Ocak 2016 - Sayı: 184 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Transkript
Ocak 2016 - Sayı: 184 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ 45. DÖNEM GENEL KURUL ÇAĞRISI Genel Kurul: 20 Şubat 2016 Cumartesi / Saat: 10.00 Seçimler: 21 Şubat 2016 Pazar / Saat: 09.00-17.00 Yer: Tepekule Kongre Merkezi (Anadolu Cad. No: 40 - Bayraklı / İZMİR) GÜNDEM: Birinci Gün: 1. Açılış 2- Başkanlık Divanının Oluşturulması (1 Başkan, 2 Başkan Yrd., 2 Yazman) 3- Saygı Duruşu 4- Yönetim Kurulu Başkanının Konuşması 5- Konuk Konuşmacılar 6- Çalışma Raporunun Okunması ve Değerlendirilmesi 7- Adayların Tespiti ve Tutanağa Bağlanarak İlanı 7.a) Yönetim Kurulu (7 Asıl, 7 Yedek) 7.b) Merkez Delegeleri (Şube net üye sayısının % 0,5’i asıl, % 0,5’i yedek) 8- Dilek ve Temenniler, Kapanış. İkinci Gün: 9. Seçimler TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ İÇİNDEKİLER haber bülteni Başyazı 2 Sahibi: Şubeden Aralık 2015 - Ocak 2016 Etkinliklerimiz 4. Yapı Denetim Sempozyumu 4 9 Yıl: 30 - Sayı: 184 / Ocak 2016 İki ayda bir yayınlanmaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni: İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına İnş. Müh. Jale ALEL Yayın Kurulu Aydın NOĞAY Ayhan EMEKLİ Baner SANDALCI Ceren NARİN Fırat ÜMMETOĞLU Gülşen IŞIK Gürkan ERDOĞAN Hüseyin KUZU Jale ALEL Onur AÇIK Rahmi ALPER Serap ÜNAL Yayın Koşuları: Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. Yazılar kelime işlem programlarından birinde yazılmış olarak imoizmir@imo.org.tr adresine e-posta ekinde gönderilmelidir. İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan fotoğraf, şema, tablo gibi görsel malzemelerin yüksek çözünürlüklü olması gerekmektedir. Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme bulunmayan yazılar yaklaşık 580 kelime (4.500 boşluklu karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni yeniden yapıldığı için yazar tarafından bültene uygun bir sayfa düzeni yapılmasına gerek yoktur. Yönetim Yeri: Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi, No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR Telefon : 232 462 56 55 Faks: 232 462 11 67 web: www.imoizmir.org.tr e-posta: imoizmir@imo.org.tr Tasarım ve Sayfa Düzenleme: Erkan Kara Bu sayı 7200 adet basılmıştır. Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır. Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık 2839 Sokak No: 28 1. Sanayi Sitesi / İZMİR Tel: 0 232 457 58 33 Faks: 0 232 457 89 99 Basım Tarihi: 29 Ocak 2015 İMO’dan 16 TMMOB’den 18 İnceleme Çimento Esaslı Kompozitlerin Kendi Kendine Yerleşme Kabiliyeti Ahsanollah BEGLARIGALE, Halit YAZICI 19 Hukuk Siyasi Bir Senaryo: Başkanlık ve Sonrası Av. Baki OKAN 27 Çocuk Sağlığı Bebeklerde Ateş Prof. Dr. Mustafa BAK 34 genç-İMO genç-İMO Etkinliklerimiz 36 Mor Sayfa Genç Mühendislerin Gözüyle Yapı Denetim Sisteminin Değerlendirilmesi Pelin KULDAL 38 Tarihte Bugün Asla Yalnız Yürümeyeceksin 40 Kitaplar Arasında 41 Mizah 43 Bulmaca 44 Başyazı BAŞYAZI İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ YÖNETİM KURULU Değerli Meslektaşlarımız, Yeni bir yılın ilk ayında sizlere merhaba diyoruz Bülten’in bu sayısında. Aynı zaman bir dönemin de sonu ve Yayın Kurulu olarak son defa sizlerle birlikte oluyoruz bu dönemin son sayısında. Hep söylene geldiği gibi yeni yıl yeni başlangıçları, yeni umutları hatırlatır. Mesleki örgütümüzde iki yıllığına yöneticilerimizi belirleyeceğimiz kendi seçimlerimiz için demokratik haklarımızı kullanacağız önümüzdeki günlerde. Bu nedenle, Bülten’in bu sayısında yeni umutlarımızı ve yeni başlangıçlarımızı geçmişin değerlendirmesinden çıkaracağımız sonuçlarla yapalım istedik hep birlikte Aslında Bülten’i çıkartmaya başladığımız tarihten bu yana, bizler bu ülkenin aydınları olarak aynı zamanda; dünyayı, ülkemizi ve yaşadıklarımızı bilen, düşünen, sorgulayan, yorumlayıp toplumun çıkarlarını koruyacak bilgi ve becerideki meslek mensupları olarak; her ikisini birleştirerek özünde yurttaş mühendis olmak bilinci içerisinde yaptığımız değerlendirmeleri bu sayfadan sizlere ulaştırmaya çaba sarf ettik. Ülkemizin siyasi, ekonomik, toplumsal gelişiminde emeği ve bedelleri bulunan mesleki örgütümüzün elbette söylenecek sözü de bulunmaktadır. Çıkarttığımız sesleri Bülten sayfalarından sizlerle paylaştık birlikte ses olmak adına. Şubemizin yaşadıkları, yaptıkları, etkinlik ve faaliyetleri, ülkemizin siyasi, ekonomik, toplumsal sorunları hakkındaki tespitlerimizi hep bu kapsamda değerlendirmeliyiz. Dünyada son beş yıllık süreçte dünya nüfusunun %50lik kesiminin varlıkları %41 azalırken en zengin 62 kişinin varlıklarındaki artış 1,76 milyon dolara çıkmıştır. Bu ise dünya nüfusunun yarısının tamamının varlığına denk gelmektedir. Yani herkesin refahı için işleyecek bir ekonomi yerine; gelecek kuşaklar ve gezegen için yalnızca %1’lik kesimin refahı için ekonomi oluşmuştur. Siyasi iktidarın bugüne kadar böbürlenme aracı olarak kullandığı ekonomik gelişmeler için; Ülkemizin dünyanın bilmem kaçıncı ekonomisi olduğunda gelişmiş bir ekonomi olamayacağı, gelişme ve kalkınmanın ekonomik büyümeyle özdeşleştirilemeyeceği, dünyada da gelişmişliğin ekonomik büyüklük ile ölçülmediğini belirterek; satın alma gücü paritesine göre, kişi 2 Ocak 2016 başına GSMH’da, küresel rekabet gücü endeksinde, İnsani gelişme endeksinde, basın özgürlüğünde, sağlık ve yaşam ölçütleri, demokratik hak ve özgürlükler ile bunların halka yansımasındaki ölçütlerde ve en önemlisi eğitim düzeyinde, dünya sıralamasının bir ülkenin gelişmişlik ve demokratikliğinin ölçütü olduğu evrensel kabulleriyle değerlendirmelerimizi yaptığımızı belirtmeliyiz. Siyasi iktidar bir taraftan, tabii olduğu ekonomik, toplumsal politikalara göre, kentlerimiz ve doğal kaynaklarımıza, mesleki çalışma esaslarına, meslek örgütlerine, kentlere müdahale ediyor, hemen her alanı ve hemen her mesleği kendi yaklaşımı çerçevesinde hizaya getirmeye çalışıyor, diğer taraftan kentsel dönüşüm adı altında hız kazanan yağma ve talan süreci sonucunda yaşam alanlarımız, yaşama alan ve şekillerimize müdahale etmektedir. Bu anlamda kamu yararı anlayışı, hayatın, toplumun ve kamu yönetiminin tüm alanlarında, tüm süreçlerinde tasfiye edilmektedir. Deprem gerçekliği ve mesleğimizle olan doğrudan ilişkisi görmezden gelinmeye devam edilmektedir. Bu uygulamalarda siyasi iktidarın ve yandaşlarının niyeti bellidir. Bu niyet, kendilerine muhalefet eden toplumun her kesim, sınıf ve statüdeki bireylerini, gruplarını ve örgütlerini susturmaktır. Amaç; suskun, başı önde, hak aramayan biat eden bir toplum yaratmaktır. Bunun için de anayasa değişikliği yapılmalı, demokratik düzen yerine tek kişinin hegemonyasını sağlayacak başkanlık rejimine geçilmesi şarttır. Bu nedenle şimdiye kadar olduğu gibi bütün değer yargılarının ve kavramların içi boşaltılarak yaratılan kavram kargaşası ve kirliliği içerisinde algı operasyonu hız kesmeden yürütülmektedir. Bu nedenle, analar ağlamasın söylemiyle başlattıkları barış süreci askerler-polisler ve ötekiler konumuna getirilerek ülke analarının tamamının göz yaşlarıyla faşizm ülkeye hakim olmaktadır. Bugün ülkemizde ekonomi politikalarına yön veren anlayış, işsizliği, yoksulluğu büyütmekte, emek alanını esnek, serbest, güvencesiz bir hale getirilerek sömürüyü derinleştirmektedir. Demokrasinin en iyi ve tek savunucuları intibaını yaratmaya çalışan siyasi iktidarın, geldiği günden bugüne ortaya koyduğu uygula- Başyazı malar tam bir tenafür göstergesi olmuştur. Yani siyasi iktidarın uygulamalarına alkış tutmayan her kesim ve statüdekiler tu-kaka ilan edilmiştir siyasi iktidar tarafından. Farklı ve karşı düşünce dile getiren taraflar, sivil toplum kuruluşları, medya mensupları, kamu görevlilerinin; ‘hain’, ‘çete’, ‘dış güçlerin işbirlikçisi’, ‘komplocu’, ‘darbeci’ şeklinde yaftalanması ve itibarsızlaştırılma çabalarında; kimi zaman öğrenciler kötü olurken kimi zaman çiftçiler, kimi zaman işverenler kötü olurken kimi zaman işçiler kötü olabilmektedir. Şimdilerde ise akademisyenler bu suçlamadan nasibini alırken; bizlerin dahil olduğu meslek örgütleri ise her daim kötü ilan edilmektedir siyasal iktidar tarafından. Elbette ekonomik, sosyal, siyasi anlamda yapılanlar bunlarla da sınırlı değildir, söylenecek çok şey bulunmaktadır. Siyasal iktidarın on yıllardır yaptıkları adeta yapacaklarının teminatı görünümündedir. Yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı değerlendirirken, bunların bir kısmının kendi örgütlülük seviyemizden ve sınıfsal yapımızdan kaynaklandığı, biz kaynaklı olduğunu; bir kısmının ise konjonktürel, bizim dışımızda gelişen, karşı koyulması, değiştirilmesi veya etkilenmesi sadece bizim mesleki mücadelemizle mümkün olmayan, dünya ve ülkemiz çapında geniş tabanlı, kitlesel, etkili, örgütlü ekonomik demokratik ve siyasi mücadele ile değişecek ve karşı koyulabilecek gelişmeler olduğunu unutmamalıyız. Bu anlamda; meslek alanımızda, çalışma hayatında, örgütsel yapılarımızda sürekli hak kayıplarına uğradığımız, saldırıların, baskıların örgütsel anlamda da arttığı dönemler yaşadığımız süreçte mesleki örgütlülüğümüze sahip çıkmanın önemi de ortadadır. Öte yandan doğru zamanda, doğru şeyleri söyleyerek doğru bir mücadele mesleki örgütümüzün meşruiyetini ve haklılığını kitlelere gösterecektir. O halde her türlü gelişimi üretim ilişkileri açısından irdeleyip, yorumlayarak, yaşamın her alanını olduğu gibi mesleğimizin uygulanabilirliğini de mesleki çalışma anlayışlarının dışında ve üstünde siyasetle ilişkilendirilerek duruş, davranış ve tercihlerimizi belirlemeliyiz her şeyden önce. Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren bu sorunlar ve siyasal iktidarın çözüm/çözümsüzlük için uygulayacağı politikalar ve alacağı kararlar mesleğimizi doğrudan etkileyeceği için savunma ancak bu yolla yapılabilecektir. Çünkü İMO’nun ülke, halk, üye ve mesleğimizin çıkarlarını savunup koruyabilmesi için siyasetle iç içe olması gerekmektedir. Çünkü gittikçe işçileşen, yaşam şartları zorlaşarak standartları düşen, işten atılan üyelerin hakları ancak bu yolla savunulabilecektir. Çünkü yukarıda sadece bir kısmını sıraladığımız sorunların çözümleri için verilecek mücadelede alacağımız yer, Odamızın ve üst Birliğimizin İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ başarısını da belirleyecektir. Çünkü çok geç olmadan ses çıkarmak ancak bu yolla yapılabilecektir. Diğer taraftan çağdaş demokratik toplumun örgütlü toplum olduğunu, bağımsız olunmadan demokratik uygulamaların olamayacağını unutmamalıyız. Daha kitlesel katılım sağlayıp, meslek örgütümüze karşı saldırılara kitlesel örgütsel gücümüzle karşı durmalıyız. Şube başkanımız Tahsin VERGİN son başyazısında, “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı meslek odalarımızın ve özellikle kendi meslek odamız İnşaat Mühendisleri Odası’nın kuruluşundan günümüze yaptığı çalışmalar izlendiğinde, ülkemizin yeraltı ve üstü kaynaklarının talan edilmesine, bilime, tekniğe aykırı her türlü uygulama ve girişime karşı verilen mücadelelerle dolu olduğu görülmektedir” diyerek bizlere ve siyasi iktidarlara, toplumsal, ekonomik gelişim, kalkınma ve çağdaşlaşma adına yapılması gerekenleri işaret etmektedir. Ve yine Sevgili Başkanımızın örgütlenme ve örgütlülük için ayrışma değil birliktelik anlayışı ve bu bakış açısıyla yaptığı çalışmaların bizim için rehber niteliği ve önemi halen geçerliliğini korumaktadır. Meslek Odamızda birlikte üretmenin, birlikte yönetmenin, mesleğimize ve yaşam hakkımıza sahip çıkmanın, insan olmanın onuru ile toplumsal olaylarda taraf olmanın, hak aramanın, birlikte başarmanın ve kazanmanın, mesleki bilimsel birikimleri ile geleceği bugünden kurmanın ortak paydasını büyütmek üzere ses çıkarmaya devam etmeliyiz. Hepimiz birer alev olabilmeliyiz, geleceğimiz için. Dolayısıyla yaşadığımız bu süreçte; ülkemiz, halkımız, mesleğimiz ve meslektaşımız ve meslek odamıza karşı yapılan uygulamalara karşı; yönetim ve üyeler, bizimkiler ve diğerleri ayırımı yapmayan bir yönetim için; dar yönetim çevresindeki şak-şakçılar ya da müzmin muhalefetçileri, yerel örgütlenme anlayışlarını iyi ayırt ederek katılımcı, en geniş kesimi kapsayan üyelerin övgü ve eleştirilerini önemseyen yönetim anlayışını oluşturup, uygulamak için; Meslek Örgütümüze dışarıdan gelecek her türlü saldırılara yukarıda belirtilen anlayışlar ve uygulamalarla en geniş katılımla cevap vermek için; İMO ve Şubelerin yönetimlerden, yönetim kurulu üyelerinden ve başkanlarından ibaretmiş anlayışlarının oluşmasının, izolesinin engellenmesi için; verilecek mücadelede en geniş katılımla ortak akılla hareket ederek karşı durulması için, yurttaş mühendis olarak yapılacak Mesleki örgütlülük seçimlerine katılmamızın önemi de açıktır. Unutmayalım, birimiz olmadan hep bir eksik olacağız. Sevgi ve saygılarımızla... Ocak 2016 3 Şubeden ARALIK 2015 - OCAK 2016 ETKİNLİKLERİMİZ 16 Aralık 2015 Odamızın 61. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu`nda düzenlenen törenle mesleklerinde 25, 40 ve 50. yıllarını dolduran üyelerimize plaket ve onur belgeleri ile İMO rozetleri verildi. Törenin başında Oda ve Şube tarihimizden fotoğrafların yer aldığı bir sunum gerçekleştirildi. Daha sonra Şube Başkanımız Ayhan Emekli`nin yaptığı açış konuşmasının ardından sırasıyla mesleklerinde 50, 40 ve 25. yıllarını dolduran üyelerimize Oda Başkanlığımız tarafından hazırlanan onur belgeleri ile Şubemiz tarafından hazırlanan plaketleri verildi. Plaket töreninin ardından törene katılan üyelerimize ve yakınlarına kokteyl verildi. 4 Ocak 2016 Şubeden 18 Aralık 2015 Öğrenci üyelerimize yönelik olarak düzenlediğimiz “Mesleğimiz ve İMO” Söyleşisi Şube Konferans Salonumuzda gerçekleştirildi. Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Ayhan Emekli`nin açılış konuşmasıyla başlayan söyleşiye konuşmacı olarak Y. İnş. Müh. Hüseyin Kuzu, Y. İnş. Müh. Soner Bilge, İnş. Müh. Ömür Geyhan, İnş. Müh. İlke Kasaboğlu ve İnş. Müh. Çağdaş Gürbüz katıldılar. Konuşmacılar çalışmış oldukları alanlarla ilgili bilgi ve deneyimlerini aktararak Odamızla ilgili bilgiler verdiler. 19 Aralık 2015 Odamızın 61. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikler kapsamında Kuşadası Pinebay Otelde düzenlenen İMO Gecesi üyelerimizin aileleriyle birlikte yoğun katılımıyla gerçekleşti. Mühendisliği öğrencilerine Odamız ve genç-İMO tanıtılarak, yeni öğrenci üye kayıtları alındı. 22 Aralık 2015 Şubemizde Afet Komisyonu üyelerine yönelik “Afetlerde İlkyardım” konulu seminer düzenlendi. Eğitmenliğini Doç. Dr. Gürkan Ersoy’un yaptığı seminerde Afet sonrasında yapılacak ilkyardımda dikkat edilecek konular anlatıldı. 23 Aralık 2015 Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümü ziyaret edilerek üyelerimizle bir toplantı yapıldı. 25-26 Aralık 2015 4. Yapı Denetim Sempozyumu, 25-26 Aralık 2015 tarihinde, İzmir Tepekule Kongre Merkezi`nde gerçekleştirildi. 350 kişinin katıldığı sempozyumumuzla ilgili bilgiyi Bültenimizin diğer sayfalarında bulabilirsiniz. 21-23 Aralık 2015 Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünde 21-23 Aralık 2015 tarihleri arasında genç-İMO standı açıldı. Stantta İnşaat İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ 4 Ocak 2016 Şube Başkanımız Ayhan Emekli Ege TV’de katıldığı programda kentimizle ilgili konular hakkında görüşlerini aktardı. Ocak 2016 5 Şubeden 5 Ocak 2016 İzmir Kent Konseyi Başkanlığına seçilen Çağrı Gruşçu Yönetim Kurulumuzu ziyaret ederek birlikte çalışma ve üretme dileklerini iletti. 5 Ocak 2016 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü İnşaat Mühendisliği bölümünde birinci sınıf öğrencileriyle bir tanışma toplantısı düzenlendi. Bölümde yapılan toplantıda mesleğimiz, genç-İMO ve Oda etkinlikleri hakkında bilgi verildi. 5 Ocak 2016 Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi ve Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği yönetimindeki “Sağlıklı Kentler Projesi” kapsamında Ulaşım Çalışma Grubu’nun 4. Toplantısına Şubemiz adına İMO Danışma Kurulu üyesi A. Fuat Günak katıldı. 8 Ocak 2016 Şube Başkanımız Ayhan Emekli Oda Başkanlığında yapılan Kentsel Dönüşüm Komisyonu ve Referans Kurulu-2 toplantılarına katıldı. 8-9 Ocak 2016 İMO Ankara Şubesince düzenlenen İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumuna katıldık. 11 Ocak 2016 Şubemizin 44. Dönem Çalışma Komisyonları başkanlarıyla yapılan toplantıda komisyonların yaptığı çalışmalar ve önümüzdeki dönem yapılması gerekenler görüşüldü. 6 Ocak 2016 14 Ocak 2016 Prof. Dr. Çınar Atay`ın sunduğu `Cumhuriyet Öncesi İzmir`in İmarına Yönelik Girişimler ve Sonrasına Yansımalar` konulu seminer Şubemiz Konferans Salonumuzda gerçekleşti. 16-19 Ocak 2016 Şubemizde Kasım-Aralık 2015 aylarında düzenlenen bilgisayar kurslarımız tamamlandı. Eğitmenliğini İnş. Müh. Musa Borca ve İnş. Müh. Erol Ar’ın yaptığı SAP2000’e Giriş kursu ile eğitmenliğini İzmir Şube Mesleki Denetim Görevlimiz Tuğrul Baştan’ın yaptığı IdeCAD kurslarına 25’er üyemiz katıldı. Kurs sonunda üyelerimize katılım belgeleri verildi. Şubeden 19 Ocak 2016 Ülkede huzur ve barış isteyen akademisyenlere karşı başlatılan linç kampanyası ve işten el çektirmelere karşı TMMOB-DİSK-KESK-Barolar Birliği Çağdaş Avukatlar Grubunca İzmir Adliyesinde yapılan basın açıklamasına katıldık. rının uzmanlık alanlarına giren konularda çıkarılacak yasalara ilişkin görüş ve önerilerini iletirken, bu tür toplantıların daha sık yapılması konusunda görüş birliğine varıldı. 20 Ocak 2016 Şubemiz Afet ve Deprem Bilincini Yaygınlaştırma ve Yapı Stoğunu İyileştirme Komisyonu toplantısı Şubemizde yapıldı. 25-26 Ocak 2016 Eğitmenliğini Y. İnş. Müh. Cemal Coşak’ın yaptığı Bilgisayar Destekli İş Planı Hazırlama kursu ile eğitmenliğini Şube Mesleki Denetim Görevlimiz Tuğrul Baştan’ın yaptığı IdeCAD kursu Şubemizde başladı. Ocak-Şubat aylarında 8 hafta sürecek olan kurslar sonunda katılımcalara sertifikaları verilecek. 22 Ocak 2016 TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu bileşeni odalar ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekilleri, 22 Ocak 2016 tarihinde bir toplantı gerçekleştirdi. MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Karadeniz Salonu’nda gerçekleşen toplantıya TMMOB’ye bağlı Odaların temsilcileri ve CHP İzmir Milletvekilleri Kamil Okyay Sındır, Tacettin Bayır, Atila Sertel, Özcan Purçu ve Murat Bakan katıldı. Toplantıda, TMMOB temsilcileri, meslek odala- İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 7 Şubeden 2016 KIŞ DÖNEMI ETKINLIKLERIMIZ 8 Ocak 2016 Şubeden 4. YAPI DENETİM SEMPOZYUMU İZMİR’DE GERÇEKLEŞTİ İnşaat Mühendisleri Odası adına Şubemiz tarafından düzenlenen 4. Yapı Denetim Sempozyumu 25-26 Aralık 2015 tarihlerinde Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve Şube Başkanımız Ayhan Emekli konuşmasında, yürütücülüğünü İMO İzmir Şubesi`nin yaptığı Sem- “TÜİK verilerine göre ülkemizde 20 milyon civarında pozyum, 25 Aralık 2015 Cuma günü, saat 10:00`da yapı bulunmaktadır. Bu mevcut yapı stoğumuz büyük düzenlenen açılış töreniyle başladı. Sempozyuma İMO oranda ruhsatsız ve niteliksiz, mühendislik hizmeti Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ersan, 2. Başkanı almadan ya da kısmen alarak yapı denetimi olmadan Şükrü Erdem, Sekreter Üye Bülent Tatlı, Sayman Üye üretilmiştir. Kentleşme politikalarında, planlama ve Cihat Mazmanoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Necati yapı üretim süreçlerinde, yasal düzenlemelerde yeAtıcı, Ayşegül Bildirici Suna ve Tansel Önal ile Çevre tersizlikler ve hatalar depremler sonrası dramatik ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü sonuçlarla gün yüzüne çıkmıştır” dedi. Kasım Kayıhan, Genel Müdür Yardımcısı Murat AkınSempozyum boyunca; bingöl, Çevre ve Şehircilik İzmir İl Müdürü Selahattin Varan ve İMO Şubelerinin yönetim kurulu üyeleri Yapı Denetim Uygulamaları ve Yaşanan Sorunlar katıldı. Yapı Denetim - Müşavirlik – Müteahhitlik Açılışta İMO İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli ve Yapı Denetimde Çalışan Genç İnşaat Mühendislerinin İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ersan birer Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları konuşma yaptı. Nevzat Ersan konuşmasında, yapı denetiminin sempozyum formatında ele alınmasının, Yapı Denetim Mevzuatı bilimsel ve mesleki esaslar doğrultusunda tartışıl- Yapı Denetim Uygulamaları ve Yaşanan Sorunlar masının, bizlerin meslek alanımıza sağladığı önemli bir katkı olduğunu vurguladı. Deprem tehlikesiyle Yapı Denetim Bilinci, Eğitim ve Etik karşı karşıya bulunmayan ve güvenli yapı üretiminde başlıklarında konular ele alındı. 2 gün süren Semoldukça mesafe kat eden Avrupa ülkeleri gibi sistemli pozyumda toplam 6 oturum düzenlendi. Sempozyuve kurumsal bir işleyişe kavuşuncaya kadar çabalarının mun sonunda, İMO İzmir Şube Başkanı Ayhan Emesüreceğini belirten Ersan, “Odamızın konuyla ilgisi kli`nin oturum başkanlığı yaptığı, “Nasıl Bir Yapı 1974 yılından çok eskilere dayanmaktadır. Neredeyse Denetimi İstiyoruz - Yapı Denetimde Sorunlar ve Odamızın tarihi ile yapı denetimi tarihi örtüşmektedir” Çözümler” başlıklı forum gerçekleştirildi. dedi. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 9 Şubeden 4. YAPI DENETİM SEMPOZYUMU PROGRAMI 25 Aralık 2015 Cuma 2. Oturum: Yapı Denetim - Müşavirlik Müteahhitlik Oturum Başkanı: Hüseyin MUMCUOĞLU Müşavirlik Sistemi, Mühendislik Hizmetleri ve Yapı Denetimi Y. İnş. Müh. Cemal AKÇA Yüklenici Gözüyle Yapı Denetim Y. İnş. Müh. Şevket Vural SAYGIN Müteahhitler Yapı Denetim Sistemine Nasıl Bakıyor? İnş. Müh. Nail KOCABAŞ Yapı Denetimde Maliyet Hesabı İnş. Müh. Ahmet Berdan DİNÇYÜREK İMO Adana Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Niçin Yapı Denetim, Nasıl Bir Yapı Denetim? İnş. Müh. Cemal GÖKÇE İMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı 1. Oturum: Yapı Denetim Uygulamaları ve Yaşanan Sorunlar Oturum Başkanı: Cihat MAZMANOĞLU Yapı Denetimi Uygulamalarında Karşılaştığımız Sorunlar ve Çözüm Önerilerimiz Mimar Ali AKAT Çevre ve Şehircilik İzmir İl Md. Yapı Denetim Şb. Md. 15 Yılda Yapı Denetimde Nereden Nereye Geldik İnş. Müh. Osman AKBAŞAK Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İzmir Şube Başkanı Yapı Denetiminde Belediye Süreci ve Yaşanan Sorunlar İnş. Müh. Osman Naci GÜNDOĞDU Karşıyaka Belediyesi Kağıt Üstünde Sorumlu Değil, Duyarlı Teknik Güç İnş. Müh. Şahin TÜZEN İMO İzmir Şubesi Yapı Denetim Komisyonu Başkanı 3. Oturum: Yapı Denetimde Çalışan Genç İnşaat Mühendislerinin Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Oturum Başkanı: Hüseyin KUZU Yapı Denetimde Çalışan Kontrol Mühendislerine Yönelik Anket Çalışmasının Değerlendirilmesi İnş. Müh. Ozan KAYA Genç Mühendislerin Gözüyle Yapı Denetim Sisteminin Değerlendirilmesi İnş. Müh. Pelin KULDAL İnş. Müh. Nuri NAYMAN Yapı Denetim Şirketinde Çalışmak Av. Zeki İŞLEKEL 10 Ocak 2016 Şubeden 26 Aralık 2015 Cumartesi 4. Oturum: Yapı Denetim Mevzuatı Oturum Başkanı: Şükrü ERDEM Yapı Denetimi Uygulamalarının Gelişimi ve Önemi İnş. Müh. Selahattin VARAN Çevre ve Şehircilik İzmir İl Müdürü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnş. Müh. Kasım Kayıhan Yapı İşleri Genel Müdürü Yapı Denetim Mevzuatı Y. Mim. Murat Akınbingöl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Md. Yrd. 6. Oturum: Yapı Denetim Bilinci, Eğitim ve Etik Oturum Başkanı: Ömer Zafer ALKU Yapı Denetiminde Eğitimin Rolü ve Öneriler Yrd. Doç. Dr. Gülben ÇALIŞ (Ege Ü. Mühendislik Fakültesi) Mühendislik ve Meslek Etiği Y. İnş. Müh. Uğur BELGER Yapı Denetim Bilinci İnş. Müh. Hüseyin KAYA (İMO Yapı Denetim Kom. Bşk.) TMMOB Yasası, Meslek Odaları ve Mesleki Kısıtlılık Y. İnş. Müh. Mustafa SELMANPAKOĞLU İMO Onur Kurulu Başkanı Yapı Denetim Uygulamaları ve 15 Yıllık Sürecin Değerlendirilmesi Y. İnş. Müh. Tekin SARAÇOĞLU Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği Genel Başkanı Dünden Bugüne Yapı Denetim İnş. Müh. Mehmet KOCAGÖZOĞLU FORUM (Yönetici: Ayhan EMEKLİ) Nasıl Bir Yapı Denetim İstiyoruz? Yapı Denetimde Sorunlar ve Çözümler 5. Oturum: Yapı Denetim Uygulamaları ve Yaşanan Sorunlar Oturum Başkanı: Jale ALEL Hazır Beton Üretim ve Kalite Güvence Denetimi İnş. Müh. Hasan AÇIK (Hazır Beton Firması) Performansa Dayalı Betonların Tasarım, Uygulama ve Denetimi Prof. Dr. Yılmaz AKKAYA İstanbul Teknik Üniversitesi Yapı Denetim Laboratuvarlarının Sorunları İnş. Müh. Veysel TAŞ Yapı Denetçilerinin ve Şantiye Şeflerinin Sorumlulukları, Şantiyelerde İş Güvenliği İnş. Müh. Beste ARDİÇ Şantiyedeki Yapı Denetim Uygulamalarında Yüklenicilerin Karşılaştıkları Sorunlar İnş. Müh. Mustafa Şafak BARAN İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 11 Şubeden YASA VE YÖNETMELIKLER Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: YÖNETMELİK İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (19.11.2015 tarih, 29537 sayılı Resmi Gazete) Türk Patent Enstitüsünden: YÖNETMELİK Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24.11.2015 tarih, 29542 sayılı Resmi Gazete) Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan: TEBLİĞ Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 67) (25.12.2015 tarih, 29573 sayılı Resmi Gazete) Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: YÖNETMELİK Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (30.12.2015 tarih, 29578 sayılı Resmi Gazete) Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: TEBLİĞ Proje ve Kontrolluk İşlerinde Uygulanacak Fiyat Artış Oranları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (31.12.2015 tarih, 29579 sayılı Resmi Gazete) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından: TEBLİĞ Su Pompaları ile İlgili Çevreye Duyarlı Tasarım Gereklerine Dair Tebliğ (SGM-2015/44) (31.12.2015 tarih, 29579 sayılı Resmi Gazete) Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: YÖNETMELİK Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik (10.01.2016 tarih, 29589 sayılı Resmi Gazete) Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: YÖNETMELİK Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik (10.01.2016 tarih, 29589 sayılı Resmi Gazete) 12 Ocak 2016 Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: TEBLİĞ Yapı Malzemelerinin Tabi Olacağı Kriterler Hakkında Yönetmelik Kapsamında Alberk Qa Uluslararası Teknik Kontrol Ve Belgelendirme Tic. Ltd. Şti.’Nin Uygunluk Değerlendirme Kuruluşu Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: Yig/2010-09)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: MHG/2015-21) (14.01.2016 tarih, 29593 sayılı Resmi Gazete) Danıştay Başkanlık Kurulundan: Danıştay Kararı Danıştay Dava Daireleri Arasındaki İş Bölümü Kararı, Karar No: 2016/1 (10.01.2016 tarih, 29599 [Mükerrer] Sayılı Resmi Gazete) ELEKTRONİK İMZALI ODA KAYIT BELGESİ 3 Haziran 2015 tarihinden itibaren, işlemlerin kolaylığı, zamanın daha tasarruflu kullanılması adına https://imop.imo.org.tr/uyelogin/ linkinden üye arayüzüne giriş yapan üyelerimizin online olarak elektronik imzalı “Üye Oda Kayıt Belgesi” alabilmeleri sağlanmıştır. Bu belgeler ile işlem yapılabileceği ve belgelerin doğruluğunun denetlenmesi hakkında Odamızca Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yazı yazılmıştır. Uygulamaya göre düzenlenen “Üye Oda Kayıt Belgesi”nin doğruluğunun kontrolü belgekontrol.imo.org.tr web linkinden üye sicil numarası, belge barkod numarası ve güvenlik kodu girilerek yapılabilmektedir. Şubeden Kamu İhale Kurumundan (25.11.2015) İŞ DENEYİM BELGELERİNİN EKAP’A KAYIT SÜRECİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME 07.06.2014 tarihli ve 29023 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İhale Uygulama Yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler ile iş deneyim belgesi düzenlemeye yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından 31/8/2014 tarihinden sonra düzenlenecek olan iş deneyim belgelerinin ve ilanı veya duyurusu 31/8/2010 tarihinden sonra yapılan Kanun kapsamındaki ihalelere ilişkin olup EKAP’a kayıt edilmeden 1/9/2014 tarihine kadar düzenlenmiş bulunan mevcut iş deneyim belgelerinin, EKAP üzerinden düzenlenerek kayıt edilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu düzenlemeler ile iş deneyim belgelerinin hazırlanması sürecindeki hataların asgariye indirilmesi, iş deneyim belgelerinin kayıt altına alınması ve elektronik ihaleye geçiş sürecinde iş deneyim belgelerinin EKAP üzerinden sorgulanarak kâğıt belge uygulamasından kaynaklanan sorunların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda idareler için; iş deneyim belgelerinin EKAP üzerinden hazırlanması, düzenlenmiş iş deneyim belgelerinin görüntülenip güncellenebilmesi ve teyit edilebilmesine imkân sağlayan bir altyapı oluşturulmuş aynı zamanda gerçek/tüzel kişilerin kendileri adına düzenlenmiş bulunan iş deneyim belgelerini EKAP üzerinden görüntüleyebilmesi sağlanmıştır. Yukarıda bahsi geçen Yönetmelik hükümleri gereğince EKAP üzerinden kayıt edilme zorunluluğu getirilen iş deneyim belgeleri EKAP üzerinden kayıt edilmedikleri müddetçe ilanı veya duyurusu 1/7/2016 tarihinden sonra yapılan ihalelerde iş deneyimini tevsik için kullanılamayacağından iş deneyim belgesi sahiplerinin ilgili idarelere başvuruda bulunması ve iş deneyim belgelerinin aslının idarelere teslim edilerek süresi içerisinde EKAP kayıtlarının yaptırılması ihale sürecinde bir hak kaybı yaşanmaması açısından önem arz etmektedir. Bütün ilgililere önemle duyurulur. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ 2016 YILI ÜCRETLİ ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCISI ASGARİ ÜCRETİ 3.300 TL. OLARAK BELİRLENDİ TMMOB Yönetim Kurulu ücretli çalışan mühendis, mimar ve şehir plancıları için 2016 yılı ilk işe giriş bildirgesinde baz alınacak asgari brüt ücreti 3.300 TL olarak belirledi. Yönetim Kurulu ayrıca; odalarınca belgeli çalışmanın koşul olduğu uzmanlık alanlarında, mesleki deneyimin arandığı alanlarda, şantiye şefliği, sorumlu müdürlük, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetim elemanı, teknik nezaretçi, uzak yol kaptanlığı gibi hizmetlerde asgari ücret uygulanmayacağını, bu durumda olan mühendis, mimar, şehir plancılarının ücretlerinin alınan sorumluluk gereği belirlenen asgari ücretinin üzerinde olmak zorunda olduğunu da karar altına aldı. DUYURU İnşaat Mühendisleri Odası 2016 yılı üye aidatı 204 TL olarak belirlenmiştir. DUYURU Şube Bültenimiz önümüzdeki dönemde web sitemizde dijital formatta da yayınlanacak, üyelerimize e-postayla iletilecektir. Bültenimizi sadece dijital olarak almak isteyen, basılı dergi olarak istemeyen üyelerimizin Şubemize bilgi vermesini rica ederiz. İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Ocak 2016 13 Şubeden TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ 2016 YILI BİLİRKİŞİLİK-EKSPERLİK-HAKEMLİK VE TEKNİK MÜŞAVİRLİK YÖNETMELİĞİ 19.4.1983 Tarih ve 18023 Sayılı Resmi Gazete ile değişiklik yapılmış, 06.1.1982 Tarih ve 17566 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Yönetmelik BİRİNCİ BÖLÜM Amaç Madde 1- Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’ne bağlı Oda üyelerinin, özel kesim ya da kamu kesiminde özel istek ya da mahkeme kararları üzerine yapacakları mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin koşulları, ücretleri, ödeme biçimleri ve ilişkiler bu yönetmelikle belirlenir ve uygulanır. Bu yönetmelikle, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin nitelikli ve etkin bir şekilde yapılması, üyelerin hak ve ücretlerinin korunması amaçlanır. Dayanak Madde 2- Bu yönetmelik, 6235 (7303) Sayılı TMMOB Yasası’nın 2/b,c maddesi hükümlerine dayanılarak çıkartılmıştır. Kapsam Madde 3- Bu yönetmelik hükümleri, bilirkişilik, eksperlik, hakemlik ve teknik müşavirlik alanlarındaki mühendislik ve mimarlık hizmetlerinde uygulanır. Madde 4- “Bu yönetmelik kapsamında belirtilen mühendislik ve mimarlık hizmetlerini, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine göre TMMOB’nce tespit olunan uzmanlık alanları ile sınırlı kalmak üzere TMMOB üyesi mühendis ve mimarlar yapmaya yetkilidirler” İKİNCİ BÖLÜM Hizmetin Yürütülmesinde Uyulacak Esaslar Madde 5- Bu yönetmeliğin mali hükümlerini TMMOB Yönetim Kurulu her yıl yeniden düzenler ve ilan eder. Odalar, kendilerine karşı sorumluluklarını yerine getirmiş olan, tecrübeli ve uygun nitelikli üyeleri arasından seçtiği bilirkişilik, eksperlik ve hakemlik yapabilecek üyelerinin listesini hazırlayarak TMMOB’ne gönderir ve TMMOB Genel Sekreterliği bu listeleri müracaatlarda kullanmak üzere dosyalar ve bir örneğini her yıl Aralık ayı içerisinde Valiliklere gönderir. Madde 6- Mahkemelerin özel ihtisas gerektiren konulardaki bilirkişi, eksper ve hakem istekleri, ilg14 Ocak 2016 ili ihtisas alanları dikkate alınarak, TMMOB Genel Sekreterliğince ilgili Oda Yönetim Kurulu’nun oluru alınarak yerine getirilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Mali Hükümler Bilirkişilik Madde 7- Bilirkişilik hizmeti, bilim, teknik ve ekonomik sahalarda belirtilen konulardan isteneni, mahallinde ya da dosya üzerinde inceleme yaparak fiyat takdiri, kıymet, nitelik, kusur ve durum tespiti için rapor tanzimi ile lüzum görülecek hallerde bunların dışındaki hususların tayin ve tesbitinin yapılmasıdır. Bilirkişilik Ücretleri ; a) H.M.U.K. (Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu), C.M.U.K. (Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu) ve İstimlak Yasası vb. gereğince mahkemelerde ya da duruşmalarda ücretler: - Kaybettiği iş süresi için alacağı tazminat, - İnceleme ve yolculuk masrafları, - Çalışmasıyla uygun ücreti dikkate alınarak hakim tarafından tespit edilir. b) Diğer kamu kuruluşlarında ya da özel kuruluşlarda ya da şahısların doğrudan bilirkişilik işlemlerinde; 1) Büroda dosya üzerinde düzenlenen raporlarda kişi başına her rapor için en az 303.47.- TL ücret alınır. 2)Arazide ve iş sahalarında düzenlenen raporlarda arazide geçen her gün için kişi başına 223.61.TL eklenmek üzere, her rapor için kişi başına en az 150.14.- TL ücret alınır. Ancak arazi çalışmalarında incelikli ölçümler olduğunda Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Birim Fiatları uygulanır. 3)Mahkemelerde açıklama yapılması halinde her celse ya da ek açıklama için en az 223.61.- TL ücret alınır. Şubeden 4) Raporların düzenlenmesinde, daktilo, kırtasiye, deney, teknik resim ve benzeri masraflar ayrıca alınır. 5) Arazide ya da büroda bir defasında birden çok dosyanın incelenmesi durumlarında 10 dosyaya kadar dosya başına 239.58.- TL alınır. 10 dosyadan fazlası için dosya başına en az 150.14.- TL ücret alınır. 6) Aynı dosya içinde birden fazla rapor düzenlendiğinde her rapor için normal ücretin %50’si oranında ek ücret alınır. Eksperlik Madde 8- Mahallinde ya da dosya üzerinde gerekli incelemeyi yaparak kıymet takdiri, fiyat tesbiti ve benzerleri ile ilgili rapor tanzimi hizmetlerinin yapılmasıdır. Eksperlik Ücretleri; Mt: İncelenen meta tutarı Çg: Çalışılan gün sayısı Es: Çalışılan eksper sayısı A: 2016 yılı için (239.58.-TL) olmak üzere : a) 12.000.-TL’na kadar b) 60.000.-TL’na kadar: Mt-10.000 +-------------------2000 c) 300.000.-TL’na kadar: ÇgxA+4A+7.70 Mt-50.000Esx +---------------3000 d) 600.000.-TL’na kadar: EsxÇgxA+5A+27.50 Hakemlik Ücretleri; Hakemlik ücretleri H.M.U.K.’nda belirtilen esaslara tabidir. Teknik Müşavirlik Madde 10- Mühendislik ve mimarlık hizmetine ait herhangi bir konuda bilim ve tekniğe uygun olarak hizmetin yapılmasına fikren katkıda bulunulmasıdır. Müşavirlik Hizmetleri ; İşin niteliği ve mali boyutları ile çalışma koşulları ve süresi dikkate alınarak TMMOB Genel Sekreterliğince tesbit edilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Genel Hükümler Madde 11- Bilirkişilik, eksperlik ve hakemlik gibi hizmetlerde yol ve ikamet gibi zorunlu masraflar ayrıca ödenir. Raporlardaki eksikliklerin giderilmesi için verilecek ek raporlar için ayrıca ücret ödenmez. Ancak; bu raporlar için tekrar mahalline gidilmesi halinde, zorunlu giderler ödenir. Madde 12- Bilirkişilik ve hakemlik istemleri, Birlik Genel Sekreterliğince izlenir. Bu hizmetler karşılığı alınan ücretlerin % 10’u bilirkişilik ve hakemlik yapan üyelerce TMMOB’ne ödenir. Mt EsxÇgxA+2A+----------1000 EsxÇgxA+3A+1.00 taraflar arasındaki anlaşmazlığın çözümündeki mühendislik ve mimarlık hizmetidir. Mt-250.000 +---------------4000 e) 600.000.-TL ve daha yukarısı için: Madde 13- Eksperlik ve teknik müşavirlik hizmetlerinde , yapılan işin durumuna göre TMMOB Genel Sekreterliğince tahmin edilen ücretin %40 ’ı avans olarak alınır. Tamamlanan işlem sonrasında kesinleşen ücrete göre avans tamamlanır ve bundan sonra rapor istem sahibine TMMOB Genel Sekreterliğince verilir. Ücretin % 50’si görevi tamamlayan üye ya da üyelere, % 30 ’u ilgili Oda ya da Odalara verilir, % 20 ’si ise Birlik hissesi olarak alıkonur. Madde 14- Özel bilirkişilik istemleri Birlik Genel Sekreterliğince incelenir ve istem uygun görülürse; bir Odayı ilgilendiriyorsa ilgili Oda Yönetim Kurulu’na, birden çok Odayı ilgilendiriyorsa Birlik Yönetim Kurulu’na sevkedilir. Mt-500.000 +---------------5000 Yürütme Madde 15- Bu yönetmelik hükümlerini TMMOB Yönetim Kurulu yürütür. Hakemlik Madde 9- H.M.U.K. Tahkim Sözleşmesi gereğince Yürürlük Madde 16- Bu yönetmelik, 2016 yılı için uygulanacak ücretlerin Birlik Yönetim Kurulu’nca kabulü ile 01 Ocak 2016 tarihinde yürürlüğe girer. EsxÇgxA+6A+49.50 formülleri ile hesaplanır. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 15 İMO’dan İMO, TOPLUMSAL DUYARLILIĞIYLA YOLUNA DEVAM EDECEKTİR Odamızın kuruluşunun 61. yılı dolayısıyla İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ersan tarafından yapılan açıklama. 16 Aralık 2015 19 Aralık 1954 tarihinde kuruluşu ilan edilen Odamızın bu yıl 61. yıl dönümünü kutlayacağız. İlk genel kurulumuzda ifade edildiği gibi “temennilerimiz hâlâ hudutsuz”, mesleğimize ve meslek odamıza inancımız ve güvenimiz tam, geleceği kazanma irademiz güçlüdür. İMO, toplumsal duyarlılığıyla yoluna devam edecektir 19 Aralık 1954 tarihinde kuruluşu ilan edilen Odamızın bu yıl 61. yıl dönümünü kutlayacağız. İlk genel kurulumuzda ifade edildiği gibi “temennilerimiz hâlâ hudutsuz”, mesleğimize ve meslek odamıza inancımız ve güvenimiz tam, geleceği kazanma irademiz güçlüdür. Nasıl teşekkür edilmez ki? Toplumsal ve kamusal yarar ilkesinden vazgeçmeyen, meslektaşlarının hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirmeyi asli mücadele alanı olarak belirleyen, gelmiş-geçmiş bütün siyasi iktidarların karar ve tasarruflarını kamusal yarar ilkesinin süzgecinden geçiren, toplumsal konumlanış ve mesleki kabuller gereği muhalif yönünü her zaman diri tutan bir mesleğin mensubu ve bir meslek örgütünün üyesi olmak başlı başına takdire şayandır. Her kuruluş yıl dönümünde bu gerçeğin bilincine varmak, mesleki-politik hattımızı bu bilinçle belirlemek, insani-toplumsal ve etik yönümüze bir kez daha vurgu yapmak, geçmiş ile gelecek arasında kurulacak köprünün ayaklarını sağlam temellere oturtma gayretinin bir başka ifadesi olarak görülmelidir. Oda tarihimizi ortak emekle yaratılan bir değer gibi görüyorsak, Odamızın bugün karşı karşıya bırakıldığı sorunların da dayanışma ilişkisiyle aşılacağına inanıyoruz. Ülkemizin nitelikli inşaat mühendisliğine ve meslektaşlarımızın da güçlü bir meslek örgütüne ihtiyacı olduğuna inanıyorsak, mesleğimizi itibarsızlaştırmak, Odamızı etkisizleştirmek, kamusal denetim kanallarını kapatmak amacıyla gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerine karşı direnme hakkımızı, mesleğe ve meslek odamıza sarılarak hayata geçirebiliriz. 1954 yılından bu güne, Oda Merkezimiz ve Şubelerimiz tarafından düzenlenen kuruluş yıl dönümü etkinliklerindeki hakim duygu, bir yandan kuruluşumuzun coşkusunu taşırken, diğer yandan Odamızı geleceğe hazırlamanın verdiği heyecanı yansıtmaktadır. Kuruluş yıl dönümü etkinlikleri direnme hakkının işaret fişeği olarak görülmelidir. Çünkü inşaat mühendisliği uygarlıkları var eden ve geleceğe taşıyan yegâne meslek olmanın ağır sorumluluğunu omuzlarında taşımaktadır. İnanıyoruz ki 61. kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde, bundan öncekilerde olduğu gibi amatör bir ruhla ve gelişmiş mesleki bilinçle yola devam edileceği beyan ve Odamızın bütün meslektaşlarımızı kucaklayan ortak değer olduğu tescil edilecektir. Unutmayalım: Eşitlikçi, adaletli, barışçı, refah seviyesi yüksek bir toplumsallığın yaratılması, güvenli ve nitelikli bir yaşamın kurulması sorumluluğunu omuzlarında taşıyan inşaat mühendislerinin tek ve merkezi örgütü İMO`dur. Meslek alanımızı ve meslektaşlarımızı kapsayan ulu bir çınar olmanın çok ötesinde, Odamızın tarihi fedakârca, cefakârca, özel hayatından taviz vererek, gecesini gündüzüne katarak çalışan inşaat mühendislerinin öyküsünü anlatmaktadır. Öykünün en anlamlı yerinde mesleğe bağlılık, mesleki itibarı ve niteliği yükseltme azmi bulunmaktadır. Tarihimizi değerli kılan, Odamızı meslek alanımızın vazgeçilmezi yapan, mesleğe tutkuyla bağlı olma duygusudur. Ortak değerimiz olan Odamız, bir fener gibi yolumuzu aydınlatmaya, yol göstermeye devam edecektir. Bu nedenledir ki, kuruluş yıl dönümü çerçevesinde meslekte 25 ve 40 yılını tamamlayan üyelerimize takdim edilen plaketler, Odamızın sadece vefakâr yönünü resmetmekle kalmamakta, aynı zamanda tarihimizi yaratanlara mütevazı bir teşekkür anlamı taşımaktadır. 16 Ocak 2016 61. kuruluş yıl dönümümüz tüm meslektaşlarımıza kutlu olsun. İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ersan İMO’dan BİZ BARIŞA GİTMEDİKÇE SAVAŞ KAPIMIZDAN İÇERİ GELMEKTEDİR İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki saldırı dolayısıyla İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklama. 12 Ocak 2016 Ülkemiz, bugün (12 Ocak 2016), İstanbul Sultanahmet Meydanı`nda, bir kez daha kanlı bir saldırıyla sarsılmış, bir kez daha hiçbir suçu olmayan insanların canına kıyılmış, birçok insana yaşamı boyunca taşıyacağı fiziksel ve manevi zararlar verilmiştir. Resmi açıklamalara göre Suriye`den gelen saldırganların katliamı gerçekleştirdiği anlaşılmış, ortadoğuyu kasıp kavuran cihatçı terörü ülkemizde bir kez daha boy göstermiştir. Biz bu katilleri son bir yıldır; Diyarbakır`da 5 insanımızın, Suruç`ta 33 gencimizin, Ankara`da 102 canımızın katledilmesinden tanıyoruz. Bu kanlı terörün acısını en derinden hissettik, hissediyoruz ve ne yazık ki sürdürülen iç ve dış politika nedeniyle daha da hissedeceğimizden endişe duyuyoruz. Gerek ülkenin doğusunda yaşanan çatışmaların şiddetlenerek devam ettirilmesi gerekse komşumuz Suriye`de cihatçı çetelerin desteklenmesi politikaları, acı sonuçlarını Türkiye halkına yaşatmaktadır. Üstelik son saldırının da gösterdiği gibi sadece Türkiye halkı değil, ülkemize ayak basan herkes bu vahşetten payını almaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, siyasi iktidarı, içerde ve dışarda barışa dayalı bir politikaya yönelmeye ısrarla davet ediyoruz. Dün olduğu gibi bugün de barış ve kardeşliğin tesisi için üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle hareket etmekten geri durmadığımızı belirtiyor ve barış için mücadele etmeye kararlı olduğumuzun altını çiziyoruz. Saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Odamızın, 2015 yılı Temmuz ayında başlattığı ve üyelerimiz tarafından büyük ilgi gören ‘Ferdi Kaza Sigortası` uygulaması 2016 yılında da devam ediyor. Üye aidatlarını ödeyen üyelerimiz adına, aidat ödeme tarihinden başlamak üzere yıl sonuna kadar süren Ferdi Kaza Sigortasının pirimi, adınıza Odamızca ödeniyor. Aidatını ödeyen üyelerden Ferdi Kaza Sigortası için ayrıca hiçbir ek ödeme alınmıyor. Üyelerimizin sadece 2016 yılı üye aidatı olan 17-TL/ ay`yi ödemeleri ferdi kaza sigortasından yararlanmaları için yeterli. Deprem ve iş kazalarını da kapsayan Sigortada Kaza sonucu vefat ve Kaza sonucu maluliyetin teminat tutarı 50.000-TL. Üyelerimiz aidatlarını ödedikleri tarihten itibaren yıl sonuna kadar ferdi kaza sigortası kapsamında olacağından aidatların ödendiği tarih sigortalılık süresini belirlemektedir. Üyelerimiz aidatlarını online sistemde http://www.imo. org.tr/uyegiris.php adresinden kolaylıkla ödeyebilir. Aidatını ödeyen üyelerimiz sigorta poliçelerine üye arayüzünden (http://www.imo.org.tr/ uyegiris.php) ulaşabilecekleri gibi Şubelerinden de bizzat başvurarak alabilirler. Ferdi Kaza Sigortası ile ilgili detaylı bilgi http:// www.imo.org.tr/genel/sss.php?sube=0#1 adresinde ayrıca yer almaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 17 TMMOB’den TMMOB-TTB: DEMOKRASİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE AKADEMİK BAĞIMSIZLIKLA GELİR Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), barış talebini dile getiren akademisyenlerin çeşitli açıklamalarla hedef gösterilmesi üzerine 14 Ocak 2016 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. 11 Ocak Pazartesi günü bir grup akademisyen kendi bakış açılarından Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve devlete düşen sorumluluğu değerlendiren bir metni kamuoyuyla paylaştılar. Bu paylaşımı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çağdaş demokrasilerde tanık olmadığımız sertlikte eleştirmiş; aralarında tüm Türkiye’nin ve dünyanın akademik faaliyetlerini gayet iyi bildiği, saygınlıkları, tutarlılıkları, duyarlılıkları, hayata bakışları, başta öğrencileri ve meslektaşları olmak üzere kamuoyunun önemli bir bölümünde değer atfedilen hocaların bulunduğu imzacıları, “terör örgütünden yana olmakla”, “haddini bilmemekle”, “mandacı olmakla” suçlamış, “karanlık”, “müsvedde” gibi sözlerle nitelendirmiş ve “tüm ilgili kurumları” göreve davet etmiştir. Bu açıklamaların ardından Başbakan’ın “herkes safını belirlesin” açıklamalarını, YÖK ve bazı üniversite yönetimlerinin inceleme için harekete geçtiklerini okuduk. Eli silahlı çete liderlerinden açıklamalar geldi. İmzacılar ülkemiz için çok önemli bir konuda, hepimizin tedirginlikle, korkuyla izlediği, herkesin birbirine “Ne oluyor? Nereye gidiyoruz?” diye sorduğu yaşamsal bir konuda görüşlerini ve barış taleplerini ifade etmişlerdir. Hiç kimse düşüncesi, sözleri, okuduğu şiir ya da giyim tarzı nedeniyle hedef gösterilmemeli, suçlanmamalı, cezalandırılmamalıdır. Ölüm tehditleri ciddiye alınmalı, Cumhuriyet Savcılıkları bu konuda görevlerini yapmalıdır. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı sayıları giderek artan imzacıların can güvenliğini sağlamalıdır. Üniversite yönetimleri ve Yüksek Öğretim Kurumu soruşturma ve görevden almalarla tüm dünyada ifade özgürlüğünün mabedi olarak bilinen üniversiteleri bir utancın içine düşürmemelidir. 18 Ocak 2016 Bu olay bizlere bir kez daha Türkiye’nin ihtiyacının yeni bir anayasadan önce bir anlayış değişikliği olduğunu göstermiştir. Anahtar; başka düşünene, başka konuşana, başka giyinene, başka yaşayana tahammül etmek, siyasal ya da fiziki gücümüzü kullanarak onu ezmeye, bastırmaya, yok etmeye çalışmamaktır. Toplumda böyle bir anlayışın yaygınlaşması, ülkede barışın sağlanması bizi eşit, özgür, mutlu yaşayacağımız demokratik Türkiye’ye götürecektir. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Türk Tabipleri Birliği İncelemeler ÇİMENTO ESASLI KOMPOZİTLERİN KENDİ KENDİNE İYİLEŞME KABİLİYETİ Ahsanollah BEGLARIGALE, Halit YAZICI Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Müh. Böl. Buca-İzmir Özet Düşük çekme dayanımına sahip olan çimento esaslı kompozitlerin performansını etkileyen en önemli sorun, farklı sebeplerden dolayı oluşan mikro ve makro çatlaklardır. Çatlakların varlığı agresif sıvı ve gazların girişini kolaylaştırarak, donatı korozyonu gibi bir çok durabilite ve yapısal sorunlara yol açmaktadır. Çimento esaslı yapı malzemelerinde oluşan çatlakların onarımı yüksek maliyet ve işgücü gerektiren karmaşık bir işlemdir. Trafiğin yoğun olduğu önemli betonarme köprülerin, tünellerin, yeraltı yapılarının veya tehlikeli maddelerin depolandığı yapıların ve diğer önemli ve hassas yapıların onarımı oldukça zor ve bazen tehlikelidir. Bir diğer önemli husus ise, çoğu durumda çatlakların görünür veya erişilebilir olmamasıdır. Bu bağlamda, son yıllarda kendi kendine iyileşme (KKİ) yöntemleri üzerinde araştırmalar artmıştır. Farklı pasif KKİ teknikleri sayesinde, insan müdahalesi olmadan, daha düşük maliyet ile yapıların servis ömrü uzatılabilmektedir. Erken yaşlarda reaksiyona girmeyen çimento taneciklerinin hidratasyonu, C-S-H jelinin genleşmesi veya Ca(OH)2 kristallerinin karbonatlaşması gibi mekanizmalar, klasik betonlarda uzun yıllardan beri otojen KKİ mekanizması olarak bilinmektedir. Otojen KKİ mekanizmasının sadece çok ince çatlakların iyileştirmesinde başarılı olduğu, uzun yıllar devam eden bir mekanizma olmadığı, dış faktörlere çok bağlı olduğu ve mekanik özelliklerin geri kazanılmasında belirsizlikler olduğu araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir. Çimentolu malzemelerin üretim esnasında KKİ amacıyla bilinçli bir şekilde kullanılabilecek birçok yöntem ise araştırma-geliştirme aşamasındadır. Çatlak genişliğini kısıtlamak, mineral katkıların farklı kombinasyonlarda kullanımı, genleşen katkıların ikamesi, farklı içsel kürleme tekniklerini uygulamak, CaCO3 üreten bakterilerden yararlanmak ve KKİ katkıların kapsüllenmesi gibi yöntemler araştırılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Çimento esaslı kompozit, kendiliğinden iyileşme, lif, puzolan, mikrokapsül Giriş Betonda, çevresel koşullar veya yapısal deformasyonlar sonucunda oluşan çatlaklar, agresif sıvı ve gazların İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ nüfuzuna sebep olabilmektedir. Bu durum donatı korozyonu, çatlakların sürekli hale gelmesi, çimento hidratasyon ürünlerinin bozulması gibi bir çok durabilite ve beraberinde yapısal sorunlar yaratabilmektedir. Almanya, Kore ve ABD gibi birçok gelişmiş ülkelerde altyapıların onarımı için harcanan yıllık maliyet, yeni altyapı inşaat maliyetlerini geride bırakmaktadır (Li ve Herbert, 2012). Avrupa’da yıllık inşaat bütçesinin yarısı onarım ile ilgili işler için harcanmaktadır (Cailleux ve Pollet, 2009). Ayrıca, Li ve Herbert (2012) Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneğinin öngörüsüne dayanarak, 5 yıl içinde onarım ve güçlendirme projelerlerine 2.2 trilyon $ bütçe gerekli olduğunu bildirmişlerdir. Bu rakam Asya için 2 trilyon $ olarak öngörülmüştür. Bu durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için gittikçe daha da önem kazanacaktır. Doğrudan onarım maliyetlerine ek olarak yapıların verimliliğinin azalması ve onarım sırasında oluşan trafik sıkışıklığı gibi sorunların sonucunda ağır ekonomik zararlar da ortaya çıkabilmektedir (Tittelboom and Belie, 2013). Trafik sıkışıklığının dolaylı olarak getirdiği maliyet, onarım ve bakım maliyetine kıyasla 10 kat daha yüksek olabileceği tahmin edilmektedir (Freyermuth, 2001). Onarım ve bakım ile ilgili var olan sorunları ortadan kaldırmak veya ciddi bir şekilde azaltmak mümkündür. Doğaya bakıldığında canlılarda var olduğu gibi, kendi kendine iyileşme (KKİ) mekanizması güçlü ve mantıklı bir seçenek olarak birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Van Breugel (2007) sunduğu analizde KKİ ile insan müdahalesi gerektiren onarım yöntemlerini kıyaslamıştır. Şekil 1-a’da görüldüğü gibi normal yapılarda belirli bir süre sonra yavaş yavaş oluşan hasarlar sonucunda acil birinci onarım işlemine gerek duyulmaktadır. Çoğu durumda 1015 yıl sonra ikinci bir onarım gerekmektedir. Daha fazla maliyet ile yüksek kaliteli bir yapı inşa edildiği takdirde, onarımsız süre uzatılabilmekte ve birinci büyük onarım işlemi ertelenebilmektedir. Daha kaliteli bir malzeme onarım ve bakım maliyetini ciddi bir şekilde düşürmektedir. Diğer bir seçenek ise onarım ve bakım maliyeti gerektirmeyen KKİ davranışı gösteren akıllı yapılardır. Şekil 1-b’de görüldüğü gibi zaman içinde malzeme kendini onarmakta ve böylece onarım ve bakım maliyeti olmayacaktır. KKİ davraOcak 2016 19 İncelemeler nışı gösteren betonarme yapının ilk maliyeti yüksek olmasına rağmen, direk onarım ve daha önceki paragraflardaki tartışılan dolaylı maliyetlerin ortadan kaldırılmasıyla gerçek maliyet düşmektedir. Şekil 1 KKİ ile insan müdahalesi gerektiren onarım yöntemlerini kıyaslama (Van Breugel, 2007). Diğer önemli husus ise, yeraltı yapılarında, radyoaktif atıkların bertarafı için kullanılan tesisler veya tehlikeli maddelerin depolandığı konteynırlarda oluşan çatlakların onarımı oldukça zor ve tehlikeli olabilmektedir (Sangadji ve Schlangen, 2012; Mihashi ve Nishiwaki, 2012). Ayrıca, özellikle tüneller gibi yeraltı yapılarında, bir çok durumda çatlakların görünür veya erişilebilir bir yerde oluşmaması onarım imkanını ortadan kaldırmaktadır (Zhou vd., 2014). KKİ yöntemleri sayesinde bu sorunların ortadan kaldırılması mümkündür. White vd. (2001) Nature dergisinde yayınladığı makaleden sonra KKİ davranışı gösteren malzemelere (çoğu polimer esaslı kompozitler) ilgi hızla artmıştır (Tittelboom ve Belie, 2013). 1969-2012 yılları arası KKİ mekanizması ve yöntemleri ile ilgili bilimsel yayınların sayısı Şekil 3-a’da sunulmuştur (Tittelboom ve Belie, 2013). Beton ve genel olarak çimento esaslı kompozitlerde KKİ mekanizması ile ilgili yayınlanan bilimsel çalışmalar ise son 15 yıl içerisinde ciddi bir şekilde artmıştır. Li ve Herbert (2012) Google Scholar on-line istatistiğine dayanarak, 2001-2011 yılları arası beton’da KKİ mekanizması ile ilgili yayınların artmasına dikkat çekmişlerdir (Şekil 3-b). 2001 yılı sonrası çimento esaslı kompozitlere yönelik KKİ yöntemleri güçlendirilmiş veya geliştirilmiştir. Otejen KKİ mekanizması ince çatlakların bloke edilmesine kaktı sağlamaktadır ve dayanım ile ilgili bir iyileştirme kapasitesi yoktur. Ayrıca uzun yıllar devam eden bir süreç değildir. Bir başka değişle, reaksiyona girmeyen çimento tanecikleri daha çok yeni yapılarda sıkça bulunabilmektedir ve çatlağı tamamen doldurabilecek miktarda da olmayabilir, C-S-H jelinin genleşme davranışı gösterebilme ihtimali ise yüksek ve ayrıca istikrarlı bir mekanizma değildir. Kalsiyum karbonat oluşma ise uzun yıllar devam eden bir mekanizma olmasına rağmen, zaman geçtikçe kapasite düşmektedir. Üstelik otojen KKİ mekanizması kontrol edilebilir ve öngörülebilir bir durum değildir. Beton yapılarında KKİ mekanizması ilk olarak Fransız Bilimler Akademisi (1836) tarafından gözlemlenmiştir (Van Breugel, 2007). Sertleşmiş betonda daha çok hidrate olmayan çimento tanecikleri ve Ca(OH)2 sayesinde doğal otojen bir KKİ mekanizması söz konusudur. Wua (2012) ve daha birçok araştırmacı otojen KKİ mekanizmasınını dört guruba ayırmıştır (Şekil 2): (a) Kalsiyum karbonat ve kalsiyum hidroksit oluşumu (b) Çatlakların kirlilikler ve kırılan beton parçacıkları ile kapanması (c) hidrate olamayan çimento taneciklerin zaman içinde tekrar reaksiyona girmesi (d) C-S-H jelinin genleşmesi. Kalsiyum karbonat oluşması en önemli mekanizmadır. Şekil 2 Otojen KKİ mekanizmaları (Schlangen, 2010). 20 Ocak 2016 Şekil 3 a) KKİ ile ilgili bilimsel yayın sayıları a) Polimer esaslı kompozitler ve diğer malzemelerde (Tittelboom ve Belie, 2013) b) Çimento esaslı kompozitlerde ( Li ve Herbert, 2012) İncelemeler • Otojen KKİ mekanizmanın geliştirme yöntemleri Yapılan bir çok çalışmada, otojen KKİ mekanizması farklı yöntemler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Bazı araştırmacılar kalsiyum karbonat oluşumunu sürekli hale getirilmesi için, CaCO3 üreten bakterilerini kullanmışlardır (Jonkers, 2007; Jonkers vd. 2010; Jonkers, 2011). Özetle, bu yöntemde bakteriler ve onları besleyecek özel besinler karışıma ilave edilmektedir. Çatlak oluşumu durumunda bakteriler kalsiyum karbonat oluştururarak çatlağın geçirimliliğini düşürmektedir. Bakteriler oluşan kalsiyum karbonatlara gömüldüğünde ölebilmekte, besinin bitmesi veya ulaşılamaması halinde işlevlerini yitirmektedirler (Tittelboom ve Belie, 2013). Çok sayıda bilimsel araştırmaya muhtaç bir yöntemdir. Otojen KKİ mekanizmanın kapasitesini arttıracak diğer yöntem ise çatlak genişliğin kısıtlamasıdır. Tittelboom ve Belie (2013) otojen KKİ mekanizmanın etkinliği kısıtlanmış veya kapanmış çatlaklarda daha fazla olduğunu vurgulamışlardır. Uzun yıllar bilinen kısa kesilmiş çelik ve polimer kökenli lifler sayesinde çatlağın köprülenmesi sağlanabilmektedir. Köprüleme sonucunda çatlağın yayılması ve genişliği kontrol edilebilir halde gelmektedir. Lifli betonların amacı daha çok çekme dayanımı ve sünekliği arttırmak olsa da, otojen KKİ mekanizması için de büyük avantajlar sağlamaktadır (Nishiwaki vd., 2012). Şekil hafızalı alışımlar ve polimerlerin kullanımı da çatlak genişliğini kısıtlayabilmektedir. Bu yöntemde çatlak oluşumu engellenememektedir. Çimento esaslı bir malzeme içine gömülü şekil hafızalı alışım veya polimer belirli bir sıcaklığa maruz bırakıldığında yüksek elastik davranış sayesinde çatlak genişliğini azaltabilmekte veya tamamen kapatmaktadır (Kuang ve Ou, 2008). Reaksiyona girmemiş çimento tanecikleri veya puzolanlar gibi mineral katkıların miktarı arttıkça, KKİ mekanizmanın kapasitesi artabilmektedir. Özellikle doğal veya yapay puzolanların birçok avantajları yıllardır bilinmektedir. Bir çok araştırmacı puzolanların daha geç reaksiyon girme özelliklerinden faydalanarak, otojen KKİ mekanizmanı güçlendirmişlerdir (Liu vd., 2005; Şahmaran vd., 2008; Termkhajornkit vd., 2009; Liu vd., 2011; Şahmaran vd., 2013). Ayrıca birçok araştırmacı çatlaklarda kristalleşme yapabilen katkıları önermişlerdir. Bu bağlamda etrenjit üreten veya genleşme özelliği olan katkılar kullanılmıştır (Kishi vd., 2007; Ahn ve Kishi, 2010; Sisomphon vd., 2012; Sisomphon vd., 2013). Çatlak oluştuğunda kristalleşme meydana gelerek, geçirimsizliği artmaktadır. Ancak agrega-matris geçiş bölgesinde mikro İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ çatlak oluşumu gibi olumsuz etkilerinden dolayı yönteminin bazı sakıncaları vardır (Tittelboom ve Belie, 2013). • Kapsül esaslı KKİ mekanizması Kapsülleme yöntemi, son yıllarda yüksek potansiyeli olan bir KKİ yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Polimer esaslı veya diğer KKİ ajanlar farklı yöntemler ile kapsülleşebilmektedirler. Bu yöntem polimer esaslı kompozitlerde bir çok araştırmacı tarafından araştırılmış, çimento esaslı kompozitlerde (özellikle mikrokapsülasyon yöntemi) ise çok az sayıda araştırma yapılmıştır. Dry tarafından betonda ilk denemeler, silindirik makrokapsüllerden yararlanarak yapılmıştır. (Dry, 1990; Dry, 1994; Dry ve McMillan, 1996; Dry, 2000). Herhangi bir çatlak oluştuğu durumunda kapsül kırılmakta ve KKİ ajanı oluşan çatlağın içinde yayılmaktadır (Şekil 4). KKİ malzemesi özelliklerine bağlı olarak , matris içine gömülü ikinci bileşen, hava, nem veya matris ile reaksiyona girerek çatlağı iyileştirebilmektedir (Tittelboom ve Belie, 2013). Özellikle polimer kökenli KKİ ajanları geçirimsizliği arttırmanın yanı sıra çatlak oluşma sonucunda mekanik özelliklerde düşüşü de iyeleştirebilmektedir. Genel olarak KKİ malzemeleri küresel mikrokapsüllerde veya silindirik makrokapsüllerde (tüp veya içi boş lifler) kapsüllenebilmektedir. İki yöntem arasında büyük farklar olmasına rağmen, çalışma prensipi olarak birbirine benzemektedir. Silindirik makrokapsüller gömüldüğü matrisin mekanik özelliklerini olumsuz etkilemektedir (Tittelboom ve Belie, 2013). Öte yandan silindirik makro boyutta kapsül kırıldıktan sonra matris içinde büyük bir boşluk olarak kalacaktır. Ek olarak, silindirik veya lif geometrisinde olduğu için yönlenme faktörü ortaya çıkabilmektedir (Li ve Herbert, 2012). Küresel mikrokapsüllerin mikro boyutta oldukları için matrisin mekanik özelliklerini büyük oranda etkilememektedir (Tittelboom ve Belie, 2013). Ayrıca mikrokapsüller daha homojen bir şekilde matris içinde dağılabilmekte ve işlenebilirliği olumsuz etkilememektedir. Şekil 4 Kapsül esaslı KKİ mekanizması. Kısa kesilmiş lif kullanımı ile çatlağın kısıtlanması Betonda kısa kesilmiş liflerin kullanımı çatlak yayılımını kontrol edebilmektedir. Daha öncede belirtildiği gibi, otejen KKİ mekanizması küçük genişlikli Ocak 2016 21 İncelemeler çatlaklarda daha başarılı olabilmektedir (Nishiwaki vd., 2012). Bu sebepten dolayı farklı liflerin kullanımı çatlak genişliğini kısıtlayarak (Şekil 5-a), otojen KKİ mekanizmasına büyük oranda katkı sağlamaktadır (Kunieda vd. 2012). Kısıtlanan çatlakta reaksiyona girmemiş tanecikler (çimento veya mineral katkı) suyun var olduğu durumda reaksiyona girerek, çatlak boyunca yeni ürünler oluşmaktadır. Ayrıca kalsiyum karbonat oluşumu kısıtlanmış çatlakları daha kolay kapatabilmektedir. Çimento esaslı lifli kompozitlerde KKİ mekanizması bir kaç araştırmacı tarafından araştırılmıştır (Li vd., 1998; Ramm ve Biscoping, 1998; Li ve Li, 2011; Homma vd., 2009; Nishiwaki vd., 2012). Yapılan çoğu araştırmalar ECC (engineered cementitious composite) malzemeleri üzerinde olup, daha çok polietilen, poli vinil alkol, etilen vinil alkol, poliasetal, ve polipropilen lifleri incelenmiştir. Lifler sayesinde çatlak genişlikleri (<0.1 mm) kıstlanarak, belirli bir su kürü sonrası otojen KKİ mekanizması devreye girmiştir. Ca iyonları PVA liflerin üzerinde depolanarak, KKİ potansiyelini arttırmaktadırlar (Homma vd., 2009). Nishiwaki vd. (2012) yaptıkları deneysel çalışmada lifin kimyasal özelliklerinin yanısıra oluşan çalağın geometrisi, pürüzlülüğü, karmaşıklığı ve sürekliliği otojen KKİ kabiliyetini etkilediğini rapor etmişlerdir. Şekil 5 a) KKİ yöntemi olarak çatlak genişliğinin kısıtlanması b) KKİ yöntemi olarak puzolan kullanımı (Tittelboom ve Belie, 2013). Puzolan içeren çimento esaslı kompozitlerde KKİ mekanizması Uçucu kül (UK) ve yüksek fırın cürufu (YFC) gibi puzolanlar beton ve genel olarak çimento esaslı kompozitlerde büyük oranda kullanılmaktadırlar. Günümüzde UK ve YFC ikamesinin beton için bir çok avantaj sağlaması bilinmektedir. Özellikle UK’nın reaksiyonu çok daha yavaş olduğu için, yıllar geçmesine rağmen reaksiyona girememiş puzolan tanecikleri matris içinde kalabilmektedir (Tittelboom ve Belie, 2013). Puzolanların bu özellikleri sayesinde KKİ mekanizması için büyük avantajlar sağlayabilmektedirler. Herhangi bir çatlak oluştuğu zaman var olan puzolan tanecikleri, su ve kalsiyum hidroksit ile reaksiyon sonucun22 Ocak 2016 da C-S-H geli oluşabilmektedir (Şekil 6-b). Çatlağın oluştuğu zaman puzolan taneciklerinin fazla olması KKİ mekanizmasını güçlendirebilmektedir. UK ve YFC içeren çimentolu kompozitlerin KKİ mekanizması bazı araştırmacılar tarafından incelenmiştir (Şahmaran vd., 2013; Hyun vd., 2012; Şahmaran vd., 2008; Termkhajornkit vd., 2009; Liu vd., 2005; Liu ve Zuo, 2011). Şahmaran vd. (2008) yaptıkları deneysel çalışmada çimentonun bir kısmı yerine UK ikamesinin kendiliğinden yerleşen betonların KKİ mekanizmasında çok etkili olduğunu rapor etmişlerdir. Puzolan sonucunda oluşabilecek KKİ mekanizması suyun varlığına, ortam sıcaklığına, puzolan ikame oranına, puzolanın kimyasal ve fiziksel özelliklerine bağlıdır. Genel olarak puzolan ikame oranı arttıkça, KKİ mekanizmanın kapasitesi artmaktadır. Yapılan çalışmalarda puzolan kullanımı bir yöntem olarak araştırılmıştır, diğer yöntemler ile birlikte performansı araştırmalar nadiren konu olmuştur. Özellikle mikrokapsüllerin ve puzolanların birlikte kullanımı hakkında yapılan bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Mikrokapsül esaslı KKİ yöntemi Katı, sıvı veya gaz halinde olan aktif maddeleri dış etkilerden korumak amacıyla mikrokapsülasyon yöntemi yaygın olarak kullanılmaktadır. İç veya çekirdek malzeme olarak adlanan herhangi bir aktif malzeme uygun olan teknikler ile farklı bir malzeme içinde kapsüllenmektedir (Dubey vd., 2009). İç malzemeyi çevreleyen malzeme ise dış kaplama veya duvar olarak adlandırılmaktadır (Göde ve Kepabçı, 2013). Şekil 6-a’ da bir mikrokapsül şematik olarak sunulmuştur. Mikrokapsülasyon yöntemi karbonsuz kopyalama kağıtları üretimi, yapıştırıcılar, ilaç, gıda, kozmetik gibi birçok sektörde kullanılmaktadır. Mikrokapsülasyon tekniği inşaat sektörinde de farklı alanlarda kullanılmıştır (Boštjan ve Šumiga, 2008). Yangın, genleşme ve donma-çözülmeye karşı direnci arttırmak, çimento hidratasyonunun sıcaklığını düşürmek ve ses yalıtım gibi amaçlarla kullanılmıştır (Boštjan ve Šumiga, 2008). Brown vd. (2001) Nature dergisinide yayınladıkları çalışmada, polimer esaslı kompozitlerede mikrokapsülasyon yöntemini bir KKİ tekniği olarak geliştirmişlerdir. Bu yöntemde çekirdek malzeme olarak bir KKİ ajanı kapsüllenmektedir. Çatlağın oluşması ile mikrokapsül kırılmakta (Şekil 6-c) ve KKİ ajanı kılcallık etkisi ile çatlak yüzeyine dağılmaktadır. Polimer esaslı kompozite gömülü bir katalizatör ile polimerizasyon reaksiyonu meydana gelmektedir (Şekil 6-b). Araştırmacılar bu yöntemin diğer kırılgan malzemelerde de kullanılabileceğini açıklamışlardır (Brown vd., 2001). Bu çalışma sonrası mikrokapsül esaslı KKİ yöntemi İncelemeler polimer esaslı malzemelerde birçok araştırmacı tarafından daha fazla geliştirmeye çalışılmıştır. Çimento esaslı kompozitlerde ise mikrokapsülasyon yöntemi bazı araştırmacılar tarafından bir KKİ tekniği olarak ele alınmıştır (Wang vd., 2014; Gilford vd., 2014; Zhang vd., 2013; Pelletier vd., 2011; Cailleux ve Pollet, 2009; Kaltzakorta ve Erkizia, 2011; Feng vd., 2008). Yapılan çalışmalarda farklı çekirdek ve duvar malzemeleri kullanılmıştır. Kapsül esaslı KKİ yöntemlerinde, kapsüllenen KKİ ajanın özelliklerine bağlı olarak; 1) nem veya hava (Şekil 7-a) 2) matris (Şekil 7-b) 3) matris içine gömülü ikinci bir malzeme (Şekil 7-c) 4) kapsüllenmiş ikinci bir malzeme (Şekil 7-d) ile temas halinde reaksiyon gerçekleşebilmektedir (Tittelboom ve Belie, 2013). Bazı durumlarda reaksiyon ısıtma işlemi ile de gerçekleşebilmektedir (Şekil 7-a). Şekil 6 a) Mikrokapsülün şematik çizimi b) KKİ ajanın çatlağa yayılma mekanizmanın şematik çizimi (Blaiszik vd. 2010) c) Polimer esaslı bir kompozitte kırılmış bir mikrokapsül (Brown vd. , 2001). İç malzeme olarak kullanılacak KKİ ajanın viskozitesi optimum olması gerekmektedir. Çok viskoz olması durumunda çatladığın tüm yüzeyine ulaşamayacak. Öte yandan ajanın çok düşük viskoziteye sahip olması, çatlağın dışına çıkma veya matris tarafından adsorbe olma riskini arttırmaktadır (Zhou vd., 2014; Tittelboom ve Belie, 2013). Ayrıca ajanın raf ömrünün uzun olması, KKİ sonrası mekanik ve kimyasal etkilere dirençli olması ve kür süresinin çok uzun olmaması önemlidir (Zhou vd., 2014; Tittelboom ve Belie, 2013). Dicyclopentadiene (DCPD), sodiyum silikat (cam suyu), tek ve iki bileşenli epoksi reçineleri ve metilmetakrilat gibi malzemeler KKİ ajanı olarak çimento esaslı kompozitlerde kullanılmıştır. Her bir KKİ ajanının olumlu ve olumsuz yönleri araştırmacılar tarafından tartışılmıştır. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ İki bileşenli ajanlarda, birinci bileşenin ikinci bileşene oranı genellikle kontrol dışı bir durumdur. Özellikle epoksi reçinelerde polimirezasyonun tam gerçekleşmesi için bu oranın sabit olması önemli bir faktördür. Öte yandan iki bileşenli malzemelerin daha uzun bir süre kapsül içersinde bozulmadan kalması muhtemeldir. Tek bileşenli ajanların ikinci bir bileşene ihtiyaç duymadıkları için daha uygun KKİ ajanlar olabilecikleri düşünülmektedir. Bu durumda, çatlak oluştuğu zaman mikrokapsül kırılarak tek bileşenli ajan çatlağın içine yayılacak ve sertleşme matris, hava veya su (nem) ile gerçekleşecek. Cam suyu çimento matrisinde bulunan kalsiyom hidroksit ile reaksiyona girerek C-S-H oluşturabilmektedir (Gilford vd., 2014). Tek bileşenli ajanların raf ömrü hakkında literatürde yeterli bilgi yoktur. Sodyum silikat Gilford vd. (2014) tarafından kapsüllenmesine rağmen, çimento esaslı kompozitlerde davranışı hakkında kapsamlı bir çalışma yürütmemişlerdir. Şekil 7 KKİ ajanların yayılma sonrası farklı reaksiyon mekanizmaları (Tittelboom ve Belie, 2013). Mikrokapsülasyon yöntemine bağlı olarak kaplama veya duvar malzemesi farklı olabilmektedir. KKİ tam olarak gerçekleşmesi için duvarın fiziksel, mekanik ve kimyasal özellikleri çimento esaslı malzemeler ile uyumlu olmalıdır. Mikrokapsülün çapın büyük olması matrisin mekanik özelliklerini olumsuz etkileyebilir. Öte yandan çok küçük olması yeterli KKİ ajanın kapsüllenememe riskini arttırmaktadır. Dolayısıyla çapın optimum büyüklükte olması sağlanmalıdır. Ayrıca duvarın fazla kalın veya çok ince olması da performansı negatif etkileyebilmektedir. Çok ince olduğunda hazırlama ve döküm esnasında kırılabilmektedir. Çok kalın üretildiğinde ise çatlak oluştuğunda kırılmama riski bulunmaktadır (Zhou vd., 2014). Duvarın kimyasal olarak matris ile uyumlu olması, mikrokapsülün yıllarca bozulmadan stabil kalmasını sağlayabilmektedir. Duvar ve matris arasında Ocak 2016 23 İncelemeler aderansın güçlü olması gerekmektedir. Duvar-matris aderansı düşük olduğu takdirde, çatlak arayüzeyden ilerleyecek ve böylece mikrokapsül kırılayamacaktır (Zhou vd., 2014). Üre-formaldehid (Gilford vd., 2014; Zhang vd., 2013) , poliüretan (Pelletier vd., 2011), poliüre reçine (Xing and Ni, 2009) ve silika jeli (Yang vd., 2011) duvar malzemesi olarak çimento esasli kompozitlere uyumlu oldukları görülmüştür. Özellikle silika jeli çimeto matrisi ile daha güçlü bir bağ oluşturduğu tahmin edilmektedir (Zhou vd., 2014). • Mikrokapsülleme yöntemleri Mikrokapsülleme teknikleri genel olarak beş guruba ayrılmaktadır (Boštjan ve Šumiga, 2008): 1) Mekanik metodlar (sprey kurutma vb.) 2) Koaservasyon 3) Polimerizasyon yöntemleri 4) In-situ polimerizasyonu 5) Arayüzey polimerizasyonu Çimento esaslı kompozitlerde, KKİ olarak kullanılan mikrokapsüller daha çok polimerizasyon yöntemleri ile üretilmişlerdir. Polimerizasyon yöntemleri daha basit ve ucuz bir teknik olarak bilinilmektedir. (Samadzadeh vd., 2010). Sonuç Çimento esaslı malzemelerin kendi kendine iyileşme (KKİ), böylece zamanla oluşan çatlakları kapatma potansiyelleri mevcuttur. Bu konuda D.E.Ü. İnşaat Mühendisliği Yapı Malzemesi Anabilim Dalında uygulamalı bir doktora tez çalışması yürütülmektedir. Yapılacak bu vb. çalışmalar ile Betonda KKİ mekanizmasının geliştirilebileceği ve gelecekte çatlamış betonun bu çatlakları kendi kendine kapatma kabiliyetinin daha belirgin ve ölçülebilir bir hale geleceği düşünülmektedir. Beton teknolojisindeki araştırmalar ve yenilikler durmaksızın devam etmektedir. Kaynaklar Ahn, T.H., Kishi, T. 2010. “Crack self-healing behaviour of cementitious composites incorporating various mineral admixtures. J Journal of Advanced Concrete Technology, 8, 171–186. Aydın, S. 2013. “A ternary optimisation of mineral additives of alkali activated cement mortars” Construction and Building Materials, 43,131–138. Aydın, S., Yazıcı, H., Yardımcı M., Yiğiter, H. 2010. “Effect of Aggregate Type on the Mechanical Properties of RPC” ACI Materials Journal ,107(5), 441-449. Blaiszik, B.J., Kramer, S.L.B., Olugebefola, S.C., Moore, J.S., Sottos, N.R., White, S.R. 2010. “Self-Healing Polymers and Composites” Annual Review of Materials Research, 40, 179-211. 24 Ocak 2016 Boh, B., Šumiga, B. 2008. “Microencapsulation technology and its applications in building construction materials RMZ – materials and geoenvironment” 55(3), 329344. Brochu, ABW., Evans, GA., Reichert, WM. 2014. “Mechanical and cytotoxicity testing of acrylic bone cement embedded with microencapsulated 2-octyl cyanoacrylate” J Biomed Mater Res B Appl Biomater, 102(1), 181–189. Brown, EN., Kessler, MR., Sottos, NR., White, SR. 2003. “In situ poly(urea-formaldehyde) microencapsulation of dicyclopentadiene.” J. Microencapsulation, 20(6), 719–730. Cailleux, E., Pollet, V. 2009. “Investigations on the development of self-healing properties in protective coatings for concrete and repair mortars” In Proceedings of 2nd International Conference on Self Healing Materials, Chicago, USA. Cailleux, E., Pollet, V. 2009. “Investigations on the development of self-healing properties in protective coatings for concrete and repair mortars” Proceedings of 2nd International Conference on Self Healing Materials, Chicago, 120. Dry, C. 1990. “Alteration of matrix permeability, pore and crack structure by the time release of internal chemicals” Proceedings of advance in cementitious materials. American Ceramic Society: Gaithersbury, Maryland, 729–68. Dry, C. 1994. “Matrix cracking repair and filling using active and passive modes for smart timed release of chemicals from fibers into cement matrices” Smart Materials and Structures, 3(2),118–23. Dry, C. 2000. “Three design for the internal release of sealants, adhesives and waterproofing chemical into concrete to release” Cement and Concrete Research, 30(12),1969–77. Dry, C., McMillan, W. 1996. “Three-part methylmethacrylate adhesive system as an internal delivery system for smart responsive concrete” Smart Materials and Structures, 5(3):297–300. Dubey, R., Shami, T.C., Rao, K.U. B. 2009. “Microencapsulation Technology and Applications” Defence Science Journal, 59(2), 82-95. Feng, X., Zhuo, N., Ningxu, H., Biqin, D., Xuexiao, D., Zhan, H., Ming, Z. 2008. “Self-healing mechanism of a novel cementitious composite using microcapsules” Proceedings of International Conference on Durability of Concrete Structures, Hangzhou, China. Freyermuth, C.L. 2001. “Life-cycle cost analysis for large segmental bridges” Concrete Int., 23(2), 89-95. Gilford, J., III, Hassan, M., Rupnow, T., Barbato, M., İncelemeler Okeil, A., Asadi, S. 2014. ”Dicyclopentadiene and Sodium Silicate Microencapsulation for Self-Healing of Concrete” Journal of Materials in Civil Engineering, 26(5), 886–896. “Self-Healing Efficiency of cementitious materials containing microcapsules filled with healing adhesive: mechanical restoration and healing process monitored by water absorption” PLoS ONE, 8(11): e81616. Göde, F., Kebapçi, K. 2013. “Gül Kokusu İçeren Mikrokapsüller” Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 17(2), 32-35. Liu, S., Zuo, M. 2011. “Influence of slag and fly ash on the self-healing ability of concrete” Advanced Materials Research, 306–307, 1020–1023. Homma, D., Mihashi, H., Nishiwaki, T. 2009. “Self-healing capability of fibre reinforced cementitious composites” Journal of Advanced Concrete Technology, 7(2), 217–228. Liu, X.-Y., Yao, W., Zheng, X.-F., Wu, J.-P. 2005. “Experimental study on self-healing performance of concrete” Journal of Building Materials, 2, 184–188. Jonkers, H. M. 2011. “Bacteria-based self-healing concrete” Heron, 56(1/2), 1-12. Jonkers, H. M., Thijssen, A., Muyzer, G., Copuroglu, O. and Schlangen, E., 2010. “Application of bacteria as self-healing agent for the development of sustainable concrete.” Ecological Engineering, 36, 230-235. Jonkers, H.M., 2007. “Self healing concrete: A biological approach”. Self Healing Materials: An Alternative Approach to 20 Centuries of Materials Science. Editör: van der Zwaag, S. Netherlands: Springer. Kaltzakorta, I., Erkizia, E. 2011. “Silica microcapsules encapsulating epoxy compounds for self-healing cementitious materials” In Proceedings of 3rd International Conference on Self Healing Materials, Bath, UK, 27–29. Kishi, T., Ahn, T.H., Hosoda, A., Suzuki, S., Takaoka, H. 2007. “Self-healing behaviour by cementitious recrystallization of cracked concrete incorporating expansive agent” Proceedings of 1st International Conference on Self Healing Materials, Noordwijk aan Zee, The Netherlands, 18–20. Mihashi, H. Nishiwaki, T. 2012. “Development of engineered self-Healing and self-repairing concrete- stateof-the-art report” Journal of Advanced Concrete Technology ,10, 170-184. Na, S. H., Hama, Y., Taniguchi, M., Katsura, O., Sagawa, T., Zakaria, M. 2012. “Experimental investigation on reaction rate and self-healing ability in fly ash blended cement mixtures” Journal of Advanced Concrete Technology, 10, 240-253. Nishiwaki, T., Koda, M., Yamada, M., Mihashi, H., Kikuta, T. 2012. “Experimental study on self-healing capability of FRCC using different types of synthetic fibers” Journal of Advanced Concrete Technology, 10, 195-206. Nishiwaki, T., Kwon, S., Homma, D., Yamada, M., Mihashi, H. 2014. “Self-Healing Capability of Fiber-Reinforced Cementitious Composites for Recovery of Watertightness and Mechanical Properties” Materials, 7(3), 2141-2154. Pelletier, M., Brown, R., Shukla, A., Bose, A. 2011. “Self healing concrete with a microencapsulated healing agent” University of Rhode Island, Kingston, RI, USA. Kuang, Y., Ou, J. 2008. “Self-repairing performance of concrete beams strengthened using superelastic SMA wires in combination with adhesives released from hollow fibers” Smart Materials and Structures, 17, 1–7. Ramm, W., Biscoping, M. 1998. “Autogenous healing and reinforcement corrosion of water-penetrated separation cracks in reinforced concrete” Nuclear Engineering and Design,179(2), 191–200. Kunieda, M., Choonghyun, K., Ueda, N., Nakamura, H. 2012. “Recovery of protective performance of cracked ultra high performance-strain hardening cementitious composites (UHP-SHCC) due to autogenous healing” Journal of Advanced Concrete Technology, 10, 313-322. Samadzadeh, M., S. Hatami Boura, S., Peikari, M., Kasiriha, S.M., Ashrafi, A. 2010. “A review on self-healing coatings based on micro/nanocapsules” Progress in Organic Coatings, 68(3),159–164. Li, M., Li, V.C. 2011. “Cracking and healing of engineered cementitious composites under chloride environment.” ACI Materials Journal, 108, 333–340. Sangadji, S., Schlangen, E. 2012. “Self Healing of concrete structures - novel approach using porous network concrete” Journal of Advanced Concrete Technology,10, 185-194. Li, V. C., Herbert, E. 2012. “Robust Self-Healing Concrete for Sustainable Infrastructure” Journal of Advanced Concrete Technology, 10, 207-218. Schlangen, E. 2010. “Selfhealing of Engineered Cementitious Composites (ECC) in concrete repair system” Master Thesis, Delft University of Technology. Li, V. C., Lim, Y. M., Chan, Y-W. 1998. “Feasibility study of a passive smart self-healing cementitious composite” Composites- Part B, 29(6), 819-827. Sisomphon, K., Çopuroğlu, O., Koenders, E.A.B. 2012. “Self-healing of surface cracks in mortars with expansive additive and crystalline additive” Cement & Concrete Composites , 34(4), 566–574. Li, W., Jiang, Z., Yang, Z., Zhao, N., Yuan, W. 2013. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 25 İncelemeler Sisomphon, K., Çopuroğlu, O., Koenders, E.A.B. 2013. “Effect of exposure conditions on self healing behaviour of strain hardening cementitious composites incorporating various cementitious materials” Construction and Building Materials, 2013, 42, 217–224. Soliman, AM., Nehdi, ML. 2011. “Effect of drying conditions on autogenous shrinkage in ultra-high performance concrete at early-age” Materials and Structures 44(5), 879–99. Yang, J, Keller, MW., Moore, JS., Scott R., White, SR., Sottos, NR. 2008. “Microencapsulation of Isocyanates for Self-Healing Polymers” Macromolecules, 41(24), 9650-9655. Yang, Z., Hollar, J., He, X., Shi, X. 2011. “A self-healing cementitious composite using oil core/silica gel shell microcapsules” Cement and Concrete Composites, 33(4), 506–512. Şahmaran, M., Keskin, S.B., Ozerkan, G., Yaman, I.O. 2008. “Self-healing of mechanically-loaded self consolidating concretes with high volumes of fly ash. Cement and Concrete Composites, 30(10), 872–879. Yazıcı, H., Yardımcı M., Aydın, S., Karabulut, A. 2009. “ Mechanical properties of reactive powder concrete containing mineral admixtures under different curing regimes” Construction and Building Materials, 23,(3), 1223–1231. Şahmaran, M., Yıldırım, G., Erdem, T. K. 2013. “Self-healing capability of cementitious composites incorporating different supplementary cementitious materials” Cement and Concrete Composites, 35(1), 89–101. Yazıcı, H., Yardımcı M., Yiğiter, H., Aydın, S., Türkel, S. 2010. ”Mechanical properties of reactive powder concrete containing high volumes of ground granulated blast furnace slag” Cement and Concrete Composites, 32 (8), 639-648. Termkhajornkit, P., Nawa, T., Yamashiro, Y,; Saito, T. 2009. “Self-healing ability of fly ash-cement systems. Cement and Concrete Composites, 31, 195–203. Yiğiter, H., Aydın, S., Yazıcı, H., Yardımcı M. 2012. “ Mechanical performance of low cement reactive powder concrete (LCRPC)” Composites Part B: Engineering, 43(8), 2907–2914. Termkhajornkit, P., Nawa, T., Yamashiro, Y., Saito, T. 2009. “Self-healing ability of fly ash-cement systems” Cement and Concrete Composites, 31(3), 195–203. Tittelboom K. V., Belie, N. D. 2013. “Self-healing in cementitious materials—a review materials” Materials, 6(6), 2182-2217. van Breugel, K. 2007. “Is there a market for selfhealing cement-based materials” Proceedings of the First International Conference on Self-healing Materials, Noordwijk aan zee, the Netherlands. Wang, J.Y., Soens, H., Verstraete, W., De Belie, N. 2014. “Self-healing concrete by use of microencapsulated bacterial spores” Cement and Concrete Research, 56, 139– 152. White, S.R., Sottos, N.R., Geubelle, P.H., Moore, J.S., Kessler, M.R., Sriram, S.R., Brown, E. N., Viswanathan, S. 2001. “Autonomic healing of polymer composites” Nature, 2001;409, 794-797. Wong, ACL., Childs, PC., Berndt, R., Macken, T., Peng, GD., Gowripalan, N. 2007. “Simultaneous measurement of shrinkage and temperature of reactive powder concrete at early-age using fibre Bragg grating sensors” Cement & Concrete Composites, 29(6), 490–497. Wu, M., Johannesson B., Geiker M. 2012. “A review: Self-healing in cementitious materials and engineered cementitious composite as a self-healing material” Construction and Building Materials, 28(1), 571–583. Xing, F., Ni, Z. 2009. “A self repairing concrete containing microcapsules of polyurea resin and producing method thereof ” WO Patent 2009,140836. 26 Ocak 2016 Yildirim, G., Şahmaran, M., Balcikanli, M., Ozbay, E., Lachemi, M. 2015a. “Influence of cracking and healing on the gas permeability of cementitious composites” Construction and Building Materials, 85(15), 217–226. Yildirim, G., Alyousif, A., Sahmaran, M., Lachemi M. 2015b. “Assessing the self-healing capability of cementitious composites under increasing sustained loading” http://dx.doi.org/10.1680/adcr.14.00111. Yildirim, G., Sahmaran, M., and Ahmed, H. 2015c. ”Influence of Hydrated Lime Addition on the Self-Healing Capability of High-Volume Fly Ash Incorporated Cementitious Composites” Journal of Materials in Civil Engineering, 27(6), 04014187. Yoo, DY., Shin, HO., Yang, JM., Yoon, YS. 2014. “Material and bond properties of ultra high performance fiber reinforced concrete with micro steel fibers. Composites Part B: Engineering, 58,122–33. Zhang, M., Han, N., Xing, F., Wang, X., Schlangen, E. 2013. “Evaluation of a microcapsule based self-healing system for cementitious materials” International Conference on Self Healing Materials (ICSHM2013), 216-219. Zhou, S., Zhu, H., Yan, Z. 2014. “The materials, theories and experiments of microcapsule self-healing method-a review” Tunneling and Underground Construction GSP 242, 195-204. Hukuk SİYASİ BİR SENARYO: BAŞKANLIK VE SONRASI Av. Baki OKAN Giriş “Ülkemizde son yirmi yılda sıkça önümüze getirilen ve kamuoyunun ilgisini çeken “başkanlık sistemi”, son günlerde yeniden gündeme taşındı. Toplumsal yaşamda istikrarı yakalamanın ancak, daha güçlü yürütme, daha güçlü yönetimle mümkün olacağı bunun da “başkanlık sistemi” ile gerçekleşebileceği düşüncesi gündeme getirilmekte buna karşın, vatandaşların haklarını yönetime karşı güvence altına alan yeni ve çağdaş demokratik sistem ve kazanımlardan, bu arada bağımsızlığı sağlanmış bir yargı dan hiç söz edilmemektedir. Bir demokratik sistemde, halkın seçtiği temsilcilerin hangi devlet organını veya organlarını oluşturduklarına bakıldığında, farklı hükümet sistemleriyle karşılaşılmaktadır. Gerçekten, hükümet sistemleri, her durumda bağımsız olması gereken yargı organını ayrık tutarsak, devletin geriye kalan iki organı “yasama” ve “yürütme”nin oluşumları ve birbiriyle olan ilişkilerine göre belirlenmektedir. Klasik bir ayrıma göre bunlar “meclis hükümet sistemi”, “başkanlık sistemi” “parlamenter sistem” ve son elli yılda örnekleri artan “yarı başkanlık sistemi” olarak isimlendirilmektedirler. Bunlardan “Başkanlık Sistemi”ni, hem yürütme organının başı, hem de devlet başkanı olan başkanın, belirli bir süre için halk tarafından doğrudan seçildiği ve yasama organının başkanı düşüremediği, başkanın da yasama organını feshedemediği bir sistem olarak tanımlayabiliriz. Bu sistemde, yürütme organı tek başlıdır ve başkanın kabinesinde yer alanlar, onun danışmanı, yardımcısı konumundadırlar. “Başkanlık sistemi”nin demokrasiyle birlikte çok iyi bir biçimde işlediği tek ülke ABD’dir. Bir bilim adamı “ABD başkanlık sistemi sayesinde değil, buna rağmen demokrasiyle yönetilen bir ülkedir” demek suretiyle ABD’de demokratik sistem ve demokratik geleneklerin ne denli gelişmiş olduğunu vurgulamak istemiştir. Başkanlık sistemine rağmen ABD’nin demokratik olmas ı nın nedeni diğer başkanlık rejimleri gibi diktaya dönüşmesini önleyen bazı öğelerin varlığından ileri gelmektedir. Bu öğelerin başında çok etkili bir yargı sisteminin mevcudiyeti gelir. ABD yargı sistemi o denli etkilidir ki, “ABD’de demokrasiyi yargıçlar kurmuşlardır” denilebilmektedir. Demokrasi için İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ “Yedi hayır, bir evet. Evetler galiptir.” Abraham Lincoln birincil derecede önemli olan, yürütme ve yasamaya, tek kelime ile hertürlü güce karşı halkın haklarının korunmasıdır. Bu güvenceyi ABD yargısı verebilmekte ve halkın haklarını kısıtlamak için değil, genişletmek, kullanılmasını sağlamak ve güvence altına almak işlevini mükemmele yakın şekilde yerine getirebilmektedir. ABD başkanlık sisteminin başarısındaki en önemli etkenlerden diğeri ise iki partili bir siyasi sistemin uygulanmış olmasıdır. Ülkemizde varolan çok partili bir yapıda başkanlık sisteminin demokrasinin çökmesine neden olabileceği anayasa hukuku uzmanlarının görüşüdür. Başkanlık sisteminin olmazsa olmaz koşulları; tüm kurumlarıyla işleyen demokratik bir sistem yanında, tam bağımsız güçlü bir yargı ve iki partili bir siyasal yapıdır. Ağır aksak işleyen demokratik yapımız, siyasal iktidarın gölgesindeki yargımız ve siyasal bilimcilerin ülkemizde daha 25-30 yıl 5-6 partinin oluşturacağını iddia ettikleri siyasal yapımızla kimilerinin ülkeyi uçurmak için sabırsızlandıkları başkanlık sistemine hazır mıyız?” Türkiye Barolar Birliği Yayınları arasında 2005 yılında yayımlanan “Başkanlık Sistemi” başlıklı yayının önsözünde dönemin TBB Başkanı merhum Av. Özdemir Özok’un sunuş sözleri. Demek ki, on yılı aşan bir süre önce de Türkiye’de aynı konu gündemde imiş. Zaman zaman küllense de hükümet sistemi arayışları bugün de güncelliğini korumaktadır. Bu konu bağlamında ortaya konulan ana argümanlar, özetle şöyledir; Türkiye hızla gelişen, dinamik bir ülke olarak, bulunduğu bölgede öne çıkması için bir dizi sosyal, siyasi ve ekonomik sorunun üstesinden gelmesi gerekir. Böyle bir dönüşüm projesi ise, ancak, hızlı ve sorunsuz bir biçimde karar alıp uygulayan, “iş bitirici” bir siyasal iktidar tarafından gerçekleştirilebilir. Varolan parlamenter sistem istikrarsız ve yavaş işleyen yapısıyla Türkiye’nin “etkin yönetim” gereksinimini karşılayamaz. Anahatlarıyla özetlediğim bu görüş, 1982 anayasının kabulünden itibaren T.Özal, ardından S. Demirel ve anayasa hukukçusu danışmanı Burhan Kuzu’nun desteğiyle bugün R.T.Erdoğan tarafından sürdürülmektedir. Dikkat Ocak 2016 27 Hukuk çekici olan ise, konuya ilişkin değerlendirmelerin genellikle başkanlık ve yarı-başkanlık sistemlerinin iyi ve kötü yönlerinin ortaya konulmasıyla sınırlı kalmakta; böylesine önemli ve kapsamlı bir değişikliğin gerçekten hayata geçirilip geçirilemeyeceği, uygulanabilirliği konusu tartışılmamaktadır. Parlamanter rejim, başkanlık ve yarı-başkanlık hükümeti tipleri, yasama-yürütme ilişkilerinin düzenleniş biçimine göre birbirinden ayrılan hükümet sistemleridir. Yasama ve yürütmenin biribirinden sert bir biçimde ayrılması ve yürütmenin yasama karşısında üstün bir durumda olması monarşilerde sınırlı monarşi, cumhuriyetlerde ise başkanlık hükümetini ortaya çıkarıyor. Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan yargı bağımsızlığı, hükümet şekli ne olursa olsun, bütün çağdaş demokratik rejimlerde korunduğuna göre, yargı bu tablonun dışında tutulmalıdır. Yasama-yürütme ilişkileri bakımından parlamanter hükümet ile başkanlık sistemi arasındaki en önemli fark; parlamanter sistemde hükümetin parlamentonun içinden çıkması ve ancak onun güvenine sahip olduğu sürece görevde kalabilmesidir. Parlamentonun hükümeti/yürütmeyi faaliyetlerinde denetlemesi, her zaman güvensizlik oyuyla düşürebilmesi, siyasal sorumluluğuna gidebilmesi olanağına karşılık, hükümetin de belli koşullarda parlamentoyu/yasama meclisini feshederek seçimlerin yenilenmesine karar vermesi, parlamenter hükümetin/ rejimin asli unsurları arasında sayılmaktadır. Başka bir deyişle, parlamenter rejimde her iki organın da, diğerinin hukuki varlığına son verebilme yetkisi vardır. Oysa başkanlık hükümeti sisteminde ne yasama, yürütmenin hukuki varlığına son verebilir, ne de yürütme yasama organını feshederek yeni seçimlere gidebilir. Bu sistemde başkan ve yasama organı, halk tarafından genel oyla, ayrı ayrı ve sabit süreler için seçilirler ve bu süre içinde diğer organ karşısında bağımsız varlıklarını sürdürebilirler. AKP’nin Başkanlık Sistemi Önerisi AKP Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na Kasım 2012’de Başkanlık Sistemi önerilerini sunmuştur. Söz konusu önerinin dikkat çekici maddelerine gözatalım. “Türkiye Büyük Millet Meclisinin Görev ve Yetkileri” başlıklı bölümün “Kanunların Başkan Tarafından Onaylanması ve Yayınlanması” başlıklı 11. maddesinde, Başkanın kanunları on beş içinde onaylayacağı ve yayınlayacağı; Başkanın onaylamadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçeyle birlikte aynı süre içinde TBMM’ye geri 28 Ocak 2016 göndereceği ve TBMM’nin geri gönderilen kanunu üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ile aynen kabul etmesi durumunda Başkanın kanunu yedi gün içinde yayınlayacağı; “Savaş Hali İlanı ve Silahlı Kuvvet Kullanılmasına İzin Verme” başlıklı 13. maddede savaş hali ilanına TBMM’nin yanı sıra TBMM’nin tatilde ve ara verme durumlarında silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olduğu durumlarda Başkanın da Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilmesi, Başkan, beş yıllık bir dönem için seçilecek, kırk yaşını doldurmuş, milletvekili seçilebilme yeterliliğine sahip vatandaşlar arasından halk tarafından en fazla iki dönem seçilebilecek (m. 20), genel seçimlerde en az % 5 oy almış partilerce yada en az yüz bin vatandaş tarafından aday gösterilebilecek. Başkanın seçimini düzenleyen 21. madde ise, genel oyla yapılacak seçimle geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday başkan seçilecek, bu oylamada çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü yapılacak ikinci oylamaya en çok oyu alan iki aday katılacak. Ayrıca, önerinin Başkanın görev ve yetkilerini düzenleyen 22. maddesinde Başkanın devletin ve yürütmenin başı olduğu ve genel (iç ve dış) siyaseti yürüteceği, kanunları onaylamak, kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermek, Kanunların anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açmak; TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek; Bakanları atamak ve görevlerine son vermek; Başkanlık kararnamesi çıkarmak; uluslararası antlaşma akdetmek ve yayınlamak; TSK’nın başkomutanlığını temsil etmek; TSK’nın kullanılmasına karar vermek; sıkıyönetim ve olağanüstü hal kararnamesi çıkarmak; kamu yöneticilerini atamak ve görevlerine son vermek; üniversite rektörlerini seçmek; YÖK üyelerinin yarısını seçmek; üniversite rektörlerini seçmek; Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını, Danıştay üyelerinin yarısını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını ve Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin yarısını seçmek. Öneriye göre; Başkan hakkında, kişisel ya da göreviyle ilgili suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tam sayısının en az üçte ikisinin vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebileceği; Yüce Divan’a sevk kararının dörtte üç çoğunluğunun gizli oyuyla alı- Hukuk nacağı (m.24) TBMM ve Başkanlık seçimlerinin beş yılda bir aynı günde yapılacağı (m. 27) ve TBMM veya Başkanın tek başına her iki organın seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verebileceği (m.28) Başkanlık sistemi önerisi, AKP’nin 2015 seçim beyannamesinde de oldukça genel ifadelerle ve ayrıntılara girilmeksizin yer almıştır. şartlara bağlanmış görünmekle birlikte, bir konuda kanunlarda açık ve uygulanabilir hükümlerin bulunup bulunmadığı büyük ölçüde yoruma ve tartışmaya açık bir husustur. Başkana böyle bir yetkinin verilmesi, başkanlık sisteminin özünü oluşturan sert kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Bilindiği gibi başkanlık sisteminin ana ilkesi sert kuvvetler ayrılığı, yani sabit görev süresi için seçilen başkan ve yasama organının, bu süre içinde birbirlerinin hukukî varlığına son verememeleridir. AKP’nin karşılıklı seçim yenileyebilme önerisinin, bu ilkeden çok temel bir sapma olduğu açıktır. Böyle bir mekanizmanın, başkanla meclis çoğunluğu arasındaki kilitlenmeleri çözme amacına yönelik olduğu düşünülebilirse de, yenilenen seçimlerin farklı bir tablo yaratmaması olasılığı her zaman için vardır. Üstelik böyle bir sistem, başkanlık rejiminin en önemli avantajlarından biri olan, yürütmede istikrar unsurunu da tehlikeye atmaktadır. AKP önerisinin Amerikan başkanlık sisteminden ayrıldığı başka bir önemli nokta da, başkana bazı durumlarda parlamentoyu by-pass ederek ülkeyi başkanlık kararnameleri ile yönetme olanağı tanımasıdır. Yine, ABD tipi demokratik bir başkanlık sisteminde en önemli denge ve denetim mekanizmalarından birini oluşturan yargı bağımsızlığı ve yargısal denetim, AKP önerisinde sağlam güvencelere bağlanmış değildir. Nitekim öneriye göre, Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden dokuzunu TBMM, sekizini de başkan seçecektir. Meclisin seçeceği üyeler bakımından üye tamsayısının salt çoğunluğu yeterlidir. Benzer şekilde, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 22 üyesinden yedisi TBMM, yedisi başkan tarafından, ancak altısı alt derece hâkim ve savcıları tarafından seçilecektir. Böyle bir seçim yönteminin tamamen iktidara bağımlı bir yargı organı yaratacağında kuşku yoktur. Zaten AKP sözcülerinin şu anda mevcut olan sınırlı yargı denetimine ilişkin yakınmaları ve bu denetimi iktidarın “patinaj” yapmasının başlıca sorumlusu olarak görmeleri, amacın bu olduğu konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir demecinde yargı engelinden şu sözlerle yakınmıştır: “Adamcağız yatırım yapmak istiyor, yargı önünü kesiyor. Yatırımlar da öyle ufak tefek değil, 200, 250, 500 milyon dolarlardan söz ediliyor. Burada önlerine engel çıkmamış olsa adamlar vurup geçer. 1 milyar dolarlık bir yatırımın söz konusu olacağı Galataport için ihale 2 yıl önce yapıldı. Hâlâ iş başlayamadı. Çünkü itirazdan 2 yıl sonra Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Buna benzer birçok olay var.” Aynı konuşmasında Erdoğan, ABD tipi başkanlık sisteminde çok önemli bir denge ve denetim unsuru olan iki meclis sistemine de karşı olduğunu ifade etmiştir: “Ancak ben, iki kamaralı sisteme de karşıyım. Çünkü iki kamaralı sistem, adeta kilitlenme üzerine inşa edilmiştir. Burada da tek kamaralı sistemin çok daha ideal olduğuna inanıyorum.” (Hürriyet, 19 Nisan 2015. ) Öneriye göre (m. 23) “Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarılması için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetler kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.” Bu öneride başkanlık kararnamesi çıkarılabilmesi bazı Görülüyor ki, AKP’nin önerisi, demokratik bir başkanlık sisteminde var olması zorunlu denge ve denetim mekanizmalarından tümüyle yoksundur. Başkanla parlamento çoğunluğunun aynı partiden olması durumunda parlamentonun etkili bir denetim gerçekleştiremeyeceği açıktır. İki organın ayrı partilerin veya partiler koalisyonunun kontrolünde olması durumunda ise, kilitlenmeler ve krizler kaçınılmaz olacaktır. AKP’nin tasavvurundaki tek denetim mekanizması, seçimler yoluyla halka karşı Anayasa Hukukçularının Değerlendirmeleri AKP önerisindeki başkanlık sisteminin, ABD’deki demokratik başkanlık sistemiyle hiçbir benzerliği yoktur. Zaten AKP sözcüleri, başlangıçtan beri bu sistemi “Türk usulü başkanlık” ya da “kendimize özgü başkanlık” sistemi olarak sunmuşlardır. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da açıkça ifade etmiştir: “İlla ki ABD’deki sistemi almaya mecbur değiliz. Arı maharetiyle her çiçekten alırız, kendi sistemimizi kurarız, ortaya koyarız. Demir tavında dövülür. Türkiye için başkanlık sisteminin tam zamanıdır… Bunun adı başkanlık sistemidir, liderlik sistemidir. Esasen kadim geleneğimizdeki yönetim sistemi de budur.” (Paket Öyle de Böyle de Çıkacak, Hürriyet, 21 Şubat 2015) İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 29 Hukuk gerçekleşen “dikey hesapverirlik”tir. Oysa sadece dikey hesapverirliğin bir rejimi demokratik kılmakta yeterli olmadığında, böyle bir rejimin en iyi ihtimalle “eksik” (defective) bir çoğunlukçu (majoritarian) demokrasi, daha büyük ihtimalle de bir “yarışmacı otoriter rejim” (competitive authoritarianism) olacağında kuşku yoktur. (Liberal Perspektif Analiz Sayı:1 Mayıs 2015) Özbudun, AKP’nin başkanlık sistemi önerisinin demokratik bir sistem olan ABD başkanlık sistemine de uygun olmadığı ve mevcut demokrasiyi gerileteceğinin altını çizerek, bütün iktidarı tek kişinin elinde toplamayı amaçlayan AKP’nin önerilerinin aynen gerçekleşmesi durumunda sivil bir makamda çok fazla bir iktidar toplanması ve yoğunlaşması olacağı ve sonuçta klasik bir otoriterlikten daha otoriter ya da yarı demokratik bir sisteme geçileceği uyarısında bulunmuştur. Özbudun’a göre, güçlü yürütme ve güçlü yasama bir arada olamaz. AKP’nin önerisi aslında güçlü yürütme zayıf yasamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, önerideki başkanın Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun önemli bir bölümünü seçmesi yürütmenin yargıyı da kontrol etmesi anlamına gelir. Demokratik rejimin sürdürülebilirliği açısından, parlamanter hükümetlerin, başkanlık hükümetlerine oranla daha şanslı oldukları görülmektedir. Başkanlık sistemlerinin uzun vadeli siyasal istikrarı sağlamada daha avantajlı olduklan iddiası, verilerle kanıtlanmadığı gibi, parlamanter rejimlerin her zaman güçsüz ve istikrarsız hükümetlere yol açacağı görüşü de abartmalı dır. Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesini savunanların zaman zaman başvurdukları bir argüman da, bu sistemin Türkiye’nin sosyal yapısına ve siyasal geleneklerine uygun olduğudur. Eğer bununla kastedilen, Türkiye’nin altıyüz yıllık monarşi mirası ve bir tür de facto başkanlık sistemi olarak kabul edilebilecek olan tek parti deneyimi ise, tam da bu sebepten dolayı başkanlık sisteminin reddedilmesi gerekir. Türk siyasal partilerinin çok büyük ölçüde kişisel liderliğe dayandığı ve bunun çoğu zaman hükümet düzeyine de yansıdığı düşünülürse, bu olumsuz eğilimleri büsbütün pekiştirecek bir siyasal yapılanmanın değil, tersine onları bir ölçüde de olsa sınırlandıracak bir yapılanmanın tercih edilmesi gerektiği açıktır. Üstelik Türkiye, sınırlı Osmanlı deneyimini bir yana bıraksak bile, çok partili siyasal hayata geçtiğimiz 1946 yılından beri parlamanter rejimle yönetilmektedir; dolayısıyla bu yönde bir 30 Ocak 2016 anayasal geleneğin oluşmuş olduğu söylenebilir. Bu geleneğin terk edilmesi için hiç bir zorlayıcı sebep yoktur. Çağdaş demokrasiler arasında parlamanter rejimi terk edip başkanlık sistemine geçen veya bunun tersini yapan bir ülkeye rastlanmamaktadır. (Özgürlük Araştırmaları Derneği ‘Liberal Perspektif: Analiz, Sayı1, Mayıs 2015) Prof. İlter Turan’ın belirttiği gibi, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında acaba neden başkanlık sistemi üzerinde hiç durulmamıştır? O günlere geri dönecek olursak, belki başkanlık sisteminin tercih edilmesi için uygun bir ortam vardı diye düşünmek mümkündür. Öyle değil mi? Mustafa Kemal güçlü konumdadır. Girdiği herhangi bir seçimi kazanacak durumdadır. Toplumu değiştirme planları vardır. Eğer başkanlık sistemi kurulacak olsa gücünü kullanması kolaylaşacaktır. Ama böyle bir tartışma başlamaz bile. Parlamenter bir sistemin benimsenmesi tabii gorülmüştür. Neden? Bunda Osmanlı meşrutiyet geleneğinin parlamenter bir deney olarak başlamış olmasının etkisi mutlaka vardır. Fakat belki de, daha önemli olan, Türk siyasi sisteminin kuruluş aşamasında yeryüzünde başkanlık sistemi diye bir modelin siyasi yapılarını yenileyen ülkeler için bir örnek teşkil edeceğinin düşünülmemesidir. Ülkemizde zaman zaman alevlenen başkanlık sistemi tartışmalarının istikrar ve etkinliğin sağlanması ilkeleriyle gerekçelendirilmesi söz konusu olmakla birlikte, daha çok siyasi liderlerin iktidarlarını sürdürmek özlemlerinden kaynaklandığı izlenimine kapılmak zor olmamaktadır. Başkanlık sisteminin önde gelen modeli Amerikan Başkanlık Sistemi incelendiği zaman, bunun özgün bir model olduğu, başka yerlerde başarılı olmadığı, kendisine atfedilen başarının da sanıldığı kadar etkileyici olmadığı görülmektedir. Türk siyasal sisteminde istikrar, etkinlik ve demokrasiyi güçlendirecek değişiklikler yapılabilir. Bunlara ihtiyaç da vardır. Ancak, değişikliklerin kendi siyasi geleneklerimiz ve tarihi deneyimlerimizin ışığı altında, kendi sistemimizi ıslah ederek yapılması daha doğrudur. İyi tasarlanmadan yapılacak topyekun değişikliklerin sorunlarımıza çözüm getirmesi bir yana, yeni sorunlar getirmesi daha muhtemeldir. Başkanlık sevdası zayıf temelli bir özlemdir. (Prof. Dr. İlter Turan Başkanlık Sistemi Sevdası: Zayıf Temelli Bir Özlem, S.113, Başkanlık Sistemi - TBB Yayınları 2005) Bir ülkenin siyasal gerçekliğinin kağıt üzerindeki anayasal model kadar sistemin başarısına etki edebildiğini belirten Prof. Mustafa Erdoğan’a göre, siya- Hukuk sal gerçeklik; siyasal kültürü, siyasi partilerin yapılarını, partilerin birbirleriyle ilişkilerini, toplum ve siyasetin ideolojik ayrışmasını, uzlaşma kültürünün gücünü ve parti taraftarlığının boyutlarını kapsar. Bütün bu unsurların Türkiye’deki mevcut yapısı incelendiğinde Türkiye’de gerçek kuvvetler ayrılığına dayanan bir başkanlık sistemi kurmak mümkün gözükmemektedir. Mustafa Erdoğan, ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasındaki Başkanlık modelinin ABD modelinden çok tek bir liderin bütün siyasi gücü kontrol ettiği otoriteryan Latin Amerika tarzı bir başkanlık modeli olduğunun altını çizmiştir. Hem parlamenter sistemde hem de başkanlık sisteminde iki partili bir siyasi yapının olması yürütmenin etkinlik ve istikrarı için gerekli görülmektedir. Çok partili siyasal yapılarda uzlaşma kültürünün varlığı önemlidir. Çok partili sistemlerin başkanlık rejimlerinde sistem kilitlenmesine neden olabileceği kabul edilmektedir. Parlamenter sistem, niteliği itibariyle oydaşmaya ve uzlaşmaya daha yatkın bir sistem olduğu için çok partili sistemlerin parlamenter rejimlerde daha az sorunlarla karşılaşacağı düşünülmektedir. Türkiye iktidar yapısı bakımından üniter bir devlettir ve iktidar kaynağı bakımından da cumhuriyettir. Hükümet sistemlerinin devletin şekli ile doğrudan bir bağlantısının olduğunu ileri sürmek doğru olmaz. Ancak ABD’de uygulanan başkanlık sisteminin başarılı olmasında federal yapının önemli bir payı vardır. ABD’de birçok kamu hizmeti federe devletler tarafından yerine getirildiği için federal düzeydeki bir sistem tıkanması genel hayatı daha az etkiler. Türkiye’nin mevcut sisteminden vazgeçerek başkanlık sistemine geçmesini savunanların, Amerikan Başkanlık Sisteminde sübap işlevi gören federal yapıya alternatif olarak Türkiye için ne önerdiklerini bilimsel olarak gerekçelendirmeleri gerekir. Başkanlık sisteminde başkanın görev süresi sabittir. Suçlama mekanizması dışında görevden alınamaz. Türkiye gibi siyasal ve ideolojik parçalanmışlık yaşayan bir ülkede başkanın görev süresinin katılığı siyasi istikrarı bozucu bir etki yapabilir. Sistem sıkışmalarından güvenoyu ve fesih mekanizmaları yolu ile çıkma şansı bulunan parlamenter sistemden vazgeçip bahse konu mekanizmalara sahip olmayan başkanlık sistemine geçilmesini savunanların, karşılaşılması olası sorunlar için öngördükleri demokratik yöntemleri de formüle etmeleri gerekir. Yapılacak olan önerilerin başkanlık sisteminin demokratik siyasal sistem olma niteliğini bozucu etkiye de sahip olmaması gerekir. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Başkanlık sisteminin, yönetebilen bir sistem olması için yasama ve yürütme organları arasında işbirliği ve uzlaşma gerekir. Yasama organını oluşturan siyasal çoğunluk ile başkanın farklı siyasi programlara sahip olduğu durumlarda sistemin etkin ve verimli çalışması için bu iki organ arasındaki ilişkinin işlemesi gerekir. Meşruluğunu doğrudan doğruya halktan alan ve farklı siyasi programlara sahip olan bir başkan ile meclisin olduğu Türkiye’nin yönetilebilirliğinin iyi hesaplanması gerekir. Bu durumda, başkanlık sistemi Türkiye’de sağlıklı işlemeyecektir. Başkanlık sisteminde kazanan her şeyi kazanır. Başkanlık sistemine geçilmesi halinde arzulanan iki parti sistemine evrilme olup olmayacağı konusu bilimsel olarak belirsizdir. Merkez sağa hakim tek bir partinin yürütme kuvvetini öngörülebilir gelecekte sürekli olarak elinde tutmasının dar manada istikrar getirebilir fakat, böyle bir siyasal yapılanmanın uzun vadede ülkemize ne kazandıracağını, demokratik bilincimizi ne yönde etkileyeceğini iyi hesaplamak gerekir. Türkiye için önerilen siyasal sistemin en önemli özelliğinin herkesin nefes alabileceği bir yapıya sahip olması gerektiği gerçeği gözardı edilmemelidir. Başkanlık sistemi niteliği gereği çoğulcu değil, çoğunlukçu bir sistemdir. Çoğulculuğun tam olarak yerleşmediği toplumumuzda başkanlık sistemi varolan çoğunlukçu yapıyı güçlendirecektir. Başkanlık sisteminde başkan hem hükümetin hem de devletin başıdır. Tarafsız bir devlet başkanından, hiç kuşkusuz siyasi kimliği olmayan veya herhangi bir aidiyete sahip olmayan kişi kastedilmemektedir. Bu zaten hayatın gerçeklerine aykırıdır. Ancak, siyasi bir kimliğe ve aidiyete sahip olsa bile yaptığı görev itibariyle tarafsız/partilerüstü davranma erdemine sahip olan bir devlet başkanının bir siyasal sistem için ne derecede önemli bir güvence olduğu tartışmasız bir gerçektir. Özellikle, hükümetlerin, günlük politika içinde pragmatik gerekçelerle de olsa muhalefetle ve siyasi rakipleri ile sert bir mücadeleye girdiği ortamda devlet başkanının tarafsızlığı önem kazanmaktadır. (Doç.Dr. EFE, H. Türkiye’de Hükümet Sistemi Tartışmaları Çerçevesinde Başkanlık Sistemi Ve Türkiye’de Uygulanabilirliği”. KAÜ İİBF Dergisi, Sayı 9, 2015) Son olarak, bir ekonomi uzmanı olan Prof. Dr. Korkut Boratav’ a göre; “ Türkiye’de faşizme biçimsel geçişin en kritik adımı başkanlık rejimidir. Anayasa modellerini tartışmak gereksizdir. Bu gündemde ısrar eden Erdoğan’ın kimliğine, 1982 Anayasası’nı Ocak 2016 31 Hukuk ihlâl eden uygulamalarına bakın, tasarımın ana öğeleri ortaya çıkacaktır. Hedeflenen rejimde, muhalefetin de yer aldığı bir parlamento varlığını sürdürecek; veto hakkı kesin olacak; ülke büyük ölçüde Başkanlık Kararnameleri ile yönetilecek; yargı tamamen Başkan’ın denetimine geçecek; düzen-dışı muhalefet adım adım yasa-dışı kılınacak; emniyet ve ordu yetersiz kalınca sınıfsal tahakküm sivil milisler, gerekirse “ölüm mangaları” ile hayata geçirilecektir. Bu, Latin Amerika-türü faşizmlerin başkanlık rejimidir. Gündemde olan da budur. (Prof.Dr.Korkut Boratav, 2016’da AKP’nin fay hatları, sendika.org.) Sonuç Türkiye’de zaman zaman başkanlık sistemine geçişi savunanlar sadece bu sistemlerin başlıca/yegane avantajı olan istikrar boyutuna dikkat çekmekte, sözü geçen sistemlerin yaratacağı sorunları tümüyle gözardı etmektedir. Başkanlık sistemine geçiş önerilerini teşvik eden asıl faktör, hükümet istikrarı ise istikrarı garanti edecek tek yöntemin hükümet sisteminde köklü bir değişiklik yaratmak olmadığını unutmamak gerekir. Parti sistemindeki parçalanmayı ve bu parçalanmanın parlamentoya yansımasını önleyecek seçim mühendisliği yöntemleri de tek bir partinin hükümeti oluşturacak çoğunluğu elde etmesini sağlayabileceğinden hükümet istikrarının garanti edilmesinde aynı ölçüde etkili olabilecektir. Öte yandan, hükümet istikrarı açısından cazip olmasalar da koalisyon hükümetlerinin yönetimde pazarlık ve uzlaşmayı kaçınılmaz kılması demokratik siyasal kültürün gelişimini teşvik eden önemli bir faktördür. Bu yüzden, Türkiye’de yüzyılı aşan bir süreden beri uygulanan parlamenter sistemden vazgeçilerek başkanlık sistemine geçilmesi yönündeki önerilerin, icrai yetkileri tek başlarına kullanmaya eğilimli olan liderler ve bunların yakın çevreleri dışında akademik ve siyasi çevrelerde yeterli destek bulamaması doğaldır. Bu nedenle, Türkiye, hükümet sisteminin değiştirilmesi gibi yapay tartışmalarla zaman kaybetmek yerine demokratik kurumları güçlendirecek, demokratik değerleri yaygınlaştıracak reformlarla bu reformları uygulayacak politikalara yönelmelidir. ( Prof.Yazıcı - Prof. Dr. Serap Yazıcı Başkanlık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme, S.125, Başkanlık Sistemi-TBB Yayınları 2005) Ülkemizde anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi yönteminin getirilmiş olması, hükümet sistemi açısından çok önemlidir. Böylece, devlet başkanının doğrudan halkoyuyla işbaşına gelmiş olması, hukuken sahip oldu- 32 Ocak 2016 ğu yetkilerin çokluğunun yanında önemli bir manevi otorite de sağlayacağı, rahatlıkla sistemin egemen unsuru haline geleceği ve güçlü bir yönetim ortaya koyacağı beklenmektedir. Esas olarak, önerilen başkanlık sisteminin bu değişiklik ile daha da artan bir istekle savunulduğu görülmektedir. Ayrıca önerilen sistemde başkanın şahsında topladığı iktidarın, diktatörlüğe dönüşme olasılığı da sıklıkla dile getirilmektedir. Olası bir başkanlık hükümeti sisteminde başkanın diktatöre dönüşmese bile, yönetimde bir keyfiliğe, kişiselliğe ve kimi yazarların “güç zehirlenmesi” olarak tanımladıkları bir niteliğe yol açma olasılığının, az olmadığını, konuya duyarlı geniş bir kitlenin bu endişesini sınırlı özgürlük ortamında duyurmaya çalıştığını görmek gerekir. Başkanlık hükümeti sisteminde yürütme organı yani başkanın güçlü olması özgürlükler açısından da bir tehlike olarak görülmektedir. Son yıllarda düşünce, basın-yayın ve haberleşme özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlükleri kapsamında yürütmenin uyguladığı sistemli baskı ile bu tutumu destekleyen yargının özgürlükleri daha da kısıtlayan yaklaşımı demokratik ülkelerde olması gerekenin aksi bir durumu sergilemektedir. Görünen o ki, toplumumuz tıpkı totaliter devletlerde görüldüğü gibi, lider etrafında kümelenme ve lideri yüceltme kültürünü içselleştirme eğilimi içine düşürülmektedir. Server Tanilli’nin belirttiği gibi, ulusal çıkarların belirlenmesi ve geleceğin tayininin lidere/ öndere bırakıldığı totaliter devletlerde parlamento önemini yitirmiş oluyor. Çünkü, bu tür devletlerde parlamentonun gücünün yürütmeden çok olması bir devletin çökme belirtisidir. Önerilen başkanlık sisteminde, güç denetlenemez biçimde abartıldığı için liderin toplumu etkileyen politik kararlarda yanlışlıklar yapma olasılığının artabileceği de gözden kaçırılmaması gerekir. İcraatı ne kadar kötü olursa olsun, halkın nazarında itibarını ne kadar düşürürse düşürsün, suiistimallere ne kadar saplanmış olursa olsun, başkanın siyasi sorumluluğuna gidilmesi ve sistemde bir kilitlenme söz konusu olduğunda yeni seçimler yapılana dek başkanı değiştirip tıkanıklığı aşmak mümkün değildir. Kabul etmek gerekir ki, bu sakınca ülkemiz için de geçerlidir. 1982 Anayasası’nın kurduğu sistem, tıkanıklıkları giderici önlemler almış olmasına karşın, yine de sık sık tıkanıklıklarla karşılaşıldığı görülmektedir. Bunun örneği, 2007 yılı Nisan ve Mayıs aylarında yaşanan Cumhurbaşkanı seçimi krizidir. Uzlaşma kültürünün ülkemizde yerleşmemiş olması Hukuk sebebiyle gelecekte de bu tür krizlerin yaşanacağı öngörülebilir. Hele bir de başkanlık hükümeti sistemi uygulamaya konulursa, yukarıda sözedilen ve tıkanıklıklara sebep olabilecek olasılıkların yaşanması kaçınılmazdır. (Hasan Tunç/ Bülent Yavuz, Avantaj Ve Dezavantajlarıyla Başkanlık Sistemi, TBB Dergisi, Sayı 81, 2009) Özetle, önerilen – yoksa dayatılan mı - başkanlık sisteminin uzun bir parlamenter siyasi geleneğe sahip olan ülkemizde uygulanabilirliği bir yana başarılı olmayacağı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Kulkusuz bu konudaki değerlendirmelerin ve tartışmaların objektif bir sonuca kavuşabilmesi için sistemi dayatmacı bir anlayışla savunan ve öneren kişi/kişilerden bağımsız düşünülmesi gereklidir. Kaynakça 1. Başkanlık Sistemi, TBB Yayınları 2005 2. Paket Öyle de Böyle de Çıkacak, Hürriyet, 21 Şubat 2015 3. Hürriyet, 19 Nisan 2015. 4. AKP Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na Kasım 2012’de sunduğu Başkanlık Sistemi Taslağı 5. Prof. Ergun Özbudun,Özgürlük Araştırmaları Derneği ‘Liberal Perspektif: Analiz, Sayı1, Mayıs 2015 KAYBETTIKLERIMIZ Üyemiz Erol İzgi 2 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Gökçe Oğuz Saylam 5 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Nejat Çubukçu 5 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Özdemir Salim Sabuncuoğlu 11 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Namık Şükrü Demiray 25 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Mine Çaçtaş’ın babası Üyemiz Metin Çaçtaş 26 Ocak 2016 günü vefat etmiştir. Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. 6. Prof. Dr. İlter Turan Başkanlık Sistemi Sevdası: Zayıf Temelli Bir Özlem, S.113, Başkanlık Sistemi TBB Yayınları 2005 7. Doç.Dr. EFE, H. Türkiye’de Hükümet Sistemi Tartışmaları Çerçevesinde Başkanlık Sistemi Ve Türkiye’de Uygulanabilirliği”. KAÜ İİBF Dergisi, Sayı 9, 2015 8. Prof.Yazıcı - Prof. Dr. Serap Yazıcı Başkanlık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme, S.125, Başkanlık Sistemi-TBB Yayınları 2005 9. Doç.Dr. Server Tanilli, Devlet ve Demokrasi, Anayasa Hukukuna Giriş,İstanbul 1981 10. Hasan Tunç/Bülent Yavuz, Avantaj Ve Dezavantajlarıyla Başkanlık Sistemi, TBB Dergisi, Sayı 81, 2009 11.ht t p://send i k a8.org /2016/01/2016 d a-a k pnin-fay-hatlari-korkut-boratav/ İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Üyemiz Nesimi Eyüp Cengiz’in eşi Deniz Cengiz 10 Aralık 2015 Üyemiz Behçet Türker Haznederoğlu’nun eşi Nevin Haznedaroğlu 28 Aralık 2015 tarihinde vefat etmiştir Üyemiz Hüseyin Yoldaş’ın Babası Rıza Yoldaş 4 Ocak 2016 tarihinde vefat etmiştir. Üyelerimizin acısını paylaşır, kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Ocak 2016 33 ÇOCUK SAĞLIĞI Prof. Dr. Mustafa BAK - Doç. Dr. Canan VERGİN Prof. Dr. Mustafa BAK Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları - Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Ateş, vücut sıcaklığının günlük normal oynamalarının üstüne çıkması olarak tanımlanır. Genel olarak, çevre sıcaklığındaki değişmelere karşın, normal vücut sıcaklığının makattan ölçülen vücut sıcaklığı 36.4 - 37.6 0C, koltuk altından vücut sıcaklığı ise 36.5-37.0 0C olarak sabit tutulur ve bu düzeyler normal vücut sıcaklığı olarak kabul edilir. Çocuklarda vücut sıcaklığı, erişkinlerden biraz daha yüksektir. Bebeklerde ve çocuklarda koltuk altı ( =bu deri vücut sıcaklığıdır) 37°C’nin üstü, makattan (makattan veya ağızdan veya kulaktan = bunlar iç vücut sıcaklığıdır) 38°C’ nin üstü ateş olarak kabul edilir. Vücut sıcaklığının ölçümü için klasik civalı cam termometreler, elektronik-dijital termometreler, kulak ve alın kızılötesi termometreleri, emzik termometreler ve plastik şerit termometreler kullanılmaktadır. En uygun ve kullanışlısı elektronik-dijital termometrelerdir. Vücut sıcaklığı koltuk altı, ağızdan, makattan, kulaktan ve deriden ölçülebilir. Bebeklerde ve çocuklarda vücut sıcaklığı ölçümü için en uygun bölge koltuk altıdır. Ebeveynlerin bebeklerin vücut ısısını ölçmeyi, ateşin nasıl düşürüleceğini, ateşli bebekte hangi koşulda doktora veya bir sağlık kuruluşuna gidileceğini bilmeleri gerekir. DUYURU BEBEKLERDE ATEŞ Bülten okurlarımızın Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları konusundaki e-posta ile göndereceği sorular köşemizi hazırlayan Sayın Prof. Dr. Mustafa BAK tarafından cevaplanarak, soru sahibine e-posta ile iletilecektir. e-posta: dr.mustafabak@gmail.com veya genel durum bozuluyor ise, -Ateş 48 saatten fazla devam ediyorsa. Bebeklerde ve çocuklarda akut (ani başlangıçlı) ateş bulgusu olduğunda ilk düşünülecek neden enfeksiyondur. Viral üst solunum yolu enfeksiyonu, enfeksiyöz (mikrobik) ishal, kulak enfeksiyonu, akciğer enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu en sık görülen nedenlerdir. Çok nadiren menenjit (beyin zarı iltihabı), lenf bezi enfeksiyonu, deri enfeksiyonu da ateş nedeni olabilir. 3 ayın altındaki bebeklerde aşırı çevre ısısı, bebeklerin aşırı giydirilmesi ateşe neden olabilmektedir. Bebeklerde ve çocuklarda aşılanma sonucu, yapılan aşının cinsine bağlı %3-20 oranında ateş görülebilmektedir. Genellikle diş çıkartama, bebeklerde ateşe neden olmamaktadır. Bebek ve çocuklarda romatizmal hastalıklar, ilaç (antikolinerjik ilaçlar, aspirin) zehirlenmesi, nadir hastalıklardan tirotoksikoz (tiroit hormonu fazla salınımı) ve ektodermal displazi hastalıkları (özel bir deri hastalığı) akut (ani başlangıçlı) ateşin çok nadir görülen nedenleridir. Eğer ateşi gelişen bir bebek, 6 aydan küçük ise başka bir bulgusu olmasa dahi, mutlaka doktora götürülmesi gerekir. Bebek 6 aydan büyük ise ateş bulgusunun yanında aşağıdaki durumlardan herhangi birisinin varlığında, doktora götürülmeli- Koltukaltından ölçülen ısı 37 °C, makattan ölçülen dir:-Ateş kontrol edilemiyorsa, -Bebek veya çocuk ısı 38°C veya üzerinde ise bebeğin ateşi var demekçok hasta görünümünde ise, -Kusma, ishal varsa, tir. Ateşli bebeğin bulunduğu odanın ısısı, 21 -22 -Hiçbir şey yemiyor veya içmiyorsa, -Kırmızı veya °C arasında tutulmalıdır. mor deri döküntüsü varsa, -Kulak ağrısı tanımlanıyor ise, -Aşrı uyuklama hali varsa ve zorlukla Ateşli bebekte vücuttan ısı kaybının artırılması için uyandırılıyorsa,-Bıngıldağı aşırı şiş ise veya şiddet- bebeğin üzerindeki fazla giysiler çıkartılmalıdır. li bir baş ağrısı ya da boyun ağrısı varsa, -Sık ve İnce, hafif ve vücudu sıkmayan giysiler giydirilir. zor nefes alıyorsa,- Ateş nedeniyle doktora gidilmiş Ateşin durumuna göre gerekirse bebeğin yalnızca ve sonrası bebek ve çocukta yeni belirtiler gelişmiş ara bezi veya külot ile kalması uygun olabilir. 34 Ocak 2016 KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ Çocuk Sağlığı KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ Ateşli bebeğe bol su veVE sulu gıdalar verilmelidir. KARE BULMACA SUDOKU ÇÖZÜMLERİ Normal beslenmeye devam edilmelidir. Beslenme için zorlama yapılmamalıdır. İstirahat için zorlanmamalıdır. Aşırı fiziksel aktiviteyi azaltıcı önlemler alınmalıdır. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 KARE A GÇÖZÜMLERİ 1 MBULMACA İ S A FVEİ SUDOKU R Sonuçta ateş genellikle tedaviyle veya kendi2 U E R E L A D A liğinden 2-7 içerisinde ortadan kalkmaktadır. 3 H A bağlı L A ateşin O çoğu R Gda evde R tedavi Enfeksiyonlara 4 A L E K A A R A P edilebilmektedir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 5 B E A L A T E N A G 1 M İ S A F İ R 6 E T A E L E M A N 2 U E R E L A D A 7 R L A M A A Z A DOĞUM 3 H A L A O R G R 8 A S A F C İ N D 4 A L E K A A R A P 9 T A K A N A K N İ 5 B Tire E Temsilci A L Yardımcımız A T E N 10 Ç A L A K A L E M 6 E Burak T A Alp EErsen’in L E oğlu M A N 7 R L Deniz A M Alp A A Z A 8 A S A F C İ N D 20 Aralık 2015 tarihinde dünyaya geldi. 9 T A K A N A K N İ SUDOKU ( kolay ) 10Üyemiz Ç Didem A L Aydın A K Öner’in A L Ekızı M 3 8 9 2 Eliz 6 4 5 7 1 1 1Ocak5 2016 4 tarihinde 3 7 9dünyaya 8 6 geldi 2 6 2 7 1 5 8 3 9 4 SUDOKU ( kolay ) 2Üyemiz 4 6Cihan 8 Emre’nin 3 1 7 torunu 5 9 7 3 1 5 Ayda 9 2 6 4 8 3 8 9 2 6 4 5 7 1 18 5Ocak 9 2016 8 tarihinde 7 4 6dünyaya 2 1 geldi. 3 1 5 4 3 7 9 8 6 2 96 62 37 41 85 78 13 29 54 4 Bebeklerimize 1 5 6 hoşgeldin 2 3 9 diyor, 8 7 2 4 6 8 3 1 7 5 9 sağlıklı yarınlar diliyoruz. 87 73 21 95 19 52 46 34 68 5 9 8 7 4 9 6 3 4 8 İMO İZMİR 4 ŞUBESİ 1 5BÜLTENİ 6 2 8 7 2 9 1 6 7 3 5 2 1 9 4 1 2 8 3 3 5 7 6 KARE BULMACA 7 8 9 10 İ LA L O A C A A LK 7 8 9 10 R A G A D A R 7R G 8 9 10 RA R A A PG T E N A D A E M A N R G R A Z A A R A P İ N D T E N K N İ EA M N L EA M R L A M A A Z A A S A F C İ N D T A K A N A K N İ SUDOKU Ç A L( kolay A K )A L E M 3 8 9 2 6 4 1 5 4 3 7 9 6 2 7 ( kolay 1 5 )8 SUDOKU 2 4 6 8 3 1 SUDOKU ( orta ) 3 7 83 91 25 69 42 135 589 498 317 744 696 669 256 713 184 528 787 4 1 5 6 2 3 27 44 62 83 35 91 8 7 2 9 1 )5 7SUDOKU 91 2 4 33 18 56( orta 52 91 87 75 49 46 3 8 9 1 4 6 99 66 35 47 8 37 6 5 1 8 2 7 457 124 562 643 235 913 884 773 238 996 161 25 1 9 4 2 7 8 2 1 7 5 9 4 9 6 5 7 8 3 5 2 6 4 3 1 8 7 3 9 6 5 1 9 4 2( zor 7 )8 SUDOKU SUDOKU (ZOR) Koltukaltından ölçülen ısı 38,5°C, makattan ölçülen ısı 39,5 °C üzerinde ise ateş mutlaka hızlıca bu seviyelerin altına düşürülmeli, bu nedenle parasetamol fitil kullanılmalı ve ayrıca tüm ateş düşürücü uygulamalar (ılık su pansumanı veya banyosu) ek olarak yapılmalıdır. 6 İ L 6O SUDOKU (KOLAY) Koltukaltından ölçülen ısı 38°C, makattan ölçülen ısı 39 °C’nin üzerinde ise ve ateş devam ediyorsa, ateş düşürücü ilaç kullanılmalıdır ve bebeğe ılık su pansumanı veya banyosu uygulanabilir. 1 2 3 4 5 1 M İ S A F BULMACA ÇÖZÜMLERI 2 U E R E 3 1H 2A 3L 4A 5 1 4 MA İ L SE AK FA 2 5 UB E E RA EL 6 E T A E 3 H A L A 7 R L A M 4 A L E K A 8 A S A F 5 B E A L 9 T A K A N 610 E TÇ AA L EA SUDOKU (ORTA) Koltukaltından ölçülen ısı 37,5 °C, makattan ölçülen ısı 38,5 °C üzerinde ise ağız yoluyla ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Bebeğin doktorunun tavsiye ettiği bir ateş düşürücü (antipiretik) ilaç kullanılarak, ateş kontrol altında tutmalıdır. 8 7 9 6 3 5 2 1 4 SUDOKU 7 9 3 4 2 8 8 7 9 5 6 1 6 3 5 92 81 74 1 5 2 7 9 3 3 4 6 4 2 8 5 6 1 9 8 7 1 5 2 3 4 6 6 2 5 ( 4 3 6 7 2 15 8 4 9 3 7 1 8 9 1 4 7 8 9 3 zor ) 5 1 6 9 1 4 8 2 7 8 4 9 35 3 6 5 1 2 7 6 9 8 2 4 5 3 6 2 7 5 8 3 7 56 2 78 1 43 9 67 4 56 82 7 21 4 9 69 14 5 3 8 2 9 1 3 7 6 9 5 47 1 56 2 99 8 15 3 74 31 5 42 9 8 18 23 7 6 3 4 8 2 6 1 2 4 9 81 3 22 5 34 7 89 6 98 63 2 15 3 7 87 46 9 5 6 1 7 4 5 3 1 8 2 7 3 4 1 86 9 2 5 7 4 6 9 5 5 2 9 4 7 6 6 8 1 5 5 2 3 9 9 4 72 63 4 7 6 8 8 1 1 5 3 9 2 3 4Ocak72016 8 1 35 genç-İMO genç-İMO ETKİNLİKLERİMİZ Mesleğimiz ve İMO Söyleşisi “Mesleğimiz ve İMO” Söyleşisi 18 Aralık 2015 Cuma günü saat 18.00`de Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti. Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Ayhan Emekli`nin açılış konuşmasıyla başlayan söyleşiye konuşmacı olarak Y. İnş. Müh. Hüseyin Kuzu, Y. İnş. Müh. Soner Bilge, İnş. Müh. Ömür Geyhan, İnş. Müh. İlke Kasaboğlu ve İnş. Müh. Çağdaş Gürbüz katıldılar. Konuşmacılar şantiye, proje, yapı denetim, kamu alanları ve Meslek örgütümüz İnşaat Mühendisleri Odasıyla ilgili bilgi verdiler. Dokuz Eylül Üniversitesinde genç-İMO Standı Açıldı Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 21-23 Aralık 2015 tarihleri arasında genç-İMO standı açıldı. Stantta İnşaat Mühendisliği öğrencilerine Odamız ve genç-İMO tanıtılarak, yeni öğrenci üye kayıtları alındı. 36 Ocak 2016 genç-İMO 4. Yapı Denetim Sempozyumunda Görev Aldık İnşaat Mühendisleri Odası adına Şubemiz tarafından İzmir’de düzenlenen 4. Yapı Denetim Sempozyumunda görev aldık. İYTE’de genç-İMO Tanışma Toplantısı 5 Ocak 2016 da İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde 1. Sınıf öğrencileriyle birlikte tanışma toplantısı yapıldı. Toplantıda genç-İMO`yu tanıtan ve yapılan etkinliklerin yer aldığı sunum genç-İMO Temsilcisi Eren Can Şener tarafından yapıldı. Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Ayhan Emekli İMO ve genç-İMO örgütlülüğü hakkında bilgiler verdi. 4. Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık Haftası Hazırlıkları Başladı TMMOB İzmir İKK ya bağlı Odaların öğrenci temsilcilikleri tarafından gerçekleştirilen, Sekreteryalığında genç-İMO nun da yer aldığı 4. Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık Haftası çalışmaları başladı. 31 Aralık 2015 Perşembe günü diğer Odaların öğrenci temsilcileriyle birlikte Şubemizde ilk toplantı gerçekleşti. Ardından 15 Ocak 2016 ve 22 Ocak 2016 günleri hazırlık toplantılarına devam edildi. İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ Ocak 2016 37 MOR SAYFA GENÇ MÜHENDİSLERİN GÖZÜYLE YAPI DENETİM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ* Pelin KULDAL İnşaat Mühendisi Değerli konuklar; öncelikle hoş geldiniz ve son oturuma kadar beklediğiniz için de teşekkür ederim. Ben genç mühendis olarak yapı denetimlerin olumlu ve olumsuz yönlerinden bahsedeceğim, yani bahsetmeye çalışacağım. Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden Haziran 2015’te mezun oldum. Açıkçası mezun olurken, iş yaşantımdaki planlamalar arasında yapı denetimde çalışmak yoktu. Hatta yapı denetim yeni mezun olarak bizleri hep korkutmuştur. Bu şekilde düşünmemizin nedeni de yapı denetim firmalarında alacağımız sorumluluğun çok fazla olması ve birçok yapı denetim firmasının güven vermemesidir. Ayrıca yapı denetimde çalışmanın tecrübe olarak kabul edilmemesinin de çok fazla etkisi var tabii ki. Bu sebepten dolayı da iş arama sürecinde önceliğim şantiyeler ve proje ofisleri oldu. Proje ofislerinde genelde proje müellifi olarak sadece İTB sahibi kişi çalışmakta. Ancak firmanın işleri çoğaldığında, yani yetişemediklerinde yardımcı mühendis çalıştırmaktalar. Tabii bu kişileri de yetiştirmek üzere değil de, daha çok tecrübeli elemanlar için lanse etmekteler. Bu yüzden de, yeni mezun birinin proje ofislerinde çalışma imkânı pek fazla bulunmuyor maalesef. Benim görüştüğüm proje ofisinde de öyle oldu. Proje ve özellikle şantiye tecrübesi aradılar. Şantiye tecrübesi olmayan birinin proje tasarımı yapabileceğini düşünmüyorlar pek. Ben de bu sebepten dolayı, rotamı şantiyelere çevirdim. Şantiyelerle yaptığım görüşmelerde de maalesef şöyle bir yargı var. Bir kadın olarak şantiye ortamının bizlere uygun olmadığı düşünülüyor hâlâ. Yapı denetim firmaları her 30 bin m2’ye bir kontrol mühendisi bulundurmak zorunda olduğu için ve piyasada da mühendisler tarafından fazla tercih edilmediğinden dolayı neredeyse her başvuranı işe alıyorlar. Bu sebepten dolayı da istemesen de yapı denetimlere yönelmek zorunda kaldım. Bu görüşmeler sırasında da yaşadığım birkaç olayı anlatmak istiyorum. İş ilanını görüp, yapı denetim yetkililerinden biriyle yaptığım telefon görüşmesinde bana hiçbir şey sormadan, hatta özgeçmişimle ilgili bilgi bile istemeden, direkt telefonda gel başla dediler. Üstelik teklif edilen maaş gerçekten çok düşüktü. Firmayla ilgili araştırma yatığımda da personelin maaşını zamanında alamadığını, hatta parasının içeride kaldığını öğrendim. Yani mühendis olmanın hiç mi değeri yok diye düşündüm açıkçası. Daha sonra yetkilisi kadın olan bir yapı denetim firmasıyla yaptığım görüşmede de, “şantiyede çalışmazsın, işte ofiste ça- * 25-26 Aralık 2015 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirilen 4. Yapı Denetim Sempozyumu’nun “Yapı Denetimde Çalışan Genç İnşaat Mühendislerinin Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları” başlıklı oturumunda yapılan konuşma 38 Ocak 2016 Mor Sayfa lışırsan işe alırız” tarzı bir konuşma geçti aramızda. Nedenini sorduğumda da, bundan önce çalışan bir kadın mühendise, şantiyede işçilerin aşık olduğunu, duvarlara adını yazdığını, başka şantiyelerde de “biz kadından emir almayız” tarzı bir tavır takındıkları için şantiyede kadın mühendisi tercih etmediğini söyledi. Yani bir kadın patronun bu şekilde söylemesi tabii ki üzücü bir durum. Sonuç olarak dört aydır bir yapı denetim firmasında çalışmaktayım. Yapı denetim firmalarında çalışan birçok arkadaşımın yaşadığı sorunun aksine, ben maaşımı zamanında alıyorum. Üstelik sigortam da tam olarak yatırılıyor. Ayrıca kadın olduğum için, çalışan diğer arkadaşlardan ayrı tutulmuyorum. Gerektiğinde akşamları da şantiyeye gidebiliyorum. Yapı denetimde çalışıyor olmanın bana kattığı artılar tabii ki var. Mesela, bu tecrübesiz halimle saha mühendisi olarak çalışamayacağım birçok şantiyede farklı imalatlar görme imkânı buldum ve kısa sürede mesleki anlamda kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Ayrıca şantiyelerde işçilere, müteahhitlere, belediyelerde meslektaşlarıma karşı kendimi daha iyi ifade edebilmeyi öğrendim. Yani insan ilişkileri konusunda da kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Tabii bu olumlu yönleriydi. Her şey bu anlattığım kadar güllük gülistanlık değil maalesef. Benden önce konuşan birçok meslektaşımın da söylediği gibi, yapı denetimlerin bir kendi içinde, bir de çalışanların özlük haklarına yönelik birçok sorunu olduğu apaçık ortada. Biz genç mühendisleri ilgilendiren özlük haklarıyla ilgili sorunlardan bahsedersem, bir kere almış olduğumuz maaşın emeğimizin karşılığı olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Ayrıca çalışma saatleri gerçekten çok esnek. Yani hafta sonu, hafta içi mesai saati dışında her an iş çıkabiliyor ve mesai saatleri dışında çalıştığımız süre içinde fazla mesai ücreti alamıyoruz. Bunun yanında kendi üzerimizdeki işlerin tamamını kontrol edemiyorken, başka arkadaşlarımızın üzerindeki işleri de kontrol etme gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. çoğunlukla şantiye şefi olmadığı için, herhangi bir sorun karşısında meslektaşımızla muhatap olmamız gerekirken, işçilerle muhatap olmak zorunda kalıyoruz. Bir de başta da söylediğim gibi, inşaat firmaları tarafından yapı denetimde çalışmış olmak, tecrübe kazanmış olmak anlamına gelmiyor çoğu zaman bu. Çünkü birçok yapı denetimin mühendisleri imzacı olarak çalıştırması ve kadınların özellikle ofiste tercih edilmesi nedeniyle tecrübe kazanmış sayılmıyoruz yani. Ancak kişinin bu sistem içinde kendini geliştirmesinin biraz da kişiye bağlı olduğunu ve tabii ki çalışma ortamının iş arkadaşlarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Genel olarak yapı denetim sisteminin de çalışanları etkileyen sorunu ise, bundan önce çok kere söylendi gerçi ama, yapı denetim firmalarının hak edişleri müteahhitlerce ödendiği için ve inşaatlarını kontrol edecek yapı denetimi kendileri seçtiği için, aslında müteahhitler yapı denetimin işvereni pozisyonunda ve bu da birçok yapı denetimi tabi psikolojik baskı altında tutuyor. Bu durumda yapı denetim şirketlerinin bazıları iş kaybetmemek adına, çalışan mühendis veya yardımcı mühendislerine yeterince denetim ve kontrollük yaptırmıyorlar. Biz genç mühendisler olarak yapı denetim şirketlerinde çalışan mühendislerin maaş, sigorta, izin ve çalışma saatleri gibi özlük haklarını belirli bir standarda bağlanarak, güvence altına alınmasını ve tabii ki bunun uygulanmasını, ayrıca da çalışma ortamında kadın mühendis varlığının kabul edilmesi için toplumsal çaba harcanmasının sağlanmasını istiyoruz. Teşekkür ederim. Ayrıca (bence en büyük sorunlardan birisi bu) inşaat mahallinde EylülİZMİR 2015 ŞUBESİ BÜLTENİ 39 İMO Ocak 2016 39 TARİHTE BUGÜN “ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN” (You’ll Never Walk Alone) “asla yalnız yürümeyeceksin fırtınada yürürken başını hep dik tut, ve karanlıktan sakın korkma. çünkü sonunda altın rengi bir gökyüzü ve mutluluğun gümüşten şarkısını bulacaksın. hayallerin sarsılsa da, alt üst olsa da, rüzgarda, yürümeye devam et yağmurda, yürümeye devam et. kalbinde umutla, yürümeye devam et ve bil ki, hiçbir zaman yalnız yürümeyeceksin asla ama asla yalnız yürümeyeceksin” You’ll Never Walk Alone (Türkçe: Asla Yalnız Yürümeyeceksin) şarkısı, Liverpool takımı taraftarlarınca benimsenerek, adeta takımın marşı olmuştur. You’ll Never Walk Alone, Rodgers and Hammerstein müzikalinden bir parçadır ve ilk defa bir Broadway müzikalinde seslendirilmiştir. Daha sonraları önce Gerry and the Pacemakers tarafından bir hit haline dönüşmüştür. Parçayı diğer seslendiren sanatçılar arasında Frank Sinatra,Jerry Lewis, Judy Garland, Doris Day, Ray Charles, Elvis Presley, Kate Smith, Olivia Newton-John, Tom Jones, The Blind Boys Of Alabama, Kiri te Kanawa, Bryn Terfel ve Mario Lanza gibi dönemin ünlü Rock&Roll, blues ve R&B sanatçıları da bulunmaktadır. Ayrıca Andre Hazes ve The Three Tenors (Pavarotti, Domingo, Carreras) da bu parçayı seslendirmiştir. Parçanın ve muzikalin ilk bestelenme/sahnelenme senesi 1945 olup Gerry and the Pacemakers sayesinde hit yaptığı yıl 1963’tür. 1963-1964 sezonu boyunca Dj Stuart Bateman maç başlamadan önce Liverpool takımının stadı Anfield’da haftanın ilk 10 listesindeki şarkıları çaldı. 10 Kasım 1963’te You’ll Never Walk Alone listelere 18 numaradan girdi. Bir sonraki hafta yedinciliğe yükseldi ve bu sayede Stuart Bateman’ın çaldıkları içinde yer alıp, Anfield’da ilk kez hoparlörlerden yükseldi. bunun son olmayacağı da kısa sürede ortaya çıktı. 40 Ocak 2016 Parçanın Liverpool FC tarafından benimsenmesinin sebebiyse taraftarlarının sözlerini beğenmesinden başka birşeyle ilgili değildir. Sanılanın aksine parça ne bir kilise ilahisidir ne de facialarla ilgidir. ‘You Will Never Walk Alone’ sözleri 2 Ağustos 1982’de takımın eski yöneticilerinden Bill Shankly’nin onuruna Anfield Road’un girişine yazılmış. 1985’te yaşanan Bradford yangınından sonra ölen taraftar anısına şarkı yeniden kaydedilmiştir. Liverpool FC: Liverpool’da kurulmuş İngiltere’nin en köklü futbol kulüplerinden birisidir. Kurulduğu yıl olan 1892’den beri, 5 Avrupa şampiyonluğu, 18 Premier Lig şampiyonluğu ve 7 FA Cup şampiyonluğu elde etmiştir. İngiliz kulüpleri arasında en fazla lig şampiyonluğu olan iki takımdan biri ve toplamda en fazla sayıda kupası bulunan kulüptür. Kulübün stadyumu 45.362 kapasiteli Anfield Road stadyumudur. Lakabı ambleminde de olduğu gibi Kırmızı Anka Kuşları’dır ancak Kırmızılar olarak bilinir. Kulübün sloganı “You’ll Never Walk Alone” (asla yalnız yürümeyeceksin), en ateşli olarak bilinen taraftar grubu ise The Kop’tur. Kaynak: tr.wikipedia.org KİTAPLAR ARASINDA İnş. Müh. Alim ŞADAN YAPI MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ YAPISAL ÇÖZÜMLEME CİLT I-II Faruk Karadoğan - Sumru Pala Ercan Yüksel-Yavuz Durgun Bu kitap aşağıda adı geçen bilgileri kapsayan el altı bilgi kitabıdır. Aynı zaman da malzeme bilimi labaratuvar deneyleri ve yapıların statik analiz çözümleme bilgilerini kapsayan baş vuru kitabıdır.Yapı tanımı için de yer alan ilginç bazı örnekler (izostatik ve hiperstatik sistemler), onların malzeme nitelikleriyle yapısal özeliklerine ayrılmıştır. Kitap ta, ustalıkla gerçekleşmiş basit yapılar, yüksek dayanımlı malzeme ve farklı taşıyıcı sistemleri olan çok katlı binalar , köprü, baraj, kıyı ve açık deniz yapı örneklerin yer aldığı ve önemli görülen bazı konulara dikkatı çekmek ve düşündürmeye başlatmaktır. Yapı Mühendisliği: yapı tanıtımı içine binalar, köprüler, barajlar, yeraltı yapıları, istinat yapıları, açık deniz yapıları, kıyı yapıları ve benzer yapılar, dış ortama mesnetlenmiş olan yapılardan başka, gemi, uçak ve uzay araçları gibi işlevlerini sürdürürken mesnetleme koşullarını değiştiren yapılarda girmektedir. İnşaat mühendisliğinin geneli içinde yer alan Yapı Mühendisliği çeşitli öğretimlerin katkılarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu öğretinin özümsenebilmesi, temel bilimlerden sonra cisimlerin mukavemeti, elastisite-plastisite, elastik-sitabilite, malzeme, sayısal hesaplama, bilgisiyar pogramlaması, aşhap, çelik, betonarme, zemin mekaniği, sismoloji, hidrolik, v.b, konularında yeterli düzeyde öğrenilmiş olmasını, yönetmeliklerden haberdar olmasını ve belirli düzeyde de deneysel çalışma kültürünü edinilmesini gerektirmektedir. Bunlar yapı mühendisleri arasındaki ortak bir dilin yapısını oluşturacak temel taşlarıdır. Malzemeyi tanımayan cisimlerin mukavemetini bilmeyen bir mühendisi dış etkiler altındaki yapı sis- İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ teminin davranışını kestirmesi bilgisayar aracılğı ile çözümler üretmesi onları doğrulaması ve güvenli kullanabilmesi, gerekli deneyleri ön görerek yönlendirme yapması gelişmelere açık olabilmesi mümkün değildir. Ocak 2016 41 Kitaplar Arasında Yapı mühendisi içinde ve yapısal çözümünde kapsamında yer alan öğretilerden sadece biri olan yapı statiği (Yapı statiği I, Yapı Statiği II, Yapı Statiği III, Yapı Statiğine Özel Konular, İleri Yapı Statiği Yapı Sistemlerin hesabında Matris Yöntemleri ve ileri düzeydeki çeşitli konuları kapsamaktadır.) yurt dışında da önemli miktarda artmaktadır. Artış sadece sayısal değil aynı zamanda niteliksel olmaktadır. Avrupada eğtim lisan düzeyinde üç, lisans üstü düzeyde de iki yıl, kısaca beş yıllık eğtim görmüş inşaat mühendisleri rekabet için piyasa çıkmaktadır. Dört artı bir buçuk –iki yıllık egtimi benimseyen Amerika yüksek lisansı şiddetle önermektedir. Yapı mühendisi kuramsal bilgilerle donanarak, bilgi işlemeyi bilerek laboratuvarlarda deney yaparak, mevcut deney sonuçlarını değerlendirerek ve konusunda günceli izleyerek yönünü bulacak ve giderek ağırlaşan dış ve iç rekabet karşısın da edinebildiği bilgi kadar güçlü olacaktır. Bilgisinin güçü ona soru sorablmeyi yerin de evet ve hayır diyebilmeyi sağlayacaktır. Genel olarak kuvvet yer değiştirme yöntemlerini esas alındığı bu öğreti kapsamında optimizasyon, ayrıklaştırma, yapısal yetkenliği (perfonmansa) dayalı deprem hesabı, depreme karşı onarım ve güçlendirme ile ilgili sistem davranışına yönelik çeşitli konularda yer almaktadır. Not: Yazıdaki bilgiler Yapısal çözümleme kitabından alınmıştır Bu bilim dalında önemli sayıda özgün, yerli ve yabancı kaynak öğrencinin ve uygulamacını kullanımına sunulmuştur. içinde bulunulan iletişim çağında bunlara ulaşmak çok kolaylaşmış ve gereklik olmuştur. Çünkü artık eğitim öğretim dönemi geride kalırken öğretim-eğtim dönemine girilmiştir. Yapı mühendisi ancak bu yolla kendini yenileyebilmeyi sürdürecektir; düşüne bilmek için önce ulaştığı yayınları okuyacak sonrasında da değerlendirecek yeni tasarımlar üretecektir. Yapı mühendislerin sayısı sadece yurt içinde değil 42 Ocak 2016 MİZAH İMO İZMİR ŞUBESİ BÜLTENİ İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN Ocak 2016 43 SUDOKU (Kolay) MACA ALİ İHSAN ARGIT 3 4İNŞAAT 5 MÜHENDİSİ 6 7 8 MACA 8 9 10 AĞA 4KARE 5 BULMACA 6 7 8 9 10 KARE BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Bulmaca köşesi 5 1 6 SUDOKU 4 (Kolay)9 8 BULMACA 3 2 Gümüş’ün simgesi. 2 – Eli güçlü olan erkek ismi – Su SAĞA ile çevrilmiş kara SOLDAN AĞA 1– Konuk – Gümüş’ün simgesi.bir 2 – Eli güçlü olan – Klavyeli abann kz kardeşi, bibi SOLDAN SAĞA anlamında bir erkek ismi – Su ile5 çevrilmiş kara – Kan phts – Fotoğrafn negatifi. Gümüş’ün simgesi. 2Babanın – Eli güçlü olanbibi – Klavyeli parçası. 3 – kız kardeşi, simgesi –Konuk Cüzzaml. 6 – İspanyann 1– – Gümüş’ün simgesi. 2 – Eli güçlü olan erkek ismi – Su kara AĞA bir – çalgı aletiile . 4çevrilmiş – Kan pıhtısı – Fotoğrafın negandeki örgüt Bir işyerinde anlamnda bir erkek ismi – çalşan Su ile çevrilmiş kara – Klavyeli bir abannparças. kztifi. kardeşi, bibi 53 –– Berilyum’un simgesi – Cüzzamlı. 6 – İs– Klavyeli bir kz kardeşi, bibi rine verilen ad. Babann 7– Tükürmesi ile panyanın bölgesindeki örgüt işyerinde5 – Kan çalg phts –. Fotoğrafn negatifi. 5 – Birnegatifi. Gümüş’ün simgesi. Eli güçlü olan 4 Bask –82Kan phts Fotoğrafn k hayvan –aleti Üye. –– Vezir –– verilen Akll, çalışan kişilerin herbirine ad. 7– Tükürsimgesi – Cüzzaml. 6 – İspanyann – ismi Berilyum’un – Cüzzaml. rişiler erkek – Su simgesi ile çevrilmiş kara6 – İspanyann için söylenen söz. 9 – Alacak mesi ile bilinen bir yük hayvanı – Üye. 8 – Vezir Bask bölgesindeki örgüt – çalşan Bir işyerinde çalşan ndeki örgüt – Bir işyerinde – Klavyeli bir Babann kz kardeşi, bibi Nikel’in kişilerin simgesi. 10 –uyanık Gelişigüzel ve – Akıllı, zeki, kişiler için söylenen söz. 9 herbirine verilen ad. 7– Tükürmesi ile rine ad. 7– Tükürmesi ile5 – Kanverilen phtsbir –yük Fotoğrafn negatifi. mak. bilinen hayvan – Üye. 8 – Vezir – Akll, – Alacak veya borç – Nikel’in simgesi. 10 – Gelik simgesi hayvan –uyank Üye.kişiler 8 –6için Vezir – Akll, –şigüzel Cüzzaml. – söylenen İspanyann zeki, ve durmadan yazmak. söz. 9 – Alacak işiler için söz. 9 – çalşan Alacak ndeki örgüt – –BirNikel’in işyerinde simgesi. 10 – Gelişigüzel ve veyasöylenen borç N AŞAĞI durmadan yazmak. Nikel’in simgesi. 10 – Gelişigüzel irine verilen ad. 7– AŞAĞI Tükürmesi ve ile YUKARIDAN kmak. hayvan 1–– Üye. 8 – Vezir – Akll, Haberleşmeler, haberleşme dolayısıyla yapıYUKARIDANdolaysyla AŞAĞI meler, haberleşme yaplan kişiler için söylenen söz.2 – 9O – lan yazışmalar. işlerAlacak el öğünür – Üzerinde – Üzerinde 2 – O işler el öğünür ekmek ya10da –yufka pişirilen yuvarlak N AŞAĞI Nikel’in simgesi. Gelişigüzel ve metal lev1pişirilen – Haberleşmeler, haberleşme dolaysyla yaplan yufka yuvarlak metal levha. ha. 3 – El açık durumdayken başparmak ucu zmak. yazşmalar. 2 – O işler el öğünür – Üzerinde urumdayken başparmak ucu ile işaret ile işaret ucu arasındaki – İlgi. ekmek ya daparmağı yufka pişirilen yuvarlakuzaklık metal levha. meler, haberleşme dolaysyla yaplan – İlgi. 4 – İri bezelye arasndaki uzaklk 4 – İri bezelye – Şaşkın, dağınık, ne yapacağını – El açk durumdayken başparmak ucu ile işaret N2 AŞAĞI – simgesi Üzerinde – O3 işler el öğünür – Demir’in – –Bayrak, sancak ağnk, parmağ ne bilmez. yapacağn bilmez. 4 – İri bezelye ucu5arasndaki uzaklk –5İlgi. yufka –pişirilen yuvarlak metal levha. Şaşkn, dağnk, ne yapacağn bilmez. 5 – – Sodyum’un simgesi. 6 – Uluslar arası çalışma esi – Bayrak, sancak – Sodyum’un urumdayken başparmak ucu ile işaret meler, haberleşme dolaysyla yaplan Demir’in simgesi – Bayrak, sancak – Sodyum’un para, matlup. 7 – Ba– Uluslar örgütü aras– Alınması çalşmagerekli örgütü – 6öğünür Uluslar aras çalşma örgütü simgesi. ––İlgi. 4 –––İriYapma, bezelye arasndaki uzaklk Üzerinde 2 – O işler el şarısız olmuş kimse etme, yerine getir-– kli para,Alnmas matlup. 7 –para, Başarsz olmuş gerekli matlup. 7 – Başarsz olmuş ağnk, ne me. yapacağn bilmez. 8 –yuvarlak Güven mektubu. –5 İsim–– Düşmanlık, yufka pişirilen metal levha. ma, etme, yerine getirme. – 9Güven kimse – Yapma, etme, 8yerine getirme. 8 – Güven garez, kin – Alfabenin on yedinci harfinin okuesi – Bayrak, sancak –ucu Sodyum’un başparmak ile kin işaret 9 – İsim –garez, Düşmanlk, garez, kin – –urumdayken İsim mektubu. – nuşu. Düşmanlk, – 10– –İlgi. Batı,4harfinin günindi – Yaptığı davranış– Uluslar aras çalşma örgütü – bir10 – İri bezelye arasndaki uzaklk Alfabenin on yedinci okunuşu. – Bat, yedinci harfinin okunuşu. 10 – Bat, tan pişmanlık duyan, pişman. kli para,günindi matlup. 7 – Başarsz olmuş – Yaptğ bir davranştan pişmanlk duyan, ağnk, ne yapacağn bilmez. 5 – ptğ birpişman. davranştan pişmanlk duyan, ma, yerinesancak getirme. 8 – Güven gesi etme, – Bayrak, – Sodyum’un – –İsim – Düşmanlk, garez, kin – Uluslar aras çalşma örgütü 44 Ocak 2016 yedinci harfinin okunuşu. 10 – Bat, kli para, matlup. 7 – Başarsz olmuş ptğ bir davranştan pişmanlk ma, etme, yerine getirme. 8 – duyan, Güven Bulmaca köşesi İnş. Müh. 2 7 8 Ali İhsan ARGIT 4 8 2 6 5 1 4 6 (Kolay) 1 5 SUDOKU köşesi 4 9 8 Bulmaca SUDOKU (KOLAY) 1 5 2 6 28 SUDOKU 7 2 6 (Kolay) 8 5 4 9 7 2 1 1 4 64 1 8 5 8 2 96 1 1 9 4 25 5 28 69 8 4 2 1 57 6 4 9 2 7 8 1 4 94 6 7 2 8 2 1 51 35 4 6 1 5 9 1 45 2 16 2 1 5 2 6 92 1 9 5 67 89 9 29 4 7 1 5 SUDOKU ( orta )4 5 6 5 6 2 1 1 321 2 9 9 2 1 65 1 5 3 32 928 SUDOKU 1 ( orta ) 7 4 SUDOKU (ORTA) 3 8 SUDOKU ( orta ) 9 6 2 4 7 SUDOKU (6orta ) 1 7 4 9 6 2 5 9 6 2 1 7 4 8 6 6 9 3 3 12 8 3 4 14 6 7 4 7 7 5 61 2 53 9 5 9 1 68 6 32 9 3 33 7 1 1 14 6 266 52 5 5 9 1 1 6 3 9 1 6 31 9 3 1 3 1 2 15 2 3 1 SUDOKU ( zor ) SUDOKU (ZOR) 3 9 1 1 7 SUDOKU 2 ( zor )3 5 SUDOKU 6 2(7 zor ) 9 5 46 23 9 7 5 4 ) 1 23 3 ( zor SUDOKU 6 2 3 9 8 71 2 4 8 3 7 1 8 4 57 3 2 1 1 8 2 94 6 1 6 6 1 84 7 5 63 6 7 7 5 13 8 1 42 4 4 8 8 67 8 1 Çözümleri sayfa 35’te. 5 1 7 8 6 4 Çözümleri 4 8sayfa …….. da 1 Çözümleri6sayfa …….. da 5 6 7 8