muğla ilinde su ürünleri yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile
Transkript
muğla ilinde su ürünleri yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile
MUĞLA İLİNDE SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ AÇISINDAN HASSAS ALANLAR İLE YENİ YETİŞTİRİCİLİK ALANLARININ BELİRLENEREK KİRLENME PARAMETRELERİNİN İZLENMESİ PROJESİ 1. RAPOR Destekleyen Kuruluşlar MUĞLA KÜLTÜR BALIKÇILARI ve SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLERİ DERNEĞİ EGE İHRACATÇILAR BİRLİĞİ Hazırlayan İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SU ÜRÜNLERİ FAKÜLTESİ Prof.Dr.Bayram ÖZTÜRK Prof.Dr.Nuran ÜNSAL Prof.Erdal ŞENER Doç.Dr.Gülşen ALTUG Doç.Dr.Yelda AKTAN Yrd.Doç.Erdoğan GÜVEN Yrd.Doç. Bülent TOPALOGLU Yrd.Doç. Çetin KESKİN Dr. Melek İŞİNİBİLİR Araş.Gör.Mine ÇARDAK Araş.Gör.K. Mert ERYALÇIN Araş.Gör.Pelin S. ÇİFTÇİ Aralık 2006 İSTANBUL ÖNSÖZ Balık çiftliklerinin Ege Denizi’nde kurulması konusu son 20 yılın önemli aşamalarındandır. Bu sayede ülkemiz hem ucuz hem de kaliteli bir protein kaynağına kavuşmuş , sektör hızla büyüyerek istihdam, yatırım ve üretimde önemli bir yere gelmiştir. Bu sırada bazı balık çiftliklerinin uygun olmayan yerlere kurulduğu görülmüş, kirlenmenin belli bölgelerde tespiti üzerine ilgili bakanlık bu konuda önlem alma yoluna giderek levrek ve çipura yetiştiriciliği yapılan yerlerin belirlenmesi ve sektörün gelişmesini takip etmek üzere belli bölgeleri üreticilere tahsis etmiştir. Salih adası bunlardan biridir ve üretimin yoğun olarak yapıldığı bir alandır. Daha sonra Çevre ve Orman bakanlığı yapılan bir proje çalışmasına dayanarak Gökova körfezindeki çiftliklerin taşınmasına karar verilmiştir.Bütün bunlar sektörde hayal kırıklığı yaratmıştır. Diğer yandan , yıllardır balık çiftliklerinin denizleri kirlettiği savı kamuoyunda gündeme gelmesine karşın bu konudaki çalışmalar geç başlamış temel veriler geç toplanmıştır.Yine de bazı projeler Tarım ve Köy işleri Bakanlığı (TKB) ve TÜBİTAK tarafından desteklenerek bu güne gelinmiştir. Bu çalışma bu konuda yapılan en kapsamlı çalışmalardan birini oluşturuyor. Amacımız bu konudaki çalışmalara bir altlık oluşturmak, sorunu bilimsel bir yaklaşımla anlamaya ve çözmeye çalışmaktır. Bu çalışmayla , üreticilerimize, bakanlıklara, turizmcilere ve diğer kesimlere bir yol haritası verilmeye çalışılmıştır. Fakültemiz sektörün bir parçasıdır ve misyon olarak denizlerde ve iç sularda deniz canlı kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanımının faydasına inanmaktadır. Bu nedenle, denizlerin korunması ilkesinden yola çıkarak ama üretimin de artırılmasını planlayarak bu mavi kapitalden yararlanıp ülkemizin refah ve mutluluğuna katkıda bulunmak en büyük istek ve dileğimizdir. Bu çalışmayı değerlendirenlerin unutmaması gereken en önemli nokta çalışmanın sadece bir dönemi kapsaması ve gelecek yıl da tekrar edilecek olmasıdır. Dolayısıyla zaman serisine bağlı olarak bir izleme çalışmasının yapılacağı ve bunun sonuçlarının karar vericilere daha fazla ışık tutacağıdır. Bu çalışma Muğla Kültür balıkçıları ve Su Ürünleri Yetiştiricileri Derneği, Ege İhracatçılar Birliği , Türk Deniz Araştırmaları Vakfı ve TÜGEM ‘in katkısı olmazsa gerçekleştirilemezdi. Bu kurumlara teşekkür ederiz. Ayrıca , araştırma boyunca bize destek olan bütün kurumlar ile kıymetli görüşlerinden yararlandığımız Prof.Dr.Akın CANDAN 'a da teşekkkür ederiz. 2 1. SORUN ve DURUM ÖZETİ : Son zamanlarda kamuoyunda balık çiftlikleri konusunda değişik tartışmalar görülüyor . Başta turizm kesimi denizlerde kurulan ve başta Levrek ve Çipura gibi balıkların ağ ve kafeslerde yetiştiriciliğinin yapıldığı balık çiftliklerinin denizleri kirlettiği konusunda ısrar ediyor. Bu kesim çiftliklerin kapatılmasını veya en azından belli yerlerde kurulması veya ıslah edilmesini istiyor. Balık çiftliklerinin kurulması konusunda esas yetkili kurum olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ise tarımsal üretimin artırılması amacıyla denizlerde yapılan ve büyük bir gelişme gösteren yetiştiriciliği ve üretimi teşvik edici kararlar alıyor. Bu konuda politika ve strateji oluşturmak için çaba harcıyor. Son olarak Çevre ve Orman bakanlığı ise 5491 sayılı çevre kanununda değişiklik yaparak denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile doğal ve Arkeolojik sit alanlarında kurulamaz hükmünü getirmiştir. Yasanın 2. maddesi ile Hassas alan , ötrofikasyon riski yüksek olan ve bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanları olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda hassas alan , kapalı koy ve körfez tanımları önem kazanmakta olup bu alanların nasıl ve ne zaman belirleneceği belli değildir , bu alanların belirlenmesinde kullanılacak yöntem veya yöntemler ile belirlenecek yöntemin balık çiftliklerinin bulunduğu bölgelere uygulanması halinde ortaya çıkacak durumun üreticilere nasıl yansıyacağı , üretimi ne kadar sekteye uğratacağı da bilinmemektedir. Arkeolojik ve sit alanlarındaki uygulamaların ne olacağı da belli değildir. 26 Nisan 2006 tarihinde TBMM de kabul edilen 5491 sayılı çevre kanununun geçici 2. maddesi BU KANUNUN YAYIM TARİHİNDEN İTİBAREN HASSAS ALAN İÇİNDE BALIK ÇİFTLİKLERİ 1 YIL İÇİNDE KALDIRILIR hükmü bulunmaktadır. Bu madde de üretimi doğrudan etkileyecek özelliktedir. Bu durum karşısında ; Muğla Kültür Balıkçıları ve Su Ürünleri Yetiştiricileri Derneği, İ.Ü. Su Ürünleri Fakültesinden 11.07. 2006 tarihli yazıyla balık çiftliklerinin kaldırılması halinde; Muğla ilinde Su Ürünleri Yetiştiriciliği açısından hassas alanlar ile yeni yetiştiricilik alanlarının belirlenerek kirlenme parametrelerinin izlenmesi konularında bir izleme projesinin yapılmasını istemiştir.Bu proje raporu çalışmanın ilk kısmını oluşturmaktadır. 2. DENİZ HUKUKU AÇISINDAN HASSAS ALAN NEDİR ? 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun “Çevrenin korunması” kenar başlıklı değişik 9’uncu maddesinin “h” fıkrası ikinci bendinde; “Denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında kurulamaz” hükmü yer almaktadır. Kanunun “tanımlar” kenar başlıklı ikinci maddesinde hassas alan, “Ötrofikasyon riski yüksek olan ve Bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanlarını ifade eder” düzenlemesi mevcuttur. Çevre Kanunu’nda ‘’kapalı koy ve körfez” tanımı yer almadığı gibi, deniz hukukuna ilişkin mevcut antlaşmalarda da bu nitelikli bir tanım bulunmamaktadır. Uluslar arası hukuk, devletin ülke unsuru içerisinde deniz ülkesini tanımlarken, iç sular statüsüne sokulabilecek körfez tanımına yer vermektedir. Ulusal yetkiye tabi olan deniz alanlarının ölçülmesinde düz veya normal esas hatlar kullanılmaktadır. Bu hatlar karasularının iç sınırını ve iç suların dış sınırını oluşturur. Uluslararası hukuk devletlerin iç sular üzerindeki yetkilerine herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Devletin karasuları üzerindeki yetkilerine iki istisnai sınırlama getirilmiştir. Bunlar; zararsız ve transit geçiş ile devletin yargı yetkisine getirilen sınırlamalardır. Tanımda yer alan “kıyı” ifadesinin ne anlama geldiği, karasularını kapsayıp kapsamadığı belli değildir. Kıyı suları kavramı uluslar arası arenada hep tartışma konusu olmuştur. Kanunda yer alan kıyı suları en geniş manada karasuları olarak anlaşılabilir. 3 Uluslar arası hukuk iç sular statüsüne girecek körfezleri belirli teknik kriterlerle tanımlamıştır. Özetle bu kriterler; körfezin ağız açıklığı 24 deniz mili veya daha küçük olacak ve içeride kalan deniz sathının alanı ağız açıklığını çap kabul eden bir yarım dairenin alanına eşit veya ondan büyük olacaktır. Evrensel nitelik kazanmış olan deniz hukukunun iç sular ve karasuları kavramlarının ihlali sonucunu doğurabilecek bir koy veya körfez tanımının bir kıyıdaş devlet tarafından yapılması ve bu çerçevede bir uygulamanın mevcut olması imkan dahilinde değildir. Denizlerin temel statüsünü belirleyen ve klasik deniz hukukunun devletin egemenliğine tabi deniz alanları ve açık denizler olarak belirlediği çerçevenin dışına çıkılmadan, Türkiye kıyı şeridinde mevcut olan ve coğrafi ve fiziki olarak koy veya körfez olarak tanımlanabilecek girintiler ile karasuyu statüsündeki belirli alanlara ilişkin idari düzenlemeler (kanun, tüzük, yönetmelik …) yapılabilir. Uluslar arası hukuk ihlal edilmeden yapılması gereken bu düzenlemeler belirsiz ve soyut kavramlara değil, somut ve icrai tanımlamalara yer vermelidir. Denizcilik ve özellikle balıkçılık literatüründe koy ve körfezlerle ilgili üretimin durudurulmasını içeren herhangi bir sınırlama ve yasaklama gerektiren örf ve teamül hukukuna göre açık hükümler bulunmamaktadır Çevre Kanununun yukarıda sunulan hükümleri somut ve icrai nitelikten yoksun olup yanlış uygulamalara ulusal ve uluslar arası yargısal ihtilaflara sebep olabilecek niteliktedir. Kanun ile getirilen hassas alan tanımı uluslar arası çevre ve balıkçılık sözleşmeleri ile de uyumlu değildir. 3. HASSAS ALANLARIN ULUSLAR ARASI BOYUTU VE KRİTERLERİ NELERDİR? Uluslar arası ve Ulusal literatürlerde hassas alanlar konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Uluslar arası sistemde hassas alan ( Sensitive area) konusundaki gelişmeler ve eğilimler yasadaki yaklaşımla taban tabana zıttır. Örneğin , PSSA olarak bilinen ve IMO tarafından uygulanan Özellikle Hassas Deniz Alanlarının ilanı bir çok temel kritere bağlıdır. Bunlar , Ekolojik , Ekonomik , Kültürel ve bilimsel kriterlerdir ve sadece dünyanın her hangi bir bölgesinde gemi kökenli kirlenmeyi önlemek ve bu tür özellikle hassas alanları bu yolla korumayı amaçlamaktadır. Florida Keys , Wedden Denizi , Torres Boğazı , Galapagos ve Batı Avrupa denizleri bunlara örnek olarak verilebilir. Bu örneklerin yıllara bağlı olarak arttığı da bilinmektedir ancak Akdenizde hiçbir ülkede bu tür hassas alan tanımı bulunmamaktadır. Bu koruma formatı IMO vasıtasıyla ve kriterlere bağlı olarak ilan edilir. İlan edildikten sonra gemi trafiğinde değişiklikler ile petrol kirlenmesi temel olmak üzere bölgenin korunması amaç edinilir. Söz konusu yasadan bu husus anlaşılmamaktadır. Diğer yandan , MARPOL 73-78 sözleşmesinde ise hassas alan bütün Akdeniz ,Karadeniz ve Marmara’dır ve bu alanlara gemi kökenli kirleticilerin boşaltılması yasaktır ancak bu da konumuzla ilgili değildir.Bükreş sözleşmesinde ise konu tamamen Karadeniz’le ilgilidir . Barselona Sözleşmesinde ise hassas alanlarla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Biyolojik çeşitlilik sözleşmesinde de denizlerde hassas alanlarla ilgili açık bir madde yoktur. Bütün bu sözleşmelere ülkemiz taraftır ve uymak zorundadır ancak hassas alanlarla ilgili amir açıklayıcı bir bilgi yoktur.O halde çıkarılan yönetmelik içi boş ve uluslararası çevre ve deniz koruma konsept , standart ve yaklaşımlarına göre yetersizdir. O halde eksikliklerin ulusal bir yaklaşımla giderilmesi gerekmektedir. Nitekim Çevre ve Orman Bakanlığı bu konuda bir tebliğ taslağı hazırlamıştır. Söz konusu tebliğde TRIX indeksi kullanılarak ötrofikasyon riski bulunduğu tesbit edilen kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilmektedir (madde 5./d) . Ayrıca , ilgili kanunun tanımlar kısmında yer alan “hassas alan” tanımı “ötrofikasyon riski yüksek olan ve bakanlıkça belirlenecek kıyı ve iç su alanlarını” olarak tarif etmektedir.Bu tanımdan hassas alanları Çevre ve Orman Bakanlığı’nın belirleyeceği anlaşılmaktadır. İlgili bakanlık Ağustos 2006 tarihinde davet ettiği uzmanlarla bu konuda bir toplantı yapmıştır. Hassas alan ötrofikasyon riski yüksek alan olarak değerlendirilmekte ve bu riskin hesaplanması veya değerlendirilmesinde uyulacak bilimsel kriter olarak TRIX trofik indeksini temel almaktadır. Bu indeksin olumlu veya eksik tarafları tartışmaya açılabilir ancak soyut bir kavram olmaması nedeniyle 4 olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu konuda yeni bir yaklaşımın başlangıcını oluşturması nedeniyle üzerinde çalışılmaya ihtiyaç göstermektedir. Çünkü ; TRIX İndeksinin hesaplanmasında her bir denizimiz için özel değerlerin elde edilmesi veya bilinmesi gerekmektedir. Zira , kirli veya kirlenmeye başlamış bölgelerdeki değişim aralıklarının bilinmesi zorunludur.Çünkü Karadeniz ile Akdeniz arasında bir çok ekolojik fark bulunmaktadır. TRIX değerleri bazı Avrupa kıyı sularında belirlenmiş, ancak, TRIX sadece belli bir birim alanda anlamlıdır. Elde edilen değerin yıllara göre aralığı değiştiği için karşılaştırma ve ötröfikasyonun genel eğilimini ayırt etmenin güç olacağı açıktır. Özetle bu indeks temel alınacak ise her bir deniz hatta körfez için hesaplama gerekir.Yine , kara kökenli N ve P kaynağın bu indeksi yükseltmesi mümkündür. Öncelikle balık çiftliklerinin yeraldığı /alacağı bölgelerde noktasal kirlilik kaynakları net olarak ortaya çıkarılmalı karasal kaynaklı kirlilik yükü bilinmelidir.Karasal kökenli yük balık çiftliklerinin bulunduğu alana kontrolsüz olarak verildiğinde ortamdaki nütrient artışı nedeniyle indeks aralıkları değişebilir.Triх indeksi kullanarak balık çiftliklerinin olduğu alanlarda trofik düzeyin doğru olarak ayırımını yapabilmek için fiziko kimyasal parametrelerde düzenli ölçülmelidir. Analizlerle tespit edilen değişimlerin indeksteki yansıması trofik skala ayrımında kullanabilirliğini doğrulayacak veya destekleyici olarak beraberinde kullanılacak indeks arayışını gerektirecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu konudaki tebliğ taslağı aşağıdaki gibidir. HASSAS ALAN NİTELİĞİNDEKİ KAPALI KOY BELİRLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ TASLAĞI VE KÖRFEZ ALANLARININ Madde 1 – Bu Tebliğin amacı, 09.08.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun madde 9 (h) ve geçici madde 2 hükümlerince denizlerde yapılacak balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenmesine yönelik ilke ve esasların oluşturulmasıdır. Madde 2 (a) Organik atığın mikrobial bozunması; amonyak, nitrat, nitrit, fosfat ve diğer inorganik maddelerin açığa çıkmasının başlıca nedenleridir. Atıkların denizel ortama girişi sadece su kalite parametrelerini değiştirmekle kalmayıp bentik canlıları etkilemekte ve habitat değişimine neden olmakta ve ötrofikasyon riskini artırarak alanın hassas alan olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır. Öte yandan, açık denizle kütlesel su alışverişinin boğaz veya daha geniş bir açıklık aracılığıyla engellenmiş olarak sağlanabildiği ve kıyı çizgisinin girintili (içbükey) olduğu alanlar koy ve körfez alanlarıdır. Kapalı koy ve körfez alanları özellikleri nedeniyle her zaman ötrofikasyon riski altında olan yerlerdir. Bu nedenle, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezlerin kirlenmeye karşı korunması ve bu kapsamda balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanları ile ilgili ilke ve esasları belirlemek bu Tebliğin temel ilkesini oluşturmaktadır. (b) Çevre kirliliğinin artmaması ve ötrofikasyon riskinin önlenmesi için balık çiftliklerinin kurulacağı alanların özümseme kapasitesi belirlenmeli ve buna göre üretim kapasitesi ve yer seçimi yapılmalıdır. Madde 3 (a) Aşağıdaki tabloda belirtilen parametrelere karşılık gelen kriterler kapsamında kalan kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir. Bu alanlar içinde kalan yerlerde balık çiftlikleri kurulamaz. (b) Hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanları, ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşme ve protokollerin eklerinde yer alan tür ve habitatların olduğu alanlar ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen/belirlenecek olan doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık çiftlikleri kurulamaz. Tablo. Balık Çiftliği Kurulamayacak Hassas Alan Niteliğindeki Alanlara Ait Kriterler 5 Parametre Derinlik Kıyıdan Uzaklık Akıntı Hızı Hakim Rüzgar Yönü Hakim Akıntı Yönü Kriter ≤ 30 m. ≤ 0.5 deniz mili ≤ 0.1 m/sn. Açıktan kıyıya doğru Açıktan kıyıya doğru Madde 4 – (a) Mevcut balık çiftlikleri, madde 3’de belirlenen kriterlere göre durumunu bu Tebliğin Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 3 (üç) ay içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığına rapor etmekle yükümlüdür. Söz konusu durum tespiti üniversitelere ve/veya Çevre ve Orman Bakanlığınca uygun görülen bir kurum/kuruluşa yaptırılır. Belirlenen süre içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığına raporlama yapılmadığı takdirde Bakanlık, balık çiftliğinin durumunu tespit eder ve/veya ettirir ve masraflar faaliyet sahibi tarafından karşılanır. Madde 4 te belirtilen kriterlerin 3 ay gibi kısa bir sürede belirlenmesi mümkün değildir. Özellikle akıntı ile ilgili sağlıklı bilgilerin elde edilmesi için en az 1 (bir) yıllık izleme gerekir. Zira akıntı dipte ve yüzeyde farklı olmak üzere, mevsimsel olarak değişiklik göstermektedir. Hakim akıntıyı tespit etmek oldukça zor ve tartışmaya açıktır. (b) 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu Tebliğin 3. maddesinde belirlenen kriterlere uygun olmadığı tespit edilen balık çiftlikleri Kanunun verdiği süre içerisinde kapatılır. Yasalara uymadığı için 1 yıl içinde kapatılacak bir balık çiftliği için yasanın verdiği süre 13 Mayıs 2007 de doluyor. Hassas alan niteliğindeki koy ve körfezlerin henüz belirlenmiş olması, 13 Mayıs 2007 de bu işletmelerin nasıl ve hangi yetki ile kapatılacağı sorusunu akla getirmektedir. Kapatılmaları halinde bu işletmelerin yasal haklarının ne olacağı bilinmemektedir. Kapatılmaları halinde kapatılma sebebini oluşturan Çevre ve Orman Bakanlığı, bu işletmelerin zararını nasıl telafi edecek? Hangi hukuki süreçler başlatılacak ? Muhtemelen Bakanlığa karşı tazminat davalarının açılması gündeme gelecek. Bu konuda ayrıntılı bir çalışma yapılması gerekmektedir. Bu durumda hassas alan niteliğindeki koy ve körfezlerin belirlenmesi için TRIX indeksi kullanılacaksa mevcut bilimsel verilerimize göre bu alanlar 25 metre derinlik sınırı olarak değerlendirilmelidir. Bu derinlik deniz çayırlarının yoğun dağılımının bittiği alandır. Bu derinlikten sonra da deniz çayırları devam etmekle birlikte düzenli bir dağılım bulunmamaktadır. Bu nedenle de yeni üretim alanlarının belirlenmesinde de DeNİZ ÇAYIRLARI'nın dağılımı temel alınabilir.Bu derinlik sadece Levrek ve Çipura balıkları için geçerli olmalı , derinlik her tür için türün biyolojik özellklerine göre ayrı ayrı tespit edilmelidir. Madde 5 (a) Madde 3’de tanımlanan hassas alanlar kapsamı dışında kalan kapalı koy ve körfez alanlarında faaliyette bulunan “mevcut balık çiftlikleri” üretim yaptıkları alanlar için bu Tebliğin yayımlandığı tarihten itibaren 1 (bir) yıl içerisinde bu maddenin (c) bendinde belirtildiği şekilde, TRIX İndeksine göre ötrofikasyon riski bulunup bulunmadığını tespit ederek/ettirerek Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor etmekle yükümlüdürler. TRIX İndeksine göre ötrofikasyon riski bulunmadığı tespit edilen alanlarda faaliyetlerini sürdürecek olanlar her yıl TRIX İndeksine göre izleme yaparlar. (b) Madde 3’de tanımlanan hassas alanlar kapsamı dışında kalan kapalı koy ve körfez alanlarında “yeni kurulacak balık çiftlikleri” üretim yapacakları alanlar için yer seçimi aşamasında bu maddenin (c) bendinde belirtildiği şekilde, TRIX İndeksine göre ötrofikasyon riski bulunup bulunmadığını tespit ederek/ettirerek Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor etmekle yükümlüdürler. Yeni kurulacak balık çiftlikleri faaliyete geçtikten sonra her yıl TRIX İndeksine göre izleme yaparlar. 6 (c) EK’de verilen TRIX indeksi hesaplanırken, ötrofikasyona neden olan birincil üretimin en yüksek olduğu Mayıs ve Ağustos aylarında olmak üzere yılda 2 (iki) kez balık çiftliğinin kapladığı alanın ortasından ve 4 (dört) kenarının 20’şer (yirmişer) metre açığından olmak üzere toplam 5 (beş) noktada örnekleme yapılır. Her örnekleme noktasından yüzeyden, ortadan ve dipten olmak üzere toplam 3 (üç) derinlikten, 3 (üç) numune alınarak örnekleme yapılır. Numuneler, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Numune Alma ve Analiz Metotları Tebliği”ne uygun olarak alınır. Bu numunelerin analizleri Çevre ve Orman Bakanlığınca yetki verilen özel veya kamu kurum ve kuruluş laboratuvarlarında yaptırılır. Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor edilen analiz sonuçları ilgili balık çiftliği işletmesi tarafından dosyalanarak muhafaza edilir ve denetimler esnasında istenildiğinde yetkililere gösterilir. (d) Bu madde hükümleri uyarınca TRIX indeksine göre ötrofikasyon riski bulunduğu tespit edilen kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir. Madde 6 – Balık çiftlikleri bu Tebliğde belirlenen ilke ve esaslar doğrultusunda Bakanlıkça denetlenir. 05.01.2002 tarih ve 24631 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre Denetimi Yönetmeliği madde 6 hükmü gereğince denetimle ilgili olarak balık çiftlikleri, ölçüm ve analiz masraflarını karşılamakla yükümlüdürler. Çevre ve Orman Bakanlığı, denetim ile ilgili bu sorumluluğunu yerine getirmek için gerekli ekipman ve donanımı temin eder. Madde 7 – Bu Tebliğ hükümlerini yerine getirmeyerek çevre kirliliğine neden olanlara Çevre Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre yaptırım uygulanır. Madde 8 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 9 – Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür. EK TRIX İNDEKSİ HESAPLAMASI TRIX İndeksi = (Log (klorofil-a x %O2 x TİN x TP) + 1.5) x 0.833 Klorofil-a : Sudaki klorofil-a konsantrasyonu (µg/L); %O2 : Doygun miktardan sapan mutlak oksijen yüzdesi = %ÇO – 100 TİN : Toplam çözünmüş inorganik azot, N-(NO3+NO2+NH4), (µg/L); TP : Toplam fosfor (µg/L). Formülde kullanılan klorofil-a ve oksijen yüzdesi (%O2) bileşenleri üretimle, yani fitoplankton biyokütlesiyle ve üretim dinamiğiyle, doğrudan ilişkili indikatörlerdir. Başka bir deyişle, TRIX İndeksi, besin tuzları girdisine ve ortamdaki biyo-kütle üretimine bağlı olarak kıyısal sistemde neler olduğunu ve olabilecekleri özetlemektedir. Formüldeki dört değişkene göre hesaplanan TRIX indeksi değerleri, 0-10 arasında değişen katsayılarla ifade edilir. 7 Buna göre hesaplanan TRIX indeksine göre belirlenen ötrofikasyon riski skalası aşağıdaki tabloda verilmektedir. Tablo. Ötrofikasyon Riski Skalası TRIX Indeksi <4 4-6 >6 Açıklama Ötrofikasyon Riski Yok Ötrofikasyon Riski Var Ötrofik Hassas alanların belirlenmesi ile ilgili tebliğ balık çiftlikleri yanında Endüstriyel, evsel, turizm ve deniz trafiği gibi etkenleri de içermelidir.Çünkü hassas alanların olası kirleticileri sadece balık çiftlikleri değildir. Diğer noktasal kirlilik kaynakları ve kirlenme yükleri de irdelenmeli ve kirliliğin engellenmesi için her kurumun sorumluluklarını yerine getirmesi için ÖZEL çaba sarf edilmelidir. Tebliğde; denizlerimizin kirliliğe karşı korunmasına yönelik olarak hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenerek, bu alanlarda yürütülecek faaliyetlerle ilgili usul ve esasları düzenlemek amaçlanmıştır. Ancak; ciddi uluslararası yayınlarda hassas alanlar sadece “ötrofikasyon riski yüksek olan ve Bakanlıkça belirlenecek olan kıyı ve iç su alanları” olarak tanımlanmamıştır. Bu haliyle hassas alanların belirlenmesinin tek bir sektör göz önüne alınarak yapıldığı izlenimi verilmektedir. Karasal kökenli kirleticilerin boşaltıldığı nadir ekosistemler örneğin koruma altında türlerin yaşadığı alanlar ile DENİZ ÇAYIRLARININ bulunduğu alanlar esasında koruma alanlarıdır .Bu alanlarda yat turizmine izin verilmemelidir.Esasen 1380 sayılı yasa ve ilgili sirkülerler gereği bu türler koruma altındadır. Yine ülkemizinde taraf olduğu Barselona sözleşmesinin ilgili eklerinde bu husus açıkça belirtilmiştir. Balık çiftliklerinin hangi derinlikte yapılacağı, kıyıdan ne kadar uzakta kurulacağı ile ilgili teknik kriterler, Çevre ve Orman Bakanlığınca değil, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu gereğince Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenmektedir. Ancak bu kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekir.Esasen bu kriterlerin iyi bir şekilde denetlenmediği ve bu günkü kargaşanın Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’nın yetkililerinin diğer ilgili kurumlarla işbirliği eksikliğinden kaynaklandığı da bir gerçektir. Akıntı ve rüzgârlar mevsimlere, aylara, haftalara göre ve gün içinde bile değişkenlik göstermektedir. Önemli olan yeterli derinlik ve su yenilenme oranıdır. Derinlik ve kıyıdan uzaklık yetiştiriciliği yapılan tür ve yetiştiricilik tekniğine göre değişmektedir. Mesela, Midye, Karides , Çipura ve Orkinosun yetiştiricilik teknikleri farklı olup; dolayısıyla su derinliği ve kıyıdan uzaklık ları da farklı olmak zorundadır. Yine çipura ve levrek işletmeleri açık denize taşınsa bile; kuluçkahanede üretilen yaklaşık 1 gr ağırlığındaki yavruların doğrudan açık deniz kafeslerine konması mümkün değildir. Dolayısıyla kıyıda yeterli miktarlarda ön besi yapacak işletmelere ve ALANLARA ihtiyaç vardır.Kıyı tesislerinde üretilen yavruların doğrudan açık denizdeki kafeslere atılması bir çok bakımdan olumsuzluk içerdiğinden bu durum ayrıca değerlendirilmelidir.Adaptasyon ve ön büyütme kara tesislerinin kurulumu desteklenmeli, lojistik iskeleler çoğaltılmalıdır. (c) EK’de verilen TRIX indeksi hesaplanırken, ötrofikasyona neden olan birincil üretimin en yüksek olduğu Mayıs ve Ağustos aylarında olmak üzere yılda 2 (iki) kez balık çiftliğinin kapladığı alanın ortasından ve 4 (dört) kenarının 20’şer (yirmişer) metre açığından olmak üzere toplam 5 (beş) noktada örnekleme yapılır. Her örnekleme noktasından yüzeyden, ortadan ve dipten olmak üzere toplam 3 (üç) derinlikten, 3 (üç) numune alınarak örnekleme yapılır. Numuneler, 31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Numune Alma ve Analiz Metotları Tebliği”ne uygun 8 olarak alınır. Bu numunelerin analizleri Çevre ve Orman Bakanlığınca yetki verilen özel veya kamu kurum ve kuruluş laboratuarlarında yaptırılır. Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor edilen analiz sonuçları ilgili balık çiftliği işletmesi tarafından dosyalanarak muhafaza edilir ve denetimler esnasında istenildiğinde yetkililere gösterilir. (d) Bu madde hükümleri uyarınca TRIX indeksine göre ötrofikasyon riski bulunduğu tespit edilen kapalı koy ve körfez alanları hassas alan olarak nitelendirilir. TRIX İndeksi, besin tuzları girdisine ve ortamdaki biyo-kütle üretimine bağlı olarak kıyısal sistemde neler olduğunu ve olabilecekleri özetlemektedir. 4. HASSAS ALAN TANIMI GENEL ANLAMDA NELERİ İÇERİR Ötrofikasyon tehdidi altında OLAN nadir ekosistemeler Kıyı yapısı itibarı ile akıntı hızı su sirkülasyonunu sağlamakta yetersiz olan deniz alanları, Biyolojik çeşitliliği yüksek , nadir türlerin yaşadığı ,Ulusal ve Uluslar arası yasalarla koruma altında olması kabul edilen türlerin yaşadığı alanlar. Habitat ve popülasyon yapıları dış etkilere duyarlı alanlar , Sulak alanlar Koruma altındaki türlerin yaşam döngülerinde vazgeçilmez önemi olan Endemik türlerin yaşam alanları Özel çevre koruma bölgeleri ve deniz parkları , diadrom türlerin yaşadığı nehir ve lagün alanları Ekstrem ekosistemler ( Rif ,Mağara v.s) 1. Dereceden doğal sit niteliğinde, arkeolojik ve kültür varlıklarını barındıran alanlar , Derinlik, 25 metreden daha sığ ( Akdeniz ekositeminde bulunan türlerin en az % 50 si bu derinlikerden daha sığ alanlarda bulunur) İnsan müdahalesinin olası etkilerinden zarar görmeye açık nesli azalan türlerin yasadığı kıyısal alanlar Bu nedenle , hassas alanlar niteliğindeki mevcut kriterlerden derinlik , akıntı , rüzgar durumuna ilişkin şartların değişmesi gerekmektedir.Çünkü bu kriterlerin bilimsel kıymeti yoktur ve belli bir araştırma veya tecrübeyle ispat edilmiş doğruları içermemektedir. Diğer yandan , Hassas alanlarla ilgili tanım 2004 yılında çıkarılan bir yasada bulunmaktadır.Bu tanımda her hangi bir ölçülebilir indeks bulunmamaktadır. BAŞBAKANLIK MEVZUATI GELİŞTİRME VE YAYIN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNCE YAYIMLANIR Kuruluş : 7 Ekim 1920 18 Şubat 2004 Çarşamba Sayı: 25377 Ötrifikasyon: Suyun içindeki azot bileşiklerinin, suyun kalitesine ve su içindeki mevcut organizmaların dengesine zarar verecek düzeyde yosun büyümesinin hızlanmasına veya daha yüksek bitki formlarının oluşmasına neden olacak şekilde artmasıdır. Hassas bölge : Ötrofik olduğu belirlenen veya gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte ötrofik hale gelebilecek doğal tatlı su göllerini, diğer tatlı su kaynakları, haliçler ve kıyı sulara etki eden bölgeleri içermektedir. 9 Doğal tatlı su gölleri, diğer tatlı su kaynakları, haliçler, kıyı suları ve deniz sularının ötrofik olup olmadığının yada bu yönetmeliğin 8 inci maddesine göre önlem alınmaz ise yakın gelecekte ötrofik hale gelip gelmeyeceği tespit edilir. İki yıllık dönem içinde ve müteakip dönemlerde süzülerek ve taşınarak bu yönetmeliğin 5 inci maddesine göre belirlenen sularda kirlenmeye neden olan bütün alanlar hassas bölge olarak belirlenir. Hassas bölgeler en az dört yılda bir olmak üzere, önceki belirleme esnasında öngörülmeyen değişiklikler ve faktörler de dikkate alınarak yeniden gözden geçirilir. Eğer gerekirse revize edilir yada ilave önlemler alınır. 5 . DOĞAL VE ARKEOLOJİK SİT ALANLARINA İLİŞKİN DÜZENLEME Söz konusu düzenleme de doğal ve Arkeolojik amaçlı sit alanları da hassas alan veya yetiştiricilik yapılmayacak alanlar olarak belirtilmektedir.Tablo 2 de Muğla il sınırları içindeki doğal ve Arkeolojik sit alanları gösterilmektedir. Toplam doğal ve Arkeolojik sit alanı sayısı 548 dir.Bu alanların bulunduğu alanlardaki mevcut çiftliklerin ne yapılacağı belli değildir. Bu durumda büyük bir kısmı Arkeolojik ve doğal sit alanı olan ve balık yetiştiriciliği için uygun koy ve körfezlere sahip olan MUĞLA ilinde üretimin azalacağı ve bunun sektöre sosyal ve ekonomik bakımdan olumsuz olarak yansıyacağı açıktır. Bu nedenle , bu konuda sadece uzmanlardan oluşan bir komisyonun kurularak sit alanlarında yetiştiriciliğe uygun alanlar , mevcut çiftliklerin durumu ile taşınması gereken çiflikler için devletin alması gereken destek ve teşvik önlemlerinin belirlenmesi önerilmektedir. İL İLÇE SİT ALANI SINIFI İLGİLİ KORUMA KURULU Muğla Datça Eski Knidos Antik Kenti (1.derece arkeolojik sit alanı) Antik Kent GEEAYK, İzmir 2 N.KK Muğla Fethiye Gemile (Aya Nikola) Adası (1.derece arkeolojik sit alanı) Arkeolojik Sit GEEAYK, TKTVYK Muğla Fethiye Tlos Örenyeri (1.derece arkeolojik sit alanı) Örenyeri GEEAYK, İzmir II KTVKK Muğla Köyceğiz Kaunos Örenyeri I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı Örenyeri GEEAYK, TKTVYK, İzmir 2.KK Muğla Milas Barglia Antik Kenti (1. ve 3. derece arkeolojik sit alanı) Antik Kent İzmir 2.N.KK, GEEAYK Muğla Fethiye Ölü Deniz (1.derece doğal sit alanı) Doğal Sit GEEAYK, TKTVYK Muğla Fethiye Saklıkent (1.derece doğal sit alanı) Doğal Sit İzmir II KTVKK Muğla Milas Bafa Gölü(1.derece doğal sit alanı) Göl ve çevresi İzmir II KK 10 Sit Alanları Arkeolojik Sit Alanı 377 Kentsel Sit Alanı 8 Doğal Sit Alanı 133 Tarihi Sit Alanı - Diğer Sit Alanları Arkeolojik ve Doğal Sit 13 Arkeolojik ve Tarihi 1 Arkeolojik ve Kentsel Sit 8 Tarihi ve Kentsel Sit 2 Doğal ve Kentsel Sit 3 Tarihi ve Doğal Sit 1 Arkeolojik+Doğal ve Kentsel 1 TOPLAM 548 Ayrıca, SIT alanlarına kurulu diğer turistlik tesisler ile ev ve işyerlerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi yapılmalıdır. “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belirlenen/belirlenecek olan doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık çiftlikleri kurulamaz” hükmü de yine Kanundan gelen bir yanlışlık olup; halen uygulamada, 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanlarında, belli şartlarda yapılaşmaya izin verilirken hiçbir fiziki müdahale gerektirmeyen balık çiftliklerinin kurulmasına müsaade edilmemesi düşündürücüdür. Henüz ilan edilmemiş sit alanlarında bile yaptırım uygulanması ise kamu ciddiyeti ile bağdaşmamaktadır. Daha da önemlisi; doğal ve arkeolojik sit alanları ile ilgili her türlü yetki Kültür ve Turizm Bakanlığındadır.Bu nedenle ilgili bakanlıkla ayrı bir müzakere yürütülmesi zorunludur. 6. 5491 SAYILI ÇEVRE KANUNUNUN SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ VE SEKTÖRE OLASI OLUMSUZ ETKİLERİ. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 13.05 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5491 sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9/h maddesi; "Denizlerde yapılacak balık çiftlikleri, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında kurulamaz' hükmünü içermektedir. Ayrıca söz konusu Kanunun Geçici 2'inci maddesinde'' Kanunun 9 uncu maddesinin (h) bendine aykırı tesisler, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içersinde kapatılır" hükmünü taşımaktadır. Kanun maddeleri bu şekli ile uygulandığı takdirde ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliği sektörü ağır bir darbe alacak, uluslar arası alandaki rekabetini kaybedecektir. Bir çok küçük ve orta boy çiftlik ise kapatılacaktır. Çevrenin korunması, kaynakların ve ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilir olması su ürünleri yetiştiricilik sektörünün de üzerinde hassasiyetle durduğu ve özen gösterdiği bir konudur. Çünkü 11 ancak temiz bir denizde kaliteli bir balık yetişir.Yani sektör her şeyden önce temiz bir denize ihtiyaç duymaktadır. Yetiştirdiği ürün canlı bir balıktır ve suyun kirlenmesi halinde ilk etkilenecek canlı da balık olacaktır. Bu nedenle, Çevrenin ve denizlerimizin korunması amacıyla yürürlüğe giren 5491 sayılı kanunun 9 uncu maddesinin h bendinin ilgili kurum ve kuruluşlarca yeterince incelenmeden ve muhtemel olumsuz sonuçları hesaplanmadan gündeme geldiği ve teknik olarak uygulamasının da bir çok zorluk içerdiği düşünülmektedir. Çünkü; Hassas alan niteliğindeki koy ve körfezler ile sit ve doğal arkeolojik alanlar kavramlarının açılımları çok geniştir.Hassas alanların sınır değerlerinin ne olacağı belli değildir. Kaldı ki deniz ekosistemi, sürekli değişim içinde olan bir biyolojik süreçler bütünüdür. Bu nedenle bir alanın hassas alan ilan edilmesi o alanın sürekli hassasiyet taşıdığını ifade etmez. Devamlı yapılacak izleme çalışmaları ile bu husus doğrulanır. Sektörde meydana getirilen kaos nedeniyle piyasaya yeterince balık arzı yapılamayacağından - iç talep yeterince karşılanmayacak bu ise balık fiyatlarının artışını ve turizmin ihtiyacı olan balıkın sağlanmasını zorlaştıracaktır . Ülkemizde yaz döneminde avlanma yasağı olduğu için balık talebi yetiştiricilik ürünlerinden karşılanmaktadır. Sektörde istihdam edilen binlerce kişinin bir kısmının işsiz kalması da söz konusudur. Balık üretim tesislerinin bir kısmı yabancı sermaye yatırımları ile kurulmuştur. Bu yabancı yatırımcı ülkemizden çekilecek muhtemelen komşu ülkelerimizi tercih edecektir.Yatırımların komşu ülkeye kayması Uluslar arası rekabeti kaybetmemize neden olabilir. Ülkemiz girişimcisi kendi öz kaynaklarını kullanarak veya çeşitli bankalardan sağladığı kredilerle yapmış olduğu yatırımlarının karşılığını alamaz ve ilgili borçlarını ödeyemez duruma düşecektir. Sürekli değişen kararlar ve uygulamalar karşısında bu alana yatırım yapmak isteyen girişimci için caydırıcı bir unsur olacaktır. Yasanın uygulanmasına geçilmemesine rağmen, sorunlar gündeme gelmiş, özellikle kiralama süreleri bitmiş olan işletmelerin kira sürelerinin uzatımında sorunlar yaşanmaktadır. İl Özel idareleri, 5491 sayılı yasayı gerekçe göstererek işletmelerin kiralama sürelerini uzatmamakta , yeni kurulacak tesislerin kiralamalarını yapmamaktadır, işletmeler ise ne yapacağını bilmeme durumunda kalmaktadır, Yasal statülerini kaybetmiş konumuna gelen bu işletmeler;kaçak işletme olarak nitelenecekleri için Devletimizin öngördüğü ürün destekleme primlerinden yararlanamayacaklardır. Bu işletmelere Menşei Belgesi verilmediği için balıklarını da satamaz duruma gelmişlerdir, Kamu oyunun gündeminde kaçak faaliyette bulunan isletme olarak değerlendirileceklerdir. Bu işletmelerin bulunduğu alanların yeni çevre yasası kapsamında olup olmadığı henüz belli değildir. Çünkü hassas alanların belirlenmesi ve ilanı henüz yapılmamıştır. Gerek kiralama süreleri tamamlanmış ve gerekse her türlü izinleri almalarına rağmen kiralamaları yapılmamış işletmeler için yeni üretim alanları da gösterilmemektedir. Zira yeni su ürünleri potansiyel alanlarının da ilanı yapılmamıştır. Balık üretim tesisleri ,Sahil Güvenlik Teşkilatı, Denizcilik Müsteşarlığı. Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı birimlerince ve Valilikler tarafından gerek kuruluş ve gerekse işleyiş ve çevresel etkiler açısından denetim altında bulunmaktadır. Ayrıca bazı işletmelerde 14001 Çevre Yönetim ve Kalite Sistemleri uygulanarak, işletmelerimizin çevreye olan etkileri sürekli izlenmekte ve kontrol altında tutulmaktadır. Sonuç olarak balık yetiştirme işletmeleri sabit yatırımlar; ve canlı balık varlıkları de birer ticari sektördür. Bir kısmı yabancı sermaye ortaklıdır. Bu işletmelerin kapatılması halinde yaşanacak hukuki, sosyal ve ekonomik sorunlar dikkate alınmamaktadır. Tesislerin kapatılması veya bir başka alana taşınması durumunda bu işletmelerin mağduriyetlerini giderici önlemler değerlendirilmemektedir. 12 Turizm ve deniz balıkları yetiştiriciliği aslında birbirini tamamlayan etkinliklerdir. Çünkü turizm endüstrisi de yazın ucuz balık talep eder. Taze ve kaliteli balıkların bu sektöre sunulması bir artı değerdir. Ülkemizdeki kıyı kullanımının yanlışlığı, sektörel anlamda işbirliği konusundaki yetersizlikler, ilgili bakanlıkların planlama ve strateji hataları sektörler arasında sorunlara neden olmuş kurumlar birlerini suçlamalara kadar giden olumsuzluklara neden olmuşlardır. Bütün bu sorunları önlemek ve olası mağduriyetleri en aza indirmek için aşağıdaki önerilerin değerlendirilmesinin gerektiğine inanmaktayız. Hassas alanların belirlenmesine ilişkin bilimsel kriterlerin bilimsel araştırmalarla ve bir kez yapılacak çalışmalarla değil, uzun süreli izleme çalışmaları ile saptanması. Arkeolojik ve sit alanlarındaki uygulamaların açığa kavuşturulması. Çevre Düzeni Planları ve ilan edilmiş Çevre Düzeni Planları ile bu Kanunun bağlantısının netleştirilmesi. Kanunla öngörülen hassas alanların bu tür planlarla işlenmesi zorunluluğunun ve bunlara ait uygulamaların değerlendirilmesi. Aykırı işletmeler için tanınan bir yıllık sürenin, üretim periyodu dikkate alınarak en az 2 yıl olarak uygulanması ve hassas alanlardan taşınacak işletmeler için mutlak yeni deniz alanlarının gösterilmesi ve tahsisi. Aynı şekilde bu alanlardan taşınacak işletmelerin ekonomik mağduriyetlerini giderici tedbirlerin alınması. Risk taşıyan yeni alanlara ve açık sulara çıkacak işletmelere teşvik tedbirlerinin uygulanması gerekmektedir. Halen Muğla il sınırları içinde toplam işletme bulunmaktadır . Bu işletmelerin bir kısmının kapanması halinde bölgeden üretilen balığın % 25 oranında azalması beklenmektedir. 6. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE KİRLENME Balık çiftliklerinin denize verdiği olumsuz etki veya kirlenme konusunda sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bunların başlıcaları Macalister Eliot ve ortaklarına (1993) TÜGEM tarafından yaptırılan çalışmadır. Bu çalışmada Türkiye'de yetiştiriciliğin çevresel etkisi ve turizm , Rekreasyon ve özel koruma alanlarıyla ilişkisi konusu ayrıntılı olarak incelenmiştir. Yine, Muğla ili Güllük körfezinde kafes balıkçılığı yapılan alanlar ve bu alanların yetiştiricilik için uygunluğunun tespit çalışmaları ile Okuş ve ark.( 2005) tarafından yapılan Datça ve Gökova ÖÇK bölgesinin kıyı ve deniz alanlarının biyolojik çeşitliliğinin tespiti kapsamında yapılan çalışmalardır. Son olarak, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü tarafından hazırlanan TÜBİTAK destekli ve (Mutlu ve ark. 2005) rapor ayrıntılı çalışmalar olarak sayılabilir. Akdeniz bölgesinde ülkemize en yakın olan ve yılda yaklaşık 200.000 ton levrek ve çipura üretimi bulunan Yunanistan’da da bu konuyla ilgili çok yönlü çalışmalar bulunmaktadır . 6.1. Su Ürünleri yetiştiriciliği ( Akuakültür) gelişimine bağlı ekosistem değişimleri Akuakültür son yıllarda Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de istihdam ve iş gücü bakımından balıkçılık endüstrisinin gelişen en önemli koludur. Bu sektör çoğunlukla kıyısal ve kırsal alanlarda ortalama 60.000 kişiye iş sağlayan bir sektördür. Üretim Akdeniz’de 1970 yılında 19.997 tondan 2002 yılında 339.185 tona yükselmiştir. Ülkemizde ise 25.000 kişiye iş sağladığı ve 50.000 ton üretim yapıldığı belirtilmektedir. Ancak bu sektörün son zamanlardaki gelişimi olumsuz haberlerle anılmaktadır. Akuakültür’ün daha ziyade biyolojik çeşitliliği yüksek ve insan etkisinin artmakta olduğu kıyısal alanlarda yer buluşu ve turizm endüstrisiyle zaman zaman çatışma yaşaması olumsuzluklara neden olmaktadır.Özellikle bütüncül bir ekosistem yaklaşımının ülkemizde bulunmayışı, temel strateji eksiklikleri nedeniyle 13 çalışmaların çoğu mikro düzeyde kalmıştır. Balık yetiştiriciliğinin deniz ekosistemine etkisinin bilinmesi için örnekleme sayısı ve sıklığının fazla olması, bölgesel etkilerin hesaba katılması gibi uzun erimli araştırma ve izleme çalışmaları yapmak gerekmektedir. 6.2.Örneklemeler ve Analizler Resim 1. Araştırma Gemisi. Araştırma seferinin gerçekleştirildiği R/V YUNUS gemisi. Gemi 24 metre boyunda 6,80 m. Genişliğinde Ecosounder radar, navtex, GPS gibi navigasyon cihazlarının yanı sıra, CTD, trol, beam troll, dreç, grap ve SCUBA ekipmanları gibi bilimsel örnekleme cihazlarına da sahiptir. Gemi, 8’i bilimsel personel olmak üzere toplam 16 personel ile seyrini gerçekleştirmiştir. Araştırma seferine TÜGEM'den de bir uzman iştirak etmiş ,Çevre ve Orman Bakanlığından ise davet edilmesine karşın uygun personel bulunamaması nedeniyle katılım olmamıştır. Resim 2. Bakteriyolojik analizler her örnek alımı sonrasında Yunus Gemisi laboratuarında gerçekleştirilmiştir. 14 Resim 3. Besin gerçekleştirilmiştir. tuzları analizleri Fakültemiz Deniz Biyolojisi laboratuarında Resim 4. Fitoplankton örnekleme kepçesi ile vertikal ve horizontal olarak bitkisel planktonun örneklemesi gerçekleştirilmiştir. Resim 5. Besin tuzları ve bakteri örneklemelerinde Nansen su alma kabı kullanılarak belirlenen derinliklerden su örneği alınmıştır. 15 Resim 6. Zooplankton örnekleme kepçesi ile vertikal ve horizontal olarak zooplankton örnekleri alınmıştır. Resim 7. Grap kullanarak yumuşak substratum örnekleri alınmıştır. Bu örnekler sedimentte biriken ağır metal ve organizma analizi için kullanılmıştır Resim 8. Dreç kullanarak bentik omurgasız örnekleri toplanmıştır. 16 Resim 9. Trol kullanarak bentik organizma örnekleri toplanmıştır. Resim 10. SCUBA kullanarak fotoğrafik örnekleme ile bentik ekosistem görüntülenmiştir. Resim 11. Sea Bird 19+ model CTD ile oseanografik ölçümler gerçekleştirilmiştir. 17 7.BAKTERİYOLOJİK KİRLİLİK VE BALIK ÇİFTLİKLERİ 7.1.GİRİŞ Bakterilerin çevresel şartlara çok çabuk adapte olabilmeleri, farklı trofik düzeylere sahip deniz alanlarında gösterdikleri davranışlarla ekosistem işleyişinde önemli olmalarına yol açar. Bakterilerin besin zinciri üzerindeki önemli ekolojik işlevleri, bu konudaki önemlerini, ortama insan faktörüne bağlı olarak girecek patojen türlerle insan sağlığı açısından ilgilenilen bir noktaya taşır. Bakterilerin evsel veya endüstriyel kaynaklı olarak deniz ortamına girmesi ile doğal normların değişmesi ortamdaki dengeleri bozmakla kalmayıp, sağlık riskleri, ekonomik ve ekolojik kayıpları da hazırlamaktadır. Bakteriler çevresel değişikliklere çok çabuk cevap verme özellikleri ile ortam karakterini etkilediklerinden tanımlanmaları önemlidir. Deniz ortamında çözünmeden kalan pek çok bileşik bakteriler aracılığı ile diğer organizmaların değerlendirebileceği formlara dönüşür. Bu durum besin zincirine katkı sağlarken insan kaynaklı kirlilik girdilerinin yol açtığı bakteriyel kirlilik ekosistem ve halk sağlığı açısından istenmeyen bir durumdur. Bunun yol açacağı olumsuzluklar evsel ve endüstriyel atıkların denizlere boşaltılması yoluyla karasal kökenli olabileceği gibi, denizel alanın kullanımına yönelik işlemler ve deniz taşımacılığına bağlı işlemler sonucunda da oluşabilir. Bu şekilde bazı karasal kökenli bakteriler ve patojen etkenler akuatik ortama sızar ve bakteriyolojik kirlilik başlar. Bakteriyolojik deniz kirliliğinin önlenmesi ve kontrol edilmesi ile ilgili olarak, ülkelerin kendi doğal kaynaklarına yönelik yasal düzenlemeleri olduğu gibi, uluslararası düzeyde de yöntem birliği ve uygulanan kriterler üzerinde düzenlemeler geliştirilmiştir (Cabelli, 1983, Dufour, 1984, EPA,1986). Bakteriyolojik kirlilik göstergesi olarak kullanılan Koliform bakteriler patojen (hastalık yapıcı) değildir ancak deniz ortamında bulunuyor olmaları dış kaynaklı bir bulaşmayı ve patojen bakterilerin bulunma ihtimalini gösterir. Fekal Koliformlar Koliform bakterilerin alt grubudur. En iyi bilinen örneği Esherichia coli’ dir ve kanalizasyon kaynaklı bir kirliliğin göstergesidir (Determan 1991). Fekal Streptokoklar ise fekal Koliformlardan sonra ikinci fekal kirlilik göstergesi olarak değerlendirilir (APHA, 1998). E. coli’ nin bulunmadığı örnekte Streptokok tayini Koliform organizmanın varlığını gösterir. Ayrıca Streptokok düzeyi fekal Koliform düzeyi ile karşılaştırılarak kirlilik kökeninin hayvansal veya insan kaynaklı olduğunun araştırılmasında da kullanılmaktadır (Edwards ve ark., 1997, Coyne ve Howel 1994). Optimum üreme sıcaklığı 25°C ve daha az olan bakteriler, toprak kökenli veya genellikle su da doğal olarak bulunan mikroorganizmalardır. Optimum üreme sıcaklığı 37°C olan bakterilerin varlığı ise dış kaynaklı bir kontaminasyonu göstermektedir. Denizlerde çeşitli çevre koşullarında çoğalan bakteriler, yaşam isteklerine göre farklı dağılım gösterirler. Yüzeye yakın kısımda olan karışımda sıcaklık sabittir. Bakterilerin dağılımında sıcaklık ve ışığa bağlı olarak farklılıklar görülür. Fotik zonda fotosentetik bakteriler dominant iken, afotik zonda kemosentetik bakteriler boldur. Sedimentlerde ve hipolimnionun anoksik kısımlarında mineralizasyonda yer alan anaerobik bakteriler bulunur. Sığ ve kıyıya yakın alanlar, açık deniz alanlarına göre, değişik ekolojik koşullara bağlı olarak, bakteri yaşamına daha uygundur (Pomeroy ve ark.1984). Bakteriler kıyısal alanlarda, organik madde girdisinin açık denizlerden daha yüksek olması veya partiküle bağlı olarak gelişebilecekleri, biyofilm oluşturabilecekleri ortamları bulabilmeleri nedeni ile daha fazla çoğalabilmektedirler. Yüzey sularında bakteriyel metabolik aktivite düzeyinin sediment üstünden ve 10-20 m arasında alınan deniz suyu örneklerine göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir (Azam ve Cho., 1987, Heissenberger ve ark., 1996, Altuğ ve Bayrak., 2003). Ülkemizde özellikle son yıllarda balık çiftliklerinin çevreye olası olumsuz etkileri sıklıkla tartışma konusu olmaktadır. Bölgede bakteriyolojik kirlilikle ilgili mevcut veriler (Buhan ve Yılmaz 1998, Okuş ve ark. 2005) sorunun tanımlanması için yeterli değildir. Bölgede fekal kirliliğin su ürünleri yetişme ortamına etkilerinin veya su ürünleri yetiştirme ortamının bakteriyolojik olarak çevre üzerindeki olumsuz etkilerini izleyen çalışmaların son derece sınırlı olması bu çalışmanın çıkış noktasıdır. Bölgede güncel bakteriyolojik verilere ulaşarak karşı karşıya olduğumuz şartların tanımlanması ve sorunun çözümünü oluşturacak verilere ulaşmanın amaçlandığı bu çalışmada 11-17 Ağustos 2006 tarihleri arasında Çeşme–Datça arasında belirlenen 25 istasyondan ve 17 Ağustos- 7 Eylül 2006 tarihleri arasında Datça - İskenderun arasında belirlenen 68 istasyondan alınan yüzey suyu 18 örneklerinde bakteriyolojik kirlilik indikatörü fekal Koliform, toplam Koliform ve fekal Streptokok düzeyleri araştırılmıştır. Sonuçlar kirlilik kaynakları ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. 7.2.MATERYAL VE METOT Örnekleme süresi boyunca aseptik şartlarda steril şişelere alınan deniz suyu örnekleri RV/Yunus Gemisi laboratuarında aynı gün analize alınmıştır. 0.45 µm gözenek çaplı steril filtrelerden (Sartorius) vakum altında süzülerek, m- Endo, m- FC ve Azide besiyerlerine alınarak 37±0.1oC inkübe edilmişlerdir. İnkübasyon sonrası koloniler sayılarak (kob/100 ml: 100 ml’ de koloni oluşturan birim) sayısal tanımlamaları yapılmıştır (Apha 1998). 7.3.BULGULAR 11 Ağustos – 7 Eylül 2006 tarihleri arasında haritada (Şekil 1) belirtilen istasyonlardan alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri Tablo 1 de özetlenmiştir. Tablo 1. Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri dışında kalan alardan alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006) İstasyon Toplam Koliform Fekal Koliform F. Streptokok 1a Çeşme Liman İçi 18x103 95x102 2420 1b Süngü Kaya Adası 95x102 86 <10 2 Kırk Dilim Limanı 18x103 102 71 2 4 Dar Boğaz 18x10 102 3 5 Büyük Menderes Ağzı 880 82 4 6 Akbük Limanı 24x103 18x103 95x102 3 2 13 Türkbükü 24x10 95x10 <10 14 Yalıkavak 95x102 95x10 <10 15 Gümüşlük 13x102 102 <10 2 16 Turgut Reis Akyarlar 95x10 95x10 78 17 Bodrum Liman İçi 18x103 95x102 50 2 18 Bodrum Kalekoyu 95x10 95x102 17 19 Gökova Körfezi K. Aşağı Mazı 11x102 102 <10 20 Ören (Kılıç) 18x102 112 22 21 Ören Liman İçi 18x102 102 <10 Tablo 1. in Devamı İstasyon Toplam Koliform Fekal Koliform F. Streptokok 23 Datça 95x102 50 <10 24 Datça Liman İçi 4x102 102 <10 25 Yeşilova Körfezi Taşlıca Ada 95x102 440 <10 27 Bozburun Yarımadası 220 60 <10 28 Bozburun Yarımadası G. Açığı 95 80 <10 29 Ölüdeniz Belcekız 95x102 95x10 <10 30 Likya World Önü 150 33 <10 31 Kaş Kalkan Limanı 18x103 80 <10 31 A Kalkan Limanı Turistik Liman 24x103 18x103 28 Önü 32 Kalkan Güneyi Meis Adası Açığı 95x102 <10 <10 33 Demre Açığı 18x103 23 <10 34 Demre 167 50 3 35 Finike Liman İçi 24x103 18x103 95x10 36 Alanya Liman İçi 95x102 95x10 22 19 36 A Alanya Sahil 37 Gazipaşa 38 Anamur Liman Ağzı 42 Büyük Eceli-Sulu Salma Burnu B. 44a Dana Adası Kıyı 46 Yemişkumu Karşısı 47 Karapınar Deresi 49 Tarsus 51 Akyatan Gölü 52 Bahçeköy 53 Akıncı Burnu Karşısı 54 Uluçınar 56 İskenderun 57 İskenderun Liman İçi 61 İskenderun Kamışlık Koyu 62 İskenderun Asi Nehri Ağzı 65 Karataş Burnu Açığı 66 Mersin Liman İçi 67 Mersin Liman Dışı 69 Taşucu Körfezi 72 Alanya Feneri Açığı 73 Antalya Körfezi 74 Antalya Körfezi 75 Antalya Körfezi 76 Antalya Körfezi 77 Antalya Körfezi 78 Antalya Körfezi 79 Kemer-Kocaburun 80 Kemer 81 Üçadalar 82 Bayındır Limanı 83 Minas(Rodos) 84 Hisarönü Körfezi 85 Datça Yarımadası Güneyi 86 Bodrum Boğazı 87 Gümüşlük-Çavuşadası Tablo 1. in Devamı İstasyon 88 Yalıkavak Limanı 89.Büyükada Doğusu 90 Dalyan Burnu 91 Kıyıkışlacık Karşısı 94 Güllük Körfezi 95 Sazlık Dalyan Güllük 96 Güllük Liman İçi 97 Güllük Dalyanı 100 Büyükada Doğusu 104 Kuşadası Limanı İztuzu Beach Dalyan Marmaris Göcek 95x102 95x102 95x10 95x10 95x10 95 95x10 95 18x102 95x10 18x102 95 18x102 18x103 200 95x10 95x102 95x102 >24x103 95x102 95x102 95x10 24x102 18x102 18x102 24x103 24x103 95x10 18x103 95x102 18x103 95 95 18x103 18x102 95x102 95 95 40 95 95 10 95 <10 160 95 20 32 50 95x102 95 95 95x10 180 24x103 20 95x10 <10 95 95x10 86 18x103 95x102 95 95x102 95 95x10 <10 <10 95x10 <10 95x10 6 85 92 <10 28 <10 40 82 95 90 95 22 18 63 3 3 55 <10 95x102 <10 <10 <10 46 <10 <10 80 95x10 20 <10 86 95x10 24 <10 88 <10 <10 Toplam Koliform 95 95x102 18x103 24x103 18x103 24x103+ 18x102 >24x103 300 300 24x103+ 24x103 24x103 24x103+ Fekal Koliform 50 95x10 95x10 95x10 95x102 24x102 95x102 24x102 150 150 24x103 18x103 18x102 24x103 F. Streptokok <10 <10 21 14 <10 18x103 35 18x103 14 14 95x10 95x10 30 95x102 20 Bakteri CFU/100 ml Tablo 2. Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri çevresinden alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006) Toplam Koliform Fekal Koliform F. Streptokok İstasyon 2 2 3 Gök Limanı Balık Çiftliği 18x10 95x10 57 8 Akbük Balık Çiftliği 95x102 95x10 24 9 Toprak Ada Balık Çiftliği 95x102 95x10 24 2 2 9a Balık Çiftliği 91x10 19x10 10 10 Balık Çiftliği 880 700 1 11 Salih Adası K. Balık Çiftliği 180 102 <10 2 12 Salih Adası G. Balık Çiftliği 18x10 180 35 22 Karacasöğüt Balık Çiftliği 18x102 102 <10 55 Büyükdere 95 <10 <10 68 Taşucu Körfezi-Güvercinada 95x10 95 <10 3 92 Ziraat Adası 18x10 95x10 66 93 Aydeniz Koyu 18x103 95x102 12 99 Salih Adası Güneyi 250 75 <10 101 Küçük Tavşan Adası 100 70 <10 20000 18000 16000 14000 12000 10000 8000 6000 4000 2000 0 T. Koliform F. Koliform F. Streptokok 3 8 9 9a 10 11 12 22 55 68 92 93 99 101 İstasyonlar Şekil 1. Balık çiftlikleri çevresinden alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006) Tablo 3. Balık Çiftlikleri Çevresinde ve Turistik Faaliyet Alanlarında Bakteri sayısının % Dağılımı Örnekleme Alanı Toplam İstasyon Sayısı Çiftliklerinin 14 T. % Koliform F.Koliform % Balık Çevresi Turistik Faaliyet 80 Gösterilen Alanlar 51 18 21 94 37 9 21 F. Streptokok % Turistik faaliyet gösterilen alanlarda fekal kirlilik % 46 oranı ile daha yüksek bulunmuştur. Tablo 4. Tüm Örneklerin fekal Koliform / fekal Streptokok (FC/FS) Oranları Örnekleme Alanı FK/FS Oranı Muhtemel Fekal Kaynak Balık Çiftliklerinin Çevresi 0.86 >0.7=İnsan Turistik Faaliyet Gösterilen 4.11 >0.7=İnsan Alanlar Çalışma alanının tamamında FC/FS oranı insan kaynaklı fekal kirlilik kaynağı olduğunu göstermiştir. Tablo 5. Ulusal Değerlere Uygun Olan ve Olmayan Alanların % Dağılımı Örnekleme Alanı Ulusal Zorunlu Değerlere Uyumlu Olmayan Alanlar (%) Balık Çiftlikleri ve Çevresi 57.1 Turistik Faaliyet Gösterilen 71.2 Alanlar Balık çiftlikleri ve çevresinde ulusal değerlere uygun olmayan alanların dağılımı % 57.1 bulunurken, turistik faaliyet gösterilen alanlar da bu oran % 71.2 olarak bulunmuştur. 22 Bakteri CFU/100 ml 30000 25000 20000 15000 10000 5000 T. Koliform F.Koliform *** * 96 94 90 88 86 84 82 80 78 76 100 İstasyon 74 72 67 65 61 56 53 51 47 44a 38 36a 35 33 31a 30 28 25 23 20 18 16 14 7 5 2 1a 0 F. Streptokok Şekil. 2 Çeşme-İskenderun arasından balık çiftlikleri dışında kalan alanlardan alınan yüzey suyu örneklerinde Toplam Koliform, Fekal Koliform ve Fekal Streptokok düzeyleri cfu/ 100 mL (11 Ağustos – 7 Eylül 2006) 22 2 7.4.SONUÇ Deniz Bakteriyolojisi çalışmalarında, bakterilerin varlığı, incelenen alan ve süre için gelişmelerini etkileyen çevresel faktörlere bağlı olarak değişir. Son derece dinamik olan bu yapı bakteri gelişmesine uygun şartlar devam ettiği sürece yerine yeni bakterilerin gelmesi ile devam eder. Bu çalışmada bakteriyolojik bulgular arasında istasyonlara göre dalgalanmalar tespit edilmiştir. Bu dalgalanmalar bölgeye giren atıkların karakteri ve deniz suyunun günlük hareketleri ile yakından ilişkilidir. Çeşme liman içinde kaydettiğimiz yüksek bakteriyolojik kirlilik (buna kanalizasyon kaynaklı bakteriler de dahildir) çalışma bölgesinin tamamında ve özellikle Gökova körfezi kuzeyine kadar dalgalanmalar göstererek sürmüştür. Gökova körfezinde daha önce yapılan çalışma bulguları (Okuş ve ark., 2005) körfezde iki noktasal bakteriyolojik kirlilik kaynağı olduğunu göstermektedir. Herhangi bir bölgede ölçülen fekal Koliform ve fekal Streptokok düzeyi oranları fekal kirliliğin kaynağına işaret edebilmektedir. Çalışma bölgesinde tespit edilen fekal kaynaklı kirlilik Fekal Koliform ve Streptokok oranlarına göre (FC/FS > 0.7) insan kaynaklı kirliliğe işaret etmektedir (Tablo 4). Bu durum incelenen bölgede bakteriyolojik kirliliğin insan kaynaklı olduğunu göstermektedir. Bulgularımız bölgede kanalizasyon kaynaklı atıklar olduğunu bunun incelen tüm denizel alanda gözlendiğini göstermiştir. Turistik amaçla kullanılan alanın % 71’i ulusal değerlere göre (Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği 1998/ 19919 sayılı resmi gazete) 100 ml de 1000 adetten fazla toplam Koliform içermektedir. Yani rekreasyonel kullanımda olan bölgenin % 71’i bakteriyolojik olarak insan sağlığı açısından uygun olmayan özellikleri taşımaktadır. Bölgede bulunan otellerin arıtma sisteminin olup olmadığı, varsa sağlıklı çalışıp çalışmadığı bakteriyolojik kirlilik ile yakından ilişkilidir. Çalışmanın yapıldığı aylarda turistik aktivitelere bağlı olarak bölge nüfusunun 4-5 kat artması bölgede bakteriyolojik kirlilik baskısını arttıran en önemli neden kabul edilebilir. Bu durum halk sağlığı ve ekosistem sağlığı açısından potansiyel bir tehlikedir. Bu durumu karşılaştırmalı olarak değerlendirmek gelecek yıl yapılacak örneklemeler ile mümkün olacaktır. Buhan ve Yılmaz (1998) Bodrum ve çevresinde fekal kirliliğin su ürünleri yetiştirme ortamına etkisini 1993-1998 yılları arasında bakteriyolojik analizlerle araştırmışlar, Bodrum yarımadası kıyılarında sadece liman bölgesinde fekal kirlilik (1000 adet/100 ml) tespit etmişlerdir. Bu durum bizim bulgularımızla karşılaştırıldığında bölgede bakteriyolojik kirlilik girdilerinin zaman içinde arttığı görülmektedir. Balık çiftlikleri çevresinde yapılan bakteriyolojik analizler bu alanın % 57 ‘sinin ulusal değerlere göre 100 ml de 1000 adetten fazla toplam Koliform içerdiğini göstermiştir. Balık çiftlikleri çevresinde tespit edilen fekal kirlilik oranı (FC/FS > 0.7) insan kaynaklı kirliliği göstermektedir. Şekil 3. Brown ve ark. 2000 Sonuç olarak bakteriyolojik kirlilik bulgularına göre bölgede insan kaynaklı ciddi bir fekal kirlilik baskısı vardır. Bu durum yer yer dalgalanmalarla devam etmekte ve tüm çalışma 23 2 bölgesinde süreklilik göstermektedir. Söz konusu çalışma alanında balık çiftliklerine bağlı bir bakteriyolojik kirlilikten söz etmek bu verilere göre uygun değildir. Çalışma bölgesinin tamamında insan kaynaklı genel bir bakteriyolojik kirlilik söz konusu olup, balık çiftliklerinin bulunduğu alanlar da bu kirlilikten etkilenmektedir. Bakteriler deniz ortamında partiküle tutunmuş besin maddelerini değerlendirme isteği ile serbest yaşamaktan çok partiküle bağlı yaşamaya eğilim gösterirler. Balık çiftliklerinden kaynaklanan inorganik ve organik partiküller bu ortamlarda bakteriyolojik gelişimi kolaylaştırırlar. Yemleme öncesinde ve sonrasında kafeslerde yapılan bakteriyolojik ölçümlerde uygun olmayan besleme miktarlarının bakteri gelişimini biofouling yolu ile arttırdığı tespit edilmiş (Şekil 3) ve otomatik yemleme yapılması önerilmiştir (Brown ve ark. 2000). Ayrıca ortamda çözünmeden kalan birçok bileşik bakteriler tarafından parçalanırken bakteriler sürekli oksijen kullanımına gereksinim duyarlar. Bu durum organik girdilerin sürekliliği halinde ortamda oksijen azalmasına yol açar. Yani çalışma bulgularımıza göre insan kaynaklı olarak tanımladığımız bakteriyolojik kirlilik balık çiftliklerinin yarattığı partiküler kirlilikle beraber çoğalma ve yayılma imkanı bulur. Bu durumda ulusal kriterlerin üstünde fekal kirliliğe sahip alanların, önlem alınmadığı sürece, balık çiftliklerini olumsuz etkilemesi ve yerleşim alanlarından kaynaklanan yoğun fekal kirliliğin balık çiftliklerinden kaynaklanan olası besleyici elementler ile bir araya geldiğinde sucul yaşamı da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Yüzey geriliminin azalmasına bağlı organik madde artışının görülmesi özellikle akıntı ve sirkülasyonun az olduğu sakin yerlerde yüzey filmi oluşumuna yol açar. Bu filme mikroorganizmalar kolayca tutunurlar. Bu durumda akıntı ve sirkülasyon bakteri yoğunluğu üzerinde önemli rol oynar. Fekal kirliliğin yüksek olması balık yetiştiriciliğinde istenmeyen bir durum olup, sağlıklı balık üretimi uygun su kalitesine sahip alanlarda gerçekleştirilebilir. Diğer yandan, bu çalışmada tespit edilen bakteriyolojik kirliliğin primer etkisinin insan kaynaklı olduğu ancak , özellikle taşıma kapasitesinin aşıldığı balık çiftliklerinden kaynaklanan partiküler askıda katı madde ve besin tuzlarının ortamdaki artışıyla bakteriyolojik kirliliğe segonder etken olarak katkıda bulunması sözkonusudur.Özellikle, Güllük körfezinde bir çok balık çiftliği kıyısal alanda kurulmuş olup buralar yerleşim yerlerinin kanalizasyon deşarj sistemi eksikliklerinden dolayı patojen bakterilerin oluşabildiği alanlardır. İndikatör bakterilerin varlığı ortamda potansiyel olarak patojen bakterilerin olduğuna işaret eder. Bu bakteriler Salmonella paratphy (tifo hastalığı etkeni), Vibrio cholera (Kolera hastalığı etkeni). Escherichia coli’nin bazı serotipleri, Staphyloccus aureus (Yumuşak doku enfeksiyonu etkeni) gibi türlerdir. Ayrıca ascaris yumurtaları (Bağırsak paraziti), hepatit virüsleri, ammoebasiller ve mikrokoklar evsel atıklar yoluyla denize ortamına girebilirler. Balık yetiştiği suyun bakteriyolojik yüküne bağlı olarak bakteri taşır bu durum iyi pişirilmeden veya çiğ olarak tüketilen balıklar yoluyla yukarıda değinilen hastalıkların dışında besin zehirlenmesi riski oluşturur. Uluslar arası rekabet ortamı sağlıklı ve kaliteli ürün yetiştirmeyi ve bunun sürekliliğini sağlamayı gerektirir. Rekabetin kazanılması, pazara kaliteli ve sağlıklı balık verilmesi için kara kökenli kirlenmenin ACİLEN önlenmesi gerekmektedir. Bölgede noktasal kirlilik kaynakları belirlenerek kritik kontrol noktaları oluşturulmalı ve bakteriyolojik analizlerle takibi yapılmalıdır. Bu verilerle bölgenin bakteriyolojik risk haritası oluşturulmalı ve yıllık kılavuz değer hedefleri konulmalıdır. Fakültemiz bu sistemin oluşturulabilmesinde talep edilmesi halinde bölgede bakteriyolojik analiz laboratuarlarının kurulması ve ilgili personele eğitim verilmesi konusunda gerekli desteği vererek sorunun çözümüne katkı sağlayacak imkân ve deneyime sahiptir. Bu nedenle , ilgili kurum ve kuruluşların, yerel yöneticilerin konunun önemine binaen yasal görevlerini kusursuz olarak yapmaları beklenmektedir. Bu araştırma bu konuyla ilgili ilk ayrıntılı çalışmadır ancak , deniz ekosisiemindeki değişimlerin sürekli ve bazen anlık olduğu bilindiğinden uzun dönemli araştırmalara gerek bulunmaktadır. Balık yetiştiriciliği yapılan alanlarda parazit ve hastalık taşınması konularında her hangi bir bulguya ulaşılmamıştır. 24 2 Şekil 4. Çalışma Alanı ------- Balık Çiftlikleri Çevresi ------Turistik Kullanım Alanları Fekal Koliform Toplam Koliform Şekil 5. Toplam Koliform ve Fekal Koliform bakterilerin Balık çiftlikleri çevresinde ve Turistik Alanlarda Dağılımı 25 2 Şekil 6. SİM Besiyeri: H2S +, İndol +, Hareketlilik + 8. BALIK ÇİFTLİKLERİ, BESİN TUZLARI VE ÖTROFİKASYON Ötrofikasyon; denizde yetiştiriciliğin yapıldığı bütün ülkelerde zaman zaman görülebilir.Ancak bunun için belli kanıtların olması şarttır. Akuakültür kaynaklı besin tuzu miktarlarının insan aktivitelerinin tamamından bırakılan atık miktarları ile kıyaslandığında daha az olduğu öne sürülmüştür (Tarım kaynaklı N ve P birikimi sırasıyla 976.000 ton/yıl ve 157.000 ton/yıl olduğu tahmin edilirken, akuakültürden 394 ton/yıl ve 8678 ton/yıl ). Ancak, kontrollü yetiştiricilikten gelen atık, genelde besin tuzu değerleri düşük sulara yapılan bölgesel atıktan oluşur ve etkisi kayda değer olabilir. Balık yetiştiriciliği yapılan kafes çiftliklerinden kaynaklanan atıklar, tüketim fazlası olarak kalan yemler, dışkılar ve boşaltım ürünlerinin oluşturduğu çözünmeyen veya çözülebilir karakterde olan maddelerdir. Bunlar organik karbon, azot ve fosfor fraksiyonlarıdır çevreye etkileri çiftliğin büyüklüğü ve ortamın hidrografisine bağlı olarak değişmektedir (Beveridge 1984, Brown ve ark., 1987, Gowen ve McLusky 1988, Enell ve Ackefors 91, Johnsen ve ark., 1993, Stewart 1997). Bu olgu bilindiğinden Çevre ve Orman bakanlığı TRIX indeksini kullanmak suretiyle ötrofikasyon tehlikesi olan alanları hassas alan olarak nitelemektedir. Kafes çiftliklerinden meydana gelen besin elementi kayıp oranları yemin tipi ve içeriğine, yemleme miktarı ve tipine, yem dönüşüm oranına, yemin sindirilebilirliğine ve protein/enerji oranına bağlıdır (Ackefors ve Enell 1990, Foy ve Rosell 1991). Balık kafeslerinden ortama giren besin elementi yükü tarımsal, orman, endüstriyel kaynaklar gibi diğer kirletici kaynaklarla karşılaştırıldığında daha az bir öneme sahiptir. Fakat balık kafeslerinin besin elementi yükü genellikle temiz, oligotrofik, sığ ortamlara verildiğinden lokal olarak önemlidir (Enell ve Ackefors 1991, Atay ve Pulatsü 2000,). Pitta ve ark. (1999), Batı Akdeniz’de kafeslerde balık yetiştiriciliğinin yapıldığı üç işletmede yaptıkları araştırmada, yetiştiriciliğin azot ve fosfor konsantrasyonlarında artışa, oksijen ve pH miktarında düşüşe sebep olduğunu, klorofil konsantrasyonunu ise etkilemediği bildirmişlerdir. Kafes sistemlerinde balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan atıkların su sütununa yapmış olduğu etkilere ilişkin farklı çalışmalarda (Beveridge 1984, Phillips ve ark., 1985, Weglenska ve ark., 1987), yine bu tip yetiştiriciliğin ortamın besin elementi miktarını arttırdığını bildirmektedirler. Kuzey Avrupa Ülkelerinde giderek yaygınlaşan balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan besin elementi yükünün diğer besin elementi kaynakları yüküyle karşılaştırılması sonucunda önemsiz olduğu, ancak lokal etkilerinin 26 2 olabileceği bildirilmiştir (Ackefors ve Enell 1990). Kuzey Avrupa Ülkelerindeki balık çiftliklerinin çevreye etkileri üzerine yapılan bir çalışmada (Enell ve Ackefors 1991), balık çiftliklerinden gelen fosfor yükünün orman, endüstri, tarım gibi diğer fosfor kaynaklarıyla aynı miktarda olduğunu, çiftlik orijinli azot yükünün ise, deniz yüzeyine atmosferden gelen azot yükünden iki kat daha az olduğu belirtilmiştir. Gowen (1990), İrlanda’da balık kafes işletmelerinin bulunduğu koylarda amonyum konsantrasyonunda lokalize artışlar tespit etmiş, ancak nitrit ve nitrat düzeylerine ilişkin belirgin bir değişiklik belirlememiştir (Genç 1997). Ülkemizde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama etkilerine ilişkin çalışma sayısı sınırlıdır. Pulatsü ve ark., (1999), Bodrum Güvercinlik Köyü Salih Adası ve Kuyucak Limanı mevkiinde 1997 yılında ağ kafeslerde iki tesiste yapılan çipura ve levrek yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisinin çok az veya lokal olabileceğini ve su kalitesini olumsuz etkilemediğini bildirmişlerdir. Bodrum’da 30 ton/yıl ve 15 ton/yıl kapasiteli yüzer ağ kafeslerde çipura ve levrek yetiştiriciliğinin yapıldığı iki işletmede, yetiştiriciliğin su kalitesine etkisini belirlemek amacıyla 1997-1998 yıllarında yapılan çalışmada, kafeslerde balık yetiştiriciliğinin denizel ortamın su kalitesini, askıda katı madde ve organik madde gibi parametreler dışında olumsuz etkilemediğini saptanmıştır (Babacan 1999). Bu çalışmada balık çiftlikleri çevresinde güncel besin tuzları ve klorofil-a değerlerine ulaşabilmek ve turistik alanlardaki veriler ile karşılaştırma yapmak amacı ile 11 Ağustos - 7 Eylül 2006 tarihleri arasında Çeşme-İskenderun arasında belirlenen 49 istasyondan alınan yüzey ve dip suyu örnekleri incelenmiştir. 81. MATERYAL ve METOT Besin tuzları analizleri Boyd ve Tucker’a (1992) göre, .Klorofil a tayinleri Golterman’a (1978) göre yapılmıştır. 8.2. BULGULAR 11 Ağustos- 7 Eylül tarihleri arasında Çeşme-İskenderun arasında belirlenen 49 istasyondan alınan yüzey ve dip suyu örneklerinde yapılan Nitrit ve Fosfat analiz sonuçları aşağıdaki Tablolarda özetlenmiştir. Tablo 6. Tablo 1. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006 Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değeri İstasyon Derinlik Fosfat değeri (μg/l) 3 Yüzey 2,3279 3 Dip 1,9426 8 Yüzey 1,0328 8 Dip (10m) 1,0574 10 Yüzey 2,1885 11 Yüzey 1,9672 11 Dip (30m) 2,1393 12 Yüzey 1,9098 12 Dip (25m) 1,8607 22 Yüzey 16,1557 22 Dip 0,9836 30 Yüzey 1,0000 68 Yüzey 1,9590 92 Yüzey 2,0574 92 Dip (15m) 0,8279 93 Yüzey 2,1148 93 Dip (15m) 2,2049 27 2 En yüksek fosfat değeri 22. istasyonda (Karaca Söğüt Balık Çiftliği) yüzey suyu örneklerinde bulunmuş, en düşük değer ise 92. istasyon dip sularında (Ziraat Adası) bulunmuştur. Tablo 7. Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006 Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değeri İstasyon adı 2 2 7 19 25 25 Derinlik Fosfat değeri (μg/l) İstasyon adı Yüzey 0,9508 65 Dip 2,2869 67 Yüzey 2,1311 69 Yüzey 1,0082 79 Yüzey 2,2295 81 Dip (30m) 1,7295 90 31 Yüzey 2,3607 91 32 33 Yüzey Yüzey 1,8525 1,2951 91 94 37 Yüzey 1,7295 94 37 38 44(a) 59 61 62 Dip (35m) Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey 3,4754 2,1475 2,2459 1,9508 2,3443 2,2049 97 98 (b) 99 100 101 103 28 2 Derinlik Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Dip (10m) Yüzey Yüzey Dip (54m) Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Fosfat değeri (μg/l) 2,1885 1,0902 0,9918 2,2213 2,2541 1,0082 2,2213 2,1639 2,3033 2,2623 13,6885 2,5000 0,9590 2,1803 2,3033 4,1148 st Y üz ey 2. i 7. st D is ip t 19 Y üz .i ey st Y ü 25 ze .i 25 st Y y ü .i s t D zey ip 31 (3 0m .i st ) Y 32 üz .i e y st 33 Y ü z .i st e y 37 Y ü ze . y 37 i st Y .i üz st e D ip y (3 38 5m .i s ) 44 t Y ü ze a ist y 59 Yü z .i st ey 61 Y ü z .i st e y Y 62 üz .i st e y 65 Y üz ey .i st 67 Y ü z .i st e y Y 69 üz .i st e y 79 Y ü z .i st e y Y 81 üz .i st e y 90 Y üz ey .i st 91 Y ü z .i st e y Y ü 91 ze y .i 94 st 1 . 0m 94 i st Y .i üz st e D ip y 97 (5 4m .i 98 st Y ) (b üz )i ey st Y 99 üz .i ey st 10 Y ü ze 0. is y 10 t Y üz 1. ey is 10 t Y ü 3. z ist ey Yü ze y 2. i μg/l 29 2 İstasyon Adı ve Derinliği Şekil 8. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Fosfat Düzeylerinin Dağılımı (11 Ağustos -7 Eylül 2006) ip m üz ey 5 (1 5m ) st y st d 93 .i üz ey st 1 st Y üz ey üz ey ip üz ey st d st Y 92 .i 92 .i 68 .i üz ey (1 5m ) st y 22 .i 30 .i 93 .i ip st y st d 22 .i 12 .i üz ey (3 0m ) st y ip st y üz ey st 10 m üz ey st y st d 12 .i 11 .i 11 .i 10 .i üz ey st di p st y 3. i st y 8. i 8. i 3. i μg/l Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Fosfat Değerleri 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 İstasyon Adı ve Derinliği Şekil 7. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu Alanlarda Fosfat Düzeylerinin Dağılımı (11 Ağustos -7 Eylül 2006) Fosfat Değerleri 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 Tablo 8. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l) Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri İstasyon adı Derinlik Yüzey Dip Yüzey Dip (10m) Yüzey Yüzey Dip (30m) Yüzey Dip (15m) Yüzey Dip Yüzey Yüzey Yüzey Dip (15 m) Yüzey Dip (15m) 3 3 8 8 10 11 11 12 12 22 22 30 68 92 92 93 93 Nitrit Değeri (μg/l) 0,7213 1,2377 0,6557 0,5984 0,7377 1,0082 0,8770 1,1885 2,3770 13,9672 0,7623 0,5410 7,3279 0,8115 0,7049 0,6639 0,8033 Tablo 9. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l) Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değeri İstasyon adı 2 2 7 19 25 25 31 Derinlik Yüzey Dip Yüzey Yüzey Yüzey Dip (30m) Yüzey Nitrit Değeri (μg/l) İstasyon adı 0,5246 65 0,6803 67 0,7623 69 0,4918 79 0,7131 81 5,2131 90 0,6557 91 32 Yüzey 2,9918 91 33 Yüzey 0,4918 94 37 Yüzey 0,7869 94 37 38 44 a 59 61 62 Dip (35m) Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey 3,0082 0,7623 1,0328 1,0820 0,6803 0,6557 97 98(b) 99 100 101 103 30 3 Derinlik Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Dip (10m) Yüzey Dip (54m) Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Nitrit Değeri (μg/l) 0,7131 0,6721 0,5328 0,8279 0,9836 0,6311 0,7787 0,7377 0,7459 0,6721 7,0328 0,8852 0,8033 0,7049 0,7049 1,2541 st Y üz ey 2. is t 7. i s Di p tY 19 üz .i st ey 25 Y üz e .i 25 st Y y .i s ü t D zey ip 31 ( . i 30m st ) 32 Y ü ze .i st y 33 Y ü z .i st e y 37 Y ü ze . y 37 i st Y .i üz st e D ip y 38 (3 5m .i s 44 t Y ü ) z a ist e y Y 59 üz .i st ey 61 Y ü z .i st e y Y 62 üz .i st e y 65 Y ü ze .i y st Y 67 üz .i st e y 69 Y ü z .i st e y 79 Y ü z .i st e y 81 Y ü ze .i y st 90 Y ü z .i st e y 91 Y ü z .i st e y Y ü 91 ze y .i 94 st 1 . 94 i st 0m Y .i üz st e D ip y 97 (5 4m .i ) 98 st Y (b üz )i st e y 99 Yü z .i st ey 10 Y ü ze 0. is y 10 t Yü 1. ze is y 10 t Y üz 3. ist ey Yü ze y 2. i μg/ 3. is td ip is ty üz e y is ty üz e y 8. is t1 0 10 m .i st yü ze 11 y .i st 11 yü .i ze st y d ip (3 0m 12 ) .i st 12 yü .i ze st y d ip (1 5m 22 ) .i st yü ze y 22 .i st 30 d ip .i st yü ze 68 y .i st Y üz ey 92 .i st Y üz ey 92 .i st 1 5 93 m .i st 93 yü .i ze st y d ip (1 5m ) 8. 3. μg/l Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri 16 14 12 10 8 6 4 2 0 İstasyon Adı ve Derinliği Şekil 7. . Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrit Değerleri (μg/l) Nitrit Değerleri 16 14 12 10 8 6 4 2 0 İstayon Adı ve Derinlikleri Şekil 8. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Nitrit Değerleri (μg/l) 31 3 Tablo 10 Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006 İstasyon 3 3 8 8 10 11 11 12 12 22 22 30 68 92 92 93 93 Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değeri Derinlik Nitrat değeri (μg/l) Yüzey 7.8852 Dip 0,1967 Yüzey 1,8443 Dip (10m) 2,1311 Yüzey 1,8934 Yüzey 0,4590 Dip (30m) 1,1721 Yüzey 1,8607 Dip (25m) 1,1475 Yüzey 14,7787 Dip 0,3689 Yüzey 2,1475 Yüzey 5,6148 Yüzey 1,3033 Dip (15m) 0,5492 Yüzey 1,1803 Dip (15m) 0,0833 Tablo 11 Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l) 11 Ağustos -7 Eylül 2006 Turistik Tesislerin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değeri İstasyon 2 2 7 19 25 25 Derinlik Nitrat değeri (μg/l) İstasyon Yüzey 0,7541 65 Dip 2,2541 67 Yüzey 1,0656 69 Yüzey 2,0656 79 Yüzey 1,4508 81 Dip 4,1639 90 (30m) Derinlik Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Nitrat değeri (μg/l) 1,0738 1,1803 1,1803 0,7213 0,9180 Yüzey 1,0820 Dip (10m) Yüzey Yüzey Dip (54m) 31 Yüzey 0,8607 91 32 33 Yüzey Yüzey 0,8934 1,1230 91 94 37 Yüzey 0,9508 94 1,5984 97 Yüzey 5,3852 1,6639 0,6475 0,8689 1,3279 1,1475 98 (b) 99 100 101 103 Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey 0,1066 0,6311 0,3607 0,4344 0,1639 37 38 44(a) 59 61 62 Dip (35m) Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey Yüzey 32 3 0,7787 1,1066 0,5902 0,1311 yü ze y 7. di p is t yü 19 ze .i y st y 25 üz e . y 25 ist yü .is t D zey ip 31 (30 m .i ) st y üz 32 ey .i st Yü 33 ze .i y st 37 yüz ey .i st 37 Y .i üz st ey di p ( 35 38 m .i ) st yü z 44 ey a y 59 üz ey .i st Yü 61 ze .i y st 62 yüz ey .i st yü 65 ze .i y st 67 yüz ey .i st y üz 69 ey .i st yü 79 ze .i y st 81 yüz ey .i st y ü 90 ze .i y st yü 91 ze .i y st yü z 91 ey .i st 94 10 . m 94 ist yü .i ze st y di p 97 ( 54 m .i ) st 98 yü (b ze )i y st 99 yüz ey .i st 10 yüz ey 0. is 10 t yü ze 1. y ist yü 10 ze 3. y ist yü ze y 2. is t 2. is t μg/l 3. is tD ip is ty üz e y is ty üz e y 8. is t1 0 10 m .i st yü ze 11 y .i st yü 11 ze .i st y d ip (3 0m 12 ) .i st yü 12 ze .i y st d ip (1 5m 22 ) .i st yü ze y 22 .i st d 30 ip .i st yü ze 68 y .i st Y üz ey 92 .i st Y üz ey 92 .i st 1 5 93 m .i st yü 93 ze .i y st d ip (1 5m ) 8. 3. μg/l Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri 16 14 12 10 8 6 4 2 0 İstasyon Adı ve Derinliği Şekil 9. Balık Çiftliklerinin Bulunduğu İstasyonlarda Nitrat Değerleri (μg/l) Nitrat Değerleri 6 5 4 3 2 1 0 İstasyon Adı ve Derinliği Şekil 10. Turistik Tesislerin Bulunduğu Alanlarda Nitrat Değerleri (μg/l) 33 3 8.3 . SONUÇ Besin tuzlarının dağılımını etkileyen faktörler deniz ortamında düzeylerinin değişik olmasına yol açar. Çalışmada lokal olarak farklılıklarını tespit ettiğimiz veriler ortam şartları ile yakından ilişkilidir. Ayrıca balık çiftliklerinin bulunduğu alanlarda organik birikimin engellenmesi, yemlemede, sindirilebilirliği yüksek, az fosfat içeren, yüksek enerjili, kuru ve yüzeyde kalan yemlerin kullanımı ve yemlemenin elle yapılması ile de ilişkilendirilmiştir (Anonim 1993). Mutlu ve ark. (2005) Muğla kıyılarında yaptıkları çalışmada lokal olarak farklı besin tuzu düzeyleri tespit etmişlerdir Bu çalışmada balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda en yüksek fosfat değeri 16,155 μg/l olarak Karaca söğüt balık çiftliği yüzey suyu örneklerinde, en düşük değer 0,827 μg/l olarak Ziraat adası dip sularında bulunmuştur. Turistik kullanımın yoğun olduğu bölgelerde en yüksek fosfat değeri 13,688 μg/l olarak Güllük Dalyanı yüzey sularında, en düşük fosfat değeri ise 0.950 μg/l olarak Kırkdilim limanı yüzey suyu örneklerinde bulunmuştur. Balık çiftlikleri çevresinden alınan örnekler ile turistik kullanımın yoğun olduğu bölgelerden alınan örnekler nitrit, nitrat ve fosfat değerleri açısından benzerlikler göstermişlerdir. Elde edilen Nitrit, Nitrat ve Fosfat değerleri lokal olarak bazı noktalarda diğerlerine göre yükselmeler göstermesine rağmen tüm çalışma alanında limit değerlerin altındadır. Besin tuzlarının fitoplanktonik kullanımı balık çiftlikleri çevresinde yoğun girdinin olduğu bölgelerde bile hızlı değişime yol açabilmektedir. Klorofil a değerleri ile ilişkilendirilen bu durum bizim çalışmamızda da besin tuzu değerlerinin limitlerin altında olmasının olası gerekçesini oluşturmuştur. Heterotrofik bakteriyel aktivite ve fitoplankton kullanımı gibi nedenler toplam N değerlerinin değişimini etkileyen faktörlerdendir. Fitoplankton – bakteri ilişkisi üzerinde net bir mekanizma ortaya konulamamıştır ancak düşük zooplankton varlığında yüksek bakteri sayısı, düşük bakteri sayısında yüksek zooplankton gelişimi dengesi varken, zooplankton varlığının az olduğu istasyonlar besin tuzları üzerinde bakteriyel heterotrofik aktivitenin etkili olacağının ipucunu vermektedir. Çalışmanın bir aylık bir deneme dönemini kapsaması veriler üzerinde yapılacak değerlendirmelerimizi kısıtlamaktadır. Besin tuzları girdileri çevresel faktörlere bağlı olarak dinamik bir dönüşüm yapısı sergilediğinden uzun süreli izlemeler balık çiftliklerinin ve yerleşim alanlarının deniz ortamına taşıdığı besin tuzu değerlerini daha net ortaya koyacaktır. Ancak bu çalışmanın verileri balık çiftlikleri çevresinde ve turistik alanlarda nitrit, nitrat ve fosfat değerlerinin sınır değerlerin altında olduğunu göstermiştir. Fiziko kimyasal ölçüm sonuçları ileriki bölümlerde değerlendirilmiştir. 9.BALIK ÇİFTLİKLERİ VE FİTOPLANKTON İLİŞKİSİ Kültür balıkçılığının sucul ortama doğrudan etkileri (Pitta ve ark., 1999; 2006; Mirto ve ark., 2000; Ruiz ve ark., 2001; Holmer ve ark., 2003; Machias ve ark., 2004) ile birlikte ortamın su kalitesindeki değişimler sonucunda dolaylı olarak etkisinin görüldüğü canlı topluluklarından biri fitoplanktondur. Dünyada kültür balıkçılığı üzerine fitoplanktonun etkisi (toksik algal artışlar nedeniyle görülen ölümler; zararlı ve toksik patlamalar sonucunda meydana gelen ayrışma nedeniyle doğan sorunlar gibi) ile ilgili olarak yapılmış bazı çalışmalar olmasına rağmen kültür balıkçılığının plankton üzerine etkisi ile ilgili olarak yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır (Pitta ve ark, 1999; Yurga ve ark., 2005). Çalışmanın bu bölümünde Akdeniz’in Türkiye kıyılarında yoğun olarak kültür balıkçılığı yapılan bölgelerinde ve nispeten daha az insan faaliyetleri etkisi altında kalan bölgelerde seçilen istasyonlarda su kalitesindeki değişimlere cevap veren fitoplankton kompozisyonu, yoğunluğu ve tür çeşitliliği incelenmiştir. Tür çeşitliliği insan tarafından etkilenen komunitelerden çok, durgun ve dengeli çevrelerdeki komunitelerde daha yüksek olmaya meyillidir. Yüksek çeşitliliğe sahip komuniteler genellikle çok sayıda türlerden meydana gelmiştir. Türlerin birey sayıları arasında büyük farklılık gözlenmez. Oligotrofik bir deniz olan Ege Denizi yüksek tür sayısına ve düşük birey sayısına sahiptir. Ancak kıyısal alanlarda insan aktiviteleri nedeniyle belirli türler aşırı artış göstererek dengesiz bir dağılıma neden olurlar ve tür çeşitliliğini azaltırlar. 34 3 Şekil 11. Fitoplankton örnek alma istasyonları 11 Ağustos - 7 Eylül 2006 tarihleri arasında Muğla il sınırlarındaki deniz alanlarında yapılan (Şekil 11) bu çalışmada sucul ortamların verimliliğini ve su kalitesindeki değişimleri gösteren fitoplanktonun kompozisyonunu, bölgesel dağılımı ve yoğunluğunu tespit etmek amacıyla belirlenen istasyonlardan örnekler alınmıştır. Arazi çalışması sırasında fiske edilen örnekler laboratuara getirildikten sonra sedimentasyon için bekletilmiş ve dipte biriken 10 ml lik kısım sayım kameralarına aktarılarak NIKON TE 2000 inverted mikroskopta sayım (organizma/ litre) ve teşhisleri yapılmıştır. Sayımı yapılan türlere dayandırılarak Shannon-Weiner çeşitlilik indeksi kullanılarak her istasyon için tür çeşitliliği log2 tabanına göre hesaplanmış, sonuçlar istasyonlara göre grafik halinde gösterilmiştir (Şekil 14). Çalışma sonucunda Bacillariophyceae (diyatome), Dinophyceae (dinoflagellat), Haptophyceae, Chrysophyceae ve Chlorophyceae sınıflarına ait olmak üzere toplam 5 taksonomik grup kaydedilmiştir. Bu gruplar arasında diyatomeler birey sayısı bakımından ve dinoflagellatlar tür sayısı bakımından dominant grup olarak bulunmuşlardır. Balık çiftliklerinin çok yoğun olarak bulunduğu bölgelerde (özellikle Güllük Körfezi) toplam fitoplankton yoğunluğunda bir artış kaydedilmekle birlikte aşırı algal artış (bloom) kaydedilmemiştir. Toplam fitoplanktonu oluşturan algal grupların istasyonlara göre yoğunlukları Şekil 12 de verilmiştir. 35 3 org l-1 250000 Chlorophyceae 200000 Haptophyceae 150000 Dinophyceae Chrysophyceae Bacillariophyceae 100000 50000 102. İst 94. İst 92. İst 91. İst 25. İst 22. İst 12. İst 11. İst 10. İst 8. İst 7. İst 0 Şekil 12. Toplam fitoplanktonu oluşturan algal grupların istasyonlara göre yoğunlukları Klorofil a konsantrasyonları µg l-1 3.0 2.5 2.0 1.5 1.0 0.5 102. İst 94. İst 92. İst 91. İst 25. İst 22. İst 19. İst 12. İst 11. İst 10. İst 8. İst 7. İst 0.0 Şekil 13. Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda kaydedilen klorofil a konsantrasyonları H' 3.5 3.0 2.5 2.0 1.5 1.0 0.5 0.0 102. İst 94. İst 92. İst 91. İst 25. İst 22. İst 12. İst 11. İst 10. İst 8. İst 7. İst Fitoplankton tür çeşitliliği Şekil 1 4. Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda fitoplankton tür çeşitliliği (H') Balık çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu Güllük körfezinde özellikle 91 ve 92. İstasyonlarda en yüksek fitoplankton yoğunluğu kaydedilmiş ancak toplam organizma sayısı 220x103 org l-1’yi geçmemiştir (Şekil 2). Bu istasyonlarda ölçülen besin tuzu değerlerinin bazı noktalarda diğerlerine göre yükselmeler göstermesine rağmen limit değerlerin altında kaydedilmesinin sebebi birincil üretimdeki artış ile açıklanabilir. Soto ve Norambuena, 36 3 (2004) yaptıkları çalışma sonucunda balık çiftlikleri yakınlarında sadece seyrelme nedeniyle değil aynı zamanda besin ağı içinde (fitoplankton kullanımı nedeniyle) çok hızlıca tüketilmesi nedeniyle besin tuzu konsantrasyonlarında artış kaydedilmediğini belirtmiştir (Pitta ve ark, 2006). Pitta ve ark, 2006 Akdeniz kıyıları boyunca seçilen üç ayrı bölgede (İspanya, İtalya ve Yunanistan) yaptıkları çalışma sonucunda hem seyrelme hem de grazing baskısı nedeniyle balık çiftlikleri tarafından besin tuzu deşarjının su kalitesi ile ilişkili olarak biyolojik parametreler üzerinde çok küçük bir etkisinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. 91 ve 92. istasyonlarda Pseudonitzschia delicatissima complex, Pseudonitzschia seriata complex, Proboshia alata baskın türler olarak kaydedilmişlerdir. Birincil üretimin bir göstergesi olan klorofil a değerleri incelendiğinde de 91. İstasyonda en yüksek klorofil a değeri ölçülmüştür (Şekil 3.). En düşük fitoplankton yoğunluğu ise 12. İstasyon (7,4x103 org l-1), 22. İstasyon (4,8x103 org l-1) ve 25. İstasyonda (9,9x103 org l-1) kaydedilmiştir (Şekil 2). Diyatomelerden Dactilosolen fragilissimus, Hemiaulus hauckii, Proboshia alata, dinoflagellatlardan Protoperidinium türleri baskın olarak kaydedilmekle birlikte türlerin birey sayıları arasında homojen bir dağılım gözlenmiştir. Bu istasyonlarda ölçülen toplam fitoplankton klorofil a sonuçları da fitoplankton yoğunluğu ile uyum göstermiştir. Balık çiftliklerinin daha yoğun olarak bulunduğu Güllük Körfezi’ nin açıklarında referans olarak seçilen 102 nolu istasyonda ise fitoplankton yoğunluğu 25x103 org l-1 olarak düşük olarak kaydedilmiştir (Şekil 2). Aynı istasyonda klorofil a değerlerindeki nispeten yüksek sonuçlar ise Goniodoma polyedrum, Prorocentrum scutellum gibi büyük hacme ve yüksek klorofil içeriğine sahip türlerin birey sayısındaki artışı ile açıklanabilir. İncelenen istasyonlar arasında en yüksek fitoplankton tür çeşitliliği 11. istasyon ile 102. istasyonlarda kaydedilmiştir (Şekil 4). İstasyonlara göre fitoplankton kompozisyonu içinde kaydedilen baskın türler Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 12. İstasyonlara göre fitoplankton kompozisyonu içinde kaydedilen baskın türler İstasyonlar 7. İstasyon 8. İstasyon 10. İstasyon 11. İstasyon 12. İstasyon 22. İstasyon 25. İstasyon 91. İstasyon 92. İstasyon 94. İstasyon 102. İstasyon Fitoplanktonda kaydedilen baskın türler Dactilosolen fragilissimus, Chaetoceros peruvianus, Proboshia alata, Protoperidinium spp. Dactilosolen fragilissimus, Pseudonitzschia spp., Protoperidinium spp., Chaetoceros spp. Dactilosolen fragilissimus, Protoperidinium spp., Prorocentrum scutellum Pseudonitzschia spp, Gymnodinium spp. Cerataulina pelagica, Dactilosolen fragilissimus Dactilosolen fragilissimus, Ceratium spp., Protoperidinium spp. Protoperidinium spp., Dinophysis spp. Protoperidinium spp.,Pseudosolenia calcar-avis Pseudonitzschia spp., Proboshia alata,Protoperidinium spp. Chaetoceros peruvianus Pseudonitzschia spp., Proboshia alata, Chaetoceros spp. Pseudonitzschia spp., Proboshia alata Pseudonitzschia spp., Proboshia alata,Gymnodinium spp. Yaz döneminde bir ön çalışma olarak yaptığımız bu çalışmada bölge genel olarak fitoplankton komunite yapısı bakımından incelendiğinde kıyıya çok yakın, derinliği ve suyun kendini yenileme kapasitesinin az olduğu bölgelerde dış kaynaklı organik madde girdisi nedeniyle birincil üretimde bir artış kaydedilmiştir. Bu dış kaynaklı organik madde girdisi başlangıçta bölgenin tür çeşitliliğinin ve verimliliğinin artmasına neden olurken eğer kontrol altında tutulamazsa ileride belirli türlerin baskın hale geçerek fitoplankton tür çeşitliliğinin azalmasına ve bölgenin su kalitesinde değişimlere neden olarak ötrofikasyon riskinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ancak bu sonuç sadece balık çiftliklerinin bulunduğu bölgede değil besin tuzu konsantrasyonu ve birincil üretim bakımından oligotrofik bir deniz olarak değerlendirilen Ege Denizi’nde bazı koy ve körfezlerde de risk oluşturmaktadır. Daha önce yapılan çalışmalar doğu Akdeniz’ in insan etkisi altında kalan bazı körfezlerinin de kıyısal alanlardaki nüfus artışı, tarım alanlar, endüstriyel gelişim ve turizm faaliyetleri nedeniyle ötrofikasyon tehdidi altında olduğunu göstermiştir. Örneğin İskenderun körfezinde ve çevresinde birincil üretim doğu Akdeniz açık sularındakinden 2-4 kat daha fazla olarak verilmiştir (Polat ve Işık, 2002). Yurga ve ark. (2005) bir balık çiftliği bölgesinde yaptıkları çalışmada mikroplanktonik tür çeşitliliği ve fiziko-kimyasal trofik indeksi ortamsal hasarı tanımlamak için mevsimsel olarak izlemiş ve karşılaştırmıştır. Çalışma sonucunda saptanan sonuç fiziko-kimyasal parametreler ekosistemde belirgin bir hasarı göstermemekle birlikte ekolojik indekslerin sistemde sürdürülebilirliğin limitlerine zaman zaman ulaşılabildiğini göstermesi, bu nedenle biyolojik veriler ile desteklenmesi gerekliliğidir. Ancak kullanılan indexlerin (TRIX indexi) daha doğru sonuçlar verebilmesi için en az mevsimsel örneklemeler yapılarak fizikokimyasal parametreler ile birlikte biyolojik veriler izlenmeli ve yorumlanmalıdır. 37 3 Kültür balıkçılığı yapılan bölgelerde önemli diğer konuda fitoplankton tür kompozisyonu içinde kaydedilen toksik türlerin mevcudiyetidir (Yurga ve ark., 2005). Kültür balıkçılığında zararlı ve toksik algal artışlar nedeni ile meydana gelen balık ölümleri üzerine yapılmış çalışmalar vardır (Pitta ve ark., 1999). Çalışmanın yapıldığı bölgede aşırı algal artışlar kaydedilmemekle birlikte fitoplankton tür kompozisyonu içinde kaydedilen zararlı ve toksik türlerin varlığı (Ceratium furca, Dinophysis caudata, Prorocentrum minimum, Prorocentrum micans) ilerisi için tehdit oluşturmaktadır. Yurga ve ark. (2005) da kafes balıkçılığı bölgesinde yaptıkları çalışmada toksik etkisi olan bazı türleri (Dinophysis caudata, Dinophysis sacculus Lingulodinium polyedrum, Pseudonitzschia pungens) saptamış ancak bu türlerin herhangi bir toksisiteye neden olmayacak düzeyde düşük hücre yoğunluğuna sahip olduğunu belirtmişlerdir. Aşırı algal artışlar toksik etkilerinin yanı sıra çökelme sonucunda sedimanda dekompozisyonu sırasında oksijen tüketerek ekosistemi tehdit ederler. Bu nedenle bölgede su kalitesi izleme çalışmaları sürekli olarak yapılmalıdır. Son yıllarda kullanılabilecek kaynakların azalması nedeniyle kültür balıkçılığı tüm dünyada (Gyllenhammar ve Hakanson, 2005) olduğu gibi Akdeniz’de ve ülkemizdede önemli oranda gelişmiştir. Bu gelişimin sonucu olarak dünya da ve ülkemizde kültür balıkçılığının su kalitesi ve sucul ekosistemde meydana getirdiği değişimlerle ilgili olarak yapılan çalışmalar süreklilik arz eder. Bu nedenle bu çalışmada en az bir yıllık olduğunda daha anlamlı hale gelecektir. Su ürünleri yetiştiriciliği yapılan alanlarda toksik bitkisel organizmaların görülmeleri halinde ürün kalitesi ve insan tüketimi için tehlikeli olabilir. Bu nedenle, bu tür yetiştiricilik alanlarının bir izleme programına tutulması gerekmektedir. 10.BALIK ÇİFTLİKLERİ VE ZOOPLANKTON İLİŞKİSİ 10.1 GİRİŞ Balıkçılık araştırmalarının nedenlerinden biri de denizlerden maksimum oranda gıda elde etmektir. Denizlerde besinin temelini plankton oluşturur. Pelajik bölgede besin zinciri fitoplanktonla başla, zooplankton ve nektonla devam eder. Basit gibi görülen zincirle besin ağı oluşmuştur. Bir bölgedeki nütrient konsantrasyonunda değişiklik meydana geldiğinde fitoplankton miktarında ve buna bağlı olarak da zooplankterlerin dağılımında farklılıklar oluşur. Kültür balıkçılığının ortama direk etkilerinin dışında, dolaylı etkileri sonucu miktar ve çeşitliliğinde değişimler görülen gruplardan biri de zooplanktondur. Kültür balıkçılığının ortama olan etkileri ile ilgili detaylı çalışmalar (Pitta ve ark. ,1999; Pitta ve ark., 2006; Mirto ve ark. 2000; Holmer ve ark., 2003; Ruiz ve ark. 2001; Machias ve ark., 2004; Kalantzi ve Karakassis, 2006) yapılmıştır. Fakat zooplanktonun bolluk ve tür değişimi üzerine olan etkilerden bahsedilmemiştir. Bu çalışmada kültür balıkçılığından etkilenen ve ikincil üretimde önemli olan zooplanktonun bolluk ve tür çeşitliliğinin balık çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki değişimleri tek bir dönem olarak incelenmiştir. Diğer yandan bu konuda yapılan çalışmaların eksikliği nedeniyle mukayese yapma imkanı elde edilememiştir. 10.2 MATERYAL VE METOD Zooplankton örnekleri belirlenen istasyonlardan Standart WP2 kepçesi ile alınmıştır (Şekil 1). Alınan örnekler formaldehitte fikse edilerek saklanmıştır. Teşhis ve sayımları İstanbul Üniversitesi laboratuarlarında stereomikroskop ile yapılmıştır. 10.3 BULGULAR Güllük körfezi, Salih adası ve Gökova körfezinde bulunan balık çiftliklerinden alınan zooplankton örneklerinin sonuçları Şekil 2, 3’de verilmiştir. Akdeniz’in Türkiye kıyılarında yoğun olarak kültür balıkçılığı yapılan bölgelerinde ve insan faaliyetlerinin daha az etkili olduğu bölgelerindeki istasyonlarda su kalitesindeki ve fitoplankton miktarına bağlı olarak zooplankton tür çeşitliliği ve bolluğundaki değişimler incelenmiştir. Oligotrofik bir deniz olan Akdeniz yüksek tür sayısına ve düşük birey sayısına sahiptir. Ancak kıyısal alanlarda insan aktiviteleri nedeniyle ortama aşırı verilen nütrientlerle birlikte ekosistem yapısı bozulur, tür kompozisyonu değişir ve baskın türler görülmeye başlar. 38 3 11 Ağustos - 7 Eylül 2006 tarihleri arasında alınan örneklerin incelenmesi sonucu, toplam zooplankton bolluğu en yüksek 12. istasyonda çıkmış, onu 92. istasyon takip etmiştir. En düşük ise 22. istasyon ve 102. istasyonda görülmüştür. Tür çeşitliliği ise nispeten bollukla ters orantılıdır ve en yüksek 102. istasyonda bulunmuştur. Balık çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu Güllük körfezinde, özellikle de Salih adasının güneyinde yer alan 12. istasyonda en yüksek toplam zooplankton miktarı (8112 birey/m3) kaydedilmiştir, bunu 92. istasyon (6278 birey/m3 ) takip etmiştir. Bu istasyonlarda 2688 birey/m3 (12. istasyon) ve 1938 birey/m3 (94. istasyon)bolluk değeri ile baskın tür Penilia avirostris’tir. Balık çiftliklerinin daha yoğun olarak bulunduğu Güllük Körfezi’ nin açıklarında seçilen 102 nolu istasyonda ise zooplankton yoğunluğu oldukça düşük (1455 birey/m3) değerlerde bulunurken en yüksek tür çeşitliliğine yine bu istasyonda rastlanılmıştırç Toplam zooplankton Copepoda, Cladocera, Appendicularia, Chaetognatha, Meroplankton, Cilliophora, Dolium, Siphonophora, Protozoa ve Rotiferaolmak üzere 10 farklı gruptan oluşmaktadır. Decapoda, Mollusca, Echinodermata, Polychaeta, Cirripedia ve Balık yumurta ve larvaları meroplanktonu oluşturmaktadır. Tüm istasyonlarda kopepodlar ve kladoserler dominant olarak bulunmuştur. Kopepodlar tüm zooplanktonun % 80 ve % 23 ünü oluştururken, kladoserler %70 ve %11 ini oluşturmaktadır. Paracalanus parvus kopepodlarda en fazla rastlanan türdür. Kladoserler arasında ise Penilia avirostris % 91 ve % 44 ile dominant durumdadır. Bu tür tropik ve subtropik denizlerde yoğun olarak rastlanan bir türdür ve çoğunlukla nanoplankton üzerinden (2-20 µm) beslenir ve pelajik besin zincirinde diğer kladoser türlerine göre farklı bir rol oynar. Bu sebeple P. avirostris bakterioplankton ve daha yüksek seviyedeki tüketiciler arasında önemli bir rol oynar. Toplam zooplanktonun değişimi Ch-a değişimi ile bir paralellik göstermektedir. 39 3 9000 8000 Rotifera Protozoa Siphonophora Dollium Meroplankton Cilliophora Chaetognata Appendicularia Cladocera Copepoda 7000 birey/m 3 6000 5000 4000 3000 2000 1000 102. ist 94. ist 92. ist 91. ist 22. ist 12. ist 11.ist 10. ist 8. ist 0 Şekil 15.Balık çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki zooplankton gruplarının % dağılımı Bölge genel olarak zooplankton yapısı bakımından incelendiğinde, kıyıya çok yakın, derinliği ve suyun kendini yenileme kapasitesinin az olduğu ve dış kaynaklı organik madde girdisi nedeniyle birincil üretimde bir artış kaydedildiği bölgelerde birey sayısında bir artış fakat tür sayısında ise azalış görülmüştür. Bentik omurgasız hayvanların pelajik larvaları ile balık yumurta ve larvalarının oluşturduğu meroplanktonik organizmalar oldukça düşük bulunmuştur (% 11-% 0,7). Bu durum ya bentik formların üreme mevsiminin olmadığını ya da bentik faunanın fakirliğini gösterebilir. Neyazık ki bölgenin zooplankton yapısı ile ilgili olarak yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanamamıştır. Bu sebeple bu çalışmada Güllük körfezi zooplankton dağılımı hakkında ilk veriler vermektedir. Balık yetiştiriciliğinin zooplankton toplulukları üzerine etkilerini kesin olarak ortaya koyabilmek için en azından mevsimlik bir çalışmanın yapılması gerekmektedir. H' 1,4 9000 8000 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 0 1,2 0,8 0,6 H' 1 0,4 0,2 102. ist 94. ist 92. ist 91. ist 22. ist 12. ist 11.ist 10. ist 0 8. ist toplam zooplankton toplam zooplankton istasyonlar Şekil.16. Balık çiftliklerinin olduğu bölgelerdeki zooplankton tür çeşitliliği (H’) ve toplam zooplankton bolluğu 40 4 11. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE BENTOS İLİŞKİSİ Balık çiftlikleri ve benthos arasındaki ilişkiler bir çok bakımdan ilgi çekici ve önemlidir.Çünkü kafeslerden gelen yem ve balık dışkıları bentik ekosistemi olumsuz etkiliyebilir.Biyoçeşitlilikteki değişimler, Bolluktaki azalma meifaunanın bolluk ve çeşitliliği kadar makrofaunanın bioması ve çeşitliliği en çok tartışılan konulardır. Geniş su kolonunda ekosistemdeki biyolojik çeşitlilik üzerine akuakültürün başlıca potansiyel etkileri trofik yapının değişimi, deniz çayırlarının bozulması, bentik faunanın ölümü gibi sonuçlardır. Ancak ciddi etkiler en fazla birkaç yüz metre içerisinde lokal olarak meydana gelir ve ekosistem yenilenmesi yavaş da olsa üretim sona erdiğinde devam edebilir. Bu çalışmada 1 ve 2 yıl önce terk edilen kafeslerin bulunduğu alanların doğal alanlarla yapılan karşılaştırmasında terk edilen kafeslerin çevresindeki türlerin doğal türlerle benzerlik gösterdiği , bentik yaşamda da aynı benzerliğe rastlanılmıştır. Günümüzde balık çiftliklerinin bilimsel olarak kanıtlanmış etkilerinin çoğu, kafeslerin altındaki yada yakın çevresindeki omurgasız makrofauna üzerinedir. Makrofaunanın kısmi azalması veya değişimi ekolojik olarak önemlidir. Ancak soy tükenmesi yada populasyonların geniş alanlarda etkilenmesi beklenemez. Midye çiftliklerinin bentik biyonomiye olan etkileri üzerinde yapılan çalışmalarda midye çiftliklerinin etkisinin balık çiftliklerine göre daha az olduğu kanıtlanmıştır. Bentoz, biyokimya, mikrobiyal ve meiofaunal parametrelerin incelendiği Adriyatik’teki çalışmalar midye çiftliklerinin deniz ekosistemini dikkate değer şekilde değiştirmediğini belirlenmiştir. Balık yetiştiriciliğinin en yaygın etkisi balık kafeslerinin altındaki sedimentin organik içeriğinin artması gibi bentik zenginleşmedir. Fekal materyal ve yenmemiş balık yemi gibi partiküler organik materyalin birikmesi çiftliğin yakın çevresinde oksijen talebinin artmasına neden olur. Bu durum anearobik metabolizma ve anoksia ile sonuçlanır. Etkinin şiddeti bölgeye özel ve derinlik, hidrografik özellikler ve suyun kalitesi, jeomorfolojisi gibi lokal özelliklerle ilişkilidir. Etkiler genellikle hem zaman hem de mekan içinde sınırlıdır. Üretim durduğunda yenilenme süresi 3 ile 10 ay arasında gerçekleşir. Yenilenme süreci endüstriyel ve şehir atıklarının etkisine göre 10 kat daha hızlıdır. Sediment zenginleşmesi bentik bölgede sınırılı bir etki yapar .Organik girdinin artması yeni türlerin göçü gibi pozitif etkilere neden olabilir. Akdeniz’deki verilere dayanarak deniz tabanındaki organik zenginleşmenin az olmasının sebebi, demersal balıkların ve omurgasızların bu organik maddeleri tüketmesine dayanmaktadır.Doğu ve Batı Akdeniz deki balık çiftliklerinde yapılan su altı video araştırmaları çiftlik balıklarının beslenmesi sırasında kafesler altında doğadaki balıkların toplandıklarını doğrulamıştır. İsrail’de yapılan benzer çalışmanın ön sonuçları kafeslerin fauling alg ve organik madde ile beslenen balık sürülerini cezbettiği sonucuna varmıştır. Balık çiftliklerinin yem ve balık dışkıları sonucunda bentik kominitenin mikrobial bileşenleri içerisinde değişimler belgelenmiştir.Örneğin , Posidonia çayırları ve balık çiftliklerinin birbirine olan yakınlığı çayırın bütünlüğü için çeşitli tehditler ortaya koyar. Bu çayırlar Akdeniz’deki deniz çevresinin kilit rolündeki ekosistemleridir. Ve çeşitli deniz canlılarının yumurtlama ve yavrulamalarında çok önemli yer tutar. Balearic adaları ile Minorca körfezinde balık çiftliklerinin sonucu olarak deniz çayırlarının ciddi şekilde etkilenmiş veya ortadan kalkmış olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca , • Batı Akdeniz; Güneydoğu İspanya Çayırın %53’nde Rizom boyları, her rizomdan çıkan filizler ve yaprakların büyüme oranı azalmıştır. • Batı Akdeniz Korsikada çayır rizom yoğunluğu metrekare başına 466’dan ( referans istasyon )etkilenmiş alanda 108’e inmiştir. • Batı Akdeniz Sardunya Kafeslerin altında deniz çayırlarının ortadan kaybolması. • Orta Akdeniz Malta Çayır ekosistemlerinde ciddi değişimler • Doğu Akdeniz Hırvatistan Kafeslerin altında yataklar hemen hemen tamamen ortadan kaybolmuş ve bütün körfezde gerilemiştir. 41 4 Orkinos yetiştiriciliği (özellikle bu balıklarının yağlanması için yakalanıp kafeslere kapatılması) deniz çevresinde çeşitli tehlikelere neden olabilir ancak ülkemizde bu tür çiftliklerin hem sayısı az hem de kurulduğu alanlarda akıntılar kuvvetli ve derinlik en az 50 m.dir. Orkinos için yem olarak kullanılan küçük pelajik balıkların etkisi Hırvatistan’da başlıca tartışma konularından biri olmuştur. Kafesler altındaki bentik tür topluluklarının azalması veya değişimi hem su kolonunda hem de sedimentteki farklılaşmalar bazı yetiştiricilik alanlarında kaydedilmiştir.Bu tür yetiştiriciliğin yem ihtiyacını karşılamak için avlanılan balıklar ve bunların doğal populasyonlarındaki azalma veya dağılımları deniz bilimleri dünyasında tartışılmaktadır.ICCAT ve GFCM de Orkinos balığı yetiştiriciliğinin ekosisteme etkisi üzerine bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Böylece , Orkinos üretimi için anaç bireylerin toplanması, yetiştiriciliğin potansiyel çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri üzerine pratik uygulamalar geliştirmeyi amaç edinmişlerdir. Balık çiftliklerinde ağlarda kullanılan antifauling boyalar , su kolonunda ve benthosta birikerek organizmalarda kurşun , kalay ve kadmiyum birikimlerine neden olabilirler . Bu konuda ayrıntılı araştırma önerilmektedir.Çünkü fauling organizmalarla ağırlaşan ağların yıkanması hem zaman hemde masraf olarak değerlendirilmektedir. İstasyonlardan 3. istasyon (Göklimanı), 8. İstasyon (Akbük), 9a. İstasyon (Toprakada), 22. istasyon (Karaca Ada), 59. istasyon (İskenderun Büyükdere) ve 93. İstasyon (Aydeniz Koyu) olmak üzere 6 tanesi balık üretimi amaçlı ağ kafeslerin bulunduğu istasyonlarda; 44a. İstasyon (Dana Adası Kıyısı), 44b. İstasyon (Dana Adası Açığı) ve 61. istasyon (İskenderun Kamışlık Koyu) olmak üzere 3 tanesi olası potansiyel üretim alanlarında diğerleri ise kontrol amaçlı olarak farklı bölgelerde yer almaktadır. Örneklenen istasyonlar içinde balık çiftliklerinin yer aldığı istasyonlardan 9a. İstasyon tür çeşitliliği açısından 12 taxon ile en fazla tür içeren istasyon olmuştur. SCUBA kullanarak fotoğrafik yöntemle örneklenen bu istasyonun yapılan ölçümlerde de 6-7 mg/lt çözünmüş oksijen miktarına sahip olduğu tespit edilmiştir. Zemini deniz çayırları (Posidonia oceanica) ile kaplı olan bu istasyonun ayrıca kayalık substratum da içerdiği tespit edilmiştir. Bu nedenle habitat çeşitliliği açısından farklı yaşam alanlarına sahip olan bu istasyonun adalara nispeten özgü izole olmuş zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olması beklenen bir sonuçtur. Ancak fotoğraflar incelendiğinde kafes altlarında sediment birikimi göze çarpmaktadır. Normalde geniş koloniler oluşturması beklenen Aplisina aerophoba türü süngerlerin bölgede oldukça küçük koloniler oluşturduğu saptanmıştır. Bu gözlem, yoğun sedimentasyon nedeni ile bu türün bölgede geniş koloniler oluşturacak kadar uzun süre yaşayamadığını düşündürmektedir. Ayrıca Mytilus galloprovincialis (kara midye), Murex sp. gibi kirlenmekte olan habitatlara özgü bentik organizmaların bölgede tespit edilmiş olması her ne kadar en fazla türü içerse de bu istasyonun kirlenmekte olduğunun göstergesidir. Yapılan gözlemlerde kafes altlarında tespit edilen türlerin -her ne kadar sayısı kontrol istasyonlarındaki tür sayısı ile yakın olsa da- daha çok Murex, Hydrozoa türleri gibi kirlenmekte olan habitatlara özgü türler olduğu tespit edilmiştir. Octupus (ahtapot), Decapod Crustacea (yengeç ve karidesler) gibi hareketli türlerin bu kirlenmekte olan bölgeleri ancak sedimantasyonun çok yoğun olmadığı istasyonlarda beslenme amacıyla kullandığı, yoğun sedimantasyon gözlenen bölgelerde ise hareketli bentik organizmalara nadiren rastlandığı görülmektedir. Yoğun sedimantasyon olan yerlerde, sesil (sabit) bentik organizmalara ait kolonilerin ancak küçük koloniler olduğu görülmüştür. Sesil kolonilerin büyümesi zamana bağlı olduğundan bu maruz kalınan ağır sedimantasyon nedeni ile gerçekleşememektedir. Bununla birlikte bütün örneklemelerde en fazla rastlana türlerden olan Ircinia cinsine ait sünger bireyleri balık çiftliği bulunan istasyonlarda görülmemiş Aplysina aerophoba ise 3 numaralı istasyonda görülmüştür. Bu istasyon 3 numaralı istasyonla birlikte balık çiftliği bulunan istasyonlar içinde en fazla bentik omurgasız tür tespit edilen istasyondur (7 taxon). Ancak 26 numaralı istasyonda 2 yıldır üretim yapılmamaktadır ve bu durum bentik ekosistemin üretim faaliyeti sona erdikten sonra normale döndüğünü göstermektedir. Balık çiftliği bulunan istasyonlarda bentik bölgede tespit edilen makrozoobentik taxon sayısı ile sechii disk ölçümleri sonucu elde edilen görünürlük karşılaştırıldığında, 5 m. görünürlüğe sahip 8. istasyonda yalnızca 4 takson, ve 8 metre görünürlüğe sahip 59. istasyonda yalnızca 3 takson tespit edildiği görülmektedir. Balık çiftlikleri bulunan istasyonlar içinde en fazla takson (12) tespit edilen 9a. numaralı istasyonda ise görünürlüğün nispeten yüksek (10 m.) olduğu görülmektedir. İstasyon 59 da tespit edilen takson sayısı 3, görünürlük ise 8 metre; 93. istasyonda ise takson sayısı 2, görünürlük 9 metredir. Görüldüğü gibi askıda katı maddenin fazla olduğu yani 42 4 görünürlüğün 10 metreden az olduğu yerlerde tespit edilen makrozoobentik takson sayısı da sınırlıdır. Bu da sedimantasyonun makrozoobentik biyotayı olumsuz etkilediğinin göstergesidir. Trol örneklerinden, dreç örneklerine göre daha fazla bentik tür çıkması örnekleme yöntemine bağlı doğal bir sonuçtur. SCUBA yöntemi ise yalnızca sınırlı bir derinlikteki bentik biotayı incelemeye olanak sağlamaktadır. Dip sediment örneği almak amacıyla yumuşak substratumdan alınan grab örneklerinde ise Güllük Körfezi dışında organizma tespit edilememiş yalnızca ölü organizma artıkları bulunmuştur. Grap kullanarak örneklenen Kumçamur substratumda sedimentasyonun etkisinin bu şekilde görülmesi de kirlenmiş ortamlara özgü doğal bir sonuçtur. Örnekleme istasyonlarında elde edilen makrozoobentik omurgasızlar. Tablo 13: İstasyonlara bağlı olarak tespit edilen taxon sayısı 2D Cliona sp. Cacospongia scalaris Demospongia (sp.) Axinella sp. Chondrosia reniformis Ircinia sp. Aplisina aerophoba Anemonia viridis Cotylorhiza tuberculata Hydrozoa (sp.) Pennatula sp. Scyphozoa (sp.) Nereis diversicolor Protula tubularia Liocarcinus depurator Parapenaeus longirostris Cerianthus sp. Cerithium vulgatum Cerithium sp. Arca noae Conus sp. Denthalium sp. Loligo vulgaris Murex brandaris Murex sp. Murex trunculus Mytilus galloprovincialis Natica sp. Octopos vulgaris Pecten sp. Pectinidae (sp.) Pinna nobilis Sephia officinalis Sephia orbigniana Tona galea Turbo sp. Venus sp. Cidaris cidaris Echinaster sepositus Holothuria forksali Ophiura sp. Paracentrotus lividus 3S + 7D 8S 9a S 19 D 22 S 26* S 44a S 44b D 59 S + + + + + + + 61 S 70 T 93 S + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + Sphaerechinus granularis Synaptula reciprocans TOPLAM + + 6 7 + 1 4 12 1 + 6 + 6 + 8 1 3 + 6 7 T 1 2 2 1 1 3 5 1 1 2 1 1 3 1 1 1 2 1 2 1 1 1 1 2 2 2 2 1 2 1 1 2 1 1 1 1 1 1 2 1 1 1 1 3 4 2 (D: Dreç, S: Scuba, T: Trol, G: Grap, *: İki yıldır üretim yapılmayan istasyon, 3 : Balık çiftliği bulunan istasyonlar) 43 4 Araştırmada elde edilen başka bir sonuç ise kafes altlarındaki organizma gruplarına göre bu alanların Azoik , geçiş zonu ve normal zon olarak üç ana grupta sınıflanabilmesidir. Buna ilişkin alanlardaki derinlikler ise 10 metre Azoik , 18-21 metre geçiş , 25 metrenin ise Normal zon olarak değerlendirilmesidir. Yapılan çalışmada 25 metre derinlikteki kafeslerin referans olarak başka bir alandaki kafeslerin bulunduğu alandaki türlerle sayıca benzerlik gösterdiği ortaya çıkarılmıştır. O halde kurulacak kafeslerin derinliklerinin en az 25 metre olması bir veri olarak kullanılabilir. Ayrıca , kurulacak kafeslerin sayısı ve işletmelerin birbirinden en az 1km uzakta olması da hem hastalıkların bulaşmasını azaltır hem de olası yem ve balık dışkısından dolayı denize bırakılan organik maddenin daha az bir alana yayılmasını önleyebilir. Aşağıdaki resimler bu durumu açıklamaktadır . (Azoik) ( Geçiş) ( Normal) (Geçiş) 44 4 12. BALIK ÇİFTLİKLERİ VE BALIK KOMUNİTELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ 12.1 .GİRİŞ Balık çiftliklerinin çevresel etkileri bölgelere ve zamana bağlı olarak şu şekilde sınıflandırılmıştır (Silvert, 1992): • İç etkiler (Çiftliğin içinde bulunduğu bölgede ya da çok yakınındaki populasyonlar üzerine etkiler) • Lokal etkiler (çiftliğin yakınındaki ve 1 km’lik mesafedeki doğal populasyonlar üzerine etkiler) • Bölgesel etkiler (1 km’den daha fazla mesafelerdeki su kütlesi içindeki daha uzun zamanlı etkiler) Yapılan çeşitli çalışmalarda balık çiftliklerinin lokal ölçekte; denizel ortamdaki nutrient, fitoplankton, deniz çayırları, bentik organizmalar üzerine etkileri ve kafes altında sediment birikimi üzerine yapılmış pek çok çalışma vardır. Balık çiftliklerinin bentik çevre üzerine etkileriyle ilgili çalışmalar göstermiştir ki; etki mesafesi kafeslerden itibaren 25-30 m’yi geçmemektedir (Hobly ve Hall, 1991; Hall ve ark., 1992). Fakat balık çiftliklerinden ortama bırakılan organik madde miktarı göz önüne alındığında, kıyısal körfezlere kurulan çiftliklerin 200 m’den daha fazla mesafede, uzun vadede etkisi olduğu Pohle ve ark. (2001) tarafından belirtilmiştir. Yunanistan’ın Güney Ege kıyılarında yapılan bir çalışmada nutrient miktarı sınırlı ve balıkçılık potansiyeli düşük oligotrofik sularda kurulu balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde ortamdaki besin miktarını artırmasına bağlı olarak balıkçılık potansiyelinin ve filogenetik açıdan tür çeşitliliğinin arttığı belirtilmiştir (Machias ve ark., 2003; 2004). Demster ve ark. (2002) ve Smith ve ark. (2003) Akdeniz’de yaptıkları çalışmalarda bu artışın kafes altlarında biriken kullanılmayan yemlerden kaynaklandığını ileri sürmelerine karşın, Machias ve ark. (2003) ortamdaki artan birincil üretimden ve balık çiftliklerinin işgal etmiş olduğu alanlarda kısmı koruma sağlaması nedeniyle balıkçılık baskısının azalmasından ileri geldiğini öne sürmüşlerdir. Ülkemiz karasularında balık çiftliklerinin doğal balık toplulukları ve populasyon yapıları üzerine yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma, Muğla ilinde bulunan balık çiftliklerinin bulunduğu bölgedeki doğal balık faunasını belirlemek ve kafeslerin ihtiyofaunaya muhtemel etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. 12.2.MATERYAL VE METOT Balık çiftliklerinin ekosisteme etkisini belirlemek amacıyla aktif çiftlikler (3, 8, 22, 92 ve 93 nolu istasyonlar), aktif olmayan çiftlikler (26 ve 98 nolu istasyonlar) ve Referans istasyonda (Güllük Körfezi, Fener Adası) dalışlar yapılmış, sualtı görüntüleme teknikleriyle balık türleri tespit edilmiştir. İstasyonların derinlikleri, kıyıya ve Referans istasyona olan uzaklıkları Tablo 1’de verilmiştir. Ayrıca 18 ve 16 mm göz açıklığında galsama ağları kullanılarak örneklemeler yapılmıştır. Tablo 14. İstasyonların derinlikleri; kıyıya ve Referans istasyona olan uzaklıkları İstasyon No Aktif balık çiftlikleri 2 ve 1 yıldır aktif olmayanlar 8 93 92 22 3 26 98 Referans istasyonu Derinlik (m) 12 15 16 20 30 22 15 10 45 4 Kıyıdan uzaklık (km) 1.3 0.71 2.3 1.2 1.3 1.1 0.5 4.3 Referans istasyona göre uzaklık (km) 23.3 14.6 19.8 14.5 - 3 8 Ref. İst. 93 92 98 22 26 Şekil 17. Örnekleme istasyonları 12.3 BULGULAR Yapılan örneklemeler sonucunda toplam 19 balık türü tespit edilmiştir. Bu türlerden Atherina boyeri açık su türlerinden olup dağılımlarını dip yapısından etkilenmemesine karşın diğer 18 tür nektobentik olup dip yapısından etkilenen türlerdir. Aktif balık çiftliklerinde toplam 7 tür tespit edilmiştir ve bunlar içinde Gobius geniporus en yaygın türdür. Aktif olmayanlarda çiftliklerde 9, Referans istasyon da ise toplam 10 tür tespit edilmiştir. 4 tür hem referans hem de aktif olmayan çiftliklerde belirlenen ortak türlerdir. Derinliklere göre dağılım bakıldığında aktif çiftlik istasyonlarında tür sayısı bakımından önemli bir farklılık yoktur. 46 4 Tablo 15. Balık türlerinin istasyonlara göre dağılımları Aktif balık çiftlikleri istasyonları Atherina boyeri Chromis chromis Sarpa salpa Diplodus annularis Diplodus vulgaris Oblada melanura Spondyliosoma cantharus Serranus scriba Mullus surmuletus Gobius geniporus Gobius paganellus Coris julis Symphodus tinca Symphodus mediterraneus Symphodus cinereus Labrus viridis Echeneis naucrates Parablennius tentacularis Tripterygion melanurus Toplam tür sayısı Gümüş Papaz balığı Sarpa İspari Karagöz Melanur Iskatari Hani Tekir Kaya balığı Kaya balığı Gün balığı Lapin Lapin Çırçır Çırçır Remora Horozbina 19 8 93 92 22 3 + 1 + + 2 + + 2 + + + 3 + 1 2 ve 1 yıllık aktif olmayanlar çiftlik istasyonları 26 98 Referans istasyonu + + + + + + 6 + + + + + + + + 8 + + + + + + + + + + 10 Türlerin dağılımı dip yapısına göre incelendiğinde ise aktif olmayan balık çiftliklerinde 8 tür Posidonia oceanica çayırlarının üzerinde, 3 tür organik madde kaplı zemin üzerinde gözlenmiştir. Referans istasyonda 6 tür P. oceanica üzerinde, 5 tür makro algli ortamda, 2 tür kayalık, 1 tür kumluk habitatta gözlenmiştir. Aktif balık çiftliklerinde ise tüm türler organik madde kaplı zemin üzerinde gözlenmiştir (Tablo 3). Türlere bağlı olarak istasyonlar arasındaki benzerliğe bakıldığında; 1 ve 2 yıllık aktif olmayan çiftliklerin, aktif çiftlik istasyonlarına göre, Referans istasyona daha çok benzediği; aktif çiftliklerin ise kendi içinde gruplandığı ve tür kompozisyonu açısından Referans istasyona en uzak mesafede olduğu görülmektedir (Şekil 2). Ayrıca balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde, kafeslere 200 m mesafede ve 7-10 m derinlik aralığında, galsama ağı kullanılarak yapılan örneklemeler sonucunda 17 balık türü yakalanmıştır. Bu türlerden 10’u jüvenil bireylerle 7’si ergin bireylerle temsil edilmektedir (Tablo 4). Bu türlerden sadece Diplodus annularis, D. vulgaris ve Mullus surmuletus balık çiftliklerinde yapılan dalışlarda gözlenmiş, diğer 14 tür ise gözlenmemiştir. 47 4 Tablo 16. İstasyonlardaki balık türlerinin; dip yapısı göre dağılımları (S: Organik madde kaplı zemin, P: Posidonia oceanica çayırları, M: Makroalg, K: Kum, Ky: Kaya ) Aktif balık çiftlikleri istasyonları 2 ve 1 yıllık aktif olmayanlar çiftlik istasyonları 8 93 92 22 3 26 98 Referans istasyonu Papaz balığı P, K Chromis chromis Sarpa S P, M Sarpa salpa İspari P P Diplodus annularis Karagöz S P Diplodus vulgaris Melanur P P Oblada melanura M Spondyliosoma cantharus Iskatari Hani S S P P Serranus scriba Tekir S S Mullus surmuletus Kaya balığı S S S S Gobius geniporus Kaya balığı K Gobius paganellus Gün balığı P P, K, M Coris julis Lapin P P, M Symphodus tinca P P Symphodus mediterraneus Lapin Çırçır P Symphodus cinereus Çırçır S Labrus viridis Remora M Echeneis naucrates Ky Parablennius tentacularis Horozbina Ky Tripterygion melanurus Ward`s method Euclidean distances Aktif olmayan (2 yıllık) Aktif olmayan(1 yıllık) 3. ist. 8. ist. 22. ist 92. ist. 93. ist. Referans istasyonu 0 50 100 Linkage Distance Şekil 18. İstasyonlar arasındaki benzerlik 48 4 150 200 Tablo 17. Galsama ağı ile yakalanan balık türleri, E: ergin birey; J: juvenil birey. Tür Adı Boops boops (E) Coris julis (E) Diplodus annularis (J) Diplodus vulgaris (J) Liza aurata (J) Lithognathus mormyrus (J) Mullus surmuletus (E) Pagellus erythrinus (J) Pagrus pagrus (J) Spicara maena (E) Serranus scriba (J) Symphodus tinca (E) Stephanolepis hispidus (J) Trachinus draco (J) Sardinella aurita (E) Serranus hepatus (J) Trachurus trachurus (E) Kupes Gün balığı İspari Karagöz Kefal Mırmır Tekir Mercan Fangri İzmarit Yazılı hani Lapin Trakonya Sardalya Benekli hani İstavrit Birey sayısı 2 2 43 1 2 1 1 35 1 6 1 2 3 3 1 2 2 12.4.TARTIŞMA VE SONUÇ Günümüzde halen aktif olan balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlar, Referans istasyonla karşılaştırıldığında, tür çeşitliliğinin oldukça düşük olduğu ve Gobius geniporus (Kaya balığı, Gobiidae)’un yaygın olarak bulunduğu görülmüştür. Gobiidae familyasına ait türlerin karakteristik özellikleri kumlu çamurlu zeminlerde yaşamaları ve bazı türlerinin yumuşak zemin içine yuva yapmasıdır. Aktif balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde aşırı organik materyalin oluşturduğu bir tabaka zemin üzerinde, makro algler ve P. oceanica yaprakları üzerinde ince ve yumuşak bir tabaka halinde gözlenmiştir. Buna bağlı olarak balık çiftliklerinin olduğu bölgelerde gobiidlerin yaygın olarak bulunduğu, diğer türlerin doğal habitat özelliklerinin bozulmasından dolayı bu bölgeleri terk ettiği söylenebilir. Ayrıca, makro algli ve Posidonia oceanica çayırlarıyla kaplı habitatların karakteristik balık türlerinin (Labridae ve Sparidridae familyalarina ait türler) ortamda yok denecek kadar az olduğu belirlenmiştir.Bu durum organik madde birikiminin karakteristik türlerin ortamdan uzaklaşmalarına neden olduğu şeklinde açıklanabilir (Tablo 2). Derinliklere göre bir karşılaştırma yapıldığında ise doğal yaşam ortamları 15 ile 30 m derinlikler arasında olan türlerin bu bölgelerden genellikle uzaklaştığı görülmektedir. Posidonia oceanica çayırları gerek besin açısından zengin olması gerekse büyüme alanı olarak omurgasız ve omurgalı canlılar için ideal yaşam ortamı oluşturması bakımından Akdeniz ekosistemi içersinde tür çeşitliliğinin yüksek olduğu bölgelerdir. Aktif balık çiftliklerinde kullanılan yemlerin balıklarca tüketilmeyen kısımları ile metabolik faaliyetleri sonucu ortamda artan organik madde yükü bu bitkilerin yaprakları üzerinde birikmekte, ayrıca ortama ışığın girişinin azalması sonucu fotosentezi engelleyerek ölümlerine neden olmaktadır. Yapılan gözlemlerde elde edilen bulgular bu durumu destekler niteliktedir. Tablo 3’de türlerin istasyonlara göre dağılımlarında dip yapıları göz önüne alındığında aktif balık çiftliklerinde tür sayısı oldukça düşük olmasına rağmen, Referans istasyonda ve aktif olmayan çiftliklerde sağlıklı P. oceanica çayırlarına bağlı olarak tür çeşitliliği daha yüksektir. Ayrıca karakteristik türlerin aktif olmayan çiftlik istasyonlarında görülmesi de ortam koşullarının düzelme başladığının bir göstergesi olabilir. Türlerin bulunma derecelerine bağlı olarak istasyonlar arasında yapılan karşılaştırmalar (Şekil 2), çiftliklerin faaliyetlerine son vermelerinden itibaren 1-2 yıl içersinde düzelmeye başladığı şeklinde yorumlanabilir. Fakat bu durum öncelikli olarak çevresel koşullarda meydana gelen düzelmeye (aşırı organik madde miktarında azalma gibi) bağlıdır. 49 4 Pek çok canlıda olduğu gibi juvenil safha balıkların çevresel koşullara en hassas olduğu dönemlerdir. Balık çiftliklerinin olduğu bölgede kafeslere 200 m mesafede ve 7-10 m derinlik aralığında, galsama ağı kullanılarak yapılan örneklemeler sonucunda elde edilen türlere ait bireylerin çoğunun jüvenil safhada olması ortam koşullarının büyüme için uygun olduğunu göstermektedir (Tablo 4). Tür çeşitliliğinin yüksek olması (17 tür) ve kafeslere yakın bölgelerle karşılaştırıldığında 14 farklı türün elde edilmesi doğal tür çeşitliliğinin devam ettiğinin bir göstergesi olabileceği gibi daha net sonuçlara varabilmek için izleme çalışmaları gerekmektedir. Ayrıca, elde edilen bireylerin mide içeriklerinde yem örneklerine rastlanmaması buradaki balıkların doğal populasyon olduğunun diğer bir göstergesi olabilir. Ege ve Akdeniz’de yapılan çalışmalarda balık çiftliklerinden ortama dolaylı ya da doğrudan bırakılan organik maddelerin ortamdaki birincil üretimin artmasına ve aynı zamanda kafeslerin bir nevi koruma alanı oluşturmasına bağlı olarak balıkçılık potansiyeli ve tür çeşitliliğinin arttığını bildiren çalışmaların yanında (Machias ve ark., 2003; 2004), bu artışın kafes altlarında biriken kullanılmayan yemlerden kaynaklandığını ileri süren araştırma sonuçları vardır (Demster ve ark., 2002). Bu ön çalışmada ise Güllük Körfezinde balık çiftliklerinin doğal balık faunası üzerinde sadece kafeslerin çevresinde balık çeşitliliğini olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir. Doğal balık faunasındaki bozulmayı göz önüne aldığımızda öncelikli neden organik maddelerin zemin üzerinde birikmesi ve buna bağlı olarak habitat yapısındaki bozulmalardır denilebilir. Kesin sonuçlar için daha uzun süreli en az mevsimsel çalışmalar gereklidir. Sonuç olarak; • Balık çiftliklerinin faaliyetini durdurmasından itibaren 1-2 yıl sonra doğal komunite yapısında düzelme görülmektedir (Şekil 2). • Jüvenil dönemdeki bireylerin fazlalığı çiftlik kurulan deniz alanlarında dinamik yapının devam ettiğinin bir göstergesidir. • Gobius geniporus ( Kaya Balığı) türünün kafes altlarında görülmesi kirlenme belirtisi olarak değerlendirilebilir.Bu değerlendirme zaman serisine bağlı olarak yapıldığında indikatör tür olarak tanımlanabilir. 13. BALIK ÇİFTLİKLERİ ve OŞİNOGRAFİK ÖLÇÜMLER CTD ÖLÇÜM İSTASYONLARI Muğla sınırları içerisinde gerçekleştirilen çalışmada 19 noktada derinliğe bağlı olarak Çözünmüş oksijen (mg/lt.), pH, tuzluluk (‰ PSU), su sıcaklığı (°C) ve elektriksel geçirgenlik (ms/cm) ölçülmüştür. Ölçümlerde SeaBird 19 plus model CTD cihazı kullanılmıştır. Örnekleme istasyonlarından 9 tanesi balık üretim kafeslerinin yakınında seçilmiştir. Seçilen istasyonlardan elde edilen oşinografik veriler incelendiğinde 9a. istasyon (Toprak Ada), 12. istasyon (Salih Adası Güneyi), 22. istasyon (Karaca Ada) gibi kapalı koy ve körfezlerde yer alan istasyonlarda yüzey suyunda çözünmüş oksijen miktarı minimum 3,6 mg/lt, maksimum 5 mg/lt, civarında ölçülmüştür. Bu bölgede daha önce Bingel ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada ise Salih Adası ve çevresinde çözünmüş oksijen miktarı 210-225 µM (6,8 mg/lt.) verilmiştir (Bingel ve diğ.,2005). Yakın bölgelerde yer alan ve ağ kafes bulunmayan açık deniz istasyonlarında ise bu değer 6 ila 7 mg/lt. olarak bulunmuştur. Bir diğer dikkate değer nokta ise; yakınlarında ağ kafes olmasına rağmen açık denizde yer alan istasyonlarda tespit edilen suda çözünmüş oksijen miktarının ağ kafes olmayan kontrol istasyonlarına yakın değerlerde olmasıdır. Bu durumun akıntı hızı ve yönü ile de yakından bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Yine derinliği fazla olan istasyonlarda dip kısımdan elde edilen çözünmüş oksijen değerleri kontrol istasyonlarına yakındır. Bu da akıntı hızının yeterli olduğu bölgelerde ağ kafesler altında çözünmüş oksijen değerlerinin düşük seviyelerde olmadığını gösterir. Akarsu ağızlarına yakın bölgelerinde bile yüzey suyu çözünmüş oksijen miktarı 6-7 mg/lt civarındadır. Bunun bölgede fitoplankton artışına bağlı fotosentez sonucu oksijen artışına bağlı olduğu düşünülmektedir. Güllükte bulunan işletmeler için olası taşınma yeri olarak tavsiye edilen Salih Adasının Kuzey kesiminde ilk 25 metrelik su kesiminde çözünmüş oksijen seviyesi 6 mg/lt. seviyesinde olup bu değer 30 metre derinliğe kadar 7,5 mg/lt ye ulaşmaktadır. Çalışma boyunca ölçüm yapılan istasyonların geneline bakıldığında dere ağzı veya ağ kafes bulunan kapalı koy ve körfezlerde yüzey suyu çözünmüş oksijen düzeyi genel olarak 6,5-7,5 mg/lt arasında ölçülmüştür. 50 5 Oseanografik ölçümler genel olarak gözden geçirildiğinde yüzey suyunda çözünmüş oksijen miktarının ağ kafes bulunan kapalı koy ve körfezlerde düşük olduğu hatta organik madde miktarının fazla olduğunun düşünüldüğü dere ağızlarında bile durumun benzer olduğu gözlenmiştir (bkz. Ek 1.). Tablo 18: İstasyonlarda Seki-disk (görünürlük) sonuçları (Balık çiftliği bulunan istasyonlar koyu renk ile gösterilmiştir). İstasyon No İst. 7 İst. 8 İst. 9 İst. 9a İst. 10 İst. 12 İst. 19 İst. 20 İst. 22 İst. 23 Seki-disk 11 m. 5 m. 9 m. 10 m. 10 m. 6 m. 30 m. 23 m. 16 m. 13 m. İstasyon No İst. 25 İst. 90 İst. 91 İst. 92 İst. 93 İst. 94 İst. 95 İst. 98 İst. 99 İst. 100 Seki-disk 29 m. 5 m. 6 m. 6 m. 9 m. 20 m. 6 m. 3 m. 18 m. 19 m. Balık çiftliği bulunan istasyonlarda 8, 9, 12, 92 ve 93. istasyonda görünürlük 10 metrenin altındadır. Bu istasyonlar içinde Akbük açıklarındaki 8. istasyon 3 m. ve 5 m. Yine bölgede Bingel ve arkadaşları yaptıkları çalışmada Salih Adası ve çevresinde görünürlüğün kıyısal bölgeye yaklaştıkça 10 m civarına düştüğünü bildirmiştir (Bingel ve diğ., 2005). Görünürlük belli alanlarda azalmıştır .Ancak görünürlük sadece kirlenmeye bağlı bir parametre değildir. Hakim rüzgar yönü , akıntılar , güneşin durumu , plankton yoğunluğu ve zenginliği gibi faktörlerde düşük görünürlük değerlerine neden olabilmektedir.Tablo 18.) da önemli alanlardaki görünürlük değerleri verilmiştir. 14.TÜRKİYE’DE DENİZ BALIKLARI YETİŞTİRİCİLİĞİ VE POTANSİYEL YETİŞTİRİCİLİK ALANLARININ TESPİTİ 14.1 GİRİŞ Türkiye 8.333 km’lik kıyı şeridi ile 23.475.000 hektar gibi çok büyük bir balıkçılık alanına sahiptir. Çok sayıda akuatik tür tatlı, acı ve tuzlu sularda çeşitli üretim sistemleri kullanılarak yetiştirilebilir. Akuakültür Türkiye’de 1970’lerde çok iyi bilinen iki tür olan Gökkuşağı alabalığı ve Sazan ile başlamıştır. Ancak 1985’te ticari olarak levrek ve çipura yetiştiriciliği ile gelişmiştir. 2000’li yıllarda ekonomik kriz yaşanana kadar 1990’lı yıllarda gökkuşağı alabalığı, levrek ve çipura üretimi artış göstermiştir. Deniz balıkları yetiştiriciliğine ilk kez 80’li yıllarda başlanmıştır. 1979 yılında Muğla (MilasGüllük)’da doğadan toplanan çipura yavruları ağ kafeslerde polikültür olarak yetiştiriciliğe alınmıştır. Ülkemizdeki ilk uygulamaların ardından özellikle Bodrum yarımadasındaki koy ve körfezlere yerleştirilen ahşap kafeslerde, doğadan toplanan çipura yavrularının yetiştiriciliğine başlanmış, hemen arkasından levrek balığı yetiştiriciliği ile ilgili çalışmalar başlamıştır. T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Mac’Alister Elliott ve Ortaklarına yaptırmış olduğu bir saha çalışmasının raporuna göre ülkemizde ilk defa ticari boyutta 1986 yılında çipura ve 1987 yılında da levrek balığının ağ kafeslerde yetiştiriciliğine başlandığı bildirilmektedir (Anonim, 1993). Bölgede yoğun ilgi gören bu uygulamaların sonucunda denizde ağ kafeslerde yetiştiricilik için denizden çipura ve levrek balığı larvası toplamada önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Türkiye’de projesi onaylanan ilk deniz balıkları kuluçkahanesi Mayıs 1984’te İzmir (Çeşme-Ildır)’de Pınar Deniz Ürünleri A.Ş. 51 5 tarafından inşa edilmiştir. Bu işletmenin projesinde öngörülen üretim kapasitesi 3 milyon yavru/yıldır (Anonim, 2002b). Pınar Deniz Ürünleri A.Ş’ den sonra 1987 yılında Bodrum Süngercilik Araştırma Merkezi’nin Muğla (Bodrum-Tuzla)’da İtalyan bir şirketle ortaklaşa kurduğu ve daha sonra da özelleşerek Defne-Tur A.Ş’ ye devredilen küçük kapasiteli bir kuluçkahane, Türkiye’nin ikinci kuluçkahanesi olarak yavru balık üretimine başlamıştır. Bütün uğraşılara rağmen denizlerde ağ kafesle deniz balıkları yetiştiriciliği için yeterli sayıda yavru sağlanamamış, bu nedenle de kafes işletmeleri yavru balık ihtiyaçlarını yeniden doğadan yakaladıkları çipura ve levrek balığı yavrular ile gidermeye çalışmışlardır. Bu dönemde doğadan yavru toplanmasının balık stoklarını korumak amacıyla yasaklanması gündeme gelmiştir. Levrek ve çipura çiftliklerinin çoğu güney Ege sahillerinde yer almaktadır. 1991 yılı levrek üretimi 777 ton olarak bildirilmiş, bunun 750 tonu Muğla çevresinde, 20 tonu İzmir ve 7 tonu da Edirne’de üretilmiştir. Aynı yıl 910 ton olan çipura üretiminin illere göre dağılımı şöyledir; Muğla 750 ton, İzmir 145 ton, Aydın 14 ton ve Balıkesir 1 ton (Anonim, 1993). T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, yavru balık açığını gidermek için biri Ege’de (BodrumGüvercinlik), diğeri Akdeniz’de (Beymelek) olmak üzere iki kuluçkahane kurmuştur. Bodrum’daki kuluçkahane, Türk ve İtalyan Hükümetlerinin ortak girişimleri ile 1993 yılında devreye girmiştir. Bu kuluçkahanenin kapasitesi 1 milyon yavru / yıldır. İlk üretim, 1993 Haziranında gerçekleştirilmiştir. Beymelek’teki kuluçkahane, Birleşmiş Milletler Geliştirme Programından (UNDP) destek alınarak T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından 1992 yılında kurulmuştur. Bu kuluçkahanenin kapasitesi ise 2 milyon yavru/yıldır. Bu dönemde Türkiye’de 2’si devlete 3’ü de özel sektöre bağlı olmak üzere toplam 5 kuluçkahane bulunmaktadır. Bu dönemde çalışır konumdaki kuluçkahaneler daha çok levrek balığı yavrusu üretimi gerçekleştirmiştir. 1990’lı yılların başında, çalışır konumdaki kuluçkahanelerin yavru üretimi, mevcut kafes işletmelerinin yavru gereksinimlerini karşılamaktan uzak kalmıştır. Mevcut kuluçkahanelerde 1992 yılında 2,3 milyon, 1993 yılında da 3,5 milyon yavru üretimi gerçekleşmiştir (Anonim, 1993). Aynı yıllarda yeni kafes işletmeleri kurulurken T.C Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, yeni kurulacak işletmelere kuluçkahanelerini kurmaları koşuluyla izin vererek işletmelerin kendi kuluçkahanelerine sahip olmaları sağlanmıştır. Ancak küçük işletmeler yavru ihtiyacını daha ekonomik bir yoldan, doğadan topladıkları yavrularla karşılamaya devam etmişlerdir. Aile tipi küçük kafes işletmeleri, uzun süre yavrularını her yılın Mart-Haziran ayları arasında doğadan toplamaya devam etmiştir. Genellikle % 75’i çipura, % 20’si levrek ve geriye kalan % 5’i de kefal, fangri mercan ve sinarit olarak yakalanmıştır. Yavrular, dalyanlardan ve nehir deltalarından (daha çok da Menderes ve Adana’ya yakın) yakalanmıştır. Genellikle 0,3 gr.dan küçük olan bu balık yavrularında yüksek oranda (% 90) ölümler görülmüştür. D.İ.E. verilerine göre 1991 yılında Türkiye genelinde 3.325 ton deniz balığı yetiştirildiği belirtilmektedir. 2000 yılındaki rakam, 1991’e göre yaklaşık 10 kattan fazla artarak 35.646 ton/yıl olmuştur. Resmi rakamlara göre 2004 yılı çipura ve levrek üretimi 46.742 ton/yıl olarak gerçekleşmiştir. Bu değerin 2005 yılı itibarı ile 55.000 ton dolaylarında olacağı öngörülmektedir (Tablo 19 ve Tablo 20). Tablo 19. Türkiye’de Akuakültür Üretimi Miktarları (Ton) (Anon. 2004) TÜRLER 2000 2001 2002 2003 2004 Alabalık 1961 1240 846 1194 1650 Çipura 15460 12939 11681 16735 20435 Levrek 17877 15546 14339 20982 26297 Midye 321 5 2 815 1513 52 5 Karides 27 - - - - Toplam 33685 29730 26868 39726 49895 Tablo 20. İllere göre Çipura ve Levrek Yetiştiriciliği Miktarları (Ton) (Anon. 2004) İller Çipura Levrek Antalya 297 346 Aydın 385 490 Balıkesir 75 83 Çanakkale - 388 Edirne 50 50 Hatay 302 260 Mersin 90 80 İzmir 5304 6513 Muğla 13932 17574 Toplam Miktar 20435 25784 Ekonominin düzelmesi ve Avrupa Birliğine üyelik ile ilgili gelişmelerle birlikte akuakültür yolu ile elde edilen üretim tekrar artışa geçmiştir. Toplam üretim 2002’de 1165 tondan 2004’te 94010 tona yükselmiştir. Bu artışta Gökkuşağı alabalığı %15’lik artış gösterirken aynı dönemde çipura ve levrek artışı %40’a yaklaşmıştır. Sektör endüstriyel anlamda dikkat çeken oranda yatırımlar yapmıştır. Günümüzde de artarak devam etmektedir. 2005 üretim miktarları henüz yayınlanmamıştır. Ancak 100 bin tonu aşarak 120000 tona ulaşması beklenmektedir. 2004’te toplam Akuakültür üretimin %53’ünü levrek, çipura, alabalık ve midye oluşturmuştur. 2004’te akuakültür üretimi toplam balıkçılık üretimi içinde %15’tir. Bunun %8’i deniz %7’si tatlı sudan gelmiştir. Çiftlik sayısı ve toplam üretim kapasitesi yükselme kaydetmiştir. TUGEM’e göre (akuakültür lisanslarından sorumlu) 34000 tona tekabül eden 376 yeni başvuru bulunmaktadır. Tatlı su akuakültürü 2003 ve 2004 yılları boyunca %2’den az bir artış oranı sağlanmıştır. Ancak 2005’te %12 olan çiftlik sayısı ve üretim kapasitesi %28’e yükselmiştir. Deniz akuakültürü ise çiftlik sayısı (%19) ve toplam kapasite artışı ile (%53) daha fazla artış göstermiştir. Günümüzde aktif üretim yapan ve yeni izin almış olan 1562 çiftlik bulunmaktadır. Toplam üretimin üçte ikisinden fazla kakı sağlayan (%77) alabalık çiftlikleri ile beton havuzlarda porsiyonluk balık üretilmektedir. Çipura ve levrek çiftlikleri ise %19’unu oluşturur. Birçok çiftlik küçük kapasiteli aile işletmesi şeklindedir. Bu çiftliklerin 50-3500 ton/yıl arasında yıllık üretimleri vardır. Bunun yanı sıra tatlı su balığı yetiştiriciliği yapan çiftliklerin üretimi 3-1000 ton arasında az değişen orandadır. Yeni ticari türler ve yeni teknolojiler endüstri farklılaşmasına ve farklı yönlere kaymasını sağlamaktadır. Ancak kafeslerde ticari üretim ve diğer yetiştirme üniteleri hala kısıtlıdır. Başlıca alternatif Akdeniz türleri; Sinarit (Dentex dentex), Kırma mercan (Pagellus erythrinus), Sivri burun Karagöz (Puntazzo puntazzo), Lahoz (Epinephulus aeneus), Minekop (Umbrina cirrosa), Mırmır (Lithognathus mormyrus), Sarı ağız (Argyyrosomus regius), Sarı kuyruk (Seriola dumerili), Eşkina (Sciena umbra), Sargus (Diplodus sargus)’dur. 53 5 Tablo 21. Türkiye’deki balık çiftliklerinin büyüklüğe göre dağılımı (T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri 2005) Tatlı Su Çiftlikleri Büyüklük aralığı (Ton) Kapasite % 0-10 3230 4.1 11-50 5173 6.5 51-100 9307 11.6 101-250 8050 10.1 501-1000 29321 36.1 24700 31.0 Toplam 79781 Deniz Çiftlikleri Sayı % Kapasite (Ton) 629 50 3501 8 <50 124 41.0 515 41 12714 28 51-100 61 20.0 71 6 5433 12 101-250 53 17.5 32 3 7054 15 251-500 19 6.3 12 0.9 16000 35 501-1000 33 10.9 >1001 13 4.3 1259 % 45400 % 303 22% 47% 2% Büyüklük aralığı (Ton) Sayı Alabalık Levrek Çipura Sazan Midye 28% 1% Şekil 19. Türkiye’de yetiştirilen akuatik türlerin toplam üretim içindeki payı (Anon. 2004) Yakın zamanlara kadar denizlerde ağ kafeslerde sürdürülen balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan çevresel etkiler tartışma konusu haline gelmemiştir. Kıyısal alanlarda kurulan balık çiftliklerinden kaynaklanan çevresel etki riskini anlamak artıklarla oluşan birikim ve kimyasalların (koruyucu ve tedavi edici kimyasal preparatlar) salınımı ve salgılanması ile ilişkilidir. (Gowen and Bradbury, 1987) Sektörün ticari üretim değeri son yıllarda katlanarak artış göstermiştir. Sektörün değerinin 2004’te 210 milyon avro olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktara destek servisleri (araştırma, teknoloji transferi, profesyonel konferanslar, danışmanlık) ile birlikte toplan endüstrinin 470 milyon avro’ya ulaşabilir. 300-400 g’lık levrek-çipuranın çiftlik çıkış fiyatı 3.0-4.5 avro/kg’dır. Porsiyonluk balığın toptan fiyatı ve büyük alabalığın 2.4 ve2.7 avro/kg’dır. Üretim ve lojistik destekte çalışan sayısı ise bilinmemektedir. Bununla beraber sektörde çalışan sayısının 25.000 kişi olduğu tahmin 54 5 edilmektedir. Bir süredir kıyılarda yapılan akuakültürün; o bölgede doğal olarak bulunan türlerin çoğalması, doğadaki diğer türlerle olan ilişkileri tartışma konusu haline gelmiştir. Akuakültür kaynaklı atıkların miktarı ve çeşidi de akuakültür aktivitesi ile ilişkilidir. İntensif Akuakültür, özellikle kullanılan yemlere bağlı olarak atık ve kontaminantların yüksek oranlarda oluşmasında rol oynar. Bu konu şüphesiz Akdeniz için düşünülmesi gereken çok önemli bir konudur. Bunun başlıca iki nedeni vardır; 1. Akdeniz’in besleyici madde bakımından fakir olması (Oligotrofik). 2. Bazı koylarda çok fazla sayıda çiftlik kurulmuş olması Deniz balıkları yetiştiriciliğinde, üretim alanları olarak dalyan, kara havuzları ve genellikle denize kurulan (yerleştirilen) ağ kafeslerden yararlanılmaktadır. Sektörün karşılaştığı zorluk, kafesler için kıyı alanlarında yapılan akuakültürdür. Bu konu direk olarak kaynak kullanımı ile ilgilidir. Çevresel etki yada kıyı alanlarının sürekli kullanımından kıyısal kirlenmeden çok oteller, diğer atık üreten yerler ve yerel yönetimler kıyısal kirlenmede daha çok sorumluluğa ve paya sahiptir. Balık çiftliklerinin çoğunluğu Muğla kıyı bölgesinde bulunmaktadır. Bu çiftlikler özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Datça kıyılarında yer almaktadır. Aslında akuakültürün %40’ı Muğla ve %13’ü İzmir kıyılarından sağlanmaktadır. Bu bölgeler aynı zamanda turizm aktivitesi ile dikkat çekmektedir. Bu bölgeler aynı zamanda doğal ve kültürel miras açısından önemli bölgelerdir. Ancak Muğla’nın %1,4’ü (1124 km) balık çiftlikleri tarafından kullanılmaktadır. Diğer kıyı kısımları turizm, balıkçılık ve koruma alanlarıdır. 2000 yılında Çevre Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığının da içinde yer aldığı 14 enstitü tarafından Akdeniz ve Ege için kıyı işletim planları hazırlanmıştır. Bazı alanlar ‘’Potansiyel Akuakültür gelişme alanları’’olarak tahsis edilmiştir. Ancak geçen yıl bazı bölgeler turizm sektörü olarak tanımlanmıştır (Salih adası gibi). Ülkemizde ticari olarak çipura ve levrek balıklarının yetiştiriciliği önem kazanmaya başlamıştır. Bu balıkların yetiştiricilik alanlarının belirlenmesinde doğal dağılım alanlarının ve yaşam özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir. Tablo 22. Güllük Körfezindeki Toplam Çiftlik Sayısı ve Kapasiteleri (Muğla Tarım İl Müdürlüğü 2006) Çiftlik Sayısı Kapasite (ton) Toplam Üretim (ton) 14 50< 378 68 250< 8.946 32 1000< 21.960 13 1000> 29.000 127 60.284 Tablo 23. Güllük Körfezindeki 30 m Derinlikteki Çiftliklerin Sayısı ve Kapasiteleri (Muğla Tarım İl Müdürlüğü 2006) Çiftlik Sayısı Kapasite (ton) Toplam Üretim (ton) 2 50< 59 13 250< 1.700 18 1000< 13.460 17 1000> 33.000 50 48.219 55 5 14.2. ÜRETİM TEKNİKLERİ VE KULUÇKAHANELER: Çipura (Sparus aurata) Çipura İngiltere kıyılarından başlayarak bütün Akdeniz bölgesinde dağılım gösterir. Türkiye’de daha çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde bulunur. Ege Denizinde aralık-mart ayları arasında yumurtadan çıkan yavrular birinci yaz sonunda 100 gr’ a ulaşırlar. İkinci yaştan sonra porsiyonluk ağırlık olarak kabul edilen 200 gr’ ı geçerler. Çipura 6-32 °C’ ler arasında yaşayabilmesine rağmen en iyi gelişmeyi 22-25 °C’ lerde gösterir. Bunlarda 7-10 °C sıcaklıkta büyüme durur. Toleransları %0 10-40 olmasına rağmen, ortalama tuzluluk isteği %0 30 civarındadır. Daha düşük tuzluluklardan sakınmak gerekir. Anatomik yapı bakımından vücut yüksek ve yanlardan basıktır. Vücut baş kısma kadar pullarla kaplıdır. Ağız ve diş yapısı sert olup sağlam dişleriyle küçük midye ve yengeçler gibi kabuklu canlıları kırarak yiyebilirler. Renk dorsalde gri veya koyu mavi, ventralde gümüşi sarı renktedir. Gözler arasında “V” şeklinde yıldızsı bir bant bulunur. Operküllerin posteriöründe pas renginde bir leke ve pektorallerin kaidesinde de kırmızımtırak bir leke mevcuttur. Bu leke dağınık durumdadır (Şekil 1). Resim 13. Çipuranın genel görünümü. Bu balıklar yaşlandıkça derinlere doğru gider. Genellikle 5-25 m. derinlikte yaşamayı tercih ederler. Cinsel olgunluğa iki yaşında ulaşırlar. Hermafrodit özellikte olan çipuraların gonadlarında heteroseksüel bölgeler bulunur. İlk olarak erkek karakteri kazanan, yani testeküler dönemdeki balıkların sonraki yıllarında ovaryumları gelişerek dişi karakter kazanmaktadır. Buna “prodandrik hermofradizm” denmektedir. Doğada yumurta bırakma dönemi ülkemizde Akdeniz bölgesinde ekim-aralık aylarında, su sıcaklığının 14-16 °C olduğu dönemdir. Ergin balıklar üreme döneminde kıyıya yaklaşarak 5-25 m. derinliklerde yumurta bırakmaktadırlar. 0,2 mm. çapında tek yağ damlası içeren pelajik özellikteki şeffaf yumurtaların çapı 0,9-1,0 mm’dir. Yumurta inkübasyonu 14-16 °C’lerde yaklaşık 72 saatte tamamlanır. Ergin bir anaç doğada 500.000-1.000.000 arasında yumurta vermektedir. Kontrollü koşullarda 100-150 bin adet/kg. yumurta alınır. Yumurta bırakma bir kerede olmayıp kısım kısım gerçekleşmektedir. Yumurtadan yeni çıkan larvaların boyu 3 mm. olup, 3-4 gün sonra vitellus kesesi tükenir, sindirim kanalları gelişir. Bunda sonra ağızları açılan larvalar ortamda bulunan zooplanktonla beslenirler (Anonim 1972; Zohar, 1986; Alpbaz, 1990; Barnabe, 1990; Benli ve Uçal, 1990; Anonim, 1992a; Pillay, 1993). Levrek (Dincentrarchus labrax) Levrek balığı coğrafik olarak 30-55°N paralelleri arasında Atlas Okyanusu ve Baltık Denizi’ne, hatta Kuzey Denizi’ne kadar dağılım gösterir. En yoğun olarak Akdeniz ve Atlas Okyanusu’nun İspanya, Portekiz ve Fas kıyılarında bulunur. Ülkemizi çevreleyen bütün denizlerde mevcuttur (Barnabe, 1990; Pillay, 1993). Bir sahil balığı olan levrek, sıcaklık ve tuzluluğa olan toleransı nedeniyle daha çok lagünlerde ve nehir ağızlarında bulunur. 5-28 °C’ ler arasında yaşayabilmesine rağmen optimum büyüme sıcaklığı 22-24 °C’ ler arasındadır. Su sıcaklığı 7-10 °C’ ye düşünce büyüme durur. %0 5-50 tuzluluk sınırlarında yaşayabilir. Bu nedenle tuzluluk değişimlerine karşı oldukça dayanıklıdır. Ortalama 7-8 56 5 mg/lt. oksijen düzeyi levrek balığı için uygundur. Genellikle tek başına yaşar. Yaz sonunda sahillere ve nehirlerin ağzına doğru üreme göçü yapar (Barnabe, 1990; Pillay, 1993; Uçal ve Benli, 1993). Morfolojik karakterler bakımından; vücut yan taraflardan yassılaşmış ve iri ktenoid pullarla örtülmüştür. Operkulum üzerinde sikloid pullar bulunmaktadır. Burun kısmı pulsuzdur. Yanal çizgi üzerinde 65-75 arası pul bulunur. Dorsal yüzgeçleri aralıdır. Birinci dorsal yüzgeçte 8 veya 10 diken ışın;.ikinci dorsal yüzgeçte 1 diken, 14 yumuşak ışın; anal yüzgeçte ise 3 diken, 10 veya 12 yumuşak ışın bulunmaktadır. Ağız büyüktür ve vomer üzerinde yarım ay şeklinde dişler bulunur. Operkulum ve preoperkulum üzerinde diken çıkıntılar bulunur (Akşıray, 1987; Uçal ve Benli, 1993, www.fishbase.org). Renk, sırtta koyu gri-esmer, yanlarda gümüşi, karın kısmında beyazdır. Erginlerin sırtı lekesiz koyu renkte, gençlerde bazen siyah lekelidir. Göz kemiğinin üstünde de siyah lekeler bulunur. Maksimum boy 1 m, maksimum ağırlık 12 kg’ı bulur (Şekil 21). Resim 14. Levrek balığının genel görünümü. Levrek balıkları ayrı eşeylidir. Özellikle Sparidae familyasında yer alan çipura balıklarında görülen hermafroditlik, bu türde görülmez. Erkek ve dişi balıklar morfolojik olarak birbirlerine çok benzemekle birlikte, bazı ayırıcı özellikleri de vardır. Vücudun karın bölgesinin arka kısmında yer alan gonadların erkeklerde genital bir açıklıkla, dişilerde ise genital çıkıntı ile dışarıya açılması ayırıcı bir özelliktir. Cinsel olgunluğa ulaşmamış bireylerde bu iki yapı gelişmemiştir. Ayrıca üreme periyodundaki cinsel olgunluğa erişmiş bireylerin karın kısmına yapılan bir baskı sonucu erkeklerde sperm, dişilerde yumurta çıkışıyla cinsiyet ayrımını yapmak olasıdır. Ergin bireylerde üreme periyodunda testis ve ovaryumlar birbirlerinden oldukça farklıdır. Ovaryumlar silindirik şekilde olup, bu dönemde pembemsi veya turuncu renktedirler. Testisler ise üçgenimsi bir yapıya sahip olup renkleri beyazdır. Gonadların gelişmesi soğuk aylarda olur. Akdeniz’de cinsiyet hücrelerinin gelişimi 11-14 °C’ler arasında olup, bu dönem eylül-ocak aylarına denk gelmektedir. Yumurtlama, su sıcaklığına bağlı olarak mart ayı başına kadar devam edebilir. Yumurta bırakılan suyun tuzluluğu %0 30 veya üzerinde olmalıdır. Atlas Okyanusu ve Kuzey Denizi’nde yumurtlama dönemi nisan ayında başlamaktadır. Akdeniz’de erkekler 2-3 yaş, 25-30 cm. boy; dişiler 3-5 yaş, 30-40 cm. boy; Atlas Okyanusu’nda ise erkekler 4-7 yaş, 32-37 cm. boy; dişiler 5-8 yaş ve 28-42 cm. boyda cinsel olgunluğa ulaşırlar (Barnabe, 1990; Benli ve Uçal, 1993). Levrek balığı yumurtaları pelajik, küresel, homojen vitellusludur. Yumurta çapı Akdeniz’de 1,151,16 mm’dir. Sayıları 1-4 arasında olan yağ damlalarının çapı 0,33-0,36 mm. kadardır. Mayer ve ark. (1990) levrek balıklarının fekonditesinin oldukça yüksek olduğunu, 18 yaşın üzerindeki bir levrek balığının 2 milyonun üzerinde yumurta verdiğini belirtmektedirler. Kennedy ve Fitzmaurice (1972) İrlanda levreklerinin 293.000 yumurta/kg. verdiğini, Bou Ain (1977)’de Akdeniz levreklerinin 492.000-955.000 yumurta/kg. verdiğini bildirmektedirler (Bromage ve Roberts, 1995). Embriyoda siyah pigmentler vardır. Daha sonra sarı pigmentler oluşmakta ve embriyo, yağ damlası ile vitellusun üzerinde görülmektedir. Türün yumurtaları, siyah pigmentlerin büyük oluşuyla diğerlerinden kolayca ayırt edilir. Levrek balığının yumurta inkübasyonu, su sıcaklığına (14-16 °C) bağlı olarak 60-72 saatte gerçekleşir. Çipura (Sparus aurata) ve Levrek (Dicentrarchus labrax) balıklarının larva yetiştirme dönemleri karada kurulan kuluçkahanelerde yapılmaktadır. Yumurtaların gelişimlerini tamamlamalarının ardından larvaların oluşmasıyla larva yetiştiriciliği başlar. Larva yetiştiriciliği larvanın gelişmesi için gerekli optimum fiziksel, kimyasal ve biyolojik koşulların sağlandığı tesislerde yapılmaktadır. 57 5 Çipuralarda larva dönemi: Çipura balığı larvaları bu dönemde 3–15 m³ hacimdeki fiberglas yada polyester tanklarda tutulmaktadırlar. Larva tanklarına larvaların ağızları açılana kadar ışık uygulanmaz. Bunun için tanklar kapalı ortamlarda bulundurulmalı ve tanklar arasında ışık izolasyonu uygulanmalıdır. Yumurtanın çatlamasından sonraki 3. gün sonunda prelarval dönem biter ve postlarval dönem başlar. 3-20 gün arasında tanklara mikroalg (Nannochloropsis sp) verilerek yeşil su tekniği uygulanır. Ağzın açılmasını takip eden 3-35. günler arasında canlı yem olarak rotifer (Brachionus plicatilis) verilir. 15. günden itibaren ise Artemia verilmeye başlanır. Çipuralarda sövraj (Mikropartikül Yeme Geçiş) dönemi : Larvaların 38-40 gününü doldurmalarının ardından canlı yemden mikropartikül yemlere geçişe hazırlamak amacı ile balıklar 10-15m3 hacme sahip tanklara alınır. Bu dönemde partikül yem miktarı arttırılırken verilen canlı yem azaltılır. Bu süre balıkların perfomansına bağlı olarak 55-65 gün arası değişebilir. Çipuralarda ön büyütme: Ön büyütme aşamasında balıklar ağ kafeslere gönderilmeden önce bu safhada 1,5-2 grama kadar büyütülürler. Levreklerde larva dönemi: Bu dönemde 4-6 m³ hacme sahip iç kısımları siyah renk olan tanklar kullanılır. Levrek larva yetiştiriciliğinde kapalı sistem uygulanmaktadır. Kapalı devre sistemlerde larva tankına verilecek su önce tampon tankına gelir. Buradan kum filtresine geçer. Kum filtresinden geçen deniz suyu UV’ ye gider. Burada tüm canlı organizmalardan arınan deniz suyu biyolojik filtreye geçerek yem ve dışkıdan kaynaklanan amonyak önce Nitrit’e ve daha sonrada Nitrat’a ayrılır. Levreklerde prelarval dönem 5 gün sürer. Bu dönemde ışıklandırma uygulanmaz. Larval dönemde levrek balıklarına Artemia nauplii verilir. Önce AF tipi denilen 400–420 µm boyutundaki nauplii verilir. 500–520 µm boyutundaki EG tip nauplii 16. günden itibaren verilmeye başlanır. Levreklerde Sövraj Dönemi: 40–42. gününü dolduran larvalar partikül yeme alıştırılmak üzere 10–15 m³ hacme sahip tanklara aktarılırlar. Balıkların durumlarına bağlı olarak 3 hafta süre ile sövrajda kaldıktan sonra ön büyütme havuzlarına alınırlar. Levreklerde ön büyütme: Yaklaşık 70–80 gün sonunda ön büyütme havuzlarına geçirilirler. Bu safhada 1,5 grama kadar büyütülen levrekler ağ kafeslere aktarılır. 14.3.Deniz Balığı Yetiştiriciliği için Kullanılan Kafesler : Ahşap kafesler: Ahşap kafeslerin ağ boyutları 5×5×5 m. olup ağ hacim olarak 125 m3’dür. Köşe bağlantıları metal alaşımlar kullanılarak sağlanır. Kafeslerin bağlanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar arasında rüzgâr yönü ve akıntı önemlidir. Tahta kafesler kare olmasının dışında altıgen yada dairesel de olabilir. Derinlik en az 15m en fazla 45m olmalıdır. Resim 15. Ahşap kafesler 58 5 Metal Kafesler: Metal kafeslerin boyutları 15×15×10 m. boyutlarındadırlar. Bu tür kafesler açık deniz sistemlerine karşı daha dayanıklıdır. Resim 16. Metal Kafesler Polietilen kafesler: İdeal olarak kafeslerde kullanılan materyalin güçlü, hafif, korozyon ve hava şartlarına dayanıklı, faulinge dayanıklı, kolay yapılan ve onarılabilen, kimyasal içermeyen balıklara zarar vermeyecek uygun yapıda ve ucuz olması istenir. Bu kafeslerde 14-30 m capında genişlik 5-10 m ağ derinliği bulunmaktadır. Son yıllarda bu özelliklere uygun kafeslerin daha yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Resim 17. Polietilen kafesler 59 5 15. YETİŞTİRİCİLİK İÇİN UYGUN ALANLARIN BELİRLENMESİNDE ROL OYNAYAN BAŞLICA KRİTERLER Deniz balığı yetiştiriciliği için ağ kafes kurulacak alanların seçiminde su kalitesi ile ilgili kriterler önemli rol oynar. Bu kriterleri suyun başlıca fizikokimyasal özellikleri belirler. Bunlar arasında çözünmüş oksijen sıcaklık, iletkenlik, tuzluluk, bulanıklılık, besin tuzları, pH yer almaktadır. Deniz tabanının yapısı ve bölgedeki akıntılar da seçilecek alanın belirlenmesinde önemlidir. Akıntıların yönü ve şiddetine göre kafesler yerleştirilmelidir. Ayrıca kafeslerin yerleştirileceği bölgedeki deniz trafiği de göz önüne alınmalıdır. Teknik ve idari şartların yerine getirilmesinden sonra üretim başlayabilir.Bütün bunlar için ilgili kurum ve kuruluşlardan izin alma zorunluluğu vardır . Bu işlemlerin uzun sürmesi üreticileri ve yatırımcıları rahatsız etmektedir. 15.1 YER SEÇİMİ Deniz balıklarının yetiştiriciliğinde yer seçimi en önemli çalışmaların başında gelir. Kafes yeri seçiminde değerlendirmeler üç kriter esas alınarak yapılmalıdır. Birincisi daha çok fizikokimyasal koşullarla ilgilidir ve bir türün çevresiyle (sıcaklık, tuzluluk, oksijen, akıntılar, kirlilik, alg patlaması, su değişimi) uyum içinde olup olmadığını gösterir. İkincisi bu faktörlerin seçilen bir kafes sistemine (hava durumu, korunma durumu, derinlik, substrat) başarılı bir şekilde uyup uymadığını kontrol eden , üçüncüsü ise; balık çiftliklerinin yaptığı iş ve karlılığına (yasal durum, kabul edilebilirlik, karaya bağlı işlemler, güvenlik, ekonomik ve sosyal durum) yönelik kriterlerdir. İhtiyaç duyulan ve toplanması gereken verilerin çoğu survey ve analiz yöntemleri ile elde edilebilse de yerel halkla yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler de hava koşulları, alg patlamaları ve kirlilik gibi kriterlerin doğru kontrol edilmesini sağlar. Bir kafes sisteminin kurulmasından önce bölge halkı ile yapılacak görüşmeler yasak bölgelere girişi ve vandalizmi engeller. Tablo24. Kafes yeri seçiminde kriterler (Beveridge, M. 1996 dan) 1. Kategori Çözünmüş oksijen Sıcaklık Tuzluluk Kirlilik Askıda katı maddeler Alg patlaması Hastalık organizmaları Su değişimi Akıntılar Fouling 2. Kategori Derinlik 3. Kategori Yasal durumlar Korunma Substrat Akıntılar Fouling Kabul edilebilirlik Güvenlik Tahmini Pazar durumu Deniz suyunda kirleticiler Asitler ve alkaliler Anyonlar ( Sülfid,sülfat siyanit gibi) Deterjanlar Evsel atıklar ve çiftlik gübreleri Gıda işleme artıkları (Çiftliklerin olduğu yerdekiler de dahil) Gazlar ( klor, amonyak gibi) Metaller (Kadmiyum, çinko, kurşun) Nutrientler- Besin tuzları (Özellikle fosfor ve azot) Yağlar ve ayırıcılar Organik toksik atıklar (Formaldehitler, fenoller gibi) Radyonükleidler Pestisitler Poliklorine bifenoller 60 6 Besleyiciler ve Karbon Zenginleşmesi : Akuakültür metabolik aktiviteler sonucunda oluşan ürünler (dışkı ve idrar yolu ile ) ve yenmeyen yemler ile deniz çevresini zenginleştirir. Akdenizde karnivor balık türlerinin yetiştiriciliği ağ kafeslerde yapılmaktadır. Buradan anlaşılan oldukça aktif formda bulunan çözünmüş bileşikler doğrudan denize salınmaktadır. Çözünmemiş ürünler Amonyak, Fosfor ve çözünmüş organik karbon içerir. Tablo 25. Denizde kafes balığı yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için gereken AB müktesebatına uygun kriterler (Kaynak: İskoçya ofisi 1991, Beveridge M., 1996) Çok Hassas alanlar Yeni çiftlik yerleri veya mevcut yerler dışında kalan alanlardaki tüm öngörülerde AB ye gereksinim duyulur. Kiralanan alanda veya ekipmanda % 25 den fazla herhangi bir değişiklik kiralanan alanda 6000 m² veya kafes alanında 2000 m² den fazla artış ile sonuçlanmalıdır Kapalı koylar Denizlerde körfez ve diğer koy alanlarında, toplam kafes alanları 6000 m²’nin üstünde olan veya yıllık 250 tonun üzerinde bir verim sağlaması öngörülen herhangi bir gelişim veya bu limitleri 2 km’lik bir yarıçapta aşan bir gelişme gösteren yayılmalar da AB müktesebatına uyulmalıdır. Açık Deniz Alanları Kıyıdan 2 km açıktaki deniz alanları, yıllık 500 tonun üzerinde bir verim sağlayan veya 12000 m nin üzerinde toplam kafes alanı öngörülen her hangi bir gelişim veya bu limitleri 2 km’lik bir yarıçapta aşan bir gelişme gösteren yayılmalar da AB müktesebatına uyulmalıdır 15.2 BALIK ÇİFTLİKLERİNDE YEMLERİN GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR YEM BALIK YENMEYEN YEM Eriyebilir madde kaybı DIŞKI Doğal balık ERİYEBİLİR SALGI ÜRÜNLERİ ERİYEBİLİR MADDE KAYBI TEKRAR ÇÖZÜNME/BİRİKME YENİDEN MİNERALLEŞME SEDİMENT 61 6 Deniz ekosisteminde Halby ve Hall (1991) yaptıkları çalışmalarda üretilen her 1 ton balık için P kaybının 19.4-22.4 kg. olduğunu göstermişlerdir. % 34-41 oranı çözünmüş halde serbest kalır. Geri kalan ise sedimentte birikerek kaybolur. Sedimentteki P’un ise % 4-8’i her yıl su kolonuna geri döner. Entansif balık üretiminden kaynaklanan azot ve fosfor girdileri üzerine dünya çapında yapılmış çalışmalar bulunmakla beraber, Akdeniz için bu konuda çok az sayıda çalışma vardır. Bu çalışmaların büyük çoğunluğu yem kullanımı ve farklı türlere dayanan kütle/yığın denge hesaplarıdır. Hakanson ve diğ. (1990), nitrojen ve fosfor yükünü, yemdeki nitrojen ve fosfor içeriği ve bunun somon ve alabalıklardaki yem dönüşüm oranını baz alarak aşağıdaki şekilde hesaplamışlardır. Yük (N, P) : Yemden yaralanma oranı (FCR) x Yem (N, P) – Balık (N, P) Yem dönüşüm oranının 2 : 1 olması ve yemde % 50 protein ve % 1,5 fosfor olması durumunda kafes sistemine giren azotun % 67-80’i çevreye karışır (Hall et al., ). Eğer yemdeki azot içeriğinin % 8 (%50 protein içeren bir yemde) olduğu ve balık tarafından % 21’inin tutulduğu varsayılırsa, üretilen her 1 ton balık için 84 ile 100 kg arasında azotun denize karıştığı tahmin edilmektedir. Holby ve Hall ( 1991)’un çalışmaları, deniz ortamında fosforun çevresel kayıplarının üretilen her 1 ton balıkta 19,4 ile 22, 4 kg arasında olduğu ve bunun % 34 - 41’inin çözülmüş halde atıldığı kalanın ise sedimentasyonda kaybolduğunu göstermektedir. Entansif akuakültürde, balık dışkıları çevreye karışmaktadır. Balık yemi yüksek oranda sindirilebilir protein karışımı, yağ, karbonhidrat ve vitamin ve pigmentler gibi küçük bileşenlerden oluşmaktadır. Sindirilmediği için yenmemiş yemin enerji içeriği ve yemdeki “parçalanma” oranının çevreye etkisi dışkıya göre daha fazladır. Besin maddeleri ve deniz çevresine giren karbon yükleri ve onların son 10 yıllık eğilimlerine ilişkin hesaplamalar aşağıdaki kriterler, bulgu ve verilere dayandırılmıştır. Başlıca atık çıkışları entansif yetiştiricilikten kaynaklanmaktadır ve doğru (tam) hesaplamalar sadece entansif yetiştiricilikten edinilebilir. Bu çalışmadaki atık çıkışı hesaplaması entansif deniz akuakültürüne bağlıdır. Yarı-entansif deniz akuakültüründeki azot ve fosfor yükleri, entansif yetiştiriciliğin sırasıyla sadece % 5 ve % 10’udur. Yemden kaynaklanan sudaki toplam fosfor miktarının 0.02 mg/l’ den daha az olması ve iyonize olmamış amonyak şeklindeki azotun 0.1 mg/l’ den daha az olması intensif yetiştiricilik koşullarında pek çok balık türü için esas alınmaktadır. T.C tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın Deniz suyu kolonundaki su kalite kriterleri içinde Nitrit azotunun 0.5 mg/l olması uygun değerler arasında gösterilmektedir. Gowen ve ark.(1997) Kıbrıs’taki levrek ve çipura çiftliklerinde girilen N ve P oranları tahmin ederek artık çıkışını hesaplamak için kütle denge modelini kullanmışlardır. Daha sonra bu model Hall ve Ackefors (1990), Hall ve ark. (1992), Gowen and Bradburry (1987) bu modeli geliştirerek; denize bırakılan yenmemiş yem oranını % 10 kabul etmişlerdir. Kuzey Avrupa’daki salmonidler için yapılmış bir model ılık su balıkları için kullanılabilir ve çipura çiftliklerindeki veriler ile kıyaslanabilir (Dominguez, 1997). Kuzey Avrupa’daki salmon çiftliklerinde 1996 yılında giriş yapan eriyebilen N ve P’un 77100 kg – 8000 kg olduğu tahmin edilmektedir. Üretilen her 1 ton balık için 116 kg N ve 12 kg P’un suya geçtiği hesaplanmıştır. Kataviç (1997) Hırvatistan kıyısındaki 226 ton/yıl üretime sahip levrek çiftliklerinde 96.5kg N ve 11 kg P girişi olduğunu (her 1 ton balık için) belirtmiştir. Hem laboratuarda hem kafeste yetiştirilen lahoz için yakın zamanda N bütçesi verilmiştir (Leung et al 1999). Bu data bir eşitlik ile ifade edilmiştir. C: G+M+E+ F Bu model balık çiftlikleri için ; C : I - W C : tüketim G : büyüme için tutulan N M : ölümle giden N E : Boşaltım F : dışkı C : tüketim I : toplam giriş W : toplam yem atığı Lahos (Epinephulus arelatus) 62 6 Yem girişi Tüketilen 62.3 Atık 37.7 Sindirilen 58.2 Ölüm 3.7 Hasat 8.6 Dışkı 4.0 Çevreye kaçan 87.7 Sıvı ile kaybetme 46.0 Karbon Girişi : Kontrollü yetiştiricilikte yenmeyen yem ile birlikte balık dışkıları çevreye karışır. (balık unu + ölü balık) C, Sindirilmediği zaman yem dışkı ile kıyaslandığında enerji içeriği ve indirgenme oranı bakımından çok daha yüksek kapasiteye sahiptir ve çevreye etkisi fazladır. Hall ve ark. (1990), Ye et al (1991), Findlay (1995) karbonun bentoza olan etkilerini incelemişler. Gowen (1997) C girişini %79 olarak hesaba katmış, üretilen 663 ton balık için tahmini yıllık C çıkışının 283 ton olduğu görülmüştür. (1 ton balık için 427 kg. C çıkışı.) 15.3. AKUAKÜLTÜR ATIKLARI Akuakültür atıkları yenmeyen yemler, dışkı ve üre metabolizması ürünleri ve bunların dışında kimyasallar, mikroorganizmalar, parazitler ve evcil olmayan hayvanları içerir. Yenmeyen yemler dışkı ve üre ürünleri Atıkların kaynağı: Balık kafeslerine atılan yemlerin bir kısmı yenmez. Yemlerin sindirilmesi balığın öncelikle yemi fark etmesi ve sonra ona ulaşması (Örneğin güçlü akıntılar pelet yemleri bulundukları yerden daha uzağa sürükleyebilir) daha sonra da ağzına alabilmesine bağlıdır. Balığın iştahı ve suyun bulanıklılığı da yemlerin alınması etkiler. Yemlerin sindirimi mideye alındıktan sonra enzimlerin yıkımı ile gerçekleşir. Sindirilmiş ürünler kan dolaşımına geçerken sindirilmeyenler dışkı olarak vücuttan atılır. CO2 ve NH4 gibi metabolik ürünler solungaçlardan geçerek üre şeklinde atılır. Bunun dışında mukus, fouling organizmalar ve balık stoklarını değiştirme işlemleri sırasında meydana gelen pul kayıpları, kan veya balık ölümlerinden de sedimentte biriken artıklar oluşabilir. Bu tip fouling materyalin Hong Kong da her ton balık üretimi için 1.8 ton olduğu ve 31 kg BOD, 7.5 kg N ve 70 g P eşdeğer olduğu bildirilmiştir (Wu et.al., 1994). 63 6 Atıkların Hesabı Çevreye doğrudan geçen kayıp maddenin su ve sedimentten örnek alarak analizine dayanan iki yöntem bulunmaktadır. İndirekt olarak da stok yoğunluğu dengesine başvurulur. Birincisi zordur. Sadece pratik olarak yenmeyen yemler ve dışkı hesaplanır genellikle kafes altı karışım esas alınır. İkincisinde, hidroakustik video teknikleri kullanılır ve yem kayıpları saptanır. Bu metotlar yem kayıplarının tipik olarak % 1-15 olduğunu ve yem olarak kullanılan değersiz balıklarla bu oranın % 40’a kadar ulaşabildiğini göstermiştir. Stok yoğunluğu dengesi laboratuar ev arazi çalışmaları açısından daha kullanışlı bir yöntemdir. Yenmeyen yemler, dışkı ve salgı ürünlerinin çevreye etkisi yem miktarı ve yem kalitesi ile yemden yararlanma oranı (FCR), yemlerin sindirilebilirliği ve dışkı kompozisyonları esas alınarak hesaplanabilir. Stok yoğunluğu dengesi eşitliği azot, fosfor ve karbon gibi değişik atıklar için daha sonra yapılabilir. Bu çalışma Fakültemiz araştırma gemisi Yunus R/V ile 1 aylık (13 Ağustos – 13 Eylül) bir saha çalışması sonucunda elde edilen verilere göre; Güllük körfezdeki kapalı koylarda bulunan balık çiftliklerinin taşınması için uygun potansiyel alternatif alanlar ve yeni kurulacak için de önerilebilecek alanların belirlenmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. 15.4 .MATERYAL VE METOD İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yunus R/V araştırma gemisi ile 1 aylık bir saha çalışması sonucunda; balık çiftliklerinin yoğun olduğu bölgelerdeki (Güllük körfezi) istasyonlardan ve mevcut çiftliklerin taşınması için uygun olan yada yeni kurulacak çiftlikler için uygun alan özelliği gösteren bölgelerdeki istasyonlardan (açık deniz ve kıyı alanlardaki) alınan su ve sediment örnekleri çeşitli analizler için uygun koşullarda laboratuvara taşınmıştır. Ayrıca balık çiftliklerinin kullanılan yemlerden kaynaklanan azot ve fosfor yükünün ne olduğunu anlayabilmek amacı ile yem ve balık örnekleri de alınarak -20 ºC de laboratuvara getirilmiştir. Proje kapsamında yer alan istasyonlarda yapılan ölçümlerin verileri aşağıdaki yöntemler ile belirlenmiştir. Seki Diski Ölçümü : Balık çiftliklerinin bulunduğu istasyonlarda ve alternatif alanlarda ışık geçirgenliğini ölçmek amacı ile Seki diski kullanılmıştır. Seki diski ile yapılan ölçümler geminin güneş almayan kısmından yapılmıştır. Seki diski gözden kayıp olana kadar olan derinlik Seki derinliği olarak kaydedilmiştir. Uygun yer seçiminde suda askıda bulunan maddelerin en düşük seviyede olması gerekmektedir. Seki diski bu nedenle kafeslerin kurulacağı yerlerin seçiminde önemlidir. Resim 18. Seki- disk 64 6 Sedimentteki C, H, N ve S Analizi: Kafeslerde balık yetiştiriciliğinin deniz ekosistemine olan etkilerini belirlemek üzere sediment örneklerindeki azot (N) ve toplam organik karbon (TOC) değerleri Thermo Finnigan Flash EA 1112 Series Elemental Analiz cihazı ile yapılmıştır. Cihaz 950-1000 oC ki yüksek sıcaklıkta yaklaşık 2 mg veya ml olarak tartılan katı veya sıvı organik bileşiği yakma yoluyla örnekteki element yüzdelerini tayin etmektedir.Cihazda taşıyıcı gaz olarak Helyum (He), yakıcı gaz olarak ise Oksijen kullanılmaktadır. Cihazın Çalışma Prensibi: EA 1112 CHNS Elementel Analiz Cihazı, katı, sıvı veya gaz örneklerde bulunan anorganik ve organik maddelerin yapısında bulunan Karbon (C), Hidrojen ( H ), Azot ( N ) ve Kükürt ( S ) ‘ün aynı anda tayini edebilmektedir. Kalay bir kapsüle konular örneğin yakılarak yükseltgenmesi, gaz karışımının He gazı ile kromotografi kolonuna gönderilmesi ve daha sonra yakılarak yükseltgenmesi prensibi ile çalışan cihaz, burada oksijen ile yakılarak oluşan ve ayrılan gazları dedektöre yönlendirmekte her bir gaz ile ilgili alınan elektrik sinyalinin spektrumda elde edilen eğri alanlarıyla orantılı olarak örneğin elementel bileşim yüzdesine ulaşılmaktadır. CTD: Deniz suyunun fiziksel ve kimyasal parametrelerinin ölçülmesi için kullanılmıştır. CTD ölçümleri, cihaza yerleştirilmiş olan elektronik parçalar ile kaydedilmiştir. Deniz suyunun farklı derinliklerindeki çözünmüş oksijen, pH, tuzluluk ve sıcaklık değerleri bu yöntemle ölçülmüştür. Balık yetiştiriciliği yapılacak yerlerin saptanmasında bu değerlerin canlının biyolojik özelliklerine uygun olup olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. 15.5. BULGULAR Balık çiftliklerinin taşınması ve yeni kurulacak alternatif alanlardan alınan su örneklerindeki fosfat ve nitrit değerleri Tablo 5 de gösterilmiştir. Tablo 26. Balık çiftlikleri için seçilen alternatif alanlardan alınan su örneklerindeki fosfat ve nitrat değerleri Taşınmaya uygun bölgeler Bölge adı İstasyon Derinlik Bölge I Salih adası-Tavşan adası arası Bölge I “ 11 Salih adası kuzeyi 11 Salih adası kuzeyi 7 Panayır adası 9 Toprak ada I 10 Toprak ada II Yüzey Bölge II Tekağaç bankı Bölge II “ Bölge II “ Dip (30m) Yüzey Yüzey Fosfat mg/l 0,0196 İstasyon Derinlik 11 Yüzey 0,0213 11 Dip (30m) Yüzey Yüzey 0,0213 0,0218 7 9 10 Deniz suyunda fosfat ve nitrit değerleri limit değerlerin altında bulunmuştur. 65 6 Nitrit mg/l 0,0100 0,0087 0,0076 0,0073 Yeni Kurulacak bölgeler Bölge adı İstasyon Derinlik Bölge I Dana adası çevresi Bölge II Kırk dilim limanı Bölge II “ 44 b Dana adsı açığı 2 Kırk dilim limanı 2 Kırk dilim limanı 61 İskenderun kamışlık koyu 70 Sipahili limanı Bölge III İskenderun kamışlık koyu Bölge IV Akkuyu bölgesi İstasyon Derinlik Nitrit mg/l - Fosfat mg/l - 44 b - - Yüzey 0,0095 2 Yüzey 0,0052 Dip 0,0228 2 Dip 0,0068 Yüzey 0,0234 61 Yüzey 0,0068 - - 70 - - Ağustos – Eylül 2006 tarihlerinde Ege ve Akdeniz’den alınan sediment örneklerinde C, H, N ve S Düzeyleri (%) Tablo 6 da gösterilmiştir. Tabloda balık çiftliklerinin yoğun olarak bulunduğu bölgelerdeki değerler belirtilmiştir. Diğer örnekler çiftliklerinin taşınması için veya yeni kurulacak çiftlikler için potansiyel olan bölgelerdeki istasyonlardan alınmıştır. Tablo 27. Sediment örneklerinde C, H, N ve S Düzeyleri (%)* Örnek Kodu (%) C (%) H (%) N (%) S 2 10.94 0.45 0.16 - 3 10.45 0.45 0.16 - 5 3.87 0.71 0.14 0.61 7 8.81 0.39 0.12 - 8 8.82 0.60 0.24 - 9 11.76 0.39 0.11 - 10 4.72 0.43 0.10 - 11 5.2 0.40 0.11 - 12 3.85 - 0.10 - 19 4.26 0.41 0.13 - 22 8.94 0.76 0.31 0.84 25 11.33 0.48 0.14 26 9.94 0.58 0.16 - 37 3.29 0.47 0.11 - 38 6.83 0.65 0.17 - 44A 9.43 0.46 0.13 - 59 1.65 0.66 - - 68 3.55 0.52 0.14 - 69 7.25 0.55 0.14 - 79 6.72 0.55 0.12 - 81 13.86 0.94 0.10 - 66 6 92 11.04 0.59 0.22 - 93 0.94 0.54 0.18 - 98 11.24 - 0.14 - 101 11.43 0.43 0.12 - * Koyu renk ile işaretlenen değerler balık çiftliklerinin 30 – 50 m yakınından alınan örneklere aittir. Sediment örneklerinde bulunan N değerleri su örneklerinde tespit edilen değerlerden daha yüksektir. Bu durum yüzey sularında veya su kolonunda fitoplanktonik kullanım ya da bakteriyel heterotrofik aktivite ile değerlendirilemeyen formların sedimentte birikme eğilimine örnek olup, doğal bir sonuçtur. Ancak taşıma kapasitesinin üstünde organik madde girişi olan ve özellikle sirkülasyonun az olduğu ortamda organik madde girdisinin bakterilerin parçalayabileceğinden çok olması, aerobik bakterilerin yerini anaerobik bakterilere bırakması ve oksijensiz şartların oluşması veya aşırı fitoplankton çoğalması ortam karakterini değiştirecek önemli etkenler olduğundan ilgili analizlerin uzun süreli takipler şeklinde yapılması gereklidir. En düşük C değeri % 0.94 olarak Aydeniz koyunda tespit edilmiştir. En yüksek C değeri % 13.86 olarak Üçadalar da bulunmuştur. C değerleri balık çiftliklerinin bulunduğu alanlara 30-50 metre yakınından alınan sediment örneklerinde en yüksek % 11.76, en düşük % 0.94 olarak bulunmuştur. İncelenen istasyonlarda C değerlerinde dalgalanmalar tespit edilmiştir. Bu durum ortama giren C miktarının farklılığı ile ilgili olduğu gibi, C kullanımının çevresel şartlara göre farklı olabilirliğinden de kaynaklanabilir. Kendi ekosistemi içinde belirli bir işleyişe sahip olan deniz ortamı aynı oranda C girdisine sahip farklı alanlarda besin olarak karbon kaynağını kullanacak mikroorganizmaların ortamdaki varlığına bağlı olarak farklı C yükü taşıyabilir. Önemli olan ortamdaki C düzeyindeki değişikleri uzun süreli izlemek ve sınır değerleri zorlayacak noktalara gelmemeyi sağlamaktır. Deniz ürünleri yetiştiriciliğinde su kalite kriterleri levrek ve çipura yetiştiriciliği için serbest karbon miktarını en yüksek 20 mg/lt olarak tanımlamaktadır. Bu çalışmada elde edilen C değerleri balık çiftliklerinin bulunduğu alanlarla diğer alanlar arasında anlamlı farklılıklar göstermediği gibi çiftlik alanlarında daha düşük değerlerin tespit edildiği noktalar da olmuştur. Uzun süreli izleme çalışmaları bu durumun daha doğru değerlendirilmesini sağlayacaktır. 15.6. POTANSİYEL ALTERNATİF ALANLAR Güllük Körfezinde kapalı koylardaki balık çiftliklerinin taşınması için potansiyel alternatif alanlar aşağıda gösterilmiştir. 1.Bölge : Salih Adası – Tavşan Adası Arası Güllük Körfezi İstasyon No 11 : Salih Adası Kuzeyi 67 6 37º 09.935 N 27º 30.949 E Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık İletkenlik 0.073 8.50589 7.604 0.5657 26.2100 1.169421 5.038 6.48592 8.132 39.3801 26.3298 60.461394 10.093 6.49171 8.136 39.3670 26.2137 60.310795 15.187 6.48576 8.139 39.3532 26.0963 60.158100 20.091 6.58573 8.141 39.2469 25.5144 59.343181 25.021 7.09579 8.150 39.1592 21.5034 54.648234 29.062 7.50588 8.161 39.1891 20.4856 53.540149 11. İSTASYON Salih Adası Kuzey miktar 50 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU 10 Temp.(°C) 0 0 5 10 15 20 25 30 35 derinlik (m) Suyun değişken parametrelerinden olan çözünmüş oksijen, sıcaklık, pH ve tuzluluk gibi değerler çipura ve levrek balığının biyolojik istemlerine uygun aralıktadır. Söz konusu istasyonda çipura ve levrek yetiştiriciliği yapılan kafesler mevcuttur. Burada Mutlu E. ve ark. (2005) tarafından belirtildiği gibi akıntı çalışmalarında yüzey su akıntılarının karadan denize doğru olduğu görülmüştür. Bu durum kafes yerleştirilmesine uygundur. Bölge derinlik bakımından da kafes yetiştiriciliğine uygun özellikler taşımaktadır. Meteorolojik Parametreler incelendiğinde; ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Şubat ayında 2,6 gün ile en yüksek, Mayıs ayında 0,1gün ve Eylül ayında 0,2 gün ile en düşüktür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 4,4 -5,5 gün ile en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda 9,9 – 8,2 gün’dür. En hızlı esen rüzgarlar SSW, SE, SSE 26 m/s, WNW 27 m/s, NNW, N, SSW, 18 m/s, ve dalga yüksekliği maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde görülmektedir. Derinlik bu bölgede 30 m civarlarındadır ve kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Yüzey ve yüzeye yakın akıntı hızı hakim NE yönünde 0,35 m/sn’dir. Hakim rüzgar yönü bölgede balık çiftliği kurulması için uygun özellik göstermektedir. 2.Bölge : Tekağaç Bankı 68 6 Güllük Körfezi İstasyon No 7 : Panayır Adası 37º 20.167 N 27º 19.735 E Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık 0.071 8.31235 6.642 0.2385 27.6995 0.520059 5.159 6.74323 8.177 39.3700 25.9134 59.963633 10.133 6.75639 8.170 39.1867 25.6975 59.469684 15.181 6.92678 8.157 38.7671 24.3089 57.324728 20.249 6.93934 8.141 39.0473 22.8402 56.019569 25.080 6.75768 8.124 39.0248 22.3001 55.381269 30.036 6.29084 8.100 39.1310 21.1790 54.250001 İletkenlik Seki : 11 m miktar 7. İSTASYON Panayır Adası 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 10 20 30 40 derinlik (m) Tekağaç Bankında bulunan Panayır adasında suyun ölçülen değişken parametrelerinden pH, sıcaklık, tuzluluk ve çözünmüş oksijen çipura ve levrek balıklarının yetiştiriciliğine uygun aralıkta bulunmuştur. Bölge derinlik (35m) ve akıntı bakımından da son derece elverişli olup çipura ve levrek çiftlikleri için alternatif alan olarak önerilebilir. Meteorolojik Parametreler incelendiğinde, ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Şubat ayında 2,6 gün ile en yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve Eylül ayı 0,2 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 3,0 -4,5 gün en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda 8,0 – 5,2 gün dür. En hızlı esen rüzgarlar W, WNW, WSW, N, 18 m/s’ dir. Dalga yüksekliği maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde görülür. Derinlik bu bölgede 35 m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı N-NE yönünde 0,35 m/sn’dir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. 69 6 İstasyon No 9 : Toprak Ada I 37º 18.454 N 27º 22.828 E Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık 0.053 8.12626 6.817 0.6001 28.9158 1.305229 1.033 6.91322 8.160 39.4777 26.3394 60.602948 5.298 6.71619 8.145 39.3168 26.1975 60.222011 10.015 6.57414 8.123 39.1499 24.0769 57.556573 15.150 6.87984 8.132 39.1336 23.1029 56.425515 20.384 7.26502 8.146 39.0702 21.8530 54.930539 25.251 7.57367 8.154 39.0955 20.8243 53.805199 30.040 7.61948 8.152 39.1008 20.2225 53.138975 35.233 7.68634 8.149 39.1460 19.4796 52.365067 40.184 7.58006 8.143 39.0971 19.2438 52.046880 45.059 7.46533 8.138 39.1001 18.5861 51.322219 50.225 7.28104 8.126 39.1037 18.1983 50.899559 İletkenlik Seki : 9 m miktar 9. İSTASYON Toprak Ada 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 20 40 60 derinlik (m) Bu istasyonda da balık çiftlikleri yer almaktadır. Su derinliği uygun olup suyun değişken parametrelerinden sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, tuzluluk değerleri üretimi yapılan balıkların yetiştiriciliğine uygundur ancak sıcaklık 20 m’den sonra düşüş göstermektedir. Bu durum örneklemenin yapıldığı yaz aylarının en sıcak döneminde (Ağustos) görülmüştür. Akıntı bakımından herhangi bir olumsuzluk görülmemektedir. Rüzgarlar, ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Aralık ayından Mart ayına kadar 1,6 - 2,6 gün ile en yüksek, Mayıs ayından Eylül ayına kadar 0,2-0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama Kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1 m/s) sayısı; Şubat, Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 3,1 - 4,3 gün en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda Haziran, Temmuz,, Ağustos 3,4– 5,7 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar W, WNW, WSW, N, 18 m/s’ dir. Dalga yüksekliği, 1,25 – 4,00 m. mutedil dalga şeklinde görülür. Derinlik bu bölgede 35m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı NE yönünde 0,35 m/sn’dir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. İstasyon No 10 : Toprak Ada II 70 7 37º 16.121 N 27º 22.479 E Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık İletkenlik 0.072 6.13251 7.337 0.2361 26.1846 0.499878 5.108 6.43140 8.155 39.3546 26.5875 60.726803 10.186 6.65778 8.156 39.2286 26.3283 60.256524 15.269 7.04098 8.153 39.1642 23.2882 56.675939 20.212 7.27098 8.157 39.0915 21.7562 54.847602 25.159 7.50072 8.165 39.1201 20.9859 54.016834 30.014 7.68192 8.171 39.1221 20.2367 53.180528 35.150 7.74342 8.171 39.1148 19.5706 52.429546 40.236 7.78626 8.173 39.0604 18.9914 51.723228 45.041 7.82314 8.174 39.0744 18.4179 51.106170 Seki : 10 m miktar 10. İSTASYON Toprak Ada 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU 0 20 40 60 Temp.(°C) derinlik (m) Balık çiftliklerinin mevcut olduğu bu istasyonda su sıcaklığı dışındaki parametreler (çözünmüş oksijen, pH, tuzluluk) uygundur. Derinlik bu bölgede 35m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Su sıcaklığı balıkların büyümesi bakımından 15m. derinliğe kadar uygun ve 20 m’den itibaren beslenme için düşük sınır değer olan 22 oC’nin altında seyretmektedir. Bu bakımdan bir önceki istasyonda olduğu gibi ağ kafes derinliğinin hesaplanmasında dikkat edilmesi gerekmektedir. Akıntı hızı N-NE yönünde 0,35 Rüzgarlar Yukarıda belirtilen özellikleri taşımaktadır. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir YENİ KURULACAK BALIK ÇİFTLİKLERİ ÖNERİLEBİLECEK YETİŞTİRİCİLİK ALANLARI 1.Bölge : Dana Adası Çevresi 71 7 İÇİN EGE VE AKDENİZ’DE İstasyon No 44b : Dana Adası Açığı 36 º 11 220 N 33 º 51 168 E Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık İletkenlik 0.159 6.54124 7.593 38.6481 29.1837 62.756689 5.039 6.19212 8.055 39.5559 29.4533 64.376535 10.201 6.25500 8.059 39.5689 29.0687 63.941965 15.110 6.28343 8.060 39.5451 28.7696 63.556683 20.135 6.31430 8.060 39.5433 28.6515 63.416852 25.202 6.33109 8.059 39.5500 28.6261 63.398699 30.235 6.31847 8.058 39.5537 28.6271 63.407410 Seki : 30 m miktar 44b.İSTASYON Dana Adası Açığı 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 10 20 30 40 derinlik (m) Dana Adası kıyısı ve Dana Adası açığında suyun değişken parametreleri tablolardan da görüleceği gibi derinliğe bağlı olarak pek fazla değişiklik göstermemektedir. Bunun yorumu su katmanları arasında iyi bir sirkülasyonun olması ile açıklanabilir. Dana Adası kıyısındaki su derinliğinin fazla olmaması kafes yerleştirilmesinde özellikle büyük kafeslerde uygun olmamasına karşın yavru balıklar için kurulacak kafeslere uygun bulunmuştur. Dana Adası kıyısı Akdeniz’de olması nedeniyle suyun değişken parametrelerinden olan su sıcaklığı değerleri, yüzeyden 29,2 Cº ve 30,235 m. derinlikte 28,6 Cº olarak ölçülmüştür. Suyun değişken parametrelerinden olan pH, çözünmüş oksijen ve tuzluluk değerleri tablodan görüleceği, ülkemizde ekonomik olarak yetiştiriciliği yapılmakta olan çipura ve levrek balığı yetiştiriciliğine uygun bulunmuştur. Ancak su sıcaklığı değerleri levrek balığının yaşamı için kabul 72 7 edilebilir değerler olan (5 – 28 Cº) değerlerin üzerinde ölçülmüştür. Bu bakımdan adı geçen yerde (Dana Adası Kıyısı ve Dana Adası Açığı) Mercan balıklarına bağlı türlerin yetiştiriciliğinin yapılması tavsiye olunur. Dana Adası açıklarında ton balığı (orkinos) için de kafes kurulabilir. Rüzgar değerleri, ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Ocak, Şubat, Mart aylarında 10,3 – 9.8 gün ile en yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve Ağustos, Eylül ayı 0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,8-17,1m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 6,6– 6,9 gün ile en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda 10,9 – 9,2 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar SW, S, 27 m/s, W, WNW 28 m/s, SSW, 20 m/s, dir. Dalga yüksekliği 1,25 – 4,00 m. ile mutedil dalga şeklinde görülür. Derinlik bu bölgede 30 m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. 2.Bölge : Kırk Dilim Limanı İstasyon No 2 : Kırk Dilim Limanı 38º 08.154 N 26º 33.985 E Sığacık Körfezi Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık 0.069 8.19476 6.573 0.0341 27.6425 0.061493 5.072 6.95762 8.125 39.0981 23.4453 56.765668 10.132 7.01064 8.126 39.1101 23.2832 56.598585 15.251 7.13221 8.128 39.0792 22.7108 55.910712 20.087 7.16693 8.123 39.0525 22.2239 55.327595 25.153 7.37090 8.134 38.9457 20.7446 53.533251 Seki : 24 m 73 7 İletkenlik miktar 2. İSTASYON Kırk Dilim Limanı 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 10 20 30 derinlik (m) Bu istasyonda suyun değişken parametreleri (pH, çözünmüş oksijen, sıcaklık ve tuzluluk) ülkemizde yetiştiriciliği yapılan balıklar (çipura, levrek) için su sıcaklığı dışında uygun koşulları taşımaktadır. Su sıcaklığı yüzeyde 27,6 Cº iken; 5 metreden başlayarak optimum değerlerin alt sınırında seyretmektedir. Değişken parametreler dışında Kırk Dilim Limanı konumu bakımından da kafes yetiştiriciliğine uygun özellikleri taşımaktadır. Kırk Dilim Limanı çevresindeki su sıcaklığı levrek ağırlıklı üretimin yapılmasına daha uygundur. Üretim planlamasında bu durumun dikkate alınması tavsiye olunur. Hakim rüzgar yönleri S,SE, SW olup Aralık Ocak Şubat aylarında ortalama değer olarak 2,5 – 3,0 m/sn dir. Diğer yönlerden daha az değerlerdedir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. Derinlik bu bölgede 30m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. 3.Bölge : İskenderun-Kamışlık koyu İstasyon No 61: İskenderun-Kamışlık koyu 35 º 57.679 N 35 º 55.627 E İskenderun Körfezi Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık 0.128 5.74508 7.527 19.4432 28.9104 33.737234 5.061 5.87672 8.060 39.5887 29.8571 64.903144 10.106 6.11474 8.064 39.6060 29.3781 64.361600 15.187 6.21288 8.063 39.5810 29.2382 64.162213 20.006 6.25517 8.066 39.6208 29.0835 64.037906 74 7 İletkenlik 25.030 6.25456 8.065 39.5950 28.9953 63.899008 30.090 6.3003 8.065 39.4237 28.3589 62.907975 35.176 6.33030 8.067 39.5446 28.0304 62.693203 40.033 6.36785 8.064 39.5153 27.7687 62.346727 45.016 6.41035 8.062 39.3853 27.3023 61.621999 50.312 6.52423 8.063 39.1138 26.3842 60.184340 55.230 6.77878 8.068 39.2264 25.0092 58.749201 55.519 6.78513 8.067 39.2398 24.9427 58.690396 60.175 7.15811 8.080 39.0919 22.7811 56.027781 65.156 7.50419 8.092 39.1572 21.1427 54.257834 miktar 2. İSTASYON Kırk Dilim Limanı 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 10 20 30 derinlik (m) Ülkemizin güneyinde bulunması nedeniyle suyun değişken parametrelerinden olan su sıcaklığı tablodan görüleceği gibi 25 metre derinliğe kadar levrek balığı için üst sınır olarak kabul edilen değerde seyretmektedir. Bu bakımdan levrek için uygun değildir. Dolayısıyla Kamışlık Koyu yalnızca mercan balıklarına ait türlerin (çipura, mercan v.s.) yetiştiriciliğinde kullanılmalıdır. Ayrıca orkinos (ton) balığı için de uygundur. Hakim rüzgarların Ocak ayında W, Temmuz ayında WNW, Eylül ayında NNW yönlerinden, diğer aylarda diğer yönlerden en düşük değerlerde estiği gözlemlenmiştir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. Dalga yüksekliği maksimum 1,25 – 4,00 m ile mutedil dalga şeklinde olduğu görülür. Derinlik bu bölgede 50 m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Akıntı hızı değişik yönlerden 0,05 - 0,08 m/sn’dir. 4.Bölge: Akkuyu Bölgesi İstasyon No 70: Sipahili limanı 36 º 08.731 N33 º 27.281 E 75 7 Sipahili Limanı Derinlik Oksijen pH Tuzluluk Sıcaklık 0.030 7.06538 6.180 4.1656 32.9247 8.793589 5.032 5.75271 8.144 39.6305 29.6838 64.757389 10.051 6.19399 8.143 39.5983 29.6553 64.679497 15.064 6.25844 8.143 39.5746 28.9403 63.800349 20.259 6.30055 8.144 39.5621 28.8045 63.624342 İletkenlik Seki : 14 m miktar 70.İSTASYON Sipahili Limanı 50 40 30 20 10 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 5 10 15 20 25 derinlik (m) Sipahi Limanı, suyun değişken parametrelerinden olan su sıcaklığı dikkate alındığında yine mercan balıklarına ait türlerin ait türleri ile orkinos balığı için uygun özellikte bulunmuştur. Akkuyu Bölgesi ve çevresi Dana Adası çevresine benzer özellikleri taşımaktadır. Dana Adası çevresi için önerilen balıklar bu bölge içinde geçerlidir. Daha önce belirtildiği gibi mercan balıklarına ait türlerin ilave olarak orkinos (ton balığı) yetiştiriciliği için de uygun koşulları taşımaktadır. Özellikle Akkuyu bölgesi yetiştiricilik için önemli bir merkez olabilme özelliklerine sahip bulunmaktadır. Derinlik bu bölgede 25m civarlarında olup kafes kurulması için uygun özellik göstermektedir. Hakim rüzgar yönü bölgede çiftlik kurulması için uygun özellik göstermektedir. Ortalama fırtınalı gün (Rüzgar Hızı>17,2m/s) sayısı Ocak, Şubat, Mart aylarında 10,3 – 9.8 gün ile en yüksek, Mayıs ayı 0,1gün ve Ağustos, Eylül ayı 0,3 gün ile en düşük dür. Ortalama kuvvetli rüzgarlı gün (Rüzgar Hızı>10,817,1m/s ) sayısı; Mayıs, Eylül, Ekim aylarında 6,6– 6,9 gün ile en düşük değerlerdedir. Diğer aylarda 10,9 – 9,2 gün dür. En hızlı esen hakim rüzgarlar SW, S, 27 m/s, W, WNW 28 m/s, SSW, 20 m/s, dir. Deniz Dalga yüksekliği: (1,25 – 4,00 m. ) Mutedil dalga görülür. Alternatif üretim alanlar İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri fakültesinin R/V Yunus gemisi ile araştırma gemisi ile elde edilen verilere göre; Güllük Körfezinde kapalı koylardaki balık çiftliklerinin taşınması için potansiyel alternatif alan olarak 1.Bölge Salih Adası Tavşan Adası Arası, Salih Adası Kuzeyi 37º 09.935 N 27º 30.949 E 2.Bölge Tekağaç Bankı, Panayır Adası 37º 20.167 N 27º 19.735 E ve yeni kurulacak balık 76 7 çiftlikleri için Ege ve Akdeniz’de önerilebilecek yetiştiricilik alanları içinde 1.Bölge Dana Adası Çevresi, Dana Adası Açığı 36 º 11 220 N 33 º 51 168 E 2.Bölge Kırk Dilim Limanı 38º 08.154 N 26º 33.985 E 3.Bölge İskenderun-Kamışlık koyu 35 º 57.679 N 35 º 55.627 E 4.Bölge Akkuyu Bölgesi, Sipahili limanı 36 º 08.731 N 33 º 27.281 E, deniz suyunda yapılan ölçümlere göre (Nitrat, fosfat) ve meteorolojik veriler bakımından uygun bulunmuştur. Belirtilen bölgelerden Salih adası kuzeyi ve Tekağaç bankı bu bölgede kıyıya çok yakın olan mevcut balık çiftliklerinin taşınması için en uygun alanlar olarak görülmektedir. Yeni kurulacak balık çiftlikleri için önerilen yerler 2006 yılı Ağustos ayındaki sefer sırasında elde edilen veriler incelenerek ve meteorolojik koşullar göz önünde bulundurularak saptanmıştır. Seçilen bölgelerden alınan deniz suyu örneklerinde nitrit azotu, nitrat azotu ve fosfat değerlerinin balık çiftliklerinin kurulması için belirtilen sınır değerlerin çok altında olduğu bulunmuştur (Tablo 6,7,8,9,10,11). Muğla İli Balık Çiftliklerinde Yemden Kaynaklanabilecek Çevre Kirliliği Daha önce de belirtildiği gibi 1980’lerin ortasından başlayarak denizde ağ kafeslerde çipura ve levrek balığı yetiştiriciliği ahşap 5×5×5 m ölçütlerindeki kafeslerin koy ve körfezlere kurulması Bodrum-Güvercinlik koyunda başlamıştır. Başlangıçta 2-3 adet olan işletme sayısı kısa sürede artış göstermiştir. Kafes yapılarının uygun olmamasından kapalı koylarda kurulan bu işletmeler yeterli su sirkülasyonunun olmaması; kaliteli yem bulunamaması ve en önemlisi üretim tekniklerinin yeterince bilinmemesi gibi nedenlerden dolayı yetiştiriciler sorunlarla karşılaşmıştır. Ayrıca aynı bölgede yoğun işletmelerin bulunması nedeniyle ötrifikasyon da başlamıştır. 2004 yılı resmi üretim rakamlarına göre Türkiye’deki toplam çipura ve levrek balığı üretimim 46.724 Ton/Yıl dır. Muğla iline bağlı balık çiftlilerindeki üretim ise 31.479 Ton/Yıl ve toplam üretimin % 67.3 ü kadardır. Bölgedeki kafeslerde 10 yılı aşan bir süreden beri giderek artan balık üretimi gerçekleştirilmektedir. Başlangıçtan bu güne kadar yemlerin bölgede genel olarak oluşturduğu kirlilik problemi 2006 yılı Ağustos ayında alınan su ve sediment örneklerindeki analizler sonucunda belirlenebilecektir. Ancak geçen süre içinde Çipura ev levrek üretimi için kullanılan yemlerdeki gelişmeyi de göz önünde bulundurursak; her ton balık üretimi için yemlerden çevreye Azot ve Fosfor girişinde bir azalma söz konusu olmuştur. Bunda kafeslerde kullanılan ekstrude yemlerin önemli bir faydası söz konusu olmuştur. Tablo 28. Yemlerin yıllara göre gelişimleri (Goddard S.,1996) 1970 1980 1990 Bugün Protein ( %) 52 50 48,5 45-55 Yağ (%) 16 20 24 30 Karbonhid.(%) 17 15 12 7 Fosfor (g/kg) 1,2 1,1 0,9 0,9 - 2.0 1.9 1.6 Yemden yararlanma Oranı FCR Tablo 29. Günümüze kadar porsiyonluk balık yemleri için diyet kompozisyonları. Yemdeki kirleticilerin durumu (Goddard S.,1996) FCR 1970 1980 1990 Bugün - 2.0 1.9 1.6 77 7 Azot 100 48 56 48 Fosfor 100 72 33 25 Ekstrude yemlerde sindirebilirliğin artması ile dışkı ile kayıp daha az olacağı gibi metabolizma ürünü olarak solungaçlardan atılan amonyak ve dışkıyla atılan üre miktarında da azalma söz konusudur. Çipura ve levrek balıklarında FCR değerinin ortalama 1.6: 1 olduğu kabul edilecek olursa (Yani 1 kg balık için 1.6 kg yem kullanılmış demektir) her ton balık üretimi için 1600 kg yem kullanılması gerekir. Muğla Bölgesindeki 2004 yılı üretiminin 31.479 olduğu resmi kayıtlarda mevcuttur. Bu durumda; 1.6 X 31.479 / 1 = 50.366 Ton/Yıl yem kullanılmış olur. Levrek ve çipura balıklarında kafeslerde yemin % 10’u yenmeden çevreye bırakıldığı düşünülerek yılda ortalama 5.036 Ton yemin çevreye geçtiği söylenebilir. Yük (N, P) : Yemden yaralanma oranı (FCR) x Yem (N) – Balık (N) Yük (N) : 1.6 x (48- 21) Yük (N) : 43 kg (Her Ton balık yemi için) Bu durumda % 50 protein içeren ve 1.6 FCR değerine sahip yemlerle yapılan yemlemede Muğla Bölgesindeki balık çiftliklerinden 2004 yılında ortalama 43 x 31.479 = 1353.79 kg (1.3 Ton/Yıl) N girdisi olduğu hesaplanabilir. Yukarıda belirtilen sorunların çözümlenmesinde ilgili bakanlıklar, üniversiteler ve işletme sahipleri arayış içine girmişlerdir. 2000’li yılların başında Bodrum Salih adası potansiyel üretim alanı olarak kabul edilmiştir. Daha sonra bazı koy ve körfezlerdeki işletmeler bu bölgeye taşınmaya başlanmışlardır. Taşınma işlemleri tam olarak gerçekleşmeden kafes işletmelerinin Salih adasından da daha açığa taşınmaları gündeme gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Çipura ve Levrek yetiştiriciliğini teşvik etmesi nedeni ile Güney Ege’de özellikle Bodrum civarı bu türlerin yetiştiriciliği için en fazla tercih edilen yetiştiricilik alanları olmuştur. Bölgede bu nedenle çok sayıda farklı kapasitede ağ kafes bulunmaktadır. Yakın geçmişte bu çiftliklerden bazıları bakanlıkça gösterilen alanlara taşınmıştır. Günümüzde Güllük körfezinde bulunan çiftliklerin bulundukları derinlikler ve üretim miktarları ile düşünüldüğünde iki grup altında toplayabiliriz. Birinci grup kıyıya oldukça yakın ve 10 m civarındaki derinliğe sahip kafeslerdir. Diğer gruptaki kafesler ise Salih adası kuzeyinde ve Güllük körfezinin ortalarında yer almaktadır. Kıyıya yakın kafesler bireysel olarak ele alındığında üretim kapasiteleri yüksek olmadığından risk teşkil etmemektedir. Ancak Güllük körfezi içinde kıyı şeridi boyunca irili ufaklı kafeslerin 10 – 15 m civarında bulunmasının etkileri yüksek olacaktır. Bu çiftliklerin kullanılan yemlerden kaynaklanan ve sedimentte biriken organik atıkları, kafeslerdeki balıkların organik atıkları sedimentte birikerek biyolojik çeşitlilikte azalma, bulanıklılık, sedimentte organik kirlilik gibi sonuçlar doğuracaktır. Ve toplam üretim miktarı olarak körfezin gelecekte ekolojik taşıma kapasitesini tehdit edecektir. Araştırmamızın sonuçlarına dayanarak kıyıda bulunan kafeslerin en azından körfez içinde derinliği 25 m olan nispeten derin bölgelere çekilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde daha uzak ve derin sulara taşınması durumunda bölgede bulunan balık üreticileri ekonomik açıdan zor durumda kalacaklar ve çoğu işletme bu maliyetin altından kalkamayacaktır. Bu araştırmanın sonuçları Ağustos ayı içinde alınan örneklerin sonuçlarına dayanmaktadır. Ve sadece bölgede bulunan çiftliklerin taşınabileceği alanlar ile yeni kurulacak çiftlikler için potansiyel alanların saptanmasında ölçülen verilerden yararlanılmıştır. Diğer yandan , bölgedeki çiftliklerin oluşturabileceği kirlilik riskinin sürekli olarak kontrol altında tutulması ve izlenmesi gerekmektedir. 16. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Bu araştırma sonucunda elde edilen verilerden çıkan sonuçlar aşağıda sıralanmıştır. 78 7 ● Muğla il sınırları içinde kalan balık çiftliklerinde yem ve beslenmeden kaynaklanan sorunların çözümü için yem kalitesinin yükseltilmesi , yani suda kolay çözünen , yağ artığı bırakmayan, sindirim hızı yüksek yem kullanılmalıdır.Böylece kafes altında daha az materyal birikecektir. ● Mevcut kafeslerin kurulduğu alandaki akıntılara engel olmaması için KAFES ALTI DERİNLİĞİ X 2 OLARAK önerilmektedir. Toplam derinliğin ise levrek ve çipura balıkları için minimum 25 metre olması tavsiye edilmektedir. ● Böylece kafeslerin derinleşmesiyle ve kafes tabanı ve dip arasındaki alanın derin olması yakın kurulan çiftliklerin birbiriyle hastalık temasını da azaltan bir etki yapacaktır. ● Kafes alanlarına dışarıdan kara kökenli, turizm veya gemi kökenli kirletici materyaller ulaşmamalıdır. Çünkü temiz sularda yaşayan balıkların eti kalitesi yetiştiği veya büyütüldüğü ortamla doğrudan ilgilidir.Kaliteli yetiştirilmiş su ürünleri daha kolay alıcı bulur. ● Yüzen kafeslerin kurulma alanlarında mümkünse sert substratlar tercih edilmelidir. Böylece hem dipte biriken malzeme bentik ekosisteme daha az zarar verir.Ayrıca , Deniz çayırlarının bulunduğu alanlar tahrip edilmez. ● Balık kafeslerinin kurulacağı alanların kıyıdan mesafesi yetiştirilecek türe bağlı olarak değişir. Bu nedenle kıyıdan uzaklık yerine DERİNLİK kriteri dikkate alınmalıdır. Bazı raporlarda önerilen kıyıdan 1 veya 2 millik uzaklık ülkemiz için gerçekçi değildir. ● Bu derinlik kriterinin ise Güllük körfezi'nde 25 metre olması uygundur. Böylece hem korunması gereken türler özellikle Posidonia oceanica (deniz çayırı) korunmuş olur hem de uygun akıntı ve su yenilenmesi sağlanarak ekolojik bozulmaların önüne geçilir. ● Kıyısal ekosistemdeki bozulmaların önüne geçmek için kıyısal alanda ve sığ sularda kurulu balık çiftlikleri açık denizlere çıkarılmalıdır. Ancak bu yapılırken Ege ve Akdenizin rüzgar durumuna dikkat edilmelidir. Özellikle Güllük körfezinde üretim kapasitesi belirlenerek bölgesel olarak üretim planlaması yapılmalıdır. Bu çalışmanın ilk verilerine göre körfezde yaklaşık %20 oranındaki kafes işletmelerinin yeni derinlik ve taşıma kapasitesi kriterlerine göre yer değiştirmesi gerekli olacaktır. Diğer yandan, açık denizlere çıkarılması önerilen çiftliklerin Gırgır ve Trol balıkçılığının yapıldığı alanlarla çakışmamasına dikkat edilmeli. Ayrıca deniz ulaşımı da aksamamalıdır. ● ● ● Yapılan araştırmada 1 ve 2 yıl önce terk edilen kafeslerin referans istasyonlarla karşılaştırılması sonucunda yenilenmenin hızlı olduğu, rizomların sıklaştığı, balık populasyonlarında ise görece artma olduğu bulunmuştur. Bu bulgu kafes altındaki organik kirlenmenin zamanla azaldığı ve sistemin kendini yenilediğini ortaya çıkarmaktadır. ● Proje süresince hassas alanların belirlenmesinde TRIX indeksine göre uygulama yapılacaksa ilk ölçümler ile Mayıs 2007 de yapılacak ölçümlerin birlikte değerlendirilmesi gerekeceğinden bu konuda temel veri toplanmış bulunulmaktadır. TRIX indeksinin uygulamalarındaki aksaklıklar giderilmeli ölçümlerde özellikle kara kökenli kirlenmenin tetikleyici etkisi bir çarpan olarak değerlendirilmelidir. ● Balık yetiştiriciliği yapılan alanlardaki fiziki kirlenmenin önlenmesi için hem yetiştiriciler ve bunların ait olduğu dernekler, birlikler v.s ile devlet kurumlarının bu konuda sorumlu davranması gerekmektedir. Üreticilerin fiziki kirlenme, yemleme, atıklar ve gürültü gibi çevreye zarar verici konularda kendi otokontrollerini yapmaları gerekmektedir. 79 7 ● Balık çiftliklerinin bulunduğu alanlara deniz emniyetini sağlayacak ışık, şamandıra v.s konulmalı yatlar ve diğer teknelerin seyir güvenliğini tehlikeye atacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. ● İşletmelerin ruhsat yerleri, kafes sayıları ve kapasiteleri konusunda ruhsat başvurusu ve izinlerde belirtilen miktar ve yerleri ihlal etmemeleri gerekmektedir. ● Üretici temsilcileri veya dernekler kolluk kuvvetleriyle düzenli olarak toplantılar yaparak balık yetiştiriciliği konusundaki yanlış anlamaları ortadan kaldırmalı , varsa hatalarını düzeltmeli ve kendi içinde disiplin sağlamalıdır. Bu konuda Sahil Güvenlik Komutanlığı ile yapılacak toplantılar faydalı olabilir. ● Yetiştiricilikte kullanılan çeşitli ilaç , aşı ve kimyasallar balık yetiştiriciliğinin belli safhalarında kullanılır. Bu kimyasallar dikkatli kullanılmazsa deniz çevresi ve ürün için bir tehdit oluşturabilirler. Ancak bu konuda Akdeniz’de uzun vadeli ve geniş ölçekte gerçekleştirilmiş çalışmalar bulunmamaktadır. UNEP/MAP/MEDPOL’e göre Akdeniz’de deniz ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan kimyasalların tam ve kantitatif listesini derlemek günümüzde imkansız görünmektedir. Ülkemizde de bu konudaki veriler yetersizdir. Halen sürdürülen mevzuatın kontrolu Bakanlığın Bornova referans laboratuarında periyodik olarak gerçekleştirilmelidir. ● Balık çiftlikleri ve civarında bulunan egzotik türler takip edilmeli, genetik kirlilik oluşturacak koşulların oluşmasına izin verilmemelidir. ● Çiftliklerin bulunduğu yerler ve çevrelerine vermiş oldukları kirletici etkiler kontrol altında tutulmalı, denizlerde ağ kafeslerde yapılan balık yetiştiriciliğinde her zaman çevre dostu teknolojiler ve çevre dostu yemler kullanılmalıdır. Kıyı alanlarında kafes kurulacak yerler ile diğer yatırım projelerinin karşı karşıya gelmemesi için; turizm, deniz ve yat trafiği, hassas bölgeler ve doğal sit alanları, limanlar ve bu bölgelerle ilgili kıyı alanları yönetimi planlar yapılmalı veya mevcut planlar bütün katılımcıların görüşleri alınarak tadil edilmelidir. Bu konuda şeffaf olunmalı, ülke kıyılarının belli alanları sürekli olarak su ürünleri üretimine ayrılmalıdır. Su Ürünleri yetiştiriciliğinin deniz çevresine olan etkileri konusunda düzenli araştırmalar ve izleme projeleri yapılmalıdır. Çiftlikler birbirinden belli bir mesafede uzak olmalı. Üreticilere kıyı tesisleri için kolaylık sağlamalıdır. Taşıma kapasitelerinin belirlenmesi ile ortaya çıkacak bölgesel üretim miktarları ile çiftlikler arası mesafenin ortalama 1000 metre olarak öngörülmesi belli bir alanda kendi öznel yerleşim plânını oluşturacaktır. Açık deniz kafes ünitelerini kullanan işletmelere adaptasyon ve ön büyütme kara tesisleri kurmalarını teşvik edecek düzenlemeler yapılmalı, lojistik destek iskelelerinin sayıları arttırılmalıdır. ● ● ● 80 8 17.KAYNAKLAR Ackefors, H., Enell, M., 1990. Discharge of nutrients from Swedish fish farming to abjacent sea areas, Ambio, 19, 29-35. Altuğ G., Bayrak, Y., 2003. "Farklı Akuatik Ortamlarda Bakteriyel Metabolik Aktivite Karşılaştırmaları" XII. Ulusal Su Ürünleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı Ed. B. Şen, M. Dörücü, M. T. Alp, 63-68 Elazığ Anonim, 1993. Türkiye’de Yetiştiriciliğin Çevresel Etkisi ve Bunun Turizm, Rekreasyon ve Özel Koruma Alanları ile İlişkisi, TÜGEM , 1-185, Ankara. Anonim, 2004. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Su Ürünleri İstatistikleri. Anonim, 2004. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri Anonim, 2005. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Proje İstatistik Dairesi Verileri 81 8 Arcos, J. M., Louzao, M., Oro, D., 2004. Management of Mediterranean Fisheries and Impact on the Marine Ecosystem: How to account for top predators?, Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37. APHA 1998. Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater 20th Edition. Clesceri, L.S., A.E Greenberg and A.D Eaton (eds). American Public Health Association, American Water Works Association and Water Environment Federation, Washington, D.C Atay, D., Pulatsü, S., 2000. Su Kirlenmesi ve Kontrolü, A.Ü. Ziraat Fakültesi, Yay. no:1513, 1- 292, Ankara. Azam, F. and Cho, B.C., 1987. "Bacterial Utilization of Organic Matter in the Sea. " In: Fletcher M. (ed) Ecology of microbial communities. Cambridge University Press, Cambridge, pp. 261-268. Babacan, Z.N., 1999. Ağ kafeslerde çipura (Sparus aurata L., 1758) ve levrek (Dicentrarchus labrax L., 1758) yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisi, A.Ü. Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Beveridge, M. C. M., 1984. Cage and Pen Fish Farming, Carrying Capacity Models and Environmental Impact, FAO Fish Tech. Pap (225), s 131, Roma. Beveridge, M., 1996. Cage Aquaculture 2nd Edition, IV + 294, Fishing New Books, Osney Mead, Oxford 0X2OL, England. Brown, J.R., Gowen, R.J., McLusky, D.S., 1987, The effect of salmon farming on the benthos of a Scottish sea loch, J. Exp. Mar. Bio. Ecol., 109, 39-51. Boyd, C. E,. Tucker, C. S. 1992. Water Quality and Pond Soil Analyses for Aquaculture. Alabama Agricultural Experiment Station. Aubum University Press. Ed. Lowell T. Frobish.183 Alabama.Enell, Brown, J.R., Gowen, R.J., McLusky, D.S., 1987. The effect of salmon farming on the benthos of a Scottish sea loch, J. Exp. Mar. Bio. Ecol., 109, 39-51. 82 8 Brown, By A. W., Hoppe, H. G. Rosenthal, H. 2000. Changes in bacterial abundance and community structure in cage fish-culture caused by water turbulence during feeding. Joırnal of Applied Ichtyology 16-1 page 17. Buhan, E., Yılmaz, H. 1998. Bodrum Yarımadası ve Köyceğiz Lagün Sistemi Fekal Kirlililiği ve Su Ürünleri Yetişme Ortamlarına Etkisi D. Anadolu Bölgesi III. Su Ürünleri Sempozyumu 495502. Cabelli, V.J. 1983. "Health Effects Criteria for Marine Waters". EPA-600/1-80-031, U.S. Environmental Protection Agency, Cincinnati, Ohio. Coyne , M.S., J. M. Howell 1994. The Fecal Coliform/ Fecal Streptoccoci Ratio (FC/FS) and Water quality in the Bluegrass Region of Kentucky. Soil and Science News and Views, 15, 9. Dempster, T., Sanchez-Jerez, P., Bayle-Sempere, J.T., Gimwnez-Casalduero, F., Vale, C., 2002. Attraction of wild fish to sea-cage fish farms in the South-western Mediterranean Sea: spatial and short-term temporal variability. Marine Ecology Progress Series 242, 237-252. Determan, T., 1991. The Fecal Coliform Standard and Shellfish Sanitation. Shorelands and Coastal Zone Management, Washington State Department of Ecology, Olympia, WA. Dimitriadis, Ch., Koutsoubas, D., Tsirtsis, G., 2004. Interactions between fish cage farming and the marine environment in Gera Bay ( Aegean Sea, Eastern Mediterranean ), Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37. Dufour, A.P. 1984. Health Effects Criteria for Fresh Recreational Waters. EPA-600/1-84-004, U.S.Environmental Protection Agency, Cincinnati, Ohio. Edwards, E., M. Coyne, T. Daniel, P. Vendrell, J. Murdoch, P. Moore, 1997. Indicator Bacteria Concentrations of two Northwest Arkansas Streams in Relation to Flow and Season. American Society of Agricultural Engineers. 40 (1): 103-109 Enell, M., Ackefors, H., 1991. Nutrient discharges from aquaculture operations in Nordic Countries into adjacent sea areas, ICES, F:56, Ref. MEQC, 2-16 . 83 8 EPA, 1986. U.S.Environmental Protection Agency. Ambient Water Quality Criteria for Bacteria1986. EPA-440/5-84-002, U.S.Environmental Protection Agency, Washington, D.C. Ergen, Z., Çinar, M.E., Dağli, E., 2004. Effects of fish farming on the distribution of polychaetes in Aegean Sea., Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37. Foy, R.H. and Rosell, R., 1991. Loadings of nitrogen and phosphorus from a Northern Ireland fısh farm, Aquaculture, 96, 17-30. Genç, E., 1997. Yüzer Ağ Kafeslerde Deniz Balıkları Yetiştiriciliğinin Çevreye Etkisi, A.Ü. Fen Bilimleri Enst. Y.L. Semineri, 1-27, Ankara. Goddard, S., 1996. Feed Management in Intensive Aquaculture, XI + 194, Chapman and Hall, New York, USA. Gowen, R. J., McLusky, D.S., 1988. How farm effect their surroundings, Fish Farmer, September/October, 33-34, 50-51. Gyllenhammar, A., Hakanson, L., 2005. Environmental consequence analyses of fish farm emissions related to different scales and exemplified by data from the Baltic – a review. Marine Environmental Research, 60: 211-243. Hall, P.O.J., Holby, O., Kolberg, S., Samuelsson, M.O., 1992. Chemical fluxes and mass balance in a marine fish cage farm. IV. Nitrogen. Marine Ecology Progress Series 89, 81-91. Heissenberger, A., Leppard G.G., Herndl J.G, 1996. "Relationship Between the Intracellular Integrity and the Morphology of the Capsular Envelope in Attached and Free-Living Marine Bacteria". Appl. Environ. Microbiol. 62: 4521-4528. Holby, O., Hall, P.O.J., 1991. Chemical fluxes and mass balance in a marine fish cage farm. II. Phosphorus. Marine Ecology Progress Series 80, 191-201. Holmer, M., Perez, M., Duarte, C. M., 2003, Benthic primary producers – a neglected environmental problem in Mediterranean maricultures?. Marine Pollution Bulletin, 46: 13721376. 84 8 Johnsen, R.I., Grahl-Nielsen, O., Lunestad, B.T., 1993. Environmental distribution of organic waste from a marine fish farm, Aquaculture, 118, 229-244. Kalanzi, I., Karakassis, I., 2006. Benthic impacts of fish farming: meta-analysis of community and geochemical data. Marine Pollution Bulletin. 52: 484-493. Karakassis, I, Pitta, P., Krom, D. M., 2005. Contribution of fish farming to the nutrient loading of the Mediterranean. Scientia Marina, 69 (2): 313-321. Lojen, S., Angel, D., Katz, T., Spanier, E., Tsapakis, M., Karakassis, I., Kovac, N., Malej, A., Cook, E., Black, K., 2004. Recycling of particulate Nitrogen waste from the fish farms: Efficiency of hard substrate deployments, Rapp. Comm. int. Mer Medit.,37. Machias, A., Karakassis, I., Labropoulou, M., Somarakis, S., Papadopoulou, K.N., Papaconstantinou, C., 2004. Changes in wild fish assemblages after the establishment of a fish farming zone in an oligotrophic marime ecosystem. Estuarine Coastal and shelf Science 60, 771779. Machias, A., Karakassis, I., Somarakis, S., Giannoluaki, K. N., Papadopoulou, K.N., Smith, C., 2005. The response of demersal fish communities to the presence of fish farms. Marine Ecology Progress Series. 288:241-250. Machias, A., Somarakis, S., Karakassis, I., Neofytou, C., Maravelias, X., Pantazis, P., Koutsoubas, D., Papadopoulou, K.N., Smith, C.J., 2003. Fish landing changes since the onset of aquaculture: two cages studies. Abstract 7th Hellenic Symposium Oceanography and Fisheries, Iraklion, ISSN 1107-6534:203. Mirto, S., La Rosa, T., Danovaro, R., Mazzola, A. 2000. Microbial and Meiofaunal Response to Intensive Mussel-Farm Biodeposition in Coastal Sediments of the Western Mediterranean, Marine Pollution Bulletin, 40: 244-252. Mutlu, E., Bingel, F., Gücü, A. C., Tuğrul, S., Beşiktepe, Ş. T., Eylül 2005. Muğla kıyılarında koyları etkilemeyecek deniz balığı yetiştirme alanlarının tespiti, TUBİTAK ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü. 85 8 Okuş, E., 2005. Gökova ÖÇK Bölgesinin Kıyı ve Deniz Alanlarının Biyolojik Çeşitliliğinin Tespiti 1. Gelişme Raporu s. 66. Aralık 2005, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü. Ören, E.,1970. Zooplanktonların aylara göre dağılımları, vertikal göçleri, ve bir günlük hareketleri, Balık ve Balıkçılık, Cilt: XVIII, Sayı:1, sayfa: 6-16. Özel,İ. 1999. Planktonoloji-I, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Yayınları, No:145. Peres O.M., Ross L.G., Tefler T.C., 2002. Del Campo Barquin L.M., Water quality requirements for marine fish cage site selection in Tenerife ( Canary Islands ): predictive modelling and analysis using GIS, Aquaculture 62054: 1-18. Phillips, M.J, Beveridge, M.C.M., Ross, L.G., 1985. The environmental impact of salmonid cage culture on inland fisheries: present status and fature trends, Journal Fish Biol., 27 (suppl.A), 123-137. Pitta, P., Apostolaki, E.T., Tsagaraki, T., Tsapakis, M., Karakassis, I., 2006. Fish farming effects on chemical and microbial variables of the water column: a spatio-temporal study along the Mediterranean Sea. Hydrobiologia, 563: 99-108. Pitta, P., Karakassis, I., Tsapakis, M., Zivanovic,S., 1999. Natural vs. mariculture induced variability in nutrients and plankton in the eastern Mediterranean, Hydrobiologia, 391: 181-194. Polat, S., Işık,O., 2002. Phytoplankton distributioni diversity and nutrientsat thr northeastern Mediterranean coast of Turkey (Karataş-Adana). Turk J Bot., 26: 77-86. Pomeroy, L. R., R. B. Hanson, P. A. McGillivary, B. F. Sherr, D. Kirchman, and D. Deibel. 1984. Microbiology and chemistry of fecal products of pelagic tunicates: rates and fates. Bull. Mar. Sci. 35:426-439. Pulatsü, S., Atay, D., Karahan, B., 1999. Ağ kafeslerde çipura (Sparus aurata L., 1758) ve levrek (Dicentrarchus labrax L., 1758) yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisi, Tarım Bilimleri Dergisi, 5 (3), 99-101. 86 8 Rana, K., J., 1998. Global overview of production and production trends. FAO Fisheries Circular No. 886, Rev.1, Rome, FAO. 163 pp. Ruiz, J. M., Perez, M., Romero, J., 2001. Effects of fish farm loadings on seagrass (Possidonia oceanica) distribution, growth and photosynthesis. Marine Pollution Bulletin, 42(9): 749-760. Stewart, J.E.,1997. Environmental impacts of aquaculture, World Aquaculture, March, 47-52. Silvert, W., 1992. Assessing environmental impacts of finfish aquaculture in marine waters. Aquaculture 107, 69-79. Smith, C., Machias, A., Giannoulaki, M., Somarakis, S., Papadopoulou, K.N., Karakassis, I., 2003. Diversity study of wild fish fauna aggregating around fish farm cages by means of remotely operated vehicle (ROV). Abstract 7th Hellenic Symposium Oceanography and Fisheries, Iraklion, ISSN 1107-6534: 227. Soto, D., Norambuena, F., 2004. Evaluation of salmon farming effects on marine systems in the inner seas of southern Chile: a large-scale mensurative experiment. Journal of Applied Ichthyology, 20: 493-501. Stewart, J.E.,1997, Environmental impacts of aquaculture, World Aquaculture, March, 47-52. Weglenska, T., Brownick-Dylinska, L., Ejsmont-Karabin.J. and Spodniewska, I., 1987, Plankton structure and dynamics, phosphorus and nitrojen regeneration by zooplankton in Lake Glebokie polluted by aquaculture, Ekologia Polska, 35, 1, 173-208, Polonya. UNEP. United Nations Environment Programme Mediterranean Action Plan, Mariculture In The Mediterranean, MAP Technical Reports Series No. 140. Weglenska, T., Brownick-Dylinska, L., Ejsmont-Karabin.J. and Spodniewska, I., 1987. Plankton structure and dynamics, phosphorus and nitrojen regeneration by zooplankton in Lake Glebokie polluted by aquaculture, Ekologia Polska, 35, 1, 173-208, Polonya. Yurga, L., Koray, T., Başaran-Kaymakçı, A., Egemen Ö., 2005. Deniz yetiştiriciliği yapılan bir bölgede mikroplankton tür çeşitliliği ve TRIX indekslerinde oluşan değişimler. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi, 22: 177-186. 87 8 http://ressources.ciheam.org/om/pdf/c55/01600217.pdf http://www.biology.qmul.ac.uk/research/staff/s-araya/redox.pdf http://www.penbay.org/aqwaterqualsowles03.html 18 . DERİNLİĞE BAĞLI OLARAK ABİYOTİK FAKTÖRLER a)Balık Çiftliği Bulunan İstasyonlar: 8. İSTASYON Akbük Açıkları 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 2 4 6 8 10 12 derinlik (m) 9. İSTASYON Toprak Ada 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 10 20 30 40 50 derinlik (m) 88 8 60 9a. İSTASYON Toprak Ada 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 25 derinlik (m) 10. İSTASYON Toprak Ada 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 10 20 30 40 50 60 derinlik (m) 11. İSTASYON Salih Adası Kuzey 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 25 derinlik (m) 89 8 30 35 12. İSTASYON Salih Adası Güney 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 25 derinlik (m) 22.İSTASYON Karaca Ada 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 10 20 30 40 50 derinlik (m) 92.İSTASYON Ziraat Adası 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 derinlik (m) 90 9 20 93.İSTASYON Aydeniz Koyu 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 derinlik (m) b) Diğer İstasyonlar: 7. İSTASYON Panayır Adası 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 25 30 35 derinlik (m) 19.İSTASYON Aşağı Mazı 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 10 20 30 40 derinlik (m) 91 9 50 23.İSTASYON Datça 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 2 4 6 8 10 12 derinlik (m) 30.İSTASYON Ölüdeniz (Likya World) 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 5 10 15 20 25 30 derinlik (m) 90.İSTASYON Dalyan Burnu 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 2 4 6 8 derinlik (m) 92 9 10 91.İSTASYON Kıyıkışlacık Açığı 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 2 4 6 8 10 12 derinlik (m) 94.İSTASYON Güllük Körfezi 50 miktar 40 Oksijen(mg/lt) 30 pH 20 Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 10 0 0 10 20 30 40 50 60 derinlik (m) miktar 101.İSTASYON 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 5 10 15 20 derinlik (m) 93 9 25 miktar 102.İSTASYON 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Oksijen(mg/lt) pH Salinity (‰) PSU Temp.(°C) 0 10 20 30 40 derinlik (m) 94 9 50