İstiklal Dergisi | MART
Transkript
İstiklal Dergisi | MART
Mart 2010, Sayı: 6 | www.istiklaldergisi.com İstiklal Dergisi’nin bu sayısı Hakka yürüyüşünün birinci yılında Muhsin Yazıcıoğlu’na ithaf edilmiştir... Yeni Dünya Düzeninin Partisi İlyas Şahin | Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi Bir 18 Mart Gecesi Ahmet Güler | istiklâl KIBRISve ÖNEMİ Kıbrıs Şehitlerimizin anısına... İstiklal Dergisi’ne ücretisiz abone olun, her sayı e-posta adresinize gecikmesiz gönderilsin... Abone olmak için; www.istiklaldergisi.com/abone adresindeki formu doldurmanız yeterli olacaktır. ► istiklâl 3 Merhaba Bir 18 Mart Gecesi |Gözümde Çanakkale’de dedeme, ceddime yapılan vahşi saldırılardan duyduğum gözyaşları, kalbimde şehit verdiğimiz yaklaşık 253 bin şehidimizin üzüntüsü, ruhumda şehitlerimizin Peygember (sav) efendimize, cennetlere ve Allah rızasına kavuşmalarının sevinci, nefsimde atalarımızın vatanı milleti, namusu, bayrağı uğrunda yaptığı kahramanlıkların haklı gururu, tüm benliğimde ise beni Hz Peygambere ve Allah (cc) kavuşturmaya vesile olacak şehadetin arzu ve iştiyakı içinde bir 18 Mart gecesi yaşıyorum. Kıbrıs ve Önemi 6 Ahmet Güler |Adadaki Rumların Türklere yaptığı eziyetler ve bastırma çalışmaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni harekete geçirmiş, daha önce defalarca iptal edilen harekât sonunda gerçekleşmiş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hayat bulmuştur. Günümüzde, özellikle batılı devletlerarasında bağımsız bir devlet olarak K.K.T.C.’nin tanınmamasında ısrar eden ülkeler, Rumların soydaşlarımıza yaptığı eziyeti görmezden gelmişlerdir. Unutulmamalıdır ki, batmayan uçak gemisi olarak adlandırılan Kıbrıs adasındaki Türk varlığı inkâr edilemez. Batı’nın baskısıyla kendince çözüm üretip : “Verelim de kurtulalım !” diyenler azgın batılı devletlerinin Kıbrıs’la doymayacağını acaba ne zaman anlayacaklardır. Muhammed Faruk Bulut 4 Yeni Dünya Düzeninin Partisi |Bugünlerde gündemi meşgul eden en önemli olay anayasa değişikliği bence yapılması gereken bir değişiklik, hatta geç kalınmış bir olay ama hala Türkiye’nin anti-Akp cephesi ve son asrı muhalefet partisi olarak geçiren CHP bu işi güçleştirip duruyor.1982 anayasası darbenin anayasası,1982 de “Bu anayasanın betonarme hesapları yanlış” diyen Baykal, bugün “Yeni anayasa idamı göze almaktır” diyor.Bu ne yaman çelişki yarabbi 1950’ler Demokrat Parti,1980’ler Anavatan Partisi ,2000’ler Ak Parti, karşılarında hep aynı muhalefeti buldular, bu üç partiyi yıpratmak için elinden geleni ardına koymayan bir Chp. Kimilerinin Milletin adamları, kimilerinin milletin hainleri dediği Menderes,Özal ve en son Erdoğan hep karşılarında aynı muhalefet. İlyas Şahin İstiklalDergisi / Mart 2010 Yıl: 2, Sayı: 6 KurumsalE-Posta: iletisim@istiklaldergisi.com 8 Dizgi-Tasarım: Hisar Ajans www.hisarsoft.com ► istiklâl 4 Ayna Ayna Muhammed Faruk Bulut mfbulut@istiklaldergisi.com KIBRIS VE ÖNEMİ Kıbrıs Anadolu’daki Türk tarihi boyunca en stratejik bölgelerimizden biri olmuştur. Günümüzde Kıbrıs’ın önemini idrak edemeyen kişilere atfen bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Öncelikle dünyanın çeşitli bölgelerindeki birkaç adadan ve bunların stratejik önemlerinden bahsetmek istiyorum. Büyük Britanya Adası: Bu ada üzerinde bugün İngiltere Devleti bulunmaktadır. Avrupa’nın kuzey batısındaki bu ada dünya ticaret yollarından ve enerji koridorlarından gayet uzak bir mesafededir. Ancak üzerinde gelişmiş bir ülke bulunmaktadır. Öyle ki bir zamanlar güneş batmayan imparatorluk adıyla anılmaktaydı. İngiltere bir ada ülkesi olması sebebiyle çok eskiden beri gerek ticari gerekse askeri gemilere ihtiyaç duymuştur. Elindeki güçlü donanması sayesinde Baltık ve Manş Denizleri ile Kuzey Atlantik’i kontrol altında tutabilmiş, dünyanın dört bir yanındaki sömürgeleriyle bağlantı kurabilmiştir. Bir ada devleti olması sebebiyle karadan gelebilecek olan saldırılara karşı emin olabilmiştir. Avrupa’yı dize getiren Hitler Almanya’sının bile İngiltere’yi sadece havadan bombalayabilmesi, ülkenin direncini kırmanın çok uzağında kalmıştır. Bu yüzden düşman saldırısından emin bir halkın morali yüksek olmuş ve rahatça devletin çarkla- rını döndürebilmiştir. Savaş sırasında halkın moralinin ne kadar önemli olduğunu Dresden bombardımanı ile Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının etkisiyle anlamak mümkündür. Sonuçta bir ada devleti olan İngiltere’nin gücü tartışılmaz ve bu duruma şüphesiz ki ada ülkesi olmasının katkısı büyük olmuştur. Lundy Adası: Bu ada Büyük Britanya’nın güney batısında ufak bir adadır. Osmanlı leventlerinin sefer üslerinden biridir. Avru- pa’nın ortalarına kadar ilerlemiş Osmanlı Devleti, denizleri de kontrol altında tutmaktaydı. Cerbe Adası’ndan yola çıkan Türk leventlerinin Britanya kıyıları ile İzlanda’yı haraca bağlaması ve Kuzey Avrupa’yı kontrol altında tutması bu adanın bir üs haline getirilmesiyle mümkün olmuştur. Cerbe Adası: Cezayir’in kuzeyindeki bu küçük ada, Osmanlı Devleti’nin Batı Akdeniz’i, Cebel-i Tarık’ı ve Batı Avrupa’yı kontrol etmesine olanak sağlamıştır. Os- ► istiklâl manlı Devleti Kaptan-ı Deryası Hızır Reis’in bir zamanlar korsan üssü olarak kullandığı bu ada, daha sonraları Osmanlı Devleti’nin en önemli donanma üslerinden biri olmuştur. İtalya ve Güney Fransa bu ada üzerinden kontrol altında tutulmuştur. İspanya’da soykırımdan geçirilen Müslüman ve Yahudi halkın Anadolu ve Kuzey Afrika’ya taşınabilmesi, Batı Akdeniz’in kontrol altında tutulmasıyla mümkün olmuştur. Iwo Jima: Bu minik ada Japon anakarasının güney batısında ve çok yakınında bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı sırasında bu ada, Amerika Birleşik Devleti ve Japonya arasında tam bir itibar savaşına sahne olmuştur. A.B.D. Japonya anakarasına yapılacak harekât için bu adayı uygun bulmaktaydı. Bu adaya konuşlandı- 5 Ayna rılacak bir hava üssü çok yararlı olacaktı. Japonya ise adalardaki savaşlarla A.B.D.’yi yıpratmak istemekteydi ve bunu için gereken her şeyi yapmaktaydı. Anakaraya yapılacak harekâtın geciktirilmesi psikolojik açıdan büyük bir anlam taşımaktaydı. Bu ufak ada üzerinde kanlı çarpışmalar yaşandı ve sonuç olarak A.B.D. bu itibar savaşının kazanan tarafı oldu. A.B.D. Havai Adaları’ndaki askeri üssüyle Büyük (Pasifik) Okyanusu’nu büyük ölçüde kontrol edebilmektedir. Küba ada devleti olmasından ötürü şimdiye kadar ayakta kalabilmiştir. Malta Şövalyeleri Doğu Akdeniz güvenliğini tehdit edebilmekteydiler. Kanarya Adaları yeni dünyanın keşfinde harekât üslerinden biri olmuştur. Bunların yanında sıcak iklime sahip birçok ada yüksek turizm potansiyeline sahiptir. B.A.E.‘nin yapay ada (Palmiye Adası) inşa etmesi bu durumun ticari kapasitesini de göstermektedir. Günümüzde büyük devletler kendi üslerini inşa etmektedirler: uçak gemileri. Özellikle A.B.D. uçak gemilerini etkin olarak kullanmaktadır. Dünyanın dört bir tarafında yapılan operasyonlara hava desteğinin çoğunu uçak gemileri sağlamaktadır. Gelelim Kıbrıs ve önemine. Kıbrıs, dünya stratejistlerinin ortak görüşüne göre, dünyanın en önemli 3 stratejik noktasından birisidir. Doğu Akdeniz’e dolayısıyla Anadolu, Orta Doğu, Kuzey Afrika’ya hâkim bir ada olması, enerji koridorlarına yakın olması ve ticaret yolları üzerinde bulunması bu adayı hassas kılmaktadır. Birleşmiş Milletler Limasol Üssü adanın jeostratejik önemini göstermektedir. Adadaki Rumların Türklere yaptığı eziyetler ve bastırma çalışmaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni harekete geçirmiş, daha önce defalarca iptal edilen harekât sonunda gerçekleşmiş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hayat bulmuştur. Günümüzde, özellikle batılı devletlerarasında bağımsız bir devlet olarak K.K.T.C.’nin tanınmamasında ısrar eden ülkeler, Rumların soydaşlarımıza yaptığı eziyeti görmezden gelmişlerdir. Unutulmamalıdır ki, batmayan uçak gemisi olarak adlandırılan Kıbrıs adasındaki Türk varlığı inkâr edilemez. Batı’nın baskısıyla kendince çözüm üretip : “Verelim de kurtulalım !” diyenler azgın batılı devletlerinin Kıbrıs’la doymayacağını acaba ne zaman anlayacaklardır. Kıbrıs Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz… ► istiklâl Karanlık Oda Karanlık Oda Ahmet Güler aguler@istiklaldergisi.com BİR 18 MART GECESİ Gözümde Çanakkale’de dedeme, ceddime yapılan vahşi saldırılardan duyduğum gözyaşları, kalbimde şehit verdiğimiz yaklaşık 253 bin şehidimizin üzüntüsü, ruhumda şehitlerimizin Peygember (sav) efendimize, cennetlere ve Allah rızasına kavuşmalarının sevinci, nefsimde atalarımızın vatanı milleti, namusu, bayrağı uğrunda yaptığı kahramanlıkların haklı gururu, tüm benliğimde ise beni Hz Peygambere ve Allah (cc) kavuşturmaya vesile olacak şehadetin arzu ve iştiyakı içinde bir 18 Mart gecesi yaşıyorum. Bir tarafta her türlü silah, mühimmat, yiyecek, ulaşım, teknolojik araçlara sahip yedi düvelin bombalarla kurşunlarla insan parçalamaktan vahşi bir zevk duyan insanları(!), karşısında çok az sayıda silaha ve mühimmata sahip, yiyecek ve giyecekleri dahi yetersiz, kendi vatanında biçare kalmış sadece dinini, vatanını, milletini, namusunu ve şerefini korumak ve Allah’ın rızasını kazanabilmek için canını, kanını, malını seve seve gözünü kırpmadan düşman bombalarına siper eden ceddimiz, dedelerimiz… İşte içime akan gözyaşlarımın sebebi bu güçler dengesizliğiyle bir millete kıyılmış olması, onların bombalara siper edilmiş olması, siper edilenin diğer taraf gibi çelik zırhlar değil iman dolu çelikten daha aşılmaz göğüsler olmasıdır… İlim irfan sahibi nice yaşıtlarımızın o savaşta ilim öğrenip medeniyete katkıda bulunacakları bir vakitte hayatlarının baharında bombalara kurşunlara siper olmalarındandır hüznüm… Kalbimdeki bu hüznün ve onlardan ayrı kalmanın hasretinin gözyaşlarına onların Allah (cc)’ın rızasına kavuşmalarının cennette dolaşmalarının verdiği sevincin gözyaşları da birleşti… Dini, vatanı, namusu, milleti uğrunda öldürülenler Allah (cc) ka- 6 ► istiklâl tında şehittirler. Bunlar için Allah (cc) "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler" (Ali İmran, 3/169-170) buyurmaktadır mukaddes kitabı Kur’an’ı Kerim’de. Peygamber (sav) efendimiz de bir hadisi şerifinde ‘’Cennete giren hiçbir kimse bütün yeryüzündeki her şeye sahip olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Ancak şehitler gördüğü ikram ve itibar sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı ister.’’ buyurmaktadır. İşte atalarımız bu müjdeye nail olabilmek, vatanını, milletinini, namusunu, dinini koruyup yüceltmek için cepheye koşmuş ve bu aziz vatanı, bu kutsal toprakları, şerefi, dini, namuslarını canları pahasına korumuşlar, yüceltmişler ve bizlere emanet etmişlerdir. Aynı zamanda düşmanlara mezar etmişlerdir. Bizler her fırsatta onların bu kahramanlık destanlarından göğsümüz kabararak bahsediyoruz, fakat bize düşen tam olarak bu değil sevgili dostlar. Bize düşen bunlarla iftihar ederken emanetlerine sahip çıkmak için var gücümüzle çalışmak, onlara layık torunlar olabilmek, tekrar o karanlık günlerin gelmesini önlemek amacıyla dostumuzu, düşmanımızı bilerek siyaset yapmak, yaptığımız her işin hakkını vererek yapmak, ne yapıyorsak yapalım başkalarının yaptığı haksızlıkla- Karanlık Oda rın bizim dürüstlüğümüze herhangi bir caydırıcı özellikte katkıda bulunmamasına çalışmaktır. Bize düşen birbirimizi sevmek, hoşgörmek, bir olmaktır. Araya düşmanın ekmeye çalıştığı zararlı tohumlara karşı kıraç topraklar gibi olmak, sevgi saygı tohumlarına karşı en verimli topraklar kadar verimli olmak zorundayız. Irakta, Filistinde, Çeçenistanda, Lübnanda ve daha nice coğrafyalarda yaşanan genç kardeşlerimize yapılan kıyımları, hanım kardeşlerimizin namusuna yapılan tecavüzleri, işkenceleri, vs… unutmayalım. Bir zamanlar Çanakkale’de olanlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde olanların bunlardan fazlası var eksiği yoktur. Unutma ki toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır, ölmeyi göze alabilen yiğitler yoksa o vatan dağılmaya mahkumdur, o namus elden gitmeye mahkumdur, o mukaddes de- ğerler düşman çizmesi altında çiğnenmeye mahkumdur. Rabbim bizlerin içindeki bu heyecanı söndürmesin hiçbir zaman. Bizleri düşmana karşı dik duran, hak yolda canını verebilen, vatanına, milletine, dinine, Çanakkale’deki ceddine layık eylesin. Bu vatanı bize emanet eden, kanlarını bu vatan uğruna akıtan yiğitlere Allah (cc) rahmet eylesin. İçimizdeki şehadet özlemini hep diri tutsun, onların bu dünyada mukaddesat uğruna şehit olmaları hepimize örnek olsun, almamız gereken dersleri, durmamız gereken duruşumuzu durmak için vesile olsun da onların kemikleri sızlamasın. Yaptığımız işleri bu bilinçle yapmamız için bir vesile olsun bu kanla yazılmış destan. İnşallah onlara layık olabildiğimiz günleri görebilmemiz dileğiyle, selametle kalın… 7 ► istiklâl Diplomat 8 Diplomat İlyas Şahin isahin@istiklaldergisi.com Yeni Dünya Düzeninin Partisi Bugünlerde gündemi meşgul eden en önemli olay anayasa değişikliği bence yapılması gereken bir değişiklik, hatta geç kalınmış bir olay ama hala Türkiye’nin anti-Akp cephesi ve son asrı muhalefet partisi olarak geçiren CHP bu işi güçleştirip duruyor. 1982 anayasası darbenin anayasası,1982 de “Bu anayasanın betonarme hesapları yanlış” diyen Baykal, bugün “Yeni anayasa idamı göze almaktır” diyor. Bu ne yaman çelişki yarabbi 1950’ler Demokrat Parti,1980’ler Anavatan Partisi, 2000’ler Ak Parti, karşılarında hep aynı muhalefeti buldular, bu üç partiyi yıpratmak için elinden geleni ardına koymayan bir Chp. Kimilerinin Milletin adamları, kimilerinin milletin hainleri dediği Menderes, Özal ve en son Erdoğan hep karşılarında aynı muhalefet. Bizim toplumumuz değişik bir toplum olaylar karşısında çok fazla tepki veriyor çok çabuk unutuyoruz. Ufak hatırlatmalar yapmak istiyorum. Çok fazla darbe görmüş bir toplumuz artık darbelerden bıktık usandık ama bugün darbe söylentileriyle bir sürü asker sorgulanıyor,içeri alınıyor, görevden alınıyor, hani derler ya ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye, ortada dönen bazı planlar var.Sözde hiçbir parti darbeden yana değil ama nasıl oluyorsa hep Chp liderleri bu konuda destekleyici sözler söy- lemişler.27 Mayıs darbesinden 2 ay sonra, 27 Temmuz 1960 tarihli Son Havadis gazetesinde yayınlanan röportajında Chp lideri İsmet İnönü “Darbe sırasında yüzbaşı olsaydım herhalde ben de şerefli göreve hazır olacaktım” diyor.3 Ekim 1989’da Erdal İnönü; Özal’ın Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili konuşmasında “Askeri müdahale olursa Özal’dan yana mı ,yoksa askerden yana mı olacağız?” sorusunu hiç çekinmeden sorabilmişti,aynı şekilde Deniz Baykal’ın “Asker gereğini yapsın”,”Askerin sözle etkili olma aşaması geride kaldı” sözleri acaba cuntacılara karşı söylenmiş sözler mi siz karar verin. bayanlara rozet takıp duruyor, anlamadım gitti. Geçenlerde televizyonda izledim, Chp ‘li Onur Öymen Türkiye’deki eğitim sistemini eleştiriyor ama hangi yönünü, meslek liselerine, imam hatip liselerine yapılan katsayı haksızlığımı eleştiriyor, ezberci eğitimimi eleştiriyor, tabii ki hayır. Neymiş efendim bu ülkede lise sona giden öğrencilerin %35 i evrim teorisine inanmıyormuş bu nasıl bir eğitim sistemiymiş bu nasıl bir rezaletmiş. Asıl bu nasıl bir tutum nasıl bir davranış ben onu anlamıyorum, bu ülkede onca sorun varken hiç birine değinmeden direk olarak inançlarını başkalarına dikte etmeye çalıBirde türban konusu var, daha şan bir muhalefet… geçenlerde %5’i bile Müslüman olmayan bir Avrupa ülkesinde Son olarak şunu söylemek istitürban, açılan dava sonucunda yorum belki eleştirilerim tek taeğitim kurumlarında serbest bı- raflı oldu ama en azından rakıldı, nasıl oluyor da bizim ül- haksızda olmadığına inanıyokemizde bu sorun hala rum. Bugüne kadar hep Atatürkçözülemiyor diyorum gene ak- çülük ve Laikliğin arkasına lıma muhalefet geliyor ne- sığınarak bir yerlere gelmiş dense… Türbana onay kararını Chp’nin artık amacından tamaAnayasa Mahkemesine, Danış- men saptığını tek amacının iktiyıpratmak olduğunu taya götüren Chp durmadan tür- darı ban açımlı yapıyor, türbanlı düşünüyorum. Türklerin Tarihi Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl Jean-Paul Roux KABALCI Yayınları Kuzey ormanlarından çıkıp geldiler, cesur, dağınık, marifetli ve henüz yolun başındaydılar. Önce bozkıra, sonra Çin içlerine ve sonra da sonu başı belli olmayan bir sel gibi garba doğru yayıldılar... Türkler adıyla tarihe geçen bu boylar, aileler ve kavimler bütünü batılıların gözüyle çoğunlukla barbarlığın simgesi olsalar da Orta Asya’nın yüksek uygarlıklarından birini ve bazen küçük devletlerinin bazen de devasa imparatorluklarının sınırları dahilinde kültürler arası barışı ve huzuru tesis ettiler. Bazen memluk, bazen efendi ve bazen de birbirlerinin en amansız düşmanıydılar. O en baştan beri inandıkları dinlerinden hiç vazgeçtiler mi, ne kadar Budist ne kadar Hıristiyan ne kadar Yahudi ve ne kadar Müslüman oldular? Tüm bu yüzyıllar boyunca tek arzuları, tüm o savaşlar, yağmalar, fetihler, din değiştirmeler ve sergilenen bilgelikler sadece barışa ve huzura kavuşmak için miydi? Bu; Türklerin, Halaçların, Hiong-nuların, Osmanlıların, Memlukların, Rusların, Çağataylıların, Tu-kiuların, Selçukluların, Çinlilerin, Hintlilerin, Karakoyunluların, Timurluların, Arapların, Kazanlıların, Tatarların, Bulgarların, Türkiyelilerin, Hunların, Kıpçakların, Ermenilerin, Peçeneklerin, Safevilerin, Gaznelilerin, Bayatların, Rumların, Özbeklerin, Hitanların, Farsilerin, ihşitlerin, Tolunoğullarının, Kürtlerin, Yakutların, Kırgızların, Azerilerin, Moğolların, yani bir coğrafyayı yüzyıllar boyunca paylaşan halkların, ittifak ve itilafların, barışın, savaşın, uygarlığın ve aslında yaşadığımız günün hikayesidir. Altay Türklerinde Ölüm, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Türklerin ve Moğolların Eski Dini’nden sonra ünlü Türkolog Jean-Paul Roux sizi 2000 yıllık tarih içinde bir yolculuğa, bildiğinizi sandığınız ya da hiçbir fikriniz olmayan olaylara, insanlara ve inançlara tanıklık etmeye davet ediyor.