istib`e, akredite borsa statüsü
Transkript
istib`e, akredite borsa statüsü
ISSN:2148-2276 İstanbul Ticaret Borsası • Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Ocak - Şubat 2015 • Sayı: 14 İSTİB’E, AKREDİTE BORSA STATÜSÜ TOBB tarafından uluslararası standartlara uygun olarak verilen “akredite borsa statüsü” almaya hak kazanan İSTİB, üyelerine verdiği hizmet kalitesiyle öncü borsa olduğunu ispatladı. “Koyun ve keçi etini karıştırmayın” Osmanlı kanunnamelerinde et ve et ürünlerinin ne şekilde satılacağı en ince ayrıntısına kadar tespit edilmişti. Kanunnamelerin et ile ilgili kısmında ilginç hükümler vardı: "Kasaplar koyun ve keçi etini ayırt etmeli ve birbirine karıştırmamalıdır. Narh üzerinden muamele yapmalı ve et fiyatlarını fazla veya eksik göstermemelidirler. Keza koyun ve diğer hayvanların kesiminde besiliyi ayırıp, zayıf ve işe yaramayanı kesmemelidirler. Halka et yetiştirmekte nazlanan ve bahaneler bulan kasabın tutuklanması lazım gelir. Kasabın müşteriye iyi davranması ve hayvanın neresinden et istiyorsa o kısmından vermesi, türlü bahaneler bulmaması lazımdır. Şayet konulan narhtan fazla fiyat üzerine etini satarsa mahkeme kendisine ceza verdikten gayri ayrıca her yarım kilo et karşılığı bir akçe ceza alınır." Malumat, 13 Haziran 1901 Başkan’dan Ali KOPUZ İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sevgili Dostlar, Yeni bir yıla daha girdik, 21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmeye doğru dolu dizgin ilerliyoruz. Üçüncü binin 15. yılında İSTİB’e, İstanbul’a ve Türkiye’ye baktığımda büyük bir mutluluk hissediyorum. Büyük umutların büyük hedeflerle birleşmesiyle bir borsanın, bir şehrin, bir ülkenin nereye gelebileceğini hep beraber görmenin şükrü içindeyim. Hiç kimse, bugün ülke olarak geldiğimiz yere gelmeyi hayal bile edemezdi. Oysa bugün Türkiye, dünyanın birinci ligine tekrar yükselmiş, sözü dinlenir, siyaseti güçlü, ekonomisi büyük bir ülke... Tabir yerindeyse dünyanın gidişatını belirleyen, 14. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar dünyanın istikametini tayin eden Türkiye devleti, bugün tarihsel rolüne geri döndü. İstanbul’un en etkin iş örgütünün başkanı olarak ifade etmeliyim ki, Türkiye’nin büyüklüğü gittiğimiz her yerde göğsümüzü kabartıyor. Türkiye büyüdükçe, kurumları da büyüyor, vatandaşları da büyüyor, iş dünyası da büyüyor... Türkiye, bu gücünü, son 12 yılına damgasını vuran bir lider sayesinde yaptı. Eğer onun kararlılığı ve büyük vizyonu olmasaydı, eğer onun kaybettiklerimizin hepsini er ya da geç elde edeceğimize dair inancı olmasaydı, Türkiye, bugün küresel ve bölgesel çapta lider bir ülke olamazdı. Eğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı, biz kapıları dış dünyaya kapalı, iç meseleleriyle uğraşan bir ülke olarak yerimizde sayıp dururduk. O yüzden 2015’e girerken, büyük ülkenin büyük liderini anmak bizim için vazgeçilmez bir görevdir. Türkiye’nin büyüklüğü kadar bizi gururlandıran bir başka gelişmede İstanbul Ticaret Borsası’nın geçen yıl ortaya koyduğu büyük performanstı. Türkiye’nin en büyük borsası, üyelerini karar mekanizmasına dahil etmek suretiyle birçok projeyi hayata geçirdi geçen yıl. Bu başarıda payı olan üyelerini ödüllendirmeyi de unutmadı. En çok tescil ücreti ödeyen, en çok stopaj ücreti ödeyen üyelerimizi taltif etmenin yanı sıra, İSTİB çalışmalarına omuz veren, sektörlerinin sorunlarını iletmede ve çözmede büyük performans gösteren komitelerimizi, komite üyelerimizi ve meclis üyelerimizi de ödüllendirdik. Onların çalışmala- rı sayesinde İSTİB, her zamankinden daha fazla çalıştı, üyelerini ve İstanbul’u her alanda başarıyla temsil etti. Ben tüm üyelerimizden ve arkadaşlarımızdan sektörlerine yönelik çalışmaları daha da hızlandırmalarını, vizyonlarını büyüterek Türkiye ve dünyayı hedef alan bir faaliyet ortaya koymalarını bekliyorum. 2014 yılında biz İSTİB olarak birçok ilki de hayata geçirdik. Her şeyden önce İSTİB’i çağdaş ve dinamik bir borsa yapısına kavuşturacak yönetim anlayışını egemen kıldık. Bunun doğal sonucu olarak başta temsil edildiğimiz TOBB gibi kuruluşlar olmak üzere tüm platformlarda en üst düzeyde görev almaya başladık. Etkin ve vizyoner bir borsayı sağlam adımlarla son bir senede inşa ettik. 90 yıllık birikim ve tecrübeyi kendimize rehber edinerek, tüm oda ve borsalar arasında öne çıktık. Borsa tarihinde ilklere de imza attık. İlk kez İSTİB, TOBB’a ve uluslararası normalara akreditesyonu olan bir borsa oldu. Böylece hizmet kalitemizi tescil ettirdik. İlk defa stratejik plan hazırladık. 2015-2018 yılları arasını kapsayan stratejik planla, borsanın planlı ve programlı bir çalışma içinde olmasını sağladık. İlk defa İSTİB Meclisi’ne bir önceki yılla ilgili faaliyet raporu hazırlanıp sunuldu. İlk defa İSTİB Meclisi’ne yıllık iş programı takdim edilerek onaylandı. İlk defa şeffaf, denetlenebilir, hesap verilebilir bir bütçe hazırlandı. 2015 hedeflerini Meclisimizle birlikte belirledik. İnanıyorum ki, İSTİB Yönetimi olarak bu hedefleri başarıyla yerine getireceğiz. Bu çalışmalar sayesinde İSTİB, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en etkin borsalarından biri olacak. Son olarak belirteyim ki, Mevlana Celaleddin Rûmi Hazretleri’nin şu sözünü hiç unutmuyoruz: “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Emin olunuz ki, İSTİB de 2015’te birçok kişinin ilgiyle takip edeceği, dostlarımızın takdirini kazanacak, üyelerimizin vizyonunu ve rekabetçiliğini, etkinliğini ve gücünü artıracak “yeni şeyler” söyleyecektir. Gelecek sayıda buluşmak üzere... Ocak - Şubat 2015 1 BU SAYI YÜZBİNLERİN GELİR KAPISI ÇAYIN HİKÂYESİ 24 “BUGÜN ANNENİZE GÜLÜMSEDİNİZ Mİ?” İSTEV’in “Her gün Anneler Günü” temalı yeni Canlı Kamu Spotu Projesi, insanları hayatın içinde yakalıyor ve günlük hayatın koşuşturması içinde unutulan gerçekleri canlı canlı hatırlatıyor. 42 Ülkemizde 1 milyondan fazla insan çay üretiminden karnını doyuruyor. Birileri keyif için çay içerken diğerleri de bundan geçimini temin ediyor, ne güzel bir alışveriş. “İMAR PLANI SÜREÇLERİ SAYDAM VE ADİL OLACAK. ARTIŞLARDAN BELEDİYELER DE PAY ALACAK” Kamu Yönetiminde Şeffaflık ve Reform Paketini açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, imar kanununda değişikliğe gidileceğini duyurdu. 36 İSTİB BAŞARIYI ÖDÜLENDİRDİ İstanbul Ticaret Borsası 2013 yılının “en çok tescil ücüreti ödeyen”, “en çok stopaj ücreti ödeyen” üyeleri ile en aktif komite ile en düzenli katılım sağlayan komite ve meclis üyelerini ödüllendirdi. 04 Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Ocak-Şubat 2015 • Sayı: 14 İstanbul Ticaret Borsası Adına İmtiyaz Sahibi Ali Yavuz Yiğit Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Denizhan Dere Yayın Koordinatörü Mesut Taşkın 62 100 YIL ÖNCESİNDEN “HAVÂDİS” VAR KÖTÜ ADAMIN İYİ KALPLİ KAHVESİ 50 Erol Taş deyince akıllara hemen sert, amansız ve kötü kalpli bir karakter gelir. Filmlerin bu ‘kötü adamı’ aslında eşinin tabiriyle ‘eşine elleriyle kahve yapacak kadar yumuşak karakterli’ bir insandır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, I. Dünya Savaşı’nın 100. yılına bir sergiyle ışık tutuyor. “Havâdis: 19141915 Yüzyıl Önce” temalı sergide, dönemin gazetelerinden derlenen haber ve fotoğraflar ile özgün resimler ve haritalar yer alıyor. Danışma Kurulu Bülent Kasap, Atilla Sümer İlhan Koyunseven, Yusuf Acar, Zeki Aslan Alaattin Altuntaş, Mehmet Erkan Özefe, Zelkif Kopuz, Mustafa Kamar Genel Yayın Yönetmeni Pertev Aşkın borsaaktuel@gmail.com Yayın Kurulu Bozkurt Özserezli Nilüfer Kamar Mukaddes Soysal Tasarım Murat Arslan Haber Merkezi Fatih Türkyılmaz M. Feyzi Erdal Ayşegül Aksu İKİZDERE’DE 200 YILLIK KAYAK RİTÜELİ 54 Rize’nin İkizdere Vadisi’nde yer alan Petran, Kabahor, ve Ovit’ten sonra Çağrankaya yaylasında da turizm çalışmaları kapsamında kayak yarışları düzenleniyor. 100. YILA YAKIŞAN BİR FİLM: SON UMUT 28 Russell Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın rol aldığı Son Umut, Çanakkale’yi anlatan diğer filmlerden birçok bakımdan ileride görünüyor. Fotoğraf Kenan Dumanlı Nostalji Murat Arslan • Yönetim Yeri İstanbul Ticaret Borsası Zahire Borsası Sok. No:3 Bahçekapı, Fatih / İstanbul www.istib.org.tr Yapım Monad Burhaniye Mah. Enveriye Sok. No:26/2 Üsküdar/İstanbul Tel: 0216 557 82 87 www.monadfilm.com Yayın Türü Yerel Süreli Baskı Şan Ofset Matbacılık Hamidiye Mh. Anadolu Cd. No: 50 Kağıthane/İstanbul Tel: 0212 289 24 24 İSTİB-HABER İSTİB BAŞARIYI ÖDÜLENDİRDİ “Komitelerimizle birlikte olağanüstü bir ivme kazandık” İstanbul Ticaret Borsası 2013 yılının “en çok tescil ücreti ödeyen”, “en çok stopaj ücreti ödeyen” üyeleriyle, “en aktif komite” ve “en düzenli katılım sağlayan komite ve meclis üyelerini” ödüllendirdi. Ödül dağıtım töreninde konuşan Başkan Ali Kopuz, küresel borsa olma yolunda ilerlediklerini belirterek, “Gelecek 4 yılın stratejik plananı hazırladık. Borsamız olağanüstü bir ivme kazandı” dedi. İstanbul Ticaret Borsası, 2013 yılında en çok tescil ücreti ödeyen ilk 15 üyesini, en çok stopaj ücreti ödeyen ilk 15 üyesini, komitesinin sorunlarını tespit edip çözüm üret- 4 mede etkin olan ilk üç komite ile bireysel olarak toplantı katılımları en fazla olan ilk üç komite ve meclis üyesini ödüllendirdi. Başarılı firmalar ile komite üyelerine ödül- lerinin verildiği toplantıda konuşan İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Borsamıza ödenen her kuruşu bir emanet olarak görüyoruz ve hizmete dönüştürüyoruz” dedi. İSTİB-HABER İSTİB’in son iki yılda olağanüstü yeniliklere imza attığına dikkat çeken Başkan Kopuz, “Küresel borsa olma yolunda emin adımlarla ilerliyor, üye odaklı çalışma misyonumuza uygun olarak, her gün bir yenilik daha gerçekleştiriyoruz. TOBB’a akreditasyonumuzu gerçekleştirdik. Tarihimizde ilk kez yıllık iş programımızı yaptık. 2015 yılından, 2018 yılına kadar olan dönem için stratejik planımızı yaptık. Bu planlara uygun bütçemizi hazırladık. Bunlarla da yetinmedik. Geçen yılın muhasebesini yapmak için bir faaliyet raporu hazırladık ve Meclis Üyelerimize sunduk” diye konuştu. Göreve geldikleri ilk günden beri hem yönetim hem de komiteler olarak büyük bir çalışma atağı başlattıklarını vurgulayan Başkan Kopuz, “Komitelerimiz hakikaten çalışıyor. Onların çalışmasıyla birlikte Borsamız da olağanüstü bir ivme kazandı. Bütün komite başkanlarımıza ve üyelerine çalışmalarından ve bizi çalıştırmalarından dolayı minnet ve şükranlarımı sunuyorum” dedi. 2013 yılında en çok tescil ücreti ödeyen ilk 15 üye ile en çok stopaj ücreti ödeyen ilk 15 üyeyi tebrik eden Başkan Kopuz, “Onları can-ı gönülden kutluyor, kazançlarının bereketli olmasını diliyorum. Bütün kalpleri ile emin olsunlar ki, Borsamıza ödedikleri her kuruşu emanet olarak görüyor, bu sorumluluk dahilinde değerlendiriyoruz. Huzurlarınızda büyük bir özveri ve samimiyetle sorumluluklarını yerine getiren üyelerimize teşekkürlerimi sunuyorum” açıklamasında bulundu. Başkan Kopuz, İSTİB Yönetimi olarak, komite üyelerinin çalışmalarını da ödüllendirmek istediklerini belirterek, “Çalışkanlığı ve emeği de takdir edelim istedik. Bu çerçevede, 2014 yılı içinde Yönetim Kurulumuza en çok soru soran, öneri getiren ve çözüm üreten 3 komitemiz ile toplantılara en çok katılım gösteren komite üyelerimize ödül vereceğiz. Gördüğünüz gibi, kimi sivil toplum örgütlerinin aksine biz soru soran, bizi çalıştıran komitelerimize ödül veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki, gerçek başarı ancak ve ancak onların katılımlarıyla, yani ortak aklın kullanılmasıyla elde edilebilir” dedi. Ödül dağıtım törenine büyük bir katılım gözlendi. Komite üyeleri, kendilerine de ödül verilmesini çok anlamlı bulduklarını belirttiler. Ocak - Şubat 2015 5 İSTİB-HABER İŞTE ÖDÜL SAHİPLERİ En Çok Tescil Ücreti Ödeyen Firmalar: Bunge Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ Unilever Sanayi ve Ticaret Türk AŞ Noble Hammadde Ticaret AŞ Evyap Sabun Yağ Gliserin San. ve Ticaret AŞ Erişler Gıda San. ve Tic. AŞ Cargill Tarım ve Gıda Sanayi Ticaret AŞ Tat Gıda Sanayi AŞ Göktaşlar Et, Et Ürünleri Yan San.ve Tic.Ltd.Şti. Besler Gıda ve Kimya Sanayi ve Ticaret AŞ Barilla Gıda AŞ Teközel Gıda Temizlik Sağlık Marka Hizmetleri Sanayi Ve Ticaret AŞ Yılmazlar Et ve Gıda Tarım Hayv.Nakl. Tur.ve Teks.San.Tic. Ltd. Şti. Gurme Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şti. En Çok Stopaj Ücreti Ödeyen Firmalar: Sınırlı Sorumlu Flora Çiçekçilik Üretim ve Pazarlama Kooperatifi Syngenta Tarım Sanayi ve Ticaret AŞ Merkez Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Kerevitaş Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ S.S.470 Sayılı Silivri Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi Aslanlar Tarım Ürünleri Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Bahar Gıda İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. Zafer Gıda Ve Tarım Ürünleri Sanayi Ticaret Ltd. Şti. Arıdan Gıda Turizm İnşaat Taahhüt Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. S.S. 774 Numaralı Çatalca Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi Ay Tarım Ürünleri Ltd. Şti. Atılgan Kardeşler Et ve Gıda İhtiyaç Maddeleri Sanayi Ve Ticaret A.Ş. Seç Salça Konserve San.ve Ticaret Ltd.Şti. Er Ticaret Durmazoğlu Ticaret En Çalışkan Meslek Komiteleri: 13. Meslek Komitesi adına Başkan Selahattin Kutluer 15. Meslek Komitesi adına Başkan Ahmet Özduran 6. Meslek Komitesi adına Başkan Attila Adalı En Düzenli Katılım Sağlayan Meslek Komitesi Üyeleri: Vefa Yapınca Hamit Akgün Naci Yıldırım En Düzenli Katılım Sağlayan Meclis Üyeleri: Osman Berberoğlu Ömer Tekinaslan Attila Adalı 6 İSTİB-HABER Ocak - Şubat 2015 7 İSTİB-HABER Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ASKON’da konuştu: EKONOMİDE REHAVETE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK ASKON’un 9. Genel Kurulu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapıldı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz’un divan başkanı olduğu genel kurulda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rehavete kapılmayın. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda, milli iradenin tecellisinde asla rehavete tahammülümüz yok” dedi. Başkan Kopuz da, ASKON’un her geçen gün daha da güçlenip büyümesini takdirle izlediğini söyledi. İSTİB Başkanı Ali Kopuz’un divan başkanlığını yaptığı Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) 9. Olağan Genel Kurul Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un da katılımıyla gerçek- 8 leştirildi. Genel Kurul toplantısına İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap, Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven, Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Aslan da katıldı. Divan başkanlığına seçildikten sonra bir konuşma yapan İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Türkiye’nin önde gelen etkin, sivil toplum örgütlerinden birisi olan ASKON’un Genel Kurulu’nda Divan Başkanlığına layık görülmemden dolayı büyük onur duydum” dedi. İSTİB-HABER ASKON’un kurulduğu 1998 yılından beri Türkiye’ye hizmet yolunda olağanüstü çalışmalara imza attığına değinen Başkan Kopuz, “ASKON’un her geçen gün daha da büyüyüp gelişmesini büyük bir memnuniyetle izliyoruz. Türkiye’nin ‘yarınlarını inşa’ idealiyle yürüyen ASKON’un, bu idealini ‘doğru adımlar’la hayata geçirmesini, ‘haklı zenginlikler’ üretme gayretini, ‘derin özgürlük’leri bayraklaştırma çabasını can-ı gönülden tebrik ediyorum” dedi. Bu inançla zorlukları aştık. Menzile doğru kararlı adımlarla ilerliyoruz” şeklinde konuştu. Rehavete kapılmamak gerektiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rehavete kapıldığımız anda elimizdeki o kor ateş, kalbimizdeki o hakikat ateşi, asil duruş kaybolur. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda, milli iradenin tecellisinde asla rehavete tahammülümüz yok” dedi. “Rehavete kapılmayın” Genel Kurul’da bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Türkiye’nin son bir sene içinde geçtiği zorluklara dikkat çekerek, “Dik duruş sabır gerektirdi, sebat gerektirdi. Zorluklara tahammül gerektirdi. Ama biz bir şey biliyoruz: Sabreden zafere ulaşmıştır. Ocak - Şubat 2015 9 İSTİB-HABER Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde yere sağlam basan, sağlam bir demokrasiye ve reel ekonomiye sahip olmasıyla güçlü olmasının mümkün olacağını ifade ederek, “Türkiye ekonomisi New York’tan ya da Londra’dan esecek rüzgarlarla, kararlarla yönetilecek ekonomi olmaktan çoktan çıkmıştır. Türkiye ekonomisi sadece Ankara’dan yönetilecek bir ekonomi de değildir” dedi. ASKON 9. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Mustafa Koca, hem ekonomik krizlerin derin arka planlarının, hem de siyasal krizlerin organize edenlerin bulunduğuna belirtti. Evrende meseleyi fark edenlerle, meseleyi organize edenler arasında ciddi bir çekişmenin kaçınılmaz hale geldiğine dikkat çeken Koca, sesi çok çıkanların haklı, sahibi güçlü olanların doğru görüldüğü çılgın bir dönemin yaşandığını ifade etti. Başkan Koca, İSTİB’deydi... ASKON ve İSTİB, İŞBİRLİĞİ İÇİN ANLAŞTILAR Öte yandan ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca, İSTİB Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret ederek, İstanbul iş dünyasının en önemli temsilcilerinden olan İSTİB’le işbirliği ve ortak projeler gerçekleştirme taleplerini iletti. Koca, iki güçlü örgütün İstanbul’a hizmet noktasında ortak adımlar ve projeler yapması gerektiğine dikkat çekerek, bu konudaki görüşlerini Başkan Kopuz’la paylaştı. Başkan Kopuz da, İstanbul’un gıda alanında en büyük temsilcisi olan İstanbul Ticaret Borsası’nın İstanbul ticaret erbabının her türlü sorunu için seferber olduğunu ha- 10 tırlattı. Başkan Kopuz ve Başkan Koca, “projeler, araştırmalar ve girişimlere ilişkin üst düzeyde yapılan istişareler doğrultusunda en kısa sürede ortak çalışmalara başlanması” hususunda ilke olarak anlaştılar. Görüşme sonunda Başkan Kopuz, Borsa’nın 90 yılını anlatan “İstanbul Ticaret Borsası 1924 -2014” adlı prestij eserden Başkan Koca’ya hediye etti ve “Bu kitap sadece İSTİB’in tarihini anlatmıyor, aynı zamanda İstanbul’un ve Türkiye’nin ticaret tarihine de ışık tutuyor” şeklinde konuştu. İSTİB-HABER İSTİB, AKREDİTASYON SERTİFİKASINI TÖRENLE ALDI TOBB tarafından uluslararası standartlara uygun olarak verilen “Akredite Borsa Statüsü” almaya hak kazanan İSTİB, üyelerine verdiği hizmet kalitesiyle öncü borsa olduğunu ispatladı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, tarihinde ilk kez akredite statüsü kazanan İSTİB’in başarılı faaliyetlerininin devam edeceğini söyledi. İstanbul Ticaret Borsası, hizmetlerinin uluslararası kalite ve standartlar çerçevesinde yürütüldüğü anlamına gelen ve TOBB tarafından verilen ‘akredite borsa statüsünü” kazandı. Bu statüyle İSTİB’in üyelerine ve paydaşlarına sunduğu hizmetlerin belirli bir kalitenin üzerinde olduğu kabul edilmiş oldu. Geçen yıl çalışmaları tamamlanan ve denetimleri gerçekleştirilen 10. Dönem 39 oda/borsa ile akreditasyon sertifikalarını yenileyen 1, 2, 5 ve 7. Dönemden 54 oda ve borsa; TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın da katılımıyla düzenlenen törenle sertifika- larını aldı. Törende konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, akredite olarak ‘5 yıldızlı’ ünvanı alan oda ve borsa sayısının 191’e ulaştığını, 41 oda ve borsanın da yolda olduğunu açıkladı. Akreditasyon belgelerinde hedef; 365 oda ve borsanın tamamı. Bakan Işık ise, “artık Türkiye’de sadece otellerinin değil, ülkenin geleceğine hizmet eden oda ve borsaların da 5 yıldızlı hizmet verdiğini” söyledi. Hisarcıklıoğlu da şöyle konuştu: “191 oda ve borsamız Türkiye’de 5 yıldızlı oda ve borsa kapsamında, yani akredite oldular. 41’i de bu yola girmiş durumda. İnşallah kısa sürede bu 41’ine de bu salonda ödülünü vereceğiz.” Akreditasyon neyi amaçlıyor? TOBB tarafından uygulanan Akreditasyon Sistemi ile kaliteli hizmetlere yerel erişim imkânı sağlanması amaçlanıyor. Sistem ile TOBB “yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde en yüksek kalitede temsil, hizmet ve destek sağlayarak etkin bir oda/borsalar ağı oluşturmaya yönelik gelecek vizyonu”na katkıda bulunuyor. Akredite olacak oda ve borsalar, üyelerine sunduğu hizmetlerde temel bir yeterliliğe ve kaliteye ulaşmak zorundalar. Ocak - Şubat 2015 11 TOBB-HABER “TOBB’DAN BAŞBAKAN DAVUTOĞLU’NA DEDE KORKUT’LU ZİYARET” Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ve TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri’ni kabul etti.Başbakanlık Merkez Bina’da gerçekleşen kabulde, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na, babası Mehmet Davutoğlu’nun 1965’te kurduğu şirkete ait ticaret sicil gazetesinin örneğini, çerçevelenmiş halde takdim etti. Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ve TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri’ni kabul etti. TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’un da bulunduğu kabul, Başbakanlık Merkez Bina’sında çok samimi bir ortamda gerçekleşti. Kabul sırasında TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na çok anlamlı bir hediye de takdim etti. Başkan Hisarcıklıoğlu, Başba- kan Ahmet Davutoğlu’nun babası Mehmet Davutoğlu’nun 1965’te kurduğu tekstil şirketine ait ticaret sicil gazetesinin çerçevelenmiş bir örneğini sundu. Hisarcıklıoğlu, Davutoğlu’na hediyeyi takdim ederken, “Bu sizin babanızın şirketinin kuruluşunun ticaret sicil gazetesindeki ilanı. 1968 yılında Ticaret Gazetesi’ne teşrif etmiştir. Babanız ikinci ortak, evinize babanız hatırası olur” diye konuştu. TOBB’dan büyük hizmet... TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na, ayrıca TOBB tarafından hazırlanan, bir cildi Türkçe ve diğeri Dresden ve Vatikan nüshalarının tıpkı basımlarından oluşan Dede Korkut prestij kitabından da hediye etti. Başbakan Davutoğlu’nun ilgiyle karşıladığı, hakkında detaylı bilgi aldığı Dede Korkut kitabı 2 ciltten oluşuyor. Birinci cilt Türkçe hikayeleri kapsarken, ikinci cilt de dünya üzerindeki Dede Korkut nüshalarını tıpkı basım olarak bir araya getiriyor. Törende, Başbaşkan Davutoğlu’na Dirse Han Oğlu Boğaç Han minyatürü de takdim edildi. 12 İSTİB-HABER Ocak - Şubat 2015 13 İSTİB-HABER TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, İKV’de konuştu: “ROTAMIZ, TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİDİR” TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, İKV’nin 52. Olağan Genel Kurulu’nda konuştu. İKV’nin iş dünyasının Türkiye vizyonu olduğunu hatırlatan Başkan Kopuz, Vakfın Türkiye’nin AB üyeliği yolundaki çalışmalarını güçlendirerek devam ettirmesini istedi. Başkan Kopuz, kaliteli demokrasi ve güçlü ekonominin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde gerçekleştirdiği reform ve gelişmelerle bu yönde ilerlediğini söyledi. 14 İSTİB-HABER İKV’nin 52. Olağan Genel Kurulu TOBB Plaza’da yapıldı. İKV Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın Vakfın 2014 yılı faaliyetlerini içeren bir sunum gerçekleştirdiği Genel Kurul’da, TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz da bir konuşma yaptı. İKV Başkanı Vardan, açılış konuşmasında, 2015 yılında İKV’nin kuruluşunun 50. yılının kutlanacağını hatırlatarak, “Bu yıldönümünü, Türkiye’nin AB sürecini canlandırmak için bir fırsat olarak görüyoruz” dedi. Vardan, İKV’nin yeni dönemde katılım müzakereleri, vize serbestliği diyaloğu süreci ve geri kabul anlaşması ile gümrük birliği, serbest ticaret anlaşmaları ve Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTYO) sürecine odaklandığını belirtti. İKV, iş dünyasının Türkiye vizyonudur TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz ise, İktisadi Kalkınma Vakfı’nın, iş dünyasının Türkiye Vizyonu olduğunun altını çizerek, “İKV, bir ekonomik entegrasyon projesidir.Türk ekonomisini, AB ekonomisi aracılığıyla Dünya ekonomisine entegre etme ve bu süreçte Türk iş dünyasının menfaatlerini koruma vizyonudur. Bu vizyon, aradan geçen 49 yıl sonra, hâlâ tüm canlılığıyla geçerliliğini korumaktadır. Aradan geçen süre içinde, Türkiye AB’ye üye olamadı. Ancak, AB üyeliği yolunda güçlü ve geri dönülmez, siyasi ve iktisadi reformlar gerçekleştirdi” dedi. Türkiye-AB ilişkilerinin güçlenerek devam etmesi için iş dünyasının kararlı desteğine ihtiyacı olduğunu hatırlatan Başkan Kopuz, AB tarafının süreci devam ettirecek adımları atmasının son derece önemli olduğuna değindi. Kopuz, Avrupalı siyasilerin dışlayıcı beyanat ve ön yargılarının güvensizlik ortamı oluşturduğuna dikkat çekti. AB kriterlerini çıpa olarak kullanmalıyız “Kısır gündemlere hapsolmayalım” diyen Kopuz konuşmasına şöyle devam etti: “Ülke olarak, bu reformların kapsamını genişleterek, iktisadi, siyasi ve sosyal alandaki dönüşüm sürecimizde çıpa olarak kullanmaya devam etmemiz gerekir. İnsanımıza, eğitim, iş yapma ortamı, çalışma şartları, iş sağlığı ve güvenliği, temel haklara saygı, hukukun üstünlüğü, şeffaflık gibi alanlarda daha yüksek standartlar sunmamız gerekir. Kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İşte Ocak - Şubat 2015 15 İSTİB-HABER İktisadi Kalkınma Vakfı, bu vizyon çerçevesinde kuruldu; aynı vizyon çerçevesinde çalışmak üzere, TOBB olarak Vakfa destek verdik. Bundan sonra da desteğimizi devam ettireceğiz.” İKV’nin kuruluş hedefine uygun olarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine destek konusunda güçlü ve kararlı bir tutum sergilemeye devam etmesini isteyen Başkan Kopuz, “Türkiye-AB ilişkilerinin güçlenerek devam etmesi için iş dünyasının kararlı desteğine ihtiyacı var. İki kesimin de çıkarına olacak bir proje heba edilmemelidir. Bu noktada Avrupa Birliği’nin de süreci devam ettirecek adımları atması son derece önemli. Avrupalı siyasilerin dışlayıcı beyanatları ve ön yargılı tutumları karşılıklı güvensizlik ortamı oluşturmaktadır. Türkiye-AB ilişkileri duygusal söylemler ve ideolojik yaklaşımlarla durdurulamayacak kadar önemli. Bizim için de önemli; Avrupa Birliği için de önemli!” dedi. 16 55 yıldır süren yolculuk... Türkiye’nin AB yolculuğunun bir günlük bir yolculuk değil, 55 yıldır süren bir yolculuk olduğuna işaret Bizi, AB’ye yaklaştıran ve AB üyeliği için zorunlu olan siyasi ve iktisadi reformlara öncelik verelim. Reformları uygulayalım. Toplumun reform beklentisine cevap verelim. eden Başkan Kopuz, “Biz bu yolculukta gerçek gündemimize yoğunlaşalım. Genişleme sürecine yoğunlaşalım. Bizi, AB’ye yaklaştıran ve AB üyeliği için zorunlu olan siyasi ve iktisadi reformlara öncelik verelim. Reformları uygulayalım. Toplumun reform beklentisine cevap verelim. Vize muafiyeti, taşıma kotaları, serbest ticaret anlaşmaları, TransAvrupa Ticaret ve Yatırım Anlaşması konularına yoğunlaşalım. Gümrük Birliği’ni modernize edecek çalışmalara yoğunlaşalım. Küsmeyelim, arkamızı dönmeyelim” dedi. “Bizlere fayda getirmeyecek kısır gündemlere hapsolmayalım, sürekli tekrarlanan popülist söylemlerden uzak duralım” diyen İSTİB Başkanı Ai Kopuz, konuşmasını şöyle tamamladı: “Rotamız bellidir. Rotamız, Türkiye’nin AB üyeliğidir. Türk iş dünyasını AB üyeliğine hazırlayalım. Bilgilendirelim; üyelik için gereken intibak çalışmalarına destek verelim. Brüksel’de, AB üyesi ülke başkentlerinde ve Türkiye’de tam kapasitemizle, tüm enerjimizle çalışalım.” İSTİB-HABER Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEİK’te konuştu: “BİZ YENİ TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞACAĞIZ” DEİK Olağan Genel Kurulu’na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş dünyasına “daha çok çalışma” mesajı verdi. 2014’ün son günlerinde yapılan DEİK Genel Kurulu’na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ve TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz da katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni çıkan yasa ile yapısı değişen daha büyük umut ve heyecan ile yoluna devam edecek olan DEİK’in, yönetici ve üyelerine de gerek emekleri, gerekse bundan sonra yapacakları çalışmaları için teşekkür ederek, “İnanıyorum ki DEİK yeni yönetimi ile, bütün konseyleri ile, tüm mensuplarıyla özel sektörümüzün lider gücü olmaya, Türkiye’nin istikrar ile büyümesine eşsiz katkılar sağlamaya devam edecektir” şeklinde konuştu. Toplantıda iş dünyasına seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eski Türkiye’yi geri getirmek isteyenler olabilir. Biz yeni Türkiye’yi kurmak için daha çok çalışacağız” dedi. Ocak - Şubat 2015 17 İSTİB-HABER Başkan Kopuz, Davutoğlu Hükümeti’nin eylem planını değerlendirdi: “BU, BİR ZİHNİYET DEVRİMİDİR” İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki hükümetin eylem planını değerlendirerek, “Hükümetimiz Türk ekonomisinin kurumsallaşmasında 3. aşamaya geçiyor. Bu, bir zihniyet devrimidir” dedi. Başkan Kopuz, gelecek 10 yıl içinde yüzde 5’lik ekonomik büyümenin yakalanması için sanayi ve hizmet sektörünün yanı sıra tarımsal büyümenin de kritik bir eşik olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin AK Parti iktidarları döne- niyet devrimi” diye konuştu. Kurulu’na kabul edildiğimiz ikinci minde ekonominin kurumsallaşması makro ekonomik reform dönemi ol- Türk ekonomisinin kurumsallaşma- 2003-2008 döneminin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan anlaşmalara bağlı yürütüldüğünü anlatan Başkan Kopuz, 2009-2014 döneminin ise, IMF’ye ihtiyaç olmadan, üstelik IMF’ye olan borçların tamamı ödenerek kapatıldığını hatırlattı. sında 3. aşamaya geçiyor. Bu bir zih- Bu dönemin IMF İcra Direktörleri faza geçiyor.” adına tarihi adımlar attığına dikkat çeken Başkan Kopuz, “Bu süreci 20032008, 2009-2014 dönemleri olarak iki ayrı aşama olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Bana göre Hükümetimiz, 18 duğunun altını çizen Başkan Kopuz, şöyle konuştu: “Şimdi, 2015-2019 dönemi itibariyle, Hükümetimiz Türk ekonomisinin kurumsallaşmasında ve ekonomik büyümenin yeni dinamikleri adına 3. aşamaya, 3. İSTİB-HABER Yeni dönem için uyarılar Yeni dönemde KOBİ’lerin baş rol oynayacaklarını belirten Başkan Kopuz, bu dönemin, KOBİ’lerin mali yapısının güçlendirildiği, kurumsallaşmasının önünün açıldığı bir dönem olacağını vurguladı. Başkan Kopuz, KOBİ’lerin güçlendirilmesine yönelik çabaları yürekten desteklediklerini ifade ederek, “Hükümetimizin KOBİ’lerin bugünü ve geleceğine yönelik konuları, Türkiye’nin dönem başkanlığında, G-20 ülkelerinin gündemine taşıma kararlılığını da alkışlıyoruz. Özel sektörün yeniden yapılandırılması, üretim ve sanayide verimliliğin arttırılması, tarım sektörünün yeniden yapılandırılması, tarımsal ürün fiyatlarının takibine yönelik kurul oluşturulması Türk ekonomisinin kurumsallaşması adına birbirinden önemli başlıklardır” dedi. Yeni dönem için bazı uyarılarda da bulunan Başkan Kopuz, “Bu noktada, Türk ekonomisinin küresel reka- bet becerisini arttırmak için ithalata bağımlılığın azaltılması, maliyetlerinin düşürülmesi yönelik tedbirlerin alınması, enerji verimliliği ve enerjide kaynak çeşitliliğine yönelik adımlar atılması, tüm bunlara ilaveten insana odaklı yeni bir ekonomik modelin oluşturulması, G-20’nin bir üyesi olarak, Türkiye’ye yakışan ve bölgesindeki ülkelere örnek olma vasfını güçlendirecek adımlardır” şeklinde konuştu. Tasarrufu destekliyoruz Başkan Kopuz, “tasarruf bilincinin güçlendirilmesi, bankacılık ve finans alanında kurumların ve yatırım araçlarının çeşitlendirilmesi, Türk Lirası’nın güçlü kılınmasının önemine” işaret ederek, katılım ve altın bankacılığının özendirilmesini ve israftan kaçınılacak tedbirlerin alınmasını, Türk ekonomisinin kurumsallaştıracak adımların atılmasını da önemli bulduklarını açıkladı. Başkan Kopuz, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun plaket ve hediye ge- nelgesini de desteklediklerini vurgulayarak, “Türkiye’nin ağaçlandırılması, doğanın korunması adına, kamu ve özel sektörde plaket ve anı takdimleri yerine, ağaç dikilmesi ve bunun bir belgeyle takdimini sonuna kadar destekliyoruz” açıklamasında bulundu. Tarımsal büyüme çok önemli Türkiye’nin gelecek 10 yıllık dönemde, yüzde 5 üzerinde büyüme yakalaması için sanayi ve hizmetler sektörü kadar, tarımın katkısının da kritik önemde olduğunu hatırlatan Başkan Kopuz, sözlerinin sonunda, “2014’de don ve kuraklık afeti ile büyümeye katkı sağlayamayan tarımın performansındaki kırılmanın, Türkiye’nin büyüme performansını nasıl etkilediğini gözlemlemekteyiz. Bu nedenle, tarımın yeniden yapılandırılması ve Türkiye’nin bu imkanlarının korunması, geliştirilmesi ve suyun etkin, verimli kullanılması adına izlenecek tüm süreçleri de İSTİB olarak destekliyoruz” dedi. Ocak - Şubat 2015 19 İSTİB ARALIK MECLİSİ Başkan Kopuz, Türkiye’yi eleştirenlere sert çıktı: “NEYİMİZ EKSİK? HALİMİZE ŞÜKREDELİM” İstanbul Ticaret Borsası Aralık ayı olağan Meclis toplantısı, TOBB İstişare Kurulu Üyesi ve İTO eski başkanı Murat Yalçıntaş ile İŞKUR İl Müdürü Muammer Coşkun’un katılımıyla yapıldı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, konuşmasında, Suriye’de, Irak’ta ve Ukrayna’da yaşanan iç karışıklıklara dikkat çekerek, “Dünyanın birçok bölgesinde, ama özellikle de İslam coğrafyasında manzara son derece üzücü. İşte böyle bir konjonktürde Türkiye, çevresi ateş topuna dönmesine rağmen istikrar ve huzur adası gibi parıldıyor. Başta komşularımız olmak üzere, dünya bize gıpta ile bakıyor. Ama benim kanaatime göre bizler, sahip olduklarımızın değerini yeterince bilemiyoruz” diye konuştu. 20 “Hep beraber elimizi vicdanımıza koyup düşünelim: Neyimiz eksik?” diye soran Başkan Kopuz, şunları söyledi; “Eğer bu soruya verilecek ciddi bir cevabımız yoksa, ben diyorum ki; halimize şükredelim. Şükrederken de, daha iyiye ulaşmak için mücadelemizi sürdürelim. Türkiye, yurt dışı mihraklar tarafından planlanan ve içimizdeki taşeronlar tarafından yapılan saldırılara bugüne kadar boyun eğmedi. Uğradığı onca saldırıya rağmen siyasi ve ekonomik istikrarını korumayı başardı. Bundan sonra da korumaya devam edecektir. Ben inanıyorum ki, Türkiye ekonomik büyümesini artırarak sürdürecek ve dünyanın ilgisini çekmeye devam edecektir.” Başkan Kopuz, İSTİB’in girişimleri sonucu İstanbul Tahkim Merkezi komisyonunda borsaların da yer aldığını anlatarak, “Biliyorsunuz geçen ay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündeminde İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu vardı. Komisyondan geçen kanun metnini incelediğimizde tah- İSTİB ARALIK MECLİSİ İSTİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz, meclis toplantısına katılan Murat Yalçıntaş ve Muammer Coşkun’dan övgüyle bahsetti. Başkan Kopuz şöyle konuştu: “Meclisimizde iki önemli misafirimiz var. İTO eski başkanı Sayın Murat Yalçıntaş aramızda bulunuyor. Malumunuz olduğu üzere biz Murat Yalçıntaş kardeşimle İTO’da aynı yönetimde yer aldık. Kendisiyle çok eskilere dayanan bir dostluğumuz, kardeşliğimiz var. İŞKUR İl Müdürümüz ise İŞKUR destekleri ve UMEM projeleri ile ilgili meclisimize bir sunum yapacaklar. Hoş geldiniz, onur verdiniz.” kim kurulunda ticaret borsalarının bulunmadığını gördük. Girişimlerimiz sonucunda kurulda Ticaret Borsalarından bir üye de yer alacak” dedi. hazırlanan ve halen devam eden “Başkan Kopuz büyük başarılara imza attı” ve İSTİB’in kısa zamanda çok başarılı projelere imza attığına dikkat çekerek, bu başarıların artarak devamını diledi. Konuşmanın ardından Başkan Kopuz, Murat Yalçıntaş’a İstanbul Ticaret Borsası’nın tarihini anlatan prestij kitabı takdim etti. Başkan Kopuz’un konuşmasının ardından kürsüye gelen İTO eski Başkanı Murat Yalçıntaş, Başkan Kopuz’un İŞKUR İstanbul İl Müdürü Muammer Coşkun da, İŞKUR’un işverenlere yönelik hizmetlerinden, işverenler için mitesi ve Meclis Üyeleri Çetin Topa- teşviklerden bahsederek, İŞKUR ile işverenlerin işbirliği yapması gerektiğinin altını çizdi. Toplantı sonunda söz alan 6. Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi Attila Adalı ve 11. Meslek Koloğlu sektörleriyle ilgili düşüncelerini Meclis’le paylaştılar. Ocak - Şubat 2015 21 İSTİB OCAK MECLİSİ İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Kopuz: “2015 TÜRKİYE İÇİN ÇOK İYİ BİR YIL OLACAK” 2015 yılının ilk meclis toplantısında konuşan İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, 2015 yılının İSTİB üyeleri, İstanbul ekonomisi ve Türkiye için hayırlı bir yıl olması temennisinde bulundu. Petroldeki düşüş büyük bir fırsat.. Başkan Kapuz, “Bu yılın ülkemiz, milletlimiz ve insanlarımız için 2014 yılına göre daha dinamik, daha enerjik ve daha verimli bir yıl olacağına inaniyorum” dedi. Başkan Kopuz, 2015 yılı öngörülerini anlattığın konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu yıl içinde, ülkemizin güneyindeki iki komşumuzda, yani Suriye ve Irak’ta çok önemli değişiklikler olacağı ve her iki ülke ile de çok zayıflayan ticari ilişkilerimizin yükseleceğine inanıyorum. Malumunuz olduğu üzere Suriye ve Irak, siyasi karışıklıklar öncesi Türkiye için çok önemli iki pazardı. İnşallah 2015 yılında her iki komşumuza da barış ve huzur gelmesini diliyorum.” 22 Diğer yandan petrol fiyatlarındaki olağanüstü düşüşün, Türkiye ekonomisi için önemli bir fırsat olduğuna dikkat çeken Başkan Kopuz, “Akaryakıt fiyatlarındaki bu düşüş, hem doğrudan Türk insanın cebine, hem de Türkiye ekonomisine olumlu olarak yansıdı. Türk ekonomisinin en önemli derdi olan cari açık konusunda da önemli katkı sağlayacağı yine hepimizin malumu. Tekrar ediyorum, ben bu yılın Türkiye ve Türk insanı için çok iyi bir yıl olacağına yürekten inanıyorum” dedi. Daha sonra kürsüye gelen Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem Alkin, meclis üyelerine “2014 yılında Türkiye ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri ve 2015 yılı beklentileri konulu bir sunum yaptı. İSTİB BÜTÇE MECLİSİ 2015 yılı bütçesi Meclis tarafından kabul edildi “ŞEFFAF, DENETLENEBİLİR, İŞ HEDEFLERİNE UYGUN BİR BÜTÇE HAZIRLADIK” İstanbul Ticaret Borsası Meclisi 2015 yılı bütçesi için toplandı. Bütçe görüşmelerinden önce faaliyet raporu ve iş planı meclis üyeleri ile paylaşıldı. Faaliyet raporu ve iş planının ardından bütçe sunumu yapıldı. Açılışta konuşan İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Bütçemizi yıllık iş planımız doğrultusunda hazırladık” dedi. İSTİB’in, üyelerine verdiği faaliyet belgesinden ücret almayacağını belirten Başkan Kopuz, “Türkiye’nin en köklü ve en güçlü kurumlarından birisi olan İstanbul Ticaret Borsası, adına ve tarihine yakışır yeniliklerle kendinden övgüyle söz ettiriyor. Geçen meclis toplantımızda müjdesini vermiştim: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne akredite olduk. Akreditasyon belgemizi Ocak ayı içinde Odalar Birliği Merkezi’nde düzenlenecek törenle alacağız” dedi. İlk kez stratejik plan hazırlandı Başkan Kopuz, İSTİB’in tarihinde ilk kez bir stratejik plan hazırladığını, bu planın 2015-2018 yıllarını kapsadığını belirterek, “Bu plan çerçevesinde Borsamızın misyonunu, hedeflerini ve vizyonunu belirledik. 2015 yılının bütçesini oluştururken, bu plan çerçevesinde Borsamız tarihinde yine ilk kez bir iş programı yaptık. Yıllık iş programımızı ortaya koyarak Meclisimize bizi denetleme hakkını teslim etmiş olduk” şeklinde konuştu. “Şeffaf, denetlenebilir, hesap verilebilir bir bütçe hazırladık. Kanaatimce bu bütçe gerek hazırlanış ve gerekse sunuluşu itibarıyla, tam bir devrim” diyen Başkan Kopuz, “Ben, iş programımızın hazırlanması konusundaki çalışmalarından dolayı başta Genel Sekreterimiz Ali Yavuz Yiğit olmak üzere tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Hakikaten çok, ama çok önemli bir çalışma yaptılar. Biz bu bütçeyi, geçmişten kalma, zamanını çoktan doldurmuş tekniklere göre; yani yıllık enflasyon ya da beklentilere göre hazırlamadık. Doğrudan doğruya, sizlerle paylaştığımız iş planındaki hedeflerimize uygun olarak hazırladık” dedi. Daha çok çalışmak zorundayız Üye odaklı ve küresel bir borsa olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade eden Başkan Kopuz, sözlerini şöyle bitirdi: “Artık komiteleri çalışan, üreten ve giderek büyüyen bir borsamız var. Ama daha çok çalışmak ve boşa geçirilen zamanların kayıplarını gidermek zorundayız. Hep birlikte, el ele Borsamızı hak ettiği yere ulaştırmak için çalışmaya kararlıyız. Ben inanıyorum ki, ülkemiz, insanımız, ailelerimiz ve çocuklarımızın geleceği için yaptığımız bu çalışmalarda Rabbim bize yardım edecektir.” Meclis üyelerinin de söz alıp düşüncelerini açıkladığı toplantı, katılım ve katkının en yoğun olduğu toplantı olarak tarihe geçti. Görüşmelerden sonra, 2015 yılı bütçesi İstanbul Ticaret Borsası Meclisi tarafından onaylandı. Ocak - Şubat 2015 23 SOSYAL SORUMLULUK İSTEV’DEN YEPYENİ BİR SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİ: “BUGÜN ANNENİZE GÜLÜMSEDİNİZ Mİ?” İSTEV Sosyal Girişim Okulu, çeşitli konularda toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçlayan Kamu Spotlarına farklı bir bakış açısı ve yeni bir dinamizm getiriyor. İSTEV’in “Her gün Anneler Günü” temalı yeni Canlı Kamu Spotu Projesi, insanları hayatın içinde yakalıyor ve günlük hayatın koşuşturması içinde unutulan gerçekleri canlı canlı hatırlatıyor. Bir sokak etkinliği olan projeyle, gençler teorik bilgilerini, sokakta hayata geçirme fırsatı da yakalıyor. Haber: Fatih Türkyılmaz 24 SOSYAL SORUMLULUK Bir radyo kanalında birden bire dinlemeye başladığınız ya da bir televizyon kanalında aniden karşınıza çıkıp da izlemek mecburiyetine düştüğünüz zorunlu kamu spotlarını hatırlarsınız... Çeşitli konularda, toplumsal bir farkındalık oluşturmaya çalışan ve izleyenleri bilinçlendirip zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmayı amaçlayan kamu spotları, istenmeyen zamanlarda karşınıza çıkınca etkinliğini de yitiriyor. Ya da uyanık televizyon kanalları bu kamu spotlarını raitingin en düşük olduğu gece yarısı sonrası kuşaklarına yerleştirerek etkin olmasına mani oluyorlar. Tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldıran bir yaklaşımı benimseyen İlim Sanat Tarih ve Edebiyat Vakfı (İSTEV), yeni sosyal sorumluluk projesi Canlı Kamu Spotu Proje’yle kamu spotçuluğuna STK dinamizmi kazandırıyor. Böylece hem izleyenleri kamu spotlarının didaktik tarzından kurtarıyor, hem de kamu spotlarının televizyon ve radyo kanallarına hapsolmasını önleyerek, hayatın içine çekiyor. Her gün anneler günü… Sözgelimi Taksim’de yakalayabilir sizi bu spotlardan biri... Siz metroya yetişmek için koşuştururken, İSTEV’in canlı kamu spotuyla karşılaşabilirsiniz... İşte 28 Aralık 2014 Cuma günü de böyle bir gündü. O gün, anneler günü değildi. Fakat şehrin önemli meydanlarında, metro istasyonlarında, vapur iskelelerinde ve Taksim’de ellerinde “Bugün de Anneler Günü” yazılı pankartlar taşıyan gençler, Canlı Kamu Spotu Projesini hayata geçiriyordu. Gençler, ellerinde taşıdığı bu pankartlarla aslında insanlara çok önemli bir uyarıda bulunuyordu. Kendilerine şaşkınlıkla bakanlara, içtenlikle yaklaşan bu gençler, gülümseyen sözcüklerle birlikte ‘Annenize onu sevdiğinizi söyleyin’ ve Zorunlu Kamu Spotu’ndan, Sokak Kamu Spotu’na... ‘Şimdi annenizi arayın’ diye uyarılarda bulunuyordu. Çünkü bugün ve her gün anneler günüydü... Her gün, annenin kıymetini bilinmesi için yeni fırsattı, ona olan şükran ve minneti sunmak için bir imkandı... İSTEV yetkilileri, Sosyal konulara interaktif yöntemlerle dikkat çekmeyi ve farkındalık oluşturmayı hedeflediklerini belirterek, “Canlı Kamu Spotuyla ‘tek gün’ kavramını eleştirerek istediğimiz her günü anneler günü ilan ediyoruz” diye konuşuyor. Sosyal Girişim Okulu ile “gençlerin öğrendikleri teorik dersleri alışılmışın dışında sokak etkinlikleri ile pratikte de deneyimleme imkanı” bulduklarına dikkat çeken yetkililer, “Bu sayede hayatlarında hiç proje üretmemiş, yönetmemiş ve uygulama aşamasında bulunmamış gençlerimizin sosyal hayata katılımını arttırıyoruz, öz güvenlerini arttırmalarına katkı sağlıyoruz“ diyorlar. Sosyal Girişim Okulu’nun diğer projeleri İnsanî ve ailevî ilişkilerin önemini hatırlatması sebebiyle büyük beğeni toplayan “Her gün Anneler Günü” temalı Canlı Kamu Spotu Projesi, İlim Sanat Tarih ve Edebiyat Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Sosyal Girişim Okulu (SGO) tarafından geliştirilip uygulamaya sokuldu. As- lında Anneler Günü etkinliği ‘Canlı Kamu Spotu’ fikrini hayata geçirdikleri etkinliklerden sadece birisiydi. Bundan önce “Bana Selam Ver!” ve “İstanbul” etkinliklerini gerçekleştirmişlerdi... Sosyal Girişim Okulu’nun tüm bu etkinliklerle yapmak istediği tek şey, “birileri şu sorunlara bir el atsa denilen ama kimsenin çözmek için çaba harcamadığı sorunlara” dikkat çekmekti. Etkinlik sonrası alınan geri dönüşümler, projeler hedeflerine ulaştığını gösteriyor. Yerleşik kalıplara bir başkaldırı... Oysa herkes bilir, Anneler Günü Mayıs ayının ikinci Pazar günü kutlanır tüm dünyada. Daha mayıs ayı gelmeden billboardlardaki reklamlar, TV kanallarındaki filmler ve radyodaki ses, annenize alabileceğiniz hediyeleri, o gün annenizin sizden beklediği hediyeleri ve o günü nasıl atlatabileceğinizi anlatır size. Aslında size, tüm yıl unuttuğunuz annenizi bir gün hatırlayarak, büyük bir sorumluluktan nasıl kurtulacağınızın da yolunu gösterir. O gün gelince alınan hediye ile hem üretimin çarkları döndürülür, hem annenin kalbi kazanılır, modern zamanların anlayışına göre... Böylece siz de büyük bir yükten ve dertten kurtulmuş olursunuz. İşte tam da bu fikre, bu uygulamaya bir başkaldırıdır İSTEV’in yeni Canlı Kamu Spotu Projesi... “Her gün Anneler Günü” adıyla yapılan bu sosyal sorumluluk projesi, bir sokak etkinliği... İnsanları hayatı en hızlı şekilde yaşadıkları cadde, meydan ve sokaklarda yakalamayı hedefliyor. Metro istasyonlarında, otobüs duraklarında açılan pankartlar metroyu, otobüsü, randevuyu kaçırma pahasına hayatı kaçırmamayı ikaz ediyor. Hayatı yakalamanın yolunun hayatın her günü ve anı sevdiklerimizi yakalamaktan geçtiğini öğretiyor. Ocak - Şubat 2015 25 EKONOMİYE BAKIŞ Dünya ‘küresel vasat büyüme’den etkilenmemenin peşinde Bizim gibi 50’yi devirenler için iktisat, genç nesil için ekonomi alanının en kritik noktalarından birisi, ülke ekonomisi bir sıkıntı veya kriz yaşıyor ise, bu sıkıntı veya krizi atlatmak için uygulanması gereken programın, reçetenin, ilacın gecikmeden uygulanmasıdır. Bizim gibi 50’yi devirenler için iktisat, genç nesil için ekonomi alanının en kritik noktalarından birisi, ülke ekonomisi bir sıkıntı veya kriz yaşıyor ise, bu sıkıntı veya krizi atlatmak için uygulanması gereken programın, reçetenin, ilacın gecikmeden uygulanmasıdır. Hastalık, yani ekonomik kriz ilerledikçe, derinleştikçe, sürecin başlangıcında uygulanması halinde sonuç verebilecek ilaç veya tedavi, önlem paketi, çok gecikerek uygulamaya kalktığınızda, beklenen sonucu veremeyebilir. Bu nedenle, ekonomik darboğaz veya kriz başladığı anda, çok seri ve çok etkili davranmak gerekir. PROF. DR. KEREM ALKİN tür geniş kapsamlı ve sert tedbirlere iktisat literatüründe ‘bazuka etkisi’ (bazooka approach) diyoruz. Avrupa Merkez Bankası’nın 22 Ocak Perşembe günkü 1,1 trilyon euroluk tahvil alım programı kararı, paketin büyüklüğü itibariyle ‘bazuka etkisi’ne örnektir. Almanya’dan ‘bilhassa euroyu çökertme’ operasyonu 2008 yılı sonbaharında, ABD kökenli uluslararası finans kurumu Lehman Brothers’ın iflası ilan edildiğinde, ABD Yönetimi, küresel finans krizinin dalga dalga, adeta ağır bir deprem sonrası Hastalık başladığında, süreç acil bir ankıyıları vuracak ‘tsunami’ gibi, AmeriEKONOMİYE BAKIŞ tibiyotik tedavisi gerektirirken, aspirin kan ekonomisini ve sonrasında dünya ile tedavi etmeye kalktığınızda, nasıl ki ekonomisini nasıl vuracağını biliyordu. ateş kısmen düştüğünden, tedavinin sonuç verdiğini saÇünkü, ABD, 1929 Büyük Buhranı’nda, kriz patlak verdinıp, ardından hastayı “hastanelik” hale düşürürüz; aynı ğinde, ekonomik tedbirlerin geç kalmasının bedelini, ağır şekilde, ekonomik kriz başladığında, “palyatif “, geçici bir işsizlik, yoksulluk ve sefaletle ödemişti; ilk etkileri 15 pansuman tedbirler ile krizi geçiştirmeye kalktığımızda, yıl, ikincil etkileri 30 yıl süren bir sefalet. bu tablo daha ağır bir ekonomik daralma, daha ağır işsizBu nedenle, ABD Merkez Bankası (FED), ekim 2008’den lik ve sonrasında alınan tedbirler ile, daha ağır bir yoksularalık 2013’e kadar devam eden bir parasal genişleme luk bedeli ödenerek, Allah göstermesin, kolun veya bacagerçekleştirdi ve 3 aşamada piyasaya 3,5 trilyon doların ğın kangren olması nedeniyle kesilmek zorunda kalınması üzerinde para bastı. Obama Yönetimi, aynı dönemde, gibi, ciddi bir bedel ödenerek ancak tedavi edilebilir. ciddi kamu alt ve üst yapı yatırımı harcamaları yapıp, Bu nedenle, ekonomik kriz başladığında, hükümetin, ekoözel sektörün harcamalarındaki daralmadan kaynaklanomi yönetiminin tüm kurumlarının, hızla sürece dahil nan negatif etkiyi, kamu harcamaları ile telafi etmeye olarak, müdahale ederek, ‘etkili’ tedbirler alması gereçalıştı, kamuya geçici personel aldı. Buna karşılık, Avrupa kir. Ekonomik krizin boyutları ne kadar büyükse, alınacak Birliği liderleri birbirine girdi ve Almanya, küresel finans tedbirin boyutlarını da o derece büyük tutmak gerekir. krizinden etkilenen ülkelere kan kusturdu. Önce İngiltere Ekonomi çevrelerine ve piyasalara ‘şok tedavisi’ uygulaisyan etti; ardından ciddi bedel ödeyen Akdeniz ülkeleri. mak adına, para ve maliye politikası alanında alınan bu Yunanistan’da en çok oyu alan partiye hükümet kurdurt- 26 EKONOMİYE BAKIŞ madılar; demokrasinin beşiği Avrupa’da. Avrupa Merkez Bankası Başkanı (ECB) Draghi, Lahey Adalet Divanı’nın ECB’nin tahvil alım programının AB yasalarına uyumlu olduğuna dair kararı sonrasında, 1,1 trilyon euroluk tahvil programını açıkladı. Ama, hala Almanya ‘bazuka etkisi’ konumundaki kararı eleştiriyor; yanlış olduğunu ifade ediyor ve söz konusu paketin Euro Bölgesi’ni durgunluktan kurtarmasına yönelik umutları adeta köreltmeye çalışıyor. Bu durumda, Almanlar ya ‘kafayı peynir ekmekle yemiş durumdalar’ ya da dünya ticaretinde ABD’nin arkasına düşüp, 3. sıraya gerileyen Almanya, euro-dolar paritesini resmen 1,10 dolara kadar düşürüp, öncelikle kendisine, ardından da Euro Bölgesi’ne küresel ihracat alanında ciddi bir rekabet avantajı oluşturmaya çalışıyor. TCMB faizi 1,5 puan daha düşürebilir TCMB, 2015 yılının ilk 3 ayında, yıllıklandırılmış manşet enflasyonun seyrine bağlı olarak, asli görevi olan ‘fiyat istikrarı’nı ihmal etmediğinin altını çizerek yürümek istiyor. Bu duruşa karşı çıkan taraf ise, manşet enflasyonun zaten çok hızlı gerileyeceğini; bu nedenle, faiz indiriminde geç kalınmasının, Türk ekonomisinin büyüme ve istihdam hedefleri açısından, özel sektör yatırımları açısından ve ihracat açısından önemli bir fırsat döneminin kaçırılmasına sebep olacağını ifade ediyorlar. Şahsi fikrim, TCMB dünkü toplantıda 0,25 puan indirim kararı alabilirdi, ama, Hindistan Merkez Bankası’nın ‘tutucu’ Başkanı Rajan’ın sürpriz indirim kararı, indirimi 0,50 puana çekmiş olabilir. 2014 yılı ocak ayında yüzde 1.98, şubatta 0.43 ve mart ayında 1.13 düzeyinde gerçekleşmiş olan aylık enflasyon oranları yarıda kalır ise, mart ayı sonunda yıllık enflasyon 6,3’e inmiş olacak. O halde, eğer 17 Mart dahil, TCMB 1 puan faiz indirir ise, politika faizi yüzde 6,75 olacak; 1,5 indirir ise yüzde 6,25. Bu durumda, 17 Mart dahil, kendimizi en az 1,5 puan faiz indirimine hazırlayalım. TCMB ‘proaktifliği’ arttırdı, tempoyu hızlandırmalı TCMB üst yönetimimiz de, 15 Ocak’taki Hindistan ve 2122 Ocak’taki Kanada ve Danimarka merkez bankalarının faiz indirimleri ve ECB’nin 22 Ocak’ta açıkladığı 1,1 trilyon euroluk paketi sonrası, şubat ayı toplantısını beklemeden, özellikle Türk ihracatçısının rekabetçiliğine destek anlamında tedbirleri yoğunlaştırmalı. Ben, faiz kararı dışı tedbirlerden söz ediyorum. Nitekim, ihracatçılara kullandırılan reeskont kredisi hacminin artırılması kararı çok önemli. Ve, TCMB’nin ‘bana artık euro getirmeyin’ kararı da önemli. Anlaşılan o ki, TCMB’nin proaktif kararları gelmeye devam edecek. Bu arada, İsviçre Merkez Bankası’nın, Euro-İsviçre Frangı kurunun 1,20 frankta tutulmasını sağlayan ‘müdahale kuru’ uygulamasını kaldırmasının dedikodusu da yürüyor. Bir dedikoduya göre Almanya yaptırdı, bir dedikoduya göre ECB’den 1,1 trilyon euroluk paketin tüyosunu aldı ve Lahey Adalet Divanı kararına da görünce, gereğini yaptı. Sözün özü, merkez bankalarının işi daha da zorlayacak. Siyaset Erki ile TCMB’nin öncelikleri mi farklı TCMB üst yönetimi ve Para Politikası Kurulu (PPK) üyeleri der ki; “fiyat istikrarı riski; yani, enflasyon riskiyle mücadele bizim için önceliğini koruyor. Büyüme ve istihdama katkı sağlayabilecek para politikası değişikliğini, enflasyon riskinin azalma derecesine göre ancak gerçekleştirebiliriz”. TCMB’nin bu görüşünü kimi iktisatçılar ve piyasa profesyonellerinin desteklediği görülüyor. Siyaset Erki, kimi ekonomistler ve piyasa profesyonelleri ise, 2015 ve 2016 için, öncelikli endişenin ‘küresel vasat büyüme’ ve ‘deflasyon’ endişeleri olduğunu, dünyanın önde gelen pek çok ekonomisi için, küresel petrol ve emtia fiyatları ışığında, anlamlı bir ‘enflasyon riski’nden bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etmekteler ve bu nedenle, Türk Ekonomi Yönetimi’nin 2015 ve 2016 için, Türk ekonomisinin büyüme performansını yüzde 3,5 ile 4 arasında tutacak ve istihdamı koruyacak bir politika değişikliğine bir an önce gidilmesi gerektiğini ifade etmekteler. Yani, ortada Türk ekonomisinin öncelikle ve risk algısına yönelik bir farklılık gözleniyor. Tahminim odur ki, şubat ayı itibariyle, Siyaset Erki ile TCMB Üst Yönetimi’nin Türk Ekonomisi’ne yönelik öncelikleri birbirine bir hayli yaklaşmış olacak. ‘Küresel vasat büyüme’nin panzehiri ‘iç talep’ olabilir Dünya ticaretinin ‘keyifsiz’ ve özel sektör yatırımlarını pek de teşvik etmeyen bir ‘vasat büyüme’ sürecinden geçtiği bir dönemde, Türkiye’nin GSYH büyümesinde net ihracatın önemli bir payı olması, Türk ihracatçısının bir başarısı olarak alkışlanmalı. Bununla birlikte, Türk ihracatçısının işinin kolay olmadığını da vurgulamak gerekiyor. 2015 yılının küresel büyüme ve ticaret beklentileri, Türk ihracatçısının hacmini 2015 yılında arttırmayı bir kez daha başarması halinde, çok daha büyük bir alkışla motive edilmelerini ve Hükümet’in, ekonomi yönetiminin ihracat kesimine desteğini en az iki katına da çıkarmasını gerektirmekte. Küresel emtia fiyatlarının gerilemesi demek, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ekonomilerin emtia üreticisi, yani petrol, maden üreticisi şirketlerinin hisse senetlerini de olumsuz yönde etkilenmesi demek. Türkiye, Hindistan ve Çin gibi ekonomiler ise, 2015 yılında net ihracatın büyümeye katkısından yeterince yararlanamayacaklar ise, bu durumda belirli ölçüde iç talebe, yani hane halkı tüketim harcamaları, özel sektör yatırım harcamaları ve kamu harcamalarının ekonomik büyümeye katkı sağlamasına izin vermeleri gerekecek. Bu da, ekonomi politikalarında bu yönde değişiklik yapılmasını gerektiriyor. Ocak - Şubat 2015 27 AKTÜEL HABER Rize’nin İkizdere Vadisi’nde kış sporları önem kazanıyor. İKİZDERE’DE 200 YILLIK KAYAK RİTÜELİ Rize’nin İkizdere Vadisi’nde yer alan Petran, Kabahor, ve Ovit’ten sonra Çağrankaya yaylasında da turizm çalışmaları kapsamında kayak yarışları düzenleniyor. Bu yıl 8’incisi düzenlenen Petran Kayak Şenlikleri’ne ilgi büyüktü. Türkiye’nin bir çok bölgesinden meraklıların katıldığı şenlikte bölgede 200 yıldır kullanılan, son 8 yıldır ‘petranboard’ ismi verilen kayak tahtaları ilgi odağı oldu. Haber: Mahmut Selim Rize’nin 2 bin 200 rakımlı Meşe Köyü (Petran) Yaylası’nda düzenlenen şenliğe amatör ve profesyonel çok sayıda kayakçı katıldı. Meşe Köyü sakinlerinin petranboard ismini verdikleri kayak tahtaları ile profesyonel kayakçılara taş çıkartmaları dikkat çekerken, tahtayı kullanmakta güçlük çeken amatör kayakçıların kazaları da ilginç görüntüler oluşturdu. Petranboardın üzerinde durmakta zorluk çekenler arasında İkizdere 28 Kaymakamı Abdil Koç da yer aldı. Bir süre kayak tahtasını inceleyen Koç kaymaya başlamasının ardından saniyeler geçerken düşerek kara gömüldü. Tahta ile kayma cesareti gösteremeyenler ise yanlarında getirdikleri naylonlar ile kaydılar. Köy sakinleri yaptıkları açıklamada, “Eskiden yüzme tahtası dediğimiz son yıllarda ise petranboard denen bu tahta yaklaşık 200 senedir köyümüzde kullanılıyor. Geçmişte ulaşım amacı ile kullanırdık. Artık eğlence amacı ile kullanılıyor” dediler. Köyde misafir olan kayakçılar ise petranboardın kendileri için ilginç bir tecrübe olduğunu belirttiler. İkizdere Belediye Başkanı Hasan Kösoğlu, yaptığı açıklamada “Snowboardun Avrupa’daki geçmişi 60 yıl. Bizim burada yüzme tahtalarla yaptığımız ‘petranboard’ da yaklaşık 200 yıllık geçmişi var. Petranboard, AKTÜEL HABER snowboardın atasıdır. Geçmişte bu tahta ulaşım amacı ile kullanılıyordu. Artık eğlence spor amaçlı kullanılıyor” şeklinde konuştu. Meşeköy sakinlerinden Lütfi Kahraman petranboardu önceden ulaşım içi kullandıklarını belirterek, “Şimdi ise bu zevke dönüştü. 7 yaşından beri bu tahtayla kayıyorum” dedi. Kimi düştü, kimi yamaçta kayboldu Yörede Petranboard adı verilen köylülerin ise ‘yüzme tahtası’ olarak adlandırdığı tahtalarla dik yamaçlardan aşağıya kayak yapan köylüler nefes kesen gösteriler yaptı. Bu sırada dengesini kaybederek düşen bazı köylüler hafif şekilde yaralandı. Köylülerden sonra vatandaşlar da ‘Petranboardla’ kayak yaptı. Kimi vatandaşlar ise naylonlarla kayak yaptı. Kaymakam Düştü, Belediye Başkanı 10 metre ilerleyebildi İkizdere Kaymakamı Abdil Koç ile İkizdere Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu da Petranboard’la kayak denemesi yaptı. Kaymakam Abdil Koç Petranboard’a bindiği gibi düştü, belediye başkanı ise 10 metre kayabildikten sonra yere düştü. Ödüllü yarışma da vardı Şenlik kapsamında Petranboard yarışları düzenlendi. 250 metrelik parkurda 35 kayakçı Petranboardla aynı anda dik yamaçtan kaydı. Nefes kesen yarışlarda kayakçılardan kimileri çarpıştı, kimileri ise takla attı. Petranboard yarışlarında birinci Sefer Karaman, ikinci Şaban Havuz, üçüncü ise Lütfü Kahraman oldu. Dereceye girenlere İkizdere Kaymakam’ı Abdil Koç ile İkizdere Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu tarafından oyun seti, ısıtıcı ve el feneri hediye edildi. Ocak - Şubat 2015 29 ZİYARETLER VALİ ŞAHİN’DEN İADE-İ ZİYARET İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’a iade-i ziyarette bulunarak, borsa çalışmaları hakkında bilgi aldı. Başkan Kopuz, Vali Şahin’e 90 yıldır İSTİB’e ev sahipliği yapan Hamidiye Medresesi’ni de gezdirdi. Eylül 2014 Valiler Kararnamesi ile Hüseyin Avni Mutlu’nun yerine İstanbul Valiliğine atanan Vali Vasip Şahin, kısa zamanda şehirdeki kurum ve kuruluşlarla yakın ilişkiler kurarak, İstanbul’a hizmette çok önemli bir rol oynayacağının işaretlerini verdi. Vali Şahin’e göreve başlamasından hemen sonra İSTİB Başkanı Ali Kopuz başkanlığındaki Borsa Heyeti tarafından “hayırlı olsun” ziyaretinde bulunulmuştu. İstanbul’un sorunlarına kısa zamanda hakim olmayı başaran Vali Şahin, daha önce Malatya’da görev yapıyordu. İstanbul Valisi Vasip Şahin, İSTİB ziyaretinde, Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz tarafından kapıda karşılandı. Oldukça sıcak bir atmosferde geçen görüşmede, Türkiye ve İstanbul ekonomisi üzerine görüş alışverişi yapılırken, İstanbul’un dünyanın yükselen şehirleri arasına girdiğinin altı çizildi. İSTİB’i kapsamlı bir şekilde tanıtan konuşmasının ardından Başkan Ali Kopuz, İSTİB’in Türkiye ve İstanbul’un kalkınıp gelişmesi için gerçekleştirdiği projeler hakkında bilgi verdi. İSTİB’in 2023 vizyonunu anlatan Başkan Kopuz, “İSTİB, kurulduğu günden bugüne kadar İstanbul ve Türkiye’ye hizmeti temel görev edinmiştir. Gururla ifade etmeliyim ki, 90 yıllık İSTİB tarihi, aynı zamanda İstanbul’a ve Türkiye’ye adanmış bir kurumun tarihidir. Herkes emin olsun ki, İSTİB’in ülkemiz ve şehri- 30 miz için yaptığı hizmet ve faydalar, bugün dünden daha fazladır, yarın da bugünden daha fazla olacaktır” diye konuştu. Vali Şahin de, İstanbul Ticaret Borsası’nın ticaretin geleneksel motiflerini yaşatan ve İstanbul’a hayat veren köklü kurumlardan biri olduğuna işaret ederek, “Eminim ki, İSTİB, aynı zamanda teknoloji ve bilgi çağının gereklerini de yerine getiren güzide bir kurum olarak İstanbul’a çok daha büyük hizmetlerde bulunacaktır” dedi. Görüşmelerin sonunda, Başkan Kopuz Vali Şahin’e günün önemine binaen hediye takdim etti. Vali ve beraberindeki heyet, daha sonra hep birlikte Başkan Kopuz’un rehberliğinde 250 yılı aşkın bir tarihe sahip İSTİB hizmet binası olan Hamidiye Medresesi’ni gezdiler. ZİYARETLER Ordu’dan İstanbul’a uzanan büyük işbirliği BAŞKANLAR FINDIK BORSASINI KONUŞTU Ordu Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ziver Kahraman, İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret ederek, borsa çalışmaları hakkında görüş alışverişinde bulundu. Başkan Kahraman, ziyarette, Ordu Ticaret Borsası’nın çalışmaları hakkında bilgi vererek, aynı zamanda TOBB’un Borsalar’dan sorumlu Başkan Yardımcısı da olan Başkan Ali Kopuz’dan çalışmalarına destek vermesini istedi. Görüşmede her iki başkan da, ticaret borsalarının faaliyetlerinin güçlendirilip geliştirilmesi, aralarındaki işbirlikleri ve iletişimin arttırılması konusunda mutabık kaldılar. Ayrıca İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, Türkiye’nin önemli fındık üretim merkezlerinden biri olan Ordu’nun ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu fındık borsası hakkında gö- rüşlerini Başkan Kahraman’a aktar- rası girişim ve incelemelerde de bu- dı. İstanbul Ticaret Borsası’nın fındık lunduklarını belirterek, bu deneyim alanında yaptığı çalışmalar hakkında ve bilgilerini Ordu Ticaret Borsası’na kapsamlı bilgi veren Başkan Kopuz, aktarmaya hazır olduklarının altını Borsa olarak fındıkla ilgili uluslara- çizdi. İl Ticaret Müdürü Köse açıkladı: “TİCARETİ GELİŞTİRMEK İÇİN YENİ ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ” Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İstanbul İl Ticaret Müdürü Mehmet Ali Köse ve Ticaret İl Şube Müdürü Mustafa Kurt, İSTİB Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret etti. Gümrük ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün sorumluluk alanları hakkında bilgi veren Köse, İstanbul’un ticaretini geliştirmek için İstanbul iş dünyasının önemli temsilcilerinden biri olan İSTİB’le işbirliği içerisinde çalıştıklarını belirtti. İSTİB Başkanı Ali Kopuz da, Mehmet Ali Köse’ye İstanbul iş dünyasının sorunları ve ihtiyaçları konusunda Borsanın görüşlerini aktararak, çalışmalarında başarılar diledi. Ocak - Şubat 2015 31 ZİYARETLER LİBYA’DAN İSTANBUL’A YATIRIM ve İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI İSTİB, tarihsel ve kardeşlik bağılarına sahip olduğumuz Kuzey Afrika’nın güçlü ülkesi Libya’dan gelen Ulusal Libya Kongresi heyetini ağırladı. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ç. Ali Kopuz’un yanı sıra Meclis Başkanı Bülent Kasap ile Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven’in de hazır bulunduğu görüşmeye, Ulusal Libya Kongresi Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nizar Kawan ile Libyalı işadamları Moner Ali ve Omer K. Dugha da katıldı. Başkan Kopuz, misafir heyete, Türkiye’deki yatırım imkanları konusunda bilgi aktarırken, Türk gıda sektörünün gücü ve gelişme potansiyeli hakkında da düşüncelerini paylaştı. Türkiye’nin en büyük ticaret borsası olan İstanbul Ticaret Borsası’nı detaylı bir şekilde konuklara tanıtan Başkan Kopuz, Libya’da 32 güven ve istikrar sağlanması halinde Türk iş adamlarının bu ülkeye daha önce olduğu gibi yatırım yapmaktan çekinmeyeceğinin altını çizdi. reçte iki ülke arasındaki dış ticaret potansiyelini arttırmak için elimizden gelen çabayı sergilemekten kaçınmayacağız” şeklinde konuştu. İSTİB olarak Libya iş dünyasıyla gıda sektörüne ilişkin her türlü yardım ve işbirliğine hazır olduklarını vurgulayan Başkan Kopuz, “Libya ve Türkiye iki kardeş ülkedir. Bu kardeşliğin gerektirdiği şekilde, ilerleyen sü- Konuk heyet adına konuşan Nizar Kawan da, Libya’da yatırım yapmak isteyen İSTİB üyelerini ülkelerinde ağırlamaktan memnuniyet duyacaklarını söyleyerek, Başkan Kopuz’u Trablus’a davet etti. İSTİB-HABER İSTİB Başkanı Kopuz: “MB, FAİZLERİ HIZLICA İNDİRMELİ” İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, dünyada deflasyon, negatif enflasyon tartışılırken Merkez Bankası’nın indirimde çekingen davranmasının Türkiye için büyük risk olduğunu belirtti ve “Merkez Bankamız çok hızlı faiz indirim sürecine başlamalıdır. Aksi takdirde yüzde 4 büyüme bile zora girer” dedi. hammadde ve yarı mamul ihtiyacını karşılayan ekonomilerin zor günler geçirdiğine işaret ederek, “Küresel emtia fiyatlarının gerilemesi bu ürünleri ihraç eden ekonomilerin daha az para kazanması anlamına geliyor. Bu da petrol, maden üreticisi veya başka tür hammadde üreticisi şirketlerinin hisse senetlerini de olumsuz yönde etkiliyor” dedi. İSTİB Başkanı Kopuz, MB’nin “bağımsız” olduğunu, ancak bu bağımsızlığın “sorumsuzluk” anlamına gelemeyeceğini ifade ederek, faiz indirimi konusundaki inatlaşmanın ülkeye zarar vereceği uyarısında bulundu. MB’nin bir an önce faiz indirimine gitmesi gerektiğini vurgulayan Kopuz, şunları kaydetti: “Dünyada deflasyon, yani sıfır enflasyon tartışılırken, negatif enflasyon tartışılırken ve ülkeler büyüme konusunda telaş içerisindeyken, Merkez Bankamızın tereddüt, çekingenlik içerisinde olması, Türkiye için bir risktir. Peki, bizim Merkez Bankamız neyi bekliyor? Anlamakta güçlük çekiyorum.” “Dünya ticareti ‘keyifsiz’ ve özel sektör yatırımlarını pek de teşvik etmeyen bir ‘vasat büyüme’ sürecinden geçiyor” diyen Başkan Kopuz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum, tarım ve gıda fiyatları başta olmak üzere, maden, kıymetli maden ve enerji hammaddeleri, emtia fiyatların da 2014 yılından beri gevşemeye devam etmesine sebep oluyor. Küresel ticaret bu kadar vasat bir performans ortaya koyarken, başta gıda ve tarım ihracatçılarımız olmak üzere, Türkiye’nin GSYH büyümesinde net ihracatın önemli bir payı olması, Türk ihracatçısının bir başarısı olarak alkışlanmalı.” Başkan Kopuz, dünyanın emtia, yani Türkiye’nin tüketicinin son kullanımına hazır hale getirilmiş malların ihracatını yapan bir ülke olduğu için bu ülkelere göre daha şanslı bir konumda bulunduğuna değinen Kopuz, “Ancak, Türkiye de emtia ihracatçısı bu ülkelere ihracat yapmak zorunda. Dolayısıyla bu durum, 2015 yılında Türkiye için net ihracatın büyümeye katkısı açısından risk taşıyor” diye konuştu. Ekonomi politikalarında, para ve maliye politikalarında iç talebin önünü açmak için hızlı ve etkili değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Başkan Kopuz, “İşte ekonomi politikalarında değişiklik, enflasyon riski yok ise merkez bankalarının para politikasını gevşetmesinden ve/veya maliye politikasını da kamu harcamalarını kısmen artıracak tedbirlerden geçer. Bu kadar basit” ifadelerini kullandı. Ocak - Şubat 2015 33 İSTANBUL’UN TARİHİ ASRIN PROJESİ, ASIRLAR ÖNCESİNE AYNA TUTTU 8 bin 500 yıl önce buğday yüklü gemiler Yenikapı’ya yanaşıyordu Marmaray, İstanbulluların hayatını kolaylaştırmanın yanı sıra bu şehirde yüzlerce, binlerce yıl önce yaşayan insanların beslenme alışkanlıkları ve geçim şartlarını da gün yüzüne çıkardı. Marmaray’ın yapımı sırasında gerçekleştirilen kazılar, Fatih Sultan Mehmed’in karadan yürüterek fethettiği bu şehrin, 8 bin 500 yıl öncesine kadar uzanan tarihine de ışık tuttu. Haber : Fatih Türkyılmaz 29 Ekim 2013 tarihinden beri Avrupa ile Asya kıtalarını denizin altından birleştiren Marmaray tünel projesine ilişkin ilk düşünceler, 1860’lı yıllarda Sultan Abdülmecid tarafından dile getirilmişti. II. Abdülhamid döneminde, 20. yüzyılın hemen başında, 1902’de Amerikalı mühendisler Tünel-i Bahri’nin beratını almışlardı. Proje, Salacak-Sarayburnu arasında, denizin altına dikilen 16 sütunun üzerinden geçen bir tüneli kapsıyordu. Ancak bu projeyi neticelendirmek o yıllarda mümkün olmadı. 34 “Asrın projesi” olarak nitelendirilen tüp geçit, aradan yaklaşık 150 sene geçtikten sonra hayata geçirildi. Proje, sadece İstanbulluların ulaşımını kolaylaştırmakla kalmadı, aynı zamanda, 2.500 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülen İstanbul’un tarihini 8.500 yıl geriye götürdü. İnşa çalışmaları sırasında gerçekleştirilen kazılar, hem yüzyıllar önce yaşayan İstanbulluların yaşam tarzları ile alakalı bilgeleri, hem de onların kullandıkları birçok eşyayı gün yüzüne çıkardı. Üsküdar ve Yenikapı’daki kazılar... Bizans İmparatorluğu dönemine ait arkeolojik kalıntılar ve Üsküdar ve Yenikapı bölgelerindeki yapılan arkeolojik çalışmaların etkisiyle planlanandan yaklaşık 4 sene geç tamamlandı. Fakat kazılar sonucu Yenikapı’da 4. yüzyıl döneminde şehrin en büyük limanı olan Theodosius Limanı ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Yalçın, bu limanın Bayrampaşa (Lykds) Deresi’nin taşıdığı mil, artık ve molozlarla dolduğunu ve bunların ora- İSTANBUL’UN TARİHİ Çok çok eski zamanlardan beri kişniş yetiştiren ve bu bitkiyi çok seven Bizans halkı, Roma’da afrodizyak olarak kullanılan fıstık çamını da amforalar içinde gemilerle İstanbul’a taşımışlar. Kandamlası, kazayağı, yoğurt otu ve düğün çiçeği gibi yabani bitkileri ne için kullandıklarını ise henüz kimse bilmiyor. daki eski yapıların üzerini örttüğünü ifade ediyor. Yenikapı kazılarında Neolitik Dönem’den günümüze kadar ulaşan ve kent tarihine ışık tutan 35 bin eser belgelenerek bilimin hizmetine sunuluyor. Bu çalışmalar sırasında antik kent Theodosius Liman kalıntıları ile Neolitik kültür katı arasında tabakalaşmış deniz dolguları keşfedildi. Tüm bu veriler de Marmara Denizi’nin son 10 bin yıl içinde geçirdiği değişimlerin açık bir şekilde anlaşılabilmesini sağladı. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü İsmail Karamut, kazılardan çıkan jeolojik delillere göre, İstanbul’da muhtemelen 6. yüzyılda çok kuvvetli bir deprem ve bu depremin etkisiyle tsunami olduğunu söylüyor. Kazılarda bulunan bitkiler... Buluntular, Bizans ekonomisinin deniz ticareti ve tarıma dayalı olduğunu gösteriyor. Dağınık halde duran botanik buluntularını Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emel Oymak Dönmez ekibiyle değerlendirerek çok önemli sonuçlara ulaştı. Araştırmalar ve bulgular, 6. yüzyılda Bizans halkının bol miktarda üzüm, vişne, kiraz ve kavun tükettiklerini gösteriyor. Kazılarda az sayıda çitlembik, kızılcık, fındık, şeftali ve erik tohumları; kabuklu arpa ve buğday gibi tahıllara da ulaşıldı. Dönemin Bizans İmparatoru I. Theodosius (379-395), kendi adıyla anılan bu limanı, kentin artan tahıl ve diğer gereksinimlerini karşılamak amacıyla yaptırmış. Uzmanlara göre bu da İstanbul’un gıda ihtiyacının karşılanmasında şehir dışından gelen tarım ürünlerinin önemli bir yeri olduğunu gösteriyor. Özellikle de denize yakın münbit şehirlerden gelen buğday gibi tarım ürünlerinin İstanbul’a bu limandan girdiği söylenebilir. Kazılarda bulunan iskeletler.. Yapılan kazılarda çıkarılan kemik toplamda 142 bin kasa olmasına rağmen bunların 12 kamyonu üzerinde inceleme yapılmış. Yenikapı’daki kazılarda bulunan insan ve hayvan iskeletleri incelendiğinde, insanların iyi beslendiği, deniz mahsulleri tükettiği görülebiliyor. Ancak hayvanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. At, eşek ve katır iskeletlerinin yanı sıra az miktarda geyik, deve, koyun, keçi, sığır, domuz ve yunus iskeletiyle, fil, ayı ve aslan kemikleri ortaya çıkmış. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Vedat Onar’ın yaptığı araştırmaya göre atları, eşek ve katırları hor kullanmışlar. Kemiklerinden hayvanların epey acı çektikleri anlaşılıyor. Özellikle atlara vurdukları gem hayvanların damak bölgesini perişan etmiş. Sırt ve bel omurları sorunlu olan yük hayvanlarının çoğundaki kesim ve kemirme izleri, önce taşımacılıkta kullanılıp sonra hayvanlar ya da insanlar tarafından yendiklerini gösteriyor. Koyun ve keçilerin ise çoğunun beynini çıkarmışlar. Bu da beyinle beslendiklerine kuvvetli bir işaret olabilir. Ocak - Şubat 2015 35 İMAR KANUNU Haksız kazanca büyük darbe... Hükümet, istisnaî imar değişikliğiyle oluşan değer artışından vergi alacak Başbakan Ahmet Davutoğlu, İmar Kanunu’ndaki devrim gibi değişikliği açıkladı: “İMAR PLANI SÜREÇLERİ SAYDAM VE ADİL OLACAK. ARTIŞLARDAN BELEDİYELER DE PAY ALACAK” Kamu Yönetiminde Şeffaflık ve Reform Paketini açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, imar kanununda değişikliğe gidileceğini duyurdu. Açıklamaya göre imar planında yapılacak değişiklik sonucu oluşan değer artışından belediyeler de pay alacak. Kentsel dönüşüme ayrılan paylar ikiye ayrılacak. GELİRİN YÜZDE 30’U KENTSEL DÖNÜŞÜME KAYNAK OLACAK Değer artışından kamuya ödenecek payın yüzde 30’u Çevre ve Şehircilik Bakanlığın kentsel dönüşüm özel hesabına, yüzde 70’i plan değişikliğini onaylayan ilgili idareye parsel malikince ödenecek. Plan değişikliğinin bakanlık tarafından onaylanması halinde, payın tamamı Bakanlıkça alınacak. Değer artış payı olarak alınan miktarlar, kentsel dönüşüm uygulamasına ilişkin hizmetler dışında kullanılamayacak. Değer artış payı bedelinin ödenmeyen kısımları her yıl için Maliye Bakanlığı’nca yayımlanan yeniden değerleme oranına göre arttırılacak. Bedelin yarısı ödenmeden, onaylanan plana göre uygulamada bulunulamayacak. Kalan miktar ödenmeden yapı ruhsatı düzenlenmeyecek. 36 Başbakan Ahmet Davutoğlu, İmar Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri 3 ana başlıkta toplayarak, “İmar Kanunu ile İmar planlarının yapım süreçlerini daha saydam yapacağız. İmar uygulamalarını daha adil ve hızlı yapılmasını sağlayacağız. İmar planı değişiklikleri sonucunda değer artışından belediyelerin pay almasını sağlayacağız” diye konuştu. Daha önce de bu konularda ciddi düzenlemelerin yapıldığını anımsatan Başbakan Davutoğlu açıklamasına şöyle devam etti: “İmar planı değişiklikleri taslak ve değiştirilmiş hali ile belediyenin internet sitesinde, belediyenin herkesin rahatlıkla görebileceği bir panosunda ve muhtarlıklarda ilan edilecektir. Ayrıca mahalli bir gazetede özet olarak sunulacaktır. İmar planı yapma ve onama yetkisi olan tüm kamu idarelerinin her aşaması ilgili idare ve Çevre, şehircilik Bakanlığının bu amaçla oluşturu- İMAR KANUNU BAŞBAKAN İMAR DEĞİŞİKLİĞİNE AÇIKLIK GETİRDİ: “İSTİSNAİ TALEPLE DEĞİŞEN İMAR PLANI, DEĞER ARTIŞI SAĞLARSA, KAMU BU DEĞERDEN PAYINI ALIR.” Başbakan Ahmet Davutoğlu, İmar Yasası hakkında bilgi vererek rant vergisinin söz konusu olmadığını belirtti. Davutoğlu, “İmar Yasası ile ilgili kamuoyunun bilgisi ve yanlış anlaşılmaları giderilmesi için vurgulamak istiyorum. Bu kesinlikle bir rant vergisi değildir. Herhangi bir yerde bir arazi, bir mülk edinmiş olan vatandaşımızın ya da şirketimizin zamanla orada kazandığı değerin vergilendirilmesi değildir. İmar planı geçmişse imar planı dolayısıyla yeni yapılaşma hiç olmamışsa zaten bir şey söz konusu değildir. İmar planı geçtikten sonraki herhangi bir değer artışından vergi alınması kesinlikle değildir. Sadece var olan imar planı istisnai olarak bireysel bir taleple bir kişi tarafından taleple kamu otoritesi kullanarak imzayla bir değer artışı orada devreye girecek bir husustur” dedi. lan web sitesinde yayınlayacaktır. Evinde otururken dahi herhangi bir vatandaşımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın sayfasında bütün değişiklikleri görecek, itiraz edebilecek, yeni bir hak durumu var ise bunu bilecek. Herkesin ulaşabileceği bir şekilde şifresiz bir ortamda olacak.” Tarihi ve kültürel doku korunacak Başbakan Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kendi yaptığı imar değişikliğini kendi internet sitesinde ayrıca yayınlayacağını belirterek, “İlk defa yapılan imar planı uygulamaları için, daha önce Ocak - Şubat 2015 37 İMAR KANUNU imar planı yapılan alanlarda geçerli kurallar belli. İlk defa imar planı uygulanacak söz konusu alanlar için düzenleme ortaklık payı ve kamu ortaklık payı birleştirilerek vatandaşlarımızın bir belirsizlik içine düşmesi engellenecek” dedi. Başbakan Davutoğlu, tarihi ve kültürel dokunun korunacağını vurgulayarak, “Plan değişikliği, tarihi kültürel dokuyu, doğal dokuyu ve silüeti koruyarak sosyal donatı ve teknik alt yapının verdiği imkan dâhilinde yapılacak” şeklinde konuştu. Önce değer artış payı ödenecek Davutoğlu şöyle devam etti: “İmar planı değişiklikleri sıkı kurallara 38 bağlanacak ve bundan Belediyelerinde pay alması sağlanacak. Plan değişikliği bireysel talebe dayanmıyorsa belediye tarafından talep aranmaksızın noktasal değil bir bütünü kapsayacak şekilde planlar yapılacak. Bireysel talep geldiğinde bir veya birkaç kişinin talebi halinde parsel veya ada şeklinde yapılabilecek. Haksız bir gelir dağılımının veya o imar değişiminden bir komşunun istifade edip diğerinin etmemesi gibi haksız durum ortadan kaldırılacak. Meclisin plan değişikliğine ve alınacak belediye değer artış kararına işlem tesis edilecek. Taşınmazın plan değişikliğinden sonra ilk satışından sonra veya yapı ruhsatı aşamasın- da önce değer artış payı ödenecek. Ödeme aynı olarak yapılacağı gibi, hisse verilmesi, kat karşılığı gibi peşin veya taksitler halinde de olabilecek.” “Artışın sahibi kamudur” İmar değişikliği ile bir arsanın birkaç misli değer kazanabildiğine dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, “Bu artış, imar değişikliğinden kaynaklanmışsa o imar değişikliğinden kaynaklanan yeni değerin sahibi kamudur. O değer artışı kamuya dönecek şekilde düzenlenmelidir. Bu düzenleme ile bu değer artışlarının nasıl değerlendireleceği hangi oranlarda ele alınacağı kayda bağlana- İMAR KANUNU cak. Bunu biraz daha istişare ederek kanun öncesi netleştireceğiz. Pay kısmını ilerde belirleyeceğiz ama buradaki nihai yetki Belediye Meclisi’nde olacak. Alınan karara göre işlem tahsis edilecek” şeklinde konuştu. Davutoğlu şöyle devam etti: “Değer artışı doğrudan kamuya dönecek. Kamuya dönmüş olsa dahi herhangi bir yerde silüete doğal çevreye zarar verebilecek bir imar değişikliğine de izin verilmeyecek. Bundan belediyelere tarihi kültürel varlıkları korumak üzere ve kentsel dönüşüme kaynak aktarılacak. Oranlar netleşti ancak bunu daha istişareye açacağız. Büyük pay belediyelere gidecek ve bunu oranın halkı için kullanacak. Ama bunun dışında bir oranda kültürel mirası korumak için ayrılacak ve bu kültürel miras dışında doğal çevreyi koruyacak bir pay olacak.” Kentsel dönüşüme kaynak Kentsel dönüşümden elde edilecek payın ikiye ayrılacağını ve birini Biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na diğerinin de belediyelere verileceğini kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşümü için diğeri ise belediyelerin kentsel dönüşüm için yaptığı çalışmalar için gelir alanı oluşturulacak. Şimdiye kadar yaptığımız bizim iktidarlarımız dönemindeki bir çok düzenleme bu kapıları kapatmıştı ama hala şeffaflık yönünde eksiklikler varsa bunun giderilmesi için her türlü gayreti sarfedeceğiz. Çevre Şehircilik, TOKİ bir imar planı yaparsa Belediye bundan yine pay alacak. Değer artış uygulaması bugünden itibaren geçerli olacaktır” dedi. Türkiye’nin en sürükleyici sektörlerinden biri İnşaat sektörü olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, “Bunun gelişmesi ekonomik kalkınma için, istihdam için çok önemlidir. Bu kurallar olumsuz etki yapmayacaktır. İnşaat sektörümüz bütün bu planlarla ilgili çalışmalardan olumlu etkilenecek, sektörün gelişmesi kurallara bağlı olması da çok büyük bir imkan sağlayacak” diye konuştu. AMAÇ KİRLİ İLİŞKİLERİ VE HAKSIZ KAZANCI ÖNLEMEK... DEĞER ARTIŞININYÜZDE 40’I KAMUYA ÖDENECEK Kamuoyunda rant vergisi olarak isimlendirilen istisnaî imar değişikliklerinin yol açtığı değer artışından kamunun pay alması nasıl olacak? Uzmanların açıklamasına göre, maliklerin talebi üzerine yapılacak yeni imar planı değişikliklerinde, emsal artışı olan parsellerin artan değerinin yüzde 40’ı kamuya rant vergisi olarak ödenecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, “Rant vergisinde amacı, imardaki haksız kazancı ve kirli ilişkileri engellemek” olarak açıklıyorlar. Ekonomi yönetimi, maliklerin talebi üzerine yapılacak imar planı değişikliklerinde, emsal artışı olan parsellerin, artan değerinin yüzde 40’ını, kamuya değer artış payı olarak almayı planlıyor. Hedef, bir arsada mevcut imar durumunda; bazı girişimlerle ya da el değiştirdikten sonra imar hakkı yükselişi olursa, ortaya çıkacak daha büyük projenin (rantın) kamu lehine vergilendirilmesi. Böylece kamuoyunda sıklıkla konuşulan “aslında o arsanın imarı şu kadardı, yolunu buldular ya da el değiştirdi imar da değişti” şeklinde gündeme gelen kirli ilişkileri önlemek ve ortaya çıkan ‘ek değeri’ vergilendirmek. Örneğin mevcut imar hakkına göre en fazla 5 kat bina yapılabilecek bir arsa “imar değişikliği talebiyle” 7 kata çıkarılıyorsa 2 ekstra katın değerinin yüzde 40’ı kamuya ödenecek. Ancak mevcut imar planında 5 kat olmasına rağmen 3 katlı bir binanız varsa ve yıkıp 5 katlık bir bina yaparsanız imar değişikliği olmadığı için kamuya yüzde 40 pay vermeyeceksiniz. Ocak - Şubat 2015 39 İŞ DÜNYASI & YÖNETİM DÜNYANIN EN GERİ KALMIŞ ÜLKESİ Amerikalı yönetim gurusu Japon mucizesinin mimarı W. Edwards Deming, “Dünyanın en geri kalmış ülkesi neresidir?” sorusunu sorduktan sonra şu çok ilginç cevabı veriyor: Milyonlarca işsizde mahfuz bilgi ve beceri yığını ve çok daha korkuncu, bütün sektörlerde ve her seviyede istihdam edilmiş olan insanların bilgi ve becerilerinin gerekenden daha az veya yanlış kullanılması ve hatta istismar edilmesi dolayısıyla Birleşik Devletler bugün dünyanın en geri kalmış ülkesidir. Ve yine Deming, “Amerikanın dost bir ülkeye yapacağı en kötü ihracat Amerikan Yönetim Tarzıdır” diyor. Kitabının önsözünde kitabının amacının Amerikan Yönetiminin tarzının değişimi (Transformation) olduğunu ve Amerikan Tarzı Yönetimin değişiminin bir yeniden yapılanma ya da revizyon olmadığını, tepeden tırnağa tüm yapının yenilenmesini gerektirdiğini, mutasyonun belki de doğru kelime olduğunu söylüyor. olduğunu düşünürsek ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Dünya üzerinde gelmiş ve geçmiş hiçbir medeniyet ön- TÜRKİYENİN YÖNETİM DEVRİMİ Eğer üstad zerre kadar haklıysa, onların gelip geçtikleri ve değiştirme yönünde arayış içinde oldukları yola biz çıkmaya çalışıyoruz ve Amerika’yı keşfetmeyi dahi haylice geriden gerçekleştiriyoruz demektir. cekilerinin veya çağdaşlarının birikimlerini bir şekilde ERDAL DERİNDERE tır. Bunun en görünür yollarından biri Yönetim hususunda Türk insanında ufuk açacak kitapların tercüme edilmesiyle başlayacak bir İşletme Yönetimi Hareketi projesini dikkatlerinize arz ediyoruz. KEDİ İLE TİLKİNİN HİKAYESİ 40 gün sentezini yapmamış/yapamamışve başlıcası tercüme faaliyetleridir. İş ve İşletme Yönetimi Literatürünün ağırlığının Anglosakson ve Amerikan ağırlıklı olduğunu ve ülkemizdeki literatürün hemen tamamının aynı kaynaktan Meşhur hikâyedir. Kedi ile tilki sohİŞ DÜNYASI bet ediyorlar. Tilki havasını atıyor. ‘Kedi kardeş benim tehlike anında uygulayabileceğim şu kadar planım var’ O sırada kokuyu alan çoban köpekleri doludizgin saldırıya geçiyorlar. Kedi can havliyle bir ağaca tırmanıyor. Tilki onu mu yapsam, şunu mu yapsam, bunu mu yapsam derken kendi bünyesine aktarmadan kendi öz- VE YÖNETİM canından oluyor. Kedi de tırmandığı ağaçtan tilkinin cansız bedenine bakarken söyleniyor. ‘Mübarek hayvan bir sürü planın olacağına benim gibi tek bir planın olsaydı da canından olmasaydın.’ KISSADAN HİSSE İnsanın tilkinin durumuna tüylerinin ürpermemesi mümkün değil. İyi de kedilik mümkün mü? Tüm zamanlar ve mekânlar için geçerli basit, ucuz ve kolay anlaşılır ve uygulanır bir yönetim tarzı ve teknolojisi var mı? İŞ DÜNYASI & YÖNETİM ÖLÜMLÜ FİRMA KENDİNİ BİL İstatistikler göstermektedir ki kurulan firmaların %80 i ilk beş yıl içinde geriye kalan firmaların %80 i de ikinci beş yılda kapanmaktadır. Yani her 100 firmadan sadece 4 tanesi on seneden fazla yaşamaktadır. Bunlarında ortalama ömrü 30-35 sene civarındadır. Her şey değişiyor ve Gök Kubbe altında yeni bir şey yok. Bakın iyi Liderlik, iyi Yöneticilik tanımlarına, kadim tanımların izdüşümünü görürsünüz. Son dönemlerde Yönetim ve Yöneticilik ve özellikle Liderlik literatüründe kadim Uzakdoğu felsefeleri başta olmak üzere tüm kadim düşüncenin, bırakın etkisini, doğrudan konuşturulmasını ve konuşlandırılmasını görüyoruz. Öz olarak hepsi aynı şeyi söylüyor: Kendini bil. Demek ki yönetim içten dışa bir süreç. Kişilikte olgunAtasözü laşma, düşüncede olgunlaşma, eylemlerde olgunlaşma sırayla ortaya çıkıyor. Dış sürecin özü de ‘yönetileni hoş gördük’ ve ‘Onlar işleri danışarak görürler’. Başka bir deyişle firmalar kurucularından önce ölmekte ve çalışanların da çalıştıkları firmalardan emekli olma şansı bulunmamaktadır. YÖNETİM Neyi yitirdin de, ne arıyorsun? Yaşadığımız dönemleri isimlendirmeyi çok severiz. Bana kalsa 21. yüzyıl için ‘Yönetim Çağı’ diyebilirim rahatlıkla. Yönetim Üstadı Peter Drucker’ın ‘Organizasyon (Örgüt) Çağı’ demesinden cesaret alarak. ‘Çünkü’, diyor üstad, ‘hiçbir dönemde olmadığı kadar çok organizasyonlar içinde ve arasında geçiyor insan ömrü.’ Eğer öyleyse her birimiz hemen her yerde ve hayatımızın belki de tamamında ‘Yönetimin’ nesnesi durumundayız. İŞ YÖNETİMİNDEN ÖNCE İŞLETME YÖNETİMİ GELİR Yönetim Kurulu Üyeleri, Üst ve Orta Düzey yöneticiler için en çok ihtiyaç duyulan bilgi alanının İşletme Yönetimi olduğunu öngörüyoruz. Bir sosyal birliktelik olarak firmanın inşâsı ve yönetimi hakkındaki sorunlar ürün ve hizmet yönetiminden (İş Yönetimi) önce gelmekte ve bunlar üzerinde belirleyici olmaktadır. Ocak - Şubat 2015 41 ÇAYIN HİKAYESİ Haber : İbrahim Hakkı YÜZBİNLERİN GELİR KAPISI ÇAYIN HİKÂYESİ Gümrük defterlerine göre çay, İstanbul’a ilk defa 1816 yılında girmiş. Bununla birlikte 1917 yılına kadar ülkemizde çay üretimine dair bir gelişme olmamış. Bugün ülkemizde 1 milyondan fazla insan çay üretiminden karnını doyuruyor. Birileri keyif için çay içerken diğerleri de bundan geçimini temin ediyor, ne güzel bir alışveriş. Çay, MÖ 2700 yılında Çin’de bulunmuştur. 1-3 metre boyunda olabilen bitkinin yabanilerinin 10 metreye kadar çıktığı görülüyor. Subtropikal ve tropikal bölgesine ait bir bitki olan çay yüksek yerleri seviyor. Kuzey ve Güney yarımkürelerde yetişen bu tılsımlı içeceğin bitkisi, kışın yaprağını dökmeyen dört mevsim yeşil kalabilen bir özelliğe sahip. Doğada 42 yüzyıl hatta daha uzun yaşayabiliyor. Çiçeği sarı- beyaz ve güzel kokulu. Bol yağış ve düzenli sıcaklık istiyor. yetişen çaylar gayet önemli bir boş- Japonya, Hindistan, Sri Lanka (Seylan), Kenya, Endonezya, Arjantin, Türkiye ve İran çayları da önemli kabul ediliyor. Ülkemiz de önemli çay yetiştiricileri arasında yer almaktadır. Karadeniz Bölgesi’nde Rize, Trabzon, Giresun ve Artvin’de Kasım aylarına kadar devam eder. luğu dolduruyor. Ülkemizde çay toplama mevsimi Nisan’da başlar, Ekim Tropikal çaylar ise dört mevsim hasat edilebiliyor. Çayla ilgili en ilginç bilgilerden biri de Himalayalar’ın tepesinde çay tarımının yapılmasıdır. Himalayalar’ın güney yamaçları yüksek çay bahçeleri için çok elve- ÇAYIN HİKAYESİ rişli kabul ediliyor. Dik yamaçlarda güneş, yaptığı dik açılarla bitkinin ısıya doymasını sağlıyor ve yumuşak toprak, lezzeti tavan yapan çaylara analık ediyor. Darjeeling adı verilen bu Himalaya Çayı nadir bulunuyor ancak gerçeği ile sahtesi hep karıştırılıyor. Böyle bir tanım hâlâ yapılmadı Çay ile ilgili ilk yazılı kaynak, 879 yılında bir Arap Seyyahın seyahatnamesinde görülür. Seyahatnamede, Kanton Şehri’ndeki gelirlerin çay ve tuzdan olduğu yazılıdır. Çin’in güneyinde 960-1297 arası yaşayan ve 10 binin üzerinde şiiri bulunan Lu-Yu, çayı ilk kez satırlarında kurutan ve yetiştiren kişidir. Japon Yazar Kakuzo’ya göre o, çayın Kitab-ı Mukaddesini, yani ‘Chaing’ kitabını neşretmiştir. Büyük ozan meşhur Chaing kitabında iyi çayı şöyle ta- nımlıyor; ‘Çay yaprakları, Tatar atlılarının deri çizmeleri gibi boğumlu olmalı, dev bir boğanın postu gibi yuvarlanabilmeli, rayihası bir uçurumdan çıkan sis gibi dağılabilmeli, Zephyros’un dokunduğu bir göl gibi ışıldayabilmeli ve henüz yağmur değmiş ince toprak gibi ıslak ve yumuşak olmalıdır.’ Sanıyorum böyle çarpıcı bir tasvir hala yapılamadı. Çayın Türkiye macerası Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından yedinci, kişi başına tüketim bakımından dördüncü, kuru çay üretimi bakımından beşinci sırada yer alıyor. Rakamlardan da anlaşıldığı üzre hem üretim hem de tüketim açısından oldukça önemli bir yere sahip Türkiye. Tüketim açısından birinci sırada. Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu 2014 yılı yaş çay kampanyasının son derece verimli geçtiğini söylüyor: “Bu yıl üreticilerden 628 bin 430 ton yaş çay alımı gerçekleştirdik. Şu ana kadar 540 bin ton çay karşılığında üreticilere 722 milyon lira ödeme yaptık. Yıl sonuna kadar toplamda 874 milyon lira ödeme gerçekleştirmiş olacağız. Çaykur olarak üreticimize 1 milyar liraya yakın ödeme yapıyoruz” Bugün ülkemizde 1 milyondan fazla insan çay üretiminden karnını doyuruyor. Birileri keyif için çay içerken diğerleri de bundan geçimini temin ediyor, ne güzel bir alışveriş. Tarih boyu Çin, Japonya, Hindistan ve diğer çay üreticisi ülkelerle ilişkimiz olduğu düşünülürse onların bu ülkelere yaptıkları seyahatler sırasında çay ile karşılaşmamaları mümkün değil. Zaten 12. yüzyılda büyük mutasavvıf Hoca Ahmet Yesevi’nin Ocak - Şubat 2015 43 ÇAYIN HİKAYESİ çay içen ilk Türk olduğu söylenir. Tatarların dilbilimcisi Abdülkayyum Nasıri ‘Fevakihul Cülesa’ adlı kitabında bu olayı anlatıyor. Rivayetlere göre, Hoca Ahmet Yesevi, misafir olduğu bir Türkmen Evi’nde sıcak çayı içmiş ve çok beğenmiş, yorgunluğunu aldığını görünce de ‘hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar’ diyor. Dolayısıyla, Türklerin Anadolu’ya gelmeden önce çayla tanıştıklarını bu bilgi ortaya koyuyor. 1777 tarihli bir Attariye Defteri’nde çay kaydına rastlandığı, 1816 yılında bir gümrük defterinde ise çay ithalatının yapıldığı anlaşılmaktır. Belli ki ufak tefek ithalatlar yapılıyor ve böylece çay İstanbul’a ‘merhaba’ diyor. Japonya’dan gelen çay ile çok sınırlı sayıda da olsa çay ekildiği, ancak sonuç vermediği söylenmektedir. 1860 yılında Rusların Batum çevresinde çay tarımına başladıkları anlatılıyor. 19. Yüzyılın ikinci yarısında Batum’a çalışmaya giden Doğu Karadeniz halkı çayın nasıl yetiştiğini görerek ufak tefek dikime de başlıyor. Çay Risalesi Bunun yanında 1877 yılında yayımlanan Çay Risalesi adlı kitapta bir çay düşkünü olan ve Çaycı adıyla anılan Basra Valiliği görevinde bulunan Hacı Mehmet Arif Efendi, “otuz seneyi aşkın bir çay tiryakisi olduğunu, bu alışkanlığından hiçbir zarar görmediğini, tam aksine sıhhat ve afiyetle yaşantısına devam ettiğini” söylüyor. Çayın mutlaka içilmesi gerektiğini ve sağlıklı olduğunu da vurguluyor. Çay ile ilgili ikinci kitap 1910 yılında ‘Çay Hakkında Malumat’ adlı kitapta yer alıyor. Bu kitabın yazarı ise Mehmet İzzet. Kitabında halk arasında çay içmenin hızla yaygınlaştığını söyleyerek, ‘Vakıa şimdiye kadar umumi, tıbbi nebatat kitaplarında bu babda malumat-ı lazime 44 kayd edilmiş ise de kimisinin pek muhteser, kimisinin ise bir takım tabirat-ı fenniye ile mezcedilmiş bulunmasına ve bu surette anlardan edilecek istifade pek mahdut ve erbabına münhasır kalmış olmasına binaen ve risale-i müteaddide görülen malumatı toplayarak’ bu eseri yazdığını belirtmiştir. Fakat 1917 yılına kadar Türkiye’de çay yetiştiriciliği ile ilgili ciddi bir adımın atılmadığını görmekteyiz. Çay için en uygun iklimin Doğu Karadeniz Bölgesi olduğuna karar ve- rilir. Bu kez de araya Birinci Dünya Savaşı’nın girmesi çayın ülkemizde yaygınlaşmasını güçleştiriyor. Halkalı Ziraat Mektebi hocalarından Ali Rıza Erten, Batum Bölgesi’ne yaptığı ziyaretin ardından çay tarımının mutlaka Doğu Karadeniz’de yapılması gerektiğini yineliyor. 1912 yılında ise Rize Ziraat Odası Başkanı Hulusi Karadeniz, Batum’dan getirdiği çayı kendi bahçesine ekiyor. Burada tahmin etmekte zorlanmayacağımız gibi çay tutuyor. Fakat Ruslar Rize’yi işgal edince bu sevda da kısa sürüyor. ÇAYIN HİKAYESİ da da farklı görüşler bulunuyor. Biz, ÇAYKUR raporları, Prof. Dr. Burhan Kaçar’ın ‘Çay Bitkisi’ isimli kitabı ile Mustafa Duman’ın ‘Çay Kitabı’ adlı çalışmasında ki bilgiler ışığında aktarmaya çalışıyoruz. 1919 yılında tekrar Rize’ye dönen Hulusi Bey, çayın Rize’de yetiştirebileceğini ispat ediyor ve bilgi engeli ortadan kalkıyor. Bugün halen çayı Hulusi Karadeniz mi, Zihni Derin mi Türkiye’ye getirdiği tartışılmaya devam edilmektedir. Tarihler konusun- Araştırmalar Zihni Derin’in çayın ülkemizde yetiştirilmesine resmi manada öncülük ederek onun kurumsallaşmasını sağladığını gösteriyor. Esat Özoğuz, Prof. Şevket Reşat Hatipoğlu, Ali Rıza Erten de çay yetiştiriciliğinin öncülerinden kabul ediliyor. ‘Rize ili ve Borçka kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay yetiştirilmesine dair 407 Sayılı Kanun’ 1924 yılında kabul edilerek çay yetiştiriciliği yasal güvence altına alınır. 1940 yılında çıkartılan çay kanunu ile çay tarımı ve üreti- mi, girdi ve kredi sübvansiyonları ile önemli ölçüde destekleniyor. Bu kanunun yayınlanmasından sonra çay tarım alanları hızla genişlemeye başlamıştır. Rize’nin Fener Mahallesi’nde 1947 yılında günlük 60 ton kapasiteyle ilk fabrika açılır, adı Merkez Çay Fabrikası’dır. 1960 yılına gelindiğinde ise çaylık alan 214 bin dekar, üretici 100 bin kişidir. 1973 yılında, kurulan yaş çay işleme fabrika sayısı 32’ye, 1999’da ÇAYKUR’un yaş çay işleme fabrikası 46’ya ulaşır. 1985 yılında sektördeki toplam alımın yüzde 95’i ÇAYKUR, yüzde 5’i özel sektör tarafından yapılırken, özel sektörün çay işletmesine açılması ile birlikte bu oran neredeyse eşit hale gelmiştir. İSTANBUL KADIN VE GENÇ GİRİŞİMCİLERİNİ SEÇTİ İstanbul Ticaret Borsası’nda bir seçim heyecanı daha yaşandı. İstanbul Ticaret Borsası’ndan TOBB İl Kadın Girişimciler ve TOBB İl Genç Girişimciler Kurulu İcra Komitesi’ne gidecek üyeler için 25 Aralık 2014’te yapılan seçimler, demokratik bir rekabet ve coşku içinde geçti. Seçimler sonucunda İSTİB kontejanından TOBB İl Kadın Girişimciler Kurulu şu isimlerden oluştu: Cansu Yurtsever, Cemreyaz Özdoğan, Çağla Kasap, Hatice Aydoğmuş, Irmak Koyunseven. Diğer taraftan İSTİB’den TOBB İl Genç Girişimciler Kurulu’na gidecek üyeler ise şu şekilde belirlendi: Burak Şahin, Çağla Kasap, Emrah Özduran, Emre Acar, İlker Bıyık, Kadir Çerman, Mahmut Altuntaş, Mehmet Emin Çalışkan, Muhammet Hasan Kopuz, Muhammet Hüseyin Kopuz, Murat Çalışkan, Mustafa Kamar, Cansu Yurtsever, Irmak Koyunseven, Çetin Topaloğlu, Hatice Aydoğmuş. Bu arada seçimler neticesinde İstanbul Ticaret Borsası TOBB İl Genç Girişimciler Kurulu İcra Komitesi Üyeliğine Muhammet Hasan Ko- puz seçilirken, İstanbul Ticaret Borsası’ndan TOBB İl Kadın Girişimciler Kurulu İcra Komitesi’ne gidecek isim de Hatice Aydoğmuş oldu. Ocak - Şubat 2015 45 FIRINCILIK SEKTÖRÜ FIRINCILIK SEKTÖRÜ İSTİB’DE TOPLANDI... Sorunların çözümü için komisyon kuruldu İstanbul Ticaret Borsası, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Fırıncılar Odası, İstanbul Fırıncılar Sendikası temsilcileri İSTİB’de bir araya geldiler. Yapılan toplantı neticesinde komisyon kurulması kararı çıktı. Fırıncılık sektörü temsilcileri İstanbul Ticaret Borsası’nda bir araya gelerek, temel sorunlarını ele alıp çözüm yollarını müzakere ettiler. Sektörün menfaatlerini korumak için tek ses ve tek kuvvet olmanın önemine değinen katılımcılar, ancak bu şekilde sorunları çözebilecek bir kamuoyu oluşturabileceklerine işaret ettiler. Sektör temsilcileri bu amaçla, fırıncılık sektöründeki STK temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmasına ve bu komisyonun düzenli olarak toplanarak, fırıncılığın sorunlarına çözüm üretmelerini karara bağladılar. 46 İSTİB Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya İstanbul Ticaret Borsası (3. Meslek Komitesi), İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Fırıncılar Odası ve İstanbul Fırıncılar Sendikası temsilcileri katılarak, sektöre ilişkin görüş ve düşüncelerini paylaştılar. Zümre toplantısında geçen yıl Kasım ayında mevzuat değişikliğine dikkat çekilerek, bu değişiklikle mevcut fırın ruhsatlarının devri hususunda yapılan kısıtlamalar tüm boyutlarıyla ele alındı. Katılımcılar, bu kısıtlamanın yakın gelecekte, İstanbul’daki fırın sayısının azalmasına yol açaca- ğına dikkat çektiler. İSTİB’te gerçekleşen toplantı ile bu sektörün İstanbul’daki İSTİB, İTO, İSO, İstanbul Fırıncılar Odası, İstanbul Fırıncılar Sendikası gibi farklı örgütlenmeler içindeki tüm temsilcileri tek çatı altında bir araya gelmiş oldu. Toplantı katılımcıları şu isimlerden oluştu: Nadir Durmaz, Yılmaz Kaya, Mehmet Kork, Nejdet Esir, Orhan Özel, Maksut Tüysüz, Fahri Özel, M. Bahattin Akgül, Abdullah Çerman, Samet Özer, Yaşar Yiğit, Mustafa Şahin, Çetin Keçeli. TOHUM PROJESİ TOHUM PROJESİ İVME KAZANDI İstanbul Ticaret Borsası’nın başlattığı “50 Yıldan Eski Tohumların Çimlenebilme Kabiliyetinin Araştırılması Projesi” yeni bir ivme kazandı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) ve Yeditepe Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü proje kapsamında Yeditepe Üniversitesi’nde bir toplantı yapıldı. İSTİB ve TAGEM yetkililerinin projenin aşamaları yerinde inceleyerek akademik sorumlulardan kapsamlı bilgi aldıkları toplantıda, elde edilen sonuçlar ve bilgiler, çalışmanın neticesi için büyük umut verdi. İSTİB bünyesindeki teknik personelin de hazır bulunduğu ziyaret sırasında tohumların incelenip geliştirildiği Yeditepe Üniversitesi laboratuarları da gezildi. İSTİB’in “50 Yıldan Eski Tohumların Çimlenebilme Kabiliyetinin Araştırılması Projesi”, Temmuz 2012 tarihinde başlamıştı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da destek verdiği çalışmalar iki yılı aşkın bir süredir akademik bir ekip tarafından başarıyla sürdürülüyor. TAGEM’DEN BAŞKAN KOPUZ’A ZİYARET Tohum Projesi çalışmaları için İstanbul’da bulunan TAGEM yetkilileri, Yeditepe Üniversitesi’ne yapılan inceleme gezisinden sonra, İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret ederek, proje hakkında bilgi verdiler. TAGEM yetkilileri, Ali Kopuz başkanlığındaki Yönetim Kurulu toplantısına da katıldılar. Toplantıda, Tohum Projesi’nin aşamaları ve son gelişmelere ilişkin bilgi alışverişinde bulunuldu. Ocak - Şubat 2015 47 TİCARET VE HAYAT Nitelikli İnsan Dünya insanın eliyle yoğrulan bir hamurdur. Onu insan şekillendirir. İnsan da sonuçta yaşadığı dünyanın etkisi altındadır. Bu akış güçlü insanla dengesini bulabilir. Güçlü insan ise ne olduğunu, nerede durduğunu ve gittiği istikameti görebilen insandır. Bir toplumun en temel değerlerinden birisinin nitelikli insan olduğu aşikardır. Bir toplum ya da ülke; nitelikli insan, yetkin insan, sorumluluk sahibi insan diye açımlayabileceğimiz bu değerle değer sahibi olabilir, mevcut değerlerini koruyup geliştirebilir. Rakamların, fiziki büyüklüklerin çarpışıp yarıştığı günümüz dünyasında kalıcılık salt maddi varlıkla sağlanamaz. Sürdürülebilir büyüklüğün ve gücün yegane teminatı nitelikli insandır. Nitelikli insan komple bir anlam ifade TİCARET eder. Yalnızca belli konularda bilgi ve beceri sahibi olmak yeterli değildir. Gereklidir ama yeterli değildir. İnsanın soyut somut varlık şubelerinin de belli bir olgunluk düzeyinde olması gerekir. Beden, akıl, duygu, irade, ahlak gibi benliği oluşturan toplam şahsiyetin oluşturulması ile ancak nitelikli insana ulaşılmış olur. Eğitim için gösterilen çabalar kaleminden olan okulların fiziki yapılarının iyileştirilmesi, öğretmenlerin maaşlarının iyi düzeyde olması vb. bir temel olarak değerlidir ama yeterli değildir. Yalnızca okulların işlevsel olması zaten yeterli değildir, çünkü, toplumun genel yapısının bir eğitim ve öğretim müessesi gibi işlemesi gerekmektedir. Bunun için de, bireylerden kurumlara ve devlete kadar her kademedeki insanımızın bir gelecek ülküsünün, bir sahici varlık gerekçesinin havasını, halini yaşaması esastır. Ülkesini ve insanını sevebilen, 48 MÜRSEL SÖNMEZ bir “yer”li olabilen, “ben”i aşarak “biz” olmayı başarabilen insanlarla millet ve devlet “gerçek”leşir. Bu vasatta da eğitim ve öğretim yalnızca okulların değil tüm toplumun işi olur. Yüzde yüz toplumun aynı düşünce ve duygu hattında olması beklenemez, böyle bir durum mümkün de değildir. Ekseriyetin benliğinde böylesi bir kıvam ve birlik, birlikte başarmak arzusu canlı tutulursa kendini yetiştiren ve geliştiren bir mekanizma oluşmuş olur. VE HAYAT Yasalarınız ne kadar mükemmel ve adil olursa olsun eğer onu uygulayan insanda bu vasıflar yoksa boşa çıkar. Maddi anlamda nasıl bir refaha çıkarsanız çıkınız bunu hazmedemeyen ve değerini takdir edemeyenlerden oluşuyorsa toplum, o zaman eldeki imkanlar kayar gider. Kullandığınız aracın mükemmelliği kullanıcının beceriksiz olması ile verimlilik değil zarar getirir. Maddi anlamda belli bir düzeye gelmek, her zaman insani anlamda o düzeyde olunduğunun göstergesi değildir. Kimi zaman tarihte sıçramalar olur. Ummadığınız bir anda hayal bile demediğiniz bir konuma gelirsiniz. İşte o zaman hazırlıklı olan bu şansı değerlendirebilecektir. Zamanın hızla aktığı ve geçmişte yüz yılda gerçekleşen değişimlerin şimdilerde on yıllar mesabesinde değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Ülkemiz de son yıllarda ciddi hareketlilikler içerisinde ve evrensel lige girme şan- TİCARET VE HAYAT sını yakalamış bulunuyor. İletişimin hızlanması ile de aynı zamanda kültürel bir anafora kapılmış vaziyette. Yeni maddi ve fiziki imkanların insanları şaşırtması, ne yapacağını bilemez hale getirmesi ve hatta yeni durumu inanılmaz bulup yadsıması gibi bir olumsuzluk riski de var. “Tarihsel fırsat” zamanlarında nitelikli insanın önemi daha da artıyor. Yakalanan şansı değerlendirebilecek şahsiyet ve dirayete sahip, şov değil iş yapmak zevkini kendisine şiar edinmiş insanlara ihtiyacımız var. Elbette nitelikli insanlarımız var, ancak bu büyüme ve yürüme sürecinde daha fazlasına ihtiyaç olduğu da ortada. Zamanın eğitici ve öğreticiliği, hayatın insana ders veren bilgeliği kuşkusuz doğal bir olgunlaşma sürecidir ama bu süreci çabalarımızla daha hızlı işler hale getirmeliyiz. Makamın mevkinin kendisini bozamadığı, “som sorumluluk” sahibi, övgüye yergiye değil aklına ve vicdanına kulak tutan olgun insanlarımız çoğaldıkça, ülkece yakaladığımız bu tarihi fırsatı kalıcı bir başarı olarak tarihin sinesine hakkedebiliriz. Yaşama zevkini yaşatma aşkında bulan insan yetiştirmek. Sürekli olarak toplumun iyi, güzel ve doğru üzerinde istikametini sağlayan iradeyi besleyecek bir mayanın bulunması gerekiyor. Okulları okul yapacak olan şey elbette fiziki varlıklardır ama asıl okulu okul yapan öğretmendir. Yalnızca bilgi değil şahsiyet sahibi kılmayı başarabilen öğretmenlerimizin sayısının artması ile atılacak adımları her kurum ve kuruluş içerisindeki akil kişilerin çabaları destekleyecek, bunu toplumdaki denge sahibi bireylerin varlığı güçlendirerek büyütecektir. Hayatı bütüncül bir kavrayışla kavrayan ve varoluşun anlamını millet ve medeniyet bağlamında sahici bir zemine oturtan güçlü istikamet sahibi olma özelliği ile ancak nitelikli insan yetiştirme çabaları başarılı olabilir. Çokça söylendiği gibi, “milli inanış, milli adanış” sahibi olabilirsek şahsiyetimizin omurgasını çatabiliriz. Bunun meyvesi de nitelikli insan olur. Dünya insanın eliyle yoğrulan bir hamurdur. Onu insan şekillendirir. İnsan da sonuçta yaşadığı dünyanın etkisi altındadır. Bu akış güçlü insanla dengesini bulabilir. Güçlü insan ise ne olduğunu, nerede durduğunu ve gittiği istikameti görebilen insandır. Yani iş dönüp dolaşır ve nitelikli insana gelir. İnsan, tam anlamıyla, bizim medeniyetimizde salt dünyanın değil tüm varoluşun merkezindedir. Bu merkezilik kibir eksenli bir şey değil, diğer tüm varlıklarla ve doğayla ahenk içinde olma, bir büyük sorumluluğu yaşayıp yaşatma konumudur. İnsan, sorumluluğuyla insandır. Sorumluluk duygusu gelişkin olana da nitelikli insan diyoruz. O, insanın açtığı dertlere insan devasıdır. Ocak - Şubat 2015 49 SİMGE MEKANLAR KÖTÜ ADAMIN İYİ KALPLİ KAHVESİ Erol Taş deyince akıllara hemen sert, amansız ve kötü kalpli bir karakter gelir. Filmlerin bu ‘kötü adamı’ aslında eşinin tabiriyle ‘eşine elleriyle kahve yapacak kadar yumuşak karakterli’ bir insandır. Sinema tarihinin bu unutulmaz karakteri yüzlerce filmde oynamasına rağmen insanlarla iç içe olduğu bir iş yapmaktan asla vazgeçmedi. 50 yıl boyunca işlettiği, dostlarına bizzat elleriyle kahve yaptığı kahvehanesi bugün Cankurtaran’da ‘Erol Taş Kahvehanesi’ ismiyle, kötü karakterli adamın iyi kalpli kahvehanesi olarak nostalji sevenleri ağırlamaya devam ediyor. Haber : Rüveyda Topal Fotoğraf: Rüveyda Topal 50 SİMGE MEKANLAR CANKURTARAN’LA ÖZDEŞLEŞTİ Bir rivayete göre adını Osmanlı zamanında, Boğaziçi girişinde kazaya uğrayan denizcileri kurtarmak için kurulan ‘tahlisiye’ yani kurtarma istasyonlarından alan Cankurtaran semti pek çok tarihi mekana da ev sahipliği yapıyor. ‘Sur-i Sultani’nin en uç noktasında bulunan bu tarihi semt arnavut kaldırımları, şu an da her ne kadar ara verse de tren sesleri ve ahşap evlerle özdeşleşmiş durumda. Dökme demirden büyükçe bir soba, etrafında dizilmiş küçük tahta masalar, duvarlarda unutulmaz Yeşilçam yıldızlarının siyah beyaz fotoğrafları… du. Fatih’in içinden tren geçen şirin Bir yandan fonda alaturka bir müzik çalarken, bir yandan sobadaki odun kokusu eşliğinde üzerinden dumanlar tüten çaylar geliyor masalara bir bir.. Buradan yıldız oldu Burası Erol Taş Kahvehanesi. Yaklaşık 600 filmde küçüklü büyüklü pek çok rol alan, filmlerin kötü karakterli adamı Erol Taş’ın bizzat 50 yıl boyunca işlettiği kahvehane. Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı Sarayları’nın tarihi gölgesinde bulunan kahve, Cankurtaran deyince akıllara gelen ilk duraklardan da bir tanesi. başlangıç noktası bu kahvehane. semti Cankurtaran’a açtığı kahvehanede dostlarına ve sevdiklerine bizzat elleriyle kahve yapıyordu. Erol Taş Kahvehanesi’nin aslında unutulmaz bir öyküsü daha bulunuyor, zira Erol Taş’ı Yeşilçam’ın basamaklarına taşıyan hikayenin Türk sinemasında da onlarca filme doğal plato görevi yapan semtin en önemli mekanlarından bir tanesi Erol Taş Kahvehanesi. Cankurtaran deyince akıllara tren istasyonu, tarihi evler bir de Erol Taş Kahvehanesi geliyor. Ünlü aktörün yıllarca emek verdiği kahve zamana meydan okuyor. Yarım asır Erol Taş’ın hizmet ettiği kahvehanenin mülkiyeti onun ölümünden sonra Vakıflara geçer. Kahvehane işletmeciliğinden önce Erol Taş’ın elinden kahve Pek çok filmde acımasız, sert ve kötü bir karakteri canlandıran Erol Taş gerçekte aslında filmlerdeki karakterinin tam tersine sahip bir insandır. Taş, filmlerin vazgeçilmez yıldızlarından biri olmasına rağmen insanlarla sıcak diyaloglar kurabileceği bir iş olan kahvehane işletmeciliğini de aynı zamanda sürdürüyor- Ocak - Şubat 2015 51 SİMGE MEKANLAR yine Cankurtaran’da bir fabrikanın boyahanesinde çalışan Taş, bir süre sonra kahvehanesini açar. Yeşilçam’ın pek çok filmine ev sahipliği yapan Cankurtaran’da yine bir gün bir film çekilmektedir. Film çekimini kahvehanesinden izleyen Taş, ekibe birkaç serserinin musallat olduğunu görür. Duruma hemen müdahale eder ve bu cesur tavrı yönetmenin de ilgisini çeker. Kendisiyle görüşerek ertesi gün filmde çekilecek olan bir kavga sahnesinde kendisinin de yer almasını istediğini söyler ve ünlü yıldızın Yeşilçam öyküsü de böylece başlamış olur. Ölümünden sonra Film yıldızlığının yanında 50 yıl boyunca tarihi Cankurtaran semtinde açtığı kahvehanede işlerini yürüten Taş’ın ölümünden sonra kahve dostları tarafından işletilmeye başlanır. Bir ara Kültür Merkezi olarak da hizmet veren tarihi mekan şu anda Yıldız Ailesi tarafından işletiliyor. Hem kahve, hem sıcak, huzurlu bir ortam imkanı sunan mekanda özel yapım bir de dökme soba bulunuyor. Tarihi kahve soğuk bir kış gününde çıtır çıtır yanan sobanın eşliğinde, Yeşilçam’ın 100 yıllık havasını soluyarak kahve içmek isteyenler için unutulmaz bir fırsat sunuyor. ‘Hiç değişmedik’ Kahvehane günümüzde Erol Taş’ın arkadaşı olan Kemal Yıldız tarafından işletiliyor. Yıldız, kahvehanenin orijinal halini hiç bozmadıklarını 52 belirtiyor. Yıldız, “Kahvehanenin yalnızca ön kısmını kapattık. Eşyaların orijinal halini muhafaza ettik” diyor. Kemal Yıldız kahvehaneyi şöyle anlatıyor: “Buranın en önemli özelliği sakinliği. İstanbul’un karmaşasında insanların gürültüden uzak, dostuyla gelip muhabbet edeceği bir yer. Burada Türk sanat müziğinden başka müzik çalınmıyor. İnsanlar sırf şu soba için bile buraya geliyor. Buraya gelen biri saatlerce gelip sadece otursa kimse ona ‘sen neden oturdun da bir şey almıyorsun’ demez. İnsanlar burada kendini rahat hissediyor.” SİMGE MEKANLAR İnsanlar sırf şu soba için bile buraya geliyor. Burası insanların İstanbul’un karmaşasından uzak, dostuyla gelip muhabbet edebileceği bir yer. Kemal Yıldız / Erol Taş’ın arkadaşı ve kafenin işletmecisi Ocak - Şubat 2015 53 KÜLTÜR-SANAT 100. Yıla yakışan bir film: SON UMUT Haber : M. Feyzi Erdal Bir yabancının bizim değerlerimize yakın bir çizgide film yapması ender rastlanan bir durum. Neden mi? Kendi tarihimize başkasının gözüyle baktığımız filmler genel olarak oryantalist bir bakış açısıyla sunulmuştur da ondan. Oysa “Son Umut” öyle mi? Başrol oyuncuları arasında Russell Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın yer aldığı Son Umut (The Water Diviner), Çanakkale’yi anlatan diğer filmlerden birçok bakımdan birkaç adım ileride görünüyor. Yönetmenliğini aynı zamanda Oscar ödüllü aktör Russell Crowe’un yaptığı filmin iki senaristi bulunuyor. Andrew Knight ve Andrew Anastasios. Bu iki senaristin Türk kültür ve tarihini, Anadolu topraklarını gayet iyi bildiğini filmin her karesinden çıkartabilmemiz mümkün. Filmde dönemin tüm tarihi ve kültürel 54 kodlarının başarıyla, canlı bir şekilde perdeye yansıtıldığını görebiliyoruz. Özellikle de ezan, namaz, sünnet gibi öz değerlerimizin yer aldığı sahneler… Filmin konusuna gelince: Baba Joshua Connor (Russell Crowe), Avustralya’da çiftçilik yapan kendi halinde bir insandır. Çiftçiliğinin yanı sıra su bulma konusunda da ustadır Joshua Connor. Nitekim filmin orijinal adı “The Water Diviner”, “su yatağını çubukla bulan kişi, su kâhini” anlamına gelmektedir. Joshua, eşi Eliza (Jacqueline McKenzie) ile beraber üç çocuklarını ihtimamla yetiştirmiş, üçünü de aynı anda askere göndermiştir. Çocuklar, zamanın İngiliz ordusuyla birlikte Avustralya’ya ait Anzak bölüğüyle Çanakkale Savaşı’na katılmıştır. Bir zaman sonra, Gelibolu’da yoğun ateş altında kalarak öldükleri haberi gelir. Anne Eliza, çocuklarının yokluğuna dayanamayarak kendini göle bırakmak suretiyle intihar etmiştir. Baba Joshua ise eşinin cenazesinde çocuklarını ölü ya da diri mutlaka bulup getireceğine söz vermiştir. Bu amaçla yola çıkar ve Türkiye’ye gelir. Çocuklarını Aramaya Gelen Baba Baba Connor’un Gelibolu’ya gitmesi için Sultanahmet’teki İngiliz İşgal Ordusu Karargâh’ından resmi bir belge alması gerekmektedir. Oraya gider KÜLTÜR-SANAT ama ‘savaş alanıdır’ denilerek izin verilmez. O da kaçak bir şekilde, küçük bir sandalla yarımadaya geçer. Orada çalışmakta olan İngiliz ve Türk komutanlarla karşılaşır. İngiliz Yarbay Cyril Hughes (Jai Courtney)’ın yanında bölgeyi iyi bilen Türk Binbaşı Hasan (Yılmaz Erdoğan) ile Hasan’ın emir subayı Cemal Çavuş (Cem Yılmaz) vardır. İngiliz Yarbay, Baba Connor’u hemen göndermek ister; çünkü ölü çocukların bulunması aylar alabilecektir. Babayı geri göndermek isteyen Yarbayın orada ölen on bin askerin her birinin bir babası olduğunu ve onların hepsinin çocuklarını bulmak için oraya gelmesi durumunda neler olabileceğini düşünmesini ister. Binbaşı Hasan’ın verdiği şu cevap ise çok manidardır: “Haklısın, binlerce askerin bir babası vardı ve fakat çocuklarını bulmak için sadece Baba Connor geldi.” Sonuç: böylesine fedakâr bir babaya elbette yardım eli uzatılmalıdır. Usta bir “su bulucu” olan Connor, savaş alanını gezerken bir yerde durur, fakat elleri titrediği için kendisi toprağı kazamaz. Tespit ettiği yerin kazılmasında ısrar eder. Kazı neticesinde küçük ve ortanca oğlun cesetlerine ulaşılır, ama tüm aramalara rağmen büyük oğlunun cesedine ulaşılamaz. İki oğlunun cesedini görünce sinirleri gerilen Baba Connor, “Oğlunu öldüren budur” diyen bir İngiliz askerinin kışkırtmasıyla Binbaşı Hasan’ın üzerine saldırır. Fakat emir subayı Cemal Çavuş daha uyanık davranarak tahta bir sopayla Baba Connor’u etkisiz hale getirir. Baba Connor, daha sonra Binbaşı Hasan’dan özür diler. Milli Mücadele’de Bir Anzaklı Binbaşı Hasan birtakım evraklara bakarken Connor’ın büyük oğlunun ölmediğini ve bir şekilde esir alınarak Anadolu’nun içlerine, Afyon civarına götürüldüğünü tespit eder. Ancak İşgalci İngiliz idaresi Connor’u bir an evvel geri göndermek ister. O sırada Binbaşı Hasan ve Cemal Çavuş, Kuvayı Milliye hücre faaliyetlerini yürütmektedirler. Halk, İngiliz idaresine karşı “defolun” naralı nümayişler yapmaktadır. Öte yandan trenle Afyon’a gitmekte olan Kuvayı Milliyecilere o sırada Afyon’u işgal eden Yunan ordusu pusu kurmuştur. Buradaki çatışmalarda Kuvayı Milliyeciler büyük kayıp verirler, hatta Cemal Çavuş bu çatışmada şehit düşmüştür. Sadece Connor ile Binbaşı Hasan kurtulabilmişlerdir. Peki, filmin sonu nasıl bitti dersiniz? Merak etmeyin, zira Connor Afyon civarında bir kasabada oğlunu bulur. Ama Anadolu illeri teker teker Yunan işgaline uğramaktadır. Bütün bu olaylar gerçekten objektif ölçülerle sunulmakta, ne Türkler aşağılanmakta ne de Yunan ya da İngiliz işgalciler. Hatta filmde daha çok Türklerin ve Anadolu’nun olumlu reklamı yapılmaktadır. Örneğin filmin sahne geçişlerinde birkaç defa, sema yapan Mevlevi dervişleri görüntüye getirilmektedir. Bu görüntüler Anadolu’yu gizemli bir turistik mekân konumuna getiriyor. Filmin senaristlerinden Andrew Anastasios verdiği bir demeçte Son Umut hakkında “Bu film, Türkiye’ye yazdığımız bir aşk mektubu gibi.” demek suretiyle Türkiye’ye olan derin muhabbetini dile getirmiştir. Son Umut, Türk milletine mağduriyetin, İngiliz tarafına çıkarcılıkları için işgalciliğinin, Avustralya tarafına da aptal prensiplerinin ve İngilizlerin peşinden gidip döktükleri gözyaşının tam olarak hakkını vermiştir. Sonuç olarak; sadece Türk milletinin değil tüm dünya insanlarının bu güzel filmi izleyerek Türk tarihine ve Çanakkale savaşlarında ölenlere saygısını sunması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü Son Umut savaş filmi değil, bir barış filmidir. Ve bu özellikleriyle de Çanakkale’nin 100. yılına yakışan bir filmdir. Ocak - Şubat 2015 55 CULTURA EUROPA Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Tahkim Sistemi 2000’lı yılların başından beri tahkim sistemi yatırımcılar tarafından daha sık kullanılmaya başlanmış, bilhassa 2008 yılındaki ekonomik kriz sonrasında hakemlik mahkemelerinin kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır. CNUCED verilerine göre son on senede yaklaşık 500 şikâyet gerçekleşmiştir. ABD ve AB arasında müzakere edilen serbest ticaret ve yatırım anlaşmasını geçen seneden farklı bir biçimde ele alacağız.1 BOZKURT ÖZSEREZLİ b.ozserezli@istib.org.tr Anlaşmanın Türkiye açısından önemi Günümüzde AB ve ABD’den en az birinin ihraç pazarında ve yatırım ilişkilerinde öncelikli ülkeler arasında bulunmadığı bir ülke yok denecek kadar azdır. Örneğin bu iki ekonominin Türkiye’nin toplam ihracatındaki CULTURA payların yarısı ve Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımının2 yaklaşık olarak %80’i AB ve ABD kaynaklıdır. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTYO)3 girişimi gerek Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gerek -Türkiye de dâhil olmak üzereüçüncü ülkeler ve dünya ekonomisi üzerinde meydana getireceği olası etkileri nedeniyle uluslararası sistemde önem arz etmeye devam edecektir.4 Son olarak, Avrupa Parlamentosu Uluslararası Ticaret Komitesi Başkanı Bernd Lange, TTYO’da Türkiye ve Meksika gibi anlaşmadan etkilenecek üçüncü ülkelerin çıkarlarının da gözetilmesi ve bu ülkelerin de müzakerelerde yer alması gerektiğini ifade etti.5 Gerek hükümetimiz gerek ise TOBB başta olmak üzere, iş adamlarımız nezdinde defaatle dile getirilen bu hususun ilk defa AB tarafından ifade edilmesi önemlidir. 56 Serbest ticaret anlaşmalarındaki “tahkim” sistemi İkili yatırım anlaşmalarının %93’ü genellikle “hakemlik” ya da “tahkim”6 sistemi şeklinde ifade edilen, uyuşmazlıkların halli mekanizmasını ihtiva etmektedir.7 Bu mekanizma ile ulusal mahkemelere gitmeden, yabancı yatırımcı, ad hoc şeklinde kurulan uluslararası hakemlik mahkemesine başvurarak, yatırım yaptığı devlet ile olan ihtilafının çözüme kavuşturulmasını sağlamaktadır. Böylelikle, EUROPA yabancı yatırımcı, öngörülebilen ve apolitik bir hukuk sistemi içinde olası sorunların çözüleceği güvencesini taşımaktadır. Hakemlik sistemindeki esneklik, yargının bağımsızlığı, usuldeki hızlılık ve yaptırım gücü gibi faktörlerden dolayı yatırımcılar için serbest ticaretteki tahkim sistemi büyük önem arz etmekte ve direkt yatırımı doğrudan etkilemektedir. Diğer bir taraftan, bu sistemin şeffaf olmaması, taraflar dışında kamuoyu tarafından bilinmemesi, KOBİ’lerden ziyade uluslararası firmaların kullanabileceği bir sistem olması, reform yapma çabasında olan devletleri kısıtlayıcı bir engel oluşturması gibi sebepler hakemlik sistemine karşı olumsuz argümanların başını çekmektedir: En çok gözetilen ulus kaydı8 prensibi çerçevesinde, yabancı yatırımcı aktörler herhangi bir ayrımcılık, ka- CULTURA EUROPA İkili Yatırım Anlaşmalarındaki Gelişim Tablosu10 mulaştırma sonunda yeterli tazminatın ödenmemesi, sermayenin dolaşımının engellenmesi, haksız muamele edilmesi gibi sorunlar ile karşılaştığında hakemlik sistemine başvurmaktadırlar. Günümüzde, serbest ticaret anlaşmaları gerek ikili gerek ise bölgesel olarak hızlı bir şeklide artmaktadır. İkili yatırım anlaşmalarının sayısı geçen sene itibariyle 3000’in üzerine çıkmıştır. Bu anlaşmaların artması, uluslararası mevzuat bakımından ortaya parçalı, kaotik ve hatta birbiriyle çelişen bir durum ortaya çıkarmıştır. İktisadi yönden bakıldığında, bu anlaşmalar çerçevesinde uluslararası direk yatırım hacmi son yirmi senede yirmi kat artmış ve 2013 yılı itibariyle 23,6 trilyon dolara ulaşmıştır.9 2000’lı yılların başından beri tahkim sistemi yatırımcılar tarafından daha sık kullanılmaya başlanmış, bilhassa 2008 yılındaki ekonomik kriz sonrasında hakemlik mahkemelerinin kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır. CNUCED verilerine göre son on senede yaklaşık 500 şikâyet gerçekleşmiştir. TTYO müzakereleri kapsamında öngörülen hakemlik sistemindeki şeffaflık sorunu AB ve ABD arasında yürütülen TTYO müzakereleri kapsamında, yatırımcılarla ilgili devlet kurumları arasındaki uyuşmazlıkların halli mekanizmasına ya da Yatırımcı–Devlet Anlaşmazlık Çözüm Mekanizması (ISDS)11 ilişkin maddenin TTYO’ya dâhil edilmesi, başta Almanya olmak üzere AB içindeki birçok ülke tarafından, ayrıca sivil toplum örgütleri tarafından eleştiriliyor. Bu tepkiler karşısında Avrupa Komisyonu, ISDS maddesinin anlaşmaya eklenmesi konusunda bir karara varabilmek için 2014 yılında bir kamu istişare süreci yürüttü. Bu süre zarfında, ISDS’ye ilişkin konuların askıya alınması yönünde rapor yayınladı.12 Avrupa Komisyonu, 13 Ocak 2015 tarihinde söz konusu istişarenin sonuçlarını açıkladı. 150 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen istişare sürecinde görüşlerini paylaşan sivil toplum örgütlerinin başında iş dünyası kuruluşları, ticaret odaları, tüketici grupları geliyor. Sonuç olarak, AB ile imzaladığımız Gümrük Birliği sonrasında, AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına paralel olarak Türkiye, ABD ile masaya oturacak ve bir serbest ticaret anlaşması imzalayacaktır. Bu hususta ve diğer serbest ticaret anlaşmalarımızda, uluslararası hakemlik konusundaki gelişmeleri dikkatle takip etmeliyiz. Dipnotlar: 1 Özserezli Bozkurt, Türkiye, AB ile ABD arasında müzakere edilen Serbest Ticaret Anlaşması’nın neresinde? Borsa Aktüel, Kasım – Aralık 2013, s. 42 2 foreign direct investment (FDI) 3 Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) 4 Akman Sait, AB-ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı: Türkiye açısından bir değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi cilt 13, no 1, 2014 s.1-29 5 Euroactiv, Lange: TTIP görüşmelerine Türkiye de dahil edilmeli, 22.01.2015 6 Arbitration (İngilizce) l’arbitrage (Fransızca) 7 Fabry Elvire & Garbasso Giorgio ISDS Dans le TTIP Le Diable se cache dans les détails, Notre Europe Policy Paper no 122, 13 Ocak 2015 8 Eski ifadeyle: “en ziyâde müsâadeye mazhar millet şartı” ya da “en çok kayrılan devlet kaidesi”, the most favoured nation clause (İngilizce), la clause de la nation la plus favorisée(Fransızca) 9 CNUCED, World Investment Report, Global Value Chains: Investment and Trade Development, 2013 10Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (CNUCED), 2014 11Investor-to-State Dispute Settlement (ISDS) 12İktisadi Kalkınma Vakfı, TTYO kapsamında ISDS’ye ilişkin kamu istişaresinin sonuçlarını açıklandı, 10-18 Ocak 2015 http://bulten.ikv.org.tr/?ust_ id=6198&id=6205 AB Komisyonu, Online public consultation on investment protection and investor-to-state dispute settlement (ISDS) in the Transatlantic Trade and Investment Partnership Agreement, 13 Ocak 2015 http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2015/january/tradoc_153044.pdf Ocak - Şubat 2015 57 İSTANBUL’UN KÖYLERİ Âşıkân-ı sâdıkan’ın muhabbet beldesi AK BABA’YA CAN FEDA... Beykoz’un Akbaba köyü, asude mekan tercih edenlerin sığındıkları bir köşe olmuş yüzlerce yıldır... Hem de Ak Baba Mehmed Efendi ile başlayan tarihsel değerleriyle ilgisini çekmiş insanların. Doğal su kaynaklarıyla meşhur vadi içinde yer alan Akbaba Köyü’ne gelenler, Fatih Sultan Mehmed döneminde dikilen 5-6 asırlık ağaçların gölgesi altında doğayı teneffüs ediyorlar. Haber : Aytaç Işıklı Fotoğraf: Ayşegül Aksu 58 İSTANBUL’UN KÖYLERİ AK BABA’NIN HİKAYESİ İstanbul’un hemen yanı başında hâlâ köy atmosferini devam ettiren, tarihten süzülüp gelen Akbaba, tekkeden yayılan huzuru, Canfeda Hatun Camii’yle bütünleşen dinginliği, neredeyse her köşesine taşımış... Her karışına ya Fatih’ten bir iz, ya Sultan Mahmud’dan bir hatıra, ya da Sultan Abdülhamid’den bir yadigar konuvermiş... Yeşili de, tarihi de, huzuru da size içsel bir yolculuğa çıkarırken, tarihsel bir bilinç de veriyor sanki... Bu yüzden olsa gerek, Akbaba bir mesire yeri olmanın çok ötesinde, Horasan’dan kopup gelen bir toprak parçası gibi... İstanbul’un fethinden sonra 1500’lü yıllarda kurulan Akbaba Köyü, Beykoz’a 5 km. uzaklıkta, Poyrazköy ve Anadolukavağı ile komşudur. Rivayetlere göre Akbaba Köyü, İstanbul’un fethinde büyük fedakârlıklar gösteren Gazi Ak Baba Mehmet Efendi tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla ismini de bu ünlü gaziden almaktadır. Ak Baba Mehmet Efendi’nin türbesi ise Canfeda Hatun Camii’nin haziresinde yer almaktadır. Tarihi boyunca beyaz kirazı, kestanesi ve cevizi ile ünlenen Akbaba Köyü, İstanbul’da Beykoz cevizi denildiği zaman akla ilk gelen yerlerden biridir. Akbaba Köyü’ne ismini veren Akbaba Sultan’ın gerçek adı kayıtlarda Mehmed ve Ak Mehmed Efendi olarak geçer. Erenler beldesi Buhara’dan, Fâtih Sultân Mehmed’in komutasında İstanbul’un fethine katılıp Hz. Peygamber’in “ne güzel askerdir” övgüsüne mazhar olmak hayaliyle yola çıkan Ak Mehmed, rivayetlere göre Fatih’e danışmanlık da yapmıştır. Büyük bir mutasavvıf ve alim olan Ak Mehmed Efendi, fetihten sonra, Fatih’in izniyle Akbaba Köyüne yerleşir. Akbaba Sultan adıyla anılan bu ünlü zatın Canfeda Hatun Camii haziresinde bulunan türbesi, hâlâ her yıl onbinlerce insan tarafından ziyaret edilir. Ak Baba Mehmet Efendi’nin İstanbul’un fethine katılışının hikayesini Hafız Abdüssemi Yavrutürk, şöyle anlatır: “İstanbul’un fethi için hazırlık yapmakta olan Sultan Fatih’ten haberdar olan Ak Mehmet Efendi Fatih’e ittihat etmek için maiyetiyle beraber Buhara’dan yola çıkar. Kısa sürede Akşemseddin Hazretleriyle birlikte sarayın gözde hocaları arasında yer alır. Mana âleminde gördüğü fethi O’na müjdeler ve fethe katılır. Fatih’in sevgi ve saygısını kazanır. Fetihten sonra Beykoz’a geçerek, maiyetiyle şehrin gürültüsü ve halkın dedikodusundan uzak bu yeşil vadiye yerleşir. Padişah da kendisini boş bırakmaz. Hemen oraya küçük küçük odalar ve bir de tekke yapılır. İstanbul halkı akın akın ziyaretine gelir. Ak Mehmet Efendi’yi vefatından sonra buraya defnederler. Halk ona zamanla Akbaba Sultan adını verir. Saray Kethüdası Canfeda Saliha Hatun da O’na olan hürmeti ve sevgisi neticesinde buraya bu camiyi yaptırır.” Ocak - Şubat 2015 59 İSTANBUL’UN KÖYLERİ AK BABA TEKKESİ Akbaba Köyü’nde Fener Caddesi üzerinde bulunan Akbaba Tekkesi’nin banisi, “Gaziyân-ı Rûm”dan büyük gazi-derviş Mehmed Efendi’dir. Fetih’ten hemen sonra kurulan tekke, zamanla burada bir köyün oluşmasına da katkıda bulunmuştur. Akbaba Tekkesi, diğer Bektaşi tekkeleri gibi Yeniçeriliğin Kaldırıldığı 1826 yılında kapatılmış, dervişleri de sürgün edilmiştir. Tekke daha sonra Nakşibendilere devredilerek, günümüze kadar gelmiştir. Tekke, son olarak 1876-1888 arasında, Nakşibendi Şeyhlerinden Buharalı Abdul Hakim Efendi tarafından ihya edilmiştir. İstanbul komutanı Abdülkadir Paşa, Şeyh Efendiyi buraya yerleştirirken, tekkeyi de yeniden inşa eder. Abdülhakim Efendi’nin ölümünden sonra yerine oğlu Hafız Ahmed Mansur Mükerrem Efendi geçmiştir. Tekke, kârgir bir bodrum üzerinde yükselir. Dış görünümü itibariyle sıradan bir ahşap binaya benzeyen tek katlı tekke, ufak bir tevhidhane ile iki odalı bir harem bölümünden ibarettir. Evliya Çelebi, Akbaba’yı anlatıyor Reşat Ekrem Koçu’nun anlattığına göre Evliya Çelebi meşhur seyahatnamesinde Akbaba Köyü’nden de söz eder. Onun verdiği bilgiler ışığında 17. yüzyılda köyde bir çarşı ve hamamın bulunduğunu öğreniyoruz. Çelebi, yine o dönemde köydeki dükkan sayısının 20-30, hane sayısı da 100 olduğunu yazıyor. Buna göre 1600’lü yıllarda Akbaba Köyü’nün nüfusu, bir hanede ortalam 5 kişinin yaşadığını varsayılırsa, 500 kişi civarında oluyor. Yine bu bilgiler, 60 bize Akbaba’nın geçmiş dönemlerde oldukça gelişmiş, hareketli bir köy olduğunu gösteriyor. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Akbaba’yla özdeşleşen iki üründen bahsediyor: Kiraz ve Kestane. Ünlü seyyahın, Akbaba Köyü hakkında verdiği bilgileri Reşad Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi’nde şöyle nakleder: “Akbaba köyü, on yedinci asırdan beri İstanbul’un en meşhur mesire yerlerinden biri olarak tanınmıştır; beyaz kirazı ile kestanesinin şöhreti dillere destan olmuştur. Evliya Çelebi anlıtır kiraz ve kestane mevsimlerinde, İstanbul’un safa ehli, arabalarla Akbaba Sultan’a gider, çadırlar kurup iki üç ay kiraz ve kestane faslı olur, “âşıkan-ı sâdıkan” can sohbetleri ederlerdi. İkinci Mahmud Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıp Bektaşilere karşı da şiddetle bir takibe giriştiği yıllarda Akbaba dergahı da kapatılmış, babaları ve müridleri de taşrada birer tarafa sürülmüş, bina Nakşibendiye Tarikatıne verilmişti; bir nakşi dergahı olarak ayın günü perşembe idi.” Bir zamanlar yoğurthaneleri bulunan köyde günümüzde esas uğraş, kestane ve ceviz üretimidir. Ayrıca ayşekadın fasulyesi ve domatesi ünlü olan köyde küçük çaplı süt hay- vancılığı da yapılır. Bununla birlikte çiçek yetiştiriciliği özellikle de gül yetiştiriciliği önemli bir yer tutar. Çiçekler içinde lale, gül ve fulya dikkat çekmektedir. Meraların bulunduğu köy aynı zamanda önemli bir mesire alanıdır. Köyde çeşitli çiçekler ve yılda 10 ton kadar reçellik gül yetiştirilir. Elma ağacının yaygın olduğu köyde arıcılık da revaçtadır. Bir zamanlar Akbaba Köyü’nde kestane ve ceviz toplamaya gelenler çadır kurarlarmış... Şimdi ise bu gelenek belediyenin düzenlediği Ceviz Festivali’yle yaşatılıyor... Dillere destan su kaynakları ise su firmaları için kazanç kapısı olmuş. Köyün bulunduğu vadide üç meşhur su markasının tesisleri bulunuyor... Kaymakdonduran... Akbaba Köyü’nde Kaymakdonduran isimli günümüzde halen güzelliğini koruyan bir mesire yeri bulunmaktadır. Aynı isimde bir de çeşmesi bulunan köyün Soğucak Suyu da meşhurdur. Akbaba Köyü tüm doğal güzelliğine rağmen Türkiye’nin belirli bir tarihten sonra yaşamaya başladığı çarpık kentleşme sürecinden ne yazık ki payına düşeni almıştır. Yeşillikler arasından yükselen şantiyeler bir zamanların Akbaba’sının hayalini kuranları ürkütmektedir. İSTANBUL’UN KÖYLERİ Köyde Ahmed Mithat Efendi’nin içerisinde bir kütüphanenin de bulunduğu çiftliği ile Malakof Hasan Paşa’nın bir konağı bulunmaktadır. CAN FEDA HATUN KİMDİR? Ahmet Mithat Efendi’nin Akbaba’sı... Türk edebiyatında Akbaba Hace-i Evvel Ahmet Mithat Efendi ile bütünleşmiştir... Bir de Nuri Pakdil’in Akbaba ve Canfeda Hatun’a düşkünlüğü vardır. Biri Osmanlı’nın Batı karşısında onuru ve vakarıdır... Diğeri ise günümüzün... Nuri Pakdil, yazılarına sinen Canfeda Hatun ve Akbaba sözcükleriyle sizi geçmişin yok edilmek istenilen köklü değerlerine sarılmaya çağırır. Akbaba’cı bu iki yazardan biri bu ülkeyi Batı’ya karşı ayakta tutmaya çalışırken, diğeri de bir devrimle yok edilme gayretini beyhude çıkaracak bir bilincin tohumlarını ekmiş. İkincinin birinciden farkı şu ki, hasat zamanını görebilmiş... İşte bu Akbaba köyünde, bir çiftlik alan Ahmet Mithat Efendi, hafta sonunu dostlarıyla birlikte bu çiftlikte geçirmeye bayılırdı. Öyle ki, Akbaba’dan dönüş sırasında Boğaz’da kayıkları fırtınaya yakalanınca Ahmet Mithat Efendi’nin çevresindekilere saldığı korku hâlâ tatlı bir hatıra olarak anılardaki yerini korur. Günümüzde Akbaba Köyü’nde Ahmet Mithat Efendi’nin dillere destan çiftliğinden kalıntılar kalmış. Çiftlik evinin kalıntıları ve bahçesindeki ceviz ağaçları... Ceviz ağacına bakıp Cem Karaca’yı rahmetle anarak şu sözleri mırıldanabilirsiniz: “Ben bir ceviz ağacağıyım Akbaba Köyü’nde....” Canfeda Hatun, III. Murad döneminde Osmanlı Hareminin etkin cariyelerindendir. Kahya Kadın adıyla anılan Canfeda Hatun, Nurbânu Valide Sultan’ın güvenini kazanarak sarayda yükselmiştir. Haremdeki konumunu III. Murad’ın ölümüne (1595) dek koruyan Canfeda Kadın, yaşamının son yıllarını hayır işlerine adadı. Akbaba’ya bir hamam ve bir de sebil çeşmesi yaptırdı. Kalıntıları günümüzde halen mevcut olan hamamın suyu, yakın yıllarda bulunarak yaptırılan çeşmelere dağıtılmıştır. CAN FEDA HATUN CAMİİ Köyün en eski dini yapısı olan Canfeda Hatun Camii, 1453 senesinden sonra yapılmış. Her ne kadar banisinin Akbaba Mehmet Efendi olduğu söylense de, camiyi Canfeda Hatun inşa ettirmiştir. Ne yazık ki, caminin ilk hali günümüze ulaşmamıştır. Bugünkü cami, kârgir bir bodrum üzerinde yükselen ahşap kitlesi ile meskeni andıran bir görünüme sahiptir. Minberi ahşap ve vaaz kürsüsü taş olarak yapılmıştır. Yapıdaki bütün pencereler dikdörtgen şeklindedir. Kadınlar mahfili ise, düz balkon çıkması şeklinde olup , ahşap çerçevelidir. 1871 yılında tamirat geçirdiği bilinen caminin minaresi 1953 yılında yeniden inşa edilmiştir. Caminin bazı eksiklerini giderip inşa faaliyetlerine katkıda bulunanlar arasında Sultan II. Abdülhamid de bulunuyor. 4 asırlık cami, günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun restore ediliyor. Ocak - Şubat 2015 61 KÜLTÜR-SANAT YÜZ YIL ÖNCESİNDEN “HAVADİS” VAR İstanbul Büyükşehir Belediyesi, I. Dünya Savaşı’nın 100. yılına bir sergiyle ışık tutuyor. “Havâdis: 1914-1915 Yüzyıl Önce” temalı sergide dönemin gazetelerinden derlenen haber ve fotoğraflar ile özgün resimler ve haritalar yer alıyor. 22 Aralık 2014 tarihinde açılan sergi, 25 Mart 2015 tarihine kadar izleyicilerle buluşacak. Darülfünun Müderrislerinden İsmail Hakkı Bey’in Çanakkale Zaferi’nden sonra yazdığı şu cümleler ise sadece o günlere değil, bugüne ve yarına ilişkin yol gösterici nitelikte... “Çanakkale müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır. Lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için bitmiştir. Bizim için bitmemiş, hatta başlamamıştır bile. Herkes bilsin ki, burada kanlarını akıtanlar hep bu tarih, bu namus ve fazilet için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır. Şairler destanlarını yazsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar abidelerini ortaya koysunlar, muharrirler hikayelerini yazsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar…” Haber : Fatih Türkyılmaz Fotoğraf : Halim Türkoğlu 62 Darülfünun Müderrisi / İsmail Hakkı Bey KÜLTÜR-SANAT İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Atatürk Kitaplığı’nda yer alan arşiv belgelerinden yola çıkarak hazırladığı “Havadis: 1914-1915 Yüz Yıl Önce” isimli sergide, 100 yıl önce gerçekleşen olayları, dönemin gazete, dergi, kartpostal ve haritaları eşliğinde ziyaretçilere sunuluyor. Sergi, ilk olarak 2012 yılında gerçekleştirdiği “Havadis; Yüz Yıl Önce” temalı projenin devamı niteliğini taşıyor. Proje sorumluluğunu Abdurrahman Şen’in, proje koordinatörlüğünü Ramazan Minder’in yaptığı serginin danışmanlığını ise Cavide Pala üstlenmiş. Cepheden haberler Havadis Sergisi, hem I. Dünya Savaşı’nın ağırlıkla Çanakkale cephesi olmak üzere Kafkasya ve Irak cephelerindeki muharebelerin 100. yılını bugüne taşıyarak, günümüz nesilleri tarafından çok daha taraf- sız bir şekilde ele alınmasını sağlıyor. Bir anlamda Havadis Sergisi, haberlerin ağında, 100 yıl önce yayınlanan gazetelerde yer alan haberler ve görseller eşliğinde dönemin ruhunu günümüze taşıyor. Bir zamanlar su dağıtım merkezi olan ve restorasyon sonrasında sanat galerisi olarak kullanılan Maksem’de açılan sergide ilk defa kamuoyuyla paylaşılan gazete haberleri, kartpostallar ve haritalar da yer alıyor. Serginin içeriğini oluşturan ürünler Çoğunlukla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Atatürk Kitaplığı arşivinden derlenen ürünlerden oluşan sergiye, Necmettin Özçelik, Uğural Vanthoft, Emekli Albay Servet Avşar, Yrd. Doç. Dr. Lokman Erdemir, Prof. Dr. Bingür Sönmez de destek vermişler. Propaganda posterleri, haritalar, savaştan ve hastanelerden fotoğraflar ve karikatürler sergiye özellikle görsel açıdan zengin bir muhteva kazandırmış. Sergi salonunu gezerken özellikle görseller, ziyaretçileri bir İmparatorluğun Ocak - Şubat 2015 63 KÜLTÜR-SANAT kaybedilip yeni bir ülkenin küllerinden doğduğu sürece doğru tarihsel bir yolculuğa çıkarıyor. Sergideki yazılar, mesela gazete haberleri, hem özgün dilinde hem de bugünkü dile aktarılarak duvarlardaki levhalara neşredilmiş. Ziyaretçilere, arzu edenin özgün Osmanlıca metninden, dileyenin Latin harflerine dönüştürülmüş çevrimyazılı halinden ya da sadeleştirilmiş günümüz Türkçesinden okuyabileceği üçlü seçenek de sunuluyor. Böylelikle herkes burada sergilenen görselleri ve objeleri sıkılmadan okuyup anlayabiliyor. Serginin içeriği... Serginin dizaynında zamansal sıra gözetilmiş. Ziyaretçi turuna başladığında ilk önce savaşla ilgili tüm dünya basınındaki haberlerden seçmeleri görüyor. Bunlar arasında İngilizlerin, erkekleri silah altına almak için kadınların dilinden “Askere gidin” mesajı veren poster ve afişleri dikkat çekiyor. Sergi boyunca Çanakkale’den Sarıkamış’a, Kafkasya’dan Kanal’a bütün cepheleri geziyor, savaşın zafer ve hezimet tüm boyutlarını görebiliyorsunuz. 64 Sergide Birinci Dünya Savaşı’nı anlatan beynelmilel neşriyatlarda sergileniyor. Serginin bir bölümünde ziyaretçilerin bütün bu fotoğrafları dijital ortamda görebileceği sinevizyon gösterim alanı da mevcut. Fotoğraf ve gazete haberlerini temaşa eden ziyaretçilere, hoparlörden yankılanan Çanakkale şiirleri ve türküleri de eşlik ediyor. Sergi için bastırılan sergi kataloğu ise tatmin edici yazı ve makalelerinin yanı sıra sergide yer alan haber, fotoğraf, kartpostal ve haritalar hakkında da ayrıntılı bilgiler içeriyor. “8 tavuk 1 haftada 289 kez yumurtladı” Ülkemizde en çok tüketilen et, beyaz et türü olan tavuktur. Tavuk, etinin yanısıra yumurtasıyla da ön plana çıkmaktadır. Tavukçuluk ülkemizde her zaman rağbet gören bir sektör olmuştur. Aşağıda gördüğünüz ve tam 102 sene öncesine ait gazete ve dergilerde de tavukçulukla ilgili haberler büyük yer tutuyordu. İşte 100 yıl önce tavukçuluğa bakış: "İyi ve çok yumurta yumurtlayacak tavuk nasıl intihab edilir? (İyi ve çok yumurta yapacak tavuklar iyi teşkil etmiş göğüslü, göğüs kemiği görünüşü muntazam ve kavî olmalı) Amerika'da çok yumurtlayan tavuk müsabakası... (Birinci olan yetiştiricinin 8 tavuğu bir haftada 289 yumurta yumurtlamıştır.) İyi cins tavuk ve horozların görüşünü nasıl olur?" Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi, 22 Mayıs 1913 Ceride- Zıraiye, 11 i Baytariye ve Aralık 1902 Musavver mec mua-i Baytar iye ve Zıraiyye , 14 Ağustos 19 12 • Malumat, 13 Haziran 1901 Tarih boyunca Eminönü ve çevresi her zaman İstanbul'da ticaretin kalbinin attığı merkez olmuştur. 114 yıl önce Eminönü