Pilot X savas izlenimlerini, sonuçlari anlatiyor. Sirnakli
Transkript
Pilot X savas izlenimlerini, sonuçlari anlatiyor. Sirnakli
Evin Çiçek Bir subay pilotun anlatımlarıyla Kürdistan’da son savaş ve insan T.C. askeri, jandarma, emniyet birimlerinde görevli olanlar kendi çalışma arkadaşlarını ırkçılığı geliştirmek, provakasyon ortamı yaratmak amacıyla öldürüyorlar. Kitleler bilgisizlendiriliyorlar, şartlandırılıyorlar. Hazırlanmış olan milis güçlerse, saldırıları gerçekleştirmeleri için harekete geçiriliyorlar. Son olarak yirmi gencin yaşamına son verildi. Bir merkezde oturanlar bu insanların ölmesini istiyorlardı? Niye? Faşizmde, sömürgecilikte insan amaç değil, araçtır. İstenildiğinde de o araçların yaşamlarına son verilir. Bir pilotun anlatımlarıyla savaş ve insan Kurmay Yarbay Kadir Ali Esener: «Skorskye bin. Yolcu hazır…kordinata gideceksin.» emrini verirken kimleri öldürtecekti?..... “Hasan Kundakçı “Resimleri göreceğim.”diyor. Şırnak Tugay Komutanı Tuggeneral Erdal Sipahi korucuları yere yatırtıyor. Yüzlerine, değişik yerlerine kan sürüyor. Resimlerini çekip, Kundakçı’ya gönderiyor....Osman üsteğmen, Beytüşşebab Komando Bölük Komutanıydı. Beytüşşebap’da çatışma oldu. O, yardım istedi. Kendisine yardım gönderilmedi. Yaralı halde bırakıldı....öldü.”..... ...Gerilanın eline düştüğü belirtilen bir erin durumu. Gerçekten esir mi düşmüştü? Ordu görevlilerinin yaptığı bir provakasyon muydu?......O askeri üç gün sonra “bulduk”dediler! Askerin, gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş, şarjörler boşaltılmıştı. 1000’in üzerinde mermi kullanılmıştı! Düşündüm. PKK bir er için bu kadar mermi kullanır mı? Hayır..... (1) “Falanca nokta da biri kalmış. Onu alacaksın.”dediler..... Hepsi ölmüş. Astsubay sağ kalmıştı. 3 gün önce çatışma olmuştu. Silahı yanında, yere çökmüştü. Adam namaz kılma pozisyonundaydı. Boşluğa, belirli bir noktaya bakıyordu. Yanaklarına vurdular. Kendisine getirmeye çalıştılar...... Şırnak’da “özel tim”i kim, niye öldürtü? Özel timler öldürdüler. .... “....otobüsün içinde bulunan ve otobüsün penceresinden dışarıya doğru el kol hareketleri yapan bir özel timi gördük. O özel tim tarandı ve taranan arabanın içine düştü. O düştüğünde, onun düştüğü yeri hem timler, hem de panzerde bulunanlar yeniden taramaya başladılar. Tarama işi 5 dakikaya yakın bir süre devam etti. Silahlar sustu....” Siz Ağustos 1992 tarihinden sonra Şırnak’da görev yaptınız. Toplu öldürmeler, T.C. sınırları içinde ve dışında ırkçılığı, şövenizmi oluşturmak, provakasyon ortamı geliştirmek için kullanıyorlar. Tanıklığınız önemli. Anlatır mısınız? 1 Pilot X : Konyalı Kürd bir asker Şırnak’da çatışma da öldü. Helikopterle Diyarbakır’a taşıdım. Yakınları Diyarbakır’da bekliyorlardı. Cenaze kargo uçağına bindirilirken selamlama yapıldı. 1-Pilot X’le görüşürken çekilen resim. Askeri komutan, babaya: “ Başınız sağ olsun. Oğlunuz şehit.”dedi. Baba: “Ben size bunu böyle vermedim.” Komutan: “Acınızı anlıyorum.” Baba: “Tahmin edebilirsiniz. Ama anlayamazsınız.” Düzenlenen cenaze törenlerinde acıyı his ediyorsunuz. Birinde daha fazla, birinde daha azdır. Ama sonuç, acı kendisini his ettirir. En yakından tanıdığım Tokatlı Hayati, mayına basan Ümit üsteğmen, Osman üsteğmen. Osman üsteğmen, Beytüşşebab Komando Bölük Komutanıydı. Soyadını hatırlıyamıyorum. Beytüşşebap’da çatışma oldu. O, yardım istedi. Kendisine yardım gönderilmedi. Yaralı halde çatışma yerinde bırakıldı ve orada öldü. Cenazesi Şırnak’a getirildi. Durumu sordum. “Böyle”dendi. Niye yardım gönderilmedi? Bilemiyorum. Belki bulunduğu bölge tehlikeliydi. “Sen öl arkadaş. Başkaları da ölmesin.”denildi. Morga gittim. Cenazesini gördüm! Şırnak Maden Deniz Piyade Taburu: 13 mü, 15 mi ölen oldu. Bunlar İzmir Foça’dan gönderilmişlerdi. Şırnak’a geldikleri ilk gün etrafı tanımak için çıkıyorlar. Madendeler. Cudi’nin eteklerinde dolaşıyorlar. “Bölgemiz nasıl bir yer tanıyalım?”diyorlar. Gün ışırken çıkmışlar ve pusuya düşmüşler! Sanki Konya ovasında dolaşıyorlar. Hepsini taramışlar! Ertesi gün cenaze törenine gittik. Tabutları dizmişler. Bayrakları sarmışlar. Niye, kimin için savaştıklarını bilmeyen insanlar orada hayatlarını kaybettiler. Yazık, yazık çok yazık. Asker ölüyor. Komutan eğlence düzenliyor. Orduda normal bir gelenek, tahamül 2 vardır. Normal de bir yerde birilerinin acısı varsa, öbür taraf da eğlence yapılmaz. Hemen her gün çatışma oluyordu. Cenazeler getiriliyorlardı. Hayat devam ediyordu! Şırnak gibi bir yerde çalgılı, çengili eğlence yapılması ordu mensuplarınca hoş karşılanmazdı. Herkesin bir sıkıntısı vardı. Kimsenin çalğıya, çengiye ayıracak vakti yoktu. Bir yerde bir asker ölmüş. Cenazesi getirilmiş. O akşam paşalar oturdular eğlence düzenlediler. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ölümler kanıksanmıştı. Yagırganmıyordu. Her gün çatışma, her gün ölüm. Halkın çocukları ölüyorlardı. Siz de kuşku uyandıran ölümlere örnek verir misiniz? Pilot X: Bir duruma tanık oldum: Gerilanın eline düştüğü belirtilen bir erin durumu. Gerçekten esir mi düşmüştü? Ordu görevlilerinin yaptığı bir provakasyon muydu? Yani kendileri öldürüp, asker de, PKK’ye, Kürdlere yönelik nefret oluşturmak için mi yapmışlardı? Bilemiyorum. O askeri üç gün sonra “bulduk”dediler! Şenoba kırsalında Ortabağ’a doğru bir yerde ölüm gerçekleşmişti! Askerin, gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş, şarjörler boşaltılmıştı. 1000’in üzerinde mermi kullanılmıştı! Düşündüm. PKK bir er için bu kadar mermi kullanır mı? Hayır. PKK’lılar bu kadar mermiyi harcama hakkını hangi savaşçılarına verirler mi? Hiçbirine... Asker, eleğe dönderilmişti. Kevgir gibi olmuştu. Hepsi kalaşinkof mermisiydi. Orduda da kalaşinkof silahı vardı. Ayrıca asker ağaca asılmıştı. Ölü bedeni indirdiler. Ben helikopterden inmedim ve izledim. İnenler: “Kulaklarının kesildiğini, gözlerinin çıkarıldığını.” belirttiler. Cenazeyi, helikoptere bindirip Şırnak’a götürdük. 2-Pilot X; savaşın bütün sonuçlarını sergileyen yüzüyle. Ordu da, jandarma da görevli olup da travma yaşayanların durumlarını açıklar mısınız? Pilot X: Savaş alanı içinde görev yapanlardan şoka girenler oluyordu. Örneğin çatışma alanı içinde arkadaşlarının hepsi ölüyor. Tek kalıyor. Ölüm korkusu, yalnızlık psikolojisi, gerilaya esir düşme korkusu şoka yol açıyor. 3 Ben Beytüşşebab tarafından geliyorum. Havadayım. “Yolcuyu almaya müsait misin?”anonsu yapıldı. Boştum. Bana: “Falanca nokta da biri kalmış. Onu alacaksın.”dediler. Verilen noktaya indim. Bir astsubay. Tim olarak çatışmaya girmişlerdi. Hepsi ölmüş. Astsubay sağ kalmıştı. 3 gün önce çatışma olmuştu. Silahı yanında, yere çökmüştü. Adam namaz kılma pozisyonundaydı. Boşluğa, belirli bir noktaya bakıyordu. Yanaklarına vurdular. Kendisine getirmeye çalıştılar. Benden önceki helikopterle oradaki ölüleri almışlardı. Kendisini helikoptere aldık. Aynadan kendisine baktım, izledim. Helikopterde de diz üstü çöktü. Aynı pozisyonda, şekilde kaldı. Silah dizlerinde öyle durdu. 3 gün boyunca üstüne pislemişti. Sakalı uzamıştı. Kendisi Manisa taraflarındandı. Ben kendisini piste indirdim, merkeze götürdüm. Ambulansa bindirip götürdüler. Aynı durum devam etti. Duruma tek taraflı bakmamak, değerlendirmemek gerekiyor. O adam, oraya niye gittiğinin farkında bile değil. “Ordunun malısın. Devlet sana yedirdi, içirdi, besledi, eğitti. Şimdi borcunu ödeme zamanı. Borcunu ödeyeceksin.”diyorlar. Hiç bir borç hayatla, yaşamla ödenmez. Peki görevlendirilenler gerçekten o topraklarda, savaş ortamında kalmak istiyorlar mı? Pilot X: Orada olmaktan memnun olan Allah’ın bir kulu yoktu. Devlet ekstra olanaklar sunduğu halde herkes iki yılını doldurup, oradan gitmek istiyordu. Bilmediğiniz bir bölgeye gidiyorsunuz. Tanımadığınız bir ortam. Arazi, halk. Korku, panik olarak adlandırılamaz. Yabancılık hissini his ediyorsunuz. Gelen bir, bir buçuk aylık bir yerleştirme, uyum uygulamasına tabi tutulur. Adam geldiği gün operasyona çıkarılmaz. Çatışmaya götürülmez. Her gelenin bir gideni vardır. Ben gelirim bir başkasının görevini alırım. O gider. Gitmeden önce de bana açıklamalarda bulunur. Yapacağı açıklama yeterli gelir veya gelmez. “Dikkat et. Emirlere uy. Kimseyle kapışma...En iyi Kürd ölü Kürd’dür. Kürdlere güvenme.”denir. OHAL şartları öyle ki, bugünle yarın farklıdır. İntiharlar oluyor mu? Pilot X: Sürekli intihar var. Bir hafta olmaz ama ikinci hafta bir kaç tane olur. Elimde istatistiki sayı yok. Asker daha çok yalnız kaldığında silahını çenesinin altına dayıyor ve sıkıyor. Beyin parçalanıyor. Kendilerini asanlarda varlardı. Ben ölenleri görmek zorunda kalıyordum. Bir görevim de buydu. Ölüm gerçekleşince iddianame hazırlanır. İntihara neden olan durumu anlamak için şahitler dinlenilir. Sonuç olarak düzenlenen raporlarda: “Savaş psikozu nedeniyle intihar etmiştir.” Ya da “Suçlu tespit edilememiştir.”deniyor. 4 3-Pilot X’in gözünün önünden ayıramadığı bir poster. Buradaki havacı travmalı değil. Suçlu kim? Pilot X: Suçlu kim? Suçlu sistemdir. Kalkıp da bunu iddianameye yazamazsınız. Suçlu, bu insanı buraya savaşmaya gönderendir, diyemezsiniz. O cesareti kendilerinde bulup da intihar ettikleri için gün geldi, ben o ölen insanlara imrendim. O raporlarda gerçek nedenleri, durumu belirtemediğiniz için her gün ruhsal sağlığınızdan bir parça kopar, gider, sizden uzaklaşır. Gerçekleri görürsünüz ama iddianameye yazamazsınız. Vicdanen rahatsız olursunuz. Ama konuşamazsınız. Susmak zorunda kalan şahitsiniz. Nedenler belirli ama anlatamazsınız. İntihar: bireyin kendi seçimidir. Ama “şehit ilan edil”miyor. Edilmemesi de lazım....... G.A.T.A. da psikolojik tedavi merkezleri varmış. Tüm mağdurlar orada mı tedavi ediliyorlar? Pilot X: İnsanlar oraya gönderiliyorlardı. Tam anlamıyla tedavi ediliyorlar mıydı? Bilmiyorum. Orası kapasite olarak ihtiyacı karşılıyor muydu? Bilmiyorum. Bana savaş travmasının belirtilerini açıklayın desem... Pilot X: Saldırgan, kızgın, çok durgun, ani çıkışlar, sese duyarlılık...Yani patlamaya hazır bir bomba durumundalar. Bulundukları ortama uyum sağlıyamıyorlar. Her an olay çıkarmaya hazırlar. Anormal davranıyorlar. Ege’de görevliyken, Doğu’da bizzat çatışmalarda yer almış astsubayları gördüm. Küçük olaylar karşısında soğukkanlılılıklarını kaybediyorlardı. Bu durumda olanlardan başka birlikler de silah kullanıp da zarar verenler olmuştu. Ben şahit olmadım. Astsubaylarla, asteğmenler geçinemiyorlar. Asteğmen üniversite mezunu olduğu 5 için yedek subay olarak askerlik yapıyor. Örneğin Seferihisar özel bir yerdir. Çatışmalara girmiş astsubaylar var. Adam gelmiş 40-45 yaşına. Asteğmen üç aylık bir eğitim sonunda tayin edildiği yere gelir. Kanunen astsubayın üzerindedir. Asteğmen, astsubaylar üzerinde otorite kurmak ister. Otoriteyi kuracak belli bir nosyonu yok. Yıllarını orduya vermiş bir insan da bu durumu yadırgar. 30 yıldır orduya hizmet sunanın başına üç aylık bir eğitimle görevlendirilmek askeri kanunun tersliğini gösteriyor. Sürekli iki kesim araşında çatışma var. Seferihisar er eğitim bölüğünün özelliği: vasıfsız, sakat, hasta, özürlü, okuma yazması olmayan, koşamayan, görmeyen, sağır-kekeme olanların seçilip gönderildikleri bir yerdi. Her üç ay da bir bu durumda olanlar gönderilirler. Ordu da görev yapan ve Kürdistan’daki savaşta ruhsal, fiziksel darbelenen kişi kendi durumunu algılayabiliyor mu? Destek isteyebiliyor mu? Siz tedavi edildiniz mi? Pilot X: Orduda görev yapan birey kendi durumunu fark edebilirse, tedavi ihtiyacını his ederse müracaat eder. Ben Ege’de görevlendirildikten bir ay sonra müracaat ettim. Ruhsal olarak iyi durumda olmadığımı belirttim. Hastaneye sevk edildim. Tek tek bütün bölümlerden geçirildim. Çekap yapıldı. Psikolojik olarak, ruhsal olarak sağlığımı kaybetmiştim. 50 mg diazem, akineton ve norodol adlı ilaçları ömür boyu kullanmam gerektiğini belirttiler. Ben ilaçların bağımlılık yaptıklarını bildiğim için kullanmadım. Giriyorsunuz. Askeri doktor hiç bir şey söylemiyor. Sadece sizi konuşturuyor. Bazı bölgelerinize dokunuyor. Refleksinizi izliyor. İlaçlar yeşil reçeteyle veriliyor. Reçetesiz alamıyorsunuz. Doktor:“Anlat.Neyin var?....”soruyor....Ben lenf bezi kanserinden ameliyat oldum. Bu hastalık da stresten dolayı oluşuyormuş. Doktor bana: “ Ne yaşadınız? Strese kaynaklık eden neydi?Bu stres sonucu oluşan bir hastalık türü.”açıklamasında bulundu. Ameliyat oldum. İyi huylu tümördü. 4- Şırnak kömür ocaklarında taşımada kullanılan katırlar askerler tarafından taranıp, öldürüldüler. Av.Mesut Uysal ve diğer Şırnaklılar protesto 6 yürüyüşündeler. Çevreyle, meslektaşlarınızla sorun yaşadınız mı? Pilot X: Bana: “Bırak bu ayakları. Gel, görevine geri dön.”dendi. Kendilerine, ben size rol mü yapıyorum? Sorusunu sordum. Kimse kimseyi anlamak zorunda değil. Sanmayın ki birileri sizi anlıyor. Size değer veriyor. Ricird Gere’nin “Bay Cons” adlı filmini izlemiştim. Adam değişik, farklı. Kendisine: “Neden böylesin?”sorusu soruluyor. Adam ise: “Ben buyum. Beni böyle kabul edin. Beni mi görmek istiyorsunuz. Beni görmek istediğiniz gibi mi görmek istiyorsunuz. Bana mı, beyniniz de oluşturduğunuz imajıma mı aşıksınız?”diyor. Bana verilen raporda: “İlaç alır. Görevine devam eder.”deniyordu. Kapsamlı bir tedavi, terapi yapılmadı. Ben bundan dolayı şimdi bu durumdayım. Bu durumla yüzyüze kaldım. Artık erlerin durumunu düşünün. Savaş travmasında bireylerin tepkileri farklı. Kimisi sürekli ağlıyor. Kendisine getirmek için tokatlıyorsun. Sarsıyorun ki tekrar dünyaya dönsün. Ben ağlama ihtiyacı duyardım. Başkalarının yanında ağlamazdım. Gece sahile gider, kafayı çeker, arabanın içine çekilir ve ağlardım. Sakinleşince eve dönerdim. Bir defasında sakinleşebilmek için 10 tane diazemle yarım şişe viski aldım. Ev de yalnızdım. Sakinleşemiyordum. Birşeye sinirlenmiştim. Sebebi de yok. Neye sinirlendiğimi de bilmiyordum. Titriyordum. İki ilaç aldım. Etkisiz kaldı. Sayıyı ona çıkardım. Uyuyup kalmışım. Sabah işyerimden aradılar. Telefon sesiyle uyandım. Serttim. Ere karşı değil. Rütbeliye karşı. Sonuç da devletten maaş alıyor. Görevini yapmak zorunda. Jandarma da her subay acemi birliğinden geçer. Acemi birliğinde er yetiştirilmesinde görev verilir. Subaylarla pek diyaloğu yoktur. Ben sivillerle diyaloğu tercih ederdim. Çocuklarımı alıp balık tutmaya giderdim. Sivillerle ilişkim askeri birimleri rahatsız ederdi. Benim için: “Neyin nesi?”diyorlardı. Lojmanda kimseyle doğru dürüst görüşmezdim. Zaten mesai süresi içinde sekiz saat berabersin. Sivillerle aynı ortamda bulunmak beni rahatlatıyordu. Doğal, istediğin gibi davranabiliyorsun. Ast-üst ilişkisinden, resmiyetten kurtuluyorsun. Tabur komutanının yaklaşımı, ilişkileri beni rahatsız etti. Oradaki görevimi bıraktım. Ordu da hep ek görevim oldu. Ben diyordum ruhsal olarak iyi değilim. Onlar: “Görevden kaçmak istiyor. Çalışmadan maaş almak istiyor.”düşüncesiyle bana yaklaşıyorlardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde insan hayatı ucuzdur. Kriz geçirip, birilerini tarayabilirdim. Biryerleri uçurabilirdim. “Eğitim, görev zaiyatı.”denir ve hiç kimse sorumlu tutulmazdı. Cinnet geçirme ihtimalinize karşı hiç bir tedbir alınmıyor. Ben subaydım ve bu uygulamayla yüzyüze kaldım. Erlere bir ay izin veriliyor. Çatışamaya girip kafayı sıyırana da, metropol de askerlik yaparken sıyırana da aynı uygulama reva görülüyor. Bir ay izin.... 7 5-Bir asker ve silahı. Paralar neyin bedeli? İzler uzun süre taşınıyor öyle değil mi? Pilot X: Örnegin Albay G.T Doğu’da görev yapmıştı. Daha sonra Emirdağ Uzman Okulu’nda görevlendirilmişti. Mermi sesi duyduğu gibi kendisini yere atıyordu. Siz bu durumdayken yeniden görevlendirilmek istendiniz mi? Kürdistan’da, savaş alanında Pilot X: En çok canımı sıkan şu oluyor; Doğu’da sürekli ölümler, darmadağın edilmiş köyler, yani savaşı ve sonuçlarını görüyorsunuz. Batı’ya veriliyorsunuz. Bir kaç yıl sonra yeniden Doğu’ya verileceğinizi biliyorsunuz. Tenis topu gibisiniz. Batı da ufak tefek şeylerle uğraşıyorsunuz. Görev hikayedir. Şekil askerliği yapıyorsunuz. İstenilen şey yapılsa da yapılmasa da olur. Doğu’da kopan ayağı kurtlanan askeri helikoptere bindiriyorsun. Koku ve görüntü seni mahvediyor. Batı’da odaya takılacak ampulun rengiyle uğraşıyorsun, ilgileniyorsun. Fark bu kadar büyük. Ayrılmak istediniz mi? Pilot X: Binbaşı rütbesine gelmeden ordudan ayrılamazsın. 15 yıl bilfiil hizmet sunmalısın. Devlet, Harp Okulu’nda sizi besledi ya! Minnet borcunuzu ödemeniz gerekiyor. Son dönemlerde emekliliğini bekleyen çok azdı. Albaylığa kadar bekleyip de emekli olan nadir. Adam binbaşı olduğu gün çekip gidiyor. Ben görevden ayrılamazdım. Diyelim ki görevi terk ettim. Beni bulur, alıp götürür, mahkemeye çıkarırlar, askeri cezaevine atarlardı. Ceza bitince de görev başına dönderirlerdi. Neye göre görevi terk ettim? Durum gözönüne alınır. Ceza ona göre verilir. Ben artık görev yapamayacağım deyip, terk edemezsiniz. Daha 8 Harp Okulundayken, askeri liseye girdiğimin ikinci günü ben de okulu terk etme istemi oluştu. Şırnak’dayken de görevi terk etmek istedim. Doğu: rahatsız edici, sevmediğiniz, bulunmak istemediğiniz bir ortam. Her an stres. Çoğu kişi yetenekli olmadıklarını, ordu dışında bir meslekde başarılı olamayacaklarını bildikleri için ordu da duruyorlar. Benim tanıdıklarım içinde sadece bir kaç idealist vardı. Onlar, kurmay olmak istiyorlardı. Köyünden çıkıp gelmiş. Üniformayla itibar görmüş. Sanmış ki itibar kendisine! Kendisine değer verilmediğinin farkında değil. Hiç bir sosyal çevreye, gruba girip, çıkmamaış, orduya tutunmuş. Orduyla değer görmeye başlamış. Köyün kahvesine giderken yaşlılar önünde ayağa kalkmış. İtibar görmüş! Bu itibarı kaybetmek istemiyor. Ordu; yeteneksiz, beceriksiz, üretemeyen, yararlanmak isteyen kişilerin barınma, yaşama yeri. Astsubaylara 15 yıl, subaylara 10 yıl mecburi hizmet şartı konmuş. Et yiyemiyorsunuz. Hangi ortamı, görüntüleri çağrıştırıyor? Pilot X: Ben aylarca et yiyemedim. Ayağını eline almış ve koşan bir insan gördünüz mü? Hiç ölmüş bir insanı ailesine teslim ettiniz mi? Vucudu parçalara ayrılmış bir insanla karşı karşıya kaldınız mı? Eleştiri insanın kendi cahilliğinin altına attığı bir imzadır. Benim sinirli olduğum, çok konuştuğum, saldırgan olduğum, söyleniyor. Ben böyle olmayayım da nasıl olayım!? Komutan bana ölmeyi emrediyor. Kolay mı ölmek? Kolay mı? Çok kolay! Niye kendisi ölmüyor. Sabah kalktığınızda, helikopter kalkmayacak kadar sıcak olsa, hava kötü olsa da uçuş olmasa, bunun için tanrıya yalvardığınız oldu mu? Eşim bile beni anlayamadı! İyi ki ben esrara bulaşmadım. Başkası benim yaşadıklarımı yaşamış olsaydı delirirdi. İnsan hakları...ben insan değil, bir hayvan olmayı tercih ederdim. Ben Şırnak’dan döndükten sonra et yemeyi bıraktım. Yiyemiyordum. Parçalanmış, bozulmuş, kurtlanmış cesetler görmek, taşımak beni bu duruma getirdi. Yaralıları, cesetleri, yanmış bedenleri taşımak. Aman tanrım ne koku! İnsan eti iğrenç bir koku yayıyor. Kendini koruyamıyorsun. Ceset çuvala doldurulurken et ve kemikler ayrışıyorlar. Görüyorsun. Helikopterin içinde yayılan kokuyu inene kadar koklamak zorunda kalıyorsun. Öbür görevliler burunlarını kapatıyorlar. Ben helikopteri kullandığım için onlar gibi ağzımı, burnumu kapatamıyordum. Ağızdan nefes almaya çalışırdım. Yere iniyordum ama o kokuyu sürekli yanıbaşımda hisediyordum. Yaralıyı alıyorsun. Helikopterde can veriyor, ölüyor. Helikoptere dökülen kanları yıkıyorsun. İki yıl böyle geçti....İki yıl içinde ben de bu hale geldim. Durumumun farkında değildim. Eşim yanıma gelir gelmez ruhsal yönden darbe yediğimi fark etti. Ben olura olmaza kızıyordum. Çabuk sinirleniyor ve parlıyordum. Kayınvalidem Cizre’ye gelmişti. Beni aradı. Gidip kendisini aldım. Bir hafta içinde birbirimize girdik. O zaman Şırnak’da bir yılım geçmişti. Yani iki yıl dolmamıştı. Ben kaynanamla tartıştım. Eşim:“Annemle bu şekilde konuşamazsın.”diyerek müdahale etti. İkisini birlik de Şırnak’dan 9 uzaklaştırdım. Boşanma davası açtım. - Bu arada yanımızda duran köpeği okşamaya başladı ve söyleniyor- ne olur insan olacağıma, bir köpek olsaydım.... Eşiniz nasıl etkilendi? Kendisindeki belirtiler nelerdi? Pilot X: Ailemi de yanıma getirdim. Onları Diyarbakır’da karşıladım. Kullandığım helikopterle Şırnak’a getirdim. Aynada çocuklarımı izliyorum. Kızlarım diğer çocuklara beni gösteriyorlar:”babamız”. Şırnak’a indik. Eşim şok geçirdi. Bir şehir bekliyor. Şırnak: bir cadde, bir kaç ev. Cumhuriyet caddesine bir “mecburiyet caddesi”derdik. Eşim günde 50 kez beni arardı. Orada mesai mefhumu yok. Kadın yalnızlık çekiyordu. Sürekli resmi elbise içindeydim. Çocuklarım için bir baba vardı. Ama yoktu! Eve döndüğümde uyumuş olurlardı. Zaman, imkan yok. Hep görevdesin. Eşim “Bu nedir? Niye böyle?”derdi. Hep tetiktesin. Her an göreve hazır beklemen gerekiyor. Gün boyu ceset görmekten içim dışıma çıkıyordu. Hoşaf gibi eve dönüyordum. Onun da dengesi bozuldu. Gece 12 eve dönüyorum. Eşim yaklaşıyor. Sevişmek istiyor. Ben kendisine cevap veremiyorum. İstemiyorum. Hazır değilim, diyorum. O “Niye beni itekliyorsun? Niye isteksizsin”derdi. Arkadaşlarımın muhakak cinsel sorunları olmuştur. Gizliyorlardı. Konuşmuyorlardı. Ne demek erkeklikten düşmek?! Gücü, isteği kaybetmek! Korkudan dolayı oldu sanırım, eşimin aybaşı düzeni bozuldu. İzmir’de doktora gittik: “Psikolojik kaynaklı. Süreç içinde düzelir.”dediler. Düzelmemiş. Halen sorunu devam ediyormuş. Pürüzsüz olan cildi de bir tuhaf oldu. Sivilceler çıktı ve iz bıraktılar. Şimdi bile telefon çaldığında bulunduğu yerde sıçrıyor, zıplıyor. “Yine mi göreve çağırıyorlar?...” Başka etkilerde muhakak vardır. Ben çok dalğınlaşmıştım, dalgındım. Dışarıyı göremiyordum. Bundan dolayı da fark edemiyordum. Ya çocuklar! Pilot X: Çocuklarımda ruhsal olarak darbe aldılar. Ben gidiyorum ve üç gün sonra dönüyorum. Aile mensuplarımda benimle birlikte savaşı ve sonuçlarını yaşamaya başladılar. Çocuklarım kekeme oldular. Kendilerini İzmir’de kontrola götürdüm. Doktor: “Beklemeniz gerekiyor. Süreç içinde düzelirler.”dedi. Halkın sizlere yaklaşımı nasıldı? Pilot X: Şırnak’da yavaş yavaş halkı tanımaya başladım. Cadde de siviller beni görünce kaldırım değiştirirlerdi. Bakıyorsun kendi hallerinde insanlar. Halk kendisine zulmedeni niye sevsin? İnsanların bakışlarından nefret veya dostluğu net olarak görüyorsun. Halk kendisini korumak, gizlemek, zulme uğramamak için çaba harcıyordu. Savaş! Öyle bir şey ki üzerimde bıraktığı etki ortada. Bu yaş da taşı sıksam suyunu çıkarırım. Yemek ye, su iç, hovardalık yap...hayvan da yapıyor. Ne fark var? Yaşamdan bıktım. Yorgunum. Bütün ümitlerimi, yaşama sevincimi kaybettim. 10 6-Öldürücü silahlarla resim çektirmek. Sıradan bir durum. Bu ülke de sizi görevlendirilmiş T.C. ajanı olarak mı görüyorlar? Pilot X: Bu ülkenin görevlileri de beni mahvettiler. Anlamıyorlar, anlayamıyorlar! Şüpheleniyorlar. Harp okulunda bir şiir yazmıştım. Çok uzundu. Küçükken dünyayı bizim ev sanırdım.....yıllarca yemin ettim. Sizin gibi olmayacağım, dedim. Bir gün alnımın ortasında bir kurşun, yarı açık gözbebeklerimde mutluluk, sizi yendim diye haykıracağım. Ama yenemedim. Yenildim. 7- Bir karşılama 1993. Ben resim çekerken, O, bağırıyor: “Dur. Çekme”. Bu tepki, korku hangi nedenlerden kaynaklanıyor? Bu ruhsal durumla nasıl yeniden benim topraklarımda, halkımın için de 11 görev yapacaktınız? Pilot X: Beni yeniden Doğu’da görevlendirdiler. “Diyarbakır’a teslim olacaksın.Tekrar OHAL bölgesine gönderiliyorsun.”dendi. Ben de kendilerine, gitmiyorum, dedim. Bana “Orada özel bir guruba entegre olacaksın.”dendi. Ben de “özel bir guruba entegre olmak”istemedim. Şimdi buradayım.” Siz Ağustos 1992 tarihinden sonra Şırnak’da görev yaptınız. Ağustos 1992 ile ilgili olarak neler anlatılıyordu ? Pilot X : « Ağustos 1992’de Şırnak haritadan silinmişti. Şırnak merkez de kurşun değmeyen, çatısı uçmayan ev kalmamıştı. Roket atılan evler belliydi. Şırnak’da bombalanmayan yer yoktu. Tanık olduğunuz toptan öldürme ve adres olarak da PKK’yi gösterme eylemini anlatır mısınız? Pilot X : « Tanık olduğum katliam ; Harekat Şube Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay Kadir Ali Esener bana «Skorskye bin. Yolcu hazır…kordinata gideceksin. » emrini verdi. Helikopter pistine gittim. Birden şaşkınlık geçirdim. Bu ne ya ?! dedim. Her zaman tugay içinde üniformalı gördüğüm tipler de vardı. Onun üzerindeydiler. Gerila elbiseleri giymiş ve skorskinin içinde oturuyorlardı. Sıradışı bir görevdi. Yoksa kesinlikle yolcu listesi verilirdi. Liste verilmedi ! Teknisyen isimleri yazılır. Yazılmamıştı. Olaganüstü görev olduğu için liste hazırlatılmamıştı. Biz iki pilottuk. Çok olağanüstü durumda tek pilot olur. Gittiğimde kaptan pilotta hazırdı. Tuhaf bir ismi vardı. Cahit, Cevahir veya Mücahit. Unuttum. Kendisiyle sağ da, sol da karşılaşırdık. Onunla ilk ve tek uçuştu. Gece kordinatla ve infraruj gözlükle gittik. Tahminim Taşdelen, Sarıziyaret, Ballı tarafıydı. İndik. « Siz gidin. Kalmayın, kalmayınız. » denildi. Biz, onları yere indirp, döndük. 1994 veya 95 sonbaharı olmalı. Hava serindi. Ellerindeki silahlar G-3 piyade tüfegi olamaz. Muhakak kaleşinkoftu. İz bırakmak istemiyorlardı. Tugay da, kahvaltı salonun da Tv vardı. Sabahleyin televizyon da haber verilmiş. Haberleri dinleyen çalışma arkadaşlarım « Duydun mu ? PKK köy basmış. Katliam yapmış. » dediler. Diyemiyorsunki, arkadaş o timleri ben oraya götürdüm. Benim taşıdıklarım bu katliamı yaptılar. O timler nasıl geri döndüler ? Bilemiyorum. Tahminim onlar üs bölgesine çekildiler. Tabi ki o bölge askeri görevlilerinin de durumdan haberleri vardı. Ses çıkarılmadı. Ben ordu kıyafetli timleri defalarca taşıdım. Şunu bilmenizi istiyorum ; ben bu bilgiyi ilk kez birine veriyorum, açıklıyorum. Kime ? Eşime mi, çocuklarıma mı, kardeşlerime mi, kaynanama mı anlatacaktım? Jandarma veya ordu görevlilerinin öldürülmeleri. Örneğin Eşref Bitlis. Pilot X: Dornier tipi bir araç. Buzlanma sonucu düşmesi çok düşük bir ihtimal. Buzlanma olsa araç kalkamaz. Ya da kalkınca en az bir saat sonra kalkar. 5 dakika sonra düştü. E.Bitlis; Kürd sorununu diplomatik yollarla çözmek istiyordu. Bu durum biliniyordu. Benim duyumum: A.cem Ersever’de aynı yolcular içinde. “Ben bir şey unuttum. Gidip alayım. Beni Yenimahale’den 12