III Selim_SON SON.indd
Transkript
III Selim_SON SON.indd
Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. SELİM ve DÖNEMİ SELİM III and HIS ERA from Ancien Régime to New Order Edtör SEYFİ KENAN İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) İcadiye Bağlarbaşı caddesi 40 Üsküdar 34662 İstanbul Tel. (0216) 474 08 50 Faks (0216) 474 08 74 www.isam.org.tr Kapak: III. Selim odasında (Kostantin Kapıdağlı, 1803; TSM, nr. 17/30) Bu kitap; Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti’nin 31.10.2008 tarih ve 2008 / 31 sayılı kararıyla basılmıştır. Baskı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara © Her hakkı mahfuzdur. İstanbul, Aralık 2010 Kenan, Seyfi (ed.) Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. Selim ve dönemi = Selim III and his Era from Ancien Régime to New Order / Seyfi Kenan (ed.) – İstanbul : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2010. 752 s. ; 24 cm. – (İSAM Yayınları ; 88. Akademik Araştırmalar Dizisi ; 7) Dizin var. ISBN 978-605-5586-27-0 Geldim şu âlemi ıslah edeyim Özümü meydanda gördüm sonradan Zaman mahlûkuna meylimi verdim Sermayemden zarar gördüm sonradan Anonim Türk Ezgisi Kaynak kişi: Feyzullah Çınar İçindekiler / Contents ÖNSÖZ / PREFACE · 9 GİRİŞ / INTRODUCTION · 13 III. Selim ve Islahat / Selim III and Reforms ∙ 25 Kemal Beydilli, III. Selim: Aydınlanmış Hükümdar ∙ 27 Mehmet Öz, Kānûn-i Kadîm: Osmanlı Gelenekçi Söyleminin Dayanağı mı, Islahat Girişimlerinin Meşrulaştırma Aracı mı? ∙ 59 Muzaffer Doğan, III. Selim Döneminde Devlet Teşkilâtına Dair Bazı Düzenlemeler ∙ 79 İlhami Yurdakul, III. Selim’in İlmiye Islahatı Programı ve Tatbikatı ∙ 105 Seyfi Kenan, III. Selim Dönemi Eğitim Anlayışında Arayışlar ∙ 129 İktisat ve Teknoloji / Economy and Technology ∙ 165 Suraiya Faroqhi, In Quest of their Daily Bread: Artisans of Istanbul under Selim III ∙ 167 Cengiz Kırlı, Devlet ve İstatistik: Esnaf Kefalet Defterleri Işığında III. Selim İktidarı ∙ 183 Tuncay Zorlu, III. Selim Dönemi Osmanlı Teknolojisi ∙ 213 Siyaset ve Diplomasi / Politics and Diplomacy ∙ 253 Kahraman Şakul, Osmanlılar Fransız İhtilâli’ne Karşı: Adriyatik ve İtalya Sularında Osmanlı Donanması ∙ 255 Güneş Işıksel, II. Selim’den III. Selim’e Osmanlı Diplomasisi: Birkaç Saptama ∙ 315 Enes Kabakcı, Napoléon Bonaparte’ın Mısır Seferi (1798-1801) ∙ 339 Yüksel Çelik, III. Selim Devrinde Mısır’da Osmanlı-İngiliz Rekabeti (1798–1807) ∙ 351 7 III. SELİM VE DÖNEMİ Mustafa Aydın, III. Selim Zamanında Kafkasya ∙ 367 Fatih Yeşil, İstanbul Önlerinde Bir İngiliz Filosu: Uluslararası Bir Krizin Siyasî ve Askerî Anatomisi ∙ 391 Yeniçeriler ve Nizâm-ı Cedîd / Janisarries and Nizâm-ı Cedîd ∙ 495 Mehmet Mert Sunar, Ocak-ı Âmire’den Ocak-ı Mülgâ’ya Doğru: Nizâm-ı Cedîd Reformları Karşısında Yeniçeriler ∙ 497 Aysel Yıldız, Şeyhülislam Şerifzâde Mehmet Atâullah Efendi, III. Selim ve Vak‘a-yı Selîmiyye ∙ 529 Yüksel Çelik, Nizâm-ı Cedîd’in Niteliği ve III. Selim ile II. Mahmud Devri Askeri Reformlarına Dair Tespitler (1789-1839) ∙ 565 Sultanın İlk Daimî Sefirleri / The Sultan’s First Permanent Envoys ∙ 591 Alaaddin Yalçınkaya, III. Selim Döneminde Dış Temsilciliklerin Kurulması ∙ 593 Abdullah Uçman, III. Selim’in Viyana Elçisi: Ebûbekir Râtib Efendi’nin Nemçe Sefâretnâmesi ∙ 625 Sanat ve Müzik / Art and Music ∙ 639 Günsel Renda, Sultan III. Selim ve Resim Sanatı ∙ 641 Şehvar Beşiroğlu, Sultan III. Selim ve Besteleri ∙ 653 Sonuç Yerine: Dönemin Sonu ve Sened-i İttifak / In Lieu of Conclusion: The End of Era and the Deed of Alliance ∙ 665 Ali Yaycıoğlu, Sened-i İttifak (1808): Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir Ortaklık ve Entegrasyon Denemesi ∙ 667 EK 1 / Appendix 1 ∙ 711 EK 2 / Appendix 2 ∙ 725 Dizin / Index ∙ 729 8 ÖNSÖZ / PREFACE Viyana’ya orta elçi tayin edilen Ebûbekir Râtıb Efendi, heyetiyle birlikte görev yerine giderken Macaristan’da yol üstünde bulunan Izsák köyüne uğradığında tarih Ocak 1792’yi gösteriyordu. Kasabayı andıran büyüklükte olan bu köyden Mihal Nayed adında bir Macar beyzâdesi elindeki IV. Mehmed’in tuğrasını taşıyan bir ferman ile ağa mektubu ve mübâyaa tezkeresi gibi Osmanlı döneminden kalma bazı belgeleri gösterdiğinde, Ebûbekir Râtıb Efendi, “Şimdiden sonra bunlar neye lâzımdır, bunları ihrāk etmelidir!” demiş ve Macar beyzâdesi de “Elbette Âl-i Osman bir ulu devlettir, ‘grand seigneur’dür; bir devletin bu ismi alması kolay bir iş değildir. Yine geri gelecektir, dolayısıyla elimizde bu sened bulunsun; zamanla lazım olur!” şeklinde cevap vermişti. Bu konuşmadan yaklaşık bir ay önce ise devletin başlıca simalarından oluşan bir heyet 27 Aralık 1791 günü şeyhülislamın evinde bir araya gelerek güncel siyasî meselelerin dışında yaşanan gelişmeler için imparatorluğun nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini görüşmüş ve Yaş Antlaşması’na yol açacak mükâlemelerin yapıldığı ve içlerinde Nizâm-ı Cedîd ıslâhatıyla ilgili lâyiha verenlerin de yer aldığı bu toplantıda, Rus tarafının talepleri tartışılırken heyettekilerden bazıları, “Bu antlaşma Osmanlı İmparatorluğu’na üç beş yılı geçmeyen uzunlukta nefeslenecek bir vakit kazandırabilir; ancak daha sonra Ruslar tekrar saldıracaklardır. Dolayısıyla bu zaman zarfında, askerî teşkilât ve eğitim düzeninden iktisadî alana kadar ciddi bir yapılanma ve yenilenme sürecine girilmediği takdirde ‘…nefeslenecek vakit’ dediğimiz vaktin Anadolu yakasına hicret ve intikal vaktimiz olacağı güneş gibi zâhirdir” sonucuna varmışlardı. Osmanlı İmparatorluğu’nun içeriden ve dışarıdan iki farklı görünümünü dile getiren bu satırları okurken, 18. yüzyılın önde gelen entelektüellerinden 9 III. SELİM VE DÖNEMİ Ragıp Paşa’nın, – bugünün diliyle – “uzaktan bakıldığında bu devlet heybetli bir aslan gibi gözükür; ama yanına yaklaştığınızda bu aslanın yelesinin dökülmüş, dişlerinin sökülmüş ve pençelerinin tırnaksız olduğunu görürsünüz” şeklindeki sözlerini hatırlamamak mümkün değildir. Osmanlılar’ın sosyal hayattan siyasî yapıya, askerî düzenden eğitim ve düşünce dünyasına kadar değişen çeşitli alanlarda yaşadıkları açısından çok önemli evrelerden birini oluşturan; birbirleriyle uyumlu veya uyumsuz iniş çıkışların, tartışmaların, önemli gelişmelerin, hatta sıçramaların yanında derin hayal kırıklıklarının da yaşandığı bir aşama olan ve III. Selim’in tahtta oturduğu bir zamanla buluşan bu dönem hakkında bir çalışma yapma fikri, açıkçası 2006’da İSAM’da gerçekleştirdiğimiz “150. Yılında Islahat Fermanı” konulu konferanstan sonra aklımıza düşmüştü. Konferansı veren Kemal Beydilli hocamızla bir sohbet esnasında, III. Selim’in katledilişinin 200. yılına rastlayan 2008’de hem bu hükümdarı ve yaptıklarını anmak, hem de askerî alandan okullaşmaya varıncaya kadar bu döneme damgasını vuran çeşitli gelişmeleri veya olguları tartışmak düşüncesi doğdu ve bu düşünce kısa zamanda olgunlaşarak İSAM’ın desteğiyle küçük bir projeye dönüştü. Aralık 2008’de yurt içi ve yurt dışından gelen çeşitli araştırmacıların katılımıyla “Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e: Ölümünün 200. Yılında III. Selim ve Dönemi” başlıklı iki gün süren bir sempozyum gerçekleşti. Mütevazı bir bütçeyle yapılan bu sempozyuma davet edemediğimiz; fakat sempozyum esnasında bu konu üzerinde çalışmakta olan ve doktora tezlerini bitiren bazı arkadaşlarımız oldu. Sunulan bildirileri makaleye dönüştürme aşamasına geçtiğimizde, birkaç kişi haricinde herkes makalesini gönderdi; ancak sempozyum programında yer veremediğimiz Günsel Renda hocamızdan ve tezlerini bitiren diğer arkadaşlarımızdan da kitap çalışmasına katkıda bulunmalarını istedik. Onlar da bizi kırmadılar ve böylece beş çalışmanın daha bu projeye dahil olma imkânı doğdu. Bu kitap çalışmasında asıl hedef, ölümünün 200. yılında III.Selim’i ve dönemini çeşitli açılardan değerlendirmek, “nizâm-ı kadîm”den “nizâm-ı cedîd”e, başka bir ifadeyle klasik yönetim sisteminden yeni düzene geçiş çabasını ve sonuçlarını özgün araştırmalarla ve disiplinlerarası bir çalışma yöntemiyle tartışmaktır. Tabi ki herhangi bir çalışmanın, başkalarının destek ve yardımı olmadan arzulanan yetkinliğe ulaşması mümkün değildir. 10 ÖNSÖZ Bu çalışmanın hazırlık sürecinde fikirlerinden istifade ettiğim ve daima teklifsiz yardımlarını gördüğüm, araştırmalarında genellikle III. Selim ve dönemi üzerinde yoğunlaşan Kemal Beydilli hocamıza özel bir teşekkür borçluyum. III. Selim deyince hemen akla bu dönem hakkında kapsayıcı ilk ciddî çalışmayı yapan Stanford Shaw ismi de geliyor doğal olarak ve içimizden, keşke o da hayatta olsaydı da uzun yıllar bu döneme emek vermiş birisi olarak ondan da son bir yazı alabilseydik; ancak programımız ona yetişemedi. Ama yine de Shaw’un III. Selim üzerine yapmış olduğu, bence Edward Said’in oryantalizm tanımlamasının epey uzağına düşen çalışmalarını burada bir kez daha anmak isterim. Bu çalışmanın farklı aşamalarında yardımlarını esirgemeyen Suraiya Faroqhi, İdris Bostan, Feridun Emecen, Ali Akyıldız’a ve kitabın son şeklini almasında yaptığı son dakika katkısından dolayı –son dakikada kurulmuş veya yazılmış bir makale değil kesinlikle, zira doktora tezinden çıkardı– Ali Yaycıoğlu’na teşekkürü bir borç bilirim. Sempozyumun gerçekleşmesinden kitaba dönüşmesine kadar ihtiyaç duyulan desteği ve imkânı sağlayan İSAM çalışanlarına, özellikle kitaplaşma sürecinde özverili ilgi ve yardımlarını gördüğüm tashih, dizgi ve tasarım bölümündeki arkadaşlara ayrı ayrı teşekkür ederim. Altı yıldır İSAM Yayınları başkanlığını yürütürken her kitapta olduğu gibi bu çalışmada da yardımlarını gördüğüm ve yayınların hummalı trafiğini yetkinlikle takip eden Sema Doğan’a, bu sürede çıkan her kitap yazarı gibi ben de teşekkürlerimi ifade etmeliyim. Niyazi Berkes’in Türk çağdaşlaşma tarihinin “ikinci aşaması” olarak adlandırdığı III. Selim dönemindeki askerî yapıdan dış siyasete, sanattan eğitime kadar yayılan çeşitli alanlarda yaşanmış gelişmelerde, yenileşme çabaları konusunda “ne olduğunu” ortaya koymaktan veya olanın göz alıcı bir şekilde “fotoğrafını çekmek”ten ziyade, “niçin olduğunu” inceleyen araştırmalardan oluşan bu çalışmanın Türk siyaset, kültür ve çağdaşlaşma düşüncesi tarihine mütevazı bir katkı sağlamasını ümit ederim. Seyfi Kenan Kadıköy, Ekim 2010 11 Osmanlılar Fransız İhtilâli’ne Karşı: Adriyatik ve İtalya Sularında Osmanlı Donanması K AHR A M AN Ş AKUL* Giriş Bu makale Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransa’ya karşı açılan II. Koalisyon savaşlarında (1798-1802) Adriyatik ve İtalya cephesindeki askerî faaliyetlerini konu edinmektedir. Meselenin ele alınışında öncelikle bugüne kadar ancak kısmen incelenmiş olan Osmanlı arşiv malzemesini kaynak olarak kullanacağız. Temel yaklaşımımız ilgili mevcut yerli-yabancı literatürde yer etmiş görüşleri Osmanlı belgelerinin ışığında gözden geçirip kısmen tashih etmek kısmen detaylandırmak olacaktır. Hulâsa Osmanlılar ve Ruslar Mısır seferinden sonra tarihlerinde ilk defa ittifak kurarak ortak bir filoyla Fransa işgalinde tutulan Yedi Ada’yı (İyon adaları: Korfu, Zanta, Kefalonya, Ayamavra, İtaki, Çuka) ele geçirip Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemia cumhuru adında bir cumhuriyet rejimi kurmuşlardı. Osmanlılar’ın tarihlerinde ilk defa fethettikleri bu adalarda Osmanlı tâbiiyetinde ve Rus korumasında kurulan cumhuriyet idaresi varlığını 1807 Tilsit Antlaşması’na kadar korumuş ve Osmanlılar’ın Adriyatik serhattini güvence altına almıştı. Osmanlılar 1807’ye kadar Adriyatik’te Fransız tehdidine karşı senelerce çeşitli filolar gezdirmişti. Ayrıca Sicilyateyn Krallığı Dr., Georgetown Üniversitesi. 255 III. SELİM VE DÖNEMİ ile olan ittifakının gereği olarak Bâbıâli cüzi miktarlarda dahi olsa İtalya’ya muhtemelen çoğu Arnavut olan paralı askerler göndermiş, Osmanlı donanması ise Ankona ve Otranto gibi bazı İtalyan şehirlerinin Fransız işgalinden kurtarılmasında görev ifa etmişlerdir.1 Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya ve İngiltere ile ittifak halinde Fransa’ya karşı II. Koalisyon savaşlarına katılması Avrupa tarihçiliğinde neredeyse görmezden gelinen bir hadise, Osmanlı tarihçiliğinde ise ancak Mısır seferi bağlamında ele alınan bir mesele olagelmiştir. Oysaki, Ahmed Cevdet Paşa daha XIX. yüzyıl sonlarında bu dönemi Osmanlılar için artık Avrupa politikasını ihmal etme imkânı bulamayacakları bir ‘târîh-i cedîd’ milâdı ilân etmiş, I. Osmanlı-Rus ittifakını ise (1798-1806) -kendi döneminin Avrupa tarihçiliğinin de etkisi altında- o çağın diplomasisinin garipliklerinden biri olarak kabul etmişti.2 Genel tarih anlatısında3 Osmanlılar’ın (1) apansız yakalandıkları Mısır seferi neticesinde (2) “Denize düşen yılana sarılır” fehvasınca apar topar ve gönülsüzce Rusya ve İngiltere ile ittifak kurarak (3) Fransa’yı Mısır’dan çıkarmayı hedefledikleri görüşü hâkimdir. Fakat bu görüş epeyce eksiktir. Öncelikle, (1) Mısır seferi Fransa’da çoğu bakanın dahi bilgisi dışında idarî ricâl içerisinde küçük bir grup tarafından Şubat 1798 ortalarında kararlaştırılmıştı. Mısır yolu üzerinde Malta’nın işgal edildiği haziran ortalarında dahi gerçek hedefin Mısır olduğunu Avrupa istihbarat ağları saptayamamıştı. Bu şartlar altında Osmanlılar tıpkı Avrupalı çağdaşları gibi ilkbaharla beraber Tulon’daki donanma hazırlıklarına dair 1 Bu dönemde Osmanlılar’ın İtalya’da savaştıklarına dikkat çeken tek modern Osmanlı tarihçisi Zinkeisen’e atıfla Kemal Beydilli’dir. Avrupa ahvalinin karıştığı 1740’larda günümüzde unutulmaya terkedilmiş olan Korsika cumhurunun Osmanlı himayesi talebi konumuzla ilginç bir mukayese imkânı sunmaktadır (bkz. Kemal Beydilli, “Korsika ve Osmanlı Devleti”, İlmî Araştırmalar, sy. 4 [1996], s. 17-46). 2 Ahmed Cevdet Paşa, Târih, İstanbul 1309, VI, 286. 3 Diğerleri yanında Enver Ziya Karal, Fransa-Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu (1797-1802), İstanbul 1938; B. Lewis, The Muslim Discovery of Europe, London: Norton, 1982; Stanford Shaw, Between Old and New: The Ottoman Empire under Sultan Selim III 1789-1807, Cambridge: Harvard University Press, 1971; Osmanlılar’ın Mısır seferini şaşkınlıkla karşıladıkları görüşü halen tekrarlanmaktadır (bkz. Caroline Finkel, Osman’s Dream, London 2005, s. 410). 256 KAHRAMAN ŞAKUL ancak spekülasyon yapabilmişlerdir ki “Eşek” Ali Efendi ve Bâbıâli’nin tahminleri çoğu Avrupalı devletlerin tahminlerinden daha isabetliydi.4 4 Avrupa’daki mevcut hedef tahminleri içerisinde Napoli, Floransa, Brezilya, Fas, Cezayir, İngiltere, İrlanda ve Hindistan bulunmaktaydı ama Mısır yoktu. Çar Pavel bu donanmanın Balkanlar’a veya Osmanlı donanmasıyla birleşip Kırım’a saldırabileceğini dahi düşünmüştü. İngiltere’de dahi mayıs gibi geç bir tarihte Karadeniz muhtemel bir hedef telakki edilmekteydi. Hatta dönemin İngiliz Savaş Bakanı Henry Dundas 9 Haziran’da Başbakan George John Spencer’a çekinerek Mısır ihtimalinden bahsetmiş ama ay sonunda çark ederek Napolyon’un donanma ile İstanbul’a gideceği fikrinde karar kılmıştı (bkz. B. Lavery, Nelson and the Nile: The Naval War Against Bonaparte 1798, Annapolis: Naval Institute Press, 1998, s. 101-102; L Rossi, “Napoleon’s Own Rendering of his Expedition to Egypt and Holy Land”, Napoleon and the French in Egypt and the Holy Land 1798-1801 (ed. A. Shmuelevitz), İstanbul: Isis, 2002, s. 193). Ali Efendi ve Bâbıâli ise Napolyon’un Napoli’de zora düşen Fransız ordularına yardım için İtalya ve Sicilya’ya gideceği veya Yedi Ada üzerinden Mora veya Arnavutluk’a saldıracağı ihtimali üzerinde durmuştur. Ali Efendi’nin donanmanın hedefini Malta işgali olarak ilân ettiği doğru değildir ve tamamen Karal’ın mevcut raporları eksik ve hatalı değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Ali Efendi aslında Talleyrand’ın Osmanlı memâlikini değil Malta’yı hedefledikleri iddiasını aktarmakla yetinmişti (bkz. Enver Ziya Karal, Fransa-Mısır, s. 82, 159 [belge IV]). Karal hatalı yorumlarını Ali Efendi’nin diğer raporlarında da sergilemektedir. Karal, Ali Efendi’nin fotosunu basmış olduğu bir raporunda Talleyrand’ın Malta iddiasını sanki Ali Efendi’nin görüşleri imiş gibi sunma hatasına düşmüştür. Halbuki Ali Efendi raporunda Fransız donanmasının Malta işgalinden sonra Sicilya’nın doğusuna geçtiğini, Nelson’un hâlihazırda İtalya sularında Napolyon’u aradığını zaten belirtmekte ve evvelki raporlarında değindiği gibi gazetelerin İskenderun veya İskenderiye’yi muhtemel hedef olarak andıklarını hatırlatmaktadır (bkz. Karal, Fransa-Mısır, s. 175-177 [belge VIII]). Karal’ın hatalı yorumları malesef Lewis tarafından farkedilmeyerek tekrarlandığı için yabancı literatürde umumiyet kazanmıştır (bkz. B. Lewis, “The Impact of the French Revolution on Turkey”, Journal of World History, I/1 [1953], s. 121). Sultan Selim’in onu “eşek” olarak tahkir etmesi Ali Efendi’nin temmuz ortasında gönderip ancak ağustos ortalarında ulaşan bir raporunda Mısır işgalinden bîhaber olmasına duyduğu kızgınlıktandı; zira haberler İstanbul’a çoktan varmıştı. Gelgelelim, İskenderiye fütuhatı haberi Akdeniz’deki İngiliz hâkimiyeti neticesinde Fransa’ya ancak eylülde varabildiği için Ali Efendi mâzur görülmelidir. Cemal Tukin Osmanlılar’ın Mısır işgaliyle şoke oldukları iddialarını daha 1947 senesinde ihtiyatla karşılamıştır (bkz. Tukin, Boğazlar Meselesi [haz. Bülent Aksoy], İstanbul: Pan Yayıncılık, 1999, s. 110, dipnot 160 [ilk baskı: İÜ Edebiyat Fakültesi, 1947]). Bu durumun ayrıntılı bir tartışması için bkz. Kahraman Şakul, An Ottoman Global Moment: War of Second Coalition in the Levant (doktora tezi 2009), Georgetown Üniversitesi, s. 60-62. 257 III. SELİM VE DÖNEMİ Dönemin iletişim güçlükleri dikkate alındığında Mısır seferi deşifre olsaydı dahi, Osmanlılar’ın önleyici tedbir almasına vakit müsaade etmezdi. (2) Diğer yandan, Osmanlılar Mısır seferinden çok önceleri Rus tahtına geçen Pavel’in, annesi Büyük Katerina’nın aksine Rus yayılmacılığını reddedip memleket ıslahatına odaklanacağını ilân etmesinin de etkisiyle, Rusya ile yakınlaşmaktaydı. Rus ittifakının ancak Mısır seferinden sonra, Ocak 1799’da, imzalanması bize “Osmanlı gönülsüzlüğüne” dair yanıltıcı fikirler vermemelidir; zira bu tamamen mevcut ittifakı resmiyete dökmeye yönelikti. Osmanlı-Rus gizli görüşmeleri Fransız saldırısından çok önceleri başlamıştı. Kaldı ki, Pavel Rus Karadeniz filosunu Fransız saldırısını henüz öğrenmemişken İstanbul’a göndermişti. Osmanlı-Rus filosu daha ittifak antlaşması imzalanmadan eylül ortalarında Yedi Ada’ya İstanbul’dan yelken açmıştı bile. Nitekim, bu ortak filonun Boğazlar’dan çıkışı II. Koalisyon savaşlarını fiilen başlatan olay olarak kabul edilmektedir. (3) Son olarak Osmanlı amaçları basitçe Mısır’ın istirdadı hedefine indirgenemez; zira, “dost” Fransa’nın Doğu Akdeniz ve Balkanlar’a doğru yayılmacı bir siyaset güttüğü şüpheleri Napolyon’un 1797’de Venedik’e son verip Adriyatik’teki Venedik mülkü olan Yedi Ada’yı işgal etmesiyle Bâbıâli’de yaygınlık kazanmıştı. I. Koalisyon savaşlarından beri İtalya’da süregiden Fransız yayılmacılığını kaygıyla izleyen Bâbıâli artık Adriyatik’teki Fransız faaliyetlerini de yakın takibe almıştı. Bu coğrafyada Tepedelenli Ali Paşa’nın yükselişi doğrudan Venedik’in çöküşü neticesinde Adriyatik’in yeniden serhat bölgesine dönüşmesiyle ilgili idi. Aslında Osmanlılar Tulon’daki donanma hazırlıklarının Mısır için olduğunu öngörmemişlerse de Fransızlar’ın Mora veya Arnavutluk taraflarına saldıracaklarına emin gibiydiler ve bütün askerî ve diplomatik faaliyetlerini bu alanda yoğunlaştırmışlardı. Nitekim Rus-Osmanlı yakınlaşmasının temel saiki her iki imparatorluğun da Balkanlar’a yönelik muhtemel bir Fransız saldırısından çekinmeleriydi.5 Osmanlılar’ın işgal altındaki Mısır’ı kurtarmak için bütün güçleriyle Nelson’un baskını sonrası Mısır’da kapana kısılmış Fransız ordusuna saldırmak dururken derhal Yedi Ada’da savaşa girişmeleri, Osmanlı ricâlinin genel Fransız tehdidini Adriyatik ve İtalya 5 II. Koalisyon savaşlarında Adriyatik ve İtalya cephelerindeki Rus askeri ve diplomatik faaliyetleri için bkz. N. Saul, Russia and the Mediterranean 1797-1807, Chicago: The University of Chicago Press, 1970. 258 KAHRAMAN ŞAKUL cephelerini ihmal eden modern Osmanlı tarihçiliğinden çok daha etraflı değerlendirdiklerini göstermektedir. Dolayısıyla Osmanlılar’ın sadece Mısır işgali sebebiyle ve gönülsüz olarak ittifaklar sistemine dahil oldukları önermesi isabetli değildir. Bu makalenin ilerleyen sayfalarında bu görüşümüzü ayrıntılı bir şekilde tartışacağız. II. Koalisyon Savaşları ve Akdeniz Mevcut görüşler II. Koalisyon savaşlarında Akdeniz cephesinde asıl rolü İngiliz ve Fransız donanmalarına vermektedirler. Rus ve İspanya donanmaları bu anlatıda ancak yardımcı role soyunabilirlerken Osmanlılar’ın da dahil olduğu ülkelerin deniz güçlerine figüran rolü düşmektedir. Halbuki, II. Koalisyon savaşlarında Akdeniz cephesi birçok devlet donanmasının dahil olduğu karşılıklı çıkarma harekâtlarıyla şekillenmişti. Fransa’nın Malta ve Mısır işgalleri ile Osmanlı-Rus donanmasının Yedi Ada’yı Fransızlar’dan kurtarması, Mısır’a karşı girişilen başarısız Osmanlı çıkarması, İngiltere’nin Malta’yı alışı, devamında Mısır’a gerçekleştirilen Osmanlı-İngiliz çıkarmaları ve İtalya kıyılarında karşılıklı girişilen çıkarma teşebbüsleri hep bu minvaldendir. Bir tarafta Fransız ve İspanya donanmaları diğer tarafta İngiliz, Rus, Osmanlı, Neapolitan ve Portekiz donanmaları Akdeniz’i o döneme kadar misli az bulunur bir yoğun savaş ortamına sokmuştu. Bilhassa Fransızlar iki sene üst üste önce Tulon donanması (1798), sonrasında ise Brest donanması (1799) mârifetiyle Akdeniz’de koalisyon güçlerini ciddi mânada tehdit etmişlerdi. Bu donanmalar içerisinde Osmanlı donanmasının konumu ne idi? Savaşa katkısı ne olmuştur? Portekiz ve Sicilyateyn Krallığı bu devletler içerisinde en zayıf olanlarıydı. İkisinin de sadece birkaç saf gemisi ile fırkateyni olduğu için bu devletler fiilen İngiliz donanmasının korumasında ve İngiliz politikasının etki alanındaydılar.6 Rusya Akdeniz’de Osmanlılar’ın Boğazlar’ı ittifak dahilinde Rus savaş gemilerine açması ve Akdeniz’e açılan Rus Karadeniz filosunun ikmal ve iâşesini sağlamasından dolayı bilhassa Adriyatik ve İtalya sularında İngiltere’den bağım6 A. B. Rodger, The War of the Second Coalition, 1798 to 1801, Oxford 1964, s. 75-80. 259 III. SELİM VE DÖNEMİ sız harekâtlarda bulunabiliyordu.7 Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin siyaseti bölgede Rus etkisini kısıtlamak için Rus filosuyla Adriyatik ve İtalya cephelerinde ortak harekâta girişmek ve İngiltere’yi dengelemek için Mısır’da da filolar bulundurmak idi. Bu makalemizde de görülebileceği gibi Sultan Selim’in donanma ıslahatı sayesinde Osmanlı donanması Osmanlı siyasetinin temel taşıyıcı unsuru haline gelmişti. Böyle bir donanma olmadan Osmanlılar’ın Fransa ile mücadele edebilmesi kuşkusuz oldukça zor olacaktı. Osmanlı-Rus Filosunun Yapısı ve Gücü Rus Karadeniz filosunun yarısı Fransa’ya karşı ortak harekât için İstanbul’a gönderilmişti. Altı saf gemisi, yedi fırkateyn ve üç hafif gemiden oluşan on altı gemilik bu filonun toplam gücü 794 top ve 1663 tanesi piyade savaş gücü olmak üzere 7406 denizciden müteşekkildi. Asıl harp gemilerinin dökümü seksen dört toplu sancak gemisi, iki tane yetmiş dört toplu, üç tane yetmiş toplu, altı tane elli toplu şeklindeydi. Öncelikli görevi Karadeniz kıyılarını Osmanlı saldırılarından korumak olan Karadeniz filosu bu amaçla âdeta yüzer bir kale olarak tasarlanmıştı. Bunun sonucu olarak biri hariç bütün fırkateynler saf gemileriyle muharebe edebilmeleri için standart otuz iki – otuz sekiz toplu fırkateynlerden on beş kadar daha fazla top taşımaktaydı (elli toplu altı fırkateyn). Bu amaçla ağırca inşa edilen bu gemiler ilâve toplarla iyice ağırlaştığından Adriyatik’in meşhur fırtınalarında türlü bâdireler atlatacaklardı. Dahası, Korfu kuşatması esnasında bu ağır topların geri tepmesi de gemilerin omurgalarını zayıflatacaktı.8 7 Kahraman Şakul, “Diplomatik Bir Mesele Olarak İaşe: Rus Donanmasının Osmanlılar Tarafından İaşesi (1799-1806)”, Eskiçağ’dan Modern Çağ’a Ordular –Oluşum, Teşkilat ve İşlev- (ed. Feridun M. Emecen), İstanbul: Kitabevi, 2008, s. 387-410. 8 J. L. McKnight, Admiral Ushakov and the Ionian Republic. The Genesis of Russia’s First Balkan Satellite (doktora tezi, 1965), University of Wisconsin, s. 26; Saul, Russia and the Mediterranean, s. 88-89; III. Selim’in Sırkatibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan Rûznâme (nşr. V. Sema Arıkan), Ankara 1993, s. 287; Cevdet Paşa, Târih, VI, 6; Uşakov İstanbul’da mukim elçisi Tomara’dan 19 Eylül 1798 [yeni takvim] tarihinde aylık 7492 tayın istemiştir (bkz. Admiral Ushakov [ed. R. N. Mordvinov], Moskova: Voenizdat, 1952-56), I-II, belge nr. 260 KAHRAMAN ŞAKUL Rus Karadeniz filosu Adriyatik gibi zorlu bir denizde uzun süreli göreve uygun değildi. Çabuk çürüyen yaş çamdan inşa edilmiş bu gemilerden sadece iki tanesi on beş yaşından gençti ve birkaç tanesi hariç hiçbirinin altında bakır koruyucu tabaka yoktu. Filo daha İstanbul’a varamadan iki tanesi sakatlanıp Sivastopol’a dönmek zorunda kalmıştı.9 Rus mürettebatın eğitim ve tecrübe vaziyeti çok net değildir. Uşakof ’un astları 1787-1792 Osmanlı-Rus savaşını görmüş tecrübeli subaylardı fakat filo görev tanımı dolayısıyla kışın demir üzerinde yattığından mürettebat vaktinin çoğunu karada geçiriyordu. Bundan dolayı mürettebat büyük oranda tâlimsizdi.10 Osmanlı donanmasına gelince, sürmekte olan ıslahatlar sonucu yapılan son sistem Osmanlı harp gemileri 12 Eylül tarihli resmî ziyaretinde Uşakof ’u şaşkınlığa uğratacak kadar etkileyiciydiler. Neredeyse tamamının altı çürümeye karşı bakırla kaplanmıştı. Osmanlı donanmasının Rus donanmasında bulunmayan en mühim özelliği Mahan’ın tabiriyle “filo bütünlüğüne” sahip olmasıydı; yani Rusya’nın aksine farklı görev yerlerindeki filolarını ihtiyaca göre belli bir bölgede toplayabilmekteydi. Ayrıca belirtmek gerekir ki Yedi Ada’ya karşı girişilen harekât Rus donanmasının ordu desteği olmadan giriştiği ilk amfibi harekâttı. Oysa, Osmanlılar hem bu tip amfibi harekâtlarda oldukça tecrübeliydiler ve Korfu’yu daha önce iki defa kuşatmışlardı.11 97; Anderson’a göre Uşakov emrindeki gemilerin isimleri şöyledir: Sv. Pavel (sancak gemisi- 84), Bogoyavleniye Gospodne (72), Sv. Troitsa (72), Maria Magdalina (68), Zaçarii i Elizaveta (74), Sv. Petr (74), Grigoriy Velikiya Armeniy (50), Sv. Mikail (48), Soşestviye Sv. Duka (44), Sv. Nikolay (46), Kazanskaya Bogoroditsa (46), Navarkiya Vosneseniye Gaspodne (40), Stçastlivyi (32) ve 3 hafif gemi (R. C. Anderson, Naval Wars in the Levant, 1559-1853, Liverpool 1952, s. 367). 9 McKnight, Admiral Ushakov, s. 26, 29, 35, 121; Saul, Russia and the Mediterranean, s. 78-79, 88-89. 10 Saul, Russia and the Mediterranean, s. 78-79; McKnight, Admiral Ushakov, s. 27; D. Mitchell, A History of Russian and Soviet Sea Power, New York: McMillan, 1974, s. 107. 11 donanma ıslahatının teknik yönleri için bkz. Tuncay Zorlu, Innovation and Empire in Turkey: Sultan Selim III and the Modernisation of the Ottoman Navy, London: I.B. Tauris, 2008): bu ıslahatlara genel giriş için bkz. S. Shaw, “Selim III and the Ottoman Navy”, Turcica, I (1969), s. 212-241; Ali İihsan Gencer, Bahriye’de Yapılan Islahat Hareketleri ve Bahriye Nezareti’nin Kuruluşu (17891867), Ankara 2001, s. 30-96; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye 261 III. SELİM VE DÖNEMİ Yelkenci ve topçu takımlarının nitelik ve nicelik olarak eksikliği ise Osmanlı donanmasının yumuşak karnını oluşturmaktaydı. Gelgelelim, aslî görevi kıyı koruma olan ve normal şartlar altında sadece deniz mevsimi denize açılan bir donanmada tam zamanlı mürettebat istihdam edip düzenli manevra ve ateşli tâlim yapmak son derece de pahalı bir iş gibi gözükmektedir. “Filo bütünlüğü” anlayışı uyarınca harp gemilerinin memleketin farklı hususiyetler barındıran kıyılarının tamamında görev yapabilecek özellikte olması şarttı. Ortak filoya verilen gemilerden anlaşıldığı kadarıyla Osmanlılar elli toplu 450 mürettebatlı “büyük fırkateyn” veya “karavela” diye anılan gemileri tercih etmekteydiler. Batı memleketlerinde XVII. yüzyıl sonlarında tasarlanmaya başlanan bu fırkateyn tipi sığ sularda seyredebilme yeteneğiyle Akdeniz kıyı güvenliğini sağladığı gibi gerektiğinde ağır toplar taşıyarak Karadeniz’deki kara hedeflerinin bombardımanında da kullanılabilmekteydi.12 Osmanlılar’ın ortak filoya ne kadarlık bir güçle katkıda bulunduklarına dair bilgiler açık değildir.13 Osmanlı belgelerine göre Başbuğ AbdülTeşkilatı, Ankara 1943, s. 425-426; Karal, “Selim III Devrinde Osmanlı Bahriyesi Hakkında Vesikalar”, Tarih Vesikaları, I/3 (1941) s. 203-211; A. T. Mahan, The Influence of Sea Power Upon History, 1660-1783, Boston 1890, 1. Ünite: “Discussion of Elements of Sea Power”, s. 25-89. 12 Henry Jervis ve White Jervis Adriyatik seferine katılan bu elli toplu Osmanlı fırkateynlerini “fırkateynlerden daha büyük, yüksek kıçlı ve elli toplu karavelalar” olarak tavsif etmektedirler (bkz. Henry Jervis – White Jervis, History of Island of Corfu and the Republic of the Ionian Islands, London 1852, s. 166; elli toplu fırkateynlerin gelişimi için bkz. R. Gardiner, “The Frigate”, The Line of Battle. The Sailing Warship 1650-1840 (ed. R. Gardiner), Conway 1992, s. 27-45; Rif Winfield, The 50-Gun Ship, London: Chatham Publishing, 1997); belirtmek gerekir ki Osmanlılar Avrupa’daki mevcut uygulamanın aksine harp gemilerini taşıdığı top sayısına göre 5 dereceye (100 + top; 80-100 top; 60-80 top; 38-60 top; 32-38 top) ayırmak yerine uzunluğuna göre kabaca kalyon, fırkateyn (sagīr-kebîr) ve korvet (sagīr-kebîr) olarak tasnif ediyorlardı. Bu zâviyeden filodaki elli toplu 450 mürettebatlı kebîr fırkateynler Avrupa usulünce 4. derece kabul edilen elli toplu 350 mürettebatlı gemilere tekabül etmiş olmalıdır. 13 McKnight’a göre Osmanlı filosu altı saf gemisi, altı fırkateyn, dört küçük gemi ve 6000 mürettebattan oluşmaktaydı (McKnight, Admiral Ushakov, s. 35); Von Pivka ise yirmi sekiz Osmanlı gemisine değinmektedir: Dört saf gemisi, altı fırkateyn (Hüseyin Kapudan, Abbas Kapudan, Zeynel Kapudan, Süleyman Kapudan, Kerim Kapudan, Ahmed Kapudan), dört korvet (Mustafa Kapudan, Hüseyin Kapudan, Ali Bey, Mehmed Bey) ve on dört bomba gemisi (O. von 262 KAHRAMAN ŞAKUL kadir Bey emrindeki Osmanlı filosunda en az on bir gemi (hafif gemiler hariç) olmalıdır. Mürettebat sayısı ise en fazla 7205 idi.14 Mısır Seferi haberlerinin duyulması üzerine Bâbıâli Çanakkale’ye bir Fransız saldırısını muhtemel gördüğü için Gelibolu’ya 3 Eylül 1798’de üç kalyon, üç fırkateyn ve üç korvet ile on şalope göndermişti.15 8 Aralık’la beraber Mısır ve Adriyatik için görevlendirilen toplam gemi sayısı otuz dokuz idi. Çanakkale’de bulunan Bahr-i Zafer ve Âsâr-ı Nusret kalyonları haricinde dört kalyon, on fırkateyn, altı korvet, on sekiz şalope ve bir kırlangıç bu gücü teşkil etmekteydi. Bunlardan İngiltere ve Rusya ile yapılan ittifak müzakerelerinde Mısır cephesi için söz verilen iki fırkateyn ve şalopeler dışındakileri muhtemelen Adriyatik seferi için donanmıştı. 1799 baharında Fransız Amiral Bruix’nun çok güçlü bir Fransız-İspanyol donanması ile Akdeniz’e girmesi üzerine, Bâbıâli donanmayı yirmi altı ilâve gemi ile tahkim etmeye karar verdi. Bu gemilerin dökümü şöyledir: Bir tane üç ambarlı, yedi kalyon, iki fırkateyn, yirmi yeni bomba fırkateyni, iki Pivka, Navies of the Napoleonic Era, New York 1980, s. 214); Anderson’a göre Osmanlı filosunda altı savaş gemisi, sekiz fırkateyn, sekiz korvet ve on dört bomba gemisi. Ona göre, Abdülkadir Bey adam eksikliğinden arkada iki harp gemisi, iki fırkateyn ve dört korvet bırakmak zorunda kalmıştı (Anderson, Naval Wars, s. 367). 14 Kaptanıderyâ Küçük Hüseyin Paşa bir raporunda Korfu’daki bu filoya gemi başına ikişer takım olmak üzere toplam yirmi iki gomena gönderileceğini belirtmektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi [BOA] Hatt-ı Hümâyun Kataloğu [HAT] 164/6839 (15M1214/19Haz1799); Cevdet Paşa’ya göre filoda altı kalyon, dokuz fırkateyn ve dört korvet vardı (Cevdet Paşa, Târih, VI, 6); İâşe ile ilgili çok sayıdaki belge içinde HAT 266/15490 altı aylık peksimet tayınatını 14.410 kantar olarak vermektedir. Adam başına iki kantar tayınat kuralınca 7205 rakamına ulaşılır. Lâkin, bu hesaplama subayların ve erlerin farklı miktarlarda tayınat aldıkları gerçeğini dikkate almaz. 15 Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi [TSMA], E. 4079/2. Bu belgeye göre gemiler ve takımları şöyledir: Kalyonlar: Şehbâz-ı Bahrî (yetmiş dört top/850 nefer; Giridî İbrâhim Kapudan), Bahr-i Zafer (yetmiş iki top/750 nefer; Eyyûbî Mustafa Kapudan), Âsâr-ı Nusret (seksen dört top/800 nefer; İsmâil Kapudan). Fırkateynler: Hümâ-yı Zafer (elli top/450 nefer; Abdülkerim Kapudan), Şiar-ı Nusret (elli top/450 nefer; İskenderiyeli Ahmed Kapudan), Şevketnümâ (elli top/450 nefer; Arnavut Abbas Kapudan). Korvet: Salabetnümâ (yirmi altı top/150-200 nefer; Tunuslu Hüseyin Kapudan), Necm-i Zafer (200 nefer; Cezayirli Mehmed Kapudan), cedîd-i nüzûl-i Tersane (Yenişehirli Halil Kapudan). 263 III. SELİM VE DÖNEMİ korvet, on iki şalope ve bir büyük kırlangıç.16 Sonuç olarak 1799 ile beraber Akdeniz’de toplam Osmanlı deniz gücü bir üç ambarlı, on üç kalyon, on iki fırkateyn, sekiz korvet, otuz şalope, yirmi bomba fırkateyni ve iki kırlangıçtan müteşekkildi (toplam seksen dört gemi). Mevcut bilgiler ışığında Osmanlı-Rus filosundaki Osmanlı gemileri tespit edebildiğimiz kadarıyla aşağıdaki gibidir: Kalyonlar: Şehbâz-ı Bahrî (yetmiş dört top / 850 nefer; Giridî İbrâhim Kapudan)17; Liman Ağası ve Patrona Mehmed Bey kalyonu18; Riyâle Bey kalyonu (Ahmed Kapudan kaptanlığındaki bu muhtemelen 179798’de inşa edilip riyâle gemisi yapılan Beşâretnümâ [yetmiş altı top / 850 nefer] idi).19 Fırkateyn ve Korvetler: Şehper-i Zafer (elli top / 450 nefer; Zeynel Kapudan). Bu gemi Bü’l-heves ile birlikte Ankona kuşatmasına katılmış ve Trieste’de karakol gezmiştir20; Bü’l-heves (kırk top/275 nefer, Rodoslu Süleyman Kapudan)21; Mesken-i Gazi (elli top/450 nefer). Bu gemi Mahmud Râif Efendi’nin çizdiği Korfu kuşatması haritasında ismiyle değinilen tek gemi olduğuna göre muhtemelen bu donanma müsteşarını ağırlamıştı22; Şevketnümâ (elli top/450 nefer, Arnavut Abbas Kapudan)23; Şâhin-i Deryâ (elli top/450 nefer)24; Hümâ-yı Zafer (elli top/450 nefer, Abdülkerim Kapudan)25; Salabetnümâ (yirmi altı top/200 nefer, Tunuslu 16 BOA, Bâb-ı Âsafî Kalemi Dosyaları (A.AMD) 41/43 (29C1213/8Ar1798); BOA, Cevdet-Bahriye Kataloğu (C.BH) 7470 (14RA1214/16Ağ1799); kaptan isimleri için bkz. TSA, E. 4079/2. 17 HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798); E. 4079/2. 18 HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798); HAT 162/6746 (1M1214/5Haz1799) Patrona kalyonuna değinir. Belgelerden Patrona Şeremet Mehmed Bey ile Liman Ağası Kürt Mehmed Bey’in aynı kişi olup olmadığı muallaktır ama biz aynı olduklarını farzediyoruz. 19 HAT 6513-J; bu ve diğer gemilerin teknik özellikleri için bkz. Zorlu, Innovation and Empire in Turkey, p. 318 ff. Belgeler bazan teknik özellikleri Zorlu’nun verdiklerinden farklı kaydedebilmektedirler. 20 C.BH 6937. 21 C.BH 6937; HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798). 22 E. 9442. 23 E.4079/2; HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798). 24 HAT 158/6617 (1N1213/6Şub1799). 25 HAT 162/6746 (1M1214/5Haz1799); E. 4079/2. 264 KAHRAMAN ŞAKUL Hüseyin Kapudan).26 Bu listede korvetlerin görece az olmasının iki temel nedeni vardır. Yukarıda sayılan gemilerin haricinde belgelerin sadece kaptan ismiyle andığı gemiler vardır.27 Bu belgeler Tepedelenli Ali Paşa ve bölgedeki diğer paşaların filoya gönderdiği hafif gemilerin kaptanlarını da içeriyor olabilir.28 Ayrıca, Osmanlı belgeleri gemi tipleri hakkında çelişkili bilgiler verebilmektedirler; bazan küçük fırkateynlere korvet denilebildiği gibi fırkateyn tabirini genel olarak harp gemisi mânasında da kullanabilmektedirler.29 İnsan gücünün seferber edilmesi üzerine olan bilgilerimiz de donanmış gemilerin listesi gibi eksiktir. Ortak filodaki Osmanlı denizcileri kadrolu kalyoncu ve gedikliler ile çoğunlukla İstanbul, Çanakkale ve İdra (Eğriboz) adasından apar topar ve muhtemelen cebren toparlanmış 26 E. 4079/2. 27 Örneğin; Fazlı Kapudan fırkateyni, HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798); Giritli Hasan Kapudan, Alanyalı Ahmed Kapudan ve Seyid Hasan Hoca Kapudan, HAT 163/6772 (5L1213/12Mart1799); Hasan Bey fırkateyni, C.BH 6752; ayrıca Korfu kuşatmasını resmeden bir Rus haritası yukarıda andığımız Hüseyin Kapudan, Süleyman Kapudan, Riyale ve Kapudane gemileri haricinde belgelerden tanımlayamadığımız Cumali/Cemal Kapudan ve Mehmed Bey isimlerini de anmaktadır. Von Pivka’nın değindiği fırkateynler içinde andığı Zeynel, Süleyman, Ahmed Kapudan, Abbas Kapudan ve Kerim Kapudan Osmanlı belgelerinde de görülmektedir. Fakat onun değindiği Hüseyin ile korvet kaptanları olarak zikrettiği Hüseyin, Mustafa, Ali Bey ve Mehmed Bey’den sadece Hüseyin belgelerde tespit edilebilmiştir; Mordvinov’a göre Osmanlı filosunda dört kalyon, altı fırkateyn, dört korvet ve on dört bomba gemisi vardı. Korvet kaptanlarının isimleri (Mustafa, Hüseyin, Ali Bey, Mehmed) ile altı fırkateynin kaptan isimleri (Hüseyin, Abbas, Zeyner [sic.: Zeynel], Süleyman, Herîm [sic.: Kerim], Ahmed) von Pivka’nın verdiği isimlerle aynıdır. Mordvinov ayrıca dört tane büyük saf gemisi de sayar (seksen altı toplu Abdülkadir Bey gemisi; seksen toplu Patrona gemisi; yetmiş altı toplu Riyâle Ahmed Bey gemisi ve Kaptan İbrâhim gemisi), bkz. Mordvinov, Admiral Ushakov, c. 2, belge nr. 111 (15 Eylül 1798). 28 HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798). Yukarıda değinildiği gibi von Pivka’ya göre filoda yirmi sekiz Osmanlı gemisi vardı. McKnight ise toplam filo mevcudunu otuz iki gemi olarak verir (McKnight, Admiral Ushakov, s. 38). 29 Örneğin, Vido adasının istirdadı üzerine olan bir rapor Leander (“Liyandıra”) fırkateynini “kalyon” ve küçük korvet, Brune’ü ise (“Brun”) “fırkateyn” olarak tasnif eder, HAT 164/6842 (26N1213/3Mart1799) Mahmud Raif Efendi ve Abdülkadir Bey takriri. 265 III. SELİM VE DÖNEMİ aylak ve leventlerden oluşmaktaydı.30 Her ne kadar bunlar yurtlarında kefile bağlanmışlarsa da firar oranları oldukça yüksekti. Bu yüzden Bâbıâli filoyu düzenli olarak taze insan gücüyle beslemişti.31 Şaşırtıcı olmadığı üzere donanmada adam istihdamı malî kaygılardan mustaripti. Tayfaların çoğu deniz ehli değildi ve Osmanlılar’ın da bildiği gibi bu durum filonun harekât becerisini azaltıyordu. Fakat, tam zamanlı denizci (gedikli) istihdamına malî durum imkân tanımadığı için geleneksel istihdam politikasında karar kılınmıştır.32 Meselâ 1799 baharında Fransız-İspanyol donanmasına karşı yürütülen seferberlik dahilinde 1178 yelkenci (gabyar) haricinde olanlar levent ve aylak olarak istihdam edilmiştir.33 Yıllarca süren Fransız tehdidinin büyüklüğüne Osmanlı belgeleri ışık tutmaktadır. Bâbıâli 1801 baharı için donanmaya 144 kazadan 215 ağa, 221 alemdar ve 10.494 nefer toplamayı hedeflemiştir (toplam: 10.930). 1801 Şubatıyla Kaptanıderyâ Hüseyin Paşa’nın emrinde İskenderiye’ye gönderilen donanma ise bir üç ambarlı, dört fırkateyn, yedi korvet, iki bomba gemisi, otuz dört şalopeden müteşekkildi. Hüseyin Paşa’nın tahriratından anlaşıldığı kadarıyla harp gemisi olarak emrinde on yedi gemi vardı ve Bâbıâli’den ilâve olarak beş-altı civarında geminin daha hazırlanmasını istemekteydi; zira emrindekilerden bir kalyon, üç fırkateyn ve üç korveti Korfu’ya Patrona Şeremet Mehmed Bey kumandasında göndermişti.34 Fransızlar’ın Mısır işgalinin bitmesiyle beraber 30 O esnada Mora’da esir tutulan Pouqueville’e göre 1799 yazı boyunca Grek deniz kasabalarından Osmanlı donanması için cebren adam toplanmaktaydı (bkz. Pouqueville, Through the Morea, Albania, London 1806, s. 91). 31 Korfu için istenen 1500 askere dair bkz. C.BH 2855 (12RA1214/14Ağ1799); İzmir’e gönderilen 365 asker için bkz. C.BH 7156 (7R1214/8Eyl1799). 32 III. Selim ve II. Mahmud dönemi donanma ıslahatının malî boyutu için bkz. Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, İstanbul: Alan Yayıncılık, 1986, s. 208-234; M. Ursinus, “The tersane and the tanzimat, or How to Finance a Salaried Fleet”, The Kapudan Pasha His Office and His Domain (ed. E. Zachariadou), Rethymnon 2002, s. 291-301. 33 A.AMD 41/43 (29C1213/8Ar1798) kararı alan meclise Tersane emini, Selim Sâbit Efedi –kaptanıderyânın kapu kethüdâsı-, liman reisi ve kimliği belirsiz takrir yazarı dahil olmuştur. 34 C.BH 6941 (26RA1215/17Ağ1800) asker istenen kazalar listesi; E.3172/19-20; HAT 113/4514 Hüseyin Paşa takriri. 266 KAHRAMAN ŞAKUL 1802 baharında donanma için nefer talebi seksen bir kazadan 6870’e inmişti.35 Adriyatik Seferi: İlk Safha Seferin ilk kısmı donanmanın Korfu yolundaki adaları ele geçirmek ve Rum halkının desteğini kazanmak hedefine odaklanmıştı. İngilizler bu plana karşı çıkarak Osmanlı-Rus filosunun diğer adalarla oyalanmadan doğruca Korfu’yu hedefleyip kısa sürede sonuca gitmesini savundular. Fakat, filo kumandanı Amiral Uşakof Rusya’dan filoya gönderilecek kara askerleri gelmeden Korfu Kalesi gibi dönemin en güçlü kalelerinden birine saldırmayı uygun görmüyordu. Uşakof’un Spencer Smith’den sağladığı istihbara göre kale 8000 Fransız tarafından korunuyordu. Osmanlılar ise daha isabetli bir tahminle kalede 3500 Fransız olduğunu düşünmekle birlikte Korfu’yu sona bırakma konusunda Uşakof’u desteklemişlerdir.36 Bu strateji Fransız General Chabot’un Osmanlı-Rus ittifakı haberlerini inandırıcı bulmayarak gerekli tedbirleri almaması ve yıpratma stratejisi takip ederek toplamda 3500 askeri geçmeyen gücünü Korfu’da toplamak yerine etrafa dağıtması yüzünden başarılı olmuştu. Mısır seferi sebebiyle ihmal edilen bu ufak Fransız garnizonu keyfî salınan vergiler, müsadere uygulamaları ve dinî hassasiyetleri hiçe saymaları sebebiyle yerli Rum halktan da umduğu desteği bulamamıştı. Zaten Fransa’nın ambargo siyaseti İyon adalarının İngiltere ile olan kârlı kuru üzüm ticaretini de sekteye uğratmıştı.37 35 Nefer talep listeleri hıristiyan ve müslüman tayfanın eşit maaş aldıklarını göstermektedir. Diğer yandan nefer ve mellah her zaman açık değildir; bazı mellahın hıristiyan olduğu belirtilirken nefer kategorisi için din bilgisi verilmez ama bu bütün neferlerin müslüman olduğu mânasına gelmemelidir, Meselâ Sakız’dan istenen 125 neferin dini belirtilmemişse de herhalde Rum Ortodokstular. 6870 askerden 238 tanesi mellah idi. Evvelki sene için istenen 10.930 askerden 174’ü açıkça hıristiyan ve 192’si mellah olarak kaydedilmiştir (bkz. C.BH 6941 [26RA1215/17Ağ1800] ve C.BH 1795 [26C1216/3Kas1801]. McKnight’a göre Osmanlı harp gemilerinin bütün pilotları Rum idi ve fiilen gemi kaptanı görevindeydiler (bkz. McKnight, Admiral Ushakov, s. 37). 36 Saul, Russia and the Mediterranean, s. 84; McKnight, Admiral Ushakov, s. 48; HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798) Kapudane Abdülkadir Bey takriri. 37 McKnight bu sefere dair oldukça ayrıntılı bir anlatım sunmaktadır. McKnight askerî harekâtların anlatımında ağırlıklı olarak Uşakof’un raporlarına, Metaxa ve Bellaires’e dayanır (J. P. Bellaires, Precis des operations generales de 267 III. SELİM VE DÖNEMİ Daha ittifak görüşmeleri sürerken Bâbıâli kıyı kazalara Rus savaş gemilerinin ikmaline yardımcı olmaları, firar edebilecek Rus askerlerini teslim etmeleri, salgın hastalıklara karşı gerekli tedbirleri filo ile beraber almaları gibi gerekli emirleri göndermişti. 31 Ağustos gibi erken bir tarihte Defterdar Efendi Adriyatik seferinden haberdar edilip gerekli tedbirleri alması konusunda uyarılmıştı. Anaboli (Nauplia) ve İnebahtı (Lepanto) ana menziller olarak saptanmış ve buralarda fırtınalara karşı ilâve yelken bezleri ve direklerin depolanması emredilmişti. Bâbıâli ayrıca Ege adalarındaki müslüman ve hıristiyan tebaasını İskenderiye’den firar edebilecek Fransız gemilerine saldırmaya teşvik etmişti. Buna göre, tebaa ele geçireceği düşman gemilerini devlete teslime zorlanmayacaklardı.38 Ortak filo 1 Ekim’de Çanakkale’den hareketle iki gün sonrasında Eğriboz’a vardı ve burada su alıp kılavuz bulmak için on gün bekledi. Filo sırasıyla hazırlıksız yakaladığı Çuha (Cerigo), Zanta (Zakynhos), Kefalonya, Küçük Kefalonya (İtaki), Pakso (Paxos), Ayamavra (Lefkada) ve civar adaları kolayca ele geçirdi. Bu adalar içinde sadece Ayamavra’daki Fransızlar filoya karşı ciddi bir direniş gösterdi. Filonun uyguladığı taktik la division française du Levant, Paris 1805; Metaksa [Metaxas], Egor, “Zapiski flota Kapitan-leitenanta Egora Metaksa”, Morskoi Sbornik nos 8, 10-12 [1914], 1-5 [1915], s. 1-243). Saul seferi kısaca anlatır ama çoğu zaman McKnight’a alternatif görüşler belirtir. Jervis & Jervis’in eseri de askerî harekâtlar için yararlıdır (Jervis – Jervis, History of Island of Corfu, s. 159-185). 38 C.HRC 2660 (evâhirRA1213) kazalara ferman (Rodos, Midilli, Sakız, Girit, Eğriboz, Avlonya, Narda, İstanköy, İnebahtı, Bozcaada, Karlıeli, İskenderiye [İşkodra], Delvine, Ülgün, Bar, Selânik, Mora, Trablusşam vb.); C.HRC 519 (evâilR1213/Eylül ortası1798); C.BH 9365 (21Ş1213/28Oc1799). Mora Valisi Mustafa Paşa Anaboli tedarikatından, İnebahtı muhafızı Ahmed Paşa İnebahtı tedarikatından sorumluydu. Kazalar korsanlık taleplerine pek heveskâr olmamış gibidirler. Resmo kadısı ve kumandanı ellerindeki tek tüccar gemisinin İstanbul’da olduğunu ve korsan gemisi donatamayacaklarını bildirmiştir. Hanya’da talepleri reddedip bir de muhafız askeri istemişti (C.BH 5946 [21R1213/2Ek1798]). Kanımca kazalar Bâbıâli’nin resmî korsanlık karşılığında vaat ettiği sözleri ihtiyatla karşılamış ve gemilerine donanma hizmeti için zorla el konulacağından çekinmişlerdir. Benzeri bir durum için bkz. Sakız’da Merâbitzâde Hasan mârifetiyle İsveçli mühendise yaptırılan korvete el konulması (A.AMD 42/38 ([213/1798-99]); McKnight ise Osmanlı savaş ilânından sonra bir ay içerisinde Fransız tâbiiyetinde bulunan 800’den fazla İyon botunun ele geçirildiğini belirtir (McKnight, Admiral Ushakov, s. 62). 268 KAHRAMAN ŞAKUL her iki gücün de harekâta eşit katkıda bulunduğunu göstermektedir. Hedefteki adaya önden birkaç harp gemisi yollanarak Rum ahalinin temsilcileriyle gizlice görüşülüp adadaki zayıf Fransız garnizonunun tecridi sağlanmaktaydı. Halkın tarafsız kalma çağrılarına teveccüh etmediğini görüp umutsuzluğa kapılan düşman garnizonu, cömert koşullar önerilerek teslim alınmaktaydı. Sonrasında bir Rus subayı emrinde adaya eşit sayıda Rus ve Osmanlı askerinden oluşan bir garnizon bırakılarak bir sonraki adaya gidiliyordu. Belirtilmelidir ki Rus ve Osmanlı kaynakları bu adaların alınmasında asıl payı kendilerine biçmektedirler. Bu durum birbiriyle çelişen anlatıların ortaya çıkmasına sebep olsa da Osmanlı ve Rus rekabetini göstermesi açısından çok yararlıdır. Örneğin, Ruslar’a göre Zantalılar “Türkler’den” öyle nefret etmekteydiler ki Uşakof adalıları Osmanlılar’ın müttefik olduğuna ikna etmek için çok çalışmış ve Osmanlı harp gemileri adalıları yatıştırmak için Rus bayrağı dalgalandırmak zorunda kalmışlardı.39 Osmanlı kaynakları ise ahali ile yapılan gizli görüşmeleri kendi siyasî kültürlerine uygun olarak istimâlet talep etmek ve raiyyeti kabul etmek olarak aktarmaktadır. Eylül sonlarında Mora’da askerî zümreden Lalalı Mustafa ve Seydi Ağa Zanta’da sadece 200 Fransız olduğunu (gerçekte 450) rapor etmişlerdi. Belirttiklerine göre Zantalılar tahıllarını Mora’dan almakta oldukları için aralarında iyi ilişkiler hâsıl olmuştu ve istenirse Zanta’daki Fransızlar’ı esir etmeye ve reâyâ olmaya kolayca ikna edilebilirlerdi. Bâbıâli ise bu planı onaylamakla birlikte filo bölgeye varana kadar sonuç alınmazsa planı terkedip filoya asker göndermekle iktifa etmelerini emretmişti. Mora tercümanı da “birkaç yaramazdan mâada” Zantalılar’ın Osmanlı idaresine meyilli olduklarını teyit etmekteydi.40 İnebahtı muhafızı Ahmed Paşa da önceden Bâbıâli’ye Nelson’un İskenderiye baskınıyla İyon adalarındaki Fransızlar’ın morallerinin bozulduğunu ve Rum ahalinin 39 McKnight, Admiral Ushakov, s. 77-82; N. C. Pappas, Greeks in Russian Military Service in the Late Eighteenth and Early Nineteenth Centuries, Thessalonica: Balkan Institute, 1991, s. 100-101. 40 C.HRC 2025 (evâsıtB1213/geç Eylül 1798). Lala Mora’nın batısında haydutlukla geçinen ve Rumca konuşan müslümanların yaşadığı bölgedir. Bâbıâli’ye gönderilen mektup Rumca idi; Mora tercümanının ifadesi için bkz. E.3654/2. 269 III. SELİM VE DÖNEMİ müttefik filoyu Fransızlar’a karşı destekleyeceklerini bildirmişti.41 Zanta fütuhatıyla ilgili raporunda “Türk” düşmanlığına değinmediği gibi bilakis yirmi kişilik bir Zantalı heyetin Çuha’nın düşüşünden sonra filoya gelip kendi adalarındaki Fransız garnizonunu esir alıp filoya teslim edeceklerine dair söz verdiklerini anlatmaktadır. Ahmed Paşa bu heyetin Uşakof ile görüştükten sonra Abdülkadir Bey’i de ziyaret ederek “raiyyet”i kabul ettiklerini ve kendilerine “istimâlet” verildiğini bilhassa belirtmektedir.42 Malesef mevcut kaynaklar Lalalı Mustafa ve Seyyid’in Zanta ayaklanmasındaki rolleri konusunda suskundur. Osmanlı-Rus rekabeti Kefalonya’nın düşüşü üzerine olan raporlarda da görülmektedir. Rus kaynaklara göre filonun adaya yaklaşmasıyla ahali Uşakof ve Rum patrikliğinin beyannâmelerinin de etkisiyle aslen bir Rus subayı olan bir adalının idaresinde Fransızlar’a karşı ayaklanmıştı. Esir aldıkları Fransız askerlerini ahali 29 Ekim’de öncü filoya teslim etmişti.43 Osmanlı raporlarına göre Kefalonyalılar’ın esirleri teslim edip bağlılıklarını bildirdikleri bu öncü filo bir Rus gemisi ile Süleyman Kapudan gemisinden müteşekkildi. Kapudane Abdülkadir Bey filoyla 2 Kasım’da adaya vardığında mahallî heyet 200 civarında Fransız esiri teslim edip Kapudane’nin huzurunda Osmanlı Devleti’ne uzun ömürler dileyip padişahı yâdetmişlerdi. Karşılığında Kapudane ve Uşakof ahaliye Çuha ve Zanta’da yapıldığı gibi bir senet aracılığıyla istimâlet vermişlerdi. Abdülkadir Bey’e göre ada birbirine düşman beş “kazadan” ibaretti ve hepsi de serbestiyet peşindeydiler. Gelgelelim Kapudane ile Uşakof kazalara 41 C.HRC 1262 (evâhirR1213/erken Ekim 1798). 4 Eylül 1798 ile birlikte Arapça propaganda broşürleri (nasihat varakları) Mısır’a çoktan gönderilmişti (A.AMD 41/19 [3R1213/14Eyl1798]). 42 Aslen halkın ayaklanması nedeniyle Fransızlar Zanta’da iç kaleye sığınıp 25 Ekim’de öncü filoya teslim olmuşlardı; HAT 164/6853 (3B1213/11Ar1798), belge tarihi Ahmed Paşa’ya yollanan cevaba aittir; HAT 176/7678 (24C1213/3Ar1798) Mahmud Râif’ten Bâbıâli’ye; aynı şekilde eski Mora valisi Mustafa Paşa da Çuha’nın beş saatlik bir savaş sonrası istiman ile (şartlı teslim) alındığını, Zantalılar’ın Fransızlar’ı hapsedip filoya teslim ettiklerini ve Kefalonya ve İtaki halkının da bu şekilde davrandığını belirtmiştir. Ayamavra garnizonu ise birkaç gün dayandıktan sonra teslim olmuş ve filo Kasım ortasında Korfu’ya gitmişti, HAT 164/6844-A (5N1213/10Şub1799). 43 McKnight, Admiral Ushakov, s. 72-73, 85-87, 109; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 101. 270 KAHRAMAN ŞAKUL serbestiyet vermenin yüzyıldır süren husumeti arttıracağından korkarak her kazanın metropolitlik merkezi Argostol’a atanacak birer “kocabaşı” ile temsil edileceği merkezî bir idare tesis etmeye karar verdiler. Bu idare yirmi dört kişilik bir Osmanlı-Rus garnizonunca himaye edilecekti. Ayrıca ahaliye Garp ocaklarından korunmaları için Osmanlı bayrakları ve buyuruldular dağıtıldı.44 İkinci Safha: Korfu’nun Teshiri Seferin ikinci safhasını dört ay süren Korfu kuşatması oluşturmaktadır (Kasım 1798-Mart 1799). Kuşatmanın bu kadar uzamasının nedeni Korfu Kalesi’nin metaneti, General Chabot’un Ankona’dan yardım gelmesi beklentisiyle müdafaaya karar vermesi ve müttefik filoda kuşatma savaşının gerektireceği kadar kara askeri bulunmaması idi.45 Ana filo Kefalonya’da iken Patrona Şeremet Bey ve Riyâle Bey’in de bulunduğu bir öncü filo 4 Kasım’dan itibaren Korfu’ya peyderpey vardılar. Riyâle Bey ana filoya gönderdiği raporda Fransızlar’ın inatçı bir müdafaaya hazırlandıkları ve Ankona’dan Korfu’ya yardım yollanacağı haberlerini teyit etmişti. Bu muhtemel yardımı kesmek için on bir gemilik filo Korfu Limanı girişinde karakol gezmekteydi. Diğer adalarda olduğu gibi burada da ahali filoya sadakâtlerini sunmuşlardı. Mustafa Paşa da Rum ahalinin Fransızlar’ın “‘ihtirâ-kerdeleri olan âyîn-i bâtıllarından ve sair nâ-mülâyim harekât-i bâgiyânelerinden dilgîr olduklarından” filoyu sevinçle karşıladıklarını rapor etmiştir.46 44 HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798) Kapudane takriri. 45 Gerçekten de 3000 kişilik bir Fransız gücü Ankona’dan yola çıkıp ocak başında Korfu’nun kuzeyine varmış fakat kaleyle iletişim kuramadığı için geri dönmüştür (Jervis & Jervis, History of Island of Corfu, s. 167; McKnight, Admiral Ushakov, s. 33; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 104-105). 46 HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798) Kapudane takriri; HAT 164/6844-A (5N1213/10Şub1799) Mustafa Paşa takriri; ele geçen esirlere dair bkz. HAT 7652 (13C1213/22Kas1798) Mahmud Râif takriri (belge fotoğrafı için bkz. Beydilli-Şahin, Mahmud Raif Efendi ve Nizam-ı Cedid’e Dair Eseri, Ankara TTK, 2001, s. 111]. Mahmud Râif filoya ancak Zanta’nın teshiri esnasında katılmıştır. İfadesine göre Çuha’nın düşüşünü kötü havalar sebebiyle mahsur kaldığı İşkoroz adasında haber almıştır (HAT 176/7678 [24C1213/3Ar1798]; HAT 158/6589 [6CA1213/16Ek1798]). 271 III. SELİM VE DÖNEMİ Bu raporlar üzerine 19 Kasım’da Abdülkadir Bey ve Uşakof müzakere ile derhal ana filoyla Korfu’ya gitmeye ve Tepedelenli Ali Paşa’dan 10.000 asker istenmesine karar verdiler.47 20 Kasım’da ana filonun da gelmesi ile Korfu’nun yeni hisarı karşısında Olivetto’da ilk batarya kuruldu. Mustafa Paşa’ya göre 27 Kasım’da buraya 300 Fransız süvari baskın vermiş ama 300 Rus ve 240 Osmanlı askerince püskürtülmüşlerdir.48 1 Aralık’ta Fransızlar’ın cezalandırmaya yönelik huruçlarından yılan ahaliyi korumak için kalenin güneybatısındaki St. Pantaleone Manastırı yakınında yapılan ve ahalice korunan tabya Fransızlar tarafından yıkıldı. Eşanlı Olivetto’ya düzenlenen saldırıda da müttefiklerin üçte biri zayi oldu. Böylece, ahaliden toplanan gönüllüler ve yetersiz kara gücüyle klasik bir kuşatma savaşı yapılamayacağı anlaşılmış oldu.49 Mevcut külliyat Korfu kuşatmasında Osmanlı filosunun cüzi bir rol oynadığını ve Uşakof ’un aşırı ihtiyatlı bir amiral olduğunu iddia etmektedir. Halbuki 10 Eylül tarihli Bebek görüşmelerinde Uşakof Bâbıâli’den filoya sürat topu vermesini ve Adriyatik kıyılarında gerekli Arnavut askerleri hazır etmesini istemişti. Bu zâviyeden Uşakof ’un aslında Korfu’ya kapsamlı bir çıkarma yapmayı planladığı ama Rusya’dan ve Ali Paşa’dan ilâve asker beklentisi ve yerli kuvvetlerin yetersizliği nedeniyle kaleyi 47 Riyâle raporunda Korfu Kalesi’nin önünde toprak tabyalar kurulduğunu ve Generaux, Leander, Rivoli (otuz iki toplu) ve bir korvetin teyakkuz halinde bulundurulduğunu gözlemlemiştir. Ayrıca muhtemelen Mısır’a yardım için Ankona’da iki kalyon ve korvetlerden oluşan 10.000 kişilik bir kuvvetin hazırlandığı söylentilerini de aktarmaktadır (HAT 161/6798 [9C1213/3Kas1798] Kapudane takriri). 48 “… müterassıd adüvv-i şikâr olan diliran gördüklerinde dâne-i tob ve tüfekle iltifat itmeyüb üzerlerine hücum eylemişler olmağla başbuğları olan hınzır elli nefer kefere ile tume-i şimşir olub mâadası reme-yi hınzır gibi birbirlerini müsabakat iderek derun-ı kaleye firar eylemişler olmağla...” (HAT 164/6844-A [5N1213/10Şub1799] Mustafa Paşa takriri). 49 Mahmud Râif’e göre bu saldırılara sürat topuyla katılan 1000 Fransız’dan 300’ü ölmüştür. Yerli askerlerin niteliksizliğini Mahmud Râif de gözlemlemiştir. 1,5 saat süren muharebede yirmi beş Osmanlı ve otuz beş Rus yaralanmıştır. Beydilli’nin dikkat çektiği üzere bu donanma müsteşarının yirmi Rus’u “telef” edip on Osmanlı’ya ise “şerbet-i şehâdeti nuş” ettirmesi müttefikler arasındaki gerilime işaret eder. Bu durum saptaması için bkz. Beydilli – Şahin, Mahmud Raif Efendi ve Nizam-ı Cedid’e Dair Eseri, Ankara 2001, s. 25; belge faksimilesi için bkz. s. 114. 272 KAHRAMAN ŞAKUL ablukaya almakta karar kıldığına hükmedebiliriz.50 Mahmud Râif ’in raporları mevcut kaynaklarda hiç belirtilmeyen ayrıntılara dikkat çekmesi açısından oldukça mühimdir. Buna göre Osmanlı gemileri kuşatmanın ilk günü kalenin güneybatısında demirlemişler ve ikinci gün Rus gemileriyle beraberce Korfu Limanı girişinde pozisyon almışlardır. Mahmud Râif ’in haritası da bu durumu doğrular niteliktedir. Dolayısıyla Osmanlı filosunun kuşatmada ciddi bir rol oynamadığı yargısı yanlıştır. 22 Kasım’da müttefikler Lazaretto (Lazarete) adasını aldı ve burada Osmanlılar bir tabya kurdular. Mahmud Râif ’in belirttiğine göre yukarıda değindiğimiz ilk çatışmaların yaşandığı tabyalar aslında Korfu Limanı karşısındaki Vido adasını almak için yapılan bir planın parçasıydı. Ona göre stratejik önemi haiz bu ada alınmadan Korfu’yu tam mânasıyla muhasara etmek mümkün değildi. Plana göre bu ada bir gece baskını ile alınacak ve böylece Ankona’dan gelebilecek bir Fransız filosunun Korfu Limanı’na girmesi engellendiği gibi kurulacak bir tabya ile Korfu Kalesi düzenli top ateşiyle tazyik edilecekti.51 İkinci kaynakların hiç değinmediği bu plana göre Tepedelenli’nin kuşatmaya katılması şarttı. Ama Korfulular Tepedelenli’den korktukları için Uşakof bunu onaylamamıştı. Kapudane Abdülkadir bir ara çözüm olarak Tepedelenli askerinden sayılan ama hıristiyan olmaları hasebiyle Korfulular’a ülfeti olan 2000 Çam Arnavudu’nun kullanılmasını Uşakof ’a kabul ettirmişti. Fakat paralı askerler kuşatma savaşı sevmez olduklarından pek az Çam Arnavudu 50 HAT 270/15756 (29RA1213/10Eyl1798) Bebek konferansı zabtı. Filoya on tane 1,5 kıyyelik sürat topu verilmiştir. Bunların altı tanesi 1500 gülleyle birlikte Ruslar’a dört tanesi 1000 gülleyle Osmanlı gemilerine verildi (C.BH 747 (5R1213/16Eyl1798], C.BH 11460 [6R1213/17Eyl1798]); İngilizler Uşakof’u hareketsizlikle suçlamışlardır. Onlara göre Korfu blokajı için küçük bir filo bırakılmalı ve Uşakof ana filoyla Akdeniz’in diğer bölgelerinde görev almalıydı (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 82). 51 Jervis & Jervis, History of Island of Corfu, s. 167; HAT 6751 (16C1213/25Ar1798) Mahmud Râif takriri. Görüldüğü kadarıyla limandaki Fransız harp gemisi Generaux’nun filoya yönelik vurkaç manevralarını müsteşar kaçış çabaları olarak anlamıştır. Belgenin faksimilesi için bkz. Beydilli - Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 112; eski Mora valisi Mustafa Paşa filonun Korfu’ya varır varmaz iki saf olup birinin Vido’nun kale karşısında bulunmak suretiyle oluşan boğazın Kasob (Madona de Casoppo) adlı girişinde diğer safın ise limanın karşısına denk gelen diğer girişte demirlediğini belirtir, HAT 164/6844-A (5N1213/10Şub1799); Mahmud Râif haritası TSA, E.9442. 273 III. SELİM VE DÖNEMİ bulunabildi. Zaten Napoli’den gelen haberlere göre Sicilyateyn Kralı IV. Ferdinand Osmanlı-Rus filosunun Adriyatik’e varmasından aldığı cesaretle İtalya’daki Fransız ordusuna saldırarak Ankona’dan Korfu’ya yardım gelmesi ihtimalini ortadan kaldırmış oluyordu.52 Korfu kuşatmasına askerleriyle katılması defalarca emredilen Arnavut paşaların bu işi biraz ağırdan almaları da bu planın iptal edilmesinin muhtemel bir nedenidir.53 Tepedelenli Ali Paşa Burada Ali Paşa’nın müttefik filo ve Bâbıâli ile olan ilişkilerine bakmak yerinde olacaktır. Tepedelenli’nin bu seferdeki rolü Osmanlı belgelerinin incelenmemesi nedeniyle eksik ve yanlış anlaşılagelmiştir. Genel kanı Ali Paşa’nın Bâbıâli’nin Fransa’ya savaş ilânı üzerine fırsatçı bir yaklaşımla Dalmaçya kıyılarında Fransız işgali altında tutulan eski Venedik mülkü Pireveze, Parga, Butrinto ve Voniçe’ye saldırdığı yönündedir. Halbuki ilgili fermanlar Ali Paşa’nın bizzat Bâbıâli’ce bu işe koşulduğunu sarih bir şekilde göstermektedir.54 Öyle ki, Kapudane’ye emrindeki filo ile bölgeye 52 HAT 176/7678 (24C1213/3Ar1798) Mahmud Râif takriri; HAT 175/7650 (1N1213/6Şub1799) Kapudane takriri; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 10; Câbî’ye göre Ali Paşa’nın pederi 1716 tarihli Korfu kuşatmasında ölüp adada gömülmüştü ve Ali Paşa güya babasının mezarını küffâr elinde komayacaktı, Câbî Ömer Efendi, Târih (haz. Mehmet Ali Beyhan), Ankara: TTK, 2003], I, 91; Nelson 1 Aralık’ta varan mektubunda müttefik filonun harekâtına dair bilgilendirilmemekten şikâyet etmektedir. Kendisine filo Gelibolu’dan çıkmadan gönderilen mektupların varmadığına kani olan müttefik kumandanlar yeni tahrirat çıkarmışlardır (HAT 176/7663 [24C1213/3Ar1798] Mahmud Râif Efendi takriri). 53 Mora Valisi Ahmed Paşa talep üzerine filoya on tekne yollamıştır. Bu esnada Selim Paşazâde Mustafa Paşa da kardeşi ve askerleriyle filoya varmıştı, HAT 164/6827 (30B1213/7Oc1799) Ahmed Paşa takriri. Valinin haber kaynakları filoya gönderdiği adamları ve Ali Paşa idi. Filo ile karadan muhaberat çoğunlukla Ali Paşa’nın elindeki İnebahtı üzerinden sağlanmıştır. 54 bu hatalı yaklaşımlar için bkz. Jervis & Jervis, History of Island of Corfu, s. 164; McKnight, Admiral Ushakov, s. 98; Saul, Russia and the Mediterranean, s. 85-86; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 102; Rodger, The War of the Second Coalition, s. 88-90; Zens de o esnada Pazvandoğlu’na karşı Vidin’de vazifeli bulunan Ali Paşa’ya derhal Fransızlar’a karşı harekete geçmesi emrini hâvi fermanların yollandığına değinir (R. W. Zens, The Ayanlık and Pasvanoğlu Osman Paşa of Vidin in the Age of Ottoman Social Change, 1791-1815 [doktora tezi, 2004], 274 KAHRAMAN ŞAKUL vardığında bu kasabalar hâlâ fethedilmemişlerse Ali Paşa’ya denizden destek sağlaması tâlimatı verilmişti. Ayrıca Rus filosunun Mora’dan ikmal ve iâşesinden sorumlu Hüseyin Şükrü Efendi aynı zamanda Tepedelenli ile müttefik filonun koordinasyonunu sağlamak için Tepedelenli tarafına yazılı tâlimatlarla mübâşir atandı.55 Ali Paşa’nın bu kasabaları pek çabuk ele geçirmesi sayesinde müttefik filo harekâtını İyon adalarında yoğunlaştırabilmiştir.56 Ali Paşa’nın Parga’yı ele geçirirken başvurduğu şiddet ve Ayamavra’ya musallatı Uşakof ve Rum ahalinin tepkisini çekmişti. Tepedelenli aslında bu kasabaların tamamına Osmanlı usulüne uygun olarak istiman teklif etmiş ama sadece Voniçe teklifi kabul ederek yıkımdan kurtulmuştu. Çağdaş seyahatnâmelerde ve bu kasabalara dair çıkartılan Osmanlı tahrir defterinde canlı bir şekilde resmedildiği üzere Preveze ve Butrinto University of Wisconsin, s. 146); HAT 175/7650 (1N1213/6Şub1799) Kapudane takririnde Ali Paşa, oğlu Veliyyüddin Paşa, Avlonyalı ve İşkodralı İbrâhim paşaların her birine 3000 askerle Adriyatik seferine katılmalarının emredilmiş olduğuna değinir. İlâveten, Bâbıâli Eğriboz mutasarrıfı Ali Paşazâde Muhtar Paşa’dan da müttefik filo için 3000 Arnavut’u hazır tutmasını istemişti. Bu askerler İstanbul’dan gönderilecek Çukadar Ömer’in emrinde Narda ve civar sahillerde filoyu bekleyeceklerdi, C.BH 8712 (t.siz) Muhtar Paşa’ya hüküm. Muhtar Paşa’nın olumlu cevabı için bkz. C.HRC 1383 (27CA1213/6Kas1798); Cevdet Paşa, Târih VI, 6. 55 C.HRC 2024 (evâsıtR1213/geç Eyl1798) Abdülkadir Bey’e hüküm. Hüseyin Şükrü Efendi eski Galata voyvodalarındandır. Rus kaynakları bu görevliyi Ali Paşa’nın dairesine mensup sandıkları için müttefik filonun iâşesinden de sadece Ali Paşa ve civar Arnavut paşaların sorumlu olduğu yanılgısındadırlar (McKnight, Admiral Ushakov, s. 35). 56 C.HRC 2024; C.HRC 1262. Ali Paşa 31 Ekim’de Preveze, Voniçe ve Butrinto’yu ele geçirdiğini yolladığı 298 kelleyle İstanbul’a bildirdi. Vaat edilen mühimmatın hâlâ varmadığından, bölgede bilhassa kurşunun hiç bulunmadığından ve iâşe eksikliğinden yakınmaktadır (A.AMD 41/31 [21CA1213/31Ek1798]). Ahmed Paşa tahriratına göre Ali Paşa Preveze’yi 21 Ekim’de kuşatıp ertesi gün almıştır (HAT 164/6853 [3B1213/11Ar1798]); kasabayı 300 Fransız ve Tepedelenli’nin hasmı olan Suliler’in de katıldığı 600 mahallî gönüllü savunmuştu. Tepedelenli’nin ise 4000 askeri vardı (Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 113). Tepedelenli bu kuvvetin kendi askerleri ve Çamlılar’dan oluştuğunu, Butrinto’yu Avlonyalı İbrâhim Paşa ve eski Delvine mutasarrıfı Mustafa Paşa’nın aldığını belirtmiştir (C.HRC 1037 [20Z1214/15May1800] bu kasabalara dair tahrir defteri). 275 III. SELİM VE DÖNEMİ müthiş bir yağma ve katliama sahne olmuştu.57 Korkuya kapılan Parga halkı kasım başlarında geleneksel düşmanları Tepedelenli’nin şehri Fransız garnizonuyla beraber teslim etme davetini reddettiler. Derhal bölgeye varan müttefik filoya heyet göndererek Tepedelenli’den korunmak için şehir burçlarına Rus bayrağı ve Osmanlı sancağı çekmek için izin aldılar.58 Bu esnada bu kasabalardan binlerce mülteci Korfu ve Ayamavra’ya sığınıp Rum ahaliye Ali Paşa’ya dair korkulu hikâyeler anlattıkları için yukarıda değinildiği gibi Korfulular Ali Paşa askerini adada istememişlerdi. Bu kaçanların bir kısmı aslen paralı askerdi ve Uşakof tarafından Korfu kuşatmasında kiralanmışlardı. Serhat bölgelerinde olağan karşılanması gereken bu hususlar Ali Paşa’nın tepkisine neden olmuştur; zira o bütün mültecilerin âsi ve haydut olduklarını düşünmekteydi. Ruslar da Ali Paşa’ya kuşkuyla yaklaşmaktaydılar; zira Ayamavra’daki Fransız garnizon kumandanı Mialet’nin özel evrakından Ali Paşa’nın tahriratı zuhur etmişti. Buna göre Ali Paşa adayı teslim etmesi karşılığında Mialet’ye 30.000 duka vermeyi ve garnizonu Korfu veya Ankona’ya nakletmeyi vaat etmiştir. Ayrıca el altından adalıları isyana teşvik ettiği de saptanmıştı. İlgili Osmanlı belgelerinin yokluğunda Ali Paşa’nın bu siyaseti Lalalı Mustafa örneğindeki gibi tâlimatı dahilinde güdüp gütmediği tartışmalıdır. Ama her hâlükârda Ayamavra İyon adaları içinde anakaraya en yakın olanıydı 57 Osmanlı tahrir defteri bu kasabaların en meşhuru Suli halkı olan hıristiyan ahalisi hakkında çağdaş ve modern Batı kaynaklarına hâkim olan romantik yaklaşımın zıddı bir resim çizmektedir. Batı literatüründe bu halklar Ali Paşa’nın keyfî zulümlerine karşı nefs-i müdâfaa yapan dağlı kahramanlar olarak betimlenirler. Tahrir defteri ise Ali Paşa’nın bu siyasetini 1797’de Venedik’in sona ermesiyle tekrar açılan Adriyatik serhaddinde âsi dağlıların zapturapt altına alınması olarak sunmaktadır. Preveze ve Butrinto’nun “ekser ahalisi katl ve idam ve bakiyyetü’s-süyûfu firar” etmiş Butrinto’nun “usat ve hevayidi... bu defa cezâ-yı amellerini müşâhede idüb bu muharebede ekseri helâk ve bakiyyetü’s-seyf olan dahi firar ve gaybûbet itmeğle hîn-i muhârebede karyeleri ihrak” edilmişti. Tahriri çıkaran Mehmed Şâkir Efendi civardaki 10.000 tüfekçi çıkarır on altı Suli köyünün 1716’dan beri vergi vermeseler de artık “raiyyeti edna güşmal ile kabul idecekleri”nden emindi (bkz. C.HRC 1037 [20Z1214/15May1800] dört kasabaya dair tahrir defteri). 58 McKnight, Admiral Ushakov, s. 96-99. 276 KAHRAMAN ŞAKUL ve bölge ticareti için sağlayabileceği olanaklar Tepedelenli’nin gözünden kaçmış olamaz.59 Kapudane Abdülkadir Bey’in aktardığına göre Abbas Kapudan fırkateyni ve Liman Ağası (Patrona) Mehmed Bey kalyonu bir Rus kalyon ve fırkateyni ile Ayamavra’ya yollanmıştı. Bu esnada İnebahtı muhafızı atanmış bulunan Tepedelenli de altı küçük tekne ile bu filoya destek vermişti. Ali Paşa’nın da bulunduğu bir toplantıda adanın ileri gelenleri sadakatlerini sunmuşlar ve akabinde Mehmed Bey muharebede direnen Fransızlar’a karşı ana kale kapısı karşısında iki büyük tabya kurup muhasaraya başlamıştı. Kıyıların kumsal olması çıkarma harekâtını zora soktuğundan Mehmed Bey ve İbrâhim Kapudan (Şehbâz-ı Bahrî) bir Rus gemisiyle beraber gece yarısı ada kıyılarında keşif yapıp tabya için uygun yerleri belirlemişler ve dört havan altı muhasara toplu ikinci tabyayı kasaba dışında inşa etmişlerdir. Abdülkadir Bey dört tabya kurulduğunu ve hepsinde Osmanlı ve Rus askerlerinin muhtelit konuşlandıklarını ve Ali Paşa’nın da askerleriyle kasabada bulunduğunu bilhassa belirtmektedir. 16 Kasım’da teslim olan kaleye İbrâhim Kapudan ve bir Rus subay birlikte girip Rus bayrağı ve padişah sancağını kale gönderine çekmişlerdir. Oysa Rus kaynakları bütün başarıyı öncü filo kumandanı Seniavin’e hasredip, adalılarla yapılan toplantıda Ali Paşa’nın varlığını reddetmekte ve Seniavin’in Ali Paşa’nın yardım tekliflerini umursamadığını iddia etmektedirler.60 59 McKnight, Admiral Ushakov, s. 101-106; Saul, Russia and the Mediterranean, s. 85-86; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 102; D. F. White, “The Russian Navy in Trieste. During the Wars of the Revolution and the Empire”, American Slavic and the East European Review, VI/3-4 (1947), s. 28. 60 McKnight, Admiral Ushakov, s. 82-83, 103-104; HAT 161/6798 (9C1213/3Kas1798) Kapudane takriri. Ali Paşa’nın adada bulunup bulunmadığı ile ilgili çelişkili ifadeler bir yanlış anlamaya dayanıyor olabilir. Ayamavra Tepedelenli hâkimiyetindeki anakaradan sular çekildiğinde yürünerek geçmeye müsait ince bir su kanalı ile ayrılmaktadır. Ali Paşa belki de adada değil kendi tarafında beklemişti (Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 102-103). Kapudane ada ile anakara arasında kalan kaleyi Kız Kulesi’ne benzetmek suretiyle İstanbul topografyası merkezli tasvir usulüne sadık kalmıştır (HAT 161/6798 [9C1213/3Nov1798]). 277 III. SELİM VE DÖNEMİ Uşakof ’un tüccar gemilerine Tepedelenli’ye karşı bir tedbir olarak Rus bayrakları dağıtması Ali Paşa’yı çileden çıkarmıştı. Paşadan çekinen Uşakof Korfu’ya giderken Ayamavra’da Seniavin (Sv. Petr) ve Voinoviç’i (Navarşiya) bırakmak zorunda kaldı.61 Ali Paşa Ruslar’ı dengelemek için Bâbıâli’yi devreye sokarak bu kasabaların idaresinin kendi uhdesine bırakılmasını istedi ve bölgedeki Rus harp gemileriyle Rus bandıralarından şikâyet etti. Cevaben giden mektubun müsveddesi ile Ali Paşa’ya hitaben yazılan hükümler arasındaki keskin üslûp farkı Bâbıâli’nin çekince ve endişeleri kadar Osmanlı diplomatikasının “inceliklerini” de sergilemektedir. Resmî tahriratta “mîr-i mîrân-ı kirâmdan akl ve dirâyet ve gayret ve ferâset ile şöhret-şiârlarından” olan Ali Paşa’ya yazılacak cevap müsveddesi aşağıdadır:62 Rusya devleti ile Devlet-i Aliyye şimdi müttefiktir. Donanma-yı Hümâyun ile bi’l-ittifak ahzolunan mahallere müştereken şimdilik adam vaziderler. Ve iki devletin bayrakları açarlar. Nizâm-ı ittifak budur. Buna muhalif olan muameleden ittika idesin. Ve fetholunan mahallerin temliği matlûb olunmuş. Sen şöylesin böylesin. Senden bu babda diriğ muamelesi tecviz olunmaz. Lâkin bunlar feth-i cedîddir. Mülk-i şâhâneden olur. Tiz elden âhara temlik olamaz. Kāide-i devlete mugāyirdir. Bâ-husus bu maddelerde düvel-i müttefikler ile bazı şerâit vardır. Bunlar şimdi devlet tarafından zabtolunur. Siz hemen mukaddem tahrir olduğu vechle tahrire ve reâyâsının himayesine dikkat ve Rusya amiraliyle ve Kapudane Beg ile rüsûm-ı muhâbere ve mürâata dikkat birle ve reâyâya bir gune teklif ile barid muamele izharından ittika ve mübâadet birle senden me’mûlümuz olan şu bu diyerek efendimizden ifade ve efendimize gelen ferman. Ali Paşa ayrıca filoya da adamlar göndererek Ayamavra ve Parga meselesini kendi lehine çözmek istemişse de başarılı olamamıştır. Ali Paşa belki de buna tepki olarak Korfu kuşatmasına kısmî destek vermiştir. Ali Paşa Korfu karşısındaki Butrinto’ya Vido saldırısı planlarının yapıldığı günlerde, 9 Aralık’ta varmıştı. Gelgelelim Tepedelenli zaten kuşatma savaşına girmeye isteksiz olan paralı askerlerin kiralanmasında ayak 61 McKnight, Admiral Ushakov, s. 101-106. 62 C.BH 1089 (evâsıt-C1213/geçKas1798) Ali Paşa’ya hüküm müsveddesi. 278 KAHRAMAN ŞAKUL sürdüğü için çoğu Parga ve Ayamavra’dan ancak 300 civarında Grek-Arnavut asker 10 kuruş aylık ve ilâve tayınat karşılığında bulunabilmişti.63 Müttefik Filoda İlk Sürtüşmeler Abdülkadir ve Mahmud Râif Vido saldırısı planının iptalini ana filonun etrafa dağılmasına bağlarlar. Gerçekten de ana filo Kuzey Adriyatik ve İtalya kıyılarındaki karakol görevine yollanan gemilerin -İskenderiye’ye yollananlar da dahil- dönmesiyle ancak ocak ayında on iki saf gemisi ve on bir fırkateynlik bir güce ulaşabildi. Bu zamanla beraber Uşakof artık çarın söz verdiği ilâve kara askerlerinin Korfu’ya zamanında varamayacaklarına kanaat getirmişti fakat denizden bombardıman ile sınırlı taktik anlayışında ısrar ediyordu.64 Şubat başıyla beraber filo Fransız garnizonunun kalabalık olmadığını ve iâşe sıkıntısı çekildiğini farketmiş bulunuyordu.65 Muhasara uzadıkça iki filo arasındaki iş birliğini sürdürmek güçleşti; zira Uşakof Korfu’yu daha önce iki defa kuşatmış olan müttefiklerinin tecrübelerini hiçe sayarak şubat ayına kadar kaleyi kara tarafından kuşatma tekliflerini inatla reddetmişti. Kapudane Uşakof ’u inisiyatifsizlikle suçlasa da ittifak adına astlarını -bilhassa Patrona’yı- dizginleme görevini bu zamana kadar hakkıyla ifa edebilmiştir. Rus amiralin bu tutumunda deniz tarafı duvarlarının daha zayıf olduğuna inanması kadar Korfulular’ın adada Arnavut askeri görmek istememeleri de etkiliydi. Oysa, Osmanlı teklifi Tepede- 63 Ali Paşa Çamlılar’ı bir haftadan evvel hazır edemeyeceğini iddia etmiş ve nihayet eksik mevcudu kendi adamlarından tamamlama izni ve 10 kuruşluk aylık şartıyla Çamlı istihdamına yeşil ışık yakmıştı (HAT 175/7650 [6Şub1799], Abdülkadir takriri; Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 110). Askerlerin Parga ve Ayamavra ağırlıklı olması Uşakof-Ali Paşa sürtüşmesinin asıl sebebini kanımca açıklamaktadır. 64 HAT 164/6842 (26N1213/3Mart1799) Mahmud Râif Efendi ve Kapudane Abdülkadir Beg kāimesi. Belgenin eksik faksimilesi için bkz. Beydilli - Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 117. 65 HAT 164/6844-A (5N1213/10Şub1799) Mustafa Paşa takriri. Mustafa Paşa istihbaratına göre kalede sadece bir aylık un vardı ve bütün peksimet, buğday ve tuzlu etleri bozulmuştu. Asker mevcudu ise yahudi gönüllülerle 2600’ü geçmemekteydi. 279 III. SELİM VE DÖNEMİ lenli askerinin adaya davetini kaçınılmaz kılmaktaydı.66 Bu tartışmalar sürerken taraflar boş durmuyor ve karşılıklı istihkam işleriyle uğraşıyorlardı. 4 Şubat’la Korfu’nun “klasik usulde” muhasarasının tamamlandığını -yani muhasara tabyalarının zikzaklı sıçan yollarıyla bağlandığınıfarkeden Chabot derhal kale önünde ve Vido’da tahkimata ağırlık verdiği gibi Generaux ve Rivoli’yi düşman eline düşmekten kurtarmak ve yardım istemek için limandan Ankona’ya kaçırdı. 10 Şubat’ta gerçekleşen son Fransız hurucundan itibaren inisiyatif tamamen müttefiklere geçti.67 Kuşatma altındaki limandan iki Fransız gemisinin yelkenlerini siyaha boyayıp kaçması hiç şüphesiz ki müttefikler açısından utanç vericiydi. Dolayısıyla iki taraf da birbirini ihmalle suçlamıştır. Ruslar’a göre boğazın kuzey çıkışını tutan Osmanlı gemileri kaçan gemilere karşı kayıtsız kalmış peşlerinden gönderilen Rus gemileri ise firarilere yetişememiştir. Kapudane ise raporunda Ceneros’un kaçışından Ruslar’ı sorumlu tutmuştur. Rus kalyonlarının yanından rahatça geçen Fransız gemilere Şehber-i Zafer (Zeynel Kapudan), Hümâ-yı Zafer (Abdülkerim Kapudan) ve Bü’l-Heves (Süleyman Kapudan) fırkateynleri top menziline girmelerini dahi beklemeden taarruz etmişti. Gemiler beraberce çatışma halinde boğazdan çıkarlarken yetişen Rus gemileri Generaux’ya saldıracakları yerde boğaza yakın demir atmışlardı. Düşman gemileri takibe giden Osmanlı fırkateynlerinin ardından sabaha karşı Şâhin-i Deryâ (Mehmed Bey) bir tekne ile gönderilmişti. Uşakof’a sorulduğunda Osmanlı gemilerine zamanında sinyal gönderdiğini iddia edip kendi gemilerinin zamanında yetişemediğini itiraf etmiş ve bu kınamadan sonra bir kalyonu takibe yollamak zorunda kalmıştı.68 66 Yabancı gözlemler de metanetine rağmen bakımsız olan Korfu Kalesi’ni Osmanlılar’ın doğru tahlil ettiğini gösterir: “… Kasabanın kıyı istihkâmları yeterliyse bile kara tarafı duvarları kötü durumdaydı, birbirinden kopuk hisarları ada içinde yüksek bir mevkiden tahakküm altında tutulabilirdi” (bkz. Rodger, The War of the Second Coalition, s. 90). 67 Chabot Vido’yu 400 asker ve birçok toplu tabya ile tahkim etti, HAT 164/6844A (5N1213/10Şub1799) Mustafa Paşa takriri; McKnight, Admiral Ushakov, s. 130-131’de bu huruca üç top ile 600 Fransız’ın katıldığını belirtir; Ahmed Paşa da huruçların sona erdiğini ve müdafilerin açlık çektiğini farketmiştir, HAT 164/6829 (9N1213/14Şub1799); Mahmud Râif Fransızlar’ın artık sadece top ateşiyle iktifa ettiklerini bildirir, HAT 176/7667 (1N1213/6Şub1799). 68 Jervis & Jervis, History of the Island of Corfu, s. 171; Pavel o kadar kızmıştır ki Uşakof ve Pustoşkin hariç bütün filo subaylarının şeref madalyalarını geri çekmiştir 280 KAHRAMAN ŞAKUL Generaux’nun Ankona’ya kaçışıyla birlikte yeni bir Fransız yardımı ihtimali belirmişti. Bu ve yukarıda değinilen nedenler artık kuşatmayı bir an evvel sonuna erdirmeyi gerekli kıldığı için Uşakof Arnavutları adaya davet meselesini tekrar müzakereye açmak zorunda kaldı. Arnavut Askerlerin Muhasaraya Katılması Uşakof nihayet Kapudane’ye Ali Paşa ve Arnavut paşaların kuşatmaya katılmalarını kaçınılmaz bulduğunu ifade ederek Kapudane’yi şaşırtmıştı; zira Abdülkadir Bey o saate kadar sözlerinde durmamış Arnavut paşaların artık savaşa gireceklerine inanmamaktaydı. Yine de 3000 Arnavutun gerekirse 88.000 kuruşluk aylık masraflarının Ruslar’ca karşılanması suretiyle kiralanması teklifini kabul etti.69 Kapudane ve Mahmud Râif, Hüseyin Şükrü Bey aracılığıyla Ali Paşa’yı yeni plandan haberdar ettiler. Ertesi gün Tepedelenli ilk elden derhal 400 asker gönderip Uşakof ile -Kapudane’nin bilgisi dışında- görüşmek istedi.70 Fakat sanılanın aksine Ali Paşa bu görüşmeden sonra Kapudane’yi gemisinde ziyaret ederek kendisini bilgilendirmiştir. Buna gönre görüşmede Ali Paşa birliklerinin başında Korfu’ya geçmek isteğini dile getirince Uşakof şiddetle karşı çıkıp bu takdirde kuşatmadan çekileceği tehdidini savurmuştu. Sonunda Ali Paşa bu fikrinden vazgeçip birliklere oğlunun kumanda edebileceğini ima etmiş ve Uşakof bunu onaylamıştı. Kapudane’ye bu durumu özetleyen Ali Paşa birlikleri Korfu’ya geçtikten sonra kendisinin (McKnight, Admiral Ushakov, s. 132-133; HAT 158/6617 (1N1213/6Şub1799) Kapudane takriri; Ahmed Paşa adamlarından bu Fransız gemilerinin tüm değerli eşyaları yükleyip yelkenleri karaya boyayarak gece karanlığında kaçtıklarını öğrenmişti (HAT 164/6829 [9N1213/14Şub1799] Ahmed Paşa takrir); Rivoli Mısır’dan kaçıp 5 Ocak’ta Korfu Limanı’na girmişti [Rodger, The War of the Second Coalition, 1798 to 1801, s. 90). 69 HAT 158/6617 (1N1213/6Şub1799) Abdülkadir Bey takriri. Kapudane Ali Paşa’ya meseleyle ilgili yeni fermanlar gönderilmesini talep etmektedir. Bâbıâli bu talebe uymuş ve Kapudane’ye cevabında Generaux’nun kaçışını müdafilerin zayıflığına delil göstererek Kapudane’yi teşvik etmiştir; Mahmud Râif’in Kapudane’nin aksine Vido’nun Ali Paşa kuvvetleriyle alınabileceğini düşünüyordu (HAT 176/7667 [1N1213/6Şub1799] Mahmud Râif takriri). 70 HAT 175/7650 (6Şub1799) Kapudane takriri; Uşakof-Tepedelenli görüşmesi 13 Şubat’ta gerçekleşmiştir (McKnight, Admiral Ushakov, s. 130) dolayısıyla belge tarihi hatalı olabilir. 281 III. SELİM VE DÖNEMİ de Yanya’ya dönme niyetinde olduğunu ifade etti. Kapudane, Uşakof-Tepedelenli uzlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirip işlerin daha kolay ilerlemesi için kendisinden Butrinto’da oturmasını rica etti.71 Bu görüşme neticesinde Uşakof-Tepedelenli uzlaşmasını memnuniyetle karşılayan Bâbıâli Tepedelenli’ye “nevâziş ve iltifat ve teşvikatı hâvi” mektuplar yolladı ve artık Arnavutlar’ın Korfu’ya varacakları beklentisiyle masrafları kısmen karşılaması için Kapudane’ye akçe gönderdi.72 Ali Paşa’nın oğlu Muhtar 3000 askeriyle Butrinto’ya aslında ocakta varmıştı. Şubatın ilk haftasıyla birlikte Avlonya mutasarrıfı İbrâhim ve Ali Paşa’nın gönderdiği toplam 2000 asker Korfu’daydılar. İşkodralı İbrâhim ve Şehsuvar paşalar ise emirlere uymayarak sefere katılmadılar.73 İtalya’dan Haberler ve Osmanlı-İngiliz İş Birliği Kuşatma sürerken Osmanlı-Sicilyateyn arasında da ittifak imzalanmış idi. 20 Şubat’ta Kral Ferdinand’ın özel elçisi Markiz Micheroux Nelson’un filosundan Kaptan Stuart’ın (Milör [Major/Millord?] İstuart) korvetiyle müttefik filodan âcil yardım talebinde bulunmak üzere Korfu’ya geldi. Anlaşıldığı kadarıyla Generaux’nun kaçışı kadar İtalya cephesindeki 71 Uşakof görüşme talebinin Ali Paşa’dan geldiğini Kapudane’ye teyit etmiştir. Kapudane Bâbıâli’ye görüşmeyi iki tarafın da olumlu bulduğu konusunda güvence vermiştir (HAT 175/7650 [1N1213/6Şub1799] Kapudane takriri; HAT 153/6429 [1N1213/6Şub1799] Kapudane takriri). 72 HAT 175/7650 (1N1213/6Şub1799) Kapudane takriri; daha aralıkta ilk Vido saldırısı planları yapılırken Avlonya mutasarrıfı İbrâhim Paşa ve Draç mukātaası uhdesinde olan Şehsuvar Paşa’nın bölgeye varmış olduklarını düşünen Bâbıâli Kapudane’ye bu kuvvetlerden de yararlanmasını salık vermişti (HAT 7652 [13C1213/22Kas1798] Mahmud Râif takriri); Arnavut paşaların varmadıklarını öğrenen İstanbul İbrâhim Paşa’ya tekidi hâvi hükümler göndermiştir (HAT 176/7678 [24C1213/3Ar1798] Mahmud Râif Efendi takriri). 73 Bâbıâli Eğriboz sancağı mutasarrıfı Muhtar ile Delvine sancağı mutasarrıfı ve Derbendler muhafızı kardeşi Veliyyüddin) paşaların birlikte 3000 asker hazırlamalarını emretmiştir, C.AS 36500 (evâhirŞ1213/erkenŞub1799) Ali Paşa’ya hüküm (müsveddesi CAS 7509); HAT 153/6429 (1N1213/6Şub1799) Kapudane takriri; İşkodralı İbrâhim Paşa o esnada Cezzâr Ahmed Paşa için 2000 asker bulmaya çalışıyordu, C.AS 44713 (evlM1214/ortaHaz1799) İbrahim Paşa’ya hüküm; Şubat ortasında kuşatmaya katılan 600 Rus ve 6000 Osmanlı ve Arnavut askeri vardı, HAT 164/6829 (9N1213/14Şub1799) Ahmed Paşa takriri. 282 KAHRAMAN ŞAKUL yeni Fransız başarıları da Korfu’ya Fransızlar’ın yardım etme ihtimalini güçlendirmişti.74 Müzakerelerde müttefikler Sicilya’ya bağlayıcı bir vaatte bulunmaktan imtina ile belki Korfu teshirinden sonra Napoli taraflarına birkaç gemi gönderebileceklerini ifade ettiler.75 Micheroux henüz Korfu’da iken Ferdinand’ın Palermo’ya kaçtığı, Fransızlar’ın Napoli şehrini ele geçirdikleri, Napolitenler’in kafalarına kokarta taktığı ve Korfu’ya yakın mevkide bulunan Otranto’da halkın Fransız bayrakları dalgalandırdıkları haberlerinin ulaşmasıyla müttefik filoda moraller bozulmuştu. Her ne kadar Trieste, Ragusa ve Kattaro taraflarında karakol görevinden dönen Rus kuvanter-amirali (Seniavin?) 17 Şubat’ta Korfu imdadı için bir Fransız tedarikatı gözlemlemediğini bildirmişse dahi Kapudane ve müsteşar Fransızlar’ın “derunlarında merkuz olan şeytanet ve melânet muktezâsınca” küçük teknelerle Korfu’ya çıkabileceklerini düşünmekteydiler. Bundan dolayı Korfu’yu derhal düşürmek için Muhtar Paşa 4–5000 askerle adaya davet edildi ve Ali Paşa’ya da müttefik kumandanlar ayrı ayrı mektuplar gönderdiler.76 Ali Paşa işi yokuşa sürerek oğluna Korfu vazifesi için gelen emirlerin yenilenmesini talep etttiğinden mesele İstanbul’a havale edildi.77 Ali Paşa’nın bu ikircikli durumunu açıklamak kolay değildir. Hem Rus hem Fransız kaynakları Ali Paşa’nın iki taraflı oynadığı kanısındadırlar. 74 Mahmud Râif’e göre Napoli’ye düzenlenen Fransız saldırısı ve İtalya’da “halk arasında çıkan ihtilâl” Korfu kuşatmasını hızlandırmıştır, HAT 158/6577-E (27N1213/4Mart1799); Ali Paşa da Korfu’nun teshirini müjdelediği tahriratında Napoli haberlerinin kuşatmayı hızlandırdığını beyan eder, HAT 158/6609 (t.siz, 1-4 Mart?) Tepedelenli’den Kapı Kethüdâsı Mehmed Efendi’ye. 75 Abdülkadir Bâbıâli’den Korfu teshiri sonrası Napoli tarafına gidip gitmeme konusunda tâlimat istemiştir, HAT 158/6611-A (24N1213/1Mart1799); Sicilya elçisinin Ferdinand’a yolladığı kurye Otranto yolu kapandığı için filodan verilen bir çavuşla şubat ortalarında Messina’ya gönderildi (HAT 162/6745 [15N1213/20Şub1799] Mahmud Râif takriri). 76 Rus kuvanter-amiralin detaylı gözlemleri için bkz. HAT 162/6745 (15N1213/20Şub1799) Mahmud Râif takriri. Osmanlı müsteşarı bu esnada Ferdinand’ın Fransızlar’la imzaladığı ateşkes mütarekesini ele geçirmekle meşguldü. 77 HAT 157/6536-E (5Z1213/10Nis1799) Kapudane takriri. Bu esnada Korfu teslim olduğu için Muhtar Paşa’dan ilâve askere gerek kalmadığı Ali Paşa’ya bildirildi (HAT 164/6843-C [5L1213/12Mart1799] Kapudane takriri). 283 III. SELİM VE DÖNEMİ Buna göre Korfu’yu ele geçirmek için Chabot’ya rüşvet teklif etmiş, bu işe yaramayınca Butrinto’ya gelip kâğıt üzerinde muhasaraya katılmış ve ancak son safhada kendi muhasaraya dahil olamadan kalenin açlıktan teslim olacağı korkusuyla savaşa girmişti. Yabancı kaynaklara göre Ali Paşa Bâbıâli ile öyle çatışma halindeydi ki Uşakof ’u gizlice ziyaret etmiş ve can kaygısıyla Osmanlı filosuna görünmeden alelacele Butrinto’ya dönmüştü. Yukarıda bunun doğru olmadığını gördük. Kaldı ki, son ana dek Ali Paşa askerini Uşakof reddetmişti. Bu zâviyeden bakınca Ali Paşa’nın Muhtar Paşa askeri için Bâbıâli’den hâlâ yeni emirler istemesi filonun değil İstanbul’un emrinde olduğunu göstermeye yönelik bir manevra olarak anlaşılabilir.78 Her hâlükârda Ali Paşa Korfu’ya 4000 askerini kale yakınındaki Canım Hoca tabyası ve Karinçe ve Mendirek (Mandracchiokale pîşgâhındaki dalgakıran mevkii) köylerinde konuşlandırılmak üzere göndermişti.79 Şubat ortasıyla beraber artık Bâbıâli’nin de sabırsızlandığını görmekteyiz. Öyle ki, müsteşar Mahmud Râif ’ten hem Rus amirali hem de Osmanlı başbuğunu daha girişken olmaları konusunda teşvik etmesi istenmiştir. Ayrıca Fransızlar’ın istimana meyilli oldukları duyulduğundan Tomara ve Sadâret kumandanlara Korfu’nun teslimi karşılığında muhtemel Fransız taleplerini kabul etme iznini havi ayrı ayrı tâlimat göndermeye karar verdiler.80 İlginçtir ki Tomara’ya tam mânasıyla güvenmeyen sadâret Kapudane’ye farklı bir tâlimat yollamıştır. Buna göre eğer Uşakof şartlı teslimin Rus geleneklerine aykırı olduğu iddiasıyla muhtemel Fransız teklifine dair kararı Osmanlı tarafına bırakırsa Abdülkadir Bey de istiman güya Osmanlı âdetlerine muhalifmiş gibi Fransız taleplerini 78 McKnight, Admiral Ushakov, s. 129-130. 8 Şubat’ta Uşakof Rum asıllı bir Rus subayı olan ve Kapudane’nin gemisine sinyalci olarak atanan Metaxa’yı Ali Paşa’ya göndermişti. Ali Paşa’nın bahsettiğimiz kaygıları Metaxa’nın onunla görüşmesinden çıkardığı bir sonuçtur. Metaxa Ali Paşa’nın kıyı kasabalarını ferman üzere fethettiğine asla inanmamıştı. Dolayısıyla Metaxa’nın Tepedelenli’ye dair görüşleri çok isabetli olmayabilir. 79 HAT 158/6609 (t.siz, 1-4 Mart?) Tepedelenli’den Kapı Kethüdâsı Mehmed Efendi’ye; Canım Hoca 1716 tarihli Korfu kuşatması esnasında Kaptanıderyâ idi. 80 HAT 162/6745 (15N1213/20Şub1799) Mahmud Râif takriri; HAT 164/6829 (9N1213/14Şub1799) Ahmed Paşa takriri. 284 KAHRAMAN ŞAKUL reddedecekti. Fakat iki kumandan uzlaştığı sürece Kapudane kaleye kesin taarruzla Fransızlar’ı esir almakta veya teslim karşılığı ülkelerine silâhsız döndürmekte serbestti.81 Napoli haberleri ve İstanbul’un sıkıştırmaları yetmiyormuş gibi Osmanlı filosunda Patrona Şeremet Mehmed Bey’in başını çektiği bir grup artık açıktan açığa Uşakof ’un muhasara usullerini tenkide başlamışlardı. Belirtmek gerekir ki, Rus usulünce filo günün belli saatlerinde hep birlikte salvo ateşi halinde kaleyi topa tutmaktaydı ve Fransızlar bombardıman saatlerini ve süresini önceden kestirebildikleri için kaleye verilen zarar asgari düzeyde kalıyordu. Görüldüğü kadarıyla kalenin “klasik usulde” muhasarasının tamamlanması Patrona’nın çabalarıyla olmuştu. Zira Uşakof ’la devamlı çatışma halinde bulunduğu için Ruslar’ca hiç sevilmeyen Patrona muhasaranın başında Fransızlar tarafından yıkılan St. Pantaleone tabyasını adamlarıyla tekrar kurmuş ve şubat ortasıyla beraber bu kale güneyindeki tabya kuzeyde Rus kontrolündeki Olivetto tabyasıyla bağlanmıştı.82 Micheroux İngiliz kaptan Stuart ile Korfu’ya bu dönemde gelmiştir. Bu gizemli kaptanın 1 Mart tarihli Vido saldırısındaki rolü Rus kaynaklarında üstü kapalı olarak geçmektedir. Oysa Osmanlı belgeleri Vido saldırısında asıl inisiyatifin bir nevi Osmanlı-İngiliz ittifakınca oluşturulduğuna işaret etmektedirler. Korfu’nun ileri gelenlerine İstanbul’dan hediye kaftan götüren Ömer’in askerlerden duyduğuna göre Patrona “gayur ve mütedeyyin bir zat” olduğundan filonun hareketsizliğine tahammül edemeyip Uşakof ’a taarruz önerisinde bulunmuş ama hem Rus amiral hem de Kapudane onu terslemişti. Bunun üzerine Patrona inisiyatifi ele alarak adaya bir tabya kurmuştu. Bu esnada adaya gelen İngiliz kaptan Rus ve Osmanlı kaptanlarını “Devlet-i Aliyye’nin nân ve nemek hakkını icraya kasd itmeyüb imhal üzere” olmakla suçlamıştı. Hatta, bu gizemli İngiliz tek başına bir gece ada kıyılarındaki uygun çıkarma mevkilerini belirleyerek yaptığı çıkarma planını iki filonun kaptanlarına izah etmişti. 81 HAT 164/6843-A (5L1213/12Mart1799) Kapudane takriri. 82 McKnight, Admiral Ushakov, s. 132; Abdülkadir Pantalon tabyasının yeniden inşa edilmesi kararının 3 Şubat’ta Uşakof ile müzakere edildiğini belirtir. Ona göre bu tabyanın mevkii kalenin sağ tarafında ada kılıklı bir yerdi (HAT 153/6429 [1N1213/6Şub1799]). 285 III. SELİM VE DÖNEMİ Uşakof tek başına adaya saldıran Patrona’nın emrivâkisi karşısında imdada bir Rus kalyonu yollayarak savaşa girmek zorunda kalmıştı. Böylece adaya ilk çıkan Patrona askerleri olmuş ve bu esnada Ali ve İbrâhim Paşa askerleri de Korfu taarruzuna katılmışlardı.83 Fransız görgü tanıkları da Kaptan Stuart’ın Vido saldırısında ciddi bir rol oynadığından kuşkulanmakta ve bir gece öncesi yapılan hazırlıkları doğrulamaktadırlar.84 Vido’nun Düşüşü ve Korfu’nun Teslimi Doğal olarak iki müttefik de Vido’nun düşüşü (1 Mart) ve Korfu’nun tesliminde (3 Mart) asıl payı kendilerine biçmişlerdir. Rus kaynakları Uşakof’un nihayet Korfu’ya kara tarafından saldırmamakta direnen Ali Paşa’nın kaprislerinden yılıp çoğu Osmanlı filo askerinden oluşan bir kuvvetle deniz tarafından nihaî taarruza geçtiğini iddia ederler. Osmanlılar’ın son müzakerelerde Vido saldırısına başarısızlık korkusuyla karşı çıktıkları da iddiaları arasındadır. Bu zâviyeden zafer Rusya tarihinde Rus donanmasının tarihinde ilk defa ordudan bağımsız olarak bir kara hedefini ele geçirmesini simgelemektedir.85 Mahmud Râif ve Abdülkadir’in taarruza dair birlikte kaleme aldıkları rapor bu görüşleri çürütür mahiyettedir.86 Buna göre Vido’nun tahkiminden sonra müttefikler beraberce bütün filonun katılacağı ağır bombardımandan sonra adaya teknelerle çıkarma yapmaya karar vermişlerdi. 83 Ömer İngiliz kaptanın Korfu saldırısı esnasında halen adada olduğunu belirtir (HAT 275/16147-D (19ZA1213/24Nis1799) Tatar Ömer takriri. Osmanlı tayfası nezdinde rağbet gören bu hikâyenin tarzı basit olsa dahi iki filo arasındaki gerilimi bâriz bir şekilde yansıtmaktadır. 84 Ömer İngiliz kaptanın ismini vermez. Jervis & Jervis’e göre ise görgü tanığı Bellaire’in değindiği Commodore Stuart aslen Kumandan Lord William Stuart idi ve Korfu’ya El Corso birigiyle gelmişti, Jervis & Jervis, History of Island of Corfu, s. 174-75; Saul Stuart’ın muhtemel payını kabul eder ama harekat esnasında Uşakof’un sancak gemisinde bulunmasının Fransızlar nezdinde yanlış yorumlanmış olabileceğine dikkat çeker (Saul, Russia and the Mediterranean, s. 89-90). 85 Saul, Russia and the Mediterranean, s. 89-91. 86 HAT 164/6842 (26N1213/3Mart1799) Mahmud Râif ve Kapudane takriri. Eksik faksimile için bkz. Beydilli - Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 117; Abdülkadir bir raporunda Vido saldırısı için son kararın 27 Şubat’ta verildiğini belirtir (HAT 164/6831-A [24N1213/1Mart1799]). 286 KAHRAMAN ŞAKUL Arnavutlar’ın “Biz adaya yürüyüş idemeyiz” demeleri üzerine 5 kuruş karşılığında 800 kalyoncu levendâtı ile eşit sayıda Rus kuvveti çıkarma için hazırlanmıştı. Rus kaynakları Uşakof ’un niteliksiz bulduğu Osmanlı filosunu bombardımanda dış safta ve adanın kuzeyinde tuttuğunu ve Rus filosunun yoğun çatışma yaşanan batı kıyısında görev yaptıklarını iddia ederler.87 Fakat Osmanlı raporları ve mevcut harekât planları daha farklı bir resim çizmektedir.88 Osmanlı filosu kuzeyde yoğunlaşmış olsa da savaşı cuma seher vakti Hümâ-yı Zafer (Kapudan Abdülkerim), bir Rus fırkateyni ve Ali Paşa’nın yolladığı bir şalopenin Vido’ya batı kıyısından yaklaşıp ada ortasındaki tabyayı topa tutması başlattı. Saatler süren bombardımandan sonra adaya ilk olarak Osmanlı kalyoncuları yoğun tüfek ve sakuleta ateşi altında çıktılar ve ele geçirdikleri tabyalara sancaklarını diktiler.89 Savaşın sonunda Mahmud Râif ’in hesabına göre 500 Fransız “helâk ve telef ” 200 Fransız ise esir olmuştu. Muharebe Osmanlılar’a on beş yaralı ve on şehide mal olmuş, Rus zayiat ve “telefatı” beş-on civarında kalmıştı.90 Aynı gün Patrona’nın kurduğu Pantaleone tabyası ilâve yirmi sekiz topuyla Korfu Kalesi’ni topa tutmaya başladı. Patrona Vido’da savaş sürerken kendi askerleri ve Ali Paşa askeriyle düşmanın kurduğu Salvadore tabyasına hücum ederek gün batımına dek üç siperi ele geçirdi. Gece 87 Çıkarmaya Rus, Osmanlı ve Arnavutlar’dan müteşekkil 2160 askerlik bir güç katılmıştır. Toplam Fransız gücü ise beş basit tabyada toplanmış kırk top ve 650 askerden oluşmaktaydı. Vido’nun batı savunması bomba gemisi La Frimaire ve silâhlandırılmış bazı teknelere emanet edilmişti (Jervis & Jervis, History of Island of Corfu, s. 175-76; McKnight, Admiral Ushakov, s. 124). 88 Kuşatma harekâtını gösteren bir Rus haritası için bkz. TSA, E.4004/5. Bu harita basılmıştır (İdris Bostan, Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, İstanbul: Bilge, 2005, s. 160-161; Taarruzun bir başka planı için bkz. Anderson, Naval Wars in the Levant, s. 170). 89 Rus haritasının Türkçe açıklaması 800 Fransız müdafii bulunduğunu ve 400’ünün zayi olduğunu belirtir (HAT 164/6842 [26N1213/3Mart1799] Mahmud Râif ve Abdülkadir takriri; HAT 164/6831-F [24N1213/1Mart1799] Mahmud Râif takriri). Müsteşar bombardımanın dört saat sürdüğünü belirtir. Bir sadrazam telhisi saldırının İslâmî saatle 2’de başladığını Vido’nun 8’de düştüğünü ifade eder (HAT 163/6761 [5L1213/12Mart1799] Hüseyin Şükrü Efendi takriri); sakuleta gemi direk ve donanımını mahvetmek için kullanılan içi demir, çivi vb. dolu silindir şekilli havanla atılan bir humbara tipidir. 90 HAT 164/6842 (26N1213/3Mart1799) Mahmud Râif ve Abdülkadir takriri. 287 III. SELİM VE DÖNEMİ müdafiilerin tabya altından kazdıkları lağımı tersine attıran Patrona düşman cephaneliğinin alev almasından faydalanarak sabaha karşı bu tabyayı ele geçirmiştir.91 Burada asker vasıflarından çok uzlaşmacı kimliğiyle övülegelmiş Kapudane’nin taarruzdaki rolü dikkat çekicidir. Yabancı gözlemler abartılı bir şekilde onun “gemisini top menzili dışında kalacak şekilde hattın ardında demirletip lüks kabinini süsleyen paha biçilmez kristal koleksiyonu kırılmasın diye cilâlı toplarını suskun tuttuğu”nu aktarsa da hem Mahmud Râif ’in kuşatma başındaki gemi pozisyonlarını gösteren haritası hem de marttaki durumu gösteren Rus haritası Kapudane gemisini Uşakof gemisinin yanında göstermektedir.92 Vido saldırısıyla aynı gün Kapudane Ali Paşa kethüdâsı ile birlikte deniz tarafındaki tabyalardan birine (Nisin/Tisin?) saldırmıştı. Hüseyin Şükrü’nün bildirdiğine göre bu tabya Korfu’nun kilidi mesabesinde idi ve burada yirmi top ile 200 Fransız ele geçirilmişti. Ayrıca Kapudane’nin Patrona’nın Pantaleone tabyasını kurup Korfu Kalesi’ni topa tutmasını ve Salvadore saldırısındaki şecaatini Bâbıâli’ye övmesi ikisi arasında gerginlik olduğu görüşlerini desteklememektedir.93 91 Jervis Korfu tabyalarına Ruslar’ca hücum edildiğini iddia eder, Jervis-Jervis, A History of the Corfu, s. 176-177; HAT 164/6842 (26N1213/3Mart1799) Mahmud Râif ve Abdülkadir takriri; Ali Paşa askerine başbuğluk yapan kethüdâsı Mahmud Ağa Vido taarruzuna kendisinin katıldığını ve Ali Paşa’nın binbaşısının Salvadore hücumunda Patrona’ya katıldığını ve bu tabyada 250 Fransız’ın esir düştüğünü beyan etmektedir, HAT 163/6762 (5L1213/12Mart1799) Ali Paşa takriri; Rus kaynaklarında eşanlı düzenlenen San Abramo (Avram), San Rocco (Rokkos) ve Salvadora (Salvatore) taarruzlarında Patrona’ya değinilmez (McKnight, Admiral Ushakov, s. 138). Pappas Salvadora hücumuna 850 asker katıldığını, bunların 150 kadarının Arnavut olduğunu ve muharebenin sadece yarım saat sürdüğünü iddia eder. Anlaşılan bu kuvvetler saldırının ancak son safhasına katılmışlardır (Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 105, 110). 92 Saul, Russia and the Mediterranean, s. 88. Saul bu gözlemini Poqueville ve Bellaire’e dayandırıyor. Fakat, Poqueville bu esnada Mora’da esir tutulan bir Fransız subay olarak nefret ettiği Osmanlı-Rus ittifakını baltalamak için hâtıratında birçok saptırmaya başvurmaktadır. Misalen ona göre Abdülkadir Ruslar’dan öyle korkmaktaydı ki her gece gemilerini Rus filosunun top menzili dışına çıkarttırıyordu! Ayrıca Abdülkadir Uşakof’a Tulon’u ele geçirip Paris’e yürümeyi teklif etmişti! (Poqueville, Through the Morea, Albania, s. 106-107). 93 HAT 163/6761 (5L1213/12Mart1799) Hüseyin Şükrü Efendi takriri. Abdülkadir ayrıca Patrona’ya katılan Giritli Hasan Kaptan ve diğer kaptanlardan da sitayişle bahsetmektedir. Dediğine göre Alanyalı Ahmed Kapudan Korfu’da inşa 288 KAHRAMAN ŞAKUL Vido’nun teshiriyle beraber Fransız garnizonuna Ankona’dan imdat ulaşması imkânsız hale gelmişti. Bu şartlar altında daha fazla direnmeyi gereksiz gören Chabot vire usulü ile kaleyi teslim etmek için müzakere teklifinde bulundu. Rus kaynakları bu noktada Kapudane’nin müzakere yerine savunmasız kalmış kaleye saldırmayı teklif ettiğini iddia ederler. Gelgelelim, Kapudane’nin raporları tam tersine Uşakof ile uzlaşma halinde Chabot’nun müzakere teklifinin kabul edildiğini apaçık göstermektedir. Tekliften bir gün sonra 4 Mart’ta Uşakof ’un sancak gemisinde Kapudane, Patrona ve Mahmud Râif ’in de katılımıyla açılan müzakereler sekiz saat sürmüş ve Fransızlar ertesi günü Fransa’ya gönderilmek şartıyla kale teslimini kabul etmişlerdir.94 Patrona ve Riyâle Rus subaylarla beraberce kaleye törenle girip padişah sancağını Rus bayrağıyla birlikte filodan yapılan top şenliği eşliğinde göndere çektikten sonra Riyâle kara yolundan kale anahtarlarıyla İstanbul’a gönderilmiştir.95 Üçlü Rekabet: Osmanlı, Rusya ve Ali Paşa Korfu teshiri sonrasında ganimet paylaşımı ve kalenin muhafazası meseleleri Osmanlı, Rusya ve Tepedelenli arasında ciddi sorunlara yol açmıştır. Uşakof’un ele geçirilen Leander (elli toplu) fırkateynini alıkoyup Brune (otuz iki toplu) korvetini Kapudane’ye bırakması karşısında Kapudane her zaman yaptığı gibi devreye Bâbıâli ve Tomara’yı sokmak için meseleyi İstanbul’a havale etti. İfadesine göre Rus subaylar kalede “ellerine geçen edilen ilk tabyalarda 3,5 ay hizmet etmişti (HAT 163/6772 [5L1213/12Mart1799] Abdülkadir takriri). 94 HAT 164/6843-A (5L1213/12Mart1799) Kapudane takriri; Mahmud Râif şartlı teslimi “maslahat-ı hayriyyenin bu vechle husûlü cümlenin beis-i kemâl-i sürûru olub …bi’l-cümle me’mûrîn-i devletleri ve asâkir-i pâdişâhî îyd-i ekber itmiş...” şeklinde anlattığına göre Rus görüşleri hatalıdır, HAT 164/6831-E (29N1213/6Mart1799) Mahmud Raif takriri. Faksimilesi için bkz. Beydilli - Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 115; vire antlaşmasının kopyası için bkz. Jervis-Jervis, A History of Corfu, s. 179-185; Türkçe kopya TSA, E.4004/1 (13ZA1213/18Apr1799); HAT 164/6831-G (27N1213/4Mart1799) Kapudane takriri; HAT 158/6577-E (27N1213/4Mart1799) Mahmud Raif takriri; HAT 164/6831-H (27N1213/4Mart1799); HAT 158/6577 (29N1213/6Mart1799) Abdülkadir ve Mahmud Râif takriri. 95 HAT 163/6772 (5L1213/12Mart1799) Kapudane takriri; Riyâle İstanbul’a doğru 11 Mart’ta yola çıktı, HAT 162/6744 (11L1213/18Mart1799) Mahmud Râif takriri. 289 III. SELİM VE DÖNEMİ şeyi ahzeyledikleri” gibi en son mühimmatı ile birlikte yirmi topu defter dahi tutmadan gemilerine yüklemişlerdi. Deniz tarafı surlarının bu şekilde emniyetsiz kaldığını gören Osmanlı topçuları liman tabyasından bir topu kaleye taşımak isteyince Rus askerler buna engel olmuş ve olaylar ancak Patrona’nın zamanında müdahalesiyle büyümeden önlenmişti.96 Bu sorunlara ilâveten Tepedelenli her iki kumandanı birden Fransızlar’dan ele geçirdiği bomba gemisine (La Frimaire) üç gün sonrasında el koydukları için İstanbul’a şikâyet etti. Bâbıâli’nin Kapudane’ye Uşakof’a da danışarak bu teknenin “redd ü teslimi’ ile Tepedelenli’nin “isticlâb-ı hatırı”na bakılmasını salık vermesine rağmen başbuğ Abdülkadir Bey âdeti olmadığı halde bunu reddederek bir karşı şikâyetnâme gönderdi: Kendisinin “merâsim-i ittifâka ve ittihâda ne derecelerde riayet ve bir hususda (Tepedelenli’nin) hatır-mânde olmaması esbabının istihsâline ne gûne sarf-ı makderet eylemekde” olduğunu hatırlatan Kapudane bu bomba teknesini Ali Paşa’nın Vido kuşatmasına kattığı tekne tarafından ele geçirildiği iddiasını şiddetle reddetti. Ona göre bomba teknesini Hümâ-yı Zafer’in (Abdülkerim Kapudan) ateşi mahvetmiş ve Bü’l-heves’in (Süleyman Kapudan) mürettebatı tekneye ilk çıkanlar olmuştu. Hatta ele geçirildiğinin bir nişanesi olarak tayfalardan biri kırmızı şalını sancak niyetine direğe asmış ve Kapudane derhal tekneye çıkarak esirlerle meşgul olmuştu. Ali Paşa’nın teknesi ise ancak Osmanlı tayfaları Vido adasındaki muharebeye katıldıktan sonra bu tekneye halat ve ip isteme bahanesiyle yaklaşmışlar ama nöbetçiler bunları Kapudane’nin emri uyarınca kovmuşlardı. Kapudane aynı şekilde ganimetine Rus bandırası koymaya çalışan Uşakof’a da engel olmuştu. Kapudane Tepedelenli’ye öyle kızmıştır ki argümanlarına derinlik katmak için hadisenin bütün kaptanların gözleri önünde cereyan ettiğini belirtip bomba gemisi üzerindeki gülle izlerinden güllelerin Hümâ-yı Zafer’e ait olduğunun bâriz bir şekilde belli olduğunu dahi iddia etmiştir.97 96 Uşakof yanlış anlamadan dolayı Patrona’dan özür dilemiştir, HAT 158/6577-A (5ZA1213/10Nis1799) Kapudane takriri; HAT 275/16147-D (19ZA1213/24Nis1799) Tatar Ömer takriri; HAT 164/6843-D (5L1213/12Mart1799) Abdülkadir takriri; HAT 158/6577-E (5ZA1213/10Nis1799). 97 HAT 158/6609 Ali Paşa’dan Kapı Kethüdâsı Mehmed Efendi’ye; HAT 157/6536E (5Z1213/10Nis1799) Kapudane takriri. Uşakof meselenin çözümünü Fransız tutsakların evlerine döndürülmelerinden sonraya bırakmayı teklif etmiştir. 290 KAHRAMAN ŞAKUL Anlaşıldığı kadarıyla Tepedelenli’ye ganimetin beş pay edilip iki payı Ruslar’a verildikten sonra kalanının Osmanlı filosu ve kendisi arasında bölüşüleceğine dair yazılı garanti verilmişti. Ali Paşa kumandanların antlaşmaya uymaları için derhal Bâbıâli’den tembihi hâvi fermanlar talep etmiştir. Bâbıâli ise ganimetten Avlonyalı İbrâhim ve asker gönderen diğer Arnavut paşalara da pay verilmesi gerektiğini Kapudane’ye hatırlattı.98 Korfu’nun muhafaza sureti bir başka mühim tartışma konusu olmuştu. Şehri yağmalarlar korkusuyla Arnavut askerlerin kaleye tören günü dahi girmelerine izin verilmemişti. Ali Paşa’nın 10.000 Arnavut’la Korfu’yu işgal edeceği dedikoduları Uşakof ’u oldukça kaygılandırmıştı. Kapudane ise Tepedelenli’nin buna cesaret edemeyeceğini beyanla bu söylentileri ayak takımının işi olarak değerlendirmekte ve İstanbul’dan muhafazaya dair bir emir gelene dek Arnavutlar’ın adada kalması gerektiğini savunmakta idi. Bulunan ara yola göre cömert bahşişlerle Arnavutlar’ın “fütur ve meyûsiyyet”inin giderilerek adadan ayrılmaları sağlanacak, Ali Zot Ağa ile (Tepedelenli’nin adamı) Süleyman Bey’in (İbrâhim Paşa’nın adamı) yirmi - otuzar Arnavut’la kalede kalmalarına izin verilecekti. Yapılan tayınat hesapları Ali Paşa’nın 4150 asker ve İbrâhim Paşa’nın 2000 asker göndermiş olduğunu ve gerekli bahşişin 40.000 kuruş tuttuğunu gösterdi. Tıpkı Fransız tutsakların nakli için gerekli gemi navlunlarının ödemesinde olduğu gibi bu faturayı da Korfu tüccarı ödemek zorunda kalacaktı.99 98 Ali Paşa Mehmed Efendi’den kumandanların verdiği senetleri ve kuşatmaya katılan adamları Ali Zot ve Mahmud Ağa’nın Rumca tuttuğu diğer belgeleri Bâbıâli’ye sunmasını istemiştir, 158/6609 Ali Paşa’dan Mehmed Efendi’ye; HAT 157/6536-E (5ZA1213/10Nis1799) Kapudane takriri. 99 Her paralı asker 5 kuruş, bölükbaşıları 10 kuruş, ağalar 100-200 kuruş, kumandanlar ise 500 kuruş almışlardır, HAT 157/6536-E (5Z1213/10Nis1799) Abdülkadir takriri; HAT 164/6843 (11L1213/18Mart1799) Abdülkadir takriri; Bâbıâli bu işin Arnavut paşaları küstürmeden halledilmesini talep etmektedir, C.AS 46254 (13L1213/20Mart1799) Defterdara hüküm; 2000’den mütecaviz Fransız tutsak iki seferde Tulon (28 Mart) ve verilen sözün aksine Ankona’ya (3 Nisan) nakledildiler. Korfu tüccarından alınan borç navlun masraflarını ancak karşıladı, HAT 164/6843-A (5L1213/12Mart1799) Kapudane takriri; HAT 157/6536-D (5ZA1213/10Nis1799) Kapudane takriri. 291 III. SELİM VE DÖNEMİ Osmanlı filo kumandanları kısa sürede Uşakof ’un Korfu’da sadece Arnavutlar’ı değil kendilerini de istemediğini farkettiler. İç kalede oturmasına izin verilen Patrona ve adamları nisan ortasıyla beraber dış kaleye çıkmak zorunda bırakıldı. Bu esnada Korfu’nun muhafazası İstanbul’da müzakere edilmiş ve müttefikler ve Korfulular’ın 600’er muhafız ataması kararı çıkmıştı. Durumdan hoşnut olmayan Uşakof gelecek “evlâd-ı fâtihan”ın 100 tanesini adalarda konuşlandırıp kalanını Vido adasında ikamet ettirmek gibi tekliflerle müttefiklerini çileden çıkarmıştır. Öyle ki müzakerelerde Patrona birçok defa Uşakof ’un kibrini protesto etmek için masayı terketmeye kalkmış her defasında Mahmud Râif engel olmuştu.100 Kapudane Korfu fethinden sonra Uşakof ’un “tavrını tahvil ile dürlü dürlü işler peyda eylemekde” olduğunu Bâbıâli’ye ifade etmişti. Uşakof ’a kendisinin “bürûdet”i engellemek için altı aydır azim mücadele verdiğini hatırlatmış ve “asker taifesi”nin kendisi gibi anlayışlı olamayacağı konusunda Uşakof ’u uyarmıştı.101 Amiralin halkın 1/5’ini taraftar edinmesi ve 600 Korfulu’yu soltat yapıp Rus bandıralarıyla kale kapılarına dikmesi karşısında Kapudane de boş durmamış ve Korfu’nun ileri gelenlerine Bâbıâli’ye mahzar yollatıp Patrona’nın reâyâ-perverliğine övgüler düzdürdü. Korfu’nun muhafazası ve adadaki Osmanlı varlığı meselesi başlı başına ayrı bir makale konusu olduğu için burada ayrıntılarına girmeyeceğiz.102 100 Mahmud Râif Uşakof’un baştan beri kendisinden hoşlanmadığından yakınmaktadır. Ayrıca Patrona’nın önemini vurgular: “Hüdâ alîmdir! Patrona Beg’in vukua gelen gayret ve şecaat ve sâdıkane hidmeti bir vechle inkâr olunamaz. Bu adam dahi olmasaydı hal müşgil oluridi.” HAT 6577-C (5ZA1213/10Nis1799) Mahmud Râif takriri; faksimilesi için bkz. Beydilli - Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 116; HAT 164/6818 (3M1214/7Haz1799) Kapudane takriri; Tepedelenli söz verildiği halde Korfu muhafazasından askerlerinin dışlanmasına tepkiliydi, HAT 158/6609 Ali Paşa’dan Mehmed Efendi’ye; HAT 158/6577 (29N1213/6Mart1799) Kapudane ve Mahmud Râif takriri. 101 HAT 158/6577-A (5ZA1213/10Nis1799) Kapudane takriri. 102 bu mesele için bkz. Şakul, “Ottoman Attempts to Control the Adriatic Frontier in the Napoleonic Wars”, The Frontiers of the Ottoman World (ed. Andrew Peacock), Oxford University Press, Proceedings of the British Academy, 2009) ve Şakul, An Ottoman Global Moment, ünite 7: “Running the Adriatic Frontier”, s. 375-428; ayrıca hatalı bilgi vermekle birlikte bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu, “Arşiv Vesikalarına Göre Yedi Ada Cümhuriyeti”, TTK Belleten, I/3-4 (1937), s. 635-636; H. Baha Öztunç, Yedi Ada Cumhuriyeti (yüksek lisans tezi, 292 KAHRAMAN ŞAKUL Unutulan Bir Mâzi: İtalya’da Osmanlılar Şövalyir Mişro 11 Mart’ta müttefik filodan aldığı muğlak imdat sözleriyle memleketine döndükten takriben bir ay sonra elinde Osmanlı-Sicilyateyn ittifaknâmesinin tasdiknâmesi ile tekrar Korfu’ya çıkageldi. Dediğine göre Avusturya savaşa girdikten sonra ve Nelson’ın yedi saf gemisiyle Napoli’yi geri almak niyetiyle Palermo’ya gelmesiyle beraber Fransa zora düşmüş ve Roma taraflarına çekilmişti. Micheroux Kralı Ferdinand’ın halkın tam desteğine sahip olduğunu bilhassa belirterek filodan söz verilen yardımın artık yapılmasını talep etti. Oysa Mahmud Râif ve Tatar Ömer Fransızlar’ın Napoli’ye girdiğinde Ferdinand’ın ordusunun yarısının taraf değiştirdiğini ve kralın Messina taraflarına kaçmak zorunda kaldığını öğrenip Dersaâdet’e ihbar etmişlerdir. Uşakof ’a Rusya’dan geleceği bildirilen 12.000 askeri Ragusa’dan Manfradonya (Doğu İtalya kıyılarında, Ankona civarında) tarafına nakledip Sicilya’ya gitmesi emredilmişti. Kapudane ise Sicilya yardımına dair tâlimat beklemekteydi.103 Gelgelelim mayıs sonlarından önce filo ne Sicilyateyn imdadı ne de Korfu’nun muhafazasıyla ilgili bir emir alabilmiştir; zira Riyâle ve kuryeler muhalif havalardan dolayı bir aydan önce Dersaâdet’e varamamışlardı.104 Filo ricâli 2007), Gazi Osman Paşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; HAT 275/16147D (19ZA1213/24Nis1799) Tatar Ömer takriri; HAT 157/6536 (5ZA1213/10Nis1799) Kapudane takriri; Patrona “öteden beru reâyâ-perver olduklarından cümle ahali mahzuz ve teşekkür”, HAT 162/6746 (1M1214/5Haz1799) Kapudane takriri. 103 HAT 16147-D (19ZA1213/24Nis799) Tatar Ömer takriri; İstanbul devamlı suretle Mahmud Râif’ten İtalya ahvaline dair mâlûmat istemektedir (HAT 162/6744 [11L1213/18Mart1799] Mahmud Râif takriri; İtalya cephesindeki gelişmeler için bkz. HAT 158/6577-G [8ZA1213/13Nis1799] Mahmud Râif takriri; HAT 164/6843B [5L1213/12March1799] HAT 164/6843-B [5L1213/12Mart1799] Kapudane takriri); Ferdinand’a Rusya kasım ayında tam askerî destek vaadinde bulunmuş, İngiltere denizden koruma ve Osmanlılar güya “10.000 Arnavut” söz vermişti (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 76). 104 Filo altı günde bir Dersaâdet’e Tatar çıkarmıştır. Korfu teshirini müjdeleyen Tatarlar yarıştıkları halde karadan ancak sekiz günde şehre vardılar (HAT, 163/6762 [5L1213/12Mart1799] Ali Paşa tahriratı); İstanbullu bir imam ise haberlerin İstanbul’a 17 Mart’ta vardığını belirtir (Beydilli, Osmanlı Döneminde İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü, İstanbul 2001, s. 201); Kapudane’nin Korfu teshiri haberi Ali Paşa’nın Vido’nun zaptı haberinden önce gelmişti (HAT 164/6846 [3L1213/10Mart1799] kaymakam telhisi; HAT 157/6536B [8ZA1213/13Nis1799]); Abdülkadir Bey 14 Mayıs’ta hâlâ zafere binaen istenen çelenklerin varmadığından 293 III. SELİM VE DÖNEMİ sıkıntıyla emir beklerken Bâbıâli de telâş içerisinde İtalya’dan gelebilecek muhtemel Fransız saldırısına karşı Korfu’da önlem alınmış olduğunu ummakta ve Sydney Smith ile Akkâ harekâtını müzakere etmekteydi. Bâbıâli Komodor Smith’in Tiger’ını Akkâ sularında iki korvet ile desteklemeyi tasarladığı halde Smith Osmanlı ve Rus filolarının her birinden iki üç ambarlı ve üç fırkateyn talebiyle çıkageldi. Burada Bâbıâli’nin kararı müttefik filo kumandanlarına bırakması son derece mühimdir. Amiral ve Kapudane Sicilyateyn’e yönelik Fransız taarruzundan dolayı Akkâ’ya gemi yollamayı reddetmişlerdir. Mevcut Osmanlı tarih yazımından hareketle Bâbıâli’nin savaş planlarında önceliği Akkâ savunmasına vermesi beklenirdi; oysaki bu olay Osmanlılar’ın İtalya’dan kendisine yönelebilecek tehdide karşı ne kadar duyarlı olduğunu apaçık göstermektedir.105 Filo Sicilya harekâtı için emir bekleyedursun Osmanlı ve Rus gemileri çoktandır İtalya kıyılarında karakol görevine çıkmaktaydılar. Otranto’nun Napoliten muhafızı Korfu’daki Sicilyateyn konsolosu aracılığıyla Kapudane’ye gönderdiği 18 Nisan tarihli mektubunda Otranto ahalisinin dört Osmanlı ve bir Rus harp gemisinin şehir limanına varmasıyla “kemal mertebe mesrur ve müteselli” olduklarını müjdeleyerek Birindisi muhafızı ile müştereken Ahmed Kapudan emrindeki bu ince filonun Fransızlar’a karşı şehir limanında bırakılmasını rica etmekteydiler. Tarihin garip bir cilvesi olarak Osmanlılar 300 sene önce fâtih olarak girdikleri Otranto’ya şimdi müttefik olarak gelmişlerdi.106 Mora yakınmaktadır (HAT 164/6821 [9Z1213/14May1799]); Riyâle 13 Nisan’dan önce şehre girmiş olmalıdır (TSA, E.3459 [8ZA1213/13Apr1799]). 105 Kapudane’ye Uşakof’un Smith’in talebini kabul etmesi halinde kendisinin de gemi yollaması emredilmiştir. Ayrıca ele geçen bir posta gemisinden üç Fransız fırkateyni ve iki korvetin İskenderiye’den kaçacağı öğrenilmiş ve Kapudane bilgilendirilmiştir (HAT 164/6843-A [5L1213/12Mart1799] Kapudane takriri); Akdeniz’deki İngiliz donanmasının kumandanı St. Vincent Cebelitârık’ı üs edinmiş, Batı Akdeniz’de Keith (Kadiz blokajı) ve Duckworth (Port Mahon) Doğu Akdeniz’de ise Nelson ve Sydney Smith’i görevlendirmişti; mamafih bu iki kumandan birbirlerine tahakküm etmeye çalışıyorlardı (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 82). 106 Fransızlar filoyu şehir önlerinde görünce topları çivileyip teknelerle istif halinde Otranto’yu terketmişlerdi. Sultan Selim Rus ve Sicilyateyn elçilerine müjdenin verilmesini emretmiştir (HAT 31/1470 [2Z1213/7May1799] Otranto Kalesi muhafızından Korfu konsolosuna). 294 KAHRAMAN ŞAKUL Valisi Ahmed Paşa 9 Nisan’da on üç gemilik bir Rus-Osmanlı filosunun Ankona’ya doğru giderken görüldüğünü Dersaâdet’e yazmış ve Avusturya ve Ruslar’ın İtalya’daki yeni galibiyetlerini müjdelemişti. Bu filo Birindisi şehrini mayıs başlarında alıp Ankona’yı topa tutmuştur. Ankona şehri ancak 12 Kasım 1799’da uzun bir muhasaradan sonra düşmüş ve âdeta II. Koalisyon’un sonu olmuştu; zira, Avusturya güçleri ihtiyatsızca kale burçlarında dalgalanan Rus bayrağını indirdiler ve limanda ele geçen Fransız gemilerini Rus müttefikleriyle paylaşmayı reddettiler. Bunun üzerine Rus kumandan Voynoviç bu gemileri -Tepedelenli misali- zorla ele geçirmeye kalkışınca hadiseler büyüdü. Bu hadise Çar Pavel’in İngiliz ve Avusturya ittifakından soğumasının temel nedeni olduğu gibi Abdülkadir ve Mahmud’un teslim olan her kaleye çarın bayrağı yanında padişah sancağı çekme konusundaki hassasiyetlerini de açıklamaktadır. Ayrıca kabul etmelidir ki bu ikili ganimet krizini Avusturyalılar’dan daha basîretli bir şekilde idare etmişlerdi. Bu arada Baron Thugut Viyana’da mukim elçi İbrâhim Afif Efendi’ye Ankona kuşatmasındaki üstün hizmetlerinden dolayı Ömer Ağa’yı taltif eden bir mektup teslim etmiştir.107 Osmanlılar İtalya havadislerini müttefikleri kadar kendi istihbarat ağlarıyla da öğrenmekteydiler. Örneğin, Tatar Mehmed’in İtalya’dan getirdiği sevinçli haberlere nazaran Kapudane’nin gönderdiği “mükemmel asker…Garanod nâm mahale” Sicilyateyn ordusu ile varmış ve General Ruffo emrinde Gatota’yı (Gaeta) kuşatmışlardı; kalenin düşmesi an meselesiydi. General Ruffo Ferdinand tarafından orduya başbuğ atanmış ve Fransızlar’a karşı zaferler kazanmıştır. Zavallı general aslen bir kardinal olduğu için ittifaka hürmeten gönderilen 450 Ortodoks Rus ve bir miktar müslüman Osmanlı askerinin ordu kampına varışıyla zorlu anlar yaşamıştı; zira, Katoliklik ruhu disiplinsiz ordusunu bir arada tutan yegâne değerdi. Hele ki iki Osmanlı subayı Kapudane’nin Napoli’yi kurtarmak için İtalya kıyılarına binlerce levent dökmeye hazır beklediğini bildirince iyice tasalanmıştı.108 107 HAT 271/15829-A Ahmed Paşa takriri; Rodger, The War of the Second Coalition, s. 91; Anderson, Naval Wars, s. 382; HAT 136/5593-G (28C1214/27Ar1799) İbrâhim Afif Efendi tahriratı. 108 HAT 164/6818 (3M1214/7Haz1799) Kapudane ve Patrona takriri; Kapudane’nin niyeti 29 Mayıs’ta iletilmiştir. “Küçük ve ateşli bir Türk birliği” 11 Haziran’da 295 III. SELİM VE DÖNEMİ İtalya’dan gelen firekiyyü’l-ibâre bir mektuba dayanarak Kapudane Bâbıâli’yi Sicilya, Rus ve Osmanlı güçlerinin Napoli’ye vararak Madalina (Maddalena) ve Karmina (Carmine) kalelerini aldıklarını ve hâlihazırda Kastlonove (Castel Nuovo), Ava (Ovo) ve Sen Armo (Sant’ Elmo) kalelerini muhasara ettikleri haberini verdi. İttifaka binaen fethedilen kalelere “Sicilya kralı ismine olarak Devlet-i Aliyye sancağı vazolunmuş” idi ve muhtemelen adam eksikliği dolayısıyla “asâkir-i pâdişâhîlerinin başbuğu Naboli sekenesinden 600 nefer kimesneye ehl-i İslâm kisvesi giydirüb beraber istihdam itmekde” idi. Belirtmek gerekir ki modern okuyucuya tuhaf gelebilecek bu manzara kendini Avrupa siyasetinin bir oyuncusu olarak gören Selim için hiç de öyle değildi. Doğrusu şu ki bu yardım “Avrupa düveli beyninde âşina-sezâ ve şân ü şükûh-ı cihandârîlerine revâ bir hâlet-i gayret-nümâ” idi. O hattında daha çok filonun zahire eksikliğinden kaygı duymaktadır: “Sübhânellah! Herifler zahiresizlikden ve askersizlikden feryad ideyorlar. ‘Buradan gitdi’ dimenin faidesi nedir?... Elbette asâkir ve zehâir erişdirsün. Donanmamızı biz ifnâ idüb düşmenlere rezil ideyoruz. Böyle dikkat ve ikdam olmaz …”109 Nuovo ve Ovo kalelerinin teslim antlaşmasında Rus ve “Türk” temsilciler Kardinal-General Ruffo ve Micheroux ile hazır bulundular. Ruffo’nun Fransız yanlılarına karşı gütmek istediği tolerasyon siyaseti Rus ve Osmanlı temsilcilerince desteklenmişse de Ruffo’ya kızan Ferdinand’ın desteklediği Nelson basîretsiz bir politikacı olduğunu kanıtlarcasına mevcut ateşkesi hiçe sayarak bu kasaba halklarını Yakoben ilân etti ve savaşı alenen hile yaparak yeniden başlattı.110 Nola’da Rufo’ya katılmıştır (H. M. M. Acton, The Bourbons of Naples, 1734-1825, London: Methuen, 1956, s. 379, 383). 109 İlk ve son alıntı HAT 266/15490 (t.siz: Haz-Tem) Kapudane takriri; ikinci alıntı E3453/2. İtalyanca mektubun değinmediği şuydu ki Maddalena Köprüsü’nün ayağında “Türkler’le” birlikte geceleyen Ruffo’nun askerleri Ruffo’ya hoş bir sürpriz olarak Carmine Kalesi’ni 13-14 Haziran gecesi baskınla almaya karar vermişlerdi. Fransız garnizonu katledilmiştir. Kardinal süregiden şiddet ve vahşet karşısında afallamıştı: “O esnada kral için savaşmaya gelmiş olan seksen Allah’ın belâsı Türk’ün yanı sıra ahali ve kanunsuzlar bir mania ile karşılaşmadan çalıp çırpıyorlardı” (Acton, The Bourbons of Naples, s. 384, alıntı s. 389). 110 Acton, The Bourbons of Naples, s. 390, 394, 397, 403; Nelson antlaşmaya uyacağını ilân etmiş ama akabinde nakil gemilerinde bekleyen “Yakobenleri” hapse 296 KAHRAMAN ŞAKUL 1799 yazına doğru Osmanlılar Fransız donanmasının Brest’te İngiliz ablukasını atlatıp İspanyol donanmasıyla birleşerek Akdeniz’e girmesi karşısında muhtemel bir Mısır veya Çanakkale saldırısına karşı önlem alma telâşına kapıldılar. Zira bir defa daha Fransız donanmasının ne tarafa yelken basacağı nâ-mâlûmdu. Hatırlanacağı üzere Rusya bu devirde Fransızlar’ın Karadeniz’e girerek Kırım’a saldırmasından çekinmekteydiler. Kaptanıderyâ Hüseyin Paşa’nın da dahil olduğu bir mecliste derhal Çanakkale’ye yedi harp gemisi daha gönderilmesi kararı çıkmıştı. Ayrıca, iletişim zorlukları dolayısıyla Abdülkadir Bey’e Uşakof ile müzakere ederek uygun şekilde davranmasına dair tâlimat gönderildi.111 Bâbıâli haliyle Nelson’ın Brest filosuna karşı harekete geçtiği inancıyla müttefik filodan yardım isterse Uşakof ’un kabul etmesi takdirinde Kapudane’nin de çağrıya uymasını emretmişti; velâkin Nelson bu esnada Keith’in Batı Akdeniz’e gelmesine dair emirlerini dikkate almayarak “İtalya fütuhatıyla” meşgul olmaktaydı.112 Hüseyin Paşa mevcut Osmanlı donanmasını nasıl kullanmak gerektiğini kestirebilme çabasıyla müttefik filonun harekâtına dair Kapudane’den detaylı bir rapor istemişti. 5 Haziran tarihli tahriratında Kapudane Mesina’yı müdafaa etmek ve Ankona’yı kurtarmak gerektiğine dikkat çekerek beş Osmanlı gemisini eşit sayıda Rus gemisiyle Ankona’ya yolladıklarını ve 2700 kadar Arnavut’un Napoli imdadı için hazırlandığını beyan etti. Abdülkadir Bey’e göre filo yıpranmakla beraber yarısı evlâd-ı fâtihan gelene dek Korfu’yu bekleyebilir, diğer yarısı Mesina Boğazı civarında gezinebilirdi. Böylece hem Fransız korsanları engellenir hem de gerek görülürse Manfredonya taraflarına attırıp liderleri Caracciolo’yu astırmıştı. Sant’ Elmo 11 Temmuz’da teslim oldu (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 110-111. 111 CHRC 2360 (t.siz, Haziran başı) akd-i encümen zabtı. Bâbıâli’ye Brest filosu haberini Spencer Smith haziran başında vermiştir; mecliste hazır bulunanlar: Hüseyin Paşa, İsmet Bey, Mehmed Şerif Efendi (Rikâb-ı Hümâyun defterdarı), Hacı İbrâhim Efendi (İrâd-ı Cedîd defterdarı), Firdevs Efendi (Zahire Nezâreti nâzırı), Kethüdâ Bey (İbrâhim Nesîmî? veya Hüsrev? [kaptanıderyâ kethüdâsı]), Reis Efendi, Çavuşbaşı Ağa ve kaymakam. İngiliz mühendis Koehler Çanakkale tahkimiyle görevlendirildi. 112 HAT 266/15490; Nelson’ın müttefik filoyu hareketsizlikle tenkit ederken 27 Haziran tarihli emirleri göz ardı ederek Napoli sarayının koruyucusu gibi davranması dikkate değerdir (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 86-87, 101). 297 III. SELİM VE DÖNEMİ çıkarma harekâtı gerçekleştirebilirdi. Filo geri çağrıldığı takdirde Patrona da Korfu muhafazasını bırakıp filoyla dönmek zorunda kalacaktı. Kapudane harekât planına destek için ilâve dört kalyon daha istemekteydi.113 Hüseyin Paşa astının tersine Sicilyateyn yardımına karşıydı; zira, “… kendü memâlikimizde düşman gailesi bertaraf olmaksızın donanmanın âhar devlet iânetine gitmekde mâna nedir? Ama Rusyalu ile muvafakat eylemeleri hasebiyle gitmişler ise Rusyalu Korfa’dan alâkayı kesmez ve kesdürülmesi güçdür. İngiltere Amirali Nelson’un dahi bizim donanmamıza ihtiyacı yokdur. Bu suretde Mısır gailesi böyle iken donanmamızın memâlik-i İslâmiyye’den ayrılmasını hiç hoş göremem. İnşallahü Teâlâ Mısır’dan düşman gailesi bertaraf oldukdan sonra donanmanın Frengistan’da gezmesinde beis yokdur. Şimdi dört kalyonu donanma deyu Frengistan’a göndermek mûcib-i zeldir.”114 Hüseyin Paşa İtalya sularına ilâve gemi yollamak şöyle dursun donanmanın külliyen İskenderiye’de toplanmasının lüzumuna inanıyordu. Hüseyin Paşa’nın sert bir üslûp kullanmasının sebebi iletişim zorluklarından dolayı Bâbıâli’nin yukarıda zikredilen tâlimatlarından haberdar olmamasıydı. Bilakis, müttefik filoya İskenderiye’ye gitme emri verildiğini sanıyordu. Dolayısıyla Cezayir’den dönen adamının filoyu Mesina Boğazı’nda görmesi karşısında hiddete kapılmıştı. Aslında İskenderiye’de toplanma emri ancak 27 Temmuz’da verilmişti fakat bu emir filoya 3 Eylül’de Palermo’da ulaştı; zira, filo 6 Ağustos günü Korfu’dan bu yöne yelken açmıştı. Aynı tarihlerde Bâbıâli Nelson’dan kendisi bizzat gelemese bile İskenderiye’ye sekiz-on parça gemi yollamasını talep etmeye karar vermişti. Görünen o ki Fransız-İspanyol donanmasının önce Akdeniz’e girip dolandıktan sonra âni bir manevra ile Cebelitârık’tan çıkıp gitmesi Hüseyin Paşa’yı telâşlandırmıştı. Paşa bu manevrayı düşman donanmanın Cidde taraflarına Napolyon’u Akkâ’da rahatlatacak bir şaşırtma taarruzu yapacakları şeklinde yorumlamaktaydı.115 113 HAT 162/6746 (1M1214/5Haz1799) Kapudane takriri. 114 HAT 157/6568 (25RA1214/27Ağ1799) Hüseyin Paşa takriri. 115 Hüseyin Paşa bir sonraki yıl İngiliz donanmasının Hindistan’dan Kızıldeniz’e girmesiyle yine telâşlanacaktır. Sydney Smith ve Keith’e dragoman atanan Kıbrıslı Tomas aslen Hüseyin Paşa casusuydu ve Keith’i İskenderiye’yi Osmanlılar’dan alıp müslüman Hint askerlerin korumasında İngiltere’ye 298 KAHRAMAN ŞAKUL Gerçek şu ki harekât sahasına daha yakın olması hasebiyle müttefik filo gelişmeleri daha iyi takip edebilmekteydi. Bâbıâli akd-i encümenlerle Brest filosunun muhtemel harekât planını tartışadursun, Nelson çoktan ortak filoya düşman filonun Akdeniz’e girdiğini ve Tulon’a yöneldiğini ihbar ederek Hüseyin Paşa’yı çürütürcesine ortak harekât için kendi yanına çağırmıştı. Gelgelelim ikmal ve iâşe eksikliğinden dolayı müttefik filo derhal Batı Akdeniz’e doğru açılamadı. Kapudane’nin istediği dört kalyon gelmediği gibi Hüseyin Paşa kendisine harekâtta Ankona’ya gönderdiği gemileri kullanmasını tavsiye etti. Bâbıâli bu dönemde ne Rus filosunun erzakını ne de Osmanlı filosunun altı aylık yazlık maaşlarını ulaştırabilmişti. Bu duruma Sultan Selim’in nasıl tepki gösterdiğini yukarıda zikretmiştik.116 Müttefik filonun ikmal ve iâşesi başlı başına bir araştırma konusu olduğu için bu makalenin sınırlarını aşmaktadır.117 Burada sadece filonun Akdeniz dünyasının karmaşık finans ilişkileri dahilinde başvurduğu savaş finansmanına yönelik “gayri resmî dış borç” arayışlarına birkaç misal vereceğiz. 1799 yazı ve sonbaharı boyunca Ankona kuşatmasına katılıp Trieste taraflarında dolaşan Şehper-i Zafer (Zeynel Kapudan) ve Bü’lheves (Rodoslu Süleyman Kapudan) fırkateynleri malî güçlükleri aşmak için yabancı bir tüccardan 2250 kuruş borç bulup poliçesini Dersaâdet’e gönderdiler. 1800 baharına kadar bölgede kaldığı anlaşılan bu gemilerin katma planlarından bahsederken duyup paşayı haberdar etmişti. Paşaya göre İngiltere Süveyş ve İskenderiye’yi Hindistan ticareti için liman ittihaz edecekti. 150 gemiyi sırf ittifak hatırına Kızıldeniz’e yollamış olamazdı. Zaten sözlerinde durmayıp Malta’yı da Rusya’ya vermemişlerdi. Paşa bir harita üzerinde Arabistan’ın içine düştüğü tehlikeyi Cebelitârık, Ümitburnu, Süveyş ve İskenderiye’deki İngiliz varlığını işaretleyerek Selim’e göndermişti, bkz. Uzunçarşılı, “İngiltere’nin Akdeniz Hakimiyeti Hakkında Vesikalar”, Tarih Vesikaları I/2 (1941-42), belge V, s. 130-132; HAT 155/6513-J (t.siz). 116 Değinildiği gibi Nelson sonradan Keith’in yardımına gitmektense Napoliten işleriyle iştigal etmeyi tercih etmiştir (Rodger, The War of the Second Coalition, s. 110-111); Kaymakam telhisinde Tersane’de yedek gemi kalmadığını Selim’e ihbar etmiştir. Böylece bu dönemde donanmanın tam kapasite ile denizde olduğu anlaşılıyor (HAT 164/6818 [3M1214/7JHaz1799] Kapudane ve Patrona takriri; HAT 164/6839 [15M1214/19Haz1799] Hüseyin Paşa takriri; HAT 266/15490). 117 bu meselenin geniş bir değerlendirmesi için bkz. Şakul, An Ottoman Global Moment, ünite 5: “Logistics”, s. 255-310. 299 III. SELİM VE DÖNEMİ maaş ve iâşe masraflarını ödeme emri alan İbrâhim Afif Efendi derhal Viyana’dan Trieste’e giderek ancak Avusturya tüccarından poliçe karşılığı bulduğu 42.296,5 kuruşla Trieste ve Ankona’daki birliklerin bir senelik maaşını verebilmişti.118 Şehper-i Zafer’den Ankona kuşatmasına katılan askerin başbuğluğuna atanan Sofalı İbrâhim Ağa, Ömer Seyfeddin hikâyelerini aratmayan bir macera yaşamıştı. Muhasara esnasında seksen üç neferin firarı karşısında korkuya kapılarak saire sirayet etmemesi için Rus kumandanın kefaletiyle borç aldığı 10.000 iryâl-i İspanya direklisini padişahın lutuf ve inâyeti olduğu beyanıyla askerine dağıtmıştı. Bâbıâli bu borcun sadece onda birini üstlendiği için “bu mecrûh-i alîl kulları düyûn-ı kesireye müstağrik olub han köşelerinde sefil ve sergerdan ve halim perişan olmağla” devlet ianetine muhtaç duruma düşmüştü. Devlet ise “sair istidasından sarf-ı intizar ile” son defa 750 kuruş vererek Sofalı’yı başından savmıştır.119 Kapudane de Palermo’da iken yabancı tüccardan Danimarka maslahatgüzârı mârifetiyle 30.000 kuruşu yabancı paraya tahvil ettirmişti. Osmanlı filosu Palermo isyanı sonrasında apar topar şehri terkedince maslahatgüzâr bütün poliçe masraflarını üstlenmek zorunda kalmıştı. Defterdar ise Danimarka konsolosunun talep ettiği poliçe masrafı ve faizini (akçe başı) ödemeyi reddetmiştir.120 118 C.BH 6937 (8 Mart–6 Nis 1800). Zikredilen ilk borcun orijinal İtalyanca poliçelerini hâvidir. 500’ü mütecaviz mürettebat ödüllendirilmiş, otuz bir yaralısına ise İstanbul gümrüğünden yevmiye bağlanmıştır, C.BH 6802 (1S1215/24Haz1800); HAT 137/5606-D (23ZA1214/18Nis1800) İbrâhim Afif Efendi tahriratı; Anderson’a göre bu iki gemi leventler ve Avusturya askerleri arasında çıkan bir kavgadan sonra Mayıs 1800’de İstanbul’a döndüler (Anderson, Naval Wars, s. 387); Napoli’ye ilâveten 820 Rus çıkarılmış ve devamında Roma’ya yürümüşlerdir (Pappas, Greeks in Russian Military Service, s. 111; seferin finansması için bkz. Şakul, An Ottoman Global Moment, ünite 4: “Finance”, s. 206-255). 119 CAS 7219 (9Ş1216/5Ar1802). 10.000 İspanya reali 1 real = 150 para paritesinden hesaplanmıştır (toplamda, 37.500 krş). İbrâhim’e ise çeşitli vesilelerle sadece 3.250 krş ödendi. Borca kefil olan Rus kumandanın durumu belli değildir. Sofalı bir süre sonra Korfu’ya gönderilen evlâd-ı fâtihan askerine başbuğ olarak düşünülmüş ve sağlık sebebiyle vazgeçilmişti. 120 Bâbıâli ancak olaydan bir sene sonra ödeme yapmayı kabul etti (C.HRC 2606 [28RA1215/19Ağ1801]; C.HRC 1574 [22RA1215/13Ağ1801]). 300 KAHRAMAN ŞAKUL Yukarıda zikrettiğimiz gibi Sicilya imdadı filoya ilâveten 2700 Arnavut askerin gönderilmesini de kapsamaktaydı. Bunların 1500’ü İşkodralı İbrâhim Paşa ve 1200’ü sâbık Delvine mutasarrıfı Mustafa Paşa tarafından kiralanacak, masrafı Bâbıâli karşılayacaktı. Kapudane ise Rus filosu için “Sulozlu olmayan kefere Arnavutlar” kiralayacaktı. Sultan Selim Rusya’dan İtalya’ya varması beklenen ilâve kara askerinden dolayı kaygılıydı; “Rusyalu’nun askeri imdadına gelüb taraf-ı hümâyunumdan erişdirilmediği halde bazı mahzûrat derkar” olacağı için Arnavutlar’ın derhal gitmesini arzulamaktaydı.121 Her ne kadar Arnavutlar arasında Sicilyateyn Krallığı ordusunda hizmet görme geleneği var idiyse de Devlet-i Aliyye için böyle bir işi organize etmek görülmüş şey değildi. İbrâhim Paşa’nın ne kadar asker yazabildiği nâ-mâlûmdur; zira bunların parası vefat eden babasının terekesi için ödemesi gereken müsadere bedelinden karşılanacaktı. Dolayısıyla daha önce zaten Cezzâr Ahmed Paşa’ya 2000 asker yollamış olması hasebiyle, İbrâhim Paşa tıpkı Korfu muhasarasında olduğu gibi Sicilya imdadında da yan çizmiş olmalıdır. Mustafa Paşa ise ancak 800 Arnavut yazabilmiş ve kardeşi ile nakil için Korfu’ya göndermişti.122 Eylül ortalarında Korfu’ya isyan halinde dönen Osmanlı filosu ahalisiyle henüz boğazlaştıkları Palermo’ya bu imdat askerini nakletme niyetinde değildi. Kapudane çaresizlik içerisinde bu Arnavutlar’la ne yapacağını Dersaâdet’e sormuştu. Kaymakam paşaya göre imdat askeri şimdiye kadar muhtemelen firar etmiş olduğundan kral, Devlet-i Aliyye’yi ahdine vefa etmemekle suçlayacaktı. Hâlâ adada iseler bunların İtalya’ya naklini Ferdinand’ın üstlenmesi Sicilya konsolosundan istenmeliydi.123 121 TSA, E.3453/1, E3453/2; HAT 164/6818 (3M1214/7Haz1799). 122 Fleming Ali Paşa dairesindeki birçok Arnavut’un geçmiş hizmetlerine binaen halen Sicilyateyn kralından tekaütlük almakta olduklarına dikkat çeker. Napolyon savaşlarında hımar kaptanları bu krallık için düzenli Arnavut istihdam etmişlerdi (K. Fleming, The Muslim Bonaparte. Diplomacy and Orientalism in Ali Pasha’s Greece, Princeton 1999), s. 159-160, 179; C.AS 44713 [evâilM1214/ Haz.ortası1799] İbrâhim Paşa’ya hüküm ve TSA, E.343/2); Dukakin Paşası Abdurrahman’dan da 1800 Ağustosunda Ferdinand için 1000 asker yazması emredilmiştir ama aynı zamanda Osman Paşa ordusuna 500-600 askerle varması beklenmekteydi (C.HRC 2915 [13C1215/1Kas1800]). 123 HAT 155/6513-C (23R1214/24Eyl1799). Eğer Ferdinand bunları artık istemezse Mısır ordusuna gönderilmeleri telhis edilmiştir; Selim bu aksaklıklardan mustaripti: “Kaptan Paşa! Gerek mevâcib gerek zehâir ve gerekse asâkir bir an evvel 301 III. SELİM VE DÖNEMİ Palermo’da İsyan Kral Ferdinand’ın lüzumlu erzakı sağlamasıyla müttefik filo Nelson’ın davetine uyarak ağustos ayında nihayet Palermo istikametine doğru açıldı. Bir kısım gemileri Messina Boğazı’nda bırakan filo eylül başlarında Palermo’da idi. Bahsettiğimiz İskenderiye görevini hâvi ferman geldiğinde Nelson, Uşakof ve Abdülkadir harekât planı yapmakla meşguldüler. Bâbıâli’nin fermanına İngiliz ve Rus amiraller İtalya kıyılarını hâlihazırda boş bırakamayacakları gerekçesiyle uymadılar. Uşakof Pavel’in emri uyarınca Malta kuşatmasına gitmek istiyordu; zira Napolyon adayı işgal ettikten sonra Katolik Malta şövalyeleri Ortodoks çarı büyük üstatları seçtikleri için Pavel Malta’da hak iddia etmekteydi. Nelson ise kendinden önce Adriyatik’e vararak kendisini İyon adalarının “kurtarıcısı” olma pâyesinden mahrum bırakan müttefik filoyu Malta’da görmek istemiyordu. Dolayısıyla, 5 Eylül’de müttefik filoyu Ferdinand’ın da desteğiyle Fransızlar’a karşı Napoli’ye gitmeye ikna etti.124 Osmanlı filosu neredeyse iki yıla yaklaşan seferin boyuna uzaması ve Batı Akdeniz’e doğru genişlemesinden yılarak filo henüz Korfu’da iken otuz gün içerisinde yerlerine yeni asker gönderilmesini talep etmiş ve Dersaâdet’e dönüş izni istemişlerdi. Selim tayfayı haklı görmüştü fakat acınası iletişim şartları yüzünden haber geldiğinde sürenin bitmesine sadece on gün vardı. İlginçtir ki “atabekân-ı saltanat” Selim’in emirlerini çiğneyerek tayfayı derhal geri çağırmamıştır. Şöyle ki bu izin pratikte filoyu geri çağırmak, haliyle ittifakı terketmek mânasına gelecekti. Bu tavır Devlet-i Aliyye’nin şanına lâyık olmadığı gibi Nelson’ı kızdırıp İskenderiye’ye gitmemesine yol açabilirdi; hatta İngiltere’ye bile dönebilirdi. Kaldı ki, Rus filosu Osmanlı filosu olmadan bölgede dilediği gibi irişdirülsün. Böyle vakitde ihmal olur mu? Bunlar içün bu kadardır yazarım. Yine şudur budur ile vakt geçiyor. Sicilya imdadına gidecek asâkiri bu kadar yazdım. Daha kimesne gitmemiş. Cevab istemem. Şu işlerin birer tarikini bulub elbette ve elbette bir an evvel nizamını virdiresün” (HAT 34/1653 [t.siz]). 124 HAT 155/6513-J Kapudane takriri; HAT 155/6513 M (4CA1214/4Ek1799) Tatar Hüseyin takriri; bu esnada Palermo’ya Baltık’tan Kartsov emrinde bir filo varmıştı (Saul, Russia and the Mediterranean, s. 119); Abdülkadir Korfu’da iki fırkateyn ve bir korvet bırakıp muhtemelen sekiz gemiyi beraberine almıştı (HAT 155/6513 [5CA1214/5Ek1799] Küçük Hüseyin Paşa takriri). 302 KAHRAMAN ŞAKUL hareket edecekti. Hâlâ Nelson’dan medet umduğu anlaşılan mutfak kabinesi gayet soğuk kanlı bir şekilde azalan süreye nazaran tayfanın her hâlükârda isyan çıkarıp İstanbul’a geleceğini öngörmekteydi. Sonuçta, isyankâr filo Gelibolu’ya gelir gelmez yerine gönderilmek üzere iki kalyon ve iki fırkateynlik yeni bir filonun derhal hazırlanmasına karar verildi. Vaziyeti kurtarmak için elçiliklere durum önceden açıklanacaktı. Böylece, mutfak kabinesi Nelson ve Uşakof ’u İskenderiye’ye getirebilmek umuduyla Abdülkadir’i kaçınılmaz isyan karşısında yüzüstü bırakmış oldu.125 Ayrıntılarına burada girilemeyecek kadar tafsilâtlı ve safhalı olan Palermo isyanı amirallerin Napoli’ye gitme kararı aldıkları ve Bâbıâli’den İskenderiye görevine dair olan emrinin gelmesinden üç gün sonra çıkmıştır. Yabancı kaynakların tipik bir Osmanlı disiplinsizlik örneği olarak sunduğu bu olay yukarıda zikredildiği gibi pek de tipik değildi; zira, tanıdıkları otuz günlük sürenin dolmasıyla Messina Boğazı’nda bırakılan Osmanlı gemilerinde de eş zamanlı isyan çıkmış ve tayfa karakol vazifesi için Civita Vecchia’ya (Citve [?] Roma’nın kuzeyinde) gitmeyi reddetmişlerdir. Ayrıca sanılanın aksine isyankâr filo doğruca Dersaâdet’e dönmemiştir. Yatışan olaylar 12 Eylül’de tekrar alevlenmiş ve gecesinde gemileri ele geçiren tayfa Palermo Limanı’nı terketmiştir. Yabancı gözlemciler değinmeseler de tayfa 60 mil kadar açıkta âmirlerince ikna edilince Palermo pîşgâhına geri dönülmüştü fakat aynı gece limanı Patrona gemisinin önderliğinde birkaç gemi tekrar terketti. Dolayısıyla Kapudane altı gemiyle ertesi günü Palermo’dan ayrılmak zorunda kaldı ve 23 Eylül’de -Patrona’dan dört gün sonra- Korfu pîşgâhına varabildi. İki gün sonra her gemiden kırk-ellişer “levend eşkıyaları” para sandıklarına el koyarak Arnavutluk tarafına firar etti. Ali Paşa’nın bu tip firarileri Mısır’a yollamak üzere hizmete alması 1799 yazından beri Kapudane’yi oldukça kızdırmaktaydı fakat yine de Tepedelenli’den kaçakları cezalandırmasını talep etti. Osmanlı filosunun beklenmedik bir anda Korfu pîşgâhına gelmesi 125 HAT 239/13389 (t.siz) Kaymakam telhisi; Hüseyin Paşa’nın dönüş iznini hâvi emir 26 Eylül tarihlidir. Aynı gün Abdülkadir Korfu’ya dönmüş filonun isyan halinde olup Napoli’ye veya İskenderiye’ye gitmesinin mümkün olmadığını yazmıştır. Palermo isyanına rağmen dönüş izninin verilmeyeceğinden korktuğu anlaşılıyor (HAT 155/6513-J; HAT 155/6513 [5CA1214/5Ek1799] Kaptanıderyâ takriri). 303 III. SELİM VE DÖNEMİ kalenin Rus kumandanını telâşa sevketmiş ve kale kapıları önlem olarak kapatılmıştı. Hatta o esnada içeride bulunan Tatar Veli’ye göre ahali -muhtemelen filonun tahrik olup şehri topa tutmasından korkarak- Rus kumandana çıkışmışlardır.126 İsyan çok safhalı olduğu için mevcut görgü tanıklıkları çelişiktir. Bununla beraber, Nelson da dahil olmak üzere Palermo’daki İngilizler Osmanlı tarafını haklı görürken Rus ve Sicilyalı tanıklar Osmanlı leventlerini suçlu görmekteydiler. Bu durum aslında II. Koalisyon ortakları arasındaki gerilimleri gözler önüne sermektedir. Zayiat raporları Katolikler’in bir dinî bayramına denk gelen 8 Eylül günü “geleneksel düşman” kabul edilen müslümanlarla Sicilyalılar arasında pazar yerinde ve meyhanelerde çıkan kavgaların nasıl bir şiddet sarmalına dönüştüğüne ışık tutmaktadır. Leventlerin erkek çocuklara ve kadınlara musallat oldukları iddiasından Palermo esnafının alışverişte kuruşu kabul etmeyip halkın dinî bayram coşkusuyla müslüman müttefiklerini durmadan tâciz ettikleri iddiasına varıncaya kadar çeşitli nedenler isyana gerekçe gösterilmektedir. Lâkin her hâlükârda Palermolular “boğazlaşmalarda” on-on beş ölü ve yirmi-yirmi beş yaralı verirken Osmanlı zayiatları çok daha yüksekti: Kapudane Abdülkadir Bey’in gemisi (on altı yaralı [iki hıristiyan], bir ölü, altı, firari); Patrona gemisi (yedi yaralı, on iki firari); Riyâle gemisi (on iki yaralı, üç ölü, on bir firari); İbrâhim Kapudan gemisi (dokuz yaralı, sekiz firari); Abbas Kapudan gemisi (üç yaralı, bir ölü, üç firari); Mehmed Bey gemisi (üç yaralı); Hüseyin Kapudan gemisi (üç yaralı [iki hıristiyan/ mellahs]). Diğer Osmanlı gemileri de toplamda dokuz ölü vermişlerdir. Ayrıca Sicilya meclisinin sorumluların cezalandırılması taleplerini “bir hıristiyanın hayatının bir Türk’ün hayatı için feda edilemeyeceği” bahanesiyle reddettikleri kayıtlara geçmiştir.127 126 HAT 155/6513-J (25Eyl1799?) Kapudane takriri; HAT 13932-B (29Ağ1799) Prens Kutov’dan Abdülkadir’e; McKnight firarilerin sayısını 1300 olarak verir (McKnight, Admiral Ushakov, s. 208-209; Rodger, The War of the Second Coalition, s. 91; HAT 155/6513 M [4CA1214/4Oct1799] Tatar Veli takriri: “Kapuları niçin kapayub Osmanlu askeri içerüye almazsın?”; HAT 155/6513-G [25R1214/26Eyl1799]). 127 Bu isyanı ayrı bir çalışma ile ayrıntılarıyla ele alacağız; HAT 13932-B (24 Kas 1799), Uşakof’a göre Osmanlı filosunda on dört ölü, elli üç yaralı ve kırk kayıp vardı; HAT 155/6513-J; The Dispatches and Letters of Vice Admiral Lord Viscount Nelson with Notes By Sir Nicholas Harris Nicolas (G.C.M.G, London: Chatham 304 KAHRAMAN ŞAKUL Bu tip bir isyanın Osmanlılar’a özgü tipik bir disiplinsizlik hareketi olmadığı bilhassa belirtilmelidir. Deniz harekâtlarının muazzam bir yoğunluk kazandığı bu dönemde bu tip isyanlar sıklıkla görülmekteydi. Meselâ Osmanlı leventlerinin “evlât ve iyallerinin perişan”lığına dair olan şikâyetleri ile sadece birkaç sene önce İngiliz donanmasında çıkan Spithead ve Nore isyanının gerekçeleri benzerdi. İngiliz denizcilerinin maaşlarına yüz yıldır zam yapılmamıştı ve çoğu isyancı orta yaşlı, evli ve çocuklu olmaları hasebiyle uzun sefer sürelerinin ailelerini mahvettiğinden şikâyetçiydiler. Osmanlı leventleri de üç aylığına hizmete alındıkları halde on dokuz aydır denizdeydiler ve sefer durmadan uzuyordu. Devamlı İtalya sularına karakola çıkartılmaktan yılarak Uşakof ’un Osmanlı gemilerini çürütmek için karakol görevi uydurduğundan kuşkulanmaktaydılar. Her ne olursa olsun durum Sultan Selim’i oldukça zor bir duruma sokmuştur: “Ben dahi mahcub oldum. Allah ıslah eylesün.” 128 Rusya tarihçileri Osmanlı filosunun müttefik filodan ayrılmasının sonuçları hakkında kararsızdırlar. Saul’e göre Kartsov emrinde Baltık’tan yeni bir filo zaten Palermo’ya varmış olduğundan Osmanlı filosunun hareketi Uşakof ’un harekât kabiliyetini zayıflatmış olamazdı. Oysa, Tucker Sicilyateyn’deki Rus konsolosu Italinski’nin Suvorov’a sıcağı sıcağına yazdığı mektuba bakarak Rus filosunun bu durumda zor duruma düştüğünü itiraf etmekteydi. Ocak 1800’e kadar Uşakof İtalya sularında gezindi ve Malta kuşatmasına katılmanın yollarını aradı. 3 Ocak’ta Pavel’in ittifaktan çekilip Fransa ile yakınlaşma politikası uyarınca Karadeniz’e dönüş emrini aldı. Gelgelelim, dönüşü temmuz ayına sarkmıştır ve Publishing, 1988) [reprint, London: Henry Colburn, 1844-1847], IV (September 1799-December 1801), s. 6-7; Saul, Russia and the Mediterranean, s. 109-119; McKnight, Admiral Ushakov, s. 183; Kral Ferdinand memleketinde anarşinin kol gezdiğini Napoli’deki General Ruffo’ya yazdığı mektupla kabul etmiş oluyor. Öyle ki, Osmanlı filosu Napoli’ye gitmeyi reddettiği için Ruffo Allah’a şükretmeliydi; zira geçen pazar Palermo’da olanlar Napoli’de olmuş olsa idi işler kuşkusuz çok daha feci bir hal alacaktı (Acton, The Bourbons of Naples, s. 414). 128 HAT 13932-C (30March1800) Uşakof takriri; HAT 155/6513-J Kapudane takriri; P. Padfield, Nelson’s War, Kent: Wordsworth Editions, 2000, s. 73-96; bizim hesaplamamız bu dönemde İngiliz denizcilerin maaşının (19-22 şiling) takriben 15 kuruş, yani Osmanlı denizcilerinin aldığının iki katı olduğunu gösteriyor (alıntı için bkz. HAT 13932). 305 III. SELİM VE DÖNEMİ geride kötü durumda olan bazı gemileri bırakmıştır. Ruslar Adriyatik ve Karadeniz’den Akdeniz’e filolar göndermeye 1806’ya kadar devam ettiler ve ittifak uyarınca Osmanlılar bu filoların iâşe ve ikmaline ciddi yardımlarda bulundular.129 Bu Osmanlı tayfasının 1788’den beri “Uşak Paşa” olarak bildiği Uşakof ’un son seferi idi. Pavel ellili yaşlarını ortalamış bu amirali Korfu ve İtalya işleriyle oyalanıp Malta’yı İngilizler’e kaptırmakla suçlayacaktı. Osmanlı tarih(çiliğ)inin nice meçhul kişilerinden altmışlı yaşlarını yaşayan tıknaz, İtalyanca bilir Kapudane Abdülkadir Bey’in ise şansı başlarda yaver gitti ve kaptanıderyâ oldu -Patrona’nın da derhal Kapudane olması ıslahatlar dahilinde silsilenin yürütüldüğünü gösterir-. 1804 Haziranında muhtemelen 1805 ıslahatları için daha genç ve enerjik bir kaptanıderyâ ihtiyacı duyulduğundan azledilip önce Bursa’ya sürülmüş ve akabinde Hanya muhafızı nasbedilmiştir. Görüldüğü kadarıyla çok istediği halde hacca hiçbir zaman gidemedi.130 Osmanlılar da isyankâr filo 3 Kasım’da Çanakkale’ye girdikten sonra 1806’ya kadar çoğunlukla Patrona emrinde Korfu’ya yeni filolar göndererek ve Korfu’da bir Korfu nâzırı (Mustafa Reşid Efendi) bulundurarak hem Fransa’ya karşı hem de Rusya’ya karşı önlem almışlardır. Ayrıca 1803’e kadar bir kale muhafızı (Mustafa Ağa) emrinde Korfu’ya düzenli 700 civarında evlâd-ı fâtihan gönderilmiştir. İlk gönderilen filo Patrona Şeremet Mehmed Bey kumandasında toplam 700 mürettebatlı “fırkateyn-i sagīr” Hediyyetü’l-mülûk (yirmi dört top/200 nefer; Nasuhzâde Ali Kapudan), Burc-ı Zafer korveti (yirmi dört top/200 nefer; Ülgünlü Ömer Kaptan), Küşâde-i Baht fırkateyni (otuz sekiz top/300 nefer; Liman 129 Saul, Russia and the Mediterranean, s. 123-125; C. J. Tucker, The Foreign Policy of Tsar Paul I (doktora tezi, 1965), Syracuse University, s. 238. 130 Abdülkadir’in tasviri için bkz, McKnight, Admiral Ushakov, s. 36; Abdülkadir 1803 senesinde ömrünün kalanı boyunca Kapudane rütbesinin istihkakı olan maaş ve tayınatı alabilmek için arzuhal sunmuştur. Arzuhalinde biraz da lutuf bilmez bir surette evvelki seferlerde padişah iânesi ve bahşişe lâyık görülmediğinden sitem etmektedir. Sultan Selim’in onayıyla talep ettiği senevî 7500 kuruş maaş ve saray mutfağından günlük 4 kıyye pirinç, 2,5 kıyye sadeyağ ile kasapbaşından günlük 5 kıyye koyun eti ihsan edilmiştir (C.BH 3011 [1S1218/23Mayıs1803]); Kaptanıderyâlığı 18 Haziran 1803 – 31 Mayıs 1804, Câbî, Târih, I, 92-93; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, İstanbul 1308-15, III, 348. 306 KAHRAMAN ŞAKUL Nâzırı Patrona-ı sâbık Kürt Mehmed) ve iki kırlangıç idi.131 1801 sonlarına kadar civarda kalan bu filo 1802’ye doğru Fransız tehlikesinin artması ve Osmanlı Devleti’nin kurulan Cezâyir-i Seb‘a-i Müctemia cumhurunun hâkimi ve himayecisi kabul edilmesine tepki olan çıkan ayaklanmadan dolayı ilâve bir filo ile desteklendi. Ankona taraflarında göreve çıkartılan bu ikinci filo toplam 1100 mürettebatlı idi ve Şâhin-i Deryâ fırkateyni (elli top/425 nefer; Patrona), Bedr-i Zafer fırkateyni (elli top/425 nefer), Tiz Hareket fırkateyn-i sagīrini (otuz iki top/200 nefer) muhteva etmekteydi. Dolayısyla 1801 yazıyla birlite Mısır’dan yollanan kalyona ek olarak Adriyatik’te Patrona emrinde üç fırkateyn ve üç korvetlik iki filo bulunmaktaydı. Burada görev yapmanın zorluğunu göstermek açısından ilk filonun yaklaşık iki senelik görevi esnasında mevcudunun 569’a düştüğünü belirtelim.132 Ayrıca bu ikinci filoda da Korfu Rus garnizonunun düşmanca tavırlarının da etkisiyle bir isyan girişimi yaşanmıştı.133 Patrona peşi sıra yollanan filoların kumandanlığını 1804 baharına kadar yürütmüştür. 1804-1805 devri için görevi Riyâle Hüseyin devralmış ve 1806 boyunca yine artık Kapudane olan Şeremet bu bölgeye gönderilmiştir.134 131 HAT 155/6513 (5CA1214/5Oct1799) Hüseyin Paşa takriri; HAT 162/6738-A (24CA1214/24Ek1799) Hüseyin Paşa takriri; Osmanlı belgelerine göre Liman Nâzırı Kürt Mehmed Kaptan –Patrona-yı sâbık- ve Şeremet Mehmed Bey’in aynı kişi olup olmadığı muğlaktır. Fakat McKnight Rus kaynaklarına dayanarak Patrona Şeremet’in üç gemi ile Ocak 1800’de Korfu’ya vardığını belirttiği için ikisi aynı kişi olmalıdır (McKnight, Admiral Ushakov, s. 208 ve dipnot 17). 132 C.BH 1165. 133 Filo Korfu’ya varınca çamaşır yıkamak için karaya çıkma izni talep etmiş ama Korfu Senatosu bu filonun derhal görev yerleri olan Ankona’ya gitmesini isteyerek karaya çıkma izni vermemişti. Bir ay sonra Patrona bu filoyla Ankona’dan döndüğünde zaten isyan üzere olan Korfulular yine kale kapılarını kapatınca tayfa Korfu’ya çıkılmayacaksa Çanakkale’ye dönülmesini talep etti. Patrona 200 kadarını hileyle ıssız bir adaya (Vido?) çıkarıp iki gün aç susuz bırakarak silâhlarını teslime zorlamış ve dört elebaşıyı asıp güvenilmez bulduklarını Rumeli’ye göndermiştir. Durum karşısında Sultan Selim, “Bunlar ne fena şeylerdir! Bizim gemilerin anda olmaları zarardan maada bir faidesi olmayor” diyerek tepki göstermiştir (HAT 258/14841 [27CA1216/5Ek1801] Mustafa Ağa takriri). 134 1803’te Patrona Şeremet Hediyyetü’l-mülûk fırkateyninde idi ve emrinde ayrıca Mürg-i Bahrî korveti (yirmi iki top/120 nefer) vardı. Filoda başka gemi olduğu müphemdir, C.BH 11800; 1804’le birlikte Şeremet Kapudane olarak geçmektedir. 28 Ocak 1804’te filo ile geri çağrıldı. Yerine gönderilen filo iki fırkateyn ve 307 III. SELİM VE DÖNEMİ Sonuç Birçok gözlemci gibi seyyah Dodwell de Adriyatik’teki “Türk” filosunun temizliği ve düzeni açısından İngiliz gemileriyle yarışacak düzeyde olduğunu belirtir. Bu tip görgü tanıklıkları Osmanlı filosunda İngilizperverliğin oldukça yaygın olduğuna işaret etmektedirler. Öyle ki, Patrona’nın kabininde Lord Nelson’ın bir portresi asılı durmaktaydı.135 Adriyatik seferi donanmada yapılan ıslahatların bu savaşlar döneminde ne derece mühim olduğunu açıkça göstermektedir. Her türlü soruna rağmen Osmanlılar bu ıslahatlar sayesinde Adriyatik cephesinde devamlı teyakkuz halinde bulunabilmiş ve elinden geldiğince bölgede diğer müttefiklerini dengeleyebilmiştir. Bu seferin incelenmesi Osmanlı reformlarına ve reformcu zihniyetine dair birçok gözlemi de beraberinde getirmektedir. İlginçtir ki ilk “modern” Osmanlı hastahanesi Korfu’da kurulmuştur. 28 Nisan 1801 tarihinde Muhafız Mustafa Ağa ve Patrona tarafından “çok medenî bir şekilde” Korfu Kalesi’nde ağırlanan Dodwell bu iki Osmanlı’nın mevcut hastahaneyi iki korvetten mürekkepti. Fırkateynlerden Civân-ı Bahrî bir korvetle beraber fırtınadan dolayı karaya vurmuştur (C.BH 1865; HAT 4533); 1805’te, Riyâle emrinde bir kalyon ve Şevketnümâ fırkateyni (elli-top/450 nefer; 51 Ömer Bey) vardı. İlâveten eğer Korfu’da kışlanacaksa bir korvet istemiştir. İstanbul’a dönüş yolunda fırtına sebebiyle 4 Kasım’da Uzunada’ya sığınmış, Şevketnümâ demir keserek karaya vurmuştur. Bu fırkateyn emirle sökülmüştür, C.BH 1747 (7L1220/29Ar1805); 1806’da Kapudane Şeremet Mart 1807’de geri çağrılana dek Korfu civarında gezmiştir, C.BH 8861; bu filo İstanbul’dan dört harp gemisiyle çıktığı halde iki tanesi sakatlanıp geri dönmüştür. Kapudane emrinde Ziver-i Bahrî kalyonu (altmış sekiz – yetmiş top/700 nefer) ve Hediyyetü’l-mülûk vardı (HAT 114/4572 [29Z1221/10Mart1807]); Selim bu tip aksaklıklardan dolayı “ihtimamsız” yetkililere kızmaktadır (HAT 4951). 135 Dodwell, A Classical and Topographical Tour…, London 1819, I, 31; Gell Patrona filosunun temizliği, düzeni ve gemilerin yüksek kalitesine tanıklık etmektedir (Gell, Narrative of a Journey in the Morea London 1823, s. 6-7); Hobhouse ise bu seyyahlarla taban tabana zıttır (Hobhouse, A Journey Through Albania and other Provinces…, Philadelphia 1817, II, 297-298); Pouqueville esir düşmüş bir Fransız olarak düşman Osmanlı filosuyla ilgili olumsuz görüşler serdetse dahi Tersâne-i Âmire karşısında çarpılmıştır (Poqueville, Through the Morea, Albania,…, s. 147, 156); McKnight seferi değerlendirirken Rus kaynaklarının etkisi altında filonun disiplinsizliği ve denizcilerin cehaleti üzerinde durmuştur (McKnight, Admiral Ushakov, s. 37). 308 KAHRAMAN ŞAKUL kendisine büyük bir gururla gezdirdiklerini anlatır; kırk civarındaki hastanın bir kısmının bir gün önce pazar meydanında Korfulular’la çıkan kavgada yaralandıklarını da belirtelim.136 Her ne kadar Osmanlı tarihçiliğinde ilk modern askerî “ispitalye”nin (Almanca: spitalle) Selim devrinin sonlarına doğru Levent Çiftliği’nde açıldığı kanısı yaygın olsa da Kapudane Abdülkadir ve Patrona Şeremet’in ortak takririne göre daha 1799 Haziranında Korfu’da ispitalye kurulmuştu bile. Patrona 300 adamıyla kaleye yerleşir yerleşmez kışla kılıklı bir binayı ispitalye şekline koyup her odaya muhtemelen yerli ahaliden hizmetçi, çamaşırcı ve işçi nasbetmişti. Eğer belgeyi yanlış yorumlamıyor isek bu hastahanenin bazı odaları Korfulu hastalara ayrılmıştı: “… Hasta olan ibadullah ve marinar taifelerine başka başka mahaller ve yüksek kerevetler mevzuan …” Her hastaya bir tahta divan, döşek, iki yorgan, iki çarşaf, bir yastık, dört gömlek verilmekte ve doktor ve cerrahlar günde iki defa hasta ziyareti yapmakta idiler. Hasta yemeği hastalığa göre belirlenmekte idi; meselâ bazıları söğüş (haşlama et) yerken bazılarına şehriye çorbası verilmekte idi. Haliyle, “asâkir-i İslâm rahatda devâm-ı ömr ü devletlerine baş açub duada” idiler. Anlaşılan ıslahatlarda önce tatbikat sonra nizamat anlayışı ittihaz edilmiştir. Tıpkı ispitalye kurulması örneğinde olduğu gibi 1805 donanma ıslahatlarının daha 1798 Adriyatik seferi ile tatbik edildiğini görmekteyiz. Osmanlı donanmasında her gemiye Avrupa usulü ortak mutfak kurulması uygulamasının 1794’ten itibaren birkaç gemide denendiği ama bu uygulamanın ancak on yıllar içerisinde yaygınlık kazandığı görüşü hâkimdir. Oysaki müttefik filonun bütün gemilerinde anlaşılan bu sistem uygulanmakta idi. 1805 ıslahatına atfedilen Mühendishâne-yi Bahrî-i Hümâyun talebe ve mezunlarından gemilere hoca atanması da bu seferde tatbikat alanı bulmuştur. Buna göre birinci hoca geminin kayıt işleri ile sinyal bayraklarının kullanılmasından sorumluydu. İkinci hoca makbuz karşılığı iâşe erzakını teslim alıp gemiye tayin edilen aşçı ve 136 Pazar meydanında Korfulu evli bir kadına sarkıntılık edildiği bahanesiyle çıkan kavgaya 200 levent katılmış, çoğu bir kahvehaneyi kaleye çevirip kendini savunan bu leventlerden on yedisi ölmüştür. Rumlar’ın kaybı bunun yarısı kadardır. Birçok levendi Ruslar ölümden kurtarmıştır (Dodwell, A Classical and Topographical Tour, I, 29-31). 309 III. SELİM VE DÖNEMİ mutfak takımınca yemeklerin kanunla belirlenmiş tayınat hesabına göre pişirilmesine nezaret ederdi. Üçüncü hoca jurnal hocası idi ve geminin jurnalini tutmaktaydı.137 Osmanlı donanmasında Fransız etkisi merkezî mutfak meselesinde de ön plandadır. İngiliz donanmasında merkezî mutfak kıç güvertesinin -üç ambarlılarda orta güvertenin- altındaki alana kurulurdu. Osmanlı donanmasında ise Fransız usulünce merkezî mutfak en alt güvertede olur ve ayrıca bir ekmek fırını ile tavandan asılı bir mangal bulunurdu. Tuğla ekmek fırını baş kasarasına -subay kabinlerinin yakınına- konulurdu.138 Yukarıda zikrettiğimiz Kapudane ve Patrona takririnin ıslahatları kutsayıcı dili bizim başka vesilelerle varlılığına işaret etmiş bulunduğumuz “cedidist zeitgeist”ın bir başka delilidir. Bir başka ifadeyle “nizâm-ı cedîd”i sadece küçük bir ıslahatçı grubun “projesi” ve bu ceditçi söylemleri de bunların “propaganda” eserlerinde kullandıkları bir retoriğe indirgemek son derece hatalı olur. Dönemin bilhassa ağır Rus yenilgileri ve Mısır seferi ile hem müslüman hem de gayrimüslim halkın her tabakasında bir arayış doğduğu burada anılamayacak kadar çok olan yabancı seyyah gözlemlerine dahi yansımaktadır. Sultan Selim’in ıslahatları herkese hâkim olan bu yenilenme ihtiyacının ancak “bir” tezahürü idi ve yegâne değildi. Gerek bir proje olarak “nizâm-ı cedîd”i anlamak için gerekse bir gündelik yaşam pratiği olarak cedidist zeitgeistı anlamak için olsun daha fazla somut çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.139 137 bu bulgularımızın ayrıntısı için bkz. Şakul, An Ottoman Global Moment, ünite 5: “Logistics” ve Osmanlı ve Rus filolarının iâşe ve ikmaline dair olan Appendix A ve B, s. 474-494; Shaw, “Selim III and the Ottoman Navy”, s. 220-224; Gencer, Bahriye’de Yapılan Islahat Hareketleri, s. 43-49; Beydilli – Şahin, Mahmud Raif Efendi, s. 77; Beydilli, “Karadeniz’in Kapalılığı Karşısında Avrupa Küçük Devletleri ve ‘Miri Ticaret’ Teşebbüsü”, Belleten, LV/214 (1991), s. 687-755. 138 Hobhouse, A Journey Through Albania, I, 297-298; B. Lavery, “Ships Fittings”, The Line of Battle, s. 137-145. 139 bunun güzel bir örneği için bkz. T. Artan – H. Berktay, “Selimian Times: A Reforming Grand Admiral, Anxieties of Re-possession, Changing Rites of Power”, The Kapudan Pasha (ed. E. Zachariadou), s. 7-45; bu düşüncelerimizin daha ayrıntılı bir hali için bkz. Şakul, “Nizam-ı Cedid Düşüncesinde Batılılaşma ve İslami Modernleşme”, Divan: İlmi Araştırmalar Dergisi, sy. 19 (2005), s. 117-150. 310 KAHRAMAN ŞAKUL Son söz olarak bu dönemde Osmanlı donanmasının Mısır seferindeki performansına dair bir incelemenin de gösterdiği gibi Selim’in donanması İskenderiye baskınıyla Akdeniz’de İngiliz donanmasından sonra en güçlü donanma haline gelmişti. Mısır’da ve Yedi Ada’larda amfibi harekât yürütme imkânına sahip olduğu gibi Rus ve İngiliz müttefikleri için gerek harekât sahasında gerekse lojistik sahada vazgeçilmez bir müttefikti. İki cephede birden tam kapasite ile savaşma yeteneği tartışmalı olsa dahi “1798 ve 1801 arasında Levant’taki bütün ana seferlere katılmıştır.” Kendi ikmal sorunlarına karşı Rus donanmasının ikmal ve iâşesine yadsınamaz katkılarda bulunmuş, İngiliz donanmasına özellikle Mısır’daki savaşın son safhasında her ihtiyaç duyduğu malzemeyi sağlayabilmişti.140 Umulur ki bu makale konuya duyulan ilgiyi arttırır ve yapılacak yeni çalışmalar Osmanlı donanmasıyla dönem ıslahatlarının dünya tarihindeki yerini karşılaştırmalı tarihçilik anlayışı dahilinde daha iyi saptamamıza imkân sağlar. 140 K. McCranie, “The Operations and Effectiveness of the Ottoman Navy during Napoleon’s Invasion of Egypt, 1798-1801”, Napoleon and the French in Egypt and the Holy Land 1798-1801 (ed. A. Shmuelevitz), İstanbul: Isis, 2002, s. 155-164. 311 III. SELİM VE DÖNEMİ TSM, E.9442 Mahmud Râif ’in çizdiği Korfu kuşatması planı 312 KAHRAMAN ŞAKUL TSM, E.4004/5 Korfu kuşatmasına dair Rus haritası 313
Benzer belgeler
III Selim_SON SON.indd
sonra Sicilya’nın doğusuna geçtiğini, Nelson’un hâlihazırda İtalya sularında Napolyon’u aradığını zaten belirtmekte ve evvelki raporlarında değindiği gibi gazetelerin İskenderun veya İskenderiye’yi...
Detaylı