Şubat sn.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
Şubat sn.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Ekonomik Gelişim Bölgelerine Sağlanan Teşvikler s. 4 K A L K I N M A D A Gelişmenin İtici Gücü: Ar-Ge - II s. 26 Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek - I s. 36 VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I Geri Dönüşüm Stratejisi Belirlendi s. 50 Ş U B AT 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 31 4 EMEK - ANKARA - PP - 2 EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİ VE TEŞVİKLER ŞUBAT 2015 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR ŞUBAT 2015 YIL: 27 SAYI: 314 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtap.emre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp abone@sanayi.gov.tr adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr “Ekonomik Gelişim Bölgeleri” kapsamında sayabileceğimiz Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), Sanayi Siteleri (SS), Endüstri Bölgeleri (EB), Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) ve Serbest Bölgeler (SB), özel amaçları ve uygulama esasları farklı olmakla birlikte bütüncül bir yaklaşımla sanayinin planlı gelişimine yönelik politikaların önemli uygulama araçlarıdır. Sanayinin lokomotif sektör olarak belirlendiği planlı kalkınma döneminin başladığı 1960’larda uygulanmaya başlayan teşviklerden başlıcası OSB’ler olmuştur. İlk uygulaması 1962 yılında Bursa’da gerçekleşen OSB’ler geçen süre içerisinde ülke geneline yayılmış ve 1 milyondan fazla kişiye istihdam sağlayan ve pek çok sanayi işletmesine ev sahipliği yapan yapılar haline gelmiştir. SS uygulamalarına da çarpık sanayinin önlenmesi ve küçük ölçekli sanayi yapılaşmalarının disipline edilmesi amacıyla, yine 60'lı yıllarda başlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, sanayi sitesi yapı kooperatifleri büyük oranda altyapı ve üstyapı yapım kredisi ile desteklenmiştir. Temel kurgusu, teknoloji transferini sağlayarak ve büyük ölçekli yatırımları teşvik ederek cari açığın azaltılması olan EB’ler ise OSB ve SS’lere kıyasla daha yeni bir uygulamadır. TGB’ler ise teknoloji üretilmesi, teknolojik bilginin ticarileştirilmesi, teknoloji yoğun yatırım ve girişimciliğin desteklenmesi, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratılması gibi amaçlarla üniversitelerin yanında veya yakınında kurulmuştur. Üretimin değişen yapısı ve öncelikleriyle birlikte mekânsal organizasyonların odakları da değişmekte, Eko-Endüstriyel Parklar, ihtisas OSB’ler ve kümelenmeler gibi yeni uygulamalar hayata geçirilmektedir. Ekonomik Gelişim Bölgelerine sağlanan teşvikleri ele aldığımız derginin bu sayısında ayrıca “Türkiye’deki Ar-Ge Harcamaları”, “Yönetimde Verimlilik”, “Küresel Emek” gibi siz okuyucularımızın ilgisini çekeceğini düşündüğümüz çeşitli konulara da yer verdik. Sizlere daha iyi bir dergi sunmak için sürekli bir çaba içindeyiz. Anahtar dergisi hakkındaki düşünce ve önerilerinizi bizlerle paylaşarak katkıda bulunabilirsiniz. İyi bir ay geçirmeniz dileğiyle. Anıl YILMAZ Genel Müdür GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin ŞUBAT 2015 sayısı 02.02.2015 tarihinde basılmıştır. 01 ŞUBAT 2015 İÇİNDEKİLER 04 04 AYIN DOSYASI: Ekonomik Gelişim Bölgelerine Sağlanan Teşvikler - I Tevfik BULUT 18 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Konferans ve Toplantıları Faik Yücel GÜNAYDIN 20 Avrupa’nın Verimlilik Büyümesinin Geliştirilmesinde Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin (BİT) Önemi Faruk YILDIRIM 23 Üreticilerin ve Kullanıcıların Bilinçlendirilmesinin Piyasa Gözetimi ve Denetimi Bakımından Önemi Duygu KOLAT 26 Gelişmenin İtici Gücü: Ar-Ge - II Fatih ZABUN 30 Yönetici, Lider ve Yönetimde Verimlilik - II Yıldız ARTAR 36 Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek - I Dr. Sinan BORLUK 20 36 02 ŞUBAT 2015 42 Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri 44 Projeler 45 DUYURU: Dr. Akın ÇAKMAKCI Tez Ödüllerine Başvurular Başlıyor 46 Bilişim, Bilim ve Teknoloji 49 DUYURU: 5. Ulusal Verimlilik Kongresi 50 Temiz Üretim (Eko - Verimlilik) 57 Haberler 60 Economic Development Zones and Incentives 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics 44 50 Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 54 03 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER - I ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ (OSB), SANAYİ SİTELERİ (SS) VE ENDÜSTRİ BÖLGELERİ (EB)* Tevfik BULUT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü) Bursa Organize Sanayi Bölgesi Bölgesel kalkınma, refahın ülke genelinde yaygınlaştırılması, yatırımlara uygun, altyapısı hazır alanlar tahsis edilmesi, iç ve özelikle dış pazara dönük, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin sağlanması, sürdürülebilir kentleşmenin ve sanayileşmenin tesis edilmesi amacıyla kurulan Ekonomik Gelişim Bölgeleri, ülkelerin ekonomik kalkınmasında ve büyümesinde belirleyici aktörler olmuştur. İlk olarak Çin’deki reform ve gelişim sürecinden sonra 1979 yılında ortaya çıkan Ekonomik Gelişim Bölgeleri kavramı, birçok ekonomik gelişim yapılarını içine alan şemsiye kavram niteliğindedir. Bu * 04 kapsamda, Çin’deki Ekonomik Gelişim Bölgeleri türleri şunlardır: • Serbest Üretim Bölgesi, • Ekonomik ve Teknolojik Gelişim Bölgesi, • İleri Teknoloji Yatırım Bölgesi, • Serbest Ticaret Bölgesi, • Sınırötesi Ekonomik İş Birliği Bölgesi, • Gümrük Lojistik Bölgesi. Çin’deki gelişim bölgeleri, mekânsal büyüklük, üretim ve ticaret hacmi, kümelenme, ölçek ekonomileri gibi özellikler açısından Türkiye’deki yapılarla birebir örtüşmese de amaçları yönünden benzerlik göstermektedir. Türkiye ve diğer ülke uygulamalarında kavram birliği olmamasının ve Türkiye gerçeklerine uygun olarak üretim ve ticaretin yapıldığı Organize Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Serbest Bölgeler yapıları itibarıyla bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesinin sonucu olarak “Ekonomik Gelişim Bölgeleri” kavramı söz konusu yapıları nitelendirmede en uygun ifade olarak belirlenmiştir. En geniş tanımıyla Ekonomik Gelişim Bölgeleri, geliştirilen ürünün ticari ürün haline getirildiği, mal ve hizmet üretiminin ve ticaretinin yapıldığı yerlerdir. Derginin sonraki sayılarında yer alacak yazının devamında Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve Serbest Bölge teşvikleri ele alınacaktır. ŞUBAT 2015 Günümüzde birçok devlet, sürdürülebilir yatırım ortamını tesis etmek, yatırımları teşvik etmek, yeni yatırımları çekmek, istihdamda ve gelirde artış sağlayarak ekonomik kalkınma ve büyümeye katkıda bulunacak en önemli politika araçlarından biri olarak teşviklere yaygın olarak başvurmaktadır. Ekonomik Gelişim Bölgelerine sağlanan teşvikler de bahsedilen amaçlara ulaşmada kilit öneme sahip olduğu için, Türkiye’deki OSB, SS ve EB’lerin teşvik rejimleri ele alınacaktır. A. ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ (OSB) TEŞVİKLERİ 19. yüzyılın sonlarında sanayinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesinin önemine bağlı olarak dünyada ilk örneğinin İngiltere'de görüldüğü OSB uygulamasına, 20. yüzyılın Belirlenen hedefler doğrultusunda; ülkede başlarında başta Amerika Birleşik sanayinin geliştirilmesi amacıyla Devletleri olmak üzere diğer gelişmiş uygulamaya konulan pek çok teşvik ülkelerce de başlanmıştır. İlk tedbirlerinden biri olan OSB uygulamaların amacı, sanayicilerin uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında altyapılı arsa ihtiyaçlarının karşılanması Bursa'da OSB kurulmasıyla başlanmıştır. yoluyla bu bölgeleri inşa eden özel firmaların kâr elde etmeleri olmuştur. 4562 sayılı OSB Kanununa göre OSB’ler: İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte başlayan Sanayinin uygun görülen alanlarda dönemde OSB’ler bir devlet yatırımı olarak yapılanmasını sağlamak, çarpık uygulanmaya başlamış ve az gelişmiş sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, ülkelerde küçük ve orta ölçekli kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları işletmelerin geliştirilmesi amacına hizmet rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim eder bir biçimde düzenlenmiştir. teknolojilerinden yararlanmak, sanayi 1960 yılında başlayan planlı kalkınma türlerinin belirli bir plan dâhilinde döneminde ise sanayinin “lokomotif” yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sektör olduğu açıklıkla belirtilmiş, sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının ekonomik dengenin kurulması, ekonomik imar planlarındaki oranlar dâhilinde ve toplumsal kalkınmanın birlikte gerekli idari, sosyal ve teknik altyapı gerçekleştirilmesi, belli bir hızda büyüme alanları ile küçük imalat ve tamirat, Merkezi Performans Endeksigibi sıralamasında başarılı olanve firmalara ödülleri verildi. ve Ar-Ge sanayileşmeye önem verilmesi ticaret, eğitim sağlık alanları, teknoloji uzun vadeli hedefler belirlenmiştir. 05 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleridir. Bahsedilen amaçlara hizmet edilmesi ve bölgesel gelişmişlik farkının azaltılması, sürdürülebilir yatırım ortamının tesis edilmesi, daha özelde firmaların ilk yatırım maliyetleri ve işletme dönemi maliyetlerinin azaltılması için OSB’lere ve OSB içindeki firmalara çeşitli teşvikler sağlanmıştır. Bu kapsamda OSB’lere sağlanan teşvikler Tablo 1’de özetlenmiştir. ödeme koşulları bakımından katma değeri çok yüksek olan kredi teşvikleri, OSB’lerin kurulmasında, kurulduktan sonra sürdürülebilir yatırım ortamının oluşturulmasında payı yadsınamaz bir gerçektir. A1. 1. İlgili mevzuat OSB Uygulama Yönetmeliği’nin 95. maddesine göre OSB’lere kullandırılan kredinin kaynağını OSB’lerin kuruluşu, yapımı ve işletilmesi için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) bütçesinde yer alan ödenekler oluşturur. A1. Kredi Desteği OSB’lere sağlanan teşvikler içerisinde gerek ölçeği, gerekse faiz oranı ve geri 4562 sayılı OSB Kanununun 14. maddesine göre OSB’nin yetkili organları projenin keşif tutarı ve genel idare giderleri ile ilgili olarak, Bakanlıktan kredi talep edebilmekte ve kredi desteği doğrudan OSB tüzel kişiliğine verilmektedir. OSB Uygulama Yönetmeliğinin 97. maddesine göre Yatırım Programında yer alan kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak OSB’ler ve ileri teknoloji kullanan ihtisas OSB'lere talepleri halinde arsa, altyapı ve genel idare giderleri kredisi, diğer yörelerdeki OSB’lere ise altyapı ve genel idare giderleri kredisi verilir. Ayrıca talepleri halinde OSB’nin sevk ve idaresi için ihtiyaç duyulacak bölge müdürlüğü hizmet binası inşaatları da kredilendirilir. Bahse konu teşvik kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca son 15 Tablo 1. OSB’lere Sağlanan Teşvikler TEŞVİK KALEMLERİ OSB TÜZEL KİŞİLİĞİ OSB İÇİNDEKİ FİRMA Var Yok Geçici Muaf Geçici Muaf Var Var Muaf Yok Var (Arsa ve işyeri teslimleri) Muaf Değil Muaf Muaf Var Var % 75 İndirimli Uygulanır % 75 İndirimli Uygulanır Bir Alt Bölge Desteğinden Yararlanma Yok Var Arsa İndirimi Yok Var Parselasyon Harcı İstisnası Var Var Kredi Desteği Emlak Vergisi Muafiyeti Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı İstisnası Kurumlar Vergisi Muafiyeti KDV İstisnası Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi Muafiyeti Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek Hizmet Bedeli İndirimi 06 ŞUBAT 2015 yılda OSB tüzel kişiliklerine 2014 fiyatlarıyla yapılan kredi ödeme tutarları Şekil 1’de gösterilmiştir. A1. 2. Kredi Faiz Oranları ve Geri Ödeme Şartları A1. 2. 1. İlgili Mevzuat Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın 14. maddesine göre kullandırılan kredinin faiz oranları ve geri ödeme şartları şöyledir: a) Kalkınmada öncelikli yörelerde; faiz oranı yıllık % 1, geri ödeme süresi 5 yılı ödemesiz toplam 15 yıl, b) Normal illerde; faiz oranı yıllık % 2, geri Şekil 1. OSB’lere Yapılan Kredi Ödemeleri Kaynak: BSTB Tablo 2. Yörelere Göre OSB’lere Kullandırılan Kredilerin Geri Ödeme Şartları ile Faiz Oranları 07 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER ödeme süresi 3 yılı ödemesiz toplam 13 yıl, c) Gelişmiş illerde; faiz oranı yıllık % 3, geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 11 yıl olarak uygulanır. Anlatılanları özetlemesi açısından, yörelere göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca kullandırılan kredinin faiz oranları ve geri ödeme şartları Tablo 2’de özetlenmiştir. A1. 3. Kredi Borç Taksitlerinin Ertelenmesi A1. 3. 1. İlgili Mevzuat Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın 16. maddesine göre arsa satma durumuna gelmeyen ya da borcunu karşılayabilecek miktarda arsa satma durumuna gelmeyen OSB’lerde kredi anapara borç taksitleri ve dönem faizi borç taksitleri ertelenebilmektedir. Diğer bir deyişle, kredi kullanan OSB’ler itfa dönemlerinde tahakkuk eden borçlarını ödeyemeyeceğini ilgili belgelerle ispatlaması durumunda; anapara borç taksitleri yılda bir olmak üzere toplam 4 defa, faiz borçları ise anapara borç taksitleri ödenmesi şartıyla sınırsız olarak ertelenebilmektedir. Burada, bir önceki kısımda bahsedilen uygun geri ödeme sürelerine ve faiz oranlarına ilave olarak koşulların oluşması halinde OSB’lere borçlarını erteleme imkânı getirilmektedir. A2. Emlak Vergisi Muafiyeti A2. 1. İlgili Mevzuat 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 5. maddesi (f) fıkrasına göre organize sanayi bölgeleri inşalarının sona erdiği tarihi takip eden bütçe yılından itibaren binada 5 yıl süreyle emlak vergisinden muaftır. 08 Aynı Kanunun 15. maddesi (d) fıkrasına göre ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca, organize sanayi bölgeleri için iktisap olunduğu veya bu bölgelere tahsis edildiği kabul edilen arazi (sanayici lehine tapudaki tescilin yapılacağı tarihe kadar) arazi vergisinden muaftır. Bu muaflıktan yararlanmak için arazinin bu maddede yazılı cihetlere tahsis edilmiş olduğunun ilgili vergi dairesine bütçe yılı içinde bildirilmesi şarttır. Bütçe yılı içinde bildirim yapılmazsa muafiyet bildirimin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından muteber olur. Bu takdirde bildirimin yapıldığı bütçe yılının sonuna kadar geçen yıllara ait muafiyet hakkı düşer. A3. Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı İstisnası A3. 1. İlgili Mevzuat 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 80. maddesine göre Organize Sanayi Bölgelerinde yapılan Yapı ve Tesisler Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı’ndan müstesnadır. A4. Kurumlar Vergisi Muafiyeti A4. 1. İlgili Mevzuat 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4. maddesinin (n) bendi gereğince organize sanayi bölgelerinin altyapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla elde edeceği gelirleri Kurumlar Vergisinden muaftır. A5. KDV İstisnası A5. 1. İlgili Mevzuat 4369 sayılı Kanunun 60. maddesi ile 3065 sayılı KDV Kanununun 17/4. maddesine eklenen (k) bendine göre organize sanayi bölgelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri KDV’den istisnadır. A6. Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi Muafiyeti A6. 1. İlgili Mevzuat 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 34. maddesine göre verginin konusunu belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde elektrik ve havagazı tüketimi oluşturmaktadır. Aynı Kanunun 35. maddesine göre ise organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik enerjisinin vergisini organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerine elektriği temin eden kuruluş öder denilerek OSB tüzel kişilikleri söz konusu vergiden muaf tutulmaktadır. A7. Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası A7. 1. İlgili Mevzuat 5281 sayılı Kanun ile 492 sayılı Harçlar Kanununun 59. maddesine ilave (n) bendine göre Organize sanayi bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin ifraz veya taksim veya birleştirme işlemleri Tevhid ve İfraz İşlem Harcı’ndan müstesnadır. A8. Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek Hizmet Bedeli İndirimi A8. 1. İlgili Mevzuat 14708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 5. maddesinin beşinci fıkrası gereğince yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli Organize Sanayi Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için % 75 indirimli uygulanır. ŞUBAT 2015 A9. Bir Alt Bölge Desteğinden Yararlanma A9. 1. İlgili Mevzuat 15/06/2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 18’inci maddesine göre; Yatırımın OSB’de gerçekleştirilmesi durumunda; 1. Büyük ölçekli yatırımlar veya bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında teşvik belgesi düzenlenen yatırımlar vergi indirimi ve sigorta primi işveren hissesi desteği açısından bulundukları bölgenin bir alt bölgesinde sağlanan oran ve sürelerde bu desteklerden yararlanabilir. 2. Söz konusu madde kapsamında 6. bölgede gerçekleştirilecek büyük ölçekli ve bölgesel teşvik uygulamaları kapsamındaki yatırımlar için ise sigorta primi işveren hissesi desteği, bölgede geçerli olan süreye iki yıl ilave edilmek, vergi indirimi desteği ise bölgede geçerli olan yatırıma katkı oranına beş puan ilave edilmek suretiyle uygulanır. Söz konusu Karar kapsamında yer alan desteklerin uygulanması açısından iller, sosyoekonomik gelişmişlik seviyeleri dikkate alınarak 6 bölgeye ayrılmıştır. Karar doğrultusunda, teşvik bölgelerine göre iller Tablo 3’te gösterilmiştir. A9. 1. 1. Teşviklerden Yararlanmanın Temel Şartları a) Sabit yatırım tutarı ve asgari kapasite: Kararın 5. maddesine göre yatırımların destek unsurlarından yararlanabilmesi için asgari sabit yatırım tutarının; 1. ve 2. bölgelerde 1 milyon Türk Lirası, 3., 4., 5. ve Tablo 3. Teşvik Bölgelerine Göre İller 1. Bölge 2. Bölge 3. Bölge 4. Bölge 5. Bölge 6. Bölge Ankara Adana Balıkesir Afyonkarahisar Adıyaman Ağrı Antalya Aydın Bilecik Amasya Aksaray Ardahan Bursa Bolu Burdur Artvin Bayburt Batman Eskişehir Çanakkale Gaziantep Bartın Çankırı Bingöl İstanbul Denizli Karabük Çorum Erzurum Bitlis İzmir Edirne Karaman Düzce Giresun Diyarbakır Kocaeli Isparta Manisa Elazığ Gümüşhane Hakkari Muğla Kayseri Mersin Erzincan Kahramanmaraş Iğdır Kırklareli Samsun Hatay Kilis Kars Konya Trabzon Kastamonu Niğde Mardin Sakarya Uşak Kırıkkale Ordu Muş Tekirdağ Zonguldak Kırşehir Osmaniye Siirt Kütahya Sinop Şanlıurfa Malatya Tokat Şırnak Nevşehir Tunceli Van Rize Yozgat Yalova Sivas 8 İL 13 İL 12 İL 17 İL 16 İL 15 İL 09 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER 6. bölgelerde ise 500 bin Türk Lirası olması gerekir. Ancak, desteklerden yararlanacak yatırımların varsa 8. maddede veya ekli listelerde belirlenen asgari kapasite, sabit yatırım tutarı ve diğer şartları sağlaması da gerekir. b) Müracaat: Kararın 6. maddesine göre teşvik belgesi müracaatları, tebliğle belirlenecek bilgi ve belgelerle Ekonomi Bakanlığına yapılır. Ancak, genel teşvik uygulamaları kapsamında yer alan ve sabit yatırım tutarı 10 milyon Türk Lirasını aşmayan, tebliğle belirlenecek yatırımlar için yatırımcının tercihine bağlı olarak yatırımın yapılacağı yerdeki yerel birimlere de müracaat edilebilir. c) Teşvik belgesi düzenlenmesi: Kararın 7. maddesine göre yatırımların Karar kapsamındaki destek unsurlarından yararlanabilmesi için, makroekonomik programlar ve arz talep dengesi dikkate alınarak yapılacak sektörel, mali ve teknik değerlendirmeler çerçevesinde projenin uygun görülmesi ve teşvik belgesi düzenlenmesi gerekir. 27/1/2014 tarihli ve 2014/6058 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararın 11. maddesinin beşinci fıkrası, 12. maddesinin ikinci fıkrası ve 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “31/12/2013” ibareleri “31/12/2014 şeklinde, 12. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “1/1/2014” ibaresi ise “1/1/2015” şeklinde değiştirilmiştir. Bahse konu tarihler, işletmelere sağlanan teşviklerin oranının, miktarının ve süresinin belirlenmesinde önem arz etmektedir. Söz konusu Karara göre 01/01/2015 tarihinden itibaren başlanılan yatırımlar için bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında OSB’lere sağlanan teşvikler Tablo 4’te özetlenmiştir. A9. 2. KDV İstisnası A9. 2. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 10. maddesine göre 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince, teşvik belgesini haiz yatırımcılara teşvik belgesi kapsamında yapılacak makine ve teçhizat ithal ve yerli teslimleri KDV’den istisna edilebilir. Aynı hüküm, teşvik belgesinin veya teşvik belgesi kapsamı makine ve teçhizatın devir işlemleri ile makine ve teçhizat listelerinde set, ünite, takım vb. olarak belirtilen malların kısmi teslimlerinde de uygulanır. A9. 3. Gümrük Vergisi Muafiyeti A9. 3. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 9. maddesine göre teşvik belgesi kapsamındaki yatırım malı makine ve teçhizatın ithali, otomobil ve hafif ticarî araç yatırımlarında yatırım dönemi içerisinde kalmak kaydıyla monte edilmemiş haldeki (CKD) aksam ve parçaların ithali, gemi ve elli metrenin üzerindeki yat inşa yatırımlarında tekne kabuğu ithali yürürlükteki İthalat Rejimi Kararı gereğince ödenmesi gereken gümrük vergisinden muaftır. A9. 4. Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği A9. 4. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 12. maddesine göre Bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenen yatırımlardan, tamamlama vizesi yapılmış teşvik belgesinde kayıtlı istihdamı Tablo 4. Bölgesel Teşvik Uygulamaları Kapsamında OSB’lere Sağlanan Teşvikler 10 TEŞVİK BÖLGELERİ KDV İstisnası Gümrük Vergisi Muafiyeti Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği (Süresi) 1. BÖLGE VAR VAR YOK Gelir Vergisi Stopajı Desteği Vergi İndirimi Yatırıma Katkı Oranı (%) Yatırım Yeri Tahsisi Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği (Süresi) YOK YOK 15 VAR YOK YOK YOK 20 VAR YOK Faiz Desteği 2. BÖLGE VAR VAR 3 YIL 3. BÖLGE VAR VAR 5 YIL VAR YOK 25 VAR YOK 4. BÖLGE VAR VAR 6 YIL VAR YOK 30 VAR YOK 5. BÖLGE VAR VAR 7 YIL VAR YOK 35 VAR YOK 6. BÖLGE VAR VAR 9 YIL VAR 10 YIL 40 VAR 10 YIL ŞUBAT 2015 aşmamak kaydıyla; a) Komple yeni yatırımlarda, teşvik belgesi kapsamında gerçekleşen yatırımla sağlanan, b) Diğer yatırım cinslerinde, yatırımın tamamlanmasını müteakip, yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemde (mevsimsel özellik taşıyan yatırımlarda bir önceki yıla ait mevsimsel istihdam ortalamaları dikkate alınır) Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgesinde bildirilen ortalama işçi sayısına teşvik belgesi kapsamında gerçekleşen yatırımla ilave edilen, istihdam için ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı Ekonomi Bakanlığı bütçesinden karşılanır. A9. 5. Faiz Desteği A9. 5. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 11. maddesine göre talep edilmesi halinde, bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklerden yararlanacak yatırımlar için bankalardan kullanılacak en az bir yıl vadeli yatırım kredilerinin teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının yüzde yetmişine kadar olan kısmı için ödenecek faizin veya kâr payının; a) 3. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk Lirası cinsi kredilerde üç puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde bir puanı, b) 4. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk Lirası cinsi kredilerde dört puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde bir puanı, c) 5. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk Lirası cinsi kredilerde beş puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde iki puanı, d) 6. bölgede yapılacak yatırımlar için Türk Lirası cinsi kredilerde yedi puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde iki puanı, e) Bölge ayrımı yapılmaksızın tüm bölgelerde gerçekleştirilecek stratejik yatırımlar, Ar-Ge yatırımları ve çevre yatırımları için Türk Lirası cinsi kredilerde beş puanı, döviz kredileri ve dövize endeksli kredilerde iki puanı, Ekonomi Bakanlığınca da uygun görülmesi halinde azami ilk beş yıl için ödenmek kaydıyla bütçe kaynaklarından karşılanabilir. oranlarda indirimli olarak uygulanır. A9. 8. Yatırım Yeri Tahsisi A9. 8. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 16. maddesine göre Ekonomi Bakanlığınca teşvik belgesi düzenlenmiş bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar için, 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Kanunun ek 3. maddesi çerçevesinde Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslara göre yatırım yeri tahsis edilebilir. A9. 6. Gelir Vergisi Stopajı Desteği A9. 9. Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği A9. 6. 1.İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 14. maddesine göre 6. bölge için düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarla sağlanan ilave istihdam için, belgede kayıtlı istihdam sayısını aşmamak kaydıyla, işçilerin ücretlerinin asgari ücrete tekabül eden kısmı üzerinden hesaplanan gelir vergisi, yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği tarihten itibaren 10 yıl süreyle verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir. A9.7. Vergi İndirimi Yatırıma Katkı Oranı A9. 7. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 15. maddesine göre Bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarda, 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesi çerçevesinde gelir veya kurumlar vergisi, öngörülen yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar belirtilen A9. 9. 1. İlgili Mevzuat 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Kararın 13. maddesine göre 6. bölgede; bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında teşvik belgesine istinaden gerçekleştirilecek yatırımla sağlanan ilave istihdam için, tamamlama vizesi yapılan teşvik belgesinde kayıtlı istihdam sayısını aşmamak kaydıyla, işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesi gereken sigorta primi işçi hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı, tamamlama vizesinin yapılmasını müteakip on yıl süreyle işveren adına Bakanlık bütçesinden karşılanabilir. Söz konusu Karara göre 01/01/2015 tarihinden itibaren başlanılan yatırımlar için Büyük Ölçekli Yatırımlar kapsamında OSB’lere sağlanan teşvikler Tablo 5’te özetlenmiştir. Büyük ölçekli yatırımlarda sağlanan teşviklere ilişkin mevzuat, bölgesel teşvik uygulamaları kapsamındaki faiz desteği 11 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER Tablo 5. Büyük Ölçekli Yatırımlar Kapsamında OSB’lere Sağlanan Teşvikler TEŞVİK BÖLGELERİ KDV İstisnası Gümrük Vergisi Muafiyeti Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği (Süresi) Gelir Vergisi Stopajı Desteği Vergi İndirimi Yatırıma Katkı Oranı (%) Yatırım Yeri Tahsisi Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ( Süresi) 1. BÖLGE VAR VAR YOK YOK 25 VAR YOK 2. BÖLGE VAR VAR 3 YIL YOK 30 VAR YOK 3. BÖLGE VAR VAR 5 YIL YOK 35 VAR YOK 4. BÖLGE VAR VAR 6 YIL YOK 40 VAR YOK 5. BÖLGE VAR VAR 7 YIL YOK 45 VAR YOK 6. BÖLGE VAR VAR 9 YIL 10 YIL 50 VAR 10 YIL teşviki dışındaki mevzuat maddeleri ile aynı olup, teşviklerin oranında ve süresinde değişiklik bulunmaktadır. Bu yüzden ilgili mevzuat maddeleri tekrar ele alınmamıştır. organize sanayi bölgesinin yetkili organlarının karar almaları halinde en az 10 kişilik istihdam öngören yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişilere tamamen veya kısmen bedelsiz olarak tahsis edilebilir. A10. Arsa İndirimi A10. 1. İlgili Mevzuat 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) Kanununa eklenen geçici 9. maddesine göre Organize sanayi bölgelerindeki tahsis edilmemiş parseller, Bu madde kapsamında, il ve ilçelerin sosyoekonomik durumları dikkate alınarak OSB’lerdeki parsellerin tamamen veya kısmen tahsisleri Bakanlar Kurulu kararı ile belirleneceği ifade edilmektedir. Bu çerçevede, 25/05/2011 tarihli ve 2011/1808 sayılı Kararnamenin Eki Kararın 1'inci maddesinde “Organize sanayi bölgelerinde yer alan parsellerin, 14/07/2009 tarihli ve 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın ekinde yer alan “Yatırım Teşvik Uygulamalarında Bölgeler” gruplandırılması çerçevesinde; a) Bölgedeki il ve ilçelerden sosyoekonomik gelişmişlik endeks değeri 1 ve altında olan il ve ilçelerde % 50 indirimli, b) Bölgedeki illerin merkez ilçelerinde % 50, ilçelerinde % 60 indirimli, c) Bölgedeki illerin merkez ilçelerinde % 70, ilçelerinde % 90 indirimli, d) Bölgedeki il ve ilçelerde bedelsiz olarak tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır. A11. Parselasyon Harcı İstisnası A11. 1. İlgili Mevzuat 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 80. maddesine göre, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde İmar Kanununa göre ilk kez yapılan veya istek üzerine gerçekleştirilen müteakip parselasyon işlemlerinde teşvik belgesine haiz olan 12 ŞUBAT 2015 organize sanayi bölgeleri Parselasyon Harcından müstesnadır. Tablo 6. SS’lere Sağlanan Teşvikler TEŞVİK KALEMLERİ KALKINMADA ÖNCELİKLİ YÖRELER B. SANAYİ SİTELERİ (SS) TEŞVİKLERİ SS’lerin yapım amaçları 1) Plansız ve denetimsiz bir şekilde yapılaşmış, çevre kirliliği ve plansız kentleşmeye neden olan dağınık şekildeki işyerlerini bir araya toplamak suretiyle, çevre sağlığına ve şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması, 2) Benzer iş kollarında çalışan ve birbirini tamamlayıcı üretim yapan işletmelerin aynı site içinde toplanmasıyla, verimliliğin ve kâr artışının sağlanması, ihtiyaçların daha ekonomik karşılanması, 3) Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması suretiyle, geri kalmış bölgelerin kalkınmalarının teşvik edilmesi, 4) Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının önlenmesi, 5) Küçük sanayicilerde, ortak hareket etme, çevresel faktörlerin maliyetini paylaşma gibi katılımcı yönetim biçiminin geliştirilmesi amaçlanmakta olup sanayi siteleri içerisinde gelişimlerini tamamlayan işletmelerin, büyük ölçekli Geçici Muaf Emlak Vergisi Muafiyeti Çevre Temizlik Vergisi İndirimi Bina İnşaat Harcı ve Yapı GELİŞMİŞ YÖRELER Var Kredi Desteği Ülkemizde, SS uygulamalarına; çarpık sanayinin önlenmesi ve sanayi yapılaşmalarının disipline edilmesi amacıyla, planlı kalkınma dönemi olan 1960'lı yıllarda başlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, sanayi sitesi yapı kooperatifleri büyük oranda altyapı ve üstyapı yapım kredisi ile desteklenmiştir. Ağırlıklı olarak yapı kooperatifleri vasıtasıyla uygulamaya konulan SS’ler, daha çok tamirat ve imalatla uğraşan küçük işletmelerin yer aldığı, altyapı hizmetleri ile idare binası, çırak okulu, satış dükkânı gibi sosyal kurumlarla donatılmış işyeri topluluklarıdır. NORMAL YÖRELER % 50 indirim (Büyükşehir belediye sınırları içindekiler hariç) Kullanma İzni Harcı İstisnası Kurumlar Vergisi Muafiyeti KDV İstisnası işletmelere dönüşmeleri ve organize sanayi bölgelerinde yer almaları hedeflenmektedir. Bahsedilen amaçlara hizmet edilmesine yönelik SS’lere çeşitli teşvikler sağlanmıştır. Bu kapsamda SS teşvikleri Tablo 6’da özetlenmiştir. % 50 indirim (Nüfusu 5.000’den az olan belediyelerde) Var Muaf (Arsa ve işyeri teslimleri) Var (Arsa ve işyeri teslimleri) B1. Kredi Desteği B1. 1. İlgili Mevzuat Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Yatırım Programında Yer Alan Sanayi Sitesi Yapı Kooperatiflerinin Kredi Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğinin 28. maddesine göre kredinin kaynağını SS inşaatlarının yapımı Sanayi Sitesi Örneği 13 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER için Bakanlık bütçesinde yer alan ödenekler oluşturur. Söz konusu Yönetmeliğin 1. maddesine göre Bakanlıkça kredi desteği sağlanacak sanayi sitelerinin altyapı inşaatının tamamının, üstyapı inşaatının ise yüzde yetmişine kadar olan kısmı kredi ile desteklenebilmektedir. Bahse konu teşvik kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca son 15 yılda SS tüzel kişiliklerine 2014 fiyatlarına göre yapılan kredi ödeme tutarları Şekil 2’de gösterilmiştir. B1.2. Kredi Faiz Oranları ve Geri Ödeme Şartları ile Kredilendirme Oranları B1.2. 1.İlgili Mevzuat Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın 21. maddesine göre kullandırılan kredinin faiz oranları ve geri ödeme şartları ile kredilendirme oranları şöyledir: 1. Kullandırılacak kredinin kredilendirme ve faiz oranları ile geri ödeme şartları: a) Kalkınmada öncelikli yörelerde ve doğal afet geçiren yerlerde üstyapı kredilendirme oranı % 70, faiz oranı yıllık % 1, geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 15 yıl, b) Normal illerde; üstyapı kredilendirme oranı % 60, faiz oranı yıllık % 2, geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 13 yıl, c) Gelişmiş illerde; üstyapı kredilendirme oranı % 50, faiz oranı yıllık % 3, geri ödeme süresi 2 yılı ödemesiz toplam 11 yıl olarak uygulanır. 2. Altyapı kredilendirme oranları % 100 olarak uygulanır. Anlatılanları özetlemesi açısından, yörelere göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca kullandırılan üstyapı 14 Şekil 2. SS’lere yapılan kredi ödemeleri Kaynak: BSTB Samsun Organize Sanayi Bölgesi ŞUBAT 2015 Tablo 7. Yörelere Göre SS'lere Kullandırılan Üstyapı Kredilerinin Geri Ödeme Şartları ile Faiz Oranları kredilerinin faiz oranları ve geri ödeme şartları Tablo 7’de özetlenmiştir. B1.3. Kredi Borç Taksitlerinin Ertelenmesi B1.3. 1.İlgili Mevzuat Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayi Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı ve Kredilendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ın 32. maddesine göre Bakanlıkça uygun görülmesi halinde, borçlarını ödeyememiş veya ödeyemeyecek durumda bulunan SS’lerin, yıllık anapara ve faiz taksitleri; en fazla dört yıl ve sekiz taksit olmak üzere ertelenebilir. B2. Emlak Vergisi Muafiyeti B2.1.İlgili Mevzuat 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 5. maddesi (f) fıkrasına göre SS’ler inşalarının sona erdiği tarihi takip eden bütçe yılından itibaren binada 5 yıl süre ile emlak vergisinden muaftır. B3. Çevre Temizlik Vergisi İndirimi B3. 1. İlgili Mevzuat 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ve konutlara ait çevre temizlik vergisinin hesabında esas alınan tutarlar ile beşinci fıkrasında yer alan işyerleri ve diğer şekilde kullanılan binalara ait çevre temizlik vergisi tarifesindeki yıllık vergi miktarları; büyükşehir belediye sınırları içinde bulunanlar hariç olmak üzere, kalkınmada 15 ŞUBAT 2015 AYIN DOSYASI EKONOMİK GELİŞİM BÖLGELERİNE SAĞLANAN TEŞVİKLER öncelikli yörelerdeki belediyeler ile nüfusu 5000’den az olan belediyelerde Çevre Temizlik Vergisi % 50 indirimli uygulanır. B4.Kurumlar Vergisi Muafiyeti B4. 1. İlgili Mevzuat 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4. maddesinin (n) bendi gereğince SS’lerin altyapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların; arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla elde edeceği gelirleri Kurumlar Vergisinden muaftır. B5. KDV İstisnası B5. 1. İlgili Mevzuat 3065 sayılı KDV Kanununun 17/4. maddesine eklenen (k) bendine göre sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri KDV’den istisnadır. B6. Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı İstisnası B6. 1. İlgili Mevzuat 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 80. maddesine göre SS’lerde yapılan yapı ve tesisler Bina İnşaat Harcı ve Yapı Kullanma İzni Harcı’ndan müstesnadır. C. ENDÜSTRİ BÖLGELERİ (EB) TEŞVİKLERİ Temel kurgusu, teknoloji transferini sağlayarak ve büyük ölçekli yatırımları teşvik ederek cari açığın azaltılması olan Endüstri Bölgeleri, 19/01/2002 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma 16 yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere kurulacak üretim bölgelerini ifade etmektedir. Söz konusu bölgelerde bahse konu amaçlara yönelik sağlanan teşvikler Tablo 8’de özetlenmiştir. EB uygulama yönetmeliğine göre *Endüstri Bölgesi İşletme Müdürlüğü: Her bölge için il sınırları içindeki ilgili sanayi odası ya da sanayi ve ticaret odası bünyesinde kurulacak ve endüstri bölgesinin yönetim ve işletilmesini yürütmekle görevli kuruluşu ifade etmektedir. Söz konusu Kuruluş, tüzel kişiliği bulunmamakla birlikte, genel anlamda ilgili mevzuattaki görevleri yerine getiren ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve oda yönetim kurulu tarafından verilen talimatlara göre işlem yapan yönetim birimidir. C1. Gider Desteği C1. 1. İlgili Mevzuat EB’lere sağlanan hibe niteliğindeki gider desteğinin kaynağını EB Kanununun 3. ve EB Yönetmeliğinin 12. maddesine göre Bakanlık bütçesine konulan ödenek oluşturur. EB Yönetmeliğinin 47. maddesine göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca EB’lere sağlanan gider desteği aşağıdaki harcama kalemlerini kapsamaktadır: 1) Bölgenin yer seçimi etüt raporunun hazırlanması için gerekli olan, a) Fizibilite etüdü hazırlattırılması, b) Çeşitli ölçekte topoğrafik harita alımı, c) Meteorolojik veri alımı, d) Toprak etüt raporu hazırlattırılması, e) Maden sahalarını gösterir harita ve belge alımı, ŞUBAT 2015 Tablo 8. EB’lere Sağlanan Teşvikler *EB İŞLETME TEŞVİK KALEMLERİ MÜDÜRLÜĞÜ C3. Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek Hizmet Bedeli İndirimi EB İÇİNDEKİ FİRMA Gider Desteği Var Yok İrtifak Hakkı Yok Var Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası Var Var % 75 İndirimli Uygulanır % 75 İndirimli Uygulanır Yapı Denetim Kuruluşlarına Ödenecek Hizmet Bedeli İndirimi f) Jeolojik ve jeoteknik etüt yapımı, bedelleri ve bu belgelerin renkli fotokopi veya ozalit ile çoğaltılmasına ilişkin harcamalar. 2) Kamulaştırma bedeli ve kamulaştırma masrafları, 3) İhale giderleri, 4) Bilirkişi ücretleri, 5) Ruhsat bedelleri, 6) Hâlihazır harita, imar planı, imar planının araziye aplikasyonu, parselasyon planı ve aplikasyonu, tapu tescil işlemleri, zeminde arazi ve arsa düzenleme uygulamaları, altyapı zemin araştırma raporu, altyapı avan ve uygulama projeleri, keşif ve metraj, arıtma tesisi avan ve uygulama proje ve fizibilite giderleri ve benzeri işler, 7) Bölgeye ait, idari hizmet binaları ile yol, içme suyu, kanalizasyon, YG-AG elektrik şebekesi, enerji nakil hattı, drenaj, istinat ve ihata duvarı, köprü, gölet, arıtma, sondaj, isale ve terfi hatları, su depoları, haberleşme hatları, boru iletim hattı, dekopaj, tünel, viyadük, demiryolu hemzemin geçidi, su sondaj kuyusu, imalat, ihzarat, nakliye, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işleri, 8) Yapım işlerine ait kontrollük ve müşavirlik hizmetleri, 9) Bölge kurulması ile ilgili diğer mal ve hizmet alımları. C2. İrtifak Hakkı C2. 1. İlgili Mevzuat 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4. maddesine göre kamulaştırılan taşınmaz malların kamulaştırma bedelleri Bakanlığımız bütçesinden karşılanmış ise, bu taşınmaz mallar üzerinde sözleşmesinde belirtilen süre kadar yatırımcılar lehine bedeli karşılığında, kamulaştırma bedeli yatırımcılar tarafından karşılanmış ise yatırımcılar lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis edilebilir. Sanayi parselleri üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi, bu bölgelerde yatırım yapacak yerli ve özellikle belirli süreliğine yatırım yapacak doğrudan yabancı yatırımcıların ilk yatırım diğer bir deyişle yatırım dönemi maliyetlerini azaltması açısından önem arz etmektedir. C3.1. İlgili Mevzuat Denetimi 14708 sayılı Yapı denetimi Hakkında Kanununun 5. maddesinin beşinci fıkrasına göre yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için % 75 indirimli uygulanır. C4. Tevhid ve İfraz İşlem Harcı İstisnası C4. 1. İlgili Mevzuat 5281 sayılı Kanun ile 492 sayılı Harçlar Kanununun 59. maddesine ilave (n) bendine göre endüstri bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin ifraz veya taksim veya birleştirme işlemleri Tevhid ve İfraz İşlem Harcı’ndan istisnadır. C5. Diğer Teşvikler C5. 1. İlgili Mevzuat 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4. maddesine göre Endüstri bölgelerinde yeni işe başlayan gerçek ve tüzel kişilerin bu bölgelerde yapacakları yatırımlara yatırım teşvik kararnamesi çerçevesinde hangi teşviklerin verileceği ve verilecek tüm teşviklerin hangi yatırımlara ne şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı hususlarında Bakanlar Kurulu yetkilidir denilerek getirilecek ek teşviklerin önü açılmıştır. Sonuç itibarıyla, yapılan çalışmayla Türkiye’nin kalkınmasında ve büyümesinde kilit öneme sahip ekonomik aktörlerin teşvik rejimleri irdelenerek farkındalık oluşturulması amaçlanmıştır. 17 ŞUBAT 2015 OECD TOPLANTILARI EKONOMİK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA TEŞKİLATI (OECD) KONFERANS VE TOPLANTILARI Faik Yücel GÜNAYDIN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Aralık ayında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın çalışma alanıyla doğrudan ilgili çalışma grubu toplantıları ve bir özel konferans gerçekleştirildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı temsilen Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Faik Yücel Günaydın’ın katılım sağladığı Girişimcilik, Yenilik ve İşletme Dinamikleri Konferansı (Conference on Entrepreneurship, Innova on and Enterprise Dynamics) 8-9 Aralık 2014 tarihlerinde düzenlendi. Toplantının açılış konuşmalarında “girişimcilik ve inovasyonun oluşumu ve yayılımında üniversitelerin rolü” ile “girişimcilik ve inovasyonun düşünsel altyapısı” konuları ele alındı. Toplantının temelini oluşturan girişimcilik olgusunun kârlılık, risk, verimlilik, yaratıcı yıkım gibi boyutlarıyla derinlemesine incelendiği sunumlarda, girişimciliğin önceki dönemlerde politika tasarımlarında gereğinden fazla merkeze yerleştirildiğini ortaya koyan argümanlar öne çıktı. Uzun dönemde girişimciliğin toplam faktör verimliliğine ve toplam büyümeye katkısı pozitif, sürekli, düzenli ve anlamlı görünmekle birlikte, bu katkının düzeyinin ihmal edilebilir boyutta olduğu çok yıllı ve çok ülkeli panel veri uygulamalarıyla gösterildi. Bunun yanında genç (5 yaş veya daha genç) küçük işletmelerin yeni işlerin yaratılmasında (job crea on) temel kaynak olduğu ve bu boyutuyla girişimciliğin verimlilik artışı ya da inovasyonu destekleyen yönleriyle değil, daha ziyade topluma sosyal fayda sağlaması açısından desteklenmeye değer olduğu ortaya konuldu. 18 Aynı tarihlerde “Dijital Ekonominin Ölçülmesi Çalışma Grubu” 19. toplantısı gerçekleştirildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Alper Şahin ve Bilgisayar Mühendisi Berrak Kıran, Ekonomi Bakanlığı’ndan Uzman Dicle Akaroğlu, Türkiye İstatistik Kurumu’ndan Grup Sorumlusu Ayhan Doğan ve Kalkınma Bakanlığı’ndan Uzman Fatih Gürcan’ın katılım sağladığı toplantının gündemini genel olarak; “dijital ekonomide gerekli çalışan vasıflarının (yeterlilikleri) ölçümü; trendler, öngörüler ve bu konuda ülkelerin deneyimleri, bilgi ve iletişim teknolojilerinin (ICT) 20 OECD ülkesindeki istihdam üzerine etkileri, OECD ülkelerinin Dijital Ekonomi Strateji ve Ulusal Planlarının tasarım ve uygulamalarını desteklemeye yönelik ICT istatistik ve analiz çalışmalarına yönelik örnekler sunumlar, e-ticaret ve m-ticaret kılavuzlarının güncellenmesi ve bazı üye ülkelerin çocukların internet kullanımı üzerine yaptıkları istatistiki çalışmaların sunumunun oluşturduğu söylenebilir. Bununla birlikte önümüzdeki yıl konu ile ilgili çalışmalara devam edilmesine karar verildi. 9-10 Aralık 2014 tarihlerinde ise Türkiye’yi temsilen OECD Daimi Temsilciliğinden Müsteşar Erdem Tuncer, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Faik Yücel Günaydın ile Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı Mehmet Oğuzhan Üstün ve Ekonomi Bakanlığından Uzman Sevil Çatalcalı’nın katılım sağladıkları Sanayi, Yenilik ve ŞUBAT 2015 Girişimcilik Komitesi Sanayi Analizleri Çalışma Grubu yıllık toplantısı gerçekleştirildi. Önceki dönemde sürdürülen geniş kapsamlı araştırma çalışmalarının sonuçları kısaca şu şekilde: • Net yeni iş gücü yaratımının temel kaynağı yeni kurulmuş (0-5 yaş) mikro (1-9 kişi çalıştıran) işletmelerdir. • Bu işletmeler grubu tüm diğer gruplardan daha dinamiktir (işe alma, işten çıkarma, açılma ve kapanma sayısının daha yüksek olması). • Kurulan mikro işletmelerin büyük kısmı ilk üç yıl içerisinde piyasadan çekilmektedir ve geri kalan kısmının çok azı bir üst ölçek sınıfına büyüyebilmektedir. Toplantının devamında önümüzdeki iki yıllık dönemde yapılması planlanan çalışmalar delegasyonlara sunuldu ve üye ülke delegasyonları çalışmalardan beklentilerini belirterek çalışmalara son tasarımların verilmesini sağladı. Önümüzdeki iyi yıllık çalışma döneminde gerçekleştirilmesine karar verilen başlıca araştırma çalışmaları şöyle: • Uluslararası yetişkin becerilerinin ölçülmesi programının (PIAAC) sağlayacağı veriler kullanılarak uluslararası organizasyonel sermaye karşılaştırmalarının yapılması; OECD üyesi ülkeler arasından araştırmaya dâhil olan 17 ülke verileri kullanılarak uluslararası yetişkin becerilerinin ölçülmesi programının sağladığı verilerle iş tanımı organizasyon yönetimi olarak tanımlanabilecek kişilerin istihdam içerisindeki oranlarının sektör detayında hesaplanması hedefleniyor. Bu çalışmanın sağlayacağı temel bilgi bundan sonraki dönemde bilgiye dayalı sermaye stoku ölçümlerinde kullanılacak bilginin elde edilmesi. • 2015 yılının en öne çıkan çalışması ise MultiProd olarak isimlendirilen makro düzeydeki verimliliğin mikro belirleyicileri araştırması oldu. Bu çalışmanın temel amacı uzun yıllardır hesaplanagelen makro düzeydeki verimliliğin ülke içindeki işletmelere nasıl dağıldığının tespit edilmesi. Ülkelerin sahip olduğu mikro verilerle uygulayacağı ve ara raporları OECD uzmanlarıyla paylaşacakları ve OECD uzmanlarının entegre edeceği çalışma, en verimli işletmelerin en büyükler olup olmadığı, ceylan işletmelerin (gazelle) verimlilik özellikleri, makro düzeydeki verimliliğin tanecikli yapısını yani verimliliğin nasıl dağıldığını hem sektörel hem de ölçek olarak incelemeyi hedefliyor. Ampirik bulguların ortaya koyacağı bilgilerin verimlilik artışını hedefleyen politika tasarımları için hayati önemde olacağı tahmin ediliyor. Bu bulgular doğrultusunda yeni dönem araştırma çalışmalarına üye ülkelerin görüşleri çerçevesinde şekil verilen toplantı, bütçenin, çalışma ekibinin ve çalışma konularının oylanarak onaylanmasıyla tamamlandı. • Veri madenciliği teknikleriyle patentler ile bilimsel yayınlar arasındaki bağlantıların ve zamansal ilişkinin ortaya konulması: Yıllar içinde uluslararası patent ofislerine yapılan başvuruların içerisinde kullanım sayısı aniden artan teknik terimler ile bilimsel yayınlarda kullanımı aniden artan teknik terimlerin zamansal olarak uyumu incelenerek patent başvurularının bilimsel araştırmalardan ne düzeyde beslendiğinin incelenmesi hedefleniyor. 19 ŞUBAT 2015 RAPOR ÖZETİ AVRUPA’NIN VERİMLİLİK BÜYÜMESİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN (BİT) ÖNEMİ1 Faruk YILDIRIM / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Ülkelerin kişi başına düşen gelirlerini artırmalarında, verimliliğin geliştirilmesi anahtar kavramdır. Yapılmış birçok bilimsel araştırma göstermektedir ki BİT, verimliliğin işletme, bölge ve de ülke düzeyinde geliştirilmesinde, artırılmasında hayati bir öneme sahiptir. Verimlilik dikkate alındığında, geçen 20 yılda Avrupa işletmelerinin neden daha rekabetçi olmadıklarını anlamak zor değil. 1 Bilimsel deliller, organizasyonları dönüştürücü rol oynayan BİT uygulamalarına adaptasyonunun Avrupa’ya ait verimlilik bulmacasını çözmemizde temel bir role sahip olduğunu göstermektedir. İktisatçıların genel amaçlı teknolojiler olarak tanımladıkları BİT’in, bir uçtan diğer uca tüm ekonomiyi çok geniş bir yayılımda etkilediğini ve tüm üretim ve dağıtım sistemlerini yeniden şekillendirdiğini göstermektedir. ABD’nin 1995-2004 yılları arasındaki toplam faktör verimliliği (TFP) artışının üçte ikilik kısmı BİT ile açıklanmaktadır ve kabaca iktisadi büyümesinin üçte birlik kısmı BİT katkılarından kaynaklanmaktadır. Bu makale, Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Kuruluşu’nun (The Information Technology & Innovation Foundation) Haziran 2014’de hazırlamış olduğu “Raising European Produc vity Growth Through ICT” isimli raporundan derlenmiştir. 20 ŞUBAT 2015 BİT ve Verimlilik Gelişimi Verimlilik artışları birçok faktörün etkisi ile sağlanabilmektedir. Ancak temelde daha iyi ekipmanların, makinelerin, yazılımların kullanılmasıyla verimlilik artmaktadır. Kısaca daha iyi araçların kullanılması verimliliği geliştirmektedir. Günümüzde yaşanan bilgi-tabanlı toplumsal dönüşümde, en etkili ve verimliliği en çok artıran araçlar BİT tabanlı araçlar ve uygulamalardır. Bu dijital araçlar çok basitçe internet (başlı başına), donanımlar, yazılımlar, telekomünikasyon ağları ve bilgisayar destekli üretim sistemleri ve benzeri araçların tamamını kapsamaktadır. 1990’dan 2014’e kadar devam eden araştırmalarda BİT’nin verimlilik üzerinde belirgin bir etkisinin olduğu ortaya konmuştur. ABD’nin verimliliği üzerinde BİT’nin geniş etkisi 1995-2002 arasında net olarak gözlemlenmiştir. Bu dönemde ABD’nin iş gücü verimliliğinin tamamı aslında BİT’den kaynaklanmıştır. Günümüzde verimliliği geliştiren en temel bileşenin BİT olduğu artık özümsenmiştir. ABD ve Avrupa Arasındaki Verimlilik Farkları ABD ile kıyaslandığında Avrupa’nın BİT kaynaklı verimlilik kazanımının çok daha düşük bir seviyede gerçekleştiği gözlemlenmiştir. Birtakım AB ülkeleri, ABD’nin yakalamış olduğu BİT kaynaklı verimlilik artışlarını yakalamış olsalar bile birçok AB ülkesi, ki bu ülkelere Fransa ve Akdeniz ülkelerini dâhil etmek mümkündür, bu seviyede bir verimlilik artışını elde edememişlerdir. 21 ŞUBAT 2015 RAPOR ÖZETİ AVRUPA’NIN VERİMLİLİK BÜYÜMESİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE, BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN (BİT) ÖNEMİ Avrupa’nın verimlilik açısından bu geri kalışı, Avrupa’nın BİT Sermayesine yatırım yapmada, gerek GSYİH içinde BİT’ne ayırdığı pay açısından ve gerekse de BİT’e yaptığı toplam yatırım düzeyi açısından, ABD’nin ciddi anlamda gerisine düşmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Avrupa’nın BİT yatırımlarında geri kalmış olmasının temel dört nedeni vardır. İlk olarak, ürün, iş gücü ve arazi pazarlarındaki devlet düzenlemeleri yeni iş modellerinin uygulanmasını kısıtlamakta ve BİT yatırım maliyetlerini artırmaktadır. Böylelikle firmaların pazar gücü düşerek verimli BİT pratiklerine adapte olmaları zorlaşmaktadır. BİT yatırımlarını düşüren ikinci önemli faktör, AB’nin takip ettiği vergi politikasıdır. BİT ürünleri üzerindeki tüketim vergileri yüksek olduğu için tüketicilerin BİT uygulamalarına uyum sağlamaları zorlaşıyor ve böylelikle iş dünyasının BİT adaptasyonu da yavaşlıyor. Üçüncü sebep, Avrupa iş dünyasının daha etkin ölçek ekonomilerine ulaşmadaki kısıtlı yetenekleridir. Avrupa pazarlarının sürekli parçalanması, Avrupa ürünleri için olan potansiyel talebi daraltarak ölçek ekonomilerinin sağladığı avantajlardan ekonomiyi mahrum bırakmakta ve BİT yatırımlarının yapılmasını güçleştirmektedir. Avrupa’daki işletmelerin büyük çoğunluğunun küçük işletmelerden oluşması BİT yatırımlarındaki yüksek sabit maliyetleri karşılamayı zorlaştırmaktadır. Son olarak, BİT yatırımlarında Avrupa’nın ABD’nin gerisinde kalışına açıklık getiren diğer bir önemli faktör yönetim biçimleridir. Araştırmalar göstermiştir ki BİT yatırımlarından tam fayda elde edilebilmesi için organizasyonel yeniden yapılanma gereklidir ve bu konuda ABD işletmelerinin kullandıkları yönetim biçimleri BİT dönüşümünü daha kolay hale getirmektedir. 22 Verimlilik Farkının Kapatılmasında BİT Önemi ve Reçeteler Avrupa bu durumdan kurtulabilmek için iktisat politikasının merkezine verimliliği almak zorundadır. BİT’e adaptasyon sonucunda işletmelerde iş gücü ihtiyacının azalacağını ve işsizliğin ekonomide artacağını ileri süren tezlerin varlığı, verimlilik politikasının değiştirilmesi için makul bir gerekçe olamaz. Verimliliğin artırılması kümülatif ekonominin daima lehinedir. Avrupa, verimlilik gelişiminin yavaş olduğu sanayilere odaklanarak bu sektörlerde BİT adaptasyonunu teşvik ederek verimliliği artırmaya öncelik vermelidir. Avrupa, aktif olarak endüstrilerin dijital dönüşümlerine yardımcı olmalı ve BİT yatırımları ve adaptasyonu için uygun zemini hazırlamalıdır. Devlet kendi ihtiyaçları için bizatihi BİT adaptasyonunu proaktif olarak gerçekleştirerek, kendi bağlı bulunduğu ağdaki diğer aktörlerin ağ dışsallıklarıyla BİT adaptasyonunu kolaylaştırabilir. Devlet BİT uygulamalarını kullanınca devlete bağlı bulunan tüm aktörler de BİT’ne adapte olmak zorunda kalacaklardır. Ticaret ve vergi politikasının değiştirilmesi de BİT yatırımlarının artırılmasında bir kaldıraç görevini yerine getirecektir. Politika yapıcılar BİT kullanımından kaynaklanan verimlilik artışları için, BİT yatırımları üzerindeki vergi yükünü minimize etmelidirler. Böylelikle BİT yatırımları kolaylaşacak ve verimlilik artışı hızlanacaktır. Avrupa işletmeleri, özellikle BİT kullanan endüstrilerde eğer daha büyük ölçek ekonomilerini oluşturmayı başarabilirlerse BİT’nin sağladığı avantajlardan daha net faydalar elde edeceklerdir. Güncel AB raporları göstermiştir ki ulusal pazarlara girişi engelleyen bariyerler nedeniyle AB tek bir pazar olmaktan çok uzaktır. Bu durum ölçek ekonomilerinin gelişimini engelleyerek verimliliği düşürmektedir. Avrupa küçük işletmelere verdiği önceliklendirmeden vazgeçmelidir. Küçük işletmelerin sürekli korunması profesyonelleşmeyi engellemekte, verimliliği geriye düşürmektedir. Nihai olarak Avrupa “zarar vermeme” konusunda uyanık olmak zorundadır. Pazar güçlerinin işletmeleri kullanmaya mecbur bıraktığı yeni teknolojiler ve inovasyonlar, dijital düzenlemelerle kısıtlanmamalı (bulut bilişim ağının sınırlandırılması vb. uygulamalar) ve BİT’in kullanımına zarar verilmemelidir. ŞUBAT 2015 DERLEME ÜRETİCİLERİN VE KULLANICILARIN BİLİNÇLENDİRİLMESİNİN PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ BAKIMINDAN ÖNEMİ Duygu KOLAT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü) Piyasa gözetimi ve denetimi (PGD) otoriteleri, piyasaya arz edilmiş olan ürünlerin, ilgili direktiflerle uyum içinde olduğunu doğrulamak amacıyla izlenmesinden ve takibinden sorumlu kuruluşlardır. Bu kuruluşlar tarafından gerek üreticiler gerekse kullanıcılar nezdinde “güvenli ürün”1 bilincinin oluşturulması, piyasada güvenli ürünlerin dolaşımını sağlama amacına katkı sağlamak üzere bugün dünya çapında uygulanan önemli bir piyasa gözetimi ve denetimi politikasıdır. Günümüzde piyasa gözetimi ve denetimi, mevzuatına uygun olarak üretilmeyen ithal ürünlerin ülkemize girişini (serbest dolaşımını) önlenmesi ve yerli ürünlerin denetlenerek gerekli idari tedbirlerin uygulanması fonksiyonu sayesinde, ilgili teknik mevzuatına uygun ürünleri piyasaya arz eden üreticileri ve dolayısıyla milli üretimi koruyan önemli bir araç olarak değerlendirilmektedir. Piyasa gözetimi ve denetimi bu sayede adil bir piyasa düzeninin oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin tarafsız bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak üzere denetimler kamu otoritelerinin sorumluluğunda yürütülmektedir. Bununla birlikte, yetkili idari otoriteler tarafından uygulanan denetimler ve sonrasında alınan idari yaptırım kararları ürünlerin uygunluk seviyelerinin artırılmasında tek başına yeterli olmamaktadır. Üreticilerin piyasaya güvenli ürün arz etmeleri hususunda yönlendirilmeleri, kullanıcıların da güvenli ve mevzuatına uygun olarak üretilen ürünleri tercih etmeleri konusunda bilinçlendirilmeleri ve tehlikeli ürünlerle karşılaşmaları halinde ihbar ve şikâyet mekanizmasını kullanmaları yönünde farkındalık kazanmaları, denetim etkinliğinin artırılmasına önemli katkı sağlayacaktır. Ülkemizde piyasa gözetimi ve denetiminden sorumlu kurumlar ürünlerin teknik mevzuatına uygun olarak üretilmesi hususunda üstlendikleri denetim göreviyle üreticilerin kaliteli ve güvenli ürün üretmelerinde yönlendirici olmaktadır. Denetimsizlik yerli imalat sanayinin olumsuz etkilenmesine, üretimin ve istihdamın azalmasına, dolayısıyla ithalatın artmasına ve cari açığın büyümesine yol açmaktadır. Bu kapsamda, üreticiler ürünlerini ilgili teknik mevzuata uygun hale getirmek üzere tasarım ve üretim aşamasında uygunluk değerlendirmesine2 tabi tutmaları ve belgelendirmeleri halinde hem ürünlerini güvenli bir şekilde piyasaya sunabilecek hem de makro düzeyde piyasanın uygunluk seviyesinin artırılmasına katkı sağlayacaktır. Ürün güvenliği kapsamında üreticinin ürün sorumluluğu, ticari fuarlar, sergiler ve gösterimler hariç olmak üzere uygunluk işaretini ürüne iliştirmesinden sonra başlamaktadır. Ürünün tasarım ve üretim sürecinde üreticilerin teknik düzenlemesine uygun ve güvenli ürün üretme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sürecin devamı olan piyasa aşaması sürecinde ise üreticinin ürünün yeterli uyarılar olmaksızın fark edilmeyecek nitelikteki riskleri hakkında tüketiciyi bilgilendirmek, ürünle ilgili şikâyetleri soruşturmak ve yapılan denetimlerden dağıtıcıları haberdar etmek, riskleri önlemek amacıyla önlemler almak, ürünün teknik düzenlemesinde belirtilen tüm belgeleri 10 yıl süreyle saklamak, istenilmesi halinde ürüne ilişkin tüm belgeleri yetkili kuruluşa ve/veya denetimle görevli personele ibraz etmek ve denetimle ilgili personel talep ettiğinde, üretim yerlerinin ve depolarının adreslerini vermek üzere birtakım sorumlulukları bulunmaktadır. Nihai tüketici ve kullanıcılar piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetleri çerçevesinde yetkili denetim kuruluşlarının en önemli yardımcılarıdır. Nihai tüketici ve kullanıcıların satın aldıkları ürünlerin uygunluk belgeleri ile CE ve diğer uygunluk işaretlerinin bulunup bulunmadığına bakmaları, belgesiz ve 1 Güvenli ürün; kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk taşımayan veya kabul edilebilir ölçüde risk taşıyan ve temel gerekler bakımından azami ölçüde koruma sağlayan üründür. 2 Uygunluk değerlendirmesi, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna göre ürünün, ilgili teknik düzenlemeye uygunluğunun test edilmesi, muayene edilmesi ve/veya belgelendirilmesine ilişkin her türlü faaliyettir. 23 ŞUBAT 2015 DERLEME uygunluk işareti bulunmayan ürünleri satın almamaları gerekmektedir. Tüm tüketiciler ve kullanıcılar nezdinde böyle bir satın alma kültürünün oluşturulması, mevzuatına uygun olarak üretilen ürünleri piyasaya arz etmeleri yönünde üretici davranışının da değişmesine yol açacaktır. CE işareti, bir yandan kullanıcıya ürünün güvenli olduğu bilgisini verirken, diğer taraftan; ticari açıdan, ürünlerin bir üye ülkeden diğerine dolaşımı sırasında bir çeşit pasaport işlevi görmektedir. CE işareti, tüketiciye bir kalite güvencesi sağlamamaktadır. Ülkemizde ürün güvenliği konusunda yetkili bulunan kamu kurumları tarafından; bir önceki yıl denetim sonuçları, RAPEX bildirimleri3 ve ihbar ve şikâyetlerin yoğunlaştığı ürünlerin değerlendirilmesi neticesinde, yıllık denetim programları hazırlanarak yıl boyunca denetim faaliyetleri yürütülmekte; yıl içerisinde çeşitli nedenlerle denetlenmesinde fayda görülen ürünler ise resen denetlenmektedir. Bunun yanı sıra, kullanıcılardan gelen ihbar ve şikâyetler üzerine de yetkili Kurumlar tarafından denetim yapılmaktadır. İhbar ve şikâyetler denetim faaliyetlerinin hangi alanlarda yoğunlaştırılması gerektiğini yetkili makamlara göstermesi, sağlık ve güvenlik yönünden risk taşıyan tehlikeli ürünlerle ilgili denetimlerin başlatılarak bu ürünlere yönelik gerekli önlemlerin zamanında alınmasını sağlanması bakımından oldukça önemlidir. Bu kapsamda, yetkili kurumlarca 3 gerçekleştirilen denetimlerde ürüne yönelik ilgili teknik düzenlemenin öngördüğü işaretler ve/veya belgeler üzerinde inceleme yapılmakta, ilgili teknik düzenlemenin bulunmadığı hallerde, ürünün güvenli olduğunu gösteren diğer düzenlemelere göre verilen bilgi ve/veya belgeler üzerinden kontrol yapılmakta ve güvensizlik şüphesi4 duyulması halinde üründen numune alınarak laboratuvar analizine gönderilmektedir. Yetkili kuruluşlar, gerçekleştirdiği denetim faaliyetleri sonucunda ürüne ilişkin uygunsuzluk5 tespitinde idari para cezasının uygulanmasını, güvensizlik tespitinde ise uygulanacak idari para cezası ile birlikte ürünün piyasaya arzının yasaklanmasını, arz edilmiş olanların toplatılmasını, güvensizliğin üretici tarafından giderilmesinin sağlanmasını, ürünün güvenli hale getirilmemesi veya güvenli hale getirilmesinin mümkün olmadığı durumlarda taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen bertaraf edilmesine yönelik gerekli tedbirler alınmasını ve bu tedbirlerin kamuoyuna duyurulmasını sağlamaktadır. 2013 yılı verilerine göre Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerin % 37’si resen denetim şeklinde, % 32’si programlı denetimler kapsamında, % 31’i ise ihbar ve şikâyetlere dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Kullanıcıların ihbar ve şikâyet mekanizmasını daha yaygın bir şekilde kullanmaları halinde, yetkili Kurumlar tarafından güvensiz ürünlere daha kolay ulaşılabilecektir. Bugün ülkemizde piyasa gözetimi ve denetimi kuruluşlarının internet sayfalarında güvensiz olarak tespit edilerek ilan edilen ürünler kamuoyuyla paylaşılmakta, ürünler hakkında kullanıcıları bilgilendirmeye yönelik kamu spotları hazırlanmakta, “Ürün Güvenliği Haftası” kapsamında ürün güvenliği, piyasa gözetimi ve denetimi konularında farkındalığı artırmaya yönelik çeşitli etkinlikler düzenlenmekte, afiş ve broşürler hazırlanarak dağıtımı yapılmaktadır. Mevcut durum itibarıyla ülkemizde PGD yapmakla yetkilendirilen Kurumların sorumluluk alanlarında yer alan ürünler ve Kurumların ürün güvenliği konusundaki görev ve faaliyetlerinin, mevzuat bilgilerinin yer verildiği internet adresleri Tablo 1’de yer almaktadır. Kısaca, piyasa gözetimi ve denetimi ile amaçlanan hususlardan biri olan ülkemizde ürünlerin güvenli hale getirilerek uygunluk seviyesinin yükseltilmesi; yetkili kuruluşların görev alanında bulunmakla birlikte, diğer aktörlerin de ürün güvenliği konusunda farkındalık kazanmaları yoluyla bu amaca katkı sağlamaları gerektiği değerlendirilmektedir. Bu yolla, hem sağlık ve güvenlik yönünden risk taşıyan tehlikeli ürünlerin piyasada dolaşımı engellenecek, hem de ürünlerimizin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında imajı güçlendirilecek ve haksız rekabetin önüne geçilecektir. AB ülkelerinde piyasa gözetimi ve denetiminden sorumlu kurumlar tarafından tespit edilen tehlikeli ürünlere ilişkin yapılan bildirimlerdir. 4 Ürünün ilgili teknik düzenlemesinde öngörülen işaret ve/veya belgeleri taşımaması veya bu işaret ve belgelerin teknik düzenlemesinde belirtilen şekilde olmaması ya da tahrif veya taklit edilmesi veya usulsüz olarak kullanılması ürün ile ilgili güvensizlik şüphesi olarak kabul edilmektedir. 5 Uygunsuzluk; ürünün ilgili teknik düzenlemede öngörülen işareti ve/veya belgeleri taşımadığı veya ilgili teknik düzenlemede belirtilen hükümlere uygun olmadığını ifade eder. 24 ŞUBAT 2015 Tablo 1. Ulusal Düzeyde Yetkili Kuruluşlar, Sorumlu Oldukları Ürün Grupları ve İletişim Adresleri 25 ŞUBAT 2015 MAKALE GELİŞMENİN İTİCİ GÜCÜ: AR-GE - II TÜRKİYE’DE AR-GE HARCAMALARI BAĞLAMINDA PATENT VE YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI VERİLERİ* Fatih ZABUN / Başmüfettiş (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı) 1. Giriş Günümüzde bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik büyümesi, o ülkede teknolojik anlamda ne kadar yenilik üretildiği ile yakından ilgilidir. Bu ekonomiye sahip ülkeler gelişmiş olarak görülmekte ve dünya ekonomileri ile rekabet edebilme şansını yakalamaktadır. Yeni ekonomik düzende emek ve sermayenin yerini, bilgi odaklı üretim almıştır. Gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmek ve bunu devam ettirebilmek için sürekli bir biçimde yeni Tablo 1. Türkiye’de 2013 Yılı Ar-Ge Harcamaları Ar-Ge Harcamaları (Milyar $) Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı Kişi Başına Ar-Ge Harcaması ($) ABD 415,2 2,77 1.331 Türkiye 11,1 0,92 166 Güney Kore 53,2 4,03 1.203 Japonya 141 3,39 1.146 Kaynak: OECD * “Amerika Birleşik Devletlerinde Bilimsel Kurum ve Kuruluşların Yapısı ve İşleyişi” konulu araştırma raporundan özetlenmiştir. Raporun tamamına http://teftis.sanayi.gov.tr/DocumentList.aspx?catID=5560&moduleID=6&lng=tr adresinden erişilebilir. 26 ŞUBAT 2015 teknolojiler ve buna bağlı olarak ekonomik değeri olan ürünler geliştirmek birincil şarttır. Bunu gerçekleştirmek orta ve uzun vadeli plan ve programlarla yapılacak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmaları ve buna bağlı olarak o ülkede yapılan patent başvurularıyla mümkündür. Çalışmamızın bu bölümünde, ilk etapta ülkemizdeki patent başvuru sayıları, dünyada ve bazı ülkelerde yapılan başvuru sayılarıyla karşılaştırılmadan önce ülkemizde Ar-Ge harcamalarına ilişkin rakamları özetle hatırlayalım. Bu konuda son olarak 2013 yılına ilişkin bilgiler Tablo 1’de verilmiştir. 2. Patent Başvuru Sayısı Bir ülke ya da firmadaki patent sayısı o ülkedeki/firmadaki yenilikçilik ruhunu ortaya koymaktadır ve ne kadar yeni buluş yapıldığının bir kanıtıdır. Dolayısıyla patent sayısının çok olması o firma ya da ülkedeki Ar-Ge sisteminin başarılı olduğunun da ayrı bir göstergesidir. Ar-Ge çıktısının ölçütü olan patentler, yapılan yeniliklerin ticari bir ürüne dönüşmesini sağlamakta, üreticisine monopol gücü kazandırmaktadır. Tablo 2’de PCT (Patent Cooperation Treaty – Patent İşbirliği Anlaşması) kapsamında yapılan patent başvurularına yer verilmiştir. ABD ve özellikle Güney Kore düzenli bir artış sergilemekte, Japonya’da ise 2000’li yıllardan sonra bir düşüş yaşamaktadır. Avrupa Birliği (AB) ise 21 yıllık süre içerisinde hemen hemen bir değişme göstermemiştir. Türkiye’nin yıllar itibarıyla patent başvuru sayısı artan bir trende sahip olmasına karşın diğer ülkelere göre çok küçük değerlere sahip olduğu Tablo 2'den anlaşılmaktadır. Tablo 2. Patent Başvuru Sayısı DÜNYA ABD Türkiye Güney Kore Japonya AB (27 Ülke) 1980 - 62.098 134 1.241 165.730 - 1985 - 63.673 132 2.702 274.348 - 1990 541.404 90.643 138 9.082 332.952 69.103 1995 665.129 123.962 170 59.228 333.770 74.892 2000 824.090 164.795 277 72.831 384.201 82.598 2001 833.311 177.513 337 73.714 382.815 103.396 2002 824.684 184.245 414 76.570 365.204 104.238 2003 857.208 188.941 489 90.313 358.184 101.265 2004 894.623 189.536 682 105.250 368.416 90.560 2005 966.333 207.867 928 122.188 367.960 94.806 2006 998.572 221.784 1.072 125.476 347.060 100.678 2007 1.043.038 241.347 1.810 128.701 333.498 109.237 2008 1.063.597 231.588 2.221 127.114 330.110 67.564 2009 1.062.972 224.912 2.555 127.316 295.315 96.360 2010 1.149.525 241.977 3.180 131.805 290.081 84.953 2011 1.277.816 247.750 3.885 138.034 287.580 - 2012 1.430.327 268.782 4.434 148.136 287.013 - Kaynak: The World Bank (TWB) Tablo 3. Toplam Patent Başvurusu İçerisindeki Oran DÜNYA ABD Türkiye Güney Kore Japonya AB (27 Ülke) 1990 541.404 %16,79 90.643 Onbinde 2,6 138 Binde 17 9.082 %61,50 332.952 %12,76 69.103 1995 665.129 %18,63 123.962 Onbinde 2,6 170 %8,90 59.228 %50,19 333.770 %11,26 74.892 2000 824.090 %20,00 164.795 Onbinde 3,3 277 %8,88 72.831 %46,62 384.201 %10,02 82.598 2005 966.333 %21,51 207.867 Onbinde 9,6 928 %12,64 122.188 %38,08 367.960 %9,81 94.806 2010 1.149.525 %21,05 241.977 Binde 2,8 3.180 %11,46 131.805 %25,24 290.081 %7,39 84.953 2011 1.277.816 %19.39 247.750 Binde 3 3.885 %10,80 138.034 %22,51 287.580 - 2012 1.430.327 %18,79 268.782 Binde 3,1 4.434 %10,35 148.136 %20,07 287.013 - 27 ŞUBAT 2015 MAKALE GELİŞMENİN İTİCİ GÜCÜ: AR-GE - II Ayrıca, 1980 yılından 2012 yılına kadar 33 kat artan patent başvuru sayımızın 2012 yılı verilerine göre dünyadaki toplam rakamın binde 3,1’i seviyesine ancak ulaştığını gösteren, Tablo 2'den çıkarsadığımız dünya geneli içerisindeki durumumuza ilişkin bazı oranlara yer verdiğimiz Tablo 3’ten de bu alandaki ibretlik seviyemiz dikkate değer görülmektedir. 3. Toplam İhracat İçerisinde Yüksek Teknoloji İhracatı İleri teknoloji ihracatı, Ar-Ge yoğunluğu ile bağlantılı olarak ölçülen bir göstergedir. Bu bağlantı dolaylı ya da dolaysız olarak ölçülmektedir. Dolaysız Ar-Ge yoğunluğu Ar-Ge harcamalarının her bir sektör veyahut ülke için katma değere karşılık gelmesini, dolaylı Ar-Ge yoğunluğu ise ulusal piyasadan alınan veya transfer edilen içerilmiş teknolojiyi ifade eder. Bir ülkenin teknoloji yoğun ihracat yapıyor olması o ülkenin gelişmişlik seviyesi hakkında bilgi vermekte, o ülkenin teknik anlamda ne kadar ileri olduğunun bir göstergesi olmaktadır. İleri teknoloji ihracatı, aynı zamanda yeni ekonomilerin vazgeçilmez bir unsuru olan küreselleşme için de bir ayna olmaktadır. Küreselleşme ölçütlerinden biri olan ülkelerin rekabet gücü, teknoloji/sanayi ağırlıklı ihracat yapısı ile doğru orantılıdır. Tablo 4’te, 1995 ve 2010 yılları arasında ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içerisinde aldığı paya yer verilmiştir. Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracat içerisinde aldığı pay 1995 ile 2010 yılları arasında ancak 0,7’lik bir artış sağlanabilmiştir. 2010 yılı itibarıyla 28 Tablo 4. İhracat İçerisindeki İleri Teknoloji İhracatı Oranı ABD Türkiye Güney Kore Japonya AB (27 Ülke) 1995 25,87 0,96 26,00 25,33 11,09 2000 29,95 3,97 35,00 27,00 21,39 2001 28,71 3,25 30,00 24,73 21,24 2002 27,99 1,63 32,00 23,09 18,90 2003 27,00 1,80 32,00 22,75 18,57 2004 26,82 1,88 33,00 22,37 18,49 2005 26,15 1,35 32,00 21,15 18,74 2006 26,13 1,65 32,00 20,04 16,65 2007 24,60 1,70 31,00 18,00 16,10 2008 22,60 1,50 28,00 16,30 15,40 2009 21,00 1,50 29,00 17,40 14,33 2010 20,00 2,00 29,00 18,00 14,81 Kaynak: 1995-2006 arası veriler EUROSTAT, 2010; 2007-2009 arası EUROSTAT, 2012; AB 1995-1998; ABD-AB 2009 ve tüm 2010 verileri The World Bank (TWB) ŞUBAT 2015 en yüksek paya sahip ülke % 20,00 ile ABD’dir. Bu ülkeyi % 18,00 ile Japonya, % 14,81 ile AB izlemektedir. Tablodaki ülkelerin toplam ihracatları içerisinde ileri teknoloji ihracatının payı açık bir şekilde görülmekte, Türkiye ile diğer ülkeler arasında açık fark hemen göze çarpmaktadır. 4. Değerlendirme ve Sonuç Bilim ve teknoloji politikalarının sadece devletin ortaya koyduğu ve uyguladığı politikalardan ziyade toplumda yaşayan bireylerin de benimsediği politikalar olması gerekmektedir. Belirlenecek bu politikaların hedefe ulaşması için bireylerin, politika üretme sürecine ortak bir vizyon etrafında katılımının sağlanması gerekir. saptanması açısından daha da önem kazanmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Ar-Ge çalışmalarının ülke kaynaklarının etkin şekilde kullanılması, bilgi birikiminin sürekli artırılması ve ulusal teknolojiler üretilebilmesi amaçlarına hizmet etmesinin sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için gerekli şartları açık, anlaşılır, makul, uygulanabilir ve takibi kolay bir plan çerçevesinde ortaya koymak ve bunun hayata geçirilmesi için gereken özgür ortam ve imkânı sağlamak en başta devletin görevidir. Kaynakça - Zabun, Fatih. ABD’de Bilimsel Kurum ve Kuruluşların Yapısı ve İşleyişi, İnceleme Raporu, Eylül-2014. Bu amaçla 1970 yılında Japonya’da başlatılan “Teknoloji Öngörüsü” çalışmaları, bilim ve teknoloji politika tasarımında etkin bir araç olarak kullanılmaya başlanmış ve son yıllarda özellikle de Avrupa’da yaygınlaşmaya başlamıştır. Öngörü çalışmalarında amaç istenen bir gelecek için bugün yapılması gereken tercihleri belirlemek olarak tanımlanmaktadır. Bilim ve teknoloji politikaları ve öngörü çalışmaları yapılırken bir ülkenin içinde bulunduğu şartların tam anlamıyla incelenip, buna göre politika tasarımlarının hayata geçirilmesi uygulanan politikaların başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bir ülkenin bilim ve teknoloji konusundaki eksikleri, avantajları ve aşması gereken zorlukların toplu olarak değerlendirilmesi, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için bilim ve teknoloji politikaları uygulama sonuçlarının makul sürede değerlendirilip; varsa aksayan yönlerin 29 ŞUBAT 2015 MAKALE YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II Yıldız ARTAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) “Verimlilik iş gücünün daha fazla çaba sarfederek veya daha uzun süre çalışması değildir. Gerçek verimlilik zekice çalışmak r çünkü insanın fiziksel limitlerinden dolayı, eğer zeki bir şekilde çalışılmazsa verimlilik ar şı belirli bir seviyenin üzerine asla çıkamayacak r” (Prokopenko) Makalenin birinci bölümünde (Anahtar, Ocak 2015) geleneksel ve lider yönetici davranışları ve yönetim tarzları araştırılmıştır. Bu sayıda ise yönetimin tanımı yapılmış ve yönetici davranışlarını oluşturan kişilik özellikleri, duygusal zeka, motivasyon ve iletişim becerilerinin örgüte ve iş tatminine yansıması araştırılmış ve derleme yapılarak sunulmuştur. Yönetim, örgüt amaçlarına etken ve verimli şekilde ulaşmak için planlama, örgütleme, yönetme, güdüleme ve denetim işlevlerinin istemli olarak uygulaması 30 sürecidir ve örgütün üretim, pazarlama, finansman, personel, eğitim, araştırma-geliştirme ve diğer tüm işlevsel birimlerini hem ayrı ayrı hem de bir bütün içinde organize edip yönetmesidir. Etkin bir yönetim, yönetsel organların nitelikleriyle, değişik bir ifadeyle, yöneticiler veya yönetim takımının sahip olduğu niteliklerle yakından ilgilidir. Yönetsel süreçlerde, yöneticilerin veya yönetim takımının kendilerine özgü özellikleri ve bu özelliklerinden kaynaklanan tutum ve davranışları oldukça önemlidir. “Önceden belirlenmiş amaçlara ulaşmak için kurulmuş toplumsal birimler” olan örgütlerin etken bir yönetime ihtiyacı vardır. Üst düzey yönetici, yönetim işlevlerinin tümünden sorumlu olan kişidir. İşlem ve personel sayısının artmasıyla büyüyen ve karmaşık bir hal alan örgütlerde yönetim işlevlerinden her birinin yetki devri ile ayrı yöneticilere aktarılması örgütlerde çeşitli düzeylerde yönetim kadrolarının oluşumuna neden olmuştur. ŞUBAT 2015 Yönetimin etkinliği, birtakım bileşenlerin fonksiyonudur. Bu bileşenler, yöneticiler, yönetilenler, amaçlar, yerine getirilmeye çalışılan iş, içinde etkinlikte bulunulan örgütsel sistem ve ortam koşullarıdır. Bu ilişki şöyle formüle edilebilir. Yönetim = f (yönetici/ler), yönetilenler, amaçlar, yapılan iş, içinde etkinlikte bulunulan örgütsel sistem, ortam koşulları). Bu bileşenlerden yönetici (ler), yönetimin etkinliği açısından ayrıcalıklı öneme sahiptir. Yöneticiler denklemin en aktif unsuru durumundadırlar ve bileşenler arasındaki ilişkileri doğru bir şekilde oluşturma özelliğine sahiptir. Her yöneticinin yönetsel zamanını etkileyen faktörler birbirinden farklı nedenlerden kaynaklanır. Yöneticilerin kişilik yapıları ve çalışma alışkanlıkları, planlama anlayışları ve yaklaşımları, bireysel iletişim yetenekleri, yönetsel iletişim yöntemleri, yönetim anlayışları ve yetki devrine bakışları onların yönetsel zamanlarını etkileyen faktörlerdir. Aynı zamanda yönetim şekillerini belirler. İnsanların kişilik yapıları ve çalışma alışkanları onların zamanı kullanma biçimlerini yakından etkiler. İnsanların gündelik yaşam ve çalışma alışkanları incelendiğinde iki farklı temel davranış eğilimi göze çarpar. Bu eğilimlere A ve B türü kişilik yapıları denir. A ve B türü temel davranış özellikleri ayrı ayrı incelenerek aşağıda verilmiştir (Türkmen, 1999: 4-5). A Türü Davranış Özellikleri: • Sonuca ulaşmaktan hoşlanırlar, • Başarı tek amaçtır, • Konuşmaları, hareketleri ve çalışmaları hızlıdır, • Genellikle acelecidirler, • Ben merkezcidirler, • Sözlerinin kesilmesinden hoşlanmazlar ama kendileri bu tür davranışta bulunurlar, • Aynı ayda birden çok işi yürütmekten hoşlanırlar, • Telaşlıdırlar, sinirli hatta agresif olabilirler, • Kendilerinden başkasına güvenleri yoktur, • Yetki devretmeye yanaşmazlar, • Ekip çalışmasına inanmazlar, • İşin niteliği değil niceliği önemlidir, • Kendilerine zaman ayırmazlar (tatil onlar için işten uzak kalmak için verilmiş cezadır), • Sosyal ilişkileri iş arkadaşları ile sınırlıdır, • Özel merak ve hobileri yoktur (ya da işle ilgili konulardır), • Planlamaya inanmazlar, başarının nedenini sadece enerjiye bağlarlar, • Üzerlerine aldıkları iş yüküne dikkat etmezler. • Ekip çalışmasına önem verirler, • Sosyal yaşamı iş çevresi dışındadır, • Kendilerine bol zaman ayırırlar, • Performans standartları düşünsel işlerde yüksek, eylemsel işlerde düşüktür, • Yetki devrine inanırlar, • Çok düşünen ve geç karar veren kişilerdir. A ve B türü kişiliklerin özellikleri birbirine tamamen karşıt yönde yer alan aşırılıklar göstermektedir. Hiç kimse tam olarak A ve B türü kişilik özelliklerine sahip değildir. Bir insanın A9B1 veya A1B9 karelerinde yer alması olası değildir. A türü olarak adlandırılan süper aktif kişilikler B türü denen süper pasif kişiliklere de ender rastlanır. Kimi insanlarda bu türden birinin özelliklerinin baskın olduğu gözlenmektedir. A türü davranış alışkanlığı olan kişiler kendi kendini denetlemekten uzak, dağınık çalışan, aceleci, aşırı enerjik ve bir işi bitirmeden diğerine başlayan maceracı tiplerdir. B Türü Davranış Özellikleri • Genellikle sakin ve yavaştırlar, • Planlamaya çok önem verirler, planlama yapmaktan eyleme geçmeye zaman kalmaz, • Başarı kendilerinin dışında kalan faktörlere bağlıdır, • Sonuçtan çok emek önemlidir, • Nicelik değil nitelik ön plandadır, • Yavaş konuşur ve geç eyleme geçerler, • Bir iş bitmeden bir diğerine geçmezler, • Rekabet duyguları gelişmemiştir, Şekil 1. Kişilik Gridi Genellikle X ve Y koordinatları arasında yer alan kareler insanların kişiliklerinin belirginleştiği alanlar olarak kendini gösterir. Duygusal Zekâ ve Yönetici Davranışları Zekâ genel olarak, öğrenme, anlama ve alışılmamış durumlarla baş edebilme 31 ŞUBAT 2015 MAKALE YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II yeteneği olarak tanımlanabilir. Başka bir tanıma göre zekâ, basit bilgiyi elde edip, onu yeni durumlarda kullanma yeteneği olarak tarif edilmektedir (Lam ve Kirby, 2002: 142 aktaran. Gürbüz, Yüksel 2011:174-190). Duygusal zekâ terimini ilk defa Salovey ve Mayer (1990) ileri sürmüş olmasına rağmen benzer bir kavram olan sosyal zekâ terimini ilk ortaya atan ise Thorndike’dır (Rooy-Viswesvaran, 2003: 2; Jordan vd. 2002: 197). Duygusal zekâ, bireysel kontrol, direnç, kendini motive edebilme, başkalarını ve iç dünyalarını anlayabilme ve ilişkileri yönlendirebilme kabiliyetlerinin karışımıdır (Suchy, 1999: 60; Wolff vd. 2002: 510). Diğer bir deyişle duygusal zekâ, bireyin kendisinin ve diğerlerinin duygularını, hissettiklerini, düşündüklerini ve hareketlerini anlayabilmesi, açıklayabilmesi ve süreçleyerek yönetebilmesidir (KellyBarsade, 2001: 104; McPhail, 2004: 2 aktaran. Cengiz, Acuner ve Baki 2006:421434). Goleman 1995’te başarılı bir hayatın, standart zekâdan (IQ’dan) çok, duygusal zekâya ihtiyaç duyduğunu ileri sürmüştür. Goleman, duygusal zekâ ile ilgili, kendini kontrol, heves ve sebat, kendi kendini motive edebilme gibi yetenekleri içeren ve baskıları kontrol edebilme ve stresten uzaklaşarak düşünebilme yeteneği gibi konuları içeren birçok tanım ileri sürmüştür (Newsome, Day, Catano, 2000: 1006 aktaran. Gürbüz, Yüksel 2011:174190). İş yerinde duyguları yönetmek günümüzdeki yönetim gelişmelerinin odağını oluşturmaktadır. Çalışanların davranışları ve onların ürettikleri duygusal durumlarıyla ilişkilendirilmektedir 32 Şekil 2. Yaratıcılık Sürecinde Duygusal Zekânın Önemi ve Etkisi (Ashkanasy vd., 2002: 317). Duygusal zekânın işle ilgili çıktıları ve kişilerarası ilişkileri etkileyerek iş başarısını doğrudan etkilediği yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur (Day-Carroll, 2004: 1444). Duygusal zekâya sahip liderler, çalışanlar için gerekli olan cesaretlendirme ve teşviki onlara örgütlerinde sunabilecek yegâne kaynaklardır. Kendini takip edenlerin huzursuzluklarını ve içsel çatışma olasılığını hemen fark edebilir ve bu olumsuz havayı yönetebilir. Liderlerin duygusal zekâlarının örgütsel yaratıcılığı etkileme şekli aşağıdaki modelde gösterilmiştir (Aktaran Cengiz, Acuner ve Baki 2006:421-434). Liderlik biçimlerinin yaratıcı düşünceye etkisini inceleyen, Jaussi-Dionne (2003) değişimci liderlik tarzının oluşturduğu yaratıcı düşüncenin örgütteki gelişim sürecine olan etkisini araştırmıştır. Bu araştırmanın sonucunda değişimci liderlik tarzının, değişik grupların yeni fikir ve ürünlere katılmasına olanak vermesi, grup bağlılığını etkinleştirmesi ve yeni fikir ve düşünceler üzerinde doğrudan bir etkisinin bulunması gibi özellikleri nedeniyle yaratıcı düşüncenin gelişiminde daha önemli bir rol oynadığı bulunmuştur. Liderler yaratıcılığın yasaklanması yerine desteklenmesini sağlayan örgütsel bir iklimin oluşturulmasına katkıda bulunarak da çalışanların yaratıcılığını dolaylı yoldan etkiler. Örneğin; Amabile vd. (1996) iş yerinde yaratıcılığı engelleyen veya teşvik eden faktörleri incelemişler ve teşvik eden faktörlerin en başında destekleyici örgüt ikliminin bulunduğunu ve bunu da liderlerin oluşturduğunu belirtmişlerdir. ŞUBAT 2015 İletişim ve Yönetici Davranışları İletişim kısaca, “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak tanımlanır. Bunun dışında genel olarak kaynaklarda şöyle tanımlanmaktadır: “İletişim, katılanların, bilgi/sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir.” Genel anlamda, iletişimin gerçekleşmesi için iki sistem gereklidir. Yapılan araştırmalara göre; işletmelerin gelişmesinde, çalışanların iş tatmininin ve işletmeye bağlılıklarının artmasında iletişimin çok büyük etkisi bulunmaktadır. Yöneticilerin günlük çalışmaları içinde zamanlarının % 70-87’sini iletişim faaliyetlerine (sözlü ve yazılı) ayırdıkları saptanmıştır. İşletmelerin etkin ve verimli çalışması, yöneticilerin başarılı ve etkin olmaları büyük ölçüde işletmelerde var olan iletişim sürecinin etkinliğine bağlıdır. Bir insan vücudundaki kan dolaşımının rolü ve önemi neyse işletmelerdeki iletişimin de önemi hemen hemen aynı değerdedir. İyi çalışma ilişkileri ve aynı düzeyde çalışanlar, astlar ve üstler ile karşılıklı etkileşim, örgütsel yaşamın çok önemli bir parçası olup, bireysel ve örgütsel amaçların başarımına yardım eder; yetersiz veya eksik olduğunda ise stres kaynağı olur. İletişim sayesinde örgütte çalışanlar kendilerinden neler beklendiğini, işlerini nasıl yapmaları gerektiğini ve üstlerinin ya da diğer çalışanların kendileri hakkında neler düşündüklerini öğrenme olanağı bulmaktadırlar. Örgütsel yaşamda bilginin iletilmesinin yönetsel açıdan önemli olmasının yanında iş görenin olumlu tutumlar edinmesinde de iletişimin önemli rolü vardır. İletişimin yokluğu, eksikliği ya da yetersizliği örgütsel ortamda belirsizliğe neden olmaktadır. Belirsizlik ise stres, iş tatminsizliği, örgüte karşı güvensizlik, düşük düzeyde örgütsel bağlılık, verimlilikte düşüş, devamsızlık ve işten ayrılma eğilimlerinde artışa yol açmaktadır. İletişimin sağlanması ise belirsizlikle başa çıkabilme olanağını vermektedir (Schweiger ve Denisi, 1991: 127 aktaran. Yüksel 2005:291-306). Bir örgütte yer alan kişiler arasında, iletişimde uyum beklemek gerekse de bu her zaman mümkün olamamaktadır. Ancak yönetici ile çalışanlar, arasında önemli ölçüde iletişim uyumsuzluğu varsa burada çok önemli bir sorun var demektir. Yöneticilerin bazı davranış ve uygulamaları grup tarafından olumlu algılanmıyor olabilir. Bu durum, o ortamda ilişkilerin kötüye gitmesine, iş tatminsizliğine, işle ilgili kuşkularının artmasına ve örgütün amacını gerçekleştirememesine neden olabilir (Erdoğan, 1990). İş görenlerin beraber çalıştıkları kişilerin nitelikleri yüzünden işlerine karşı büyük bir heyecan (faydalı stres) duydukları görülmüştür. Diğer taraftan, sağlıksız iş ilişkileri yüzünden hasta olan insanlar da vardır. Güvensizlik, sorunların çözümüne ilgisizlik gibi belirtiler yetersiz ilişkiler olarak görülür. Yetersiz ilişkilerin olduğu örgütlerde, iş tatminsizliği, işle bağıntılı kuşkular, güvensizlikler artar, örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi güçleşir. İletişim sürecinde yöneticilerin önemli rolleri bulunmaktadır. Yöneticiler hem iş akışı ve çevresinin oluşturulmasında, hem de çalışanlara bilgi ve geri bildirim sağlanmasında belirleyici olmaktadırlar (Griffin vd., 2001:538). Örgütsel iletişim süreci iki yönlü bir ilişki süreci olmasına karşın, bu sürecin açık ve etkili olması yöneticilere bağlı bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, astların iletişim sürecindeki etkililiği, üstlerin iletişim kanallarını açık tutması ve bu sürecin işleyişine olanak sağlamasıyla olasıdır. Dolayısıyla, çalışanları bilgilendirme kaynakları arasında üstlerin önemli bir rolü bulunmaktadır. Öte yandan, çalışanların yeterli ve uygun bir şekilde bilgilendirilmesinin önemi bir çok araştırma tarafından vurgulanmıştır (Bartoo ve Sias, 2004:15; Gopinath ve Becker, 2000:71 aktaran. Yüksel 2005:291306). Çalışanlar ile yöneticiler arasındaki iletişimi veri ve bilgi iletimi ile sınırlı tutmak olası değildir. İletişim, veri ve bilgi iletimine olanak sağlamakla birlikte, karşılıklı değerlendirmeleri ve yargıları da içermektedir. Diğer bir deyişle, çalışan-yönetici iletişimi çok boyutlu bir özellik göstermektedir. Nitekim Miles ve arkadaşları (1996:280) yaptıkları araştırmada, çalışan-yönetici iletişimini dört faktörle açıklamıştır. Belirlenen bu faktörler (boyutlar); olumlu ilişkiler, yukarı doğru açıklık, negatif ilişkiler ve işle ilgili iletişimdir. Olumlu ilişkiler iletişimi; yöneticilerin astlarının önerilerini alması, çalışanları ile insani ilişkiler içinde olması, önemli kararlara çalışanların katılımının sağlanmasını içermektedir. Yukarıya doğru açıklık iletişimi ise, yöneticilerin yönerge ve emirlerini sorgulama fırsatı ve yöneticiler ile olan anlaşmazlığın ifade edilmesi olarak tanımlanmıştır. Olumsuz ilişkiler iletişimi; yöneticilerin astlarıyla eşlenmesine ve astlarını başkalarının yanında eleştirmesine işaret etmektedir. Yönetici-çalışan iletişimini açıklayan dördüncü faktör ise işle ilgili iletişimdir. Bu faktör, performansa ilişkin yöneticilerin geri bildirimini, örgütün kural ve politikalarını, iş talimatlarını, iş değerlendirmelerini içeren bilgilendirmeyi tanımlamaktadır. 33 ŞUBAT 2015 MAKALE YÖNETİCİ, LİDER VE YÖNETİMDE VERİMLİLİK - II Motivasyon ve Yönetici Davranışları Motivasyon terimi, psikologlar tarafından genellikle hedefe yönelik bir davranış dizisini başlatan, yönlendiren, devamını sağlayan ve neticede durduran bir proses ve prosesler zinciri olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle insanları çalışmaya özendiren, çok karmaşık nitelikleri olan bir kavramdır. Yönetici için motivasyon çok önemli bir davranış ve uygulama şeklini oluşturmaktadır. Çünkü yöneticinin başarısı, çalışma ekibinin örgütsel amaçlar doğrultusunda çalışmasına; bilgi, yetenek ve güçlerini tam olarak bu doğrultuda harcamalarına bağlıdır. Başka bir deyişle motivasyon ile performans çok yakından ilişkilidir. Motive olmayan personelin istenen performansı göstermesi beklenmemelidir. Motivasyon denince, sanki insanların üstüne serptiğinizde herkesin, birdenbire enerjiyle yüklü hale geldiği ve verimli çalışma isteği ile dolduğu, sihirli toz gibi bir şey düşünülmemelidir (Keenan, 1996:5). Motivasyon konusunda yöneticilerin kullanabileceği çeşitli teoriler ve modeller geliştirilmiş bulunmaktadır. Bu teori ve modeller, yöneticilere, çalışanları motive eden faktörleri belirlemek, motivasyonu sürdürmek konularında yardımcı olmak iddiasındadır. Bazı modeller, kişilerin ihtiyaçlarının bir ifadesi olan motiflere, dolayısıyla kişinin içinde olan içsel yetenekleri ve kapasitesi, belirli tutum, algı, his, arzu ve düşüncelere temel oluşturan rasyonel ve duygusal faktörlere ağırlık verirken, diğer bazıları teşviklere yani kişinin dışında olan, kişiye dışarıdan verilen faktörlere ağırlık vermektedir. Bu teoriler, kişilerin davranışlarının dışsal 34 faktörler tarafından kontrol edildiği varsayımına dayanmaktadır. üretimi olumsuz etkiler, verimlilik artışı için gerekli motivasyonu sağlayamaz. Bu durumda sorun “personelin nasıl motive edilebileceği” sorunu olmaktadır. Çalışanları daha verimli olmaya ve yüksek bir nitelikte üretmeye doğru motive etme, çok kere, yönetsel personel tarafından tahmin edilebilecek biçimde değişen düzeylerde bir seri teşvik aracının kullanılmasını gerektirir. İhtiyaç kalıplarındaki farklılıklardan ve onların değişen yapısından dolayı, bir birey veya bir grup için yararlı olabilen teşvik araçları, belirli bir zamanda başka bir grup veya birey için etkili olmayabilir. Diğer taraftan, herhangi bir zamanda bir bireyin içinde birçok ihtiyacın mücadele ettiğini veya yarıştığını ve bu ihtiyaçların tatmininin bir anda mevcut olan birkaç teşvik aracına bağlı olacağını kabul etmek gerekir. Bununla birlikte, onları incelemek için bu araçlar ayrı ayrı düşünülecektir. Prof. Dr. Hasan Gürak “Yöneticilerin Önemi Hakkında” konulu makalesinde yöneticilerin dikkat etmesi ve geliştirmesi gereken ve olmadığı zaman başarısızlığa götüren özellikleri beş madde şeklinde belirtmiştir. Bunlar aşağıda özetlenmiştir: 2. Eğitsel yetersizlik: Bazı yöneticilerin yapılan iş konusunda yeterli temel bilgi, beceri ve birikimleri yoktur. Ürünü, üretim ilişkilerini ve müşteri profilini doğru dürüst tanımazlar ve ne tür değişikliklerin ne tür yarar-zarar getireceği konusunda yeterli altyapıları yoktur. 1. İnsan kaynaklarını “iyi” değerlendirememek: Bazı yöneticiler çok iyi bir eğitim süzgecinden geçmiş olmalarına rağmen birlikte çalıştığı insanlarla iyi beşeri ilişkiler kurmayı ve onları gerektiği gibi motive etmeyi doğal yapıları nedeniyle beklenen düzeyde gerçekleştiremezler. Yönettikleri kişileri üretimin en değerli unsurları olan “insan kaynakları” olarak değil de kendisinin verdiği işe muhtaç, yerleri kolaylıkla başkaları tarafından doldurulabilecek kişiler olarak görürler. Bu tür yönetim tarzı çağımızın koşullarına uygun olmadığı için gerek miktar gerekse kalite açısından 3. Deneyim eksikliği: Yönetici, karakter ve eğitim açısından doğru kişi olsa bile deneyim azlığı nedeniyle işin gerektirdiği sorumluluğu kaldırabilecek konumda olmayabilir. 4. Piyasa ilişkileri bozuklukları: Bazı yöneticiler çeşitli nedenlerden dolayı piyasada iş ilişkileri içinde bulundukları kişilerle iyi ticari ve beşeri ilişkiler kuramaz, geliştiremez, daha da önemlisi güven duygusu veremezler. 5. Öngörü eksikliği: İyi bir yöneticin kendi iş yerinde veya iş ilişkilerinden doğabilecek muhtemel sorunları önceden sezebilme yeteneğinin olması gerekir (http://www.biymed.com/pages/makaleler /makale74.htm). Boris Groysberg ise “Üst Düzey Yöneticilikte Başarılı Olmak İçin Gereken” yetenekleri şöyle sıralamıştır: 1. Liderlik, 2. Stratejik düşünme ve yönetim, 3. Teknik ve teknolojik beceriler, 4. Ekip ve ilişki kurma, 5. İletişim ve sunum, 6. Değişim yönetimi, 7. Erdem (Harvard Business Review). Koçel (1989: 8), yönetimin teknik, insana özgü (beşeri) ve kavramsal olmak üzere üç ŞUBAT 2015 boyutu olan bir faaliyetler topluluğu olduğunu belirtmektedir. Teknik boyut yöneticinin işlevsel uzmanlık alanını, insana özgü boyut yöneticinin birlikte çalıştığı insanları etkilemesini, kavramsal boyut ise yöneticinin örgütün tamamını bir bütün olarak görebilmesini tanımlamaktadır. Örgütlerde, doğru işlerin ne olduğu, onların uygulamaya nasıl aktarılacağı ve işlerin doğru bir biçimde yapılması yönetimin niteliğiyle ilgilidir. Örgütsel sistemin vizyonunu, misyonunu, stratejik amaçlarını, uzun veya kısa dönemli davranış biçimlerini, düzenleniş ve işleyişini, denetlenmesini ve gerektiğinde değişimini yöneticiler belirler. Örgütlerin etkinliklerinin istenilen biçimde gerçekleştirmesi, onların çevreye uyum sağlayabilmesi (aktif veya pasif), çevrenin sunduğu fırsatlar ve olanaklardan yararlanabilmesi, çevresel tehlikelerden sıyrılabilmesi, kaynaklarını etkin kullanabilmesi yönetsel organın yapısıyla ilgilidir. Örgütsel sistemdeki ilişki ağı, büyük ölçüde onların eseridir. Onlar, içinde yer aldıkları veya parçası oldukları, faaliyetlerini belirli şekillerde kısıtlayabilen bütünü farklılaştırabilme gücüne sahip olan en önemli unsurdur. Yöneticiler veya belirli niteliklere sahip kişilerden oluşan yönetim takımının, durumsal değişkenleri algısı, işlemesi, yorumlaması ve sonrasında yönetsel seçimi kişisel nitelikler temelinde farklılıklar gösterecektir. Bu nedenle, örgütsel yapının oluşturulması ve yapının işleyişi sürecinde, yöneticilerin kişisel nitelikleri ve sahip oldukları değerler oldukça önemlidir. Yalnız, bu önem örgütün niceliğine ve niteliğine bağlı olarak farklılaşmaktadır (Miller ve Dröge, 1986). Kaynakça 1. Telli, Eda, A. Sinan Ünsar, and Adil Oğuzhan. "Liderlik Davranış Tarzlarının Çalışanların Örgütsel Tükenmişlik ve İşten Ayrılma Eğilimleri Üzerine Etkisi: Konuyla İlgili Bir Uygulama." EJOVOC: Electronic Journal of Vocational Colleges 2.2 (2012). 2. Gürbüz, Sait, and Murad Yüksel. "Çalışma ortamında duygusal zekâ: iş performansı, iş tatmini, örgütsel vatandaşlık davranışı ve bazı demografik özelliklerle ilişkisi." Doğuş Üniversitesi Dergisi 9.2 (2011): 174-190. 3. Bozkurt, Öznur ve İlhan Bozkurt. "İş tatminini etkileyen işletme içi faktörlerin eğitim sektörü açısından değerlendirilmesine yönelik bir alan araştırması."Doğuş Üniversitesi Dergisi 9.1 (2011): 1-18. 4. Erdil, Oya, "Yönetim tarzı ve çalışma koşulları, arkadaşlık ortamı ve takdir edilme duygusu ile iş tatmini arasındaki ilişkiler: Tekstil Sektöründe Bir Uygulama." Doğuş Üniversitesi Dergisi 5.1 (2011): 17-26. 5. Örücü, Edip ve Aysun Kanbur. "Örgütselyönetsel motivasyon faktörlerinin çalışanların performans ve verimliliğine etkilerini incelemeye yönelik ampirik bir çalışma: hizmet ve endüstri işletmesi örneği." Yönetim ve Ekonomi 15.1 (2008): 85-97 6. Özdemir, Selim ve Terane Muradova. "Örgütlerde motivasyon ve verimlilik ilişkisi." Journal of Qafqaz University 24 (2008): 146-153. 7. Yumuşak, Arş Gör Sedat. "İşgören verimliliğini etkileyen faktörlerin incelenmesine yönelik bir alan araştırması" (2008). 8. Cengiz, Ekrem, Taner Acuner ve Birdoğan Baki. "Liderlerin Sahip Oldukları Duygusal Zekânın Örgütsel Yaratıcılık Üzerine Etkileri: Bir Model Önerisi." Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 7.1 (2006): 421-434. 9. Prokopenko, J. (2011). Verimlilik Yönetimi Uygulamalı Elkitabı. Çeviren. Olcay Baykal, Nevda Atalay, Erdemir Fidan, Milli Prodüktivite Yayınları, No: 476. 10. Koçel, Tamer., İşletme Yöneticiliği, Beta Basım ve Dağıtım, İstanbul, 1998. 11. Türkmen, İsmail., “Yönetsel Zaman ve Yetki Devri Açısından Yönetimde Verimlilik”. (MPM,Yayın No:519 12. http://egitimcihaber.net/haber/ bilgi/inceleme-bilgi/yonetimin-veyoneticinin-onemi-egitimcihaber.html 13. http://www.biymed.com/pages/ makaleler/makale74.htm 14. http://yasarsucu.net/?p=1559 15. http://www.hbrturkiye.com/ tuyo/basarili-bir-ust-duzey-yoneticiolmak-icin-ne-gerekiyor 16. Harvard Business Review. 35 ŞUBAT 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) dünya ekonomisinde boy gösterdiği ve ev sahibi ülkelerden bile daha güçlü bir konuma gelmiş oldukları küresel ekonomik sistemde, ÇUŞ’un öncelikli amacı rekabet güçlerini en yüksek düzeye çıkarabilecekleri ülkelerde faaliyet göstermektir. Bu açıdan ÇUŞ öncelikle, belli bir oranda gelişmiş olan ancak girdi maliyetlerinin düşük, emeğin örgütlenmesinin az olduğu ülkeleri tercih etmektedirler. Bu perspektiften seçim yapan ÇUŞ, ülkeleri yatırım çekebilmek adına aşağıya doğru bir yarışa sürüklemektedirler. ÇUŞ yatırımlarını çekmek isteyen ülkeler, emek alanı başta olmak üzere, vergi, çevre mevzuatı vb. alanlarında ÇUŞ’u “rahatsız etmeyecek” ya da “kaçırmayacak” düzenlemeler yapmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerin ÇUŞ yatırımlarını çekme adına içine girdikleri bu durum ortaya önemli sosyal, çevresel ve ekonomik sorunlar çıkarmaktadır. Ortaya çıkan sorunların başında ekonomik yapıda meydana gelen bozulmalar gelmektedir. ÇUŞ’un ekonomiye girmesiyle birlikte yerel üreticilerin rekabet edemediklerinden piyasa dışına itilmesi söz konusu olmaktadır. Özellikle ölçek ekonomisinden faydalanan ÇUŞ, istihdam kaynağı olan KOBİ’lerin piyasada başarısız olmasına ve piyasadan çekilmesine neden olmaktadır¹. Ortaya çıkan bu durum ekonomide işsizliğin artmasına neden olmakta ve sonuç olarak emek piyasaları üzerinde bir ¹ Ölçek ekonomisine sahip büyük ölçekli firmalar, birim maliyetlerini düşürmek yoluyla etkinlik sağlamaktadırlar. Verimlilik açısından büyük ölçek tercih edilen bir durumdur. Ancak küçük ve orta ölçekli işletmeler göreli daha düşük verimliliğe sahip olmakla birlikte özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından bir istihdam deposu olma niteliğindedirler. 36 ŞUBAT 2015 baskı oluşturmaktadır. Yedek iş gücü niteliğindeki işsiz ordusunun varlığı ÇUŞ için örgütlenme ve ücretlerde iyileştirme alanlarında ortaya çıkan talepleri bastırma açısından bir avantaj oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin ÇUŞ’u çekme adına girdikleri rekabet ortamı, ÇUŞ için bir rejim seçimi sürecine dönüşmüştür. ÇUŞ kendilerine en uygun ortamı sağlayan rejimlerin olduğu ülkelerde yatırım yapmayı uygun görmektedir. ÇUŞ bu tavrı, özellikle yeni liberal akım sonrası güçsüzleşen ulus devlet yapılarından kazanç sağlamaktadır. Yeni liberal düzen içinde ulus devlet yapıları zayıflayarak, gerekli kanunları çıkarmakta zorlanan, var olan kanunları dahi uygulayamayan yapılara dönüşmüşlerdir. Devletin denetleyici ve düzenleyici üst yapı rolü giderek zayıflamaktadır. Bu durumun ortaya çıkardığı en önemli etkenlerden biri sosyal devlet fonksiyonunun zayıflayarak, emeğin haklarında bir aşınmanın meydana gelmesidir. Kâr maksimizasyonu peşinde olan ÇUŞ için girdi fiyatlarının minimizasyonu öncelikli hedefler arasında yer almaktadır. Girdi fiyatlarının düşük olduğu ülkelere kayan üretim süreçlerinde ayrıca ÇUŞ için tercih edilen bir diğer yaklaşım da bu ülkelerde taşeron, alt taşeron ve lisans ilişkisine girdiği küçük yerel firmalar aracılığıyla üretim maliyetlerini düşürmektir. ÇUŞ ilişki içinde bulunduğu yerel firmaların, başta insan hakları ve işçi hakları olmak üzere, çevre vb. konularda içinde bulunduğu durumla ilgilenmemekte, ana hedef olarak üretim maliyetlerinin en düşük seviyede tutulmasını benimsemektedir. Ancak küresel anlamda ÇUŞ’un ortaya koyduğu bu tavır, 1960 sonrasında küresel emek örgütlerinin tepkisini çekmeye başlamış, ICFTU (Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), BM (Birleşmiş Milletler) ve OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) başta olmak üzere pek çok ulus üstü organizasyonda bu alanda düzenlemeler yapılması gerektiği dillendirilmeye başlanmıştır. Bu tepkiler sonucunda önce bağlayıcılığı olmayan bir kurallar dizisi uygulanmaya çalışılmış ancak çabaların genelde boşa çıkması üzerine kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) ÇUŞ’un kendiliğinden tüketici baskısıyla uygulayacağı bir anlayışla yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreçte bazı kurallar şirketler için söz konusu olmakla birlikte yine de KSS için asıl uygulatıcı gücün, “firma şöhreti”-“şirket değeri” ilişkisi olduğu görülmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer kavram ulus üstü organizasyondur (UÜO). UÜO’lar ülkelerin ilişkide olduğu ve genellikle bu ilişkinin üyelik düzeyinde olduğu, küresel anlamda kararlar alan yapılardır. UÜO’lara örnek olarak OECD, BM vs. verilebilir. KSS kavramı, çalışma içinde detaylı açıklanmaktadır. Ancak basitçe, şirketlerin ekonomik aktiviteleri sürecinde etik, ekonomik, kanuni ve kamusal çerçevede kalmasını ifade etmektedir. KSS şirketlerin uymak zorunda olduğu ve olmadığı bir dizi kanun, kural ve beklentiler bütünüdür. Bu çalışma kapsamında yeni liberal politikaların hâkimiyetinde olan küresel ekonomide, ÇUŞ’un etkinliği, eylemleri ve sonuçları temelinde kurumsal sosyal sorumluluk kavramı incelenecektir. KSS uygulamalarının küresel emek açısından etkilerinin analiz edilerek, günümüzdeki KSS uygulamaları, anlaşmalar ve diğer etkiler incelenecektir. Bu çalışmada KSS uygulamalarının, neden gerekli olduğu, KSS için hangi güçlerin taraf olduğu ve KSS uygulamalarında ne ölçüde başarılı olunduğu derleme yöntemiyle ortaya koyulacaktır. Bu çalışmanın en büyük kısıtı, KSS gibi bir alanda bu çerçevede yapılacak bir çalışmada olması gereken saha araştırmasının çalışma süresinin kısalığı yüzünden olmamasıdır. Bu makalede UÜO’da KSS alanında yapılan çalışmalardan çıkan fikirler temelinde küresel ekonomide ÇUŞ’un ve küresel emeğin çatışma alanları ve bu alanlarda günümüzdeki uygulamalar da incelenecektir. Çalışmada ağırlıklı olarak kullanılan kavramlardan ilki ÇUŞ’dur. Çok uluslu şirketler, ana merkezleri genellikle gelişmiş bir ülkede bulunan, küresel pazarlara mal ve hizmet arz eden şirketlerdir. Bu şirketler özellikle girdi maliyetlerini düşürmek amacıyla çeşitli başka ülkelerde “yavru işletmeler” açmaktadırlar. Merkez ve çeşitli fonksiyonların başka ülkelerde tesis edilmesi nedeniyle bu şirketlere çok uluslu şirketler denilmektedir. KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK Doğrudan Yabancı Yatırım: Ülkelerin ÇUŞ’a Gereksinimleri Küresel ekonomide sermaye birikimi sağlamak açısından ülkelerin yabancı sermaye yatırımlarına ev sahipliği yapma istekliliği bulunmaktadır. Yabancı doğrudan yatırımları yoluyla, yeni istihdam alanlarının açılması, yeni teknolojiler ile verimliliğin artırılması, iş gücüne eğitim verilmesi yoluyla niteliklerinin artırılması ve sonuç olarak ekonomide genel bir 37 ŞUBAT 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I canlılığa yol açılması teoride söz konusu olan durumdur. Ancak pratikte durum biraz daha farklıdır. ÇUŞ yeni yatırımlarını gerçekleştirirken girdi maliyetlerinin, uyması gereken kuralların en az olduğu ülkeleri tercih etmekte, yeni yatırımlar bir yandan beklentileri karşılarken diğer yandan yerel ekonomi açısından kimi sıkıntılara neden olmaktadır. ÇUŞ sermayesine ev sahipliği yapan ülkelerde yerel sermaye rekabet gücünü yitirdiğinden pazarın dışına itilmekte ve bir yandan ÇUŞ sermayesi ile kurulan üretim zincirinde yeni istihdam olanakları sağlanırken, diğer yanda yerel sermayenin dışlanması sonucu yeni işsizler ortaya çıkmaktadır. ÇUŞ sermayesinin bir diğer önemli etkisi, ölçek etkinliğinden yararlandıklarından çoğunlukla tekel olma durumu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ÇUŞ sermayesi örgütlü emeğe karşı bir duruş sergilemekte, sosyal haklar vs. gibi konuları maliyet kalemi olarak görmektedir. ÇUŞ sermayesi çekmeye çalışan ülkeler ise, ÇUŞ’un “rahatsız” olduğu konularda ÇUŞ lehine düzenlemeler yapmaktadır. Öncelikle ülkeler açısından ÇUŞ sermayesinin ortaya çıkan olumsuzluklara rağmen neden yüksek bedellerle ülkeye çekilmeye çalışıldığı sorusunun cevabı verilmelidir. Yukarıda bahsi geçtiği gibi “yeşil saha” yabancı yatırımlarının pek çok olumlu ve olumsuz etkileri söz konusudur. Ancak ülkeler sadece yeşil saha yatırımlarını değil, yabancı portföy yatırımlarını da önemli maliyetleri göze alarak çekme isteğindedir. Bu durumun nedeni aslında küresel yeni liberal ekonomi sistemi kaynaklıdır. Küresel sermayenin hareketliliği, önemli cari açık sorunları yaşamakta olan gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından geçici çözümler arasında en çok tercih edilendir. 38 Bunun nedeni, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kanallardan elde edilecek borç miktarının sınırlı olması (her yıl yapılan katkının 3 katına kadar), IMF gibi oluşumların hükümetleri bağlayıcı politikaları dikte ettirmesi vb.dir. Hükümetler elde edilmesi daha kolay olan dolaşımdaki yabancı sermayeyi, orta ve uzun dönem etkileri yıkıcı olmakla birlikte tercih etmektedirler. Yabancı portföy yatırımlarında irrasyonel bir reel faiz uygulanmasına benzer biçimde, yeşil saha yatırımlarında da yerel emeğin ve yerel ekonominin aleyhine kararlar alınabilmektedir. Bu yolla ülkeye çekilen sermaye cari açıkları kapatan kalem olmaktadır. Yeni liberal görüş doğrudan yabancı yatırımların gelişmekte olan ülkelerin yararına olduğu tezini savunmaktadır. Doğrudan yabancı yatırım yoluyla gelişmekte olan ülkeler sermaye birikimi sağlamakta ve teknolojiye erişim elde etmektedirler. Ayrıca ÇUŞ’un ekonomik faaliyetleri yoluyla ülkelerin küresel ekonomiye entegre olacakları savunulmaktadır. Yeni liberal görüşe göre ÇUŞ lehine olan her durum yerel ekonominin de lehine olacaktır (Chang ve Grabel, 2005: 177-180). Bu bağlamda ÇUŞ faaliyetlerini kısıtlayan ülkeleri küresel ekonomiye entegrasyon konusunda önemli bir sıkıntı beklemektedir. ÇUŞ konusunda yeni liberal görüşü desteklemeyen pek çok farklı görüş de mevcuttur. Öncelikle temelde hiçbir yaklaşım doğrudan yabancı yatırımlara karşı değildir. Ancak doğrudan yabancı yatırımların yönetilmesiyle ilgili sorunlar ön plana çıkmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımlar konusunda en başarılı ülkelerin deneyimlerinden bazı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bunlar arasında ön plana çıkan doğrudan yabancı yatırımları yönetme stratejilerinden ilki doğrudan yabancı yatırımlar politikasının ulusal kalkınma stratejisinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerekliliğidir. Deneyimler doğrudan yabancı yatırımların denetim altında tutuldukları ülkelerden aslında yeni liberal görüşün savunduğu gibi uzak durmadıklarını göstermektedir. Ayrıca doğrudan yabancı yatırımların cari açıkların kapatılmasında olumlu etkileri olduğu kadar ani büyük hacimli sermaye çıkışları yoluyla ülkeleri mali sıkıntılara sokabilme riski de bulunmaktadır (Chang ve Grabel, 2005: 180-188). ÇUŞ için yatırımlarını gerçekleştirdikten sonra faaliyetlerinin denetimi yerel otoritelere kalmaktadır. Ancak ÇUŞ pek çok ülkeye yayılmış olduklarından yerel kurallar ve denetimden kaçabilmektedirler. Ayrıca sahip oldukları ekonomik güç ile de yerel yönetimleri baskı altına alabilmektedirler. Bu açıdan ÇUŞ faaliyetlerinin hukuksal anlamda düzenlenmesi gerekmektedir. ÇUŞ’un faaliyetlerini temel işçi hak ve özgürlükleri açısından düzenleyen uluslararası yasalar mevcut değildir (Erdoğdu, 2006: 372). Aslında ÇUŞ faaliyetlerini temel insan hakları, çevre vb. konularda düzenleyen herhangi bir uluslararası yasa da mevcut değildir. Ülkelerin taraf oldukları anlaşmalar söz konusudur ve ülkeler ellerinden geldiği kadar sınırları içinde faaliyet gösteren ÇUŞ’a bu anlaşmalar dâhilinde faaliyet göstermesi konusunda baskı uygulamaktadır. ÇUŞ’a yönelik uluslararası düzeyde herhangi bir düzenlemenin olmaması bu şirketlerin kimi zaman insan haklarına aykırı, çevreye zararlı, işçi haklarına, iş sağlığı ve güvenliğine aykırı politikalar izleme konusunda imkân sağlamaktadır. Hiçbir ÇUŞ’un öncelikli hedefi insan hakları ihlali, çevrenin kirletilmesi ya da işçi sağlığına zarar gelmesi olmamakla ŞUBAT 2015 birlikte, kâr maksimizasyonu arayan ÇUŞ özellikle de taşeron ilişkisine girdiklerinde bu alanlarda olumsuzlukların ortaya çıkmasında doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu olmaktadırlar. ÇUŞ ayrıca yaygın iktisadi faaliyetleri ve sahip oldukları ekonomik güç ile tüm dünyada devletin küçülmesine yönelik baskı oluşturmaktadırlar. Süreç öncelikle devletin ekonomiden çekilmesine zorlanmasıyla başlamıştır. Tüm dünyada devletin özel sektörden çekilmesi ve devlet varlıklarının düşük fiyatlarla özelleştirilmesi belirgin bir olgudur (Patnaik, 2006: 95). Özelleştirmeler sonucunda ya ilk elden ya da daha sonra devletin sahip olduğu büyük ölçekli iktisadi kuruluşlar ÇUŞ eline geçmektedir. Bu durum, daha öncesinde kamu çalışanı olarak belli sosyal haklara ve çalışma standartlarına sahip önemli bir kitlenin etkilenmesine yol açmaktadır. “Verimlilik” hedefiyle, özelleştirmeler sonucunda pek çok çalışan ya işlerinden olmaktadır ya da işlerini koruyabilirlerse pek çok sosyal hak ve güvenceden mahrum kalmaktadır. Bu durum sonucunda kamunun ekonomik gücü zayıflamakta, genel olarak işsizlik önemli bir sorun haline gelmekte ve kamunun denetleme gücü de bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Diğer yanda işsizliğin artması yedek iş gücü kitlesini büyüttüğünden, ÇUŞ için emekle pazarlık açısından önemli bir avantaj oluşmaktadır. İşsizliğin varlığı ve yüksek oranda seyretmesiyle reel ücretler baskılanmakta, ÇUŞ ile taşeron anlaşmasına giren firmalar için kayıtsız istihdam yaygınlaşmakta, sonuçta temel işçi hakları bir yana temel insan haklarına aykırı koşullarda üretim yapılmaktadır. ÇUŞ Faaliyetleri ve KSS ÇUŞ faaliyetlerinin gelişmekte olan ülkelerdeki etkileri konusunda iki farklı görüş hakimdir. Birinci görüş, Ortodoks Liberal görüşün savunduğu ÇUŞ’un faaliyetlerinin ev sahibi ülke üzerindeki olumlu etkilerine vurgu yapmaktadır. Buna göre, Hecksher-Ohlin karşılaştırmalı üstünlük teorisine göre, ülkelerin avantajlı oldukları mal gruplarını üretme konusunda eksik kaldıkları sermaye açığının uluslararası doğrudan yatırımlar aracılığıyla karşılanabileceğidir. Bu yolla ÇUŞ yerel olarak yetersiz olan tasarruflar, ihracat gelirleri ve dış yardımların yerini alabilmektedir. Ayrıca ÇUŞ’un vergilendirilmesi yoluyla vergi gelirleri artacaktır. Liberal görüş ayrıca ÇUŞ’un faaliyetleri yoluyla geleneksel politik yaklaşımların ve değerlerin değişerek modernizasyon ve kalkınma odaklı yeni bir hal alacağını savunmaktadır. Bu görüşler, oldukça tartışmalı olan, ÇUŞ’un tam rekabet koşullarında faaliyet göstereceği varsayımına dayanmaktadır (Cohn, 2000: 287). Ortodoks Liberallerin bu görüşüne bazı tepkiler gelmiştir. Bunlardan ilki, Hymer ve Kindleberger’in ortaya koyduğu ÇUŞ’un yapısı ve faaliyetleriyle ilgili olanlardır. Bu görüşe göre doğrudan yabancı yatırımlar, ülkeye yeni mali kaynak getirmekten daha çok, gerekli sermayeyi ev sahibi ülkeden borçlanarak temin etmeyi tercih etmektedirler. ÇUŞ’un serbest pazar ekonomisini geliştireceğine yönelik beklentilerin aksine bu görüşe göre ÇUŞ doğası gereği oligopolistik bir yapıya sahiptir. Ayrıca bu yapısından dolayı, ÇUŞ, yerel firmaların ÇUŞ’un sahip olduğu teknolojiye ulaşmasında bazı engeller oluşturmakta, ölçek etkinliği ve küresel finansmana daha kolay erişimi gibi avantajları ile yerel firmalara rekabet üstünlüğü sağlamaktadır (Cohn, 2000: 287). Liberal görüşe en temel karşı çıkış Marksist Bağımlılık teorisyenlerinden gelmiştir. Bu görüşe göre de ÇUŞ gelişmekte olan ülkelerin özgün kalkınma süreçlerine engel olmaktadır. Rekabet üstünlüğü ve oluşturduğu bariyerler yoluyla yerel girişimcilerin en dinamik sektörlerden uzak kalmasını sağlamaktadırlar. ÇUŞ faaliyet gösterdiği ülkede gelir dağılımı eşitsizliklerine neden olmakta, yerel yönetimleri, yerel kültürü ve toplumu baskı altına almakta, yerel iş ve siyaset dünyası elitlerini kontrol ederek ev sahibi ülkeye politik ve ekonomik baskılar uygulayabilmektedir (Cohn, 2000: 287-288). Geçmiş dönemde yapılan araştırmalarda ÇUŞ ve ev sahibi ülke ilişkilerinin ne Ortodoks Liberallerin ne de Marksist Bağımlılık teorisyenlerinin ileri sürdüğü kadar uç noktalarda olmadığı görülmüştür (Cohn, 2000: 288). Ancak genel anlamda ÇUŞ’un başta işçi hakları olmak üzere, çevre, insan hakları, ekonomik büyüme ve kalkınma gibi alanlarda ev sahibi ülkelerde olumsuz etkilerinin ağır bastığının tespiti yanlış olmayacaktır. Bir diğer alan olan çevre konusunda da ÇUŞ’un faaliyetleri sorgulanmaya gereksinim duymaktadır. ÇUŞ’un çevreye olan etkileri genelde ÇUŞ’un olumlu taraflarından biri olarak gösterilen teknoloji transferinden ortaya çıkan bir olumsuz dışsallıktır. ÇUŞ’un ev sahibi ülkede tesis ettiği üretim merkezlerinde kullanılan teknolojinin yerel şartlara ve ihtiyaçlara uygun olup olmadığı ÇUŞ için önem arz etmemektedir. Bu durum ÇUŞ’a karşı, gelişmekte olan ülkelere olması gerektiğinden daha az güvenli teknolojilerin transfer edildiği konusunda eleştirilerin odak noktasıdır. ÇUŞ’un çevre açısından riskli operasyonlarını sistemli 39 ŞUBAT 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK - I bir şekilde çevre düzenlemelerinin daha az olduğu gelişmekte olan ülkelere kaydırdığı iddia edilmektedir. Bu yolla tıpkı vergi alanında olduğu gibi “kirlilik cennetleri” oluşturmaktadırlar.2 Problemin bir diğer boyutu güvenlik ve çevresel yönetimle ilgilidir. Bhopal, Hindistan’da 1994 yılında meydana gelen bir kaza sonucunda ÇUŞ’un güvenlik uygulamaları dikkatleri üzerine çekmiştir. Çok dillendirilen bir iddiaya göre ÇUŞ gelişmekte olan ülkelerdeki tesislerinde, merkez ülkede uyguladığından daha gevşek bir güvenlik uygulamaktadır (Dicken, 2007: 463). Bu durumun işçi sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri de olumsuz olmaktadır. Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), ÇUŞ’un olumsuz etkilerine karşı 1960’lar ve 1970’lerde başlayan dünya çapında sendikaların ortaya koyduğu tepkilerin kademeli bir biçimde önce ICFTU, sonra BM, daha sonra OECD, ILO ve diğer uluslararası metinlere girmesiyle (Erdoğdu, 2006: 375-382) ortaya çıkan kurallar bütünüdür. Sosyal sorumluluk, bir şirketin aldığı kararların ve/veya eylemlerin çevre ve toplum üzerinde etkilerinin şeffaflık, hesap verebilirlik ve ahlak temelinde, toplumun sürdürülebilir kalkınmasını ve refahını göz önüne alarak sorumluluğunu üstlenmesidir. Aynı zamanda şirketin, hak sahiplerinin³ beklentilerini de karşılama sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk uluslararası normlar ve teamüllere uygun uygulanabilir kanunlarla bütünleşmelidir (Hohnen, 2007: 4). ÇUŞ eylemlerinin etkileri üzerine ilk çağrı ICFTU’dan gelmiştir. Bu dönemin tepkilerinde öne çıkan etken ÇUŞ’un faaliyet gösterdiği ülkelerdeki politik tavrıyla ilgilidir. Ancak çağrı üzerine BM’de “Ulusötesi Şirketlerde BM Davranış Kodu” taslağı hazırlanmıştır. Bu taslakta, ÇUŞ’un faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki ulusal bağımsızlığa, ulusal yasa ve uygulamalara, ekonomik kalkınma amaçlarına, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstereceği, ülkelerin içişlerine karışmayacağı, yolsuzluk yapmayacağı, transfer fiyatlarıyla ve diğer yollarla vergi kaçırmayacağı, gelişmekte olan ülkelerin teknoloji kapasitelerini geliştireceği, çevre standartlarına uyacağı gibi temel hükümlere yer verilmiştir (Erdoğdu, 2006: 375-376). BM bünyesinde 1974-1992 yılları ²“Vergi Cennetleri”, vergi düzenlemelerinin az olduğu hatta bazen sıfır düzeyinde olduğu, genel anlamda para sermayenin rahat olduğu, kanunların bu duruma göre düzenlendiği ülkelerdir. ³ Stakeholder terimi karşılığında kullanılmıştır. 40 ŞUBAT 2015 bünyesinde bulunan yatırım, teknoloji ve girişimler bölümüne devredilmiştir. Bu bölüm bugün yatırımlar ve girişimler bölümü olarak faaliyet göstermekte, teknoloji ve lojistik bölümü ayrı bir bölüm olarak UNCTAD bünyesinde faaliyet göstermektedir.5 ÇUŞ’un KSS kapsamında faaliyetlerine yönelik en ciddi çalışmalar başta UNCTAD ve ILO olmak üzere pek çok ulus üstü yapı bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Ancak ÇUŞ için etkin ve bağlayıcılığı olan bir düzenleme geliştirmek ve uygulamak mümkün olmamıştır. Günümüz küresel ekonomisinde ÇUŞ faaliyetlerine ilişkin uyulması gereken sosyal sorumluluk kuralları ancak deklarasyonlar ve raporlar aracılığıyla ortaya koyulmakta ve ÇUŞ’a bu konularda uluslararası kanuni kısıtlamalar getirilememektedir. arasında BM Ulusötesi Şirketler Merkezi (UNCTC) faaliyet göstermiştir. Bu merkezin amacı ÇUŞ’un politik, ekonomik, sosyal ve hukuki etkilerinin, özellikle gelişmekte olan ülkelerdekilerin, daha iyi anlaşılması olarak tanımlanmıştır. ÇUŞ’un faaliyet gösterdiği ülkelere pozitif katkıda bulunması, ev sahibi ülkelerin ÇUŞ ile pazarlık gücünün artırılması ve ÇUŞ faaliyetleri sonucunda ev sahibi ülkelerin büyümesi ve küresel anlamda ekonomik büyümenin sağlanması da UNCTC’nin amaçları arasındadır.4 UNCTC çatısı altında yapılan ve ÇUŞ için bir davranış kodu geliştirilmesine yönelik çalışmalar başarılı olmamış ve UNCTC kapatılarak 1993 yılında BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 4 5 Kaynakça 1. BM 96. Genel Kurulu, “Report of the World Commision on Environment and Development”, Belg. No: 42/187 2. BM, "Guidelines on Cooperation Between UN and The Business Sector", GA Resolution A/RES/56/76, 2009 3. CHANG, Ha-Joon ve GRABEL, Ilene, Kalkınma Yeniden, Çev: Emre ÖZÇELİK, İmge Yay., Ankara, 2005 4. CHON, Theodore H., Global Political Economy Theory and Practice, Longman, New York, 2000 5. DICKEN, Peter, Global Shıft, 5th Edition, SAGE Publications, Londra, 2007 6. ERDOĞDU, Seyhan, Küreselleşme Sürecinde Uluslararası Sendikacılık, İmge Yay, Ankara, 2006 7. FOLEY, Duncan, Kapital'i Anlamak; Marx'ın İktisat Teorisi, Çev:Hakan ÖNGEL, Arkadaş Y.E., Ankara, 2010 8. HOHNEN, Paul, Corporate Social Resposibility, International Institute For Sustainable Development, Kanada, 2007 9. ILO(a) Governing Body, "MNE Declaration, Strategic Priorities for 20102011", GB307/MNE/1, Cenevre, 2010 10. ILO(a) Governing Body, "Report on Subcommitee on MNE's", GB.307/11, Cenevre, 2010 11. ILO(c) Governing Body, "Colective Bargaining", GB.307/ESP/3, Cenevre, 2010 12. ILO(d) Governing Body, "Recurrent Item Report on Social Security", GB.307/ESP/2/2, Cenevre, 2010 13. McGUIRE, Jean B., SUNDGREN, Alison, SCHNEEWEIS, Thomas, "Corporate Socia Responsibility and Firm Financial Performance", Academy of Management Journal, Cilt:31, Sayı:4, 1988 14. PATNAIK, Prabhat, "Emperyalizmin Yeni Evresinde Ekonomi", Küreselleşmeye Güneyden Tepkiler, Ed. Ceyhun Gürkan, Özlem Taştan, Oktar Türel, Dipnot Yay., Ankara, 2006 15. REICH, Robert, "The New Meaning of CSR", California Management Review, Cilt:40, Sayı:2, 1988 16. UNCTAD, Disclosure of The Impact of Corporations on Society, Current Trends and Issues, UN Pub. No: E.04.II.D18, New York, 2003 17. WARD, Halina, Legal Issues in Corporate Citizenship, International Institute fo Environment and Development Pub., Londra, 2003 18. www.allbusiness.com 19. www.ilo.org 20. www.jstor.org 21. www.un.org 22. www.unctad.org Web: http://www.allbusiness.com/business-planning/²67748-¹.html, Erişim Tarihi: Mayıs,²0¹0 Web: http://www.unctad.org/Templates/Startpage.asp?intItemID=²068&lang=¹ Erişim Tarihi: Mayıs,²0¹0 41 ŞUBAT 2015 YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ* TÜRKİYE’DEN DÜNYAYA AMBALAJ TASARIMI… araya gelerek kurdukları GLBA, New York, Berlin, Moskova, Şanghay, İstanbul, Johannesburg ve Sao Paolo’da temsil ediliyor. Aynı çatı altında bağımsız olarak hizmet vermenin yanında gerektiği zamanlarda da birlikte hareket etmeyi planlayan tasarım ofisleri, hem ekiplerindeki tasarımcılar için değişim programları düzenleyecek hem de dünya üzerinde ambalaj tasarımı alanında neler olduğu konusunda bilgi ve deneyimlerini paylaşacaklar. Dr. Orhan IRMAK Dr. Orhan Irmak ve Gökhan Irmak tarafından 2004 yılında kurulmuş olan Orhan Irmak Tasarım, bugün Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde market raflarında gördüğümüz birçok ambalajın yaratıcısı. 12 kişilik ekibiyle İstanbul’da yerleşik olan ofislerinden sadece Türkiye’deki firmalara değil, özellikle birçok Orta Doğu ülkesindeki markalara da ambalaj tasarımı alanında hizmet veren Orhan Irmak Tasarım, ambalaj tasarım hizmeti ihracatıyla da tanınan bir tasarım ofisi. İlk toplantılarını 11-13 Eylül tarihlerinde New York’ta düzenleyen GLBA kurucuları, her altı ayda bir yedi kurucu üyeden birinin ev sahipliğinde farklı bir ülkede bir araya gelecekler. Artık Türkiye sınırlarının kendilerine yetmediğini belirten Dr. Orhan Irmak, yurt dışına açılma ve farklı ülkelerdeki tecrübelerini artırmak üzere GLBA - Global Local Branding Alliance’in kurucu üyesi olduklarını ifade ediyor. Dünyanın yedi farklı bölgesinden ambalaj tasarımı alanında en az 10 yıl tecrübeye ve uzmanlığa sahip yedi tasarım ofisinin bir *Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmıştır. 42 ŞUBAT 2015 Şubat 2015 toplantısı için Johannesburg, Eylül 2015 toplantısı için ise Moskova seçilmiş durumda. Şubat 2016 için planlanan şehir ise İstanbul. Dünyaca ünlü Red dot tasarım yarışmasında ambalaj tasarımı alanında best of the best ödülünü kazanmış ilk ve tek yerli tasarım ofisi olan Orhan Irmak Tasarım, bu ödülle birlikte WorldStar, Ambalaj Ay Yıldızları, Design Turkey gibi çeşitli yarışmalarda 50’ye yakın ödülün sahibi. Gıda, içecek, kişisel bakım ve kozmetik, ev aksesuarları, elektronik eşya gibi birçok alanda uluslararası markaların Türkiye’deki ambalaj tasarımı projelerini hayata geçiren Orhan Irmak Tasarım, aynı zamanda yerli firmaların da markalaşma ve yurt dışına açılma süreçlerinde ambalaj tasarımı alanında hizmet veriyor. Orhan Irmak Tasarım’ın gerçekleştirdiği güncel projelerin bazıları www.orhanirmak.com adresinde de görülebilir. 43 ŞUBAT 2015 PROJELER MARAŞ BİBERİ DÜNYA MARKASI OLUYOR iş kümesinde biber işletmelerine yönelik kapasite geliştirme çalışmaları gerçekleştirilirken bu işletmeler aynı zamanda birbirleriyle iş birliği yapmaya teşvik ediliyor. Birlikte çalışmanın sonucu olarak küme üyesi her işletme, üretim maliyetlerini düşürüp pazarlamada avantaj elde ederek rekabet gücünü artırması hedefleniyor. Aynı zamanda iş kümesi bünyesinde KOBİ’lerin ortak kullanabileceği paketleme ünitesi kurularak KOBİ’lerin teknolojiye erişim sorunlarına çözüm bulunuyor. Küme faaliyetlerinin yürütüleceği bu merkez için gerekli makine ve ekipman alımı proje kapsamında gerçekleştiriliyor. Türkiye’de yetiştirilen kırmızıbiberin yaklaşık yüzde 20’si, nihai ürün olarak ise yaklaşık yüzde 60’ı Kahramanmaraş’tan tüketiciye arz ediliyor. Maraş Biberi rengi, aroması ve acılık oranıyla pul, ipek ve toz biber olarak tüm dünyada beğenilen ve aranan bir ürün olma özelliği taşıyor. 2002 yılında, Coğrafi İşaret Tescil Belgesi alan Maraş Biberinin, hem iç hem de dış piyasada hak ettiği değeri kazanması ve üreticilerin dünya standartlarını yakalaması için, Kahramanmaraş İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Maraş Biberi İş Kümesi projesini hayata geçiriyor. 44 Proje ile ürünün kullanıcıya ulaştırılması sürecinde işlemeden paketlemeye birçok adıma entegre edilecek yenilikçi ve teknolojik uygulamalarla gerek üretici gerekse işletmelerin verimlilik ve rekabet gücünün artırılması hedefleniyor. Bu amaçla, ilde faaliyet gösteren biber işleme KOBİ’lerini kapsayacak bir iş kümesi oluşturuluyor. Birlikten Rekabet Gücü Doğuyor Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği ortaklığında desteklenen ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı çatısı altında hayata geçirilen proje kapsamında Proje faaliyetlerinden bazıları şunlardır: • Maraş Biberi İş Kümesi oluşturuluyor. • Maraş biberini üreten, işleyen ve pazarlayan KOBİ’ler arasında iş birliği geliştiriliyor. • KOBİ’lerin ortak kullanımına yönelik modern paketleme tesisi kuruluyor. • İşletmelerin, ürünlerini son teknolojilerle analiz ettirebileceği gıda laboratuvarı kuruluyor. İş kümesi, belirli sektörde hizmet veren ya da üretim yapan kurum ve kuruluşların üretim, pazarlama ve diğer ilişkiler bazında birlikte çalıştığı, yenilikçi üretimi ve gelişmeyi destekleyerek rekabet gücünü artıran bir yapılanmadır. Kümelenme çalışmaları işletmeler açısından verimli ve yaratıcı sonuçlar doğurduğundan ekonomik kalkınma açısından önem taşır. ŞUBAT 2015 DUYURU DR. AKIN ÇAKMAKCI TEZ ÖDÜLLERİNE BAŞVURULAR BAŞLIYOR... TTGV, SANAYİDE UYGULANMIŞ ÖRNEK AKADEMİK TEZ ÇALIŞMALARINI ÖDÜLLENDİRİYOR Dr. Akın Çakmakcı Üniversite-Sanayi İşbirliğinde En Başarılı Tez Ödülleri’ne başvurular başlıyor. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından 10 yılı aşkın süredir yürütülen programla, üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek ve üniversitelerde gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetlerinin ticarileşmesini teşvik etmek hedefleniyor. Program kapsamında sanayide başarıyla uygulanmış tezlerin sahipleri, danışmanları ve uygulandıkları firmalara ödül veriliyor. Ödüller, Ekim 2015’de düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Değerlendirme Süreci ve Ödül Kategorileri Programda başvuranlar arasından seçilecek tezlere farklı kategorilerde bağımsız hakemler tarafından yürütülecek değerlendirme süreci sonrasında bağımsız jürinin kararlarıyla ödüller veriliyor. Ödül kategorileri Tablo 1'deki gibidir. Ayrıca tez sahipleri, tez danışmanları ve tezin uygulandığı firmalar birer plaketle ödüllendirilecek ve başarılı bulunan çalışmalar basılacak olan kitapçıkta yer alacak. Başvuru Koşulları Ödül için başvuruda bulunulan yüksek lisans/doktora tezlerinde; a. Ülkemiz üniversitelerinde tamamlandıysa ilgili fen veya sağlık bilimleri enstitülerince kabul edilmiş olması, yurt dışında tamamlandıysa Yükseköğretim Kurulu tarafından denkliğinin onaylanmış olması, b. Ülkemiz imalat sanayiinde ve yazılım sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlardan en az birinde son beş yılda uygulanarak teknolojik ürün veya proses yeniliği sağlamış ve bu yolla uygulandığı kuruluşa ölçülebilir getiri kazandırmış olması, c. Tamamlandığı üniversite ve/veya tezin uygulandığı sanayi kuruluşu ile fikri mülkiyet haklarına ilişkin herhangi bir ihtilafın bulunmaması, d. Önceki yıllarda düzenlenmiş olan “Dr. Akın ÇAKMAKCI Sanayide Uygulanmış Tezlerin Başarı Öyküleri” Ödülleri kapsamında başvuru yapmamış olması, koşulları aranmaktadır. 2001 yılından bu yana düzenlenen ve 2015 yılında 5.’si gerçekleştirilecek Dr. Akın ÇAKMAKCI Tez Ödülleri kapsamında bugüne kadar 105 adet başvuru değerlendirildi ve jüri tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda 37 adet başvuru ödül almaya hak kazandı. Tez Ödülleri ile ilgili detaylı tüm bilgilere http://tezodulu.ttgv.org.tr adresinden erişilebilir. İlgili konularda uzmanlıkları bilinen ve ağırlıkla akademisyen olan bağımsız değerlendiricilerce ödüle aday her bir tez, değerlendirmeye ve puanlamaya tabi tutuluyor. Daha sonra oluşturulan bağımsız bir jüri tarafından ödül kazanan çalışmalar belirleniyor. Ödüller, Ekim 2015’de düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Tablo 1. Ödül Katagorileri Dereceler Tez Sahibi Para Ödülü (TL) Danışman Para Ödülü (TL) 1.lik Ödülü 15.000 15.000 2.lik Ödülü 10.000 10.000 3.lük Ödülü 7.500 7.500 45 ŞUBAT 2015 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ IŞIK, IŞIN TEKNOLOJİLERİ VE GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI - I Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Giriş Değerli okuyucular, bu sayımızda yeni bir konuya başlamaktayız. Işık teknolojileri ve bu teknolojilerin günlük hayatımızda kullanım alanları nelerdir? Hayatımızın olağan akışı içinde ışık ve ışın teknolojilerini oldukça yoğun kullanmaktayız. Görünen ışıklar aydınlatmadan, ısıtmaya, bilgi taşımaya ve okumaya kadar her alanda karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlunun var olduğu ilk çağlardan 18. yüzyıla gelinceye kadar ışık sadece ‘görünen ışık’ olarak bilinmekte ve hayatımızdaydı. 18. yüzyılda ışık üzerine yapılan çalışmalar görünen beyaz ışığın (gün ışığı) tayflarına ayrılması, ışığın girişim saçakları oluşturması, optik, ayna yansıma deneyleri ve hızının ölçümlemesi dışında bilinen başka bilimsel çalışmalar yoktu. 19. yüzyıldan itibaren x ışınları (röntgen ışınları) ile diğer elektromanyetik ışımalar olarak sayabileceğimiz radyo dalgaları, mor ötesi ışınlar, kırmızı altı ışınlar ile radyasyon salınımları biçiminde gözlemlenen alfa, beta, gama (α, β, γ) ışınları üzerinde çok fazla çalışmalar yapılmış ve günlük hayatta kullanılmaya başlanılmıştır. Radyo ve TV yayınlarından, radyo teleskoplara, kızılötesi teleskoplardan, gece görüş sistemlerine, lazer iletişim sistemlerinden lazer ile metal, plastik kesmeye buradan tıbbi girişimlere varıncaya değin ışık ve ışın teknolojilerini kullanmaktayız. Yukarıda saydığımız bunca kullanım alanı ve çok temiz bir teknoloji olmasından dolayı, Birleşmiş Milletler 2015 yılını 46 “Uluslararası Işık Yılı” ilan etmiştir. Buradaki amaç ışık teknolojilerine ve bunların kullanım alanlarına dikkat çekerek, bütün ülkelerde ışık teknolojileri konusundaki algı seviyesini artırmaktır. Kıymetli okuyucular çok geniş bir alan olması nedeniyle iki veya üç bölümde tamamlamayı düşündüğümüz bu konu başlığındaki yazımızın bu bölümünde sizlere görünen ışık ve ışın teknolojilerinden bahsedeceğiz. Işık Teknolojileri ve Günlük Hayatta Kullanım Alanları Işık günlük hayatımızda yaşamsal bir rol oynar ve 21. yüzyılda disiplinlerarası bir bilimdir. Tıpta devrim yaratmış, internet üzerinden uluslararası iletişimi açmış ve küresel toplumun, kültürel, ekonomik ve siyasi yönleri birbirine bağlayan bir odak olmaya devam ediyor. Yüzyıllar boyunca ışık, coğrafi de dâhil olmak üzere cinsiyet, yaş ve kültür demeden tüm sınırları aşmış; ek olarak eğitim için de benzersiz bir konudur. Parlak gençlerin optik ve fotonik konularına yönlendirilmesi, bu alanlarda mühendis ve yenilikçi nesil yetiştirilmesinin garantilenmesi çok kritik bir önem taşır. Uluslararası Işık Yılı, UNESCO ile birlikte hareket eden bilim kuruluşlarının oluşturduğu geniş bir konsorsiyumun girişimi sonucu ortaya çıkmış bulunuyor. 2015 Uluslararası Işık Yılı boyunca UNESCO, bilimsel dernekler, işçi sendikaları, eğitim ve araştırma kurumları, teknoloji platformları, kar amacı gütmeyen organizasyonlar, özel sektör gibi birçok değişik kurum bir araya getirilerek, fotonik biliminin desteklenmesini planlanıyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Işık Yılını ilan ederek uluslararası topluluğun fotonik biliminin ve bilimsel uygulamaların sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılmasında ve enerji, eğitim, tarım ve sağlık alanlarında birçok sorunun çözülmesinde oynadığı önemli rol üzerinde odaklanmasını hedefliyor. Işık insanların günlük hayatında büyük bir rol oynuyor. Işık 21. Yüzyılda bilimin birçok alanında da çalışmaların olmazsa olmazını teşkil ediyor. Fotonik teknoloji sayesinde ilaç alanında devrim niteliğinde ilerleme sağlandı, İnternet sonucu uluslararası iletişimin önü açıldı. Ayrıca fotonik teknolojiler sayesinde elde edilen ilerleme ile birlikte küresel toplumun kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan da daha fazla yakınlaşması sağlanabiliyor [1]. 2015 Uluslararası Işık Yılı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 20 Aralık 2013 tarihinde aldığı bir karar ile 2015 yılını Uluslararası Işık ve Işık Temelli Teknolojiler Yılı (IYL 2015) ilan etti. Türkiye de IYL 2015'e sponsor olan 35 BM üyesi ülke arasında yer alıyor. Görünen Işık (Gün Işığı) ve Işık Teknolojileri Görünen ışık tanımı güneşten gelen gün ışığının kendisidir. Görünen ışık doğal olarak ancak prizmalar, aynalar ve diğer saydam mercek sistemleri ile yansıtılabilmekte, ŞUBAT 2015 yoğunlaştırılabilmektedir. Görünen ışık genellikle aydınlatmada kullanılmaktadır. Günümüzde sınırlı olarak da sağlık sektöründe fizik tedavilerde, cilt tedavilerinde (infrared, ultraviolet) mikropların yok edilmesinde veya mikrobiyolojik tepkimelerin yavaşlatılmasında, hızlandırılmasında da kullanımı yapılmaktadır. Görünen ışık kaynağının teknolojik olarak sağlanması Edison’un bulduğu akkor lambalarla başlamış, floresan tüp lambalarla sürmüş, günümüzde ise LED (light emitted diod) lambaların geliştirilmesi ile teknolojik yeniliğe ulaşmıştır. Aydınlatmanın günümüzde geldiği nokta ise küresel ısınmanın tetiklediği enerji verimliliği doğrultusunda önemi gün geçtikçe artan LED teknolojileridir. Geleneksel ışık kaynaklarının kullanıldığı armatürlerin hemen hemen hepsinde artık LED ışık kaynakları tercih edilmektedir. Sunduğu enerji tasarrufunun yanında uzun ömür, sağlıklı aydınlatma gibi özellikleriyle LED geleceğin ışık kaynağı olma yolundadır. Görünen ışığın günümüzde yaygın kullanım alanlarına değinirken, aydınlatmada LED lambaları, tedavide kullanılan infrared ve infraruj lambaları, bilişim sektöründe kullanılan lazer okuyuculardan bahsedeceğiz [2]. Şekil 1. LED Lambanın Çalışma Yöntemi ve Bir Görüntü Birimi Uygulaması yılında bir Rus gazetesinde LED hakkında buluşlarını yayımladı. Başlangıçta yalnızca zayıf kuvvetli kırmızı ışık verebiliyorlardı ama çağdaş ledler Görünür ışık, Morötesi, Kızılötesi gibi çeşitli dalga boylarında, yüksek parlaklıkta ışık verebiliyor (Şekil 1) [3]. Tedavide Kullanılan Işık Teknolojileri Günümüzde sağlık sektöründe, teşhisten tedaviye varıncaya değin görünür ışık teknolojilerden yararlanılmaktadır. Bunların en yaygın bilinenleri, cilt ve doku tedavisinde kullanılan ışık kaynakları (infrared ve infraruj lambaları) ile yine cilt, doku ve organ tedavisinde ve tıbbi girişimlerde (kesiksiz ameliyatlar ve diğer endoskopik girişimler) kullanılan lazer ışık teknolojileridir. Lazer Işığının Özellikleri Lazerin önemini anlamak için önce biraz karakteristiğine ve normal ışıktan farkına bakalım: Lazer ışını herhangi bir ışık kaynağından daha yoğun ve şiddetlidir. Bazı lazerlerin şiddetine ulaşmak için bir cisim 1030 Kelvin‘ne kadar (oC + 273) ısıtılmalı ki o yoğunlukta ışık yaysın. Bir lambadaki tungsten 3000 Kelvin, güneş ise LED Teknolojisi LED ("Light Emitting Diode", Işık Yayan Diyot), yarı-iletken, diyot temelli, ışık yayan bir elektronik devre elemanıdır. 1920'lerde Rusya'da icat edildi ve 1962 yılında Amerika'da pratik olarak uygulanabilen elektronik bir bileşen haline getirildi. Oleg Vladimirovich Losev adlı bir radyo teknisyeni radyo alıcılarında kullanılan diyotların ışık yaydığını fark etti ve 1927 Şekil 2. Lazer Işını Kullanarak Cilt Tedavisi 47 ŞUBAT 2015 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Şekil 3. Lazer Işın Demetleri Şekil 4. Blue Ray Teknolojisi Uygulaması yalnız 108 Kelvin sıcaklığındadır. Son derece düzgün bir ışıktır ve çok az sapar. Bir keresinde Dünyadan gönderilmiş olan lazer ışını Apollo 11’in Aya bıraktığı bir aynadan yansıyıp hiç sapmadan geri dönmüştür. Işığın bu seyahatinde aldığı toplam yol 750.000 km idi. Lazer ile normal ışığı karşılaştırırsak böyle bir şekil elde ederiz: Lazer ışını keskin bir şekilde hedeflendirilebilir ama normal ışık her yöne dağılır; bu da demektir ki lazer ışını küçük bir yere büyük enerjiler verebilir ve böylece çok ince işler yapılabilir. 48 Bilişim Sektöründe Kullanılan Lazer Okuyucuları Bilişim sektöründe laserin yaygın kullanıldığı yerler çizgi ve kare kod okumaları (barkad, QR kod) ile optik disk okumalarıdır. Diğer yandan ses işleme teknolojilerinde yaygın kullanımı olan blue ray uygulamaları da bir ‘görünen ışık teknolojisi’ uygulamasıdır. Kaynakça 1. Uluslararası Işık Yılı Hakkında; http://www.unicankara.org.tr/v2/pages/pos ts/ban-isik-suerdueruelebilirkalkinmanin-anahtaridir1100.php#.VMTk4keUe0I 2. Işık Teknolojilerinin Aydınlatmada Kullanımı http://www.vitolighting.com/tr-TR/isikve-aydinlatmateknolojileri/1678/Page.aspx 3. LED Teknolojisi, http://tr.wikipedia.org/wiki/LED 4. http://www.msxlabs.org/forum /sorucevap/232482-tipta-isik-ve-ses-nasilkullanilir.html#ixzz3PmMg2R1g 5.Kızılötesi, Wikipedia, http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C 4%B1l%C3%B6tesi ŞUBAT 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) GERİ DÖNÜŞÜM STRATEJİSİ BELİRLENDİ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde, ilgili kurum ve kuruluşların mutabaka yla nihai şekli verilen “Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nın (2014-2017) kabulüne ilişkin Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Eylem Planı’nda Türkiye’de üretilen atıkların yarısından fazlasının geri kazanılabilir özelliğe sahip olduğu belirtilerek, geri dönüşümün ulusal refahın artırılması konusunda büyük potansiyel taşıdığı ifade edildi. Geri dönüşüm konusunda gelecek dönemde 50 yapılması gereken çalışmalar için bir yol haritası çizme amacını taşıyan Eylem Planı’nın hedefleri arasında toplumun tüm kesimlerinde geri dönüşüm bilincini oluşturmak, ilgili mevzuatı geri dönüşüme yönelik olarak geliştirmek, atıkların etkin bir şekilde geri dönüştürülmesi için gerekli altyapıyı oluşturmak, geri dönüşüm konusunda finansal destek sağlamak ve atık üretimini kayıt altına alarak etkin bir denetim sistemi kurmak yer aldı. 54 eylemden oluşan plan çerçevesinde belirlenen hedeflere uygun olarak hangi eylemin, hangi zaman dilimi içinde, kim tarafından ve hangi kurum veya kuruluşun iş birliği ile uygulanacağı tanımlandı. Strateji ve Eylem Planı’nın izlenmesi, değerlendirilmesi ve gerekli görüldüğü hallerde eylemlerin revize edilmesi görevi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda oluşturulacak “Yönlendirme Kurulu”na verildi. Terk edilmiş araçlar için yasal düzenleme Eylem Planı kapsamında, 2015 sonuna kadar, terk edilmiş veya yediemin depolarına bırakılmış, kullanım vasfını yitirmiş araçların belirlenecek bir yasal süreç sonunda ömrünü tamamlamış araç kapsamında değerlendirilmesi için yasal düzenleme yapılacak. Aynı dönemde araçlara uygulanan trafikten çekme işleminin belirli bir süre ile sınırlandırılmasına ve devamında hurdaya ayrılması istenen araçların ömrünü tamamlamış araç teslim merkezlerine teslim edilmesine ilişkin hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik çalışma gerçekleştirilecek. Çevre ve insan sağlığının ve emniyetinin sağlanması maksadıyla hurda veya ömrünü tamamlamış araçla ilgili karar ve tanımının teknik ve ekonomik standartları belirlenecek. Öte yandan eylem planı süresinin sonunda atıkların ve hurdaların dış ticaretine yönelik hukuki düzenlemeler, hem ithalat hem de ihracat ayağında yürütülen denetimler çerçevesinde belli aralıklarla gözden geçirilecek ve gerekli durumlarda güncellenecek. Geri kazanılabilir atıkların diğer atıklarla karıştırılmadan kaynağında ayrı toplanmasının sağlanması ve geri kazanıma gönderilmek üzere bırakılması amacıyla oluşturulan atık getirme merkezlerine ilişkin yeni bir mevzuat çıkarılacak. ŞUBAT 2015 Gemi söküm tesisleri çevreye duyarlı hale getirilecek Eylem Planı çerçevesinde gemi söküm tesislerinin çevreye duyarlı hale getirilmesi konusunda mevzuat çalışması gerçekleştirilecek. Geri dönüşüm veya geri kazanım ve toplama ayırma tesislerine yönelik iş yeri ve çalışma koşulları standartları belirlenecek. Tehlikesiz atık tanımında yer alan sınai yan ürünlerinin geri dönüşümünü kolaylaştıracak şekilde yan ürün tanımının atık mevzuatında yer alması sağlanarak yan ürün ve atık ayrımı yapılacak. Yıkım faaliyetleri “seçici yıkımı” esas alacak şekilde yeniden yapılandırılacak ve gerek hafriyat gerekse inşaat ve yıkıntı atık yönetiminin esasları, hazırlanacak yönetmelikle yeniden düzenlenecek. Atıkların ilgili mevzuat çerçevesinde geri dönüşümünün sağlanması amacıyla kullanılacak mobil sistemlerin mevzuatta yer almasına ilişkin çalışmalar yürütülecek. Bitkisel atık yağlardan biyodizel üretiminin desteklenmesine yönelik çalışmalar yürütülecek. Biyobozunur atıkların değerlendirilmesi amacıyla mevzuat çalışması yapılacak. Endüstriden kaynaklanan atıkların başka bir sektörde alternatif ham madde veya yakıt olarak kullanılmasına yönelik mevzuat çalışması yapılacak. Etkin bir atık yönetiminin teşvik edilmesi için çevre mevzuatı belli aralıklarla gözden geçirilecek ve gerekli durumlarda güncellenecek. Geri dönüşüm konusunda bilinçlendirme artırılacak Eylem Planı’nda başta çocuklar olmak üzere vatandaşların geri dönüşüm konusunda bilinçlendirilmesine yönelik yapılacaklara da yer verildi. Okul öncesi eğitimde ve okullarda öğrencilerin geri dönüşüm konusunda aktif olarak katılabileceği proje benzeri faaliyetler oluşturulacak, artırılacak ve desteklenecek. Yerel yönetimlerin öncülüğünde evlerde atıkların ayrı toplanmasının yaygınlaştırılmasına yönelik projeler geliştirilecek. Halkın bu projeler hakkında bilgilendirilmesi ve projelere katılımı sağlanacak. Geri dönüşüm uygulamalarını geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla hedef kitlelere yönelik kılavuzlar, broşürler ve kamu spotu hazırlanacak. Atık yönetimi ve geri dönüşüm üzerine ilgili tarafların katılımı ile sempozyum veya çalıştay düzenlenecek. AVM, metro ve yoğun olarak kullanılan benzer alanlarda çevre köşeleri oluşturularak özellikle çocuklarda geri dönüşüm konusunda farkındalık yaratıcı ve bilinçlendirici etkinlikler gerçekleştirilecek. Geri dönüşüm konusunda en iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması sağlanacak ve performansı yüksek olan taraflar teşvik edici ödüllerle desteklenecek. Geri dönüşüm konusunda eğiticilerin eğitimine yönelik programlar hazırlanacak. Yerel yönetimlerin geri dönüşüm konusuna yönelik personel altyapısı eğitim yoluyla geliştirilecek. Geri dönüşüme özel önem... Eylem planı kapsamında geri dönüştürülebilir atıkların belediyeler ve belediyelerin anlaşacağı lisanslı işletmeler tarafından kaynakta ayrı, organik atıklarla kirlenmeyecek ve etkin bir şekilde toplanması ve taşınmasını sağlayacak sistemler geliştirilecek ve yaygınlaştırılacak. Demir çelik hurdasının yurt içi kaynaklardan tedariki yönünde Türkiye'nin hurda potansiyeli haritası çıkarılacak. Metal hurda ayrıştırma ve işleme merkezlerine yönelik sanayi siteleri oluşturulması desteklenecek. Demir çelik sektörü yan ürün ve atıklarının seramik, inşaat, tarım ve çimento gibi diğer sektörlerde değerlendirilmesi konusu araştırılacak. İkili toplama sisteminin devreye girmesi ile özellikle cam ambalaj atıklarının toplanması ve işlenmesine yönelik altyapının olmadığı bölgelerde fizibilite çalışması yapılacak. Geri dönüşüme yönelik kooperatifler kurulacak ve geliştirilecek. Bu konuda dünyadaki başarılı kooperatifler ile iş birliğinin kolaylaştırılması amacıyla eğitim ve araştırma geliştirme faaliyetleri gerçekleştirilecek. Hurda toplamada modern sisteme geçilecek Hurda toplama konusunda yıl sonuna kadar ilkel yöntemlerden, yerel yönetimler aracılığıyla takip ve kontrol edilebilir modern bir sisteme geçilmesi sağlanacak. KOBİ’lerin geri dönüşüm veya geri kazanım ve toplamaya veya ayırmaya ilişkin faaliyetleri KOSGEB Destek Programları kapsamında desteklenecek. Belediyelerin katı atıkların toplanması ve bertarafından bütçelerine sağladıkları gelir miktarının, geri dönüşümü teşvik amaçlı oluşturulan programlarda kullanılması temin edilecek. Kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerine atık yönetimi için bütçe imkânları dâhilinde yeterli ödenek ayrılacak. Atık oluşturan tesisler, geri dönüştürülebilir atık bilgileri (özellik, miktar, bölge, sektör vb.), toplama ayırma, geri dönüşüm ve işleme tesisleri bazında envanter oluşturulmasına yönelik idari kayıt sistemi geliştirilecek. Atık (arıtma çamuru, lastik vb.) geri dönüşümü veya bertarafında termal işlem uygulayan tesislerde uygulanan çevrim içi (online) izleme ve denetleme sistemleri (atık su, baca gazı vb.) oluşturulacak. 51 ŞUBAT 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) 6. ENERJİ VERİMLİLİĞİ FORUMU VE FUARI İSTANBUL’DA DÜZENLENDİ 6. Enerji Verimliliği Forumu, Bakan Taner YILDIZ’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi. 6. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı (EVF) 14 - 17 Ocak 2015 tarihlerinde, 34. Enerji Verimliliği Haftası çerçevesinde İstanbul WOW Convention Center'da gerçekleştirildi. EVF’nin açılış konuşmaları Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar, İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, TBMM Sanayi, Ticaret, Bilgi ve Teknoloji Komisyon Başkanı İbrahim Halil Mazıcıoğlu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından, Enerji 52 Şartı Genel Sekreter Yardımcısı Selim Kuneralp, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın katıldığı “Türkiye’nin Enerji Verimliliğini Derinlemesine İnceleme Çalışması Basın Konferansı” düzenlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, düzenlenen basın konferansında doğalgaz fiyatlarının 2008 yılından bu yana değişmediğini belirterek, "Avrupa Birliği üyesi 28 ülke içinde sanayisine en ucuz doğalgaz ve elektrik satan ülkesi haline geldik" dedi. EVF kapsamında düzenlenen panel ve oturumlarda, Türkiye’de enerji verimliliğinin mevcut durumu, binalarda enerji verimliliği, sanayide enerji verimliliği, enerji verimli teknolojiler, finansal mekanizmalar, uygulamalar ve ihtiyaçlar, endüstriyel işletmelerde enerji verimliliği, üretim ve tüketimde enerji verimliliği konuları ile enerji verimliliği politika ve stratejileri sektörünün önde gelen isimleri tarafından değerlendirildi. Düzenlenen yedi oturum ve yan etkinliklerin yanı sıra, Japonya Enerji ŞUBAT 2015 Ekonomisi Enstitüsü Başkanı Masakazu Toyoda tarafından “Uygulanmış Enerji Verimliliği Poli kalarının Ekonomi Üzerindeki Etkileri” ve “Japonya’daki Enerji Verimliliği ile İlgili Poli kalar ve Uygulamaları” başlıklı iki ayrı sunum gerçekleştirildi. Toyoda, Japonya’da enerji kaynakları kıt olduğu için enerji verimliliğinde birinci olduklarını, yasal düzenleme ve teşviklerle enerji verimliliğini artırdıklarını, teknoloji geliştirme, kapsayıcı politikalar ve bilgi teknolojileri kullanarak enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürüttüklerini söyledi. EVF’nin ikinci gününde “Sanayide Enerji Verimliliği ve Yöne mi” başlıklı bir oturum düzenlendi. Başkanlığını İSO Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Ata Ceylan’ın yaptığı oturuma Ankara Sanayi Odası’ndan Mustafa Baran, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nden Besim Özek, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’ndan Ali İhsan Karamanlı, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği’nden Fırat Taner Yapalı ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği’nden Serpil Çimen katıldı. Ankara Sanayi Odası Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Baran, Uluslararası Enerji Ajansı IEA verilerine göre Türkiye’de enerji yoğunluğunun, OECD ve AB ortalamalarının üzerinde olduğunu ve TÜİK verilerine göre net elektrik tüketiminde sanayinin payının % 47,4 olduğunu ifade ederek, enerji verimliliği çalışmalarının sanayide yoğunlaşmakta olduğunu belirtti. Bu kapsamda İzmir OSB ile Ankara Sanayi Odası tarafından enerji verimliliğine yönelik yürütülen çalışmalardan örnekler sunarak, 10. Kalkınma Planı Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı Eylem Planı’nda yer alan düşük verimli AC elektrik motorlarının daha yüksek verimli olanlarıyla değiştirilmesinin ve enerji verimliliği alanındaki teknolojilerin ve iyi uygulama örneklerinin KOBİ’lerde yaygınlaştırılmasının sanayide enerji verimliliğini artıracak önlemler arasında yer aldığını belirtti. OSBÜK Bölge Müdürleri Komisyon Başkanı Ali İhsan Karamanlı, “OSB’ler ve Enerji Verimliliği” başlıklı sunumunda, OSB’lerdeki elektrik dağıtım hatlarının yeraltına alınmasının enerji kayıplarının önlenmesinde etkili olacağını ifade ederek, OSTİM, Uşak ve Eskişehir OSB Yönetim Binalarındaki yeşil bina uygulamaları, Eskişehir OSB’de bir firmanın yaptığı yeraltı suyu ısı pompası ile soğutma projesi, güneş enerjisi santrali kurulması konusunda çalışmalar yürüten Kayseri ve Eskişehir OSB gibi, enerji verimliliği konusunda yürütülen çalışmalar hakkında bilgiler sundu. Besim Özek, işletmelerde kullanılan enerjinin ölçülmesinin önemi, led aydınlatmanın enerji verimliliğinde sağladığı faydalar, devlet teşviklerinin artırılması ve kojenerasyon tesisleri konularına değinerek, kullandığı elektriğin bir kısmını kendisi üretmeyen işletmelere İsviçre’de yatırım yapma izni verilmediğini söyledi. Türkiye’de tekstil sektöründe güneş enerjisinden elektrik üreten firmalara da örnek verdi. Fırat Taner Yapalı sunumunda çimento üretiminde, Türkiye’nin 2013 yılı verilerine göre dünyada beşinci sırada, Avrupa’da ise birinci sırada olduğunu belirterek, demir çelik sektöründen sonra en fazla enerji tüketimi olan ikinci sektör olduklarını ifade etti. Yapalı ayrıca, 2001 yılından beri Çimento Müstahsilleri Birliği üyesi fabrikalarda enerji yönetimi için benchmarking (kıyaslama) çalışmaları yürütüldüğünü ve bu sayede üreticilerin enerji tüketimi konusunda genel ortalama içindeki paylarını görebildiklerini söyledi. Çimento sektöründe ortaya çıkan atık ısının, enerji tasarrufu konusunda büyük bir potansiyel ortaya koyduğunu da ifade etti. Serpil Çimen ise Türkiye’nin demir çelik üretiminde dünyada 8. sırada olduğunu belirtti. Enerji verimliliği için, yüksek kapasiteli motorlarda (toz toplama fanları, hadde motorları vb.) değişken hız sürücüsü kullanılması, ekipmanlar ve borular için ısı yalıtımı uygulanması ve verimli çalışmayan (kompresör, pompa, fan vb.) ekipmanların enerji tasarruflu ekipmanlarla değiştirilmesi gibi çalışmalar yapılabileceğini de sözlerine ekledi. Enerji Verimliliği Haftası süresince devam eden Fuar’ın son gününde, 2014 yılının en iyi enerji verimliliğini sağlayan projeleri törenle sahiplerini buldu. "Sanayide Enerji Verimliliğinin Ar rılması Projeleri" ve "Enerji Verimli Endüstriyel Tesis" kategorilerinde 17 proje ödüle layık görüldü. EVF kapsamında, konut, sanayi, ulaşım ve tarım sektörlerinde, enerjinin verimli kullanılması konusunda gençleri bilinçlendirmek amacıyla resim, öykü ve proje kategorilerinde Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı ve TÜBİTAK iş birliğinde düzenlenen, ilk ve orta öğretim öğrencilerine yönelik “Enerji Verimliliği Yarışması"nın sonuçları da açıklandı. Fuar’da ise yerli ve yabancı endüstri şirketleri tarafından, ev aletleri, yalıtım sistemleri, sanayi ürünleri gibi farklı alanlarda enerji verimliliğine katkı sağlayacak projeler ve ürünler sergilendi. 53 ŞUBAT 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) YEŞİL SANAYİ ZİRVESİ BURSA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve ENVERDER Bursa Şubesi iş birliği ile düzenlenen Yeşil Sanayi Zirvesi, 21 Ocak 2015 tarihinde Bursa Merinos Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleş rildi. “Yeşil Büyüme” ana teması çerçevesinde toplanan Zirve, yeşil büyüme konusunun tüm boyutlarıyla değerlendirilmesini ve en son gelişmeler ile uygulamaların bütün açılardan tartışılıp ele alınmasını hedeflemektedir. Bu amaçla düzenlenen ve kamu ile özel sektörden karar vericileri buluşturan Zirve’de açılış konuşmaları Zirve Yürütme Kurulu Başkanı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Doğay Arınç, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlker Duran ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Abdülkadir Karlı tarafından yapıldı. Ardından, “Yeşil 54 Büyüme Modeli” sunusu ENVERDER Bursa Şubesi Başkanı Dr. Müh. Mustafa Uysal tarafından gerçekleştirildi. Zirve’nin öğleden sonraki bölümünde “Yeşil Sanayi”, “Yeşil Enerji” ve “Yeşil Ürün” başlıklı üç oturum düzenlendi. Yeşil Sanayi Oturumunda Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, “Türkiye’de Temiz Üretim ve Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün Faaliyetleri” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasında temiz üretim alanında ülkemizde mevcut duruma kısaca değinen Yılmaz, Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün temiz üretim alanında yürüttüğü faaliyetlerinden bahsetti. Makro plan, program ve strateji belgelerinde sürdürülebilir üretim ve enerji verimliliği ile ilgili yer alan eylemlere vurgu yapan Yılmaz, bu kapsamda sanayideki düşük verimli AC elektrik motorlarının dönüşümüne ilişkin kapsamlı bir çalışma başlattıklarını belirtti. Genel Müdür Yılmaz, temiz üretim alanında yapılması planlanan çalışmalara da değinerek konuşmasını sonlandırdı. Yeşil büyüme alanında farkındalık yaratmak amacıyla toplanan Zirve, oturumların ardından son buldu. ŞUBAT 2015 SANAYİDE KAYNAK VERİMLİLİĞİ POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ PROJESİ KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLECEK SAHA ÇALIŞMALARINDA YER ALACAK İŞLETMELER BELİRLENİYOR Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 5 Mart 2014 tarihinde başlatılan ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından yürütülen “Sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi” projesi kapsamında TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü tarafından 26 Ocak 2015 tarihinde “Sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi Projesi-İşletmelerin Belirlenmesi Çalıştayı” düzenlendi. Söz konusu çalıştaya NACE Rev. 2 kodlarına göre (10) Gıda ürünlerinin imalatı, (13) Tekstil ürünlerinin imalatı, (20) Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı, (23) Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı ve (24) Ana metal sanayii sektörlerinden temsilciler katılmıştır. Sektör dernekleri, sektör birlikleri, sektör uzmanları ve TÜBİTAK MAM ve Anadolu Üniversitesi proje ekibi olmak üzere yaklaşık 50 kişi katıldı. teknikleri uygulayan, kaynak verimliliğini artırmaya yönelik teknolojik yatırım/iyileştirmeler yapan, enerji, su, ham madde ve atık alanlarında tasarruflar gerçekleştiren küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler belirlendi. Çalıştay’da katılımcılara proje ve projenin metodolojisi hakkında bilgilendirme yapılarak işletmelerle yüz yüze gerçekleştirilecek olan anket değerlendirildi. Sonrasında, anket ve saha çalışmaları için sektör birlikleri ve uzmanlar ile projede belirlenen öncelikli alt sektörlere yönelik önceden hazırlanan işletme listeleri incelenerek, mevcut en iyi 55 ŞUBAT 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) SANAYİDE KULLANILAN DÜŞÜK VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ DÖNÜŞÜMÜ KAPSAMINDA ORTA ANADOLU KALKINMA AJANSI YENİLENEBİLİR ENERJİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET MALİ DESTEK PROGRAMI’NI BAŞLATTI Öncelik 3. Sivas ve Yozgat illerinde bulunan kâr amacı güden kurumların; üretim kapasiteleri ve verimliliklerinin artırılması, ürün çeşitliliğinin sağlanması, kalite sertifikasyonlarının artırılması; yeni ürün üretimi ve yenilikçi uygulamalara yönelik yatırımlarının desteklenmesi olarak belirlenmiştir. Oran Kalkınma Ajansı “Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilir Rekabet Mali Destek Programı” için ilana çıktı. İlk kez 2015 yılında teklif çağrısına çıkılan program için toplamda 11 milyon TL’lik bir bütçe ayrıldı. Kâr amacı güden ve kâr amacı gütmeyen kurumların uygun başvuru sahibi olduğu programın genel amacı; “TR72 Bölgesi’nde yenilenebilir enerji potansiyelinin değerlendirilmesi ve sanayide düşük verimli motor sistemlerinin dönüşümü ile enerjinin verimli kullanılması, atık yönetim sistemleri kullanılarak çevre kirliliğinin azaltılması yoluyla bölgesel rekabet edebilirliğe katkı sağlanması ve Sivas-Yozgat illerinde üretim kapasitesi ile verimliliğin artırılması yoluyla bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılması”dır. 56 Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilir Rekabet Mali Destek Programı’nın belirtilen amacı çerçevesindeki öncelikleri şunlardır: TR72/15/YESR1 (Kâr Amacı Güden Kurumlar) ve TR72/15/YESR2 (Kâr Amacı Gütmeyen Kurumlar) Öncelik 1. TR72 Bölgesi’nde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve üretimde kullanılan makinalarda yer alan düşük verimli elektrik motorlarının modernizasyonunun sağlanması. Öncelik 2. TR72 Bölgesi’nde çevresel atık yönetimi uygulamalarının yaygınlaştırılması ve atıkların geri kazanılması. “Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilir Rekabet Mali Destek Programı” için detaylı bilgiye Oran Kalkınma Ajansı’nın web adresinden ulaşılabilir. http://oran.org.tr/haberler/1355/teklifcagrisi-ilani.html ŞUBAT 2015 HABER D-8 4. SANAYİ BAKANLARI TOPLANTISI YAPILDI Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “D-8 ça sı al nda yürütülen sanayi alanındaki işbirliklerinin somut projelerle hayat geçirmeye ve daha ileri noktalara çıkarmaya ih yaç var” dedi. D-8 üyesi ülkelerin hizmetine sunabiliriz. Sanayilerimizin uluslararası rekabetini artırmak için yüksek nitelikli işgücüne ihtiyacımız var. Bu doğrultuda D-8 üyesi ülkeler arasında yeni mezun mühendislere yönelik İş yerinde Uygulamalı Endüstriyel Eğitim Programı oluşturabiliriz. Bir protokol ile bu programın detaylarını oluşturabiliriz” şeklinde konuştu. Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan D-8 Türkiye Daimi Temsilcisi olarak atandı Bakan Fikri Işık, İran'ın başkenti Tahran’da gerçekleştirilen Gelişen Sekiz Ülke (D-8) 4. Sanayi Bakanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, D-8 örgütünün kurulduğundan bu yana geçen süre içerisinde üye ülkelerin dünya ekonomisindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkileri çeşitlendirmek ve üye ülkelere yeni imkânlar yaratmak için önemli tartışma platformları oluşturduğuna işaret etti. Işık, “Bunlarla birlikte, D-8 üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacmi her geçen yıl artmış,1997 yılında yaklaşık 15 milyar dolar olan ticaret hacmi 2011 yılında 130 milyar dolara yükselmiştir. Sadece bu gösterge bile ülkelerimiz arasında başlayan D-8 işbirliği sürecinin başarısını göstermesi bakımından önemlidir” ifadelerini kullandı. Bakan Işık, üye ülkeler arasında gerçekleşen ticaretin bu ülkelerin toplam dış ticaret hacimleri içerisindeki payının 2000’li yıllarda yüzde 4 iken, 2011 yılında yüzde 8 düzeyine çıktığına işaret ederek, D-8’in 2008-2018 yol haritasına göre bu oranın yüzde 20’ler seviyesine gelmesinin hedeflendiğini aktardı. “D-8 çatısı altında yürütülen sanayi alanındaki iş birliğini somut projelerle hayat geçirmeye ve daha ileri noktalara çıkarmaya ihtiyaç var” diyen Işık, “Malumunuz olduğu üzere biz Türkiye olarak bir proje başlatmış bulunuyoruz. Yerli otomobil üretimi için hazırlıklarımız sürmektedir. Ben D-8 ülkelerini bu çerçevede daha fazla inisiyatif almaya ve iş birliklerimizi geliştirmeye davet ediyorum. Hemen hemen tüm 'Görev Gücü Toplantıları' sonucunda, D-8 üyesi ülkelerin şirketleri arasında iş birliğinin gelişmesi için bir arayüz ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, Türkiye olarak, tüm sanayi sektörlerini kapsayan, üye ülkelerin ortak iş yapma isteğinde olan firmalarının kendilerini ve ürünlerini tanıtabileceği bu arayüzü, diğer bir ifadeyle, bu web tabanlı platformu kurarak Daha önceki bakanlar toplantısında alınan karar doğrultusunda, sanayi alanındaki iş birliği projelerinin takibi ve başarısı için Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan’ı D-8 Türkiye Daimi Temsilcisi olarak atadığını açıklayan Bakan Işık, bu bağlamda diğer üye ülkelerden de daimi temsilcilerini atamalarını talep etti. Özel sektör kuruluşlarının ve iş dünyası temsilcisi olan örgütlerin, D-8 şemsiyesi altındaki çalışmalara ve projelere aktif katılım sağlamalarının çok önemli olduğunu vurgulayana Işık, “Bizim iş birliğini geliştirmeye yönelik kararlar alması tek başına yeterli değildir. Özel sektörün bu işbirliği projelerini sahiplenmesi ve desteklemesi ve hayata geçirmek için çaba göstermesi 'olmazsa olmaz' bir durumdur” ifadelerini kullandı. Bakan Işık, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak, bizler ilgili kuruluşlarımızın ve iş adamlarımızın D-8 kapsamındaki işbirliği projelerine katkı ve katılım sağlamasını aktif biçimde destekliyoruz ve teşvik ediyoruz” dedi. Bakan Işık, toplantıya aralarında kamu ve özel sektör temsilcilerinin de bulunduğu yaklaşık 50 kişilik bir heyetle katıldı. 57 ŞUBAT 2015 HABER PATENTE TAM DESTEK Yurt dışında düzenlenen patent araştırma ve inceleme raporları için sağlanan destek artırıldı. Sınai mülkiyetin gelişmesinde, patent sayılarının hem nitelik hem nicelik yönünden artmasında Ar-Ge ardından patent teşvikleri büyük önem taşıyor. Türk Patent Enstitüsü’ne (TPE) yapılan patent başvurularının yurt dışında (Avusturya, İsveç, Danimarka, Avrupa Patent Ofisi) araştırma ve inceleme raporu düzenlenmesi için başvuru sahiplerine "TÜBİTAK Patent Destek Programı" kapsamında destek sağlanıyor. TÜBİTAK tarafından verilen 400 Avro destek tutarı, 6 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilen TÜBİTAK Bilim Kurulu toplantısında, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 600 Avro'ya çıkarıldı. Destekten gerçek kişiler bir yıl içerisinde beş adet, tüzel kişiler ise yirmi adet başvurusunda yararlanabiliyor. 2016 yılında patent başvurularının araştırma ve inceleme raporlarının tamamının Türk Patent Enstitüsü bünyesinde gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Bu hedefe ulaşılması durumunda yurt dışında hazırlanan araştırma ve inceleme raporları için sarf edilen masrafların ortadan kalkmasının yanı sıra sağlanan desteklerin de başka alanlara kaydırılmasına olanak sağlanmış olacak. TPE tarafından hazırlanan patent araştırma inceleme raporlarının oranı 2009'da % 8 iken, 2014’de % 45’e çıktı. da % 85’e kadar yükseldi. Daha önce iki dönem olarak alınan proje başvuruları artık sürekli olarak alınacak hale getirildi. Bu düzenleme sonrasında alınan başvurular iki ay içerisinde sonuçlandırılıyor. projesi desteklenen üniversiteler; 3 proje ile Yıldız Teknik üniversitesi, 2’şer proje ile İstanbul Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi oldu. SAN-TEZ İLGİSİ ARTIYOR Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini kurumsallaştırmak ve ülkenin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü artırmak için yürütülen San-Tez’e ilgi her geçen gün artıyor. San-Tez, üniversitelerdeki bilgi birikimini sanayiye aktararak sanayicinin var olan bir sorununu çözmek veya teknoloji seviyesini yükseltmeyi hedefliyor. Proje ortaklarının bu destekten daha etkin bir şekilde yararlanması ve programın yürütülmesindeki bazı aksaklıkları gidermek için ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak San-Tez Yönetmeliği geçen yıl yenilendi. Buna göre, orta-yüksek ve yüksek teknoloji seviyesinde üretim yapan ancak % 25’lik katkı payı ödemekte zorlanan KOBİ’lerin projelerine destek olmak için; ödeyecekleri katkı payı oranı düşürüldü. KOBİ’lerin projelerine Bakanlık katkı payı 58 Yeni Yönetmelik sonrası Kasım ayı içerisinde panellerde değerlendirmeye alınan 40 projeden 23’u desteklenmeye değer bulundu. Bu değerlendirme döneminde destek oranı %57,5 olarak gerçekleşti. Projelerin ise otomotiv, enerji, medikal ve kimya sektörlerinde yoğunlaştığı görüldü. En çok destek alan iller ise; 9 proje ile İstanbul, 4 proje ile İzmir ve 3 projeyle de Ankara olarak sıralandı. Kasım ayı projelerinin yapılan değerlendirmeleri sonucunda en fazla Bütçe sınırı olmayan San-Tez desteklerinde bu dönem enerji alanında 1,5 milyon TL değerinde bir proje desteklenmeye değer bulundu. Malzeme alanındaki bir başka proje de yaklaşık 800 bin TL’ye yaklaşan bütçesi ile desteklendi. ŞUBAT 2015 SUMMARY ECONOMIC DEVELOPMENT ZONES AND INCENTIVES DRIVING FORCE OF DEVELOPMENT: R&D -II Rather than being presented and carried out by the state, science and technology politics need to be internalized by all parts of the society. In order to attain the objectives of science and technology politics, individuals have to participate in policy making process within a common vision. The most important factor that affects the success of carried out science and technology politics is the accurate assessment of the country according to current circumstances and implementation of policy designs consistent with country needs. General evaluation of a country’s weaknesses and strengths in science and technology is essential for developing countries such as Turkey with regard to identifying the shortcomings of implemented politics. Within this framework, the important issue is that R&D studies should serve for objectives concerning efficient use of country resources, accumulation of knowledge and production of national technologies. The state has the main role in providing the required conditions within a plan and creating the suitable environment and opportunities for the success of politics. The number of patents that an enterprise or a country owns puts forward innovative spirit of that country and is a proof of new inventions. Therefore, the number of patent is an indicator of the success of the R&D system of a country or an enterprise. Patents are measurement of R&D output and by providing the transformation of the innovation into a commercial product; they 60 bring monopoly power to its producer. Whereas USA and South Korea show regular increase in patent number, Japan has experienced a decline in patent numbers after 2000. EU has not shown a significant change in last 21 years. Although Turkey has an increasing trend in patent number, this increase does not have importance in comparison with the other countries. If a country exports technology, that gives information about its level of development and it is an indicator of its technologic progress. High-tech export brings competitive power to countries in global economy. High-tech export share of Turkey in total exports has shown only 0.7 increment between 1995 and 2010. By 2010, USA has the greatest share with 20% in the world. Japan follows USA with 18% and EU has 14.81% high-tech export share in its total exports. These figures indicate the big gap between Turkey and other countries. CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY, GLOBAL LABOR AND LABOR - I Within the scope of this study, corporate social responsibility (CSR) concept with regard to efficiency, actions and outcomes of multinational corporations (MNCs) is going to be analyzed in global economy, which is under the domination of new liberal policies. The impacts of corporate social responsibility practises on global labour is going to be evaluated and current CSR practices, agreements and other effects are going to be handled.CSR concept is explained in detail in the study; but in simple terms corporate social responsibility states the position of corporations within the economic, ethical, legal and public framework during their economic activities. CSR is a sum of voluntary and obligatory laws, rules and expectations. ‘Multinational corporations (MNCs)’ are one of the concepts that are mainly used in the study. Multinational corporations are companies that supply product and service to global markets and their headquarters are generally found in developed countries. These companies open enterprises in another countries with the aim of decreasing input costs. These corporations are termed as ‘multinational’ because of the fact that headquarter and various functions of the company are founded in different countries. Another concept that has been emphasized in the study is ‘supranational organizations’ (SNO). Supranational organizations are decision making structures at global level and the countries have relationship with them in membership level. OECD and UN are examples of supranational organizations. In this study, the necessity of corporate social responsibility practices, the parties of CSR and the success of CSR practises are going to be presented with compilation method. In addition to that, the conflict of global labour and multinational corporations and daily practises are going to be discussed within the context of CSR studies of supranational organizations. Main constraint of this study is the lack of ŞUBAT 2015 field research within the framework of CSR area due to time constraint. INCENTIVES FOR ECONOMIC DEVELOPMENT ZONES - I Economic development zones, which are determining actors in economic growth and development of the countries, are founded with the intent of regional development, dissemination of welfare, allocation of zones with infrastructure consonant with investment, production of products with high added value and founding sustainable urbanization and industrialization. ‘Economic Development Zones’ concept has been used as the most appropriate expression as a result of holistic evaluation of the structure of the areas (Organized Industrial Zones, Small Industrial Areas, Industrial Zones, Technology Development Zones and Free Zones), where production and trade activities take place in Turkey. Many governments in our day commonly use incentives as an important political instrument with the aim of creating a sustainable investment environment, encouraging investments, attracting new investments and providing increment in employment and income in order to contribute to economic development and growth. In this article, incentives that are given to economic development zones and incentive systems are going to be dealt with. RECYCLING STRATEGY HAS BEEN DETERMINED The final form of ‘National Recycling Strategy Document and Action Plan (2014- 2017), has been given with mutual agreement of related institutions in coordination of the Ministry of Science, Industry and Technology and the decision of High Planning Council in terms of its acceptance has been published in Official Gazette. It is stated in the Action Plan that more than half of the waste produced in Turkey has recycling feature and recycling carries great potential in increasing national welfare. Action Plan has the purpose of creating a roadmap considering recycling studies in forthcoming period and it has objectives in terms of creating recycling consciousness in society, developing related legislation intended for recycling, forming the infrastructure required for efficient recycling of waste, providing financial incentives for recycling and founding an efficient audit system for recording waste production. The plan has 54 actions and the actions have been defined in terms of time and coordination of the institutions within the framework of the document. Tasks considering monitoring, evaluation and revision of the plan have been given to Steering Committee, which would be constituted in coordination of the Ministry of Environment and Urban Planning. 61 ŞUBAT 2015 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey ŞUBAT 2015 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-GE İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2012) Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012) Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012) Türkiye' de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2012) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI 63 ŞUBAT 2015 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS