Sosyal Bilgiler 7 - tc millî eğitim bakanlığı
Transkript
Sosyal Bilgiler 7 - tc millî eğitim bakanlığı
T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI A Ç IK Ö Ğ R E T İM O K ULLARI (AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU) Sosyal Bilgiler 7 Ders Notu Hazırlayan A liye Burkay ÎBlŞ W ANKARA-2014 MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL M ÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU DERS NOTLARI DİZİSİ Hayat Boyu Öğrenme L ife L o n g L e a r n in g Copyright ©MEB Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Dizgi : Nazmi KEPİR Resim - Grafik : Nuh ARLIER TTK İnceleyen : Mehmet BAĞCI İSTİKLÂL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Câm, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerihamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl! Mehmet ÂkifERSOY ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hâzineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SUNU “Eğitim” kavramı yaşam boyu süren çok önemli bir etkinliktir. Eğitim süreci ilk çağlardan beri sürekli olarak gelişim göstermektedir. Teknolojinin gelişim göstermesiyle birlikte, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri eğitim sürecinde hızla kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde pek çok problemin çözümünde eğitimin etkin bir şekilde kullanılması gereklidir. Pek çok çaba ve çözümün içinde, bilişim teknolojisi geleneksel araçlar arasından sıyrılarak öne çıkmaktadır. Öne çıkan bu teknolojiyle birlikte gelişen ve önemini giderek artıran yöntemlerden birisi de yer, zaman ve yaş sınırlaması olmayan uzaktan eğitimdir. “Uzaktan eğitim” yolu ile eğitim görmekte olduğunuz Açık İlköğretim Okulu’nda, Genel Müdürlük olarak sizlere sunduğumuz hizmetlerden birisi de ders notu mahiyetindeki kitaplanmızdır. Uzaktan eğitim ilkelerine uygun olarak hazırlanan bu ders materyali lise müfredat programlarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Hazırlanan bu ders notlarımız, müfredat programlarında meydana gelen değişikliklere paralel olarak yemlenmekte ve güncelleştirilmektedir. Bu ders notundan yararlanacak olan öğrencilerimize başarılar diliyor, ders notlarının hazırlanmasında emeği geçen tüm Genel Müdürlüğümüz çalışanlarına teşekkür ediyorum. Doç. Dr. Mustafa Kemal BİÇERLİ Genel Müdür SUNUŞ Değerli Açık İlköğretim Okulu Öğrencileri; Sosyal Bilgiler 7 Ders Notu, öğretim programları çerçevesinde ders kitaplarına yardımcı kaynak olarak düşünülmüştür. Bu ders notu, sizlerin düzeyi göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Elinizdeki ders notu, uzaktan eğitim ve öğretim tekniklerine uygun bir şekilde hazırlanmıştır. Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri, ders notunuzu dikkatlice okuyup anla maya çalışınız. Ders notundaki tanımları ezberlemeden kavramaya çalışınız. Tanımları kavramaya çalışırken sizler için hazırlanan sorulardan yararlanınız. Sorulara cevap veremediğiniz takdirde, ilgili konuya tekrar dönüp yeniden çalışınız. Çalışmanızda sizlere yardımcı olmak amacıyla, konuyla ilgili dikkat çekilmesi gereken yerler çeşitli sembollerle gösterilmiştir. Ders notunuzun içinde, sizleri çalıştığınız konuya daha çok yaklaştıran, düşündüren ve öğrendiğiniz konuyu hemen pekiştirmenizi sağlayacak çeşitli sorular hazırlandı. Bu sorulan hazırlamaktaki amacımız, ünitede geçen konu ve kavramları daha iyi öğrenmenizi sağlamaktır. Ders notunuzun içinde çeşitli tanım ve kavramlar verildi. Bu tanım ve kavramları dikkatli okumalı, daha iyi öğrenmek için de kendi cümlelerinizle ifade etmelisiniz. Ayrıca siyasi konulara çalışırken mutlaka tarih atlasından yararlanınız. Ders notunuzdaki konuların zihninizde daha kalıcı olması ve yeniden anımsamanıza yardımcı olması için bölüm sonlarında özet oluşturuldu. Özeti dikkatlice okuyunuz. Bunun yanında öğrendiklerinizi sınayabilmeniz ve karşılaştırma yapabilmeniz için bölüm sonlarında o bölümde geçen konularla ilgili değerlendirme soruları da düzenlendi. Her konunun başında yer alan “ Bu Bölümün Amaçları” ve “ Nasıl Çalışmalıyız?” bölümlerini de dikkatlice okumalısınız. Çünkü bu bölümlerde, ders çalışırken gereksinim duyacağınız “ Neyi, nasıl öğreneceğim?” sorularının yanıtlarını bula caksınız. Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri; düzenli ve planlı çalışmak sizi başarıya götürecektir. Hepinize başarılar dilerim. Aliye Burkay İBİŞ İÇİNDEKİLER ÜNİTE I İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ İLETİŞİM HAYATTIR..................................................................................... 3 DÜNYA: KÜRESEL BİR KÖY........................................................................ 9 DOĞRU BİLGİYİ ALMA H AKKI.................................................................. 11 ÖZGÜRLÜKLERİN SIN IR I............................................................................ 13 ATATÜRK YE İLETİŞİM ............................................................................... 14 ÖZET ......................................................................................................... 17 TEST I ......................................................................................................... 19 YAŞADIĞIMIZ YERLER............................................................................... 23 BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ...................................................... 25 SOSYAL DEVLET........................................................................................... 30 GÖÇMEN HAYATLAR................................................................................... 36 YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ .................................................. 40 ÖZET ......................................................................................................... 42 TEST E ......................................................................................................... 44 ANADOLU TÜRKLEŞİYOR.......................................................................... 49 OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR............................................................ 60 OSMANLI ORDUSU ..................................................................................... 65 DENİZLERİN FATİHİ..................................................................................... 69 BİRLİKTE YAŞAMAK................................................................................... 74 SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI........................................................ 77 ŞEHZADELER ŞEHRİ: M ANİSA.................................................................. 81 OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ.............................................................. 86 OSMANLIDA YENİLEŞME............................................................................ 90 ÖZET ......................................................................................................... 95 TEST IH ......................................................................................................... 97 ÜNİTE IV EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT SADIK YÂR: TOPRAK................................................................................... 103 GÖZDE ÜLKELER......................................................................................... 107 TEZGÂHTAN FABRİKAYA............................................................................ 111 TOPLUMSAL DAYANIŞMA.......................................................................... 113 MESLEK EĞİTİM İ......................................................................................... 115 MESLEĞİMİ SEÇİYORUM............................................................................ 120 ÖZET ......................................................................................................... 123 TEST IV ......................................................................................................... 125 UYGARLIĞIN TEM ELİ................................................................................. 129 TARİH BAŞLIYOR......................................................................................... 132 İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS .................................................. 135 DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ ................................................................ 141 ÖZET ......................................................................................................... 152 TEST V ......................................................................................................... 155 SALTANATTAN MİLLÎ EGEMENLİĞE........................................................ 161 CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ.................................................... 165 NASIL YÖNETİLİYORUZ?............................................................................ 168 YÖNETİME KATILIYORUZ.......................................................................... 170 HER YERDE DEMOKRASİ .......................................................................... 173 ÖZET ......................................................................................................... 175 TEST VI ......................................................................................................... 177 ÜNİTE VII ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ.................................................................. 181 KÜRESEL SORUNLAR................................................................................. 190 ÇOK GEÇ OLMADAN................................................................................... 195 İNSANLIĞIN ORTAK M İRA SI...................................................................... 197 ÖZET ........................................................................................................ 201 TEST VII ........................................................................................................ 204 YANIT ANAHTARI......................................................................................... 207 SÖZLÜK ........................................................................................................ 209 KRONOLOJİ................................................................................................... 214 KAYNAKÇA................................................................................................... 218 SOSYAL BİLGİLER 7 •• • UNITEI İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ KONULAR - ÎLETÎŞÎM HAYATTIR DÜNYA: KÜRESEL BÎR KÖY DOĞRU BÎLGİYÎ ALMA HAKKI ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRI ATATÜRK VE ÎLETÎŞÎM ÖZET TESTİ SOSYAL BİLGİLER 7 D®* BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite ile; İletişimi, olumlu ve olumsuz etkileyen tutum ve davranışları, İhsanlar arasında kurulan olumlu ilişkilerde iletişimin önemini, İhsanlar arası etkileşimde kitle iletişim araçlarının rolünü, Doğru bilgi alma hakkı, düşünceyi açıklama özgürlüğü ve kitle iletişim özgürlüğü arasındaki bağlantıyı, Kitle iletişim özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği kavramlarım ve birbiriyle ilişkilerini, Atatürk’ün iletişime verdiği önemi öğreneceksiniz. Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu içerisindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen kaynaklardan yararlanın. 2 SOSYAL BİLGİLER 7 ÜNİTEI ÎLETİŞtM VE ÎNSAN İLİŞKİLERİ İLETİŞİM HAYATTIR İnsanlar, doğdukları andan itibaren toplum içerisinde yaşamaya başlarlar. Toplumsal yaşamda ihtiyaçlarını karşılamak için birbirleriyle ilişki kurarlar. Bu ilişkil er ailede, okulda, iş yerinde, çarşıda, pazarda, hastanede sürüp gider. Anne, baba çocuk ilişkisi, arkadaş ilişkisi, hasta - doktor İlişkisi, satıcı - müşteri İlişkisi, öğretmen öğrenci ilişkisi bunlara örnektir. Kişiler arası ilişkiler ne kadar olumlu ve sağlıklı ise bireyler ve toplum o kadar mutlu ve huzurludur. m * Arkadaşlarınızla ya da ailenizle ilişkileriniz nasıldır? Bu ilişkilerin olumlu ya da olumsuz olmasına yol açan tutum ve davranışlar neler olabilir? İnsanlar arasında kurulan olumlu ilişkilerde iletişimin önemli bir rolü vardır. Toplumsal yaşamda birbirimizle sürekli iletişim hâlindeyiz. Duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla iletişim yoluyla paylaşırız. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulaşa bilmek için iletişime başvururuz. İletişim, beşikten mezara kadar hep bizimledir ve bizim için hava kadar yaşamsal bir ihtiyaçtır. Yapılan bilimsel araştırmalara göre yeni doğmuş bir bebekle ne kadar ilgilenilir, konuşulur, temas kurulursa, bebeğin duygusal gelişiminde de o kadar olumlu bir artış gözlenmektedir. İletişim bebeğin dil gelişimine de katkıda bulunmaktadır. İletişim, insanlar arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışver işidir. İnsanlar iletişim kurarken çeşitli yollardan yararlanırlar. İşaret, bakış, gözyaşı, gülümseme, mimikler, giyinme alışkanlıkları gibi sözsüz iletişim; konferans, konser, tartışma gibi kişiler arası ya da gruplar arası iletişim; gazete, kitap, dergi, radyo, tele vizyon gibi kitle iletişim araçları; bilgisayar, telefon, uydu gibi iletişim teknolojileri iletişim sözcüğünün kapsamındadır. Aslında tüm canlılar iletişim halindedir. Köpeklerin birbirlerini koklaması, kedilerin kızdıklarını ya da isteklerini göstermek için miyavlaması buna örnektir. Ancak diğer SOSYAL BİLGİLER 7 canlılara göre insanların yaşamında iletişimin rolü daha önemlidir. Çünkü bir insanın uyku dışındaki zamanı iletişim halinde geçmektedir. Kişi ya kendisi iletişim kurmaktadır ya da kendisiyle iletişim kurulmaktadır. İnsanlar arasındaki olumlu iletişim sayesinde iyi ilişkiler kurulabilmekte, sorunlara çözümler üretilebilmektedir. T •\ı Günümüz toplumlarmda sıkça yaşanan şiddetin, yalnızlığın, bunalımın, evliliklerde soran yaşanmasının ve pek çok toplumsal sorunun temelinde iletişimsizlik ya da iletişim bozuklukları yatmaktadır. Peki iletişim kurmak bu kadar zor mudur? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Şiirde anlatılmak istenen sizce nedir? Yola çıkınca her sabah, Bulutlara selam ver. Taşlara, kuşlara, Atlara, otlara, İnsanlara selam ver. Ne görürsen selam ver. Sonra çıkarıp cebinden aynayı Bir selam da kendine ver. Hatırın kalmasın el gün yanında Bu dünyada sen de varsın! Üleştir dostluğunu varlığa, Bir kısmı seni de sarsın. Üstün DÖKMEN İlk insanların iletişim kurmaları oldukça zordu. Önce sembolleri keşfettiler. Mağara duvarlarına resim yapmaya başladılar. Yazıyı bularak iletişimlerini geliştirdiler. Günümüzde ise iletişim kurmak oldukça kolaydır. Sabah kalktığımızda aile bireylerine günaydın demek, asansörde veya sokakta karşılaştığımız kişilere gülümseyerek selam vermek, arkadaşımızın hâlini hatırım sormak iletişimi başlatan en basit yollardır. Toplumsal ilişkilerde iletişimi kolaylaştıran ve engelleyen bazı unsurlar vardır. Bu unsurların bilinmesi etkili iletişim kurmak için önemlidir. İnsanlar diğer canlılardan farklı olarak etkili iletişim kurmayı öğrenebilmekte, iletişim becerilerini geliştirebilmektedir. SOSYAL BİLGİLER 7 la Kişiler arası iletişimde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır: İletişim becerisi insanın kendisini tanımasıyla başlar. Kendini tanıyan insan gerçek duygu ve düşüncelerinin farkındadır. Kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olan bireyler bunlan başkalarına doğru ifade edebilir. Bu sayede karşı tarafça kolaylık anlaşılabilir. Karşılıklı saygı ve hoşgörü iletişimin temelidir. Hoşgörülü ve saygılı insanlar birbirlerini anlamaya çalışır. Farklı düşünce ve duygulan önemser. Kinci değil, yapıcıdır. Bencil, sadece kendini düşünen, başkalarına saygısız ve değer vermeyen tutum ve davranışlar içinde olan insanlarla iletişim kurmak mümkün değildir. Kendi düşünce ve fikirlerini tek doğru olarak benimseyen, başkalarının fikir, düşünce ve duygularım önemsemeyen ve saygı göstermeyen insanlar olumlu ve etkili iletişim kuramazlar. İletişimde dinlemek çok önemlidir. Karşımızdakini anlamak için onu dinlememiz gerekir. Konuşmalarımızda sürekli ahlak dersi veren, nasihat eden ifadeler kullanmak iletişimi olumsuz etkiler. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, konuyu saptırmak, tehdit etmek, uyarmak, yargılamak, suçlamak iletişimin kesilmesine yol açar. Ön yargılı davranmak iletişimde yapılan en önemli hatalardandır. İletişimde sakin olmak, duygularımıza kapılmamak ve aceleci davranmamak çok önemlidir. Başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak, onlarla empati kurmak iletişimi olumlu etkiler. Çatışmayı artıncı değil, çözümü amaçlayan davranışlar, olumlu iletişimde önemli bir rol oynar. Kişiler arası iletişim, sözlü ve sözsüz iletişim olarak ikiye aynlır. Konuşma sözlü iletişim; göz teması, fiziksel yakınlık, duruşlar, yüz ifadeleri sözsüz iletişim davranışlarıdır. Düşüncelerimizi sözlerle iletirken, duygularımızı daha çok sözsüz davranışlar yoluyla iletiriz. Ses tonu, vurgulama ve susmalar ise söz ötesi iletişim davranışlarıdır. Bir araştırmaya göre yüz yüze iletişimde, duygusal mesajların %55'i yüz ifadeleriyle, %38’i söz ötesi yolla, %7'si ise sözlerle verilmektedir. İletişim hem konuşma hem de dinlemenin bir arada olduğu faaliyettir. Bu nedenle olumlu ve etkili bir iletişim için etkili konuşma ve dinleme önemlidir. İnsanlar Konuşa Konuşa Anlaşır İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin düşünebilmesi olduğu söylenir. Bu doğru olsa da aslında insanların düşündüklerini sözcüklerle ifade edebilmesi diğer canlılarda olmayan bir özelliktir. Kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler, konuşurken yaptığı jest ve mimikler, ses tonu iletişimi etkiler. Bu nedenle etkili konuşma iletişim becerilerinden biridir. 5 SOSYAL BİLGİLER 7 Etkili bir konuşmada yapılması ve yapılmaması gerekenler şöyledir: Sözcükler ve duygular doğru seçilmelidir. Söylenenlerin açık, net ve karşı tarafça anlaşılır olması gereklidir. Çok fazla ve hızlı konuşmaktan kaçınılmalıdır. Söylenecekler önceden hazırlanmalı ve planlanmalıdır. Konuşurken göz iletişimi kurulmalıdır. Sözcükler değil, düşünceler düşünülmelidir. Sesin yüksekliği bulunulan çevreye göre ayarlanmalı, günlük konuşmada ağır bir tonda konuşulmalıdır. Konuşurken ayrıntılara giıilmemeli, vurgulanmak istenen noktalar netleştirilmelidir. Rahatsız edici tavırlardan sakınılmaîıdır. Sen-Ben Dili “Çok gürültü yapıyorsun.” “Dikkatim dağıldı, rahatsız oldum.” Yaptığınız bir gürültü karşısında iki farklı kişinin söylediği bu cümleler size ne hissettirir? Siz konuşmalarınızda hangi dili tercih ediyorsunuz? “Sen” Dili “Ben” Dili Suçlayıcı, eleştirici ve yargılayıcıdır. Suçluluk hissettirmez. Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir. Karşı tarafı savunmaya itmez. Kişiyi incitir, kırar. Anlaşmazlıkları azaltır. Kişiye anlaşılmadığım hissettirir. Konuşan kişiyi rahatlatır. Karşı tarafı savunmaya iter. İletişimi aksatır. Duyguların nedeni anlaşıldığından iletişim sağlıklı olur. Beden Dili Saklamaz Aşağıdaki davranışlar, bu davranışları yapan kişiler hakkında hangi ipuçlarını verebilir? Sürekli olarak el ve parmaklarla oynamak, parmaklan sürekli olarak masanın üzerine vurmak Bir kişi konuşurken başka şeylerle uğraşmak Konuşurken gözleri kaçırmak Kişilerle uzak mesafede durmak, temas kurmaktan kaçınmak SOSYAL BİLGİLER 7 İnsanlar diğer bireylerle karşılaştıklarında sözel iletişimden önce beden yoluyla sözsüz iletişime geçerler. Çoğu kez kişinin ağzından sözcükler çıkmadan önce, beden dili yoluyla verdiği mesaj, yani fiziksel görünümü daha önemlidir. Bu nedenle beden dilinin iletişimde önemli bir rolü vardır. Günlük yaşamımızda farkında olmadan beden dilimizi yoğun olarak kullanırız. Çoğu zaman beden dilimizi kontrol edemeyiz. Çünkü bedenimiz olaylara ve durumlara karşı daha çok kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi konuşmalarımıza yansıtmamayı başarırız ama beden dilimiz duygu ve düşüncelerimizi ele verir. Duygu ve düşüncelerin anlaşılmasında sözcüklerden çok beden dili esastır. İyi bir konuşmacı konuyu dinleyicilere aktarırken aynı zamanda beden dilini de etkili biçimde kullanır. Beden dili yani sözsüz iletişim, sözlü iletişimi desteklemekte ve pekiştirmektedir. İletişimde olumlu olan beden dili özellikleri şöyledir: İnsanların birbirlerinin yüzüne bakması ve göz ilişkisi kurması iletişimi olumlu yönde etkiler. Canlı ve tebessüm eden bir yüz ifadesi iletişimi kolaylaştırır. Donuk ve ifadesiz bir yüz insanları olumsuz etkiler. Biri konuşurken başın hafifçe aşağı yukarı hareket ettirilmesi, kişiye dinlendiğini ve anlaşıldığım hissettirir. Çok aşırıya kaçmadan, yerli yerinde kullanılan el, kol ve baş hareketleri yani jestler iletişimi olumlu etkiler. Jestler, konuşmaya güç katmakta ve konuşmanın akıcılığı ile inandırıcılığını sağlamaktadır. Birisi ile konuşurken ve sizinle konuşulurken öne eğilmek ilginin göstergesidir. Ayakta iken dik durmak, otururken sandalye ve koltuğu tam olarak doldurmak ve arkaya yaslanmak, beden dilini etkili kullanmak açısından gereklidir. İletişimde önemli olan unsurlardan biri de konuşan insanların birbirlerine dönük olmasıdır. İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olan en yakın mesafede durmak gereklidir. İnsanları tedirgin etmeden mümkün olein her durumda bedensel temas kullanılmalıdır. Kişinin kendine gösterdiği özen kendisine ve karşısındakine verdiği değerin ifadesidir. Fazla gösterişe kaçmadan, toplumsal rol ve statülere uygun giyinilmelidir. Beden dilinde kültürler arası farklılıklar vardır. Korku, heyecan, üzüntü, sevinç vb. duyguların beden dili ile ifadesi bütün kültürlerde aynıdır. Ancak bazı ayrıntılarda fark lılıklar bulunmaktadır. Örneğin Japonlar “hayır, olmaz” anlamında başını iki yana sal lar; bizim kültürümüzde başı yukan kaldırmak veya kaşlan yukan kaldırmak da “hayır” anlamı taşır. SOSYAL BİLGİLER 7 Dinlemek ve İşitmek İletişimde en önemli becerilerden biri de iyi bir dinleyici olmaktır. İyi bir dinleyici, kendisi için önemli olan duygu ve düşüncelerini dile getiren bir kişinin söylediklerini görünüşte değil, gerçekten dinleyerek onu anladığım hissettirir. Dinlendiğini hisseden insanlar duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilir. Etkin dinleyici olmak; karşıdakinin duygularım anlayabilmek, tanımlayabilmek, onlara zamanında yanıt verebilmek ve onları kendi sözcükleriyle tekrarlayarak konuşanın onayım almaktır. İyi bir dinleyicinin özellikleri: Dikkatini karşısındaki kişiye verir. Konuşmacmm sözünü kesmeden dinler. Konuşmaktan çok dinler. Göz teması kurar. Son sözü söylemek için çabalamaz. Dinlerken vereceği cevabı düşünmez. Yargılamadan, suçlamadan ve sabırla dinler. Dinlerken başka işle meşgul olmaz. Konuşmacmm sözlerine olduğu kadar, mimik, beden hareketleri gibi sözsüz mesajlarına da dikkat eder. Konuşmacmm duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışır. Konuşmacının duygu ve düşüncelerini anladığım gösteren sözlü ifadelerde bulunur. Konuşmacı : Bu çocuk bana gıcık gidiyor. Beni azarlamak için fırsat kolluyor. Ne yapsam suç. Etkin Dinleyici: Seni sevmediğini hissediyorsun, nasıl davranacağım bilemiyorsun. Etkili iletişim, insanlar arasındaki ilişkilerin olumlu ve sağlıklı gelişmesinde rol oynamaktadır. Etkili iletişim sayesinde bireyler arasındaki gerginlik ve çatışmalar önlenebilmekte, toplumsal yaşamın mutlu ve huzurlu bir şekilde devam etmesi sağlanmaktadır. Etkili iletişim, bireylerin topluma katkısını ve verimini artırarak ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmaktadır. m * Sizin başkalarıyla kurduğunuz iletişimi olumlu ve olumsuz etkileyen tutum ve davranışlar nelerdir? SOSYAL BİLGİLER 7 DÜNYA: KÜRESEL BİR KÖY İletişimin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Mağara duvarlarına çizilen resimler, ateş etrafında yapılan danslar, kil tabletler üzerine yazılan yazılar ve matbaa, insanların iletişimi sağlamak için tarihî süreç içerisinde kullandıkları yollardan bazılarıdır. Günümüzde ise teknolojik gelişmeler iletişim araçlarına da yansımıştır. Televizyon, radyo, İnternet, gazete, dergi, film, kitap gibi araçlarla iletişim daha hızlı ve kolay olmaktadır. Bu araçlarla iletişim kişiler ve gruplar arası olmaktan çıkıp kitle iletişimi hâline dönüşmüştür. Bu gün dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olay, iletişim araçlarıyla birkaç dakika içinde dünyanın öbür ucuna ulaşmaktadır. İletişim araçları dünyamızı âdeta küresel bir köye dönüştürmüştür. Çin, 7.8'le sarsıldı 900 öğrenci enkaz altında (Pffc r ■ - J ^ — V Fi T ilM ljt i« * İ ı h p ıııft ı ddjıV'H* NiEtbmvİRBa’iidhknkdı tavttıkpınk hm Ifmlmri'Ait İHlAakn ■ .. A, - 1,. r k İİ.1M H I. f c l l . . 1 ■1I~fwhıı ll'BItt >| l l> m il I1“Ikuu ıJjjgUl AlüPP^hk*»!•■judüp Kitle iletişim araçlan sayesinde insanlar dünyadaki her türlü gelişme, bilgi ve değişimden kısa zamanda haberdar olmaktadır. Bu yönüyle kitle iletişim araçlarının haberleşmede önemli bir yeri vardır. Yukandaki gazetede Çin’de meydana gelen bir depremin haberini görüyorsunuz. Çin’deki deprem gibi pek çok olay ve gelişme televizyon, İnternet, gazete gibi kitle iletişim araçlanyla tüm dünya tarafından izlenebilmektedir. Kitle iletişim araçlan sayesinde insanlar bilgi, görüş ve düşüncelerini paylaşabilmektedir. Özellikle bir sorun üzerinde halkın genel düşüncesi, yani kamuoyu oluş turmada ve kamuoyunun yönlendirilmesinde kitle iletişim araçlan önemli bir etkiye sahiptir. Toplumu ilgilendiren konular bu araçlar ile halkın önünde tartışılarak daha demokratik uygulamalar sağlanabilmektedir. Atatürk diyor ki; “Basın milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve ona doğru yolu göstermede, bir milletin muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, özetle bir milletin hedefi mutluluk olan ortak yönde yürümesinin sağlanmasında basm başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir yol göstericidir.” Atatürk, Türk milletinin aydınlatılmasında, aynı ülkü etrafında birleştirilmesinde ve o yolda yürümesinde basının önemli olduğunun farkındaydı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk’ün direktifleriyle çalışmalar yürüten İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye gazeteleri ile Anadolu Ajansı, Türk ve dünya kamuoyunun bilgilendirilmesinde büyük rol oynadı. Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrasında da kitle iletişim araçlarının yaygınlaş masına öncülük etti. SOSYAL BİLGİLER 7 Kitle iletişim araçları sayesinde insanlar birbirlerini daha yakından tanımakta ve izlemekte, üzüntü ve mutluluklarını paylaşmaktadır. Örneğin Çin’deki deprem duyulduktan hemen sonra, dünyanın dört bir yanından arama, kurtarma ekipleri bu ülkeye gitmiştir. Zor durumda olan depremzedelere el uzatılmış, maddi yardımda bulunulmuştur. Kitle iletişim araçları bu anlamda uluslararası dayanışma ve yardımlaşmayı artırmaktadır. Bu durum da ülkeleri birbirine yakınlaştırmakta, barış ve dostluğa katkı sağlamaktadır. Kitle iletişim araçları, halkın kültürel açıdan gelişmesine ve bilinçlenmesine aracı olabilmektedir. Bu araçların eğiticilik ve öğreticilik özelliği yarımda halkı eğlendirmek gibi bir işlevi de vardır. Kültürün nesilden nesile aktarılmasında kitle iletişimi önemlidir. Kitle iletişim araçlarının diğer bir yaran da toplumun modernleşmesine olan katkısıdır. Radyo Televizyon Üst Kumlu (RTÜK), 23 Nisan 2006’dan beıi televizyon yayınlarında “Akıllı İşaretler” adı verilen aşağıdaki sistemi uygulamaktadır. Bunun nedeni ne olabilir? Siz televizyon izlerken bu işaretleri göz önünde bulunduruyor musunuz? Genel İzleyici Kitlemi Şiddet i Korku 7 Yaş ve Üzeri için 13 Yaş ve Üzeri için Yaş ve Üzeri için @ e CinselNk O lu m u z Örnek O luşturabilm ek Kitle iletişimin yaygınlaşması bazı sorunlan da beraberinde getirmektedir. Bireyler farkına varmadan iletişim araçlarının etkisi altına girmektedir. Özellikle televizyonda çocuk ve gençleri olumsuz etkileyebilecek (şiddet, korku, cinsellik, alkol ve sigara kullanımı, yasa dışı davranışlar, kaba ve küfürlü konuşmalar) pek çok yayın bulunmaktadır. Televizyon dizileri ve reklamlar, moda dergilen vb. bireyin yaşamında daha büyük bir etkiye sahip olmaya başlamaktadır. Kitle iletişim araçlanyla geçirilen her saat insanların yüz yüze ilişkilerini azaltmakta, insanları yalnızlığa itmektedir. Bu durum bireyin sağlıklı gelişimim etkilemekte, toplumla uyumunu bozmaktadır. Bu nedenlerle özellikle televizyon ve întemet gibi yaygm kitle iletişim araçlarım kullanırken seçici olmaya özen gösterilmelidir. İlgili uzmanların uyanlan dikkate alınmalı, çocuk ve gençler bu konuda eğitilmelidir. Siz daha çok hangi tür televizyon programlarım izliyorsunuz? Neden? SOSYAL BİLGİLER 7 DOĞRU BİLGİYİ ALMA HAKKI Bilgilenme bireyin en temel haklarından biridir. Anayasamızın 22. maddesinde yer alan; “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir.” hükmü ile haberleşme özgürlüğü güvence altına almıştır. Haberleşme özgürlüğünün kullanılmasında kitle iletişim araçlarının önemli bir yeri vardır. Bilgilenmiş olmak doğru ve çarpıtılmamış bilgileri öğrenmekle gerçekleşir. Kitle iletişim araçları doğru haber dolaşımını sağlayarak bireylerin bu bilgilenme sürecinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle basm ve yaym organlarının herhangi bir kısıtlama ve baskı olmadan, özgürce çalışmaları gereklidir. Anayasamızın 28. maddesi; “Basm hürdür, sansür edilemez.” diyerek basm ve yaym organlarının özgür bir şekilde çalışmasını güvence altına almıştır. m * Teknolojik ilerlemeler sayesinde kitle iletişim araçları oldukça gelişmiş ve çeşitlenmiştir. Bu iletişim araçlarında yer alan haberler kaçınılmaz olarak tüm toplumu etkilemektedir. Ancak zaman zaman bazı iletişim araçlarında, çeşitli nedenlerden dolayı gerçek dışı ya da abartılı haberlere rastlanmakta, bazı bilgilerin de gizlendiği gözlenmektedir. m r Aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Sizce gazetelerde gerçek olmayan haberlerin yer aîmasmm nedenleri neler olabilir? Bu tür haberler toplumu nasıl etkilemektedir? Fenerbahçe Başkanı: Yeter artık, yalan haber yapmaym Dün Fenerbahçe Başkam için fazlasıyla yoğun geçti. Başkan, önce kulübün resmî İnternet sitesi vasıtasıyla gazetelerde çıkan transfer haberlerini tepki gösterdi ve "Fenerbahçe taraftan bu yalan trans fer haberlerine inanmıyor ve inanmayacaktır. Kulübümüzün bir transfer çalışması olduğunda zamanı geldiğinde bunu kamuoyuyla paylaşırız. Artık sayfalarınızı yalan transfer haberleri ile doldurmayı bırakın ve yaptığınız mesleğin saygınlığına leke getirmeyin." açıklamasını yaptı. Bir gazete haberi (14.4.2008) Doğru bilgi alma, haberleşme özgürlüğü kadar önemlidir. Kitle iletişim araçlarında yer alan gerçek dışı, önyargılı ve abartılı haberler, h alkın gerçekleri öğrenme hakkını engellediği için insan haklan ihlalidir. Bu tür haberler basm meslek ahlakına aykırı olduğu gibi Anayasamıza da aykırıdır. Kitle iletişim araçlarının haber alma özgürlüğü olduğu gibi doğru haberi verme yükümlülükleri de vardır. ıı SOSYAL BİLGİLER 7 Aşağıda “Basın Konseyi Meslek İlkeleri”nin bazı maddeleri verilmiştir. Bunları okuyarak televizyon ve gazetelerde verilen haberlerin bu ilkelerle ters düşüp düşmediğini belirleyiniz. 1. Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz. 2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışım, din duygularım, aile kurumunun temel dayanaklarım sarsıcı ya da incitici yaym yapılamaz. 3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykın özel amaç ve çıkarlara alet edilemez. 4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan ve iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez. 5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yaym konusu olamaz. 6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızm veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlananıaz. 7. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse "suçlu" ilan edilemez. 8. Şiddet ve zorbalığı özendirici yaym yapmaktan kaçınılır. 9. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirtilir. 10. Basm organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar. Düşünce özgürlüğü, insanın serbest biçimde bilgiye ve düşünceye ulaşabilmesi, düşüncesini serbest biçimde açıklayabilmesi, başkalarına iletilehilmesi, düşünce ve kanaatleri nedeniyle suçlanamamasıdır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü başka birçok özgürlüğün kaynağım oluşturmasından dolayı oldukça önemlidir. Düşünceyi açıklama özgürlüğü kişinin varlığının temeli, demokrasinin de ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasamızın 25. maddesi düşünce ve kanaat özgürlüğü ile ilgilidir. Düşünce ve Kanaat Özgürlüğü 25. madde: Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaat sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Kitle iletişim araçları, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanma açısından önemli bir işleve sahiptir. Bu araçlar sayesinde yalnızca bireyler değil demekler, sendikalar ve siyasal partiler de düşüncelerini açıklayıp yayabilmektedir. Böylece okuyucuların, izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağını da sağlanmaktadır. Bu özgürlük televizyon ve gazetelerde yer alan gerçek dışı haberlere karşı kişi ve kurumlann ilgili haberi tekzip etme (yalanlama) hakkını da içermektedir. Basm yaym kuruluşları tekzip yazılarım yayımlamakla yükümlüdür. SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRI Anayasamızın 22. maddesine göre herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Ancak zaman zaman haberleşme özgürlüğü başkalarının özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde kötüye kullanılabilmektedir. Kitle iletişim araçlarında özellikle ünlülerin hayatlarının ayrıntılı ve en özel yanlarıyla yer aldığı görülmektedir. Ünlüler gizlice kameraya alınmakta, özel anlan, sırlan haber yapılmakta, hatta bu haberler yapılırken bu kişilerin evlerine gizlice girilmektedir. Sizce bu durum haber alma özgürlüğü açısmdan haklı gösterilebilir mi? Sanatçı, bilim adamı, sporcu, politikacı ve diğer tanınmış insanların hayat hikâyeleri, başarılan kitle iletişim araçlarında yer alabilir ve bu tür haberler öğretici de olabilir. Ancak bu tür haberlerde kişilik haklarına saygı gösterilmek zorundadır. Bireylerin sadece kendilerine özel, istedikleri gibi düzenledikleri bir yaşamı vardır. Bu yaşamın gizli ve başkalarının bilgisinden uzak kalmasını istemeleri en doğal haklandın Anayasamızın 20. maddesi kişilerin özel hayatının gizliliğini güvence altına almıştır. Konut dokunulmazlığı da bireyin özel yaşamının bir parçasıdır. Bu anlamda her bireyin konutunun dokunulmazlığı söz konusudur. Yargı karan olmadıkça hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine kanşılamaz. Bu nedenle kişilerin özel yaşamlarının televizyon ve yazıh basmda, İnternette ve diğer kitle iletişim araçlarında yer alması kişilik haklarına saldırıdır ve suçtur. Bu gibi durumlarda yetkili makamlara suç duyurusunda bulunmak bir vatandaşlık görevidir. Özel Hayatın Gizliliği 20. madde: Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Konut Dokunulmazlığı 21. madde: Kimsenin konutuna dokunulamaz. Kanunun açıkça gösterdiği hâllerde, usulüne göre verilmiş hâkim karan olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Kamu güvenliği ve sağlığı söz konusu olduğunda kişi hak ve hürriyetleri kanunlar çerçevesinde kısıtlanabilir. Örneğin; güvenlik güçlerince mahkemeden izin alınarak kişilerin telefonları dinlenebilir. Bazı konuşmaların ayrıntılarının basın yayın organlarında yer alması mahkeme karan ile engellenebilir. 13 SOSYAL BİLGİLER 7 ATATÜRK VE İLETİŞİM Atatürk güçlü iletişim becerilerine sahip bir asker, devlet adamı ve inkılapçıydı. Söylediği nutuklarla, etkili konuşma sanatının en güzel örneklerini verdi. Atatürk, Millî Mücadele sırasında ve sonrasında her zaman halkla iç içe oldu. Sık sık yaptığı yurt gezileriyle halkın araşma girdi. O, halkına değer verir, bu değeri gösterirdi. Halkla ilişk ilerinde her zaman açık sözlü ve yapıcıydı. Her zaman halkının sorunlarını dinler, onlara çözüm üretirdi. Atatürk, Sivas'ta bir gencin dilekçesini incelerken (Kasım 1930) Atatürk, iletişimin önemine inandığı için halkla ve çalışma arkadaşlarıyla her zaman olumlu bir iletişim içinde olmuştu. Gerek Millî Mücadele’yi, gerekse yaptığı inkılapları halka anlatmak için tüm iletişim yollarını kullanmıştı. Atatürk diyor ki; “Millî Mücadele’yi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evladandır.” Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 134. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’yi başlattığında, bu mücadelenin Türk milletinin desteğinden uzak başarıya ulaşmasının mümkün olmadığım biliyordu. O halkın desteğini sağlamada iletişim araçlarının öneminin farkındaydı. Bu nedenle ilk olarak kendi direktifleriyle Sivas’ta İrade-i Milliye adlı gazete çıkarılmaya başlandı (14 Eylül 1919). 10 Ocak 1920’den itibaren de Ankara’da Hakimiyet-i Milliye adlı gazete yaym hayatma başladı. Bugünden itibaren yayımlanan ve sütunlarında bütün Anadolu ile onu alakadar eden muhitlerin ahval ve hadiselerini ihtiva edecek olan gazetemize bu ismi tesadüf olarak vermedik. Gazetemizin ismi aym zamanda takip edeceği mücadele yolunun da nevidir. Şu hâlde diyebiliriz ki Hakimiyet-i Milliye'nin mesleği, milletin hakimiyetini müdafaa olacaktır. M. Kemal Atatürk SOSYAL BİLGİLER 7 Hakimiyet-i Milliye gazetesi halka Millî Mücadele’yi anlatmış, padişah ve İstanbul Hükümetinin durumunu gözler önüne sermiştir. Mustafa Kemal bu gazetede düzenli olarak başyazıları yazmıştır. Mustafa Kemal, halkın doğru bilgilendirilmesine çok önem veriyordu. Ancak ulaşım imkânlarının kısıtlılığı nedeniyle gazete, geniş halk kitlelerine ulaştınlamıyordu. Mondros Ateşkes Anlaşması’mn hemen ardından İtilaf Devletleri ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince İstanbul’da Türkiye-Havas Reuter (Royter) Ajansı kurulmuştu. Bu ajans Türk milletinin çıkarlarına uygun olmayan, uydurma haberler yayımlayarak bilgi kirliliğine neden oluyordu. Millî davanın sesinin tüm ülkeye ve dünyaya duyurulabilmesi için doğru ve yansız haberciliğe ihtiyaç vardı. Mustafa Kemal, gazeteci Yunus Nadi (Abahoğlu) ile yazar Halide Edip (Adıvar)’in, Anadolu Ajansı kurma fikrini çok beğendi. 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kuruldu. Bu ajans sayesinde doğru, tam ve objektif haberler hızlı bir şekilde (telgrafla) halka ulaştınla bilecekti. 12 Nisan 1920’de ajans tarafından yayımlanan ilk haberde şunlar yazıyordu: Devlet merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli’nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alman haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğim arz ve açıklamağa yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz. ...” Anadolu Ajansı ’nm kurulma gerekçesi nedir? Mustafa Kemal, halkla olan iletişimini artırmak için başka çalışmalara da imza attı. Çünkü millî egemenliğin geliştirilmesi, inkılapların başanya ulaşması için kamuoyunun desteği oldukça önemliydi. Bu amaçla 7 Ekim 1920’de Ceride-i Resmiye (Resmi Gazete) yayma başladı. 1925 yılında Telsiz Tesisi Hakkında Kanun kabul edildi. 1927’de ülke genelinde telsiz şebekesi kuruldu. 6 Mayıs 1927’de İstanbul Radyosu yayma başladı. Kasım 1927’de Ankara Radyosu yayma başladı. 6 Mayıs 1927 günü Eşref Şefik’in yaptığı "Alo alo muhterem sami’in, burası İstanbul telsiz telefonu" anonsu ilk radyo yayım olarak kabul edilir. İlk radyo yayınlan, İstanbul'da Büyük Postane'de bir odadan postane kapısı üzerine kurulan bir verici ile halka müzik dinletilerek, Ankara'da ise Ankara Palas'ın bodrum katında bir odadan, 5 kilovat gücünde bir Fransız şirketine ait iki adet verici ile yapılmıştır, http://www.ratem.org 15 SOSYAL BİLGİLER 7 İlk radyo yayının gerçekleştiği koşullar göz önüne alındığında Atatürk'ün iletişime verdiği önem hakkmda neler söyleyebilirsiniz? Mustafa Kemal’in yaptığı inkılapların bir çoğu da halkın iletişim engellerini ortadan kaldırmak ve daha sağlıklı bir iletişim kurabilmesini sağlamak amacına yönelikti. Bu çalışmalardan en önemlisi Harf İnkılabı’ydı. Harf inkılabı, Türk toplununum okuma ve yazmasını kolaylaştırarak, kendi arasında ve dünyayla sağlıklı bir iletişim kurmasında etkili oldu. Atatürk’ün güzel sanatlara önem vermesindeki bir amacı da halkın iletişim kanallarım açmaktı. Bu amaçla sergi salonları yapıldı, müzeler açıldı, sergiler düzenlendi. Atatürk her fırsatta sanata ve sanatçıya verdiği önemi gösterdi. SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET İletişim, insanlar arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir. İnsanlar arasında olumlu ilişkiler kurulmasında iletişimin rolü büyüktür. İletişimi olumlu ve olumsuz etkileyen faktörleri bilmek, sağlıklı iletişim kurmada önemlidir. Etkili dinleme, konuşma ve beden dilini iyi kullanma insanlar arasındaki iletişimi geliştirmektedir. Televizyon, radyo, İnternet, gazete, kitap, dergi gibi kitle iletişim araçlarının başta haberleşme olmak üzere hayatımızda önemli bir yeri vardır. Kitle iletişim araçlan sayesinde insanlar dünyadaki her türlü gelişme, bilgi ve değişimden haberdar olmaktadır. Bilgi, görüş ve düşüncelerini paylaşabilmektedir. Bununla birlikte iletişim araçlarının yanlış kullanımı bireyin gelişimini olumsuz etkilemekte, toplumla uyumunu bozmaktadır. Bu nedenle özellikle İnternet ve televizyon gibi yaygın kitle iletişim araçlarım kullanırken seçici olmaya özen gösterilmelidir. Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele Döneminde ve Türk İnkılabı sürecinde çok önem verdiği kitle iletişim araçlarım etkin bir şekilde kullanmıştır. Anadolu Ajansı ile İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye gazeteleri Türk milletinin aydınlatılmasında ve aynı ülkü etrafında birleştirilmesinde Atatürk’ün yararlandığı kitle iletişim araçlarından bazılarıdır. Anayasamıza göre herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüğün kullanılmasında kitle iletişim araçlarının önemli bir yeri vardır. Kitle iletişim araçlan doğru haber dolaşımım sağlayarak bireylerin bu bilgilenme sürecinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle basm ve yayın organlarının herhangi bir kısıtlama ve baskı olmadan, özgürce çahşmalan gereklidir. Haberleşme özgürlüğü doğru bilgi alma hakkıyla iç içedir. Ancak başkalarının özel hayatlarına müdahaleyi içermemelidir. 17 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız. () 1. Televizyon aile içi iletişimi geliştiren bir araçtır. () 2. İletişimde konuşanın yüzüne bakmak, olumsuz bir davranıştır. () 3. İletişim araçlan kamuoyunun oluşmasmda etkilidir. () 4. Ülkemizde yaym yapan basm yaym kuruluşlarım herhangi bir denetim altına almak basm özgürlüğüne aykırıdır. () 5. Sanatçı, sporcu gibi topluma mal olmuş kişilerin yaşamlarım her ayrıntısıyla öğrenmek hakkımızdır. () 6. Atatürk’ün iletişime verdiği önemi onun halkla iç içe olmasından anlayabiliriz. () 7. İnsan haklan ihlallerini yetkili makamlara bildirmek vatandaşlık görevimizdir. () 8. Sansür Anayasamızda yer alan bir insan hak ve özgürlüğüdür. () 9. Özel hayatm gizliliği, konut dokunulmazlığını da içerir. () 10. İhsan hak ve özgürlükleri hiçbir koşulda kısıtlanamaz. B. Aşağıdaki soruların cevaplarım yazınız. Çevrenizdeki insanları gözlemleyerek kişiler arası iletişimi olumlu ve olumsuz etkileyen tutum ve davranışları belirleyiniz. 2. Kullandığınız kitle iletişim araçlarının hayatınızdaki yerini ve önemini açıklayınız. 3. Özel hayatm gizliliği ne demektir? Özel hayatınızın gizliliği hangi durumlarda ihlal edilmiş olur? 4. Kitle iletişim araçlarında yer alan haberleri izleyerek haber alma özgürlüğü ve doğru haber alma hakkımızı tam olarak kullanılıp kullanmadığımızı değerlendiriniz. 1. 18 SOSYAL BİLGİLER 7 TESTİ 1. Aşağıdakilerden hangisi iletişim becerilerinden biri değildir? A. B. C. D. 2. Aşağıdakilerden hangisi iletişim sürecinde yapılan hatalardan biridir? A. B. C. D. 3. Farklı düşünceleri dile getirme Söylenenleri onaylama Göz teması kurma Öğüt verme Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün Millî Mücadele Döneminde halkı bilinçlendirmek ve kamuoyu oluşturmak amacıyla yararlandığı kitle iletişim araçlarından biridir? A. B. C. D. 4. Güzel konuşma Empati kurma İlgili dinleme Gösterişli giyinme TRT Anadolu Ajansı Ankara Radyosu İstanbul Radyosu Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün iletişime verdiği önemi gösteren bir kanıt değildir? A. TBMM’yi açması B. Alfabeyi değiştirmesi C. Müze ve sergi salonları açması D. Yurt gezilerine çıkması 5. Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlan arasında ver almaz? A. B. C. D. 6. Kitap Mektup Uydu Bilgisayar Aşağıdakilerden hangisi etkili bir iletişimde daha önemlidir? A. B. C. D. Dinlemek İzlemek Not tutmak Tebessüm etmek 19 SOSYAL BİLGİLER 7 7. Aşağıdakilerden hangisi temel hak ve özgürlüklerimizin kısıtlandığı durumlardan biri değildir? A. B. C. D. 8. Bir televizyon kanalında yapılan bir haberin yanlış olduğu daha sonradan anlaşılmıştır. Bu televizyon kanalı aşağıdaki insan haklarından hangisini öncelikle ihlal etmiş sayılır? A. B. C. D. 9. Kamu sağlığı Savaş Doğal afetler Toplum güvenliği Düşünce hürriyeti Doğru bilgi alma hakkı Özel hayatın gizliliği Basm hürriyeti Basmda sıkı denetim anlamına gelen sansür aşağıdakilerden hangisinin ihlali savılmaz? A. B. C. D. Haber alma özgürlüğü Basm özgürlüğü İfade özgürlüğü Özel hayatın gizliliği 10. İletişim sırasında konuşan kişiden gözlerini kaçıran, başkalarıyla temas kurmaktan kaçman bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A. B. C. D. Kişiler arası iletişimde sorunlar yaşadığı Özel hayatın gizliliğine saygı duyduğu İlişkilerini nezaket kurallarına göre yürüttüğü Kişi dokunulmazlığı hakkım kullandığı 11. Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlarının sağladığı yararlardan biri değildir? A. B. C. D. 20 Hızlı ve yaygın haberleşme Kamuoyu oluşturma Yüz yüze ilişkileri artırma Kültür aktarımım sağlama SOSYAL BİLGİLER 7 •• • UNITEII ÜLKEMİZDE NÜFUS KONULAR - YAŞADIĞIMIZ YERLER - BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ - SOSYAL DEVLET - GÖÇMEN HAYATLAR - YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZET TEST II SOSYAL BİLGİLER 7 K g3 * * * * * BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite ile; Görsel materyaller ve verilerden yararlanarak Türkiye’de nüfusun dağılışının neden ve sonuçlarım, Tablo ve grafiklerden yararlanarak ülkemiz nüfusunun özelliklerini, Eğitim ve çalışma hakkı ile bu hakkın kullanılmasında devletin ve vatandaşın sorumluluklarım, Örnek incelemeler yoluyla göçün neden ve sonuçlarım, Yerleşme ve seyahat özgürlüğünü öğreneceksiniz. BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ * Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. * Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. * Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen kaynaklardan yararlarım. 22 SOSYAL BİLGİLER 7 Ü N İTE n ÜLKEMİZDE NÜFUS YAŞADIĞIMIZ YERLER Nüfus bir ülke, bir bölge gibi belirli bir alanda yaşayan insan sayısıdır. Kilometre kareye düşn insan sayısı ise nüfiıs yoğunluğu olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin her yerinde nüfusun dağılımı, yani nüfus yoğunluğu eşit değildir. Aşağıda verilen nüfiıs yoğunluğu haritasını incelediğinizde ülkemizde nüfusun dağılışı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Nüfus yoğunluğu (kni yc duşvn kişi sayısı) Bir ülkedeki nüfusun dağılımı nüfus yoğunluğu haritasıyla gösterilir. Nüfus yoğunluğu haritasına göre ülkemizin en yoğun şehri İstanbul'dur. 2007 yılında yapılan son nüfus sayınıma göre İstanbul’da 12.573.836 kişi ikamet etmektedir. Bu rakam toplam nüfusun %16.3’ünü oluşturmaktadır. Nüfusu en çok olan diğer iller ise şöyledir: Toplam nüfusun % 6.3’ü Ankara’da, % 5.3’ü İzmir’de, % 3.5’i Bursa’da, % 2.8’i de Adana’da yaşamaktadır. Nüfusu en az olan beş il ise sırasıyla Bayburt, Tunceli, Ardahan, Kilis ve Gümüşhane’dir. En az nüfusa sahip Bayburt’ta 76,609 kişi yaşamaktadır. Bir yerleşim yerindeki insan sayısını etkileyen birçok neden vardır. Aşağıda son nüfiıs sayımına göte ülkemizde en az nüfusa sahip Kilis ile en fazla nüfusa sahip İstanbul’un fotoğrafları yer almaktadır. Fotoğrafları inceleyerek nüfiıs yoğunluğunu etkileyen faktörleri belirlemeye çalışınız. SOSYAL BİLGİLER 7 Kilis Nüfusun dağılışını etkileyen faktörlerin başında iklim, yer şekilleri, toprak özellikleri, sanayileşme, tarım, yer altı kaynaklan, turizm, ulaşım, eğitim ve kültür olanakları gelir. İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerler genelde kıyı bölgeleridir. Bunda ılıman iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışlan aşın soğuk geçen yerlerde nüfiıs fazla yoğun değildir. Akdeniz, Karadeniz ve Ege kıyılarındaki nüfus yoğunluğunun nedenlerinden biri de iklim özellikleridir. Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Ardahan ve Artvin buna örnektir. Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu alanlar nüfusça kalabalık iken, verimsiz toprakların bulunduğu yerlerin nüfusu çok azdır. Örneğin Çukurova verimli topraklan nedeniyle yoğun bir nüfusa sahiptir. Sanayileşme: Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayileşmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır. İstanbul, İzmit, Adapazan, Bursa, Adana ve İzmir buna örnektir. Tanm: Tanmın geliştiği yerler yoğun nüfusludur. Yeraltı kaynaklan: Madenlerin veya enerji kaynaklarının işletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç olduğundan bu alanlarda da nüfus fazladır. Zonguldak, Soma, Elbistan buna örnektir. Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki merkezlerde nüfus turizmden dolayı yoğunlaşmışta*. Ulaşım: Ulaşım yollan kavşağında bulunan illerimizin nüfusu artmıştır. Eskişehir, Ankara, Kayseri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yollan üzerinde bulunmaları da etkili olmuştur. Eğitim ve kültür: Eğitim olanaklarının fazla olduğu illerin nüfusu artmıştır. Kültürel faaliyetlerin yoğunluğu, yaşam seviyesinin yüksekliği nüfus yoğunluğunu etkileyen diğer bir unsurdur. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir gibi iller buna örnektir. 24 SOSYAL BİLGİLER 7 Hizmet sektörü, bankacılık, ticaret, iletişim ve iş olanakları gibi unsurlar da ülkemizde nüfusun dağılışım etkilemektedir. m r Sizin yaşadığınız yerde nüfiıs yoğunluğunu etkileyen faktörler nelerdir? Bir yerin yerleşim yeri olarak seçilmesinde sayılan faktörlerden biri ya da birkaçı etkili olabilir. Örneğin İstanbul’un yerleşim yeri olarak seçilmesinde sanayileşme, ulaşım, eğitim ve iş olanakları gibi pek çok faktör etkilidir. Bunun dışında bazı illerimizde mevsimlere göre nüfus yoğunluğu artar veya azalır. Örneğin Antalya’nın nüfusu turizm nedeniyle yaz aylarında 1 milyonu aşarken kış aylarında 300 bine kadar düşmektedir. Ülkemizde bazı yerlerin kalabalık, bazı yerlerin tenha olmasının bazı sonuçlan vardır. Bunlardan ilki nüfus yoğunluğunun üretimi etkilemesidir. Nüfusu yoğun olan yerlerde üretim ve tüketim fazladır. Tüketimin artması gelişmeyi sağlar. Sanayileşme, ulaşım, eğitim, beslenme, sağlık hizmetleri nüfus yoğunluğuyla doğrudan ilgilidir. Nüfus yoğunluğu şehirleşmeyi de artırmaktadır. Nüfusun tenha olması ise iş gücünün azalması anlamına gelmektedir. Bu da gelişmeyi olumsuz etkilemektedir. Nüfiıs yoğunluğunun dengeli dağılmaması da bazı sorunlan beraberinde getirmektedir. İşsizlik, gecekondulaşma, tanm arazilerinin yok olması, suç oranlarının artması bunlardan bazılarıdır. BÜYÜYEN VE GELİŞEN NÜFUSUMUZ Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler, yapılan nüfus sayımlan ile elde edilir. Bu sayımlar sonucunda toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete göre dağılımı, okuryazar oram, eğitilmiş nüfiıs durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş kollarına göre dağılımı, köy ve kent nüfusu belirlenir. Nüfiıs sayımı eğitim, iş, sağlık, barınma gibi ülke ihtiyaçlarının belirlenmesine ve ülke geleceğinin planlanmasına kaynak oluşturur. Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımı 1927’de, ikinci nüfiıs sayımı ise 1935’te yapılmıştır. Daha sonra sonu 5 ve 0 ile biten yıllarda nüfiıs sayımı yinelenmiştir. 1990’da yapılan nüfiıs sayımından sonra, sayımların 10 yılda bir yapılması kararlaştırılmıştır. En son nüfus sayımı 2000 yılında yapılmıştır. 2007 yılında ise Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Adrese Dayalı Nüfiıs Kayıt Sistemi (ADNKS) kapsamında bir sayım gerçekleştirilmiştir. SOSYAL BİLGİLER 7 Ülkemizde, sonuncusu 2000 yılında olmak üzere bugüne kadar 14 genel nüfus sayımı yapılmıştır. Sokağa çıkma yasağı uygulanarak bir günde yapılan bu sayımlarda, kişiler sayım günü bulundukları yerde sayılmışlardır. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi kapsamındaki sayınım özelliği ise belirlenmiş bir sayım günü ve dolayısıyla sokağa çıkma yasağı olmadan belli bir tarih aralığında, ülkede yaşayan insan sayısının belirlenmesidir. 1927 yılında yapılan sayıma göre ülkemizin nüfusu 13,6 milyon olarak belirlenmiştir. 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle ülkemizin toplam nüfusu ise 70 milyon 586 bin 256 kişidir. 80 yılda ülkemizin nüfusu beş kat artmıştır. Aşağıdaki grafik 1927-2000 yıllan arasında yapılan nüfiıs sayımlarına göre ülkemizdeki nüfusu göstermektedir. Nüfus artışı, sınırlan belli bir alanda, belirli bir süre içerisinde insan sayısmda meydana gelen artıştır. Doğumlar nüfiıs artışım etkileyen en önemli etkendir. Doğumların ölümlerden daha fazla olması nüfus artışına neden olmaktadır. Ülkemizdeki nüfiıs artışında doğumlar yatımda yaşam şartlannın iyileşmesi, sağlık olanaklarının artması, yaşam süresinin uzaması, göç gibi faktörler de rol oynamaktadır. R -20 26 SOSYAL BİLGİLER 7 1927’den 2000 yılına kadar ülkemizdeki nüfus artış hızı yıllara göre değişmiştir. Nüfus artış hızının en az olduğu dönem 1940-45 yıllarına aittir. Bunun en önemli sebebi II. Dünya Savaşı nedeniyle erkek nüfusun büyük bir kısmının askere alınmasıdır. Bugün ortalama nüfus artış hızımız ise %1,8 civarındadır. Nüfus artışı bir ülkenin sahip olduğu insan gücü potansiyelini artırmaktadır. Ancak, ülkelerin gelişmişlik düzeyi nüfus sayısından çok, nüfusu oluşturan bireylerin eğitim düzeyi ve çalışma hayatına katılmasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle hızlı nüfus artışı bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Hızlı nüfus artışı her yıl millî gelirin daha fazla insana paylaştırılması demektir. Bu da ülkemizin ekonomik kalkınma hızmı yavaşlatmaktadır. Hızlı nüfus artışı nedeniyle ülkemiz işsizlik problemiyle karşı karşıya kalmaktadır. İşsizlik köyden kente göçü artırmakta bu durum kentlerde sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Çarpık kentleşme, konut yetersizliği, doğal kaynakların aşın kullanımı, çevre sorunlan, trafik sorunu, gelir dağılımında dengesizlik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması da hızlı nüfus artışının sonuçlarından bazılandır. Nüfus artış hızında 'ilk üç’teyiz Türkiye, 2004-2020 dönemindeki yıllık % 1.2’lik nüfus artış hızı ile nüfusu en hızlı artan üç ülkeden biri hâline gelecek... Türkiye’nin, sahip olduğu demografik fırsat penceresini eğitim ve istihdam olanaklarım artırarak doğru değerlendirdiği takdirde, AB’nin yaşlanmadan kaynaklanan sorunlan için önemli bir avantaj yaratacağı ifade edilen raporda, genç nüfusa yeterli eğitim ve iş alanı sunulamaması hâlinde ise Türkiye’nin bu avantajlımı dezavantaja dönüşeceği kaydedildi. Bir İnternet Haberi (29 Eylül 2006). Habere göre nüfus artışı nasıl avantaja dönüştürülebilir? Aşağıdaki grafik ise ülkemizdeki şehir ve köy nüfus oranım göstermektedir. Grafikten de anlaşılabileceği gibi 1950’li yıllardan itibaren ülkemizdeki şehir nüfusu artmakta, köy nüfusu azalmaktadır. 27 SOSYAL BİLGİLER 7 2007 sayımlarına göre ülkemizde nüfusun % 70.5’i şehirlerde yaşamaktadır. Şehir nüfusu (il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus) 49,747,859, köy nüfusu (bucak ve köylerde ikamet eden nüfus) ise 20,838,397 kişidir. Şehirlerde yaşayan nüfus oranının en yüksek olduğu il % 92.7 üe Ankara, en düşük olduğu il ise % 31.8 ile Ardahan’dır. Kent yerleşmesi ekonomik faaliyetlerin sanayi, madencilik, ticaret, ulaşım turizm vb. olduğu yerleşmelerdir. Kır yerleşmesinde ise ekonomi tarım ve hayvancılığa dayanır. Ülkemizde kentlerin nüfusu doğal artıştan çok göçlere bağlı olarak artmaktadır. Kentlerdeki eğitim, iş, sağlık, ulaşım vb. olanakların fazla olması nedeniyle ülkemizde köylerden kentlere iç göçler yaşanmaktadır. 2007 sayımlarına göre nüfusumuzun 35.037.533’ünü erkekler, 35.209.723’ünü ise kadınlar oluşturmaktadır. 2007 verilerine göre ülkemizde kadınların yaşam süreleri erkeklerden daha fazladır. Nüfusun yaş yapısı nüfus piramidi adı verilen grafiklerle gösterilir. Aşağıda 1955 ve 2007 nüfus sayımlarına ait nüfus piramitleri verilmiştir. 1955 piramidi incelendiğinde 0-4 yaş çocuk nüfusunun fazla, dolayısıyla doğum oranının yüksek olduğu saptanmaktadır. 2007 piramidine göre ise 0-4 yaş grubunun azaldığı, buna bağlı olarak nüfus artış hızımızın azalma eğilimine girdiği belirlenmektedir. 1950 ve 2007 piramitleri karşılaştırıldığında ülkemizde kadın ve erkek nüfusun yaşam sürelerinde artış olduğu görülebilmektedir. m * Ülkemizde son yıllarda kadın ve erkek nüfusun yaşam sürelerinin uzamasma yol açan etkenler neler olabilir? ı»u 2007 Ya, grubu 90* 808* 85 89 75-79 7 0 -M 65 69 60 M 55-59 50 • 5* 45 *9 40-44 35-39 30-34 25 » 20-24 İ S -19 10-14 5 -9 0 -4 ■ tıtah Türkiye İstatistik Yıllığı 2007 İnsan gücü bir ülkenin kalkınmasında rol oynayan en önemli faktördür. Ülkemizde 15-64 yaş grubu toplam nüfusumuzun % 66.5’ini oluşturmaktadır. Bu oran ülkemizde üretime katkıda bulunabilecek büyük bir işgücü potansiyeli olduğunu göstermektedir. Ülkemiz nüfusunun % 26.4’ü 0-14 yaş grubunda, % 7.1’i ise 65 ve daha yukan yaş grubundadır. 28 SOSYAL BİLGİLER 7 Bu verilere göre ülkemizin genç bir nüfusa sahip olduğu söylenebilir. Genç nüfus ülke kalkınmasında görev alabilecek çalışıp üretebilecek potansiyel güçtür. Bu potansiyelden yararlanabilmek ise eğitim ve iş olanaklarının artırılmasıyla bağlantılıdır. Nüfusumuzun Yaş Gruplarına Göre Durumu 7,1% 0-14 14-64 65 ve üzeri www.tuik.gov.tr Ülkemizde 15-64 yaş grubunda bulunan nüfus, çalışan nüfusu oluşturmaktadır. 2007 nüfus sayımına göre çalışma çağındaki nüfus 23.512.000 kişidir. Bu nüfusun 21.216.000’i bir işte çalışmakta, 2.296.000’i ise işsizdir. Çalışma hayatma katılma, bireylerin kendi geçimlerini sağlamaları yanında ülke ekonomisinin kalkınması açısından da önemlidir. Çalışan nüfus oram yükseldikçe üretim artar ve ülke ekonomisi kalkınır. Bunun dışında çalışan nüfus oram yükseldikçe, işsi zliğin yarattığı sosyal ve ekonomik problemler de azalır. « T Aşağıdaki grafiği ülkemizin ekonomisi açısmdan değerlendiriniz? Ülkemizde Nüfusun Çalısına Dununu 433 ^ "Çalışabilir j ■Çalışamayan www.tuik.gov.tr (2007) 29 SOSYAL BİLGİLER 7 Eğitim bir ülkenin kalkınması için gerekli olan insan gücünü yetiştirmede en temel kaynaktır. Okuryazarlık oranının arttığı toplumlarda gelişmişlikte, üretimde, gelir düzeyinde ve çevre duyarlılığı gibi konularda artış olduğu görülmektedir. 2006 verilerine göre ülkemizdeki nüfusun %88,1 ’i okuma yazma bilmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin oram ise %11,9 civarındadır. Ülkemizdeki kadın nüfusun yaklaşık %20’si okuma yazma bilmemektedir. Bu duru mun nedenleri ve sonuçlan neler olabilir? Okuma - Yazma Bilen Nüfus ■ Kadın ■ Erkek http://riJcg.tuik.gov.tr (T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu 2002-2007) Nüfusumuzun yaş, cinsiyet, eğitim, çalışma durumu ile ülkemizin ekonomik ve toplumsal kalkınması arasındaki ilişkiyi açıklayınız? SOSYAL DEVLET Eğitim Hakkı ve Ödevi Eğitim bir insanın gelişmesini, topluma uyum sağlamasını, kendisine, ailesine ve ülkesine yararlı bir birey olarak yetişmesini sağlayan en önemli unsurdur. Eğitim hem bir hak hem de bir ödev olarak Anayasamızın 42. maddesinde güvence altına alınmıştır. n. Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi 42. madde: Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Anayasamıza göre tüm vatandaşlar 8 yıl olan zorunlu eğitimi almak zorundadır. Devletimiz de sosyal devlet olma niteliğine uygun olarak toplumun eğitim ihtiyacını karşılamak için okullar açmak, öğretmen yetiştirmek ve her türlü eğitim ve öğretim hizmetlerini planlamak ve yürütmekle görevlidir. Devletimiz çeşitli nedenlerle özellikle zorunlu ilköğretim çağındaki öğrencilerin okula devam etmesi için her türlü çalışmayı yapmaktadır. Medine... Van'da, iki odalı evinden ibaret dünyasında yedi kardeşine bakıyor; yani evin ikinci annesi... Bugün 13 yaşmda ama o hayatı çok daha küçük yaşlarda omuzladı; değil okula gitmeyi, evden dışarı çıkmayı bile düşünemiyor. Bu, annesine ihanet demek: "Ben anneme yardım etmek için okula gitmiyorum, yedi kardeşim var, onlara bakıyorum." Medine, zor da olsa okula gitmeye ikna edildi. O, “Haydi Kızlar Okula” kampanyasının bir parçası. Sahadaki ekipler, yıllardır onun gibi kızların arkasında yaşadığı binlerce kapıyı çalıyor. Bir İnternet Haberi (10 Aralık 2007) Yukandaki habere göre Medine ’nin eğitim alamamasının nedenleri nelerdir? Medine, eğitimine nasıl devam etmiştir? Medine’nin de katıldığı ‘Haydi Kızlar Okula” kampanyası UNICEF ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ile yürütülen ve ilköğretim çağmda olup da okula gidemeyen kızların okullaşmasına destek sağlamak amacıyla açılan bir kampanyadır. Kampanyada kız çocuklarının okullaşma oranının çok düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine öncelik verilmiştir. 5 yılda kampanyayla 223 bin kız, 100 bin erkek çocuk okula başlamış ya da bıraktığı sınıftan devam etmiştir. 2003 yılında % 91 olan kızların okullaşma oranı, bugün % 94’e çıkmıştır. Ancak hâlâ ulaşılamayan % 6’lık bir kesim bulunmaktadır. Ülkemizde devletle vatandaş el ele vererek eğitimin kalitesini artırmak için uğraş maktadır. Son yıllarda devlet ve vatandaş kaynaklannın birleşmesiyle okul ve derslik sayıları artmakta, okullar bilgisayar gibi teknolojik araçlarla donatılmakta, ihtiyacı olan öğrencilerin eğitim ihtiyaçları karşılanmaktadır. 31 SOSYAL BİLGİLER 7 Aşağıdaki haberi okuyarak eğitimde devlet vatandaş iş birliğinin önemini açıklayınız. DEVLET VATANDAŞ İŞ BİRLİĞİYLE YAPTIRILAN DERSLİK SAYISI 250'YE ULAŞTI Şanlıurfa'nın Birecik ilçesi Kaymakamı, hayırsever vatandaşların katkılarıyla ilçeye bir okul daha kazandırdı. Birecik Kaymakamlığı ve hayırsever vatandaşlarla işbirliği yapılarak 900 öğrenci kapasiteli Sadettin Miyese Bilgin İlköğretim Okulu tamamlanarak hizmete girdi. Kaymakam yaptığı açıklamada, "Birecik'te 10 yılda 135 derslik yapılmasına karşın son iki yılda devlet vatandaş işbirliğiyle yaptırılan derslik sayısmda 250'ye ulaşılmıştır. Derslik başma öğrenci sayısı da 57'den 35'e düşerek normal eğitime geçilmiştir. Ayrıca 100 öğrencüik lise kız yurdu, bir kültür merkezi, bir halk eğitim merkezi, iki sağlık ocağı, bir ana çocuk sağhğı ve aile planlaması merkezi de devlet vatandaş iş birliğiyle kaymakamlık bünyesinde yapılan çalışmalara birkaç örnek teşkil etmektedir. Bölgemizin en temel gereksinimlerinden birisi olan eğitim alanındaki hizmetlere hızla devam edeceğiz." dedi. Bir İnternet Haberi (15 Mart 2008) Çahşma Hakkı ve Ödevi İnsanlar geçimlerini sağlamak için çalışmak zorundadır. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi üretime katüan insan sayısıyla orantılıdır. Çahşma hakkı Anayasamızın 49. maddesinde şöyle ifade edilmektedir: Çahşma Hakkı ve Ödevi 49. madde: Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çahşma hayatmı geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır. Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır. Çalışma hakkı, iş bulma yani istihdam; yaşa, cinsiyete ve güce uymayan işlerde çalıştırılmama; işe almada ırk, renk, cinsiyet, inanç, siyasal düşünce ayrımcılığı yapılmama; istediği alan ve işte çalışma haklarını içerir. Çalışma hakkı Anayasa ile güvence altına almıştır ancak bu hakkın en iyi şekilde kullanabilmesi için devletimize düşen bazı sorumluluklar vardır. Bunlar; İş bulma yani istihdam olanaklarının yaratılması, Eğitim hakkı, İş güvencesi ve koruyucu standartların sağlanması, Çahşma yaşamında belirli bir gelir güvencesi sağlanması, İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, İşçilerin örgütlenme hakkının sağlanması, İşsizliğe karşı korunma, İş gücünün toplumsal risklere karşı korunması gibi yükümlülüklerdir. Aşağıdaki haberleri okuyarak devletimizin çahşma hakkının sağlanması konusunda hangi yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirleyiniz. Keyfi İşten Çıkarmalar Son Buluyor İş güvencesi yasa taslağı metni hazırlamak üzere oluşturulan komisyon, çalışmalarım tamamladı. Dokuz öğretim üyesinden oluşan komisyon tarafından 158 sayılı ILO sözleşmesi esas alınarak hazırlanan yasa taslağı metnine göre, işverenler haksız nedenlerden ötürü ve herhangi bir sendikaya üye olduğu gerekçesiyle işçinin işine son veremeyecek. Yasa taslağı metni, işverenlere işten çıkartmaların haklı bir nedene dayandırılması yükümlülüğü getiriyor. Bir İnternet haberi (6 Mayıs 2001) İşsiz Gençleri Sevindirecek Haber Hükümet ilk iş yerini açmaya çalışan gençlere 10 yıl vadeli faizsiz meslek kredisi verilmesi, bu şekilde iş yerini açanlara 2 yıl vergi muafiyeti getirilmesi için yasa teklifi hazırladı. Bir gazete haberi (19 Aralık 2005) 659 Bin İşsize 800 Milyon TL'lik Ödeme İşsizlik Sigortası Fonu'ndan, 30 Haziran 2006'ya kadar işsiz kalan 659 bin 111 kişiye, 800 milyon 364 bin 374 TL tutarında “işsizlik ödeneği” verildi. Bir internet Haberi (24 Ekim 2006) Meslek Okulu Mezunlan Yaşadı Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden (TOBB) görüş alarak firmalan, okul sanayi işbirliğine ve meslek okulu mezunu istihdam etmeye özendirecek yasal düzenleme hazırlıyor. Bakanlık, TOBB’dan görüş alarak firmalan, okul sanayi iş birliğine ve meslek okulu mezunu istihdam etmeye özendirecek yasal düzenlemeleri hayata geçirecek. Bir İnternet haberi (8 Temmuz 2008) 33 SOSYAL BİLGİLER 7 Çalışanların insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam seviyesine ulaşması için de adil bir ücret elde etmeleri gerekir. Anayasamızın 55’inci maddesinde; “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” denmektedir. Bunun için devletimiz her yıl ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak çalışanlar için asgari bir ücret belirlemektedir. Çalışanların yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde, sosyal güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekir. Sosyal güvenlik hakkı Anayasanın 60’ıncı maddesinde şu şekilde yer almaktadır: “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” Devlet çalışanlara sosyal güvence sağlamak amacıyla aşağıdaki sosyal güvenlik kuramlarını kurmuştur: EMEKLİ SANDIĞI: Tüm devlet kuramlarında memur kadrosunda çalışanlar ile onların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. w BAG-KUR: Belirli bir pirim karşılığında esnaf, sanatkâr ve bağımsız çalışanlar üe bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. SSK: Özel işletme, kuruluş ve fabrikalarda çalışanların ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Günümüzde bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) adı altında birleştirilmiştir. m * Sizin hangi sosyal güvenceniz var? Sosyal güvenceniz olmasaydı ne tür sorunlarla karşılaşabilirdiniz? Devlet hiçbir sosyal güvencesi olmayan yaşlılar, korunmaya muhtaç çocuklar, gaziler, şehitlerin dul ve yetimlerinin de insana yaraşır bir şekilde yaşaması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Korunmaya muhtaç çocukların bakıldığı çocuk esirgeme kurumlan; yaşlılara, gazüere ve şehitlerin dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar, işsizlik sigortası buna örnektir. Engelli vatandaşlarımızın çahşma hakkının sağlanması için devlet tarafından gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Kamu kurum ve kuruluşlan %4 oranında engelli çalıştırmak zorundadır. Buna göre çalışma gücünün en az %40’ını kaybettiğini belgeleyen engelli vatandaşlar, engelli kontenjanından yararlanarak çalışma hayatına dâhil olabilmektedir. 34 SOSYAL BİLGİLER 7 Çalışma yaşamına engellilerin katılmasının sağlanması yanında çocuk işçiliğin önlenmesi de önemli bir sorundur. Çocuklar uzun saatler boyunca çalışmak zorunda olduklarında, okul ve oyun gibi temel haklarından mahrum kalmaktadır. Bu nedenle çocukların hangi koşullarda çalışma yaşamına katılacakları Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 32. maddesinde belirlenmiştir. Bu sözleşme doğrultusunda yasalarımızda yapılan düzenlemelere göre 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak on dört yaşmı doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocuklar, gelişimlerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Madde 32: Taraf devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkım kabul ederler. Taraf devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak Taraf devletler özellikle şu önlemleri alırlar: İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sının tespit ederler. Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar. Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yatırımlar öngörürler. Çocuk İşçiler Türkiye genelinde 346 mesleki eğitim merkezi bulunuyor. Bu merkezlere ilköğre timi tamamlamış ve 14 yaşım doldurmuş çalışan çocuklara 3 yıl süre ile çıraklık eğiti mi veriliyor. Öğrenciler eğitim dönemlerinde haftanın yalnızca bir gününü merkezde diğer günlerini ise işte geçiriyor. 3 yılın sonunda öğrencilere Kalfalık Belgesi veriliyor. Bu merkezler çalışan çocukların hem eğitim yaşantısından kopmamalarım hem de meslek leri ile ilgili kendilerini geliştirmelerini sağlıyor. Üstelik öğrenciler eğitim gördükleri sürece devlet tarafından sigortalanıyor. Ancak mesleki eğitim merkezlerinin ulaşabildiği çalışan çocuk sayısı çok sınırlı. Çünkü 15-19 yaş arası çalışan yaklaşık 2 milyon 400 bin çocuk tan sadece 123 bini mesleki eğitim merkezlerine gidebiliyor. Mesleki eğitim merkezleri çocuk işçiliği ile ilgili çözümün bir ayağım oluştursa da çalışma koşullan ve süreleri ile ilgili sıkıntılar sürüyor. Çalışan çocuklar mesleki eğitim merkezlerine gitseler bile bu merkezlerde geçirdikleri bir günün dışında izinsiz çalışıyor ve günde 10-12 saat iş başmda oluyor. Bir İnternet Haberi (27 Ocak 2005) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmefy i de göz önüne aldığınızda yukandaki haberde çocuk işçiler konusunda yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Çocuk işçiler konusunda daha başka neler yapılabilir? 35 SOSYAL BİLGİLER 7 GÖÇMEN HAYATLAR Ekonomik, toplumsal, siyasi nedenlerden dolayı, bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi göç olarak tanımlanır. Göçler, Türk tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Türk tarihinin en eski dönemlerinden, yakın tarihimize kadar pek çok göç olayı yaşanmıştır. Türkler ilk ana yurtlan olan Orta Asya’dan çeşitli nedenlerle değişik zamanlarda göç etmişlerdir. Asya’nın farklı bölgeleri ile Avrupa ve Afrika kıtalarına yerleşerek yaşamlarına buralarda devam etmişlerdir. Türklerin Anadolu’ya gelip yerleşmeleri de bir göç hareketi olarak ele alınabilir. Yakın tarihimizde de göçlerin yoğun olarak yaşandığı görülmektedir. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Balkanlar ve Kafkasya’da yaşayan birçok Türk, Anadolu’ya gelmek zorunda kalmıştır. Balkan Savaşlarından sonra Anadolu’ya yoğun bir Türk göçü olmuştur. Lozan Antlaşması gereği Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan Nüfus Mübadelesi (Değişimi) sonucunda Yunanistan’da yaşayan Türklerle, Anadolu’da yaşayan Rumlar karşılıklı yer değiştirmişlerdir. Göç yakın tarihimizde olduğu gibi günümüzde de önemli bir olgu olarak önemini korumaktadır. Bir ülke içinde bölge, kent, köy ve kasaba gibi bir yerden diğerine yerleşmek amacıyla yapılan göçlere “iç göç”; uzun süre kalmak ve çalışmak ya da yerleşmek amacıyla bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan göçlere de “dış göç” adı verilmektedir. Hayati İbrahimoğlu Yozgat’ın bir köyünde yaşarken 17 yaşmda evlenir. Eşi beşin ci çocuğuna hamileyken çalışmak için Ankara’ya gitmek zorunda kalır. Çünkü ailesin den kalan toprak hem küçük hem de susuzluk nedeniyle geçimlerini sağlayacak nite likte değildir. Eşi köyde kalıp çocuklarına bakmaya devam eder. Ancak bu şekilde yaşa mak hepsi için zordur. Bir gün eşyalarını kamyonete yükleyip ailecek Ankara’ya taşınırlar. İki odalı bir gecekonduya yerleşirler. Yedi nüfuslu aile bu küçük evde, çoğu zaman geçim sıkıntısı çekerek bugünlere kadar gelirler. İbrahimoğlu ailesi 38 yıldır Ankara’da yaşamakta. Hayati İbrahimoğlu işçilikten emekli olmuş. 6 çocuktan sadece ikisi okuyup iş sahibi olabilmiş. Biri de Avusturya’ya işçi olarak gitmiş. Yerleşim yerlerine göre göç eden nüfus oranı 70 - (%) 1975 - 2000 Şehirden şehire 60 50 - Köyden şehire 40 30 - Şehirden köye 20 - 10 - Köyden köye 1950’lerden itibaren İbrahimoğlu ailesi gibi ülkemizde binlerce insan köyden kente göç etmiştir. 1980’lerden sonra bu göçler daha da hızlanmıştır. Özellikle İstanbul, İzmir, Kocaeli, Adana, İzmit gibi kentlerimiz yoğun göç almaktadır. SOSYAL BİLGİLER 7 İçişleri Bakanlığının hazırladığı “İç Göç Haritası”na (İGH) göre, Türkiye’de nüfusun neredeyse yansı yaşamını doğduğu yerin dışında sürdürmektedir. Ülkemizde yaşanan iç göçün nedenleri arasında; hızlı nüfus artışı, işsizlik, eğitim, sağlık ve diğer yaşam olanaklarının yetersizliği, iklim ve yer şekillerinin olumsuz etkileri sayılabilir. Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri en çok göç veren bölgelerimizdir. İGH’ya göre, Türkiye’de en yoğun göç son 20 yıl içinde yaşanmıştır. Bu dönemde en fazla göç alan iller; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Bursa, Antalya, Malatya, Manisa ve Kocaeli’dir. 'Büyük kentlerde eğitimsiz ve genç bir kitle oluştu' Göc edenler perişan göç alan kent perişan ■ <*r I * Bu haberde anlatılmak istenen sizce nedir? Aşağıdaki haberi de okuyup göçün ne tür sonuçlan olduğunu söyleyiniz. İstanbul'a göçün ilginç istatistikleri: Son 50 yılda yaklaşık 11 milyon insan İstanbul'a göç etti. Her 4 dakikada bir kişi İstanbul'a göç ediyor. Paris ve Londra'ya 60 yılda olan göç, İstanbul'da 2 yılda gerçekleşiyor. İstanbul'un nüfusu her gün 800 kişi artıyor. Trafiğe her gün 600 yeni araç giriyor. Köyden kente göç önemli ekonomik ve sosyal sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Büyük kentlere kontrolsüz yapılan göçler, işsizlik, gecekondulaşma, alt yapı hizmetlerinin götürülmesinde zorluk, çevre sorunlan, trafik, eğitim ve sağlık problemleri, kültür çatışması gibi sorunlar yaratmaktadır. Kırsal kesimde ise iç göç iş gücünün azalmasına yol açmakta, bu durum gelişme ve kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde ekonomik nedenlerle mevsimlik yer değiştirmeler de oldukça yaygındır. Bu tür göçlere mevsimlik göçler denir. Ekonomik faaliyetin göçebe hayvancılığa dayandığı Doğu Anadolu ve Toroslarda yaşayan Yörükler hayvanlarım otlatmak için yazm dağların yüksek kısımlarına; kışın alçak alanlara geçici olarak göç etmektedir. 37 SOSYAL BİLGİLER 7 Aşağıdaki fotoğrafta Sankeçililer, havaların ısınmasıyla Doğu Akdeniz’den îç Anadolu’ya göç etmektedir. Göçerler, yılın 3 ayım yolda, yazı yaylada, kalan bölümü de sahil yörelerinde geçirirler. Tanm işçiliği de mevsimlik göçlerden biridir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlar aileleriyle birlikte, yılın belli aylarında tanm işçiliği yapmak için Karadeniz, Çukurova ve Ege Bölgesi’ne göç etmektedirler. Çukurova ve Ege Bölgesi’nde pamuk, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çay toplama işinde çalıştıktan sonra, 5-6 ay içinde kendi memleketlerine dönmektedirler. <*T Türkiye’den yurt dışına yapılan göçün temelinde ise ekonomik nedenler yatmaktadır. Ülkemizde çalışma çağındaki nüfusa yeterince iş olanakları yaraklamadığından, yurt dışına iş gücü göçü başlamıştır. 1960’lı yıllarda Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine olan göç Suudi Arabistan, Libya gibi Arap ülkelerine de olmuştur. Türk işçileri zamanla kendi ailelerini de yanlarına almışlardır. Evlenme ve yeni doğumlarla yurt dışındaki vatandaşlarımızın sayısı gün geçtikçe artmıştır. Yurt dışındaki Türkler zamanla kendi işlerini kurmuş, işveren konumuna yükselmiştir. Bulunduklan ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yer edinmişlerdir. Bununla birlikte Türklerin bulunduklan ülkelere uyum sağlayamaması, kültür çatışmalarına neden olmaktadır. Türk gençlerinin eğitimsiz kalması, Türkler arasında işsizlik ve suç oranlarının artmasına neden olmaktadır. Aşağıdaki göç hikâyesini okuyarak Almanya *ya göç eden insanlanmızm ne tür zorluklar yaşadıklarım belirlemeye çalışımz. ALMANYA’YA GÖÇÜN KIRKINCI YILI 1967'de üç günlük bir tren yolculuğu ile Almanya’ya giden Mustafa Aşan, ilk günlerini anlatırken hüzünleniyor. Göçün sebebini yokluk, çaresizlik olarak belirtiyor. Kamımızı doyurmak için başka çaremiz yoktu." diyor. Mustafa Aşan, evli ve 7 çocuklu bir aile babası olarak Almanya’ya göç etmiş. Tam 8 yıl gurbette yalnız çalışmak zorunda kalmış. "Bütün yavrularımı asfaltın kenarında bırakıp gittim. Çok zor oldu ama mecburdum." diyor. 8 yıllık bir sabnn sonunda ailesini 38 SOSYAL BİLGİLER 7 yanına almayı başarmış. O gün en küçüğü lyaşmda olan çocuklarının her birinin iyi meslek sahibi olduğunu söylüyor. Eşi Fatma Aşan, yaşadığı zorlukları hatırlamak bile istemiyor. Ağzından, sadece, "8 sene tarlada çalışarak çocuklarıma bakabildim." sözleri dökülüyor. O zaman, en küçüğü bir yaşmda 7 çocuğa 8 yıl boyunca tek başma bakan Fatma nine, yine de eşinin göçünden memnun. Onun mecburen gittiğini belirterek, "Gitmeseydi perişan olurduk." diyor. 8 yıllık hasretten sonra eşine kavuşmuş kavuş masına ama bu kez de Almanya’ya alışmak kolay olmamış. 3 yıl memleket hasretiyle ağlamış. Almanya’da 17 yıl boyunca temizlik işlerinde çalışmış Fatma Nine. Dış göç sayılabilecek başka bir nüfus hareketi de beyin göçüdür. Beyin göçü iyi eğitim görmüş, nitelikli ve yetenekli iş gücünün, yetiştiği az gelişmiş / gelişmekte olan bir ülkeden, gelişmiş bir ülkeye göçü olarak tanımlanabilir. Beyin göçü işsizlik, sınırlı kariyer ve eğitim olanakları, düşük maaş gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Beyin göçü nedeniyle iyi eğitim almış nüfusun yurt dışına gitmesi, ülkemizin kalkınmasını olum suz yönde etkilemektedir. Beyin göçünü engellemek için neler yapılabilir? Ülkemiz yakın tarihlerde on binlerce insanın göçüne de maruz kalmıştır. Bunlar arasında 1920’li yıllarda Yunanistan’dan; 1950’li yıllardan itibaren Bulgaristan’dan ülkemize yapılan göçler sayılabilir. Aşağıda yer alan Hatice Nine’nin hayat hikâyesini okuyarak Bulgaristan 'dan Türkiye *ye göçün nedenlerini belirleyiniz. 1940’lann sonu, 1950’lilerin başıdır. Bulgaristan’da yaşam, Türkler için iyice zor laşmıştır. Çoluk çocuk çalışıp çabalayarak elde ettikleri ekinlerin ve kazançların çoğu devlet tarafından alınmakta, kendilerine çok az bir kısmı bırakılmaktadır. Bulgaristan Türklerinin gözü artık doğuda, Türkiye’dedir. “Yaz kış demeden çalışır, tam da emeklerimizin karşılığını alacağımız vakit devlet hepsine el koyar, bize çok az bir buğday bırakırdı.” diyor 90 yaşındaki Hatice Nine.... Bundan tam 90 yıl önce 1916 yılında Bulgaristan’da dünyaya gelir. Çocuk denecek bir yaşta evlenip Tuna boyunda çok güzel bir çiftlik evinde yaşa maya başlar. Eşi ve çocuklarıyla normal bir hayat sürm eye çalışırlarken, değişen devlet politikaları altında ezilmeye başlarlar. Emeklerinin karşılığım alamayıp, geçim derdine düşmeye başlaymca, diğer komşuları gibi onlar da Türkiye’ye doğru göç yoluna düşerler. “Bulgar komşularımızla her zaman iyi geçinirdik, hiçbir kötü anımız yok.” diyor ve ekliyor Hatice Nine: “Onlar bizim traktörümüzü alır kullanırlardı, biz de onların başka bir şeyini...” 39 SOSYAL BİLGİLER 7 Göç yoluna çıktıklarında Hatice Nine henüz 35 yaşındadır. Kocası, 5 oğlu, bir kızı ve 4 hanelik komşularıyla ilk olarak İncirliova’nm Hacı Obası köyüne yerleştirilirler. Artık onların ömürleri boyunca kullanacakları / anılacaktan bir unvanları vardır: Göçmen. Bir dergi haberi, Eylül 2006 YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ Özellikle yaz aylarında yurdumuzda yoğun bir insan hareketliliği yaşanmaktadır. Kimi insanlar tatil merkezlerine akın ederken, kimileri de büyüklerinin, akrabalarının yaşadığı yerlere seyahat etmektedir. Sizin de yaşamınızda pek çok seyahat olmuştur. Ya da başka bir şehirden gelip bulunduğunuz yere yerleşen tanıdıklarınız vardır. İşte tüm bu seyahat ve yerleşmeler Anayasamızın bizlere tanıdığı yerleşme ve seyahat özgürlüğü sayesinde olmaktadır. Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti 23. madde: Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağla mak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarım korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ülkenin ekonomik durumu, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.” Yerleşme ve seyahat temel insan haklarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes ülke içinde veya dışmda istediği her yere seyahat edebilir ve yerleşebilir. Ancak bazı durumlarda yerleşme ve seyahat hürriyeti sınırlandırılmıştır. Aşağıdaki haberleri ve Anayasanın 23. maddesini inceleyerek hangi durumlarda yerleşme ve seyahat özgürlüğünün kısıtlanabileceğini belirleyiniz. İpsala’da Kuş Gribi Kuş gribi virüsü nedeniyle karantina altına alman Edirne'nin İpsala ilçesine bağlı Esetçe beldesindeki tüm kanatlı hayvanlar itlaf edildi. Bir gazete haberi (22.3.2008) SİT Alanındaki İnşaat Durduruldu. İzmir'in Foça ilçesinde, Fhokaia Antik Kenti'nin de içinde bulunduğu 3. derece arkeolojik SİT alanında, iki inşaat yapıldığı ve İzmir 2 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarım Koruma Kurulu kararına rağmen inşaatların durdurulmadığı iddia edildi. Belediye yetkilileri, inşaatların durdurulduğunu söyledi. Bir gazete haberi (18.07.2002) 40 Yerleşme hürriyeti hazîne ve özel arazilere izinsiz bina yapmak, sit alanlarına kaçak yapı inşa etmek gibi durumlarda kısıtlanabilmektedir. Seyahat özgürlüğü ise kuş gribi gibi salgın hastalıklarda, bir suç soruşturması gibi durumlarda sınırlanabilmektedir. 41 SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Nüfiıs bir ülke, bir bölge gibi belirli bir alanda yaşayan insan sayısıdır. Kilometre kareye düşen insan sayısı ise nüfiıs yoğunluğu olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin her yerinde nüfiısun dağılımı, yani nüfus yoğunluğu eşit değildir. Ülkemizde nüfusun dağılışım iklim, arazi yapısı, toprak özellikleri, sanayileşme, turizm, iş olanakları gibi faktörler etkilemektedir. Nüfiısun dengeli dağılmaması işsizlik, gecekondulaşma, suç oranlarında artış, tarım arazilerinin yok olması gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler, yapılan nüfus sayımlan ile elde edilir. Bu sayımlar sonucunda toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete göre dağılımı, okur-yazar oram, eğitimli nüfiıs durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş kollarına göre dağılımı, köy ve kent nüfusu belirlenir. Nüfus sayımı sonuçlarından eğitim, iş, sağlık, bannma gibi ülke ihtiyaçlarının belirlenmesinde ve ülke geleceğinin planlanmasında yararlanılmaktadır. Nüfiıs artışı, sınırlan belli bir alanda, belirli bir süre içerisinde insan sayısmda meydana gelen artıştır. Doğumlar, yaşam şartlarının iyileşmesi, sağlık olanaklarının artması, yaşam süresinin uzaması, göç gibi faktörler nüfus artışına neden olmaktadır. Ülkemiz artmakta olan nüfusuyla genç bir ülkedir. Hızlı nüfiıs artışı nedeniyle işsizlik, çarpık kentleşme, konut yetersizliği, doğal kaynakların aşın kullanımı, çevre sorunları, trafik sorunu, gelir dağılımında dengesizlik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bununla birlikte eğitim ve iş olanaklarının artmlmasıyla genç nüfusumuz ülkemiz için önemli bir insan gücü hâline gelecektir. Devletimiz sosyal bir devlet olarak eğitim hakkı, çalışma hakkı ve yerleşme ve seyahat özgürlüğünü Anayasada güvence altına almıştır. Bu haklar, devlet ve vatandaşa karşılıklı olarak sorumluluklar yüklemektedir. 42 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz. Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazımz. () 1. Yasalarımıza göre 15 yaşından küçük çocukları çalıştırmak yasaktır. () 2. Ülkemizin iç kesimlerinde nüfus yoğunluğu daha fazladır. () 3. Bir ülkenin sahip olduğu eğitimli nüfus gelişmişlik düzeyini gösterir. ( ) 4. Ülkemizde iç göçler önemli ekonomik ve sosyal sorunlara yol açmaktadır. () 5. Nüfus sayımlarının tek amacı ülkede yaşayan insanların sayısını belirlemektir. () 6. Nüfus artışı gelişmekte olan ülkeler için olumsuz sonuçlar yaratmaktadır. () 7. Köyden kente yapılan göçler, nüfus artışına yol açmaktadır. () 8. Ülkemizde sosyal güvencesi olmayan vatandaşlar da vardır. () 9. Vatanseverlik sadece duygularımızla hissedebileceğimiz bir olgudur. () 10. Ülkemizde koruma altına alınan tarihî ve doğal mekânlara izin almak suretiyle bina yapmak serbesttir. 1. 2. 3. B. Aşağıdaki sorulan cevaplayınız. Yaşadığınız ilin ekonomik ve sosyal durumuyla nüfusu arasındaki ilişkiyi açıklayınız. Eğitim ve çahşma hakkı ile yerleşme ve seyahat özgürlüğünü açıklayarak bu hak ve özgürlüklerinizi nasıl kullandığınızı açıklayınız. Ülkemizde nüfusun dağılışım etkileyen faktörler nelerdir? Yaşadığınız yerde nüfusun dağılışım hangi faktörler etkilemektedir? 43 SOSYAL BİLGİLER 7 TEST II 1. 1927-2000 yıllan arasında ülkemizin nüfusu beş kat artmıştır. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizdeki nüfus artışının nedenlerinden biridir? A. B. C. D. 2. Aşağıdakilerden hangisi iç ve dış göçlerin sonuçlarından biri olabilir? A. B. C. D. 3. Gelir dağılımında dengesizlik Millî gelirde artış Doğal kaynaklarda azalış Çevre sorunlan Ülkemizde nüfus yoğunluğunun az olduğu yerler için aşağıdakilerden hangisi geçerlidir? A. B. C. D. 44 Ilıman iklim Yüksek ve engebeli arazi Zengin kültürel yaşam Gelişmiş ticaret Ülkemizde hızlı nüfus artışının sonuçlan arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 5. Kültür çatışması Alt yapı sorunu Hızlı kalkınma Sanayileşme Ülkemizde yoğun nüfusa sahip bir yerin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi ver almaz? A. B. C. D. 4. Yaşam koşullanmn iyileşmesi İç göçler Eğitim olanaklarının artması Turizm Üretimde artış Kentleşmede artış İş gücünde azalma Millî gelirde azalma SOSYAL BİLGİLER 7 6. Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren köyden kente doğru yoğun bir nüfiıs hareketliliği yaşanmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi bu durumun nedenlerinden biri değildir? A. B. C. D. 7. Ülkemizde nüfus yoğunluğunun azalmasında engebeli arazi ve iklim koşullan etkili olmaktadır. Aşağıdaki şehirlerden hangisinde bu durum sözkonusudur? A. B. C. D. 8. Kocaeli Aksaray Hakkâri İsparta Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir devlettir. Aşağıdakilerden hangisi devletimizin sosyal bir devlet olma niteliği çerçevesinde gerçekleştirdiği sorumluluklardan biri değildir? A. B. C. D. 9. îş gücünün azalması Tarım alanlarının parçalanması Sağlık ve eğitim olanaklarının yetersizliği İş olanaklarının yetersizliği Toplu konut yaptırmak îş alanlan oluşturmak Okul yaptırmak Güvenliği sağlamak Aşağıdakilerden hangisinde nüfus sayımlarından elde edilen sonuçlardan yararlanılmaz? A. B. C. D. Hastane yaptırırken Fabrika kurarken Çevreyi korurken Okul açarken 10. Aşağıdakilerden hangisi çalışma hakkı kapsamında değildir? A. B. C. D. Sosyal güvence İstediği alanda çahşma Adil ücret İstediği ücreti alma 45 SOSYAL BİLGİLER 7 UNITEIII TÜRK TARİHİNDE YOLCULUK KONULAR - ANADOLU TÜRKLEŞİYOR - OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR - OSMANLI ORDUSU - DENİZLERİN FATİHİ - BİRLİKTE YAŞAMAK - SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI - ŞEHZADELER ŞEHRİ: MANİSA - OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ - OSMANLIDA YENİLEŞME SOSYAL BİLGİLER 7 Kir* BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite ile; * Türkiye Selçukluları Döneminde Türklerin siyasal mücadeleleri ve kültürel faaliyetlerinin Anadolu’nun Türkleşme sürecine katkılarım, * Kanıtlara dayanarak Osmanlı Devleti’nin siyasi güç olarak ortaya çıkışım etkileyen faktörleri, * Osmanlı Devleti’nin fetih ve mücadelelerini, Osmanlıda ticaretin ve denizlerin önemini, * Osmanlı toplumunda hoşgörü ve birlikte yaşama fikrinin önemini, * Şehir incelemesi yoluyla Türk kültür, sanat ve estetik anlayışındaki değişim ve sürekliliği, * Osmanlı- Avrupa ilişkileri çerçevesinde kültür, sanat ve estetik anlayışındaki etkileşimi, * Seyahatnamelerden hareketle Türk kültürüne ait unsurları, * Osmanlı Devleti’nde ıslahat hareketleri sonucu ortaya çıkan kuramlardan hareketle toplumsal ve ekonomik değişimi öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALIYIZ? Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanın. 48 SOSYAL BİLGİLER 7 UNITEIII TÜRK TARİHÎNE YOLCULUK ANADOLU TÜRKLEŞİYOR Anadolu’ya ilk Türk akınlan Avrupa Hunlan tarafından 395-398 yıllan arasında yapıldı. Avrupa Hunlanndan sonra Sihirler (Sabarlar) ve Abbasilerin hizmetinde olan Türkler de Anadolu’ya yerleşme amacı taşımayan akınlarda bulundular. Anadolu’yu bir Türk yurdu hâline getirenler ise Oğuz Türkleri oldu. Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce Çağn Bey önderliğinde Anadolu’ya Türk akınlan başlamıştı (1015). Gazneli ve Karahanh Türk devletlerinin baskısı üzerine Oğuzlar, yeni bir yurt aramak için Anadolu’ya girdiler. Anadolu’yu tanımaya ve keşfetmeye yönelik yapılan bu akınlar Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşuna kadar devam etti. Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasından sonra (1040) da akınlar devlet politikası olarak sürdürüldü. Büyük Selçuklu sultanlan Tuğrul Bey ve Alparslan, Oğuzlan Anadolu’ya yerleştirmek istiyordu. Bu nedenle Anadolu’yu yurt edinme amacı taşıyan akınlar sistemli hâle getirildi. Bu akınlar sayesinde Bizans şehirleri tek tek ele geçirilirken Anadolu’ya egemen olan Bizans'ın gücü kınldı. Bizans kuvvetleri ile Türkler arasındaki ilk önemli mücadele Pasinler Savaşmda oldu (1048). Türkler, Gürcülerin de desteklediği Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Malazgirt Savaşı ise hem Bizans hem de Türkler için önemli bir dönüm noktasmı oluşturdu. Bizans, Türk akınlannı durdurmak ve Türkleri Anadolu’dan atmak amacıyla 1071 yılında harekete geçti. 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan savaşta Alparslan yönetimindeki Büyük Selçuklular Bizans kuvvetlerine karşı büyük bir zafer kazandı. Bu zaferle Bizans’ın Anadolu’daki direnişi büyük ölçüde kınldı. Anadolu’nun kapılan Türklere açıldı. Türkler, zaferi izleyen birkaç yıl içerisinde Ege Denizi’ne kadar ilerlediler. Malazgirt Zaferi’nden sonra Büyük Selçuklu hükümdarlan Alparslan ve daha sonra yerine geçen Melikşah döneminde Anadolu’ya Türk akınlan devam etti. Selçuklu komutanlan fethettikleri yerlerde başta Büyük Selçuklulara bağh birçok beylik kurdular. Bunlardan en önemlileri; Danişmentliler, Mengücekliler, Saltuklular, Artuklular ve Türkiye Selçuklulandır. SOSYAL BİLGİLER 7 ^^^ m asra Ardahan Kars* Jrabîor /•Ereğli •Bolu^y'-'j Beypazarı Balıkesir ■Eskişehir f p Çorum O , «Amasya « % \ »Niksar M engüçler Tok»l KJs.daj *12 4 $ ıeY M S" —K • SÎS! \ '* 5îe jehir / f J jr * S <* * • ' /C Z  T ' / Nuıaybın .. »Sancat Ks0*! \© ' ^ r ^ * ^ * i s l c end j a m - ^ S ^ A nad olu S elçukluları (1077-1308) _______ j-T fg* j W .8'ıll'S V W - V», »Kilis f r « « * XNv \ * ' qN '2 Z!S * M*İV,?,'r! / _ > ! ta i p u t/ — »Adana V <>>*-& Arapkir J »ÇerulMaz# • !> • » , S % Eaurum (1071-1262 \ .Enineın U u s u lV e V ı k U I I I I - - I I 1070 de Bizans İmp. doğu sınırı A nadolu S e lçu klula rı: XI. yüzyılda XII. yüzyılda ka tıla n la r XIII. yUzyıJ ilk yarısınd a 1180 de Bizans imp. doğu sınırı Bizans imp. Trabzon Rum İmp. V e n e d ik lile r Ö lçek 1.10 .0 0 0 0 0 0 Anadolu Selçukluları (1077- 1308) Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’da kurulan Beylikler Döneminde Anadolu’nun Türkleşmesi hızlandı. Beylikler bulunduklan yerlerde kalmayıp yeni yerler fethetmeye devam ettiler. Yeni yerler fethedildikçe Moğol istilasından kaçan Türkmenler buralara yerleştirildiler. Anadolu’da Türk nüfusu artmaya başladı. Türkler Anadolu’da yeni şehir, kasaba ve köyler kurdular. Küçük yerleşim birimlerini geliştirerek önemli merkezler hâline getirdiler. Yer isimlerini Türkçeleştirdiler. Türk yönetiminde Anadolu önemli bir birer kültür ve medeniyet merkezi hâline geldi. Tüm bu gelişmeler üzerine Anadolu, 12. yüzyıldan itibaren AvrupalIlar tarafından Türkiye olarak adlandırılmaya başladı. Danişmentüler (1080-1178): Beylik, Melikşah’ın komutanlarından Danişmentoğlu Ahmet Gazi tarafından Sivas başkent olmak üzere kuruldu. Beyliğin sınırlan kısa zamanda Tokat, Amasya, Çankm, Kayseri ve Malatya’ya kadar genişledi. Danişmentüler Haçlı, Bizans ve Ermenilerle savaşarak Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasına hizmet ettiler. Yaptıklan eserlerle Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulundular. Emir Gazi Kümbeti, Kayseri Ulu Cami, Tokat ve Niksar Yağıbasan medreseleri en önemli eserleridir. Tokat’ın Niksar İlçesinde bulunan ve Anadolu’daki ilk medrese olan Yağıbasan Medresesi Danişmentüler tarafından yaptınlmıştır. Bu eser Danişmentülerin eğitime verdikleri önemin en önemli göstergesidir. Danişmentüler ilk kubbeü medreseleri yaptırarak Türk mimarisine yepyeni bir tarz kazandırmışlardır. SOSYAL BİLGİLER 7 Niksar Yağıbasan Medresesi kalıntıları Mengücekliler (1080-1228): Beylik Alparslan’ın komutanlarından Mengücek (Ahmet Gazi) tarafından kurulmuştur. Beylik kısa sürede Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar’ı da içine alacak şekilde genişlemiştir. Mengücekliler, Rumlar ve Gürcülerle mücadele etmişlerdir. Mengücekliler Döneminde, Divriği önemli bir kültür ve sanat merkezi hâline geldi. Kale Cami, Ulu Cami, Kayıtbay Cami en önemli eserleridir. Moğol istilası ve bölgede sık sık yaşanan depremler, Mengücek eserlerinin çok azının günümüze ulaş masına neden olmuştur. Divriği Ulu Cami ve Melike Sultan Şifahanesi (1228) 1228 yılında Mengücekliler tarafından yaptırılan Divriği Ulu Camisi, yalnız 13. yüzyılın değil, tüm Anadolu Türk mimarisinin en önemli amtlanndan birisidir. Cami taş işçiliği açısmdan oldukça zengindir. Sayılan dörde ulaşan farklı üsluptaki portalleri (kapı) ise Anadolu Türk mimarisinde özel bir yere sahiptir. Saltuklular (1072-1202): Beylik, Ebulkasım Saltuk tarafından Erzurum ve çevresinde kurulmuştur. Beyliğin sınırlan zaman içinde Bayburt, Kars, Tercan, Oltu, İspir ve Trabzon civarına kadar genişlemiştir. Mengücekliler Danişmentlilerle ittifak içinde Haçlılara karşı mücadele etmiştir. Gürcülere karşı Anadolu’yu korumuşlardır. Doğu Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerinden olan Mengücekliler Beyliği, Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin ilk uğrak yeri olmuştur. Erzurum Mengücekliler Döneminde önemli bir kültür ve ticaret merkezi hâline gelmiştir. İran ve Türkistan’dan çıkıp Akdeniz ve Karadeniz limanlarına ulaşan ticaret yollan üzerinde SOSYAL BİLGİLER 7 bulunan Erzurum’da ticaret oldukça gelişmiştir. Bunun yanında geniş otlaklara sahip olan bölgede hayvancılık da önemli bir ekonomik faaliyet hâline gelmiştir. Saltuklular Döneminde kültür ve sanata da çok önem verilmiştir. Bu dönemden günümüze çok sayıda eser ulaşmıştır. Tepsi Minare, Kale Cami, Mamahatun Kervansarayı ve Kümbeti, Ulu Cami, Micingerd Kalesi bunlar arasında sayılabilir. Üç Kümbetler (Erzurum) Artuklular (1102-1409): Beylik, Sultan Alparslan’la birlikte Malazgirt Savaşı’na katılan ve Anadolu’nun fethinde büyük yararlılıklar gösteren Artuk Bey’in oğullan tarafından kuruldu. Artuklu Beyliği Hasankeyf, Harput ve Mardin Artuklulan olarak üç kol hâlinde gelişti. Artuklular bulunduklan bölgede yaşayan farklı milletleri hoşgörü içinde yönettiler. Yaşadıkları bölgeleri önemli birer kültür ve sanat merkezi hâline getirdiler. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tarihî ve mimari dokusunda önemli bir yere sahip oldular. Pek çok medrese, cami, saray, türbe, çarşı, köprü, kale ve imaret yaptırdılar. Diyarbakır’daki Artuklu Sarayı, Batman Çayı üzerindeki Malabadi Köprüsü, Mardin Ulu Cami, Evli Beden Burcu, Yedi Kardeş Burcu bu dönemde yapılan eserlerden bazılandır. Artuklu hükümdarları bilim adamlarınım koruyup desteklediler. Artuklu medreselerinde dönemin bilim hayatına yön veren önemli bilim adamlan yetişti. SOSYAL BİLGİLER 7 Artuklular, 1106 yılında Mardin’i fethettiklerinde şehir ekonomik ve kültürel açıdan oldukça geriydi. Artuklular İpek Yolu güzergâhı dışında olan şehri canlandırmak için cami, köprü, han, hamam yaptırdılar. Mardin’de ilk 25 senede inşa ettirilen medrese sayısı 7 idi. Bu sayede Mardin otuz yıl gibi kısa bir sürede önemli bir ticaret ve kültür merkezi hâline geldi. Türkiye Selçuklu Devleti (1077-1308): Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçuklu komutanlarından Kutalmışoğlu Süleymanşah, BizanslIlardan İznik’i alarak kendisine başkent yaptı. Böylece Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak Türkiye Selçuklu Devleti kurulmuş oldu (1077). Süleymanşah kısa sürede Bizans topraklanın ele geçirerek İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasından, Suriye’ye kadar uzanan topraklarda güçlü bir devlet kurdu. Bu topraklara göç etmiş olan Türkmenleri birleştirdi. Türkmenlerin büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya gelmelerine imkân sağladı. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi hızlandı. Anadolu’da Bizans’ın baskıcı yönetiminden bıkan Ermeniler ve Süryaniler de din özgürlüğünü ve rahatlığı Türkiye Selçuklulan yönetiminde buldular. Süleymanşah’tan sonraki yıllarda Türkiye Selçuklulan Bizans’la mücadele etmeye devam etti. Bir ara Batı Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Türkler, yeniden Bizans’a karşı sınırlarım genişlettiler. Bu dönemde Türkler için Anadolu’daki yeni bir tehdit Haçlılardı. Bizans’la anlaşan Haçlılar 1. Kılıçarslan döneminde Türkiye Selçuklularını Konya’ya çekilmek zorunda bıraktı. Buna rağmen Türkiye Selçuklulan Danişmentlilerle birleşerek Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdi. Zaman zaman taht kavgalan nedeniyle zayıflayan Türkiye Selçuklulan yemden güçlenmeyi başardılar. Türkiye Selçuklularının Anadolu’daki başanları ve Türkmenlerin Bizans’a karşı alanlarının devam etmesi Bizans’ı yeniden harekete geçirdi. BizanslIlar, Türkleri Anadolu’dan atmak ve tekrar Anadolu’ya egemen olmak amacıyla büyük bir ordu hazırladılar. Türkiye Selçuklu ordusu ile Bizans kuvvetleri Miryokefalon (Kumdanh)’da karşı karşıya geldiler, n. Kılıçarslan Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı (1176). Bu zafer Bizans’m Anadolu’yu Türklerden geri alma ümitlerini tamamen ortadan kaldırdı. Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu ve Türklerden geri alınamayacağı tüm dünyaya kanıtlandı. Türkiye Selçuklu sultanlarının amaçlarından biri de diğer Türk beyliklerim egemenlik altına alarak Anadolu’daki siyasi birliği kurmaya çalışmalandır. Miryokefalon Savaşı’ndan sonra II. Kılıçarslan Anadolu’daki Türk beyliklerinin üzerine yürüyerek Türk siyasi birliğim büyük ölçüde gerçekleştirdi. Büyük Selçuklu Devleti’nin 1157 yılında yıkılmasından sonra Türkiye Selçuklulan, bağımsız bir devlet hâline gelmişti. II. Kılıçarslan ülkede büyük bir bayındırlık hareketine girişti. Türkistan’dan gelen binlerce Türkmen Anadolu’ya yerleştirildi. Bu dönemdeki güçlü, adil ve başarıh yönetim sadece Türkleri değil, Türkiye Selçuklulan yönetimindeki Hristiyanları da rahat ve huzura kavuşturdu. 53 SOSYAL BİLGİLER 7 I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Antalya ele geçirildi. Böylece Türkiye Selçukluları Akdeniz’e inmiş oldular. 1. Gıyaseddin Keyhüsrev şehri ithalat ve ihracat merkezi hâline getirdi. Uluslararası ticareti korumak ve teşvik etmek amacıyla Venediklilerle ilk defa ticaret antlaşması yaptı. Burada donanma kurarak ilk defa denizcilik alanında faaliyet gösterdi. Böylece Türkiye uluslararası ticaret yollamun merkezi hâline geldi. I. İzzeddin Keykavus’un Sinop’u fethetmesiyle de Türkiye Selçukluları Karadeniz’e ulaşmış oldular. 1. Alaeddin Keykubat döneminde Türkiye Selçukluları siyasi, ekonomik ve kültürel yönden en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde güneyde Kalanoros Kalesi fethedildi. Buraya Alaiye (Alanya) adı verilerek bir tersane yaptırıldı. I. Alaeddin Keykubat doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı, ittifaklar yaptı. Kırım’ın önemli ticaret limanlarından biri olan Suğdak ele geçirildi. 1. Alaeddin Keykubat kuzey ve güneyde fetihlerini tamamladıktan sonra Doğu Anadolu’daki Harzemşahlar üzerine yürüdü. 1230 yılında Yassı Çimen Savaşı’nda Harzemşahlan yenilgiye uğrattı. Alanya Tersanesi I. Alaeddin Keykubat’m ölümünden sonra devlet eski gücünü koruyamadı. Taht mücadeleleri devleti iyice zayıflattı. Anadolu’da isyanlar çıktı. Bu sıralarda Moğollar da Anadolu’ya yönelerek Türk şehirlerini ele geçirmeye başladılar. Türkiye Selçukluları ile Moğollar arasında yapılan Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçukluları ağır bir yenilgi aldı (1243). Moğollar Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu baskı altına aldı. Selçuklu sultanları Moğollar tarafından atanmaya başladı. Devletin siyasi gücü azaldı. Selçuklulara bağlı beylikler kendi başma hareket etmeye başladılar. Anadolu’nun ekonomisi ve ticareti büyük ölçüde zarar gördü. Türkiye Selçuklu Devleti, Moğol hâkimiyetinde geçen uzun yıllardan sonra 1308 yılında yıkıldı. Türkiye Selçukluları yaptıkları siyasi ve kültürel faaliyetlerle Anadolu’nun Türkleşmesine büyük katkı sağladılar. 12. yüzyılın ortalarından itibaren ülkede huzur ortamı sağlandı. Ülkedeki Türkler ve Hristiyanlar (Rum, Ermeni, Süryani) yan yana, uyum içinde yaşamlarım sürdürdüler. Selçuklularda halk şehirlerde ve köylerde yaşardı. Şehirlerde yaşayan halk devlet memuru, ayanlar (şehrin ileri gelenleri) ve bilim adamlarından (medrese hocaları, SOSYAL BİLGİLER 7 kadılar, medrese öğrencileri) oluşuyordu. Ahilik teşkilatı şeh Lerdeönemli bir işlevi yer ıe getiriyordu. Ahilik esnafların birleşerek kurdukları dinî ve ekonomik özellikler taşıyan bir teşkilattı. Selçuklular Döneminde dericilik, kuyumculuk gibi herhangi bir meslek yapan herkes bir loncanın üyesi idi. Her loncada sıkı bir meslek dayanışması ve karşılıklı denetim vardı. Selçuklu sultanları Türkistan, Maveraünnehir ve Horosan’dan gelen göçebe Türkmenleri Anadolu’ya ve sınır bölgelerine (uc) yerleştirmişlerdir. Selçuklu sultanları Anadolu’ya yerleştirdikleri Türkmenletin yerleşik hayata geçmesi için gerekli önlemleri almışlardır. Onlan küçük topluluklara ayırarak yerleştirmişler, böylelikle hem onlan toprağa bağlamışlar hem de eski boy geleneklerinin ortadan kalkmasını sağlamışlardır. Yerleşik hayata geçen bu Türkmenler, devletin belirlediği topraklan işleyerek yaşam larım sürdürmüşlerdir. Türkmenlerin yerleşik hayata geçirilmesindeki amaç ne olabilir? Uçlardaki Türkmenler ise aşiret ve oymaklar hâlinde yerleştirilmiş ve başlarına da bir bey atanmıştır. Yan bağımsız olan bu beyler Bizans’la savaşarak fetihlerde bulundular. Uçlarda yaşayan Türkmenlerle komşuları olan Rumlar arasında canlı bir sosyal ve ekonomik hayat vardı. Türkler Bizans şehirlerindeki Rumların tarım ürünlerini alırken kendi ürettikleri hayvancılığa dayalı ürünleri satıyorlardı. I. Alaeddin Keykubat döneminde merkezî yönetime bağlanan uc beyleri, Kösedağ Savaşı’ndan sonra yeniden bağımsız hâle geldiler. Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkmenler uc beylerine sığmıyordu. Bu da uc beylerini daha güçlü hâle getirdi. Zamanla daha da güçlenen bu beyler, bağımsız beylikler kurarak Moğollara ve Bizans’a karşı savaştılar. Selçuklu sultanlan izledikleri politikalarla Türkiye’yi önemli bir ticaret merkezi hâline getirmeyi başardılar. Sinop, Alanya, Antalya ve Suğdak limanlarının ele geçirilmesi, Türkiye’yi Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde önemli noktalara taşıdı. Ele geçirilen bu limanlar geliştirildi. Buralara Türk tüccarlar yerleştirildi. Ticareti geliştirmek için yabancı tüccarlarla ticaret antlaşmalan yapıldı. Denizlerde korsanların tüccarlara verdikleri zararların devlet tarafından karşılanması benimsendi. Böylece bir çeşit devlet sigortası sağlandı. Türkiye Selçuklulan Döneminde Türkiye doğu-batı, kuzey-güney yönünde yapılan uluslararası ticaret merkezi hâline getirildi. Selçuklu sultanları tüccarların mal ve can güvenliğini sağlayıcı önlemler aldılar. Ticareti geliştirmek için yollar üzerinde kervansaraylar, bu yollann geçtiği şehir merkezlerinde de büyük hanlar yaptırdılar. İlk kervansaraylar II. Küıçarslan zamanında yapıldı. Vakıf olarak kurulan kervansaraylarda yerli ve yabancı tüccarlar ve yolcular konaklıyorlardı. Bu tüccarlara parasız yiyecek, yatak, hamam, sağlık ve hayvanlarına ahır hizmetleri sunuluyordu. 55 SOSYAL BİLGİLER 7 Sultan Hanı (Aksaray) Selçuklular Döneminde Anadolu’daki kültür hayatı oldukça canlı idi. Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’yu yurt edinen Türkler, Türk dili ve edebiyatının gelişme sine büyük katkılar sağladılar. Türkçe zamanla devlet dili olarak yerleşip gelişti. Bu konuda Türkmen beylerinin büyük rolü oldu. Karamanoğlu Mehmet Bey 1227 yılında Konya’da yayımladığı fermanda “Bu günden sonra divanda, dergahta, mecliste ve mey danda Türkçeden başka dil kuUanılmayacaktır.” diyerek Türkçeyi resmî dil ilan etti. Moğollardan kaçıp Anadolu’ya gelen Türk bilim adamı, yazar ve şairlerin de Türkçenin gelişmesine büyük katkıları oldu. Selçuklular Döneminde yaşayan Şeyh Ahmet Gülşehıî, Aşık Paşa, Mevlâna Celâleddin Rûmî, Yunus Emre gibi şairler, yazdıkları eserlerle Türkçenin ve Türk kültürünün gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. 12 ve 13. yüzyıllarda Battalgazi Destanı, Danişmentlilerin ülkesinde söylenen ve yazıya geçirilen Türkçe bir destandır. Danişmendname, Danişmentli büyüklerin kahramanlıklarını anlatan başka bir Türk destanıdır. Dede Korkut Hikâyeleri ise Oğuz Türklerinin yaşayış biçimlerini, aile ve kardeş sevgisini, kahramanlıkları konu alan halk hikâyeleridir. Bektaşî ve Nasrettin Hoca fıkraları da o dönemden günümüze ulaşan önemli halk edebiyatı ürünleridir. Selçuklu sultanları siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi bilim ve sanata da önem vermişlerdir. Bu dönemde Anadolu’nun hemen her ilinde bir ya da daha fazla medrese kurulmuştur. Vakıf kuruluşu olan medreselerde her türlü bilimler okutulmuştur. Bu medreselerde çok sayıda bilim adamı yetişmiştir. t l m* * f Im t y : W 1 Çifte Minareli Medrese (Erzurum) 56 SOSYAL BİLGİLER 7 Türkiye Selçuklulan, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasına rağmen Anadolu’nun her yanını sanat eserleriyle donatmışlardır. Bu eserler arasında camiler, mescitler, medreseler, kümbetler, külliyeler, saraylar, köşkler, darüşşifalar, kervansaraylar, kaleler, surlar, köprüler sayılabilir. Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Gök Medrese (Sivas), Hunat Hatun Külliyesi (Kayseri), Döner Kümbet (Kayseri), Kubadabad Sarayı (Beyşehir), Sultan Hanı (Konya-Aksaray arası) bunlardan sadece bazdandır. m * m * Yaşadığınız şehirde Türkiye Selçukluları ve Beylikler Döneminden kalan hangi eserler olduğunu araştırınız. Türkiye Selçuklulanmn Anadolu ’nun Türkleşmesine katkılarını açıklayımz. Haçlı Seferleri Orta Çağda Avrupalılann Müslümanlann elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri denilmektedir. İlk olarak 27 Kasım 1095’te Papa II. Urbanus (Urban), Clermont (Klermon) Konsili esnasmda din adamlarını ve halkı Haçlı Seferlerine katılmaya çağırdı. Papa bu konuşmasında halka; Doğu Hristiyanlannm yardıma ihtiyacı olduğunu, onlann Türklerin zulmüne maruz kaldığını anlattı. Türklerin İstanbul için büyük bir tehlike oluşturduğunu ve din kardeşliği adma savaşa katılmanın din açısından çok şerefli olduğunu söyleyerek mücadelenin kutsallığından söz etti. Ayrıca bu çağrı konuşmasmda papa sefere katılacak olanlann günahlarının affolunacağını, bu seferin bir hac niteliği taşıdığını ve hacılara daha önceden kilise tarafından sağlanan güvencenin de geçerli olduğunu söylüyordu. Bu yolculuğa keşiş, ihtiyar, hasta ve kadınlann da katılmalarını istiyordu. Papamn yolculuğa keşiş, ihtiyar, hasta ve kadrnlann da katılmasmı istemesi size Haçlı Seferlerinin nedenleri hakkında neyi düşündürüyor? SOSYAL BİLGİLER 7 Haçlı Seferlerinin düzenlenmesiyle ilgili çağrıyı bir papanın yapması halkm seferlere katılımmda etkili olmuş mudur? Neden? Dinî nedenler dışında Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinin önemli siyasi ve ekonomik nedenleri de vardır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin Anadolu’da ilerleyerek İstanbul önlerine kadar ilerlemeleri Bizans’ı olduğu kadar Avrupa devletlerini de telaşlandırmıştı. Bizans, Türklere karşı Avrupalılan yardıma çağırdı. Türklerin Anadolu’yu almalarından sonra Avrupa’ya da egemen olabilecekleri düşüncesi, Avrupalı devletleri kaygılandırdı. Ayrıca Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresi de Müslümanların elindeydi. Bu nedenlerle Türklerin Balkanlara geçmesini önlemek, onlan Anadolu, Suriye ve Filistin’den atmak gerekiyordu. 11. yüzyılda Avrupa yoksulluk ve sefalet içindeydi. Buna karşın doğu ülkelerinde yaşayan insanlar rahat ve zengin bir yaşam sürüyordu. Müslümanlar dünya deniz ticaretini elinde bulunduruyor, ticaretten önemli bir gelir sağlıyordu. Avrupalılar doğu ülkelerinin bu zenginliklerini ele geçirmek istiyordu. İşte bu nedenlerle 1096 yılından 1270 yılına kadar aralıklarla sekiz Haçlı Seferi gerçekleştirildi. Bunların ilk dördü Türkiye ve Türkiye Selçuklularını ilgilendirmektedir. m - 59. sayfadaki Haçlı Seferleri haritasım inceleyerek, Haçlılarm Kudüs’e ulaşmak için hangi yollan kullandıklarım belirleyiniz. İlk Haçlı Seferi, Bizans imparatorunun acil yardım istemesi üzerine düzenlendi. İstanbul’a gelen ilk grubun başında Papaz Piyer Lermit bulunuyordu. Bu kafile işsiz ve yoksullardan oluşan başıboş ve düzensiz bir gruptu. Grubun niteliği Haçlı Seferlerinin hangi nedeninin göstergesi olabilir? Haçlı Seferleri haritası SOSYAL BİLGİLER 7 İznik’e gelen bu ilk grup I. Kılıçarslan tarafından kuşatılarak etkisiz hâle getirildi. Hemen ardından düzenli Haçlı orduları İstanbul’a geldi. Bu düzenli Haçlı orduları karşısında 1. Kılıçarslan İznik’i bırakarak Konya’ya kadar çekilmek zorunda kaldı. Ancak Haçlıların peşini bırakmadı. Haçlılar büyük kayıplar vererek Antakya’ya geldiler. 1098’de de burayı işgal ettiler. Haçlılar, çok az bir kuvvetle Kudüs’e vardılar. Kudüs’te bir Latin krallığı kurdular. Kudüs’ün elden çıkması üzerine İslam dünyasında bu toprakların geri alınması için hazırlıklar başladı. Musul atabeylerinden İmadeddin Zengi Haçlılarla çarpışarak kaybedilen yerleri birer birer geri aldı. Zor durumda kalan Kudüs Krallığı papadan yardım istemek zorunda kaldı. II. Haçlı ordusu da Anadolu’dan Kudüs’e ulaşmaya çalıştı. Konya Ovası’nda Sultan I. Mesut Haçlıları ağır bir yenilgiye uğrattı. Suriye’ye ulaşabilen Haçlılar, hiçbir başarı elde edemeden ülkelerine geri dönmek zorunda kaldılar. Mısır’da kurulan bir Türk devleti olan Eyyubilerin sultam Selahaddin Eyyûbi, 1187’de Hıttin’de yaptığı savaşı kazanarak Kudüs’ü Haçlılardan geri aldı. Bunun üzerine IQ. Haçlı Seferi düzenlendi. Anadolu üzerinden Kudüs’e ulaşmaya çalışan Haçlıları II. Kılıçarslan bozguna uğrattı. Suriye üzerinden Kudüs’e ulaşmaya çalışan Haçlı orduları ise Selahaddin Eyyûbi ile çarpıştılar. Ancak Kudüs’ü geri alamayarak ülkelerine dönmek zorunda kaldılar. Eyyubilerin Filistin ve Akdeniz kıyılarındaki bazı kale ve şehirleri Haçlıların elinden alması üzerine IV. Haçlı Seferi düzenlendi. Bu sırada Bizans’ta imparator olmak isteyen Aleksios (Aleksi) Haçlıları İstanbul’a davet etti. Haçlılar İstanbul’a gelerek burayı işgal ettiler ve burada bir Latin Krallığı kurdular (1204). « r Haçlılar İstanbul'u neden işgal etmiş olabilt? 1270 yılma kadar dört sefer daha yapıldı. Ancak bu seferlerin hiçbirinde Haçlılar başanya ulaşamadılar. Haçlı Seferlerinin Sonuçlan Aralıklarla yaklaşık 200 yıl süren Haçlı Seferleri sonucunda Hristiyan ve Müslümanlardan binlerce insan hayatım kaybetmiştir. Türklerin Anadolu’daki ilerley işi bir süre durmuştur. Buna rağmen Türklerin Haçlılardan destek alan Bizans’a karşı kazandığı Miryokefalon Savaşı, Anadolu’nun Türklerin kesin yurdu olduğunu ispatlamıştır. Haçlı Seferlerinin dinî, siyasi, ekonomik ve sosyal pek çok sonucu olmuştur. Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde papalann ve din adamlarının rolü büyük oldu. Ancak Haçlı Seferleri amacına ulaşamadı. Kudüs’ün ele geçirilememesi inançlarının zayıflamasına ve din adamlarının ve kilisenin nüfuzlarının azalmasına neden oldu. 59 SOSYAL BİLGİLER 7 Seferlere katılan birçok derebeyi geri dönemediği için Avrupa’da derebeylik zayıfladı; krallar güç kazanmaya başladı. Halk arasındaki smıf farkları büyük ölçüde ortadan kalktı ve sosyal yapıda önemli gelişmeler başladı. Haçlıların bir bölümü deniz yoluyla Kudüs’e ulaşmaya çalışmıştı. Bu durum, gemi yapımcılığını ve deniz ticaretini geliştirdi. Cenova, Venedik, Marsilya gibi Akdeniz limanlarının önemi arttı. Akdeniz ülkeleri doğu-batı ticaretinden büyük gelirler elde ederek zenginleşti. Haçlı Seferleri doğu ile batı arasındaki kültürel etkileşimi hızlandırdı. Avrupalılar bu seferler sonunda doğunun bilimsel ve teknolojik üstünlüğünü tanıdılar. Avrupalılar Müslümanlardan öğrendikleri pusula, kâğıt, top, barut, matbaa gibi buluşları Avrupa’ya götürdüler. Bu buluşlar daha sonraki yüzyıllarda Avrupa’da meydana gelecek gelişmelerde önemli roller oynadı. OSMANLI DEVLETİ KURULUYOR Moğol baskısı nedeniyle Horasan ve Azerbaycan’dan Anadolu’ya akın akın gelen Türkmen boylan, Türkiye Selçuklularınca uc bölgelerine yerleştiriliyordu. Selçuklu Devleti, Türkmenlerin askerî gücünden faydalanmayı birinci amaç olarak benimsemişti. Yan bağımsız durumda olan bu boylar, gaza anlayışı içinde Bizans’a karşı savaşarak sınırlan koruyordu. Doğu’dan gelen Türkmenlerin de katılımıyla bu uc beyliklerinin gücü her geçen gün artmaya başladı. 1243 yılındaki Kösedağ yenilgisi Türkiye Selçuklulannın Moğol hâkimiyetine girmesine neden oldu. Anadolu’nun hâkimiyeti Moğollara geçince, uc bölgelerinde fetihler yapan Türkmen beyleri, Türkiye Selçuklu Devleti ile olan bağlarını yavaş yavaş koparmaya başladı. 13. yüzyıl sonlanna doğru Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Türkmen beylikleri kuruldu. Aşağıdaki haritadan Anadolu beyliklerinin adlarını söyleyiniz. Osmanlı Devleti’nin bu beyliklere göre konumu hakkmda neler söyleyebilirsiniz? SOSYAL BİLGİLER 7 OsmanHar Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensuptu. Kayı boyuna mensup olan Türkmenler, Türkiye Selçuklu Sultam I. Alaeddin Keykubat zamanında (1220-1237), Ankara’nın batısındaki Karacadağ taraflarında bulunuyordu. Daha sonra Ertuğrul Bey idaresindeki boy mensuplan Batı uc bölgesindeki Söğüt ve Domaniç civarına yerleştil er. Ertuğrul Bey, Türkiye Selçuklularına bağlı olarak Bizans’a karşı gaza hareketlerinde bulunmaya başladı. Ertuğrul Bey, 1280’li yıllarda ölünce oğlu Osman Bey aşiretin başma geçti. Osman Bey, beyliğin başına geçtiğinde beyliğin doğusu ve güneyi diğer Türkmen beylikleriyle çevriliydi. Anadolu’da kurulan beylikler arasında özellikle Karamanoğullan ve Germiyanoğullan oldukça güçlüydü. Bununla birlikte Osmanlılar, bu beylikler arasından sıynhp altı asır sürecek güçlü bir imparatorluk kurmayı başardılar. Osmanhlan diğer beyliklerden farklı kılan, güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmasında rol oynayan bazı etmenler vardı: Sosyal ve Ekonomik Yapı: Batı uc bölgeleri, yeni bir siyasal gelişme için en elver işli yerlerdi. Çünkü bu bölge, XI-XTV. yüzyıllar boyunca Moğol saldmsından kaçarak Anadolu’ya gelen Türkmenlerin sığındığı bölgeydi. Türkmenler aşiretler hâlinde yaşıyor ve her aşiretin başında bir bey bulunuyordu. Türkmenler içinde Alplik geleni n sürdürerek kendilerini gazaya adamış kimseler vardı. Alp veya Alperen unvanı ile bili nen bu kişiler sınır bölgelerinde yeni yerler fethedip kazandıkları ganimetleri kendi aralarında paylaşıyorlardı. Kendilerine Horasan erenleri de denilen Anadolu Abdallan ise seferlere katılırlar, fethedilen yerlerde zaviyeler kurarak buraların iskânında önem li rol oynarlardı. Moğol baskısından uzak bu bölgede Türkmenlerin canlı bir ekonomik hayatı vardı. Hayvancılık ve yünlü dokuma, halıcılık, keçecilik, dericilik gibi el sanatlan gelişmişti. Siyasi boşluğun yaşandığı uc bölgelerinde toplumsal hayatı düzenleyen ve dayanışmaya artıran çeşitli yapılar vardı. Bunlar arasında Ahilik teşkilatı en önemlileriydi. Esnaf ve sanatkârların mensup olduğu Ahilik teşkilatı şehir, kasaba ve köylerde örgütlenerek hem ekonominin düzenli işlemesini sağlıyor hem de siyasî otoritenin olmadığı yerlerde emniyet ve asayişin sağlanması gibi görevleri yerine getiriyorlardı. Anadolu’nun Batı uc bölgelerinde böyle bir yapının yeni kurulacak devlet için temel şartların mevcut olması demekti. Bu şartlardan yararlanacak olan da Osmanlı Beyliği idi. Ertuğrul Gazi'nin Oğlu Osman Gazi ye Nasihati Bak Oğul! Beni kır, Şeyh Edabali'yi kırma O, bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ona gelme... Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz. Baksa da görmez olur. Sözümüz Edabali için değil, senceğiz içindir. Bu dediğimi vasiyetim say!... 61 SOSYAL BİLGİLER 7 Şeyh Edabali bir Ahi şeyhiydi. Ertuğrul Bey, oğlu Osman Bey’e neden Şeyh Edabali’y i kırmamasmı öğütlüyor? Osman Bey beyliğin başma geçtikten sonra, diğer Türk beylikleriyle çatışmak yerine Bizans’a karşı yürütülen gaza hareketlerine devam etti. Birçok Türkmen, gaza ve ganimet için Osmanlı Beyliği’ne akın etti. Anadolu’nun içlerinden Moğolların baskısından kaçan Türkmenlerin de katılmasıyla Osmanlı Beyliği günden güne güçlenmeye başladı. Osman Bey’in adaletli yönetimi ve çevresine güven telkin etmesi uçlarda lider olarak kabul edilmesini kolaylaştırdı. Osman Bey uc bölgesindeki Ahilerin, Abdalların ve Alperenlerin de desteğini aldı. Sınırların da genişlemesiyle Osmanlı Beyliğinin nüfusu giderek arttı. Osmanlı Beyliğine sadece Türkmenler değil, Köse Mihal gibi Rumlar da katıldı. m * Osman B ey’in uçlardaki Ahilerin, Abdalların ve Alperenlerin desteği alması neden önemliydi? Coğrafi Konum: Osmanlı Devleti’nin kurulup güçlenmesinde rol oynayan diğer bir unsur da coğrafi konumuydu. Osmanlılann bulunduklan coğrafi konum onlara genişleme imkânı veriyordu. Osmanlı Beyliği’nin kuzey ve batı smırlannda merkezî otoritesi zayıflamış Bizans Devleti vardı. Osmanlılar ilk zamanlar diğer uc beylikleriyle çatışmaya girmek yerine, Bizans’a yöneldiler. Beyliğin kurulmasından kısa bir süre sonra kuzey ve batı yönünde fetihler yaparak sınırlarını Kocaeli Yarımadası’na kadar genişlettiler. 1353 yılında Rumeli’ye geçerek fetihlere burada devam ettiler. Osmanlılann fetih yönündeki Balkan devletlerinin dinî ve siyasi kanşıklıklar nedeniyle zayıf düşmüş olması, fetihleri kolaylaştırdı. Fetihleri gerçekleştiren Osmanlı ordusu başlangıçta Türkmen aşiretlerden gelen atlı birliklerden oluşuyordu. Aşiret beyleri liderliğinde örgütlenen bu atlı birlikler ok, yay ve mızrak kullanırlardı. Bu birlikler sınır bölgelerini korumak ve fetihlerde bulunmakla görevliydiler. Yaptıklan hizmet karşılığı ganimet aldıklanndan, Bizans smırlanna sürekli olarak akınlarda bulunurlardı. Devletin sınırlan genişlemeye başlayınca düzenli bir ordu kurulması ihtiyacı ortaya çıktı. Orhan Bey döneminde aylık karşüığı askerlik yapan yaya ve müsellem (atlı) birlikleri oluşturuldu. I. Murat döneminde ise kapıkulu ocaklan oluşturularak merkeze bağlı, güçlü ve daimi bir ordu kuruldu. I ,g £ Q S ImI I-S sff 9 1 s Q 12811298 1299 1308 J- >-S^ÖÛS w I" e S ^ u S S “1 S aI o 1331 1335 1353 ffl o 1e 1s cc E İZİ od 1326 İ s - İh J? W 1281 .3 O î S Q a® IS" iÜ) H S1U m® I | -S a 3m o «■ 1354 1362 SOSYAL BİLGİLER 7 İskan Politikası: OsmanlIların uyguladığı iskan (yerleştirme) politikası devletin gelişip güçlenmesinde oldukça etkili oldu. Osmanlılar fethettikleri her bölgeye Anadolu’dan getirdikleri konargöçer Türkmenleri yerleştiriyordu. Türkmenlerden vergi almayarak buralarda kalmaları özendiriliyordu. Böylece hem fethedilen bölgelerin Türkleştirilmesi hem de bölgenin elde tutulması ve savunulması sağlanıyordu. Fethedilen yerlerdeki yerli halktan ayaklanma çıkarma ihtimali bulunanlar da başka yerlere yerleştiriliyordu. Osmanlılar yeni ele geçirilen yerlere vakıflar aracılığıyla cami, medrese, hamam gibi din, eğitim ve sağlık kuruluşları oluşturarak Rumeli’nin Türkleşmesini sağlamışlardır. Osmanlılar Rumeli’ye nasıl geçti? Osmanlılar Rumeli’ye ilk olarak Bizans İmparatoru Kantakuzen’e yardım amacıyla geçti. Bizans imparatoru Sırp Krallığı’na karşı, kızıyla evli olan Orhan Gazi’den yardım istedi. Orhan Gazi, oğlu Süleyman Paşa yönetiminde bir kuvveti imparatorun yardımına gönderdi. Süleyman Paşa Sırplara karşı büyük bir başarı elde etti (1353). İmparator bu yardım karşılığında Gelibolu Yanmadası’ndaki Çimpe Kalesi’ni OsmanlIlara verdi. Bu kale Osmanlılann Rumeli fetihleri için önemli bir üs hâline geldi. Osmanlılann Rumeli'yi fethetmelerinde denizci bir beylik olan Karesi Beyliği’nin alınması da etkili oldu. Karesi Beyliği’nin değerli komutanlarından Hacı İlbeyi, Evrenuz Bey ve Ece Halil bu fetihlerde önemli hizmetlerde bulundu. Osmanlılar fethedilen yerlerdeki yerli Hristiyan halkın dinî ve sosyal hayatına karışmamış, halka ağır vergiler yüklememiş ve adaletli bir yönetim sergilemiştir. Hristiyan halk, Türkmenlerin kendi idarelerinden yıllarca zulüm gören Balkan halkaları da Osmanlı yönetiminde yaşamayı seve seve kabul etmiştir. Osmanlı Devleti, 1350-1400 yıllan arasında, Fırat boylarından Eflak ve Sırbistan’a geniş bir bölgeye hâkim, güçlü bir devlet olarak ortaya çıktı. Osmanlılar Rumeli yönünde yapılan fetihler sonucunda, diğer beylikler üzerinde üstün bir konuma geldi. LMurat zamanında Anadolu’da ve Balkanlarda Osmanlı hâkimiyeti kurulmaya başlandı. Balkanlarda güçlenen Osmanlılar, Anadolu’daki toprak kazançlarım çoğunlukla banşçı yollarla gerçekleştirdiler. Germiyanoğullan ve Hamitoğullan topraklannın bir kısmını savaşmadan (gelin çeyizi olarak ve satm alarak) kendi topraklarına kattılar. Kendini Selçuklu varisi kabul eden Karamanoğullannı ise kendilerine bağladılar. Yıldınm Bayezit döneminde Balkanlarda üstünlük Osmanlılara geçti. Anadolu’daki diğer Türk beylikleri Osmanlı hâkimiyetine alınarak Anadolu’daki siyasi birlik sağlandı. Eğer OsmmlıİM, fetihlerini ilk önce batı ve kuzey yönünde değil de doğu ve güney yönünde yapsalardı sonuç ne olabilirdi? 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nda Yıldınm Bayezit, Timur’a yenildi. Bu yenilgi sonucunda Osmanlı Devleti “Fetret Devri” denen bir karmaşa dönemine girdi. Timur Anadolu'daki beylikleri yeniden kurdurdu. Osmanlılar da dâhil hepsini kendine bağladı. 1413 yılında Çelebi Mehmet’in başa geçmesiyle “Fetret Devri” sona erdi. Çelebi Mehmet ve II. Murat dönemlerinde Anadolu’daki Türk beylikleri tekrar Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. Balkanlardaki üstünlük yeniden Osmanlılara geçti. SOSYAL BİLGİLER 7 OT S 1 ■8 1364 1371 1385 1387 1389 1389 1390 1396 1402 1444 1448 1413-1699 arası dönemde Osmanlılar batı ve doğu yönündeki rakipleri üzerinde büyük bir üstünlük sağlayarak sınırlarım üç kıtada genişletti. Bu dönemde Osmanlı Devleti dünyanın en güçlü devletlerinden biri hâline gelerek en geniş sınırlarına ulaştı. Aşağıdaki haritadan 17. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin sınırlarını inceleyiniz. Osmanlılann güçlü bir devlet hâline gelmesinde hangi faktörlerin etkili olabileceğini düşününüz. Osmanlı Devleti’nin genişlemesi (1299-1699) Germiyanoğullan ile Hamitoğullannın topraklannm hir kısmını OsmanlIlara vermesinin nedeni ne olabilir? 64 SOSYAL BİLGİLER 7 1453 1459 1463 1476 1478 15141521 1526 1529 1533 1590 1639 1683 1515 OSMANLI ORDUSU Osmanlı ordusu başlangıçta aşiretlerden gelen atlı birlikler ile gönüllü yaya askerlerden oluşuyordu. Sınırların genişlemesiyle birlikte düzenli ve sürekli bir ordu kurulması kararlaştırıldı. I. Murat döneminde merkeze bağlı, güçlü ve daimi bir ordu kuruldu. Ordu teşkilatı zamanla gelişerek dünyanın en güçlü ordularından biri hâline geldi. Mohaç Savaşı (1526) SOSYAL BİLGİLER 7 Aşağıda verilen Osmanlı ordu teşkilatı şemasım inceleyerek Osmanlı ordusunun hangi bölümlerden oluştuğunu belirleyiniz. Osmanlı Ordu Teşkilatı Kara Ordusu OsmanlIlarda ordu, kara ve deniz ordusu olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Kapıkulu askerleri ve eyalet askerleri Osmanlı kara ordusunun temelini oluşturuyordu. I. Murat döneminde Pençik denilen savaş esirlerinin sayısı artınca, bunlardan daimi ve düzenli bir ordunun kurulması kararlaştırıldı. Zaten daha önceki Türk devletlerinde de benzer uygulamalar vardı. Vezir Çandarlı Halil ve Molla Rüstem’in ön ayak olmasıyla acemi ocakları kuruldu. İlk ocak Gelibolu’da açıldı. Acemi ocağına savaş esirlerinin beşte biri alınırdı. Buna Pençik sistemi denirdi. İleriki yıllarda Osmanlı Devleti’nde yaşayan Hristiyanlann çocukları da acemi ocaklarına alınmaya başlandı. Hristiyan çocuklar devşirme usulüyle toplanırdı. Toplanan çocukların sağlıklı ve zeki olmalarına dikkat edilirdi. Bu çocuklar önce Anadolu’da Türk ailelerinin yanında Türkçeyi, Türk âdet ve geleneklerini öğrenirler, sonra acemi ocağına alınırlardı. Acemi ocağında yetişen çocuklar, hem sarayda hem de diğer ocaklarda görev alabilirlerdi. m - Pençik ve Devşirme sistemi nedir? Açıklaymız. Yeniçeriler, kapıkulu askerlerinin en önemli unsuruydu. Savaşta ve barışta padişahı korumakla görevliydiler. Padişah sefere katılmazsa yeniçeriler de katılmazdı. Yeniçeriler İstanbul’da bulunan kışlalarda otururdu. Evlenmezler ve başka bir işle uğraşmazlardı. Kendilerine üç ayda bir ulufe denilen maaş ödenirdi. Savaşta ok, yay, kılıç, kalkan, hançer, yatağan ve balta gibi silahlar kullanırlardı. Yeniçeri ocağı eğitimli ve düzenli bir yaya kuvveti idi. Yeniçeri ocağımn komutam yeniçeri ağası idi. SOSYAL BİLGİLER 7 Yeniçeriler Osmanlı ordusunun temelini ve en büyük kısmım tımarlı sipahi denilen atlı askerler oluşturuyordu. Tımarlı sipahiler kapıkulu askerleri gibi maaşlı değildi. Devlet sipahilere geçimlerini sağlamaları için dirlik verirdi. Dirlik devlete ait topraklar üzerinde üretim yapan köylüden alman vergiydi. Belli bir toprakta üretim yapan köylüden vergiyi tımarlı sipahi toplardı. Bununla hem kendini geçindirir hem de cebelu denilen atlı asker yetiştirirdi. Savaş zamanında tımarlı sipahiler askerleriyle birlikte, kendi atlan, silahlan ve yiyeceklerini alarak sefere katılırdı. Böylece devlet, hâzineden para harcamadan her an savaşa hazır askerlere sahip olurdu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) tımarlı sipahiler en parlak devrini yaşadı. Tımarlı sipahiler 17. yüzyıldan sonra bozulmaya başladı. 18. yüzyılda sayılan iyice azaldı. 1850’den sonra ise tımarlı sipahi kalmadı. Tımarlı Sipahiler Akıncılar, hafif atlı birlikler olup sınır boylarında bulunan öncü kuvvetlerdi. Akıncıların görevi başlarındaki beylerin önderliğinde sınırlan korumaktı. Gelebilecek saldırılara ve tehditlere karşı caydıncı bir güç konumundaydılar. Bunun dışında yapılan seferlerde ordudan birkaç gün önde gidip keşif hareketleri yapar, güzergâhın güvenliğini sağlar ve düşmanın durumunu belirlerlerdi. Malkoçoğlu, Mihaloğlu gibi akıncı beyler, komutaları altodaki on binlerce akıncıyla Osmanlı Devleti’nin fetihlerini kolaylaştırmışlardır. SOSYAL BİLGİLER 7 Osmanlı Akıncıları (4 T Osmanlı ordusunun temelini oluşturan kapıkulu askerleriyle tımarlı sipahilerin temel özellikleri nelerdir? 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, savaş meydanlarında yenilmeye ve toprak kaybetmeye başladı. Bu durum ordunun modernleştirilmesi ihtiyacım ortaya çıkardı, m . Selim döneminde Nizam-ı Cedid adında yeni bir ordu kuruldu. Bu ordu Avrupa standartlarında, Batılı kıyafetler giymen ve sürekli talim yapan askerî bir örgüttü. II. Mahmut yenilik hareketlerine karşı çıkan ve gün geçtikçe bozulmaya devam eden Yeniçeri Ocağım 1826 yılında kaldırarak askerlik alanında büyük bir reform yaptı. Yeniçeri Ocağının yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında yeni ve modem bir ordu kuruldu. Yeni orduya modem savaş tekniklerini bilen subaylar yetiştirilmesi için 1834 yılında İstanbul’da Mekteb-i Umumi Harbiye (Harp Okulu) açıldı. İÜ. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde orduda yabancı askerî uzmanlardan yararlanıldı. Osmanlı ordusu niçin bozulmuş olabilir? Donanma Osmanlılann denizlerle ilgilenmesi İzmit ve Gemlik’in ele geçirilmesiyle başladı. Osmanlılar denizlerdeki ilk başarılarını Karesi Beyliği’nin donanmasından yararlanarak sağladılar. Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler, Osmanlı yönetimine girince onlann tersanelerinden de yararlanıldı. Yıldınm Bayezit döneminde güçlü bir donanma kurmak için harekete geçildi. Gelibolu’da tersane yapıldı ve burası donanmanın üssü oldu. Zaman içinde Osmanlı donanması güçlendirildi ve Sinop, İzmit, Haliç, Süveyş, Rusçuk gibi yerlerde de tersaneler kuruldu. Osmanlı donanmasında biri kürekli ve yelkenli, diğeri de sadece yelkenli olmak üzere iki çeşit gemi bulunuyordu. Kürekle hareket eden gemiler, genellikle çekdiri sınıfmdandı. Çekdirilerin en küçük gemisine Karamürsel, en büyüğüne de Baştarde denirdi. Osmanlı donanmasında yer alan gemiler büyüklüklerine göre; kadırga, kalite, kırlangıç, firkate, çekelve, kalyon gibi isimler alırdı. 68 SOSYAL BİLGİLER 7 Osmanlı savaş gemileri İzmit, Sinop, Gelibolu ve İstanbul tersanelerinde yapılırdı. Bu tersaneler içinde en büyüğü İstanbul tersanesi olarak bilinen Tersane-i Amire idi. Bu tersane II. Bayezit döneminden itibaren Osmanlı donanmasına hizmet vermeye başladı. <*r Osmanlılann donanmaya önem vennesinin sebebleri neler olabilir? DENİZLERİN FATİHİ Osmanlı Devleti bir kara devleti olarak kuruldu ve genişledi. Ancak Osmanlılann bulunduklan coğrafya, sınırların sadece karadan korunmasını imkânsızlaştırıyordu. Bu nedenle denizlerde de güçlü olmaîan gerekiyordu. Diğer taraftan dönemki en önemli ticaret yollan olan İpek ve Baharat yollan üzerinden gelen mallar, Akdeniz ve Karadeniz üzerinden Avrupa’ya ulaştırılıyordu. Osmanlı Devleti çok önemli bir gelir kaynağı olan ticaret yollanna egemen olmak için de denizlerde başarılı olmalıydı. Bu nedenle Osmanlılar kara yönünde genişlerken, denizlerde de başarılı olmak için güçlü bir donanma oluşturdular. Mücadelelerini Karadeniz, Ege ve Akdeniz’e taşıdılar. İstanbul Fethediliyor n. Mehmet tahta çıktığında Bizans, Osmanlılar için büyük bir tehlike oluşturmuyordu. Bizans Devleti İstanbul ve birkaç liman kentine sahip, siyasi ve askerî olarak zayıf bir devlet durumundaydı. Ancak İstanbul, Osmanlı Devleti’nin Anadolu topraklanyla Rumeli topraklan arasında kalmıştı. Osmanlılar Anadolu’dan Rumeli’ye geçerken zorluklar yaşıyordu. Bizans imparatorlan fırsat buldukça Avrupa devletlerim ve Anadolu beyliklerini Osmanlıya karşı kışkırtıyordu. Bizans imparatorlan zaman zaman şehzadeler arasındaki taht kavgalarına kanşıp iç düzeni bozuyordu. Bunların dışında İstanbul önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması bakımından da önemliydi. Bizans Devleti, Karadeniz ticaretini denetim altında tutuyor, önemli gelir elde ediyordu. Bu nedenlerle genç padişah tahta geçer geçmez İstanbul’u Osmanlı yönetimine almaya karar verdi. İstanbul'un fethinin nedenleri nelerdir? 69 SOSYAL BİLGİLER 7 İstanbul’un fethi için ciddî hazırlıklar yapılması gerekiyordu. II. Mehmet öncelikle İstanbul Boğazı’nm Avrupa yakasına Rumeli Hisan’m yaptırdı. Bu sayede Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımlar engellenecek ve Anadolu’dan gelecek Osmanlı askerleri güven içinde Avrupa yakasına geçirilecekti. Devrin mühendisleri top dökümü işiyle görevlendirildi. Şahi adı verilen bu büyük toplar, İstanbul’un fethedilmesinde önemli rol oynadı. İstanbul, 6 Nisan 1453’te karadan ve denizden kuşatıldı. 29 Mayısa kadar süren uzun bir kuşatma sonunda Osmanlı ordusu İstanbul’a girdi. İstanbul’un fethi askerî, siyasi ve ekonomik yönden büyük bir kazançtı. Osmanlılar, Anadolu ve Balkanlarda hareket ve denetim olanağına kavuşurken Karadeniz ile Akdeniz arasındaki tek su yolunun egemenliğini de ele geçirmiş oldular. Özellikle kuzey ve Doğu Avrupa’dan gelen ticaret yollan tamamıyla Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçmiş oldu. Bu önemli şehir, Osmanlı Devleti sona erene dek devletin başkentliğini yaptı. Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra Ayasofya önünde Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un nüfusunu artırmak, ticari ve iktisadi faaliyeti geliştirmek için fetihten hemen soma İstanbul’un imanna başladı. İlk adım olarak surlann tamiri yapıldı. Başta padişah ve vezirler çeşitli semtlerde cami, mescit, medrese, imaret, han, hamam yaptırdı. Kapahçarşı ve Bedesten bu dönemde yaptırılan eserlerden ikisidir. Kapalıçarşı SOSYAL BİLGİLER 7 Şehrin nüfusunu artırmak için Anadolu’dan Müslüman ve Hristiyanlar İstanbul’a getirtildi. Kuşatma sırasında şehirden kaçan bilim adamları ve sanatçılar tek tek arattırılıp sur içine yerleştirildi. Cenevizlilerin elindeki Amasra’ya memur gönderilerek buradaki bilim adamları ve sanatçılar İstanbul’a getirtildi. İstanbul’u devletin merkezi yapmak isteyen Fatih Sultan Mehmet, Bayezit’te Eski Saray denilen bir saray yaptırdı. Daha sonra, günümüzde Topkapı Sarayı olarak bilinen Yeni Saray’ı inşa ettirdi. Bu saray hem devlet işlerinin yürütüldüğü hem de padişah ve ailesinin yaşadığı yerdi. Karadeniz ve Akdeniz’de Türk Egemenliğ Fatih döneminde Venedik ve Cenevizliler, güçlü donanmaları sayesinde Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de üstünlük kurmuşlardı. Önemli liman kentlerini ve adaları ellerinde tutuyorlardı. Napoli Krallığı ve Papalık da güçlü donanmalara sahipti. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra, burayı Akdeniz’den gelebilecek saldırılara karşı korunması için donanmayı güçlendirdi. İstanbul’un güvenliği için Çanakkale Boğazı’na hâkim olan Ege adalarının fethine girişildi. Gökçeada, Bozcaada, Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli ve Eğriboz ele geçirildi. 1460 yılında Venediklilerin elindeki Mora, Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. 1204 yılında Haçlıların İstanbul’u işgal etmesi üzerine Trabzon’a kaçan imparatorluk hanedanı üyeleri, burada Trabzon Devleti’ni kurmuşlardı. Trabzon Devleti, OsmanlIlara karşı Akkoyunlularla ittifak kuruyordu. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet kara ve deniz ordusuyla harekete geçti. Yol boyunca Amasra Cenevizlilerden, Sinop İsfendiyar oğullarından alındı. 1461 yılında da Trabzon OsmanlIlara teslim olmak zorunda kaldı. Böylece bütün Karadeniz Bölgesi Osmanlı yönetimi altına alınmış oldu. 1475’te Kırım’daki Ceneviz koloni kentleri ortadan kaldırıldı. 1477’de de Kırım OsmanlIlara bağlanarak Karadeniz Türk gölü hâline getirildi. II. Bayezit döneminde Osmanlı donanması büyük gelişme gösterdi. Padişah, Venedik gemileri tarzında gemiler yaptırdı. Osmanlı Devleti’nin Venedik ve müttefikleriyle başarılı mücadeleler vermek için tecrübeli gemicilere ihtiyacı vardı. Padişah Akdeniz’deki Türk korsanlarından yararlanmayı düşünerek Kemal Reis adlı ünlü Türk korsanım devlet hizmetine aldı. Kemal Reis yaptığı ıslahatlarla Türk denizciliğini geliştirdi. Bu dönemde İspanya sahillerine kadar gidildi. Yavuz Sultan Selim döneminde, 1517’de Memluk Devleti’nin ortadan kaldırılması ve Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz’m Osmanlı egemenliğine alınmasıyla ticaret yollarının denetimi OsmanlIlara geçti. Böylece Osmanlılar, Karadeniz ve Ege Denizi yanında Akdeniz’de de önemli bir güç hâline geldi. Bu durum kıyıların güvenliği ve ticaret yollarının denetimini daha önemli hâle getirdi. Bunun için Yavuz Sultan Selim döneminde Avrupa donanmalarıyla başa baş mücadele edecek güçte bir donanma oluş turuldu. SOSYAL BİLGİLER 7 Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı donanması denizlerde üstünlük sağladı. Bu dönemde Barbaros kardeşler, Turgut Reis, Piri Reis, Şeydi Ali Reis gibi ünlü Türk denizcileri, Osmanlı denizciliğinin gelişmesine büyük katkıda bulundular. 1522 yılında Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinden Rodos Adası alındı. OsmanlIların karada olduğu gibi denizlerde de başarı göstermesi, Avrupa’da bir Haçlı donanmasının oluşturulmasına yol açtı. Kanuni Sultan Süleyman bunun üzerine Barbaros’u Osmanlı hizmetine çağırdı. Preveze Deniz Savaşı Oruç ve Hızır adlarındaki Barbaros kardeşler, Akdeniz’de korsanlık yaparak ün salmışlar, Cezayir’i ele geçirerek burada bir declet kurmuşlardır. Barbaros kardeşler, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdi. 1533 yılında İstanbul’a gelen Hızır Reis’e Kaptamderyaiık (Amiral) rütbesi verildi. Adı da Hayrettin Paşa olarak değiştirildi. Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Cezayir Osmanlı topraklarına katıldı. Barbaros ertesi yıl Ege Denizi’ndeki adaların hemen hemen hepsini ele geçirdi. Bunun üzerine Haçlı donanması harekete geçti. Barbaros sayıca kendisinden üstün Haçlı donanmasına karşı Preveze’de büyük bir zafer kazandı (1538). Bu savaş sonucunda Akdeniz bütünüyle Osmanlı egemenliğine geçti. m * , Preveze Deniz Zaferi’nin yıl dönümü olan 28 Eylül her yıl “Türk Denizcilik Günü” olarak kutlanmaktadır. ” 1566 yılında Anadolu kıyılarına çok yakın olan Sakız Adası Cenevizlilerden alınarak Anadolu’nun güvenliği sağlandı. Doğu Akdeniz’de en büyük ada olan Kıbrıs Anadolu kıyılarını, Mısır ve Suriye deniz yollarım kontrol altında tutan bir konuma sahipti. Kıbrıs’ın Venediklilerin elinde olması ve korsanların burayı üs edinmesi Osmanlılar için büyük bir tehditti. 1570’de Lala Mustafa Paşa komutasındaki donanma Kıbrıs’a hareket etti. Bir yıl süren bir kuşatmadan sonra Kıbns Adası fethedildi. 72 SOSYAL BİLGİLER 7 1453 1459 14601461 1477 1484 1517 1522 1533 1538 1551 1566 1571 Kıbrıs Adasının fethedilmesi üzerine büyük bir Haçlı donanması Akdeniz’de harekete geçti. Haçlı donanması, Osmanlı donanmasını İnebahtı’da yenilgiye uğrattı (1571). Osmanlı donanmasının büyük bir kısmı bu savaşta yok oldu. İnebahtı yenilgisinden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa yeni bir donanma hazırlanmasını ister. Bunun için çok sayıda malzemeye İhtiyaç olduğunu, kısa süre içinde böyle bir donanmanın hazırlanmasının zor olacağını söyleyen Uluç Ali Paşa’ya Sokullu şöyle cevap verir: "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarım ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden al." Sokullu Mehmet Paşa, gönderilen Venedik elçisine de İnebahtı Deniz Savaşı’yla ilgili olarak "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez fakat kesilen sakalın yerine daha gür çıkar." diye cevap verir. Sokullu Mehmet Paşa ’nuı bu cevabı, Osmanlı Devleti’nin gücü hakkında size nasıl bir fikir vermektedir? Osmanlı donanması kısa sürede kendini toparlayarak fetihlerine devam etti. 1574 yılında Tunus Osmanlı topraklarına katıldı. 1645’te Venediklilerin elinde olan Girit Adası kuşatıldı. Adanın stratejik konumu ve buradaki korsanların ticaret gemilerine zarar vermesi adarım alınmasını zorunlu kılıyordu. 24 yıl süren bir kuşatmadan soma Girit Adası Osmanlı yönetimine geçti (1669). Kuşatmanın bu kadar uzun sürmesi Osmanlılann denizcilikte geri kaldığının göstergesiydi. 1768-1774 Osmanh-Rus Savaşı sürerken Rus donanması ani bir baskınla İzmir’in Çeşme limanında demirli bulunan Osmanlı donanmasını yaktı. Osmanlı donanması bütünüyle yok oldu (1770). Bu büyük yenilgiye rağmen Çeşme baskım, Osmanlı tarihi açısından önemli bir dönüm noktasını oluşturdu. Bu savaş nedeniyle Osmanlı Devleti denizcilik teknolojisinin geri kaldığını fark etti ve donanmanın modernleştirilmesi için ilk girişimleri başlattı. Deniz Harp Okulunun (Mühendishane-i Beni Hümayun) temelleri de bu savaşta alman ağır yenilgi sonrasında atıldı. 73 SOSYAL BİLGİLER 7 H3 W) I W) I = £ ı 1571 1574 cd & .3 1577 1669 <u sK* (D U" 1770 I Ic« 4= Cf i ■S 1 .5? 1774 B I & Ph 1801 1827 1841 1878 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırım Osmanlı yönetiminden çıktı. Yine bu antlaşmayla Karadeniz’de yüzyıllardır süren Türk egemenliği sona erdi. Rus donanması 1827’de Navarin’de; Kırım Savaşı sırasında da Sinop’ta bulunan Osmanlı donanmasına ağır darbeler indirdi (1853). Osmanlılann denizlerde aldığı yenilgiler ekonomik açıdan ne gibi sonuçlar doğurmuştur? BİRLİKTE YAŞAMAK Aşağıdaki gazete haberinde Osmanlı Devleti neden “huzurun tutkalı” olarak nitelendiriliyor olabilir? OsmanlI’yı örnek alsın HP’nin Başkanı Fıorina “600 yıllık imparatorluk huzurun tutkalıydı" dedi ' p t e to d n , dİ v* rtMnaafcı rnüyontorca «sam ftttyOrcaı Osmanlı Devleti üç kıtada topraklan bulunan büyük bir imparatorluktu. Bu imparatorluk sınırları içinde Türk, Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Slav gibi farklı milletlerle Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve başka inançlardan pek çok insan banş içinde bir arada yaşıyordu. Böylesine farklı dil, din, inanç ve geleneklere sahip insanları bir arada tutan şey neydi? Osmanlı yönetiminde farklı dil, din, inanç ve geleneklere sahip insanlan banş içinde bir arada tutan şey Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsüydü. Osmanlı tarihi, Osmanlının uyguladığı hoşgörü siyasetinin belgeleriyle doludur. Aşağıda Osmanlı padişahlarının yayımladığı fermanlardan birkaç örnek bulunmaktadır. SOSYAL BİLGİLER 7 Fatih Sultan Mehmet Bosnalı din adamlarına verdiği fermanda şöyle sesleniyordu: "Ben ki Sultan Mehmet Hanım... İhsan edip Bosna rahiplerine buyurdum ki kiliselerinizde korkusuzca ibadet ve memleketimizde korkusuzca ikamet edin. Ne vezirlerimden ne de halkımdan kimse bunları incitmesin ve rencide etmesin. Allah'a, Peygambere, Kur'an'a ve kuşandığım kılıca yemin olsun ki canlan, mallan ve kiliseleri bana itaat ettikleri sürece güvencem altındadır." 1 Mayıs 1478 Abdülmecit, 30 Mart 1847 tarihli fermanında; "Yenişehir-i Fener'de öteden beri her hafta pazar, çarşamba ve cuma günleri kurulan pazarın, pazar günleri halkın yortu gününe (Hristiyan bayramı) rastlaması sebebiyle sadece çarşamba ve cuma günleri kurulması ve Defterhane-i Amiıe'deki kaydının da değiştirilmesi hususu emrim olmuş tur." diyordu. IH. Selim, çıkardığı fermanla İstanbul'da yaşayan Ermeni ve Rumların evlilikleri sırasında kanunsuz vergi alınmamasını istedi. "İstanbul ve civarında oturan Rum ve Ermenilerin evlilikleri esnasmda resmi vergi ve harçlardan başka kanunlara aykın yollardan akça talebiyle rencide edilmemelerine ve fakir halkın himayesine dikkat etmeniz hususunda fermanım sadır olmuştur. Buyurdum ki emrime uyma konusunda son derece hassas ve dikkatli olasınız ve aksine hareket etmekten sakınasınız." Bu fermanlar Osmanlı yönetiminin gayrimüslimlere uyguladıkları politikalar hakkında hangi ipuçlarmı vermektedir? Osmanlı Devleti fethettiği topraklarda yaşayan farklı dinlere mensup insanlara, İslam dinine girmeleri yönünde herhangi bir baskı uygulamadı. Bu insanların inanç ve vicdan hürriyetlerini koruma altına aldı. Farklı milletten ve inançtan olan insanlar, sosyal yaşamlarına karışılmadan, kendi inançlarının ve hukuklarının gerektirdiği biçimde yaşamlarını sürdürebildiler. Osmanlı Devleti’nin uyguladığı politikalar sayesinde Osmanlı topraklarında yaşayan insanların din ve milliyetlerini korumaları mümkün oldu. Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsü farklı dönemlerde Osmanlı ülkesini ziyaret eden seyyahlar, devlet adamlan ve sanatçılar tarafından da dile getirilmiştir. Bu konuda bir Fransız edebiyatçı şunları söylemektedir: İstanbul tuhaf bir şehir. Dört millet bir arada yaşıyor ve birbirlerinden nefret etmiyorlar. Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlar aynı topraklarda yaşayan insanlar olarak birbirlerine gösterdikleri tahammül ve müsamahayı bizde çeşitli vilayet veya partilere mensup insanlar arasında göremeyiz.” Gerard de Nerval - Fransız Edebiyatçı 75 SOSYAL BİLGİLER 7 Sizce Osmanlı Devletin'de farklı milletlerin bir arada yaşamasında hangi faktörler etkili olmuştur? Aşağıda ünlü tarihçi Stanford Shaw (Stanford Şov)*un Osmanlı yönetimindeki gayrimüslimlerle ilgili bir yazısı bulunmaktadır. “... Osmanlılar,... Rumlar, Ermeniler ve Yahudilere kendi dinî önderleri yönetiminde, kendi dillerini ve geleneklerini kullanarak, kendi okullarını, mahkemelerini, yetimhanelerini, hastanelerini vb. koruyup sürdürerek, sultanın koydukları, istenen vergileri ödedikleri, imparatorluk sınırlan içinde güvenlik ve düzeni sürdürdükleri sürece... kendi yaşamlarım daima yaşama hakkı tamdılar. Dahası, Hristiyanlar ve Yahudiler, Sultan tarafından yalnız Müslümanlara getirilmiş olan birtakım yükümlülüklerden de uzaktılar... Stanford Shaw - Tarihçi Shaw bu yazısmda, Osmanh yönetimindeki gayrimüslimlerin yaşamlarıyla ilgili hangi tespitlerde bulunmaktadır? Osmanlı Devleti, egemenliğinde yaşayan toplumlann sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına da hoşgörüyle yaklaşmıştır. Gayrimüslimler kendi okullarını kurmuşlar, kendi dinî liderlerince yönetilmişlerdir. Kendi dillerim istedikleri gibi kullanmışlar, gelenek ve göreneklerini yaşatmışlardır. Gayrimüslimlerin ekonomik faaliyetlerine kanşılmamış, hatta geliştirmeye yönelik önlemler alınmıştır. Osmanlı Devleti, adaletli olmayı her şeyden çok önemsemiştir. Bu nedenle Müslüman, gayrimüslim herkesin Divana şikâyet hakkım kullanabilmesinin yolunu açmıştır. Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya Camisi’nden daha yüksek kubbeli ve daha üstün teknik özelliklere sahip bir cami yaptırmak ister. Bu işe Hristiyan bir mimar talip olur. Ancak Hristiyan mimarın yaptırdığı kubbe Ayasofya’nınkinden yüksek olmaz. Bunun üzerine Fatih miman cezalandırır. Hristiyan mimar da padişahı kadıya şikayet eder. Kadı Fatih Sultan Mehmet’i mahkeme eder ve Hristiyan miman haklı bulur. SOSYAL BİLGİLER 7 SEYYAHLARIN GÖZÜYLE OSMANLI Asya, Avrupa ve Afrika’da 600 yıl varlığım hissettiren Osmanlı Devleti’nin tarihi pek çok bilim adamı tarafından incelenmiş ve İncelenmektedir. Geçen yüzyılların en önemli sosyal gözlemcileri olan seyyahların Osmanlılar hakkında yazdıklan da Osmanlı tarihini ve kültürünü aydınlatan en önemli belgelerdir. Özellikle Avrupalı seyyahlar, 18 ve 19. yüzyıllarda yoğunlaşan seyahatleriyle Osmanlı’da sosyal yaşamı ve kültürü gözlemlemişlerdir. OsmanlIlarda bayramlar en önemli eğlence zamanlarıydı. Osmanlılar bayramlara en iyi şekilde hazırlamrlardı. Bayramlar yardımlaşma ve dayanışmanın arttığı günlerdi. Sultanın bayram alayı, Antoine Ignace Melling Fransız Edebiyatçı, Gerard de Nerval (Jerar dö Növal) OsmanlIlarda bir bayram gününü şöyle anlatmaktadır: “Kurban kesiminden sonra herkes yiyecek ve içeceklere yöneldi. Çörekler, şekerli kaymaklar, kızartmalar ve halkın en çok sevdiği kebaplar pek boldu. Bunlar halka ücretsiz dağıtılıyordu ve bunların parasım zengin kişiler ödüyorlardı. Ayrıca herkes islediği eve girer, sofraya oturur ikram görürdü. Fakir zengin bütün Müslümanlar evlerine gelen insanların dini, ırkı ve sosyal durumları ne olursa olsun kendi varlık durumlarına göre ziyafet verirler, memnun etmeye çalışırlar.” “Pera’da oturan AvrupalIların çoğu bu bayram kalabalığına katıldı. Çünkü bayram günleri, diğer dinlerden olanlar da Müslümanların merasimlerine iştirak ederler, onlar da bayram yaparlar. İslami merasime kalben katılmayanlar için bile bu bir bayramdı.” Osmanlı toplumunda bayramlardaki yardımlaşma ve dayamşmayla ilgili neler söyleyebilirsiniz? SOSYAL BİLGİLER 7 HollandalI Seyyah Tavemier 1678 tarihinde yayımlanan eserinde OsmanlIlardaki temizlik anlayışıyla ilgili şunları söylemektedir: “Türklerin mutfakları çok temizdir. Mutfak takımları da parlaklık itibariyle eşsizdir. Gerek sofra takımları gerekse yemekleri azamî nispette tertemizdir. Türkler ve umumiyetle Asyalılar, temizliği çok sevdikleri için, ne kendi üzerlerinde ne de etraflarındaki insanlarda en hafif bir kire tahammül ederler. Türkiye’de sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka ellerle ağızlar yıkanır, önünüze sıcak su ile sabun getirilir, büyüklerin konaklarında ya gül suyu ve yahut güzel kokulu başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız.” Bu esere göre Türklerde temizlik anlayışı nasıldı? Türkler günlük temizliklerini nasıl yaparlardı ? Osmanlı kültüründe tüm canlılara değer verilirdi. Osmanlılar, başıboş hayvanlar ve kuşlar için vakıf bile kurmuşlardı. Fransız Edebiyatçı Gerard de Nerval Osmanlı toplumundaki bu anlayışı anılarında şöyle anlatmaktadır: “Geniş bir sahayı kaplayan Topçu Kışlasının etrafım alan bu korudan çıkınca kendimi Büyükdere yolunda buldum. Yemyeşil bir çayır kışlanın önüne kadar uzanıyor. Burada bir sahneye şahit oldum ki daha evvel gördüklerimden pek ayrı bir şey değil. Çayırda birkaç yüz köpek bir arada sabırsızca bekleşiyordu. Az sonra askerlerin koca kazanlar taşıdığını gördüm. Kazanı bir sınğa geçirmişler, sınğı omuzlanna almışlardı. Köpekler bunu görünce sevinç çığlığı atar gibi havlamaya başladılar. Kazanlar yere konur konmaz bulunduklan yerden ileriye doğru fırladılar. Askerler ellerindeki sırıklarla onlan gruplara ayırmaya çalışıyorlardı. Orada bulunan bir İtalyan bana “ Köpekler için özel olarak yemek pişiriliyor, bu hayvanlar hiç de talihsiz değil.” dedi. İstanbul’da hayvanlan koruma demeklerinin yanı sıra, cami ve çeşme yakınlannda sırf hayvanlann faydalanması için havuzlar yapılmış.” SOSYAL BİLGİLER 7 Osmanlıda bir kahvehane İngiliz yazar Miss Julia Pardoe (Culya Pardu), Osmanlı konukseverliğine hayran kalmıştır. Bir Türk ailesinin evinde iftar yapan Julia Pardoe, izlenimlerini şu cümlelerle dile getirmiştir: “Özellikle Türklerin zarif konukseverliği üzerinde durmak isterim. İster fakir ister zengin olsun, misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar. Yüksek sesle söylenen “Buyuruuun” asla zorla ve soğuk bir tonla sarf edilmez. Kendilerim sadece Allah’ın kulu sayarlar. Onun için kendilerinde fazla olan şeyleri de olmayanlara verir ler ve bunu bir borç bilirler.” Ghiselin De Busbecq (Cıslin dö Busbek) bir Osmanlı hanım şöyle anlatmaktadır: “Şimdi size içinde sık sık kaldığımız hanlardan söz etmek istiyorum. Bu hanlarda divan veya sedir duvara dayanır. Bu duvarın üstü düzdür ve geniştir. Türlder için yemek masası ve yatak yeri olarak kullanılır. Yiyeceklerin pişirilip ısıtılması için dış duvarı aralıklarla yapılmış ocaklar vardır. Yemek yedikten sonra Türlder, bu duvar üzerinde atların eyerlerine bağlı olarak taşıdıkları bir kilimi yayarak otururlar. Burada herkese yiyecek ikram etmek gelenektir. Yemek zamanı geldiğinde bir hizmetkâr, masa büyük lüğünde ve ortası bir kap etli arpa, yulaf çorbası olan tepsiyle önümüze gelir. Bu tepsinin çevresinde küçük yuvarlak ekmekler ve bazen de bal petekleri bulunur.” 79 SOSYAL BİLGİLER 7 Durand De Fontmage (Duran dö Fonmey), “Kınm Harbi ve Sonrası İstanbul” adlı eserinde Türk evlerini şöyle anlatır: “Ondokuzuncu asırda Türk evleri, umumiyetle aynı model yapılmıştır. îki katlıdır ve kafesli pencereleri vardır. Osmanlılann evlerini boyamak için tercih ettikleri renkler san, pembe ve açık mavidir. Eşyalarını ekseriyetle koyu kırmızı ile döşüyorlar. SOSYAL BİLGİLER 7 ŞEHZADELER ŞEHRİ: MANİSA Kültür nesilden nesile aktarılan, aktarılırken değişen ve zenginleşen bir unsurdur. Değişim ve süreklilik kültürün en önemli özelliğidir. Türk kültürünün temelleri, Türk tarihine dayanmaktadır. Binlerce yıl süren tarihî yolculuk içinde kültürümüz değişmiş ve zenginleşmiştir. Manisa örneğinden yola çıkarak bu değişim ve sürekliliği anlamaya çalışalım. Bundan üç yüz yıl kadar önce Evliya Çelebi Manisa’yı şöyle anlatıyor: “Manisa Puslu Dağ’m altında, Duman Dağı eteğinde kurulu bir şehirdir. Manisa, 60 mahallesi, 6660 evi, 105 cami ve mescidi, 3040 çeşmesi, 3360 dükkânı, hanları, hamamları, medreseleri, köşkleri, konaklan ile mamur (imar edilmiş, gelişmiş, bakımlı) bir şehirdir. Uçsuz, bucaksız ovası reyhan ve güllerle süslü köylerle doludur. Burada bilgili ve efendi kişilerin toplandığı altlı, üstlü kahvehaneler vardır. Bu kahvehanelerin her birine dört mahfil (toplantı yeri) yapılmış, birinde hanende (şarkıcı) ve sazendeler (sazcı), birinde rakkaseler (dansçı), birinde hikâyeciler ve meddahlar, birinde de gazelhanlar (gazel okuyan kimseler) bulunur. Karaköy’deki kahvehanelerden daha latifi (hoş) cihanda yoktur. Burada günde bir kantar kahve sarf edilir. Her gün beş yüz kişi hizmet eder. Dört yönü gül-gülistan, İrem bağı gibidir. Güzel sesli kuşların birbiriyle yarış etmesi insanı sarhoş eder. Manisa’nın şehir halkı çok teiniz ve zarif kişiler olduklarından, çarşı ve sokaklarım temizler, sularlar. Şehri kavak, çınar, söğüt ağaçlan ve asma dallan gölgeler. Manisa halkı ince duygulu ve şair ruhludur. 17 divan sahibi şair şehirde yaşar. Halk, tezgâhlarında Manisa alacası dokuyup satar. Beyaz nohut çöreği, baharlı mekik böreği, karlı vişne hoşafı, üzüm şerbeti, üstü bademli tatlısı, has beyaz ekmeği ile Manisa bir bolluk şehridir. Manisa mesire yerleri ile de doludur. Uluca Pınar, Uluca Çınar, Ağa Bahçesi, Mevlevihane Bağı, Tabakhane Köşkü ve en önemlisi olarak Hünkâr Bahçesi bu mesire yerleridir. Manisa şadırvanlan, fıskiyeleri, havuzlan ve çiçekleri ile cennete benzer (Düzenlenmiştir). Evliya Çelebi'nin anlatımına göre Osmanlı Döneminde, Manisa'daki yaşam anda neler söyleyebilirsiniz? B\ tur benzerlik ve farklılıklar vardır? Manisa'nın günümüzden bir görünümü SOSYAL BİLGİLER 7 Manisa 1313’de Saruhan Bey tarafından fethedilmiş ve Saruhanoğulları Beyliği’nin merkezi hâline getirilmiştir. 1391 yılında Yıldırım Bayezit tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara Savaşı sonrası Timur bölgeyi yeniden Saruhanoğullanna vermiştir. 1412 yılında ise Çelebi Mehmet kesin olarak Manisa’yı Osmanlı egemenliği altına almış ve Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim hâline getirmiştir. Manisa 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi kazandıkları önemli siyasi merkezlerinden biri hâline gelmiştir. E. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat, IH. Mehmet ve I. Mustafa gibi padişahların da içinde bulunduğu 16 şehzade, Manisa’da sancakbeyliği yapmıştır. Şehzadeler Manisa’da cami, medrese, han, hamam, imaret, çeşme, hastane, köprü ve kütüphane gibi birçok eser yaptırmışlardır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunan işgaline uğrayan şehir, halkın kurduğu kuvayımilliye birlikleri ve cemiyetlerle işgale karşı mücadele etmiştir. Şehir 8 Eylül 1922’de işgalden kurtarılmıştır. Manisa, Ege Bölgesi’nde bulunan önemli şehirlerimizden biridir. Son yıllarda şehirleşme artmış, sanayi gelişmiştir. Bugün Manisa’da ülkemizin diğer şehirlerinde olduğu gibi yoğun bir yapılaşma vardır. Betonarme çok katlı yapılarda estetik anlayışının da oldukça değişmiş olduğu gözlenmektedir. Şehirleşme ve sanayileşme şehirlerin çehresini olduğu kadar insan yaşamını da etkilemektedir. Manisa’da Evliya Çelebi’nin saydığı tarihî eserler önemli ölçüde korunmuştur. Ancak Ağa Bahçesi, Mevlevihane Bağı, Tabakhane Köşkü günümüze kadar ulaşamamıştır. m * Aşağıda Osmanlı dönemi ait mimari eserlere örnek verilmiştir. Bu eserleri ve Manisa ’nm günümüzdeki fotoğrafını inceleyerek mimari anlayışta (kullanılan malzeme, süsleme, estetik anlayışı, plan vb.) ne gibi benzerlik ve farklılıklar olduğunu söyleye bilirsiniz? 1474 yılında Fatih Sultan Mehmet’in azatlı kölesi Çeşnigir Sinan tarafından yaptırılan Çeşnigir Camisi günümüzde bütün ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Enine dikdörtgen planlı, kesme taştan yapılmış, ortada bir büyük, köşelerde ise dört küçük eliptik kubbe ile örtülmüştür. 1831 yılında Karaosmanoğullanndan Hacı Sabri Ağa tarafından yanma kare planlı kütüphane yaptırılmıştır. Çeşnigir Camisi SOSYAL BİLGİLER 7 Kula Evleri: Kula, sivil Osmanlı mimarisinin özellerini taşıyan genellikle 18 ve 19. yüzyıl yapısı evleriyle ünlü, görülmeye değer açık hava müzesi gibidir. Türünün özgün örneklerini oluşturan, dar sokaklar boyunca sıralanmış evlerde, ağırlıklı olarak ahşap malzeme kullanılmıştır. Daha çok iki katlı, cumbalı ve saçakları süslemeli olan evlerin hepsinde, yüksek duvarlarla sokaktan ayrılmış birer avlu bulunur. Zemin katta mutfak, kiler ve ahır gibi mekânlar yer alır. Fınn ve tuvalet genelde avludadır. Evlerin üst katlarındaki odalardan bir ya da iki tanesi başoda olarak ayrılmıştır. Kapı, pencere, zemin, tavan ve davlumbaz gibi ahşap unsurlarda zarif süslemeler kullanılmıştır. www.manisa.gov.tr Yaşadığınız yerdeki evlerle Kula evlerini karşılaştırdığınızda ne tür benzerlik ve farklılıklara vardır? Günümüzde sanayileşmeyle birlikte Manisa’da geleneksel el sanatlarının bazılan azalmış, bazıları da yok olmaya başlamıştır. Bununla birlikte Manisa’da başta halıcılık olmak üzere, hâlen sürdürülen el sanatları vardır. Yörede halı, kilim, cicim, sili ve çarpana gibi dokumacılık türleri ile güveç yapımı, ahşap at arabası yapımı, keçecilik, semercilik, bakırcılık gibi el sanatları hâlâ varlığım sürdürmektedir. 13.yüzyıldan itibaren yöreye yerleşmeye başlayan Türk boylan, yerleşik düzene geçilmesinden sonra da eski yaşamlarına ilişkin birçok alışkanlıklarım sürdürmüşlerdir. Başlıca geçim kaynaklan hayvancılık olan bu boylar, kendi hayvanlannın yünlerini doğal boyalarla boyayarak, simgesel motiflerden oluşan geleneksel desenlerle kendi ihtiyaçlan için halı, kilim ve benzeri dokumalar yapmaktaydılar. Yerleşik düzene geçilmesinden sonra daha da yaygınlaşan halı dokumacılığı, 17. yüzyıldan başlayarak ün kazanmış, Manisa-Merkez Yunt Dağı köyleri ile Gördes, Kula ve Demirci ilçeleri önemli halıcılık merkezleri hâline gelmiştir. 19. yüzyılda Batı ülkelerinde bu halılara talebin artması, halı ticareti ile uğraşan şirket ve tüccarların seri üretime yönelik ve Avrupai zevke uygun siparişler vermesi, Türklere özgü çift düğüm tekniğinin ve doğal boyalann terk edilmesine ve desenlerde dejenerasyona yol açmıştır. www.manisa.gov.tr SOSYAL BİLGİLER 7 Orta Asya’dan bu yana göçebe hayatının bir mirası olarak sürdürülen keçe yapımı, yakın zaman kadar yaygı, kepenek ve koşum takımlarının parçalan olarak günlük hayatın vazgeçilmez unsuru iken giderek kaybolmaya başlamıştır. Manisa Merkez, Akhisar, Alaşehir, Demirci ve Kula’da bulunan atölyeler yakın zamana kadar faaliyet göstermişler, ancak keçe kullanımının azalması sonucunda Akhisar Merkez’de ve Kula’da faaliyet gösteren birkaç atölye hariç diğerleri kapanmıştır. Mevcut keçeciler civar köylerin ve turistik hatıra eşya satıcılarının siparişleriyle varlığım sürdürmeye çalışmaktadır. , Sanayileşme teknoloji geleneksel el sanaûanmızm günden güne azalmasına ya, da yok oîmasma neden olmaktadır: Geleneksel el sanaûanmızm yaşatılması için neler yapılabilir? Manisa’nın geleneksel kadın ve erkek giysileri yukanda fotoğraflarda görülmektedir. El emeği göz nuru dökülerek yapılan giysiler oya oya işlenmiştir. Geleneksel giysiler, günümüzde düğün, bayram gibi özel günlerde kadın ve erkekler tarafından giyilmektedir. < * r 84 Sizin yörenizin geleneksel kıyafetleri nelerdir? Bu kıyafetler hangi özel günlerde giyilmektedir? SOSYAL BİLGİLER 7 Manisa’nın geçmişten günümüze ulaşan kültürel unsurlarından biri de mesir macunudur. Mesir macununun ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli öyküler mevcutsa da yöre halkı tarafından benimsenen ve nesilden nesile aktarılan öyküsü şöyledir: Mesir Macunu Şenlikleri Mesir Macunu Yavuz Sultan Selim'in annesi ve Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hafza Sultan hastalanır ve saray doktorları tarafından derdine çare bulunamaz. Valide sultan, Sultan Külliyesi’ne ait darüşşifanın yöneticisi Merkez Efendi tarafından hazırlanan macun sayesinde şifa bulur. Başlangıçta Hafza Sultan'ın emriyle sadece darüşşifadaki hastalara verilmekte olan ve “mesir “adı verilen macun, halk arasında rağbet görür ve talebin büyük boyutlara ulaşmasıyla halka da dağıtılmaya başlanır. Zamanla talebin karşılanamaz hâle gelmesi ve şikâyetlerin artması nedeniyle Sultan Camisi kubbe ve minarelerinden halka saçılmasına karar verilir. Mesir macununun ününün giderek yaygınlaşması, bölge, hatta ülke çapında talep edilir hâle gelmesine paralel olarak halka saçım işi törenselleşmiş ve bir şenlik hâline gelerek günümüze kadar ulaşmıştır. Çoğu baharat olmak üzere 41 çeşit maddeden yapılan mesir macunun yapımma nevruz günü Sultan Külliyesi’nde düzenlenen dua töreni ile başlanır. Mesir Şenlikleri nisan ayı boyunca sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle kutlanır. Nisan ayının üçüncü ya da dördüncü pazar gününe rastlayan saçım töreninde halka saçılır. www.manisa.gov.tr (Düzenlenmiştir.) Yaşadığınız yerde geçmişten gelen dayanan hangi gelenekler sürdürülmektedir? Bu gelenekler zaman içinde nasıl değişmiştir? SOSYAL BİLGİLER 7 OSMANLI - AVRUPA ETKİLEŞİMİ Avrupa’da Türk İzleri Osmanlılar, altı asır süren ve üç kıtaya yayılan hâkimiyetleri boyunca pek çok uygarlığı etkilemiş ve onlardan aldığı kültürel unsurları Türk kültürüyle yoğurmuştur. Osmanlı Devleti’nin en yoğun ilişkileri olduğu bölgelerden biri de Avrupa’dır. 15. yüzyıldan başlayarak Avrupa’da Türk sanatına, müziğine, yaşam tarzına olan ilgi arttı. “Turquerie” diye adlandırılan Türk ve Osmanlı modası, AvrupalIların sanatını, mimarisini, resmini, giyim kuşamım ve günlük yaşamlarım etkiledi. 18. yüzyılda Osmanlılann Avrupa başkentlerine elçiler göndermesi, Türk kültürünün daha da yakından tanınmasını sağladı. " V l l I* I Kanunî Sultan Süleyman’ın Melchior Lorck tarafından yapılan gravürü İsviçreli ressam Jean Etienne Liotard Avrupa’da “Türk Tarzı” diye anılan akımın en önemli temsilcisi oldu. İstanbul’da dört yıl geçirdikten sonra Doğulu kıyafetleri ve Türk tarzı sakalı benimsemişti. Bu nedenle “Türk” olarak anılırdı. Türk giysileri içinde Maria Adelaide (1753) acüı eserinde olduğu gibi, son çalışmalarında Türkiye’ye ait tasvirlere önem verdi. Türk hamamı, özellikle Fransa’da, birçok ressama esin kaynağı oldu. 1971 yılında Paris’te düzenlenen resim sergisinin konusu Türk hamamıydı. Mehter, dünyanın ilk ve en eski ordu bandosudur. Hunlar zamanındaki adı Tuğ olan bando Selçuklulardan Osmanlılara geçmiştir. Hunlardan beri Türk savaş tekniğinin vazgeçilmez unsuru olan askeri müziğin amacı, ordunun moralini yükseltmek, çok uzaklardan duyulan ve gitgide yaklaşan gök gürültüsüne benzer bir sesle düşmanın moralini bozup savaşacak güç bırakmamak ve düşmanı teslim almak suretiyle savaşı en kısa zamanda bitirmektir. 86 SOSYAL BİLGİLER 7 Mehter Düşmana büyük bir korku salan mehter müziği Osmanlı Devleti Viyana önlerindeyken Avrupalılar tarafından tanınmış ve onlan etkilemiştir. 18. yüzyıldan itibaren birçok ülkede mehteran bölüklerine benzer gruplar kurulmaya başlanmıştır. AvusturyalIlar, Prusyahlar, Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter bölüğünden etkilenerek mızıka takımları kurmuşlardır. 19. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da kös, davul, üçgen, zuma gibi Türk çalgılan moda olmuştur. Mehter birçok ünlü Avrupalı besteciye de üham vermiştir. Büyük Alman bestecisi Beethoven’in büyük senfonisinin son bölümü, mehterin kösü, davulu ve zurnasıyla seslendirilmiştir. Beethoven, mehterin bir savaş marşından adapte ederek Türk Marşı’m bestelemiştir. Mozart ve Haydn gibi besteciler de mehter müziğinden ilham alarak ünlü bestelerim yapmışlardır. Mozart, “Saraydan Kız Kaçırma Operası”m Türk kültürünün etkisiyle yaratmıştır. Avrupa’da en kalıcı iz bırakan Türk kültür unsuru ise Türk kahvesi olmuştur. 1669 yılında Osmanlı Sefiri Süleyman Ağa Paris sosyetesine kahve davetleri düzenlemiştir. Süleyman Ağa’nın elçilik konağına kahve içmeye davet edilmek, kentin ileri gelenleri için büyük bir ayrıcalık sayılmıştır. II. Viyana kuşatmasından sonra Osmanlı ordusu çekilince Viyanalılar, sadrazam ve vezir çadırlarındaki kahve çuvallarına hayretle baktılar. Daha önce İstanbul’da bulunmuş olan Kolçiski, Viyanalılara kahvenin nasıl içileceğim gösterdi. Kolçiski, İstanbul’da gördüğü kahvehanelerin bir benzerini Viyana’da açtı. Şehrin ileri gelenleri bu kahvehanede Türk kahvesini merakla yudumladılar. Osmanlıda Avrupa İzleri Osmanlılar H. Viyana kuşatmasına son verip çekilince, Avrupalı devletler Osmanlı Devleti’ne karşı birleşti. 16 yıl süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması’m imzalamak zorunda kaldı (1699). Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin SOSYAL BİLGİLER 7 toprak kaybettiği ilk antlaşmaydı. Yine bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin artık eski gücünü yitirdiğinin de kanıtıydı. Avrupa 15 ve 16. yüzyıllarda sanat, edebiyat, mimari ve bilim alanlarındaki ilerlemelerle büyük bir gelişme kaydetmişti. Siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî alanda üstün bir konuma gelmişti. Osmanlılar ise uzun süre Avrupa’nın üstünlüğünü kabul etmeye yanaşmamışlardı. Avrupa’daki gelişmeleri takip etmemişlerdi. Bunun sonucunda da girilen savaşlardan yenilgiyle ayrılıp toprak kaybetmeye başladılar. Karlofça Antlaşması sonrasındaki barış dönemi, OsmanlIların Avrupa’yı yakından tanıması iyi bir fırsattı. Osmanlılar artık Baü’run üstünlüğünü kabul etmiş ve buradaki gelişmelerden yararlanmak için harekete geçmişti. Osmanlı tarihinde 1718’de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile 1730 yılında çıkan Patrona Halil İsyanı arasındaki döneme “Lale Devri” denir. Bu devir, ülkeye Batı’dan bazı yeniliklerin girmesi ve saray çevresindekilerin yaşam tarzındaki değişmelerle dikkat çeker. Lale merakının yayılması ve yabancı ülkelerden lale soğanı getirtilerek lale bahçeleri kurulması nedeniyle bu döneme daha sonraları Lale Devri denilmiştir. c*r “Lale devri” ifadesi günlük yaşamda hangi anlamda kullanılır? Sizce bu anlam Lale Devri ’ni de tarif etmekte midir? Lale Devri’nde Osmanlı Devleti Avrupa’daki teknik, bilimsel ve sosyal gelişmeleri takip etmek ve Avrupa devletlerinin politikalarını yakından izlemek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde (Paris, Viyana, Moskova ve Lehistan) geçici elçilikler açtı. 1720’de 'Kimi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi, Paris’e büyükelçi olarak atanarak ilk Osmanlı konsolosu unvanım aldı. Çelebi Mehmet Efendi bilgili, tecrübeli ve ikna kuvvetine sahip bir devlet adamıydı. Bu özellikleriyle Paris’te kaldığı 11 ay süresince görevini olağanüstü bir şekilde yaptı ve yabancıları kendine hayran bıraktı. Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi gördüklerini, yaşadıklarım Paris Sefaretnamesi adlı eserinde kaleme aldı. Bu eserde Batı’nın üstün yanlarım anlatarak Batı dünyasını Osmanlılara tanıttı. Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Paris sefareti Yirnıi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris’e giderken oğlu Mehmet Sait Efendi’yi de yanında götürmüştü. O sıralarda 23-24 yaşlarında olan Sait Mehmet Efendi Paris’i dolaştı, bir şeker imalathanesini ziyaret etti, operaya gitti ve davetlere katıldı. İstanbul’a götürdüğü kitap, giysi ve mobilyalarla Batılı yaşam tarzım Osmanlılara tanıttı. 88 SOSYAL BİLGİLER 7 Fransızca konuşan ilk Türk olan Said Mehmet Efendi, Paris’te bilim ve sanata özellikle de matbaacılığa büyük bir ilgi gösterdi. Kitapların matbaada, akıllıca ve kolay bir yoldan nasıl çoğaltıldığına burada tanık oldu. İstanbul’da XV. yüzyıldan itibaren Yahudi ve Rum cemaatin matbaaları vardı. Fakat Türkçe eser basan matbaa yasaktı. Mehmet Sait Efendi İstanbul’a dönünce 1727 yılı ortalarında İbrahim Müteferrika ile birlikte ilk matbaayı kurdu. Osmanlı Devleti, hattatlık yaparak geçimlerini sağlayan binlerce insanın mağdur olmaması için matbaada dinî kitapların basımım yasakladı. Bu nedenle ilk Osmanlı matbaasında dinî kitaplar hariç tarih, coğrafya ve edebiyata ait bazı kitaplar basıldı. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügati adlı bir sözlüktü. Üçüncü Ahmet Çeşmesi Dönemin padişahı m . Ahmet şiir, resim ve hat sanatıyla ilgilenen bir padişahtı. Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte Lale Devri’nde özgün bir sanat, edebiyat ve toplumsal yaşam anlayışının gelişmesine katkıda bulundular. İstanbul yeni baştan imar edildi. Yeni köşkler, saraylar, lale bahçeleri, camiler, çeşmeler, su yollan yaptırıldı. Topkapı Sarayı ile Yeni Cami’de birer kütüphane açıldı. Dönemin en gözde eseri, Kağıthane’de Avrupa sarayları örnek alınarak yapılan Sadabad sarayıydı. Ana binanın çevresinde heykeller, havuzlar, lale bahçeleri, çeşmeler bulunmaktaydı. Bu eserden günümüze yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır. Diğer devlet adanılan da Sadabad’m benzeri birçok saray, köşk, lale bahçeleri ve çeşmeler yaptırdılar. Bu eserlerde Avrupa’dan Rokoko ve Barok tarzı mimari örnek alındı. Türk sanat şaheserlerinden biri sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi de bu dönemde yapılan eserlerden biridir. Bu dönemde padişah ve diğer devlet adamlan sık sık eğlenceler düzenlerlerdi. Şairlerin, müzisyenlerin ve rakkaselerin katıldığı eğlencelerde, sırtlarında mum taşıyan kaplumbağalar lale bahçelerinin içinde dolaşırdı. Şarkıcı kuşlar ve papağanlar davetlileri eğlendirirdi. Yazlan donanma, havai fişek ve deniz savaşı gösterileri düzenlerdi. Bu dönemde padişah, sadrazam ve diğer devlet adamlan şairleri korudular ve desteklediler. Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın oluşturduğu bir kurul geçmişin önemli Arapça ve Farsça eserlerim Türkçeye çevirdi. Lale Devri’nde Batılı yaşam tarzı da Osmanlı ülkesinde girdi. Özellikle zenginler divan yerine koltuk ve iskemle kullanmaya başladılar. Pantolon ve giysi moda oldu. Avrupa’dan getirtilen ressamlara portrelerini yaptıran zenginler, bunlan saray duvarlarını süslemek için kullandılar. SOSYAL BİLGİLER 7 Lale Devri’nde Yalova’da bir kâğıt fabrikası, İstanbul’da bir kumaş fabrikası ve bir çini imalathanesi açıldı. Çiçek hastalığı için ilk defa çiçek aşısı uygulandı. to r Osmanlılar hangi alanlarda AvrupalIlardan etkilenmişlerdir? Padişah ve devlet adamlarının Lale Devri’ndeki yaşam tarzları bazı kesimlerde rahatsızlık yarattı. Patrona Halil adlı bir kişinin çıkardığı isyanda Sadrazam İbrahim Paşa öldürüldü, Sultan HE. Ahmet tahttan indirildi. Böylece 1718-1730 yıllan arasında süren Lale Devri sona ermiş oldu. OSMANLI’DA YENİLEŞME Lale Devri, kültür ve sanat alanında yenilik ve değişimlerin yaşandığı bir dönem oldu. OsmanlIlarda, somaki yıllarda da devam edecek Batılılık düşüncesinin yer leşmesini sağladı. Lale Devri Patrona Halil isyanı ile sona erse de OsmanlIlarda reform hareketleri somaki yıllarda da devam etti. Özellikle XVIII. yüzyıl birçok bakımdan değişim rüzgârlarının estiği yüzyıl oldu. Bu değişim ilk olarak askerî alanda görülse de günlük hayatı da etkiledi ve yeni bir hayat tarzım beraberinde getirdi. Günlük Yaşam m. Selim ve n. Mahmut dönemlerinde yabancı dil bilgisini geliştirmek ve alanlarında yeni gelişmeleri öğrenebilmek için çok sayıda öğrenci yurt dışına gönderildi. Bu kişil er özellikle Batıdaki yeni düşünceleri ve gelişmeleri öğrendiler ve modernleşme hareket lerine büyük katkı sağladılar. II. Mahmut n. Mahmut döneminde Batı etkisi yoğun bir şekilde kendini göstermeye başladı. Padişah bizzat bu konuda önderlik yaparak Beşiktaş Sarayı’na taşındı. Bu yeni sarayı Batı tarzı mobilyalarla (kanepe, masa, iskemle vb.) döşettirdi. II. Mahmut döneminde kıyafette değişikliğe gidildi. 1828’de Asakir-i Mansure-i Muhammediye askerlerine fes giydirildikten soma, ertesi yıl devlet memurlarının Batılı tarzda giyinmeleri sağlandı. Din adamlan dışmda, sank sarmak ve cübbe giymek yasaklandı, n. Mahmut bizzat 90 SOSYAL BİLGİLER 7 sakalım keserek Batılı giysileri ile Osmanlı toplumuna örnek oldu. Padişah, devlet dairelerine resmini astırarak bu alandaki ilk uygulamayı da başlattı. Batı âdetleri, Türk toplumunca da benimsenmeye başladı. Özellikle toplumun üst tabakalarında koltuk, masa, sandalye, çatal gibi âdetler yaygınlaştı. Haberleşme n. Mahmut döneminde, 1831 yılında ilk Resmi Gazete diyebileceğimiz Takvim-i Vekayi yayma başladı. Amacı, devlet görevlileri ve aydınlar başta olmak üzere, Osmanlı toplumuna olayları resmî ağızdan duyurmak ve devlet işleriyle ilgili duyuru larda (atamalar, mahkeme kararlan vb.) bulunmaktı. Takvim-i Vekayi, Kasım 1922’ye kadar yayınım sürdürdü. Takvim-i Vekayi İlk resmî gazete, devletle halk arasındaki iletişimi artırması açısından önemlidir. İstanbul'da ilk Türkçe özel gazete William Churchil (Vılyım Çörçil) adlı bir İngiliz tarafından çıkanldı. 3 Temmuz 1840’tan itibaren yayımlanmaya başlanan bu gazetenin adı Ceride-i Havâdis’ti (Haberlerin gazetesi). Gazetenin ilk yıllardaki tirajı 300 dolaymda iken, Kınm Savaşı sırasında, 10.000 dolaylarına ulaştı. 21 Ekim 1860’ta Osmanlı yurttaşı Türkler tarafından Tercüman-ı Ahval (durumların yansıtıcısı, 27 Haziran 1862'den itibaren de Şinasi’nin Tasvir-i Efkâr (düşünlerin betimi) gazetesi yaym hayatına başladı. İlk özel gazetenin Kırım Savaşı ’nda bu kadar yüksek bir tiraja ulaşmasının nedeni ne olabilir? Osmanlı Devletinde 19. yüzyılın ilk yansına kadar posta teşkilatı bulunmuyordu. Resmî haberleşmeler yabancı posta teşkilatlan aracılığıyla yapılıyordu. Ülke içindeki normal haberleşmeler posta tatarlan aracılığıyla yürütülüyordu. Posta tatarlan, imparatorluğun bir ucundan öteki ucuna atla dolaşırlardı. Tatarların, İstanbul’dan Edirne’ye 2 günde, Şam’a 12 günde, 2300 kilometre uzaklıktaki Bağdat’a 14 günde ulaştıklan kaydedilmektedir. 1841’de ilk Osmanlı posta teşkilatı kuruldu. Postalar, arabalarla devlet memuru postacılar tarafından taşınmaya başlandı. Posta ücretini gönderen öder, posta, ahcıya postanede teslim olunurdu. II. Abdülhamit döneminde posta hizmetleri genişledi. Taşman mektup sayısı 1888’de 11,5 milyondan 1904’te SOSYAL BİLGİLER 7 24,38 milyona çıktı. Ancak yabancı posta idareleri nedeniyle Osmanlı posta idaresi gelişemedi. 1855’te Telgraf Müdürlüğü kuruldu ve ilk telgraf Kırım Savaşı sırasında kullanıldı. Bisikletli postacılar Osmanlı devleti 19. yüzyılda demir yolu inşa etmeyi çok arzulamış ancak maliyeti nedeniyle gerçekleştirmemişti. Demir yollan, tanm ürünlerini değerlendirmek ve geniş ülkeyi denetlemek için gerekliydi. Anadolu’da işletmeye açılan ilk demiryolu İzmir-Aydin arasında İngiliz sermayesiyle yapıldı (1856). Ardından Fransızlar ve Almanlar demir yolu yapımına başladılar. Yüzyılın başmda Akdeniz kıyılarından iç kısımlara birbiriyle bütünleşmeden uzanan Alman, İngiliz ve Fransız demir yollarının toplamı 3000 km’ye yaklaşıyordu. Ancak bu demir yollan Osmanlı Devleti’nin istediği güzergâhta değil yabancıların istediği güzergâhta oldu. Bunun nedeni İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki ekonomik çıkarlanydı. Haberleşme ve ulaşımdaki gelişmeler Osmanlı toplumunun yaşamım nasıl etkilemiş olabilir? Eğitim 19 ve 20. yüzyıllarda eğitim alanında önemli gelişmeler kaydedildi. 19. yüzyıla kadar Osmanlı eğitim sistemine hâkim olan kurum medreselerdi. Vakıf kuruluşlan olan medreseler 16. yüzyıldan itibaren bozulmaya başlamış, devletin ihtiyacı olan nitelikli insanı yetiştiremez duruma gelmişti. II. Mahmut döneminde eğitim medreselerin tekelinden çıkanlarak rüştiye adı verilen yeni okullar açıldı. Bu dönemde temel eğitim sistemleştirilmeye çalışıldı. Kısa bir dönem İstanbul’da erkek çocuklara ilkokul zorunlu oldu. Rüştiyelerin öğretmen ihtiyacım karşılamak için 1846’da erkek öğretmen okullan açıldı. 1857’de Maarif-i Umûmiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurularak eğitim devletin temel görevlerinden biri hâline getirildi. Rüştiyelerin sayısı 19. yüzyılın sonlarına doğru hızla arttı. İlk kız rüştiyesi 1861’de İstanbul’da açıldı. Kızların okuma yazma bilmelerinin bile ayıp sayıldığı bu dönemde, kız rüştiyesinin açılması büyük önem taşıyordu. 1867 yılından sonra rüştiyelere gayrimüslimler de alınmaya başlandı. SOSYAL BİLGİLER 7 1869’da Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi yayımlanarak eğitim alanında yapılacak işler yasalaştınldı. 1870’de kız ve erkek öğretmen okulları açıldı. îlk Osmanlı Üniversitesi olan Darülfünun da aynı yıl İstanbul’da açıldı. Abdülaziz döneminde ortaöğretim kurumlan olarak idâdi (orta okul) ve sultanîler (lise) benimsendi. İlk Osmanlı sultanisi olan Galatasaray Sultanisi 1868’de açıldı. Abdülhamit döneminde birçok meslek ve sanat okulu açıldı, n. Meşrutiyet (lise) Döneminde ilk kez eğitimin çökmekte olan devleti kurtaracağı görüşü yaygınlaştı. Öğretmen yetiştirilmesi konusunda yenilikler yapıldı, ders programlarına hayata dönük dersler konuldu. Bu dönemde eğitim ve öğretim metodu olarak ezbercilikten vazgeçildi. Araştırma, inceleme ve gözlem metotlan öğretilmeye çalışıldı. Bu dönemde ilk kez kızlar için yüksek öğrenim kurumu açıldı. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda meslek okullannm açılmasına da önem verildi. 19. yüzyılda hukuk, ticaret, mühendislik, ziraat, baytar, eczacı orman ve maden, telgraf, müze gibi meslek okullan açıldı. Osmanlı Devleti’ne memur yetiştirmek üzere 1859’da Mülkiye Mektebi kuruldu. Kapitülasyonlar, dış borçlar ve ticaret antlaşmalan nedeniyle Osmanlı pazarlan Avrupa mallarıyla dolmuş, yerli sanayi olumsuz etkilenmişti. Yerli sanayinin ayakta durabilmesi için sanat okullannm kurulmasının önemli olduğuna inanan Mithat Paşa, Niş’te bir sanat okulu kurmuştu. Bu okulların başarılı olması üzerine Mithat Paşa İstanbul’da sanayi mektebi kurmakla görevlendirildi. Mithat Paşa, 1868’de demircilik, dokumacılık, makine ve mimarlık gibi konulann öğretildiği Erkek Sanayi Mektebini kurdu. Ardından bir de kızlar için Kız Sanayi Mektebi açtı. Bu okullar toplum tarafından büyük ilgiyle karşılandı. m * Açılan yeni okulları göz önüne aldığınızda Osmanlı toplumundaki değişmelerle ilgili neler söyleyebilirsiniz? Ekonomi Osmanlı Devleti’nde halkın büyük bir çoğunluğu tarımla uğraşıyordu. Avrupa’da meydana gelen Sanayi İnkılabı sanayinin ham maddesi olan tarımsal ürünleri ihtiyacı arttırdığından Osmanlı çiftçisinin büyük çoğunluğu tütün, pamuk gibi ihraç edilebilecek ürünlerin satışından geçimlerini sağlıyordu. Tarım ilkel araç ve yöntemlerle yapıldığından verim düşüktü. Son derece kötü koşullarda yaşamım sürdürmeye çalışan Osmanlı çiftçisi, ağır vergiler de ödemek zorundaydı. Daha önceki dönemlerde çiftçiyi destekleyen devlet mekanizmalan ortadan kalktığı için afetler, ürünün az olması gibi olaylar nedeniyle çiftçi hayatmı sürdürebilmek için tefecilerden borç almak zorunda kalıyordu. Bu tefecilerin istediği faizler yıllık %900’lere kadar ulaşıyordu. Çiftçiler borcun faizini ödeyebilmek için çoğu zaman elindeki hayvanlan ve tarlalan satmak zorunda kalıyordu. Osmanlı ülkesinde farklı paraların tedavülde olması nedeniyle Osmanlı para sistemi oldukça karmaşık bir yapıdaydı. 19. yüzyıla kadar Osmanlı parası olan sikkenin değerinin düşürülmesi çiftçi ve tüccarları olumsuz etkilenmesine yol açıyordu. SOSYAL BİLGİLER 7 Tanzimat Döneminde paranın değerini sabitlemek ve kredi imkânlarım genişletmek amacıyla banka kurulması kararlaştırıldı. İstanbul’da ilk banka Bank-ı Dersaadet adıyla kuruldu. Bu banka Kırım Savaşı sonrasında iflas etti. 1863 yılında İngiliz girişimiyle Osmanlı Bankası kuruldu. Bankaya para basma yetkisi de verildi. Bu banka bir yandan devlet bankası niteliği kazanırken bir yandan da ticaret bankası olarak çalışmalarım sürdürdü. Ziraat Bankası Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Sırbistan’ın Niş Kenti Valisi olan Mithat Paşa, çiftçilerin içinde bulundukları zor koşullara da yakından tanık olmuştu. Çiftçilerin, tefecilerin elinden kurtarılması için devlet yardımının gerektiğini her fırsatta dile getirdi. Mithat Paşa’mn önerileri dikkate alınarak 1863 yılında çiftçilerin oluşturduğu kaynakla, devlet eliyle ve devlet himayesinde “Memleket Sandıklan” kuruldu. Memleket Sandıklanılın uygulaması şöyle oldu: Her çiftçi ailesine, devlete ait boş arazilerde, bulunmadığı takdirde kiralamak suretiyle sağlanan arazilerde eşit şartlarda ve imece usulüyle ürün ekim ve hasadı yaptırıldı. Hafta tatilleri uygulamasında Müslümanlar pazar günü, Hristiyanlar cuma günü çalıştırıldı. Bu şekilde elde edilen hasılat nakde çevrilerek kredi ihtiyacı karşılandı. Millî bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geçen Memleket Sandıklan, 1883 yılında Menafi Sandıklarına, 1888 yılında da bir düzenleme ile aynı görevleri yapmak üzere Ziraat Bankasına dönüştürüldü. Günümüzde tarım sektörüne devlet tarafından ne tür destekler verilmektedir? SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Malazgirt Savaşı Anadolu’nun kapılarım Türklere açmıştır. Anadolu Selçukluları ve diğer beylikler Haçlılara ve Bizans’lılara karşı verdikleri mücadelelerle, yaptıkları kültürel eserlerle Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuşlardır. Bir uc beyliği olarak kurulan Osmanlı Devleti coğrafî konumu, toplumsal ve ekonomik yapısıyla güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. İstanbul’un fethi, Karadeniz ticaret yollarının Osmanlı Devleti’nin eline geçmesini sağlamıştır. Osmanlı Devleti denizlerde yaptığı mücadelelerle Akdeniz ve Karadeniz’i Türk gölü hâline getirmiştir. Osmanlı kültür ve uygarlığı dönemin seyyahlarının eserlerine konu olmuş, Osmanlı hoşgörüsü tüm dünyada takdir toplamıştır. Osmanlı Devleti hoşgörüsüyle farklı din, ırk ve dilden milleyi asırlarca bir arada tutabilmiştir. Osmanlı Devleti 16. yüzyılda Batı’daki bilim ve teknik gelişmeleri takip edemediğinden çağdışı kalmış, gücünü kaybetmiştir. Bu da her alanda gerilemeye yol açmıştır. Lale Devri, Batı’nın üstünlüğünün kabul edildiği ve yeniliklerinin alınmaya başlandığı dönem olmuştur. 18-20. yüzyıllar Batılılaşma hareketlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Askerlik, eğitim, ekonomi, ulaşım, toplumsal hayat vb. alanlarda ıslahatlar yapılmıştır. Bu yenilikler Osmanlı toplum yapısı ve ekonomisinde değişikliklere yol açmıştır. 95 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. A ş a ğ ^ ifadelerden d o ğ olanın başına “D”yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz. Yanlış olan cümlelerin d o ^ srau altlanndaki boşluğa yazınız. () 1. Matbaa, kâğıt, pusula gibi buluşlar OsmanlIlardan Avrupa’ya geçmiştir. () 2. Türkiye Selçukluları han, hamam, kervansaray gibi yapıları daha çok ticaret yollan üzerinde bulunan kentlere inşa etmişlerdir. () 3. Osmanlılann iskan siyaseti yeni fethedilen yerlerin Türkleşmesini sağlamıştır. () 4. Lale Devri olarak adlandınlan dönem Osmanlı Devleti’nin kendini Batı’dan üstün görme anlayışım terk ettiği dönemdir. () 5. Tımarlı sipahiler Osmanlı ordusunun temelini oluşturan merkez askerleridir. () 6. Rüştiyeler, Osmanlı Devleti’nde medreselerin eğitim-öğretimdeki tekelini kıran ilk okullardır. () 7. Osmanlı Devleti azınlıklara hoşgörüyle yaklaşmıştır. ( ) 8. İstanbul’un fethi Türk ve dünya tarihi açısından önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. ( ) 9. Anadolu’da kurulan Türk beylikleri Anadolu’nun Türkleşmesine ve Türk yurdu olarak kalmasına hizmet etmişlerdir. ( ) 10. Fetret Devri Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak dönemidir. 96 SOSYAL BİLGİLER 7 1. 2. 3. 4. Aşağıdaki sorulan cevaplayınız. Yaşadığınız şehirde Türk kültürüne ait unsurlardan hangileri sürekliliğini koruyarak günümüze ulaşmış, hangileri değişime uğramıştır? Osmanlı Devleti’nin üç kıtada hâkim olmasmı sağlayan etkenler nelerdir? Osmanlı Devleti’nde farklı dil, din ve ırktaki insanları bir arada tutan şeyin ne olduğunu açıklayınız. 19 ve 20. yüzyıllardaki ıslahat hareketleri toplumsal ve ekonomik yapıyı nasıl etkilemiştir? 97 SOSYAL BİLGİLER 7 TEST m 1. Türkiye Selçuklulan kara yollarında tüccarlara bir çeşit devlet sigortası uygulamıştır. Aşağıdakilerden hangisi bu uygulamanın gerekçelerinden biri olamaz? A. B. C. D. 2. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmamıştır? A. B. C. D. 3. Ticaretin önemli bir gelir kaynağı olması Ticaretin halkın tek geçim kaynağı olması Ticaretin gelişmesinin amaçlanması Ticaretin özendirilmeye çalışılması Malazgirt Zaferi İlk Türk devletleri Moğol istilası Haçlı Seferleri Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde papaların ve din adamlarının rolü büyük olmuştur. Ancak Haçlı Seferleri amacına ulaşamamış, Hristiyanlarca kutsal sayılan topraklar ele geçirilememiştir. Bu durum aşağıdakilerden hangisine yol açmıştır? A. B. C. D. 4. Osmanlı Devleti nin güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 5. Coğrafi konumu Anadolu beyliklerine karşı izlediği banşçı politika Bizans’m zayıf olması Yerleşik bir nüfusa sahip olması Aşağıdaki fetihlerden hangisi Osmanlılann Akdeniz ticaretini kontrol altına almaşım sağlamıştır? A. B. C. D. 98 Derebeyliklerin zayıflamasına Kilisenin otoritesinin sarsılmasına Sınıf farklılıklarının ortadan kalmasına Kralların güç kaybetmesine Trabzon İstanbul Kıbns Kırım SOSYAL BİLGİLER 7 6. Anadolu’da Moğol hâkimiyeti döneminde Ahililer, uçlarda yaşayan Türkmenlerin ekonomik ve toplumsal hayatının düzenli işlemesini sağlamışlardır. Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A. B. C. D. 7. II. Mahmut döneminde ıslahatlara en büyük engel durumunda olan yeniçeri ocağı kaldırılarak yerine Batılı tarzda modem bir ordu kuruldu. Bu reform aşağıdakilerden hangisine kanıt olarak gösterilemez? A. B. C. D. 8. Yeniçeri ocağının bozulduğuna Askerî alanda ilk kez yenilik yapıldığına Yeniçerilerin yenilik hareketlerine karşı çıktığına Yeniçeri ocağının çağdışı kaldığına Aşağıdakilerden hangisi 19. yüzyıl ıslahatlarının genel özelliklerinden biridir? A. B. C. D. 9. Ahilerin Moğollarla savaştıklarına Uc bölgelerinin Moğol hâkimiyetinden uzak olduğuna Uc bölgelerinde siyasi otorite boşluğu olduğuna Ahilerin toplum içinde saygın bir yere sahip olduğuna Avrupa’nın üstünlüğü reddedilmiştir. Batılılaşma amacım taşımıştır. Sadece yönetici kadro ile sınırlı kalmıştır. Baskı ile uygulanmaya çalışılmıştır. II. Mahmut döneminde medreselerden bağımsız olarak rüştiyeler, dil okulları ve tıp okulunun açılması ağıdakilerden hangisinin kanıtıdır? A. B. C. D. Mevcut eğitim sisteminin yetersizliğinin Medreselerin kapatıldığının Mevcut eğitim kurumlanmn iyileştirildîğinin Medrese hocalarının n. Mahmut’u desteklediğinin 10. Anadolu’da Selçuklu kervansarayları özellikle Haçlı Seferleri ve Miryokefalon Savaşı’ndan sonra artmıştır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A. B. C. D. Anadolu’daki savaşların sona erdiği Anadolu’da güvenlikle ilgili sorunların olduğu Anadolu’da Türk hâkimiyetinin sağlandığı Moğol istilasının Anadolu’ya yöneldiği 99 SOSYAL BİLGİLER 7 11. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı askerî teşkilatı içinde ver almaz? A. B. C. D. Tımarlı sipahi Yeniçeri Abdal Akıncı 12. Osmanlı Devleti’nde Hristiyan çocukların alınıp yetiştirilmesi esasına dayanan devşirme sisteminin amacı aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Hâzineden para çıkmadan asker yetiştirmek Güçlü bir eyalet ordusu meydana getirmek Padişaha sadık askerler yetiştirmek Türk unsurunu savaşlarda da azaltmamak 13. Osmanlı Devleti’nin gerilemesinde aşağıdakilerden hangisi etkili olmamıştır? A. B. C. D. Yeniçeri ocağının bozulması Medreselerin bozulması Tımar sisteminin çökmesi Avrupa ile etkileşim 14. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nin Avrupa’yı etkilediği alanlardan biridir? A. B. C. D. Müzik ve resim Askerlik ve siyaset Ekonomi Bilim ve düşünce 15. Osmanlı Devleti’nde ilk demir yolu İngilizler tarafından yapılan İzmir-Aydın hattıdır. İlk demir yolunun bu hatta yapılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Bölgenin ham madde açısından zengin olması Arazinin uygun olması Osmanlı hükümetinin bu güzergâhı belirlemesi Yöre ikliminin elverişli olması 16. Aşağıdakilerden hangisi Lale Devri’nde yapılan yeniliklerden biri de ildir? A. B. C. D. 100 Matbaanın kurulması Ziraat Bankasının açılması Çiçek aşısının uygulanması Batı tarzında mimari eserlerin yapılması SOSYAL BİLGİLER 7 17. 18. yüzyılda deniz mühendishanesinin açılması, humbaracı ocaklarının kurulması, istihkam okulunun açılması aşağıdakilerden hangisinin kanıtıdır? A. B. C. D. Orduda bozulmalar olduğunun Ekonominin gerilediğinin Eğitim sisteminin bozulduğunun Sosyal yapının çözüldüğünün 18. Lale Devri’nde ilk kez Viyana, Paris gibi Avrupa başkentlerine elçiler gönderilmiştir. Buna göre Lale Devri’yle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A. B. C. D. Avrupa’nın yakından tanınmaya çalışıldığı Osmanlı’nın eski gücünü koruduğu Batı’mn üstünlüğünün kabul edildiği Avrupa’daki gelişmelerin takip edildiği 101 SOSYAL BİLGİLER 7 SOSYAL BİLGİLER 7 •• • UNITE IV EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT KONULAR - SADIK YÂR: TOPRAK GÖZDE ÜLKELER TEZGÂHTAN FABRİKAYA TOPLUMSAL DAYANIŞMA MESLEK EĞİTİMİ MESLEĞİMİ SEÇİYORUM ÖZET TEST IV SOSYAL BİLGİLER 7 K g3 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? 'S n Bu ünite ile; * Tarihte üretimde ve yönetimde toprağın önemim, * Kaynakların, ürünlerin ve ticaret yollanmn devletlerin gelişmesindeki önemim, * Tarihten ve günümüzden örneklerle üretim teknolojisindeki gelişmelerin sosyal ve ekonomik hayata etkilerini, * Tarihten ve günümüzden örneklerle vakıfların çalışmalarını ve sosyal yaşamdaki rolünü, * Tarih boyunca Türklerde meslek edindirme ve meslek etiği kazandırmada rol oynayan kurumlan öğreneceksiniz. BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ * Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. * Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. * Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen kaynaklardan yararlanın. 104 SOSYAL BİLGİLER 7 ÜNİTE IV EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT SADIK YÂR: TOPRAK Tarihte Toprak ve Üretim Tarih boyunca devletlerin gelişmesinde ve güçlenmesinde ekonomi önemli bir etken olmuştur. Tarım, ticaret, sanayi ekonomik faaliyetlerin başmda gelmektedir. Günümüzden 12 bin yıl önce göçebe insan toplulukları, buzul çağmm ardından gelen daha elverişli iklim koşullan sayesinde sayıca çoğalmaya başladı. Bu durum insanların doğada hazır bulduklarından daha fazla yiyeceğe gereksinim duymasma yol açtı. İnsanlar yiyecek gereksinimlerini karşılamak için daha önceleri doğadan topladıklan buğday ve arpa tanelerini ekip biçmeye başladılar. Tanmsal üretimle birlikte insanlar binlerce yıldır sürdürdükleri göçebe hayat biçiminden yerleşik yaşama geçtiler. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce yeryüzünde tanm yapılan ilk köyler Güneydoğu Anadolu’da ve Kuzey Suriye’de görülmeye başladı. O günden itibaren toprak insanların en değerli varlığı oldu. Toprak; üzerinde yaşanılan yiyeceklerin, giyeceklerin ve kullanılan pek çok eşyanın elde edildiği bir varlıktı. Toprağın üretimdeki yeri tarih boyunca önemini korudu. Devletler topraktan en yüksek verimi elde etmek için toprak yönetimine önem verdiler. Hititlerde toprağın tannlara ve krallara ait olduğu kabul edilirdi. Hititler Anadolu’da tımar sistemine benzer bir yönetim uyguladılar. Toprak komutan ve valilere verilirdi. Bu görevliler besledikleri askerlerle savaşa katılırlardı. Selçuklularda ev, bahçe, ağıl gibi mülkler, halkın özel mülkiyetindeydi. Tanm arazisi, ormanlar, yaylaklar ve otlaklar ise devletim malıydı. Geniş ülke topraklan ise has, ikta ve haraci olmak üzere üçe aynlmıştı. Has ve haraci topraklardan elde edilen vergiler, doğrudan devlet hâzinesine girerdi. İkta topraklardan elde edilen vergiler ise ikta sahibine ödenirdi. İkta topraklar, maaş karşılığı olarak ordu mensuplarına dağıtılan topraklardı. İkta sahibi devlet hizmetinden ayrılırsa iktası da elinden alınırdı. 105 SOSYAL BİLGİLER 7 Hükümdar ölür ya da değişirse iktalar yeniden dağıtılırdı. İkta sahipleri topraklan işlemekte olan köylülerden vergileri toplar, elde ettiği gelirin bir kısmıyla kendi geçimini sağlar, bir kısmıyla da atlı asker beslerdi. İkta sahibi miktan belirlenen vergiden daha fazlasını halktan isteyemezdi. Aksi durumda halk sultana veya Büyük Divana başvurup şikâyette bulunabilirdi. OsmanlIlarda da toprağın gerçek sahibi devletti. Devlet bu geniş toprakların yönetimi ve üretimin sürekliliğini sağlamak için çok iyi işleyen bir sistem geliştirdi. Devlet, birtakım hizmetler yapan görevlilere maaş yerine toprakların bir kısmım dağıtırdı. Bu görevliler de topraktan elde ettikleri gelirin bir kısmıyla kendi geçimlerini sağlar, bir kısmım da devlete vergi olarak gönderirlerdi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan bu sisteme tımar sistemi denilmekteydi. Dağıtılan topraklardan yıllık geliri 20.000 akçeye kadar olanlar askerî dirliklerdi ve bu topraklara tımar adı verilirdi. Sipahi (atlı asker) adı verilen tımar sahibi, bu toprakların sahibi değil sadece halkın devlete ödemekle yükümlü olduğu vergiyi toplamakla görevli kişiydi. Tımar sahiplerinin; vergileri düzenli olarak toplamak, toprağın devamlı işlenmesini dolayısıyla üretimin devamlılığı sağlamak ve bölgelerinde güvenliğin sağlamak gibi görevleri vardı. Devlet, üretimin devamlılığı için toprağından aynlan köylülerden vergi alırdı. Tımar sahipleri, elde ettikleri gelirin bir kısmıyla cebelu adı verilen atlı asker beslemek ve savaş zamanlarında bu askerlerle savaşa katılmak zorundaydı. Osmanlı Devleti’nde uygulanan tımar sistemi pek çok yararlar sağlamıştır: Tarım yapan köylülerden devlet tarafından alınan vergiler düzenli olarak toplanabilmiş ve hâzineye aktarılmıştır. Toprak üretiminde verimlilik ve devamlılık sağlanmıştır. Devlet hâzinesine yük olmadan güçlü bir ordu oluşturulabilmiştir. Tımar sistemi 17. yüzyıldan itibaren bozulmaya başladı. Bu durum tımarların hak eden kişilere dağıtılamaması ve tımar sahiplerinin sorumluluklarını layıkıyla yerine getirmemesinden kaynaklanmaktaydı. Tımar sisteminin bozulması sonucu köylüler toprağı terk etmiş, üretim düşmüştür. Bu durum devlet gelirlerinin azalmasına yol açmıştır. Osman Gazi’yle başlayan tımar sistemi 1848 yılında tamamen ortadan kaldırılmıştır. m * Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ndeki toprak yönetiminin benzer ve farklı yönlen nelerdir? Avrupa’da ise 4. yüzyıldan 15-16. yüzyıllara kadar feodal sistem hâkim olmuştur. Feodal düzende en üstte kral, altında ise kendisine bağlı soylular bulunurdu. Bu düzenin en alt ve en geniş tabakasını köylüler (serfler) oluştururdu. Feodal düzende toprak birçok soylu arasında paylaşılmıştı. Soylular güçlü ordu lara sahiptiler ve güçlü surlarla çevrilmiş şatolarda otururlardı. Bu kaleleri ele geçirmek o dönemde imkânsızdı. Soyluların ekonomik ve askerî yönden güçlü olması feodal 106 SOSYAL BİLGİLER 7 beylerin kraldan bağmışız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırmıştır. Bu durum kralların ülkede mutlak egemenlik kurmasını engellemiştir. Feodal dönemde ticaret gelişmediği için zenginliğin ölçüsü topraktı. Soyluların toprağı serf adı verilen köylüler tarafından işlenirdi. Köylüler toprakla birlikte alınıp satılırdı. Köylüler ürettikleri ürünün çok azım kendilerine ayınp çoğunu soylulara verirdi. Günümüzde Toprak ve Üretim Toprak günümüzde de eski önemini korumaktadır. Ülkeler bir yandan sanayileşme çabalarım sürdürürken nüfuslarım besleyebilmek için tarıma büyük önem vermektedirler. Hızla artan dünya nüfusu için tarım stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bu nedenle mevcut tanm alanlarından en yüksek verim elde etmek için modem tanm uygulamalarına geçilmiştir. Tarım sektörü, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür. Atatürk, Orman Çiftliği’nde (1929) SOSYAL BİLGİLER 7 Atatürk döneminde Türk çiftçisini kalkındırmak, tanmı geliştirmek ve ülke ekonomisini canlandırmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapıldı. Köylünün ödemekte güçlük çektiği aşar vergisi kaldırıldı. Ziraat Bankasının köylülere ucuz kredi vermesi sağlandı. Çiftçilerin kredi bulmasına yönelik Tanm Kredi Kooperatifleri kuruldu. Ülkenin birçok yerinde Tohum Islah îstasyonlan kuruldu. Türkiye Zirai Donatım Kurumu çiftçiye tanm aletleri, makineler, kimyasal gübreler gibi tanmda ihtiyaç duyduktan malzemeleri sağladı. Tanmda makineleşmeyi yaygınlaştırmak için ucuz fiyata tanm aletleri satıldı. Çağdaş tanm yöntemlerinin uygulandığı örnek çiftlikler kuruldu. Tanmda ihtiyaç duyulan teknik elemanlan yetiştirmek amacıyla ziraat okullan açıldı. Yeni teknikleri öğrenmek üzere tanm uzmanlan, Avrupa ve Amerika’ya gönderildi. Bu çalışmaların sonucunda 1923 ile 1932 yıllan tanm üretimde %58Mik bir artış sağlandı. Günümüzde tanm, nüfusumuzun beslenmesini sağlayan en temel ekonomik faaliyettir. Halkımızın büyük bir kısmı geçimini tarımdan sağlamaktadır. Tanm, sanayinin ihtiyacı olan ham maddenin karşılanması ve ihracata doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunması bakımından da ekonomimizin en önemli sektörlerinden biridir. Tanm ve Köyişleri Bakanlığı, ülkemizde tarımın gelişmesi için planlama ve uygu1amal an düzenlemektedir. Günümüzde tanm politikalan, Beş Yıllık Kalkınma Planlan ile belirlenen amaç, ilke ve hedefler doğrultusunda uygulanmaktadır. Bu politikaların uygu lanmasının temel amacı; tanm üretimindeki verimliliğin en üst düzeye çıkarılması, tarımla uğraşan halkın gelirinin artırılmasıdır. Bu bağlamda ülkemizde tanm sektörü bazı kurum ve kuruluşlarca desteklenmektedir: T.C. Ziraat Bankası, üreticilerimizin araç, gereç, gübre, ilaç, tohum ve işçilik gibi giderlerini karşılamak amacıyla uygun koşullarda kredi sağlamaktadır. Tanm Satış Kooperatifleri, ortaklarının ürünlerim iyi fiyata satın alır, pazarlar ve kazançlarım ortaklarına dağıtır. Türkiye Zirai Donatım Kurumu, çiftçilerimize traktör, tanm aracı, yapay gübre, tanm ilacı üretir veya temin edilmesini sağlar, taksitli satışlarla üreticimize büyük destek verir. Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikalan (TŞFAŞ), TEKEL, Çay İşletmeleri Kurumu (ÇAYKUR), TARİŞ, Fiskobirlik vb. kuruluşlar çiftçilerin ürettiği ürünleri uygun fiyatlarla satm alarak piyasada fiyat dengesini sağlar. Devlet Su İşleri tanm alanlarının sulanmasında çiftçilere hizmet sunar. Ziraat Odalan ve Meslek Örgütleri, tanm alanında çalışanların haklarının korunması ve geliştirilmesine hizmet eder. Ziraat ve orman mühendisliği ile veterinerlik fakülteleri tanm alanında uzman personel yetiştirir, araştırmalar yapar ve sonuçlarım yayınlayarak üreticileri aydınlatır. Ülkemizde tanm sektöründe verimliliği artırmak, tanmın çağdaş yöntemlerle yapılmasını sağlamak ve tarımla uğraşan halkın doğal afet vb. durumlarda uğradığı zararlan karşılamak için devletimiz tanmı ve üreticileri desteklemektedir. Bu destekler şöyle sıralanabilir: 108 SOSYAL BİLGİLER 7 Pazar Fiyat Destekleri Üreticiye verilen ürün destek fiyatlandır. Türkiye’de 1932 yılında buğday ile başlayan destekleme alınılan, 1992’de 26 ürüne ulaşmıştır. 1994’ten beri destekleme alınılan; hububat alanında TMO, şeker pancarı alanında TŞFAŞ ile 3 özel şeker fabrikası, tütün alanında TEKEL Genel Müdürlüğü ve özel sektörler, çay alanında ÇAYKUR aracılığıyla yapılmaktadır. Süt alanında ise 1986’dan beri “süt teşvik primi” ödenmektedir. Doğrudan Gelir Destekleri Bazı koşullar altında bedelsiz tohum dağıtımı, ucuz kredi, teknik yardım ve destek primi şeklinde uygulanmaktadır. Dolaylı Gelir Destekleri Bu destekler 1994 yılından beri bazı bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretiminde, verimliliği arttırmak üzere gübre, kaliteli tohum ve tarımsal mücadele ilaçlarına ödemeler, kredi desteği, sulama yardımlan, enerji desteği, vergi desteği şeklinde gerçekleştirilmektedir. « r Aşağıdaki tabloları incelediğinizde ülkemizdeki ekim alanları ve üıetim miktarındaki değişme hakkında neler söyleyebilirsiniz? PAMUK ÜRETİMİ Yıllar Alan (Dekar) Üretim (Ton) BUĞDAY ÜRETİMİ Yıllar Alan (Dekar) Üretim (Ton) 1987 94.150.000 18.900.000 1987 5.858.000 536.786 2000 94.000.000 21.000.000 2000 6.541.770 879.940 2006 84.900.000 20.010.000 2006 5.907.000 976.540 Ülkemizde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne tanm sektöründe büyük gelişmel er olmuştur. Son yıllarda tarımsal üretimimiz nüfus artış hızının altına düşmüş olsa da tanm sektörü önemini korumaktadır. Günümüzde tanm ürünleri, ihracatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Tarıma dayalı gıda sanayinde büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) gibi projelerin tamamlanmasıyla ülkemiz, tarımsal üretim ve gıda sanayi merkezlerinden biri hâline gelecektir. GÖZDE ÜLKELER Ticaret, sanayinin gelişmediği dönemlerde en önemli ekonomik faaliyet olmuştur. Çeşitli ürünlerin alım ve satımı anlamına gelen ticaret devletler için önemli bir gelir kaynağıdır. Ticari mal üretmek, malların üretildiği ve satıldığı yerlere yakın olmak her zaman önemli olmuştur. Ticari mal üreten ve ticaret yollan üzerinde bulunan devletler ticaretten önemli gelirler elde etmişlerdir. 109 SOSYAL BİLGİLER 7 Yurdumuz bulunduğu konum itibarıyla tarih boyunca dünya ticaretinin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Doğu ile Batı ülkeleri arasındaki önemli ticaret yollan üzerinde bulunmuştur. Geçmişte dünya ticaretinde önemli olan yollardan biri Kral Yolu’dur. MÖ 5. yüzyılda yapılan Kral Yolu, İlk Çağın en önemli ticaret yoludur. Pers İmparatoru I. Darius (Daryus) zamanında yapılan Kral Yolu, Sard’dan (İzmir’in 95 km doğusunda) başlayıp Sus kentine (günümüzde İran’da), oradan da Persepolis’e (günümüzde İran’da) kadar uzanmaktaydı. 15-16. yüzyıllara kadar Doğu ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında yapılan ticarette İpek ve Baharat yollan önem kazanmıştır. İpek Yolu Eski çağlarda Avrupalılar, Doğu ülkelerinin kaliteli ipek ve baharatı ile tanışınca, Avrupa’da bu ürünlere büyük bir talep doğmuştur. Bu ürünleri Avrupa’ya taşımak için “İpek Yolu” olarak adlandınlan ticaret yollan yapılmıştır. Çin’den başlayıp İstanbul’a ulaşan ve oradan da Avrupa’nın içlerine giden bu yol boyunca kervanlar yük taşımıştır. İpek Yolu üzerinde yapılan ticaretten alman vergiler bu yolun geçtiği ülkelere büyük gelir sağlamıştır. Bu nedenle İpek Yolu’na egemen olmak için devletler arasında zaman zaman savaşlar ve ittifaklar olmuştur. Hun-Çin savaşlan, Kök Türk Bizans ittifakı bunlara örnektir. Çin’de ipeğin dokunması SOSYAL BİLGİLER 7 Bu yola İpek Yolu denmesinin asıl nedeni Çin ipeğinin Roma’ya taşındığı yol olmasıydı. İpek çok güzel görünüşlü, yumuşak, parlak ve dayanıklı bir üründür. Kolaylıkla boyanıp daha gösterişli hâle getirilebilir. İpek böceğinin ürettiği bu liften iplik yapılarak kumaş dokunur. 4000 yılı aşkın bir süreden beri, insanların ekonomik hayatında önemli bir rol oynamakta olan ipek, yıllar boyu Çin, Hindistan, Taşkent, Bağdat, Şam ve İstanbul’dan geçen İpek Yolu üzerinden Avrupa’ya taşınmıştır. Bu zaman zarfında ipek altından daha değerli bir ürün olarak alıcı bulmuştur. İpek Yolu’nda; ipek, kürk, değerli taş, yağ, bal, fildişi vb. ürünler taşmıyordu. Bu yol üzerinde bulunan Kaşgar, Buhara, Bağdat, Tebriz, Bursa, Kayseri gibi kentler önemli ticaret merkezleri hâline geldiler. İpek Yolu, doğu-batı arasındaki ticari ilişkiler kadar kültürel İlişkilerin de yoğunlaşmasına neden oldu. Bu yol sayesinde AvrupalIlarla Doğu ülkeleri birbirlerini tamdılar. Çin’in çeşitli ürünleri yanında kâğıt, matbaa, lake ve porselen eşyalar, barut ve pusula gibi teknolojik ürünler İpek Yolu üzerinden dünyanın çeşitli bölgelerine yayıldı. Doğu ülkeleri ile Avrupa arasındaki ticarette önemli olan bir diğer yol ise Baharat Yolu idi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupa’sında soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü hâline geldi. Çünkü baharat AvrupalIların çok miktarda tükettiği etin taze kalması için gerekliydi. Ancak çok pahalı olması nedeniyle baharatı ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu. Baharat Yolu Hindistan’dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kizildeniz yoluyla İskenderiye’ye ulaştırılırdı. Akdeniz limanlarına getirilen baharat, buradan da Avrupa’ya taşınırdı. İpek ve Baharat yollan uzun yıllar boyunca Osmanhlar ile Venediklilerin egemenliğindeydi. Doğu ülkelerinden getirilen ipek, baharat ve değerli mücevherler Avrupa’ya ulaşıncaya kadar oldukça pahalanıyordu. Bu nedenle AvrupalIlar bu değerli mallan üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yollarım aramaya başladılar. Diğer taraftan Marco Polo gibi Avrupalı seyyahların doğu ülkelerinin zenginliğiyle ilgili abartılı anlatımları, AvrupalIlarda doğu ülkelerine karşı büyük ilgi ve merak uyandırmıştı. Bu seyyahlardan SOSYAL BİLGİLER 7 biri ‘‘Japonya’da o kadar çok altın var ki hükümdarın sarayının tabam iki parmak kalın lığında altınla örtülü” bilgisini veriyordu. Bu eserleri okuyan Avrupalılar kendi ülkelerinde az bulunan altın, gümüş gibi madenlerin bol olduğuna inandıkları Asya ve Afrika ülkelerine gitmeyi düşünüyorlardı. Tüm bu arayışlar Coğrafî Keşiflerin başla masında etkili oldu. 15 ve 16. yüzyıl boyunca süren Coğrafi Keşifler, yeni ticaret yollarının, yeni okyanus ve kıtaların bulunmasıyla sonuçlandı. Keşifler daha sonraki yüzyıllara damgasını vuran önemli gelişmelere yol açtı: AvrupalIların Doğu ülkelerine doğrudan ulaşan yollan bulmasıyla ticaret yollan değişti. Akdeniz ipek ve baharat ticaretinde önemini kaybetti. Atlas Okyanusu’ndaki limanlar önem kazandı. Bu durumdan İpek ve Baharat yollan üzerinde bulunan tüm Müslüman ülkeleri olumsuz etkilendi. Bu ülkeler zarara uğradı, ellerindeki malların değerlerinin azalmasıyla giderek yoksullaştı. Ticaret yollarının değişmesi Osmanlı Devleti’ni de olumsuz etkiledi. Vergi gelirleri azaldı. Osmanlı topraklarında kervan yollan boyunca faaliyet gösteren halk ve zanaatkarlar işsiz kaldı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nde ekonomik sıkıntılara ve iç isyanlara zemin hazırladı. Osmanlı Devleti, ticaret faaliyetlerim yeniden geliştirebilmek için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar vermek zorunda kaldı. Coğrafi Keşifler sonucunda Avrupalılar yeni kıtalara yayılma ve buraların zenginlik kaynaklarım ele geçirme olanağı elde etti. Avrupalılar bir yandan kendi kültürlerini ve dinlerini yayarken bir yandan da yeni ülkelerin zenginliklerini ele geçirmeye başladılar. Avrupalılar bunu yaparken, yerli halklara ve yerel yaşama zarar vermiş, hatta yok etmiştir. Daha sonraki yüzyıllan derinden etkileyecek olan sömürgecilik bu dönemden itibaren başlamıştır. Kısa sürede yeni keşfedilen ülkelerden ele geçirilen madenler Avrupa’ya taşınmıştır. Bunun sonucunda Avrupa’da zenginliğin kaynağı toprak olmaktan çıkıp maden olmuştur. Avrupa kısa zamanda zenginleşmeye başlamış ve büyük bir sermaye birikimi meydana gelmiştir. Bu birikim daha sonraki tarihlerde gerçekleşecek olan Sanayi İnkılabı’nm temellerini oluşturmuştur. Avrupa’da Sanayi İnkılabı’nm gerçekleşmesiyle kömür, doğal gaz, petrol gibi madenlere olan ihtiyaç arttı. Avrupalılar hem sanayi için gerekli olan ham madde kaynaklarım sağlamak hem de ürettikleri fazla ürünleri satmak için sanayileşmemiş ülkelere yöneldiler. AvrupalIların sömürgecilik faaliyetleri yeni su yolların bulunmasına yol açü. 1869’da Süveyş Kanalı açıldı. Böylece Coğrafi Keşifler sonucunda önemini kaybeden Akdeniz limanlan yeniden önem kazandı. Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren Cebelitarık Boğazı; Karadeniz’den Akdeniz’e oradan da Atlas Okyanusu’na ulaşılmasını sağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlan da bu dönemde önemli su yollan hâline geldiler. 1914 yılında açılan Panama Kanalı ise Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus’unu birbirine bağhyordu. Bu su yollan sömürgeci devletlerin sömürgelerine uluştıklan en kısa yollardı. Bu bakımdan su yollan üzerinde bulunan devletler ticaret sayesinde önemli gelirler elde ederken, bu yollara egemen olmak isteyen sömürgeci devletlerin de tehditlerine maruz kaldılar. 112 SOSYAL BİLGİLER 7 Günümüz dünyasında da ticaret önemli bir ekonomik faaliyettir. Bu nedenle malların üretildiği ve ham maddelerin çıkarıldığı ülkeler ile satıldığı yerlere, yani pazarlara yakın olmak önemlidir. Ticaret yollan üzerinde bulunan ülkeler, ticaret sayesinde hızlı bir şekilde gelişmekte ve kalkınmaktadır. Ülkemiz doğal gaz, petrol gibi madenlerin çıkarıldığı Orta Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu ile bu madenleri talep eden Avrupa’ya yakındır. Dünyanın en önemli su yollan (İstanbul ve Çanakkale boğazlan) Türkiye üzerindedir. Bu nedenle ülkemiz ticaret bakımından geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaktadır. (4 T 15. yüzyıl öncesi ve sonrası hangi mal ve ürünler devletlerin gelişmesinde etkili olmuştur? TEZGÂHTAN FABRİKAYA 18. yüzyılın sonlanna kadar Avrupa’da ekonomik hayat büyük ölçüde tanma, küçük el sanatlarına ve ticarete dayanıyordu. Üretimin asıl kaynağı olan toprak, soyluların ve kilisenin elindeydi. Coğrafî Keşifler sonunda keşfedilen yeni yerlerden tonlarca altın ve değerli maden Avrupa’ya taşındı. Avrupa’da büyük bir sermaye birikimi meydana geldi. Rönesans ve reform hareketleriyle başlayan bilimsel gelişme 18. yüzyılın sonlarında en üst düzeye ulaştı. Yeni buluşlar üretime de uygulanmaya başladı. Buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı gerçekleşti. Sanayi İnkılabı’yla insan ve hayvan gücüne dayalı üretimden makineyle üretime geçildi. Dokuma sanayisinde başlayan makineleşme daha soma diğer alanlara da yayıldı. İlk kez İngiltere’de başlayan Sanayi İnkılabı daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. Bu durum, Avrupa ve dünyada önemli gelişmelere neden oldu. Zengin Avrupalılar üretim yapmak için kentlerde fabrikalar kurdular. Fabrikaların artması ve üretim tarzının değişmesi insanların refah seviyesini artırdı. Özellikle orta sınıf zenginleşti. Eskiden lüks sayılan şeker, kahve, çay gibi mallar, orta ve alt sınıflar için de doğal bir ihtiyaç olmaya başladı. Bu da tüketimi ve tüketim mallarına olan talebi artırdı. 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa’nın nüfusu hızla arttı. SOSYAL BİLGİLER 7 Fabrikaların zamanla çoğalması buralarda çalışan yeni bir sosyal sınıfın (işçi sınıfının) ortaya çıkmasına yol açtı. Yetişkin erkekler yerine daha düşük ücret ödenen kadın ve çocuk işçilerin çalıştırılması yaygınlaştı. îşçi sınıfı, yaşadığı sorunları çözmek, haklarım korumak amacıyla sendikalaşmaya başladı. İşçi sınıfının mücadeleleri daha sonraki tarihlerde Avrupa’da çeşitli ihtilallere ve sosyalizm, liberalizm gibi düşünce akımlarının doğmasma yol açtı. Bilimsel ve teknik gelişmelerin tanma uygulanması ile çok sayıda çiftçi işsiz kaldı. Köylerden sanayi kentlerine yoğun göçler oldu; kentleşme hızlandı. Dünyanın ilk gecekonduları meydana geldi ve kentsel sorunlar artmaya başladı. Üretimin artması, malların pazarlanması sorununu ortaya çıkardı. Sanayide ham maddeye de ihtiyaç vardı. Bu nedenle sanayileşen ülkeler sömürgeciliğe yöneldiler. Ham madde bakımından zengin ve güçsüz ülkeleri ele geçirip sömürge hâline getirdiler. Buradan getirdikleri mallan işleyerek tekrar sömürgelere sattılar. Bu durum sömürge ülkelerin ekonomik bakımdan geri kalmasına yol açtı. Ekonomik sömürüyü, kültürel sömürü takip etti. ı Jr 7 İ u ğ S « Fabrika Otomasyonu Bilimsel ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak üretimde yeni gelişmeler yaşandı. Sanayi alanında yatınm yapan ülkelerin ekonomileri hızla gelişti, kalkınma düzeyleri arttı. Sanayi ve teknoloji günümüzde de gelişimini hızla sürdürmektedir. Özellikle otomasyon, iletişim ve elektronik sistemler ile eneıji üretimi alanlarında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Sanayi alanında yatınm yapan ülkeler ekonomilerini hızla geliştirmekte ve kalkınmaktadır. Hem sanayide üretilen malların başka ülkelere satıl masıyla hem de sanayi alanında üretimde bulunanlardan alınan vergilerle ülke gelirleri hızla artmaktadır. Sanayi alanında yapılan her yatırım, yeni iş olanaklan yarattığından toplum sal huzura da katkıda bulunmaktadır. m * Sanayinin ülkemizin gelişmesine ne gibi katkıları olabilir? SOSYAL BİLGİLER 7 TOPLUMSAL DAYANIŞMA Tarih boyunca Türkler, toplumsal dayamşmaya ve yardımlaşmaya önem ver mişlerdir. Varlıklı kişiler, vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım etmişlerdir. Selçuklu Döneminde gelişme gösteren vakıflar, Osmanlı döneminde en üst seviyeye ulaşmıştır. Anadolu’da bilinen ilk vakıf 1048 tarihlidir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde sayılan yüz binlere yaklaşan vakıflar toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatına geniş ölçüde katkıda bulunmuştur. Gevher Nesibe Şifahanesi (Kayseri) Osmanlı Devleti’nde toplumun sosyal ve ekonomik hayat seviyesinin yükseltilmesi, insanların sağlık, eğitim ve kültür ihtiyaçlarının karşılanmasında vakıflar çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı ülkesinde yapılan imaret, cami, mescit, medrese, kervansaray, han, hamam, yol, su, köprü, hastane ve okul gibi yapıların tamamı vakıf hizmetidir. Osmanlı Devleti’nde eğitim vakıflar eliyle yürütülürdü. Temel eğitimden üniversiteye kadar eğitimin her aşaması ücretsizdi. Vakıflar, öğrencilere yurt ve barınma olanaklan yanında burs da sağlamıştır. Darüşşifa, darüttıp gibi vakıf kuruluşları da sağlık alanın da hizmet vermiştir. Bu kuruluşların sağladığı hizmetler ücretsizdir. Vakıf kurumlan arasında yer alan bimarhaneler zihinsel engelli bireyler ve psikolojik rahatsızlığı bulunan insanlara müzik eşliğinde tedaviler sunmuştur. Osmanlı Döneminde öksüz ve yetimlere, hastalara, görme özürlülere, sağır ve dilsizlere, zihinsel engelli bireylere ve ruh hastalarına da kurulan vakıflar aracılığıyla hizmet götürülmüştür. Osmanlı vakıfları, varlıklı kişiler yanında padişah, sadrazam ve diğer yüksek rütbeli devlet adamlan tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devleti’ndeki vakıfların yan dan çoğunun padişah ve devlet adamlan tarafından kurulduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti vakıf sistemini her zaman desteklemiş ve vakıfların korunması için tedbirler almıştır. Devlete ait gelirlerden büyük bir kısmının vakıflara bırakılması sağlanmıştır. 115 SOSYAL BİLGİLER 7 Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’da Sahn-ı Seman ve Tetimme medreselerim yaptırdıktan sonra bir de hastane inşa ettirdi (1470). Burası, hastane ve hastalara yemek pişirecek imaret olmak üzere iki kısımdı. Hastanede mevcut hastalardan başka dışarıdan ayakta tedavi için gelen fakir hastalar, haftada bir gün muayene edilerek ihtiyaçları olan ilaçlar kendilerine veriliyordu. Hastanede imaretinde iki aşçı, doktorların hastalar için pişirilmesini emrettikleri diyet yemekleri pişiriyordu. Doktorlar ve diğer görevlilerin ücretleri vakıf tarafından karşılanıyordu. Cumhuriyet Döneminde her türlü vakıf işleri Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Günümüzde 15.910 adet eski vakıf eseri ile 57.219 vakıf emlaki Vakıflar Genel Müdürlüğünün kontrolü altındadır. Günümüzde ülkemizde hemen her konuda hizmet veren vakıflar bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmım eğitim, kültür, sanat, spor, sağlık, çocuk ve kadm haklan, sosyal yardım, bilim, teknoloji, araştırma ve çevre konularına yönelik faaliyet gösteren vakıflar oluşturmaktadır. Çağdaş Eğitim Vakfı, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı (TEMA), Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, Mehmetçik Vakfı, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Millî Eğitim Vakfı, Hacı Ömer Sabancı Vakfı, Türkiye Güçsüzler ve Kimsesizlere Yardım Vakfı, Kartal Vakfı bunlardan bazılandır. W 5 L ü-il SEV LÖSEV, lösemili ve kan hastası çocukların, sağlık ve eğitim başta olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının sağlanmasına yardımcı olmak, kan hastalıklan konusunda ulusal düzeyde tedavi, eğitim ve araştırma kurumlan kurmak ve işletmek amacıyla kurulmuştur. Vakıf, lösemi hastalığım tanıtmayı, lösemili çocuklann ve ailelerinin sıkıntılarını topluma aktarmayı ve bu vesileyle toplumu bilinçlendirmeyi amaçlamaktadır. SOSYAL BİLGİLER 7 MESLEK EĞİTİMİ Nitelikli insan bir ülkenin varlığım sürdürmek için gereksinim duyduğu en önemli unsurdur. Nitelikli insan yetiştirme tüm devletlerin ve meslek örgütlerinin en önemli amacıdır. Türk tarihinde eğitimin temel işlevi ülkenin ihtiyacı olan nitelikli insanı yetiştirmektir. Türk toplumlannda insan yetiştirmede önemli işlevleri olmuş kuramlardan bazılarım inceleyelim: Ahilik Teşkilatı XIH. yüzyılda Anadolu’da kurulan Ahilik teşkilatı, mesleki ve ahlaki eğitimde önemli bir rol oynamıştır. Bu teşkilat esnaf, sanatkâr ve üretici birliklerini bir araya getirerek ekonomik ve sosyal alanda önemli bir işlev görmüştür. Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran, Azerbaycan’m Hoy kasabasmda doğ muştur (1171). Selçuklu Sultam I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, 1205 yılında Kayseri’de devletin desteği ile debbağlan (dericileri) ve diğer sanatkârları da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına öncülük etmiştir. Her sanat dalındaki birliklerin bir araya toplandığı bu siteler, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlamıştır. Ahi Evran kendi mesleği olan debbağhk dalından başka, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri olmuştur. Ahilik, Selçuklular Döneminde mesleki dayanışmayı, toplumun refah ve huzurunu sağlamayı amaç edinen bir sivil toplum kuruluşudur. Ahi Evran Anıtı (Kırşehir) 117 SOSYAL BİLGİLER 7 Ahilik teşkilatı; esnaf, sanatkâr ve üreticilere rehberlik ederek çalışma ilkelerini belirliyordu. Her meslek birliğinde sıkı bir dayanışma ve karşılıklı denetim vardı. Teşkilat üretilen malın kalitesinden, fiyatına kadar çeşitli standartlar belirlerdi. Ahi teşkilatında yer alan üreticilerin ve esnafın meslek ahlakı yönünden de belli ilkelere uyma zorunluluğu vardı. Bu ilkelere uymayanlar Ahilik teşkilatından çıkarılırdı. Teşkilattan çıkarılan hiçbir kimse üretim yapamaz, mal satamazdı. Her sanat grubunun başmda bir şeyh, kethüda ve yiğitbaşı bulunurdu. Ehl-i hibre denilen görevli ise sanat dalının bilirkişisi demekti. Bunlar o meslek grubunda ustalann oylarıyla seçilir, devlet tarafından onaylanırdı. Bu görevliler; esnaf arasındaki ilişkileri, üretim miktanm, kalitesini, esnafm kurallara uyup uymadığım denetlerlerdi. Ahilik anlayışının temel ilkelerinden bazıları şunlardır: îyi huylu ve güzel ahlaklı olmak İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak Küçüklere sevgi, büyüklere karşı saygılı olmak Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak Hatalan yüze vurmamak Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir olmak Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek Herkese iyilik yapmak, iyiliklerim istemek Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek < o r Ahilik anlayışının temel ilkeleri gönümüzde de geçerli midir? Bir iş kolunda çalışacak esnafın sayısma teşkilat karar verirdi. Bağımsız dükkân açabilmek için o sanat dalında usta olmak gerekirdi. Bir kişinin usta olabilmesi ve kendi işyerini açabilmesi için değişik öğretim kademelerinden geçmesi zorunluydu. Uzun bir çıraklık ve kalfalık döneminde sanatın inceliklerini öğrenip, gerekli olan ahlaki değerleri kazanması gerekirdi. Ahilikte usta-kalfa-çırak sistemi vardı. Bu sistemde eğitim oldukça önemliydi. Meslek eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde ele alınarak uygulanırdı. Bir meslek edinmek üzere yeni çalışmaya başlayan gençlere, okuma yazma, dinî bilgiler, Türkçe konuşma, edebiyat, müzik, spor folklor ve askeri bilgiler öğretilirdi. Gençlerin kültürlerini geliştirmek için tarihî destanlar; Kutadgu Bilig ve Dede Korkut gibi devlet idaresi ve kahramanlığı konu alan eserler okutulurdu. Ahlak eğitiminde ise Fütüvvetname denilen ahlak kitaplarından yararlanılırdı. Mesleki eğitim, atölyelerde verilirdi. Burada çalışma usulleri, meslekle ilgili teknik bilgiler öğretilir ve uygulama yapılırdı. 118 SOSYAL BİLGİLER 7 Bir iş yerine çırak olarak girebilmek için, o iş kolunun Ahi Birliği’nden izin alınması gerekirdi. Bir çırak veya kalfa ustanın rızasını almadan iş yerini terk edemez, başka bir iş yerine gidemezdi. İş yerinde çırak ve kalfaya, sanata ait bilgiler öğretilirken derse önce sanatın temel bilgilerinden başlanırdı. Öğrenci olgunlaştıkça ve yetenekleri geliştikçe bilgiler de buna göre arttırılırdı. Bu eğitim usta oluncaya dek sürüp giderdi. Şed Kuşanma Töreni Ahilikte çırak ve kalfayı en iyi biçimde yetiştirmek ustanın göreviydi. Bunun için usta sanatın inceliklerini kalfa ve çıraklarına öğretirken onların ahlaken de iyi yetişme sine dikkat ederdi. Yeterli bilgiyi öğrenen çırağın kalfa, kalfanın da usta olması için o iş kolunun birlik başkamndan izin istenirdi. Çıraklıktan kalfalığı, kalfalıktan ustalığa yükselmede mutlaka bir tören yürütülürdü. Şed Kuşanma denilen törene birlik başkanlan, sanatın en tanınmış üstatları ve şehirdeki Ahi Birlik Başkam davet edilirdi. Bunların arasında mesleğin en kıdemli üyeleri ve Ahi Baba’dan meydana gelen bir heyet, kalfanın o güne kadar imal ettiği ürünleri inceler, kalitesini kontrol ederlerdi. Kalfanın başkalarına karşı tutum ve davranışları olumlu, ürettikleri istenilen standartta ve kalitede ise kalfalıktan ustalığa geçmesine izin verilirdi. Bu onay heyetin huzurunda dualarla bele üç kere bağlanıp çözülen kuşağın bir defa daha bağlanmasıyla gerçekleşirdi. Enderun OsmanlIlarda devletin amaçladığı nitelikli insanların yetiştirildiği kuramlardan biri Enderun’du. Bu okul n. Murat döneminde Edime Sarayı’nda açıldı. İstanbul’un fethinden sonra da Topkapı Sarayı’nda faaliyetlerine devam etti. Enderun’un en önemli özelliği, saray üniversitesi olmasıydı. Osmanh Devleti’ni yönetecek idareci, komutan, devlet memura ve sanatkâr burada yetiştirilirdi. SOSYAL BİLGİLER 7 îçoğlanlar Devşirme sistemiyle toplanan çocuklar Acemi Ocağı’na gönderilmeden önce içlerinden zeki ve yetenekli olanlar çeşitli Enderun mekteplerine gönderilirlerdi. Bunlara içoğlan denilirdi. Buralarda sıkı bir eğitimden geçirilen içoğlanlardan en seçkin olanları, Topkapı Sarayı’ndaki Enderun’a alınırdı. Enderun’da eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi oda (koğuş) içinde yapılırdı. Odalardaki eğitim 1 ile 2 yıl arasında değişirdi. Öğrenciler odalann başlangıç sınıfında öğretime başlar, üst sınıflara doğru yükselirdi. Öğretim uygulamalı ve teorik olarak yapılırdı. Enderun’da öğrenciler dört alanda eğitilirdi: Beden eğitimi Uygulamalı saray işleri eğitimi Yetenekleri doğrultusunda bir sanat eğitimi Teorik İslami bilgi eğitimi Dinî bilgiler, Türkçe, Arapça, Farsça, fen bilimleri, tarih vb. teorik olarak verilirdi. Uygulamalı dersler ise saray ve protokol hizmetleri, güreş, atlama, ok atma, hat sanatı ve müzikti. Enderun Mektebi, 1909 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu dönem zarfında Osmanlı devlet hayatında etkili olan çok sayıda sadrazam, vezir, komutan, hattat, şair ve müzisyen Enderun Mektebinden yetişmiştir. 120 SOSYAL BİLGİLER 7 Medrese Selçuklularda ve Osmanlı Devleti’nde eğitim ve öğretim sisteminin temel kurumu medreselerdi. Din bilginleri, kadı, doktor, matematik ve astronomi bilginleri medreselerden yetişiyordu. İlk Osmanlı medresesi 1331 yılında Orhan Bey tarafından İznik’te açıldı. Buraya atanan ilk müderris ise Davud-ı Kayseri’ydi. Daha sonra başta Bursa, Edime ve İstanbul olmak üzere hemen hemen her Osmanlı şehrinde medreseler açıldı. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde medrese eğitimi en yüksek seviyeye ulaştı. Osmanhlarda medreseler alt (hariç), orta (dâhil) ve yüksek (sahn) olmak üzere derecelere ayrılırdı. Öğrenciler medrese eğitimine alt düzeyden başlar, başardı olurlarsa yüksek medresede eğitim görmeye hak kazanırlardı. Yüksek medrese hukuk, edebiyat ve ilahiyat fakültesi düzeyindeydi. Öğrenciler, danişmend veya softa (suhte) ismiyle öğrenim görür ve buralardan icazetname denilen diploma ile mezun olurdu. Yüksek medreseden mezun olanlar müderris, kadı ya da yönetici olurdu. Medreselerde ders veren öğretmenlere müderris, yardımcılarına da muid adı verilirdi. Süleymaniye Medresesi (İstanbul) Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Sahn-ı Seman medreselerinin dördü Fatih Camisi’nin kuzeyinde, dördü de güneyindeydi. Medreselerden her birinin on dokuz odası vardı. Bu odalardan on beşi öğrencilere (danişmend), ikisi yardımcılara (muid), ikisi de medrese kapıcısı ve hizmetlisine aitti. Sekiz medrese hocasına günde ellişer akçe maaş verilirdi. Her bir medresede görev yapan muidlere ekmek ve yiyecek dışında beş akçe yevmiye (gündelik) verilirdi. Her medresenin danişmend adı verilen on beş öğrencisine günde ikişer akçe maaş ve yiyecek verilirdi. Medreselerde tefsir (Kur’an-ı Kerim’in açıklaması), fıkıh (İslam hukuku), kelam (İslam felsefesi), matematik, cebir, tarih, coğrafya, fizik, üp, mantık, fizik, kimya, astronomi gibi bilimler okutulurdu. 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı medreselerinde bozulmalar başladı. Bunun nedenleri arasında müderris atamalarında kayırmaların yapılması, yetersiz kişilerin müderrisliğe getirilmesi, öğretim programlarından fen ve matematik gibi derslerin çıkarılması vardır. Zamanla çağdışı kalan medreseler, Osmanlı siyasi, sosyal ve kültürel yapışım da olumsuz etkilemiştir. Medreseler Atatürk döneminde kapatılmıştır. SOSYAL BİLGİLER 7 , Günümüzdeki okullarla medreseleri karşılaştırdığınızda benzerlik ve farklılıklar konusunda neler söyleyebilirsiniz? MESLEĞİMİ SEÇİYORUM Meslek bir kişinin hayatını kazanmak, geçimini sağlanmak için yaptığı iş olarak tanımlansa da sadece para kazanmak için yapılan bir iş değildir. Meslek, bir kişinin çalışma ortamım, ekonomik durumunu, ilişkide olduğu insanları, yaşadığı çevreyi kısaca yaşam biçimim etkileyen bir durumdur. Bu nedenle meslek seçmek, yaşam biçimim seçmek demektir. İnsanlar mesleklerim belirlerken gelecekteki yaşamlannın birçok yönünü de belirlemiş olmaktadırlar. Meslek belli bir eğitimi gerektiren bilgi, beceri, ustalık, sevgi ve ilgi isteyen sürekli bir iştir. Kendine uygun meslek seçmiş olan kimseler, işlerim severek yapmakta, mesleklerindeki gelişmeleri izleme isteği duymakta, böylece hem mutlu ve verimli kişiler olarak meslek yaşamım sürdürmekte hem de ülke ekonomisine katkıda bulunabilmektedir. Bu nedenle meslek seçmek tüm bireylerin hayatım derinden etkileyen bir konudur. Meslek seçiminde doğru ve sağlıklı karar verebilmeniz için dikkat etmeniz gereken şunlardır: Kendinizi tanımalısınız. Meslek seçmenin en önemli noktası, sahip olduğunuz özelliklerle mesleğin gerektirdiği özelliklerin uyuşmasıdır. Meslek seçmeden önce hangi özelliklere sahip olduğunuzu bilmeniz, yani kendinizi tanımanız gerekir. Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği olan yetenek meslek seçiminde önemlidir. Bir kimse, sahip olduğu yeteneklere uygun meslek seçtiğinde doğru karar vermiş olur. Farklı yetenek gerektiren mesleğe yönelen bireylerin başarılı ve mutlu olma şansı düşüktür. Örneğin hukukçu olmayı düşünen bir kimsenin muhakeme gücüne ve mantıklı düşünme yeteneğine sahip olması gerekir. Bu nedenle meslek seçiminde “Neler yapabilirim?” sorusunu cevaplamanız gerekir. SOSYAL BİLGİLER 7 Kişiler farklı özelliklere sahiptir. Bazıları, insanlarla iç içe olmaktan hoşlanır, çok konuşkandır, ikna gücüne sahiptir. Bazılan ise yalnızlıktan hoşlanır, az konuşur, dinlemeyi sever. Seçilen mesleklerin de insanların sahip olduğu karaktere uyması gerekir. Örneğin yönetici olmak isteyen bir kişinin, başkalanyla iyi ilişkiler kurmasını bilen, yüksek ikna gücüne sahip, sabırlı ve disiplinli olması gerekir. Bu nedenle “Nasıl bir karaktere sahibim?” sorusunun cevabı, meslek seçimi kararında önemli bir rol oynar. Herhangi bir zorlama olmadan ya da bir karşılık beklemeden kendiliğinizden bazı çalışmalar yapıyor ve bundan doyum sağlıyorsanız, o tür çalışmalara karşı ilginiz olduğu söylenilebilir. Örneğin; müzikle ilgilenen her kesin müziğe ügisi olduğu söylenemez. Boş vakitlerinde bir müzik aleti çalmaya çalışan, kısıtlı harçlığım ve zamanım kaset, CD almaya ve konserlere gitmeye ayıran bir kişinin müziğe ilgisi olduğu söylenebilir. Meslek seçimini yapmadan önce “Neleri yapmaktan hoşlanırım?” sorusunu cevaplayabilmeniz gerekir. Sevdiğim işi yapıp mutlu olmak, başka insanlara yanm etmek, çok para kazanıp zengin olmak, yeteneklerimi geliştirmek, meslekte ilerlemek gibi meslekî beklentiler de meslek seçimini etkilemektedir. “Ne istiyorum?” sorusunun cevabı bir meslekle ilgili beklentilerinizi ortaya koymaktadır. Mesleği tanımalısınız. Meslek seçiminde önemli konulardan biri de mesleği tanımaktır. Meslekleri tanırken şu sorulara cevap aramanız gerekir; Meslek hangi özel ilgi, yetenek gerektiriyor? Mesleği yapmak için ne tür eğitim almak gerekiyor? Mesleğe girişte yaş, cinsiyet, boy, kilo gibi sınırlamalar var mı? Mesleğin çalışma şartlan neler? Mesleği icra edenler hangi zorluklarla karşılaşıyor? Bu mesleğin gelir durumu ve imkânları neler? Meslekte ilerleme olanakları var mıdır? Meslekte iş bulma olanaklan nasıldır? Nerede ve nasıl iş bulunabilir? Meslekler hakkında edindiğiniz bilgileri değerlendirmelisiniz. Kendinizi ve meslekleri tanıdıktan sonra sahip olduğunuz ilgi, yetenek ve özelliklere uygun, beklentilerinizi karşılayabilecek bir mesleğe yönelmeniz en doğru ve sağlıklı karar olacaktır. Bunun dışında bilgi ve teknolojinin hızla ilerlediği çağımızda, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bazı mesleklerin öne çıktığı, bazı mesleklerin de önemini yitirdiği bir gerçektir. Bu nedenle meslek seçiminde bu durumu da göz önüne almak gerekir. Günümüzde okullar bireylerin meslek seçiminde yol gösterici olarak önemli bir rol üstlenmektedir. Okullar gerek verdiği bilgi, beceri ve değerlerle öğrencileri hayata hazırlamakta gerekse uyguladığı öğretim programlanyla meslek seçiminde belirleyici olmaktadır. İlköğretimden sonra devam edilen ortaöğretim kurumlan, seçilecek meslek ya da üniversite eğitiminde etkili olmaktadır. 123 SOSYAL BİLGİLER 7 Endüstri Meslek Lisesi (Kastamonu) Meslek lisesine giden bir öğrenci 4 yıllık eğitimden sonra ülke ekonomisine katkıda bulunacak bir ara eleman olarak yetişmektedir. Sosyal bilimler lisesinde öğren im gören bir öğrenci, üniversitelerin sosyal bilimler bölümlerinde eğitim almak için ilk adımı atmış sayılabilir. Bu nedenle seçilecek ortaöğretim kurumu bireylerin meslek seçiminde dönüm noktalarından birini oluşturmaktadır. SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Halkın ihtiyaç duyduğu temel besin maddeleri, ve sanayinin hammaddesi olan bitkiler toprakta üretilmektedir. Bu nedenle toprak tarihte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaktadır. Selçuklularda ve OsmanlIlarda toprak yönetimine büyük önem verilmiştir. Uygulanan Ikta ve Timar sistemleri ile vergiler düzenli toplanabilmiş, üretimin devamlılığı sağlanmış ve hâzineye yük olmadan güçlü bir ordu oluşturulabilmiştir. Günümüzde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, ülkemizde tarımın gelişmesi için planlama ve uygulamaları düzenlemektedir. Ülkemizde tarım sektöründe verimliliği artırmak, tarımın çağdaş yöntemlerle yapılmasını sağlamak ve tarımla uğraşan halkın doğal afet vb. durumlarda uğradığı zararları karşılamak için devletimiz tarımı ve üreticileri desteklemektedir. Devletlerin kalkınması için değerli madenlere, önemli ticari ürünlere sahip olmak, bu ürünlerin üretildiği ve satıldığı yerlere yakın olmak önemlidir. Geçmişte Kral Yolu, İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinde bulunan ülkeler ve şehirler yapılan ticaret sayesinde oldukça gelişmiş ve zenginleşmiştir. Coğrafî Keşiflerle bu yolların önemi azalmış, Atlas Okyanusumdaki liman kentleri önem kazanmıştır. Bu dönemde ipek, baharat ve mücevher ticaretinin yerini altın, gümüş gibi değerli madenler almıştır. Sanayi inkılabı’yla birlikte ticaret metası olarak kömür, doğalgaz, petrol gibi madenler ön plana çıkmıştır. Bu madenlerin çıkarıldığı yerler ve taşındığı su yollarının önemi artmıştır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de malların üretildiği ve hammaddelerin çıkarıldığı ülkeler ile satıldığı yerlere, yani pazarlara yakın olmak önemlidir. Ticaret yollan üzerinde bulunan ülkeler, ticaret sayesinde hızlı bir şekilde gelişmekte ve kalkınmak tadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de sanayi ülkelerin kalkınmasında ve gelişmesinde büyük rol oynamaktadır. Tarih boyunca Türkler toplumsal dayanışmaya ve yardımlaşmaya önem ver mişlerdir. Varlıklı kişiler vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım etmişlerdir Nitelikli insan bir ülkenin varlığım sürdürmek için gereksinim duyduğu en önemli unsurdur. Nitelikli insan yetiştirme tüm devletlerin ve meslek örgütlerinin en önemli amacıdır. Türk tarihinde eğitimin temel işlevi ülkenin ihtiyacı olan nitelikli inşam yetiştirmektir. Osmanlılarda ahilik teşkilatı, enderun ve medreseler meslek edindirme işlevi olan başlıca kuruluşlardır. Günümüzde meslek tercihi yaparken ilgi, istek, yetenek ve beklenti lerin ön planda tutulması, başarılı ve mutlu bir yaşamı da beraberinde getirmektedir. 125 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız. ( ) 1. Coğrafi Keşifler’den en az etkilenen devletlerden biri Osmanlı Devleti’dir. ( ) 2. Feodalitede toprağm sahibi halktı. ( ) 3. 15. yüzyıla kadar en önemli ticari ürünler altın, gümüş gibi değerli madenlerdi. ( ) 4. Ülkemizde tanmsal politikalar Tanm ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. ( ) 5. Osmanlı Devleti’nde tımarlı sipahiler hem yönetici hem de askerdi. ( ) 6. Meslek seçiminde toplumsal ihtiyaçlar bireylerin ilgi ve yeteneklerinden daha önemlidir. ( ) 7. Ahilik esnafların kurduğu bir meslek örgütüdür. ( ) 8. İkta ve tımar sistemleri birbirine benzeyen sistemlerdir. ( ) 9. Ülkemizde tanm daha çok sanayinin ham maddesi olan tanm ürünlerine dayalıdır. ( ) 10. Vakıflar Osmanlı Devleti’nin en önemli yönetim kurumlanndan biridir. B. Aşağıdaki soruların cevaplarım yazınız. 1. Günümüzde toprağm önemini, kendi hayatınızdan örneklerle açıklayınız. 2. Mesleğinizi seçerken göz önünde bulundurmanız gereken faktörler nelerdir? Açıklayınız. 3. Günümüzde bir ülkenin sanayileşmesi neden önemlidir? 4. Bir devletin kalkınmasında zengin kaynaklara, su ve kara yollarına sahip olması neden önemlidir? 126 SOSYAL BİLGİLER 7 TEST IV 1. Günümüzde pek çok kurum ve kuruluş tanma destek vermektedir. Bu destekler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 2. Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin ekonomik sonuçlarından biridir? A. B. C. D. 3. Toprak gelirlerinin tımarlı sipahilere verilmesi Köylülerin toprağı terk etmesinin önlenmesi Tımarlı sipahilerin atlı asker beslemesi Toprağı işleyen köylülerden vergi alınması İkta sisteminin yararlan arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 5. Yeni ticaret yollarının bulunması Yeni okyanus ve kıtaların bulunması Dünya’mn yuvarlak olduğunun kanıtlanması Kiliseye olan güvenin sarsılması OsmanlIlarda tarımsal üretimin sürekliliğini sağlamaya yönelik uygulama aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. 4. Uzman eleman yetiştirme Pazar fiyatlarım dengeleme Ucuz kredi sağlama Vergi muafiyeti sağlama Ordunun güçlenmesi Üretimin devamlılığının sağlanması Toprakların eşit olarak halka dağıtılması Devletin önemli giderlerinin karşılanması Coğrafi Keşiflere kadar dünya ticaretinde önemli olan ticaret yolu aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. İpek Yolu Kral Yolu İstanbul Boğazı Süveyş Kanalı 127 SOSYAL BİLGİLER 7 6. Aşağıdakilerden hangisi Sanayi İnkılabı’nın sosyal sonuçlarından biridir? A. B. C. D. 7. Aşağıdakilerden hangisi bir vakıf kuruluşunun özelliklerinden biri değildir? A. B. C. D. 8. Hizmetlerin ücretsiz olması Sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı amaçlaması Eğitim, sağlık ve kültür alanında hizmet vermesi Devlet denetiminin dışında olması Aşağıdakilerden hangisi Türklerde meslek edindiren kuruluşlardan biridir? A. B. C. D. 9. Fabrika üretimine geçilmesi îşçi sınıfının doğması Ham madde ve pazar ihtiyacının ortaya çıkması Ulaşımın gelişmesi Enderun İmaret Mahalle mektebi Rasathane Meslek tercihi yaparken göz önünde bulundurulacaklar arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. Yetenekler Kişisel özellikler Yakınların beklentileri İlgi ve istekler 10. I. Tarımsal üretimin azalması n. Taşra yönetiminin bozulması İÜ. Vergi gelirlerinin azalması IV. Osmanlı ordusunun zayıflaması Bu sonuçlardan hangileri tımar sisteminin bozulmasının ekonomik sonuçlanndandır? A. B. C. D. 128 I ve II I ve IH II velV İÜ ve IV SOSYAL BİLGİLER 7 UNITE V • __ • ZAMAN İÇİNDE BİLİM KONULAR - UYGARLIĞIN TEMELİ TARİH BAŞLIYOR İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ ÖZET TEST V SOSYAL BİLGİLER 7 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? * * * * * Bu ünite İlk uygarlıkların bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkılarım, tik yazı örneklerinden yola çıkarak yazımn kullanım alanlarını ve bilgi aktarımındaki önemini, Türk ve İslam devletlerinde yetişen bilginlerin bilimsel gelişme sürecine katkılarım, 15-19. yüzyıllar arasında Avrupa’da yaşanan gelişmelerin günümüz bilimsel birikiminin oluşmasına etkilerim, Tarihsel süreçte düşünceyi ifade etme ve bilim özgürlüklerinin bilimsel gelişmeye etkilerini öğreneksiniz. BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ j£ d Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu içersindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. Uyanları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen kaynaklardan yararlanın. 130 SOSYAL BİLGİLER 7 ÜNİTE V ZAMAN İÇİNDE BİLİM UYGARLIĞIN TEMELİ İnsanlar tarih boyunca yaşamlarını kolaylaştırmak için çeşitli aletler geliştirmişler, çeşitli buluşlar yapmışlardır. Yazı, tekerlek, para ve birçok buluş bu ihtiyaçların bir sonucudur. İlk Çağ uygarlıklarından başlayarak günümüze kadar artarak süren bu bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insan hayatının her alanında önemli değişiklere neden olmuştur. Bilim ve teknoloji insanlıkla yaşıttır ve insanlığın ortak ürünü olarak meydana gelmiştir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Ege, Çin ve Hindistan’da kurulan ilk uygar lıklar, bilim ve teknolojinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. Bu dönemde yapılan ilk buluşlar, ilk araç ve gereçler günümüz bilim ve teknolojisinin temelini oluş turmaktadır. Mısırlılarda tanm ürünlerinden alman vergilerin hesaplanması matematiğin; Nil Nehri’nin taşma zamanının hesaplanması astronominin; Nil sularının taşması sonucu bozulan arazi sınırlarının yeniden belirlenmesi geometrinin gelişmesinde etkili olmuş tur. Mısırlılar, Pi sayısının değerini günümüzdekine çok yakın bulmuşlar, bugünkü takvimin temeli olan Mısır takvimim icat etmişlerdir. Mısırlılar, MÖ 3000lerde hiyeroglif (resim yazı) sistemim geliştirmişlerdir. Tıp alanında da büyük bir gelişme sağlayan Mısırlılar, ölüleri mumyalama sırasında insan vücudunu yalandan tanımışlardır. Hastalıkların tanısı ve tedavisi için bazı yöntemler uygulamışlar ve İlaçlar kullan mışlardır. Takvim Mısırlılar gök cisimlerinin hareketim inceleyerek ilk takvimi buldular (MÖ 4241). İlk takvim Dünya’nın Güneş etrafında dönüşüne göre düzenlendi. Mısırlılar bir yılı 365 gün olarak hesapladılar ve oniki aya böldüler. Bir ayı da 30 gün kabul ettiler. Mısır takvimi, günümüzde kullandığımız Miladi takvimin temelini oluşturmaktadır. Güneş esasma dayalı takvim İyonlar, Yunanlar ve Romalılar tarafından geliştirilmiştir. Roma İmparatoru Jullius Cesar (Jul Sezar) ve Papa XII. Gregor (Gregor) tarafından düzenlenerek günümüzdeki şeklini almıştır. Mısırlıların dışında Sümerliler, Çinliler, Türkler ve Araplar da ay ya da güneş yılı esasma dayanan takvimler geliştirmişlerdir. 131 SOSYAL BİLGİLER 7 Sıfırı ilk defa Hintli matematikçiler kullanmıştır. Hintliler Ay ve Güneş’in harekeden ve tutulmaları, gezegenlerin hareketlen; Dünya ve Güneş’in birbirlerine uzaklıkları hakkında ayrıntılı çalışmalar yapmışlardır. Hint bilimi, erken Yunan ve îslam dünyasının bilimsel faaliyetinin şekillenmesinde önemli katkılar yapmıştır. Bu katkı ilk dönemlerde tüccarların, seyyahların ve askerlerin yardımlarıyla gerçekleşirken, daha sonraki dönemlerde, doğrudan doğruya bilginler ve çevirmenler yoluyla olmuştur. Bu bilgiler Sanskritçeden Arapçaya yapılan çeviriler yoluyla İslam dünyasına aktarılmış buradan da Avrupa’ya taşınmıştır. Modem astronominin temelini Mezopotamyalılar atmıştır. Bir yılı 360 gün olarak tespit eden Sümerliler, yılı 12 aya bölmüşler, ayı otuz gün hesaplamışlardır. Sümerliler bazı gezegenleri ve hareketlerini keşfetmişler, Ay ve Güneş tutulmalarım hesaplamışlar, burçları bulmuşlardır. Aritmetik ve geometrinin temelleri de Sümerliler tarafından atılmıştır. Yazı ve tekerlek gibi buluşlar da Sümerlilere aittir. Yazı Yazı ilk olarak Sümer rahipleri tarafından MÖ 3500 yıllarında kullanılmıştır. Yumuşak kil tabletler üzerine sivriltilmiş uçlu kamış parçalan ile şekiller çizilerek oluş turulmuştur. Kullanılan kil tabletin kızgın fırınlarda pişirilmesi ile kalıcı yazı elde edilmiştir. Tekerlek Tekerlek, bütün çağların en önemli buluşu olarak kabul edilir. Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlandığının görülmesi tekerleğin yapılması fikrini ortaya çıkarmıştır. En eski 132 SOSYAL BİLGİLER 7 tekerlek MÖ 3200’lerde Mezopotamya’da yapılmıştır. İlk tekerlek, kaim kalasların yan yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilmiştir. Tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir gelişime neden olmuştur. Anadolu’da, İyonya’da Tales ve Pisagor günümüzde de geçerli olan matematik teorilerini ortaya atmışlardır. MÖ 54Ö’ta Tales Geometri Okulunu kurmuştur. İyonya’da özgür düşüncenin varlığı felsefenin doğmasını sağlamıştır. Tales ve Aneksimenes gibi filozoflar dünyanın oluşumunu tartışmışlardır. Batı Anadolu’da doğan felsefe, Yunanlı Sokrat, Aristo ve Eflatun’la doruk noktasına ulaşmıştır. Modem tıbbm kurucusu Hipokrat, hastalıkları tespit edebilmek için insan vücudunun bilinmesi gereğini ortaya atmıştır. Tarih, ilk defa bilim dalı olarak Yunanistan'da ortaya çıkmıştır. MÖ 450’de “Tarihin babası” olarak nitelendirilen Herodot bir dünya haritası çizmiştir. Astronomi ve matematik alanında oldukça İlerleyen Çinliler, İlk Çağda ipek dokumacılığı, kâğıt, barut, matbaa ve pusulayı bulmuşlardır. On ikinci yüzyıldan itibaren matbaa ve barut gibi teknik buluşlar, Avrupa’ya götürülmüştür. Çin’de maden azlığı toprak işçil iğinin (seramik-porselen) doğmasma neden olmuştur. Günümüzde sağlık alanında kul lanılan akupunktur ve çeşitli masajlar Çin’den dünyaya yayılmıştır. Mürekkep MÖ 1300’ e doğru Çinliler ve Mısırlılar, kandillerde yakılan yağdan çıkan isi, suyla ve bitki zamklan ile karıştırarak mürekkebi buldular. Yazı mürekkebi ise ancak Yeni Çağda gerçekleştirilebildi. m Barut Barut MÖ 1000 yıllarında, Çinliler tarafından bir savaş silahı olarak kullanılmıştır. Avrupa’da ise ilk kez Xm. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da, barut topçu silahlarında kullanılmıştır. Top bugünkü anlamıyla ilk olarak İngilizlerle F ransızlar SOSYAL BİLGİLER 7 arasındaki Yüzyıl Savaşı’nda kullanılmıştır. Barutun ateşli silahlarda kullanılması Avrupa’da derebeylik rejiminin yıkılmasında etkili olmuştur. m * İlk buluşlar hangi ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkmıştır? m * İlk buluşların günümüz bilim ve teknolojisinin gelişimine katkıları nelerdir? TARİH BAŞLIYOR Tarih yazmm bulunmasıyla başlamıştır. O zamana kadar el kol hareketleri veya işaretlerle anlaşan insanlar, yazmm bulunmasıyla önemli bir iletişim aracına da sahip olmuşlardır. Yazı sayesinde yaşamlarının önemli kesitlerini kayıt altına almışlardır. Yazı sayesinde dünya uygarlıklarına ait bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır. Yazıyı, MÖ 3500Jlü yıllarda bulan ilk uygarlık Sümerlerdir. Sümerlerin kil tablet üzerine yazdığı harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya “Çivi Yazısı” denilmiştir. t i. f ri|ı |k- ı / l l ■ jT g ^ îr iıir! t V f H \f i î j f *» ■n SS’m i Ihı y V .'■? i JW M ^ 1 ğ j i ı# ı^ i Sümer Çivi Yazısı Yazıyı ilk kez Sümerli rahipler, tapmak ve depolarda bulunan mallan kaydetmek amacı ile kullanmışlardır. Sümer yazısının ilk örneklerinde, tarımsal ürünleri niteleyen tahıl, koyun, dana, balık vb. yazılarla bu varlıklara benzeyen şekiller yer almıştır. Nesneye benzetilmeye çalışılan şekiller yerine, zamanla daha basit işaretler kullanılmaya başlanmıştır. Eski Mısırlılar ise “Hiyeroglif’ adı verilen resimli bir yazı kullanırlardı. Bu yazıda harfler resimlerle ifade edilirdi. Mısırlılara ait tarihsel kalıntılarda ve binalarda bu yazının örneklerine rastlanır. SOSYAL BİLGİLER 7 Hiyeroglif Yazının daha sistemli hâle getirilmesi ve herkes tarafından daha kolay öğrenilmesi ise alfabenin icadıyla mümkün olmuştur. MÖ 1300’lerde Suriye’de bulunan Ugarit’te ilk alfabe kullanılmıştır. Mezopotamya’nın kuzeybatısında ve bugünkü Lübnan çevresinde yaşayan ve deniz ticareti ile uğraşan Fenikeliler, MÖ 2. yüzyılda Fenike alfabesini icat etmişlerdir. Fenikeliler, Sümerlerin yazı sistemi üzerine semboller geliştirerek Fenike alfabesini bulmuşlardır. Yunanlılar MÖ 7. yüzyılda Fenike alfabesini geliştirerek Latin alfabesinin temelini oluşturmuşlardır. Yazının icadı, yazı malzemesi diyebileceğimiz unsurların da geliştirilmesi ihtiyacım ortaya çıkarmıştır. Sümer, Asur ve Hititler kil tabletler üzerine yazı yazarken, Mısırlılar papirüs üzerine yazı yazmışlardır. Nil Nehri kıyılarında ve Nil deltasının bataklıklarında yetişen bir bitki olan papirüs ve bunun yapraklarından yapılan ve kendi adı verilen kağıt, çağdaş kitabın öncüsü olarak kabul edilmektedir. Papirüsü Yunanlılar ve Romalılar da uzun süre kullanmışlardır. MÖ. 400 yıllarından itibaren papirüsün yerini hayvan derilerinin işlenmesiyle oluşturulan parşömen almıştır. İlk parşömen Anadolu’da Bergama kralı tarafından geliştirilmiştir. Çinliler ise bitkisel maddeleri öğüterek, kuruttuktan sonra üstüne yazı yazılabilecek bir hamur elde etmeyi başarmışlardır. Hititlere ait bir kil tablet SOSYAL BİLGİLER 7 MS 105 yıUannda icat edilen kâğıt, Orta Çağ sonlarında kitap yazımında parşö menin yerini almıştır. Yazı malzemelerinin sürekli gelişmesiyle el yazması kitapların sayısı da artmıştır. MÖ 200 yıllarında İskenderiye’deki kitaplıkta 500.000 kitabın bulunduğu anlaşılmaktadır. Kitaplıklar, İlk Çağ kültürünün yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Roma İmparatorluğu döneminde de kitap ticareti gelişmiş, seyyahlar ve tacirler aracılığıyla Doğu ve Batının kültür değerlerini içeren eserler her yere götürülmüştür. Böylece bilgi, paylaşılarak çoğaltılmıştır. Elle kitap yazmak ve çoğaltmak oldukça zor, zaman alıcı ve maliyeti yüksek bir işti. Çünkü her kitap tek tek yazılarak çoğaltrlabiliyordu. Matbaanın icadı ve geliştirilmesiyle insanlık yeni bir döneme girdi. Matbaa sayesinde kitaplar kolay, ucuz ve çok sayıda basılabilir hâle geldi. 6. yüzyılda Çinliler, baskı tekniğinin bulunmasına öncülük ettiler. Bu iş için, resim ya da işaretlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyordu. Bir kâğıt tabakası, mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında kalıptaki resim, işaret ya da şekiller kâğıda geçiyordu. Uygur Türklerinin de ağaçtan yapılmış bir baskı tekniği kullandıkları bilinmektedir. Çinlilerin 11. yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa’da 15. yüzyılda Johannes Gutenberg (Jan Gutenberg)’in geliştirdiği baskı tekniğine önemli katkıda bulundu. Gutenberg’in geliştirdiği baskı tekniği, ucuz ve çabuk uygulanabiliyordu. 1492 yılında, Sultan n. Bayezit döneminde Engizisyon’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı ülkesine yerleşmesine izin verilmesiyle, matbaa tekniği ülkemize de gelmiş oldu. David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler, 1493 yılında İstanbul'da ilk matbaayı kurdular. Kendilerine Tevrat ve dinî kitapları basma izni verilmişti. 136 SOSYAL BİLGİLER 7 Bilim ve teknoloji hızla gelişmekte ve bir zamanlar hayatımızda önemli yeri olan ürünlerin yerini başkaları almaktadır. Ancak bazı buluşlar vardır ki onların yerini hiçbir şey dolduramaz. Bunlardan biri de yazıdır. Yazı İlk Çağdan günümüze yaşamamızdaki önemini artırarak sürdürmektedir. İhsanlar duygu, düşünce ve isteklerim ilk günlerde olduğu gibi, bugün de yazı yoluyla paylaşmaktadır. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler yazının kullanımım artırmıştır. Günümüzde kitaplar kadar bilgisayar, İnternet gibi teknolojik araçlar da yazı sayesinde bilginin dünyada dolaşmasma hizmet etmektedir. m * Yazının kullanılmadığı bir dünyada yaşıyor olsaydık hayatımız nasıl olurdu? İNSANLIĞA HEDİYE: BİLİMSEL MİRAS İnsanoğlunun sahip olduğu merak duygusu, karşılaşılan sorunlara çözüm bulma isteği, olaylan anlama ve dünyanın sahip olduğu gizemleri çözme çabası, bilimsel çalışmaların başlangıcım oluşturmaktadır. Bilim, evreni ve evrende olan olaylan konu edinen, deney ve gözleme dayanarak elde edilen, sistemli bilgiler topluluğudur. Bilim inşam ise bilgi toplayan, soru soran, gözlem ve deneylerle sorulara cevap arayan kişidir. Tarihte ilk bilimsel gelişmelerin Nil kıyısında yaşayan Mısırlılar ile Fırat ve Dicle ırmakları arasında yaşayan Babilliler zamanında olduğu bilinmektedir. Mısırlılar matematik ve geometri, Babilliler matematik ve astronomi alanlarındaki çalışmalanyla bilimin ilk örneklerini vermişlerdir. Gerçek anlamda bilimsel ilerlemelerin temeli ise MÖ 600 ile MS 400 arasında Eski Yunanlılar ve Romalılar zamanında atılmıştır. Eski Yunan’da felsefe, tarih, tıp, aritmetik, geometri, astronomi alanlarında önemli ilerlemeler olmuştur. Bu dönemde yetişen Hipokrat modem tıbbı kurmuş; Sokrat, Aristo ve Eflatun felsefenin gelişmesini sağlamış; Arşimet geometride önemli buluşlara imza atmıştır. İçinde beş yüz bin el yazması kitap bulunduğu tahmin edilen İskenderiye Museion Kütüphanesi bu dönemde kurulmuştur. Türk ve İslam devletlerinin, uygarlığın beşiği olan Suriye, Mısır, Mezopotamya gibi ülkeleri ele geçirmesiyle bilim mirası Türk ve Müslümanlara geçmiştir. Türk-İslam bilimi kendinden önce gelen Yunan ve Hint bilim geleneklerini devralarak özümsemiş, yeni sentezlerle bilimin gelişmesine hizmet etmiştir. İlk olarak Farsça, Yunanca ve Süryanice eserler Arapçaya tercüme edilmiştir. İlk Çağın bilimsel gelişmelerinden yararlanılarak trigonometri, cebir, astronomi, kimya ve tıp alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu gelişmelerle bilim mirası önemli ölçüde zenginleşmiştir. İslam dünyasmda Birunî, Harezmi, Cabir, İbni Sina, Farabi gibi pek çok bilim adamı önemli eserler bırakmışlardır. AvrupalIlar XII. yüzyıldan itibaren özellikle İspanya ve Sicilya’daki İslam uygarlığından etkilenmişlerdir. Müslümanların medreselerini örnek alarak üniversiteler kurmuşlardır. Türk ve Müslüman bilim adamlarının eserleri Latince ve İbraniceye çevrilmiş, üniversitelerde okutulmuştur. AvrupalIlar Müslümanlardan öğrendikleri birçok buluş ve teknik bilgiyi Haçlı Seferleri sırasında ülkelerine taşımışlardır. 137 SOSYAL BİLGİLER 7 Avrupa’da XV. yüzyılda başlayan bilim alanındaki gelişmelerde Türk ve Müslüman bilim adamlarının büyük bir rolü olmuştur. Günümüz biliminin gelişmesinde ilkçağlardan başlayarak pek çok bilim adamının katkısı olmuştur. Bu katkıda Türk-İslam bilim adamlarının önemli bir rolü vardır. Aşağıda buna yönelik bazı örnekler verilmiştir. Türk-İslam Bilginleri ve Bilime Katkıları 9 ve 16. yüzyıllar arasında Türk ve İslam dünyasmda bilim yükselme devrini yaşadı. Endülüs, Buhara, Türkistan ve Bağdat gibi şehirler önemli bilim ve kültür merkezleri hâline geldiler. Türk ve İslam hükümdarları ünlü bilgin ve şairleri saraylarına davet ederek onlan koruyup desteklediler. Bilimin gelişmesi için her türlü desteği verdiler, medreseler kurdular. Dünyanın ilk üniversitesi sayılan Nizamiye Medresesi Büyük Selçuklular tarafından Bağdat’ta kuruldu. Türk-İslam bilim adamlan trigonometri, cebir ve astronomi konusunda günümüzde de yaygm biçimde kullanılan birçok bilimsel çalışmaya imza attılar. Bunlar arasında Birunî, Ali Kuşçu, Takiyyüddin er Raşid ve İbn-i Sina’nın çalışmalarını örnek olarak öğrenmeye çalışalım. Birunî: Yaşadığı çağa damgasını vurup “ Birunî Asn” denmesine sebep olan Birunî, 973’te Harezm’de doğdu. Araştırmacı bir ruha sahip olan Birunî küçük yaşta bilime merak sardı. Daha 17 yaşmdayken bilimsel çalışmalara başladı. Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi, zamanın bilginleriyle Buhara’da tanıştı. Abbasi Halifesi Memun’un sarayında İbni Sina gibi önemli bilginlerle çalıştı. Birunî, Gazneli Mahmut Harezm’i ele geçirince Gazneli sarayında çalışmalarına devam etti. Gazneli Mahmut “sarayınım en değerli hâzinesi” dediği Birunî’ye büyük saygı gösterdi. Birunî’nin bu dönemde yaptığı astronomi ve matematik çalışmaları, en yüksek seviyeye ulaştı. Biruni’nin temsili resmi 138 SOSYAL BİLGİLER 7 Birunî, Gazneli Mahmut’la birlikte Hindistan’a birçok kez gitti. Hindistan’ın örf ve âdetlerini, sanat ve bilim eserlerini, dillerini konu edinen “El-Hind” adlı eserini yazdı. Bu kitabı birkaç dile çevrildi. Hint kültürü ile eski Yunan kültürünü karşılaştırdı. Gazneli Sultanı Mesut’a sunduğu el-Kanunü’l-Mesudi, Birunî’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçüerine göre Birunî, Kopemik’le başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır. Birunî, Batlamyus ve Aristoteles’in kuramlarına karşı çıkarak Dünya’mn durağan değü, dönen bir kütle olduğunu ileri sürmüştür. Dünya’nın yuvarlak ve dönmekte olduğunu, yer çekimin varlığını Newton’dan asırlarca önce ortaya koymuştur. Karaların kuzeye doğru kaydığı fikrini ilk kez dile getirmiştir. Ay’m, Güneş’in ve Dünya’nın hareketleri, güneş tutulması sırasında oluşan olaylar üzerine yaptığı çalışmalarda, çağdaş bilime uygun sonuçlar elde etmiştir. Birunî Dünya’nm çapmı Newton (Nivton) ve Fransız Piscard (Pikar)’dan tam 700 yıl önce yaklaşık 42.500 km olarak hesaplamıştır. Avrupa’da buna “Birunî Kuralı” denmektedir. Birunî, hastalıkların tedavisi konusunda da değerli çalışmalar yapmıştır. Yunan ve Hint tıbbmı incelemiş, Sultan Mesut’un gözünü tedavi etmiştir. Otların hangisinin hangi hastalığa iyi geldiğini belirlemiş, ilaçların yan etkilerinden bahsetmiştir. Birunî deney ve gözlemi, teorik bilgiden daha üstün tutan gerçek bir bilim anlayışına sahipti. Astronomi, geometri, tıp, coğrafya, tarih, biyoloji, botanik, dinler tarihi, jeoloji gibi pek çok bilim dalında önemli çalışmalar yaptı. Yüz elliden fazla eser verdi. Yetmiş tane astronomi ve yirmi tane de matematik kitabı yazdı. Eserleri birçok dile çevrildi. Birunî, 1048 yılında 75 yaşmdayken öldü. Ali Kuşçu: Türk-İslam dünyasının büyük astronomi bilgini olan Ali Kuşçu, 1400 yılında Semerkant’ta doğdu. Babası, ünlü Türk sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için ailesi ‘Kuşçu’ lakabıyla meşhur oldu. 139 SOSYAL BİLGİLER 7 Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en büyük bilginlerinden matematik ve astronomi dersi aldı. Uluğ Bey’in yardımcılığım ve rasathane müdürlüğünü yaptı. Ali Kuşçu, Fatih’in davetiyle İstanbul'a geldi. Osmanlı Akkoyunlu sınırında büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya Medresesine müderris oldu. Hayatının sonuna kadar gençleri yetiştirmekle uğraştı. Ali Kuşçu İstanbul'da o zamana kadar astronomi ile uğraşan ilk bilgindi. Onun ders vermeye başlamasıyla, İstanbul medreselerinde astronomi ve matematik alanında büyük gelişme sağlandı. Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul'da öldü. Takiyüddin er Raşit: 1521 ’de Şam’da doğan Takiyüddin, çağının en önde gelen astronomi bilginlerindendir. 1570 yılında yerleştiği İstanbul'da bir rasathane bulunmadığından, gökbilimle ilgili bilgiler eskiden kalma Arapça ve Farsça kitaplardan öğrenilmekteydi. Gözlemle ilgili hesaplar da eskiden hazırlanmış olan gözlem kataloglarından yararlanılarak yapılıyordu. Bu gözlem kataloglarına dayanılarak yapılan hesaplar doğru sonuçlar vermekten uzaktı. Yeni bir gözlem kataloğu düzenlenmesi için bir rasathane kurulması gerekiyordu. Takiyüddin İstanbul'a gelir gelmez bir gözlemevi kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçti. Bu ilgi ve isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklendi. Padişah m. Murat’ın da izin ve desteğiyle Takiyüddin'in yönetimi altında gözlemevinin inşasına başlandı. Gözlemevi 1575-1580 yıllan arasında faaliyet gösterdi. İbni Sina: 980 yılında Buhara’da doğan İbni Sina felsefe, tıp, kimya, astronomi, matematik konularında çalışmalar yapan çok yönlü bir Türk bilim adamıdır. İbni Sina, Samanoğullan hükümdarlarından birini ölüm döşeğine düşüren çok ağır bir hastalıktan kurtarmış, dolayısıyla hükümdarlığın kütüphanesinden yararlanmaya hak kazanmıştı. İbni Sina, üstün yetenekleri ve sınırsız bilgisiyle Hemedan hâkiminin de hayatım kurtarmış, onun veziri olmuştur. “Şifa" adım taşıyan eserini bu dönemde yazmıştır. İbni Sina’nın temsilî resmi 140 SOSYAL BİLGİLER 7 İlk öğretmeni Ebu Abdullah’tan Kur’an, fıkıh, mantık, geometri, astronomi ve fiz iğe giriş dersleri alan İbni Sina, sonraları İbni Yahya’dan hekimlik (doktorluk) öğren miş, Farabi'nin eserleriyle de felsefeyle uğraşmaya başlamıştır. Kanun adlı tıp ansiklopedisi niteliğindeki eseri, hem Doğu hem de Batı tıp tarihinde benzeri olmayan çok ünlü bir kitaptır. Bu eser, büyük ölçüde Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış Yunan hekimlerinin bulgulan ile Arapça kaynaklara ve İbni Sina’nın kendi deneyimlerine dayanır. Şifa adlı kitabı felsefe ansiklopedisi niteliğindedir. Şifa’mn bir bölümü, Kanun’un ise tamamı 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiştir. Kanun birkaç yüzyıl boyunca Avrupa üniversitelerinde tek başvuru kaynağı olarak okutulmuştur. Avrupa’da “Avicenne” adıyla bilinen İbni Sina’nın Aristo’nun bütün eserlerinin açıklaması ve yorumu üzerine 20 ciltlik bir eseri daha vardır. İbni Sina, bugünkü kimyanın gelişiminde temel taşlarından biri sayılmaktadır. Göklerin Bilimi Astronomi (Gök bilimi), yeryüzündeki en eski bilimlerden biri olarak kabul edilir. Arkeolojik bulgular en eski çağlarda bile insanların gök biliminin konulan hakkında bilgileri olduğunu ortaya koymaktadır. İlk çağlarda bile insanlar bazı gezegenleri, Ay, Güneş ve Dünya’mn hareketlerini, bazı takımyıldızlarını bilmekteydiler. Astronomi biliminin gelişmesinde Türk-İslam dünyasından bilim adamlarının önemli katkıları olmuştur. Türk-İslam dünyasında devlet adamlan da astronominin gelişmesi için bilim adamlarım koruyup desteklemişlerdir. Abbasi Halifesi Memun, Bağdat ve Şam’da dünyanın ilk rasathanelerini (gözlemevi) kurdurmuştur. Büyük Selçuklu Sultam Melikşah, Ömer Hayyam başkanlığındaki komisyona bir takvim hazırlatmıştır. Celali takvimi olarak bilinen bu takvim Güneş yılı esasına göre düzenlenmiş ve 21 Martı yılın ilk günü ( Nevruz) olarak esas almıştır. Celali takvimi dünyanın en tutarlı takvimi olarak kabul edilmektedir. 141 SOSYAL BİLGİLER 7 Aşağıdaki kronolojiyi inceleyerek Türk-İslam ve Batılı bilim adamlarının astronomi biliminin gelişimine olan katkılarını değerlendiriniz. Astronominin Gelişmesine Katkı Yapan Bilim Adamları BATLAMYUS, o güne kadarki astronomi bilgilerini sentezleyerek, on üç kitaptan oluşan “Büyük Bileşim” adlı eseri yazdı. 800 FERGANI, gök cisimlerinin hareketleri üzerine yazılar yazdı, Dünya’mn eksen eğikliğinin hesaplanmasını sağlayacak gözlemlerde bulundu. 900 HAREZMÎ (780-850), astronomik cetveller hazırladı, Dünya’nın çevresini ve hacmim hesaplamaya çalıştı. BATTANI (855-923), bir Güneş yılım 365 gün 5 saat, 46 dakika, 24 saniye olarak hesapladı. 1000 FARÂBİ (872-950), yazdığı yazılarla astrolojinin bilimsel esaslara göre çalışılmasını savundu. KHUJANDİ, 10. yüzyılın sonunda Tahran yakmanda bir gözlemevi inşa etti. 1100 BİRUNÎ, (973-1048), Dünya’nın durağan değil, dönen bir kütle olduğunu ileri, sürdü. 1200 1300 ÖMER HAYYAM (1048-1131), cetveller hazırladı, Celali takvimini geliştirdi. 1400 ULUĞ BEY (1394-1449), gökyüzü haritaları hazırladı. 1500 1600 ALİ KUŞÇU (1403 - 1474), astronomiyi matematik temelleri üzerine inşa etti. TAKİYÜDDİN ( 1521-1585), ondalık kesirleri astronomiye uyarlayarak hesapla maları kolaylaştırdı. GİORDANOBRUNO(GORDANOBURUNO) (1548-1600), Dünya’dan başka gezegenler olduğunu ilan etti. TYCHO BRAHE ( TIKO BİRAH) (1546-1601), yıldızların konumunu, ölçüm aleti olmadan hesapladı. 1700 1800 JOHANNES KEPLER ( YOHAN KEPLER) (1571-1630), gezegenlerin hareket leriyle ilgili Kepler Yasaları’m buldu. GALİLEO ( GALİLE) (1564-1642), yıldız kümeleri, Ay’daki dağlar, Samanyolu konusunda çalışmalar yaptı. Gezegenler ve Dünya’mn hareketlerini gözlemledi. ISAAC NEWTON ( AYZEK NİVTON) (1642-1727), yer çekimini keşfetti. 1900 ALBERT EINSTEİN ( ALBERT AYNŞTAYN) (1879 1955), fizik alanındaki çalışmaları modem bilimi büyük ölçüde etkiledi. Kendisi özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık İzafiyet Teorisi ile tanındı. 1957’de ilk yapma uydu Ruslar tarafından uzaya fırlatıldı. Yme aynı yıl Layka adında bir köpek Ruslar tarafından uzaya gönderildi. 1961’dc ise YURİ GAGARİN adında bir Rus uzaya çıkan ilk insan oldu. 1969’da Apollo 11 adlı uzay aracıyla uzaya giden Amerikalı NEİL ARMSTRONG, Ay’a ilk ayak basan, yanındaki arkadaşı EDWIN ALDRİN ise ikinci ayak basan insan oldu. MICHEL COLLİN İse yörüngede kalarak arkadaşlarım bekledi. SOSYAL BİLGİLER 7 DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ Anayasamızın 25,26 ve 27. maddelleriyle bilim ve sanat alanında çalışma yapanların her türlü haklan güvence altına alınmıştır. Bu hakların Anayasa ile güvence altına alınmasının bazı nedenleri vardır. ANAYASAMIZDA DÜŞÜNCE AÇIKLAMA VE BİLİMSEL ÇALIŞMALARA İLİŞKİN HÜKÜMLER DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ 25. Madde - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ 26. Madde - Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başma veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ 27. Madde - Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz. Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir. İnsanoğlu var olduğundan beri evreni ve çevresinde olup biten olaylan öğrenme, araştırma merakı duymuştur. İlk Çağdan günümüze bilim insanlarının çalışmaları, dünyanın akıl almaz bir biçimde değişmesine neden olmuştur. Ancak bilim insanları çalışmalarında her zaman özgür olamamış, düşüncelerim açıklama ve yayma konusunda değişik engellerle karşılaşmışlardır. Orta Çağ Avrupa’sındaki Skolastik düşünce sistemi bu engellere örnek olarak verilebilir. Skolastik düşünce, doğrunun zaten var olduğu düşüncesinden hareket ederek mevcut kitapların okunmasına dayalı bir öğretimi esas alır. Bu düşünce sisteminin temeli Hristiyanlık dinidir, ona dayanır ve onu desteklemeye çalışır. Orta Çağda Avrupa’ya hâkim olan feodalite rejiminde, kilisenin ve din adamlarının her alanda büyük etkisi ve egemenliği vardı. Kilise-Feodalite rejimi; bilim, kültür ve sanata ait her şeye yasaklama getirmiş ve kilisenin her söylediğinin doğru olduğu fikri topluma benimsetilmeye çalışılmıştır. Kilisenin söylediklerinin tersini söyleyenlere çok 143 SOSYAL BİLGİLER 7 büyük cezalar verilmiştir. Kilisenin bu tutumu yeni çağda da belli bir süre devam etmiştir. Öyle ki Dünya’nm döndüğünü iddia eden Galileo (1564-1642) gibi bir bilim adamı bile, bu iddiasından vazgeçerek yakılmaktan kurtulabilmiştir. Avrupa, Orta Çağda bu karanlık dönemi yaşarken îslam dünyasında bilim ve düşünce özgürlüğü vardı. Bu ortamda bilim alanında büyük ilerlemeler kaydedilmişti. Avrupa Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlarla tanıştığında, Skolastik düşünceden kurtulma fırsatım yakalamıştır. XII. yüzyılda Endülüs’teki zengin İslam kültürü, Avrupa’yı etkilemiştir. Buradan pek çok eser Arapçadan Latinceye çevrilerek Avrupa’ya yayılmıştır. Endülüs’te yetişen îslam bilginleri Hristiyan öğrencileri eğitmiş, onlar da bu bilgileri kendi ülkelerine aktarmışlardır. Böylece îslam dünyasının tıp, astronomi, matematik, felsefe, kimya vb. alanlardaki bilgi birikimi, Avrupa’ya yayılmıştır. Tüm bu gelişmeler Avrupa’nın aydınlanmasında büyük rol oynamıştır. 15. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle bilimsel düşüncenin önündeki engeller kalkmaya, düşünce özgürleşmeye başladı. Bu durum Avrupa’da, günümüz bilimsel birikimine temel oluşturan gelişmelerin yaşanmasına neden oldu. 19. yüzyıla kadar süren bu gelişmeler; Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı ve Sanayi İnkılabı’dır. Coğrafi Keşifler XV. yüzyılın ortalarında Avrupa’da bağımsız ve güçlü krallıklar ortaya çıkmaya başladı. Avrupalı devletler ekonomilerini geliştirmek için ticarete oldukça önem veriyorlardı. Ancak Orta Çağda değerli malların taşındığı İpek ve Baharat yollanna Müslümanlar, Venedikliler ve Cenevizliler hâkimdi. Türk ve Müslüman tüccarların Hindistan ve Çin’den getirdiği mallar, Venedik ve Cenevizliler tarafından Avrupa’ya ulaştırılıyordu. Bu ticaret sayesinde doğu ülkeleri oldukça zenginleşmişti. Bu iki yolla Avrupa’ya getirilen ipek, baharat, altın, elmas, inci gibi değerli mallar, birkaç defa el değiştirdiği için Avrupa’da çok pahalıya satılıyordu. Bu nedenlerle Avrupalılar, kendi egemenlikleri altında olacak ve Doğu ülkeleriyle doğrudan ticaret yapabilecekleri yeni yollar bulma çabası içine girdiler. Orta Çağın sonuna kadar Avrupalılar, Dünya’mn pek az yerini tanıyorlardı. İslam dünyasıyla olan etkileşim sonucunda dünya hakkındaki bilgilerini artırdılar. Dünya’nm yuvarlak olduğunu öğrenerek haritalarını geliştirdiler. Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlardan öğrenilen pusulanın geliştirilerek gemicilikte kullanılmaya başlaması, gemicilerin deniz ve okyanuslara güvenle açılmalarım sağladı. Gemicilik tekniğinin ilerlemesi ile 15. yüzyıldan itibaren açık denizlere dayanıklı ve büyük gemiler yapıldı. Coğrafya bilgilerinin artması, pusulanın kullanılmaya başlanması ve gemicilik tekniğinin ilerlemesi sonucunda açık denizlere çıkan Avrupalılar, yeni kıtalar ve ülkeler keşfetmeye başladılar. İşte Avrupalılann 15. yüzyılın sonunda başlatıp 16. yüzyıl boyunca da devam ettirdikleri yeni yerler bulma girişimlerine Coğrafi Keşifler denir. 144 SOSYAL BİLGİLER 7 Coğrafî Keşiflerin nedenleri nelerdir? Hangi gelişmeler keşifleri kolaylaştirmıştır? Coğrafî Keşifleri ilk başlatanlar Portekizliler ve İspanyollar oldu. 1486 yılında Bartelomeo Diaz (Bartelmi Diyaz), Afrika’nın en güneyindeki Ümit Burnu’nu buldu. 1489’da Vasko dö Gama Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaştı. Böylece yeni bir ticaret yolu bulundu. İspanya kralının sağladığı gemilerle yola çıkan Christopher Colombus (Kristof Kolomb), Dünya’mn yuvarlak olduğuna ve sürekli batıya gidilirse Hindistan ve Çin’e ulaşılacağına inanıyordu. Kristof Kolomb’un yaptığı seyahatler sonucunda Amerika kıtasına ulaşıldı (1492). İtalyan denizci Amerigo Vespucci (Americo Vespuçi) buranın yeni bir kıta olduğunu tüm dünyaya ilan etti (1507). Amerika kıtasının güney kıyılarından dolaşarak yeni bir deniz yolu bulmak isteyen Macellan ise 1519’da Atlas Okyanusu’ndan yolculuğuna başladı. Macellan Boğazı’m geçerek Büyük Okyanus’a açıldı. Macellan’ın yerlilerle yaptığı bir savaşta ölmesi üzer ine arkadaşı Del Kano, 1522’de Ispanya’ya ulaşarak dünya turunu tamamladı. 15-16. yüzyıllar arasında gerçekleşen Coğrafî Keşifler sonucunda Dünya ile ilgili yeni bilgilere ulaşılmıştır. Yeni kıtalar ve yerler keşfedilmiş, okyanuslar hakkında birçok bilgi edinilmiştir. Dünya’mn düz değil yuvarlak olduğu, kendi etrafında ve Güneş’in etrafında döndüğü, evrenin merkezi olmadığı gibi bilgiler ortaya çıkmıştır. Coğrafî Keşiflere kadar Dünya’mn düz olduğunu söyleyen kiliseye ve din adamlarına olan güven, keşifler sonucunda azalmaya başlamıştır. V Avrupalı devletler keşfettikleri yerleri egemenlikleri altına alarak sömürge imparatorluklarım kurdular. Buralardan bol miktarda altın ve gümüş gibi değerli madenler ile çeşitli ham maddeler Avrupa’ya taşındı. Keşifleri destekleyen Avrupa’nın denizci ülkeleri kısa sürede zenginleşti. Zenginleşen ailelerin, kültür ve sanat hareketlerini desteklemeleri Rönesans’m başlamasında etkili oldu. RÖNESANS: Yeniden Doğuş Orta Çağda bilim ve sanatta dinin ve kilisenin egemenliği söz konusuydu. Resim, heykel ve mimaride Incil’de geçen olaylar, azizlerin yaşanılan, Hz. İsa’nın çektiği acılar gibi dinî konular ele alınırdı. Bu dönemde din ve büyünün düşünce üzerindeki baskısı oldukça fadaydı. Manastırlar bir tür üniversite işlevi görüyordu. Din dışı bilimsel çalışmalar, pagan (dinsiz, çok tanrüı) işi sayılırdı. Kilisenin düşünce üzerindeki baskısı, doğayı özgür bir düşünce ile incelemeyi imkânsız kılmıştı. Bu ortamda Dünya’mn düz olduğu gibi inanışlar yaygındı. Orta Çağ bilimsel gelişme bakımından “karanlık bir dönem”di. Coğrafi Keşifler sonucunda kilise ve din adamlarına duyulan güven azaldı. Kilise baskısının azalması insanların daha özgürce tartışıp, düşüncelerini geliştirme olanağı bulmasını sağladı. Kâğıdın bol ve ucuza mal edilmesi ve matbaa sayesinde çok sayıda ve ucuz kitabın basılması, yeni bilgi ve düşüncelerin hızla yayılmasına neden oldu. Coğrafi Keşifler sonucunda, sanatı seven ve sanatçıları koruyan zengin bir sınıf ortaya çıktı. Bu sınıf Avrupa’da sanatçılan ve bilim adamlarım koruyarak desteklediler. Bunun SOSYAL BİLGİLER 7 sonucunda 16. yüzyılda birçok dahi sanatçı yetişmeye başladı. Eski Yuuan ve Roma uygarlıklarına ait eserlerin incelenmesi ve değerlendirilmesi bilim ve sanat anlayışım geliştirdi. îşte bu nedenler Rönesans’a yol açtı. Rönesans, 15 ve 16. yüzyıllarda, Avrupa’da meydana gelen edebiyat, kültür, güzel sanatlar, bilim ve düşünce alanlarındaki yenilik ve gelişmelere denir. ( tfr Avrupa ’da Rönesans’a neden olan gelişmeler nelerdir? Rönesans ilk olarak İtalya’da başladı. Bunun en önemli nedeni İtalya’nın eski Yunan ve Roma kültürünün izlerini taşıyor olmasıydı. İtalya, Haçlı Seferleri sırasında Akdeniz ticareti sayesinde oldukça zenginleşmişti. İslam ülkeleriyle sürekli ilişki içindeydi. Hristiyanlann dinî merkezi olan Vatikan, İtalya’da bulunuyordu. Bu nedenle kilise ve din adamlarına karşı en büyük tepkiyi İtalyanlar veriyordu. Rönesans İtalya’da eski Yunan ve Roma uygarlıklarına ait ürünlerin incelenmesiyle başladı. Bunun sonucunda hümanizm denilen yeni bir düşünce akımı ortaya çıktı. Hümanizm, inşam insan yapan değerlere saygıyı öne çıkarmak isteyen bir düşünce akımıdır. Hümanizme göre insanla ilgili konuların, doğaüstü inanışlarla açıklanması mümkün değildir. Hümanizme göre doğruyu bulmak insanın bir yetisidir. Gerçek, gözü kapalı kabullenmelerle değil, bilimsel şüphecilik ve bilimsel yöntemle bulunmalıdır. Hıristiyanlığın görüşlerine karşı çıkan Hümanistler, antik dönem eserlerine büyük hayran lık duymuşlardır. Dante, Petrarca ve Boccacio gibi sanatçıların öncülüğünde gelişen Hümanizm, eski Yunan ve Roma edebiyatlarından yola çıkarak bütün insanlığa seslenmek amacım gütmüştür. Hümanizm, bilim ve sanatta insan odaklı bir anlayışa yol açtı. İtalya’nın Floransa, Roma, Venedik gibi şehirlerinde, başta Mediciler olmak üzere pek çok zengin soylu aile, sanatçıları koruyarak onlara destek verdiler. Bu destek bilim, edebiyat, resim, heykel ve mimarlıkta büyük gelişmelere yol açtı. Bu dönemde halka açık düzenlenen sergilerle toplumun sanata yönelik ilgisi artırıldı. Yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans döneminde dinsel bağnazlık yerini yeni ve gerçekçi düşüncelere bıraktı. Sanat, doğa olaylarının yansıması olarak ele alındı. İnsan vücudu gözlemlenerek bütün ayrıntılarıyla tasvir edilmeye çalışıldı. 147 SOSYAL BİLGİLER 7 Musa heykeli (Mikelanj) Rönesans Döneminin önde gelen heykeltıraşı Michelangelo (Mikelanj), insan formunu her açıdan tasvir edebilmek için kadavralar üzerinde çalışarak doğal ve gerçekçi insan tasvirleri yapmaya çalıştı. Tasvirlerinde kullandığı ayrıntılarla (saç ve giysi kıvrımları) Rönesans sanatına yepyeni bir anlayış getirdi. Mikelanj onlarca heykel ve freske imza atıp Roma’nın yeniden inşa ve düzenlenmesinde de önemli görevler aldı. Leonardo da Vmci’nin Mona Lisa adlı ünlü tablosu Rönesans’ın en önemli temsilcilerinden biri de Leonardo da Vinci’dir. Da Vinci, resim, mimarlık, bilim, felsefe ve mühendislik alanlarında yaptığı çalışmalarla döneme damgasını vurdu. Da Vmci, insanın anatomik yapışım inceleyerek doğru tasvir etmeyi amaçladı. Dünyaca ünlü Mona Lisa adlı tablosunda insan vücudunun bütün ayrıntılarını resmetti. Leonardo da Vinci’nin insan anatomisi üzerinde yaptığı çalışmalar günümüz biliminin gelişmesine büyük katkı sağladı. Anatomi alanındaki çalışmalarıyla bilim tarihinde bilinen ilk robot tasarımım yaptı. 1495 yılında yaptığı bu tasanm ancak 1950’lerde keşfedildi. Da Vinci robota eklediği kalp vanaları sayesinde kanın tüketilmek üzere kaslara pompalanmasını sağladı. Da Vinci’nin “Leonardo’nun robotu” adı verilen bu tasanmı, hasar görmüş kalplerin tedavi edilmesinde, 2005 yılında bir İngiliz kalp cerrahına esin kaynağı oldu. SOSYAL BİLGİLER 7 Da Vinci’nin tasarladığı dünyanın ilk helikopteri Rönesans Döneminde, Mikelanj ve Leonardo da Vinci dışında günümüz bilim ve sanatının gelişmesine katkısı olan pek çok sanatçı ve bilim adamı yetişti. İtalyan fikir adamı Machiavelli (Makyavelli)’nin yazdığı “Prens” adlı eser Avrupa’da pek çok hükümdara esin kaynağı oldu. “Prenslerin Ressamı” olarak adlandırılan Rafael yaptığı resimlerle Rönesans sanatım geliştirdi. Fransa’da “Denemeler” adlı eserin yazan ünlü edebiyatçı Montaigne (Monteyn); Almanya’da dinde reformu başlatan Luther (Luter); İngiltere’de Hamlet, Othello, Hırçın Kız, Romeo ve Juliet gibi tiyatro eserleriyle tanınan Shakespear (Şekspir); Ispanya’da Donkişot’un yazan Cervantes (Servantes); Polonya’da ilk defa Dünya’nm Güneş etrafında döndüğünü söyleyen Kopemik, Rönesans’ın temsilcileri oldular. Avrupa’da 15 ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleşen Rönesans hareketleri sonucunda; Skolastik düşünce yıkılarak düşünce dinin baskısından kurtuldu ve özgürleşti. Özgür düşünce, yeni bir sanat anlayışının gelişmesine yol açtı. Yeni ve orijinal eserler ortaya konuldu. Bilimsel düşünce gelişti. Akıl, bilim, deney ve gözlem ön plana çıktı. Bilimdeki başanlar, bilim ve tekniğin gelişmesinin yolunu açtı. İncil çeşitli dillere çevrildi. Bunun sonucunda Avrupa’da reform hareketleri başladı. m * Rönesans Döneminde yetişen bilim adamlan ile sanatçdarm gönümüz bilim ve sanat anlayışma katkıları neler olabilir? Dinde Reform Orta Çağ boyunca Katolik kilisesi amacından uzaklaşmıştı. Roma’da Vatikan sarayında oturan papalar, kendilerini Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekili olarak görüyorlardı. Kilise ve din adamlan çok zenginleşmiş, oldukça geniş topraklara sahip olmuştu. Din adamlan, soylular gibi zevk ve eğlence içinde yaşamaya başlamışlardı. Dini kendi çıkarları için kullanıyorlardı. Halk ise oldukça yoksullaşmış, kilise ve din adamlarının topraklarında kann tokluğuna çalıştınyorlardı. Haçlı Seferlerinin başansız olması ve Coğrafî Keşifler ile Hristiyanlıktaki bazı inançların yanlışlığının anlaşılması kiliseye ve din adamlarına olan güveni sarstı. 149 SOSYAL BİLGİLER 7 Matbaa sayesinde Hristiyanlığın kutsal kitabı olan încil’in değişik dillere çevrilmesiyle din adamlarının anlattıklarının çoğunun uydurma olduğu anlaşıldı. Bu durum papa ve din adamlarına olan güveni iyice sarstı. Rönesans hareketleri düşünceyi dinin baskısından kurtarıp özgürleştirmişti. Özgür düşünce aydınların ve din adamlarının kilisenin uygulamalarım değerlendirip eleştirmeye başlamasına yol açtı. Alman din adamı Martin Luther eleştirileriyle ilk kez kilisenin uygulamalarına karşı çıktı. Yayımladığı bildiride; “Tamı ile kul araşma kimsenin giremeyeceğini, günahları ancak Tann’nın affedebileceğini” açıkladı. Luther’in kiliseyi düzeltmek için “Onun elindeki bütün servetini almak gerekir.” sözleri, halk arasında pek çok taraftar topladı. Kiliseye karşı ayaklanarak Luther’den yana olanlara Protestan denildi. Martin Luther 16. yüzyılda ilk kez Almanya’da başlayan reform hareketleri daha sonra Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine yayıldı. Reform, Katolik kilisesini aslına döndürmek amacıyla yapılan değişiklik ve düzenlemelere verilen addı. Reform hareketleri, Katolik mezhebinin parçalanarak Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm gibi yeni mezheplerin ortaya çıkmasına yol açtı. Kilise ve din adamlan saygınlığım kaybetti. Protestanlığın yayıldığı yerlerde kiliselerin mallanna el konuldu. Eğitim ve öğretim kilisenin elinden alınarak laikleştirildi. Böylece Avrupa’da düşünceyi ve gelişmeyi engelleyen dinî faktörler ortadan kalkmış oldu. Aydınlanma Çağı Rönesans, reform ve bilimsel gelişmeler, 17 ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da yeni bir dönem başlattı. Her konuda akla öncelik veren bir düşünce sistemi gelişti. Bu düşünce sistemi insanı ve insanın doğadaki yerini, dine değil, akla dayanarak açıklamayı amaç edindi. Bilgi edinme yöntemi olarak gözlem ve deneyi esas aldı. Bu düşünce sisteminin etkisiyle bilim ve felsefe alanında büyük gelişmeler oldu. Avrupa’da akla dayanan düşünce sisteminin egemen olduğu döneme Aydınlama Çağı denir. 150 Aydınlanma Çağmda özellikle doğa bilimleri hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu dönemin önemli bilim insanlan Newton, Kopemik, Galileo ve Descartes (Dekart)’tır. Newton Fizik ve matematik alamnda birçok buluş gerçekleştiren Newton, “Evrensel Yerçekimi” yasasım buldu. Kopemik Güneş Sistemi'nin varlığım kanıtladı. Galileo “Güneş Sistemi’nin merkezi Dünya değil, Güneştir. Güneş Dünya’mn etrafında dönmez. Dünya Güneş’in etrafında döner.” düşüncesini savundu. HollandalI bir gözlükçünün uzak nesneleri büyüten bir icadından hareketle teleskop yaptı. Bu teleskopla Ay’ın yüzünün sanıldığının tersine pürüzlü olduğu anlaşıldı. Aydınlanma Çağı düşünürleri hemen hemen her konuyu incelediler. Toplum, siyaset, hukuk, ekonomi ve tarih alamnda yeni düşünceler ortaya attılar. Sosyal bilimler alamnda Jan Jack Rousseau (Jan Jak Ruso) ve müzik alamnda Mozart sonraki yüzyıllara da damga vuran çalışmalar yaptılar. Aydınlanma Çağmda meydana gelen bilim ve teknolojideki gelişmeler Sanayi İnkılabı’na ortam hazırladı. Buharın Gücü: Sanayi İnkılabı Avrupa’da Rönesans, reform hareketlerinin yol açtığı özgür düşünce, bilim ve teknik alanda önemli gelişmelere yol açtı. Teknik gelişmelerin üretim alanına uygulanmasıyla da Sanayi İnkılabı gerçekleşti. Buhar Motoru w SOSYAL BİLGİLER 7 Üretimde kol gücünden makine gücüne geçilmesine Sanayi İnkılabı denir. 18. yüzyıla kadar dünyada her türlü üretim insan gücüyle yapılıyordu. Günlük hayatta kullanılan tüm eşyalar, örneğin kaşık, tarak, masa, giysiler insan eliyle üretiliyordu. 1765’te buhar motorunun icat edilmesiyle bu üretim biçimi köklü bir değişmeye uğradı. Buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı başlamış oldu. İlk olarak İngiltere’de başlayan Sanayi İnkılabı daha sonra diğer Avrupa ülkelerine de yayıldı. Dokuma sanayisinde başlayan makineleşme daha sonra diğer alanlara da yayıldı. Kömür, petrol ve su gücüyle çalışan fabrikalar kuruldu. Üretim ucuzladı ve bollaştı. Sanayi İnkılabı, taşımacılık alanında da büyük gelişmelere yol açtı. 1804’te Galler’de raylar üzerinde ilerleyen ilk buharlı lokomotif yapıldı. Zaman içinde yapılan buluşlarla lokomotiflerin hızı ve gücü yükseltildi. Trenler, taşımacılıkta oldukça önemli araçlar hâline geldiler. Trenlerin gelişimine paralel olarak demir yolu yapımı da hızlandı. 1830 yılından 1850 yılma kadar İngiltere’de 10 000 km demir yolu yapıldı. Bunu izleyen 20 yıl içinde Avrupa’da biraz daha fazla demiryolu döşendi. ABD’de de demiryolu yapımına büyük önem verildi. Demiryolları sayesinde pazarlar birleşti, mesafeler kısaldı, demir yolunun gelişimi Sanayi İnkılabı’nın etkilerinin yayılmasına da katkıda bulundu. 1856 yılından itibaren dökme demiri çeliğe dönüştüren ekonomik bir yöntemin bulunmasıyla çelik üretimi daha ucuz ve kolay hâle geldi. Çelik üretiminin artması demir yolu yapımım hızlandırdı. Demir yolu ve buharlı tren (1847) Sanayi İnkılabı pek çok alanda yeni gelişmelere neden oldu. Bu gelişmelerde petrolün ve elektriğin yaygm olarak kullanılmaya başlaması etkili oldu. m SOSYAL BİLGİLER 7 Sanayi ve Teknolojide Meydana Gelen Gelişmeler 1765 1804 1825 1831 1850 1856 1859 1866 1878 1890 1885 1914 James Watt, buhar motorunu icat etti. Galler’de raylar üzerinde ilerleyen ilk buharlı lokomotif yapıldı. İngiltere’de ilk buharlı tren yolu açıldı. Micheal Faraday, elektrik üretebilen küçük bir jeneratör üretti. Seri olarak üretilmeye başlanan dinamolar aydınlatma amacıyla kullanılmaya başlandı. Henry Bessemer, dökme demiri çeliğe dönüştüren ekonomik bir yöntem buldu. Petrol ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’nde işletilmeye başlandı, ilk petrol kuyusu açıldı. Petrol ilk olarak aydınlatmada kullanıldı. Avrupalı mühendisler patlamalı motoru icat ettiler. Bu buluşu, Alman Rudolf Diesel’in geliştirdiği içten yanmalı motor izledi. Thomas Edison, akkor lambayı buldu. Fransa’da ilk elektrikli tramvay icat edildi. Benz, petrolle çalışan arabayı geliştirdi. Avrupa’da iki milyona yakın taşıt trafikte bulunmaktaydı. Bu gelişmelerin yaşadığımız çağdaki sanayi ve teknolojiye nasıl bir katkısı olmuş tur? 153 SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Bilim ve teknoloji insanlıkla yaşıttır ve insanlığın ortak ürünü olarak meydana gelmiştir. Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Ege, Çin ve Hindistan’da kurulan ilk uygarlıklar yazı, barut, takvim gibi buluşları ve matematik, astronomi, tıp, felsefe, tarih gibi alanlardaki çalışmalarıyla günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. İlk kez Sümerli rahipler tarafından bulunan yazının pek çok uygarlığın katkılarıyla geliştirilmesi bilgi birikiminin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamıştır. Türk-İslam coğrafyasında yetişen Birunî, Ali Kuşçu, İbni Sina, Farabi gibi bilim adamları, devlet adamlarından da aldıkları destekle astronomi, matematik, felsefe, kimya, tıp gibi bilimlerin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Avrupalılar Müslümanlardan öğrendikleri birçok buluş ve teknik bilgiyi Haçlı Seferleri sırasında ülkelerine taşımışlardır. XII. yüzyıldan itibaren özellikle İspanya ve Sicilya’daki İslam uygarlığından etkilenmişler, Müslümanların medreselerini örnek alarak üniversiteler kurmuşlardır. Türk ve Müslüman bilim adamlarının eserleri Latince ve İbraniceye çevrilmiş, üniversitelerde okutulmuştur. 15. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle bilimsel gelişmenin önündeki en büyük engel olan Skolastik düşünce sistemi yıkılmaya başlamıştır. Coğrafi Keşifler Dünya ile ilgili bilgilerin artmasına yol açmıştır. 15 ve 16. yüzyıllarda edebiyat, sanat, bilim ve düşünce alanlarında yenilik ve gelişmeler başlamıştır. Rönesans adı verilen bu yenilikler özgür ve bilimsel düşünceyi geliştir miştir. Akıl, bilim deney ve gözlemin ön plana çıkması bilim ve tekniğin gelişmesinin yolunu açmıştır. 16. yüzyılda Almanya’da başlayan reform hareketleri tüm Avrupa’ya yayılarak eğitimdeki kilise hâkimiyetine son vermiş, böylece düşünceyi ve gelişmeyi engelleyen dinî faktörler ortadan kaldırılmıştır. Aydınlanma Çağı ile akla dayanan düşünce sistemi Avrupa’ya egemen olmuştur. Bu dönemde özellikle doğa bilimleri hızlı bir gelişme göstermiştir. Tüm bu gelişmeler teknik alanda da büyük ilerlemelere yol açmıştır. 18. yüzyılın sonlarında buharlı motorun icadıyla üretimde kol gücünden makine gücüne geçilmiş, üretim hızla artmıştır. Tüm bu gelişmeler günümüz bilim ve teknolojisinin temelini oluşturmaktadır. 154 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başma “D", yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz.Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız. ( ) 1. Bilimsel bilginin gelecek kuşaklara aktarılmasında yazının icadı bir dönüm noktasıdır. ( ) 2. Farabi, hazırladığı Celali Takvimiyle astronominin gelişmesine hizmet etmiştir. ( ) 3. Hint medeniyeti, Yunan ve İslam medeniyetini etkilemiştir. ( ) 4. Rönesans Katolik kilisesini aslma döndürmek amacıyla yapılan değişiklik ve düzenlemelerdir. ( ) 5. Coğrafî Keşifler sayesinde akıl ve deneyi ön plana çıkaran bilimsel düşünce ortaya çıkmıştır. ( ) 6. Orta Çağda kilisenin düşünce üzerindeki baskısı, bilim ve sanatın gelişmesini engellemiştir. ( )7. 9-16. yüzyıllar arasında Türk-İslam dünyasında bilim alanındaki gelişmeler oldukça yavaştır. ( ) 8. İlk çağlarda bilginin yayılmasında tüccarların rolü büyük olmuştur. ( ) 9. Sanayi inkılabı Almanya’da başlamıştır. ( ) 10. Leonarda da Vinci sanat eserlerini yaparken bilimin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. 155 SOSYAL BİLGİLER 7 B. Aşağıdaki soruların cevaplarını yazınız. 1. 2. 3. 4. 156 Günlük hayatınızda yaygın olarak kullandığınız teknolojik ürünlerin geliştirilmesinde ilk uygarlıkların katkısı nedir? Açıklayınız. Düşünce özgürlüğü ile bilimin gelişmesi arasındaki ilişkiyi açıklayınız. Avrupa’da düşüncenin özgürleşmesi ve bilimin gelişmesini sağlayan gelişmeleri açıklayınız. Türk-İslam dünyasının bilimin gelişmesine katkılarım örneklerle açıklayınız. SOSYAL BİLGİLER 7 TEST V 1. İlk Çağ uygarlıkları, günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesine katkıda bulunan ilk buluşları gerçekleştirmişlerdir. Aşağıdakilerden hangisi bu buluşlardan biri değildir? A. Tekerlek B. Yazı C. Takvim D. Buhar gücü 2. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A. B. C. D. Coğrafî Keşifler-Yeni kıtaların ve karaların bulunması Rönesans-Skolastik düşüncenin yıkılması Reform-Bilim ve sanatta yeniden doğuş Sanayi Inkılabı-Üretimde makine gücüne geçilmesi 3. Aşağıdakilerden hangisi matbaanın geliştirilip kullanılmaya başlamasının sonuçlarından biridir? A. B. C. D. 4. Aşağıda bilim adamlarıyla çalışmaları eşleştirilmiştir. Bu eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A. B. C. D. 5. Bilgiye kolaylıkla ulaşılması Kitapların özensiz hazırlanması Eserlerin pahalıya mal olması Okuma oranının azalması Newton-Yerçekimi Kanunu’nu buldu. Birum-Otlarla hastalıkların tedavisini yaptı. İbni Sina-Dünya haritası çizdi. Kopemik-Güneş Sistemi’nin varlığım kanıtladı. 16. yüzyılda Dünya’nm döndüğü fikrini savunan Galileo, bu iddiasından vazgeçince yakılmaktan kurtulmuştur. 16. yüzyıl Avrupa’sı göz önüne alındığında, bu durumu aşağıdakilerden hangisi en ivi açıklar? A. B. C. D. Bilim adamlarının bilimsel çalışmadığı Bilimsel düşüncenin önünde engeller olduğu Bilimin insan yaşamım kolaylaştırmadığı Bilimsel gelişmelerin astronomi ile sınırlı kaldığı 157 SOSYAL BİLGİLER 7 6. Yazının bulunup geliştirilmesinde aşağıdaki uygarlıklardan hangisinin kalkışı voktur? A. B. C. D. 7. Rönesans Dönemi sanatçıları, eserlerinde insan vücudunu tüm ayrıntılarıyla tasvir edebilmek için kadavralar üzerinde çalışmışlardır. Bu durum aşağıdaki bilimlerden hangisinin gelişmesine yol açmıştır? A. B. C. D. 8. Tıp Kimya Psikoloji Eczacılık Aşağıdakilerden hangisi Avrupa’da Rönesans hareketlerine yol açan gelişmelerden biri değildir? A. B. C. D. 9. Sümerliler Mısırlılar Fenikeliler Babilliler Kiliseye duyulan güvenin artması Matbaanın kullanılmaya başlanması Sanattan hoşlanan zengin bir sınıfın ortaya çıkması Hümanizmin gelişmesi Aşağıdakilerden hangisi Reform hareketlerinin sonuçlarından biridir? A. B. C. D. Hıristiyanlığın amaçlarından uzaklaşması Avrupa’da dinî baskının artması Laik düşüncenin ortaya çıkması Katolik kilisesinin zenginleşmesi 10. Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin sonuçlarından biri değildir? A. B. C. D. Dünya ile ilgili bilgilerin artması Din adamlarına olan güvenin sarsılması Sömürgeciliğin başlaması Özgür düşüncenin gelişmesi 11. Aşağıdakilerden hangisi bilimsel birikimin gelecek kuşaklara aktarılmasında etkili olan gelişmelerden biri değildir? A. B. C. D. 158 Yazının icadı Pusulanın geliştirilmesi Kâğıdın ucuza mal edilmesi Matbaanın bulunması SOSYAL BİLGİLER 7 12. 15 ve 16. yüzyıllarda yapılan Coğrafî Keşifler sonraki yüzyıllarda Avrupa’da gerçekleşecek birçok gelişmeyi de etkilemiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu gelişmelerden değildir? A. B. C. D. Haçlı Seferleri Rönesans Reform Sömürgecilik 13. Aşağıdakilerden hangisi 18. yüzyılda başlayan Sanayi İnkılabı’yla ilgili olgulardan biri değildir? A. B. C. D. Üretimde buharın gücünden yararlanılması Ticaretin gerilemesi Demir yollarının gelişimi Küçük atölyelerin kapanması 14. Aşağıdakilerden hangisi Aydınlanma Çağım en ivi açıklayan kavramdır? A. B. C. D. Akılcılık Laiklik Demokrasi Özgür düşünce 15. Avrupa’da, kilise ve din adamlarına olan güvenin azalmasında aşağıdakilerden hangisi etkili olmamıştır? A. B. C. D. Dünya’mn yuvarlak olduğunun keşfedilmesi İncil’in değişik dillere çevrilmesi Matbaanın geliştirilip kullanılması Antik eserlerin incelenmesi 16. Günümüz bilim ve sanat dünyası Rönesans sanat ve biliminin mirasına sahiptir. Bu yargıyı en cok destekleyen ifade aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. Rönesans Döneminde bilim ve sanatta oldukça büyük ilerlemeler olmuştur. Rönesans bilim ve sanatı, önceki uygarlıkların mirasıdır. Rönesans Döneminde bilim ve sanatta gelişme kaydedilmemiştir. Rönesans Döneminde özgür düşünce egemen olmuştur. 159 SOSYAL BİLGİLER 7 17. Abbasi Halifesi Memun, 9. yüzyılda 70 kadar bilim adamım bir dünya haritası hazırlamaları için görevlendirmiştir. Bu bilgiye dayanarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A. B. C. D. İslam devletlerinde hükümdarların bilime önem verdiği İslam dünyasmda özgür düşüncenin egemen olduğu İslam bilginlerinin coğrafya alanında geri olduğu İslam dininin bilimsel gelişmelere açık olduğu 18. I. Sendikal hareketlerin gelişmesi n. Kömür ve petrolün önem kazanması m . Gözlem ve deneyin önem kazanması IV. Buıjuva sınıfının ortaya çıkması Yukandakilerden hangileri Sanayi İnkılabı’yla ilişkilidir? A. B. C. D. iv e li Iv e lü E veIV m ve IV 19. 15-19. yüzyıllar arasında Avrupa’da meydana gelen gelişmelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A. B. C. D. Coğrafî Keşifleri Portekizliler ve İspanyollar başlatmıştır. Rönesans İtalya’da başlamıştır. Reform hareketleri Almanya’da başlamıştır. Sanayi İnkılabı Fransa’da ortaya çıkmıştır. 20. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A. B. C. D. 160 Yazı - Bilim ve düşüncenin yayılması Barut - Derebeylik rejiminin yıkılması Pusula - Açık denizlere çıkılması Mum - Ampulün icadı SOSYAL BİLGİLER 7 •• • ü n it e y i YAŞAYAN DEMOKRASİ KONULAR - SALTANATTAN MÎLLÎ EGEMENLİĞE - CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ - NASIL YÖNETİLİYORUZ? - YÖNETİME KATILIYORUZ - HER YERDE DEMOKRASİ ÖZET TEST VI SOSYAL BİLGİLER 7 m * * * * * 3 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite ile; Tarihsel süreçte Türk devletlerinde yönetim şekli ve egemenlik anlayışındaki değişim ve sürekliliği, Anayasamızın 2. maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini, ve toplum hayatındaki uygulamalarım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim yapışım, yasama, yürütme ve yargı yetkilerim, Siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, medyanın ve bireylerin, gündemi ve yönetimin karar alma süreçlerini ne şekilde etkilediğini, İçinde bulunduğunuz eğitsel ve sosyal faaliyetlerde demokrasinin ilkelerinin nasıl işlediğini öğreneceksiniz. BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALIYIZ Öncelikle ders notlarınızı okurken önemli terim ve kavramların altım çizin. Bunları defterinize anlayarak yazm. Televizyon ve radyo programlarım izleyin. İlgili bölümü kitaptan da takip edin, kitabın ders notlarıyla bütünlüğünü kurun. Ünitenin sorularım kendi başınıza çözmeye çalışın, zorlandığınız sorularda ders notlarınıza tekrar bakın. 162 SOSYAL BİLGİLER 7 ÜNİTE VI YAŞAYAN DEMOKRASİ SALTANATTAN MİLLÎ EGEMENLİĞE Aşağıda 8. yüzyılda dikilen Kök Türk ya da Orîıun Abideleri olarak bilinen yazıtlardan alıntılar verilmiştir. Bu yazıtlara göre Orta Asya Türk devletlerindeki hükümdarlık anlayışı hakkmda neler söyleyebiltsiniz? Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar,... Dokuz Oğuz beyleri... Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısma, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu yaratılmış ve insanoğlunun başına atalarım Bumin ve İstemi kağanlar oturtulmuş. Tahta çıkıp Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş ve düzene koymuş. Tann yarlıg (emir) verdiği için, kutum var olduğu için, ben tahta oturup yok yoksul milleti hep toplattım. Sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti işitin! Yoksul milleti zengin kıldım! Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, s. 62. Orta Asya Türk devletlerinde halk çeşitli boyların birleşmesiyle oluşurdu. Her boyun başmda bir bey bulunurdu. Göçebe bir yaşam süren boylardaki iç dayanışmayı, hak ve adaleti boy beyleri sağlar, saldırılara karşı boylan korurlardı. Boylar bir araya gelerek “il”i yani devleti oluştururdu. Devletin başmda şanyü, kağan, han, hakan, idikut gibi çeşitli unvanlar taşıyan bir hükümdar bulunurdu. Hükümdarlar aynı hanedandan gelirlerdi. Türkler hükümdarlarına devleti yönetme yetkisinin, Gök Tann tarafından verildiğine inanırlardı. Hükümdarlar Gök tann tarafından görevlendirilir ve halkın iyiliği için çalışırdı. Bu inanış sonucudur ki hükümdarlara “göğün oğlu” denilmiştir. Kut adı verilen yönetme yetkisinin kan yoluyla babadan oğla geçtiği kabul edilirdi. Kut anlayışı, hükümdar öldükten sonra hanedandan birçok kişinin taht üzerinde hak iddia etmesine, dolayısıyla saltanat mücadelelerine yol açardı. Orta Asya Türk devletlerinde devlet, sağ-sol, doğu-batı, kuzey-güney olmak üzere iki idari bölgeye aynlarak yönetilirdi. Sağ ya da doğu hükümdarın bulunduğu bölgeyi ifade ederdi. Diğer bölgelerin başmda bulunan yöneticiler hükümdarın egemenliğini tanırlardı. Siyasi, ekonomik ve askerî kararların alındığı bir meclis de vardı. Bu meclise toy ya da kurultay adı verilirdi. Kurultaylara devlet yöneticileri ve diğer boy beyleri katılırlardı. Hükümdar kurultaya başkanlık ederdi. Kurultay danışma meclisi niteliğindeydi. Devlet töre adı verilen yazısız kurallara göre yönetiliyordu. Hükümdarlar da töreye uymak zorunda idiler. SOSYAL BİLGİLER 7 Kök Türk Hükümdarı Bilge Kağan Türkler arasında Budizm’i yaymak amacıyla tapınarak inşa ettirmeye karar verdi. Vezir Tonyukuk bu düşünceye de karşı çıkarak, Budizm’in Türk yaşam tarzına uymadığım, eğer Türk milletinin yaşamasını istiyorsa bu din ve tapınakların ülkeye sokulmaması gerektiğini söyledi. Bilge Kağan, çok itibar ettiği Veziri Tonyukuk’un tavsiyelerine uyarak bu planı uygulamaktan vazgeçti. Yukarıdaki olayda, ilk Türk devletlerinde hükümdarların yetkilerini kullanmaları hakkmda neler anlatılmaktadır? Türkler 751 Talaş Savaşı’ndan soma îslamiyetle tanıştılar. 10. yüzyılda kalabalık topluluklar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. İslamiyet Türk toplum yapışım, devlet hayatım ve kültürünü zaman içinde etkilemeye başladı. İlk Türk İslam devletlerinde halk, çoğunlukla yerleşik hayata geçmişti. Ancak yan göçebe bir yaşam da sürdürülüyordu. Halk yine boylar biçiminde teşkilatlanmıştı. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanhlarda devletin başmda hakan ya da han unvanlı hükümdarlar bulunurdu. Karahanhlar hükümdarlarına yönetme yetkisinin Tann tarafından verildiğine inanıyorlardı. Kut adı verilen bu yönetme yetkisi, babadan oğula geçerdi. Devlet işleri kurultayda görüşülüp karara bağlanırdı. Gaznelilerde hükümdara sultan adı verilirdi. Sultan yönetimde mutlak hâkimdi, kanunları koyar ve uygulardı. Büyük Selçuklularda da devleti hükümdar yönetirdi. Hükümdarların yönetme yetkisini doğrudan doğruya Allah’tan aldığına inanılırdı. Gazneliler ve Selçuklularda hükümdarlar halifenin onayım alarak yönetme yetkisini meşrulaştınrdı. Gazneli ve Selçuklu devletlerinde devletle ilgili önemli işler divanda görüşülüp karara bağlanırdı. Danışma meclisi niteliğindeki divanda son söz hükümdara aitti. Bununla birlikte hükümdarın verdiği kararlar üzerinde danışmanların büyük rolü vardı. Ülke örfi kurallar adı verilen töre ile birlikte şeri kurallar adı verilen dini kurallara göre yönetilirdi. Orta Asya Türk devletleri ve ilk Türk İslam devletlerinde devlet yönetimi arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir? Osmanlı Devleti Osman Gazi’nin soyundan gelen hükümdarlarca yönetilmiştir. İslam inancına göre hükümdarlık yetkisinin Allah tarafından verildiği anlayışı hâkimdi. Bundan dolayı hükümdar, halkı adaletle yönetmek ve halkın mutluluğu ve refahı için çalışmak zorundaydı. Halk da hükümdara mutlak itaat etmekle yükümlüydü. Devlet işleri Divanıhümayun adı verilen mecliste görüşülüp karara bağlanırdı. Bu divana hükümdar başkanlığında sadrazam, vezir gibi önemli devlet görevlileri katılırdı. Son söz hükümdara aitti. 164 SOSYAL BİLGİLER 7 Divanıhümayunun Asil Üyeleri Sadrazam, padişahın vekili olup devlet idaresinde büyük yetkiye sahipti. Vezirler, paşa unvanı taşırlar ve bakanlık ve valililik gibi önemli görevler yaparlardı. Nişancı, padişah fermanlarına ve beratlarına tuğra (imza) çekerdi. Devletin en önemli gelir kaynağı olan arazilerin kayıtlarını içeren tahrir defterlerini tutarlardı. Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerinden, yani mâliyeden sorumluydu. Kazaskerler, kadı ve müderrislerin atama ve tayin işleri ile ordunun davalarına ve devleti ilgilendiren davalara bakarlardı. Selçuklularda olduğu gibi OsmanlIlarda da divanın adaleti sağlamada önemli bir işlevi vardı. Divanda dini ve ırkı gözetilmeksizin her kesimden halkın şikâyetleri dinlenip karara bağlanırdı. 18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı devlet yönetiminde önemli gelişmeler meydana geldi. 18. yüzyılda Divan- 1 Hümayun sadrazam başkanlığında toplanmaya başladı. Önemli konular sadrazam tarafından sarayda padişaha sunulurdu. 1839’da Tanzimat Fermanı’nm ilan edilmesiyle başlayan Tanzimat Dönemi, Türk tarihinde yeni bir devrin başlangıcı oldu. Bu dönemde Divan-ı Hümayun kaldırılıp yerine nezaret adı verilen bakanlıklar ile askerlik, maliye ve adliye işlerini düzenlemek üzere meclisler kuruldu. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermam ile padişah ülke yönetiminde kanunun üstünlüğünü kabul etti. Fermanda tüm vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması, açık yargılama, vergi adaleti gibi konular yer almıştır. 1876 yılı ise Türk tarihi için bir dönüm noktasıdır. 1876 yılında kabul edilen Kanunuesasi ile meşrutiyet yönetimi başlamıştır. Meşrutiyet yönetimi, halkın yönetime kısmen katılmasını sağlamıştır. Bunun için milletvekili seçilen temsilciler Meclis-i SOSYAL BİLGİLER 7 Mebusan’da görev yapmışlardır. Bununla birlikte I. Meşrutiyet adı verilen bu dönemde padişahın yetkilerine dokunulmamış, padişahın yönetimdeki hâkimiyeti devam etmiştir. Padişahın yönetimdeki yetkilerinin kısıtlanması ise 1908’de ilan edilen n. Meşrutiyetle olmuştur. 1912 yılından itibaren de siyasi partiler Mecliste faaliyet göstermeye başlamışlardır. Meclis-i Mebusan’ın açılış töreni (20 Mart 1877) 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile yeni bir Türk devletinin temelleri atılmıştır. Bu yeni Türk devleti, millî egemenlik ilkesi üzerine kurulmuştur. Bu ilkeye göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve hiçbir şekilde ortaklık kabul etmez. Bu İlkeyle babadan oğula geçen ve tek kişinin egemenliğine dayanan saltanat yönetimi de son bulmuştur. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanata yasal olarak da son verilmiştir. Millî egemenlik halkın kendi kendini yönetmesi, kendini yönetecek kişileri seçerek yönetimde söz sahibi olmasıdır. 29 Ekim 1923’de ilan edilen cumhuriyetle yeni Türkiye Devleti’nin yönetim şekli ortaya konulmuş ve tüm dünyaya ilan edilmiştir. Atatürk diyor ki; “Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla millî egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bu nedenle özgürlüğün de, eşitliğin de, adalelin de dayanak noktası millî egemenliktir.” Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 90. Türk tarihinde saltanattan m illî egemenliğe geçişte hangi gelişmeler dönüm noktası oluşturur? 166 SOSYAL BİLGİLER 7 CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ Anayasamızın 1. maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” denilerek devletin yönetim biçimi belirtilmiştir. Anayasamızın 2. maddesi ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel niteliklerini belirtmektedir. Bu maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Cumhuriyetin Nitelikleri 2. madde: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Atatürk Milliyetçiliği Günümüzde bağımsız ve çağdaş bir millet olarak kendi vatanımızda kardeşçe yaşıyoruz. Kültürümüzü yaşayıp geliştiriyoruz. Bu gün Türk milletinden ve kültüründen, bağımsız Tüririye Cumhuriyeti Devletinden söz edebiliyorsak, bu Atatürk milliyetçiliği sayesinde olmuştur. “Kişinin içinde yaşadığı toplumu sevmesi onu yükseltmek ve yüceltmek içi çalışması” olarak tanımlayabileceğimiz Atatürk Milliyetçiliği, Millî Mücadele’nin kazanılmasında başlıca rolü oynamıştır. Türk milletinin millî birlik ve beraberliği, tam bağımsızlığı ve çağdaşlaşması Atatürk milliyetçiliği sayesinde olmuş tur. Çünkü Atatürk milliyetçiliği birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş bir toplum öngörür. Siyasette, ekonomide, dilde, kültürde tam bağımsızlığı amaçlar. Türk kültürünün çağ daş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarılmasını hedefler. Akılcı ve ilericidir. Irkçılığı red deder, ben Türk’üm diyen herkesi Türk kabul eder. Laik Devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde herkes istediği dine inanabilir ve bu dinin gereklerini yerine getirebilir. Farklı dini inançlardaki kişiler yasalar önünde eşittir. Devlet, kişilere inançlarından dolayı ayrıcalıklı davranmaz. Devlet yönetimi, akıl ve bilim ilkelerine dayanır, yani demokrasiyi benimser. Hukuk kuralları dini değil, aklı ve bilimi esas alır. Atatürk “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.” sözü üe laikliğin temeli olan bilimin önemini göstermiştir. Laiklik sayesinde toplumsal yaşam huzur ve barış içinde sürdürülebilmektedir. Atatürk diyor ki; "Ey millet, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensu plar ülkesi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Biz uygarlıktan bilim ve fenden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz." Demokratik Devlet Demokrasi halk idaresi demektir. Yani halkın kendi seçtiği yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Millet egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre ve yetkili organlar eliyle kullanılır. Yöneticiler, her beş yılda bir, halkın eşit ve genel oyu ile seçilir. Seçimlerde oy kullanarak vatandaşlık görevim yerine getiren halk, yönetimde söz sahibi olur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde azınlıkta kalanların da hak ve hürriyetleri güvence altındadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kanunlarda belirtilen yaş ve özelliklerdeki herkes siyaset yapabilir. Belli bir amaca ulaşmak için izlenen yol anlamına gelen siyaset, siyasal partilerde yapılır. Ülkemizde siyasal yaşam çok partilidir. Siyasal partiler demokrasinin ve demokratik yaşamın vazgeçilmez ögelerindendir. Siyasi partiler anayasa ve yasalara uygun olarak, önceden izin alınmadan serbestçe kurulur. Türkiye Cumhuriyeti’nin yapışma, Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti ’nin bağımsızlığına karşı olmamak koşulu ile tüm partilerin her türlü faaliyeti serbesttir. Demokrasi sadece devlet yönetiminde değil, yaşamımızın her alanındadır. Ailede, okulda ve toplumsal hayatın her alanında demokrasi vardır. Örneğin bir apartman bile demokratik ilkelere uygun yönetilir. Apartman yönetimi, o apartmanda oturanların oylarıyla seçilir. Tüm kararlarda apartman sakinlerinin görüşü alınır. Giderlerle ilgili kayıtlar tutulup harcamaların nerelere yapıldığı apartman sakinlerine duyurulur. Yaşamınızdaki hangi uygulamaları demokrasiye örnek olarak verebilirsiniz? Sosyal Devlet Sosyal devlet, vatandaşların sosyal durumlarım iyileştirmeyi, onlara belirli bir yaşam düzeyi sağlamayı, onları sosyal güvenliğe kavuşturmayı kendisine ödev bilen devlet anlayışıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal devlet anlayışıyla Anayasa ile belirlenen sosyal ve ekonomik ödevleri yerine getirmektedir. Vatandaşlar insanca bir yaşam sürdürebilmek için çalışmak zorundadır. Vatandaşların çalışıp kendilerine ve devlete yararlı olmaları için iş imkânları yaratmak devletin görevlerinden biridir. Çalışma ve Sosyal ve Güvenlik Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük olan Türkiye İş Kurumu işsizliği önlemek, iş arayanlara iş bulmak ve işverenlerle iş arayanları bir araya getirmek gibi görevleri yapmaktadır. SOSYAL BİLGİLER 7 Devlet çalışanların sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR gibi sosyal güvenlik kurumlan kurarak, çalışların sosyal güvenliklerini sağlamıştır. Günümüzde bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında birleştirilmiş ve görevine devam etmektedir. Sosyal devlet tüm vatandaşların beden ve ruh sağlığı içinde insanca yaşamasını sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle devlet anne, çocuk, genç, yaşlı, sakat ve çalışamayacak durumda olanlan korumakla yükümlüdür. Çocuklar için açılan çocuk esirgeme kurumlan, yaşlılar için açılan darülaceze gibi kurumlan bu amaca yöneliktir. Sizin veya ailenizin yararlandığı ve devletimizin sosyal bir devlet olduğunu gösteren uygulamalardan birkaç örnek veriniz. Hukuk Devleti Yakınlarınızdan veya tanıdıklarınızdan mahkemeye başvuran oldu mu? İnsanlar neden mahkemeye başvururlar? SOSYAL BİLGİLER 7 Hukuk devleti, her türlü çalışmalarım anayasaya, yasa ve diğer tüm hukuk kurallarına dayandıran ve yargı denetimine bırakan devlet demektir. Hukuk devletinde hukukun üstünlüğü söz konusudur. Bu nedenle tüm vatandaşların ve yöneticilerin hukuk kurallarına uymaları gerekir. Kişiler arasında veya devletle kişiler arasında bir sorun olduğunda sorunun çözümü için mahkemeye başvurulabilir. Mahkemeler hukuk devletinin en önemli unsurlarıdır. Çünkü mahkemelerde hukukun üstünlüğü, adalet ve eşitlik ilkelerine göre sorunlara çözüm getirirler. Hukukun üstünlü gereği mahkemeler bağımsızdırlar ve hiçbir makamdan emir almazlar ve kararlarına müdahale edilemez. İnsan Haklarına Saygılı Ülkemizdeki okullarda hiçbir ayrım yapılmadan tüm çocuk ve gençler eğitim görebilirler. Tüm vatandaşlar her türlü haber alma imkânlarından yararlanabilir, her türlü sanatsal ve kültürel faaliyet içinde bulunabilirler. Herkes seçme ve seçilme hakkım kullanabilir. Vatandaşların bu haklarım kullanabilmeleri insan haklarına saygılı bir hukuk devleti sayesinde olur. İnsan haklan bireylerin salt insan olmakla kazandıklan haklardır. Anayasamız devletin niteliklerinden söz ederken, devletin insan haklarına saygılı olduğunu da belirtmiştir. Anayasamız, insan haklarım “temel haklar ve ödevler” başlığı altında düzenlemiştir. “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere” sahip olduğunu belirterek “kişilerin temel hak ve özgürlüklerini srmrlayan siyasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldrrmayr, insanın maddi ve manevi varlığım geliştirmeyi” benimsemiştir. (4 T Anayasamıza göre hangi haklarınız olduğunu araştırınız. Bu haklan kullanıp kullanamadığınızı kullanamıyorsanız nedenlerini açıklayınız. , NASIL YÖNETİLİYORUZ? Toplumsal yaşamın düzenli, güvenli ve huzur içinde işlemesi için belli kurallara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç devlet adı verilen kurumlann ortaya çıkmasına neden olmuş tur. Devletin en önemli görevi; toplumsal yaşamın düzenli işlemesi için gerekli olan yasalan yapmak (yasama), bu yasalan uygulamak (yürütme) ve yasalara uymayanlan yargılamak ve cezalandırmak (yargı) tır. Daha önceki konularımızda demokratik ve demokratik olmayan yönetim biçimlerinden söz etmiştik. Demokratik olmayan yönetim biçimlerinde; yasama, yürütme ve yargı tek bir kişinin veya bir grubun elindedir. Bu tür yönetimlerde millet egemenliğinden söz etmek mümkün değildir. Monarşi adı verilen yönetimlerde tek bir kişinin egemenliği söz konusudur. Kral, padişah, sultan gibi unvanlar taşıyan bu kişinin söylediği her söz, kanundur. Yasalan o yapar, o uygular, uymayanlara o cezalandırır. Yönetimin bir grubun elinde olduğu devletlerde ise yasama, yürütme ve yargı yetkileri o grup tarafından kullanılır. Tek kişinin veya bir grubun egemen olduğu yönetim biçimlerinde halkın yaran ve çıkan değil, kişi ve grupların çıkarlan söz konusudur. 170 SOSYAL BİLGİLER 7 TBMM Genel Kurulu Demokratik yönetimlerde ise millet egemenliği vardır. Millet kendi kendisini yönetir. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM ile ülkemizde demokratik bir yönetim kurulmuştur. Millet kendi egemenliğini eline almıştır. Ülkemizde belirli aralıklarla yapılan seçimlerde halk, istediği bir siyasi partiye oy verir. Çeşitli partilerden seçilen milletvekilleri TBMM’yi oluşturur. Çoğunluğu elde eden siyasi parti hükümet kurarak belirli bir süre için ülkeyi yönetme yetkisine sahip olur. Hükümet dışında kalan partiler de muhalefeti meydana getirirler. Meclis milleti temsil eder ve tüm çalışmalarını millet adma ve milletin yararına yapar. Çoğunluğu elde edip iktidara gelen siyasi parti sınırsız yetkiye sahip değildir. Yasalarla belirtilen kurallara göre ülkeyi yönetir. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri, farklı devlet organları tarafından kullanılır. Buna kuvvetler ayrılığı denir. Ülkemizde yasaları yapmakla görevli olan kurum TBMM’dir. Yasalar Anayasaya uygun yapılır. TBMM’de kabul edilip cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğü girer. TBMM’nin yaptığı yasaları cumhurbaşkanı ve hükümet (Bakanlar Kurulu) uygular. Mahkemeler, yasalara ve hukuka aykırılıkları denetleme ve yasalara uymayanları cezalandırma yetkisine sahiptir. Yargı yetkisini kullanan mahkemeler, yasama ve yürütme yetkisini kullanan organlardan tamamen bağımsızdır. Yasama ve yürütme organlarının çalışmalarının hukuka uygun olup olmadığı da bağımsız mahkemeler tarafından denetlenir. Meclisin çıkardığı kanunları Anayasa Mahkemesi denetler, anayasaya uygun olmayan maddeleri iptal edip geçersiz kılar. Yürütmenin yaptığı işlemler de Danıştay ve İdare Mahkemeleri tarafından denetlenir, hukuka aykın olanlar iptal edilir. Yargının, yasama ve yürütmeden bağımsız olmasının önemi nedir? SOSYAL BİLGİLER 7 Halkın egemenliği, halkın iktidarı demek olan demokrasinin en temel ilkelerinden biri, yönetenlerin denetlenmesidir. Bu, devlet yönetiminin daha etkin ve sağlam olmasını sağlar. Seçme ve seçilme hakkı, vatandaşların yönetenleri denetlemek için kullandığı en önemli mekanizmadır. Ulu Önder Atatürk, cumhuriyetle birlikte vatandaşların hak ve hürriyetlerinin, devlete karşı görevlerinin yemden düzenlenmesini sağlamıştır. Atatürk seçme ve seçilme hak ve görevine büyük önem vermiştir. Atatürk diyor ki; “Vatandaşların en büyük görevi, aynı zamanda en kutsal hakkı, seçme hakkıdır. Devlet yapısının temeli olan Büyük Millet Meclisi hâlinde toplanan milletvekillerini, vatandaşlar seçer ve bu yolla devlet kurmakta yetkili olduğu irade ve egemenliğinin sahibi olduğunu gösterir.” Ulkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 367. “Herhalde millet, hükümetin gözcüsü olmak gerekir. Çünkü hükümetlerin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşünmezse, bütün kusur ve suçlara katılmış demektir.” Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 369 m * Seçme ve seçilme hakkının önemi nedir? YÖNETİME KATILIYORUZ Demokrasi, halkın halk tarafından, halk için yönetimidir. Demokraside halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan ilke katılımcılıktır. Haklarım bilen, olumsuz durumlara demokratik biçimde müdahale eden vatandaşlar, demokrasinin daha iyi işlemesine katkıda bulunur. Demokraside katılımcılığı sağlayan en önemli araç seçme ve seçilme hakkım kullanmaktadır. Bunun dışında bireyler, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve medya, yöneticilerin karar alma süreçlerini etkileyerek demokratik katılımı gerçekleştirmektedir. Toplumu ilgilendiren konularda halkı aydınlatmak ve kamuoyu oluşturmak, demokrasinin temel İlkelerinden biridir. Kamuoyunun oluşmasında radyo, televizyon gibi iletişim teknolojilerinin önemli bir etkisi vardır. Kamuoyunun görüşlerinin dile getirilmesinde de sivil toplum örgütleri ve medya önemli rol oynar. Mustafa Kemal Atatürk Millî Mücadele ve Türk İnkılabı sürecinde kamuoyunun aydınlatılmasına önem vermiş; bu amaçla gazetelerin çıkarılması ve Anadolu Ajansının kurulmasına öncülük etmiştir. 172 SOSYAL BİLGİLER 7 Gaziantep’te sık sık kaza olan bir caddeye üst geçit yapılmasını isteyen halkın gösterisi Kamuoyu, yöneticilerin karar almasında ya da aldığı karan değiştirmesinde etkilidir. Bir yasanın değiştirilmesi, bir hükümet uygulamasının kaldınlması ya da yakın çevrede bir üst geçit yapımı, bir sokak isminin değiştirilmesi, doğaya zarar verecek bir inşaatın engellenmesi gibi konularda kamuoyu yönetimi etkileyebilmektedir. Aşağıda sivil toplum örgütleri, medya ve bireylerin gündemi ve yönetimin karar alma süreçlerini nasıl etkilediğine ilişkin bir örnek verilmiştir. Kredi kartı borçlarının zamanında ödenmemesi nedeniyle uygulanan yüksek faiz, vatandaşların kart borçlarının çok kısa bir sürede, hızlı bir biçimde artmasına neden oldu. Bu durum, kredi kartı kullanan kişileri ve ailelerini büyük bir sıkıntıya düşürdü, çeşitli sosyal problemler oluştu. Kredi kartı mağduru vatandaşların çığhklan, kredi kartından dolayı parçalanan aileler, kendine zarar veren insanların haberleri, başta televizyon ve gazeteler olmak üzere medyada günlerce yer aldı. Sorunun çözüme ilişkin televizyon kanallarında açık oturumlar düzenlendi. Uzmanlar kredi kartlarına uygulanan faizlerin çok yüksek SOSYAL BİLGİLER 7 olduğunu, çıkarılacak bir yasa ile bu faiz düşürülmezse borç sorunun daha da büyüye ceğini dile getirdiler. Tüketici demekleri, Ankara Ticaret Odası gibi sivil toplum örgüt lerine başvuran vatandaşların sayısı binlere ulaştı. Tüketici demekleri yaptıkları açıkla malarla hükümetin soruna çözüm bulmasını istediler. m * Siz de böyle bir zor durumda kalsaydınız nasıl davranırdınız? Tüketiciler Birliği Uyardı Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Şube Başkam, “Kredi kartlan yasa tasarısının mevcut şekliyle yasalaşması hâlinde çıkacak yasa, toplumsal cinneti yok etmeyecek, bankalar icra takibi furyası başlatacaklardır.” dedi. Kamuoyu baskısını dikkate alan hükümet, sorunu gidermek için bir yasa tasansı hazırladı. Ancak bu yasa tasarısının sorunu gidermeyeceği görüşünde olan sivil toplum örgütleri, yaptıkları açıklamalarla hükümeti uyardı. Tüketiciler Birliği yasada yapılması gereken değişikliklere ilişkin bir imza kampanyası başlattı. Hükümetin çıkarmayı planladığı yasa günlerce kamuoyunda ve medyada tartışıldı. Tüketiciler Birliğinin başlattığı kampanya 100 bin imzaya ulaştı. Kredi Kartına 100 Bin İmza Kart Borçlarına Taksit Kampanyası Tüketiciler Birliği, kredi kartlan borçlarına enflasyon oranında faiz uygulanması ve 12 taksite bölünerek ödenebilmesi için imza kampanyası başlattı. Kartta Çözüm Günü Art arda yaşanan intihar vakalarıyla birlikte sosyal bir sorun hâline gelen kredi kartlanyla ilgili yasa tasansı bugün Meclis Genel Kuruluna geliyor. İntiharların ardından yasa tasansındaki faiz ve taksit sayısı ile ilgili düzenlemenin değiştirilmesi beklenirken, dün Mecliste tüketici örgütlerinin girişimleri dikkat çekti. Bir gazete haberi 174 SOSYAL BİLGİLER 7 Tüketici demekleri seslerini duyurmak için Mecliste görüşmeler yaptılar. Toplanan imzalan Meclis başkanına sundular. Kredi Kartı Yasasına Tam Not TBMM Genel Kurulu dün gece 5 saatlik bir görüşmeden sonra Kredi Kartlan ile ilgili yasayı kabul etti. Yeni yasayla birlikte kredi kartı borcu olan kişilerin borçlan anapara üzerinden 18 ay taksitle, yüzde 18 faizle geri alınacak. Kredi kartı faizleri de Merkez Bankası tarafından belirlenecek ve aylık faiz oranı ise ortalama olarak yüzde 2 ile yüzde 3 arasında olacak. Bir İnternet haberi Sivil toplum örgütleri, bireyler ve medyanın baskısıyla, hükümet yasayı gözden geçirdi ve birtakım değişiklikler yaptı. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yasanın son şekli kamuoyunu büyük ölçüde memnun etti. Bireyler, medya ve sivil toplum örgüûerinin kredikartıyasasının gündemegetirilmesinde ve istenen değişikliklerin yapılmasmda nasıl bir etkisi olmuştur? HER YERDE DEMOKRASİ Demokrasi bir yönetim şekli olduğu kadar, bir yaşam biçimdir de. Demokrasi, demokratik ilkelerin yaşamımızın her alanında uygulanmasıyla gerçekleşir. Ancak bu şekilde gerçek demokrasiden söz edilebilir. Okullardaki öğrenci kulüpleri demokratik uygulamaların gerçekleştiği sosyal etkinliklere bir örnektir. Öğrenci kulüpleri eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Öğrenciler kulüplerde kendi ilgi alanlarına göre faaliyette bulunurken paylaşmayı, kendi kararlarım oluşturmayı ve sorumluluk alarak çalışma yürütmeyi başarmaktadırlar. Öğrenci kulüplerinde edinilen deneyim öğrencilerin girişimci, dünyaya açık bireyler olmasını teşvik etmektedir. SOSYAL BİLGİLER 7 Okul kulüplerinde tüm faaliyetler demokratik bir ortamda yürütülür. Kulübün yöneticileri (başkan ve başkan yardımcıları vb.) seçimle bu göreve getirilirler. Kulüpler, tüm öğrencilerin katılımıyla hazırladıkları yıllık plan doğrultusunda çalışırlar. Tüm toplantılar ve etkinlikler demokratik kurallar çerçevesinde yapılır. Kararlar oy çokluğu ile alınarak uygulamaya konulur. Sosyal etkinlik çalışmalarının planlanması ve yürütülmesinde öğrencilerin ilgi, istek, yetenek ve ihtiyaçları dikkate alınır. Tüm etkinlikler iş birliği içinde yürütülür. Öğrenci kulüplerinde herhangi bir ayrımcılığa yer yoktur, sosyal faaliyetlere tüm öğrencilerin katılımı sağlanır. Çalışmalar okul içi ve okul dışında, hayatın her alanına yayılarak yapılır. Öğrencilerin toplumsal hayata, sorunların çözümüne yerel düzeyde katılımına imkân sağlayacak faaliyetler yapılır. Çalışmalarda resmî, özel sivil toplum kurum ve kuruluşlarıyla öğrenci ve veli iş birliğine önem verilir. Sizin içinde bulunduğunuz sosyal faaliyetlerde hangi demokratik uygulamalar gerçekleştinlmektedir? 176 SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Türkiye Cumhuriyetinden önce kurulan Türk devletlerinde yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı. Toplum babadan oğula geçen saltanat rejimiyle yönetilirdi. Osmanlı Devletinde 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermam ile ilk kez ülke yönetiminde kanunun üstünlüğü kabul edildi. L Meşrutiyet ve n. Meşrutiyet dönemlerinde halkın yönetime katılımı kısmen de olsa sağlandı ve anayasal devlet düzenine geçildi. Demokrasi yolundaki en büyük adım 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla oldu. Bu gelişmeyle egemenlik kayıtsız şartsız millete geçti. 29 Ekim 1923 ’te cumhuriyetin ilanıyla yeni Türk Devletinin yönetim şekli belirlendi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nitelikleri Anayasamızın 2. Maddesiyle belirlenmiştir. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Ülkemizde yasama, yürütme ve yargı yetkileri farklı devlet organları tarafından kullanılır. Yargı bağımsızdır ve yasama ve yürütmenin uygulamalarım denetler. Demokrasilerde halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan ilke katılımcılıktır. Haklarım bilen, olumsuz durumlara demokratik biçimde müdahale eden vatandaşlar, demokrasinin daha iyi işlemesine katkıda bulunur. Vatandaşlar seçme ve seçilme hakkım kullanarak yönetime katılır ve yöneticileri denetlerler. Devletin karar alma süreçlerim bireyler, sivil toplum örgütleri, medya ve siyasi partiler etkiler. Demokrasi hem bir yönetim şekli hem de bir yaşam biçimdir. Demokrasi, demokratik ilkelerin yaşamımızın her alanında uygulanmasıyla gerçekleşir. Demokrasi yaşamımızın her alanında olmak zorundadır. Ancak bu şekilde gerçek demokrasiden söz edilebilir. SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanın başına “D”, yanlış olanın başına “Y” işareti koyunuz. Yanlış olan cümlelerin doğrusunu altlarındaki boşluğa yazınız. ( ) 1. TBMM’de yapılan yasalar Anayasaya uymak zorundadır. ( ) 2. Türk halkı egemenliğine 29 Ekim 1923 tarihinde kavuşmuştur. ( ) 3. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yönetimin kaynağı halktır. ( ) 4. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yasama, yürütme ve yargı yetkileri hükümete aittir. ( ) 5. OsmanlIlarda devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yer kurultaydır. ( ) 6. İnsan hak ve özgürlükleri yasalarla korunur. ( ) 7. Laiklik ülkemizde toplumsal barışın ve huzurun kaynağıdır. ( ) 8. Demokrasi açısından seçme ve seçilme hakkım kullanmamada hiçbir sakınca yoktur. ( ) 9. Demokrasi yönetim şekli olduğu kadar, yaşamımızın her alanında olması gereken bir ilkedir. ( ) 10. Halk, yöneticilerin karar ve uygulamalarım eleştiremez. B. Aşağıdaki sorulan cevaplayınız. 1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile kendinden önce kurulan Türk devletlerini hâkimiyetin kaynağı ve yönetim şekilleri açısından karşılaştırınız. 2. Demokratik bîr aile ya da iş ortamı nasıl olmalıdır? Açıklayınız. 3. Devletimizin sosyal bir hukuk devleti olmasına örnekler veriniz. 4. Millet egemenliği kavramım ve önemini açıklayınız. 178 SOSYAL BİLGİLER 7 TEST VI 1. İlk Türk devletlerinde Kut adı verilen yönetme yetkisinin kan yoluyla babadan oğula geçtiği kabul edilirdi. Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A. B. G D. 2. Devletin saltanatla yönetildiği Ülke yönetiminde meclisin önemli olduğu Yönetme yetkisinin halktan kaynaklandığı Taht kavgalarının olmadığı TBMM’nin açıldığının ikinci günü Mustafa Kemal verdiği önergede, “TBMM’nin üstünde bir güç yoktur.” ifadelerine yer vermiştir. Bu ifadeye göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A. B. C. D. 3. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Cumhuriyeti ’nin temel niteliklerinden biri değildir? A. B. C. D. 4. Atatürk milliyetçiliğine bağlı Demokratik Muhafazakar Temel hak ve özgürlüklere saygılı Aşağıdakilerden hangisi demokrasinin dayandığı temel değildir? A. B. C. D. 5. Egemenliğin millete ait olduğu Yasa yapma yetkisinin TBMM’ye ait olduğu TBMM’nin sınırsız yetkiye sahip olduğu TBMM’nin halkı temsil ettiği ilkelerinden biri Özgürlük Katılımcılık Eşitlik Devletçilik Aşağıdakilerden hangisi, sivil toplum örgütlerinin amaçlarından biri olabilir? A. B. C. D. İnsan haklarım düzenleyen yasalan oluşturmak Devletin karar alma sürecine katılmak Üyelerinin siyasi hak ve ödevlerini yerine getirmek Yasama ve yürütmenin aldığı kararlan onaylamak SOSYAL BİLGİLER 7 6. Bilinçli bir vatandaşın özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 7. BAĞ-KUR, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumunun varlığı aşağıdakilden hangisini kanıtlar? A. B. C. D. 8. Seçimlerde oy kullanmak Yönetime katılmak Kanun ve kurallara uymak Yönetimi sorgulamamak Halkın sosyal güvencesinin sağlandığım Halkın yönetime katılımının sağlandığım Sivil toplumun demokrasinin vazgeçilmezi olduğunu Özel sigortacılığın geliştiğini Demokrasi, seçkinler yönetimi değil, katılım yönetimidir. Bu söz demokrasinin hangi özelliğine vurgu yapmaktadır? A. B. C. D. 9. Halkın yönetimi Kanun önünde eşitlik Çok partili sistem Yargı bağımsızlığı Aşağıdakilerden hangisi devletin görevlerinden biri olamaz? A. B. C. D. Toplumsal hayatı düzenleyen yasalan yapmak Toplum huzurunu bozanları cezalandırmak Toplumsal düzeni sağlamak için yasalan uygulamak Toplumun din, dil, ırk yönünden birliğini sağlamak 10. Atatürk “Herhalde millet, hükümetin gözcüsü olmak gerekir. Çünkü hükümetlerin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşünmezse, bütün kusur ve suçlara katılmış demektir.” sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir? A. B. C. D. 180 Halkın yönetenleri denetlemesi gereğini Milletin çıkarlarının ön planda tutulmasını Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin ayrılığını Bireylerin hak ve özgürlüklerini kullanmasını SOSYAL BİLGİLER 7 •• • UNITE VII ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER KONULAR - TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ KÜRESEL SORUNLAR ÇOK GEÇ OLMADAN İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI ÖZET test v n 181 SOSYAL BİLGİLER 7 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite ile; * 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti ve Avrupa ülkelerinin siyasî ve ekonomik yapısıyla I. Dünya Savaşı’nm sebep ve sonuçlarım, * Küresel sorunlarla uluslararası kuruluşların kuruluş amaçlarım, * Küresel sorunların çözümlerinin yaşama geçirilmesinde kişisel sorumluluğunuzu, * Düşünce, sanat ve edebiyat ürünlerinin, doğal varlıkların ve tarihi çevrelerin ortak miras öğesi olarak yaşatılmasında insanlığın sorumluluğunu öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALIYIZ? * Konu içersinde ilk kez karşılaştığınız, kavram ve deyimleri, konu içersindeki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyun. * Sorulan cevaplaym. Kaldığınız yerden çalışın. * Uyarılan dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazm. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynakçada belirtilen kaynaklardan yararlanın. 182 SOSYAL BİLGİLER 7 ÜNİTE VII ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER TARİHTEKİ İLK BÜYÜK SAVAŞ Savaşın Nedenleri 28 Haziran 1914’de Saray Bosna’yı ziyaret eden Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahtı Ferdinand, bir Sup milliyetçisi tarafından öldürüldü. Bu olay tarihin o güne dek görmediği bir dünya savaşınm habercisiydi. Avrupa'nın en güçlü devletlerini karşı karşıya getiren bu savaş, zamanla tüm dünyaya yayıldı ve sonuçlan tüm dünyayı etkiledi. M ü Resim 7.1: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand Birinci Dünya Savaşı’mn birçok nedeni olmasma rağmen asıl neden, Avrupalı devletlerarasındaki siyasi ve ekonomik mücadelelerdi. Birinci Dünya Savaşı’nın temelinde sömürgecilik yanşı ve Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik hareketleri vardı. 19. yüzyılın sonlannda İngiltere’de Sanayi inkılabı gerçekleşmişti. 20. yüzyılın başlarında Avrupa ikiye bölünmüş bir durumdaydı: Bir yanda Rusya, İngiltere ve Fransa'nın oluşturduğu Üçlü İtilaf Devletleri; diğer yanda ise Almanya, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu ve İtalya’mn oluşturduğu Üçlü İttifak Devletleri vardı. Daha sonra diğer Avrupa ülkelerine de yayılan Sanayi inkılabı ile küçük el tezgahlarındaki üretimden, fabrika üretimine geçilmişti. Üretimdeki makineleşme seri ve ucuz üretimi sağladı. Bu durum üretim fazlasının tüketileceği ve sanayi için gerekli olan hammaddenin sağlanacağı yeni pazar ihtiyacını ortaya çıkardı. Sanayileşen ülkeler hammadde ve pazar ihtiyaçlarını karşılamak için sömürgeciliğe hız verdiler. Hammadde bakımından zengin ancak güçsüz ülkeler üzerinde ekonomik ve siyasi nüfuz kurmaya başladılar. Sömürgecilik hareketleri nedeniyle başta İngiltere olmak üzere Fransa, Hollanda, Belçika gibi devletler dünyanın büyük bir bölümünde egemenlik kurdular. Afrika, Amerika, Avustralya kıtalanyla Asya’nın güneyi güçlü Avrupalı devletlerinin sömürgesi hâline geldi. 183 SOSYAL BİLGİLER 7 m * Aşağıdaki haritayı inceleyerek 20. yüzyılın başlarına kadar hangi devletlerin nere lerde sömürge kurduklarım belirleyiniz. 1800 den 1914 e kadar % y L ^7 \ l E 3 Ingiltere ■ ■ Ispanya __ I Be İç ■ ■ Fransa E S Portekiz 1Holaı CZZ3 Almanya d ) İtalya CZD Oanıı 19. yüzyılın ikinci yansında Avrupa’da iki güçlü devlet ortaya çıktı. İtalya 1870, Almanya ise 1871 yılında siyasi birliklerini kurdular. Siyasi birliklerim geç tamamlayan bu ülkeler hammadde ve pazar yanşında diğer Avrupa devletlerinin gerisinde kalmışlardı. Özellikle Almanya, ekonomisini güçlendirmek için dünya pazarlarım ele geçirmek istiyordu. Almanya'nın bu politikası İngiltere’nin dünya hâkimiyetini tehdit etmeye başladı. Kendi sömürgelerini Almanya’ya kaptırmak istemeyen İngiltere, bu devlete engel olmak için çaba harcıyordu. Almanya'nın dünya pazarlarım ele geçirme politikası Fransa’yı da rahatsız ediyordu. Fransa da sömürge topraklarım bu devlete kaptırmak istemiyordu. Aynca 1871’de Almanya’ya vermek zorunda kaldığı Alsace Lorraine (Alsas Loren)’i bu devletten geri almak için planlar yapıyordu. Bu durum Fransa ile İngiltere’nin yakınlaş masına neden oldu. Devletler arasındaki sömürge mücadelesi, silahlanma yanşım da beraberinde getirdi. Güçlü deniz filolan kuruldu. Ordular ve donanmalar modem silahlarla donatıldı. Avrupa’daki devletlerinin çoğu çok uluslu bir yapıdaydı ve monarşiyle yönetiliyorlardı. Bu yapı Fransız İhtilali’nin sonuçlarına bağlı olarak değişmeye başlamıştı. 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilali; eşitlik, hürriyet, adalet ve milliyetçilik gibi ilkeleri tüm dünyaya yaydı. Bu İlkeler en çok imparatorluktan etkiledi. Rusya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu gibi devletlerde milliyetçilik hareketleri hız kazandı. Milliyetçilik hareketleri imparatorluk bünyesinde yaşayan her ulusun, kendi millî devletini kurma amacım taşıyordu. Bazı Avrupah devletler kendi çıkarları için milliyetçilik hareketlerim kullandılar. SOSYAL BİLGİLER 7 Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda yaşayan Slavlar (Sup, Hırvat, Çek) da milliyetçilik akımının etkisi altındaydı. Kendi bağımsız devletlerini kurmak için ayaklanmışlardı. Bu dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ’nun en büyük hedefi Balkanlara hâkim olmaktı. Ancak Rusya’nın da Balkanlarda nüfuz sahibi olma isteği, her iki devleti karşı karşıya getirdi. Asıl hedefi Boğazlan ele geçirmek olan Rusya, kendisine rakip olan Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu zayıflatmak için bu ülkedeki ayrılıkçı Sırplan destekledi. Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahdı Franz Ferdînand ise bu ayrılıkçı hareketlerin bastırılması için çalışıyordu. Bu çıkar çatışmaları Avrupa’da İngiltere ve Almanya’nın başım çektiği üçlü itilaf ve üçlü ittifak bloklarının kurulmasına yol açtı. Birinci Dünya Savaşı başında Avrupa'yı gösteren aşağıdaki haritayı inceleyerek İtilaf ve İttifak grubundaki devletleri belirleyiniz. 28 Haziran 1914’te Avusturya Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Ferdinand’m öldürülmesi, Avusturya-Macaristan’m Sırbistan’a savaş açmasına yol açtı. AvusturyaMacaristan ile Sırbistan arasında başlayan savaş, İtilaf ve İttifak bloklarında yer alan devletlerin kendi müttefiklerine yardım etmek için savaşa girmesiyle yayıldı. Sırbistan’ın müttefiki Rusya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na; Avusturya-Macaristan’m müttefiki Almanya da Rusya’ya savaş ilan etti. Daha sonra Fransa ve İngiltere Almanya’ya karşı savaşa dâhil oldu. Zamanla İtilaf ve İttifak bloklarına yeni ülkeler katıldı. İtalya taraf değiştirerek 1915 yılında İttifak Devletlerine karşı savaşa girdi. Savaş sırasında Romanya, Yunanistan, Brezilya, Portekiz ve ABD İtilaf Devletleri yarımda savaşa katıldı. Böylece savaş tüm dünyaya yayıldı. SOSYAL BİLGİLER 7 Savaşın tüm dünyaya yayılmasının nedenleri neler olabilir? 19 ve 20. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti Döneminin en güçlü devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti, 18. yüzyıldan itibaren gücünü kaybetmeye başladı. Avrupaîı devletler, bilim ve teknikte sağladıkları gelişmelerle askerî, ekonomik ve ticari alanda güç kazanırken, Osmanlı Devleti bu gelişmeleri takip edemedi. Siyasi, ekonomik ve askerî yönden iyice zayıfladı. Bu durum hem Avrupah devletleri hem de Osmanlı yönetimi altında yaşayan milletleri harekete geçirdi. Fransız İhtilali Osmanlı Devleti’nin çöküşünde en önemli etkenlerden biri oldu. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı Osmanlı Devleti’nde yaşayan milletleri arasında hızla yayıldı. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın da desteğiyle ayaklanan Sırplar ve Yunanlılar bağımsızlıklarım elde ettiler. Avrupalı devletler çıkarları gereği 19. yüzyılın son yarısına kadar Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünden yana oldular. Çünkü Osmanlı Devleti kalabalık nüfusuyla Avrupa mallan için önemli bir pazar durumundaydı. Sahip olduğu geniş topraklar ve bu topraklardaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri Avrupalı devletlerin hammadde kaynağı hâline gelmişti. Bu dönemde İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı Devleti’nde yaşayan azınlıkların haklarını koruma bahanesiyle sık sık Osmanlı Devleti’nin iç işlerine kanştılar. 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti’nin yıkılacağı anlaşılınca Avrupah devletler Osmanlı topraklarını parçalama politikası izlemeye başladılar. İngiltere Mısır ve Kıbns’ı işgal etti. Fransa Cezayir, Tunus ve Fas’ı ele geçirdi. Rusya ise açık denizlere çıkabilmek için İstanbul ve Boğazlan ele geçirmek amacındaydı. Bu amacım gerçekleştirmek için Balkanlarda Panslavist bir politika izledi. Balkanlarda Osmanlı Devleti’ne bağlı yaşayan Slavlan, kendi nüfuzu altına alarak hedefine ulaşmaya çalıştı. Balkan milletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıp ayaklanmalarım destekledi. Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenilerin ayaklanma çıkarmasında da Rusya etkili oldu. İngiltere, Rusya ve Fransa, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki topraklan ile Arapların yaşadığı topraklan paylaşmak için gizli antlaş malar yaptılar. Osmanlı ekonomisi 19. yüzyıl boyunca geriledi. Kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin hammadde ve pazar kaynağı hâline geldi. Ucuz ve bol Avrupa mallarının Osmanlı ülkesine girmesi el tezgâhlarında yapılan üretimin durmasına yol açtı. Osmanlı ekonomisi çökme noktasına geldi. Bu durumu düzeltmek için Avrupa’dan borç para alındı. Ancak bu paralar gerektiği gibi kullanılmadığı için Osmanlı Devleti borçlarım ödeyemez duruma geldi. Bunun üzerine alacaklı devletler Duyun-ı Umumiye (Genel Borçlar) İdaresini kurdular. Alacaklarım tahsil etmek için Osmanlı Devleti’nin gelirlerinin büyük bir kısmına el koydular. Bu durum Avrupalı devletlerin Osmanlı ekonomisi üzerinde tam bir denetim kurmasına yol açtı. SOSYAL BİLGİLER 7 Osmanlı Devleti askerî, siyasi ve ekonomik çöküşten kurtulmak çeşitli çareler aradı. 17 ve 18. yüzyıllarda ıslahatlar yapıldı. Ancak bu ıslahatlar devleti eski gücüne kavuşturamadı. 19. yüzyılda Balkanlarda ayrılıkçı hareketler hız kazandı. Osmanlı yönetimi devletin dağılmasını önlemek için 1839 yılında Tanzimat Fermam, 1856’da da Islahat Fermanı’m ilan etti. Bu fermanlar, Müslümanlarla gayrimüslimler arasında eşitlik sağlamayı amaçlıyordu. Ancak Tanzimat ve Islahat fermanları Balkan uluslarının ayrılıkçı hareketlerim önleyemedi. 1876’da I. Meşrutiyet, 1908’de n. Meşrutiyet ilan edilerek meşrutiyet yönetimine geçildi. Meşrutiyet yönetimi de Osmanlı Devleti için çare olamadı, aksine iç politikada karışıklıklara yol açtı. Bu karışıklıklardan diğer devletler yararlandılar. 20. yüzyıl boyunca Osmanlı devleti toprak kaybetmeye devam etti. Trablusgarp Savaşı sonrasında Kuzey Afrika’daki son Osmanlı toprağı olan Trablusgarp İtalya’ya verildi. Balkan Savaşları sonrasında Makedonya, Arnavutluk, Batı Trakya ve Gökçeada ve Bozcaada dışındaki Ege adaları kaybedildi. Böylece Osmanlı sınırlan İstanbul önlerine kadar gerilemiş oldu. Aşağıdaki tabloyu inceleyerek Osmanlı Devleti fnin 19 ve 20. yüzyıllarda hangi topraklan kaybettiğini belirleyiniz. 1829 Edime Antlaşması’yla Yunanistan bağımsızlığım kazandı. 1830 Fransa Cezayir’i işgal etti. 1839 Tanzimat Fermam ilan edildi. 1856 Islahat Fermam ilan edildi. 1876 I. Meşrutiyet ilan edildi. 1877 n. Abdülhamit Meclis-i Mebusam süresiz olarak kapattı. Anayasayı uygulamadan kaldırdı. Böylece LMeşrutiyet yönetimi sona erdi. 1878 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonunda Berlin Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlığım elde etti. Bulgaristan’a özerklik verildi. 1881 Düyun-ı Umumiye Teşkilatı kuruldu. 1908 LLMeşrutiyet ilan edildı.Usmanlı Devleti7ne bağlı Bulgaristan bağımsızlığım ilan etti.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Osmanlı toprağı olan BosnaHersek’i topraklarına kattı. İstanbul'da meşrutiyet yönetimine karşı gerici nitelikte bir ayaklanma çıktı. Tarihimizde 31 Mart Olayı olarak bilinen bu ayaklanma, kurmay başkanlığım Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. 1909 187 SOSYAL BİLGİLER 7 1911 İtalya Trablusgarp’ı işgale başladı. Trablusgarp Savaşı sonucunda Uşi Antlaşması’yla (1912) Osmanlı Devleti Trablusgarp’ı İtalya’ya vermek zorunda kaldı. 1912 Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan gizlice anlaşıp Osmanlı Devleti ne savaş açtı. I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti yenilgiye uğradı. Çatalca’ya kadar topraklarım kaybetti. 1913 Balkan Devletleri Osmanlı Devleti’nden aldıkları topraklan paylaşama yınca II. Balkan Savaşı başladı. Savaş sırasında Arnavutluk bağımsızlığım ilan etti. Savaş sonunda Osmanlı Devleti Edime ve KırkLareli’yi geri almayı başardı.Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı İmparatorluğu Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya ve Ege Adalarım (İmroz ve Bozcaada dışında) kaybetti. 1914 Osmanlı Devleti LDünya Savaşı’na girdi. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda 28 Temmuz 1914’te Birinci Dünya Savaşı başladığında, Osmanlı Devleti tarafsızlığım ilan etti. Bununla birlikte ittifak arayışlarım sürdürdü. Öncelikle İngiltere’yle ittifak girişiminde bulunuldu. Ancak İngiltere Uzakdoğu’ya giden sömürge yollarının güvenliği için Osmanlı Devleti’nin savaşta tarafsız kalmasını istedi. Almanlar ise Osmanlı Devleti’nin kendi yanlarında savaşa girmesini istiyordu. Eğer Osmanlılar savaşa girerse yeni cepheler açılacaktı. İtilaf Devletleri, kuvvetlerini bu cephelere kaydırınca Almanya’nm Avrupa’daki yükü hafifleyecekti. Aynca Osmanlı Devleti Süveyş Kanalı’nın denetimini ele geçirebilecek, böylece İngiltere’nin insan gücü ve ham madde sağladığı sömürgelerine giden yollar kapatılabilecekti. Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı yönetiminde İttihat ve Terakki Partisi bulunuyordu. Bu partinin önde gelenleri, özellikle Enver Paşa, savaşı Almanya’nın kazanacağına inanıyordu. Eğer Almanya’nın yarımda savaşa girilirse, son dönemlerde kaybedilen topraklar geri alınabilirdi. Enver Paşa bu düşünceyle Almanlarla gizli bir ittifak antlaşması yaptı. Bu arada Akdeniz’de İngilizlerden kaçan Goeben (Göben) ve Breslau (Breslav) adlı iki Alman savaş gemisi Osmanlılara sığındı. Osmanlı Devleti uluslararası kurallar gereği bu savaş gemilerini teslim etmek yerine satın aldığını açıkladı. Bu iki geminin de içinde bulunduğu Osmanlı donanması Karadeniz’e açıhp Rus limanlarım bombalayınca Osmanlı Devleti savaşa girmiş oldu. m * Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı ’na niçin katılmıştır? Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas; Çanakkale; Mısır, Filistin, Suriye; Irak ve Hicaz- Yemen cephelerinde savaştı. Galiçya, Makedonya ve Romanya cephelerinde ise bağlaşıklarına yardım etti. Bu cephelerden Birinci Dünya Savaşı’mn gidişatım önemli ölçüde etkileyen cephe Çanakkale Cephesi oldu. 188 SOSYAL BİLGİLER 7 18 Mart 1915’te Fransız ve İngiliz donanmalarından oluşan bir fîlo Çanakkale Boğazı’m geçme girişiminde bulundu. Amaçlan; ekonomik bakımdan zor durumda olan Rusya’ya yardım etmek, İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmaktı. Ancak Nusret maym gemisinin Çanakkale Boğazı’na döşediği mayınlar ve ağır topçu ateşi nedeniyle İtilaf Devletleri geri çekilmek zorunda kaldı. Çanakkale Boğazı’m denizden geçemeyen İngiltere ve Fransa, Anzak (AvustralyaYeni Zelanda), Hintli ve Cezayirli askerlerden oluşan birlikleriyle 25 Nisan’da Gelibolu Yarımadası5nda üç noktaya asker çıkardılar. Ancak şiddetli Türk direnişi karşısında ilerleyemeyerek sahil şeridinde sıkışıp kaldılar. Ağustos başmda Gelibolu Yanmadası’nın kuzeyine yapılan ikinci müttefik çıkartması da Anafartalar Muharebeleri ile durduruldu. Ummadıklan bir direnişle karşılaşan itilaf askerleri, 8-9 Aralık 1915 gecesi Gelibolu Yarımadası5nı deniz yoluyla terk etmeye başladılar. Çanakkale Savaşlan tarihin en büyük ve en kanlı savunma savaşlarım kaydetti. Düşman ordularının silah ve teknik üstünlüğü karşısında Türk askeri vatan ve millet aşkıyla cam pahasına mücadele etti, gücünü ve kahramanlığım tüm dünyaya gösterdi. Çanakkale Savaşı’nm kazanılmasında Mustafa Kemal’in büyük bir rolü oldu. Mustafa Kemal’in bu savaşlarda gösterdiği ileri görüşlülük, kararlılık ve disiplin, mücadelenin zaferle sonuçlanmasını sağladı. Bölgeyi çok iyi tanıyan Mustafa Kemal, düşmanın karaya çıkarma yapacağı yeri önceden tahmin edip, burada savunma önlemleri alarak Çanakkale savunmasının temelini attı. Cephaneleri biten Türk askerlerine süngü taktırarak savaşm kaderini değiştirdi. SOSYAL BİLGİLER 7 Mustafa Kemal Conkbayın’nda cephaneleri bittiği için çekilen ve düşmanca kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastladı. “Niçin kaçıyorsunuz? dedim. Efendim düşman ... Nerede düşman? İşte ... diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten de ... düşman bana benim askerlerimden daha yakın. Düşman bulun duğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere; Düşmandan kaçılmaz, dedim. Cephanemiz kalmadı dediler. Cephanemiz yoksa süngümüz var dedim. Ve bağırarak; Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. ... Erler yere yatınca düşman da yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.” o*r Yukandaki anekdot Mustafa Kemal'in hangi özelliklerini göstermektedir? Mustafa Kemal’in; “Size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünc eye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.” emriyle bütünleşen Türk askeri, Conkbayın’nda Anbumu’nda ve Anafartalar’da kahramanlık destanı yazdı. Mevzilerimize yaklaşan Türk saflarım görebiliyorduk. Olağanüstü bir cesaretle çarpışıyorlardı ve ateşimiz karşısında yıkılan bir safın yerini alan bir diğeri, bize karşı yürüyor; sağ kalanlar korunmalı bir yerde toplanıp tekrar üzerimize geliyorlardı. Yüzbaşı Robert Whigham Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşlarında durumu çabuk kavramak, çabuk karar vermek ve sorumluluktan çekinmemek gibi davranışları, kendisinde büyük komutanlık nitelikleri olduğu ortaya çıkardı. Vatan ve millet sevgisiyle birleşen bu özellikler, Mustafa Kemal’in tüm dünyaca tanınmasını sağladı. SOSYAL BİLGİLER 7 “Türklerin içinde iriyan biri vardı, neredeyse iki metrenin üstünde olmalıydı. Bizimki de en az onun kadar iriydi. Sanınm prestij için iri adamlarım seçmişlerdi. İkisinde de beyaz bayraklar vardı ve ortada duruyorlardı... Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarında oturdum ve bir süte sonra yanlarına gidip Türk’e sığır kavurması ikram ettim. Gülümsedi, çok sevinmiş göründü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi. Jacko adım verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de pek hoşlanmıştı. Onun için kötü bir söz söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en cesur insanlarıy dı. En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, adeta fanatik insanlardı. Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda çok esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık. Er Henry Bames Bu anıdan çıkardığınız sonuçlar nelerdir? Çanakkale Zaferi Türk milletinin kahramanlığım, bağımsızlığa olan düşkünlüğünü tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. İtilaf Devletlerinin Çanakkale’deki başarısızlığı, müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da çarlık rejiminin yıkılmasına yol açtı. Rusya savaştan çekilmek zorunda kaldı. Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nın iki yıl daha uzamasına neden oldu. Mustafa Kemal Conkbayın, Anafartalar ve Anbumu’nda elde ettiği başarılarla, askeri yeteneklerim ortaya kodu. Çanakkale Savaşları Mustafa Kemal’in “Anafartalar Kahramanı” olarak tanınmasını sağladı, Millî Mücadele liderliğim pekiştirdi. Savaşın Bilançosu Çanakkale Cephesi’ndeki başarılar İttifak Devletlerine üstünlük sağladı. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesiyle İtilaf Devletleri üstünlüğü ele geçirdi. Birinci Dünya Savaşı İttifak Devletlerinin yenilgisiyle sonuçlandı. Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleriyle Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalayarak savaştan çekildi (30 Ekim 1918). Bu anlaşma ateşkesten çok, Türk milletinin ve vatanının yok oluşu anlamına gelen bir anlaşmaydı. Tarihin ilk kez tanık olduğu bu büyük savaşın önemli sonuçlan oldu: Savaşta 10 milyondan fazla insan hayatım kaybetti. Yenen ve yenilen ülkeler harabeye döndü, tanm alanları yok oldu. Halkın ahm gücü düştü, toplumlar istikrarsızlaştı. Avrupa ekonomisi alt üst oldu. Savaş sonrasında Avrupa’nın haritası yeniden çizildi. İmparatorluklar yıkıldı, yerlerine yeni devletler kuruldu. Birçok ülkede rejim değişiklikleri oldu. Birinci Dünya Savaşı ve savaşın ortaya çıkardığı maddi ve manevi yıkım devletleri banş arayışına yöneltti. Amerika Birleşik Devletleri Başkam Woodrow Wilson (Vudrov 191 SOSYAL BİLGİLER 7 Vilsın)’ın önerisiyle uluslararası banş ve güvenliği sağlayacak, devletler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları çözecek bir milletler cemiyetinin kurulması kararlaştırıldı. 28 Nisan 1919’da kurulan Milletler Cemiyeti, zamanla amacından uzaklaşarak, büyük devletlerin çıkarlarım koruyan bir örgüt hâline geldi. Arzu edilen banş ortamım sağlayamadığı gibi, yirmi yıl sonra ikinci Dünya Savaşı’mn çıkmasına da engel olamadı. ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşm galip devletleri tarafından dünya barışını ve güvenliğini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Teşkilatı kuruldu. Birleşmiş Milletler günümüzde de güvenlik, ekonomik kalkınma, sosyal eşitlik konularında çalışmalar yapmaktadır. M * Günümüz dünya barışının sağlanmasında uluslararası örgütlerin rolü nedir? Bu örgütlerin çabalarmı yeterli buluyormusunuz?Neden? KÜRESEL SORUNLAR İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dünyamızı ve bizleri tehdit eden sorunlar artmıştır. Küresel ısınma, çevre kirliliği, terör, savaş, açlık, yoksulluk, hızlı nüfus artışı, işsizlik, salgın ve bulaşıcı hastalıklar dünyamızı ve bizleri derinden etkilemektedir. İnsanlığın ve dünyanın geleceği bu sorunlarla etkili bir şekilde mücadeleyi gerektirmektedir. M Dünyada 800 Milyon İnsan Aç! 200 milyonu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere açlık sınırının altında yaşayan insan sayısı 840 milyon, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı 2 milyar, güvenli su tüketim olanağı bulamayan insan sayısı 1, 2 milyar, sağlık hizmetinden yararlanamayan insan sayısı 800 milyon ... 192 SOSYAL BİLGİLER 7 Bugün dünya üzerinde 800 milyon kişi yetersiz beslenme tehdidi altında yaşamakta, her gün binlerce kişi açlık yüzünden hayatım kaybetmektedir. Açlık, en çok anne ve çocukları öldürmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütüne göre, 37 ülkenin acil gıda yardımına ihtiyacı vardır. Bu ülkelerden 21 Afrika’da, 10’u Asya’da, 5’i Orta ve Güney Amerika’da, l ’i de Avrupa’da bulunmaktadır. Dünyanın en zengin ülkelerinin yer aldığı Avrupa’da acil gıda yardımına ihtiyacı olan bir ülkenin bulunması ise oldukça düşündürücü... Dünyada 800 milyon insanın karşı karşıya bulunduğu açlık tehlikesinin bazı nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları doğal bazıları ise doğal olmayan nedenlerdir. Doğal nedenlerin başmda kuraklık gelmektedir. Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz küresel ısınma kuraklığın başlıca nedenidir. Küresel ısınma nedeniyle beklenen yağmurların düşmemesi tanm üretimini etkilemektedir. Yeterince tanm üretimi yapılamayınca gıda sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu durum tanm ürünleri fiyatlarının rekor düzeyde artmasına yol açmaktadır. Öyle ki, Afrika’da bir ineğin fiyatı 20 kilo buğdaya eşit durumdadır. Bu durum yoksul insanların beslenmek için gerekli gıdayı satm alamamasına yol açmaktadır. Açlığın bir nedeni de savaştır. Özellikle Afrika’da iç savaşm sürdüğü ülkelerde tarımsal faaliyetler yapılamamaktadır. Bu nedenle çocuklar yeterince beslenememektedir. Dört çocuktan biri... BM 2007 İnsani Gelişme Endeksi'nin zirvesinde yer alan ve beş yaş altı çocuk ölüm hızının en düşük olduğu İzlanda'da, 1000 çocuktan sadece üçü ölüyor. İç savaşm hüküm sürdüğü Somali’de ise her yıl beş yaş altı çocukların yüzde 50'si yetersiz beslenme nedeniyle hayatım kaybediyor. Afrika’da ortalama insan ömrü sadece 47 yıl, Avrupa’da ise bu rakam 78 yılı buluyor. Uzmanlar, Afrika’da insan ömrünün yoksulluk yüzünden kısa olduğunu belirtiyorlar. Aslında dünyada tüm insanların beslenmesini sağlayacak yeterlilikte gıdanın mevcut olduğu bilinmektedir. Ancak herkes eşit şekilde bütün gıdalara ulaşamamaktadır. Açlığın temel nedeni yoksulluktur. İnsanlığın neredeyse yansı günde iki dolardan az, beşte biriyse bir dolardan az bir parayla hayatta kalmaya çalışmaktadır. 193 SOSYAL BİLGİLER 7 Açlık ve bundan kaynaklanan ölümler daha çok demokratik olmayan yönetimlerce yönetilen ülkelerde görülmektedir. Bu ülkelerin yönetimleri halka çalışmak için iş imkânları yaratmadığından ve gelirler adil paylaşamadığından insanlar açlık sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Afrika’daki açlığın temel nedeni doğal afetlerin yol açtığı kuraklık olarak gözükse de gelişmiş ülkelerin politikalarının da bu tabloda etkisi vardır. Çünkü gelişmiş ülkeler ayırdıkları yardım miktarım son yıllarda iyice azaltmış durumdadır. Afrika’ya, ulaştırılması gereken yardımın sadece üçte biri sağlanabilmektedir. Birleşmiş Milletlere bağlı bir yardım kuruluşu olan Dünya Gıda Programı, tahıl dolu gemilerle Somali’de açlık çeken kişilere düzenli olarak yiyecek yardımı yapıyor. Yıllardan beri BM Nüfus Fonu, Gıda ve Tanm Örgütü (FAO), UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü ile Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu gibi uluslararası kuruluşlar, açlık sorununu dünyanın gündemine taşımakta ve açlıkla mücadele kampanyaları düzenlemektedir. Bu kampanyalarla, açlık tehlikesinin yoğun olduğu ülkelere gıda ve diğer yardımlar yapılmaktadır. Açlığı yok etmek ve beslenme şartlarım iyileştirmek amacıyla 1943’te Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütü (FAO) kurulmuştur. Kuruluş, hükümet ve teknik kuruluşların tanmı, ormancılığı ve balıkçılığı geliştirme projelerine aracı ve yardımcı olmaktadır. Bu tip konularda ülkeler düzeyinde teknik yardımlar sağlamakta, eğitsel projeler geliştirerek, araştırmalar yapmakta ve seminerler vermektedir. Dünyadaki tarımsal ürünlerin üretimi, tüketimi, ticareti ve depolanması, tabii kaynakların geliştirilmesi, ağaçlandırma gibi konularda danışmanlık yapmaktadır. Dünya Gıda Günü, her yıl FAO'nun 1945 yılında Kanada'nm Quebec şehrinde kuruluş günü olan 16 Ekim tarihinde kutlanmaktadır. Dünya Gıda Günü, küresel bir sorun olan ve dünya üzerinde 800 milyon insanın etkilendiği kronik açlığa neden olan faktörlerin ortadan kaldınlmasma yönelik acil önlemlerin almmasma çağrıda bulunmaktadır. İnsanlığın açlık ve gıda güvencesi konularında bilinçlendirilmesi hayati önem taşıyan bir konudur. Dünya Gıda Günü etkinlikleri bu bilinçlendirmeyi sağlamak ve insanların her gün yeteri kadar gıdaya sahip olma hakkının var olduğu mücadelesini yaygınlaştırmak üzere düzenlenmektedir SOSYAL BİLGİLER 7 1946 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), savaşların olumsuz sonuçlan karşısmda önlemler almak için önemli çalışmalar yapmaktadır. Savaşlarla birlikte ortaya çıkan yoksulluk, kıtlık, sağlık sorunları, beslenme ihtiyaçlan gibi konularda çocuklara yardım etmektedir. Bunun yanında yeni doğan, büyümekte olan gençlerin sorunlarına da çözüm aramaktadır. to r Dünyadaki aç insanlar için neler yapabilirsiniz? Çevremiz Alarm Veriyor Çevre, tüm canlıların ortak yaşama alanlarım oluşturan hava, su ve topraktır. Başka bir ifade ile insanın etrafında bulunan tüm canlı ve cansız varlıklar; dağlar, ormanlar, kırlar, göller, akarsular, dereler, tanm alanları, kumsallar yani, tüm yaşanan alanlar çevreyi oluşturur. Anayasamızın 56. maddesine göre; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” Ancak insanlar binlerce yıldır doğaya hâkim olmaya çalışırken havayı, suyu ve toprağı kirletmektedir. Bu durum, sağlıklı çevrede yaşama hakkım engellediği gibi tüm insanlığı ve gelecek kuşaklan dönüşü olmayan bir tehlike içine sokmaktadır. ü î Tarımsal faaliyetler sırasında gübrelemenin ve ilaçlamanın bilinçsizce yapılması, sanayi kuruluşlarının atıklan toprak kirliliğine yol açmaktadır. Toprağa kanşan zararlı kimyasal maddeler nedeniyle toprakta yaşayan canlılar ve bitkiler olumsuz etkilenmektedir. Bilinçsiz bir şekilde ormanların kesilmesi ve erozyon toprak kayıplarına neden olmakta; bu durum tanm alanlarının gittikçe azalmasına yol açmaktadır. Sanayileşmenin artmasıyla birlikte açılan fabrikalar, bu fabrikalardan çıkan zararlı gazlar, otomobillerden çıkan gazlar, hava kirliliğine yol açmaktadır. Hava kirliliği, solunum sistemi hastalıklarına ve akciğer kanserine neden olmaktadır. Bitkiler üzerinde öldürücü ve büyümelerini engelleyici bir etkiye sahiptir. Hava kirliliği, sanatsal ve mimari yapılan da tahrip etmekte ve bozmaktadır. Bu nedenle hava kirliliği hem canlıların sağlığı açısından, hem de ekonomik yönden zarar vericidir. 195 SOSYAL BİLGİLER 7 Hava kirliliği ÇemobiTden ölümcül Araştırma sonuçlarına göre, büyük şehirlerde hava kirliliğine maruz kalanların hayatı, Çemobil faciasma hemen müdahale eden ve nükleer santralin yakınında görev alan acil kurtarma işçilerinden daha fazla risk altında. Uzmanlara göre, 15 yıl önce Çemobil nükleer santralinin patlaması sonucunda açığa çıkan radyoaktif maddeler ve hatta ikinci Dünya Savaşimn sonunda ABD’nin Japonya’ya attığı atom bombalarının etkisi bile hava kirliliğinden daha az zararlı. İnternet Haberi Su kirliliğine etki eden unsurlar; sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı, zirai mücadele ilaçlan ve kimyasal gübreler olarak gruplandınlabilir. Sanayinin çevre üzerindeki olumsuz etkisi diğer faktörlerden çok daha fazladır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıklan, su kirliliğine ve dolaylı olarak da toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşın kirlenmelere yol açmaktadır. Sanayi atıklan ve zehirli madde atıklan, suda yaşayan canlılara zarar vermektedir. Örneğin; Marmara Denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Karadeniz’deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır. İstakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir. Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir. Çevre kirliliği dünyamızı etkileyen en büyük küresel sorunlardan biridir. Sivil toplum örgütleri ulusal ve uluslar arası düzeyde yürüttükleri çahşmalarla çevre kirlil iğine dikkat çekmekte, hükümetleri ve diğer ilgilileri önlemler konusunda uyarmak tadır. Greenpeace 1971 yılından bu yana, küresel çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla şiddet içermeyen eylemler gerçekleştiren ve kampanyalar yürüten bağımsız bir örgüttür. 196 SOSYAL BİLGİLER 7 Greenpeace ; Okyanuslar ve yaşlı ormanların korunması, İklim değişikliğini durdurabilmek için fosil yakıtların kademeli olarak sonlandınlması ve yemlenebilir enerjilerin teşvik edilmesi, Nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi, Zehirli kimyasal maddelerin ortadan kaldırılması, Genleri ile oynanmış organizmaların doğaya bırakılmasının önlenmesi gibi çalışmalar yürütmektedir. Pakistan'da düzenlenen bir terör saldırısı sonrası Açlık ve çevre kirliliği dışında bulaşıcı hastalıklar, savaş, terör, küresel ısınma, işsizlik gibi sorunlar hepimizi etkilemektedir. Aslında dikkatle incelendiğinde tüm sorunların birbiriyle bağlantılı olduğu görülebilmektedir. Dünyamızı yok olmanın eşiğine getirebilecek bu sorunların çözümü, yine bu sorunları yaratan insanlığın elindedir. ÇOK GEÇ OLMADAN Küresel sorunlardan tüm dünya gibi ülkemiz de etkilenmektedir. Bu nedenle açlık, küresel ısınma, çevre kirliliği vb. sorunlar yanı başımızdadır. Çok geç olmadan bu sorunlar karşısında duyarlı olmalı, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2006 yılı itibarıyla ülkemizde 539 bin kişi açlık sının, 12 milyon 930 bin kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Acil önlemler alınmazsa açlık dünyada ve ülkemizde büyük bir sorun olmaya devam edecektir. Çevre kirliliği ülkemizin de önemli bir sorunudur. Türkiye’de Marmara Denizi, Haliç ve İzmir Körfezi’nde su kirliliği görülmektedir. Sanayileşmenin etkisiyle kentlerdeki hava kirliliği artmış, tüm canlılan tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Tarım üretiminde ürün verimini artırmak amacıyla kullanılan yapay katkı maddeleri veya değişik hormonlar ülkemizin topraklarım tehdit etmektedir. Türkiye’de Hollanda’da kullanılan tarım ilacının 30 katı kullanıyor. Tarım ilaçlan yalnızca meyvesebze ile evlere girmiyor. Ölçüsüz kullanıldığında toprağı zehirliyor, içtiğimiz, kullandığımız suya da kanşıyor. 197 SOSYAL BİLGİLER 7 Bilim adamlarının yaptığı çalışmalara göre küresel ısınmanın ülkemize olası etkileri şöyledir: 2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek, Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice azalacaktır. Ekosistem değişince, birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Küresel sorunlarla mücadelede ulusal ve uluslar arası kuruluşlar gibi bireysel olarak da yapabileceğimiz çok şey vardır. Çevre kirliliğini ele alarak neler yapabileceğimizi gözden geçirelim. Ürün elde ettiğimiz topraklarımızı bilinçli bir şekilde gübreleyip ilaçlayalım. Organik tarıma önem verelim, bu yolla elde edilen ürünleri tercih edelim. Bireysel atıklarımızla sularımızı kirletmeyelim, sularımızı kirleten kimyasal maddelerin kullanımına dikkat edelim. Diş fırçalama, çamaşır ve bulaşık yıkama vb. durumlarda musluğu açık bırakmayalım. Suyumuzu kullanırken israf etmeyelim. Havamızı kirleten kalitesiz kömürleri yakacak olarak kullanmayalım; bunlann yerine doğalgaz, güneş eneıjisi, jeotermal eneıji vb. enerjileri kullanmayı tercih edelim. Otomobil egzozlarım standartlara uygun taktıralım. Mümkün olduğunca toplu taşım araçlarım kullanmaya çalışalım. Ev atıklarını toprağa zarar vermeyecek şekilde toplayıp depolayalım. Kalıcı kirliliğe neden olan cam şişe, teneke kutu, petrol, plastik, pet şişe, deterjan, tanm ilacı ve pil gibi atık maddeleri rastgele çevreye atmayalım. Plastik poşet, pet şişe vb. yerine geri dönüşümü yapılabilen cam ve kâğıt malzemeleri kullanalım. Yeşili ve ormanları koruyalım. Ozon tabakasına zarar veren kozmetik ürün vb. kullanmayalım. Elektrik tüketimini en aza indirgeyelim. Evlerimizi doğru ışıklandıralım. Eneıji dostu ampuller kullanalım. Televizyon, bilgisayar gibi ev aletlerini bekleme konumunda bırakmayalım. Anayasamızın 56. maddesine göre; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşa ma hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığım korumak ve çevre kirlenmesi ni önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir.” m * .98 Siz birey olarak çevrenin korunması konusunda neler yapıyorsunuz? SOSYAL BİLGİLER 7 İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI Günümüz uygarlığı, binlerce yıllık bir bilgi birikiminin sonucudur. Örneğin kalemi ele alalım. Sümerler MÖ 40001i yıllarda sivri uçlu bir kamışı kalem olarak kullandılar. Mısırlılar, eski hiyeroglif yazısını papirüs üzerine çizmek için kamışın ucunu yontup düzleştirdiler. Romalılar kamış kalemi geliştirerek tüp şeklindeki bambu veya sazlardan yapmaya başladılar. MS 100’lü yıllarda tüy kalemler geliştirildi. 18. yüzyılın sonlarına doğru, dünyanın çeşitli yerlerinde mürekkepli çelik kalemler bulundu. 1795 yılında bir Hitit kaya kabartması (Boğazköy) Fransız ve bir AvusturyalI birbirlerinden habersiz ilk kurşun kalemi geEştirdiler. Alonzo Townsend Cross (Alonzo Tavzmd Kros) 1878 yılında günümüzün tükenmez kalemlerinin öncüsü sayılan bir kalem geliştirdi. 1884 yılında Lewis Edson Waterman (Luiz Edsm Vatırmın), o güne kadar yapılan kalemlerden daha iyi bir kalem tasarladı. Bu dolmakalemdi. Lazslo Josef Biro (Lazlo Yozef Biro) adlı Macar gazeteci, 1938 yılında bugün de kullandığımız tükenmez kalemlerdeki sistemi geliştirdi. İnsan sevgisi ve hoşgörü değerlerini işleyen Yunus Emre Görüldüğü gibi kalem gibi basit bir araç bile binlerce yıllık bir çabanın ürünüdür. Bu çabada tek bir kişinin ya da milletin değil birçok kişinin ve milletin katkısı bulunmaktadır. Tüm insanlığın katkısıyla oluştuğu için bu ve benzeri ürünler insanlığın ortak mirasıdır. Ortak miras, geçmişi ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değer lerin tümüdür. Bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat ürünleri ve düşünceler ile doğal varlıklar ortak miras kapsamındadır. SOSYAL BİLGİLER 7 Salvador Dali'nin bir eseri İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI İnsanlığın Sanat Mirası: Bir duygunun, düşüncenin, doğal güzelliğin, yaratıcılık katılarak anlatılmasına sanat denir. Mimarlık, heykel, müzik, tiyatro, roman, öykü sanat dallarından bazılarıdır. İlk çağlarda insanların mağara duvarlarına çizmiş oldukları resimler ilk sanat ürünleridir. İlk çağlardan günümüze sanat anlayışı Çin, Hint, Mısır, Mezepotamya, Yunan, Anadolu, Inka, Aztek gibi pek çok uygarlığın katkısıyla gelişmiş ve gelişmeye devam etmektedir. Evrensel değer taşıyan sanat eserleri, geçmişten günümüze ulaşabilmiş, daha sonraki eserlerin yapımında örnek alınmıştır. İnsanlığın Edebiyat Mirası: Edebiyat olayların, düşüncelerin, duyguların ve hayallerin yazı dili aracılığıyla şekillendirilmesine denir. İnsanlığın edebiyat mirasım, geçmişten günümüze uzanan şiir, öykü, destan, roman, tiyatro oyunları vb. oluşturur. Gılgamış Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Homeros’un İlyada ve Odesa’sı William Shakespeare (Vilyım Şekspir)'in Romeo ve Juliette (Romeo ve Jülyet)’i, Servantes'in Don Kişot’u, Viktor Hugo'nun Sefilleri insanlığın edebiyat mirasına örnek olarak verilebilir. İnsanlığın Bilim Mirası: İnsanın doğaya egemen olma çabası bilimi ortaya çıkar mış, insanlığın bilim mirası İlk Çağdan günümüze oldukça büyük bir ilerleme kaydetmiştir. İlk Çağda Babilliler, Yunanlılar, Çinliler, Mısırlılar Orta Çağda İbn-i Sina, Harzmi gibi İslam bilim adamları, Yeni Çağda Paskal, Dekart (matematik), Kopemik (güneş sistemi), Kepler, Galile (astronomi), Newton (yer çekimi yasası) bilim mirasına katkıda bulunmuşlardır. İçinde bulunduğumuz ve “Bilgi Çağı”, “Uzay Çağı”, “Atom Çağı” olarak adlandırılan çağımızda ise bilim ve teknoloji hayal edilemez bir noktadadır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler ulaşım, sağlık, eğitim ve diğer alanlarda büyük gelişmelere yol açmaktadır. Günümüzde bilim alanında ulaşılan bu nokta, insanlığın bilim mirası sayesinde olmuştur. İnsanlığın Düşünce Mirası: Eski çağlardan beri insanlar; insanı ve evreni anlamaya çalışmış, bu çaba sonucunda da düşünce gelişmiştir. İlk Çağdan günümüze Herakleitos (Herakht), Thales (Tales) Konfuçyüs, Buda, Sokrates (Sokrat), Platon, Aristoteles (Aristo), J.J. Rousseau (Ruso), Voltaire (Volter), Machievelli (Makyavelli), Montesquieu 200 SOSYAL BİLGİLER 7 (Montskiyö) Diderot (Didero), Comte (Komt), Durkheim (Durkaym) gibi düşünürler düşünce mirasını geliştirip zenginleştimıişlerdir. Günümüzdeki özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi, insan haklan, akılcılık, bilimsellik gibi değerler insanlığın düşünce mirası sayesinde oluşmuştur Doğal Varlıklar ve Tarihi Eserler: Deniz, göl, akarsu, şelale, dağ, orman gibi doğal varlıklarla, geçmişten günümüze uzanan tarihî eserler insanlığın ortak mirasıdır. Tüm insanlar doğal varlıklardan ve tarihî eserlerden yararlanma hakkına sahiptir. t t M 4 / ^ w â lA s. — . rd f-M Peribaealan (Nevşehir) Yüzyılların birikimi sonucu oluşan ortak miras, sadece ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın malıdır. Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası etkileşim yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu toplumlar da ortak mirastan yararlanır ve gelişmesine katkıda bulunur. İnsanlığın ortak mirasından yararlanmak tüm toplumlann hakkıdır. İnsanlığın ortak mirası bu mirastan yararlanıldıkça yaşayacaktır. Ortak mirasın yaşatılması için her kuşağm onu zenginleştirerek kendinden sonraki kuşağa bırakması gerekir. Bu nedenle nerede olursa olsun ortak mirası korumak ve geliştirmek tüm insanlığın sorumluluğudur. Atatürk diyor ki; İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz gerçek özellikleriyle uygar ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 263. SOSYAL BİLGİLER 7 Atatürk ortak mirasın yaşatılmasına büyük önem vermiştir. Ona göre Türk toplnmunun gelişmesinde ve çağdaşlaşmasında ortak mirasın büyük bir rolü vardır. “Fikirler ve devrimler sanatla yayılır.” diyen Atatürk, güzel sanatları uygarlığın bir işareti, kültürlü insan yetiştirmede bir eğitim aracı olarak nitelemiştir. Atatürk çağdaş Türk sanatının oluşması için akademiler ve konservatuarlar açtırmıştır. Geleneksel sahne oyunlarına ve çağdaş Türk tiyatrosuna destek vererek gelişmesine katkıda bulunmuş tur. Sanatçıları her zaman desteklemiştir. Xajıthos-Letoon (Fethiye) Ortak mirasın korunması amacıyla dünyada ve ülkemizde birçok çalışmalar yapılmaktadır. Ortak miras ürünlerinin sergilendiği ve insanlığın hizmetine sunulduğu müze ve kütüphaneler bunlardan biridir. Dünya Anıtlar Vakfı ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ortak mirası korumaya yönelik uluslararası düzeyde çalışmalar yapmaktadır. Ülkemizde ortak mirası korumaya yönelik oluşturulan en önemli kuruluş Kültür Bakanlığıdır. Bunun dışında bu işe gönül vermiş sivil toplum örgütleri de bulunmaktadır. Ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan yasal düzenlemelerle, doğal ve kültürel varlıkların bulunduğu yerler sit alanı olarak belirlenip koruma altına alınmaktadır. İnsanlığın ortak mirasın korumanın en önemli yolu ise eğitimdir. Eğitim sayesinde doğal ve tarihi varlıkların, bilim, sanat, edebiyat ve düşünce ürünlerinin korunup geliştirilmesinde duyarlılık oluşturulabilecektir. Anzak Koyu’nda Tarihî Katliam İddiası Çanakkale Savaşlarının en çetin yaşandığı ve her santimetrekaresinde binlerce merminin bulunduğu Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı içindeki Anzak Koyu’nda bulunan tepeler, yeni yol yapım çalışması sebebiyle kepçelerle kazılıp deniz kenarına boşaltılınca, sivil toplum kuruluşlarım harekete geçirdi. Tarihin katledildiğini öne süren sivil toplum kuruluşları, valilik ile Kültür ve Tabiat Varlıklarım Koruma Kuruluna dilekçe verdi. Bir İnternet haberi (4 Kasım 2008) Birey olarak ortak mirasın korunması ve geliştirilmesi için neler yapabilirsiniz? SOSYAL BİLGİLER 7 ÖZET Tarihin gördüğü en büyük savaş Birinci Dünya Savaşı’dır. Bu savaşm temel nedeni Avrupalı devletler arasındaki siyasi ve ekonomik çıkar çatışmalarıdır. Savaş milyon larca insanın ölümüne, şehirlerin yakılıp yıkılmasına neden olmuştur. Savaş sonrasında Avrupa’nın sınırlan değişmiş, ekonomisi alt üst olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’na kay bettiği topraklan geri almak için giren Osmanlı Devleti umduğunu bulamamış, imzal adığı ateşkes anlaşması (Mondros) ve banş antlaşması (Sevr), Türk milletini yok olmanın eşiğine getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi savaşm kaderim değiştirmiş, Mustafa Kemal’in askerî dehasının tüm dünyaca tanınmasını sağlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan soma uluslararası banşın korunması için Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Milletler Cemiyeti amacına uygun çalışmamış, 1939’da yeni bir dünya savaşının çıkmasını önleyememiştir. Günümüzde savaş, açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar, küresel ısınma, çevre kirlil iği tüm canlıları tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümü için uluslararası kuruluşlar faaliyet göstermektedir. Küresel sorunlarla mücadelede birey olarak bizlere de görev düşmektedir. Ortak miras, geçmişi ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değerlerin tümüdür. Bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat ürünleri ve düşünceler ile doğal varlıklar ortak miras kapsamındadır. İnsanlığın ortak mirası günümüz uygarlığının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Yüzyılların birikimi sonucu oluşan ortak miras, sadece ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın malıdır. Bu nedenle ortak mirastan yararlan mak tüm toplumlann hakkıdır. İnsanlığın ortak mirası bu mirastan yararlanıldıkça yaşayacaktır. Ortak mirasın yaşatılması için her kuşağın onu zenginleştirerek kendin den sonraki kuşağa bırakması gerekir. Bu nedenle nerede olursa olsun ortak mirası korumak ve geliştirmek tüm insanlığın sorumluluğudur. 203 SOSYAL BİLGİLER 7 DEĞERLENDİRME SORULARI A) Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başma “Y” harfi yazınız. Yanlış olan cümlelerin doğrularını cümlelerin altındaki boşluklara yazınız. () 1. Birinci Dünya Savaşı’nın asıl nedeni Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtmm Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesidir. ( ) 2. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri yatımda katılmıştır. 204 () 3. 19. yüzyılda hammadde ve pazar arayışı, sömürgeci devletler arasındaki rekabeti artırmıştır. () 4 .19.yüzyıldaAlmanya sömürgecilik yanşında diğer Avrupa ülkelerini geride bırakmıştır. () 5. İnsanlığın ortak mirası, tüm insanlık tarihini içine alan maddi ve manevi değerlerden oluşur. () 6. Çanakkale Savaşlan sonucunda Batılı Devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki baskısı sona ermiştir. () 7. Birleşmiş Milletler, dünya barışını korumak amacıyla çalışmalar yapan uluslararası bir teşkilattır. () 8. Yunus Emre insan sevgisi ve hoşgörü gibi değerleri konu alan eserleriyle, insanlığın ortak mirasına katkıda bulunmuştur. () 9. Her ulus, küresel sorunlarla kendi başma mücadele etmelidir. () 10. Çevreyi korumak ve geliştirmek bir vatandaşlık görevidir. SOSYAL BİLGİLER 7 B) Aşağıdaki sorulan cevaplayınız. 1) İnsanlığın ortak miras ürünlerini korumak için neler yapabilirsiniz? 2) Uluslararası kuruluşlar küresel sorunların çözümüne nasıl katkıda bulunabilirler? 3) I. Dünya Savaşı’nın nedenleri ve sonuçlan nelerdir? 4) Çanakkale Savaşlarının Türk ve dünya tarihi açısından önemini açıklayınız. 205 SOSYAL BİLGİLER 7 TEST VII 1. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girme nedenlerinden biridir? A. B. C. D. 2. Sömürge yollarım denetleme Kaybettiği topraklan geri alma Sömürge elde etme Dağılmayı önleme 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan veliahtı Saraybosna gezisinde bir Sırp tarafından öldürülmüştür. Bu gelişme Birinci Dünya Savaşı’mn kıvılcımı olmuştur. Bu bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi Birinci Dünya Savaşı’nın nedenlerinden biridir? A. B. C. D. 3. Milliyetçilik akımından en çok Rusya, Osmanlı ve Avusturya Macaristan İmparatorluklan etkilenmiştir. Bunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. 4. Avrupa’nın sınırlan yeninden çizildi. Avrupa ekonomisi bozuldu. Yeni devletler kuruldu. Barış ortamı sağlandı. 28 Haziran 1919’da dünya barışını ve güvenliğini sağlamak amacıyla kurulan uluslararası örgüt aşağıdakilerden hangisidir? A. B. C. D. 206 Avrupa’ya yakın olmalan Çok uluslu bir yapıya sahip olmalan Baskıcı bir yönetime sahip olmalan Ortak düşmana sahip olmalan Aşağıdakilerden hangisi Birinci Dünya Savaşı’nm sonuçlarından biri değildir? A. B. C. D. 5. Milliyetçilik hareketleri Demokrasi istekleri Sömürgecilik Mezhep kavgalan Birleşmiş Milletler NATO UNESCO Milletler Cemiyeti SOSYAL BİLGİLER 7 6. I. Fransa Cezayir’i işgal etti. II. Mısır, İngiltere tarafından işgal edildi. IH. Avusturya Macaristan, Bosna Hersek’i kendi topraklarına kattı. Bu bilgiler göz önüne alındığında 19 ve 20. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin durumuyla ilgili ne söylenebilir? A. B. C. D. 7. Almanya Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na kendi yanında gimıesini istemiştir. Bunun nedenleri arasında; yeni cepheler açarak Avrupa’daki yükünü hafifletmek ve İngiltere’nin sömürge yollarını kesmek vardır. Buna göre Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa sokmak istemesinde aşağıdakilerden hangisi en büvük rolü oynamıştır? A. B. C. D. 8. Topraklarının paylaşıldığı Devletin siyasi bütünlüğünü koruduğu Ekonomik bağımsızlığım yitirdiği İç işlerine müdahale edildiği Coğrafi konumu Asker sayısı Silah ve cephane üstünlüğü Zengin kaynaklan I. Yardım alamayan Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. II. Amerika Birleşik Devletleri İtilaf Devletleri yanında savaşa girmiştir. İÜ. Savaş iki yıl uzamıştır. IV. Mustafa Kemal askeri başarılarıyla tüm dünyaca tanınmıştır. Bu bilgilerden hangileri Çanakkale Cephesi’nin Birinci Dünya Savaşı’mn kaderini değiştirdiğine kanıttır? A. B. c. D. I ve II I ve m n ve IV IH ve IV 207 SOSYAL BİLGİLER 7 9. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütüne göre, dünyada herkese yetecek kadar tarımsal üretim yapılmaktadır. Buna rağmen açlık en önemli küresel sorunlardan biridir. Bu bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi insanlığı tehdit eden açlığın en önemli nedenlerinden biridir? A. B. C. D. Kuraldık Yoksulluk Geri kalmışlık Çevre kirliliği 10. İlk basım tekniği ağaç harflerle Çinliler tarafından yapılmış, Müslümanlar aracılığıyla da Avrupa kıtasına taşınmıştır. Almanya’da Gutenberg matbaayı geliştirmiş, bu buluş zamanla diğer ülkelere yayılmıştır. Bu bilgiye göre insanlığın ortak mirası hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A. B. C. D. Ulusal özellikler taşır. Uygarlığın gelişmesine katkıda bulunur. Evrensel bir değer taşır. Yüzyıllarca süren bir çabanın sonucudur. 11. Aşağıdakilerden hangisi insanlığın sanat, edebiyat, bilim ve düşünce mirasının korunmasının yollarından biri değildir? A. B. C. D. Müze ve kütüphaneler kurmak İnsanların kullanımım kısıtlamak Ortak mirası gelişmek Bireyleri eğitmek 12. Çevre kirliliğine karşı alınabilecek önlemler arasında; I. Doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal eneıji vb. enerjilerin kullanılması, n. Toplu taşım araçlarının tercih edilmesi, HE. Organik yolla elde edilen ürünlerin tercih edilmesi, IV. Eneıji dostu ampullerin kullanılması sayılabilir. Bu bilgilere göre çevre kirliliğine yol açan etkenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A. B. C. D. 208 Kimyasal gübrelerin kullanımı Otomobillerin egzoz dumanlan Tarımsal üretim Enerji israfı SOSYAL BİLGİLER 7 YANIT ANAHTARI DEĞERLENDİRME SORULARI ÜNİTE I 1- Y 2- Y 3- D 4- Y 5- Y 6- D 7- D 8- Y 9- D 10- Y ÜNİTE II 1- D 2- Y 3- D 4- D 5- Y 6- D 7- Y 8- D 9- Y ÜNİTE m 1- Y 2- D 3- D 4- D 5- Y 6- D 7- Y 8- D 9- D 10- Y ÜNİTE IV 1- Y 2- Y 3- D 4- D 5- D 6- Y 7- D 8- D 9- D 10- Y 10- Y ÜNİTEV 1- D 2- Y 3- D 4- Y 5- Y 6- D 7- Y 8- D 9- Y 10- D ÜNİTE VI 1- D 2- Y 3- D 4- Y 5- Y 6- D 7- D 8- Y 9- D ÜNİTE v n 1- Y 2- D 3- D 4- Y 5- D 6- Y 7- D 8- D 9- Y 10- D 10- Y 209 SOSYAL BİLGİLER 7 TESTİ 1-D 2-D 3-B 4-A 5-B 6-A 7-C 8-B 9-D 10-A TESTE 1-A 2-A 3-B 4-B 5-C 6-A 7-C 8-D 9-C 10-D TEST m 1-B 2-D 3-B 4-D 5-C 6-A 7-B 8-B 9-A 10-C 11-C 12-C 13-D 14-A 15-A 16-B 17-A 18-B TEST VI 1-A 2-C 3-C 4-D 5-B 6-D 7-A 8-A 9-D 10-A TEST VE 1-B 2-C 3-C 4-D 5-B 6-D 7-A 8-A 9-D 10-A 11-C TEST V 1-D 2-C 3-A 4-C 5-B 6-D 7-A 8-A 9-C 10-D 11-B 12-A 13-B 14-A 15-D 16-A 17-C 18-A 19-D 20-D 210 TEST IV 1-D 2-A 3-B 4-C 5-A 6-B 7-D 8-A 9-C 10-B SOSYAL BİLGİLER 7 aforoz ahi akçe akkor anatomi : : : : : anayasa : astronomi : SÖZLÜK A Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. Ahilik ocağmdan olan kimse. Küçük gümüş para. Işık saçacak beyazlığa varıncaya kadar ısıtılmış olan. İnsan, hayvan ve bitkilerin yapışım ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim. Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağım gösteren, yurttaşların kamu haklarım bildiren temel yasa. Yıldızlar ve yıldızların hareketlerim inceleyen bilim. bimarhane B : Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde. : Osmanlı Devleti'nde bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayncalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu. : Hastane cebelu : Atlı asker. barut berat C D darüşşifa darüttıp debbağ dejenerasyon demografik demokrasi dirlik : Sağlık yurdu. : Hastane. : Deri işleyen kimse. : Yozlaşma. : Nüfus bilimiyle ilgili. : Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık. : Osmanlı Devleti'nde bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya bir yere bağlı gelir. ehl-i hibre : empati erozyon : : ferman fresk : : E -F Ahilikte mesleğin sırlarını çok iyi bilen, malların niteliği hakkında görüş bildiren, fiyatların tespitinde yardımcı olan ve anlaşmazlıkları çözümleyen uzman. Kendini duygu ve düşüncede bir başkasının yerine koyma. Yeryüzündeki kayaçlann, toprakların rüzgar, sel ve buzulların etkisiyle aşınarak sürüklenip gitmesi. Osmanlı padişahının herhangi bir konu üzerinde yazdığı emir. Yaş duvar sıvası üzerine kireç suyunda eritilmiş madenî boyalarla resim yapma yöntemi. 211 SOSYAL BİLGİLER 7 ganimet gaza gazi göç hammadde hak has hattat hoşgörü ıslahat ikamet İlahi imaret imparatorluk imtiyaz iskan israf istihdam istihkâm iş gücü jest kadavra kadı 212 G Müslümanların savaşta düşmandan aldığı mal, para gibi taşınır eşya. İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş. Müslümanlıkta düşmanla savaşan veya savaş yapmış kimse. Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma. H Bir ürün elde edilmesinde kullanılan temel bileşenlerin işlenip elde edilmesinden önceki durumu. Kişiye hukuken tanınmış çeşitli yetki, özgürlük ve olanaklar. Hükümdara özgü olan. Osmanlı Devleti’nde yıllık geliri 100.000 akçeyi aşan dirlik. Çok güzel el yazısı yazan sanatçı. Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu. I-İ-J Düzeltme, iyileştirme Bir yerde oturma. Tanrı ile ilgili olan, Tanrıya özgü. Yoksullara ve öğrencilere yiyecek dağıtmak için kurulmuş hayır kurumu. Kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi. Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya ayrıcalık. Yurtlandırma. Gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama, savurganlık, tutumsuzluk. Bir görevde, bir işte kullanma. Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer. Bir insanın yararlı şeyler üretmek için harekete geçirmek zorunda olduğu fiziksel ve düşünsel yetilerinin tümü. Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket. K Tıp öğretiminde, üzerinde çahşma yapılan ölü insan veya hayvan vücudu. Tanzimat’a kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlan. SOSYAL BİLGİLER 7 kadırga : kamu : kamuoyu kapitülasyon : : kaptamderya : kariyer : katılım kethüda : : Hem yelken hem kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi. 1. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. 2. Bir ülkedeki halkın bütünü, halk. Bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi, halkoyu. Bir ülkede yurttaşların zaranna olarak yabancılara verilen ayrıcalık haklan. Osmanlı Devleti’nde deniz kuvvetlerinin en büyük askerî ve idari amiri. Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başan ve uzmanlık. Bir topluluğa girmek, ortak olmak, benimsemek. Loncayı temsil eden, hükümetle olan ilişkilerim yürüten görevli. : L Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çıraklan içine alan demek. lonca müttefik M : Yazılı ve görsel basm ve yaym organlarının genel adı. : At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina veya han. : Meşru, yasal duruma getirmek. : Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altmda parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi. Osmanlı Devleti'nde 1876 Anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros Anlaşması’na kadar süren, I ve n. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre. : Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus. : Duyguları, düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren kımıldanışlar, hareketler. : Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı devlet düzeni veya rejim. : Aralarında anlaşma olan taraflar. nüfiız N : Söz geçirme, güçlü olma. medya menzil meşrulaştırmak meşrutiyet millet mimik monarşi O -Ö oligarşi örf örfî : Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim, aristokrasinin daralmış biçimi. : Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek. : Örfle ilgili. 213 SOSYAL BİLGİLER 7 Panslavizm pazar Reform Rönesans P Slav asıllı bütün halkları aynı yönetim altında toplama amacı güden politik akım ve hareket. Alım satım, alışveriş. R Hıristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan düzenlemeler. XV. yüzyıldan başlayarak İtalya'da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı. s-ş saltanat sansür sarraf sermaye sipahi sivil toplum siyaset sosyal örgüt Slav sömürgecilik stratejik şeyh Tanzimat teknoloji tımar tuğra Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması. Sıkı denetim. Mesleği, değerli kâğıt ve metal paralan birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse. Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı. OsmanlIlarda tımar sahibi bir smıf atlı asker. Devletin denetimi altında olmayan, kararlarım bağımsız olarak vererek toplumsal etkinliklerde bulunan bireyler topluluğu. Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış. Toplumu ilgilendiren konularda faaliyet gösteren örgüt. Rus, Beyaz Rus, UkraynalI, Leh, Sırp, Hırvat, Sloven, Bulgar, Slovak ve Çek halklarına dillerindeki yalanlık dolayısıyla verilen ortak ad. Genellikle bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesi, müstemlekecilik, kolonyalizm. Önemli. Ahilik teşkilatında çıraklık ve ustalık törenlerini yöneten, cezaların uygulanmasını sağlayan, ahlakî ve dini otorite. T Sultan Abdülmecit zamanında, 1839'da Gülhane Hattıhümayunu adıyla anılan bir fermanla ilan edilen, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgi. Anadolu Selçuklulan ve Osmanhlarda, belirli görev ve hizmet karşılığında kişilere verilen, yıllık geliri 3.000-20.000 akçe olan toprak. Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret. SOSYAL BİLGİLER 7 UC uygarlık üleştirmek ürün veliaht yargı yasa yasama yiğitbaşı yürütme U-Ü : Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak. : Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü, medeniyet. : Pay ederek dağıtmak, bölüştürmek. : Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul. V-Y-Z : Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kimse. : Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar. : Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü, kanun. : Yasa koyma. : Kethüdanın yardımcısı. Pazardan ham madde alarak bunlan ustalara dağıtan, işlenen malın loncanın belirlediği ölçülere uyup uymadığım denetleyen görevli. : Uygulama işi. 215 SOSYAL BİLGİLER 7 KRONOLOJİ MÖ 4241 : Mısırlıların ilk takvimi icat etmesi MÖ 3500 : Sümerlilerin yazıyı bulması MÖ 3200 : İlk tekerleğin Mezopotamya’da kullanılması MÖ 3000 : Mısırlıların hiyeroglif yazı sistemim geliştirmesi MÖ 1300 : Suriye’de bulunan Ugarit’te ilk alfabenin kullanılması MÖ 1000 : Barutun Çinliler tarafından silah olarak kullanılması MÖ 5. yüzyıl : Perslilerin Kral Yolu’nu yapması MÖ 450 Heredot’un bir Dünya haritası çizmesi MÖ 2. yüzyıl : Fenikelilerin Fenike alfabesini icat etmesi 105 : Kâğıdın kitap yapımında kullanılması 395-398 : Avrupa Hunlannın Anadolu’ya ilk Türk akınlanm düzenlemesi 6. yüzyıl : Çinlilerin baskı tekniğini bulması 15. yüzyıl : Johannes Gutenberg’in modem baskı tekniğini bulması 1015: Büyük Selçukluların Çağn Bey önderliğinde Anadolu’ya Türk akınlanm başlatması 1040 : Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulması 1048 : Selçuklularla Bizanslılar arasında Pasinler Savaşı’mn yapılması Anadolu’da ilk vakfuı kurulması 1071 : Selçukluların Malazgirt Savaşı’m kazanması 1072 : Saltuklular Devleti’nin kurulması 1077 : Türkiye Selçuldulan Devleti’nin kurulması 1080 : Danişmentliler ve Mengücekliler devletlerinin kurulması 1096 : I. Haçlı seferi 1102 : Artuklular Devleti’nin kurulması 1147 : II. Haçlı Seferi 1157 : Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması 1176 : Türkiye Selçuklularının Miryokefalon Savaşı’m kazanması 1178 : Hıttin Savaşı Danişmentliler Devleti’nin yıkılması 1189 : IH. Haçlı Seferi 1202 : Saltuklular Devleti’nin yıkılması 1204 : IV. Haçlı Seferi 1228 : Mengücekliler Devleti’nin yıkılması 1230 : Yassı Çimen Savaşı 1243 : Türkiye Selçuklularının Kösedağ Savaşı’nda yenilmesi ve Moğol egemenliği altına girmesi 1299 : Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu 1308 : Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılması 1326 : Osmanlılann Bursa’yı fethetmesi 1331 : Osmanlılann İznik’i fethetmesi İlk Osmanlı medresesinin İznik’te açılması 1353 : Osmanlılann Rumeli’ye geçmesi 216 SOSYAL BİLGİLER 7 1354 1364 1371 1389 1396 1402 1409 1413 1444 1448 1453 1459 1460 1461 1463 1476 1477 1478 1486 1489 1492 1514 1517 1521 1522 1526 1529 1533 1538 1566 1571 1574 1577 1590 1683 1699 1718 1720 Osmanlılann Ankara’yı ve Gelibolu’yu fethetmesi Osmanlılann Sırpsındığı Savaşı’nda Haçlı ordusunu yenmesi Osmanlılann Sırplan Çirmen Savaşı’nda yenmesi Osmanlılann I. Kosova Savaşı’m kazanması Osmanlılann Niğbolu Savaşı’m kazanması Osmanlılann Ankara Savaşı’nda yenilmesi ve Fetret Devri’nin başlaması Artuklular Devletinin yıkılması Fetret Devrinin sona ermesi Osmanlılann Balkan devletlerini Varna Savaşı’nda yenmesi Osmanlılann Balkan devletlerini n. Kosova Savaşı’nda yenmesi İstanbul’un fethedilmesi Osmanlılann Sırbistan’ı ve Ege adalarım fethetmesi Mora’nm Osmanlı hâkimiyeti altına alınması Osmanlılann Trabzon’u alması ve Trabzon Devleti’ne son vermesi Osmanlılann Bosna’yı fethetmesi Eflak Boğdan’ın Osmanlı yönetimi altına alınması Kırım’ın Osmanlı yönetimi altına girmesi Osmanlılann Amavutluk’u fethetmesi Bartelomeo Diaz (Bartelmi Diyaz)’m Ümit Bumu’nu bulması Vasko dö Gama’nın Ümit Bumu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaşması Amerika kıtasının bulunması Osmanlılann Safevileri Çaldıran Savaşı’nda yenmesi Osmanlılann Mısır’ı fethetmesi Osmanlılann Belgrad’ı fethetmesi Osmanlılann Rodos’u fethetmesi Dûnya’mn dolaşılması Mohaç Zaferi ve Macaristan’ın büyük bir kısmının Osmanlı yönetimi altına alınması Osmanlılann Viyana’yı ilk kez kuşatması Cezayir’in Osmanlı topraklarına katılması Osmanlı donanmasının Haçlı donanmasını Preveze Deniz Savaşı’nda yenmesi Osmanlılann Sakız Adası’m fethetmesi Osmanlılann Kıbns’ı fethetmesi Haçlı donanmasının Osmanlı donanmasını İhebahtı Savaşı’nda yenmesi Tunus’un Osmanlı yönetimi altına girmesi Fas’ın Osmanlı topraklanna katılması Osmanlılann Doğu’da en geniş sınırlarına ulaşması Osmanlılann Viyana’yı ikinci kez kuşatması Osmanlılann Girit’i fethi Karlofça Antlaşması ve Osmanlılann topraklarını ilk kez kaybetmesi Pasarofça Antlaşması Lale Devri’nin başlaması Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendinin, ilk Osmanlı konsolosu olarak Paris’e büyükelçi atanması SOSYAL BİLGİLER 7 1727 1730 1765 1770 1774 1789 1793 1801 1804 1826 1827 1829 1831 1834 1838 1839 1840 1841 1853 1854 1855 1856 1857 1863 1869 1870 1871 1876 1877 1878 218 : İlk Osmanlı Matbaasının kurulması : Patrona Halil İsyanı Lale Devrinin sona ermesi : Buhar motorunun icat edilmesi : Rus donanmasının Çeşme’deki Osmanlı donanmasını yakması : Küçük Kaynarca Antlaşması ve Osmanlılann Kırım’ı kaybetmesi : Fransız İhtilali : Nizam-ı Cedit ordusunun kurulması : Fransızların Mısır’ı işgal etmesi : İlk buharlı lokomotifin icat edilmesi : Yeniçeri ocağının kaldırılması, Asakir-i Mansure-i Muhammet ye ordusunun kurulması : Rus donanmasının Osmanlı donanmasını Navarin’de yakması : Osmanlı Devleti’nin Edirne Antlaşması’m imzalaması Edime Antlaşması’yla Yunanistan’m bağımsızlığım kazanması : İlk Resmi Gazete olan Takvim-i Vekayi’nin yayına başlaması İlk nüfus sayımının yapılması : İstanbul’da Mekteb-i Umumi Harbiye (Harp Okulu) nin açılması : İlk rüştiyelerin kurulması : Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesi : Osmanlıda ilk özel Türkçe gazete olan Ceride-i Havâdis’in yayma başlaması : Boğazların uluslararası sorun hâline gelmesi Osmanlıda posta teşkilatının kurulması : Rus donanmasının Sinop’taki Osmanlı donanmasına ağır darbeler indirmesi : Osmanlı Devletinin ilk dış borçlanması : Osmanlı Devleti’nde Telgraf Müdürlüğünün kurulması : Islahat Fermanı’nın yayımlanması İzmir-Aydın demir yolunun tamamlanması : Osmanlı Devleti’nde Maarif-i Umûmiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanhğı)nin kurulması : Osmanlı Bankası’run kurulması Memleket Sandıklarının kurulması : Süveyş Kanah’mn açılması : İtalya’nın siyasi birliğini kurması : Almanya’nın siyasi birliğini kurması : Kanunuesasî’nin yürürlüğe konularak I. Meşrutiyet’in ilan edilmesi : Kanunuesasî’nin yürürlükten kaldırılması ve I. Meşrutiyet yönetimine son verilmesi : İngiltere’nin Kıbns’ı işgali Osmanlılann Berlin Antlaşması’m imzalaması Berlin Antlaşması’yla Romanya» Sırbistan ve Karadağ bağımsızlığım elde etmesi, Bulgaristan'ın özerk olması Thomas Edison’un akkor lambayı bulması SOSYAL BİLGİLER 7 1881 : Mustafa Kemal’in doğumu Düyun-ı Umumiye Teşkilatının kurulması 1885 : Petrolle çalışan arabanın icat edilmesi 1888 : Ziraat Bankası’mn kurulması 1900 : Darülfünun’un açılması 1908 : II. Meşrutiyetin ilam Bulgaristan’ın bağımsızlığım ilan etmesi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Osmanlı toprağı olan Bosna-Hersek’i topraklarına katması İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal etmesi, Trablusgarp Savaşı’nın başlaması I. Balkan Savaşı’nın başlaması 1912 II. Balkan Savaşı’nm başlaması 1913 1914 Panama Kanalı’nm açılması 28 Haziran 1914 I. Dünya Savaşı’nın başlaması Çanakkale Deniz Savaşı’nın kazanılması 18 Mart 1915 25 Nisan 1915 Çanakkale Kara Savaşı’mn başlaması 8-9 Aralık 1915 İtilaf Devletlerinin Gelibolu’yu terk etmeye başlaması 30 Ekim 1918 Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalaması 18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansı’nm başlaması 28 Nisan 1919 Mîlletler Cemiyetinin kurulması Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması 19 Mayıs 1919 İrade-i Milliye Gazetesi’nin yayma başlaması 14 Eylül 1919 10 Ocak 1920 Hâkimiyet-i Milliye Gazatesi’nin yayma başması 6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı’mn kurulması 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılması 7 Ekim 1920 Ceride-i Resmiye (resmi Gazete)’nin yayma başlaması 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilan edilmesi Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımının yapılması 1927 İstanbul Radyosu’nun yayma başlaması Ankara Radyosu’nun yayma başlaması 1 Eylül 1939 : II. Dünya Savaşı’nın başlaması 1943 : Birleşmiş Milletler Tanm Örgütünün (FAO) kurulması 24Ekim 1945 : Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması 1946 : Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) nun kurulması 219 SOSYAL BİLGİLER 7 KAYNAKÇA Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2007 Nüfus Sayımı Sonuçlan, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, Sayı: 9. Akşin, S. (Ed.), Türkiye Tarihi 2-3, Cem Yaymevi, İstanbul, 1997. Aras, Ç., Çalışkan, V., Türkiye’nin Beşerî ve Ekonomik Coğrafyası, MEB Devlet Kitaplan, Yedinci Baskı, 2007. Atay, F. R., Çankaya (Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar), Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayii A.Ş. Basımevi, İstanbul, 1969. Aydın Life Dergisi, Eylül Sayısı, 2006 Besson, J. L., Keşifler ve İcatlar, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitaplan, Ankara, 2005. Cüceloğlu, D., Yemden İnsan İnsana, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1997. Çiftçi, F., vd., Vatandaşlık ve İhsan Haklan Eğitimi 8, MEB Devlet Kitaplan, İstanbul, 2004. Demirel, Ö., Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme, Ankara, Pegema Yayıncılık, 2000. Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 Genel Nüfus Sayımı. Dinler, Z., Bilimsel Araştırma ve İnternete Bağlı Bilgi Merkezleri, Ekin Kitapevi Yayınlan, Bursa, 2000. Dökmen, Ü., Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko- Sosyal Bir Araştırma, İstanbul, MEB Yayınları. Dökmen, Ü., İletişim Çatışmalan ve Empati, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 2002. Dursun, A., Sosyal Etkileşim Ve İletişim Becerileri. Ekici, C., Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak, Başbakanlık Osmanlı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 2006. Ersever, O. G., Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Şubat 2003 Gümüş, Ergin, Türkiye’nin Nüfusu, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi. İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi 6-7 Sınıflar Öğretim Programı ve Kılavuzu, Ankara, 2005. İnceoğlu, M., Tutum Algı İletişim, V Yayınlan, Ankara, 1993. Kent Haber, 2008. Kocatürk, U., Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Genişletilmiş İkinci Basım, 2005. Longlois, G., 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınlan, İstanbul, 2000. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi Sander, O., Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitabevi, Ankara, 2000. Shaw, Stanford, Osmanlı İmparatorluğu ve Modem Türkiye, Birinci dit, e Yayınlan, İstanbul, 1994. Şenel, A. Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayınlan. Şenünver, G., vd. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 8, MEB Devlet Kitaplan, Ankara, 2005. Polat, M.M, Kaya, N., Koyuncu, M., Özcan, A., Sosyal Bilgiler, MEB Devlet Kitaplan, 2007. 220 SOSYAL BİLGİLER 7 Taktak, A. vd., Vatandaşlık ve İhsan Haklan Eğitimi 7, MEB Devlet Kitaplan, Ankara, 2004. Tekeli, İ., İlkin, S. Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999. Türkiye İstatistik Yıllığı 2007, Türkiye İstatistik Kurumu. Uzunçarşıh, İ. H., Osmanlı Tarihi n, İstanbul’un Fethi’nden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar, Türk Tarih Kurumu, 1995. Yediyıldız B., vd., Tarih 1,2 Ders Kitabı, Devlet Kitaplan, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 2000. Somçağ, S. Avrupa Feodalizminin Evrimi, Bağlam Yayınlan, 1994. 1982 Anayasası. İnternet Adresleri http://www.cnnturk.com http://www.haberler.com http://www.ilkadimdergisi.com http://www.ist-def.gov.tr http://www.milliyet.com.tr http://www.ntvmsnbc.com http://www.psikoweb.com http://www.tuik.gov.tr http://www.tumgazeteler.com http://www.unicef.org http://www.usak.gov.tr http://www.yayin.adalet.gov.tr www.aof.anadolu.edu.tr www.bayar.edu.tr www.felsefeekibi.com www.hümyet.com.tr (8 Temmuz 2008) www.ntvmsnbc.com www.oykuharita.com www.sabah.com.tr (22 Mart 2008) www.tdk.gov.tr www.turev.com.tr Arsiv.sabah.com.tr (22 Mart 2008) CNN.Turk.com (27 Ocak, 2005) Milliyet.com.tr (21 Ocak 2008) Haber 7 İnternet Sitesi (24 Şubat 2006) Haber 7 İnternet Sitesi (22 Şubat 2006) Hürriyet Gazetesi (19 Aralık 2005) Milliyet Gazetesi (13 Mayıs 2008) Radikal Gazetesi (19 Nisan 2008) Star İnternet Sitesi (23 Şubat 2006) Türkiye Gazetesi, 2001 Yeni Asır (18.07.2002) 221 SOSYAL BİLGİLER 7 www.ucanbalik.files.wordpress.com www.gkgk.sakarya.edu.tr www.millidegerlerikorumavakfi.org http://truvadergisi.com www.yellowpages.com.tr www.unicef.org www.kenthaber.com www.turkgundem.net www.evrengunlugu.net www.oyku.org www.mkutup.gov.tr http://tr.wikipedia.org www.sosyalci.org www.manisa.gov.tr www.sakarya.gov.tr www.manisa.be www.turkiyegazetesi.com www.ekutup.dpt.gov.tr www.upload.wikimedia.org www.rakhes.com.tr www.zaman.com.tr www.ahilikvakfi.org http://orgm.meb.gov.tr www.ogretmenportali.net www.wikimedia.org www.indigodergisi.com www.bilim-teknoloji.net www.trt.gov.tr www.sondakika.com www.korfez.bel.tr www.ikeo.org.tr www.genckolik.net www.anadoluyakasi.com.tr 222 TÜRKİYE HARİTASI ÖĞRETMEN MARŞI Alnımızda bilgilerden bir çelenk, Nura doğru can atan Türk genciyiz. Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk; Korku bilmez soyumuz. Şanlı yurdum, her bucağm şanla dolsun; Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun. Candan açtık cehle karşı bir savaş, Ey bu yolda and içen genç arkadaş! Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş; Durma durma koş. Şanlı yurdum, her bucağm şanla dolsun; Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun. İsmail Hikmet ERTAYLAN