Kıbrıs`ta Mülkiyet ve Siyaset
Transkript
Kıbrıs`ta Mülkiyet ve Siyaset
#90253#%.42% R A P O R 3/2006-T Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Mülkiyet meselesi, esas olarak Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önem nedeniyle, Kıbrıs sorununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir. Mesele, olası bir çözümün iki temel parametresi olan ‘iki bölgelilik’ ve ‘insan haklarına saygı’ ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Ancak, bu ilkelerin anlamı hakkında ortak bir görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet meselesinin çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir. Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği görüşündedirler. Öte yandan Kıbrıslı Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar etmektedirler. Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden edilmiş kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi ve korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve ahlaki kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Rapor, iki tarafın mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına bakışları arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir gösterge, 1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır. Raporu isteme adresi: Raporu internetten indirmek için: PRIO Cyprus Centre www.prio.no/cyprus P.O. Box 25157 1307 Nicosia Cyprus Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Kıbrıs’taki İki Toplumun ‘İki Bölgelilik’ ve ‘İnsan Hakları’ Temelindeki Çatışması Tel: + 357 22 456555/4 E-mail: priocypruscentre@cytanet.com.cy Ayla Gürel & Kudret Özersay CYPRUS CENTRE ISBN: 978-82-7288-237-1 Ayla Gürel Dr Ayla Gürel, PRIO’da araştırmacı olarak çalışmakta ve Kıbrıs sorunu bağlamında mülkiyet konularını inceleyen bir projeyi yönetmektedir. 2003 ve 2004 yıllarında PRIO’nun yürütttüğü ‘Annan Planı’ hakkında nesnel ve kolay anlaşılabilir bilgi sunmayı amaçlayan Kamuyu Bilgilendirme Projesi’nin Kıbrıslı Türk koordinatörü olarak görev yapmıştır. Kudret Özersay Dr Kudret Özersay, uluslarası hukuk uzmanıdır ve Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir. Dr Özersay’ın Kıbrıs sorununun hukuksal yönleri hakkında yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır. Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Kıbrıs’taki İki Toplumun ‘İki-bölgelilik’ ve ‘İnsan Hakları’ Temelindeki Çatışması AYLA GÜREL VE KUDRET ÖZERSAY PRIO Raporu 3/2006 - T Institutt for fredsforskning International Peace Research Institute, Oslo (PRIO) Hausmanns gate 7, NO-0186 OSLO, Norway Tel. +47 22 54 77 00 Fax +47 22 54 77 01 E-mail: info@prio.no Web: www.prio.no PRIO, kendine bağlı araştırmacıları, çalışmalarını hakemli dergilerde ve kitap dizilerinde ve ayrıca PRIO’nun kendi Rapor, Makale ve Politika Notu dizilerinde yayınlamaları için teşvik eder. Bu diziler yayına hazırlanırken gerekli kalite denetimi yapılmaktadır ancak PRIO’nun siyasi konularda kurum olarak herhangi bir görüşü bulunmamaktadır. PRIO araştırmacılarının kamuya açık tartışmalara aktif katılımını destekler ve onları görüşlerinde tamamen serbest bırakır. Yayınlarımızda ortaya konulan hipotez, kuram, bulgu ve görüşlerin sorumluluğu ve onuru yazarların kendilerine aittir. © International Peace Research Institute, Oslo (PRIO), 2006 All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or utilized in any form or by any means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise, without permission in writing from the copyright holder(s). Her hakkı saklıdır. Bu yayının tümü ya da bir bölümü telif hakkı sahibinden (sahiplerinden) yazılı izin alınmaksızın hiç bir biçimde ve elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka hiç bir yolla basılıp çoğaltılamaz, erişim sisteminde saklanamaz veya kullanılamaz. ISBN 978-82-7288-237-1 Kapak Tasarım: Hilde Sørby, Bardus Design Esas Kapak Fotoğrafı: Sandro Vannini/CORBIS Diğer Fotoğraflar: Harun Uçar İÇİNDEKİLER TABLOLAR....................................................................................................................................iv ÖNSÖZ ..........................................................................................................................................v TEŞEKKÜR...................................................................................................................................vi ÖZET............................................................................................................................................vii KISALTMALAR ..............................................................................................................................x GİRİŞ.............................................................................................................................................1 BÖLÜM 1: OLGULAR VE RAKAMLAR .......................................................................................3 BÖLÜM 2: TARAFLARIN ÇATIŞAN TALEPLERİ: NEDENLER VE AMAÇLAR .........................11 BÖLÜM 3: ANNAN PLANI MÜLKİYET REJİMİ ........................................................................29 SONUÇ........................................................................................................................................33 EK I: III. VİYANA ANLAŞMASI...................................................................................................35 EK II: KKTC ANAYASASININ 159. MADDESİ: DEVLETİN MÜLKİYET HAKKI.........................37 EK III: KIBRIS CUMHURİYETİ 1991/139 VE 2003/59(I) SAYILI YASALARINDAN ALINTILAR ..........................................................................................39 KAYNAKÇA .................................................................................................................................41 TABLOLAR Tablo 1.1 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti ...............................................................6 Tablo 1.2 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre dağılımı .......................................6 Tablo 1.3 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti .........................................................................................6 Tablo 1.4 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre dağılımı .........................................................................6 Tablo 1.5 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti ................................................................................................7 Tablo 1.6 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyete dair yüzdelikler .................................................................................8 Tablo 1.7 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti.........................................................8 Tablo 1.8 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyetteki yüzdelik oranlar......................................9 Tablo 3.1 Annan Planı’ndaki toprak ayarlamasından sonra, ancak toprak ayarlaması bölgeleri dışında kalan bölgelerde mülkiyet rejimi hükümleri uygulanmadan önceki durumda, ‘oluşturucu devletler’ dahilinde tahmini arazi mülkiyeti (Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 verilerine dayanan tahminlerine göre) ...........................................................30 ÖNSÖZ RIO, Kıbrıs’ta mülkiyet meselesi hakkında PRIO Kıbrıs Merkezi’nde yürütülen yeni ve kapsamlı bir projenin ilk ürünü olan bu raporu yayınlamaktan dolayı gururludur. PRIO’nun Kıbrıs’taki misyonu, Kıbrıs sorununun nihai çözümüyle ilgili temel konuların kamuoyu önünde bilinçli bir şekilde tartışılmasına katkıda bulunmaktır. Bunu, bilgi ve yeni analizler yayımlayarak ve diyalog faaliyetlerine yardımcı olarak başarmayı umuyoruz. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk araştırmacılar arasında olduğu kadar, iki toplum ve ayrıca onlarla çeşitli göçmen gruplar ve uluslararası toplumun temsilcileri arasında da işbirliğini ve tartışmayı teşvik etmek istiyoruz. Bu amacımıza ulaşmak için, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum katılımcılarla ortak araştırma grupları oluşturmaya, ve toplumları ayıran çizginin her iki yanındaki araştırmacılar arasında yeni inceleme alanları geliştirmeye çalışıyoruz. PRIO Kıbrıs Merkezi’nin ilk raporu, tartışmalı bir konuya daha önce görülmemiş bir şekilde yaklaşan Mete Hatay tarafından yazılmıştı. Bu rapor, seçim istatistikleri, yerleşikler ve diğer geçici ve uzun süreli göçmenlerle ilgili nüfus sayımı verilerine dayanarak son derece yenilikçi bir yöntemle yapılmış bir çalışmaydı. Annan Planı’nda önerilen mülkiyet rejiminin ve mülkiyet piyasasının kapsamlı bir incelemesi olan ikinci rapor ise S. Platis Economic Research şirketinin ekonomistleri tarafından hazırlanmıştı. Bu üçüncü raporda, Ayla Gürel ve Kudret Özersay, tarihsel ve hukuksal analiz yöntemini kullanarak, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların mülkiyet meselesine yaklaşımlarının ve meselenin uzlaşma yoluyla çözümü için yapılmış önerilere tepkilerinin karşılaştırmalı incelemesini yapmaktadırlar. Kıbrıs sorununun en hararetli konularından biri hakkında yapılmış böyle bir çalışmada, yazarların bakış açısı ve kullandıkları ifadeler ihtilaf yaratacak nitelikte görünebilir. Maksadımız bu raporla, bilimsel alanda ve medyada konuya dair sorgulama, inceleme ve tartışmanın daha ileri götürülmesini sağlamaktır. Umudumuz, kısır çekişmeleri engellemektir. P Stein Tønnesson Direktör Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Oslo (PRIO) Lefkoşa, Kıbrıs Aralık 2006 TEŞEKKÜR u rapor, Mediterranean Politics (Cilt 11, Sayı 3, Kasım 2006, s. 349-369) dergisinde yayımlanmış bir makalenin genişletilmiş şeklidir ve Kıbrıs sorunu bağlamında mülkiyete ilişkin konulara dair daha kapsamlı bir projenin bir parçasını oluşturmaktadır. Gerek PRIO’dan, gerekse dışından bir çok kişi, buradaki metnin önceki versiyonlarını okudular ve değerli eleştiriler ve öneriler yaptılar. Olga Demetriou, Mete Hatay, Lisa Jones, Gina Lende, Sabina Lichtensteiger, Michael Moran, Yiannis Papadakis, Rita Severis, ve Stein Tønesson’a özellikle teşekkür borçluyuz. Ayrıca, raporun İngilizce metni üzerindeki olağanüstü redaksiyonundan dolayı Kathleen Stephanides’e minnetarız. Son olarak, bu çalışmayı mümkün kılan mükemmel çalışma ortamını sağladığı için PRIO’ya ve onun Kıbrıs Merkezi’ne duyduğumuz şükranı ifade etmek isteriz. B AYLA GÜREL VE KUDRET ÖZERSAY Lefkoşa, Kıbrıs Aralık 2006 ÖZET ÜLKİYET MESELESİ, içerdiği bir çok yasal, ekonomik ve sosyal güçlük nedeniyle, Kıbrıs sorununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir. Ancak buna yol açan başlıca neden, Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önemdir. Bu, mülkiyet meselesi ile olası bir çözümün iki temel parametresi – Kıbrıslı Türkler bakımından ‘iki bölgelilik ilkesi’, Kıbrıslı Rumlar bakımından ise ‘insan haklarına saygı ilkesi’ – arasında kurulan mutlak bağlantıdan açıkça görülmektedir. İki bölgelilik ve insan haklarına saygı görünüşte her iki tarafça kabul edilmiş olan ilkelerdir. Ancak, bu raporda da ortaya konulduğu gibi, bu ilkelerin anlamı hakkında ortak bir görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet meselesinin çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir. Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkında resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren siyasi ve normatif (yani geçerli olması gereken normlara ilişkin) kaygıları anlamaya yönelik bir çabadır. Bu amaçla raporda Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin meseleye hangi açıdan baktıkları ve iki toplumun meselenin nasıl çözülmesi gerektiği konusundaki görüşleri incelenmektedir. Çalışmanın başında bazı olgular ve rakamlarla ilgili bilgi verilmektedir. Bunlar, mülkiyet meselesiyle bağlantılı güçlüklerin boyutunu – Kıbrıslı Rumlara ve Kıbrıslı Türklere ait arazilere ilişkin iki tarafın verdiği rakamlar arasındaki önemli fark da dahil olmak üzere – ortaya koymaktadır. Örneğin, Kıbrıs Rum tarafı, 1974 rakamlarına göre şu anda Kıbrıs Türk tarafı denetimindeki kuzeyde özel mülk kapsamında bulunan toplam arazinin %78.5’inin Kıbrıslı Rumlara ait olduğunu hesaplarken, Kıbrıs Türk tarafı bunu %63.8 olarak hesaplamaktadır. Aynı şekilde, 1974’te adanın her iki tarafında Kıbrıslı Türklerin özel mülkü olan arazi miktarı için Kıbrıs Türk tarafının verdiği tahmini rakamlar (kuzeydeki tüm özel mülkiyetin %33’ü, güneydekinin ise %22’si), Kıbrıs Rum tarafınca verilenlerden (kuzeyde %21.1, güneyde ise %13.9’u) oldukça yüksektir. Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği görüşündedirler. Bundan anladıkları, tüm yerinden edilmiş kişilere kuzeyde kalan evlerinin ve mülklerinin tasarrufunu geri alma ve bunlara geri dönme haklarının sınırlandırılmaksızın, özellikle de iki bölgelilikle ilgili olarak yapılacak herhangi bir düzenlemeden bağımsız olarak, verilmesidir. Öte yandan Kıbrıslı Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar etmektedirler. Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden edilmiş kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi ve korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Onlara göre bu, M viii Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset adada şu anda mevcut olan yerleşim düzeninin mümkün olduğunca korunması demektir. Bu nedenledir ki mülkiyete ilişkin taleplerin çözümü için Kıbrıslı Türklerin yakın zamana kadar tercih ettiği formül ‘global takas ve tazminat’ olagelmiştir. Bu rapor, iki tarafın mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına bakışları arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir gösterge, 1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır. Kıbrıslı Türkler genelde, Temmuz 1974 olaylarını Kıbrıs sorununun, özellikle de 1963’ten itibaren Rum egemenliğindeki bir devlette ikinci sınıf vatandaş düzeyine indirgenmeye karşı yürüttükleri mücadelenin, dönüm noktası olarak görmektedirler. Halen var olan fiili durumu, iki bölgeliliğin uygulamada gerçekleşmiş hali saymaktadırlar. Yapılması gereken tek şey bir miktar toprağın Kıbrıs Rum tarafına geri verilmesidir. Kıbrıslı Türklere göre adadaki bu bölünme, Kıbrıslı Rumların adaya hakim olma yönündeki bitip tükenmeyen kararlılığı karşısında Kıbrıslı Türklerin güvenliğini – ekonomik güvenlik de dahil – ve özgürlüğünü garanti altına alan tek çözümdür. Kabul edilmiş iki bölgelilik ilkesinin ne anlama geldiğine ve bunun mülkiyet meselesini nasıl etkilediğine ilişkin Kıbrıslı Türk kanaatini haklı çıkarma ve güçlendirme konusunda çok önemli rol oynayan bir etken daha vardır: 1975 Viyana Anlaşması’nın Kıbrıs Türk tarafına göre yorumu. Kıbrıslı Türklere göre söz konusu anlaşma, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk nüfusların adayı bölen hattın kuzeyi ve güneyi arasında değiş-tokuşunu öngören bir anlaşmaydı. Bu raporda Kıbrıs Türk tarafının bu yorumunun tek yanlı ve çarpıtılmış olduğu ileri sürülmektedir. Kıbrıslı Rumlar ise genelde, 1974 olaylarını Kıbrıs sorununun başlangıcı olarak mütalaa etmekte, ve bu sorunu – kendi ifadeleriyle – ‘ülkemizin üçte birinin Türkiye tarafından istilası ve işgali’ olarak algılamaktadırlar. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin esası adanın kuzey kesiminde bir Kıbrıs Türk bölgesi oluşturmak olan iki bölgelilik anlayışına karşı çıkmaktadır. Kıbrıslı Rumların çoğu bunu acı verici bulmaktadır, çünkü bu durumu kuzeyde tarihsel olarak ‘Rum’ olan her şeyin kökünün kazınması olarak görmekte ve bunun, Türkiye’nin Kıbrıs’ın başlangıçtan beri Rum olan karakterini Türkleştirmek nihai hedefine yönelik ‘yayılmacı planları’nın bir parçası olduğuna inanmaktadırlar. Bu nedenle amaç, varsayılan bu Türk stratejisinin sonucu olarak ortaya çıkan oldu-bittileri esasen ters çevirecek bir çözümdür. Kıbrıslı Rumlar, yerinden edilmiş kişilerin mallarıyla ilgili talepleri ve ‘ata topraklarına’ geri dönüşleri meselesinin tek çözüm yolu olarak insan haklarına saygı temel ilkesinin yeniden tesis edilmesini bu bağlamda istemektedirler. Bu, bireysel hakların ötesine giden bir taleptir: buradaki talep aynı zamanda ve esasen kolektif haklarla ve özellikle de ‘Kıbrıs Elenizminin ata topraklarında var olma hakkı’ ile ilgilidir. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine getirilmiş Kıbrıs kökenli mülkiyet davalarındaki kararlarının, Kıbrıs Rum tarafındaki birçok kişi tarafından bu tür kolektif bir hakkın tanınması şeklinde hatalı algılanmasına yol açmıştır. Raporun son bölümünde, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların Annan Planı’ndaki mülkiyet önerilerine tepkileri kısaca incelenmektedir. Özet ix Raporda varılan sonuç, iki tarafın mülkiyet konusuna bakışlarının birbirine karşıt olmasının esas nedeninin tarafların iki kesimlilik ve insan haklarına saygı ilkeleri konusunda birbiriyle çatışan algılayış ve yaklaşımlarda ısrar etmeleri olduğudur. Bu çatışmanın kökeninde yatan ise iki tarafın Kıbrıs sorunundaki uzlaşmaz ve hatta gerçekte birbirini dışlayan duruşlarıdır. Bu sonucun siyasi anlamı, karşılıklı anlaşmaya dayalı olası tek çözümün bu iki duruş arasında bir uzlaşı olduğu şeklindeki daha geniş argümanda bulunabilir. İki tarafın iki bölgelilik ve insan haklarına saygı ilkelerine yaklaşımları şimdiye kadar tek yanlı ve kategorik olmuştur; çünkü bu yaklaşımlar öncelikle her bir tarafın adanın acılarla dolu yakın geçmişiyle ilgili kendi çok farklı deneyimine dayanmaktadır. Görünen o ki, bir uzlaşı elde edilebilmesi için en başta yapılması gereken, bu iki temel ilkenin ne anlama geldiği hususunun daha esnek ve geleceğe bakan yeni bir yaklaşımla her iki tarafça da tekrar gözden geçirilmesidir. KISALTMALAR AB: Avrupa Birliği AİHM: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi BDH: Barış ve Demokrasi Hareketi BM: Birleşmiş Milletler CTP: Cumhuriyetçi Türk Partisi DP: Demokrat Parti EDEK: Eniaia Dimokratiki Enosi Kentrou [Sosyal Demokratlar Hareketi - Kinima Sosialdimokraton] EÜB: Egemen Üs Bölgeleri İTEM Yasası: İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası KC: Kıbrıs Cumhuriyeti KKTC: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KTFD: Kıbrıs Türk Federe Devleti TKP: Toplumcu Kurtuluş Partisi UBP: Ulusal Birlik Partisi UNFICYP: United Nations Peacekeeping Force in Cyprus [Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü] Bir toprak parçasının etrafını kesip ‘Burası benimdir’ demeyi akıl eden ve etrafındakilerin kendisine inanacak kadar saf olduğunu gören ilk insan sivil toplumun gerçek kurucusuydu. Eğer birisi kazıkları söküp veya hendeği doldurup hemcinslerine şunu haykırmış olsaydı, insan soyu kim bilir kaç günahtan, savaştan, cinayetten; ne kadar çok sefillik ve korkudan esirgenmiş olacaktı: ‘Bu sahtekarı dinlemekten kaçının. Yeryüzünün meyvelerinin herkese ait olduğunu, yeryüzünün kendisinin ise kimseye ait olmadığını unutursanız mahvoldunuz demektir.’ Jean-Jacques Rousseau İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni Üzerine Söylev (1755) Şu kesindir ki, mülkiyet hakkı yurttaşların tüm haklarının en kutsalıdır ve bazı açılardan özgürlüğün kendisinden daha önemlidir. Jean-Jacques Rousseau ‘Ekonomi Politik’, Diderot’nun Ansiklopedi’si (1755) GİRİŞ ıbrıs’ta toprak mülkiyeti konusunda ciddi anlaşmazlıklar en azından Kıbrıs sorununun başlangıcından, yani 1960’ların başından bu yana var olmuştur. 1972’de Richard Patrick şuna işaret etmiştir: ‘Toprak mülkiyeti konusu, herhangi bir gelecek jeopolitik çözümdeki önemi nedeniyle son derece hassas bir konudur’. Patrick ayrıca o dönemle ilgili olarak şunu belirtmiştir: ‘Mevcut iddiaların ve karşı iddiaların doğruluğunun kanıtlanması zordur çünkü ... [bir çok başka neden yanında] iki toplumdan ne biri, ne de diğeri, kendi tapu kayıtlarını tarafsız bir denetime açmaya istekli değildir.’1 Herkesin bildiği gibi toprak mülkiyeti konusundaki bu çatışma, çözülememiş olmasının ötesinde, adanın 1974’te bölünmesiyle hem ölçek hem de karmaşıklık yönünden muazzam şekilde büyümüştür. Bugünkü haliyle ‘mülkiyet meselesi’, adanın yeniden birleşmesi durumunda ‘makro düzeyde’ ekonomik ve sosyal değerlendirmelerin odak noktasını oluşturacaktır. Daha da önemlisi, bu mesele adanın her iki yanında nüfusun geniş bir kesiminin bireysel hak ve çıkarlarını kritik bir şekilde etkilemektedir. Hakları ve çıkarları söz konusu olan bu kişilerin (veya onların ebeveyninin) bir çoğu, ya 1963-642 yıllarında meydana gelen toplumlararası çatışmalar nedeniyle ya da daha sonra 1974’te (15 Temmuz 1974’te Kıbrıslı Rumlar tarafından Yunanistan’ın desteği ve yardımıyla gerçekleştirilen darbeye tepki olarak Türkiye’nin, 20 Temmuz 1974’te Garanti Antlaşması’nı ileri sürerek, adaya silahlı müdahalede bulunması ve adanın üçte birini kontrolü altına almasıyla) Kıbrıs’ın fiilen bölünmesi sonucunda yerlerinden edilmişler ve/veya mülklerinin tasarrufundan mahrum bırakılmışlardır.3 Mülkiyet meselesi, adada siyasi bir çözüm olmaksızın geçen onlarca yılın etkisiyle doğal olarak daha da karmaşıklaşmış, muazzam bir teknik ve hukuksal bilmeceye dönüşmüştür. Meseleyle bağlantılı insanların sayısı, mülklerin satış veya miras yoluyla el değiştirmesi veya devredilmesi ya da inkişaf dolayısıyla nitelik değiştirmesi sonucunda zaman içinde kaçınılmaz olarak katlanarak artmaktadır. K 1 2 3 Richard Patrick, “A General System Theory Approach to Geopolitical Aspects of Conflict between Communities with Particular Reference to Cyprus since 1960”, 1972 doktora tezi, içinde yer aldığı eser: Political Geography and the Cyprus Conflict: 1963-1971, ed. James H. Bater ve Richard Preston (Ontario: Department of Geography Publications, University of Waterloo, 1976), s. 15. Patrick, Bölüm 3. Ayrıca bakınız Keith Kyle, Cyprus: In Search of Peace (Minority Rights Group International, 1997), s. 5-15. Kyle, s. 16-21. Ayrıca bakınız Peter Loizos, The Heart Grown Bitter (Cambridge: Cambridge University Press, 1981); Vamık Volkan, Cyprus – War and Adaptation, (Charlottesville, VA: University Press of Virginia, 1979). 2 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Ancak bu güçlüklerin ötesinde, mülkiyet meselesini Kıbrıs sorunun en çetrefilli unsurlarından biri – belki de en çetrefillisi – yapan etken, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının bu meseleye atfettiği derin siyasi önemdir. Kıbrıs’taki taraflara göre, yerinden edilmiş ve/veya mülkünün tasarrufundan yoksun bırakılmış kişilerin ev ve mülklerine dair hakları meselesinin nasıl halledileceği konusu, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünün kabul edilmiş temel parametreleri ile çok yakından ilişkilidir. Kıbrıslı Türkler mülkiyet meselesinin ‘iki-bölgelilik temel ilkesine’ uygun olarak çözümlenmesi gerektiği görüşündedirler. ‘İnsan haklarına saygının’ garanti edilmesini kabul etmekle birlikte, ‘ikibölgeli’ düzeni korumak için gereken ölçüde bu hakların kullanımının sınırlandırılmasını istemektedirler. Onlara göre bu ilke, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum nüfusların bugünkü yerleşim düzeninin olabildiğince korunacağı anlamına gelmektedir. Kıbrıslı Türkler bunun, en azından 1977’den beri iki tarafın üzerinde uzlaştığı esas olduğunu ileri sürmektedirler. Öte yandan, Kıbrıslı Rumlar ‘iki-bölgelilik’ kavramının, her biri kendi (Rum veya Türk) toplumunun idaresinde iki ayrı bölgeden oluşan bir düzen ötesinde başka bir şey gerektirmediğini düşünmektedirler. Kıbrıslı Rumlar, ‘iki-bölgelilik’ kavramının herhangi bir Kıbrıslı Rumu daha önce sakini olduğu Kıbrıs Türk bölgesinin dışında bırakacak düzenlemeleri gerektirdiği fikrine özellikle şiddetle karşı çıkmakta ve mülkiyet sorunun ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’ zemininde çözümlenmesinin şart olduğunu savunmaktadırlar. Buna göre, yerinden edilmiş tüm bireyler, herhangi bir ‘iki-bölgeli’ düzenlemeden bağımsız olarak, evlerine ve mülklerine yeniden sahip çıkma ve geri dönme hakkına sahip olmalıdırlar. İki-bölgelilik ve insan haklarına saygı ilkelerinin gelecekteki herhangi bir çözümün iki temel parametresi olduğu konusunda Kıbrıs’taki iki taraf anlaşıyor gibi görünse de, bu ilkelerin anlamı konusunda iki taraf arasında ortak bir görüş bulunmadığı çok açıktır. Aslında, mülkiyet meselesinin çözümünün bu kadar güç olmasının başlıca nedenlerinden biri kuşkusuz bu durumdur. Mülkiyet sorunuyla bağlantılı olan duygu yüklü pek çok siyasi, normatif ve kişisel hassasiyet, kapsamlı bir anlaşmaya varılması durumunda bile hemen ortadan kalkmayacaktır. Aksine, bunların çözüm ertesinde de etkili olmaya devam etmesi ve herhangi bir yeniden birleşme anlaşmasının uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek sorunların çözümünü daha da güçleştirmesi beklenmelidir. Bu nedenle, mülkiyet meselesinin geniş kapsamlı siyasi önemini her yönüyle anlamak zorunludur. Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve ahlaki kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Ancak, öncelikle konuyla bağlantılı güçlüklerin büyüklüğünü kesin bir şekilde ortaya koyan bazı olgu ve rakamlara bakılması yaralı olacaktır. Bölüm 1 OLGULAR VE RAKAMLAR 963-64 döneminde, yaklaşık 25.000 Kıbrıslı Türk (o zamanki Kıbrıs Türk toplumunun dörtte biri) ve 700 Kıbrıslı Rum (500’ü Ermeni) yerinden edilmiştir.1 1970 yılına gelindiğinde bu kişiler arasından 1300 kadar Kıbrıslı Türk evine dönmüştü.2 Diğerleri, adanın fiilen kuzey ve güney olarak bölünmesine yol açan 1974 olayları başladığında hala yerine dönememiş durumdaydı. 1974’teki bölünme sonucunda yerinden olan insan sayısı ise muazzamdı. Resmi Kıbrıs Rum kaynaklarına göre 142,000 Kıbrıslı Rum (o zamanki Kıbrıs Rum toplumunun yaklaşık yüzde 30’u) adanın kuzeyinden güneyine; 3 ve 45,000 Kıbrıslı Türk (o zamanki Kıbrıs Türk toplumunun yaklaşık yüzde 40’ı) güneyden kuzeye göç etti. 4 Türk askeri harekâtı 16 Ağustos 1974’te sona erdiğinde, binlerce Kıbrıslı Rum güneye kaçmış bulunuyordu ve kuzeyde sadece 20.000 kadar Kıbrıslı Rum kalmıştı. 1975 yazına gelindiğinde bu sayı daha da azalarak 10.000 civarına inmişti (esas olarak Karpaz bölgesinde). Kıbrıs Rum tarafının iddiasına göre, ‘anklav içinde yaşayan tüm kişileri [Türk kontrolündeki topraklardan] gitmeye zorlamak için Türkler tarafından alınan baskıcı tedbirler’ bu azalmanın başlıca nedeniydi.5 Ağustos 1975’te imzalanan III. Viyana Anlaşması’na rağmen (bu konu ileride daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır), kuzeydeki Kıbrıslı Rumların sayısı azalmaya devam etti: 1975’in sonuna değin 2500, 1976’da 5,800 ve 1977’de 900 Kıbrıslı Rum güneye taşındı. Kasım 1981’e gelindiğinde kuzeyde yalnızca 1,076 Kıbrıslı Rum kalmıştı6. Bu sayı sonraları daha da düşerek 1 1 2 3 4 5 6 Patrick, s. 74–79. A.g.y. KC Basın ve Enformasyon Dairesi, The Cyprus Question (Lefkoşa, 2003), s. 12. Ayrıca bakınız KC Basın ve Enformasyon Dairesi’nin yayınladığı Republic of Cyprus: From 1960 to the Present Day, 1960 nüfus sayımı verilerine dayalı harita (Lefkoşa, 2005). Bu, Kıbrıs Türk Yönetimi’nin 20 Ekim 1974 tarihli resmi bir raporunda verilen bilgiye dayanan bir tahmindir. Bakınız. Ahmet An, Kıbrıs Nereye Gidiyor (İstanbul: Everest, 2002), s. 319. Criton G. Tornaritis, Cyprus and Its Constitutional and Other Legal Problems (Lefkoşa, 1977), s. 86. (Yazar, eserin yayınlandığı tarihte Kıbrıslı Rum Başsavcı olarak görev yapmaktaydı.) Pierre Oberling, The Road to Bellapais: the Turkish Cypriot Exodus to Northern Cyprus (New York: Columbia University Press, 1982), s. 193. 4 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset 500’ün altına indi. Kalanların bir çoğu yaşlı insanlardı. Kıbrıs Rum tarafına göre bu durum, yine kuzeydeki yönetimin Kıbrıslı Rumlara karşı uyguladığı ‘aralıksız bir taciz, ayrımcılık ve baskı kampanyasının sonucu’ idi.7 Temmuz 1974 öncesinde, sonradan Türk kontrolüne girecek olan kuzeydeki Kıbrıslı Türklerin fiili nüfusunun 71,000 olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun 10,000 kadarı, aslında yeni bölünme hattının güneyinde yer alan köylerden gelen, ancak 1963-64 dönemindeki toplumlararası çatışmalar sırasında yerinden edilmiş bulunan Kıbrıslı Türklerden oluşmaktaydı.8 1974’te yeni hattın güneyinde yaşayan Kıbrıslı Türklerin pek çoğu ise, olayları izleyen bir yıl boyunca güvenli bölge olarak gördükleri kuzeye (genellikle gizlice ve görünüşe göre zor ve tehlikeli şartlar altında) geçmeye çalıştılar.9 Ayrıca, Ocak 1975’te, Ağrotur’daki İngiliz üslerine sığınmış bulunan 9,000 kadar Kıbrıslı Türk (Türkiye üzerinden) kuzeye nakledildi. Böylece, güneyde kalan Kıbrıslı Türklerin sayısı Haziran 1975’te sadece 10,700 civarındaydı. Bunların çoğu, Eylül 1975’e gelindiğinde – 2 Ağustos 1975’teki III. Viyana Anlaşması’nın ardından – kuzeye göç etmiş, güneyde yalnızca 130 Kıbrıslı Türk sakin kalmıştı.10 Böylelikle, 1974 olaylarının ardından, Kıbrıs’ta yerinden edilmiş kişilerin hem Kıbrıslı Rumları hem de Kıbrıslı Türkleri içerecek şekilde toplamı yaklaşık 200,000 idi. Bu, adanın o zamanki nüfusunun yaklaşık yüzde otuzuna karşılık gelmekteydi (636,000).11 Kıbrıs’taki ‘çözümlenmemiş bölünme’12 diye tarif edilen şimdiki koşullarda, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların kontrolündeki alanlar 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti toprağının sırasıyla yüzde 36’sı ve yüzde 62’sidir. Geriye kalan alan (Britanya Egemen Üs Bölgeleri [EÜB] hariç) BM Barış Gücü’nün (UNFICYP’in) kontrolü altındaki Ara Bölge’dir. 7 8 9 10 11 12 KC Basın ve Enformasyon Dairesi, Turkish Colonisation: A threat for Cyprus and its people, (Lefkoşa: 1995). Kıbrıs Türk tarafına göre, bu tür açıklamalar ‘Kıbrıs Rum yönetiminin Türk karşıtı propagandasının’ bir parçası idi ve dikkate alınmamalıydı. Örneğin, bakınız ‘Greek Cypriots in Karpass Fully Satisfied with TFSC [Turkish Federated State of Cyprus] (Karpaz’daki Kıbrıslı Rumlar KTFD’den her bakımdan memnun),’ 5 Mayıs 1978 tarihli News Bulletin’de yayınlanan ve Human Rights in Cyprus (Lefkoşa: Kıbrıs Türk İnsan Hakları Komisyonu, Mayıs 1979,) başlıklı kitabın ekinde iktibas edilen makale. Burada belirtilmesi gerekir ki kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumların yaşam koşullarına ilişkin olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2001’deki kararında, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı, özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı gibi alanlarda insan hakkı ihlalleri yanında mülkiyet hakkıyla ilgili ihlallerden de söz edilmekteydi. Bunlar arasında, kuzeydeki Kıbrıslı Rumların öldükten sonra mülklerinin orada yaşamayan mirasçılarına geçmesine izin vermeyen ya da KKTC’den daimi olarak ayrılan Kıbrıslı Rumların mülklerini ‘terk edilmiş’ ilan eden KKTC uygulamaları bulunmaktaydı. Bakınız Cyprus v. Turkey, AİHM kararı,10 Mayıs 2001. Ayrıca bakınız Frank Hoffmeister, ‘Cyprus v. Turkey (Case Note on European Court of Human Rights judgment of 10 May 2001)’, American Journal of International Law, sayı 2 (Nisan 2002), s. 445-452. Bu tahmin, yukarıdaki 4 numaralı dipnotta atıfta bulunulan rakamlara ve ayrıca KC Basın ve Enformasyon Dairesi’nce Republic of Cyprus: from 1960 to the Present Day başlıklı haritadaki rakamlara dayanmaktadır. Murad Hüsnü Özad, Baf ve Mücadele Yılları (Lefkoşa: Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, 2002), s. 135–303. Ayrıca bakınız Oberling, s. ix–xii, 191–192. Oberling, s. 191-193. L. W. St John-Jones, The Population of Cyprus (London: Institute of Commonwealth Studies, 1983), s. 34–62. Ayrıca bakınız George Karouzis, Proposals for a Solution to the Cyprus Problem (Nicosia: Cosmos Press, 1976), s. 13. Bu ifadenin geçtiği yer: BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu Hakkında Raporu, S/2003/398 sayılı BM belgesi, 1 Nisan 2003, paragraf 107, http://www.un.org/ Docs/sc/sgrep03.html (8 Haziran 2006’da erişildi). Olgular ve Rakamlar 5 Bu bölgelerdeki Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin toprak mülkiyetine ilişkin olarak, her iki tarafça doğru olarak kabul edilen rakamlar bulunmamaktadır. Kıbrıslı Türk araştırmacılar, genellikle Kıbrıs Rum arazi kayıtlarının (1963’ten bu yana) güvenilir olmadığı gerekçesiyle, toprak mülkiyetine ilişkin Kıbrıs Rum tahminlerini sorgulamıştır.13 Ayrıca bu araştırmacılar, geçmişte (özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’ta kuruluşundan önce) Evkaf ve miri arazilerin14 Rumlar tarafından gasp edildiğini iddia etmektedirler. Patrick, Kıbrıs Hükümeti’nin Maliye Bakanlığı İstatistik ve Araştırma Dairesi (o tarihte artık yalnızca Kıbrıslı Rumlar tarafından yönetilen) ve Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi (1964-1974) Planlama Dairesi tarafından (1964 sonrası dönemde) sağlanan istatistiklere dayanarak, 1960 için bazı arazi mülkiyeti rakamları vermiştir.15 Bu rakamlara göre Kıbrıslı Rum özel mülkiyeti yüzde 61 ile 81, Kıbrıslı Türk özel mülkiyeti ise yüzde 18 ile 38 arasında gözükmektedir (bu tür verilerde iki taraf arasında genellikle gözlenen büyük farkın tipik bir göstergesi). Aşağıda yer alan Tablo 1.1 ve 1.2’de, Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin bir raporuna göre 1974 öncesinde tüm Kıbrıs’taki (EÜB dahil) arazi mülkiyetine ilişkin veriler gösterilmektedir.16 Öte yandan, Tablo 1.3 ve 1.4’te yer alan 1974 öncesinde tüm Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti tahminleri, Kıbrıs Türk Harita Dairesi eski müdürü Halil Giray’ın bir çalışmasına dayanmaktadır.17 Gasbedilmiş olduğu iddia edilen miri araziler (322,109 dönüm)18 değil ama Kıbrıs Türk tarafının iddiasına göre ‘yasal olmayan yollarla istimlak edilmiş’ veya ‘çalınmış’ olan Evkaf mülkleri (337,245 dönüm), son iki tablodaki rakamlara dahil edilmiştir.19 13 14 15 16 17 18 19 Bakınız, örneğin, Haşim Altan, Kıbrıs’ta Türk Malları: Gasbedilen ve Yitirilen Türk Tapu ve Arazi Hakları (İstanbul: Kastaş Yayınları, 2001). Evkaf, Kıbrıs’ın 1571’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinden sonra başlayan Kıbrıs vakıfları (geleneksel Müslüman kuruluşlar) örgütüdür. Vakıflar; hayır amaçlı, dinsel, veya kamusal kullanım için el konulan ya da hibe edilen mülkler aracılığıyla oluşturulur ve Ahkam-ül Evkaf olarak anılan özel bir yasaya göre yönetilir. Bu yasa uyarınca Evkaf mülkleri devredilemez. 1960’ta Evkaf, bir Kıbrıs Türk kurumu olarak tanınmış ve Ahkam-ül Evkaf Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında yeniden teyit edilmiştir. Bakınız Behrooz Morvaridi, ‘Social structure and change’, The Political Social and Economic Development of Northern Cyprus, ed. Clement H. Dodd (Cambridgeshire: Eothen Press, 1993), s. 264-266; M. B. Seager, Reports on the Evkaf Properties, Cyprus (British Colonial Office, 1883); ve Cyprus – A Country Study, ed. Eric Solsten (Federal Research Division of the Library of Congress, 1991) (http://www.countrydata.com/cgi-bin/query/r-3512.html, 20 Ocak 2006’da erişildi). Miri arazi (arazi-i mirié, sözlük anlamıyla ‘hazine arazisi’), Osmanlı toprak kanununa göre devlete (bir başka deyişle sultana) ait olan tarımsal arazi demektir. Bu tür araziler babadan oğla devredilebilir, ancak tasarruf sahibi (toprağı işleyen, toprağa ait hakkı kullanım maksatlı olan ve bu hakkı miras yoluyla devredebilen kullanıcı kişi) tarafından satılamaz, ipotek edilemez veya hibe edilemezdi. Osmanlı toprak kanunu, 1946’ya kadar yürürlükte kaldı. O tarihte İngiliz sömürge idaresi tarafından Taşınmaz Malların Kullanımı, Kaydı ve Değerlendirilmesi Yasası (The Immovable Property Tenure, Registration, and Valuation Law) yürürlüğe girdi. Bu yasa, usule uygun bir biçimde bireylerin tasarrufunda bulunan malların özel mülke dönüştüğünü hükme bağlayarak miri arazi geleneğini sona erdirdi. Bakınız Halil İnalcık, An Economic and Social History of the Ottoman Empire – Volume One: 1300-1600 (Cambridge: Cambridge University Press, 1994); and Solsten. Patrick, s. 14. Bakınız Karouzis, s. 60. Halil Giray, Kıbrıs ile İlgili Rakamsal Bilgiler, yayınlanmamış rapor, Haziran 1993. Kıbrıs’ta kullanılan bir arazi ölçü birimi: 1 dönüm = 0.33 acre (İngiliz dönümü) = 1338 m2. Tablo 1.4’teki Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk mülkiyetine ilişkin rakamları elde etmek için, ‘gasbedilmiş’ olduğu iddia edilen miri arazilere ilişkin Giray’ın tahmini olan 322,109 dönüm, Kıbrıslı Türk özel mülkiyetinden çıkarılıp Kıbrıslı Rum özel mülkiyetine eklenmiştir. 6 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Tablo 1.1 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti (EÜB dahil) Mülkiyet Alan (dönüm) % Özel 5,067,572 73.3 Devlet ormanları, devlet arazileri, yollar, akarsular, vb. 1,847,820 26.7 Toplam 6,915,392 100.0 Tablo 1.2 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre dağılımı (EÜB’ndeki araziler dahil) Özel Mülkiyet Alan (dönüm) % Özel: Kıbrıslı Rum (Kilise mülkleri dahil) 4,123,711 81.4 Özel: Kıbrıslı Türk (Evkaf mülkleri dahil) 852,455 16.8 91,406 1.8 5,067,572 100.0 Özel: diğer toplumlar (Ermeniler, Maronitler, vb.) Toplam Tablo 1.3 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti (EÜB dahil) Mülkiyet Alan (dönüm) % Özel 5,067,572 73.3 Devlet ormanları, devlet arazileri, yollar, akarsular, vb. 1,847,932 26.7 Toplam 6,915,504 100.0 Tablo 1.4 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre dağılımı (EÜB’ndeki araziler dahil) Özel Mülkiyet Alan (dönüm) % Özel: Kıbrıslı Rum (Kilise mülkleri dahil) 3,624,754 71.5 Özel: Kıbrıslı Türk (Evkaf mülkleri dahil) 1,352,792 26.7 90,026 1.8 5,067,572 100.0 Özel: diğer toplumlar (Ermeniler, Maronitler, vb.) Toplam Olgular ve Rakamlar 7 1974’te özel mülk olan toplam arazi için Kıbrıs Türk tarafının verdiği rakam (Tablo 1.3) Kıbrıs Rum kaynaklı rakamın (Tablo 1.1) tamamen aynısıdır: 5,067,572 dönüm, yani Kıbrıs’taki toplam arazinin yüzde 73.3’ü. Ancak toplam özel mülkiyette Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin payı açısından bakıldığında, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk tahminlerinin (sırasıyla Tablo 1.2 ve 1.4) birbirinden oldukça farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs Türk kaynaklı verilere göre (Tablo 1.4), 1974’te özel mülk olan arazinin yalnızca yüzde 71.5’i Kıbrıslı Rumlara (Kıbrıs Rum tahminlerinin oldukça altında), yüzde 26.7’si ise Kıbrıslı Türklere (Kıbrıs Rum tahminlerinin oldukça üzerinde) aitti. İki toplumun özel mülkiyetteki payına ilişkin Kıbrıs Rum (Tablo 1.2) ve Kıbrıs Türk kaynaklı (Tablo 1.4) veriler arasındaki fark yaklaşık 500,000 dönüm, ya da 1974’teki toplam özel mülkiyetin yüzde 10’u kadardır. Tartışmalı olgu ve rakamlara ilişkin bu incelemeyi bitirmeden önce, 1974’ten sonra ortaya çıkmış bölgelerde – yani Ara Bölge’nin iki tarafında ve içinde – arazi mülkiyetin dağılımına ilişkin Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk tahminlerine bakmak yararlı olacaktır. Tablo 1.5’te, Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi ve Planlama Bürosu’nun 1964 verilerine dayanan tahminleri verilmektedir.20 Bu rakamlara EÜB’ndeki arazi dahil değildir. Gölgeli rakamlar, mülkiyet uyuşmazlığından etkilenen arazileri, yani sahiplerinin (Kıbrıs Rum toplumu bağlamında Kilise ve Kıbrıs Türk toplumu bağlamında Evkaf dahil) üyesi bulunduğu toplumun kontrolü dışında kalan bölgede bulunan arazileri, göstermektedir. Tablo 1.5’teki veriler kullanılarak, adanın şimdiki üç bölgesi için özel mülkiyete dair Kıbrıs Rum tahminleri elde edilebilir (Tablo1.6). Tablo 1.5 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti. (EÜB’ndeki araziler dahil değildir. ‘Kıbrıslı Rum’, Kıbrıslı Ermenileri ve Kıbrıslı Maronitleri de kapsamaktadır.) Bölge Kuzey Ara Bölge 20 Kıbrıslı Rum 1,463,382 (%60.60) Kıbrıslı Türk Kıbrıslı olmayan 393,791 6,767 (16.31%) (0.28%) Kamu 551,150 (22.82%) Toplam 2,415,090 (100%) 112,326 (%62.21) 25,362 (14.05%) 2,494 (1.38%) 40,384 (22.37%) 180,566 (100%) Güney 2,543,021 (61.56%) 413,177 (10.00%) 10,011 (0.24%) 1,165,029 (28.2%) 4,131,238 (100%) Bütün ada 4,118,729 (61.23%) 832,330 (12.37%) 19,272 (0.29%) 1,756,563 (26.11%) 6,726,894 (100%) Bakınız Claire Palley, An International Relations Debacle, (Oregon: Hart Publishing, 2005), s. 175. Tablo 1.5’te yer alan rakamlarla Tablo 1.1 ve 1.2’de yer alanlar arasındaki fark, büyük oranda Tablo 1.5’te EÜB’nin hesaba katılmamış olmasından kaynaklanmaktadır. 8 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Tablo 1.6 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyete dair yüzdelikler. (EÜB’ndeki arazi dahil değildir. ‘Kıbrıslı Rum’, Kıbrıslı Ermenileri ve Kıbrıslı Maronitleri de kapsamaktadır.) Bölge Kuzey Ara Bölge Güney Bütün ada Kıbrıslı Rum (%) 78.5 80.1 85.7 82.9 Kıbrıslı Türk (%) Kıbrıslı olmayan (%) 21.1 0.4 18.1 1.8 13.9 0.3 16.7 0.4 Toplam 100 100 100 100 Kıbrıs Rum tahminlerine göre (Tablo 1.5 ve 1.6), adanın kuzey kesiminde 1,463,382 dönüm arazi Kıbrıslı Rumlara aittir. Bu, kuzeydeki toplam arazinin yüzde 60.6’sına, toplam özel mülkiyetin ise yüzde 78.5’ine karşılık gelmektedir. Aşağıda yer alan Tablo 1.7 ve 1.8’de, Tablo 1.5 ve 1.6’tekilerle aynı türden veriler, ancak bu kez Kıbrıs Türk tahminlerine dayanarak gösterilmektedir. Bu tablolara, Evkaf’tan ‘çalınmış’ olduğu ileri sürülen mülkler de dahil edilmiştir. Ayrıca, bu rakamlar EÜB’ni de kapsamaktadır. Yukarıda olduğu gibi, gölgeli rakamlar mülkiyet uyuşmazlığından etkilenen arazileri, yani sahiplerinin (Kıbrıs Rum toplumu bağlamında Kilise ve Kıbrıs Türk toplumu bağlamında Evkaf dahil) üyesi bulunduğu toplumun kontrolü dışında kalan bölgede bulunan arazileri göstermektedir. Tablo 1.7 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti. (‘Güney’ EÜB’ni de kapsamaktadır.) Bölge Kuzey Kıbrıslı Rum 1,228,838 (%50.71) Kıbrıslı Türk 637,912 (%26.33) Diğer 59,406 (%2.45) Devlet 497,000 (%20.51) Toplam 2,423,156 (%100) 126,230 (%69.20) 35,823 (%19.64) 2,500 (% 1.37) 17,867 (%9.79) 182,420 (%100) Güney 2,269,686 (%52.66) 679,057 (%15.76) 28,120 (%0.65) 1,333,065 (%30.93) 4,309,928 (%100) Bütün ada 3,624,754 (%52.41) 1,352,792 (%19.56) 90,026 (%1,30) 1,847,932 (%26.72) 6,915,504 (%100) Ara Bölge Olgular ve Rakamlar 9 Tablo 1.8 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyete dair yüzdelikler. (‘Güney’ EÜB’ni de kapsamaktadır.) Bölge Kuzey Ara Bölge Güney Bütün ada Kıbrıslı Rum (%) 63.8 76.7 76.2 71.5 Kıbrıslı Türk (%) 33.1 21.8 22.8 26.7 Diğer (%) 4.1 1.5 0.9 1.8 Toplam 100 100 100 100 Yine, beklendiği üzere, adanın her iki yanında Kıbrıslı Türklere ait özel mülkiyete ilişkin Kıbrıs Türk tahminleri, Kıbrıs Rum tahminlerinin epeyce üzerindedir: kuzeyde özel mülk olan arazinin yüzde 33.1’i, güneyde özel mülk olan arazinin ise yüzde 22.8’i (bunlara karşılık gelen Kıbrıs Rum tahminleri, sırasıyla, yüzde 21.1 ve yüzde 13.9’dur). Burada daha da kayda değer olan, kuzeydeki Kıbrıs Rum özel mülkiyetinin oranıdır. Kıbrıs Türk tarafı bunu 1,228,838 dönüm olarak tahmin etmektedir ki bu kuzeydeki toplam özel mülkiyetin yüzde 63.8’ine karşılık gelmektedir. Kıbrıs Rum tahminlerinin (1,463,382 dönüm veya yüzde 78.5) epeyce altında olmasına rağmen bu yine de oldukça büyük bir orandır. Bölüm 2 TARAFLARIN ÇATIŞAN TALEPLERİ: NEDENLER VE AMAÇLAR esmi pozisyonların karmaşık yönlerini ve mülkiyet meselesinde ne dereceye kadar ve neden farklı görüşte olduklarını anlamak için, iki tarafın ‘maksimalist’ diye tanımlanabilecek taleplerinin temel unsurlarını incelemek yararlı olacaktır. ‘Maksimalist’ derken, öteki tarafın endişelerini dikkate almayan, yalnızca tek bir taraf açısından adil, haklı ve o tarafın ‘ulusal çıkarlarına’ (Kıbrıslı Rumların veya Kıbrıslı Türklerin) uygun olarak algılanan bir düzenin elde edilmesine dayalı talepler kastedilmektedir. Tarafların mülkiyet sorununa ilişkin maksimalist taleplerini BM Genel Sekreteri Kofi Annan Nisan 2003’te aşağıdaki gibi özetlemişti: Kıbrıs Rum tarafı, mülkiyet haklarına tam saygı temelinde ve böylece, hangi toplumdan olursa olsun, yerinden edilmiş tüm kişilerin mülklerini geri alma hakkına sahip olacağı bir çözümden yanaydı. Kıbrıs Türk tarafı, mülkiyete ilişkin hak iddialarının bir global takas ve tazminat planı dahilinde tasfiye yöntemiyle, yani, hangi toplumdan olursa olsun, yerinden edilmiş hiç kimsenin mülkünü geri alma hakkına sahip olmayacağı bir şekilde halledilmesi gerektiğinde ısrar etti.1 İki taraf (tabii değişik kaygılarla) mülkiyet meselesini her zaman, en az bu sorun kadar tartışmalı ‘yerinden edilmiş kişilerin eski evlerine geri dönüşü’ meselesinden ayrı tutulamayan bir sorun olarak görmüştür. Öte yandan, ‘geri dönüş’ meselesinin 2002-2004 yıllarında BM gözetiminde yürütülen Kıbrıs görüşmelerinde ‘yerleşim özgürlüğü’ başlığı altında ele alınan konuyla yakından ilgili olduğu açıktır. ‘Yerleşim özgürlüğü’ yalnızca yerinden edilmiş kişileri değil, çözümden sonraki Kıbrıs’ta ‘diğer tarafa’ yerleşmek isteyen her iki toplumdan herhangi bir kişiyi ilgilendiren uzun vadeli bir kavramdır. Tarafların bu konudaki maksimalist taleplerini BM Genel Sekreteri, şu şekilde anlatmıştır: R 1 Genel Sekreter’in raporu, paragraf 107; vurgular eklenmiştir. 12 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Kıbrıs Türk tarafı, herhangi bir kurucu devlette kimin ikamet tesis edeceğine karar verme konusunda o kurucu devletin sınırsız yetkiye sahip olmasını istedi – onların ‘iki-bölgelilik’ anlayışı buydu. Kıbrıslı Rumlar, ... temel insan hakları ve AB müktesebatı ilkelerinin herhangi bir Kıbrıs yurttaşının adanın herhangi bir yerine yerleşmesine olanak tanınmasını gerektirdiğini, herhangi bir sınırlamanın yalnızca ilk bir kaç yıl için kabul edilebilir olduğunu öne sürdü – onlara göre ‘iki-bölgelilik’, sadece Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin yönetiminde iki ayrı bölge anlamına gelmekteydi.2 ‘İki-bölgelilik’ ilkesi, uzun zamandır, Kıbrıs’ı bir federal devlet çatısı altında yeniden birleştirmenin kabul edilen temeli olagelmiştir. Kıbrıs’taki iki taraf arasında varılan 1977 ve 1979 doruk anlaşmaları, gelecekteki federal Kıbrıs’ın ‘iki-bölgeli’ olacağını kayda geçirmişti. Aslında iki-bölgelik, BM Güvenlik Konseyi’nin 649 sayılı (1990) kararıyla resmen, gelecekteki bir Kıbrıs çözümü için BM-onaylı bir parametre haline geldi. Bu karar, ‘... 1977 ve 1979 doruk anlaşmalarına uygun olarak anayasal bakımdan iki-toplumlu, toprak bakımından iki-bölgeli bir federasyona’ atıfta bulunmaktadır. Ancak, Genel Sekreter’in raporundan yapılan yukarıdaki alıntıdan da görüldüğü gibi, bu çok önemli kavramın anlamı konusunda iki taraf arasında bir anlaşmazlık vardır. Gerçekten de, tarafların mülkiyet ve bununla bağlantılı gördükleri ‘geri dönüş’ ve ‘yerleşim’ meselelerindeki (özellikle yerinden edilmiş kişilerin ‘geri dönüşü’ bağlamında) bağdaşmaz talepleri, iki tarafın ‘ikibölgelilik’ kavramını baştan beri çok farklı algılamış olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu konulardaki duruşları, tarafların ‘insan haklarının’ tekrar tesisi konusundaki yaklaşımlarının yalnızca bağdaşmaz değil, aynı zamanda epeyce tartışmalı olduğuna işaret etmektedir. Bu durum büyük oranda, tarafların genel olarak Kıbrıs sorununun niteliği konusundaki çok farklı görüşlerinden olduğu kadar, ‘insan haklarına saygı’ ilkesine ilişkin problemli algılayışlarından da kaynaklanmaktadır. Tarafların pozisyonlarının daha yakından incelenmesi bu noktaları daha açık bir şekilde ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir. Kıbrıs Türk tarafının pozisyonu Kıbrıslı Türkler arasında genel olarak benimsenen görüş, mülkiyet meselesinin ‘kabul edilmiş ikibölgelilik ilkesi’ uyarınca çözülmesi gerektiği şeklinde olagelmiştir. Buna göre sorun, ‘global takas ve tazminat’ denilen ve Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu tarafından – bugün dahi 3 – ideal model olarak görülen yöntemle çözülmelidir. Çünkü bu yöntem, en azından, Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki kuzeyde özel mülkiyetin büyük bir kısmının (yüzde 63.8 ile 78.5 arasında bir yerde) Kıbrıslı 2 3 A.g.y., paragraf 98. Kıbrıslı Türklerin tercihinin hala ‘global takas ve tazminat’ olup olmadığı konusu sistematik olarak araştırılmamıştır. Ancak, bazı olgular Kıbrıslı Türklerin tercihinin hala bu olduğuna işaret etmektedir. Örneğin, kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerinin inkişafı ve/veya alım-satımı Nisan 2004’ten bu yana azalmadan devam etmiştir. Kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerine ilişkin olan ve tazminat ve takas yanında iadeyi de öngören yasaya (Aralık 2005’te yürürlüğe giren 67/2005 sayılı KKTC yasası) kamuoyundan gelen tepkinin genelde kuşkucu olması ise bir başka göstergedir. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 13 Rumlara ait olması şeklindeki rahatsız edici gerçekten kaynaklanan sıkıntılı durumu aşmanın en pratik ve yaşayabilir yolu olarak görülmektedir. ‘Global takas ve tazminat’ formülü, daha Şubat 1976’da Viyana Görüşmeleri’nin beşinci turunda Rauf Denktaş’ın4 sunduğu bir belgede önerilmişti.5 Bu formül bir tür ‘global ödeme anlaşması’ (‘lump-sum agreement’) anlamına gelip, güneydeki Kıbrıs Türk mülklerin tamamının kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerinin tamamıyla yönetimler arasında takas edilmesi ve 1974 öncesindeki Kıbrıs Türk zararlarını da dikkate alarak, mülklerin değeri arasındaki fark için tazminat ödenmesini içermektedir.6 Bu formül, 2003’e kadar, KKTC7 hükümetinin kararlılıkla savunulan doktrinlerinden biri oldu. Yetkili makamların ve başlıca medya kuruluşlarının gündemde tutup yaydığı bu duruş, halk ile önde gelen siyasi partiler tarafından kuvvetle desteklenmekteydi. Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü için BM’nin önerisi (Annan Planı) Kasım 2002’de yayınlanana dek, Kıbrıs Türk siyasi partilerinin neredeyse tamamı, ama her durumda Ulusal Birlik partisi (UBP), Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ve Demokrat Parti (DP) gibi başlıca partiler, global takas ve tazminatı mülkiyet meselesinin çözüm modeli olarak benimsemişti. 1985’te uygulamaya giren KKTC anayasasına, kuzeyde bulunan ‘terk edilmiş’ Kıbrıs Rum mülklerini ‘Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetinde’ ilan eden bir hüküm dahil edilmişti.8 Bunun ardından, İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası (İTEM yasası, No. 41/1977) olarak bilinen mevzuatta bir çok değişiklik yapılmış, sonunda çeşitli kategorilerdeki Kıbrıs Türk yurttaşlarına, kendilerine tahsis edilen bu tür mülkler için tapu verilmesine olanak tanınmıştır (İTEM yasasında 1995’te yapılan değişiklik). 4 5 6 7 8 1968-2004 yılları arasındaki toplumlararası görüşmelerde Kıbrıs Türk toplumunu temsil etmiş olan Rauf Denktaş, 1973’te Kıbrıs Türk toplumu lideri olmuş ve 1974’ten 2005’e kadarki tüm Kıbrıs Türk yönetimlerinin başkanlığını yapmıştır. Bakınız Necati Münir Ertekün, Inter-communal Talks and the Cyprus Problem (Lefkoşa: Kıbrıs Türk Federe Devleti Basımevi, 1977), s. 29-32. A.g.y. KKTC, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kısaltmasıdır. Kıbrıs Türk toplumu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki toplumlu hükümetinin 1963’te (Cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl sonra) başlayan toplumlararası çatışmalar sonucunda çökmesinden bu yana, kendi ayrı yönetimine sahip olmuştur. Kıbrıs hükümeti bu durumda tamamen Kıbrıslı Rumlara ait bir yönetim haline gelmiş, ancak o zamandan beri adanın dünyaca tanınan tek devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşru hükümeti olduğunu iddia etmiş ve zamanla uluslararası toplum tarafından da öyle kabul edilegelmiştir (bunun, örneğin, uluslararası niteliğe sahip 1960 Antlaşmaları’nın yeniden müzakere edilerek değiştirilmesi gibi resmi bir yol izlenmeden gerçekleşmiş olması dikkate değerdir). 1974’te adanın fiilen bölünmesinden sonra, 1964-1974 döneminin Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, önce Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi olmuş, daha sonra ise Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne dönüşmüştür (13 Şubat 1975). Kıbrıslı Türkler, 1983’te bağımsızlık ve bununla birlikte KKTC’nin kuruluşunu ilan etmiştir. BM Güvenlik Konseyi bu deklarasyonun ‘hukuken geçersiz’ olduğu yönünde karar almış (Karar 541) ve o zamandan beri KKTC’yi Türkiye dışında başka herhangi bir ülke tanımamıştır. Anayasanın 159’uncu maddesi; bakınız Ek II. 14 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Bu yasa uygulanarak, güneyde bırakılmış ‘eş değerde’ mülkler karşılığında tahsis edilen ‘terk edilmiş’ Kıbrıs Rum mülkleri için, güneydeki söz konusu mülklerin tüm hakları devlete (KKTC’ye) devredildikten sonra, tapu verilmiştir. Anayasanın yukarıda belirtilen maddesi temelinde yapılan bu düzenleme, mülklerin global takasının, sonunda varılacak bir çözümün parçası olacağı varsayımını açıkça yansıtıyordu. Yine İTEM yasasındaki hükümlere göre, güneyde herhangi bir mülk bırakmamış çeşitli kategorilerdeki KKTC yurttaşlarına da Kıbrıs Rum mülklerinin sahipliği verilmiştir.9 Buradaki varsayım ise, kuşkusuz, global takas kapsamına girmeyecek durumdaki hak iddialarının toplu tazminat düzenlemesi kapsamında halledileceği şeklindeydi. ‘Terk edilmiş’ mülkler konusundaki bu yaklaşım, ‘iki-bölgelilik’ ifadesinin Kıbrıslı Türklerin çoğu için taşıyageldiği anlamın bir sonucudur. Bu anlam, Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 arası döneme ilişkin deneyimleri ve onların 1974 olaylarını ve sonuçlarını yorumlayışı ile çok yakından ilintilidir ve öyle olmaya da devam etmektedir. Kıbrıslı Türkler, Türk askeri operasyonunun 1963-1974 döneminin acılarına son veren meşru bir müdahale olduğunu ve – Kıbrıslı Rumların 1974’te olanlarla ilgili deneyiminin çok farklı ve travmatik olduğunu göz ardı ederek – bu müdahalenin tüm adaya barış getirdiğini düşünmektedirler. Onlar için, 20 Temmuz 1974 bir dönüm noktası ve Türk askeri müdahalesi bir ‘barış harekâtı’ idi. Bu müdahale: (a) Kıbrıslı Türklerin imha edilmesine engel oldu. Kıbrıslı Türkler inanıyorlardı ki aslında ‘ENOSİS’in gerçekleşmesi yönünde son adım olan’10 15 Temmuz 1974’teki Yunan/ Kıbrıs Rum darbesi başarılı olmuş olsaydı bunu Kıbrıslı Türklerin imhası izleyecekti. (b) ‘Son on iki yıl [1963–1974] boyunca [Kıbrıs’taki] Türk toplumunu devletin [Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin] ekonomik, idari ve mali kaynaklarından mahrum etmeyi başaran, Türk toplumunun üçte birini işsiz ve yoksul göçmenler haline getiren, ekonomik ablukalar ve diğer bunaltıcı tedbirler yoluyla adadaki Kıbrıslı Türklerin tümünü ikinci sınıf yurttaş durumuna indirgemek için uğraşan ve kuvvet, şiddet ve terör yoluyla “Kıbrıs Hükümeti” unvanını gasp ederek, bu unvanı Türk toplumuna tamamen boyun eğdirmek için bir yıpratma aracı olarak kullanmış olan Kıbrıslı Rumlar’11 tarafından Kıbrıslı Türklere uygulanan baskıya son verdi. 9 10 11 İTEM yasası ile, mülklerin (güneydeki Kıbrıslı Türk ile kuzeydeki Kıbrıslı Rum mülklerinin) ve tazminatın değerinin ‘puan’ cinsinden ifade edildiği bir sistem oluşturulmuştur. Bu ‘puanlar’ kuzeyde bulunan eş değerde Kıbrıslı Rum mülkleri ile takas edilebilmekte, ayrıca alınıp satılabilmekte veya hibe edilebilmektedir. Kendilerine tazminat olarak ‘puan’ verilenler şunlardır: mücahitler (Kıbrıs Türk mukavemet mücadelesinde savaşanlar); 1963-74 arasındaki olaylarda şehit düşen (mukavemet döneminde hayatını kaybeden) kişilerin en yakın akrabaları veya bu olaylarda mağdur olanlar; 1974 savaşına katılan ve yurttaşlık alıp adaya yerleşen Türk silahlı kuvvetleri mensupları; bu savaşta malul olmuş eski askerler. Ayrıca, 1975-81 yılları arasında tarımsal işgücü olarak kuzey Kıbrıs’ta iskan edilen Türkiyeli göçmenlerin de puan satın almasına müsaade edilmiştir. (Bu son grup hakkında, bakınız Mete Hatay, Beyond Numbers: Inquiry into the Political Integration of Turkish ‘Settlers’ in Northern Cyprus, PRIO Report 4/2005, s. 13-14.) Necati Münir Ertekün, In Search of a Negotiated Cyprus Settlement (Lefkoşa: Ulus Matbaacılık, 1981), s. 29. Kıbrıs Türk Federe Devleti Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı’ndan alınmıştır. Bu karar 5 Kasım 1976’da oybirliğiyle kabul edildi. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar (c) 15 Kuzeyde tüm Kıbrıslı Türk nüfusun yerleşebileceği ve Rum hegemonyasından uzakta kendi kaderinin hakimi olarak yaşayabileceği güvenli bir Türk bölgesiyle birlikte, fiili bir ikibölgeli durum meydana getirdi. İki Bölgelilik ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Türk tarafı, iki-bölgelilik ilkesini ‘adada bulunan ve gelecekteki bir çözümün temelini oluşturacak olan fiili durumun ifadesi [Kıbrıs Rum tarafına bir miktar toprak iadesi sonrasında da olsa]’ olarak yorumlamaktadır.12 Ayrıca, bu düşünceye göre iki-bölgelilik ‘(Rum tarafının iddia ettiği gibi) silah zoruyla kabul ettirilmiş değil’,13 1974’ten çok önce başlamış olan iki toplumun giderek ayrılması sürecinin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan bir çözümdür.14 Kıbrıslı Türkler için iki-bölgelilik ilkesi, çözümün esas parametresidir ve üzerinde herhangi bir pazarlık yapılamaz. Onlar açısından bu ilke, kendi nüfuslarının Kıbrıslı Rumlarınkinden çok daha küçük olduğu gerçeğinden15 hareketle, ‘Rum-Yunan saldırısı tehlikesi’ ve ‘Kıbrıslı Rumların adaya hâkim olma kararlılığı’ karşısında güvenlik ve özgürlüklerinin tek teminatıdır. Bu ilke Kıbrıs Türk tarafının ‘toprak meselesi’ne yaklaşımının özünü oluşturmaktadır. Şubat 1976’da Denktaş’ın ortaya koyduğu gibi, bu yaklaşım uyarınca ‘Türk bölgesi, orada yaşamak isteyen tüm Türklerin bir bütün olarak yaşayabileceği biçimde olmalıdır’.16 Ayrıca Denktaş, ‘Türk bölgesi’nin alanı belirlenirken dikkate alınacak faktörler konusunda Kıbrıs Türk tarafının görüşünü şu şekilde açıkça ortaya koydu: Türk nüfus için gereken toprak miktarı hesabında alan, Türklerin meşru haklarından daha az olmamalı, özellikle yıllar boyunca Türk topraklarının her türden gaspı, kanuna aykırı bir biçimde alınması ve – 1963’ten bu yana – Türklerin adına arazi tapu kaydı yapılmasının engellendiği göz önünde tutulmalıdır.17 12 13 14 15 16 17 Zaim Necatigil, The Loizidou Case: a Critical Examination (Ankara: SAM Papers No 8/99, 1999), s. 46. Rauf Denktaş, 18 Şubat 1976’da Viyana Görüşmeleri’nin beşinci turunda sunulmuş belge, Ertekün, Inter-communal Talks, s. 29-32. Kıbrıs Türk tarafı, 1955 ve 1958 arasında Kıbrıslı Türklerin terk etmek zorunda kaldıkları köylerin sayısını 33, 1963 ve 1967 arasında terk etmek zorunda kaldıkları köylerin sayısını ise 103 olarak vermektedir. Patrick’e göre, 1960 yılında yerleşim yerlerinin dökümü, 392 Kıbrıslı Rum, 117 Kıbrıslı Türk ve 114 karışık şeklindeyken, 1970’te 444 Kıbrıslı Rum, 114 Kıbrıslı Türk ve 48 karışık olacak şekilde değişmişti. Patrick ayrıca şuna işaret etmekteydi: ‘Bu sınıflandırma yanıltıcıdır çünkü karışık merkezler her yerde ayrı etnik mahallelere bölünmüş durumdaydı ve bunlar arasında pek az sosyal ve ekonomik temas vardı.’ (Patrick, s. 8-12.) Yirminci yüzyıl boyunca, Kıbrıslı Türkler ada nüfusunun yaklaşık beşte birini, Kıbrıslı Rumlar ise yaklaşık beşte dördünü oluşturmuştur. Rauf Denktaş, Viyana Görüşmelerinin 5. turunda, 18 Şubat 1976’da sunulan belge, Ertekün, Inter-communal Talks, s. 29-32. A.g.y. 16 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Burada, mülkiyetteki problemler konusunda açık bir varsayım bulunmaktadır. Bu varsayıma göre bahis konusu problemler ‘toprak meselesi’nin ayrılmaz bir parçasıdır ve şu temelde ele alınmalıdır: (a) ‘Türklerin yıllar içinde terk etmek zorunda kaldığı’ ile ‘bölünmez bölgemizde şimdi elde tuttuklarımız’ arasında bir karşılaştırma (yani, global takas); ve (b) karşılıklı tazminat.18 İzleyen yıllarda, Türk tarafının kararlılıkla sürdürdüğü bu duruş, Kıbrıslı Türklerin bilincinde aşağıdakine benzer sık sık tekrarlanan açıklamalar yoluyla pekiştirildi ve güçlendirildi: Onların kuzey üzerinde hakları yoktur. Güneyde, biz onlara üzerinde hak iddia ettikleri topraklardan çok daha değerli araziler bıraktık. İki-bölgelilik, Kıbrıs için kabul edilmiş bir gelecektir. Bu durumda mesele, arazilerin ve mülklerin takası yoluyla çözülecektir. Bu nokta, BM Genel Sekreterince kağıt üzerine konulmuştur ve müzakere masasında yıllardır kabul edilmiş bir gerçektir.19 1975 III. Viyana Anlaşması’nın Kıbrıs Türk Tarafına Göre Yorumu Mülkiyet meselesinin nasıl çözülmesi gerektiği ile ‘iki-bölgelilik ilkesi’ arasındaki bağlantı konusunda Kıbrıslı Türklerin algılamasını etkilemiş – ve buna zemin sağlamış – olan bir başka önemli unsur daha vardır. Bu, Kıbrıs Türk tarafının 1975’te Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafları arasında varılan III. Viyana Anlaşması hakkında geliştirdiği spesifik yorumdur. Bu konuda anlamlı bir tartışma yapabilmek için, önce bu anlaşmaya yol açan gelişmeleri anımsamak yararlı olacaktır. 1975’te Haziran ayının sonuna doğru, Türk kontrolündeki kuzey bölgesine geçmeye çalışan bazı Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Rum güvenlik kuvvetlerince durdurulup dövülünce, Kıbrıs’taki iki taraf arasında bir kriz ortaya çıktı. Türk tarafı bu olaya 800 kadar Kıbrıslı Rumu kuzeyden güneye sürerek tepki gösterdi ve şu uyarıyı yaptı: Güneydeki Türklere yapılan kötü muamele sürerse ve Rum makamları bu Türklerin adanın Türk kontrolünde olan kısmına geçmesine mani olmaya devam ederse, Türk tarafının kuzey Kıbrıs’taki tüm Rumları adanın Rum kesimine nakletmekten başka alternatifi kalmayacaktır. 20 18 19 20 A.g.y. Rauf Denktaş’ın 17 Kasım 1998’de Kıbrıslı Türk Genç TV kanalına verdiği demeç, Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi, ‘Kıbrıs Türk basını ve diğer medya,’ 18 Kasım 1998; vurgular eklenmiştir. Rauf Denktaş’ın bir demecinden, The Times (Londra), 1 Temmuz 1975. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 17 Glafkos Klerides’in21 anlattığına göre, Makarios’un22 bu konudaki görüşü, ‘Kıbrıslı Rumları kuzeyde ve özellikle Karpaz bölgesinde tutmak Kıbrıslı Türkleri güneyde tutmaktan daha önemlidir’ şeklindeydi.23 Makarios ayrıca ‘güneyde Kıbrıslı Türklere karşı ciddi bir hadise meydana gelmesi haline, Türkiye’nin bunu güneyde bir askeri harekât başlatmak için bir bahane olarak kullanabilmesi’ olasılığından da çekiniyordu.24 Daha sonra mesele, Kıbrıslı Rum görüşmeci Glafkos Klerides ve Kıbrıslı Türk görüşmeci Rauf Denktaş arasında yapılan Viyana Görüşmeleri’nin üçüncü turunda ele alındı ve sonuçta ortaya 2 Ağustos 1975 tarihli III. Viyana Anlaşması çıktı. Bu anlaşma, o tarihte güneyde bulunan Türklerin (10,700 kişi) istedikleri takdirde, UNFICYP’nin yardımıyla kuzeye taşınmakta özgür olduklarını, kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumların (10,000 kişi) ise orada kalmaya devam etmekte özgür olduklarını ve normal bir hayat sürmek için ihtiyaç duydukları olanakların kendilerine verilmesini öngörmekteydi. Ayrıca, kuzeydeki Kıbrıslı Rumların ‘kendi istekleriyle ve herhangi bir baskıya maruz kalmaksızın’ güneye taşınmalarına da izin verilecekti. Buna ek olarak, ‘ailelerin yeniden birleşmesine öncelik’ verilmesi ve bunun ‘şu anda Güneyde bulunan bir çok Kıbrıslı Rumun Kuzeye naklini de içerebileceği’ kararlaştırılmıştı.25 Anlaşmanın uygulamadaki sonuçları çok iyi bilinmektedir. Anlaşmadan sonraki birkaç ay içinde güneyde kalan Kıbrıslı Türklerin sayısı 130’a indi. Kuzeydeki Kıbrıslı Rum nüfus da azaldı ancak bu tedrici bir şekilde oldu. 1990’ların başlarına gelindiğinde kuzeyde kalan Kıbrıslı Rumlar yalnızca 500 kişi kadardı. İki tarafın o zamanki durum ve koşullarla ilgili deneyimlerinin çok ayrı, kaygılarının ise neredeyse birbirine karşıt olduğu düşünüldüğünde, Viyana Anlaşması’nı yorumlayışlarının epeyce farklı olması belki çok şaşırtıcı değildir. Kıbrıs Türk tarafı, söz konusu anlaşmayı ‘1975 21 22 23 24 25 Glafkos Klerides, 1974’ün hem öncesinde hem de sonrasında yapılan toplumlararası görüşmelerin çeşitli aşamalarında Kıbrıs Rum toplumunu temsil etmiştir. 1974’teki darbeyi izleyen Türk operasyonunun ardından kısa bir sure için (o yılın Temmuz ile Aralık ayları arasında) cumhurbaşkanlığına vekalet etmiş, 1993-2003 yılları arasındaki dönemde iki kez seçilerek cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır. Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’nin başıydı (1950-1977). 1960’ta KC’nin ilk cumhurbaşkanı seçilmiş, 1977’de ölümüne kadar iki görevi birlikte yürütmüştü. Hala en çok saygı duyulan Kıbrıs Rum lideri olmaya devam etmektedir. Glafkos Clerides, Cyprus: My Deposition (Nicosia: Alithia Publishing, 1992), s. 295-297. A.g.y. III. Viyana Anlaşmasının tam metni için Ek 1’e bakınız. Bu anlaşmanın taraflar arasında bir tür centilmenlik anlaşması olduğunu ve her bir tarafın kendi siyasi perspektifi bakımından asıl önemli olanı vurgulamasına olanak verecek şekilde yazıldığını belirtmek gerekir. Kıbrıs Türk tarafı için önemli olan, Kıbrıslı Türklerin güvenli bir şekilde kuzeye taşınabilmesini sağlamak; Kıbrıs Rum tarafı için önemli olan ise Kıbrıslı Rumların kuzeyde kalma ve uygun şartlarda yaşama özgürlüğüydü. Örneğin, bu anlaşmada Kıbrıslı Türklerin güneyden kuzeye güvenli bir biçimde geçmesini sağlamaya yönelik bir hüküm bulunmakta, ancak güneyde kalmak isteyen Kıbrıslı Türklerle ilgili herhangi bir düzenleme yer almamaktaydı. Bunun, Kıbrıslı Türklerin güneyde kalmak istemesinin istisnai bir durum olacağı yolunda üstü kapalı bir varsayımdan kaynaklandığı düşünülebilir. Öte yandan, kuzeyde kalmak isteyen Kıbrıslı Rumlara yönelik hükümler çok açık bir şekilde ifade edilmişti ve normal bir hayat sürmek için gereken her türlü yardımın kendilerine verileceği belirtilmekteydi. Burada yine, tersinden hareketle (a contrario) yapılacak bir yorumlama ile, güneyde kalmayı seçen Kıbrıslı Türklerin bu tür bir yardımdan istifade edemeyecekleri öne sürülebilir. 18 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Viyana Nüfus Mübadelesi Anlaşması’ veya ‘Gönüllü Nüfus Düzenlemesi Anlaşması’ olarak anmaktadır ve bu metni esasen ‘güneyde yaşayan Kıbrıslı Türklerin, eğer isterlerse, kuzeye taşınmasına izin verecek ve kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumların da, yine arzu etmeleri halinde, güneye taşınmasına izin verecek’26 bir anlaşma olarak kabul edegelmiştir. Oysa Kıbrıslı Rumlar aynı anlaşmadan ‘III. Viyana (İnsani) Anlaşması’ olarak söz etmektedir. Onlara göre bu anlaşma, gereken şekilde uygulansaydı, ‘20.000 Kıbrıslı Rum ve Maronitin işgal altındaki Karpaz Yarımadası’nda ve Maronit köylerinde kalmasına ve normal bir hayat sürmesine olanak verecekti.’27 Kıbrıs Rum tarafının bu anlaşmayı, şartların baskısı altında ve Türk tarafının ‘taksim’ hedefine yardım edebileceği yolunda o sırada duyduğu genel rahatsızlığa rağmen kabul etmiş olduğunun altını çizmek gerekir. Kıbrıslı Rumlar anlaşmayı kabul ettiler, çünkü kuzeyde kalan 10.000 Kıbrıslı Rumun Türkler tarafından güneye ‘sürülmesini’ önlemek için tek çarenin bu olduğuna karar verdiler. Ayrıca, Türk kontrolündeki kuzeye geçmeye çalışan Kıbrıslı Türklere Kıbrıslı Rum milislerce saldırılmayacağını güvence altına almak istediler, çünkü bu türden saldırıların Türk ordusunun güneye doğru daha da ilerlemesini tetikleyebileceğinden korkmaktaydılar.28 Kıbrıs Rum siyasi partilerinden EDEK’in (Sosyal Demokratlar Hareketi) o zamanki lideri Dr. Vassos Lyssarides anlaşmaya karşı çıkan Kıbrıslı Rum liderlerden biriydi. Dr. Lyssarides’in itirazı, ‘Kıbrıslı Türklerin kuzeye gitmesine müsaade ederek, çözümün iki-bölgeli bir federasyona dayalı olacağını ve bunun tüm göçmenlerin evine dönmesine bir engel oluşturacağını zımnen kabul etmiş olduk’29 şeklindeydi. Gerçekten de, sonuçta Kıbrıs Türk tarafının anlaşmayı yorumlayışı tam anlamıyla böyle olmuş ve bu durum bugüne dek sürmüştür. Önde gelen bir Türk hukuk profesörü ile bir Kıbrıslı Türk eski Yüksek Mahkeme yargıcının birlikte kaleme aldığı aşağıdaki açıklama, Kıbrıs Türk tarafının bu konudaki yaklaşımını gayet iyi özetlemektedir: BM Genel Sekreterinin himayesi altında varılan ve Eylül 1975’te BM gözetimi altında uygulanan bu anlaşma Türk Barış Harekâtı sonucunda ulaşılan barışı pekiştirdi. Nüfusların gönüllü olarak yeniden gruplandırılması Kıbrıs’taki iki halkın kendi bölgelerinde tam bir güvenlik içinde yaşamalarını olanaklı kıldı. Anlaşmanın uygulanmasından bu yana 26 27 28 29 Cyprus Issue, Main Negotiations, KKTC Enformasyon Dairesi internet sitesi, http://www.trncpio.com/ingilizce/ingilizcesayfa.htm , son erişim 11 Aralık 2005. Ayrıca bakınız Kenan Atakol, Turkish&Greek Cypriots: Is Their Separation Permanent? (Ankara: METU Press, 2002), s. 100-201. KC’nin ABD’deki Büyükelçiliği, ‘The Cyprus Problem in Perspective’, www.kypros.org/Embassy/ (11 Aralık 2005’te erişildi). Clerides, s. 295–299. A.g.y. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 19 Kıbrıs’ta hiç bir toplumlararası çatışma veya şiddet olayı meydana gelmedi… Türk Barış Harekâtıyla elde edilen barış, adanın kalıcı bir özelliği haline geldi.30 Burada – Kıbrıslı Rumlar tarafından, ancak hakaret olarak algılanabilecek bir şekilde – ima edilen fikir şudur: Türk müdahalesi yoluyla yalnızca barış elde edilmemiş, aynı zamanda adanın bölünmesi de BM onayıyla gönüllü olarak ‘sonuca bağlanmıştır’. Bu bakışa göre anlaşma, ‘iki-bölgeli federal bir Cumhuriyetin kurulması yönünde bir ilk adım olmak üzere nüfus mübadelesi için yapılmıştı.’ 31 Bu anlaşmayla ‘iki toplumun hukuki ve ikibölgeli statüsü tesis edilmiş’ ve böylece ‘güneyde mahsur durumdaki Türklerin Kuzeye geçme özgürlüğü ve Kuzeyde yaşayan Rumların Güneye taşınma özgürlüğü toplumlararası görüşmeciler tarafından kabul edilmişti.’ 32 Dolayısıyla, bu anlaşma ‘hem Klerides [1975] ve Makarios [1977] tarafından ve hem de daha sonra 1979’da Kipriyanu tarafından kabul edilmiş olan, iki toplum için iki-bölgeli bir çözümün esas temelidir’.33 Tekrar mülkiyet sorununa dönecek olursak, tüm bunların Kıbrıslı Türkler için anlamı açıktı: doğal olarak iki taraf bu mübadele sonucunda her iki topluma ödenmesi gereken tazminatı müzakere edecekti. 34 Hatta aslında Viyana Anlaşması ‘karşılıklı mülkiyet hak iddialarının global takas ve/veya tazminat aracılığıyla çözülmesini öngörmektedir’. 35 Kıbrıs Türk tarafının bu anlaşmayı kabul edilmiş iki-bölgelilik ilkesinin ve dolayısıyla mülkiyet düzenlemeleri bakımından yapılması gerekenlerin ‘hukuki’ temeli olarak yorumluyor olması, açıkça ve tam anlamıyla yanıltıcıdır. Öyle görünüyor ki Kıbrıs Türk tarafı bu anlaşmayı, Türkiye ve Yunanistan arasındaki 1923 Lozan Mübadele Antlaşması benzeri bir metin olarak anlamayı tercih etmiş ve biraz da bu nedenle olsa gerek, ‘Nüfus Mübadele Anlaşması’ olarak 30 31 32 33 34 35 Turhan Feyzioğlu ve Necati Münir Ertekün, The Crux of the Cyprus Question (Lefkoşa, 1987), s.39; vurgular eklenmiştir. (Ertekün, 1964 öncesi KC Yüksek Anayasa Mahkemesi eski yargıcı, Kıbrıs Türk Yüksek Mahkemesi eski başkanı ve eski Kıbrıslı Türk dışişleri bakanlarındandır.) 1974’ten sonra Kıbrıslı Rumların güneye taşınmasının gönüllülük temelinde olduğu yönündeki Kıbrıs Türk iddiasına ilişkin olarak KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Haziran 2006’da verdiği bir kararı kayda değerdir. Yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların ‘taşınmaz mallarının tazmini, takası ve iadesi’ konusundaki KKTC yasasının anayasaya uygunluğuna ilişkin kararında Mahkeme, KKTC Anayasası’nı uluslararası hukuk çerçevesinde yorumlamaktadır. Ancak yine de Mahkeme, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülkiyet hakları meselesini tartışırken, ‘Kuzey Kıbrıs’ta birçok Rum, 1975 Exchange of Populations Agreement’e uygun olarak Kuzey’de mallarını ve gayrimenkullerini bırakıp kendi istekleri ile Güney’e göç etti’ ifadesini kullanmıştır (vurgular eklenmiştir). Ertekün, Inter-communal Talks, s. 17. Kıbrıs Türk Federe Devleti Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı; 5 Kasım 1976’da oybirliğiyle kabul edildi. Bakınız Rauf Denktaş’ın 21 Mart 1981 tarihli açıklaması, Ertekün, In Search of, s. 40-41. A.g.y. Rauf Denktaş’ın BM Genel Sekreteri’ne mektubu (A/55/986–S/2001/575), 31 Mayıs 2001. Diğer toplumun temel kaygılarına karşı aşırı bir duyarsızlıkla ve yalnızca kendi tarafına hizmet edecek şekilde yapılmış bu tür tek yanlı yorumları içeren ‘siyasal gerçeklik inşa etme’ örnekleri her iki tarafta da mevcuttur. Bu konu üzerine aydınlatıcı bir tartışma için bakınız Michael Moran, ed., Rauf Denktash at the United Nations: Speeches on Cyprus, Eothen Press, Huntingdon, 1997, s. 93-100. Burada yazar, Kıbrıs’taki iki tarafın III. Viyana Anlaşması’na ilişkin zıt yorumlarının ve 1975 Temmuz’unda Kıbrıs’ta ‘iki ayrı ve farklı yönetim’ bulunup bulunmadığı konusunda aynı şekildeki zıt görüşlerinin bir analizini yapmaktadır. 20 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset adlandırmıştır. Bu görüş uyarınca, Kıbrıslı Rumlar bu mübadeleye razı olduklarına göre, kuzeyden ayrılıp güneye yerleşmeyi seçen Kıbrıslı Rumların geride bıraktığı mülklerin ‘terk edilmiş’ olarak görülmesi gayet makuldü (yaklaşık seksen yıl önce Yunanistan ve Türkiye arasındaki mübadeleden sonra geriye kalan mülklerde olduğu gibi). Ne var ki, Klerides ve Denktaş arasındaki Ağustos 1975 tarihli Viyana Anlaşması’ndaki (mülklerle ilgili herhangi bir hüküm içermeyen) düzenlemenin, 1923 Lozan Mübadele Antlaşması ile karşılaştırılamayacağı aşikardır. Aslında Kıbrıs Türk tarafının bu anlaşmaya dair yorumunun zorlama olduğunu kavrayabilmek için hukuk uzmanı olmaya gerek yoktur. Kıbrıs Rum Tarafının Pozisyonu Kıbrıslı Rumlara göre, mülkiyet meselesi – ki onlar için bu mesele, geri dönüş meselesine ayrılmaz bir biçimde bağlıdır – bir ‘temel insan haklarına saygı’ sorunudur. Bir çok Kıbrıslının yerinden edilmiş ve mülklerinden mahrum bırakılmış olması, en başta Türkiye’nin 1974’te yol açtığı insan hakları ihlallerinin sonucudur. Bu nedenle sorun, ancak bu ihlaller ortadan kaldırılırsa çözülebilir. Bunun anlamı ise, tüm yerinden edilmiş kişilere – Kıbrıslı Rum veya Kıbrıslı Türk olduğuna bakılmaksızın – eski evlerine ve mülklerine yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının verilmesidir. Kıbrıslı Rumların çoğu, bunun sadece bir hukuksal zorunluluk değil fakat aynı zamanda sorunun tek kabul edilebilir çözümü olduğunu düşünmektedirler. Kıbrıs Rum çözüm tekliflerinde yer aldığı biçimiyle, Kıbrıs Rum tarafının emlak konusundaki çözüm formülünde iki unsur öngörülür: 36 (a) Kıbrıs Türk tarafınca büyük toprak tavizleri verilmesi ve böylece çok sayıda Kıbrıslı Rumun Kıbrıs Rum yönetimi altında kendi orijinal evlerine ve mülklerine tekrar yerleşebilmesi; ve (b) üç özgürlük olarak anılan hakların, yani dolaşım özgürlüğü, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet hakkının adanın tamamında uygulanması. ‘Üç özgürlük’ unsuru, hala yerinden edilmiş durumda bulunan tüm insanların evlerine ve yurtlarına geri dönme hakkını 37 ve aynı zamanda mülkiyet haklarının şartsız iadesini kapsayacak şekilde yorumlanmaktadır.38 Bu duruşla uyumlu olarak, güneydeki Kıbrıs Türk mülkleri konusundaki Kıbrıs Rum politikası, Kıbrıs Türk tarafının kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerine ilişkin politikasından önemli bir noktada farklılaşır: burada tasarruf hakkı elinden alınmış Kıbrıslı Türkler, mülklerin sahibi olarak görülmeye devam etmektedir. 1974-75 dönemindeki yer değiştirmeden sonraki ilk on beş yıl 36 37 38 Bakınız, örneğin, ‘Statement by Mr Tassos Papadopulos on the Territorial Proposals of the Greek Cypriot Side on 31 March 1977’, Ertekün, Inter-Communal Talks, s. 137–139. Ayrıca bakınız Greek Cypriot Proposals, 1989; http://www.cyprus.gov.cy/moi/pio/pio.nsf/All/CFA4FC4421DF27A4C2256D6D0033FE51?OpenDocument (21 Temmuz 2006’da erişildi). Andreas Theophanus, The Political Economy of Cyprus (Nicosia: Intercollege Press , 1996), s. 42. Genel Sekreter’in raporu, paragraf 107. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 21 süresince Kıbrıs Türk mülkleri ile ilgili uygulama birkaç idari emirnameye göre oldu.39 Ancak 1991’de bu emlakin kullanım ve yönetimini düzenlemek için bir yasa çıkarıldı.40 Bu yasada söz konusu mülkler, ‘Türk istilası sonucunda Kıbrıs Türk nüfusunun Türk istila kuvvetleri tarafından işgal edilen bölgelere kitlesel olarak nakli ve bu nüfusun Kıbrıs Cumhuriyeti bölgelerinde dolaşımının söz konusu kuvvetler tarafından yasaklanması’ nedeniyle ‘terk edilmiş’ olarak tarif edilmektedir. 41 Mevzuata göre, Kıbrıs Rum İçişleri Bakanı, (güneydeki) tüm Türk mülklerinin ‘vasisi’ olarak tayin edilmiştir. Bu kişinin görevi, ‘bu malların korunması ve de binlerce göçmenimizin iskan ve yeniden faaliyete geçme gereksinimlerini karşılamak için rasyonel dağıtımı’ 42 olarak belirlenmiştir. Bu işlemlerden doğacak olan tazminat, mülklerin sahiplerine, ancak bütünlüklü bir çözümden sonra ödenecek ve o zamana kadar, yine ‘vasi’ tarafından yönetilen ‘Kıbrıs Türk Mülkleri Fonu’ hesabında tutulacaktır. ‘Yerinden edilmiş insanların mülklerini geri alma ve orijinal bölgelere geri dönme hakkının ödün vermeden savunulması gerekir’ şeklindeki pozisyon, Kıbrıs Rum toplumunda genel olarak geniş destek bulmaktadır. Çünkü herhangi bir başka pozisyonun, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işlediği ‘suçlar’ bakımından affetmek anlamına geleceğine inanılmaktadır. Ayrıca böyle bir şey, Kıbrıslı Türklerin iki-bölgelilik fikrini onaylamak ve ‘hukuk dışı silahlı güç’ kullanılarak yaratılan adadaki filli durumu kabul etmekle aynı şey olacaktır. Bu pozisyonu destekleyen çok önemli bir etken, Kıbrıslı Rumların genelde Kıbrıs sorununun Temmuz 1974’te başlamış olduğunu düşünüyor olmasıdır. Elbette ki bu düşünce, Kıbrıslı Türklerin sorunla ilgili anlayışından çok farklıdır. Kıbrıslı Türklere göre sorun, esas olarak 1963 yılında iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin çökmesiyle başlamıştır. Kıbrıs Rum tarafında ise, 1974 öncesinde iki toplum arasında mevcut olan çatışmayı ve Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu zor durumu, ayrıca Türk askeri operasyonundan önce gelen ve ona neden olan Yunan/Kıbrıs Rum darbesini ve enosis girişimini görmezlikten gelme eğilimi yaygındır. Kıbrıslı Rumlar, bütün bunları dikkate almayarak meseleyi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önemli bir bölgesinin Türk kuvvetlerince [hiç neden yokken] istila ve işgal edilmesi’ olarak algılamaktadırlar. Bu konuda, Klerides’in bir değerlendirmesinden alıntı yapmak yararlı olacaktır: 39 40 41 42 Emlake El Koyma hakkında 1962 ve 1966 tarihli KC Yasaları kapsamında çıkarılan emirler: KC Resmi Gazetesi, Ağustos 1975 ve Eylül 1975. 1991/139 sayılı KC Yasası. A.g.y. Tabii, ‘terk edilmiş’ sözcüğünün, tıpkı Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülklerinin KKTC anayasasında tanımlanmasında olduğu gibi, burada da örtmeceli bir şekilde kullanılmış olduğunu belirtmeye gerek yok. KC İçişleri Bakanlığı, Kıbrıslı Türk Mülklerinin Kullanılışı İçin Vatandaş Hakları Tüzüğü (Lefkoşa, 2001), Önsöz. Bu mülklerin çoğu (piyasa kirasının % 80’i olan bir kirayla) yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara tahsis edilmiştir. Geri kalanıysa (mevzuata göre, kamu yararı ilkesi temelinde) piyasa rayicinden Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine, yerel yönetimlere ve kamu yararı için çalışan kuruluşlara kiralanmıştır. Mevzuat, istisnai durumlarda, bu mülklerin, yerinden edilmiş olmayan fakat sınır köylerindeki tarımsal arazileri işgal nedeniyle zarar görmüş veya ulaşılamaz hale gelmiş olan kişilere, veya annesi ya da babası yerinden edilmiş olan kişilere kiralanabilmesini öngörür. Söz konusu mevzuat, bazı Kıbrıslı Türk mülklerinin zorunlu iktisabını ve zorunlu dağıtım veya satışını da öngörür. (1991/139 sayılı KC Yasası ve daha sonraki değişiklikler; bakınız Ek III.) 22 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Kıbrıs Rum tarafında, uluslararası alanda Kıbrıs sorununu bir istila ve işgal sorunu olarak sunma… fikrini savunanlar vardır… Bu teorinin savunucuları uluslararası toplumun şu gerçeklerin çok iyi idrakinde olduğunu unutmaktadırlar: (a) Kıbrıs sorunu 1963’te başladı, Türk istilası ise 1974’te oldu, yani on yıl sonra… (c) 1963-1974 arasındaki aynı dönemde, adada Türk işgal kuvveti bulunmamaktaydı. Tam tersine, anavatandan gelmiş bir Yunan tümeni vardı. 43 BM Genel Kurulu’nda Eylül 2004’te yaptığı konuşmada Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos, resmi Kıbrıs Rum görüşünü şöyle ortaya koydu: ‘Kıbrıs sorunu her zaman doğru parametreleri içinde algılanmamaktadır. Gerçek hala şudur ki bu sorun, egemen bir devletin bölgesinin bir kısmının askeri istilası ve devam eden işgalinin sonucudur.’ 44 Kıbrıs meselesinin doğru veya adil bir çözümüne dair Kıbrıs Rum düşüncesi, öncelikle, ‘Türkiye’nin yayılmacı stratejisinin neticesi olan işgalin yarattığı mevcut oldu-bittileri tersine çevirmeyi’ ve böylece ‘Kıbrıs Elenizminin kendi ata toprağında doğal ve ulusal varoluşunu’ güvenceye almayı gerektirir. 45 Papadopoulos’un 20 Temmuz 2005’teki şu demecinde de görüldüğü gibi bu, Kıbrıs Rum resmi açıklamalarının sürekli temalarından biridir: ‘31 yıl fazlasıyla uzun bir zaman, ancak zaman faktörü, Kıbrıs’ta Elenizmin doğal ve ulusal varoluşunu güvenceye almayacak bir çözümü bize kabul ettiremeyecek.’ Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklere göre iki-bölgeliliğin esas unsurunu, yani adanın kuzeyinde bir Türk bölgesi oluşturulmasını, kabul etmekte zorlanmaktadırlar. Bu Kıbrıslı Rumlar için dayanılmazdır çünkü, Kıbrıslı Rumların ‘çok eskiden gelen kendi ata topraklarından etnik olarak temizlenmesi’ 46 ve Kıbrıs Rum mülklerine ‘Anadolulu yerleşiklerin ve özgür bölgelerden giden Kıbrıslı Türklerin’ 47 yerleştirilmesi dahil, adanın o kesiminde tarihsel olarak ‘Rum’ olan her şeyin silinmesi anlamına gelmektedir. ‘Kıbrıslı Rum göçmenlerin evlerine ve mülklerine dönmesinin engelleneceğinden ve kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’den gelen yerleşikler tarafından kolonizasyonu yüzünden Kıbrıslı Rumların zaman içinde Kıbrıs’tan atılacağından’ korkmaktadırlar. 48 Bundan dolayı, Kıbrıslı Rumlar iki-bölgeliliği, dolaşım, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet hakkının temel gereklerinin ada bütününde uygulanması şartıyla, ‘her biri bir toplum tarafından 43 44 45 46 47 48 Clerides, Cyprus, s. 469. Tassos Papadopoulos’un BM Genel Kurulu’ndaki genel görüşmede yaptığı açıklama, 23 Eylül 2004; http://www.un.org/webcast/ga/59/statements/cypeng040923.pdf (8 Eylül 2006’da erişildi). Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides’in Kıbrıs’ın Bağımsızlık Günü nedeniyle verdiği demeç, 1 Ekim 2000; www.hri.org/news/greek/ana/2000/00-10-02.ana.html (8 Eylül 2006’da erişildi). American Hellenic Media Project (AHMP), ‘Letter to Rand McNally’, 21 Ekim 1995; http://www.ahmp.org/mcnally2.html (2 Nisan 2006’da erişildi). ‘An Overview of Turkey's Aims in Cyprus, Turkey’s Violations of Human Rights in Cyprus’; http://www.hri.org/Cyprus/Cyprus_Problem/hr/hr_12.htm (2 Nisan 2006’da erişildi). Bakınız Kıbrıs Rum Önerileri, 1989. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 23 idare edilen iki bölge’ anlamına gelecek şekilde yorumlamaktadırlar.49 1989’daki Kıbrıs Rum tekliflerinde ileri sürüldüğüne göre, bu model ‘Makarios-Denktaş Anlaşması’nın [1977] üçüncü maddesinde her iki tarafça kabul edilmiş’ ve ‘Kyprianou–Denktaş Anlaşması’nda [1979] yeniden teyit edilmişti’. Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Türk idaresindeki bölgede çoğunluk olmaşı gerektiği kabul edilmektedir. Ancak Kıbrıslı Rumlara göre bu, ‘adaletle tasarlanmış’ toprak düzenlemeleri yoluyla yapılmalıdır. Bir başka deyişle, toprak düzenlemeleri, önemli oranda yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumun, Kıbrıs Rum idaresi altında evine dönebileceği şekilde olmalıdır. Böylece, ‘Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun, Kıbrıs Türk idaresindeki Eyalet’e yerleşmeyi tercih etmesi şartıyla, tüm Kıbrıslı Rum göçmenler o Eyalet’e dönecek olsa dahi, Kıbrıslı Türkler orada çoğunluğu oluşturacaktır.’ 50 İnsan Hakları ve Kıbrıslı Rumlar Yukarıda anlatıldığı gibi, mülkiyet meselesinin çözümü için Kıbrıs Rum formülünde, ‘insan haklarına saygı ilkesi’ esas alınmaktadır. 51 Kıbrıs Rum tarafı bunu çözümün temel parametresi – üzerinde pazarlık yapılamaz bir parametre – olarak görmektedir. Ayrıca bu ilke, tüm yerinden edilmiş kişilere, hiç bir sınırlama olmaksızın, uygulanmalıdır. Bu gereklilik, yalnızca bireylerin haklarının iadesi ve korunması için değil, 1974’te yaratılan fiili bölünmenin sonuçlarının (olabildiğince) tersine çevrilmesini sağlamanın tek yolu olduğu için, son derece önemlidir; ‘birleşik’ bir Kıbrıs yaratma hedefinin olmazsa olmazıdır. Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos 15 Eylül 2005’te New York’taki Foreign Policy Association’da yaptığı konuşmada bu hedefi şöyle tarif etmiştir: Yeniden birleşme derken kastettiğim, toprağın, toplumun, ekonominin ve kurumların yeniden birleşmesidir... Kıbrıslı Rumlar Annan Planı’nı reddederken, Kıbrıs sorununun çözümünü reddetmediler. O belli Plan’ı, daha önce sözünü ettiğim yeniden birleşmeyi sağlamadığı için, reddettiler. Orada, toprağın, ekonominin, toplumun, kurumların, yeniden birleşmesi yoktu – tam tersine bölünme ve bölünmeyi sürekli kılacak düzenlemeler vardı. Bunu, Kıbrıslı Rumlar asla kabul etmez. 52 49 50 51 52 İki-bölgelilik hakkındaki Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum görüşlerini karşılaştıran yararlı bir tartışma için, bakınız Palley, s. 155. Kıbrıs Rum Önerileri, 1989. Aslında, ‘insan haklarına saygı ilkesi’ Kıbrıs Türk tekliflerinde de yer almıştır, fakat burada vurgu kısıtlamalar üzerindedir. Örneğin, 1977 tarihli ‘Kıbrıs Türk Tarafının Anayasal Teklifleri’ içinde, ‘insan haklarına saygı’nın temin edilmesi ‘Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin kuruluşuna esas oluşturan genel bir ilke olarak belirlenmiş fakat bu ilkenin uygulanması, ‘iki-bölgeli bir federasyonun temel gereğine ve her bir federe devletin yaşayabilirliğine ve güvenliğine tabi’ kılınmıştır. Bakınız, Ertekün, Inter-communal Talks, s. 120. http://www.fpa.org/topics_info2414/topics_info_show.htm?doc_id=305998 (8 Eylül 2006’da erişildi). 24 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Bu şekliyle, adanın yeniden birleşmesi ‘Kıbrıs’ın Rumlarının ilk ulusal önceliği’ durumundadır; çünkü bu, başka şeyler yanında, ‘Kıbrıs anlaşmazlığının, Kıbrıs Elenizminin ata topraklarında var oluşunu güvence altına alan ve böylece onun tarihsel mekanının birliğini yeniden tesis eden, tek çözümüdür’. 53 Gerçekten de, yerinden edilmiş kişilerin mülklerine yeniden sahip olma yanında orijinal bölgelere geri dönüş hakkı bağlamında ‘insan haklarına saygı ilkesi’ için mücadele, bir çok Kıbrıslı Rum’un gözünde, sadece bireysel hakları değil, çok daha karmaşık başka bir konuyu da içerir. Bu, aynı zamanda, kolektif bir hakkın, yani ‘Kıbrıs Elenizminin ata toprakları üzerindeki hakkının’ savunulmasını gerektirir. Ve bunun temeli, Kıbrıslı Rumların ‘kolektif bilincine’ yerleşmiş bir inanç, tarihsel olarak ‘Kıbrıs’ın Rum olduğu’ inancıdır. 54 Örneğin, Lobby for Cyprus Newsletter’de yayımlanan ‘Göçmenler Mallarını Geri Almalı, Yeniden İnşa Etmeli ve Geri Dönmelidir’ (‘Refugees Must Reclaim, Rebuild and Return’ başlıklı yazıdan şu alıntıyı ele alınız: Hem Kıbrıs’taki, hem de diasporadaki [Kıbrıs dışındaki] göçmenler… kendi haklarını talep etmeye niyetli olduklarını hiç durmadan duyurmalıdırlar… Göçmenlerin, tapularını kullanma ve kendilerine ait olanı geri isteme haklarını kullanmalarının önemini ne kadar vurgulasak yetmez. Kıbrıs Rum kimliğini adanın her yerinde muhafaza etmek için, olabildiğince çok sayıda Kıbrıslı Rumun, kuzeyin özgürleştirilmiş bölgesine sürekli ya da geçici olarak yeniden yerleşmesi tercih edilir. 55 Bu, Kıbrıs Rum tarafında düzenli olarak vurgulanan derinde yerleşmiş bir duygudur; ve Kıbrıs sorununun ‘doğru’ çözümünün, zorla kabul ettirilen iki-bölgeli formüller aracılığıyla ‘yurdumuzun etnik temizlik yapılarak bölünmesi’ni tanımamaktan ve 1974’ten beri yitirilmiş olan kuzeydeki (anlamlı ve duygusal bir söyleyişle) ata topraklarında ‘Rumluğu’ yeniden tesis etmekten geçtiği düşüncesini yaşatan bu duygudur. Bu inanışa uygun olarak, Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıslı Rumların kuzeydeki haklarını yeniden tesis etmek için (BM’deki toplumlararası görüşmeler çerçevesi dışında) uygulanabilir uluslararası yöntemler aradı. Böylece, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan çeşitli başvurulara, ya doğrudan devlet başvuruları yoluyla (örneğin, 1994’te açılan Cyprus v. Turkey davası), ya da Mahkeme’ye yapılan bireysel başvuruları destekleyerek (özellikle 1993’te 53 54 55 Caesar V. Mavratsas, ‘The Ideological Contest Between Greek-Cypriot Nationalism and Cypriotism 1974–1995: Politics, Social Memory and Identity’, Ethnic and Racial Studies, cilt 20, sayı 4 (Ekim 1997); http://www.cyprusconflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi). A.g.y. Ayrıca bakınız Yiannis Papadakis, ‘The Politics of Memory and Forgetting in Cyprus’, Journal of Mediterranean Studies, cilt 3, sayı 1, s. 139–154; http://www.cyprus-conflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi); ve Takis Hadjidemetriou, ‘Yeni özgürlüklerle okul’, Kıbrıs – Yunanistan – Türkiye: Aynı Tarihin Farklı Tefsirleri (Rumca ve Türkçe olarak iki dilde yayınlanmış) (Lefkoşa: OPEK, 2005). Sayı 14 (28 Eylül 2001); vurgular eklenmiştir. Lobby for Cyprus, kendini ‘Kıbrıslı Rum Göçmenlerin sesi’ ve ‘‘hedefi, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi olan, siyasi partilerden bağımsız bir kuruluş’ olarak tarif eden etkili bir Kıbrıslı gruptur. Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 25 Mahkeme’ye gönderilen Loizidou v. Turkey ve 1998’de açılan Arestis v. Turkey) davaları) taraf oldu. Burada beklenti şuydu: Mahkeme’nin (a) Kıbrıslı Rumların iddia ettiği gibi, ‘Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgali yasadışıdır’ görüşünü teyit etmesi; (b) Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülklerine yeniden sahip olma ve geri dönme haklarını onaylaması. AİHM Kararlarının Kıbrıslı Rumlara Göre Yorumu Mahkeme’nin – şimdi artık çok iyi bilinen Loizidu v. . Turkey davasında – Türkiye’nin İnsan Hakları Konvansiyonu’nu ihlal ettiğine ve Kıbrıslı Rum başvuru sahibi Bayan Loizidou’nun mülküne ilişkin hakkının sürmekte olduğuna karar vermesi, AİHM’ndeki Kıbrıs Rum çabalarının dönüm noktası oldu. 56 Bu durum, o zamanki Kıbrıslı Rum cumhurbaşkanı Klerides tarafından, ‘Kıbrıs sorununa çok geniş etki yapacak’ olan ‘büyük bir zafer’ olarak nitelendi. 57 Mahkeme kararı, bir çok Kıbrıslı Rum tarafından, ‘mülkiyet meselesi (siyasi olmaktan çok) yasadışı bir durumu düzeltme meselesidir ve tamamen 1974’teki bölünmenin yarattığı bir insan hakları ihlalleri sorunudur’ şeklindeki kendi görüşlerinin sağlam bir onayı olarak selamlandı. Karardan bu yana, mülkiyet meselesinin mevcut uluslararası hukukun uygulanması yoluyla Kıbrıslı Rumların endişe ve beklentilerini tatmin edici bir şekilde çözülebileceği düşüncesi, Kıbrıs Rum tarafında yaygınlaşmaya başladı. Kıbrıs’ın ‘gerçek anlamda’ yeniden birleşmesi, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüş ve mülklerini yeniden elde etme hakkının, hiç bir kısıtlama veya talimat olmadan, teminat altına almış olacaktır. Örneğin, Mahkeme’nin daha sonra aldığı Bayan Loizidou’ya Türkiye tarafından ödenecek tazminata dair kararının Lobby for Cyprus tarafından nasıl tarif edildiğine bakınız: Bu davanın asıl anlamı, onun mali etkisinden çok, siyasi yansımalarında bulunur. Kıbrıslı Rum göçmenlere, arazilerinin mülkiyetinden feragat etmeleri için, mülk takası veya tazminat sunma fikri artık ölmüştür. Titina Loizidou’nun Türkiye’ye karşı kazandığı fevkalade zafer, Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek amacıyla BM aracılığında yürütülen görüşmeler üzerinde büyük bir etki yapacaktır… Hiçbir göçmen ve/veya arazi sahibi, Kıbrıs’ın kalıcı bölünmesine yol açacak olan iki-bölgeli, iki toplumlu bir çözümü kolaylaştırmak için arazisinden feragat edecek değildir. 58 56 57 58 Loizidou v. Turkey (Merits), AİHM kararı, 18 Aralık 1996. Glafkos Klerides’in 18 Aralık 1996 tarihli açıklaması, http://www.hri.org/news/ cyprus/cna/1996/96-12-18.cna.html (9 Ekim 2006’da erişildi). ‘The Case of Loizidou v. Turkey: The Political Fallout’, 10 Ağustos 1998. Lobby açıklaması http://www.lobbyforcyprus.org adresinde bulunabilir (16 Aralık 2005’te erişildi). 26 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Benzer görüşler ifade eden bir Kıbrıslı Rum insan hakları eylemcisi ise kararı şöyle anlatmıştır: [Bu karar] Avrupalılaşmanın, Kıbrıs ve Kıbrıs anlaşmazlığı üzerinde etkileri ve yaratacağı olası sonuçlar, Kıbrıs ve hatta Türkiye için Avrupa Birliği üyeliğinin olası siyasi sonuçları ve böyle bir durumun Kıbrıs anlaşmazlığının içsel dinamikleri üzerindeki etkileriyle ilgilidir… Loizidu v. Türkiye davasında verilen karar Kıbrıs sorununu çözme girişimlerinde sağlam bir hukuki dayanak noktası oluşturmaktadır: siyasi çözüm ne olursa olsun, Kıbrıs’ın kuzey kesimindeki toprağın meşru sahiplerinin mülkiyet haklarının sona ermesi, ancak onların kendilerinin bu arazilerden feragat etmeye karar vermesi ile olabilir… Bu mahkeme kararı, Türkiye’nin kuzey Kıbrıs’taki yasadışı askeri varlığını çekmesi ve zorla göç ettirilen nüfusun, yani göçmenlerin geri dönüşüne izin vermesi çağrısında bulunan çok sayıdaki BM Güvenlik Konseyi kararlarını yeniden teyit etmektedir. 59 Özellikle, Mahkeme’nin emrettiği tazminatın Türkiye tarafından bayan Loizidu’ya ödendiği tarih olan Aralık 2003’ten sonra, mülkiyet meselesinin ‘uluslararası yasallık’ ilkesi temelinde çözülmesi gerektiği düşüncesi, adeta sarsılmaz bir inanç haline geldi. Ayrıca, Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs’ın yeni AB üyeliğinin ve Türkiye’nin üyelik için sürmekte olan müzakerelerinin, kendi konumunu daha da güçlendirdiğine inanmaktadır. Gerçekten de adayı yeniden birleştirecek herhangi bir çözümün esas unsuru olarak ‘toprak ve mülkiyet konularının AİHM kararları doğrultusunda adil çözümüne’ gönderme yapmak, Kıbrıs Rum tarafının resmi açıklamalarında artık standart olmuştur. Papadopoulos’un 9 Ekim 2004’te Limasol’da yapılan, uluslararası hukuk ve insan hakları konulu bir seminerdeki konuşmasında söylediği gibi: Avrupa Mahkemesi’nce teyit edilmiş şekliyle Kıbrıslı yurttaşların haklarını terk etmeyeceğiz ve, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk, tüm Kıbrıslıların insan haklarına saygı, mülkiyet konularının AİHM kararına göre adil bir şekilde çözümü, ve tüm göçmenlerin mülklerine geri dönüş hakkı ile uyumlu olmayan hiç bir çözümü kabul etmeyeceğiz.60 Bu tavır, Kıbrıs Türk tarafının III. Viyana Anlaşması’nı, kastedilen amacın çok ötesine giden bir tarzda yorumlaması şeklindeki tek taraflı yaklaşımı ile karşılaştırılabilir. Benzer şekilde, Kıbrıslı Rumlar da, Mahkeme’nin Loizidou v. Türkiye davasındaki kararının, aslında uluslararası hukukta öngörülen biçimiyle bireysel insan haklarının korunması kapsamının dışında kalan konular hakkında bir hüküm olduğuna yaygın biçimde inanmaktadırlar. Karar genellikle, yerinden edilmiş kişilerin mülklerine yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının herhangi bir yöntemle kısıtlanamayacağının Mahkeme tarafından kesin olarak tanınması şeklinde algılanmaktadır. Bir başka deyişle, bu müzakereye açık olmayan bir haktır. 59 60 Eleni Apeyitou, ‘The case of Loizidou vs. Turkey,’ Human Rıghts Action, 24 Eylül 1998; vurgular eklenmiştir; http://www.hr-action.org/action/ (16 Aralık 2005’te erişildi). http://www.greeknewsonline.com/modules.php?name=News&file=article&sid=2070 (accessed 8 Eylül 2006’da erişildi). Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar 27 Mahkeme’nin kararına daha geniş bir anlam yüklemeyi tercih ettikten sonra Kıbrıs Rum tarafı, uluslararası hukuk uzmanları tarafından ifade edilen şu tür görüşleri pek dikkate almaz gibidir: ‘Kıbrıs’taki durumu halletmek için yapılacak kalıcı bir hukuksal anlaşmanın bir parçası olması halinde, düzenlenmiş bir geri dönüş hakkını içeren iki-bölgeli bir Kıbrıs için mülkiyet rejimi, Mahkeme’den pekala onay alabilir.’ 61 Buna uygun olarak, Kıbrıs Rum tarafı, çatışma durumlarında mülkiyet anlaşmazlıklarını çözmenin değişik örneklerini görmezden gelme eğilimi içindedir. Söz konusu çözüm örneklerinde, ya başka hakların korunabilmesinin, ya da kamu yararı veya sivil ve uluslararası barış gibi başka önemli ihtiyaçların gereği olarak, mülkiyet haklarının kullanımı çoğu kez sınırlandırılmaktadır. 61 Bakınız Hoffmeister; vurgular eklenmiştir. Bölüm 3 ANNAN PLANI MÜLKİYET REJİMİ nnan Planı’nda, toprak ayarlaması ve mülkiyet rejimi için ayrıntılı hükümler yer almaktaydı. Mülkiyet rejiminin amacı, yerinden edilmiş kişilerin hak taleplerinin, ‘uluslararası hukuk, tasarrufu kaybetmiş mal sahipleri ve şimdiki kullanıcıların bireysel haklarına saygı ile iki-bölgelilik ilkesine göre kapsamlı bir şekilde’ kararlaştırılmasıydı. 1 Plan’da, Kıbrıs Türk idaresindeki toprağın yüzde 36’dan yaklaşık yüzde 29’a (1960 Kıbrıs Cumhuriyeti toprağının) azaltılması önerilmekteydi. Toprak ayarlaması bölgesindeki mülkler, tasarrufu kaybetmiş mal sahiplerine iade edilecekti. BM’nin tahminlerine göre bu, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların yüzde 54’ünün orijinal evlerine ve mülklerine Kıbrıs Rum idaresi altında dönmesine izin verecekti ve bunun sonucunda kuzeydeki nüfusun yaklaşık dörtte birinin yeniden yerleştirilmesi gerekecekti. 2 Tablo 3.1 (Kıbrıs Rum tahminlerine dayanarak hazırlanmış), Plan’daki toprak ayarlamasından sonra (ancak toprak ayarlaması dışında kalan bölgelerde mülkiyet rejimi hükümleri uygulanmadan önce), olası ‘oluşturucu devletler’ (yani Kıbrıs Rum devleti ve Kıbrıs Türk devleti) dahilinde arazi mülkiyeti dağılımını göstermektedir. Tablodaki gölgeli kısımlar, Plan’daki mülkiyet rejimi hükümlerinin uygulanacağı özel mülk olan araziyi temsil etmektedir. Toprak ayarlaması dışında kalan bölgelerde (hem kuzeyde, hem güneyde), mülkiyet hakları, kısmen iade, kısmen de tazminat yoluyla kullanılacaktı. Belirli istisnalara ve özel kurallara bağlı olmak kaydıyla, tasarrufu kaybeden mal sahipleri, genel olarak mülklerinin üçte birini geri alacak, geri kalan üçte ikisi için ise tazmin edileceklerdi. A 1 2 Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü (Annan Planı), 31 Mart 2004 (beşinci versiyon), Ana Maddeler, Madde 10. Genel Sekreter’in Raporu, paragraf 118. 30 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Tablo 3.1 Annan Planı’ndaki toprak ayarlamasından sonra ancak toprak ayarlaması bölgeleri dışında kalan bölgelerde mülkiyet hükümlerinin uygulanmasından önce, ‘oluşturucu devletler’ dahilinde tahmini toprak dağılımı (Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 verilerine dayanan tahminlerine göre hazırlanmıştır). Kıbrıs Türk Devleti Mülkiyet Kıbrıs Rum Devleti Alan (dönüm) % Alan (dönüm) % Kıbrıslı Rum (Kilise dahil) 1,088,793 56.04 3,029,935 63.34 Kıbrıslı Türk (Evkaf dahil) 365,368 18.79 466,960 9.76 Kamu 484,605 24.95 1,271,958 26.59 Diğer 4,153 0.21 15,119 0.32 1,942,919 100.00 4,783,974 100.00 Toplam Kıbrıslı Türklerin tepkisi Kıbrıslı Türkler, Annan Planı’nı Nisan 2004’teki referandumda üçte iki çoğunlukla onaylamış olmalarına rağmen, Plan’daki mülkiyet rejimi konusunda kesinlikle bir ikilem içindeydiler. Toplum içinde, bu rejimin olası sosyal ve ekonomik etkileri konusunda endişeler vardı; bunun en önemli nedenlerinden biri, büyük sayıda Kıbrıslı Türkün, (yaklaşık 70,000 ya da Kıbrıs Türk toplumunun üçte biri), toprak ayarlaması veya mülklerin tasarrufu kaybetmiş Kıbrıslı Rum mal sahiplerine iadesi yüzünden yeniden yerleştirilmesinin gerekecek olmasıydı.3 Daha da can alıcı olanı, bir çok Kıbrıslı Türk Plan’a karşıydı çünkü Plan’da onların tercihi olan toplu takas ve tazminat modeliyle, dolayısıyla da onların kafasındaki iki-bölgelilik kavramıyla, uyuşmayan, düzenlemeler bulunmaktaydı. Kıbrıslı Türklerin ‘evet’ oyunu, mülkiyet meselesindeki Türk duruşunda bir değişikliğin işareti olarak görmek mümkün değildir. Söylenebilecek olan, daha ziyade – AB üyeliği beklentisi, Kıbrıslı Türklerin genel olarak uluslararası hukuk sistemine dahil olma arzusu ve tabii Türkiye’nin Plan’ı açıkça desteklemesi gibi bir çok başka etkeni de dikkate alarak – Kıbrıslı Türklerin önerilen çözümü, özellikle mülkiyet konusunda, bir orta yol olarak kabul ettiğidir. Ayrıca, o dönemde Kıbrıslı Türklerin bir başka ciddi endişesi daha vardı: Kıbrıs Rumlar tarafından Türkiye aleyhine açılan mülkiyete ilişkin davalardaki AİHM kararları konusu.4 Buradaki korku, bütünlüklü bir çözüm bulunamaması halinde, bu kararların uygulanmasıyla 3 4 A.g.y. Özellikle Loizidou v. Türkiye davası, ve Mahkeme’nin hükmettiği tazminatın Türkiye tarafından Bayan Loızidiou’ya ödenmesinden sonra. Annan Planı Mülkiyet Rejimi 31 mülkiyetteki durumun tamamen tersine çevrilerek 1974 öncesindeki şartlara geri dönülmesi olasılığına iliskindi. Plan’ın hem mülkiyet hem de ikamet konusundaki – iadeyi sınırlayan ve öteki toplumdan kişilerin sürekli ikametinin, Kıbrıslı Türklerin kendi bölgelerinde çoğunluk statüsünde olmalarına tehdit oluşturmaması için gereken ölçüde kısıtlanmasına izin veren – hükümleri, bu korkulan olasılık karşısında kesinlikle daha iyi bir alternatif oluşturmaktaydı. Kuşkusuz bu Kıbrıslı Türklerin büyük bir kısmının Plan’daki mülkiyet rejimini ‘kötünün iyisi’ olarak görmeye ve zorunlu bir orta yol olarak kabul etmeye ikna eden önemli bir faktör olmuştur.5 Kıbrıslı Rumların tepkisi Annan Planı’ndaki mülkiyet rejimi Kıbrıslı Rumları da memnun etmedi, fakat tabii burada nedenler değişikti. Ekonomi bu tarafta da endişe konusuydu ve bir çok Kıbrıslı Rum, bu rejimin mülkiyet piyasası üzerindeki etkisinin felaket olacağı uyarısını yaptı.6 Ancak daha önemli bir itiraz, ‘insan haklarına saygı’ meselesiyle ilgiliydi. Daha önce de bahsedildiği gibi, Kıbrıs Rum tarafındaki genel anlayışa göre, ‘geri dönüş hakkı’ ve ‘mülkiyet hakkı’, üzerinde pazarlık yapılamayan, başka herhangi bir kaygıya bakmaksızın saygı gösterilmesi gereken kutsal insan haklarıdır. Bu nedenle, Kıbrıslı Rumların çoğunluğu, önerilen mülkiyet düzenlemelerini, yerinden edilmiş kişilerin ‘tamamen ve kısıtlanmamış iadeye ilişkin vazgeçilemez hakkının’ reddedilmesi olarak algıladı; çünkü bu düzenlemeler, yerinden edilmiş kişilerin mülkiyet haklarının kullanılmasına belirli kısıtlamalar (ör., sınırlı iade) getirmekteydi. Plan’daki mülkiyet rejimi, uluslararası hukuk normlarına, Avrupa konvansiyonlarına ve AB müktesebatına aykırı, utanmaz bir hükümler dizisi olarak görüldü. Pek çok Kıbrıslı Ruma göre, mülkiyet konusundaki kendi duruşlarının ‘doğru’ duruş olduğu, Türkiye’ye karşı getirilen mülkiyet davalarındaki bir çok AİHM kararında defalarca ve açıkça ortaya çıkmıştı.7 Üstelik, Kıbrıs – tamamen Kıbrıslı Rumlardan oluşan bir idare altında olmak üzere – yakında Avrupa Birliği’ne girecekti. Bir kez oraya girildi mi, Türkiye’nin Kıbrıslı Rumların temel insan haklarına saygı göstermesini sağlama mücadelesi, özellikle Türkiye’nin kendi AB üyeliği özlemi de göz önünde tutulursa, çok daha iyi şartlarda yürütülebilecekti. Kuşkusuz tüm bunlar, kendi ideal çözümüne daha yakın bir anlaşmanın gerçek bir olasılık olduğu şeklindeki Kıbrıs Rum inancının daha da güçlenmesine yardımcı oldu. 5 6 7 Örneğin, bakınız Kıbrıslı, Mustafa Akıncı (Barış ve Demokrasi Hareketi lideri) tarafından yapılan konuşma, 12 Aralık 2003 ve Kıbrıs, Mehmet Ali Talat (o zamanki KKTC başbakanı ve CTP lideri) tarafından yapılan konuşma, 9 Nisan 2004. Örneğin, önde gelen Kıbrıslı Rum işadamı Constantinos G. Lordos’un şu iki makalesine bakınız: ‘Economic Aspects of the Annan Plan and the Plan’s Property Proposals’, 26 Ocak 2004; http://www.tesev.org.tr/etkinlik/c_lordos.php (22 Kasım 2005’te erişildi); ve ‘Surely Turkey Should Be Made To Bear Some of the Cost’, Cyprus Mail, 1 Nisan 2004. Beklenileceği üzere, bunun, söz konusu davaların kuzeyde yaptığı etkinin tam tersi olduğuna dikkat ediniz. SONUÇ ukarıda anlatıldığı üzere, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet konusundaki pozisyonunun temelini ‘iki-bölgelilik ilkesi’, Kıbrıslı Rumlarınkini ise ‘insan haklarına saygı ilkesi’ oluşturmaktadır. Her iki ilke de, yıllarca, herhangi bir Kıbrıs çözümünün görünüşte kabul edilmiş parametreleri olagelmiştir. Ancak iki tarafın bu iki ilkeye ilişkin yorumları ve vurguları hep birbirinden önemli ölçüde farklı olmuştur ve sonuçta mülkiyet meselesinin nasıl halledilmesi gerektiğine ilişkin tarafların uzlaşmaz gibi görünen pozisyonlarını ortaya çıkarmıştır. Kıbrıslı Rumların ‘insan haklarına saygı ilkesi’ adına başarmaya çalıştıkları – yani, tüm yerinden edilmiş kişilerin mülklerine tamamen yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının bulunduğunun güvence altına alınması – Kıbrıslı Türklerce bir tehdit olarak görülmektedir. Bu türden girişimler, Kıbrıslı Türklerin gözünde, ‘iki-bölgeliliği’ zayıflatmaya ve sonunda ortadan kaldırmaya yönelik bir planın parçalarından başka bir şey değildir. Kıbrıslı Türklerin çoğunluğuna göre iki-bölgelilik, Kıbrıslı Rumların adaya hakim olma yönündeki, görünüşe göre dinmek bilmeyen özlemi karşısında zorunlu bir savunma tedbiridir. Kıbrıslı Türkler burada, Kıbrıs Türk toplumunu, 1963-74 döneminde olduğu gibi, bir kez daha Rumların hakim olduğu bir devlette ikinci sınıf yurttaş konumuna indirgeme hedefi bulunduğuna inanmaktadırlar. Kıbrıslı Rumlar ise, ‘iki-bölgeliliği güçlendirme’ – yani, kuzey bölgesinde yerleşik Kıbrıslı Rumların sayısını sınırlayarak bu bölgedeki Kıbrıs Türk denetiminin azami seviyede olmasını sağlama – doğrultusundaki Kıbrıs Türk çabalarını, insan haklarına saygı ilkesi ile AB ve uluslararası hukuk normlarının ağır ihlali olarak görmektedirler. Yalnız bu değil; bir çok Kıbrıslı Rum bu çabaların, adada 1974’ten bu yana yaratılmış, esasen Kıbrıslı Türk bir kuzey yaratmak maksadıyla yapılmış bir tür ‘etnik temizlik’ şeklinde gerçekleşen demografik değişimi meşrulaştırma girişimi olduğunu düşünmektedirler. Bu anlayışa göre, söz konusu çabalar – Türkiye’nin adaya coğrafi yakınlığı ve Türkiye’nin yayılmacı emelleri olarak görülen uygulamalar da dikkate alındığında – nihayette, adanın başlangıçtan beri Rum olan karakterini Türkleştirme hedefine yöneliktir. Y 34 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Bu iki karşıt bakış açısının aynı anda varolması Kıbrıs sorununun temel bir özelliğidir ve mülkiyet meselesindeki bütün anlaşmazlıklar bu esas çatışmadan kaynaklanmaktadır. Raporda varılan sonuç, iki tarafın mülkiyet konusuna bakışlarının birbirine karşıt olmasının esas nedeninin tarafların iki kesimlilik ve insan haklarına saygı ilkeleri konusunda birbiriyle çatışan algılayış ve yaklaşımlarda ısrar etmeleri olduğudur. Bu çatışmanın kökeninde yatan ise iki tarafın Kıbrıs sorunundaki uzlaşmaz ve hatta gerçekte birbirini dışlayan duruşlarıdır. Bu sonucun siyasi anlamı, karşılıklı anlaşmaya dayalı olası tek çözümün bu iki duruş arasında bir uzlaşı olduğu şeklindeki daha geniş argümanda bulunabilir. İki tarafın iki bölgelilik ve insan haklarına saygı ilkelerine yaklaşımları şimdiye kadar tek yanlı ve kategorik olmuştur; çünkü bu yaklaşımlar öncelikle her bir tarafın adanın acılarla dolu yakın geçmişiyle ilgili kendi çok farklı deneyimine dayanmaktadır. Görünen o ki, bir uzlaşı elde edilebilmesi için en başta yapılması gereken, bu iki temel ilkenin ne anlama geldiği hususunun daha esnek ve geleceğe bakan yeni bir yaklaşımla her iki tarafça da tekrar gözden geçirilmesidir. Ek I III. VİYANA ANLAŞMASI – 2 AĞUSTOS 1975 (S/11789 SAYILI BM BELGESİ) 1. Şu anda Ada’nın Güneyinde bulunan Kıbrıslı Türklerin istemeleri halinde, Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün yardımıyla ve düzenleyeceği bir program dahilinde, sahip oldukları eşyalarla birlikte Kuzeye geçmelerine izin verilecektir. 2. Sayın Denktaş’ın tekrar teyit ettiği ve uzlaşmaya varıldığı gibi, şu anda Ada’nın Kuzeyinde bulunan Kıbrıslı Rumlar, burada kalmakta özgürdürler ve kendilerine normal bir yaşam sürebilmeleri için her türlü yardımda bulunulacaktır; buna, eğitim ve dini ödevlerini yerine getirebilmek için gerekli olanaklar yanında kendi doktorlarından tıbbi bakım almak ve Kuzeyde dolaşım özgürlüğü dahildir. 3. Şu anda Kuzeyde bulunan ve kendi talepleriyle ve herhangi bir baskıya maruz kalmadan güneye taşınmayı isteyen Kıbrıslı Rumlara bunu yapmaları için izin verilecektir. 4. BM Barış Gücü (UNFICYP), Kuzeydeki Kıbrıslı Rum köyleri ve yerleşim birimlerine serbestçe ve normal olarak girebilecektir; 5. Yukarıdaki anlaşmanın uygulanması bağlamında, ailelerin yeniden birleştirilmesine öncelik verilecektir; bu, şu anda Güneyde bulunan bir çok Kıbrıslı Rumun Kuzeye naklini de içerebilecektir. Ek II KKTC ANAYASASININ 159’UNCU MADDESİ: DEVLETİN MÜLKİYET HAKKI 1. 15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan, ve; (a) Tapusu, 16 Ağustos 1960 tarihinden önce Kıbrıs Hükümeti adına kayıtlı tüm taşınmaz mallar ile, 16 Ağustos 1960 tarihinden sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm taşınmaz mallar; kamuya ait yollar, sular, su kaynakları, liman ve sahiller, rıhtım ve iskeleler, göller, dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve kalıntılar ile kaleler ve bunların alanları, doğal servetler ve yeraltı kaynakları, ormanlar, savunma yapı ve tesisleri ile yeşil saha ve parklar; kamuya açık köy ve tarla yolları, kamu hizmetinde kullanılan binalar; (b) Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde terk edilmiş bulunan veya söz konusu tarihten sonra yasanın terk edilmiş veya sahipsiz taşınmaz mal olarak nitelendirdiği veya hüküm veya tasarrufu kamuya ait olması gerekli olup da aidiyeti saptanamamış olan tüm taşınmaz mallar, bina ve tesisler; ile (c) 1960 Kuruluş Antlaşmasında ve ona bağlı eklerde belirlenen askeri tesis, rıhtım, kamp ve sair talim sahaları içinde bulunan tüm taşınmaz mallar, Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin mülkiyetindedir ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir. 2. Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bentlerinde sözü edilen taşınmaz malların mülkiyeti, bu Anayasanın başka herhangi bir kuralına bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere devredilemez. Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve tarla yolları üzerinde Devletin gerekli düzenlemeleri yapması bu kuralın dışındadır. 38 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Bu taşınmaz mallar üzerinde kamu yararı için belli sürelerle irtifak ve intifa hakkı gibi ayni haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir. Süresi elli yılı aşan bu gibi hakların tesis ve tescili, Cumhuriyet Meclisinin onayı ile mümkündür. (3) Yukarıdaki (1). fıkranın (b) bendinde belirtilen taşınmaz mallardan, orman, yeşil saha, anıt ve park yerleri, sular, yeraltı suları, doğal kaynaklar ve savunma alanları, kamu yönetimi ve askeri amaçlar için gerekli bina, tesis ve arsalar ile şehir ve kırsal planlama ve toprak koruma amaçları için gerekli görülenler dışında kalan taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkının gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi yasa ile düzenlenir. (4) Yukarıdaki (1). fıkranın (b) ve (c) bentlerinin kapsamına giren taşınmaz mallar ile ilgili olarak meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir. (5) Dini ibadet yerleri ile bunların içinde bulundukları taşınmaz mallar gerçek veya tüzel kişilere devredilemez. Devlet, bunların korunması, bakımı ve idamesi için gerekli önlemleri alır. Ek III KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN 1991/139 SAYILI YASASINDAN PARÇALAR Kıbrıslı Türk Mülklerinin Yönetimi ve Diğer Konular (Geçici Hükümler) Yasası Türk istilası sonucunda Kıbrıs Türk nüfusunun Türk istila kuvvetlerince işgal edilen alanlara kitlesel olarak göç etmesi ve söz konusu kuvvetler tarafından bu nüfusun Kıbrıs Cumhuriyeti alanlarında dolaşımının yasaklanması nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallardan oluşan emlakin terk edilmiş olmasını; Bu emlakin korunması için acil tedbirler almanın gerekli hale gelmesini; Alınan bu tedbirler arasında, idari düzenlemeler yoluyla oluşturulan bir özel komite eliyle bu emlakin idare edilmesinin de bulunmasını; ve Kıbrıs Cumhuriyetindeki Kıbrıs Türk emlaki konusunun yasayla düzenlenmesinin gerekli hale gelmesini dikkate alarak, Temsilciler Meclisi bu yasayı kabul etmiştir: 1. 2. 3. Bu Yasa, 1991 tarihli Kıbrıs Türk Emlaki (İdare ve Diğer Konular) (Geçici Hükümler) Yasası olarak anılır. Bu Yasada, bağlam aksini gerektirmedikçe— … ‘Kıbrıslı Türk’ ifadesi, olağan ikametgâhı Cumhuriyetçe kontrol edilen alanlarda bulunmayan bir Kıbrıslı Türk anlamına gelir ve Evkaf veya bir Kıbrıslı Türk tarafından kontrol edilen bir şirketi veya tüzel kişiyi de içerir; … Bakan, bu yasayla, Kıbrıs Türk emlakinin vasisi olarak tayin edilir ve olağandışı durum devam ettiği sürece ve bu konu nihai bir çözüme bağlanıncaya kadar, söz konusu emlaki bu yasanın hükümleri uyarınca idare eder ve kendisine bu yasayla verilen işlevleri yerine getirir. … 40 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset 5. Bu yasanın hükümlerine halel gelmeksizin, Vasi, bu yasa çerçevesinde Kıbrıs Türk emlakini idare ederken ve işlevlerini yerine getirirken, Kıbrıslı Türk malikin bütün hak ve yükümlülüklerine sahip olacaktır. Vasi, aşağıdaki işlevlere sahip olup, bunları kamu görevlilerinin yardımıyla yerine getirir— … (a) Kıbrıs Türk emlakiyle ilgili dava tebligatını, başvuruları veya sair adli işlemleri kabul etmek, Cumhuriyet’teki herhangi bir adli, idari veya sair makam önünde herhangi bir Kıbrıs Türk emlakinin malikini temsil ve ilzam etmek, Kıbrıs Türk emlakiyle ilgili olarak herhangi bir yasanın hükümleri kapsamında bildirimler vermek veya almak ve söz konusu emlake ilişkin yerel araştırma ve görüşmelerde hazır bulunmak. … Taşınmaz emlak ile ilgili olarak, Vasi, bu madde kapsamındaki işlevlerini yerine getirirken, bu yasanın yürürlükten kalkması sonrasında aşağıdaki durumlara neden olacak şekilde işlem yapamaz— (i) Malikin kendisi için yararlı olacağı veya kamu yararı için gerekli olacağı istisnai durumlar hariç, taşınmaz emlakin malikinin bu yasanın yürürlük tarihindeki malikten başka biri olması; veya (ii) Malikin emlakle ilgili hakkının, emlak veya malik için kesinlikle gerekli veya yararlı olanın veya kamu yararı için gerekli olanın ötesinde herhangi bir biçimde kısıtlanması veya mükellefiyet altına konulması. Bunun yapılabilmesi, Taşınmaz Emlak (Tescil, Tasarruf ve Değerleme) Yasası veya Zorunlu Mal İktisabı Yasası hükümleri uyarınca herhangi bir kişi yararına bir tapu düzenlemek amacıyla Kıbrıs Türk emlakinin herhangi bir surette devredilmesinin malik veya onun emlaki için yararlı veya kamu çıkarı için gerekli sayılması koşuluna bağlıdır. … Vasi Kıbrıs Türk emlakini idare ederken ve bu yasa kapsamındaki işlevlerini yerine getirirken, öngörülen kriterler temelinde, göçmenlerin gereksinmelerini ve aynı zamanda söz konusu emlakin maliklerinin çıkarını dikkate alacaktır: … Bu emlakle ilgili olarak bir Kıbrıslı Türk malike ödenmesi gereken herhangi bir tutarın ödemesi, Türk istilası nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nde var olan olağandışı durum devam ettiği sürece askıya alınmıştır. … (1) Bu yasa kapsamında ve bu yasanın amaçları için, Vasinin idaresi altında “Kıbrıs Türk Emlak Fonu” adıyla bir özel fon kurulmuştur. Bu yasa hükümleri uyarınca alınan bütün tahsilat Özel Fon’a yatırılacak ve bütün ödemeler Özel Fon’dan yapılacaktır. … 6. 7. 9. 11. KAYNAKÇA Akıncı, Mustafa. Kıbrıslı (Lefkoşa), 12 Aralık 2003. Altan, Haşim. Kıbrıs’ta Türk Malları: Gasbedilen ve Yitirilen Türk Tapu ve Arazi Hakları. İstanbul: Kastaş Yayınları, 2001. American Hellenic Media Project (AHMP). ‘Letter to Rand McNally’. 21 Ekim 1995; http://www.ahmp.org/mcnally2.html (2 Nisan 2006’da erişildi). An, Ahmet. Kıbrıs Nereye Gidiyor. İstanbul: Everest, 2002. Apeyitou, Eleni. ‘The Case of Loizidou vs Turkey’. Human Rights Action. 24 Eylül 1998; http://www.hr-action.org/action/ (16 Aralık 2005’te erişildi). Atakol, Kenan. Turkish & Greek Cypriots: Is Their Separation Permanent? Ankara: METU Press, 2002. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Cyprus v. Turkey. Karar. Strasbourg, 10 Mayıs 2001; http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?skin=hudoc-en (21 Kasım 2006’da erişildi). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Loizidou v. Turkey (Merits). Karar. Strasbourg, 18 Aralık 1996; http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?skin=hudoc-en (21 Kasım 2006’da erişildi). Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Genel Sekreter’in Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu Hakkında Raporu (S/2003/398). New York, 1 Nisan 2003; http://www.un.org/Docs/sc/ sgrep03.html (8 Haziran 2006’da erişildi). Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Kıbrıs Sorunu’nun Kapsamlı Çözümü (Annan Planı), 31 Mart 2004 (Beşinci Versiyon). Clerides, Glafkos. Cyprus: My Deposition. Nicosia: Alithia, 1992. Clerides, Glafkos. Kıbrıs Bağımsızlık Günü mesajı, 1 Ekim 2000; http://www.hri.org/news/ greek/ana/2000/00-10-02.ana.html (8 Eylül 2006’da erişildi). Clerides, Glafkos. Loizidou v. Türkiye davası hakkında AİHM kararı (Merits) üzerine yapılmış açıklama. 18 December 1996; http://www.hri.org/news/cyprus/cna/1996/96-12-18.cna.html (9 Ekim 2006’da erişildi). Denktaş, Rauf. BM Genel Sekreteri’ne mektup (A/55/986–S/2001/575). 31 Mayıs 2001. 42 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Denktaş, Rauf. Kıbrıslı Türk Genç TV kanalına verilmiş demeç, Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi, ‘Kıbrıs Türk Basını ve diğer medya,’ 18 Kasım 1998. Denktaş, Rauf. The Times (London), 1 Temmuz 1975. Dodd, Clement H., ed. The Political Social and Economic Development of Northern Cyprus. Huntingdon: Eothen Press, 1993. Ertekün, Necati Münir: In Search of a Negotiated Cyprus Settlement. Lefkoşa: Ulus Matbaacılık, 1981. Ertekün, Necati Münir. Inter-Communal Talks and the Cyprus Problem. Lefkoşa: Kıbrıs Türk Federe Devleti Basımevi, 1977. Feyzioğlu, Turhan & Necati Münir Ertekün. The Crux of the Cyprus Question. Lefkoşa, 1987. Giray, Halil. ‘Kıbrıs ile İlgili Rakamsal Bilgiler’ Yayınlanmamış rapor, Haziran 1993. Hadjidemetriou, Takis. ‘Yeni özgürlüklerle okul’. Kıbrıs – Yunanistan – Türkiye: Aynı Tarihin Farklı Tefsirleri (Rumca ve Türkçe olarak iki dilde yayınlanmış). Lefkoşa: OPEK, 2005. Hatay, Mete. Beyond Numbers: Inquiry into the Political Integration of Turkish ‘Settlers’ in Northern Cyprus. Lefkoşa: PRIO Report 4/2005. Hoffmeister, Frank. ‘Cyprus v. Turkey (Case Note on European Court of Human Rights judgment of 10 May 2001)’, American Journal of International Law, 96, sayı 2 (Nisan 2002), s. 445–452. İnalcık, Halil. An Economic and Social History of the Ottoman Empire Volume One: 1300-1600. Cambridge: Cambridge University Press, 1994. Karouzis, George. Proposals for a Solution to the Cyprus Problem. Nicosia: Cosmos Press, 1976. Kıbrıs Cumhuriyeti. 139/1991 Sayılı Yasa, Kıbrıslı Türk Mülklerinin Yönetimi ve Diğer Konular (Geçici Hükümler) Yasası Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. Republic of Cyprus: From 1960 to the Present Day. Nicosia, 2005. Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. The Cyprus Question. Nicosia, 2003. Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. Turkish Colonisation: A Threat for Cyprus and Its People. Nicosia, 1995. Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı. Kıbrıslı Türk Mülklerinin Kullanımı için Vatandaş Hakları Tüzüğü. Lefkoşa, 2001; http://www.moi.gov.cy/MOI/CitizensCharter/Citizens Charter.nsf/dmltkprologue_en/dmltkprologue_en?OpenDocument (8 Ekim 2006’da erişildi). Kıbrıs Cumhuriyeti. Lefkoşa: Resmi Gazete, Ağustos 1975 ve Eylül 1975. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ABD Büyükelçiliği. The Cyprus www.kypros.org/Embassy/ (11 Aralık 2005’te erişildi). Problem in Perspective. Kıbrıs Rum Önerileri, 1989; http://www.cyprus.gov.cy/moi/pio/pio.nsf/0/1CF2A298CB8C 65CEC2256D6D00344433?OpenDocument (21 Temmuz 2006). Kaynakça 43 Kıbrıs Türk Federe Devleti. Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı. 5 Kasım 1976. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. 41/1977 Sayılı Yasa, İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası (İTEM Yasası). Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Enformasyon Dairesi. Cyprus Issue: Main Negotiations; http://www.trncpio.com/ingilizce/ingilizcesayfa.htm (11 Aralık 2005’te erişildi). Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası. 1983. Kyle, Keith. Cyprus: In Search of Peace. London: Minority Rights Group International, 1997. Lobby for Cyprus. ‘The Turkey v. Loizidou Case: The Political Fallout’. 10 Ağustos 1998; http://www.lobbyforcyprus.org (16 Aralık 2005’te erişildi). Loizos, Peter. The Heart Grown Bitter. Cambridge: Cambridge University Press, 1981. Lordos, Constantinos G. ‘Economic Aspects of the Annan Plan and the Plan’s Property Proposals’. 26 Ocak 2004; http://www.tesev.org.tr/ etkinlik/c_lordos.php (22 Kasım 2005’te erişildi). Lordos, Constantinos G. ‘Surely Turkey Should Be Made To Bear Some of the Cost’, Cyprus Mail (Nicosia), 1 Nisan 2004. Mavratsas, Caesar V. ‘The Ideological Contest Between Greek-Cypriot Nationalism and Cypriotism 1974–1995: Politics, Social Memory and Identity’, Ethnic and Racial Studies, 20, sayı 4 (Ekim 1997); http://www.cyprus-conflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi). Moran, Michael, ed. Rauf Denktash at the United Nations: Speeches on Cyprus. Huntingdon: Eothen Press, 1997. Necatigil, Zaim. The Loizidou Case: A Critical Examination. Ankara: SAM Papers No 8/99, 1999. Oberling, Pierre. The Road to Bellapais: The Turkish Cypriot Exodus to Northern Cyprus. New York: Columbia University Press, 1982. Özad, Murad Hüsnü. Baf ve Mücadele Yılları. Lefkoşa: Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, 2002. Palley, Claire. An International Relations Debacle. Oxford & Portland, OR: Hart, 2005. Papadakis, Yiannis. ‘The Politics of Memory and Forgetting in Cyprus’, Journal of Mediterranean Studies, 3, sayı 1 (1993): 139–154; http://www.cyprus-conflict.net/ Nationalism.htm (20 Ocak’ta 2006). Papadopoulos, Tassos. BM Genel Kurulu’ndaki genel tartışmada yapılmış konuşma. 23 Eylül 2004; http://www.un.org/webcast/ga/59/statements/cypeng040923.pdf (8 Eylül 2006’da erişildi). Papadopoulos, Tassos. Foreign Policy Association’da yapılmış konuşma, New York, 15 Eylül 2005; http://www.fpa.org/topics_info2414/topics_info_show.htm?doc_id=305998 (8 Eylül 2006’da erişildi). Papadopoulos, Tassos. Limasol’daki uluslararası hukuk ve insan hakları seminerinde yapılmış konuşma, 9 Ekim 2004; http://www.greeknewsonline.com/modules.php?name=News&file =article&sid=2070 (8 Eylül 2006). 44 Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Patrick, Richard. ‘A General System Theory Approach to Geopolitical Aspects of Conflict Between Communities with Particular Reference to Cyprus since 1960’ (1972 doktora tezi). İçinde yer aldığı eser Political Geography and the Cyprus Conflict: 1963-1971, editörler James H. Bater & Richard Preston. Ontario: University of Waterloo, Department of Geography Publications Series, 1976. Seager, M B. Reports on the Evkaf Properties, Cyprus, No.9. British Colonial Office, 1883. Solsten, Eric, ed. Cyprus: A Country Study. Washington DC: Federal Research Division of the Library of Congress, 1991; http://www.country-data.com/cgi-bin/query/r-3512.html (20 Ocak 2006). St John-Jones, L. W. The Population of Cyprus. London: Institute of Commonwealth Studies, 1983. Talat, Mehmet Ali. Kıbrıs (Lefkoşa), 9 Nisan 2004. Theophanous, Andreas: The Political Economy of Cyprus. Nicosia: Intercollege Press, 1996. Tornaritis, Criton G. Cyprus and Its Constitutional and Other Legal Problems. Nicosia, 1977. Turkish Cypriot Human Rights Committee. Human Rights in Cyprus. Lefkoşa, 1979. Volkan, Vamık. Cyprus: War and Adaptation. Charlottesville, VA: University Press of Virginia, 1979. Ayla Gürel Dr Ayla Gürel, PRIO’da araştırmacı olarak çalışmakta ve Kıbrıs sorunu bağlamında mülkiyet konularını inceleyen bir projeyi yönetmektedir. 2003 ve 2004 yıllarında PRIO’nun yürütttüğü ‘Annan Planı’ hakkında nesnel ve kolay anlaşılabilir bilgi sunmayı amaçlayan Kamuyu Bilgilendirme Projesi’nin Kıbrıslı Türk koordinatörü olarak görev yapmıştır. Kudret Özersay Dr Kudret Özersay, uluslarası hukuk uzmanıdır ve Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir. Dr Özersay’ın Kıbrıs sorununun hukuksal yönleri hakkında yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır. #90253#%.42% R A P O R 3/2006-T Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Mülkiyet meselesi, esas olarak Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önem nedeniyle, Kıbrıs sorununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir. Mesele, olası bir çözümün iki temel parametresi olan ‘iki bölgelilik’ ve ‘insan haklarına saygı’ ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Ancak, bu ilkelerin anlamı hakkında ortak bir görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet meselesinin çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir. Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği görüşündedirler. Öte yandan Kıbrıslı Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar etmektedirler. Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden edilmiş kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi ve korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve ahlaki kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Rapor, iki tarafın mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına bakışları arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir gösterge, 1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır. Raporu isteme adresi: Raporu internetten indirmek için: PRIO Cyprus Centre www.prio.no/cyprus P.O. Box 25157 1307 Nicosia Cyprus Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset Kıbrıs’taki İki Toplumun ‘İki Bölgelilik’ ve ‘İnsan Hakları’ Temelindeki Çatışması Tel: + 357 22 456555/4 E-mail: priocypruscentre@cytanet.com.cy Ayla Gürel & Kudret Özersay CYPRUS CENTRE ISBN: 978-82-7288-237-1