sosyal bilimler_Layout 1 - 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Transkript
sosyal bilimler_Layout 1 - 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
JEOPOLİTİK ÇIKARLARIN YÖNETİMİ: ÖZEL ASKERİ ŞİRKETLER VE OYUN TEORİSİ ÖNERMELERİ Dr. Bahar AŞÇI . Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri Dr. Bahar AŞÇI Akademisyen Özet: Bu çalışmada özel askeri şirketlerden bahsedilmiş ve ülkelerin savunma politikalarında jeopolitik çıkarlarını korumaya çalışırken karşılaşabilecekleri olası tehditler Oyun Teorisi kapsamında geliştirilmiş olan matrisler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Oyun için bir senaryo yazılmış ve olası Türkiye Amerika Savaşı’nda Kuzey Irak’ın toprak bütünlüğü denge unsuru olarak alınmıştır. 2x2li matriste iki oyunculu oyunun sonunda, Nash Dengesi Irak’ın toprak bütünlüğünü koruması olarak bulunmuş ve Nash Dengesi’ni bozan unsurun da hesaplanması çok da kolay olmayan özel askeri şirketler olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Özel Askeri Şirketler, Nash Dengesi, Oyun Teorisi, TürkAmerikan Savaşı, Kuzey Irak. Abstract: In this study private military companies are mentioned and nations possible threats which can ocur during protecting their national geopolitical benefits, are evaluated with the matrices developed in the context of Game Theory. A scenario has written for the game and the territorial integrity of Northern Iraq has taken as an element of equilibrium for possible Turkish American War. At the end of the 2x2 matrice with double player game, Nash equilibrium has founded as Iraq’s territorial integrity must be protected and the only thing that chances the equilibrium is private millitary companies which cannot easily be calculated. Keywords: Private Military Companies, Nash Equilibrium, Game Theory, Turkish-American War, Northern Iraq. 1. Giriş Stratejik yönetim kavramını; herhangi bir olgu için belirlenen stratejilerin arasından, en iyi olanı seçme sanatı diye tanımlayabiliriz. Bu kavram aslında, 1950 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 151 Dr. Bahar AŞÇI yılında Amerika’da kurulan RAND1’ın her alanda geliştirmeye çalıştığı senaryo analizleri sonucu özellikle multidisipliner bir boyut kazanmış ve stratejik yönetim literatürüne yerleşmiştir. Senaryo analizleri sonucu en iyi stratejiyi seçme meselesi ise Nobel ödüllü bir matematikçi olan John Nash’ in geliştirdiği Oyun Teorisi’ ne kadar uzanmaktadır. Teoriye göre birçok oyun çeşidi vardır ve rekabetin söz konusu olduğu her alana uyarlanabilir. Kabaca; stratejiler arasında başat, yani “en baskın olanı” seçme oyunudur, ancak buradaki kritik nokta; rakibin hareketlerini önceden tahmin edebilmektir. Teori ilk önce sıfır toplamlı oyunla geliştirilmiştir. Burada iki oyuncu vardır ve sonuçta bir kazanan bir de kaybeden olacaktır. Bunu tam da Soğuk Savaş döneminde geliştirilmiş bir oyun olarak düşündüğümüzde; savaş stratejilerinin yönetimine bile uyarlanabilir olduğunu görebiliyoruz. İki kutuplu dünya, iki oyunculu bir oyun tahtası gibi düşünülürse, burada ABD kazanan, Rusya da kaybeden oyuncudur. Bu oyunda özellikle ilk hamleyi yapan daha avantajlıdır, tıpkı ilk füzeyi yerleştiren ülkenin ABD olması ve oyunu galip olarak tamamlaması gibi de izah edebiliriz. İki kutuplu dünya Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle tek kutuplu hale gelmiş, ABD oyun masasında yalnız kalmış ve rekabet edebilir hale gelmesi için yeni rakiplere ihtiyaç duymuştur. Ancak, mutlak güç kendisinde olmak kaydıyla, bu oyunda lider pozisyonunu kaybetmeden oynamaya devam etmesi gerekmektedir. Bu durumda oyuncu sayıları artmış ve oyun masası kalabalıklaşmıştır. Tam da bu noktada savunma sektörü yeni oyuncular için cazibe merkezi olmuş ve ülkeler savunma harcamalarında caydırıcılık maksatlı artışlara yönelmişlerdir. Bu durum sosyal kalkınma açısından sıkıntı yaratmaya başlayınca da devreye özel askeri şirketler girmiştir. ABD’nin tüm dünyaya demokrasiyi yaymak vaadiyle oluşturduğu yeni dünya düzeni; askeri harekâtları, insanlığa evrensel bir katkıymış gibi gösterebilmenin haklı sebepleri arasında, listenin başına doğru çıkartmaya başlamıştır. Ancak insan hakları ve savaş karşıtlığı gibi olgular, harekâtların önüne çıkan sivil engeller olmuştur. Dolayısıyla savaşın, siviller tarafından da desteklenmesi gerekmektedir çünkü demokrasi halkın egemenliğini temsil etmektir. Tam da bu esnada 11 Eylül’de gerçekleşen saldırı, savaşlar için sivil desteğinin alınmasını sağlamıştır. Bu arada oyun masasına oturan yeni oyuncu ve asıl rakip; terör olmuştur. ABD’nin terörizme açtığı savaş, özel askeri şirketler için de bir dönüm noktası olmuştur. BM’nin gücünü yitirdiği ve uluslararası hukukun geçersizleştiği bir dönemde, hukuksal boşluğun bulunduğu bir alanda varlıklarını sürdüren ve tamamen kâr amacı ile çalışan özel askeri şirketler geniş bir hareket alanı bulmuşlardır. 1 American Research and Development Corporation, Amerikan Araştırma ve Geliştirme Kuruluşu 152 Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri 2. Özel Askeri şirketler: Nedir, Ne Yaparlar? Özel askeri şirketler, tarihi çok eski olmakla birlikte küresel piyasada oluşan özel bir iş türünü yerine getiren şirketlerdir (Zabcı, 2004:23). Savaşla ilgili konularda özel hizmet sunan, kâr amaçlı şirketlerdir. Lojistik destek, taktik saldırı operasyonları, stratejik planlama, gizli istihbarat edinme ve analiz etme, operasyonel destek, çatışma bölgelerinde savaşma ve savunma, askeri eğitim ve askeri teknik yardım gibi askeri becerilerin tedarik edilmesi, gerçekleştirdikleri hizmetler arasında yer alır. DCAF2 Backgrounder serisinin güvenlik sektörünün yönetişimi üzerine yaptığı incelemede, bu şirketlerin sayısının günümüzde 150’yi geçtiğini ve 50’den fazla ülkede hizmet verdiklerini ifade etmiştir. Kurulduğu ülkeler ise; genellikle Amerika, İngiltere ve Güney Afrika’dır. Çalıştıkları yerlerin başında da; Afrika, Güney Amerika ve Asya gelmektedir (Backgrounder,2008). Özel askeri şirketlere yönelik uluslararası ilginin doğuşu 1990’larda, özel askeri şirketler içinde adı sıkça yer alan ve çokuluslu maden ve enerji şirketleriyle bağlantı içinde olan Executive Outcomes3’ın 1992’deki faaliyetleri ile birlikte gerçekleşmiştir (Zabcı,2004:24). Bu tarihten sonra, akademisyenleri, hükümetleri ve uluslararası örgütleri içine alan geniş bir kitle, bu yapılanmaların ulusal ve bölgesel güvenlikte yeri ve etkisi üzerine çalışmaya başlamıştır. 30 Mart 2004’te Irak Felluce’de dört Amerikan özel güvenlik şirketi görevlisinin öldürülmesi olayı da , kamuoyunun ilgisinin daha yoğun bir biçimde bu şirketlere yönelmesine yol açmıştır. Yapılan çalışmalar, bu tür şirketlerin hem sayılarının arttığını hem de dünyanın her yerinde hizmet vermeye başladıklarını göstermektedir. Askeri operasyonlar için yeterli fon ve destek bulunamaması, bu şirketlerin (Jackson, 2002: 31) gücü ve yayılışı açısından önemli bir neden iken, gün geçtikçe çoğalmaları ve büyük paraları yönetir hale gelmelerinin asıl nedeni; ABD ve İngiltere gibi güçlü devletlerin, jeopolitik çıkarları için bu özel şirketleri kullanmalarıdır. Özel askeri şirketlerin en fazla kurulduğu ve hükümetiyle en fazla ilişki geliştirdiği ülke ABD’dir (Zabcı,2004:24). Özel askeri şirketlerinin, genellikle enerji ve savunma sanayindeki büyük şirketlerin yan kuruluşu olarak ortaya çıktıkları ve ülke ordularının giremediği ya da girmesinin sınırlandırıldığı bölgelere kolaylıkla sızabildikleri düşünüldüğünde, bu şaşırtıcı bir sonuç değildir. Nitekim Balkanlar ve Kolombiya gibi ABD ordusunun varlığının sınırlandırıldığı bölgelerde, Pentagon, özel askeri şirketlerle sözleşme imzalayarak, onları stratejik amaçları doğrultusunda kullanmaktadır. 2.1 Güvenliğin Özelleştirilmesi ve Ticaretinin Yapılması Modern siyasal düşünceye göre, iç ve dış güvenlik devletin sağladığı bir hizmet 2 3 DCAF: The Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces, merkezi Cenova’da bulunan, uluslar arası güvenlik sektörünün reformu ile ilgili araştırmalar yapan kuruluş. 1989’da Güney Afrika’da kurulmuş olan özel güvenlik şirketi 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 153 Dr. Bahar AŞÇI olarak ele alınır. Tanımı gereği, meşru şiddet kullanma tekeline sahip devlettir egemen devlet ve vatandaşlarının güvenliğini sağlayacak bir sistem oluşturmakla yükümlüdür (Taulbee, 2002:1). Weber devleti; meşru şiddet kullanma tekeline sahip güç olarak tanımlamaktadır. Dünyanın dört bir yanında etkinlik gösteren ve uluslararası örgütler nezdinde de “belli bir meşruluk” kazanmış olan devlet dışı aktörler olarak özel askerler veya askeri şirketlerinin bu tanım içinde nerede konumlandığını saptamak zordur. Bu zorluk, devletin meşru güç kullanma tekeline sahip olmaktan uzaklaştığı veya yok olmaya başladığı anlamına gelmezken, Weberci anlamda, devleti diğer sosyal ve siyasal örgütlenmelerden ayıran ölçüt soluklaşmaya başlamıştır. Global uluslararası sistem içinde, devlet dışı, özel, uluslararası hukuk içerisindeki yeri belli olmayan, şiddete dayalı güç kullanan yeni bir olgu ile karşı karşıyayız. Belli devletlere karşı kullanıldığı kadar, belli devlet çıkarlarını korumak için de devreye giren bir aktördür özel askeri şirketler (Zabcı,2004:24). Özelleşmiş askeri endüstrinin gelişmesi ve güçlenmesiyle birlikte, daha önce devlete özgü bir işlev olan güvenlik, tıpkı ticaret ve finans alanlarında olduğu gibi, devlet dışı aktörler tarafından yerine getirilmeye başlanmıştır. Soğuk Savaş sonrasında güvenlik konusunda ve askeri teknolojiler alanındaki gelişmeler ve değişimler yanında, özelleştirmenin hız kazanması ve kamu sektörünün küçülmesi bu süreci tetikleyen ve hızlandıran nedenlerin başında gelmektedir. Devlet sisteminin ve egemen devlet kavramının yerleşmesi sonucunda, özellikle yirminci yüzyılda, özel ordulara karşı belli normlar geliştirilmeye başlanmıştır. Aslında, daha büyük girişimler içinde birleştirilinceye ve örgütleninceye kadar, özel askeri ticaret içindeki özel aktörler, kişisel kazanç için hareket eden eski askerlerden oluşuyordu. Bugün paralı askerler (mercenaries) olarak adlandırılan bu grup, operasyonlara bireysel düzeyde katılırken, örgütlenmeye gittiklerinde, süreklilik göstermemişlerdir (1960’larda Kongo’daki çatışmalarda yer alan Terrible Ones gibi). Ticaretleri, uluslararası hukuk içinde teknik olarak yasaklanmıştır. Buna rağmen neredeyse devam eden her tür çatışma içinde yer almaktadırlar. Geçici olmaları yüzünden, bağlılık ve disiplinleri yoktur; bu yüzden de stratejik etkileri sınırlıdır (Singer, 2001/2002: 6). Paralı askerler, Cenevre Anlaşmasının 47. maddesinde tanımlandığı şekliyle “tamamen kişisel kazançla hareket eden ve silahlı çatışmalarda bir ülkede kullanılmak üzere ya da o ülkenin sınırları dışındaki bir bölgede kullanılmak üzere kiralanan kişilerdir” (ICIJ, 2002: 2). Bugün savaşlarda ya da çatışmalarda etkinlik gösteren özel askeri şirketler, savaş endüstrisindeki özel aktörlerin dönüşümünü temsil etmektedir. Bunların en önemli özelliği, modern bir şirket formu taşımalarıdır. Paralı askerlerden farklıdırlar; çünkü her şeyden önce bir şirket olarak kurulmaktadırlar ve çok farklı türlerde askeri hizmet vermektedirler. Bir şirket oldukları için, kendi endüstrisinden ya da farklı endüstriden firmalarla finansal bağlar geliştirebilmektedir. (Singer, 2001/2002: 7). Aslında, birçok güvenlik şirketinin çarpışmalarda yer alması, onlarla özel askeri 154 Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri şirketler arasındaki niteliksel farkı ortadan kaldırmaktadır. Fakat aynı zamanda özel askeri şirket olarak nitelenen pek çok şirket de vurucu operasyonlarda yer almamaktadır. Bu gibi nedenler yüzünden, özel güvenlikle ilgili grupların tanımlarına ilişkin tartışmalar karmaşık bir hâl almıştır. Ancak tanımdan daha önemli bir soru, bu oluşumların neyi temsil ettikleridir. Paralı askerlerin faaliyetlerini izlemek üzere görevlendirilen Birleşmiş Milletler Raportörü’nün söyledikleri bu açıdan önemlidir: “Paralı askerlerin faaliyetleri, son kırk yıldır halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını kullanmalarını engellemek ve insan haklarını ihlal etmek için devreye sokulan bir şiddet biçimidir” (Aktaran, Jackson, 2002: 39; Taulbee, 2002: 7). Raportör, özel askeri şirketler “anonim şirket haline gelmiş paralı askerler” olarak değerlendirmektedir. Bu anonim şirketler ya uluslararası müdahale adı altında yapılan operasyonların önemli bir parçası olmakta ya da ABD’nin ve diğer güçlü devletlerin ekonomik çıkarlarının bulunduğu bölgelerde kullandıkları güçler olmaktadır. Güçlü devletlere, bu şirketler birçok olanak sunar. Askeri müdahalenin getireceği maliyet ve risklerden kurtulurlar. Irak’ta olduğu gibi kendi kamuoyunun tepkisini engellemiş olurlar ve insan hakları ihlalleri için “hesap vermek” durumunda olmazlar. 2.2 Özel Askeri Endüstriyi Doğuran Nedenler Soğuk savaşın sona ermesi ve bunun güvenlik piyasasında yarattığı değişimler, savaşın yapısındaki değişimler ve özelleştirmenin hız kazanması şeklinde sıralayabileceğimiz sebepler, özel askeri şirketlerin kurulması için küresel bir talep yaratmıştır. Aslında, yirmi birinci yüzyılın başında patlak veren bu endüstrinin, yakın bir gelecekte daha da önem kazanacağı sık sık vurgulanıyor. Çünkü özel askeri firmalar, bir anlamda “gelişen küresel güvenlik ortamının ayırt edici temsilcisi” olarak çıkıyor karşımıza. (Singer, 2001/2002: 8). Soğuk Savaş’ın bitişini takiben askeri güçlerin arz ve talebindeki ciddi kitlesel dağılmalar, özel askeri endüstrinin doğmasının koşullarını oluşturmuştur. Etnik çatışmalar ve iç savaşlardaki artış, güvenliği önemli boyutlarda tehdit eden yeni bir unsur olarak ortaya çıkmıştır. Bu tür çatışmalar, arabuluculuğu gerekli kıldığı gibi, başka tür müdahalelere de zemin hazırlamıştır (ICIJ, 2002: 8). Diğer bir faktör, aşırı militarize olmaya dayanan orduların, Soğuk Savaş’tan sonra dünya ölçeğinde küçülmeye başlamalarıdır. 1990’larda, dünya genelinde 6 milyondan fazla personel ordulardan ayrılmak durumunda kalmıştır. Bu, yeni doğan özel askeri endüstri için potansiyel bir işgücü deposu demekti. Ordu içindeki birçok üst düzey birlikler (Güney Afrika’da 32. Reconnaissance Battalion ve Sovyet Alfa özel güçler birliği) kendi yapılarını korudular ve kendi özel şirketlerini kurdular. İşlerini kaybedenler sadece askerler değillerdi; eski KGB4’nin %70’inin yeni oluşan endüstri içinde yer aldığı da iddialar arasındadır (Singer, 2001/2002: 4 Sovyet gizli haber alma teşkilatı 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 155 Dr. Bahar AŞÇI 10). Aynı zamanda, makineli tüfek, tank ve hatta jet uçaklar gibi kitlesel silah stoklarının piyasaya açılması, bunların maliyetini karşılayabilecek herkes tarafından ulaşılabilir hale gelmesini sağladı. Tüm bu gelişmeler, özel askeri firmaların gereksinim duyduğu işgücü ve teçhizat için gerekli koşulları yerine getirince bebek bir endüstriyi doğurdu. Bunun yanında, devletlerin, birçok tehdide karşı koyuş gücü açısından bir zafiyete düştüğünü de söyleyebiliriz. Çok sayıda devlet, süper güçlerden aldıkları destekleri yitirince, yönetimde ciddi sorunlarla karşılaşır oldular. Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında, bazı devletlerin sadece isim olarak varlıklarını koruyabildiklerini; siyasal otoriteleri ve güçleri açısından etkisiz bir hale geldikleri görülebilmektedir (Singer, 2001/2002:9) Sonuç olarak ortaya çıkan, çöken devletler ve yeni bir istikrarsızlık alanı oldu. Bu devletlerin yetersiz olan askeri ve polis güçleri gibi devlet kurumlarının da işlev göremez bir durumda olması, dışarıdan güçlerin geleneksel olarak devlet tarafından yerine getirilen işlevleri yüklenmesi biçiminde sonuçlandı. Bunlardan biri de, özel askeri şirketlerne duyulan ihtiyaçtı. Bu istikrarsızlık alanlarına geleneksel müdahale biçimi, bir süper gücün devreye girmesi ve müdahale etmesi biçiminde olurdu. Ancak, Soğuk Savaş’ın sona ermesi bu devletlerin güvenlik önceliklerini yeniden düzenlemeleri sonucunu doğurdu. Güçlü devletler, en azından Amerika’ya yapılan 11 Eylül’deki saldırıya kadar, istikrarı sağlamak için bir başka ülkeye doğrudan müdahaleye istekli değillerdi. Bu ülkelerin, böylesi müdahaleler için kamuoyundan destek almaları eskisine göre daha zordu. İşte bu dönemde, özel askeri firmalar ortaya çıkan boşluğu doldurdular (Gilligan, 1998; Singer, 2001/2002: 9). 2.3 Özelleşmiş Savaşın Doruk Noktası: Irak Mart 2003’te Irak’taki kitle imha silahlarının mevcudiyeti tezine dayalı harekat ve ardından antidemokratik yönetim tarzından dolayı Saddam Hüseyin rejiminin ortadan kaldırılmasıyla tam bir kaos ortamı oluşmuş, bugün bile halâ direnişler sona ermemiş ve kurulacağı iddia edilen düzen kurulamamıştır. Bu harekât Amerikan savunma bütçesine de yıllar geçtikçe artan oranlı olarak yansımıştır ve kamuoyunun tepkisi bir yana, askerlerin psikolojilerinin bozulmasıyla da başarısızlığı derinleşmiştir. Askeri desteği artırabilmek için özel şirketlerden her geçen yıl daha fazla yararlanıldığı, Pentagon’un bütçe talep görüşmelerindeki raporlardan anlaşılabilmektedir. Son olarak 2009 yılı için talep ettiği 536 milyar dolarlık savunma bütçesine ek olarak 170 milyar dolar da Irak ve Afganistan için istenmesi, bunun 150 milyar dolarlık kısmının Irak’a ait olması ve savaş bütçesi adı altında geçiyor olması; (özel askeri şirketlerle yapılan sözleşmelerin toplamına bakıldığında) bu 150 milyar dolarlık ek talebin, tamamen savaşın özelleşmiş kısmı için kullanılacağını göstermektedir. Bu rakamlar, ABD’nin savunma için yaptığı harcamaların yaklaşık yüzde yirmisinin özel şirketlere transfer edildiğini düşündürürken, pastanın kâr odaklı özel şirketler için ne kadar büyük olduğunu bizlere göstermektedir. 156 Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri Burada asıl değinilmek istenilen konu bu şirketlerin varlığının göz ardı edildiği durumlarda oluşturulan senaryo uzayının eksik yanlarıdır. Çalışmanın başında da belirtildiği gibi, stratejik yönetim alanı ile iktisat teorilerini kesiştiren önemli noktalardan birisi; oyun teorisidir ve asimetrik savaş senaryolarının değerlendirilmesinin altında yatan mantığı da açıklayan bir teoridir. Oyun teorisinin çok çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde uygulandığı bilinmektedir, ancak, konunun bütünlüğünü bozmaması için burada teorinin gelişimine yer verilmeyecektir. Sadece Irak’taki karışıklığın önlenememesi durumunda olası Türkiye – ABD gerginliğinde teorinin özel askeri şirketler dikkate alınmadığında verebileceği açık üzerine yoğunlaşılacaktır. 3. Irak Kaynaklı Bir Gerginlikte Türkiye-Abd Stratejilerinin Oyun Teorisi Kapsamında İncelenmesine Dair Bir Örnek Özel askeri şirketlerle ilgili yapılan açıklamalardan sonra konuyu bir örnek olayla Oyun Teorisi çerçevesinde incelemek yerinde olacaktır. Örneğimizin konu alanı; Kuzey Irak ve oyunun tarafları ABD ve Türkiye Cumhuriyetidir. Her iki ülke içinde olası stratejileri düşündüğümüzde faydalarını maksimum yapan stratejileri örneğe dâhil edelim ve bu stratejiler; 1. ABD için; • Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurmak • Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak 2. Türkiye Cumhuriyeti için ise; • ABD tarafından “Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurmak” stratejisi yürütüldüğünde bu durumun savaş sebebi sayılacağı hususu tek strateji olsun. Seçenekleri düşündüğümüzde her iki taraf için değerlendirirsek; 1. Mevcut durum devam eder ise, iki taraf için de değişen bir durum olmayacağı için kazanç ve kayıp söz konusu olmayacaktır. ( 0, 0 ) durumu. 2. Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurulur ise; a. Türkiye Cumhuriyeti bu durumu “savaş sebebi” saydığından savaş ilan ederse, savaşın maliyetini her iki taraf açısından zarar olarak kabul ettiğimizde sonuç her iki ülke için de negatif bir durumu ortaya koyacaktır. ( -a , -b ) durumu. b. Türkiye Cumhuriyeti savaş ilan etmez ise, ABD bu durumda kazanç elde edecek, Türkiye Cumhuriyeti ise zarara geçmiş olacaktır. ( +c , -d ) durumu. 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 157 Dr. Bahar AŞÇI Bu durumda kuram sondan işlemeye başlar; Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurulduğunda; (-b) = Türkiye savaş ilan ederse uğrayacağı zararı, (-d) = Türkiye savaş ilan etmez ise uğrayacağı zararı ifade etmektedir. Eğer, Olasılık 1 : (-b) < (-d) ise Türkiye savaş ilan edecektir. Olasılık 2 : (-b) > (-d) ise Türkiye savaş ilan etmeyecektir. Bu olasılıklardan Olasılık 1’in gerçekleşeceği ABD tarafından öngörülür ise; (-a) < (0) olduğundan yani savaşın maliyetine karşın mevcut durumun devamı daha yararlı olduğundan ABD’nin mevcut durumu devam ettirmesi olası gözükmektedir. Bunun anlamı Irak’ın toprak bütünlüğünün devamı olmaktadır. Oyunun Dengeye Geldiği Nokta: Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Bu aynı zamanda oyunun Nash Dengesi’dir. Ancak ikinci bir Nash Dengesi daha vardır. Bu da savaş halidir. Diğer bir ifade ile bir taraf savaş ilan ettiğinde diğer tarafın da savaşacağının mutlak olmasıdır. Burada önemli olan ABD’nin Türkiye’ye ne yaptırtmak istediğidir. Eğer savaş ilanı durumunun Türkiye için tek seçenek olduğu düşüncesindeyse ve bu şekilde asıl amaç savaşa çekmekse, analizlerin olasılık 1’i anlamlı çıkartacak şekilde yapılmasını sağlatabilir. Bu durumun analizinde kuvvet yapısı ve gücü ve bunların transferiyle ilgili Türkiye, eksik hesaplamalar yaparsa yanılacaktır ve belki de kazanacağını düşündüğü bir operasyonu kaybedecektir. Burada özel şirketlerden yararlanma potansiyeli mutlaka değerlendirilmesi gereken bir husustur. Aksi durumda, Nash dengesi öngörülemeyen maliyetlerden dolayı Türkiye aleyhine bozulacaktır. Yukarıda verilen örnek, kısıtlı bir kurgu olmakla beraber teori hakkında bir aydınlatma amacının ötesine gitmemektedir. Teorinin ayrıntılarında matrisler kurulmakla birlikte gerçek hayatta oyuncuların ve izlenebilecek stratejilerin sayısı ikiden fazla olabilmektedir. Önemli bir nokta; teori, karar veren oyuncuların mükemmel mantıklılık çerçevesinde karar vereceğini varsaymaktadır. Gerçek hayatta ise mükemmel mantıklı oyuncular ve kararlar bulmak çok zor olmaktadır. İşte bu nedenle, oyunun dengesini bozan unsur; özel askeri şirketlerdir. Aldıkları payın yüzde yirmi olduğunu varsaydığımızda5 ABD için hesapladığımız maliyetleri, bu şirketlerin varlığını göz önünde bulundurmadan hesaplarsak beşte bir eksik öngörmüş oluruz ve bu da kazanma olasılıklarımızın her birinde yüzde yirmilik azalma olacağı anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle bizim bu şirketlerden 5 2009 Amerikan Savunma Bütçesi’nde, özel şirketler için talep edilen miktar toplam savunma bütçesinin yüzde yirmisine tekabül ettiği için bu oran varsayılmıştır. 158 Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri aynı oranda yararlanmadığımız durumlarda -ki bu, GSMH’ mızın neredeyse yarısına denk gelen bir rakamken mümkün gözükmemektedir- savaş kararı aldığımız anda, ABD’nin savaşa en az yüzde yirmi üstünlükle başladığını öngörememenin sonuçlarına da katlanma zorunluluğumuzu beraberinde getirecektir. Daha açık ifade etmek gerekirse; kazanacağımızı düşündüğümüz oyunu seçmiş olsak bile sonuç mağlubiyet olabilir. Tüm bunlar olayın matematikleştirilmesi durumunda ortaya çıkarken diğer taraftan tamamen parasal bir olgu olması, bu şirketlerin milli duygularla savaşmaları ya da savaşmamaları ve her an taraf değiştirebilecekleri de unutulmaması gereken diğer alternatiflerdir. Bu çeşitli alternatifler, oyun teorisi matrisini büyütürken olası senaryoları da çoğaltmaktadır ve tehdit değerlendirmesi yapan devletlerin her duruma hazırlıklı olmaları halini daha da derin analizlerle yapmaları gerekliliğini ortaya koymaktadır. 4. Sonuç BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 1998’te Ruanda’ daki iç savaş sırasında, “teröristleri mültecilerden ayırmak için” özel bir şirketi görevlendirmeyi düşündüğünü, ancak o zaman dünyanın, barışın özelleşmesine hazır olmadığını söylemişti. (Fidler ve Catan, 24 Temmuz 2003, Financial Times) Bugün, dünyanın buna hazır bir hale geldiğini; ama barışın özelleşmesi şeklinde değil, savaşın özelleşmesi şeklinde bunun gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Irak Savaşı, güvenlik konusunda çalışan birçok uzmana göre, özelleşen savaşın en yüksek noktasını temsil etmektedir. The Economist dergisi, bu savaşı “ilk özelleşmiş savaş” olarak adlandırmıştır (Singer, 2003). 11 Eylül saldırısı ile Afganistan işgalinden sonra yazılmış olan ve Birleşmiş Milletler tarafından yıllık olarak yayımlanan “Bölünmüş Bir Dünyada Demokrasiyi Derinleştirmek” başlıklı 2002 İnsani Kalkınma Raporu, demokratik yönetişim içine güvenlikle ilgili sorunların oturtulması ve güvenliğin gerek ulusal gerekse uluslararası siyasette hesap verebilirlik, hukuk devleti ya da uluslararası hukuka uygunluk gibi kıstaslarla değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır. Demokratik yönetişimin temel öncelikleri arasında sayılan “güvenlik güçleri üzerinde demokratik bir kontrolün oluşturulması” alt başlığında, dünya demokrasisinin gelişmesinin önündeki en önemli engellerden birisinin, askeri, polisiye güçlerin ve istihbarat teşkilatlarının gücünün genişlemesi olduğu belirtilerek, özellikle iki örnek üzerinde durulmaktadır. Birincisi, gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında, ulusal orduların yönetimi ele geçirmesinin otoriter yönetimlere yol açması ve bunun kişisel güvenliği ortadan kaldırıcı bir ortam hazırlamasıdır. İkincisi ise, savaş sonrası toplumlarda silahlı güçlerin kontrol altında tutulmasının, bu toplumlarda barış sürecinin oluşturulmasında ve yeniden yapılanmanın sağlanmasında elzem olmasıdır (2002: 6-7). İnsani kalkınmada önemi büyük olan kişisel güvenliğin ve kamusal düzenin sağlanması için, güvenlik güçlerinin demokratik bir kontrol altına alınmasının 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 159 Dr. Bahar AŞÇI şart olduğu düşüncesi, Rapor’un güvenlikle ilgili bölümünü baştan aşağı kesen bir eksen olarak belirmektedir. Oysa yazı boyunca belirtilmeye çalışıldığı gibi, böyle bir demokratik kontrolden tamamen uzak olan özel askeri şirketler için, başta BM olmak üzere gerek uluslararası kuruluşlar gerekse Batılı hükümetler düzenleme yapmaya istekli değillerdir. Hatta bu isteksizliğe, devletlerin ve devlet dışı kuruluşların, onları olabildiğince fazla kullanma istekliliği eşlik etmektedir. Pentagon, özel askeri şirketler olmadan artık savaşa gitmediği gibi, öteden beri görünmek istemediği yerlere onları yollamaktadır. Üstelik uluslararası sivil toplum örgütleri, BM ve çokuluslu şirketler; güvenlik hizmetlerinin yanında destek hizmetleri için de onları kullanmaktadırlar. Özel askeri şirketlerin uluslararası hukukta herhangi bir düzenlemeye tabi olmadığını daha önce belirtmişti. Ancak, bu, en azından onlara başvuranlar bakımından meşru olmadığı anlamına gelmemelidir. Özel askeri şirketlerin ya da genel olarak özel askeri endüstrinin yükselen bir güç olmasının, devletle ilgili değişim süreci açısından ne gibi bir anlam taşıdığı bir başka tartışma konusudur. Bazı yorumcular, özel askeri şirketlerin gelişimini ulusal devletlerin çöküşünün bir göstergesi olarak ele almaktalar. Fakat bu konu üzerinde incelikle durulması gerekir. Çünkü özel askeri şirketlerin güçlü devletler, özellikle Amerikan hükümeti tarafından ulusal çıkarları doğrultusunda kullanıldığını bize gösteren çok açık kanıtlar vardır. Irak’taki özel askeri şirketlerin varlığı ve kullanımı buna kesin bir örnek oluşturmaktadır. Tüm bunları toparlamak gerekirse; Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonraki süreçte, ABD, bilimin her alanından, en yüksek seviyede yararlanmıştır. Böyle bir noktada, herhangi bir konunun imkânsızlığını düşünmeden sadece daha fazla üzerinde çalışarak problemlerin çözümünü mümkün hale getirmiştir. Bu nedenle jeopolitik çıkarları söz konusu ise en fazla 30 yıllık geçmişe sahip özel şirketlerden de yararlanmak onun lehine sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye olarak biz de, bu alanda yapılması gereken tehdit değerlendirmelerini her açıdan düşünebilmeli ve olası senaryo analizlerini oyun teorisi gibi matematiksel yöntemlerle boyutlandırmalıyız. Dolayısıyla bu konulara dikkat çekmek isteyen bu çalışma, diğer bir açıdan da gelecek çalışmalar için araştırma önerisi sunmaktadır. KAYNAKÇA ARENDT, Hannah (1972) “Lying in Politics”, The Crisis of the Republic, New York: Harvest. FIDLER, Stephen ve CATAN, Thomas (24 Temmuz 2003) “With Armed Forces Stretched, Governments Face Hard Lobbying”, Financial Times. GILLIGAN, Andrew (22 Kasım 1998) “Inside Lt. Col. Spicer’s New Model Army” Sunday Telgraph. JACKSON, Paul (2002) “War is Much Too Serious a Thing to be Left to Military 160 Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Jeopolitik Çıkarların Yönetimi: Özel Askeri Şirketler ve Oyun Teorisi Önermeleri Men’: Private Military Companies, Combat and Regulation”, Civil War, Vol.5, No.4, ss.30-55. MANDEL, Robert (14-18 Mart 2000), “The Privatization of Security”, International Students Association, 41th Annual Convention, Los Angeles, CA (www.ciaonet.org/isa/mar01). SINGER, Peter W. (2001/2002) “Corporate Warriors: The Rise and Ramifications of the Privatized Military Industry”, International Security, Vol.26, No.3. SINGER, Peter W. (5 Nisan 2004) “The Dogs of War Go Corporate” (www.brookings.edu/views/op-ed/fellows/singer20040319.htm). SINGER, Peter W. (9 Temmuz 2003) “Private Military Firms in Today’s Wars” (Terry Gross ile Yapılan Görüşme), Fresh Air. (www.globalresearch.ca). TAULBEE, James Larry (2002) “The Privatization of Security: Modern Conflict, Globalization and Weak States”, Civil Wars, Vol. 5, No.2, s.1-24. The International Consortium of Investigation Journalists (2002) “Privatizing Combat, The New Order” The Center for Public Integrity, ( www.publicintegrity.org/wow/bio.aspx?act=pro&ddIC=64) UK Government Green Paper (2002) Private Military Companies: Options For Regulation 2000-2001 UNDP (2002) Human Development Report 2002: Deepening Democracy in a Fragmented World, Oxford: Oxford University Press. ZABCI, Filiz Çulha (2004) “Yeni Savaşların Gizli Yüzü: Özel Askeri Şirketler”, Mülkiye, Cilt XXVIII, Sayı 243, s. 21-49. 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘12 161 .