu da bir reel kaynak israf demektir. Di er bir fark da u noktadad r: kotadan pay almak, hele bu mal iç piyasada yo un biçimde talep edilen türden bir mal ise, önemli bir ayr cal k do urur. 4thal edilen madde ister üretimde kullan ls n, ister iç piyasada sat ls n, önemli bir rant geliri sa lar. Bu ve benzeri sak ncalardan dolay , sanayi ürünleri üzerine ithal kotalar konulmas GATT ilkeleriyle ba da maz. Korumac l n zorunlu oldu u durumlarda GATT’ n tercihi, gümrük vergilerinden yanad r. Ancak az geli mi ülkelere kalk nma amac yla, geli mi ülkelere de sermaye ç k n önleme gibi özel amaçlar için kota izni verilmi tir. Yukar da de inilen sak ncalar na kar n, kotalar n tarifelerden üstün oldu u baz yönleri de vard r. Örne in belli durumlarda tarifeler ithalat k s tlamada etkili de ildir. Ayr ca kotalar n uyguland durumda ithalat n ne miktar k s tlanaca konusunda bir belirsizlik yoktur. Oysa tarifelerin ithalat k s c etkisi tam olarak belirli de ildir. Bunun bir nedeni ithalat k s tlanacak mal n yurtiçi talep ve arz esnekliklerinin genellikle bilinmemesi, dolay s yla ithalat belli miktarla s n rland rmak için gerekli tarife oran n n tahmin edilememesidir. Ayr ca konulan bir tarife kar s nda d ar daki ihracatç fiyat dü ürerek tarifenin bir bölümünü üstleniyorsa tarifeler yine beklendi i biçimde ithalat k s c olmayabilir. 50 4thalat s n rland r c etkileri kesin oldu u için kotalar, acil d aç k sorunu ile kar la lan ülkelerin ba vurduklar önlemler aras nda yer al r. Bu gibi durumlarda özellikle yo un sermaye ç k n önlemek için sermaye ak mlar üzerine kota konulmas na izin verilebilir. Fakat bu olumlu yönlerine kar n, genel bir de erlendirme yap ld nda kotalar n uluslararas ticaret ve mali ak mlar aç s ndan zararl etkilerinin çok daha yüksek oldu u kabul edilmektedir. 2. thalat Yasaklar : 4thalat yasaklar , ithalat kotalarla k s tlaman n en son eklidir. Burada yasaklanan mal n ülkeye giri i tamamen önlenmektedir. 4thalat yasaklar na örne in u gibi nedenlerle ba vurulabilir: a. Ekonomi için önemsiz veya lüks say lan mallar n ithaline izin verilmeyerek k t döviz kaynaklar ndan tasarruf sa lan r. b. Yerli sanayi d rekabetten tam olarak korunur. c. D aç klar n kapat lmas na katk sa lar. 4thalat yasaklar n n konulmas nda ekonomi-d faktörler de etken olabilir. 4thal yasaklar n n do uraca ilk etki, ithali yasaklanan mal n fiyat n , talep esnekli ine ba l olarak h zla yükseltmesidir. Yasaklamalar n etkilerini bir grafik üzerinde görebiliriz. Fiyat D S2 S1 S E1 PY PN E2 PM E Pd M N S 0 D K L Miktar — Grafik 7–3: 4thalat Yasaklar Bu durumda, hükümetin ald bir kararla ithalat yasaklad (ithalat n KL miktar ndan s f ra dü ürüldü ü) varsay l rsa mal n yurtiçi arz zorunlu olarak iç üretim miktar na e it olur. Çok k sa dönemde (piyasa dönemi) yurtiçi üretim art r lmad ndan yurtiçi arz toplam üretimle s n rl olur. Ba ka bir de i le, arz e risi mevcut üretim hacmi olan OK düzeyinde dik bir do ru durumuna gelir, yani SS1 olur. Zamanla üretimde art sa lanabilece inden orta dönemde arz e risinin esnekli i göreceli olarak yükselir ve e ri örne in SS2 olur. Uzun dönemde ise normal ekli olan SS durumuna ula r. Burada ilginç olan nokta, ithalat yasaklan nca, ilk a amada SS1 ile DD e rilerinin kesi me noktas olan PY den de görülece i gibi, iç fiyatlar iddetle yükselir. Oysa ithalat yasa yerine s n rl da olsa bir kota konulmu olsayd fiyatlar bu derece artmayacakt . Uzun dönemde arz esnekli i artt kça (arz e rilerinin S2 ve S3 olacak biçimde yat kla mas ), iç fiyatlar n da giderek dü mesi (PN, PM, gibi) beklenebilir. Türkiye’de kotalar ve ithalat yasaklar yerli sanayi koruma ve d # ödeme aç klar n önleme amac yla geçmi#te yo*un olarak kullan lm #lard r. 24 Ocak kararlar ndan sonra ba#layan d # ticareti 51 liberalle#tirme hareketi içinde kotalara 1981 y l nda son verildi. thali yasak olan mallar n say s da giderek azald ve 1990 ithalat rejimi ile tamamen (kanunen ithali yasak olanlar d nda) kald r ld . 4thalat kotalar ve yasaklamalar a r koruma duvarlar olu turarak ulusal ekonomiyi d dünyadan soyutlarlar. II. Kambiyo K s tlamalar : Tarife d araçlardan bir bölümü de döviz kuru politikalar yla ilgilidir. 1) Çoklu Kur Sistemi: Kambiyo denetimi uygulayan ülkelerde genellikle çoklu kur uygulamalar da yayg nd r. Çoklu kur sistemleri çe itli mal ve hizmetler ticaretine farkl döviz kurlar n n uygulanmas biçimindedir. Örne in baz mallara yüksek kur uygulanmakla bunlar n ithali engellenmi , ihrac ise özendirilmi olur. Kurlar dü ük tutulan mallarda ise bu etkilerin tersi ortaya ç kar. Ku kusuz çoklu kurlar da sabit kur sistemlerine özgü uygulamalard r. Çoklu kur uygulamalar n n en basit ekli, ikili kur sistemidir. Burada biri, dü ük düzeyde tutulan resmi kur, di eri serbest piyasada olu an ve de eri yüksek olan serbest piyasa kuru olmak üzere iki farkl kur bulunur. 4thalatta zorunlu tüketim maddeleri, hammaddeler, ara ve yat r m mallar ; ihracatta ise d piyasaya sürümünde önemli bir sorunla kar la lmayan geleneksel tar m ürünleri, de eri dü ük resmi kura tabi tutulur. Yukar dakilerin d nda kalan tüm ithalat (örne in lüks mallar gibi) ile ihrac özendirilmek istenen sanayi ürünleri ve genellikle sermaye i lemleri serbest yüksek piyasa kurundan i lem görürler. Bazen ülkeler,üretiminde tekelci olduklar ve yüksek bir kar la t rmal üstünlü e sahip bulunduklar ihraç mallar n da dü ük resmi kur listesine koyarlar. Bunun nedeni, yabanc para cinsinden bu mallar n fiyat n yükselterek, ülke lehine de i en ticaret hadlerinden yararlanmakt r. Kambiyo i lemleri konusunda uygulanan vergiler, sübvansiyonlar, yat r lan teminatlar, faiz ödemeleri ve düzensiz çapraz kurlar da fiili olarak ayn sonuçlar do urabilir. Çoklu kur sistemleri de genellikle kambiyo denetimi, kotalar, ithal yasaklar ve benzeri k s tlama araçlar yla bir arada uygulan r. Sözü geçen sistem, d ticarette mallar aras nda ayr mc oldu u, mallar n rekabet güçlerini bozdu u için IMF taraf ndan kabul edilmemektedir. IMF sadece sermaye ihrac n engellemek amac yla bu yola izin verir. 2) Döviz Kontrolü: Tarife d araçlardan bir di eri de döviz kontrolü veya kambiyo denetimidir. Kotalar mal ak mlar n , döviz kontrolü ise döviz ç k lar n (dolayl olarak da döviz giri lerini) s n rland r r. Genel olarak dövizle ilgili i lemler üzerine hükümetin koymu oldu u k s tlamalara, di er bir de i le, döviz piyasas na yap lan hükümet müdahalelerine döviz kontrolü ad verilir. Hükümetler döviz al m ve sat m i lemlerini yürütmek üzere genellikle merkez bankas n görevlendirirler. D alemden bir döviz geliri elde edenler bu dövizleri belirli bir süre içerisinde, ilgili bankaya satmak zorundad rlar. Bu ekilde biriken döviz gelirleri, çe itli d ödeme ihtiyaçlar aras nda da t l rlar. Merkez bankas ndan döviz sat n alabilmek için önce yetkili makamlardan, bu ödeme türü ve miktar konusunda bir izin (lisans) almak gerekir. Döviz kontrolleri genellikle sabit kur sisteminde uygulan r ve sabit kurlar hükümetler belirlerler. Hangi alanda olursa olsun resmi bir serbest döviz piyasas n n olu umuna izin verilmeyen durumlarda bu piyasan n yerini daima gayri resmi serbest piyasa ad verilen karaborsa alacakt r. Döviz alan nda da durum böyledir. Resmi kurdan ortada kar lanmam bir talep bulundu u sürece bireyler, yasal engelleri a p ihtiyaçlar n serbest piyasada sa lama yoluna giderler. Karaborsa bu ekilde türer. Az geli mi ülkelerin kambiyo denetimine gösterdikleri büyük ilginin bir di er nedeni de bu önlemlerle ithalat hacminin mutlak olarak k s tlanabilmesi ve mevcut döviz rezervlerinin çe itli d ödeme ihtiyaçlar aras nda belirli bir öncelik s ras na göre da tabilmesidir. 52 Dolar n TL Fiyat T A P E M N R A 0 T D C B Dolar Miktar — Grafik 7–4: Kambiyo Denetimi Grafikte resmi döviz kuru OR dir. Bu kurdan döviz talebi OB, döviz arz ise OD dir, dolay s yla DB miktar nda bir talep fazlas vard r. Hükümet yetkilileri OD döviz arz na e it miktarda ithalat lisans ç kartarak ithalatç lar aras nda da t rlar. Böylece a r de erlenmi resmi kurdan ancak s n rl say da kimsenin talebi kar lanm olur. K sacas resmi döviz kurundan ortada kar lanmam bir döviz talebi vard r. Dolay s yla döviz kontrol sistemlerinin do al sonucu bir döviz karaborsas n n ortaya ç kmas d r. Bununla birlikte, kambiyo denetimi gibi araçlar yo un müdahaleci sistemlere özgüdür. Bu sistemlerde döviz kontrolü, di er d ticaret k s tlamalar ile birlikte uygulanarak ulusal ekonomi, d piyasan n rekabetine kar korunmaya çal l r. Yo un koruma duvarlar ise ulusal ekonomiyi d dünyadan soyutlar. III. Yeni Korumac l k: 1973 dünya enerji krizinden sonra ba gösteren “enflasyonla birlikte i sizlik” (stagflasyon) uygulamalar kar s nda sanayile mi ülkelerde korumac l k ak mlar yeniden yayg nl k kazanm t r. Bu yeni korumac l k ba ta tekstil, ayakkab , giyim, çelik vs. olmak üzere daha çok az geli mi ülkelerin yeni ihraç etme e ba lad klar emek-yo un sanayi mallar üzerinde ortaya ç kt . 1. Gönüllü hracat K s tlamalar (Kotalar ): Genellikle ithalatç durumundaki bir sanayi ülkesi ile ihracatç durumda ve ço unlukla eme e dayal bir az geli mi ülke aras nda var lan anla ma sonucunda, ihracat üzerine konulan bir kota niteli indedir. O nedenle bunlara ihracat kotalar da denir. Ayn tip k s tlamalar ayr ca “Pazar pay düzenleme anla malar ” veya “organize serbest ticaret anla malar ” biçiminde de adland r lmaktad r. Tüm bu uygulamalarda amaç, yabanc ülkenin ihracat n s n rland rarak onunla rekabet edemeyen yerli sanayicileri korumakt r. Gönüllü ihracat k s tlamalar nitelikleri bak m ndan ithalat kotalar na benzerler. Ancak bunlar n uygulamas n ithalatç de il, ihracatç yerine getirir. Burada ithalatç durumdaki sanayile mi ülkenin bir tür siyasi ve ekonomik bask s vard r. Var lan anla ma gere i örne in Japonya AB’ye çelik veya Türkiye ABD’ye tekstil ihracat n belirli bir kota ile “gönüllü” biçimde s n rland r r. Bu tür anla malara “gönüllü” ihracat kotalar denmesinin nedeni budur. 4hracat kotalar özellikle, yeni sanayile mekte olan ülkelerin imalat sanayi ürünleri ile tar m ürünleri ihracat üzerine konulur. 53 Tarifelere dayal korumac l ktan ihracat kotalar na geçilmesi, dünya ticareti üzerinde ek baz maliyetler do urur. Önce bunlar dünya ticaretindeki belirsizli i art r r ve “saydaml ” bozar. Ayr ca bu k s tlamalar tüm ihracatç ülkelere kar ay r m gözetmeyen biçimde uygulanmad klar için, ülkeler aras rekabet e itli ini ve dünya kaynak da l m n n etkinli ini de olumsuz etkiler. Gönüllü ihracat kotalar ihracatç ülkedeki firmalar n kartelle me e ilimlerini de art rabilir. Çünkü kotalar n firmalar aras nda da l ndan sonra endüstriye yeni girenlerin bu pazardan pay almalar oldukça güçle ebilir. Bu da ihracatç ülke piyasalar nda da rekabet e itli inin bozulas demek olur. Uygulama aç s ndan da gönüllü ihracat k s tlamalar ithalat kotalar ndan daha az etkili olmu tur. Çünkü ihracatç firmalar n, hedef al nan d piyasalara girme konusunda deneyebilecekleri çe itli yollar vard r. Gönüllü ihracat k s tlamalar na tabi geleneksel endüstrilerin ba nda tekstil gelir. ABD, ilk kez 1955 y l nda Japonya’n n tekstil ihracat n gönüllü ihracat kotalar ile s n rland rm t r. Daha sonra 1962 y l nda bu ülke GATT’ n gözetimi alt nda pamuklu dokuma üzerinde, Uzun Vadeli Pamuklu Dokuma Anla mas n (LTA) imzalad . LTA 1974 y l na kadar yürürlükte kald ve o tarihte yerine ülke ve mal gruplar yönünden daha kapsaml olan Çok-Elyafl Anla mas (MFA) yap ld . ABD, AET, Kanada ve öteki sanayile mi ülkelerin Türkiye dahil az geli mi ülkeler için belirli aral klarla belirlemi olduklar “tekstil kotalar ” vard r. Ancak 1994 tarihinde sonuçlanan GATT’ n Uruguay anla mas nda MFA’n n on y ll k bir süre içinde a amal olarak kald r lmas kabul edilmi tir. Bu arada Türkiye’nin 1996 y l ba nda yapt gümrük birli i anla mas ile AB’nin Türkiye için belirledi i tekstil kotalar kald r lm t r. Ancak ABD ve di er sanayile mi ülkelerin Türkiye için tekstil kotalar sürmektedir. MFA anla mas n n kald r lmas dünya ticaretinde gönüllü ihracat k s tlamalar n n tümüyle son bulmas demek de de ildir. Çünkü çelik, makine parçalar , televizyon, kaliteli çelik vs. gibi ürünler konusunda da ithalatç ülkelerle ihracatç ülkeler aras nda imzalanan pek çok benzer anla ma vard r. 2. Sa*l k, Güvenlik ve Çevre Standartlar , idari Düzenlemeler, Kamu haleleri: Ülkedeki insan, bitki ve hayvan sa l n n korunmas hükümetlerin ba ta gelen görevleridir. Fakat söz konusu teknik standartlar veya idari düzenlemeler bazen gizli birer d ticaret engeli gibi etki yapabilir; di er bir de i le, yerli üreticileri d rekabete kar koruyan görünmez bir mekanizma olu turulabilir. Bunun gibi, iç piyasada sat a sunulacak mallar n imalat nda kullan lan girdilerin bile imini gösteren etiketleme zorunluluklar , paketleme ve ambalajlama ko ullar ve pazarlama biçimiyle ilgili öteki k s tlamalarda ithal edilecek mallar aç s ndan benzer sorunlar do urur. Genel olarak “görünmez engeller” ad verilen bu uygulamalar pek çok ve çe itlidir. Baz lar da geçerli bir nedene dayanmayabilir. Örne in Japon hükümeti geçmi te ald bir kararla yabanc yap m kayaklar n ülkeye ithalini yasaklam ; gerekçe olarak da Japonya’da kar n ba ka ülkelere ya an kardan farkl oldu unu göstermi ti. Bunun gibi, 1960’larda ABD, arbon hastal bulundu u gerekçesiyle Arjantin’den s r eti ithalini yasaklam ken koyun eti ithalini de ayn yasa n kapsam na ald . Oysa ad geçen ülkede bu hastal k koyunlarda hiç görülmü de ildi. Genellikle teknik standartlar n belirlenmesi ile birlikte, mal ve araçlar n bu standartlara uygunlu unu test etmek için gerekli analiz yöntemleri de gösterilir. Dolay s yla bu amaçla görevli kurulu lara (uluslararas gözetim irketleri) ihraç mallar n n denetiminin yapt r l p standartlara uygunlu u kan tlayan belgeler almak gerekir. Bu da di er yönüyle uluslararas ticarette bürokrasinin artmas demektir. Yükleme öncesi muayeneler ve orijin kurallar da bir anlamda uluslararas mal ticaretinin ak n engelleyici etkenlerdir. Yukar da de inilen bu idari düzenlemelerden birisi de kamu ihaleleri ve kamu kurulu lar n n sat n alma politikalar yla ilgilidir. Hemen hemen her ülkede hükümet kurulu lar n n sat n al mlar nda yerli mal ve hizmetlerin tercih edilmesi konusunda yasa ve yönetmelikler bulunmaktad r. Bunlar yerli mal kullan m n emreden veya özendiren düzenlemelerdir. Sanayile mi ülkelerdeki bu yasalar n geçmi i bir hayli eski olmakla birlikte, 1970’lerden sonra bu uygulamalar n daha da a rl k kazand görülmektedir. Standartlar ya da genel olarak görünmez engeller, uluslararas ticarette saydaml bozmakta ve i lemlerin yap lmas nda önemli güçlükler do urmaktad r. II. Dünya Sava ndan sonra gümrük tarifeleri ve ithalat kotalar nda görülen azalmaya kar n yak n geçmi te bu gibi görünmez engellerin say ve 54 kapsamlar nda büyük art lar olmu tur. Hatta bugün dünya ticaretini k s tlayan as l faktörler gümrük tarifeleri de il, bu gibi görünmez engellerdir. 3. hracat Sübvansiyonlar : Devletin d ticarete müdahalesinde amaç her zaman ithalat n k s tlanmas olmay p bazen de ihracat n özendirilmesidir. Bunlar aras nda örne in ihracatç ya vergi iadesi, dolays z prim ödemesi, ihracata dönük üretim yapan sanayicilere dü ük faizli kredi ve ucuz girdi sa lanmas , ihraç mal n sat n alacak yabanc ithalatç lara uygun ko ullu kredi verilmesi vs. yer al r. Bütün bu uygulamalarla, ihracatç ya ve ihracata dönük mal üreten sanayicilere ihracat n kar l olarak ulusal para cinsinden daha fazla ödeme yap lm ya da mal n birim üretim maliyeti dü ürülmü olur. Ekonomik analiz aç s ndan ihracat sübvansiyonlar döviz gelirleri üzerinde birbirine ters yönlü iki etki do ururlar. Bunlar, ticaret hadleri etkisi ile döviz kazand r c etkidir. E er sübvansiyonlar, ihraç mallar n yabanc para cinsinden ucuzlat yorsa, d ticaret hadleri ülke aleyhine de i ir. Ancak, ihraç mallar n n d talep esnekli inin yeterince yüksek olmas durumunda, ticaret hadlerindeki dü ü e kar n, ülkenin toplam döviz gelirleri artar. Çünkü bu durumda, ihracat hacmi fiyatlardaki dü ü ten daha yüksek oranda geni leyecektir. 4hracat sübvansiyonlar , ithalatç ülke üzerindeki etkileri bak m ndan bir tür damping niteli indedir. O bak mdan dünya kamuoyu sübvansiyonlu ihracata kar çok duyarl d r. Kotalar gibi sanayi ürünleri üzerindeki ihracat sübvansiyonlar da GATT taraf ndan yasaklanm t r. 4thalatç ülkeler, yabanc ihracatç lara ödenen sübvansiyonlar n ulusal ekonomilerinde do uraca zararl etkilerinden korunmak için bu tür mallar n ithalat ndan ek bir vergi al rlar. 4hracat n özendirilmesi günümüzde geli mi , az geli mi olsunlar tüm ülkelerin yo un olarak çaba gösterdikleri bir konudur. Hemen tüm ülkeler Amerika’n n Eximbank’ na benzer kurulu lar arac l yla, d sat m kolayl klar sa larlar. Az geli mi ülkeler ise kalk nmalar n n ihracata ba l olmas dolay s yla ihracat sübvansiyonlar n yayg n olarak kullan rlar. Bununla birlikte, uluslararas kamuoyunun tepkilerini çekmemek için bu tür uygulamalar aç ktan de il, dolayl veya üstü kapal bir biçimde yap lmaktad r. O bak mdan uygulamada sübvansiyonlar n daha çok dü ük faizli kredi gibi girdi sübvansiyonu biçiminde oldu u görülmektedir. 4. ç Piyasaya Dönük endüstrilere Sübvansiyon: Yurtiçi endüstriler iç piyasaya dönük üretim yapan ve ithalatla rekabet durumundaki endüstrilerdir. Gümrük tarifleri, kotalar ve fark giderici vergilerden farkl olarak, sübvansiyonla korunan bir mal, yurtiçinde serbest dünya fiyatlar ndan sat l r. Dolays z sübvansiyonlar durumunda hükümet, yerli üreticiye serbest dünya fiyat ile bunun üzerinde kalan yurtiçi maliyet aras ndaki fark ölçüsünde hazineden bir ödemede bulunur. 4ç piyasada mal dü ük dünya fiyatlar düzeyinden sat ld için sübvansiyonlar tüketici refah n azalt c etki yapmazlar. O bak mdan yukar da gümrük tarifeleri ve kotalar durumunda aç klad m z korumac l n tüketim maliyeti ortaya ç kmaz; dolay s yla da sübvansiyonlar bu yönüyle, gümrük tarifeleri ve kotalardan üstün tutulurlar. 4ç piyasa için üretim yapan endüstrilere verilen sübvansiyonlar n etkileri grafik 7-6 gibi bir ekil üzerinde gösterilebilir. Serbest ticaret ko ullar alt nda mal n fiyat 500 TL ve yurtiçi üretimi 1,000 birimdir. 4kinci durumda, hükümetin bu endüstriye koruma önlemleri, uygulayarak yerli üretimi 2,000 birime ç kartma karar ald n varsayal m. Bunu, örne in fiyatlar 600 TL’ye ç kartacak bir gümrük tarifesi, kota veya fark giderici vergi uygulayarak gerçekle tirme olana vard r. Üretimi 1,000 birimden 2,000 birime yükseltmenin di er bir yolu da fiyatlar 500 TL düzeyinde tutmak, ancak üreticiye birim ba na (600–500 =) 100 TL sübvansiyon ödemektedir. Böylece üretici yüksek fiyattan üretip içerde dü ük fiyattan satmakta, fakat aradaki fark ölçüsünde hükümet taraf ndan kendisine ödeme yap lmaktad r. 55 TL Fiyat D 600 H G 500 A B S F E C M S 0 D 1,000 2,000 Miktar — Grafik 7–6: 4ç Piyasaya Yönelik Üretime Sübvansiyon - 4lk maliyetin üzerinde maliyetlerdeki art lar n toplam grafikte BCF üçgen alan ile temsil ediliyor. Bu ise ([1,000x100]/2 =) 50 bin TL’ye e ittir. Hükümetin üretimdeki art n tamam na, birim ba na belirlenen ölçüde (100 TL) sübvansiyon ödemesidir. Bu taktirde toplam ödeme 100 bin TL’ye (1,000x100) e it olur. Bunun 50 bin TL’si de (BFG alan ) üreticilere da t lan normalüstü kârlar olu turur. Üçüncü bir durum da udur: Üretimdeki 1,000 birimlik art di er üretim miktarlar ndan ay rt etme olana bulunmad için hükümet 2 bin birimlik yerli üretimin hepsine ayn miktarda sübvansiyon verme yoluna gidebilir. O taktirde ödenen sübvansiyon toplam 200 bin TL olur. Bunun 50 bin TL’si üretim maliyetlerindeki art tan, 150 bin TL’si de yerli üreticilerin kârlar ndan (rant) olu ur. Sübvansiyon yerine, e er bir tarife, kota veya fark giderici vergi konmu olsayd tüketici rant AMEH miktar nda azalm olacakt . Sübvansiyonun toplumsal tüketim maliyeti bulunmasa bile topluma yine bir üretim maliyeti vard r ve bu da grafikteki BCF üçgen alan na e ittir. Ayr ca, mal içi piyasada dünya fiyatlar ndan sat ld için yerli üreticiler bir ölçüde d piyasan n rekabeti ile kar kar yad rlar; bu ise iç piyasadaki tekelle me e ilimlerini önler. Bu üstünlüklerine kar n, bir koruma arac olarak dolays z sübvansiyonlar yüksek bir kabul görmezler. Bunun birinci nedeni sübvansiyonlar n hükümet bütçesinden yap lan dolays z ödeme niteli inde olmalar d r. Bu ise bütçe kaynaklar n zorlay c etki yapar. 4kinci olarak, sübvansiyonlar n kayna n halk n ödedi i vergiler olu turdu una göre bu tür ödemelerin maliyeti de onlar n s rt na yüklenmi olmaktad r. O nedenle sübvansiyonlar n tüketici refah bak m ndan üstünlü ü yukar da belirtildi i kadar de ildir. Üçüncüsü, bu tip ödemelerin, bazen halk n ödedi i vergilerin yüksek maliyetli, verimsiz endüstrilere do ru aktar lmas na neden olmas ve o yüzden de siyasal çevrelerde ve kamuoyunda tepkilere yol açmas d r. IV. thalat ve hracat Vergileri ve Yurtiçi Katk Zorunlulu*u: 1. thalatta Fark Giderici Vergiler: 4thalatla rekabet eden yerli endüstrileri korumak için ba vurulan yollardan birisi de fark giderici vergi uygulamalar d r. Do urduklar sonuçlar bak m ndan ithal kotalar na benzerler. Bunlar daha çok tar m kesimi için kullan l rlar. Burada, hükümetler korumak istedikleri sektördeki üreticiler için yüksek iç fiyatlar belirlerler. Bunlar minimum ithal fiyat n olu turur. 4ç piyasada bu yüksek fiyatlar geçerli k lmak için de fark giderici vergiler uygulan r. Do ald r ki ülke serbest ticaret ko ullar alt nda dü ük dünya fiyatlar ndan ithalata izin verirse, yurtiçi üreticiler için belirledi i yüksek fiyatlar uygulama olana kalmaz. O nedenle fark giderici vergi uygulamas na ba vurulur. Bu vergilerin ithalat k s tlay c etkisi kesindir. 56 Fiyat D P1 S E Fark Giderici Vergi Pd S 0 D M — Grafik 7–7: Fark Giderici Vergiler – Miktar Fark giderici vergilerin en tipik örne i AB’nin ortak tar m politikas uygulamalar nda görülür. Bu politikalar çerçevesinde birlik, kendi üreticilerini korumak amac yla yüksek yurtiçi destekleme fiyatlar belirlerler, sonra da dünya fiyatlar n bu yüksek fiyatlara e itlemek üzere fark giderici vergi uygulamas na ba vururlar. 2. hracat Vergileri: Çe itli isimler alt nda mallar n ihracat ndan al nan vergilerdir. Di er araçlardan farkl olarak bunlar ihracat s n rland rmaya yöneliktir. Sanayile mi ülkelerde fazla kullan lmamakla birlikte geli mekte olan ülkelerde oldukça yayg nd rlar. Ülkemizde de f nd k ve pamuk ihracat nda bir zamanlar uygulanm olan fon kesintileri de bu tür uygulamalar n örnekleri aras nda yer al r. 4hracattan vergi al nmas hazineye gelir sa lamak, hammaddelerin yurtiçinde i lemelerini özendirmek, do al hammaddenin arz n korumak ve ticaret hadlerini ülke lehine etkilemek gibi nedenlerle ilgili olabilir. Fakat az geli mi ülkelerde ihracat vergilerinin yayg n olarak kullan lmas daha çok bunlar n devlet hazinesi için önemli bir gelir kayna olu uyla ilgilidir. 4hracat vergisi, dünya piyasalar nda k tl k yaratarak ihraç ürününün dünya fiyat n yükseltici etki yapar. Ancak bu konuda çok dikkatli olmak gerekir. Ço u tar m ürünlerinin ikame esnekli i oldukça yüksektir. Örne in kahve fiyatlar yükseltilince tüketiciler çay tüketimini art rabilirler. Dolay s yla ticaret hadlerini yükseltmek dü üncesiyle ihracat vergisi koyan ülkeler gerçekte ihracat gelirlerinin azalmas durumuyla kar la abilirler. 4hracat k s tlamalar konusunda bir di er uygulama da ihracat ambargolar d r. Ambargo, bir ülkeye kar d ticaret yasa konulmas , yani o ülkeye mal sat n n ve o ülkeden mal al m n n yasaklanmas d r. Ambargo, yaln zca belirli mallar n ihrac n n veya ithalinin yasaklanmas biçiminde olabilece i gibi, tüm ticari ili kileri de kapsayabilir. Örne in ABD, 1960’dan beri Küba’ya ihracat ambargosu uygulamaktad r. 3. Yurtiçi Katk Zorunlulu*u: Buna göre mal n ülkede üretilmi say labilmesi için yurtiçi katk pay n n belli bir s n r n alt na dü memesi (yabanc girdi oran n n bu s n r n üzerine ç kmamas ) gerekir. Bunun bir uygulamas az geli mi ülkelerdeki dolays z yabanc sermaye yat r mlar nda görülür. Bu ülkeler yabanc sermaye kurulu lar n n genellikle belli oranda yerli girdi kullan mlar n zorunlu k larlar. Buradaki amaçlar ku kusuz, yabanc sermayenin ulusal ekonomiye katk s n art rmakt r. Di er bir uygulama da, üretimi için gerekli olan parçalar n bir k sm n de i ik ülkelerden sa layan yerli endüstrilerde görülür. Bunun tipik bir örne i otomobil endüstrisidir. 57 Özetle, üretim konusunda de inilen bu yerli katk oran zorunluluklar uluslararas i bölümüne ters dü er. Çünkü bugün üretim evrenselle mi tir. Bir mal n her bir parças en ucuz ve en kaliteli olarak üretildi i ülkelerden sa lan r ve bunlar birle tirilerek üretimde maliyetler dü ürülür. Bu f rsat n engellenmesi dünya kaynak etkinli ini art rma amac ile çeli ir. Tarife indirimleri konusu ise tart mal d r. Bir ülkeye tan nan indirimlerden di erlerinin de yararlanmas dünya kaynak etkinli i aç s ndan yararl olabilir, ama ilgili ülke bundan büyük zararlara da u rayabilir. Nitekim Uruguay toplant lar nda Ticaretle 4lgili Yat r m Önlemleri (TRIMs) anla mas imzalanm t r. Bu anla ma, yabanc sermaye yat r mlar na getirilen yerli girdi kullanma ve üretimin belli pay n ihraç etme gibi zorunluluklar kald rmaktad r. V. Monopollar ve Karteller: Monopolcu uygulamalar n temel özelli i yüksek fiyat uygulamalar ile a r kazanç elde edilmesidir. Monopolcu firman n kâr n art rabilmek için ba vurabilece i bir yol da fiyat farkl la t rmas yapmakt r. Bu çerçevede firma daha sonra fiyatlar yükseltme dü üncesi ile geçici bir süre d piyasa fiyatlar n dü ürme yoluna gidebilir. Bu ise a a da incelenece i gibi bir damping uygulamas d r. 1) hracat Monopollar ve Damping: 4hracat endüstrisindeki bir büyük firman n mal n d piyasada iç piyasadan daha dü ük bir fiyattan satma uygulamas na damping ad verilir. Damping de imi, ba lang çta üreticilerin yurtiçinde satamad klar mallar , iç fiyatlar k rmamak için dünya pazarlar na bo altmalar anlam nda kullan lm t r. Ancak giderek de i ik ekiller ve farkl amaçlar ortaya ç km t r. Örne in mal n d piyasada iç piyasadan daha yüksek bir fiyatla sat lmas damping say lm , fakat buna “ters damping” denilmi tir. Mallar n d piyasada iç piyasaya oranla daha dü ük fiyatlardan sat lmas biçiminde tan mlad m z damping üçe ayr labilir: a. Arada Bir Yap lan Damping: Ekonomide ba gösteren talep daralmas , zevk ve tercihlerin de i mesi ve benzeri geçici nedenlerle, firman n iç sat lar n n yava lamas stoklarda a r birikmeleri do urabilir. Bu gibi durumlarda üreticiler, bu stok fazlalar n yaln zca de i ken maliyetleri kar layacak bir fiyattan d piyasalarda satmay deneme yoluna gitmelerine arada bir yap lan damping ad verilir. b. Y k c damping: Bazen büyük bir firma, d piyasadaki rakiplerini ortadan kald rmak için, fiyatlar n onlar n dayanamayaca kadar dü ürür, rakipler endüstriden ç kt ktan sonra da monopolcu olarak a r ekilde yükselir. Buna y k c damping denir. c. Sürekli Damping: Bir çe it uluslararas fiyat farkl la t rmas olup, monopolcu firman n normal kâr maksimizasyonunun bir sonucudur. Burada üretim hacminin geni letilip sa lanacak içsel ve d sal ölçek ekonomilerle maliyetlerin dü ürülmesi amaçlan r. 4hracat n özendirilmesi amac yla al nan vergi iadesi, ihracat sübvansiyonu gibi önlemler de ithalatç durumundaki ülkeler taraf ndan ço unlukla damping olarak kabul edilir. Sonuçta, bu tür mal ihraç eden ülkeler hakk nda ilgili uluslararas anla malar ve yasalar çerçevesinde soru turma aç lmakta ve e er damping yap ld sonucuna var l rsa bir anti-damping vergisi konmaktad r. a. Uluslararas Fiyat Farkl la#t rmas ve Damping: 4hracat endüstrisinde faaliyet gösteren monopolcu bir firman n ilk karar verece i nokta iç ve d piyasalara hangi fiyatlar n konulaca d r. Bu durumda iki seçenek söz konusu olabilir. Birincisi, monopolcunun, yerli ve yabanc talebi birlikte hesaba katarak iç ve d piyasalar için bir tek fiyat belirlemesidir. 4kinci seçenek ise, monopolcunun iki piyasay birbirinden ay rmay kârl bulmas ve her birine ayr fiyatlar koymas d r. Bu gibi uygulamalara uluslararas fiyat farkl la t rmas ad verilir. Monopolcu durumda bulunan ihracatç bir firman n, uluslararas fiyat farkl la t rmas yapabilmesi için ba l ca iki ko ul gereklidir: • 4ç ve d piyasalar n birbirinden kesinlikle ayr lm olmas gerekir. • Söz konusu mal n de i ik piyasalardaki talep esnekliklerinin farkl olmas gerekir. 58 Uluslararas fiyat farkl la t rmas n bir grafik yard m yla inceleyebiliriz. Bunu için monopolcunun mal n birisi iç, di eri d piyasa olmak üzere iki ayr piyasada satmakta oldu unu varsayal m. Grafi in sa yan nda Di ve MRi e rileri yerli piyasada söz konusu mal n s ras yla talep (ortalama gelir) ve marjinal gelir e rilerini gösterir. Yabanc piyasadaki talep (Dd) ve marjinal gelir e rileri (MRd) ise kolayl k olsun diye ters çevrilerek grafi in sol yan nda gösterilmi tir. Bu ko ullar alt nda firma her piyasada marjinal maliyetle marjinal geliri e itleyerek en yüksek kâr elde etmi olacakt r. Bu e itlik, yerli piyasada M ve d piyasada N noktalar nda sa lan r. Fiyat Pi K MC Dd L Pd N M MRd D Piyasalarda Miktar MC MRi Md 0 Mi Di 4ç Piyasalarda Miktar - Grafik 7-8: Uluslararas Fiyat Farkl la t rmas 4hracatç firmalar n mallar n yurtd nda iç pazarlardan daha dü ük fiyatla satmalar , uluslararas ticarette bir “haks z rekabet” uygulamas d r. 4ç piyasas nda damping yap lan ülkelerde üreticiler bundan zarara u rarlar. b. Dampinge Kar# Hükümet Politikalar : Hükümetler dampinge kar büyük duyarl l k göstermekte ve yüksek anti-damping vergileri veya telafi edici vergilerle bu uygulamalar önlemeye çal maktad rlar. Anti-damping vergileri GATT sözle mesinde de ele al nm t r. Sözle mede bir mal n ithalatç ülke piyasalar nda “normal fiyat n n” alt nda sat lmas damping olarak tan mlan r. Normal fiyat ise, mal ihracatç firman n kendi iç piyasas nda sat a sundu u fiyatt r. Anti-damping konusu ilk kez GATT’ n Kennedy görü meleri s ras nda (1964-67) ele al nm ve bir anti-damping kodu haz rlanm t r. Tokyo görü meleri s ras nda (1973-79) ise bu kod, gözden geçirilerek yenilenmi tir. GATT çerçevesindeki di er anla ma ve sözle meler gibi, anti-damping ile ilgili düzenlemelerde bugünkü DTÖ kapsam na al nm t r. 2) Karteller: Serbest ticareti k s tlamaya yönelik uygulamalar n bir di eri de kartellerdir. Karteller, benzer mal ve hizmetleri üreten firmalar n fiyatlar belirlemek, üretimi k smak, piyasalar bölü mek veya yeni teknolojilerin uygulamaya konmas n s n rland rmak gibi amaçlarla aralar nda yapm olduklar anla malard r. Karteller 59 geçici anla malard r. Kartele giren firmalar ba ms zl klar n kaybetmez. Bu özellikleri kartelleri tröstlerden ( irket birle meleri) ay r r. Karteller çe itli ekillerde kurulur. Bunlardan birisi firmalar aras dolays z anla malard r. Bir kartele girmeyi kabul eden firma, onun ortak fiyat ve üretim politikas n benimsemek zorundad r. Kartelle menin bir yolu da rakip firmalar n patentlerini birbirine devretmeleridir. Bilindi i üzere patent, bir yenili i ilk kez bulana, yasalarla belirli süreler için sa lanm olan tekel hakk d r. Di er bir yol da kar l kl patent de i toku udur. Karteller, fiyat yükseltip kâr art rabilmek için üretimi suni olarak k sma yoluna giderler. bunun için de kartele giren her firma için bir ihracat kotas belirlenir. Kartelin ba ar s için her firman n kendisi için ayr lan bu kota s n rlar n n d na ç kmamas gerekir. Bununla birlikte, firmalar yüksek kartel fiyat ndan fazla mal satarak kârlar n art rabilecekleri için her firma için gizlice de olsa kota s n rlar n n ötesinde ihracat yapma e ilimi söz konusu olabilir. Dolay s yla kartelin ba ar s büyük ölçüde bu gibi kota ihlallerinin önlenmesine ba l d r. Temel bir mal n üretici say s ne kadar az ve bu mala yak n ikame mallar n n say s ne kadar s n rl ise, uluslararas kartellerin ba ar ans o kadar yüksektir. Yak n zamanlarda en önemli kartellerden birisi ku kusuz ki Petrol 4hraç Eden Ülkeler Örgütüdür (OPEC). Bunun yan nda Uluslararas Hava Ta ma Birli i (IATA) da kartele örnek verilebilir. ÖZET: Gümrük tarifelerinin d ndaki müdahale araçlar n n tümü tarife d araçlar diye grupland r labilir. Günümüzde bunlar n tür ve say lar nda büyük art olmu tur. Bunlar n bir bölümü geçmi te de uygulanan araçlar durumundad r; örne in ithalat kotalar , yasaklamalar, kambiyo denetimi ve çoklu döviz kurlar gibi. Bir bölümü ise özellikle 1970’lerin ba lar nda ortaya ç kan yeni korumac l k ak mlar çerçevesinde yayg nla m t r. Gönüllü ihracat kotalar , anti-damping vergileri, telafi edici vergiler, ihracat sübvansiyonlar vs. bunlar aras ndad r. Bu bölümde tarife d araçlar n belli ba l lar incelenmi tir. Yukar da de inilenlerden ayr olarak iç piyasalar dönük endüstrilere sübvansiyon, fark giderici vergiler, yurtiçi katk oran zorunlulu u, kamu kurulu lar n n sat n al m politikalar , sa l k, güvenlik ve çevre standartlar ile s nai ve fikri mülkiyet haklar ele al nan konular aras ndad r. Günümüzde dünya ticaretini k s tlayan as l araçlar tarife d k s tlamalar oldu u için dünya ticaretinin serbestle tirilmesi için de daha çok bunlar n üzerinde durulmas gerekir. Nitekim günümüzde Dünya Ticaret Örgütünün çal malar n n ba nda bu konu gelmektedir. Dünya Ticaretinin Serbestle#tirilmesi ve Küresel Ticaret Küreselle me, özellikle 1980 sonlar ve 1990 ba lar ndan itibaren dünyada yayg n olarak kullan lmaya ba layan bir kavramd r. Ekonomik anlamda küreselle menin u üç boyutu dikkat çekicidir: Ticari küreselle me, mali küreselle me ve üretimin küreselle mesi. Ticari küreselle me veya küresel ticaret, di erlerinden daha eski bir geli medir. Bu geli me, 1947’de ticaretin evrensel boyutlarda serbestle tirilmesi çal malar ile ba lat lm t r. Bugün GATT’ n yerine Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) geçmi bulunmaktad r. Küresel ticaretin geli mesinde, GATT çerçevesindeki uluslar aras düzenlemelerle ileti im ve haberle me ba ta olmak üzere teknolojik geli melerin önemli etkileri vard r. Fakat küreselle menin yayg nla mas nda siyasal geli melerin etkisi de göz ard edilmemelidir. Mali küreselle me, ülkelerin k sa ve uzun vadeli sermaye ak mlar yla ilgili olarak uygulamakta olduklar engel ve k s tlamalar kald r p yurtiçi piyasalar n dünya piyasalar ile bütünle melerinin bir sonucudur. Bu geli meler dolay s yla sermayenin uluslararas alanda dola m nda büyük art lar olmu ve dünya tek bir mali piyasa durumuna dönü mektedir. Mali küreselle me olay 1980 sonras döneme aittir. Ve küreselle me kavram da özellikle mali liberalle me ile birlikte yayg nl k kanm t r. Ekonomik küreselle menin üçüncü boyutu üretimin küreselle mesidir ki, bu da s n r ötesi üretimin yayg nla mas n ifade eder. 60 4kinci Dünya Sava ’ndan sonra ticaretin serbestle tirilmesi olay iki ayr do rultuda geli me göstermi tir. Birisi, GATT çerçevesindeki çok yanl görü melerle ticaretin serbestle tirilmesine dayanan küresel veya evrensel yakla md r. Di eri ise, iktisadi birle me hareketlerini kapsar. I. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ): 1 Ocak 1995 tarihinde faaliyete geçen DTÖ, Uruguay Görü melerinde olu turuldu ve dünya ticaretini serbestle tirme çabalar n sürdürmek üzere GATT anla mas n de i tirip geli tirerek kendi bünyesine ald . Ba ka bir de i le, a a da belirtece imiz gibi, DTÖ’ nün yasal dayana geli tirilmi biçimiyle yeni GATT sözle mesidir. DTÖ, yasal zemine oturtulan, yapt r m gücü art r lm , sanayi mallar ile birlikte tar m, tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestle tirilmesi yan nda fikri mülkiyet haklar n da bünyesine alan bir kurulu niteli indedir. Uruguay toplant lar nda GATT sözle mesinde de i iklik yap lm ve yeni ortaya ç kan anla ma metnine GATT 94 ad verilmi tir. Anla mada yap lan bu de i ikliklerden sonra GATT 94 yukar da de inildi i gibi DTÖ’ ye ba land . Böylece dünya ticaretini serbestle tirme amac yla GATT’ n yerine kurulan DTÖ, Bretton Woods’ un iki temel kurulu lar olan Dünya Bankas ile Uluslararas Para Fonu’nun yan nda üçüncü bir örgüt biçiminde ortaya ç kt ve bir anlamda üçlü sacaya tamamlanm oldu. Tüm Bat l sanayile mi ülkeler DTÖ üyesidirler. Bugün DTÖ üyesi ülkelerin dünya ticaretindeki toplam paylar %90’lar n üzerindedir. DTÖ’ nün geni anlamda dünya ticaretini serbestle tirme amac na ula abilmesi için, üye ülkelerin ortak ç kar ve kar l kl olma ilkeleri do rultusunda hareket ederek, d ticarette “her türlü engeli” ve “farkl i lemleri” kald rmalar öngörülür. Yukar da genel olarak de indi imiz DTÖ’ nün faaliyetlerini daha somut biçimde öylece s ralayabiliriz: 1) Örgütün kapsam na giren (GATT’ tan devral nan) anla malar n uygulanmas , yönetimi ve i leyi inin sa lanmas . 2) Yap lacak yeni çok yanl ticaret görü meleri için bir forum olu turma, ticareti serbestle tirme çabalar na yeni alanlar katma. 3) Üyeler aras nda ç kabilecek anla mazl klar çabuk ve etkili bir biçimde çözmek üzere bir arabuluculuk mekanizmas kurma. DTÖ’ de çözüm konusunda etkili karar al nmas n sa lamak için bir “Anla mazl klar n Çözümü Organ ” kurulmu tur. 4) Üyelerin d ticaret politikalar n gözden geçirme ve de erlendirme. Bu amaçla anla mada “Ticaret Politikalar n Gözden Geçirme Organ ”na yer verilmi tir. Sözü geçen organ üye ülkelerin d ticaret politikalar n , iki veya dört y l gibi belirli aral klarla incelemeye tabi tutar. 5) Sürekli bir kurumsal yap olarak IMF, Dünya Bankas ve bunlara ba l kurulu larla yak n i birli i yapma. 6) Uluslararas ticaret sisteminin faydalar ndan yararlanmalar için geli mekte olan ülkelere ve dönü üm ekonomilerine yard mc olma. Uluslararas ticarette ayr mc l n kald r lmas için GATT’ tan devral nan iki önemli kural vard r: En çok kayr lan ülke kural ve ulusla i lem kural . En çok kayr lan ülke kural na göre, bir üye ülkenin di erinin mallar n n ithalat yla ilgili olarak ona verilen bir ödün (tarife indirimi gibi) veya sa lanan bir kolayl k, ayr m yapmadan di er bütün ülkelere de aynen geçerli k l nmal d r. Serbest ticaret bölgeleri ve gümrük birlikleri bu kural n d ndad r. 4kincisi ise, ulusal i lem kural d r ve yurtiçinde uygulanan vergi ve öteki müdahalelerde yerli mallarla yabanc mallar aras nda bir fark gözetilmeden hepsine ayn i lem yap lmas n ifade eder. DTÖ’ nün dayand yönetim yap s öyledir: Üye ülkelerin ilgili bakanlar ndan olu an bir Bakanlar Konferans vard r, en az 2 y lda bir toplan r. Ayr ca daha s k toplanan ve tam üye ülke temsilcilerinden olu an bir Genel Konsey’e sahiptir. Nihayet örgütü temsil eden ve ilgili bakanlar n atad bir Genel Direktör’ü bulunur, örgütün merkezi Cenevre’dedir. 61 II. GATT’tan DTÖ’ye Varan Geli#meler: Dünya ticaretini serbestle tirme çabalar n ilk önce sanayile mi ülkeler ba latm , giderek az geli mi ülkeler de bu ak m n içine çekilmi lerdir. Bu geli meler, temelde 1930’larda dünya ekonomisinde görülen yo un koruyuculuk ve iktisadi milliyetçilik hareketlerine bir tepki olarak dü ünülebilir. 4kinci Dünya Sava ’ndan sonraki uluslararas ekonomik ve mali sistemin temeli 1944’te toplanan Bretton Woods Konferanslar ’nda at lm t r. Konferanslar n sonucunda kurulmas na karar verilen iki örgütten birisi olan Dünya Bankas , Avrupa ekonomilerinin onar m na katk da bulunmak (daha sonralar az geli mi ülkelere kalk nma yard m sa lamak), ikincisi olan Uluslararas Para Fonu da uluslararas parasal ve mali sistemin düzenli biçimde i lemesini sa lamakla görevli idi. 1. GATT’ n Kurulu#u ve Faaliyetleri: Uluslararas para sistemi ve dünya sanayi üretimi alanlar nda sa lanan i birli i kar s nda uluslararas ticaretin serbestle tirilmesi yönünde de benzer giri imlere iddetle gerek do mu tu. O nedenle, 1947-48 aras nda Havana’da (Küba) toplanan 50 kadar ülkenin temsilcisi Uluslararas Ticaret Örgütü (ITO) ad verilen bir organ n kurulmas n kararla t rd lar. ITO yasas nda, örgütün temel görevlerinin uluslararas ticarette gümrük tarifeleri ve öteki k s tlamalar n kald r larak, dünya ticaretinin serbestle tirilmesi oldu u aç kça belirtiliyordu. Ancak görevleri, ülkelerin iç ekonomik politikalar na kar ma niteli i ta d gerekçesiyle ITO sözle mesi, ba ta ABD olmak üzere, baz sanayile mi ülkelerin yasama organlar taraf ndan onaylanmam t r. Gerçek neden ise serbestle tirmeden zarara u rayacak yerli sanayi temsilcilerinin yapt klar siyasal bask lard r. Böylece büyük ülkelerin onaylamamalar nedeniyle, 4TO’nun kurulu giri imi daha ba ta suya dü mü oluyordu. Fakat di er yandan da ülkeler, dünya ticaretinin serbestle tirilmesine büyük ilgi duyuyorlard . O nedenle, daha 4TO’nun kurulu görü meleri tamamlanmadan belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde bulunmak için birbirleriyle anla m lard . 4TO’nun, ulusla parlamentolar taraf ndan onaylanmas na kadar geçecek sürede bu indirimleri uygulamaya koymak üzere bir de genel anla ma yap lm ve indirimler üyelerin tümüne yayg nla t r lm t . Bu anla man n ITO gibi, üye ülke parlamentolar nca onaylanmas gerekmiyordu. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anla mas (GATT), bu ekilde 4TO’nun onaylanmamas üzerine geçici bir anla ma olarak ortaya ç km t r. Her ne kadar bugün GATT’ n yerine DTÖ geçmi ise de bu kurulu asl nda 4TO’nun bir devam durumundad r. Bir tarife sözle mesi olan GATT, 1948 y l nda faaliyete geçti. “Geçici” olmas öngörülmekle birlikte, giderek süreklilik kazand . GATT, dünya ticaretini serbestle tirme çabalar n üye ülkeler aras nda belirli aral klarla yap lan çok yanl tarife görü meleri yoluyla yürütülüyordu. Görü me tekni i ise “kar l kl ödün” ilkesi idi. Kar l kl ödün ilkesinin bir istisnas az geli mi ülkelerle ilgili idi. Bu ülkeler son yap lan Uruguay Toplant lar ’na kadar kar l k olarak bir tarife indiriminde bulunak zorunda bulunmadan ödünlerden yararlan yorlard . Ancak sözü edilen son GATT toplant s nda al nan kararlar, az geli mi ülkelerin de tarife indirimlerine kat lmalar n gerektirmi tir. 2. GATT ve Ticaret Görü#meleri: 1947 y l nda Cenevre’de yap lan ilk toplant ile birlikte gerçekle tirilen GATT görü melerinin say s sekizdir. Bu toplant lar a a da gibidir: Toplant Süresi 1. <lk konferans, Cenevre (<sviçre) 1947 2. <kinci konferans, Annecy (Fransa) 1949 3. Üçüncü konferans, Toquay (<ngiltere) 1950-1951 4. Dördüncü konferans, Cenevre (<sviçre) 1955-1956 5. Dillon Görü meleri, Cenevre (<sviçre) 1961-1962 6. Kenedy Görü meleri, Cenevre (<sviçre) 1964-1967 7. Tokyo Görü meleri, Cenevre (<sviçre) 1974-1979 8. Uruguay Görü meleri, Punta del Este (Uruguay) 1986-1994 Kenedy Görü meleri ile tarife indirimleri konusunda yeni bir yakla m uygulanmaya ba land . Daha önceki be toplant da görü meler, tek tek maddeler üzerinde tarifelerin indirilmesi biçiminde yap l yordu. 62 Oysa Kenedy Görü meleri’yle ABD ve Bat l sanayile mi ülkeler, tarifelerin bir bütün olarak görü ülmesi ve tümü üzerinden belirli oranlarda indirim yap lmas yöntemini benimsediler. Kenedy Görü meleri’nin sonucunda Amerika’da sanayi mallar üzerindeki tarife oranlar n n, be y ll k süre içinde %35 oran nda indirilmesi kabul edildi. 4lk toplant larda dünya ticaretini serbestle tirme amac yla yaln z sanayi ürünleri ele al nm ve tarife indirimleri üzerine durulmu tu. Zamanla bu alanda s n rl bir ilerleme oldu. Örne in Kenedy Görü meleri’nde, dampinge kar anti-damping kodu benimsenmi , Tokyo Görü meleri’nde ilk kez tarife d engeller konusu tart lm t . 3. Çe#itli GATT Politika ve Uygulamalar : Koruma arac olarak gümrük tarifelerinin tercih edilmesi: GATT, koruman n zorunlu oldu u durumlarda, gümrük tarifelerini kotalardan üstün tutar. Çünkü tarifeler hem daha “saydam”, hem de piyasa mekanizmas ile daha uyumlu araçlard r. GATT ve “Haks z Rekabet” uygulamalar : Sözle mede, bir üye ülkenin damping yapmas kar s nda, bundan zarara u rayan ithalatç ülkenin “anti-damping vergisi” koyma yetkisi bulundu u belirtilir. Yine sözle meye göre, üye ülke hükümetlerinin ihracata verdikleri sübvansiyonlar da ithalatç ülke ekonomisini olumsuz biçimde etkiliyorsa, ithalatç buna kar bir telafi edici vergi uygulama hakk na sahiptir. GATT ve çevre korunmas GATT ve Yeni Korumac l k ak m : GATT 47 sözle mesine göre, bir üye ülkenin ihracat , ithalatç üye ülkede ciddi bir zarara yol aç yor veya böyle bir tehlike do uruyorsa, bu durumda ithalatç ülke hükümeti iç piyasas n korumak amac yla k s tlay c önlemler alma hakk na sahiptir. Yeni Koruyuculuk ad verilen bu ak m çerçevesinde, özellikle az geli mi ülkelerin ihracat etkileri tekstil, g da, ayakkab , çelik vs. gibi emek-yo un ürünler üzerine gönüllü ihracat k s tlamalar (ihracat kotalar ) konulmu tu. Az geli mi ülkeler özellikle geçmi dönemlerde GATT’ n dayand serbest ticaret ilkelerini ço u kez kalk nma çabalar yla çeli kili bulmu lard . O nedenle faaliyetinin ilk y llar nda, geleneksel fonksiyonlar aç s ndan bu kurulu u bir tür “zenginler kulübü” olarak görmü lerdi. Her ne kadar söz konusu ülkeler, 1965’de GATT sözle mesinde yap lan bir de i iklikle tarife indirimlerinden yararland r lmak için bir kar ödün vermek zorunlulu unun d nda b rak lm olsalar da, asl nda tarife indirimlerinin kendilerine sa lad klar yararlar çok s n rl kalm t r. Çünkü verilen ödünler genellikle, bu ülkelerin üretemedikleri ileri teknoloji ürünlerini kaps yordu. As l ihracatç s olduklar , emekyo un, hafif sanayi mallar alan nda ise geli mi ülkeler bir ödün vermek öyle dursun, ticari k s tlamalar n daha da art rm lard . 4. Uruguay Görü#meleri ve DTÖ Sonras : GATT toplant lar içinde gerek konu, gerek kat lan ülke say s aç s ndan en geni kapsaml Uruguay Görü meleri’dir. Görü meler 1986 Eylülüne Uruguay’ n Punta del Este kentinde ba lam ve 15 Nisan 1994’te Fas’ n Marake kentinde 125 ülkenin nihai anla may imzalamas ile sonuçlanm t r. Ba lang çta görü melerin dört y l sürmesi planlanm t r. Ancak, tar msal sübvansiyonlar n kald r lmas konusunda ABD ile AB (özellikle Fransa) aras nda ç kan görü ayr l klar nedeniyle görü meler dört y l daha uzad . Tar msal sübvansiyonlardan ba ka bu görü melerde hizmet ticaretinin serbestle tirilmesi konusu ilk kez tart lm t r. Uruguay Görü meleri’nin bir di er sonucu da DTÖ’ nün kurulmas d r. Görü melerde elde edilen sonuçlar a a daki biçimde özetleyebiliriz: a) Sanayi mallar üzerindeki gümrük tarifeleri: Geli mi ülkeler sanayi mallar üzerindeki tarifelerde yeniden ortalama %34 dolay nda bir indirim yapmay kabul ettiler. Bu indirimler 1995 y l ba nda ba layacak ve ilke olarak 4 y l içinde ve be e it taksitte yap lacakt r. b) Gönüllü ihracat k s tlamalar : Önlemler 4 y ll k bir süre içerisinde kald r lacakt r. c) Az geli mi ülkeler: Uruguay Görü meleri’nin bir özelli i de az geli mi ülkelere ba lay c tarife indirimleri öngörmü olmas d r. 63 d) Tar m: Uruguay Görü meleri’nde üzerinde uzla maya var lan en önemli konulardan birisi de tar m n DTÖ’nün kapsam na al nmas olmu tur. Sonunda varl na anla maya göre tar mla ilgili taahhütler üç grupta toplanm t r. Bunlar, pazara giri , iç destekler ve ihracattaki sübvansiyonlard r. Anla ma ko ullar na göre, pazara giri teki (ithalatta) tarife oranlar n geli mi ülkeler 6 y lda %36, az geli mi ülkeler de 10 y l içinde %24 oran nda indirileceklerdir. 4ndirime esas olacak tarife oranlar , 1986 y l nda ithalata uygulanan tarife oranlar d r. Ticareti bozucu iç desteklerdeki indirim oranlar ise geli mi ülkelerde 6 y lda %20 ve az geli mi ülkelerde 10 y lda %13’tür. 4ndirim için 1986-88 dönemi temel al n r. Geli mi ülkeler 6 y l içinde bütçe harcamalar n %36, sübvansiyon verdikleri ürün say s n da %24 azaltacaklard r. Az geli mi ülkelerde ise bu indirim oranlar 10 y lda s ras yla %24 ve %14’tür. 4ndirim için 1986-90 dönemi esas al n r. e) Tekstil ve giyim sektörü: Tekstil ve giyim üzerindeki, Çok Elyafl lar Anla mas na dayan larak konulan ihracat kotalar 10 y ll k bir sürede daha az k s tlay c olan tarifelere dönü türülecek ve bu süre içerisinde tarifeler de %25 oran nda indirilecektir. f) Hizmetler ticareti: Hizmetler ticaretinin serbestle tirilmesi konusu ilk kez Uruguay Toplant lar ’nda ele al nm t r. g) S nai ve fikri mülkiyet haklar : S nai ve fikri mülkiyet haklar konusu da tar m ve hizmetlerde oldu u gibi geli mi ülkelerin, özellikle ABD’nin istekleri sonucunda anla maya konmu tur. Böylece fikri mülkiyet haklar n n korunmas yla ilgili uluslararas standartlar ilk kez ortaya ç km oluyordu. S naî ve fikri mülkiyet haklar n n kapsam çok geni olup örne in, patentler, telif haklar , ses band yap mc lar n n haklar , ses band yap mc lar n n haklar , ticaret markalar , s naî tasar mlar, co rafi alametler, ticaret s n rlar vs. bu kapsamda ele al nmaktad r. Patentler, markalar ve telif haklar n n korunmas için öngörülen süre 20 y ld r. Az geli mi ülkelere yönelik patentlerin korunma süresi ise 10 olarak kararla t r lm t r. h) Miktar k s tlamalar : Kural d olarak belirli durumlarda uygulanabilecek miktar k s tlamalar n n sanayile mi ülkelerde 2 y l, geli mekte olan ülkelerde 5 y l içinde kald r lmas öngörülmü tür. i) Ticaret politikalar n gözden geçirme mekanizmas : Önceki anla malardan farkl olarak bu anla mada ilk kez Ticaret Politikalar n Gözden Geçirme Mekanizmas na ve bu çerçevede çal acak bir organa (Ticaret Politikalar n Gözden Geçirme Organ ) yer verilmi tir. Ad geçen mekanizma ve organ n kurulmas , DTÖ sisteminin i leyi ini iyile tirme amac na yöneliktir. Ba ka bir de i le bu mekanizma ile üye ülkelerin ticaret politikalar ve uygulamalar n n çok tarafl ticaret sistemi üzerindeki etkileri gözlenmeye çal l r. Bu gözetleme görevi, 2, 4 veya 6 y lda bir düzenli aral klarla yap l r. Gözetlemeye tabi tutmadaki ülke s ralamas , üye ülkelerin dünya ticaretindeki paylar na göre belirlenir. j) Ticaretle ili kili yat r m önlemleri: Anla ma ile imalat sanayindeki yabanc sermaye i letmelerinin (örne in otomotiv alan nda) uymak zorunda olduklar yerel malzeme kullanma veya ihracat yapma gibi zorunluluklar da a amal biçimde kald r lmaktad r. III. Küresel Ticaret ve Dünya Üretim Art #lar : Gümrük tarifeleri ve kotalar n çok yanl biçimde azalt lmas veya kald r lmas sonucu, ileti im ve ta mac l k teknolojisindeki h zl ilerlemelerin deste i ile dünya ticaret hacminde oldukça önemli art lar ortaya ç km t r. Bu geli meleri a a daki tablo üzerinden de izleme olana vard r: Dünya mal ihracat ve üretim hacimlerindeki y ll k yüzde büyüme (1990-2000); Mal Gruplar na göre, yüzde 1990-2000 1997 1998 1999 2000 Dünya Mal <hracat 7,0 11,0 5,0 5,0 12,0 Tar msal Ürünler 4,5 6,0 0,0 2,5 8,0 Madencilik Ürünleri 4,0 9,5 4,0 -1,5 0,5 <malat Sanayi Ürünleri 7,5 12,0 5,0 7,0 14,5 Dünya Mal Üretimi 2,5 4,5 2,0 2,5 4,5 Tar msal Ürünler 2,0 2,5 1,5 2,5 1,0 Madencilik Ürünleri 1,5 3,5 1,5 -2,0 3,5 <malat Sanayi Ürünleri 2,5 5,5 2,5 3,5 6,0 Dünya GSY<H’s 2,5 3,5 2,0 3,0 4,0 64 Tabloya göre sözü edilen dönemde dünya mal üretimi hacmi ortalama %2,5 oran nda artarken, dünya mal ihracat ndaki art %7,0 gibi çok daha yüksek bir oranda olmu tur. 4malat sanayi ürünleri üzerindeki dünya ticareti art h z ise, bu ürünlerin üretimindeki art tan tam 3 kat daha yüksektir. ÖZET Küreselle me, özellikle 1980’lerin sonlar na do ru dünya kamuoyunda yayg nl k kazanmaya ba lam t r. Küreselle me, çok yönlü bir geli medir, ekonomik, mali, siyasi ve sosyal yönleri vard r. Ticaret alan nda küreselle me, ülkelerin d ticaret engellerini kald rmalar n ve dünyan n adeta tek bir pazar durumuna gelmesini ifade eder. Ticaretin serbestle tirilmesi olay asl nda <kinci Dünya Sava sonras na inecek kadar eskidir. 1947’de Havana’da haz rlanan Uluslararas Ticaret Örgütü (<TO) sözle mesinin ABD taraf ndan onaylanmamas üzerine, ticareti serbestle tirme amac na yönelik geçici bir anla ma olarak ortaya ç km t . Ancak ticareti çok yanl biçimde ve periyodik toplant larla serbestle tirme do rultusundaki çal malara süreklilik kazand rd . Uruguay Toplant lar ’nda, GATT anla mas nda de i iklik yap larak bu anla ma, yeni kurulan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’ne ba land . Halen dünya ticaretini çok yanl olarak serbestle tirme çal malar nda bulunmak DTÖ’nün temel görevi durumundad r. Ayr ca üyeler aras nda ç kabilecek anla mazl klarda arabuluculuk görevi yapma, üye ülkelerin ticaret politikalar n gözden geçirme vs. gibi görevleri vard r. DTÖ’nün, GATT’tan farkl olarak tar m ürünleri ve hizmetler ticaretinin serbestle tirilmesi, s naî ve fikri mülkiyet haklar n n korunmas , dolays z yabanc sermaye yat r mlar na kar konulan çe itli engelleri kald rma gibi faaliyetleri bulunmaktad r. ktisadi Birle#meler Teorisi Gümrük Birlikleri ve Serbest Ticaret Bölgeleri: GATT’ n yapt evrensel yakla m, uluslararas ticaretin tüm ülkeleri kapsayacak genel bir çerçevede liberalle tirilmesini amaçlar. 4ktisadi birle meler, siyasal bak mdan ba ms z ülkeleri ekonomik yönden birbirine daha ba ml duruma getirir. Ülkeler iktisadi birle me ak mlar na kat larak üretim kapasitelerini, kaynak verimliliklerini ve sonuçta toplumsal refah düzeylerini art rmay amaçlarlar. Sanayile mi ülkelerde h zl üretim art lar na kar n iç ulusal piyasalar n yetersizli i, bu gibi birlikler olu turularak piyasa hacminin geni letilmesine yard mc olmaktad r. Ayr ca geni bir piyasa, kaynak verimlili ini yükseltmek, içsel ve d sal ölçek ekonomileri sa lamak, teknolojik geli meyi h zland rmak ve d rekabeti art rmak gibi avantajlara sahiptir. Az geli mi ülkeler ise iç piyasalar n birle tirmek yoluyla sanayile me h zlar n yükseltmeye çal rlar. I. Genel Özellikler: Baz birle me hareketlerinde yaln zca ülkelerin aralar ndaki mal ve hizmet ak mlar n serbestle tirmeleri, baz lar nda bu ek olarak üretim faktörlerinin serbest dola m , nihayet di er bir k sm nda ise bunlarla birlikte para, maliye ve ekonomi politikas alanlar nda da uyum ve i birli inin sa lanmas söz konusudur. 1. Türleri: Günümüzde iktisadi birle me veya grupla ma hareketleri çok de i ik ekiller almaktad r. Birle menin derecesine göre bunlar a a daki gibi s ralayabiliriz: a. Tercihli Ticaret Anla malar : En dar kapsaml iktisadi i birli i örne idir. Burada anla maya üye olan ülkeler, tek yanl veya kar l kl olarak belirli mallar üzerindeki gümrük tarifelerinde indirimde bulunurlar (tarife ödünleri verirler). b. Serbest Ticaret Bölgesi: Bu tür birle melerde, birli e üye ülkeler, aralar ndaki ticarette gümrük tarifelerini ve miktar k s tlamalar n kald rmakta, fakat birlik d nda kalanlara kar her biri kendi özel tarifesini uygulamaktad r. c. Gümrük Birli i: Burada serbest ticaret bölgelerinden daha ileri bir birle me söz konusudur. Eöyle ki, hem üyelerin kendi aralar ndaki ticarette gümrük tarifeleri ve kotalar kald r lmakta, hem de birlik d nda kalan ülkelere kar tek bir ortak tarife uygulanmaktad r. 65 d. Ortak Pazar: Gümrük birli inden daha ileri bir iktisadi birle medir. Çünkü gümrük birli inde oldu u gibi üyeler, aralar ndaki ticareti serbestle tirip d a kar ortak tarife uygularlarken, emek ve sermaye gibi üretim faktörlerinin de bölge içinde serbest dola m sa lanmaktad r. e. <ktisadi Birlik: 4ktisadi birle me hareketlerinin en ileri eklidir. 4ktisadi birliklerde, üye ülkelerin bireysel makro ekonomik politika izlemedeki serbestîleri bir ölçüde, birli e devredilir. Böyle bir a amaya geçilmi olabilmesi için tek bir para ve bankac l k sistemi, ortak mali politikalar ve tüm birlik çap nda ortak ekonomik politikalar belirleyecek ve uygulayacak ülkeler üstü bir organ n kurulmu olmas gerekir. Ekonomik birli in bir di er ekli de “parasal birlik”tir. Parasal birlik, üye ülkelerin ulusal paralar aras nda sabit kur ili kisi kurulmas n öngörmekte, bunun için de ulusal para ve maliye politikalar n n uyumla t r lmas n amaçlamaktad r. Parasal birlikler ço u kez dalgal kur sistemlerinin temel özelli i olan kur de i melerinin, d ticaret ve sermaye ak mlar üzerindeki cayd r c etkilerini gidermek için yap lan düzenlemelerdir. Özellikle s k ekonomik ve ticari ili ki içinde bulunan ülkeler aras nda, bu tür birliklerin kurulmas üyelerin yarar na olabilir. 2. Gümrük Birlikleri ve Serbest Ticaret Bölgeleri: Tercihli ticaret anla malar birer uluslararas iktisadi i birli i örnekleridir. Ancak bunlar örgütsel bir yap ya sahip de ildir. Günümüzde iktisadi birle me hareketleri içine en s k rastlananlar gümrük birli i ile serbest ticaret bölgeleridir. Bunlar n her ikisinde de üye ülkeler aras ndaki gümrük tarifeleri ve kotalar n kald r lmas söz konusudur. Ancak, gümrük birliklerinde d a kar ortak bir gümrük tarifesi uygulan rken, serbest ticaret bölgelerinde her ülke kendi özel tarifesini sürdürmektedir. Serbest ticaret bölgeleri, üyelerin d a kar farkl tarifeler uygulamalar dolay s yla, uluslararas ticareti dolambaçl yollara sapt rabilir. Çünkü daha önce de belirtildi i gibi, birlik d ndaki ülkelerden birlik içindeki yüksek gümrüklü ülkeye mal ihraç edecek olan ihracatç lar, mallar n önce birlik içinde dü ük tarifeli ülkeye gönderir ve orada bu dü ük tarifeleri ödedikten sonra, as l amaçlad klar yüksek gümrüklü ülkeye re-eksport yaparlar. Böyle dolambaçl yollara ba vurulmas uluslararas ticaret ak mlar n n normal geli mesini bozabilir. Bunu önlemek için ithalat n kayna n ara t rmak gerekir. Bu ise yerli katk pay n kan tlayan belgelerin veya “men e ahadetnameleri”nin kullan lmas n gerektirir ki, bu da bir anlamda bürokrasiyi art rmaktan ba ka bir ey de ildir. 4ktisadi birle me hareketleri genellikle, yak n ili ki içinde bulunan ülkeler aras nda kurulur. 4li kilerdeki bu yak nl k acaba neleri kapsar? Co rafi yak nl k önemli bir etkendir. Co rafi bak mdan uzak ülkeler aras nda ta ma giderleri önemli bir maliyet sorunu do uraca ndan, gümrük birliklerinin kurulmas da güçle ir. Ekonomik, siyasal ve askeri konularda da yak n i birli i içinde olmak gerekir. Önemli noktalardan birisi ise ülkelerin ekonomik geli me düzeyleriyle ilgilidir. Yak n ekonomik i birli inin daha çok, benzer ekonomik geli me düzeyindeki ülkeler aras nda gerçekle tirildi i görülmektedir. Ayr ca, birli i kuracak ülkeler aras nda yak n tarihi, sosyal ve kültürel ba lar bulunmal d r. Dil, din gibi ortak kültürel de erler, s k ekonomik ili kiler kurulmas nda önemli derecede etkili olabilmektedir. II. Gümrük Birliklerinin Ekonomik Etkileri: Gümrük birliklerinin do urdu u etkiler önce, statik ve dinamik etkiler diye ikiye ayr l r. Statik etkiler, teknoloji ve ekonomik yap n n sabit kalmas varsay m alt nda, üretim faktörlerinin yeniden da t m dolay s yla ortaya ç kacak etkileri ifade eder. Oysa tek bir piyasan n yerine, birle me hareketi ile ortak bir geni piyasan n geçmesi, kaynak arz n , üretim yönetimini ve teknolojiyi de i tiren bir dizi sonuçlar do urur ki bunlara “dinamik etkiler” denmektedir. Statik etkiler bir defal kt r. Dinamik etkiler ise süreklilik gösteren ve ço unlukla kalk nmay h zland ran etkilerdir. 66 1. Statik Etkiler: Bir bölge içinde ticaret engelleri kald r l nca, bu bölgeyi olu turan ülkeler aras nda d ticaret hacmi geni ler ve üretim daha etkin ellerde toplan r. Buna gümrük birliklerinin “ticaret yarat c ” etkisi denir. Ticaret yarat c etki gümrük birliklerinin dünya refah üzerindeki olumlu yönüdür. Gümrük birliklerinin kurulmas ndan sonra bölge içi ticaretteki geli meye ticaret yarat c etki ad verilir. Bölge d ndan yap lan ticaretteki daralmaya da “ticareti sapt r c ” etki denir. Ticaret yarat c etki, birlik içerisinde kar la t rmal üstünlüklere uygun bir uzmanla man n sonucudur. Ticaret sapt r c etki refah olumsuz yönde etkiler. Ticaret sapt r c etki, gümrük birli inin kurulmas ile en verimli üreticinin birlik d nda kalmas ve birlik ülkelerinin bu ülkeden yapmakta olduklar ithalat n sona ermesi dolay s yla ortaya ç kar. Böylece ithalat en verimli ülkeden birli e üye daha az verimli ülkelere kaym olur. Bu durumda kaynaklar n verimlili i göreceli biçimde azalm olaca ndan refah de i meleri olumsuz yöndedir. O halde gümrük birliklerinin dünya refah na net etkisi, do urdu u ticaret yarat c ve ticaret sapt r c etkilerin göreceli büyüklü üne ba l d r. E er ticaret yarat c etki, ticareti sapt rma etkisinden daha büyükse birlikler ortalama kaynak verimlili ini yükseltecek ve dünya refah n yükseltecektir. Tersine, ticaret sapt r c etkinin ticaret yarat c etkiden büyük oldu u durumlarda dünya kaynaklar n n ortalama verimlili i azalacak ve dünya refah dü ecektir. Ticaret yarat c etkinin refah kazançlar iki bölümden olu ur. Birisi yüksek maliyetli ülkede yerli üretimin azalmas dolay s yla ortaya ç kan üretim kazançlar d r. Di eri de, dü ük fiyattan tüketici rant ndaki art gösteren tüketim kazançlar d r. Bu iki etkinin toplam ticaret yarat c etkinin do urdu u refah art n ifade eder. Fiyat D S 225 A’n n fiyat 200 V Y C’nin maliyeti + gümrük tarifesi e 150 M f I E J h B’nin maliyeti N H 100 0 C’nin maliyeti L K R – Gümrük Birli inin Statik Etkileri – T Miktar 4thalattaki toplam art LK+RT (veya MI+JN) olmaktad r; ticaret yarat c etki bunu ifade eder. Di er yandan, eskiden C ülkesinden yap lan KR (veya EH) miktar ithalat ise imdi B ülkesine kaym t r; bu da ticareti sapt r c etkidir. Miktardaki bu de i meler ekonomik refah da etkileyecektir. Buna göre LK miktar yerli üretimin yerine B’nin üretimi geçmesi nedeniyle sa lanan refah art MVI üçgeninin alan na ve fiyat dü ü ü sonucu tüketimde ortaya ç kan RT miktar art n refah yükseltici (tüketici rant ndaki art ) etkisi de JYN üçgen alan na e ittir. Böylece gümrük birli inin ekonomik refah art r c etkisi bu iki üçgen alan n n toplam kadard r. Di er yandan, C ülkesinin üretim maliyeti B’den birim ba na EI kadar daha dü ük oldu u için, bu ülkeden KR miktar ndaki bir ticaret sapmas n n do uraca refah dü ü ünün de EIJH dikdörtgeninin alan na (EI×EH) e it oldu u anla l r. O halde, gümrük birli inin refah üzerindeki net etkisi bu alanlar n kar la t r lmas na ba l d r. Ancak MVI+JYN > EIJH oldu u durumda, gümrük birlikleri birli e kat la 67 ülkeler, dolay s yla da dünya ekonomisi için net bir refah art sa lar, tersi durumda ise bir refah dü ü ü vard r. Gümrük birliklerinin statik etkileri ilk kez 1950’lerde Kanadal ünlü iktisatç Jacob Viner taraf ndan incelenmi tir. Viner’in analizinden ç kart lan ve “gümrük birlikleri serbest ticaret do rultusunda bir ad m olmakla birlikte her zaman dünya refah n art rmayabilir” biçimindeki sonuç, “ikinci en iyi teorisi” dü üncesinin geli tirilmesine önemli katk da bulunmu tu. Viner, yaln z üretim etkileri ile ilgilenmi ti. Tüketim etkileri ise daha sonra Meade taraf ndan incelenmi tir. Johnson ise söz konusu üçgen alanlar toplayarak toplam refah kazançlar n göstermi tir. Yukar daki aç klamalardan gümrük birliklerinin refah etkilerini belirleyecek baz faktörleri u ekilde s ralayabiliriz: a) E er en dü ük maliyetli ülke (grafikte C) birli e kat lm sa, ticareti sapt r c etki yoktur. Kurulacak bir birlik içinde en dü ük maliyetli üreticinin yer alma olas l ise, kat lan ülke say s ile artar. b) En az maliyetli ülkenin birli e girmedi i durumda bile, ortak gümrük tarifesi yeterince dü ük tutulursa ticareti sapt r c etki önlenebilir. c) Her iki ülkenin ortaya ç kt durumlarda da, bu refah etkilerinin hacmini de i tirebilen çe itli faktörler vard r. Örne in bunlardan birisi, üye ülkelerle birlik d ndaki ülkelerin fiyatlar aras ndaki göreceli farkl l klard r. E er örnekte B ülkesindeki maliyetler C’nin maliyetine daha yak n olsayd , göreceli olarak ticaret yarat c etki büyük, ticareti sapt r c etki ise nispeten küçük olurdu. d) Gümrük birli inin kurulmas ndan önce bir mal, üye ülkelerin hiçbirisi taraf ndan üretilmiyorsa bu malla ilgili ne bir ticaret yarat c , ne de bir ticaret sapt r c etki ortaya ç kar. e) Üye ülkeler co rafi olarak ne kadar yak n olurlarsa ta ma giderleri azalaca ndan ticaret yarat c etki o derece artar. f) Birlik üyesi ekonomilerin birle meden önce, tamamlay c ya da rekabetçi olmalar da bu konuda önemlidir. E er iki ülkede gümrüklerle korunan endüstriler birbirlerinin benzer ise bu ekonomiler rekabetçi say l rlar. Tersine, e er gümrüklerle korunan endüstriler birbirlerinden farkl ysalar bu ekonomiler de tamamlay c d r. Bu tan mlama aç s ndan üye ülkelerin ekonomileri ne derece rekabetçiyseler birle meden sa lanacak yararlar o kadar yüksektir. Oysa tamamlay c ekonomiler aras nda kurulacak birlikler böyle büyük bir ticaret yaratma etkisine yol açmazlar. Gümrük birli i kurulduktan sonra bölge içinde verimli üreticilerle rekabet edemeyen baz firmalar endüstriyi terk etme zorunlulu u ile kar la rlar. Dolay s yla bunlar birbirleriyle anla ma ve birle me ile tröstle me yoluna gidebilirler. Böyle bir geni leme rekabeti s n rland rarak gümrük birliklerinin yararlar n azalt r. O nedenle, iktisadi birlik kuran ülkeler, bölge içinde rekabeti k s tlayacak bu gibi tröstlerin ortaya ç k n engelleyecek önlemler almak zorundad rlar. 2. Dinamik Etkiler: Ekonomik birle me hareketleri üye ülkelerin ekonomik yap lar nda, üretim kapasitesi ve kaynak verimliliklerinde köklü de i iklikler yapar. Bunlar zaman içinde olu an, milli geliri, kalk nma h z n ve ekonomik refah yak ndan ilgilendiren de i melerdir. Gümrük birliklerinin dinamik etkileri daha önce inceledi imiz d ticaretin dinamik yararlar n n bir benzeridir. Bunlar n ba l calar n tekrar hat rlayal m: a. D rekabetin artmas : Gümrük tarifeleri, kotalar ve öteki k s tlamalar monopolla may ve verimlili i dü ük i letmeleri özendirir. Birlik içinde d ticaret k s tlamalar n n kald r lmas , yerli üreticileri d piyasa rekabetiyle kar kar ya getirir. Böylece verimlili i dü ük üreticiler endüstriyi terk eder ve ancak rekabete dayanacak kadar verimli çal anlar faaliyetlerini sürdürebilir. b. Ölçek ekonomileri: Üretim hacminin geni bir piyasan n ihtiyaçlar n kar layacak biçimde art r lmas , ölçek ekonomilerinden yararlan lmas na yol açar. Büyük ölçekli üretimin do urdu u maliyetleri dü ürücü etkenler içsel ölçek ekonomileri ve d sal ölçek ekonomileri diye ikiye ayr l r. Birincisi i letmenin kendisinden kaynaklan r. Büyük ölçekli üretim ekonomileri, birli e kat lan ufak ülkeler için daha büyük önem ta r. Geni bir iç piyasaya sahip ülkeler, birli e kat lmadan da bu ekonomilerden yararlan rlar. Örne in ABD kendi içinde zaten bir gümrük birli i gibidir. 68 Piyasa hacminin geni lemesi, ayr ca i letme d tasarruflar do urur. Bunlar iletmenin ba l bulundu u endüstri dal n n geni lemesinden kaynaklan r. c. Teknolojik ilerleme: Gümrük birlikleri, üye ülkelerin teknolojik ilerleme h zlar n yükseltir. d. Yat r mlar özendirme: Gümrük birlikleri, kaynaklar n etkinli ini, dolay s yla milli geliri yükseltir. Milli gelirdeki büyüme de tasarruflar ve yat r mlar art r r. Belirtmek gerekir ki, gümrük birliklerinin olu turulmas , üçüncü ülke üreticilerinin ortak gümrük tarifesinden kaç nmak amac yla, bölge içindeki yat r mlar n art rmalar na neden olur. Bu tür yabanc sermaye i letmelerine “tarife fabrikalar ” ad verilmektedir. Nitekim 1960’lardan sonra Avrupa Ortak Pazar ’na akan Amerikan sermayesi özellikle bu nedene dayan yordu. e. Kaynak hareketlili i: 4ster gümrük birli i, ister ortak pazar biçiminde olsun, birlik çap nda emek ve sermayenin hareketlili indeki art , bölge içinde kaynaklar n daha iyi kullan m na yol açar. Bu da verimlili i ve refah yükseltici bir faktördür. Gümrük birli ine kat lmak, kaynak etkinli ini art rmak aç s ndan ancak “ikinci en iyi” bir politikad r. Birinci en iyi politika ise tek yanl olarak tüm ticaret engellerini kald rmakt r. III. ktisadi Birlik: Ekonomik bütünle me hareketlerinin son a amas “iktisadi birlikler”dir. 4ktisadi birlik, uygulanacak ekonomik, parasal, mali ve sosyal politikalar n birlik taraf ndan ortak biçimde belirlenmesini gerektirir. Ekonomik birlik bazen bir parasal birlikle tamamlan r. Ekonomik birlikler, olu turulmas ve sürdürülmesi güç kurulu lard r. Bunun temel nedeni ise üye ülkelerin, mikro ve makro ekonomik politikalarla birlikte, çok geni alan kapsayan konular hakk nda anla malar n gerektirmesidir. Siyasal birle me ile iktisadi birlikler aras nda yak n bir ili ki vard r. Ço u kez siyasi birle meye giden yolun iktisadi birle melerden geçti i görülmektedir. Örne in, 1870’de Bismarck, Almanya’n n siyasal birli ini 1834’te Alman prenslikleri aras nda kurulan Zollverein (gümrük birli i) sayesine gerçekle tirmi tir. AB’de Maastricht Anla mas ile tam bir ekonomik parasal birle menin sa lanmas , oradan da siyasal birli e geçilmesi hedeflenmi tir. 4ktisadi birlik durumunda, üyeler aras nda serbest ticaret ve serbest faktör dola m n n ötesinde bir i birli i öngörülür. Örne in vergi politikalar , para ve maliye politikalar ile sosyal ve öteki ulusal politikalar n uyumla t r lmas n gerektirir. Avrupa Ortak Pazar örne inde ekonomik birli e geçi , önce bir “tek pazar” olu turulmas yönündeki önlemleri kaps yordu. Bu ise ortak standartlar n benimsenmesini, ba ka bir de i le, farkl ulusal düzenlemelerin ortak bir standarda dönü türülmesini gerektiriyordu. Ortak standartlar benimsenmesi gereken konular a a daki gibi belirtilebilir: Mal standartlar : Sa l k normlar , teknik özellikler ve çevre standartlar vs. gibi… Hizmet sektörü Kamunun sat nal m i lemleri: Bir üye ülkede aç lan kamu ihalelerine tüm topluluk üyeleri kat labilmelidir. < letme hukuku ilkeleri Ortak rekabet kurallar : Ekonomik birlikler, rekabeti s n rland rarak, irketler aras birle meleri, yani tröstle meyi özendirici etkiler do urabilir. Topluluk düzeyindeki üreticilere ayn ans n sa lanmas için ülkeler aras nda rekabeti bozacak uygulamalar n önlenmesi gerekir. <nsanlar n serbest dola m Yasal ve yönetsel engeller: 4 letme, vergi, muhasebe, anti tröst yasalar gibi alanlarda uyum sa lanmal . Ayr ca, s naî ve fikri haklar yasas , patent yasas ve ticaret unvan gibi ekonomi ve ticaret alanlar na ili kin yasalardaki farkl l klar n da giderilmesinde zorunluluk vard r. Avrupa Ekonomik Toplulu u (AET), 1992’de imzalanan Maastricht Anla mas ile ekonomik ve parasal birlik kurulmas karar ald . 1999 ba nda tek para birimi Euro’nun uygulamaya konmas ile parasal birlik gerçekle tirildi. Bundan sonra üye ülkeler ba ms z para politikas uygulamaya son verdiler ve birli in para politikas yeni kurulan Avrupa Merkez Bankas taraf ndan yürütülmeye ba land . 69 IV. kinci En yi Teorisi: Gümrük birli i analizleri göstermi tir ki, bir grup ülkenin kendi aralar ndaki ticareti serbestle tirmeleri, birlik d na kar uygulad klar tarifeleri sürdürdükleri bir durumda ülkenin refah n net bir biçimde art rmaya bilir. Yukar da ayr nt l biçimde incelenen bu fikir daha sonralar Genel Ekonomi Teorisinde ortaya at lan “ikinci en iyi teorisi”nin de temelini olu turmu tur. Tam rekabet ve serbest ticaret, dünya refah n en yüksek düzeye ç kartmas bak m ndan en iyi politikad r; o bak mdan bu politikalara “birinci en iyi” de denebilir. Tam rekabetin önemli varsay mlar ndan birisi, özel maliyet-sosyal maliyet (ve özel fayda-sosyal fayda) aras nda bir fark n bulunmamas d r. Ancak bu varsay m ço u kez gerçeklere ters dü er. Çünkü gerçek hayatta özel monopollar, hükümet müdahaleleri ve üretimdeki d sall klar nedeniyle özel maliyet ve sosyal maliyet (ve özel fayda-sosyal fayda) e itli i sa lanamamaktad r. 4 te, tam rekabet ko ullar n n geçerli olmad böyle bir ortamda, yaln zca ticareti serbestle tirmekle üretimde ve tüketimde Pareto optimumu sa lanamaz. Bu durumda halen uygulanan k s tlamalar dengeleyecek yeni k s tlay c önlemler al nmas , ülke refah aç s ndan daha yararl olabilir. 4 te, tam rekabet ve serbest ticaret politikalar n n (birinci en iyi) gerçekle medi i gerçek bir ortamda mevcut piyasa engellemelerini dengeleyecek yeni müdahaleci engellerin konulmas (örne in yeni gümrük tarifeleri gibi), ikinci en iyi politikalar olu turur. K sacas , sosyal ve özel fiyat fark n s f r yapan politikalar birinci en iyidir. Bunun gerçekle medi i durumlarda, mevcut seçenekler aras nda bu fark en dü ük yapanlar da ikinci en iyi politikalar olu tururlar. 4kinci en iyi teorisinin mant yaln zca d ticaretle s n rl olmay p, tüm ekonomik politikalara uygulanabilir. 4kinci en iyi teorisinin en yayg n uygulama alanlar ndan birisi gümrük birlikleridir. Çünkü burada, baz k s tlamalar kald r l rken (üye ülkeler aras nda tarifelerin kald r lmas , ticaretin serbestle tirilmesi), di er engeller sürdürülmektedir (d a kar ortak tarife). Viner’in 1953’te gümrük birli i teorisi üzerindeki öncü çal mas ndan sonra teori Meade taraf ndan geli tirildi ve 1957’de Lipsey ve Lancaster taraf ndan genelle tirildi. Bununla beraber, ikinci en iyi teorisinin koruyuculu u savunmaya yönelik olarak ortaya at lan bir görü oldu u da söylenemez. Çünkü teoriye göre, belirli ko ullar alt nda (toplumsal maliyetin özel maliyetten büyük olmas ) ithalat k s tlanmalar toplumsal refah art r r. Di er baz durumlarda ise (toplumsal maliyetlerin özel maliyetten küçük olmas ) ithal k s tlamalar n n kald r lmas ülke yarar nad r. V. Kutupla#ma Teorisi: Farkl geli me düzeylerinde bulunan ülkelerin, mal ve faktör hareketlerinin serbest oldu u bir iktisadi gruba kat lmalar durumunda, serbest piyasa düzeni, bunlar aras ndaki geli me dengesizli ini art r r. Bu yönde y nl (kümülatif) hareketler ortaya ç kar. Böylece zengin ülkeler daha zengin, yoksul ülkeler daha yoksul duruma gelirler. 4sveçli iktisatç Gunnar Myrdal taraf ndan ortaya at lan bu görü , “kutupla ma teorisi” diye bilinir. Kutupla ma teorisi yaln z ülkeler aras serbest ticarette de il, ayn ülkenin farkl bölgeleri aras nda, geli me farklar n n bulunmas durumunda da kendini gösterir. Birçok ülkede bölgeler aras nda önemli geli me farklar vard r. Örne in Türkiye’de Do u-Bat , 4talya’da Kuzey-Güney sorunu gibi… ÖZET <ktisadi birle me hareketleri genellikle ayn co rafi bölgelerde yer alan ülkeler aras nda ticaretin serbestle tirilmesine yönelik uygulamalard r. E er ülkeler yaln zca kendi aralar ndaki ticaret k s tlamalar n n kald r lmas ile yetinirlerse bir serbest ticaret bölgesi, yok e er bunun yan nda d a kar da ortak bir tarife uygularlarsa bir gümrük birli i söz konusudur. Gümrük birlikleri statik ve dinamik olmak üzere, iki grup etki do urur. Statik etkiler, birlik içinde ticareti serbestle tirmenin do urdu u bir defal k etkilerdir. Dinamik etkiler birle ik ve geni bir piyasa yaratman n sürekli olarak sa lad etkileri ifade eder. Bunlar özellikle kalk nma bak m ndan önem ta rlar. D ticaret engellerinin tümüyle kald r lmad bir dünyada yaln zca bir k s m engellerin kald r lmas , dünya refah n n art na hizmet etmeyebilir, bu durumda refah art için yeni baz k s tlamalar koymak gerekebilir. Buna ikinci en iyi politikas ad verilir. Bir az geli mi ülkenin sanayile mi ülkelerden olu an bir birlik içine girmesi durumunda az geli mi ülkenin kalk nmas daha da geriye gidebilir. Bu teoriye de Kutupla ma Teorisi denmektedir. 70