faaliyet raporu - Mimarlar Odası
Transkript
faaliyet raporu - Mimarlar Odası
TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ 5. DÖNEM FAALİYET RAPORU TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ 5. DÖNEM GENEL KURUL GÜNDEM BİRİNCİ GÜN Açılış 1. Yönetim kurulu adına açılış, başkanlık divanı seçimi ve saygı duruşu, 2. Konuk konuşmacıların dinlenmesi, 3. 5. Dönem Şube Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunun sunulması, rapor hakkında görüşmeler , 4. 5. Dönem Şube Yönetim Kurulu Mali Raporun okunarak görüşülmesi, 5. Şube Yönetim Kurulunun ibrası, 6. 2012-2014 dönemi çalışmaları için ilkelerinin ve Merkez Yönetim Kurulu Genel Kuruluna götürülmek üzere Şube önerilerinin saptanması, 7. Adayların belirlenmesi 8. Dilek ve temenniler, kapanış İKİNCİ GÜN Seçimler GENEL KURUL GÜNÜ VE YERİ Çoğunluk aranan Genel Kurul Tarih : 04-05 ŞUBAT 2012 – Cumartesi/Pazar Saat: 10.00/17.00 Çoğunluk aranmadan yapılacak Genel Kurul 1. GÜN GENEL KURUL Tarih : 11 ŞUBAT 2012 Cumartesi Saat: 10.00-17.00 Tarih : 12 ŞUBAT 2012 Pazar Saat: 10.00 – 17.00 2. GÜN SEÇİM Yeni Yönetim Kuruluna Başarılar Dileriz. 2 2010-2012 YÖNETİM KURULU Başkan Yalçın ERGEN Başkan Yrd. Turgay MUTİ Sekreter C.Arsal ARISAL Sayman Hakan ÖZKUM Üye Füsun Yılmaz DENİZ Üye Deniz Günzat IŞIK Üye Sebahat CİCİOĞLU SORUŞTURMA VE UZLAŞTIRMA KURULU DENETLEME KURULU ÜYELERİ GÜNEY ERGÜNER RAHİME YİŞ İMRAN TÜRKEŞ İRFAN YILDIZ İBRAHİM YILMAZ ORHAN KADIOĞLU FÜGEN AVDAN OĞUZHAN DİŞBUDAK GENEL KURUL DELEGE LİSTESİ C.ARSAL ARISAL MUHAMMET TARHAN DAYAL ÇETİN ÖZTÜRK NİLGÜN AKCAN ERDAL ZAFER BAŞER OĞUZHAN DİŞBUDAK FÜSUN YILMAZ DENİZ ORHAN KADIOĞLU GÖKAY SAVAŞ RAHİME YİŞ HAKAN ÖZKUM SÜLEYMAN DEVA NİĞDELİOĞLU İRFAN YILDIZ TURGAY MUTİ MEHMET BEŞBIÇAK YALÇIN ERGEN 3 İÇİNDEKİLER 1. 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE ÇALIŞMA PROGRAMI ............................................................................ 6 2. 5.DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULUNDAKİ ÖNERİ VE TALEPLER İLE 5. DÖNEM YÖNETİM KURULUNDAN BİLGİLENDİRME .............................................................................................................. 8 3. TMMOB MİMARLAR ODASI 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE FAALİYETLERİ .......................................... 12 3.1. KENT KONSEYLERİ VE KALKINMA AJANSLARI KONFERANSI/13 ŞUBAT 2010............................ 12 3.2. SELÇUKLU MİMARİSİ FOTOĞRAF SERGİSİ/ 17-24 ŞUBAT 2010 ................................................. 12 3.3. YAPILARDA SU-SU YALITIM PANELİ/26 ŞUBAT 2010 ................................................................ 13 3.4. MİMAR SİNAN’IN HAYATI VE ESERLERİ PANELİ/09 NİSAN 2010............................................... 13 3.5. CENGİZ BEKTAŞ KONFERANSI /02 NİSAN 2010 ........................................................................ 13 3.6. MİMARLIK VE SANAT ETKİNLİĞİ/ 27 NİSAN 2010..................................................................... 14 3.7. YAPI FUARI KATILIMI/08 MAYIS 2010 ...................................................................................... 14 3.8. TRİLYE TEKNİK GEZİ/16 MAYIS 2010 ........................................................................................ 14 3.9. AHŞAP EĞİTİMİ TAMAMLANDI/MAYIS 2010 ........................................................................... 15 3.10. ENERJİ VERİMLİLİĞİ MEVZUATI ve UYGULAMALARI/25 MAYIS 2010 ....................................... 15 3.11. YAPI DENETİM YASASI VE UYGULMALARI PANELİ/11 HAZİRAN 2010 ...................................... 16 3.12. ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ SERGİSİ/14-24 EYLÜL 2010 ....................................................... 18 3.13. İZMİT KÖRFEZİ ODAKLI RİSK VE TEHDİTLER” ETKİNLİĞİ/06 KASIM 2010 .................................. 19 3.14. KARAKALEM ATÖLYESİ/15 ARALIK-15 OCAK 2011 ................................................................... 27 3.15. DERİNCE YENİKENT “KÖRFEZ ODAKLI RİSKLER” PANELİ/30 OCAK 2011 ................................... 27 3.16. TURİZM KONULU YUVARLAK MASA/02 ŞUBAT 2011 ............................................................... 28 3.17. DERİNCE YAYA KÖPRÜSÜ HK. ÇALIŞMA VE BASIN AÇIKLAMASI/08 ŞUBAT 2011..................... 29 3.18. İNGİLİZCE KURSU/01-08 ŞUBAT 2011 ...................................................................................... 31 3.19. MİMARLIK VE İŞHUKUKU SÖYLEŞİSİ - 09 MART 2011/ 17 ŞUBAT 2011 ................................... 32 3.20. KÜRESELLEŞMENİN KISKACINDA İSTANBUL VE MARMARA/12 MART 2011 ............................. 32 3.21. YOKSA ENGEL SİZ MİSİNİZ? -KONFERANS/FORUM /24 MART 2011 ......................................... 33 3.22. TOPLU KONUT ALANLARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM PANELİ/26 MART 2011 .............................. 34 3.23. KÜLTÜR SANAT MİMARLIK AÇIK OTURUMU /15 NİSAN 2011 .................................................. 35 2 3.24. TOPLU TAŞIMA YUVARLAK MASA TOPLANTISI /20 NİSAN 2011 .............................................. 36 3.25. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ ÇALIŞMALARI ................................................................................. 37 3.25.1. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ KURULDU/KASIM 2010 .............................................................. 37 3.25.2. BASIN AÇIKLAMASI/03 OCAK 2011...................................................................................... 37 3.25.3. HEREKE VE KAŞIKÇI KÖYÜ’NDE TAŞ OCAĞI ÇED TOPLANTISI/ŞUBAT 2011 ........................... 40 3.25.4. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ BASIN AÇIKLAMASI/19 NİSAN 2011 ........................................... 41 3.25.5. POSCO ÇED ÖNCESİ YEREL HALKIN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI/23 NİSAN 2011 ................ 46 3.25.6. POSCO ÇED TOPLANTISI/25 NİSAN 2011 ............................................................................. 46 3.25.7. BASIN AÇIKLAMASI/12.08.2011 .......................................................................................... 46 3.25.8. BASIN AÇIKLAMASI VE SERBEST KÜRSÜ ETKİNLİĞİ /18.09.2011 .......................................... 48 3.26. 2010-2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN EKİM AYI MİMARLIK ETKİNLİKLERİ...................... 49 3.26.1. 2010 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/04-29 EKİM 2010 ................................ 49 3.26.2. MİMARLIK GÜNÜ/04 EKİM 2010 ......................................................................................... 50 3.26.3. KENTİ TARTIŞIYORUZ PANEL – FORUMU/06 EKİM 2010 ...................................................... 52 3.26.4. KAZIKLI KERVANSARAY RESTORASYONU VE ÇOK AMAÇLI KÜLTÜR MERKEZİ İÇ EK YAPISI ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ/ 07 EKİM 2010................................................................................. 52 3.26.5. MİMAR RAHİME YİŞ RESİM SERGİSİ AÇILIŞI/11 EKİM 2010 .................................................. 54 3.26.6. MİMARLIK VE ANİME İLİŞKİSİ/ 11 EKİM 2010 ...................................................................... 54 3.26.7. MESLEK ODASI, ÜYE ÖĞRENCİ FORUMU/11 EKİM 2010 ...................................................... 55 3.26.8. İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI SERGİSİ /13 EKİM 2010 ....... 56 3.26.9. MİMARLIK VE İŞ HUKUKU KONFERANSI/ 12 EKİM 2010 ...................................................... 57 3.26.10. YILMAZ DEĞER-MESLEKİ DENEYİM PAYLAŞIMI/19 EKİM 2010 ........................................ 57 3.26.11. AKILLI BİNA ELEKTRİK OTOMASYON SİSTEMLERİ /19 EKİM 2010..................................... 57 3.26.12. İZMİT’TE CUMHURİYET MİMARİSİ-KENT İÇİ TEKNİK GEZİ/12 EKİM 2010 ......................... 58 3.26.13. ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ-KOCAELİ SANAYİ ODASI/12 EKİM 2010 ....................... 59 3.26.14. CUMHURİYET’İN MİMARİ MİRASI ETKİNLİĞİ/20 EKİM 2010 ............................................ 60 3.26.15. PANEL-FORUM; KENT KİMLİĞİ/22 EKİM 2010 ................................................................. 61 3.26.16. 2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/03-10 EKİM 2011 ............................ 61 3 3.26.17. AYDIN BOYSAN İLE SÖYLEŞİ “ZAMAN GEÇERKEN”/ 3 EKİM 2011 ..................................... 62 3.26.18. CEM İLHAN “SON ÇALIŞMALAR” SUNUM-SÖYLEŞİ/4 EKİM 2011 ..................................... 63 3.26.19. NURDAN KUBAN “SİNAN MİMARİSİ VE SELİMİYE KÜLLİYESİ”/6 EKİM 2011 .................... 63 3.26.20. DOĞAN HASOL İLE SÖYLEŞİ “MİMARLAR DİK DURUR” /7 EKİM 2011 .............................. 65 3.26.21. TEVFİK İLTER,“AYASOFYA HÜRREM SULTAN HAMAMI” /10 EKİM 2011 ......................... 66 3.27. SEKA ALANI HAKINDA ÇALIŞMALAR ........................................................................................ 66 3.27.1. SEKA TARİHİNİ YAŞATMA PROJESİ PANELİ/29 OCAK 2011................................................... 67 3.27.2. SEKA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI/23 ŞUBAT 2011 ......................................................... 68 3.27.3. SEKA KONULU “NEFES” FOTOĞRAF SERGİSİ/12-22 MAYIS 2011 .......................................... 70 3.27.4. SEKA KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI HAKKINDA/TEMMUZ 2011 ........................................ 71 3.27.5. BASIN AÇIKLAMASI/20 TEMMUZ 2011 ................................................................................ 77 3.28. TMMOB KOCAELİ İKK PLATFORMUNDA YAPILAN ETKİNLİKLER ............................................... 80 3.28.1. YUVAM AKARCA İÇİNDEKİ TİCARET ALANI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI/0 TEMMUZ 2010 . 80 3.28.2. KUZEY MARMARA OTOYOLU GÜZERGÂHINA AİT PLANA İTİRAZ ......................................... 81 3.28.3. “KANDIRA GIDA OSB” NİN YER SEÇİMİNE İLİŞKİN TMMOB KOCAELİ İKK GÖRÜŞÜ, YERİNDE BASIN AÇIKLAMASI /17 EKİM 2010 ...................................................................................................... 83 3.28.4. TARIM ALANLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMI VE OSB’LER /22 OCAK 2011 .......................... 84 3.28.5. TMMOB KOCAELİ İKK KENT SEMPOZYUMU II/ 3.28.6. TMMOB KOCAELİ II. KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI ........................ 87 3.28.7. TMMOB MİTİNGİ/15 MAYIS 2011 ....................................................................................... 90 3.28.8. TMMOB “DEPREME DUYARLILIK YÜRÜYÜŞÜ”/17 AĞUSTOS 2011 ....................................... 92 6-7-8 MAYIS 2011 ................................... 85 3.29. YAYIN ÇALIŞMALARI ................................................................................................................ 93 • KMİM “5” MART 2010 ............................................................................................................. 93 • KMİM “6” AĞUSTOS 2010........................................................................................................ 93 • KMİM “7”HAZİRAN 2011 ......................................................................................................... 94 • KMİM “8” OCAK 2012 .............................................................................................................. 94 • 1923-1960/İZMİT,CUMHURİYET’İNTANIKLARI BİNALAR ve KENTTEN HABERLER” KİTABI /TEMMUZ 2010 ............................................................................................................................... 94 • KOCAELİ’NİN SANAYİ, ÇEVRE VE KENTLEŞME SORUNLARINA POSCO ÖRNEĞİ İLE BAKIŞ RAPORU- HAZİRAN 2011.................................................................................................................. 95 3.30. SMGM (SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİM MERKEZİ)VE SEMİNERLER ................................................. 96 4 3.30.1. SMGM KAPSAMINDAKİ YENİLİKLER HAKKINDA BİLGİ ......................................................... 96 3.30.2. ENEJİ KİMLİK BELGESİ .......................................................................................................... 96 3.31. KURUMSAL TOPLANTILAR VE ÇALIŞMALAR ............................................................................. 97 3.31.1. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ULAŞIM MASTER PLAN HAZIRLIKLARI İÇİN GÖRÜŞ TALEBİ/30 HAZİRAN 2010 .................................................................................................................... 97 3.31.2. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ “İMAR UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR, MESLEKİ UYGULAMA SORUNLARI, KURUMSAL UYGULAMA FARKLILIKLARI” KONULU TOPLANTI/23 EYLÜL 2010 .......................................................................................................................................... 97 3.31.3. KENTİN YENİ MİA ALANI PLANLAMASI HAKKINDA TOPLANTI /12.07.2011 ........................ 104 3.31.4. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI VE NAZIM İMAR PLANI, PLAN NOTLARI DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ HAKKINDA TOPLANTI /06 ARALIK 2011 ............................................... 106 3.32. 2010-2012 ÜYE TOPLANTILARI:“MESLEKİ SORUNLAR VE ÖNERİLER”-“HAKSIZ REKABET” ...... 108 3.32.1. MESLEKİ DENETİM VE UYGULAMA SORUNLARI ÜYE TOPLANTISI/06 MART 2010.............. 108 3.32.2. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI /26 HAZİRAN 2010 ........................................ 108 3.32.3. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ MESLEKİ UYGULAMA VE DENETİM SORUNLARINA İLİŞKİN RAPOR/03 EYLÜL 2010 MUDK TOPLANTISI .................................................... 109 3.32.4. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI/04 ARALIK 2010 ............................................ 115 3.32.5. HAKSIZ REKABET ÇALIŞMASI VE DANIŞMA KURULU ÖNCESİ ÖN RAPOR/OCAK 2010-ARALIK 2011 DÖNEMİ ÇALIŞMALARI .............................................................................................................. 117 3.33. HUKUK .................................................................................................................................. 120 3.33.1. YAYA KÖPRÜSÜ ................................................................................................................. 120 3.33.2. SAPANCA MAHMUDİYE KÖYÜ İMAR PLANLARI ................................................................. 121 3.33.2.1. SAPANCA-MAHMUDİYE 1/5000 NAZIM İMAR PLANINA İTİRAZ /KASIM 2011 ............... 122 3.33.3. KUZEY MARMARA OTO YOLU............................................................................................ 126 3.33.4. HAKSIZ REKABET HK SUÇ DUYURUSU ................................................................................ 126 3.34. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBE 1990/2012 DÖNEM BAŞKANLARI ....................... 126 3.35. BASINDAN ÖRNEKLER ........................................................................................................... 127 3.36. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ ÜYE PROFİLİ VE 2010-2011 MESLEKİ DENETİM BİLGİLERİ............................................................................................................................................ 136 3.37. 5.DÖNEM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ ..................................................................................... 140 5 1. 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE ÇALIŞMA PROGRAMI 2010-2012 Döneminde,nitelikli ve sağlıklı bir mimarlık ortamı oluşturmak üzere, Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak mimarların ve yaşam alanlarımızın kalite ve kazanımlarını arttırmayı amaçladık. Bu amaçla, hem mimarlık ortamını hem de kentsel çalışmaları takip eden, katkı sunan, gerektiğinde müdahale eden, kamuoyunu bilgilendiren ve tüm çalışmalarında toplum yararını dikkate alan bir anlayışla çalışmalarımızı yönlendirmeye çalıştık ve aşağıda özetle değinilen çalışma programı dâhilinde faaliyetlerimizi devam ettirmiş bulunmaktayız. MESLEKİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE VE TOPLUMSAL BİLİNÇLENMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR o Serbest ve ücretli çalışan tüm meslektaşlarımız ile sorunların ve bu sorunların çözümlerinin tartışılması,çözüme yönelik eyleme geçilmesi, o Mimarların en önemli güvencesi olan Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, mimarlık uygulamalarında mimarların hak ve sorumluluklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapılması, o Meslek etiğine uygun olmayan davranışlarda bulunan bazı meslek insanlarının, bu tutumlarını ortadan kaldırmayı (imzacılık veya teknik eleman gibi) önlemek amaçlı çalışmalar yapılması, o Ana sorun olarak görülen “Mesleki Uygulama ve Denetim” konularında komite çalışmalarını arttırmak, o Ekonomik kazanımlar için, mesleki uygulama sorunlarımızın çözümüne yönelik arayışların yanı sıra, toplum ve mimarlığın buluşturulması amaçlı çalışmalar yapılması, o Mimarlığı değişik ortamlarda farklı katılımcılar ile buluşturan etkinliklerin yapılması, o Toplumsal bilinçlenmeyi arttırmayı amaçlayan meslek tanıtımlarını devam ettirmek, o Toplumla mimarlığı buluşturan etkinlikler yapmak, o Kente dair belge toplamak, toplum gözüyle kente bakmak amacıyla fotoğraf yarışmaları vb etkinlikleri düzenlemek, o SMGM Meslek içi paylaşımlar ile SMGM tarafından yürütülen meslek içi seminerleri, mimarlardan gelen talepler doğrultusunda belirlenen konularda düzenlemek, o Mesleğin sorun önceliklerinde ihtiyaç olunan konulara göre panel, söyleşi, konferans, teknik gezi vb. etkinlikler ile bilgi paylaşım süreçlerini devam ettirmek, o WEB İletişimin sağlanması, bilginin paylaşılması açısından önemli bulduğumuz internet ortamında web sayfamızın günlük güncellemelerinin devam ettirilmesi, 6 o YAYIN Mesleki ve kentsel çalışmaları, bilimsel araştırmaları, farklı disiplinlerden bir araya gelen farklı bakış açıları ile yayınladığımız, Kocaeli Mimarlık Dergimizin devamlılığını sağlamak, o 2010 yılı Haziran ayında yayınlanacak olan 1923-1960/İZMİT, CUMHURİYET’İN TANIKLARI BİNALAR VE KENTTEN HABERLER kitabı ile kentimizde cumhuriyet mirası bilincinin oluşmasına yönelik etkinlikler düzenlenmesi ve henüz kent merkezinde gerçekleşen bu araştırma çalışmasının, kentin diğer ilçelerinde de yaygınlaştırılarak yeni yayınlara dönüştürülmesi, o SOSYAL ETKİNLİKLER Üyeler arasında birlikteliği güçlendirmek, paylaşımları arttırmak amacıyla mesleki etkinlikler planlanacak, teknik ve kültürel geziler düzenlemek, o Tarihi binamızın yeniden düzenlenmesi ile buradaki kültür sanat etkinliklerini arttırmak, o Öğrenciler ile üyeleri bir araya getiren “Mimar-Aday Mimar” buluşmalarının devam ettirilmesi, o MİMARLIK VE SANAT Bu etkinlikler dizisi ile mimarlığın yanı sıra üyelerimizin sanata dair faaliyetlerini paylaşmak, mimarlara ait resim, fotoğraf vb. sergileri organize etmek, o Sanatın her dalını mimarlık ile bir araya getiren etkinlikleri, programlamak ve bu sayede kentin tüm disiplinleri ile de ortak etkinlikler yapmak, o MİMARLIK HAFTASI Mimarlık haftası etkinliklerini, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ile birlikte programlaştırarak zenginleştirmek, o Hafta kapsamında; üyeler ve mimarlık öğrencilerine yönelik, panel, forum, gezi, sergi, atölye çalışması, söyleşi ve sunum etkinlikleri programlamak, o TEMSİLCİLİKLER İLE ORTAK ÇALIŞMALAR Gebze ve Sakarya Temsilciliğimiz ile periyodik toplantılar yapılarak, yerelde ve temsilcilik sınırlarında olagelen sorunlara birlikte çözümler aramak ve çözümüne yönelik ortak veya destekleyen çalışmalar yapmak, o Bu bağlamda, şube etkinlikleri kapsamında planlanan panel, sempozyum, konferans vb. bilgilenme etkinlikleri, temsilcilik bölgelerinde de yaygınlaştırılacaktır. Sergi, atölye vb. çalışmalar da içeriğine göre ortaklaştırılarak Sakarya ve Gebze’de de yapmak, TMMOB, Diğer Meslek Kuruluşları, Üniversite Ve Yerel Yönetimler İle İlişkiler 7 o Toplumsal ve kentsel sorunlar ile kente dair kamusal proje ve uygulamalarda TMMOB, diğer meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile ortak etkinliklerin devam ettirilmesi, o Disiplinler arası hazırlanan raporlar kentin yerel yönetimlerine de iletilerek görüş ve katkı vermek, o Yerel yönetimlerin; imar, planlama hareketleri izlenmiş, mesleki alanımıza yönelik toplantılara katılım sağlanmış, imar komisyonu, meclis, anıtlar kurulu gibi oluşumlarda odanın temsilinin sağlanarak görüşlerimizin iletilmesi, o Kente dair olumsuz uygulamalarda gerektiğinde hukuk süreçlerinin başlatılması, o Şehircilik ve imar kapsamında, yönetmeliklerin uygulanması ve uygulama sürecindeki sorunların izlenerek gerektiğinde değişiklik yapılması için görüş sunulması, o Mesleki alanımızda her tür kentsel ve bilimsel çalışmanın, üniversitenin ilgili bölümü ile ortaklaştırılmaya devam edilmesi, 2. 5.DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULUNDAKİ ÖNERİ VE TALEPLER İLE 5. DÖNEM YÖNETİM KURULUNDAN BİLGİLENDİRME 5. dönem yönetim kurulu olarak, 5.Genel Kuruldaki tespit ve öneriler ışığında, 2010-2012 dönemi çalışma akslarımızdaki öncelikli konu” haksız rekabet” olmuştur. Siz meslektaşlarımız ile gerçekleştirdiğimiz bir dizi toplantıda gerek sorunlar ve gerekse sorunlara ait çözüm önerileri bir araya getirilmiş ve bazı deneme süreçleri yaşanmıştır. Bu süreçler merkez yönetim kuruluna da iletilerek sorunlarımızın çözümüne ilişkin merkezi düzeyde yeni yöntemler oluşturulması ve tüm ülkede mimarlık ortamının iyileştirilmesine yönelik yeniliklerin getirilmesi, bu amaçla da hem Kocaeli Şube hem de diğer şubelerin katkısı olacağı ifade edilmiştir. Şubemizin ve odamıza bağlı diğer şubelerin de isteği ile merkez yönetim kurulu “Haksız Rekabet Çalışma Grubunu” oluşturmuş ve çalışma grubunda birçok şube temsilcisi yer almıştır. Bu çalışma grubunun yaptığı bir dizi toplantıya da şubemizce katılım sağlanmış, katkı sunulmuş ve sürece dahil olunmuştur. Aslında Türkiye’nin neresinde olursak olalım sorunların hep aynı olduğu ve hatta bazı çözüm önerilerinin de aynı olduğu görülmüştür. Sonuçta, bu çalışmaların Merkez Danışma Kuruluna ve Olağanüstü Genel Kurula ana gündem konusu olarak girmesi kararı alınmış, bu kurullarda konu hakkında tartışmalar yapılmış, ancak kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Yani, iki yıldır çözümlenmesi için çabaladığımız konu merkezi anlamda ele alınmış ancak henüz sonuca ulaştırılamamıştır. Genel Merkez 2012 Olağan Genel Kurulundan da bu sorunların çözümüne ilişkin süreçlerinin devamı konusunda beklentimiz bulunmaktadır ve Kocaeli Şube 6. Olağan Kurulunda siz sayın meslektaşlarımızın konu hakkındaki tüm öneri ve beklentilerinin Kocaeli Şube yeni yönetim kurulu tarafından Merkez Olağan Kuruluna taşınması bizlerin dileğidir. 2010-2012 döneminde, Meslek içi paylaşım seminerlerinin düzenlenmesi bağlamında sizlerden gelen talep yok denecek kadar azalmıştır. Meslek içi sürekli gelişim için önemli olan bu seminerlerin 8 devamlılığını sağlamamız gerekmektedir. Üstelik Sürekli Gelişim Merkezi de aksayan bazı uygulamaları yeniden düzenlemiştir. SMG kapsamındaki bilgilendirme seminerlerinden artık ücret alınmadan organize edilmektedir. (Bilgisayar programı eğitimleri, fotoğraf vb. uzun programlı kişisel gelişim eğitimleri ile sertifikalı eğitimler bu kapsamın dışındadır ve ücretlidir.) “Yapı Denetimi”, “Yapı Üretiminde İş Sağlığı ve İş Güvenliği”, “Kamulaştırma Bilirkişiliği”, “Gayrimenkul Değerleme” ve “Enerji Kimlik Belgesi” gibi sertifikalı eğitimler yasa gereği zorunludur ve her yıl şubemizde de duyurusu yapılarak yeterli sayıda talebe ulaşılması halinde açılmaktadır.Bir diğer yenilik ise e-eğitim sürecinin başlamasıdır. Ve bildiğiniz üzere şubemizce, Gebze ve Sakarya Temsilciliklerince veya diğer disiplinlerce ortaklaşa yapılan tüm etkinlikler SMGM kapsamına alınmaktadır. SMGM kapsamında sicillere işlenen kredilerin bir anlamda mesleki referanslarımızın-deneyimlerimizin göstergesi olduğunu yeniden hatırlatır, yeni dönemde daha katılımcı olunmasını dileriz. Yeni dönem için yeni şube yönetim kuruluna ve yeni göreve başlayan temsilcilik yönetim kurullarına dair bir beklentimizi de burada paylaşmak istiyoruz. Temsilciliklerden her dönem için çalışma programı hazırlayarak şubemize iletmeleri ve şubemizce yapılan çalışma program ile birleştirilerek ortaklaştırılması çok önemlidir. Böylece şube çalışma programı, tüm birimleri kapsayacak, daha sistematik bir şekilde oluşacak ve gerçekleşmesi için de birlikte çalışılacaktır. Tabiidir ki zaman içinde ihtiyaç olan bazı etkinlikler temsilcilik veya şube sorumluluk alanında ortaya çıkabilecektir. Bu etkinliklerin de acilen gerçekleşmesi için ortak çalışmalar yapılması gereklidir. Doğal olarak her temsilcilik kendi sorumluluk alanlarındaki sorunları ve bunlara yönelik olarak yapılabilecek etkinlikleri temsil ettikleri kurum açısından çok daha akılcı bir şekilde kendilerince planlayacaktır. Şube bu etkinliklerin daha önce de olduğu gibi destekleyicisi olmalıdır. Böylece şube yönetim kurulu; Gebze Sakarya ve Kocaeli olarak ayrı veya ortaklaşan etkinlikleri daha doğru programlayabilecektir. Şube Genel Kurullarımızda görüşülen bir diğer konu ise “Sakarya Temsilciliğinin Şube Olma Talebi” dir. Son iki dönemdir Sakarya Temsilciliğimizin şube olma talebi, Kocaeli Şube Yönetim Kuruluna görev olarak verilmektedir. Bu talebin değerlendirilmesi için, bazı kriterlerin tamamlanması gerektiği Genel Kurullarda ifade edilmiş olmakla birlikte bu faaliyet raporunda da hatırlatmakta yarar görmekteyiz: TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ, MİMARLAR ODASI ANA YÖNETMELİĞİ ,DÖRDÜNCÜ BÖLÜM, Şubeler ve Temsilcilikler,Örgütlenme,Şubelerin Kuruluşu Madde 45 — Yeni şube açılabilmesi için: a) (Değişik:R.G.26/6/2009-27270) Şube çalışmalarının kurullar, komiteler ve komisyonlar aracılığı ile yürütülmesi esas olduğundan, yeni kurulacak şube sınırları içinde, şube organlarına seçilecek asil ve yedek üye sayılarının toplamının en az on katı üye bulunması, b) (Değişik:R.G.26/6/2009-27270) Herhangi bir ilde şube kurulması için, temsilcilikte kayıtlı üye sayısının yarıdan bir fazlasıyla şube olma isteğinin ortaya konulmuş olması, şube kurulmasını talep edecek temsilciliğin, gerekçeli yönetim kurulu kararı ile ilgili şubeye başvurması, başvurunun şube yönetim kurulunun uygun görüşü ile Oda Yönetim Kuruluna iletilmesi, Oda Yönetim Kurulunun uygun görüşü ile Oda Genel Kurul gündemine önerilmiş olması, 9 c) Şube olma isteğinde bulunan temsilciliğin mesleki aktivitesini ortaya koymuş olması, kente ve bölgeye sahip çıkma niteliğinin belirginleşmesi, d) Çevre ile olumlu ilişkiler ve başarılı aktiviteler yaratmış olması, e) Kentin ve bölgenin özelliklerinin şube olmayı gerektirmesi, f) En yakın şube çalışmalarının yoğun olması, g) Bu Yönetmeliğin 6. maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda etkinlik gösterebileceğini ve 64 üncü maddesinde belirlenen görev ve yetkileri yerine getirebileceğini kanıtlamış olması, gerekir. Yani bu konu sadece Şube Yönetim Kurulunun kararı ile gerçekleşecek bir durum değildir. Önceki Genel Kurulumuzda yeni satın alınan tarihi binamızın kullanımına ilişkin kısmen görüş alışverişi yapılmış ve bu konunun kurul sonrası tartışılması kararı alınmış idi. Genel Kurul sonrası tek gündemli olarak yapılan üye toplantımızda, şubemizin tarihi binasının satın alma ve kullanım biçimi hakkında bazı öneriler geliştirilmiştir. Genel olarak, sergi, toplantı ve kütüphane olarak kullanım konusunda hemfikir olunmuşsa da, tarihi bina ile ilgili hızlı bir ”projelendirme, yeniden düzenleme,restorasyon” süreci yaşanamamıştır. Binanın tarihi özellikleri nedeniyle hata yapmaktan kaçınılmış ve bu çalışmalar ağırdan alınmıştır. Diğer yandan, hem şubemizin etkinlikleri hem de kentteki diğer disiplinler, sivil toplum kuruluşları, üniversite ve meslek odalarının talepleri veya ortaklaşan toplantı, sergi vb etkinlikler için binanın mevcut haliyle kullanıma başlaması da, binada yapılacak işleri geciktirmiştir. Kentin merkezinde böylesi kullanımları gerçekleştirecek tarihi özellikte tek bina olması nedeniyle öncelik etkinliklere verilmiştir. Üstelik hiçbir kullanıcı da binanın teknik donanım eksiklerini dert etmemiştir. Böylece hem mimarların, hem de etkinlik paydaşı olduğumuz diğer disiplinlerin binayı bu haliyle kullanım konusundaki heyecanı engellenmemiş, projelendirme ve restorasyon çalışmaları zamana bırakılmış ve aynı zamanda da satın almadan kaynaklanan şube borçlarının bitmesi ve yenileme sırasındaki harcamalar için mali olarak şube bütçesinin toparlanması için zaman kazanılmıştır. Yeni dönemde zamanın ve bütçenin elverdiği biçimde binanın gerekli ihtiyaçları (aydınlatma, oturma elemanları, toplantı düzenekleri vb) projelendirilerek uygulanmaya devam ettirileceğini düşünüyoruz. Tarihi binadan kaynaklı olarak şube bütçesinin toparlanması konusunda 2010-2012 döneminde de temsilciliklerden şube paylarına istinaden bütçe aktarımı sağlanmıştır. Bu bağlamda da temsilciliklerimize teşekkürlerimizi sunarız. Mimarlar Odasının yasal bir sorumluluğu olarak kamusal görevi gereği mesleki alanımıza dair kentsel gelişmeler bu dönemde de izlenmiş, gerektiğinde basın açıklaması yapılmış, gerektiğinde toplantılar yapılarak veya ilgili kurumdan talep edilerek katkı sunulmaya çalışılmıştır. Önce Genel Kurulda, “kentsel konularda açıklama veya hukuki süreçlerin başlaması hususunda gecikmeler yapıldığı, acil müdahale edilmediği” gibi bazı eleştiriler yapılmış idi. Bu dönemde de aynı eleştirilerin yapılmasını yine doğal karşılayacağız. Çünkü mesleki olarak karşı görüşe sahip olduğumuz konularda “neden, niçin, niye” ve benzeri sorulara yetkilisinden cevap almak gibi bir önceliğimiz var. Yani, bize ters gelen her konuyu anında hukuka taşıyamayız, ya da anında hayır diyemeyiz. Öncelikle haklı gerekçelerin var olup olmadığı konusunda bilgilenmek zorundayız. Bu amaçla yapılan- yapılmaya çalışılan yazılı ve sözlü görüşmeler müdahale sürecini uzatabilmektedir. Yine kente dair konularda kamuoyunu bilgilendirme 10 süreçlerimiz kimilerince “siyaset” olarak algılanmaktadır. Daha önce de söylediğimiz gibi bu sadece mimarlar odasının yasal, kamu yararına kamuoyunu bilgilendirme görevidir ve buna ancak “meslek siyaseti” denebilir. Bu dönemde, yoğunluklu olarak Seka alanının yeniden planlanması, işlevlendirilmesi konusunda çalışmalar yapılmış ve faaliyet raporumuzda detaylı olarak dile getirilmiştir. Bu dönem yoğunluklu olarak üzerinde durulan bir diğer konu da, kentin çevre sorunları olmuştur. Doğal çevrenin ve yapılı çevrenin zarar gördüğü insan kaynaklı her türlü zararlı davranışın ve yanlış yapılaşmanın karşısında durulmuştur. Bu çalışmalar, sanayi kaynaklı sorunlar üzerinde ağırlık kazanmış ve kentin geçmişten bugüne sorunlarını ve çözüm önerilerini içeren bir rapor da yine disiplinler arası bir çalışmanın ürünü olarak yayınlanmıştır. Raporun faaliyetler bölümünde çevre çalışmaları detaylı olarak aktarılmaktadır. 5. Dönemin yaklaşık bir yıllık sürecindeki çalışmalar da TMMOB Kocaeli Kent Sempozyumu II üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü bu sempozyum öncesi, 8 aylık bir süre içerisinde sempozyuma hazırlık etkinlikleri gerçekleştirilmiştir. Bu etkinlikler ile kentin tüm sorun alanları (çevre, konut, estetik, sanayi, tarım, turizm, kültür, sanat vb) yeniden masaya yatırılmıştır. TMMOB’ye bağlı tüm odalar, Kocaeli Üniversitesi, ilgili kurumlar ve sivil toplum örgütleri ile birlikte yaşanan süreç sonucunda, sempozyuma çok daha net somut tespit ve öneriler ile gidilmiştir. Sempozyum sonuç bildirgesi tüm sempozyumun ve öncesindeki çalışmaların sonuçlarına ait bir özet olarak hazırlanarak yayınlanmıştır. Son Genel Kurulda üzerinde durulan konular ile bu dönem gerçekleşen faaliyetlerimiz kısaca böyle biçimlenmiş olup, 2 yıllık faaliyetler içerisinde bizleri üzen tek nokta ise siz sayın üyelerimizin yapılan etkinliklere katılımsayısındaki azlık olmuştur. Yapılan bir dizi üye toplantısında mesleki sorunlar tartışılması amaçlanmış veyoğun katılım olmuştur. Ancak; sosyal, kültürel, mesleki etkinliklere mimarların katılımının az olması üzücüdür. Üstelik birçok resmi kurum yetkilisi de bu durumu şubemize özellikle ifade etmiştir. Yeni dönemde Mimarlar arası ilişkiler, sosyal birliktelikler, katılımcılık gibi konuların da, mesleki sorunların yanı sıra tartışılmasını ve çözümlenmesini dileriz. 5 Dönem Yönetim Kurulu olarak üstlenmiş olduğumuz sorumluluğu yerine getirebilmek hedefiyle çalışmış bulunmaktayız. Genel Kurulun önerileri ve yönetim kurulumuzca tespit ettiğimiz konuların 6. Dönem için çalışma aksları olmasını temenni eder, yeni dönem yönetim kuruluna başarılarımızı sunarız. 11 3. TMMOB MİMARLAR ODASI 5. DÖNEM KOCAELİ ŞUBE FAALİYETLERİ 3.1. KENT KONSEYLERİ VE KALKINMA AJANSLARI KONFERANSI/13 ŞUBAT 2010 Osman Aydın-Mücella Yapıcı “Kent Konseylerinin ve Kalkınma Ajanslarının” oluşum amacı, biçimlenişi ve çalışma süreci hakkında uzman konuklarımızca değerlendirmelerin yapılacağı ve hep birlikte tartışabileceğimiz bir etkinlik düzenlenmiştir. KENT KONSEYLERİ Türkiye için iyi bir örnek olan Antalya Kent Konseyi bağlamında, konseylerin yerel yönetimlere katılımcılık ilkesiyle olan ilişkisi, amacı ve çalışma biçimi 13 Şubat ‘ta Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinde paylaşıldı. KALKINMA AJANSLARI Kalkınma Planları üzerinden yapılan sunumda, Bölge Kalkınma ajanslarının ilk olarak 2006 yılında ortaya çıktığı ve ulusal kalkınmadan çok bölgesel kalkınmayı hedeflediği üzerine bilgilendirme yapılarak olumlu olumsuz yönleri değerlendirildi. 3.2. SELÇUKLU MİMARİSİ FOTOĞRAF SERGİSİ/ 17-24 ŞUBAT 2010 KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğrencileri Mimarlık Tasarım Fakültesi öğrencilerinin Selçuklu Mimarisi dersi kapsamında gerçekleştirdikleri uygulamalı eğitim gezisi ürünleri, şubemizin organizasyonu ile Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Ve Tasarım Fakültesi Anıtpark Yerleşkesi'nde "Anadolu Öncüleri; sergilendi. Türk Mimarisinin Danişment Mengücek Diyarının başlıklı fotoğraf ve Anıtları" sergisi, öğrencilerin eğitimine yönelik bir teknik gezinin ürünleri olarak oluşturulmuştur. 12 3.3. YAPILARDA SU-SU YALITIM PANELİ/26 ŞUBAT 2010 Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi, Su Yalıtımcıları Derneği, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Su Yalıtımcıları Derneği (SUDER) ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğinde düzenlenen etkinlik Anıtpark Yerleşkesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Köster, Türk Henkel, Fixa ve Sika firmalarının temsilcilerinin birer sunum yaptığı etkinliğin açılış konuşmalarını ise Suder Başkanı, Mimarlar Odası Kocaeli Şube Başkanı ve KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı gerçekleştirdi. Konuşmalarda “canlı yaşamının vazgeçilmez unsuru olan suyun sebep olduğu korozyonun bina ömrünü kısaltabileceği, bina sağlığını dolayısıyla insan sağlığını etkileyeceği, yalıtım sektöründe çok hızlı bir gelişme olduğu, ürünlerin çeşitliliğinin ve kullanım alanlarının arttığı …” gibi konulara değinildi. Konuşmaların ardından,Yrd. Doç. Dr. Hıdır Akpınar'ın yaptığı ve sektör temsilcilerinin sektördeki gelişmeleri ve uygulamaları aktardığı panele geçildi. 3.4. MİMAR SİNAN’IN HAYATI VE ESERLERİ PANELİ/09 NİSAN 2010 Sakarya Temsilcilik Sakarya Büyükşehir belediyesi Sakarya Üniversitesi ile TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Sakarya Temsilciliğinin planladığı etkinlikte, temsilciliğimizden Bora Altınışık katkı sunmuş ve Mimar Sinan’ın Eserleri başlıklı bir sunum gerçekleştirilmiştir. 3.5. CENGİZ BEKTAŞ KONFERANSI /02 NİSAN 2010 Gebze Temsilcilik Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) ve TMMOB Mimarlar Odası Gebze Temsilciliği "Türkiye'de Mimari Gelişim Süreci; Geleneğe Eklenmek" başlıklı bir konferansı konuk Cengiz Bektaş ile gerçekleştirdi. Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Cengiz Bektaş Mimarlar Odası üyelerine ve GYTE Mimarlık Fakültesi öğrencilerine Türkiye’deki mimari gelişmeler hakkında bilgiler verdi. 13 3.6. MİMARLIK VE SANAT ETKİNLİĞİ/ 27 NİSAN 2010 Mimar -Müzisyen Nejat Yavaşoğulları ile söyleşi ve müzik Mimarlık ve hedeflediğimiz sanatı etkinlik buluşturmayı dizisinin ilkinde Bulutsuzluk Özlemi müzik grubunun solisti olarak da tanınan Mimar Nejat Yavaşoğulları ve ekibi konuğumuz oldu. Müzik ve mimarlığın birlikteliğinin nasıl olduğu ve nasıl devam ettiği üzerine başlayan söyleşi,Nejat Yavaşoğulları’nın yaşamından örnekler ile zenginleşti. Yavaşoğulları, çocukluğunda başladığı müzik tutkusuna daha sonra mimarlık tutkusunu eklemiş ve ikisini de devam ettirme kararını alarak bugünkü başarısına ulaşmıştır. Konuğumuz konuşmasında mimarlık öğrencilerine de kendi öğrencilik deneyimlerinden örnekler vererek mimarlık eğitiminin önemine vurgu yapmıştır. Söyleşinin ardından müzik dinletisi gerçekleştirilmiştir. 3.7. YAPI FUARI KATILIMI/08 MAYIS 2010 TMMOB İl Koordinasyon Kurulunda alınan karar ile tüm odaların ortak katılacağı fuar gezisi, mimar ve inşaat mühendislerinin katılımı ile gerçekleşti. 3.8. TRİLYE TEKNİK GEZİ/16 MAYIS 2010 14 Şubemizce Mudanya’nın tarihi beldesi Trilye’ye yapılan gezi Kocaeli Şube, Gebze ve Sakarya Temsilcilik üyelerimiz ile öğrenci üyelerimizin katılımı ile gerçekleşmiştir. Kültürel miras açısından oldukça zengin olan belde Rum ve eski Türk mimarisi eserleri barındırmaktadır. Papaz Okulu olarak inşa edilen ve 1980'li yıllara kadar okul olarak hizmet veren Taş Mektep, günümüze dek ayakta kalmış olan üç adet kilise ile birçok sivil mimari örneği yapılan gezide görülmüş ve tarihi bilgileri bize rehberlik eden Mimarlar OdasıBursa Şubesi’nden mimarlar tarafından bizlerle paylaşılmıştır. Yöre halkı ile yapılan sohbetlerde yöredeki yaşama dair izlenimler de edinilmiştir. Ayrıca Trilye Belediye Başkanı ile de öğle yemeği sırasında görüşme yapılmıştır. 3.9. AHŞAP EĞİTİMİ TAMAMLANDI/MAYIS 2010 İzmit merkezinde hız kazanan tarihi yapıların korunması, restore edilmesi ve yaşama kazandırılması projelerine yönelik olarak İzmit Belediyesi, Halk Eğitim merkezi ve Odamızca ortaklaştırılan bir eğitim süreci başlatılmıştır. “Tarihi Ahşap Yapıların Restorasyonuna yönelik Ahşap Eğitimi “ başlıklı kurs uygulamacı ahşap atölyelerini ve ustalarını eğitmeye yöneliktir. Böylece bu kentin insanları ile restorasyonçalışmalarının yapılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda Şubemizce,mimarsız uygulamanın olamayacağı gerçeğiyle kursun teori bölümlerine ilgilenen mimarların katılımını da öngörmüştür. Ahşap restorasyon ve uygulamaları konusunda uzman olan Öğretim Görevlisi-Serbest Mimar Tevfik İlter tarafından verilen kurs, 2010 Mayıs ayında tamamlanmış, ancak ahşap ustalarının katılımının yanı sıra sadece bir-iki mimar zaman zaman derslere iştirak etmiştir. 3.10. ENERJİ VERİMLİLİĞİ MEVZUATI VE UYGULAMALARI/25 MAYIS 2010 25 Mayıs 2010 tarihinde KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Toplantı Salonunda “ Enerji Verimliliği Mevzuatı ve Uygulamaları” hakkında bilgilenmek üzere, TMMOB disiplinlerinin ortaklığında bir panel gerçekleşti. Elektrik Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, Makine Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi, Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Enerji Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen “Enerji Verimliliği Mevzuatı ve Uygulamaları Paneli”nde; “Enerji yöneticiliği hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili yetkili kuruluşlar, Enerji Verimliliği Kanunu’nun getirdikleri, Enerji Yöneticisi ve Eğitim-Etüt-Proje eğitimi ile sertifikalandırma işlemleri ve sektördeki uygulamalarla ilgili bilgi verildi ve “bir binanın bütün enerji kullanımlarının değerlendirilmesini sağlayacak hesaplama kurallarının belirlenmesini, birincil enerji ve karbondioksit açısından sınıflandırılmasını ve yenilenebilir enerji kaynaklarının uygulanabilirliğinin değerlendirilmesini düzenleyen ve mevzuat gündeminde bulunan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği” üzerinde duruldu. Panele şubemiz adına katılan konuğumuz; İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Zerrin Yılmaz Binalarda Enerji Performansı Simülasyonu ve Binalarda Enerji Performansı sertifikasyonu hakkında bilgilendirmede bulundu. 15 3.11. YAPI DENETİM YASASI VE UYGULMALARI PANELİ/11 HAZİRAN 2010 13 Temmuz 2001 tarih ve 24461 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile 19 İlde pilot uygulamaya başlanılmıştır. Aradan geçen 9 yıla rağmen, pilot uygulama devam etmekte ve her geçen gün ortaya çıkan yeni sorunlarıyla sistem, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca genelgeler veya yönetmelik değişikliği ile düzenlenmeye çalışılmaktadır. Geçmişte uygulanan Teknik Uygulama Sorumluluğu sisteminin yerine getirilen, ancak üzerinde yeterince katılımcı bir çalışma süreci işletilmeden yasalaştırılarak yürürlüğe konulan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, bugüne kadarki uygulama deneyimiyle de ortaya çıkmıştır ki bünyesinde taşıdığı pek çok aksaklık ve olumsuzluklarıyla istenilen başarı düzeyine ulaşamamış, yapı denetiminde kamusal güvenin tesisinde yetersiz kalmıştır. Yapı Denetim sistemindeki mevcut durumu, mimarın ve mimarlık mesleğinin yapım süreçleri içerisindeki evrensel rolü açısından değerlendirdiğimizde aşağıdaki hususların vurgulanmasında yarar görülmektedir: 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve buna bağlı yayınlanan yönetmeliklerde, mimarın mesleki anlamda yerinin tam tanımlanmamış ve adeta yok sayılmış olduğu açıkça görülmektedir. Yapı denetim süreci demir ve beton kontrolü noktasına indirgenmiş durumdadır. Diğer yandan görevini etik kurallar içinde icra etmeyen bazı Yapı Denetim Şirketleri müşteri potansiyelini arttırmak için tüm proje hizmetlerini mal sahibine bedelsiz olarak taahhüt etmekte, sadece yapı denetim bedelini talep etmektedir. 16 Var olan yapı üretim sistemindeki hataların sebep olarak hem toplumsal hem de yapı üretim süreci içindeki tüm aktörleri görmekteyiz. Yapı Denetim Firmalarının gayri resmi fiyat indirimlerine karşı mali olarak kendilerini korumak amaçlı yöntem arayışları devam etmektedir. Yapı Denetim Kanunu’yla getirilen yapı denetimi, geçmişte uygulanan Teknik Uygulama Sorumlusu’nun yerine ikame ettirilen bir sistem olmasına karşın, Teknik Uygulama Sorumlusu mimarın sorumluluk üstlenebileceği maksimum inşaat alanı sınırı 30.000 m² iken, Yapı Denetim Kanunu ile yapı denetimi şirketinde çalışan bir mimara 360.000 m²gibi gerçeklerden uzak, afaki sınırlar tanımlanmaktadır. Ayrıca minhalardan dolayı 360.000 m²1.000.000 m² sınırını da aşmaktadır. Yapı üretim sürecinin sağlıklı işlemesi için en büyük etkenlerden biri de, mimari proje müellifinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan gelen müelliflik haklarının yapı denetim modeli içinde somut şekilde vurgulanmasıdır. Uygulamanın yıllardır pilot uygulama olarak devam etmesi, yapı denetim sisteminin halen oturmadığının da bir kanıtı olmaktadır. TOKİ yapılarının yapı denetim kanunu dışında olması, bu teşkilatın kendi kendini denetlemesi, bir bakıma devletin kendi yapılarını denetletmemesi doğru değildir. Mevcut sistemde meslek odası ile denetim hizmeti yapan üyeler arasında hiçbir bağ kurulamamaktadır. Yapı Denetimler için 15 yıllık maddi sorumluluk yükü bulunmakta ve bu süreçte 15 yıl içinde olağanüstü bir durum halinde binanın hasar görme olasılığı da bulunmaktadır. Yapı üretim ve denetleme sürecinin önemli bir halkası sigortadır; sigorta yapı üretimindeki bütün mal ve hizmetleri kapsamalıdır. Yapı denetim firmalarında; genellikle emekli üyelerin tercih edildiği, bilfiil çalışmanın yerine az bir ücret ile çalışmayı kabul edenleri barındırıldığı görülmektedir. Mal sahibi, proje müellifi, müteahhit ve denetim görevlilerinin her birinin fayda sağlama arzusunun önüne geçilmeli, sistemin bu kişileri farklı konumlarda birbirlerinin denetleyicisi olmalıdır. Yapı ve yapı normları, malzeme standartları, yapı performanslarına ilişkin standartlar, tasarım- projelendirme esasları, yapı denetiminde izlenecek usul ve yöntemler gibi uygulamaya yönelik düzenlemeler ve denetim şartnamelerinin birbirleri ile bağlantıları kurularak gereksinimlere yanıt verecek şekilde geliştirilmelidir. Yapı denetimi ve diğer ilgili düzenlemelerin gerçek ihtiyaçlara yanıt verememesinin önemli bir nedeni de, yapı üretimindeki ölçek farklılıklarının dikkate alınmamasıdır. Yapı üretim sürecinin en önemli eksikliklerinden birisi olarak müteahhitlik sisteminin sorgulanması ve bu konuda bir düzenlenmeye gidilmesi gerekmektedir. Sadece yasal düzenlemelerle yapı sürecinin bütün sorunlarının çözülebilmesi olası değildir. Mimarlar Odası olarak, uygulama aşamasında pek çok girdileri olan bu alanda, ilgili tüm kesimlerin katkısıyla bir çözüm yolu geliştirilebileceği inancıyla, üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle sisteme her zaman katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtiriz. 17 3.12. ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ SERGİSİ/14-24 EYLÜL 2010 TMMOB Mimarlar Odası’nın iki yılda bir düzenlediği ve bu yıl XII. dönemi gerçekleştirilen Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nde; ödül yapılardan 3 alan tanesi TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi sınırlarında bulunmaktadır. 1988-2010 yılları arasında ise, yine Kocaeli Şube (Kocaeli Şube, Gebze Temsilcilik ve Sakarya Temsilcilik) sorumluluk alanında toplam 6 adet ödüllü yapı bulunmaktadır. Bu bilginin basın ve kamuoyu ile paylaşıldığı sergide, 2010 yılı Ulusal Mimarlık Ödüllü Eserler katılımcılar tarafından beğeniyle izlenmiştir. Sergi, 14-17 Eylül tarihlerinde Mimarlar Odası Tarihi Binasında, 20-24 Eylül tarihlerinde ise KOÜ MİMARLIK ve Tasarım Fakültesinde kent ile buluşmuştur. 18 3.13. İZMİT KÖRFEZİ ODAKLI RİSK VE TEHDİTLER” ETKİNLİĞİ/06 KASIM 2010 Türkiye Çevre Platformunun Kocaeli Toplantısı etkinliği olarak hazırlanan, “İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler” etkinliği, kentte yaşanan çevre sorunlarının ulusal platforma taşınmasını, ortadaki sorunlara dair kente yeniden hatırlatma yapılmasını ve yetkililere mesajlar iletilmesini sağlamıştır. TMMOB Kocaeli İKK bileşenleri ile birlikte, 20 sivil toplum kuruluşunun birlikteliğinde yapılan çalışmalar, bileşenlerin ortak kararı ile TMMOB Kocaeli İKK tarafından yürütülmüş ve bu çalışmanın öncülüğünü de Mimarlar Odası yapmıştır. TMMOB Kocaeli İKK (Mimarlar Odası), Kocaeli Çevre İnisiyatifi, Kocaeli Kültür Kolektifi ve KYÖD ile oluşan çalışma grubu kentin çevre sorunlarının fazla oluşu nedeniyle tek bir odakta birleşmeyi ve kısa zaman içinde bu odak konu hakkında sorun tespitlerine dair sunumlar yapılmasını uygun bulmuştur. Aynı zamanda TMMOB Kocaeli İKK, “Kent Sempozyumu 2” hazırlıklarına alt veri oluşturması açısından, etkinliğin “veri toplama, sorun tespiti, sorunlara dair toplumsal hatırlatma” biçimiyle oluşmasını kararlaştırmıştır. Kocaeli Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Salonunda gerçekleşen etkinlikte, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesinden Yrd. Doç Dr. Gamze Mert, Körfez’in tarihsel sürecini, Hidrobiyolog Levent Ertüz, su kirliliğini, KSMMMO arıtma sorunlarını, Yerel Gündem 21 Koop dan Mehmet Toker, Körfez’ deki yönetsel sorunları, TÜRÇEP koordinatörü Tanay Sıdkı Uyar , genel olarak mücadele süreçlerini ve KBB Çevre Müdürlüğünden Mesut Önen de belediyece yapılan uygulamaları anlatmıştır. Yarım gün süren etkinlikte yapılan sunum ve değerlendirmeler ile ulaşılan önemli tespitlerden bazıları şöyledir; 19 KÖRFEZ’İN VE KIYILARININ KULLANIMI; Körfezin kuzey kıyıları; yer yer sanayi alanları, iskân bölgeleri, sanayi-iskân alanları, boş veya tarım arazisi karışımı alanlar, orman alanları, ikinci konut alanları, rekreasyon alanları, askeri alanlar, liman ve iskeleler görülmektedir. Dilderesi bölgesi sanayinin yoğunlaştığı bölgedir. Yarımca İzmit arasında ise denizden D-100 karayoluna kadar olan kesimde sanayi, karayolundan sonra ise kentsel yerleşimler yer almaktadır.Boğazların trafik ve navlun yükünü hafifletici etkisi olan Derince Limanı; çok etkin dağıtıcı toplayıcı Ro-Ro seferlerini yürütmektedir. Kocaeli ilinin sanayi özelliklerini yoğun bir şekilde bünyesinde barındıran Derince, büyük sanayi kuruluşlarının yanı sıra iş merkezleri ve küçük sanayi kuruluşları ile de önemli sanayi merkezlerindendir. Bayramoğlu ile Darıca, İstanbul ve İzmit'in, ikinci konut ağırlıklı, dinlenme merkezleridir. Körfezin güney kıyıları; Gölcük Değirmendere çevresinde yoğun bir yerleşim görülmektedir. Gölcükteki askeri tesisler ve diğer birkaç tesis dışında sanayi faaliyetleri güney sahilde daha azdır. Karamürsel sahildeki çay bahçeleri, parkları, yürüyüş alanları, restoranları, balıkçı köyleri ile kent turizmine katkıda bulunmaktadır. Körfezin doğu kıyısı ise, bataklık tipinde olması nedeniyle iskân edilmemiş bölge durumundadır. Ancak içerilere doğru gidildikçe fuar, küçük esnaf ve sanatkârlar ve daha da içerilerde sanayi tesisleri yer almaktadır. İlimizde; 8 adet “Park, Dinlenme Alanı ve Oyun Alanları”, 8 adet “Liman”, 21 adet “İskele”, 1 adet “Tersane” amacı ile yapılmış toplam 38 adet onaylı dolgu alanı bulunmaktadır. Körfez kıyılarında toplam dolgu alanı 6.287.465,215 metrekaredir. KÖRFEZ SULARINDA KİRLİLİK • 80’li yıllarda, evsel ve endüstriyel atıkların sebep olduğu kirlenme, Marmara Denizi’nin endüstri ve nüfus yoğunlaşmasına sahne olan İzmit Körfezi’nde, önceki yıllara göre tehlikeli bir artış göstermiştir. • Atıklarda seyrelmeyi ve doğal arınmayı sağlamaya yetecek ölçüde su alışverişine sahip olmaması, Marmara’daki mevcut akıntı ve hareketlerin yanlış yorumlanması denizin biyoloji alanını daraltmıştır. • Atıklar nedeniyle; bazı balık türleri yok olmuş, denizin rengi kırmızıya dönmüş, köpüklenme başlamış ve yer yer çamur havuzları oluşmuştur. • Yörenin kanserleşmesinin sebebi atık ve kanalizasyon sorunudur. • Kirlenme ve su yaşamının zarar görmesi ile bir zamanların balıkçı kentinden eser kalmamıştır. • Yetkili idarelerce atıklara önlem olarak yapılan arıtma tesisleri sayı olarak fazla görünse de işlevsel görünmemektedir. • Yetkili idarelerce önlem olarak uygulanan denetimler ve cezai yaptırımlar, atıklar ile Körfez’in kirlenmesine engel olamamaktadır. 20 • Körfez’in kullanımı açısından yönetimi gereklidir ve halen bir yönetim modeli oluşturulmamıştır. Etkinliğin sekretaryası İKK adına Nilgün Akcan, TMMOB ve diğer bileşenler adına, kentteki Körfez kaynaklı mevcut sorunları ve gelecekteki tehditleri, İstanbul kent planları üzerinden, kentler arası etkileşim açısından sunmuştur; “İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler” KIYI KENTİ Kocaeli, 1960’lı yıllarda başlayan sanayileşmenin tetiklediği; göç, nüfus artışı ve hızlı kentleşme süreçlerini plansızca yaşayarak kıyı kenti kimliğini kaybetmiştir. Çünkü hızla yaşanan bu plansız süreç, çevre başlatmış, sorunlarını kıyılardaki inşâi faaliyetler, evsel ve endüstriyel atıklar ile 1970’li yıllarda İzmit KÖRFEZİ’ndeki kirlilik tırmanışa geçmiş ve kentlinin deniz ile olan ilişkisi tamamen kesilmiştir. • Bugün artık kentin, “kıyı kenti” kimliğinin geri gelmesi, çok büyük uğraşlar, ciddi planlamalar ve maliyetler gerektirmektedir. Çünkü kentte Çin Seddi haline gelen D100 karayolu, kıyının, gündelik hayatın bir parçası olmasını engellemektedir. • Her geçen gün Körfez’e yapılan dolgular ile bir yandan da kıyı, kentten uzaklaşmaktadır. Liman ve iskele dolgularının haricinde yapılan dolgular da bulunmaktadır. Örneğin; Körfez kıyı bandını bağlamayı hedefleyen, kesintisiz yürüyüş, bisiklet vb. faaliyetleri içeren projeleri bulunan belediyemizin, sahilde kent otoparkı oluşturmak için dolgu yapması… Bu tezat durum; “otoparkın önü daha da doldurulup yeni bir kıyı hattı mı oluşturulacak” diye düşündürmektedir. Kıyı kimliğinin yaşamımızdan yok olmasıyla birlikte, Körfez Kentikimliği Körfez kullanımındaki değişen fonksiyonlar ile devam etmektedir. KÖRFEZ KENTİ İzmit Körfezi, İstanbul gibi büyük bir ticaret merkezine yakın konumu ve sahip olduğu kamu ve özel limanları ile deniz yolu taşımacılığında çok önemli bir yere sahiptir. 2007 yılında TMMOB Kocaeli İKK Kent Sempozyumunda da, denize küskün kentliler olarak İzmit Körfezi’ni birçok oturumda tartışmış ve bazı tespitlere ulaşmıştık; 21 İzmit Körfezi’nin işlek bir denizyolu olduğunu, kayıtlı 42 adet limana, 7 adet tersaneye sahip olduğunu, Bu sayıların endişe verici şekilde artmaya devam ettiğini ve yanı sıra kayıt dışı liman ve iskelelerin de ne yazık ki var olduğunu, Hızla büyüyen deniz trafiği ile bundan doğacak trafik yükünün, yani boşaltılan ve yüklenen gemilerin yüklerinin limanlara ve limanlardan diğer illere sevkiyatının getireceği yükün ne şekilde bertaraf edileceği hakkında henüz bir altyapı çalışması görmediğimizi, Sadece İzmit’te, günlük yaklaşık olarak 6000 tır yükünün limanlara geldiğini, Bölgedeki liman sayısının daha da artacağını, liman sayısının artmasının yük trafiğini ortalama birkaç kat daha arttıracağını, Ancak kentin denizyolu ile diğer ulaşım bağlantılarının ve transit yolların hala yetersiz olduğunu, Gelen tır ve kamyonların anayolları kullanmaması gerektiğini, yerleşim alanlarından mümkün olduğunca tecrit edilmiş yolları izlemesinin doğru olacağını, aksi takdirde yerleşim alanlarına sosyal, psikolojik, ekonomik, sağlık ve benzeri sorunlar yaşatacağını ifade etmiştik. KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARI VE YAPILARI AFETLERE HAZIR MI? Yine halen tüm liman ve kıyıdaki tesislerin tamamında acil eylem planlarının olmadığına da bir kez daha dikkat çekmiştik. Oysaki Kocaeli Sanayi Odası verilerine göre; Sanayide deprem nedeni ile bir buçuk milyar dolarlık (1.500.000.000 USD) maddi kayıp, iki milyar dolarlık (2.000.000.000 USD) üretim kaybı olmuş, deprem sonrası kapasite kullanımı %30’lara düşmüştür. Bu durum, mevcut sanayi tesislerinin afetlere hazırlıksız yakalandığını göstermektedir. Ancak tüm bu zarara rağmen 99 depremini yaşayan, zarar gören sanayi tesisleri Körfez’i de Kocaeli’yi de terk etmemişler, zararlarını giderip işlerine devam etmişlerdir. Bu örnekten şöyle bir sonuç çıkarmak yanlış olmaz; Kocaeli ve Körfez bulunmaz Hint kumaşıdır ve ödenen zarar, ziyan bu cazibenin yanında sorun olmamıştır… Benzer bir başka örnek de; Körfez’i atıkları ile kirleten tesisler, yük gemiler vb. deniz taşıtları için de geçerlidir. Körfez kirliliği için başlatılan denetim ve bunun yaptırımı olan maddi cezalar, bu suçun işlenmesine yeterince engel olamamaktadır. KÖRFEZ’DE SORUN: YOĞUNLUK ARTIŞI Körfez’in ticari olarak cazibesi, yatırımcı baskıları, geçmişten gelen hatalı plan kararları ile kazanılmış haklar ve diğer birçok sebep ile Körfez kıyılarında yeni limanların, tesislerin yapılması veya mevcutlarının büyütülmesi, yük taşımacılığının artışı sürekli devam etmektedir. Devam eden ve çoğalan faaliyetler ile gelecekte, denizin iki yakası bir araya gelecek gibi görünmektedir. 22 2008 ve 2009 yıllarında tüm duyarlı kentliler ile karşı çıktığımız büyük yatırımlar, bu gelecek öngörümüzü desteklemiştir; Yaklaşık 500.000 m2 büyüklüğündeki Dubai Port liman, Yaklaşık 600.000 m²alanlı Derince Konteynır limanı, Ki bu liman ile İzmit Körfezinin kuzey yakası hemen hemen tümüyle iskele ve Limanlar ile dolacaktır. Plajyolu’nda, konut yerleşim alanının hemen yanında yapılmak istenen bir diğer yatırım, Dilovası, Kirazlıyalı ve Hereke sahillerinde ise kıyının kentli ile buluşmasını nerdeyse imkânsız kılacak yoğunlukta ve gittikçe büyüyen limanlar ve dolgu alanlar, Yalova Altınova arasındaki tarım alanlarını katleden tersane, liman ve bağlı tesisler… Tüm bu büyük yatırımların depolama tesisleri, limanları ve dolguları için ayrılan inşaat alanlarının inanılmaz büyüklüğü… Körfez’de ve kara ulaşımında trafik yoğunluğunun artması, kirlilik, tahribatların yanı sıra, görsel olarak sorunlar da karşımıza çıkmaktadır. KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA SİLÜET BOZULUYOR Kıyıdaki tesislerin ve özellikle depolama alanlarının, silüet veya estetik bozuklukları yaratması da giderek çoğalacak olan olumsuz yönlerden bazılarıdır. Sağlık sorunlarının artması, sosyolojik ve psikolojik sorunların başlaması da bu gidişle gelecekte karşımıza çıkacaktır. KÖRFEZ’DE SORUN: KÖRFEZ KIYILARINDA İZİNSİZ FAALİYETLER Mİ VAR? Bir diğer tespitimiz ise, kıyı alanlarındaki faaliyetlerin izinlerine yönelik olarak “ Bakanlık onayı, belediye onayı ve ÇED raporları …” şeklindeki sürecin gerçekte doğru işlemediği ve çoğu kez kılıfına uydurma mantığı ile hareket edildiği, yaşanan örnekler ile görülmüştür. Örneğin; Plajyolu’nda ÇED raporu olmadan başlatılan tesis inşaatı… 23 Dubai Port için hazırlanan ÇED raporunun toplantı tarihindeki belirsizlik… Yıllardır süren kıyı dolguları ile elde edilen kara parçaları… Ve deneyimlerimiz ile bu dolgu alanlarının da bir hikâyesi olduğunu düşünüyoruz; Önce ilgili kullanıcı firma tarafından izinsiz olarak dolgu yapılmakta ve daha sonra dolgu izni için, prosedür uygulanarak izin alınmaktadır. Böylece izinsiz ve izinli alanlardan oluşan kişiye özel büyük dolgular kullanıma dâhil edilmektedir. KÖRFEZ’DE SORUN: İstanbul’dan KÖRFEZ’E VE KOCAELİ’YE BASKI Kentin tamamında ve Körfez’de son yıllarda yoğun yatırımların hızlanmasındaki başlıca sebep ise; İstanbul’un üstlendiği yeni “kültür kenti “ vizyonudur. İstanbul’un bu yeni vizyonu gereği, Kocaeli’nin İstanbul’un atık kenti olmaya devam etmesi, İstanbul’daki liman – tersane – depolama - lojistik gibi faaliyetleri kendi bünyesinde barındırması, İstanbul’un sanayi alanlarının, Kocaeli ve diğer kentlere taşınması ve böylece sanayinin ihtiyacı olan deniz ulaşımının Körfez üzerinden yoğunlaşması söz konusudur. İstanbul’un yeni planlamasında Marmara bölgesindeki her bir kente yeni görevler düşünülmüştür. Birçok toplantıda KBB yetkileri “İstanbul’dan Kocaeli planlanamaz, biz buna izin vermeyiz, vermedik… “ deseler de İstanbul’un planları ortadadır. Hatta Kocaeli planlarından daha aleni olarak, internet ortamında görülebilmektedir. İstanbul’un hem kendisi hem de Marmara Bölgesi için, çok merkezli ve dengeli (?) bir mekânsal gelişme modeli tanımlanmıştır. Kocaeli, Sakarya ve Düzce İllerinin, Kuzey Marmara Alt-bölgesinde yer aldığı 5 alt bölgeye ayırmıştır. Bölgenin doğusunun; bir ‘kalkınma koridoruna’ dönüştürülmesi düşünülmüş, böylece İstanbul’a yönelecek yeni yatırımlar için bölgesel tamponlar oluşturulmaya çalışılmıştır. İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANI’NDA; “İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden arındırmak için değerlendirilebilecek ilk önlem; İstanbul’a gelmeyi düşünen sanayi kuruluşlarının öncelikle Marmara Bölgesi’nde uygun yerlere yönlendirilmelerinin sağlanmasıdır. İstanbul’da yer seçmiş olan ve halen faaliyetlerini sürdüren, ancak çevresel ve ekonomik anlamda kente katkısı olmayan faaliyetlerin, öncelikle Marmara Bölgesi olmak üzere, ülke içerisinde uygun yerlere yönlendirilmesi olanakları araştırılmalıdır.” denmektedir. UYGUN YERLERDEN EN CAZİP OLANI KÖRFEZ Mİ? Planda; 24 Marmara Bölgesi bütününde mekânsal ve işlevsel açıdan dengeleyici yaklaşımda aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmuştur: İstanbul’un taşıdığı gereksiz yüklerin Marmara Bölgesi’nde etkin bir biçimde dağıtılması, Bölgenin batısında tarım, tarıma dayalı sanayi ve turizm ağırlıklı işlevler üzerinde yoğunlaşılması, Bölgenin doğusunda, doğal değerler göz önünde bulundurularak sanayi ve ticaret ağırlıklı koridorların geliştirilmesi, Bölgesel çerçevede güç ve yük dağılımını dengelemek üzere, kara üzerindeki ulaşım eksenlerine entegre olacak şekilde, Marmara Denizi ulaşım olanaklarından faydalanılması… Yine planda; “…Marmara Bölgesi ölçeğindeki bir bölge planı bulunmamaktadır. Böylesine bir boşluğun giderilmesine İstanbul Çevre Düzeni Planı çalışmaları çerçevesinde özen gösterilmiş olup, bölgesel açılımlar kapsamında gerekli incelemeler yapılarak stratejik saptamalarda bulunulmuştur. Planlama sisteminin bütünlüğünü sağlamak için geliştirilen yaklaşımlarda, İstanbul’un çevre iller ile bir bütün olarak ele alınması konusu vurgulanmıştır.” Planı hazırlayanlar, “İstanbul’u gereksiz işlevlerden ve işletmelerden kurtarmamız gerekiyor” diyor… Yine onlara göre, “…gereksiz işletmeler Bursa’ya, Tekirdağ’a, Kocaeli’ne, Bilecik’e ve Sakarya’ya gitmeli”… Planda; Limanlarla ilgili yük hareketleri de yeniden yapılandırılmıştır. Bu kapsamda, doğuda Pendik liman altyapısının geliştirilmesi ve Gebze’deki mevcut limanların Anadolu Yakası’nın liman gereksinimi için de kullanılması… …İstanbul ve çevresine gelen yük gemilerinin öncelikli olarak Ambarlı Limanı’nı, öneri Kuzey Marmara Limanlarını (Tekirdağ, Yeniçiftlik ve Gümüşyaka limanları) ve İzmit Körfezi’ndeki limanları kullanmaları öngörülmektedir. İstanbul’dan Köseköy’e taşınan lojistik birimleri, Körfez’de artan tersane ve limanlar, Derince Limanının büyütülerek Haydarpaşa görevini üstlenmesi gibi, kente; yapı, insan ve araç yoğunluğu getiren eylemler başlamış bulunmaktadır. Sürekli değişebilen kent planlarımız ise, hâlâ noktasal çözümlere değinmektedir. Kocaeli çevre düzeni planlarında, bölgesel etkileşimi sadece nüfus artışı olarak görmekteyiz. 25 İstanbul kendi vizyonu gereği nüfusunu sınırlamayı planlamış ve plan raporunda; Ekonomik faaliyetlerin, İstanbul’u biyolojik ve klimatolojik açıdan besleyen, ekolojik değerlere, kaynaklara ve varlıklara taşıma kapasitelerinin çok üzerinde boyutlarda yüklemeler getirmiş olması, nüfusun ancak belirli bir düzeyde tutulması koşuluyla kentin varlığını sürdürebilmesine olanak tanımaktadır.” denmektedir. Kocaeli ise kendi planlamasında; İstanbul Metropolünün etkisini dikkate alarak, olması gerekenden çok daha fazlasını, 2025 yılı için belirlemiştir. Öneri minimum planlama nüfusu 3,600,000… Kocaeli planlamasında, kentin, İstanbul’un etkileşiminde olduğuna dikkat çekilmekle birlikte, İstanbul planları ile entegrasyonuna yönelik çözümler veya İstanbul’un yükü konusunda önlemler içermemektedir. 1945 1958 2000 2007 KÖRFEZ’ İÇİN SONUÇ Sanayi potansiyeli ve baskısı altında olan bir kentin kıyı kullanımında yaşanan gerçeklerin göz ardı edilmesi ve ütopik kararlar üzerinden stratejik planlar oluşturulmasıyla sağlıklı sonuçlar elde edilemeyecektir. Kent kimliği içerisinde, kıyı kullanımının söz sahibi olabilmesi; koruma ve kullanma dengesinin sürdürülebilir bir planlama ve yönetim stratejisi üretilerek, Kocaeli kentinin sosyal, ekonomik, doğal ve kültürel değerlerinin birbiriyle entegre olacak şekilde kıyı kullanımına da yansıtılabilmesiyle gerçekleşecektir. Bu yaklaşımların ve sorunların devamı ile gelecek için öngörümüz; • Dolgular ile neredeyse yok olmaya meyleden bir Körfez… 26 • Çevre değerleri hiçe sayılarak yüksek tonajlı gemilerle dolmuş bir Körfez… • İçinden tırlar geçen, yok olmaya mahkûm yerleşim alanları… • Yatırımların çevreye getireceği suni rant ile yerleşik halkın ekonomik olarak zarara uğraması, • Söz hakkı tanınmayan Körfez’in asıl sahiplerinin yaşamsal risklerindeki artış… • Patlama, yangın, sızıntı vb. insan kaynaklı teknolojik afetlerde büyük kayıplar… Çözüm için “sanayiyi istemiyoruz” demek ise yanlıştır. Önemli olan nitelikli, disipline edilmiş, kontrollü – yeterince, sanayi ile birlikte yaşamayı bilmek, öncelikle de tüm bunları planlamak, geçmişin plansızlığını çözmek gerekir. “İzmit Körfezi Odaklı Risk ve Tehditler” ETKİNLİĞİ ÇALIŞMA GRUBU ADINA 3.14. KARAKALEM ATÖLYESİ/15 ARALIK-15 OCAK 2011 KOÜ Mimarlik Ve Tasarim Fakültesi Öğrencileri İle KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğrencileri ile yapılan toplantılarda Aralık-Ocak ayı sürecinde takvimlenerek, serbest el eskiz yapma becerisinin geliştirilmesi için “Karakalem Atölyesi” Mimarlar Odası tarihi binada her Cuma 17.00-19.00 arasında gerçekleştirilmiştir. 3.15. DERİNCE YENİKENT “KÖRFEZ ODAKLI RİSKLER” PANELİ/30 OCAK 2011 Kasım ayında İzmit’te gerçekleşen ve kentin çevre ve yaşam risklerini tartışmaya çalıştığımız aynı isimli paneldeki birikimlerin, Yenikent sakinleri ile paylaşılması amacıyla, Yenikent mahalle muhtarlarının talebi ile bu etkinlik gerçekleştirilmiş ve Nilgün Akcan, Tanay Sıdkı Uyar, Mehmet Toker’in panelist olarak katılmışlardır. 27 3.16. TURİZM KONULU YUVARLAK MASA/02 ŞUBAT 2011 Kocaeli kentinin turizm potansiyeli sürekli ortaya konmakla birlikte, kentin bu potansiyeli canlanamamıştır. güzellikleri, Kentin tarihi varlıkları turizm ve henüz doğal kültürel kaynaklarını oluşturmaktaysa da, Kandıra’nın bazı alanlarının Turizm Bölgesi ilan edilmesi dışında, turizme yönelik planlamaları yapılmış ve projeleri hazırlanmış, herhangi bir faal hale turistik gelmiş faaliyet bulunmamaktadır. Sahip olduğu potansiyellere rağmen, kentin turizme yönelik olarak durağan bir tabloda görünmesinin sebeplerini araştırmak ve canlandırma adına yapılacakları ortaya koymak için, ilgili uzmanların ve yetkili kurumların ve gönüllü turizm elçilerinin katılımı ile bu etkinlik gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda, kentin imar planlarına yeni bir tanımlama getirilerek TİD-Tercihli İmar Durumu denen bir düzenleme ile turizm bölgesi olmasa da kentin herhangi bir yerine turizm amaçlı yatırımlar için emsal ve kat artışı biçimiyle ilave haklar verilmeye başlanmıştır. Bu etkinlik ile kentin mevcut potansiyellerinin canlandırılmasının ve turizm alanlarının ilanının önemi ortaya konmak istenmiş ve bu anlamda tartışmalar da yapılmıştır. Yuvarlak Masa çalışmasının sonuçlarından bazıları; Kent sahip olduğu potansiyeller açısından turizme hazırdır. Ama bunların canlanması için kentin dinamiklerinin bira araya gelmesi gereklidir. “Nitelikli sanayi ve yeterince sanayi politikası” yerel yönetimlerce benimsenmeli, turizmin de sanayi kadar ekonomik getirisi olduğu öncelikle onlar ve bölge halkı tarafından kabul edilmelidir. Kocaeli’de “İş turizmi”, kentin turizm potansiyelini canlandıracak öncü güçtür. Doğa turizmi potansiyeli kent dışı katılımlar ile kontrolsüzce yapılmakta ve yapılan bu doğa aktiviteleri ile doğa tahrip olmaktadır. Bu kontrolsüzce gelişmeye engel olmak için, doğayı koruyarak turizmi canlandıracak planlama ve projelere ihtiyaç vardır. Turizm altyapısını oluşturmadan turistik tanıtım yapmamak gerekir, çünkü bu durum, kontrolsüz doğa turizmindeki gibi, olası turizm alanına zarar verecektir. 28 TİD uygulaması planlamaya aykırıdır ve kişiye özel olmamalıdır. Kentin mevcut parselasyon ve imar planlamasının yatırımcıya yetmeyeceği düşünüldüğünde ise, turizm bölgesi ilan edilen planlama alanlarında bütüncül yaklaşım kararları ile estetik ve silueti de dikkate alarak oluşturulacak bu alanlar için yeni imar düzenlemeleri yapılabilir. 3.17. DERİNCE YAYA KÖPRÜSÜ HK. ÇALIŞMA VE BASIN AÇIKLAMASI/08 ŞUBAT 2011 D-100 karayolu üzerinde, Derince Çenesuyu kesimindeki Kaymakam Mahmut Kılıçdoğan Üstgeçidi, günümüzde sıkça yapılmaya başlanan “geçmişi veya belli bir uslubü taklit eden mimarlıklar “ açısından Mimarlar Odası olarak bizleri rahatsız etmiş ve konu hakkında araştırmaya yöneltmiştir. Belediye başkanının yaptığı açıklamada, “bizim herhangi bir üsluba benzetemediğimiz”, Osmanlı ve Selçuklu mimarisi ile biçimlendiği söylenen köprünün mimari anlamda uslüp-biçim vb. incelenmesi için KOÜ’ne başvurulmuş ve bu yapı ile ilgili bir uzman görüşü alınmıştır. Mimarlar Odası olarak doğru gözlemlediğimiz köprüye ait belediyece ifade edilen mimari yaklaşımların yanlışlığının kamuoyu ile paylaşılması amacıyla bir basın açıklaması yapılmış ve aynı zamanda rapor belediyeye iletilmiştir. BASIN AÇIKLAMASI D-100 karayolu üzerinde, Derince Çenesuyu kesimindeki Kaymakam Mahmut Kılıçdoğan üstgeçit, günümüzde sıkça yapılmaya başlanan “geçmişi veya belli bir üslubu taklit eden mimarlıklar “ açısından Mimarlar Odası olarak bizleri rahatsız etmiş ve konu hakkında araştırmaya yöneltmiştir. Bu araştırma; bizlerin mimarlık eğitiminden ve tecrübelerinden gelen birikimlerinin bir araya getirilmesi ve yanı sıra da üniversitenin ilgili uzmanından Yrd. Doç Dr. Oya Şenyurt’tan talebimiz ile alınan raporla pekiştirilerek, bilimsel bir sonuca ulaşmıştır. Mimarlık alanındaki bazı teknik bilgilerin kamuoyuna doğru anlatılması açısından bu çalışmayı kent ile paylaştık. Yaya üst geçitleri; güvenli, kolay, engelsiz bir biçimde yayanın karşı yöne ulaşması amacıyla yapılan ve her zaman kente özgü yeni tasarımlar ve hatta yarışmalarla, farklı fikir zenginlikleri ile gerçekleşmesini dilediğimiz kentsel yapılarımızdan biridir. Derince’de yeni yapılan üst geçit de bu dileklerle gerçekleşmeyen örneklerden sadece biridir ve diğerlerinden farklı olarak Osmanlı Dönemi Mimari yapılanmalara benzetilmeye çalışılan kötü bir taklit olarak karşımıza çıkmaktadır. TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak; köprünün iki tarafında ve ortasında bulunan, üstgeçidin üzerine eklenmiş olan ve yapım amacı anlaşılamayan, herhangi bir mimari üslup ile bağdaştıramadığımız kubbeli bölümler için, Belediye Başkanı Sayın Alemdar, “Osmanlı köprülerinde çok fazla görüyoruz. Biz de böyle bir planlama yaptık” demektedir. o Bu bölümler, Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli dönemlerde inşa edilen seyir köşklü köprüleri anımsatmakla birlikte; Edirne Ekmekçizade Ahmet Paşa, Babaeski Sultan IV. Murat ve Edirne Yeni Meriç köprü örneklerine ne strüktür, ne malzeme ve ne de yapım teknikleri benzememektedir. 29 Örneklediğimiz bu köprülerin üstlerinde yer alan ve seyir amaçlı yapılan tekil seyir köşklerinin, mimari özellikleri açısından söz konusu üst geçit ile bir benzerliği bulunmamaktadır. Eğer, Derince’de de üstgeçidin üzerinde oluşturulan bölümler de seyir amacıyla yapıldıysa; 21. yüzyılın başlarında şehirlerarası bir yolun üzerinde, yayaların karşıya geçmesini sağlayan, ancak akan suya ve doğa içindeki bitki örtüsüne hâkim olmayan bir noktada, buna ne gerek vardır, diye düşünmekteyiz.Amaç seyir ise, köprüden geçmekte olan yayalar hızla akan trafiği mi seyredeceklerdir? o Malzeme, strüktür ve yapım teknolojilerinin uyuşmazlığı dışında, Osmanlı mimarisi örnekleri göz önünde tutularak yapıldığı iddia edilen üstgeçidin kubbeleri de problemlidir. Osmanlı mimarisinde kubbe strüktürel zorunluluklar sebebiyle kullanılmaktadır. Geniş açıklıklara sahip dörtgen bir hacmin üstünün düz atkı sistemiyle kapatılamaması, bir merkez etrafında eğrisel bir örtüyle kapatılmasını zorunlu kılmaktaydı. Kubbe, sadece Osmanlı’ya özgü bir strüktür öğesi de değildir. Mezopotamya uygarlığından bu yana kubbe kullanımı zaten vardır. Kubbenin Osmanlı mimarisindeki biçimlenişinde, temel birimi olarak “kubbeli kare-küp” bulunmaktadır. Ancak köprüde böylesi bir birim kubbeye rastlanmamakta, kubbeyi taşıyan elemanlar ile kubbeyi oluşturan malzeme ve yapım usulü de Osmanlı mimarisindeki yapım pratikleri ile benzerlik göstermemektedir. Bulunduğumuz çağda da kubbeli yapım sistemleri çoktan geride kalmıştır. Sadece camilerimizde bu sistem halen geleneksel bir biçimde devam ettirilmektedir. Bu nedenledir ki, haberlerden görüldüğü basına yansıyan gibi, köprü üzerindeki bölümlerin, halk tarafından şeklinde “camii tariflendiği kubbesi” ifade edilmiştir. Artık strüktür sorunun aşıldığı Türkiye’de yerli yersiz “kubbe” kullanımı “kubbe”nin simgesel yönünün de zayıflamasına yol açmakta ve etkisini azaltmaktadır. o Sayın Alemdar’ın basına yansıyan sözlerinden “… kubbeler dünyada mimarilerde vardır. Rus mimarisinde soğan kubbeler vardır. Hindistan mimarisinde, Hıristiyan mimarisinde kubbeler vardır. Kubbeler, mimarinin ortak değeridir. Kendi özgeçmişimize özgü olarak Osmanlı kubbelerini seçtik…” ifadesinin de gösterdiği gibi, “Osmanlı mimarisi” tek parçalı değişmeyen bir düzen biçiminde algılanmakta ve Osmanlı mimarisi için bireyin belleğinde yarattığı imaj doğrultusunda kendini Osmanlı’ya dâhil etme durumu söz konusu olmaktadır. Ancak, Sayın Alemdar’ın atladığı nokta, soğan kubbelerin Osmanlı’nın son dönemlerinde Osmanlı mimarisinde de kullanıldığıdır. Eklektik bir Osmanlı canlandırmacılığı dediğimiz Cumhuriyet’in ilk on yılında devam eden ve Birinci Ulusal Mimari denen üslupta da soğan kubbeler hâkimdir. o Üstgeçitle ilgili basına yansıyan haberlerden biri de üstgeçidin üslubunda “Osmanlı mimarisini 30 ön planda tutan Selçuklu motiflerinden yararlanılması ”dır. Selçuklu dönemi bezeme öğeleri büyük ölçüde, geometrik formlardan oluşmuştur. Ayrıca, bezemelerin kullanımı her iki üslupta; pencere üstleri, taç kapıların üst kotları ile kapıların iki yanında bulunmaktadır. Bir köprü yapısında ise köprünün iki yanındaki parapet duvarı boyunca, taşa işlenmiş bezeme yapım usullerine hiç rastlanmaz. Bununla birlikte, bezeme motiflerinin Osmanlı ya da Selçuklu mimarisindeki örneklerle ilgisizliği de tespit edilmiştir. Dolayısıyla, ne bezemenin kullanıldığı yer ve üslubu, ne de köprüde görülen bezemenin uygulaması doğrudur. Sonuç olarak; Pek çok kentte bulunan üst geçitler, merdivenlerinin dik olması, sahanlıksız olmaları, basamak sayılarının fazla yapılması nedeniyle, kullanan kişileri yormakta ve hasta kişilerin iniş çıkışlarda zorlanmaları, ya da engelliler için çözümsüz olması gibi sebeplerle eleştiri almaktadır. Öncelikle, üstgeçit çağdaş, fonksiyona hizmet veren, ergonomik bir araç haline getirilmelidir. Üslupsal kaygılar için “Osmanlı Tarihi”nin öne sürülmesi de hatalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki mimarlık anlayışında; halka hizmet bilinci, üslup kaygısından önde tutulmuştur.Osmanlı mimarlık tarihinin tüm süreçleri boyunca, insan faktörünün, buradaki üstgeçit örneğindeki insan faktörünün göz önüne alınışından daha önemli ve etkili olduğunu da kaydetmek gerekir. Bu nedenle farklı yaklaşımlara açık yeni tasarımlar üretilebilmesi için, tartışılarak ya da araştırılarak önerilecek çözümlere ulaşmak daha doğru sonuçlar verecektir. Tüm bu bakış açısı çerçevesinde, alışılmışın ötesinde bir şeyler üretmek ve mimari bir değer atfetmek isteniyorsa, konunun uzmanların görüşleri alınarak çözülmesi ve çözümün çeşitlenmesi için de böylesi kamusal yapılar için mimari proje yarışması açılması doğru sonuçlar verecektir. TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu 3.18. İNGİLİZCE KURSU/01-08 ŞUBAT 2011 31 Rotary Kulüp organizasyonu ve sponsorluğunda mimarlara yönelik olarak Arjantinli bir eğitimci ile gerçekleştirilen İngilizce pratik kursu, bir hafta boyunca 17.00-19.00 arasında tarihi binamızda yapılarak, kurs bitiminde yapılan tören ile katılımcılara belgeleri verilmiştir. 3.19. MİMARLIK VE İŞHUKUKU SÖYLEŞİSİ - 09 MART 2011/ 17 ŞUBAT 2011 GEBZE/SAKARYA TEMSİLCİLİKLERİ “Mimarlık İş Hukuku ve Güncel Sorunlar” konulu etkinlik, KOÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Z.Gönül Balkır ile 17 Şubat 2011 Perşembe günü 15.00 -17.00 saatlerinde Gebze Ticaret Odasında gerçekleştirilmiştir. Aynı söyleşi 09 Mart 2011 Perşembe günü 13.30-16.00 da Sakarya Temsilciliğinde gerçekleştirilerek, üyelerimizin fikri hakları ve iş hayatındaki hukuki sorunları tartışılmıştır. 3.20. KÜRESELLEŞMENİN KISKACINDA İSTANBUL VE MARMARA/12 MART 2011 Küreselleşme İstanbul ” ile başlayan kültür kenti” süreçte, vizyonunu üstlenerek, yeni planlaması ile Marmara bölgesindeki tüm kentlere ve tabii ki Kocaeli’ye de yeni işlevler yüklemektedir. İstanbul çevre düzeni planlarının hazırlık sürecinden itibaren birçok toplantı ve etkinlikte değindiğimiz bu durum artık geçekleşmeye başlamıştır. Bu etkileşim diğer Marmara Bölgesi kentleri için de geçerli olup, konuyu tartışmak üzere diğer kentlerin İl Koordinasyon Kurulları ile TMMOB kapsamında toplantılar yapılmıştır. 12 Mart tarihinde İstanbul İKK 32 sunumu ile gerçekleşmesi planlanan etkinlikte; İstanbul Planlarından, Marmara’ya ve Kocaeli’ye bakarak kentlerin gelecek öngörülerinin birlikte tartışılması planlanmıştır. Etkinlik sonuçlarından bazıları; İstanbul, her türlü doğal ve yaşamsal eşiğinin zorlandığı bir mega kent haline dönüşmüş, uluslararası grafiklere girmeye başlamış ve bu durum hem çevre illeri ve hem de doğal varlıkları çok kritik bir biçimde etkilemeye başlamıştır. Mega kent İstanbul, üzerindeki fonksiyonel yükleri artık taşımakta zorlanmaktadır ve çözüm olarak alternatif çıkış kapıları ile yükünü azaltma yoluna gitmiştir. Bu bağlamda, 2007’de Marmara Bölgesi’nin planları İstanbul ile uyumlu hale getirilmeye başlanmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Trakya Kalkınma Birliği tarafından imzalanan “1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası İstanbul İl Çevre Düzeni, Kocaeli İl Çevre Düzeni ve Sakarya-Düzce-Yalova-Bilecik Çevre Düzeni Planlarının Uyumlulaştırılmasına ilişkin protokol onaylanmıştır. Bu protokolle, Marmara Bölgesi genelinde plan bütünlüğü ile uyumunun sağlanması amaçlanmaktadır. 3.21. YOKSA ENGEL SİZ MİSİNİZ? -KONFERANS/FORUM /24 MART 2011 Mimarlar olarak ihmal edildiğini düşündüğümüz “Engelli yaşam” konusunu, ele almak ve öncelikle de bizzat engellere karşı yaşam süren kişiler ile konuyu tartışmak üzere bu etkinliği geçekleştirmiş kişinin, bulunuyoruz. engelli Birçok derneklerinin, engelli kurum temsilcilerinin ve üniversitenin katılımı ile KOÜ MTF salonunda yapılan tartışmalar sonucunda kentin tasarımcılarının bu konudaki eksiklikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Engelli kavramı, aslında sadece görünen engeli ifade etmektedir. Aslında herkesin kendi içinde bir engeli vardır; kiminin bedeninde, kiminin ise ruhundadır bu engel… Engelli kişilerinki ise, sadece en görünür olanıdır. Eğer yaşam çevrelerimizdeki yapısal engelleri kaldırabilirsek, görünür engellileri de yaşama kazandırabiliriz. 33 Öncelikle, kaldırımların yüksek kotları, otobüslerin binilemez olması ve benzerleri gibi, sokaktaki ya da fiziksel mekânlardaki engelleri kaldırırsak sorunu çözmeye başlarız. Ama ilk olarak, engelleri kaldırmak için düşünülen yanlış bir kanıyı da yok etmemiz gerekmektedir. Türkiye’de insanlar, sadece maddi yardımlar ile engelleri kaldırmaya çalışmaktadır. Aslında bu bağışlar, bağışı yapan için vicdanı rahatlatma, engelli için öncelikle bir konfor olmakla birlikte, çoğu zaman da geçici bir sevinçtir. Çünkü esas olan yaşam alanlarını engelsiz kılmak olmalıdır. Mimarlar, mühendisler, merkezi ve yerel yönetimler, tüm planlama tasarım ve uygulamalarında “engelleri kaldırmak” üzerine kurgu yapmalıdır. İstihdam imkânları çok az olan engelli kişilerin bu hakkı yasal bir gereklilik olarak görülmemeli, iş yerleri için uygun engelsiz yaşam şartları sağlanmalıdır. 3.22. TOPLU KONUT ALANLARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM PANELİ/26 MART 2011 Kentin toplu konut profilini incelemek, TOKİve kent konut tarafından yapılan konutları araştırmak, konuta dair sorunları tespit etmek ve çözüm önerilerini ortaya koymak üzere çalışma-araştırma yapan şubemiz konut çalışma grubu, Sempozyum hazırlık sürecinde, TMMOB İKK bileşenlerinden ilgili uzmanlıklar ile birleşmiş ve çalışmalarını genişletmiştir. Araştırma tespit çalışmaları kapsamında yetkili kurum ve kuruluşların birikimlerini ve uzman görüşlerini paylaşmak amacıyla planlanan bu panel Sempozyum hazırlık etkinlikleri kapsamında 26 Mart tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu panelde; Toplu konut alanlarının yer seçim kriterleri ve ilçeler bazında nasıl bir dağılıma sahip olduğunun sorgulanması, Yerel yatırımcı aktör olarak “Kent Konut”un ne tür politikalar izlediğinin uygulamalar üzerinden tartışılması, 34 Toplu konut uygulamalarında en baskın aktör olarak TOKİ’nin Kocaeli kenti özelinde uygulama süreci ve sonuçları “aidiyet, mahallelilik, yerinden edilme” sorunsalları bağlamında tartışılması, amaçlanmıştır. KBB, Kent Konut ve diğer kurumlar, çalışma başladığı andan itibaren konut çalışma grubumuza istatistikî verileri, belgeleri, plan ve haritaları ile destek vermeye başlamıştır. Panel de bu kurumların ortaklığında, diğer uzman katılımcıların katkısı ile gerçekleşmiştir. Panelin sonuçlarından bazıları; Kocaeli’de %26’sı TOKİ tarafından inşa edilen ve edilmekte olan toplam 48.486 konutun%48’inin İzmit ilçesinde gerçekleştirildiği, üç ilçede ise (Darıca, Dilovası ve Kandıra) hiçbir uygulamanın yapılmadığı görülmektedir. Kentlerin konut üretimi artık “kentsel dönüşüm” altında gerçekleşmektedir ve kentimizde de böyledir. Kentsel Dönüşüm Projelerinde sadece yeni fiziki çevrelerin oluşturulması sağlanmaktadır. Oysaki, sosyokültürel çevre de önemlidir ve yeni yapılı çevrede iş imkânları yaratılması da amaç olarak saptanmalıdır. Yerel halkın karar alma sürecine katılımı ise, projeye destek vermeyi sağlayabilecek önemli bir faktördür. Mimarlar Odası yürütücülüğündeki çalışma grubu TMMOB Kocaeli İKK kapsamında çalışmalarını sürdürmüşolup, panel sonrası çalışma alanlarını şöyle belirlemiştir; o Kocaeli’de “konut arz ve talep” ilişkisinin belirlenmesi, o Demografik verilerin İstanbul faktörü ve OSB’ler özelinde sanayi gelişimi ışığında irdelenmesi, o Konut gelişme alanları, toplu konut uygulamaları ve kentsel dönüşüm alanları ilişkisinin değerlendirilmesi, o Sosyal konut grubu için çözümlerinin incelenmesi, o Özel girişimcilerin gerçekleştirdikleri uygulamaların irdelenmesi ve kamu uygulamaları ile karşılaştırılması… 3.23. KÜLTÜR SANAT MİMARLIK AÇIK OTURUMU /15 NİSAN 2011 Konuk: Beral Madra (İstanbul 2010 Küratörü) Eğitim, Kültür ve sanat alanında; bu eylemlerin gerçekleştiği fiziki mekânlardan, yapılan eylemin niteliğine, niceliğine kadar kentin durumunu ortaya koyarak, sorun alanlarını tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla, ilgili ve yetkili onlarca kurum temsilcisi ve kişilerin katılımı ile 20 Ocak, 25 Ocak ve 5 Şubat tarihlerinde bir dizi küçük toplantı yapılmıştır. Tüm bu toplantılardan elde edilen sonuçlar ile ayrı ayrı toplantı yapılan tüm katılımcıların birlikteliğinde, kültür sanat bağlamında uzman bir konuğun dinlenmesi ve kente dair 35 sorunların birlikte tartışılması, kentin kültür sanat mekânlarının iyileştirilmesi ve özellikle Seka alanındaki olası mekânlarınişlevlendirilmesi için doğru hedeflerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Etkinlik sonuçlarından bazıları: Kocaeli kültür ve sanat alanında birçok yerel, ulusal ve uluslar arası etkinliğe ev sahipliği yapabilecek potansiyeldedir. Kentte yerel anlamda süreklilik kazanmış birçok girişim bulunmaktadır. Yapılan birçok etkinlik olmasına rağmen kentin sadece bir bölümü bu işlerin farkındadır. Ancak kentin etkinlik mekânları, içinde yapılan veya yapılmaya çalışılan işler için uygun fiziksel özelliklere ve tasarıma sahip değildir. Sanayi kenti Kocaeli’de; endüstriyel alanların kültür-sanat aktivitelerine ev sahipliği yapabilmesi ve sanayi kuruluşlarının bu aktiviteleri organize etmeleri veya finanse edebilmeleri gerekmektedir. 3.24. TOPLU TAŞIMA YUVARLAK MASA TOPLANTISI /20 NİSAN 2011 Taşıma Kooperatifleri yetkilileri ile Kocaeli kentinin ulaşım sorunları Kocaeli Büyükşehir belediyesi yetkililerince çözülmeye çalışılmakta ve ulaşım master planı hazırlanmaktadır. Bu bağlamda; hem mimarlar odası hem de TMMOB Kocaeli Bileşenleri olarak bizler de konuyu tartışmakta ve görüşlerimizi paylaşmaktayız. Kentin karayolu endeksli ulaşım akslarının hafif-raylı sistem ve deniz ulaşımı ile desteklenmesi sıkça ifade ettiğimiz önerilerdir. Bir diğer konu da, kent merkezindeki yol kenarı otoparklardır. Yetersiz de olsa kent içi kapalı otoparklar yarı dolulukta çalışmaktadır. Tamamen alışkanlıkla ilintili olan bu durumun, yani yol üzeri güya pratik olan park alanlarının desteklenmemesi, hem görsel kirlilik, hem de gereksiz trafik sıkışıklığı yaratan bu uygulamanın kalkması gerekmektedir… Ulaşım planlama müdürlüğü ile yapılan toplantı sonrası, sempozyuma da taşıdığımız ulaşım konusu için, ulaşımın bir diğer tarafı olan taşıma kooperatifleri ile de bir toplantı yapılması planlanmıştır ve onların da görüşleri alınmıştır. Toplu taşımaya destek olarak raylı taşıma yapılabilir, deniz yolu ulaşımı canlandırılabilir ve tüm bunların mevcut minibüs ve otobüsler için kazancı azaltmayacağı düşünülmektedir. Çünkü denizyolu ve raylı sistemin kente entegresi için yine karayolu ulaşımı gereklidir. Çünkü kentin dik yokuşlu tepelerine yine otobüs veya minibüs taşımacılığı gerekmektedir. 36 3.25. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ ÇALIŞMALARI 3.25.1. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ KURULDU/KASIM 2010 Kocaeli kentinin sanayi kaynaklı olarak yaşanan ve her geçen gün artan çevre sorunuyla ilgili, Kocaeli ölçeğinde bireysel ve birkaç meslek odası düzeyinde katılımla var olan çalışmaların, tüm kent dinamiklerinin, sivil toplum örgütleri, dernekler, TMMOB, Baro, diğer meslek odaları ve Kocaeli Üniversitesinin katılımı sağlanarak bağımsız ve sürdürülebilir bir çevre hareketine dönüştürülmesi düşünülmüştür. Bu çalışmanın hedefi çevre bilincinin geliştirilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, ilimizde uygulanmakta olan ve uygulanacak projelerin irdelenerek çevreye getirecekleri olumsuzlukların bertaraf edilmesi yönünde katkıda bulunulması olarak belirlenmiştir. Kocaeli Çevre Hareketi dediğimiz bu platformun yürütme kurulu ise; TMMOB, Mimarlar Odası, Çevre Mühendisleri Odası, TMMOB dışı meslek odalarını temsilen SMMMO ile Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği ve İzmit Çevre İnisiyatifi Temsilcisi olarak belirlenmiştir. Çevre Hareketinin hedefleri, a) Mevcut verilerin derlenmesi ve arşivlenmesi; bugüne kadar yapılan ölçüm, analiz, tetkik ve araştırmaların bir araya getirilerek çevre veri tabanı oluşturulması, b) Sorunların ortaya konması ve gruplandırılması (körfez ve çevresindeki sanayi alanları, limanlar, tersaneler, sanayi kazaları, ya da imar ile ilgili uygulamalar, tarihsel çevre gibi), c) İlimizdeki güncel projeler hakkında yapılan çalışmaların, kaydedilen gelişmelerin (şikâyet, itiraz dilekçeleri, mahkeme kararları, ÇED süreci gibi) derlenmesi ve eylem planı geliştirilmesi, d) Çevre konuları hakkında paneller düzenlenmesi, mahallinde yapılacak toplantılar ile bölgede yaşayan insanların bilgilendirilmesi, basın yoluyla kent kamuoyunun bilgilendirmesi, olarak belirlenmiştir. Kocaeli Çevre Hareketinin oluştuğu süreçte; dünyanın 4.büyük çelik üreticisi olan POSCO’nun Kocaeli’de yatırım yapacağı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) tarafından bildirildiği üzere “POSCO Yönetim Kurulu’nun 17 Aralık 2010 tarihli kararı ile 350 milyon dolarlık yatırımı Kocaeli'ne yapma kararı aldı.” ifadeleriyle yerel basında yer almıştır. Kocaeli Çevre Hareketi 27.12.2010 ve 03.01.2011 tarihli toplantılarda demir-çelik fabrikası kuruluşunu durdurma eylem planını (03.01.2011-Mayıs 2011) görüşmüşler ve eylem planının bir parçası olarak basın yoluyla kamuoyunun bilgilendirmesi gereğini vurgulamışlardır. 04.01.2011 tarihinde, ertesi gün protokol imzalanacağından habersiz, Kocaeli Çevre Hareketi Bileşenleri “Tarım alanlarımıza, yaşam alanlarımıza fabrika kurulmasına son verilmelidir” çağrısını yaparak ortak bir basın açıklamasıyla tüm Kocaelileri çevresel duyarlılıklarını arttırmaya, yaşam haklarına sahip çıkmaya davet etmiştir. 3.25.2. BASIN AÇIKLAMASI/03 OCAK 2011 YAŞANABİLİR BİR KENT İÇİN, TARIM TOPRAKLARI VE DOĞAL ÇEVRE, KORUNMALIDIR!ÇEVRESEL KİRLETİCİLİĞİ YÜKSEK, DOĞAYA VE TÜM CANLILARA ZARAR VEREN SANAYİNİN YAŞAM ALANIMIZA GİRMESİNE SON VERİLMELİDİR. 37 2009 yılında Uzunçiftlik’te kurulması öngörülen Demir Çelik tesislerine, çevre duyarlısı yurttaşlar, meslek odaları ve ilgili sivil toplum örgütleri gerekli duyarlılığı göstererek tepki göstermişlerdi.Bu kenti yönetenler, bu duyarlılığı ciddiye alarak böylesi bir tesisin yapılmaması için gerekli tavrı ortaya koymuşlar ve sonuçta demir çelik tesisinin yapılmayacağını kamuoyuna açıklamışlardı. Bu gelişmelerin üzerinden henüz 2 yıl bile geçmeden, gazetelerden okuduğumuz ve çeşitli toplantılarda sözel olarak aldığımız bilgilerden; yine bir demir çelik tesisi, yer seçimi ve yapımı konusunda birtakım farklı yaklaşımlar ile yeniden gündeme getirilmeye çalışılmaktadır. Öncelikle, bu haberlerin asılsız olmasını diliyoruz. Ve daha önce toplumun sesine kulak vererek kent yaşamına vereceği zarar nedeniyle bu fabrikanın kurulmasına izin vermeyen yerel yöneticilerimizin, bu tavırlarını devam ettirmelerini umuyoruz. Kenti yönetme sorumluluğunu üstlenenler ile bölgesel anlamda işlev üstlenmiş kimi kurum ve kuruluşların, bu kentin geleceğini planlama ve gerekli yatırımları belirleme konusunda, kent yaşayanlarını yok sayan anlayışlarını sürdürmek gibi bir tavır içerisinde olmadıklarına inanmak istiyoruz. Çünkü böylesi bir anlayışın bu kentin geleceğini sürekli olarak risk altına alması karşısında bu kentin yaşayanlarının sabrı tükenecektir. Daha önceki açıklamalarımızda konuyu teknik olarak da ele almış ve şöyle anlatmıştık; “Demir-çelik sektörü, en çok enerji ve kaynak tüketen, kirletici unsurları en yüksek olan sektördür. Bu tür tesislerin çevresel etkilerinin sonuçları oldukça olumsuzdur. Birincil etki havaya olmaktadır.Yoğun enerji kullanımı sonucunda açığa çıkan CO2, üretim sırasında açığa çıkan FeO, SO2, CO2, CO, NOx ile NO2 gibi gazlar atmosfere verilecektir.Bunlardan SO2 ve NO gazları yağışla H2SO4 ve HNO3 şekline dönüşerek asit yağmuru şeklinde yakın çevreye yağacak ve uzunca bir süre asit kokusu net olarak çevresinde hissedilecektir. Asit yağmurları hem tarım topraklarını olumsuz etkileyecek, hem de orada yetişen ürünlerin sağlıksız olmasına neden olacak; dolayısıyla bu durumdan tüm kent halkı olumsuz etkilenecektir. Ayrıca yine bacada açığa çıkan partikül madde‘ler, soluduğumuz havaya salınacak ve hem Kartepe, hem de rüzgarlarla taşıdığı çok daha geniş bir alanda, yaşayan canlıların sağlığını tehdit edecektir. Ayrıca açığa çıkacak olan bu tozların etrafa saçılması, trafik kazalarının artmasına sebep olacaktır. Yine üretim sırasında oluşacak ses kirliliğinin boyutları psikolojik ve sosyolojik sorunları beraberinde getirecektir. Depolama koşulları sağlanamazsa, üretim sonucunda ortaya çıkan yüksek miktardaki cürufun ve külün içerisinde bulunan ağır metaller toprağı ve yeraltı suyunu kirletecektir. Ayrıca E-5 ve TEM otoyoluna gelecek araç yükü ve bundan kaynaklanacak hava kirliliği de faaliyetin çevresel etkilerini arttıracaktır. Bir demir çelik fabrikasının herhangi bir bölgedeki faaliyeti; havayı, toprağı ve suyu kirleterek insan sağlığını önemli ölçüde tehdit etmektedir. Bu tür sektörlerin çevre ve insan sağlığı boyutundaki etkileri, uzun yıllar içerisinde kentimizin başka bölgelerinde görülmüştür. Bu nedenle, tecrübe edilmiş bir konuda yeniden denemeler yapılmamalıdır. 38 Kocaeli, çevresel kirleticiliği yüksek, doğaya ve tüm canlılara zarar veren sektörlerden korunmalıdır…” Yeniden gündeme gelen ve yeri konusunda henüz kesin bilgi aktarılmayan demir-çelik sanayinin, olası yeri hakkındaki yorumlar ise, yine KARTEPE ilçesini işaret etmektedir. Korunması gereken doğal güzellikler ile kentin turizm merkezi olabilecek potansiyele sahip bir ilçesi hedeflenmiştir. Tartışılan tesis yerinin Kartepe’de Ya da çevresinde bir OSB içinde olması ise sahte bir avuntudur. Bu tesisin OSB içinde yer alması; havayı, suyu, toprağı kirletmeyeceği ve karayolu-denizyolu-demiryolu ulaşımlarına yük getirmeyeceği anlamına gelmemektedir. Tüm bu nedenlerle, aşağıda imzaları bulunan, yaşanabilir Kocaeli için çalışan, bugün ve gelecek için hazırlanan planlara ve yatırımlara duyarlılıkla yaklaşan, biz çevre dostu kuruluşlar, kente dair yeni gelişmelerden kaygılı olduğumuzu belirtmeyi görev biliriz. Mesleki ve yaşamsal sorumluluklarımız ile üyelerimiz ve tüm kent yaşayanlarımıza karşı duyduğumuz sosyal sorumluluk gereği, böylesi gelişmelerin yakından takipçisi olduğumuzu ve her adımda yapılması gereken her türlü çalışmayı yapacağımızı kamuoyuna bildiririz. İlgili yerel yöneticilerimiz ile görüşülerek, bu konuda somut bilgi almak ve hassasiyetlerimizi duyurmak üzere gerekli çalışmaları başlatacak ve tüm somut gelişmeleri Kocaeli Kamuoyu ile paylaşacağız. Herkes bilmelidir ki, İzmit’in doğusunda ikinci Dilovası’nın kurulmasına bu kentin tahammülü yoktur. Artık, hızla daralan yaşam alanlarımızın yok edilmesine göz yummayacağız. Kocaeli’nin tarım alanlarının, ormanlarının, Körfez’in ve kıyılarının; yol yapımı, liman inşaatı, denize dolgu yapılması, OSB ler veya tekil sınaî yatırımları için cazip alan yaratılması gibi akla ve bilime ters yaklaşımlarla, insan ve doğa yaşamını riske atan çevre katliamlarına son verilmelidir. Kent yaşayanları olarak; Nefes almak istiyor, sürdürülebilir bir yaşam hedefliyoruz. Yer altı ve yer üstündeki doğal yaşam kaynaklarımıza, doğal çevremize sahip çıkıyoruz. Doğal kaynaklarımızın, her ne ad altında olursa olsun yağmalanmasına, yok edilmesine Hayır diyoruz. Ve tüm Kocaelileri çevresel duyarlılıklarını arttırmaya, yaşam haklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. 39 3.25.3. HEREKE VE KAŞIKÇI KÖYÜ’NDE TAŞ OCAĞI ÇED TOPLANTISI/ŞUBAT 2011 İlimizde her geçen gün artan taş ocaklarına,her geçen gün yeni başvurular da eklenmektedir. Kent planlarımızda,yerleşim alanlarından, su kaynaklarınızdan uzak, tarım, orman alanı olmayan rezerve alanlar bulunmadığı için, yatırımcıların talebi ile kentin farklı yerlerinde süreçler başlamakta ve çevresel etki değerlendirme toplantıları yapılmaktadır. Önce Hereke’de ve ardından Kaşıkçı Köyünde gerçekleşen iki adet ÇED TOPLANTISINDA Kocaeli Çevre Hareketi ve Mimarlar Odası temsiliyetinde katılımlar yapılmıştır. Hereke’de, bazı mevcut taş ocaklarının çevresel etkisi tehlikeli olabilecek kadar olumsuzdur. Ocakların yanlış yer seçimleri ile yerleşim alanlarına yakın konumlananlar “patlamalar, gürültü, kirlilik vb” olumsuzlukları yöre halkına yaşatmakta ve halkın deyimi ile neredeyse her gün deprem olmaktadır. Yani taş ocakları, yapıları etkileyecek kadar yerleşimlere yakındır ve geçmişte de patlamalar etkisi ile yamaçtan yağan taşlar binalara zarar vermiştir. Bölge halkı yeni bir taşocağı istemediğini açıkça söylemektedir. Hereke’de veya başka bir yerde bu ve benzeri yaşanmışlıklar ile Kaşıkçı Köyü’ndeki olası taş ocağını düşünmek dahi endişe vericidir. Buradaki taş ocağı da yerleşim alanlarına çok yakındır ve talebi olan firma iki günde bir patlamalar yapacağını söylemektedir. Üstelik Kaşıkçı ve çevresindeki köyler tarım ve hayvancılık ile yaşamlarını sürdürmektedir. Her patlamada ve taşıma sırasında çevreye yayılacak olan toz ile tarım alanları, meralar zarar görecek ve bizlerin besin kaynakları kuruyup yok olacaktır. Teknolojiyi kullanarak, faaliyeti tamamen zararsız kılmak mümkün değildir. Aynı zamanda orman köyü olan bu yerleşimler, orman içinde gerçekleşecek tesis ile izinli orman kullanımından, önce mahrum olacaklar ve hatta ileriki zamanda da ormanın yok olduğuna da şahit olacaklardır. Yine Kaşıkçı köyünde ve üstelik olası taş ocağının hemen yakınında su kaynağı mevcut olup, bu kaynak yakın çevresi ile koruma altında olması gereken ve 4-5 köyü besleyen bir doğal kaynaktır. Kullanılacak patlayıcı madde artıkları da toz ile birlikte çevreye yayılacaktır. Kaynaklara yakın ve üstelik orman alanında bir taş ocağı kabul edilemez…Tarım alanları yok olacak, meralar zarar görecek, hayvancılık bitecek, su kaynağı ve orman tahrip edilecek…Üstelik 99 ha.lık bir orman alanı ocak için kullanılacaktır. Ayrıca, taş ocakları sadece ocak bölgelerini değil, ocaklardan nakil edilen malzemeler nedeniyle çok daha geniş alanları etkilemekte, yaşamı tehdit etmektedirler. Çok sevindiricidir ki; Kaşıkçı ve çevresindeki köyler bu bilinç ile toplantıda taş ocağını istemediklerini hep birlikte dile getirmişler ve topraklarına sahip çıkmaya çalışmışlardır. Kırsal yaşam tüm ülkemiz için korunması gereken doğal yaşam alanlarımızdandır. Buralardaki yerleşimin yok olmaması için, yakın konumda taşocağı ve benzeri tesislerin yapılmasına izin verilmemelidir. 40 Kentteki taş ocaklarının artışına bir diğer açıdan bakarsak; İstanbul etkileşiminde bir kent olarak Körfez, kıyıdaki mevcut tesislerin büyümesi ve yeni tesislerin yapılması talepleri ile yaşamsal tehlike içindedir. Körfezin kuzeyinde ise Kuzey Marmara Otoyolu denen 3. Boğaz Köprüsü ile bağlantılı planlanan bir otoyol yapımı söz konusudur. Bu yeni projelerin de, yeni taş ocakları talebini arttırmakta olduğunu düşünmekteyiz. Bu projelerin kente diğer olumsuz katkıları başkaca gündemlerimizde tartışılmakla birlikte, taş ocaklarının artışına veya nerde konumlanacaklarına vesile olmaları da düşündürücüdür. Kentimizde denetimi yapılamayan birçok tehlikeli tesis yaşam alanlarımızla birlikte bizleri,doğrudan yaşamımızı tehdit etmektedir. Sürekli büyüme talebinde olan yanlış yer seçimi ile plansız gelişmiş sanayi yapılarının, Dilovası’ndaki atıklar gibi sağlığımızı ve doğayı tehdit eden kontrolsüz gelişmelerin, Kartepe’de, Kandıra’da, İzmit’te… kentin neresinde olursa olsun niteliksiz tesislerin, karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz. 3.25.4. KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ BASIN AÇIKLAMASI/19 NİSAN 2011 Çevre Hareketi oluşumunun gerçekleşmesinden itibaren, sanayi tesisi, taş ocağı vb gibi yeni yatırımlara ait birçok ÇED toplantısına katılım yapılmış ve görüş beyan edilmiş, aynı zamanda da halkın bilgilendirilmesi için toplantılar yapılmıştır. Halen gündemde olan ve yerleşim alanları içinde kalacak olan çelik tesisinin kurulmaması için de, tesisin kentleşmeye etkileri hakkında teknik bir rapor oluşturulması çalışması başlatılmıştır. Odamızın öncülüğünde hazırlanan rapor, özet bir basın metnine ve görsel bir sunuma da dönüştürülmüştür. Rapor kentin genel çevre sorunlarını, kentleşme-planlama bağlamında ele alarak, Poscodenen çelik tesisini örnek olarak irdelemektedir. Bu tesisisin ÇED toplantısı öncesinde kamuoyunu bilgilendirmek üzere, rapora ait basın açıklaması ile bölge halkını bilgilendirme toplantısı gerçekleştirilmiştir. KOCAELİ, ORGANİZE SANAYİ ALANLARI İLE SANAYİ KAYNAKLI ÇARPIK KENTLEŞMESİNE ÇÖZÜM ARARKEN, ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNİN VE TESİSLERİNİN TUZAĞINDA KURBAN BİR KENT OLMA YOLUNDA ! Kentimizde sanayinin kent ve çevresinin şartlarını benimseyen bir şekilde oluşmasını sağlayabilmek mümkün olamamıştır. Her ne kadar günümüzde de “kentin koşullarını benimseyen sanayiden” bahsedilse de böyle bir gelişmenin olamayacağı son yıllarda yerleşmesine izin verilen sanayi tesisleri incelendiğinde görülecektir. 41 Kocaeli, günümüzde İstanbul’a yakın olmak isteyen ama içinde yer alması arzu edilmeyen sanayi sektörünün yükünü üstlenerek İstanbul’a hizmet etmektedir. İstanbul’un Sanayisinin Kocaeli’ye taşınması hedefi bir gerçektir ve hem İstanbul hem de Kocaeli Çevre Düzeni planında buna dair öngörüler bulunmaktadır. Kocaeli kent planları İstanbul etkileşimine karşı bütüncül planlamada bir önlem hesaplanan almamakta, nüfusu sadece 1.600.000 arttırarak, 2025 yılı için 3.600.000 yaparak, yani olağandan fazla öngörerek İstanbul nedeniyle göçle gelecek nüfusu ortaya koymaktadır. Kocaeli Planında, 2025 yılı için yapılan nüfus öngörüleri ile kentin sanayi ve tarım geleceği ortadadır. Bugün Kocaeli’dekm2’ye 432 kişi düşerken, 2025 nüfusu gereği bu sayı 1100 olacak ve nüfusun %92’si kent nüfusu olacaktır. Yani kırsal yaşam neredeyse kalmayacaktır. Türkiye illerinin yaklaşık 4,5 katı yoğunlukta olan ilimizde, her geçen gün sanayinin artması ve buna müdahale edilmemesi durumunda kentin boş kalan toprakları da yapılaşacak ve belki de yetmeyecektir. İstanbul etkisi ve zaten var olan talebi ile, Sanayinin her geçen gün artışı engellenemez ise, kentin kaos halindeki ulaşımını, master plan da kurtaramayacaktır. Sanayi tesislerinin yükü ile ilçe merkezlerindeki tırlar kent ulaşımını olumsuz etkileyecektir. Kocaeli’de plansız sanayinin disipline edilmesi amacıyla kurulan OSB lerin giderek çoğalması da kentin içinde bulunduğu duruma çözüm için uygun bir planlama sağlamamaktadır. Mevcut sanayi tesislerinin zaman içinde organize sanayi bölgeleri içinde faaliyetine devamlılığı doğru bir karardır. Ancak yanlış yer seçimleri ile başlayan sanayi alanlarının dönüşümü sürecinin, OSB alanı yaratmak için tarım alanlarının dönüştürülmesi, konut gelişme alanlarının, tarım ve orman alanlarının OSB baskısı altında yok olma tehlikesine maruz bırakılması ya da mevcut OSB ler yaklaşık %50 doluyken yeni sanayi alanları yaratılması doğru değildir. 42 Marjinal tarım alanlarının verimliliğini yöresel geçim kaynağı olarak görmeyerek bu tarım topraklarını imara açmak, insan merkezli bir karar olmasa da ne yazık ki yasaldır ve ne yazık ki bu durum hızla yaşanmaktadır. Üstelik de sanayi alanı olarak… Kocaeli sanayisine yönelik yanlış yer seçimleri, OSB uygulamalarında da devam etmektedir. Yer seçimlerindeki yanlışlıklarla her geçen gün Kocaeli’nin çevre sorunları artmaktadır. Geldiğimiz süreçte ASIM KİBAR OSB ve bu OSB içerisine yapılması planlanan Posco çelik işletmesi bu duruma örnek teşkil etmektedir. ASIM KİBAR OSB; Bu OSB‘nin kurulabilmesi için İzmit’in en verimli toprakları mutlak tarım vasfından çıkartılmıştır. Gelişiminin kuzeye doğru olması ön görülen kentin, kuzey yönündeki gelişim hızı ve talebi artacak, bu durum beraberinde yapılaşmaya açılmasında bir sakınca görülmeyen diğer tarım alanlarının gelişme konut alanlarına dönüşümünü tetikleyecektir. OSB‘nin bulunduğu bölgenin yakın çevresi halâMutlak Tarım Alanları vasfındadır, yani OSB konut alanlarının ve mutlak tarım alanlarının tam ortasında olup, tarım alanlarına tehdit oluşturmaktadır. OSB etrafında bulunan tüm konutlarda yaşayanlar için, ulaşıma gelen yeni yoğunluk ve kentin buna hazır olmayışı problem olacak ve aynı zamanda kent genelinde de ulaşım yoğunluğu artacaktır. Aynı zamanda kente eklenen her sanayi göç doğuracak ve kent nüfusu da artarak; ulaşım, çarpık kentleşme, kamusal alanların yetersizliği vb sonuçlar doğuracaktır. POSCO; Bu OSB içinde yer almak isteyen POSCO isimli çelik firması, dünyada birçok bölgede ENTEGRE TESİSLERDE sıcak haddelenmiş ürünler üretmektedir. Firmanın dünyadaki diğer yatırımlarına baktığımızda; International MonetaryFund'nin Ekim 2009 raporuna göre, bu ülkelerin “Gelişmekte olan ülke” statüsünde olduğu görülmektedir. Yani; gelişmiş ülkeler tarafından, doğal kaynak, ucuz iş gücü bakımından sömürülen, kirletilen ülkelerdir. 43 Türkiye de gelişmekte olan bir ülkedir ve Kocaeli Ulaşım ağlarının ve piyasanın düğüm noktasında yer almaktadır, İstanbul’a yani ülkenin tek küresel metropolüne, finans merkezine çok yakındır. Üstelik Kocaeli, demir madeninin çıktığı Sakarya’ya olan yakınlığı, demiri işlemek için yakılması gereken kömürün çıkarıldığı Zonguldak’a olan yakınlığı ile dikkat çekmekte ve konumu ile, Karasu’ya yapılması planlanan limanla da hammadde akışını kolaylaştıran bir aks üzerindedir. POSCO Kocaeli’deki konumu ile işlediği demiri deniz ve kara ulaşımı ile yurt içi ve yurt dışına taşıyabilecek birçok ulaşım aksına da sahip bir yer seçmiştir. “ÇEVRE ZARARLISI OLMADIĞI” söylenen POSCO ÇED başvuru dosyası ön raporunda çevresel etkileşimi aşağıdaki gibi ifade edilmiştir: “….gerek inşaat ve gerekse işletme aşamalarında olası çevresel etkiler beklenmektedir;…katı atıklar, sıvı atıklar, hava emisyonları, gürültü, vb.” “İşletme aşamasında ise soğuk haddeleme ünitesinde doğalgazın yakıt olarak kullanımından dolayı emisyonların (CO, SO2, NOx) oluşması söz konusu olacaktır. “İşletme sırasında trafik yükü belli oranda artacağı için çalışacak araçlardan kaynaklanacak emisyonların minimuma indirgenmesi için, kullanılacak tüm araç ve ekipmanların rutin kontrolleri yaptırıldıktan sonra çalıştırılmaları sağlanacaktır.” denmektedir ve bu zararları azaltmak-yok etmek için çözüm yöntemlerinin ÇED raporunda açıklanacağı belirtilmektedir. Posco “1000 KİŞİLİK İSTİHDAM SAĞLAMAK” vaadinde bulunmaktadır. Yatırımcıların; istihdam söylemleri, işsizliğin yoğun olduğu ve tarımın maddi kazanım sağlamadığı günümüzde ne yazık ki yöre halkına cazip gelebilmektedir. Oysa k iilimizin en fazla OSB bulunan ilçesi Dilovası’ndaki yerel istihdam oranı nüfusun yaklaşık %10’udur. Asım Kibar OSB içindeki Hundai fabrikasında da Alikahya halkından kaç kişinin çalıştığına bakıldığında da durum yine aynıdır. Diğerlerinde de kentsel istihdam yine çok düşüktür. İlimizde yer alan ve entegre tesis (sıcak ve soğuk haddeleme) oldukları bilinen tesislere baktığımızda çok daha az bir istihdamla, Posco’nun hedeflediğinden fazla yıllık üretim yapılabileceği görülmektedir. 1000 kişi olarak ifade edilen istihdamın sadece soğuk haddeleme yapacak bir tesise değil, aslında entegre bir tesise ait olabileceği düşünülmektedir. “OSB İÇİNDE SICAK HADDELEME YAPILAMAZ” diye bir şart yoktur. Özellikle bölgemizde fazlaca bulunan otomotiv sektörünün hammaddesini üreten soğuk haddeleme yapacak olan firmanın, sıcak haddeleme tesisi belki de zaman içinde Karasu’da, Asım Kibar OSB’de ya da bu aks üzerinde başka bir yerde yapılacaktır. Kocaeli kenti böylesi teknolojik yatırımları sadece maddi kazanımlar için değil, uygun yer seçimleri, çevreye duyarlı teknolojileri, nüfus, yoğunluk, ulaşım vb kapasiteleri ile değerlendirmelidir. 44 SANAYİYE KARŞI OLMADIĞIMIZI TEKRAR HATIRLATARAK, OSB’ler kurulum amacına uygun olarak faaliyet göstermemekte ve öncelikle de yer seçimleri açısından yanlış planlanmaktadır. Yerel ve merkezi yönetimler, OSB‘lerin birincil yetki sahibi olarak yer seçimlerinde baskıdan ve siyasetten uzak karar vermelidir. OSB’ler bölgesel kalkınmayı sağlama amaçlarını yitirmiştir. Belli bölge ve illerde yoğunlaşan OSB’ler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Kocaeli, sanayi tesislerinin çokluğuna rağmen işsizlik sorununu yoğun olarak yaşamaktadır. İstanbul’un yanı başında olması itibariyle de, neredeyse tüm sanayinin merkezi, kentte bulunmamakta ve bu da verginin ilde kalmamasına yol açmaktadır. Kâğıt üzerinde kurulan ve yıllarca aktif olmayan OSB’lerin yarattığı arsa rantı ortadır. Boş veya yarı kapasite ile çalışan OSB’ler mevcut iken yeni OSB’lerin kurulması anlaşılmamakta ve yine rant akla gelmektedir. Tüm bu sebepler ile KOCAELİ ÇEVRE HAREKETİ olarak; Doğal değerlerin ve tarımsal alanların yok edilmesine son verilmesini, Öncelikle bugüne kadar iyi planlanmayan kentin sanayi alanlarının iyileştirilmesi odaklı bir planlama yapılmasını, OSB’lerin kentimizde yanlış biçimlenmesine izin verilmemesini Yerleşim alanları içinde yeni OSB’lerin yaratılmamasını, OSB içindeki tesislerin çevre etkilerinin sadece üretim, atık, emisyon,kirlik gibi ilk akla gelen sebeplerle değil, kent planlaması bağlamında, şehircilik ilkeleri doğrultusunda, mevcut kent yapılaşmasının ve yaşamının sosyal kültürel değerler, ulaşım, yoğunluk ve gelecek öngörüleri ile dikkate alınmasını istiyoruz. BU BAĞLAMDA, ALİKAHYA’DA POSCO ÇELİK TESİSLERİNİN YAPIMINDAN VAZGEÇİLMELİDİR. Yaptığımız bu çalışma, tespit ve taleplerimiz, bugün Posco örneğine, yarın ise olası TÜM DİĞER YANLIŞ KARARLARA VE YANLIŞ YER SEÇİMİNDE BULUNACAK OLAN YENİ SANAYİLERE, kentin yaşam kapasitesini aşan miktardaki sanayi kararlarına karşı, tarafımızca kamuoyuna sunulur. 45 3.25.5. POSCO ÇED ÖNCESİ YEREL HALKIN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI/23 NİSAN 2011 Halkın bilgilendirme toplantısı Alikahya merkez mahallede yoğun katılımla gerçekleşti. 3.25.6. POSCO ÇED TOPLANTISI/25 NİSAN 2011 Bu çalışmaların ve kamuoyu bilgilendirmelerinin sonucunda, OSB içinde yer alacak bu tesis için, yasal olarak mecbur olmayan “ÇED halkın katılımı toplantısı”nın yapılması valilikçe öngörülmüş, 25 Nisanda yapılması planlanan ÇED toplantısına, tesise karşı çıkan kitlesel bir katılım sağlanmıştır. Toplantı yapılamamış ve “halkın şiddetli tepkisi ile yapılamamıştır” şeklindeki bir tutanakla sonuçlanmıştır. 3.25.7. BASIN AÇIKLAMASI/12.08.2011 GELECEĞİMİZ İÇİN, KOCAELİ’NİN YAŞANABİLİR BİR SANAYİ KENTİ OLMASI İÇİN! Yaklaşık sekiz ay önce; 46 Kentleşme ve çevre odaklı sorunlar ile boğuşan kentimizin sanayiye verecek toprağının kalmadığını ifade etmiş ve “bu kentin geleceğini planlama ve uygulama yetkisine sahip olan yöneticilerin, sorumlu kurum ve kuruluşların, kentin mevcut sorunlarını ve bu kentin yaşayanlarının görüşlerini yok sayan anlayışlarını sürdürmek gibi bir tavır içerisinde olmadıklarına inanmak istiyoruz.” demiş ve sanayi kenti Kocaeli’nin artık yeni bir sanayi politikası izlemesi gerektiğini tekrar tekrar hatırlatmaya çalışmıştık. Ancak, sesimizi duyan olmadı! Bu defa, “sanayi kenti Kocaeli’ni yaşanabilir kılmak için” yazılı bilgi, belge ve görüşler ile kente katkı sunmayı hedefledik ve aylar süren bilimsel destekli çalışmalarla kenti; sanayi, nüfus, yoğunluk, planlama, yapılaşma, mevzuat, arz-talep, istihdam, ekonomi gibi kriterler ile yeniden masaya yatırdık ve oluşan sonuç rapor ile haklı olduğumuzu bir kez daha gördük. Bu çalışmanın en çarpıcı tablosu nüfus ve yüzölçümü kriterleri olmuştur. • Ülkemizde nüfus yoğunluğu ortalaması, kilometrekareye 96 kişidir. Yüz ölçümü en küçük sanayi kenti olan Kocaeli’de 432 kişidir ve bu sayı planlama öngörülerinin gerçekleşmesi halinde 2023 yılında 1100 kişi olacaktır. • Toplam OSB alanları açısından, Kocaeli yine en küçük yüzölçümünde, en çok OSB alanına sahip kenttir. Kısaca, Kocaeli’nin diğer kentlere oranla az olan topraklarına nüfus ve sanayi yığılmıştır. Bu yığılmayı planlama ile açıklamak mümkün değildir. Sanayinin her artışında kent göç alacak, bu yığılma artacak ve sonuçta ne tarım, ne yeşil alan, ne de insanca yaşam alanı kalmayacaktır. İzmit Körfezi kıyılarındaki yatırımlar, portlar, dolgular, orman alanlarındaki taş ocakları, tarım alanlarının yok oluşu-sanayiye dönüşümü, yanlış planlanan-plansız OSB alanları, sürekli büyümeye çalışan, teknolojilerini rehabilite etmeyen sanayi tesisleri, Avrupa’nın en büyük depolama tesislerinin İzmit Kördezi’ne yerleşme isteği… Kente dair hızla gelişen ve bizim sorun olarak adlandırdığımız ardı sıra gelen yatırım talepleri giderek çoğalmaktadır. Bu süreçte, çok önemli bir örnek olarak gördüğümüz Posco isimli firma da, tarım ve hayvancılığın halen devam ettiği Alikahya beldesinde ısrarla var olma talebini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Alikahya beldesini tarım ve hayvancılıktan koparıp, bir sanayi beldesi yapma ısrarında görünen kent planlarımız da bu süreci ne yazık ki desteklemektedir. Yine sanayi için insan yaşamı göz ardı edilmektedir. 15 Ağustos Pazartesi günü bu tesisin ÇED raporu bakanlıkça değerlendirilecek ve Kocaeli’nin ya kazanacağı ya da kaybedeceği ÇED sürecinin bir aşaması daha gerçekleşmiş olacaktır. Kent dinamiklerinin neredeyse tamamının karşı duruşuna rağmen, tesisin Çevresel Etki Raporunun kabulü halinde, henüz dolmamış olan Alikahya’nın yanlış planlanmış olan sanayi alanlarına birçok yatırımcı, benzer raporlar ile kolaylıkla gelecektir. 15 Ağustos’ta değerlendirilecek olan bu raporda; firma, beldenin ve çevresindeki köylerin tarım potansiyelinden hiç bahsetmemekte, vaat ettiği 1000 kişilik istihdamı, var olmasının önemli bir gerekçesi olarak göstermekte, çevreye zararsız bir tesis oluşunu ise Kore’de konuk ettiği yerel basının 47 gazetelere yansıyan övgü dolu sözleri ile ifade etmektedir. Çevresel etkileri için, emisyon, atık, kirlilik ve benzeri olumsuzluklar için, alacağı önlemler de raporda yer alsa da, kentte yaşadığımız örneklere ve OSB mevzuatına bakıldığında, Organize Sanayi alanlarında bu tedbirlerin kontrolü ve denetimi neredeyse mümkün değildir. Kaldı ki; göç, nüfus ve ulaşım yoğunluğu gibi kentleşme sorunlarının ortadan kalkması da ne bir tesisin ne de bir raporun gücü ile mümkündür. 15 Ağustos ve sonrası süreçte, bu yatırımlara izin veren tutum ve yaşamımızı tehdit eden,daraltan tüm benzer girişimler karşısında, demokratik ve yasal tüm olanaklarımızla mücadele kararlığında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Kentin yılda bir kez afetleri hatırladığı 17 Ağustos tarihine yaklaşırken, yaşanabilir sanayi kenti yerine, sanayi kaynaklı yaşam riskleri taşıyan bir kent olmak istemiyoruz. “Sesimizi Duyan Var mı”? 2004 “Yaşanan Ve Yaşatan Sanayi Kenti Kocaeli” çalıştayında “Bu kent sanayiye doymuştur. Bir tek sanayi kuruluşu bile ilave olmamalıdır” taahhüdünde bulunan ve bu taahhüde imza atan; kentin valisini, belediye başkanlarını, bakanlarını, milletvekillerini, gazeteleri, odaları, dernekleri, fakülteleri ve diğer kurumları, tüm katılımcıları görevlerini yerine getirmeye, özellikle de bugün fikir değiştirenleri de toplumsal sorumlulukları ile hareket etmeye davet ediyoruz. 3.25.8. BASIN AÇIKLAMASI VE SERBEST KÜRSÜ ETKİNLİĞİ /18.09.2011 SAĞLIKLI YAŞAM TEMİZ ÇEVRE HAKKINA SAHİP ÇIKANLAR BİRLEŞİYOR! Alikahya’da kurulacak olan POSCO Demir Çelik Fabrikasına karşı çıkmak yaşam hakkına sahip çıkmaktır. Kocaeli Halkı çevre ve insan sağlığı açısından yeni ve daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Yeni limanlar, tersaneler, taş ocakları, tank projeleri ve fabrikalarla Kocaeli kenti, sermayenin yağma ve talan alanı haline getiriliyor. Kocaeli Halkını besleyen verimli tarım alanları yok ediliyor, küçük üreticiler tarımdan koparılarak işsizliğe mahkûm hale getiriliyor. Sağlıklı tarım ürünlerine ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor. Çarpık sanayileşmenin en somut örneğinin yaşandığı kentimiz yaşanmaz hale getiriliyor. Kanserden ölüm oranlarının %20’lerle Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu, anne sütünde bile ağır metallere rastlandığı ilimizde sağlığımız, çeşitli sermaye gruplarının kâr hırsına teslim ediliyor. Bu gerçeği dile getiren bilim insanları baskı altına alınmaya çalışılıyor. POSCO Demir Çelik Fabrikasının Alikahya’da kurulması yöre halkı ve demokratik kamuoyunca reddedilmesine; Halk Katılımlı ÇED bilgilenme toplantısı, halk tarafından protesto edilmesine rağmen, Ortadoğu’da halkın meşru taleplerine kulak vermek gerektiğinden bahsedenler, her türlü gayri meşru yönteme başvurarak halkı haklı mücadelesinden vazgeçirmeye çalışıyor. 48 Bizler; temiz çevre ve sağlıklı yaşam hakkına sahip çıkanlar olarak her şeye rağmen mücadelemize devam ediyoruz. Önümüzdeki günlerde temeli atılmak istenen fabrikanın; tarım alanlarını ve tarım ürünlerini mahvedeceğini, gürültü kirliliği yaratacağını, katı ve sıvı atıklarla çevreye zarar vereceğini, yanı sıra kentte yaratacağı başta trafik yoğunluğu olmak üzere birçok kentleşme sorununa yol açacağını çok iyi bilmekteyiz. Bunun için 18 Eylül 2011 Pazar Günü saat 13.00’da Alikahya Turnaoğlu Mahallesinde HALKIN SERBEST KÜRSÜSÜNÜ kuruyoruz. Yapacağımız BASIN AÇIKLAMASINA ve SERBEST KÜRSÜ etkinliğine, tüm kamuoyunu, sağlıklı yaşam temiz çevre hakkına sahip çıkanları sözünü söylemeye, etkinliğimize katılmaya davet ediyoruz. Bu davet ile gerek yöre halkı gerekse kentin birçok yerinden katılımcılar bir araya gelerek, kent merkezinde yeni bir sanayi tesisi, yeni bir yaşam tehdidi istemediklerini bir kez daha söylediler. Kocaeli'nin Alikahya beldesinde; sendikalar, odalar ve Alikahyalılar kefen giyerek, 70 bin dönüm tarım arazisi üzerine kurulacak olan dünya devi Posco Demir Çelik Fabrikasını protesto etti. 3.26. 2010-2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN EKİM AYI MİMARLIK ETKİNLİKLERİ 3.26.1. 2010 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/04-29 EKİM 2010 Şubemizce, Haziran ayından itibaren kurgulanan mimarlık haftası etkinlikleri, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesince planlanan etkinlikler ile birlikte değerlendirmeye alınmış ve tüm etkinliklerin Ekim ayına yaygınlaştırılmasına karar verilmiştir. 49 3.26.2. MİMARLIK GÜNÜ/04 EKİM 2010 Mimarlık Günü etkinlikleri, bu yılın teması olan “Daha İyi Kentler, Daha İyi Yaşamlar: Tasarımla Sürdürülebilirlik” konusu ve bu temayla, eşitsizlikler ve farklılıkları azaltan, yoksul ya da zengin olsun, tüm kültür ve yaş grupları için konut sağlayan, sürdürülebilir bir kentsel dünya için ortak vurgulanmasının kamuoyu ile vizyonun amaçlandığı, paylaşıldığı basın açıklaması ile başladı. Mimarlık günü ile başlayan etkinliklerin, Ekim ayı boyunca devam edeceği ve Ekim ayında hangi etkinlikler olacağı halka anlatılarak, davetler yapıldı. Ardından “Boşluk” fotoğraf yarışması sergi açılışı ve ödül töreni gerçekleşti. 50 51 3.26.3. KENTİ TARTIŞIYORUZ PANEL – FORUMU/06 EKİM 2010 TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve İzmit Belediyesi yetkililerini bir araya getirerek kente dair her şeyi konuşmayı istediğimiz panel forum etkinliği; İzmit Belediye başkanının bizzat kendisinin ve Büyükşehir Belediye Başkan vekilinin, KOÜ den Mimar Murat Uluğ ve Şehir Plancısı Kıvanç Kutluca’nın katılımları ile gerçekleşti. Paneli şube başkanı Yalçın ERGEN yönetti ve panelin başlangıcında şubemiz adına Nilgün Akcan kente dair tespitlerimizi içeren bir sunum yaptı ve bu tespitler üzerine kent tartışmaya açıldı. Panelde Murat Uluğ ve Kıvanç Kutluca başka kentlerden örnekler ile “kıyı kenti” kimliğini hatırlattılar ve kentin şu anda kıyıyı kullanmadığını belirterek, kıyının gündelik yaşamın bir parçası olması gerektiğini vurguladılar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkan vekili İlyas Şeker, kent sorunlarına belediyenin yaklaşımını, kentin geçmişten gelen plansızlığında bugün dahi zorlandıklarını dile getirdi. Yapı denetim sorunlarına değinerek, mimar ve mühendislerin de kendilerine öz eleştiri yapmaları gerektiğini vurguladı. Kentin itici gücü olan sanayi, bu etkinliğin de yoğun gündemini oluşturdu ve sanayinin kent ile ilişkisi, sanayinin getirdiği olumsuzluklar anlatıldı. KBB başkan vekili, ulaşım master planı, Sekaparkprojeleri gibi kente dair çalışmaları kısmen anlatarak, mimarlar odası sunumundaki kent sorunlarına da değindi. İstanbul’un kendi planlaması ile Kocaeli kentine yüklediği görevler dile getirilse de belediye yetkilileri tarafından “Kocaeli’nin başkaları tarafından planlanamayacağı” bir kez daha belirtildi. İzmit Belediye başkanı Nevzat Doğan ise merkez ilçede yaptıkları çalışmaları anlatarak, acilen kentin otopark sorununun çözülmesi gerektiğini vurguladı. 3.26.4. KAZIKLI KERVANSARAY RESTORASYONU VE ÇOK AMAÇLI KÜLTÜR MERKEZİ İÇ EK YAPISI ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ/ 07 EKİM 2010 Kentimizin Ulusal Mimarlık Ödüllü yapılarından Gölcük Kazıklı Kervansarayı için, 7 Ekim 2010 Perşembe günü saat 10.00-11.00 arasında Gölcük Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğinde bir tören gerçekleştirilmiştir. 52 Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Öztekin, TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Yalçın Ergen ve KOÜ senato üyeleri ve yapının Mimarları Yrd. Doç. T. Gül Köksal, Öğr. Gör. M. Burak Altınışık ile diğer konuk katılımcılar, Yapı Dalı/ “Koruma-Yaşatma” Başarı Ödülü Alan Yapıya Ait bu törenin onur konukları olarak orada bulundular. Basın ve TV kanallarının da izlediği ilk kez yapılan bu tören, izleyenleri açısından oldukça merak ve heyecan uyandırdı. Törende Yrd. Doç. T. Gül Köksal ve Öğr. Gör. M. Burak Altınışık, yapıya dair bilgi veren bir sunum yaptı ve konuklarınca gezildi. 53 Kervansaray tören 3.26.5. MİMAR RAHİME YİŞ RESİM SERGİSİ AÇILIŞI/11 EKİM 2010 11 Ekim günü etkinlikler, 17.30 da Mimar Rahime Yiş’in kişisel resim sergisi açılışı ile başladı. Üyemiz, çalışmalarını mimarlık anlatarak, ve resim izleyenlere resimleri hakkında bilgiler verdi. Mimarlık, matematik üzerine kurulu teknik bir bilim dalı olmakla birlikte, diğer teknik bilimlerden farklı olarak, güzel sanatlar ile ilişkisi çok önemlidir. Aynı zamanda mimarın sanatçı kimliği de onun güzel sanatlardaki becerilerine yansır. Mimar Rahime Yiş de, mimar olarak resim sanatına duyduğu yakın ilgiyi, yağlıboya ve karakalem resim çalışmaları ile sergiledi. 3.26.6. MİMARLIK VE ANİME İLİŞKİSİ/ 11 EKİM 2010 Mimarlık öğrencilerinin ağırlıklı katılımı ile “Mimarlık ve Anime İlişkisi” konulu sunum yönetim kurulu sekreter üyesi C.ArsalArısal tarafından gerçekleştirildi. Bu sunumda, animasyon ve mimarlığın, dijital animasyondan mekân kurgusuna kadar, animasyonun içinde barındırdığı birçok teknik ve veriyle, çok geniş bir yelpazede etkileşim içinde olduğu belirtilmiş ve spesifik bir animasyon türü olan Japon animasyonu - anime - ile mimarlık arasındaki ilişki anlatılmıştır: 54 “OsamuTezuka’nın AstroBoy’undan bu yana Japon Anime sanatçıları ve stüdyoları dikkate değer çeşitlilikte fütüristik dünyalar, gerçeküstü mekânlar ve hayali peyzajlar ürettiler. Japon mitolojisi, atomal yıkımlar, post modern şehirler gibi konulardan beslenen alternatif dünyalar sundular. Animeler, fiziksel yapıların sınırlandırdığı alanlardaki mimari anlatıların ve peyzajların yaratımını tetiklediler. Animeler, mimari mekân olarak üretilen, yapılması olanaklı ya da şu an için olanaksız olan tasarımların hayata geçebilmeleri için uygun bir ortam oluştururlar. Mevcut mimari mekânları tekrar kurgularlar ya da doğrudan kopyalayarak izleyiciye iletirler. Yarattıkları ütopyalar ya da distopialarla sosyal hayatı sorgularlar.” Anime – mimarlık ilişkisi; mevcut mekânların yorumlanması ve kurgusal mekânlar oluşturulması olarak iki ana başlık altında; şehircilik, mimarlık ve iç mimarlık alt başlıklarında, çeşitli animelerden kareler gösterilerek anlatılmış ve kısa bölümler izlenerek tartışmaya açılmıştır. 3.26.7. MESLEK ODASI, ÜYE ÖĞRENCİ FORUMU/11 EKİM 2010 Öğrenci forumunda, Mimarlar Odası öğrenci üyelik ile başlayan süreç ile öğrenci - oda çalışmaları hakkında bilgi verildi. 2011 yılında yapılabilecek ortak çalışmalar hakkında şubemizin hazırladığı öneriler sunuldu ve tartışmaya açıldı. Aynı zamanda öğrencilerin beklentileri alınarak ortak programlar oluşturulmaya çalışıldı. Yapılacak çalışmaların sistematize edilmesi için öğrenciler arasında çalışma komiteleri kuruldu ve Mesleki Uygulama Atölyesi, Deprem Atölyesi yapılması planlandı. Ayrıca mimarlar ile söyleşiler, sergiler, staj yeri bulunması, oda yayınlarında öğrencilere yer verilmesi gibi konularda görüş alışverişi yapıldı. 12 Ekim günü yapılan üç etkinlik öğrenci forumunun ardından müzik dinletisi ile tamamlandı. 55 3.26.8. İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI SERGİSİ /13 EKİM 2010 "Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği"ne dayanılarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Tarafından düzenlenen İZMİT SAHİLİ PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI, Serbest Ulusal ve Tek Kademeli olarak 5 Nisan - 16 Temmuz 2010 tarihleri arasında yapılmıştır. İzmit kent merkezindeki kıyı alanına ait düzenlemelerin ve yeni fonksiyonların konu edildiği yarışma, İzmit’in geleceği için önemli bir girişimdir. Zira D100 karayolunun kent ve kıyı arasına girmesi ile kıyı kenti kimliğini günlük hayatından çıkartan kentimiz kıyıyı kullanamaz hale gelmiştir. Günümüzde kıyı, tüm kentte yeniden düzenlenmekte ve kentli için cazip hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda D100 karayolunun yaya olarak aşılması ve kıyının kent ile buluşması üzerine pek çok parçacıl çözümler üretilmiştir. Ancak bu kısmi çözümler de hala kıyının kullanımına destek olamamıştır. Çözümün yarışma projeleri ile aranması ise bizler için yeni bir umut olmuştur. 56 İzmit Sahili Peyzaj Ve Kentsel Tasarim Proje Yarişmasi Sergisi 3.26.9. MİMARLIK VE İŞ HUKUKU KONFERANSI/ 12 EKİM 2010 Prof. Dr. Z. Gönül BALKIR tarafından yapılan konferansta; mimarların hukuki sıkça karşılaştığı sorunlar üzerinde durulmuş, özellikle iş hukuku ve mimarlık iş sözleşmelerinin hukuki nitelikleri çalışan mimarların ile ücretli hak ve yükümlülükleri anlatılmıştır. Ayrıca yapılan söyleşi bölümünde; mimarların mesleki sorunları, fikri mülkiyet hakları, hukuki açıdan örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle, mimarların fikri mülkiyet haklarına yapılan ihlaller ve yapılan fikri hak ihlallerine karşı açılacak davalar da örneklenmiştir. 3.26.10. Mesleki “mimar YILMAZ DEĞER-MESLEKİ DENEYİM PAYLAŞIMI/19 EKİM 2010 deneyimin ve aday mimarlar” ile paylaşımı, mesleki tecrübenin görsel sunumu, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesinde, Mimar Yılmaz Değer tarafından gerçekleştirildi. Mimar; yurt içi ve yurtdışı tecrübelerini, farklı kentler farklı mevzuatlar açısından, tasarımından uygulamasına kadar anlatarak, yapıların çevre ile olan etkileşimi üzerine yurt dışındaki yaklaşımları ve duyarlılığı, cezai yaptırımları da dile getirerek, ülkemizdeki eksikliğe değindi. 3.26.11. AKILLI BİNA ELEKTRİK OTOMASYON SİSTEMLERİ /19 EKİM 2010 KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesinde, Elektrik Müh. Can Murat Gül, Makine Müh. Murat Emir Kandemir, hem mevcut binalarda hem de yeni tasarımlarda, elektrik otomasyon sisteminin kurulması için tasarımda ve uygulamada dikkat edilecek hususları aktardılar. 57 3.26.12. İZMİT’TE CUMHURİYET MİMARİSİ-KENT İÇİ TEKNİK GEZİ/12 EKİM 2010 İzmit Merkezinde, KOÜ ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi birlikteliğinde yapılan “Cumhuriyet’in Mimari Mirası” çalışmasına konu olan ve çalışmanın ilk ürünü olan “1923-1960 İzmit Cumhuriyet’in Tanıkları Binalar ve Kentten Haberler” kitabında yer alan yapılar, dönem özellikleri ile yerinde, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı’ndan Yrd. Doç Oya ŞENYURT rehberliğinde mimar ve aday mimarların katılımı ile incelenmiştir. SivilMimariÖrnekleri Heykel Halkevi SivilMim ariÖrnek leri İl SağlıkMüdürlüğü EndüstriMeslekLisesi 58 3.26.13. ÖDÜLLÜ YAPIYA PLAKET TÖRENİ-KOCAELİ SANAYİ ODASI/12 EKİM 2010 Ulusal Mimarlık Ödüllü yapıların plaket törenlerinden ikincisi yapıldı. Kentimizin 2000 yılı Ulusal Mimarlık Ödüllü yapılarından “KOCAELİ SANAYİ ODASI SOSYAL TESİSİ” için, 12 Ekim 2010 Salı günü saat 11.00-12.00 arasında İzmit Belediyesi, Kocaeli Sanayi Odası, Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım fakültesi ve TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğinde bir tören gerçekleşti. İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Öztekin, TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Yalçın Ergen ile diğer konuk katılımcılar, 2000 yılında “Yapı Dalı Başarı Ödülü” alan yapıya ait bu törenin onur konukları oldular. Yapının mimarı Şevki Pekin, yurtdışında olması nedeniyle törene katılamadı. Ancak ilk fırsatta Kocaeli’ye geleceğini ve teşekkürlerini iletti. Kocaeli’deki Ulusal Mimarlık Ödüllü Yapılar için hazırladığımız ikinci tören, sonrasında yapılan değerlendirme toplantısı ile tamamlandı. 59 3.26.14. Ali CUMHURİYET’İN MİMARİ MİRASI ETKİNLİĞİ/20 EKİM 2010 Cengizkan’ın rahatsızlığı nedeniyle katılamadığı etkinlik, İlhan Tekeli, Oya Şenyurt ve Kamuran Öztekin ile gerçekleştirilmiştir. Bu etkinlikle kentte, “Cumhuriyet’in Mimari Mirası” çalışması devam ederken, dikkati bu döneme ve korunması gereken yapılara çekmek ve öncelikle de bilinci arttırmak üzere bir bilgilenme ve tartışma etkinliği planlanmıştır. Cumhuriyet Dönemi mimarı olan Seyfi Arkan’ınKocaeli’deki mirası olan İzmit Halkevi Binası’nın salonu, konunun anlamı itibariyle bu etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Seyfi Arkan’ın kendi eserinde, İlhan Tekeli tarafından kendi yaşamı ve mimari yapıtları anlatılmış, aynı zamanda Kocaeli’de olan Seyfi Arkan Sergisi konuklar ile buluşturulmuştur. Dinleyiciler ile yapılan söyleşide ise, Erken Cumhuriyet Dönemi ile bugün karşılaştırılmış, Oya Şenyurt Cumhuriyet tarafından dönemi da İzmit’teki mimari mirası anlatılmıştır. Kocaeli’de ilk kez, bu kapsamlı bir etkinlikle, 1923’den sonraki dönem ülke genelinde ve Kocaeli özelinde tartışılmış ve Seyfi Arkan sergisi örnekleri ile zenginleştirilmiştir. 60 3.26.15. PANEL-FORUM; KENT KİMLİĞİ/22 EKİM 2010 2006 yılında, İzmit merkezinde; İzmit Belediyesi, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü, Ege Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü, TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi işbirliğiyle, “KENT KİMLİĞİ” konulu araştırmaanaliz çalışması yapılmış ve sonrasında sonuçları getirilmiştir. bu çalışma yayın haline 2010 yılında yaşanan bu süreci hatırlamak, değerlendirmek ve günümüz İzmit Kimliği bu panel ile aynı paydaşlarla ve konuk katılımcılarla tartışılmıştır. TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi, KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü katılımcıları ile gerçekleşen etkinlikte kent ve kimlik kavramları tartışılmış, kentlilik bilinci ve aidiyet duygusu üzerinde durulmuştur. 3.26.16. 2011 MİMARLIK GÜNÜ İLE BAŞLAYAN ETKİNLİKLER/03-10 EKİM 2011 61 3.26.17. AYDIN BOYSAN İLE SÖYLEŞİ “ZAMAN GEÇERKEN”/ 3 EKİM 2011 Boysan, saatler süren söyleşisinde günümüz kentleri için şöyle dedi; “Bugün kentlerde toprak azaldı, yukarıya doğru yükselen yapılar var. Bir yapının ekonomik ömrüne 50 yıl dersek, bu yapılar-gökdelenler 50 yıl bulundukları toprakları işgal ediyorlar.Sorarım size bir gökdelende yaşamak çok mu güzel?”…"13 sene boyunca büyük gazetelerde yazarlık yaptım. Mimar olduğum için yazarlık bana kolay geldi çünkü mimari projelerimizi kafamızda çizer, ölçer ve tasarlardık; yazarlık da böyle. Aklını yazmaya takmak bir mimar için, hele hele uygar bir insan için çok önemlidir. Yanlışlarımdan kaçmadım. Bir daha dünyaya gelsem aynı yanlışları gene yapardım. Yanlışlar mutlaka olacaktır, yanlışlarınızdan asla korkmayın. Siz mimarlara, öğrencilere verebileceğim en önemli öğüt budur." Söyleşinin ardından Mimarlık Öğrencilerinin proje sergisi gezildi ve sonrasında da Boysan kitaplarını imzalayarak okurları ile de buluştu. 62 3.26.18. Kocaeli CEM İLHAN “SON ÇALIŞMALAR” SUNUM-SÖYLEŞİ/4 EKİM 2011 Üniversitesi yerleşkesinde Cem Çalışmalar’ başlıklı Anıtpark İlhan’ın ‘Son konferansı gerçekleştirilmiştir. 3 konudan oluşan konferansın alt başlıkları; • Eyüp’teki Hilton Oteli yarışması, proje ve inşaat aşamaları… Yarışmaya hazırlanılan süreçte proje oluşumu ve 1.liğin ardından inşaat aşamasında ortaya çıkan zorluklar, proje alanının boşaltılması sırasında yaşanan krizler ve sonuç; mevcut otel fotoğraflarıyla özetlenmiştir. • Gölcük’teki Koç Kültür Yaşam Merkezi proje ve inşaat aşamaları Mimari proje hazırlıklarında statik firmasıyla yaşanan zorluklar, inşaat aşamasında, bir kısmı proje bir kısmı ise ustalarla spontane gelişen cepheler fotoğraflarla anlatılmıştır. Kültür – yaşam merkezinin beklenen fonksiyonlarıyla halkın yaklaşımı kıyaslanmış sıcaklığı arttırmak için proje detaylarından örnekler verilmiştir. • Kıbrıs’taki Kampus yarışması ve proje anlatımı Kampus yarışmasında derece alınmasa da proje mantığı genel hatlarıyla planlar ve perspektif çizimler üzerinden anlatılmıştır. 3.26.19. NURDAN KUBAN “SİNAN MİMARİSİ VE SELİMİYE KÜLLİYESİ”/6 EKİM 2011 63 Önceki yıllarda gerçekleşen mimarlık haftası etkinliklerinde, “Sinan’a Saygı” konulu sergi ve sunumlarla andığımız Mimar Sinan, bu yıl Kocaeli,İstanbul ve Edirne eserlerinden örnekler ile anıldı. Kentimizdeki Sinan’a ait külliyenin önüne belediyece yaptırılan ve şubemizin dava açtığı çelik yaya köprüsünün olumsuz etkileri hala tartışılmaktadır. Korunması gereken özel bir mirası ezen bir silüet yaratan bu köprü, tasarımı malzemesi vb özellikleri ile de tescilli yapıya ve çevresine uyum sağlamamaktadır. Köprü kamuoyunda da yanlış bulunmuş ve istenmemişse de hukuki sürece rağmen tamamlanarak faaliyete geçmiştir. Bu bağlamda son yıllarda Sinan’a saygı etkinlik ve eylemleri sürekli yapılmaktadır. Hukuk kararına rağmen ne olacağı bilinmeyen köprü için artık bir şeyler yapılması gerekliliği ile Sinan etkinlikleri ile sıcak çalışılmaktadır. tutulmaya Bu nedenle Mimarlık Haftasında her yıl Mimar Sinan ve eserleri konulu sunumlar geçekleştirilmektedir. Bu yıl Nurdan Kuban tarafından gerçekleştirilen sunum da oldukça ilgi görmüş ve hatta “Edirne eserlerinin görülmesi ve bu inceleme sırasındaki sunumlar-bilgilendirmeler “ içerikli tarih gezisine katılımı da arttırmıştır. Kentimizdeki Pertev Mehmet Paşa Camii ve Külliyesi, Pertev Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a 1568 yılında yaptırılmıştır. Kocaeli’de, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Külliye; cami, imaret, hamam, kervansaray, sıbyan mektebi ve çeşmeden meydana gelmiştir. Hamam, caminin kuzeybatısında, imaret batıda, kervansaray ise güneybatıda bulunmakta, kervansarayın güneydoğusunda ise dükkânlar sıralanmaktadır. Yapı topluluğunun merkezinde bulunan cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçişi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalâktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir… Sunum Edirne örnekleri ile devam etti. 64 3.26.20. DOĞAN HASOL İLE SÖYLEŞİ “MİMARLAR DİK DURUR” /7 EKİM 2011 Has Mimarlık kurucu ortağı, Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) Yönetim Kurulu BaşkanıDoğan Hasol, 'Mimarlar Dik Durur' başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Hasol hem Has mimarlık ile yapılan çalışmaları hem de YAPI Endüstri Merkezindeki çalışmaları anlattı. Hasol, kentlerle ilgili şöyle konuştu: “Kentli olmak her şeyden önce medeni olmaktır. Medine Arapça’da şehir, medeni de şehirli demek. Dolayısıyla uygarlıkların merkezi şehirlerdir, insanlar şehirlere ekonomik durumlarını düzeltmek, iş bulmak için gelirler. Ama bir yandan da şehirlerin nimetlerinden yararlanmayı amaçlarlar. Bütün uygarlıklar şehirlerde gelişir. Tıpkı Eski Yunan ve Roma şehirlerinde olduğu gibi… Önemli olan şehirlerin ölçüyü kaçırmamasıdır. Bugün Orta Avrupa şehirleri ideal büyüklüktedir. Bunlar aşağı yukarı bir milyon nüfusludur. Buna karşılık bu şehirlerin operaları, tiyatroları, kültür merkezleri, kültür, sanat olayları vardır. Ama bu şehirler büyüdükçe sorunlar başlar, üstelik plansızca büyürse altından kalkılamayacak önemli sorunlar ortaya çıkar”… Hasol, söyleşi sonrasında kitaplarını imzalayarak okurları ile de buluştu. 65 3.26.21. TEVFİK İLTER,“AYASOFYA HÜRREM SULTAN HAMAMI” /10 EKİM 2011 Özgün yapısını 450 yıldır koruyan Hürrem Sultan Hamamı, Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Mimar Tevfik İlter’in öncülüğüyle aslına geri döndürüldü. 1556’da, Kanuni’nin Hürrem Sultan adına Mimar Sinan’a yaptırdığı hamam, 1900’lerin başına kadar aktif olarak kullanılmıştır. Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii arasında yer alan Hürrem Sultan Hamamı, dönemin “mahrem” anlayışına neredeyse ters düşecek şekilde, kadınlar ve erkekler kısımlarının aynı eksen üzerinde tasarlanmış ve 75 metre uzunluğuyla Osmanlı tarihinde bir ilke imza atmıştır. 1957-1958 yıllarında tadilata girmeden önce bu hamam, kâğıt ve benzin deposu olarak kullanılmış. Onarıldıktan sonra ise kamuya ait, halı satışı mağazasına çevrilmiştir. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü yeni bir karar ile yapının yeniden hamam olması şartını öne sürer. İhale yapılır, ve hamam 15 yıllığına kiralanır. Ve restorasyon çalışmaları başlar, dört yıllık restorasyon çalışmaları sonrasında da Ayasofya Hamamı yeniden faaliyete geçmeye hazır hale gelir… Hürrem Sultan Hamamı restorasyonu başladığı günden itibaren geçen tüm aşamalarıTevfik İlter, gerek sunumları ve gerekse yerinde yapılan inceleme gezileri ile hem mimarlar hem de mimarlık öğrencileriyle paylaşmıştır. 3.27. SEKA ALANI HAKINDA ÇALIŞMALAR 2010-2011 çalışma döneminde Seka alanı şubemizin çalışma konusu olmuş ve bu konuda belediye toplantılarına katılım sağlandığı gibi Seka alanı için hazırlanan plan ve mimari projelere katkı sunmak üzere konunun uzmanları ve STK’lar ile birlikte bir dizi etkinlik (panel, konferans, sergi, toplantı vb) yapılmıştır. KOÜ Mimarlık Ve Tasarım Fakültesi,KOÜ Güzel Sanatlar Fakültesi, Kocaeli Kültür Kollektifi, TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu,Çekül Kocaeli Temsilciliği, İzeyap ve KYÖD bu çalışmaların ortağı olmuştur. 66 3.27.1. SEKA TARİHİNİ YAŞATMA PROJESİ PANELİ/29 OCAK 2011 Sekalılar Derneği ve İZEYAP birlikteliğinde, kentin tüm bileşenlerinin katılımı ile yapılan panelde Seka Alanının mevcut potansiyelleri, “Endüstriyel Miras, arkeoloji, tarih, kültür…vb” ortaya konarak, bu potansiyellerin korunması ve yaşatılması amacıyla öneriler yapılmıştır. Kocaeli Belediyesince Büyükşehir hazırlanmakta olan Seka Alanına ait, KAİP Plan ve Projelerine katkı sunmak amacıyla bu ve benzeri başka etkinlikler, toplantılar da yapılmış olup, halen de devam etmektedir. Yanı sıra, kent bileşenlerinden oluşan ve yürütmesi KOÜ MTF ile Mimarlar Odasında olan-bir de “SEKA ÇALIŞMA GRUBU” oluşturulmuştur. Panel Programı: Seka Tarihinin KorunmasıYard.Doç.Dr. Gül Köksal / Proje Danışmanı, KOÜ –MTF Seka Endüstriyel Mirasının Değerlendirilmesi – Engin Gençoğulları / SEKA Genel Müdür Yard. Seka’da Arkeolojik Miras ve DeğerlendirilmesiProf. Dr. Ayşe Çalık Ross / KOÜ Arkeoloji Bölümü Sekada Kıyı Kent İlişkisi – Yard.Doc.Dr. Murat Uluğ/KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Sunumlar: Seka’nın Öyküsü Yard.Doc. Dr. Gülten DURSUN, Yar. Doc. Dr. Hakan KOÇAK, Yard. Doc. Dr. Mehmet SARIOĞLU / Kocaeli Üniversitesi, Av. Murat ÖZVERİ, TMMOB Makine Mühendisleri Odası. Kültürel İşlevlendirme Gülay BURHAN, Taner BÜYÜKARMAN, Sevim IŞIK, Ragıp SAVAŞ, Hakkı BONCUK, Kocaeli Kültür Kolektifi SEKALILAR Derneği Başkanı Münir Savaşlıoğlu İZEYAP Derneği Başkanı Ahmet Akgüner 67 3.27.2. SEKA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI/23 ŞUBAT 2011 Seka Alanı ile ilgili olarak KOÜ ve Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi öncülüğünde kentin duyarlı sivil toplum örgütlerinin de zaman zaman içinde yer aldığı çalışmalar devam etmekte olup, belediyenin hazırladığı KAİP bağlamında görülen eksikler ve geliştirilen öneriler belediyeye bildirilmiştir. Bu görüşlerin dikkate alınmasının önemi ile çalışma grubunun görüş ve önerilerini içeren bir basın açıklaması, 23 Şubat tarihinde tarihi binamızda yapılmıştır. Basın açıklamasından; KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI ÇALIŞMALARI İLE ŞEKİLLENECEK OLAN SEKA’NIN GELECEĞİ, KENTİN DE GELECEĞİDİR. Kentimizin sorunlarına duyarlılığı öncelikli görev olarak benimseyen sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve üniversitenin konuyla ilgili birimleri olarak; Kocaeli’nin ve ülkenin simgesi olmuş Seka alanının kente yeniden kazandırılması amacıyla başlatılan planlama çalışmalarını; alanın kent kültürüne katkı sunacak biçimde yeniden işlevlendirilmesi, kentin geçmişe dair izlerinin korunması ve kıyı-kent ilişkisinin bu alan aracılığıyla güçlü bir şekilde kurulabilmesi bağlamında çok önemli bulmaktayız. Gelecek 25 yıla ışık tutmayı hedefleyen planlama çalışmasının ve uygulama sürecinin amacına en doğru biçimiyle ulaşması; planlama ilkelerinin sıklıkla tadilat gerektirmeyecek şekilde gerçekleştirilmesine bağlı olduğu gerçeği ile yoğun katılımlı bir planlama sürecinin yaşanması beklentisindeyiz. Konuyla ilgili olarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 08.10.2010 ve 22.10.2010 tarihlerinde düzenlediği iki toplantıya, duyurusunun ve belge iletiminin ilgili yönetmelik (“Koruma Amaçlı İmar Planları Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi, Müelliflerine İlişkin Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik”) hükümlerine uygun bir şekilde yapılmaması nedeniyle Üniversitemizin Arkeoloji, Jeofizik, Güzel Sanatlar gibi alanında uzman birimleri katılamamıştır. Katılımcıların hemen tümünün belediyeden talep ettiği yeni toplantı ise 12.01.2011 tarihinde yapılmıştır. Ancak bu toplantıda da, çağrı konusunda aynı sorunlar yeniden yaşanmıştır. Katılımcılar bu durumu ve iletilen çalışmalara dair görüşlerini tutanaklara yazarak ilgili Koruma Kurulu’na da iletilmek 68 üzere belediyeye sunmuştur. Ardından üniversite, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları bir araya gelerek, Seka için çalışmaya devam etmişler ve bu süreçteki raporlarını da Belediye ve ilgili Koruma Kurulu’na iletmişlerdir. Disiplinler arası çalışmanın devam ettiğinin bildirilmesine ve yeni toplantıların düzenlenmesinin talep edilmesine rağmen, söz konusu plan koruma kurulu onayına sunulmuştur. Bu bağlamda; alanın kültürel açıdan işlevlendirilmesi ve sosyal yaşama kazandırılarak 24 saat yaşayan bir alan olarak kente ve ülkeye kazandırılması amacını desteklemekle birlikte, bugüne kadar oluşan ve üzerinde çalışılmasını, tartışılmasını, düzeltilmesini istediğimiz temel görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Sunulan plan çalışması ve raporu birbiri ile ilişkili olmayıp farklılıklar göstermektedir. Rapor, “Seka’nın vizyonu ve nüfus potansiyeli olmadığı” vb. bir planlama çalışmasında bulunmaması gereken ifadeler ile önemli yaklaşım eksiklikleri içermektedir. Raporda bazı yapılar için, “tescilinin iptali ancak tescili olmaksızın korunması, tescilli yapıların sehven yıkımı gibi” muğlâk ifadeler yer almaktadır. Revizyon Koruma Amaçlı İmar Planı’nda “Kıyı kenar çizgisi” belirtilmediği için, mevcut dolgu alanlar ve sahil-kıyı bölgeleri anlaşılamamaktadır. Böyle bir alanın toplu taşıma ile beslenmesi ve yaya ağırlıklı olarak düzenlenmesi gereklidir. Ancak alan içindeki 15.000 m²’lik Batı terminali önerisinin, kentin trafik sorununa nasıl çözüm getirdiği, alana ne gibi bir fayda sağladığı ve kentin ulaşım planı içinde irdelenipirdelenmediği anlaşılamamakta ve uygulamada da yer verilen bu düzenlemenin soruna çözüm getirmediği gözlemlenmektedir. Aynı şekilde alanda önerilen Metrobüs projesinin de alan ve kent yararına bir ulaşım çözümü olmayacağı açıktır. Seka alanının yeniden işlevlendirilmesi için yapılan önerilerin mimari sunum ve gerekçe raporları ile birlikte sunulması gerekmektedir. KAİP'te alanın yönetim planı, etaplaması, kentin kültür politikası ile ilişkisine dair açıklamalar yapılmalıdır. Arkeojeofizik raporu uzman arkeolog tarafından değerlendirilmeli, Mannesmann alanı da dâhil olmak üzere, alanda daha geniş bir arkeojeofizik çalışma yapılmalı, açma ve sondajlarla derhal arkeolojik araştırmaya girişilmelidir. Bu çalışmalar yapılmadan, sadece öngörülen arkeolojik çalışmalara dayanarak tariflenen kazı çalışmalarında; arkeolojik kalıntıların devamının toprak üstü tescilli varlıklar ile çakışması halinde, tescilli yapı veya ağaçların yıkımının yapılabileceğinin belirtilmesi, yani olasılıklar ile toprak altının korunması yönünde tercih yapılması bilimsel olmaktan uzaktır. 1. Derece Arkeolojik Sit Alanını’nınArkeojeofizik raporda açıkça görüldüğü üzere genişletilmesi gereklidir. Özetle; Meslek Odaları, Sivil Toplum Örgütleri ve Üniversitenin ilgili birimleri olarak Belediye’nin hazırlamış olduğu bu projeyi çok önemsiyor ve olması gerektiği gibi organik olarak içinde yer almak istiyoruz. Bu amaçla, mesleki ve yasal sorumluluklarımız gereği ve öncelikle de bu kentin yaşayanları olarak; yetkili kurumlar tarafından yeni toplantılar-tartışmalar yapılmayacaksa da, farklı disiplinler 69 olarak çalışmaya devam edeceğiz ve görüşlerimizi de zaman zaman kamuoyu ve yerel yönetimler ile paylaşacağız. Sonuç olarak Kocaeli için geçmişte önemli bir değer olan Seka alanının sahip olduğu tarihi, doğal ve kültürel kaynaklar ile gelecekte de kentin yeni vizyonunun yaratılmasında öncü bir alan olması için çalışmaya ısrarla devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz. KOÜ MİMARLIK VE TASARIM FAKÜLTESİ KOÜ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ KOCAELİ KÜLTÜR KOLLEKTİFİ TMMOB KOCAELİ İL KOORDİNASYON KURULU TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞB. ÇEKÜL KOCAELİ TEMSİLCİLİĞİ İZEYAP KYÖD 3.27.3. SEKA KONULU “NEFES” FOTOĞRAF SERGİSİ/12-22 MAYIS 2011 Seka Koruma Amaçlı İmar planının anıtlar kurulunca onaylandığı süreçte, Seka Çalışma Grubu Seka’nın gündemde kalması ve alanın kültürel bir merkez olması, kente maksimum kazanım ile canlanması için yapılan toplantı ve panellerin yanı sıra bazı etkinlikler ile de mesajlar verilmesi yönünde öneriler geliştirmiştir; 70 "KÜLTÜR YÖNETİMİ" hakkında bilgilenmek üzere, uzmanlarının katılacağı bir panel-yuvarlak masa vb yapmak, Diğer yandan Seka’ yı gündemde tutacak, sanatsal etkinlikler gerçekleştirmek… Bu süreçte, Seka’nın kapatılmasından sonra alandaki yapılara ait fotoğraflar çeken bir fotoğraf sanatçısı, elindeki (bugün için belge özelliği de olan) fotoğraflar ile sergi açma talebinde bulunmuştur. Çalışma grubunun programına uyan bu sergi hem Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinde hem de KOÜ MTF sergi salonunda kamuoyu ile buluşmuştur. 3.27.4. SEKA KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI HAKKINDA/TEMMUZ 2011 Seka alanına dair yapılan etkinlik ve toplantılar süreci devam ederken Haziran ayında, Alana ait Koruma Amaçlı İmar Planı tamamlanarak askıya çıkarılmıştır. Seka alanı için hazırlanan Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyonu; restorasyon, yenileme, arkeolojik kazılar gibi, uzun zaman alacak çalışmaları barındırmakta ve gelecek 25 yıla ışık tutmayı hedeflemektedir. Gerek bu nedenle ve gerekse planlama ilkelerince bu planın sürekli tadil edilmemesi çok önemlidir. Ve bu nedenle de hazırlanan plana gerek hazırlık çalışmalarında ve gerekse itiraz sürecinde sunulan katkıların dikkate alınması gerekmektedir. Planın buönemi ve aşağıdaki gerekçelerle, askıda olan planın bu haliyle onaylanmasına itiraz edilmiş ,anıtlar kurulu onayı öncesi belediyeye ve kurula ilettiğimiz görüşler hatırlatılarak, plana yansıması gereken teknik görüşler, öneriler ve eksikleri gereği için yeniden raporlanmıştır. İtiraz Gerekçelerimiz 1. Konuyla ilgili olarak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 08.10.2010 ve 22.10.2010 tarihlerinde düzenlediği iki toplantının “duyurusu ve belge iletimi” ilgili yönetmelik(“Koruma Amaçlı İmar Planları Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi, Müelliflerine İlişkin Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik”)hükümlerine uygun bir şekilde yapılmamıştır. Bu nedenle toplantı, ilgili belgeler olmaksızın ve az sayıda katılımla gerçekleşmiş ve hatta Kocaeli Üniversitesinin Arkeoloji, Jeofizik, Güzel Sanatlar gibi alanında uzman birimleri katılamamıştır. Katılımcıların, sürecin doğru işlemediğine yönelik hatırlatmaları ile yeni toplantı talepleri olmuş ve 12.01.2011 tarihinde yeni bir toplantı yapılmıştır. Ancak bu toplantıda da, çağrı konusunda aynı sorunlar yeniden yaşanmıştır. Katılımcılar bu durumu ve iletilen çalışmalara dair görüşlerini tutanaklara yazarak, (daha sonra ilgili kurumlara tekrar göndererek) ilgili Koruma Kuruluna da iletilmek üzere belediyeye sunmuştur. Ancak iletilen görüşler, ne tartışmaya açılmış, ne de dikkate alınarak plan ve raporlarında revizyon yapılmıştır. 71 Seka alanının yeniden işlevlendirilmesi için yapılan önerilerin, mimari sunum ve gerekçe raporları ile birlikte sunulması gerekmektedir ve bu yapılmamıştır; iletilen mimari video, plan kararları ve mimari proje hakkında açıklayıcı bilgiler-gerekçeler verememektedir. Bu nedenle, ilgili yönetmelik gereği hazırlık sürecinin zaman ve belgeler ile uygun işletilmediği ve böylesi önemli bir planlama için kentin uzman katılımının yetersiz kaldığı açık olup, yeterli tartışmabilgilenme olmaksızın acilen plan onayına gidilmemesi gereklidir. 2. KAİP hazırlık sürecinde Plan Açıklama Raporu hazırlanmamıştır. Bu raporun var olmaması nedeni ile planın ve plan ile birlikte alana getirilen işlevlerin, bu işlevlerin mimari çözümlemeleri ile planın uygulanma ve yönetim süreçleri saptanamamıştır. Meclis kararı aşamasında Plan Açıklama Raporu adı altında sunulan belge ise hiçbir şekilde bu nitelikte bir belge değildir. 3. Kurul onayı öncesi yapılan hazırlık çalışmaları kapsamında odamıza iletilen Plan Araştırma Raporu ile KAİP arasında uyumsuzluklar bulunmaktadır. Bu durum kurumlara iletilen görüş yazılarımıza da yansımış ve raporun güncellenmesi istenmiştir.Anıtlar Kurulundan herhangi bir revizyon-güncelleme olmadan geçen bu raporun plan ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. 4. Plan Raporunda, alan ve içindeki yapılar ile potansiyeller tanımlanmakla birlikte, tescilli ve tescilsiz yapıların geleceğine ilişkin anlaşılamayan bazı ifadeler bulunmaktadır. Bu muğlâk ifadeler ile planın onaylanması yanlıştır. Örneğin itfaiye binası için, ”Tescil kararı olan itfaiye yapısı çok büyük oranda değişmiş ve özgün niteliklerini yitirmiştir. Bu nedenle kaldırılmalıdır. Ancak, yapının kullanım potansiyeli vardır. Bu yüzden korunup İtfaiye Müzesi olarak kullanılmasına karar verilmiştir. “ denmektedir. Yani tescilin kaldırılması, ancak dönemsel özelliği nedeniyle itfaiye müzesi olarak işlevlendirilmesi önerilmektedir. (sf 241) Örmeğin, Seka Park Otelinin tescil gerekçesi saptanamamış ve yapım tarihi nedeniyle daha yeni olduğu düşünülerek, tescilinin kalkması ve sadece mevcut yapı stoku olarak varlığını sürdürmesi ifade edilmektedir. (sf 241) Bu yapılar ile ilgili olarak planlamada alınan kararların gerekçeleri detaylı olarak ifade edilmeli, değinilen çelişkiler ortadan kalkmalıdır. Yapıların korunmasına ilişkin olarak böyle bir yöntem seçilmesinin gerekçesi de ortaya konmalıdır. 5. Anıtlar Kurulunca tescilli ancak sehven (?) yıkılan 3. Kağıt Fabrikası’nın kuzeyi ile yerine daha sonra Terminal yapılan 4. Kağıt Fabrikası’nın ve yıkılan iki adet lojman yapısının, kim tarafından ve nasıl yıkıldığı bilinmemekte, ancak tescilden düşürülmesi talebinin de olduğu plan kararları ile Anıtlar Kuruluna başvurulmuş ve onay da alınmıştır. 72 Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu 5.11.1999 tarih ve 660 sayılı kararı ve Korunması gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Yapı Esasları ve Denetimine dair Yönetmeliğin 12. Maddesi gereği, herhangi bir tescilli yapı her ne sebeple yıkılmış olursa olsun, tescilden düşmediği gibi, yerine rekonstrüksiyon (aynısının yeniden yapılması) yapılması gerekmektedir. Bu nedenle hem belediye hem de Anıtlar Kurulu bu yapıları tescilden düşürerek suç işlemektedir. Kentte bir türlü kurulamayan kıyı-kent ilişkisinin Seka ile kurulabilmesi ve bu durumun plan raporunda ifade edilmesi çok önemlidir.Seka’nın kentin kıyı bağlantısı potansiyeli olduğu ortadadır. Raporda, Sf 2 de dendiği gibi, “kentin tüm kıyısı Seka Park ile ilişkilenmeli, kıyı sürekliliği için Mannesman, Liman, Ncity, Fuar Alanı… “ ilişkileri kurulmalıdır. Ancak bu ilişkinin sadece ulaşım özeline indirgenmesi ve ulaşılabilirlik adına; güzergahı belli olmayan, kente uygun bir uygulama olup olmadığı hala tartışılan metrobüs önerisinin parçacıl bir halde Seka’ya eklenmesi ile Orhan mahallesine yöneleceği ifade edilen ve gerçekte ulaşım aracı olmayan teleferik tesisi önerileri kıyı kent ilişkisi bağlamında gerçekçi öneriler değildir. Böyle bir alanın toplu taşıma ile beslenmesi ve yaya ağırlıklı olarak düzenlenmesi gereklidir. Ancak alan içindeki 15.000 m²’lik Batı Terminali önerisinin, kentin trafik sorununa nasıl çözüm getirdiği, alana ne gibi bir fayda sağladığı ve kentin ulaşım planı içinde irdelenip, irdelenmediği anlaşılamamakta ve uygulamada da yer verilen bu düzenlemenin soruna çözüm getirmediği gözlemlenmektedir. 73 Seka ve kentin ulaşımının entegre olması muhakkaktır ve kentin master planı ile bütünsel bir çözüm sağlanmalıdır. Seka KAİP kentin bütünselliğini dikkate alarak ulaşım master plan ile entegre olmuş bir ulaşım önerisi sunmak zorundadır. 6. Raporda ”Özel Proje Alanları” olarak ifade edilen ve temalı alan kapsamında ilerde değerlendirileceği belirtilen alanlara ait detaylı bir açılımın olmaması, gelecek için endişe uyandırmaktadır. Son yıllarda şehircilikte sıkça kullanılmaya başlanan ”Özel Proje Alanları” ifadesi ile planlarda tanımlı alanlar, genellikle ileride farklı imar hareketlerine yol açabilmektedir. Bu riskin ortadan kalkması için KAİP açık tanımlamalar yapmalıdır. 7. Seka için hazırlanan KAİP aslında kentin tamamı için arkeolojik çalışmaları bütünleyebilecek, birleştirebilecek bir özelliğe de sahip olmalıdır. Bu nedenle Seka KAİP öncülüğünde kentin arkeolojik bütünlüğünün planlanması sağlanmalı ve başlatılmalıdır. Arkeojeofizik raporda bahsedilen ve plan ile çakıştırılan Dörner’in çalışmalarından açıkça görüldüğü üzere 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’nın genişletilmesi gerekliliği açıktır. Mannesmann alanı da Seka alanının bir parçası olarak düşünülmeli ve bu alanda da arkeojeofizik çalışma yapılması gereklidir. Planda gösterilen çok sayıda yeni yapının işlevselliği ve gerekliliği gerekçelendirilmemiştir. Ayrıca bu yapıların yerlerinin belirlenmesi ancak jeofizik ve arkeojeofizik çalışmalar ve yüzey araştırmaları tamamlandıktan sonra mümkün olabilecektir. Gerekli araştırma çalışmaları yapılmadan, sadece kısmen var olan arkeolojik çalışmalara ve bu bağlamdaki öngörülere dayanarak plan ve eklerinde tariflenenparçacıl kazı çalışmaları için; “arkeolojik kalıntıların devamının toprak üstü tescilli varlıklar ile çakışması halinde, tescilli yapı veya ağaçların yıkımının yapılabileceğinin belirtilmesi, yani olasılıklar ile toprak altının korunması yönünde tercih yapılması…” gibi bir karar bilimsel olmaktan uzaktır. Seka Revizyon Arkeoloji raporunda, “Seka Fabrika sahasının Hellenistik dönemde Bithynia Krallığı’nın başkenti, Roma döneminde Eyalet merkezi olan Nikomedeia antik kentinin surları içinde kaldığı ve Nikomedeia antik kentinin önemli arkeolojik kalıntıların bu alanda olduğu anlaşılmaktadır.” denmektedir. Yani alanın tamamında antik kente ait bulguların var olma olasılığı yüksektir. Seka’ya ait yapılaşmalar ile bu kalıntıların yok olduğunu, toprak altında başkaca bir şey olmadığını söylemek, yani araştırmaksızın buna karar vermek de bilimsellikten uzaktır. Planda 1. Derece olarak belirlenen kazı alanından kopuk, bağımsız antik yapı kalıntıları olamayacağından alanın tamamında araştırma yapılması gereklidir. Bu nedenle alanın kısmen 1. Derece ve kısmen 3. Derece olarak değerlendirilmesi araştırma tamamlanmadan doğru değildir. Teknolojik yeterlilikler ile kazı yapılmadan dahi toprak altı bulgulara erişilmesi mümkün olduğundan, alan genelinde 1. ve 3. derece ayırımı yapmaksızın araştırma yapılması için KAİP öncü olmalıdır. Kentin yüzey araştırma başkanınca yapılan yüzey araştırma çalışmaları dikkate alınarak kısmi araştırma öngörüsü yerine, alanın tamamında çalışma yapılacak şekilde planlama olmalıdır. 74 Bursa Anıtlar Kurulu tarafından iki kez karar alınarak uyarılan “Antik Sütunlu Yol” hem planda hem de raporda dikkate alınmamıştır. Oysaki Bursa Anıtlar Kurulunun KAİP kapsamında Sütunlu Yolun rölövesinin yapılması için 19.06.2003 tarihli kararı ve bu rölöveninhâlâyapılmadığını belirten, ekli haritada işaret edilen alanda araştırma ve kazı yapılması gerektiğine dair 28.10.2005 tarihli kararı bulunmaktadır. Seka alanının kuzeyinde bulunan ve Bursa Kurul kararı eki olarak sunduğumuz ekte görülen alanda, koruma kurulunca “sütunlu yol” tespit edilmiş olup, 2003 ve 2005 yılı kurul kararlarında bu bölgenin “araştırma yapılması gerekli alan” olarak lejantta gösterilmesi ve araştırmanın başlatılması istenmiştir. Seka KAİP ve raporlarında “sütunlu yol” denilen bu alandan bahsedilmemekte olup, acilen bu kurul kararlarını plana yansıtmak ve uygulamak gerekmektedir. 8. SEKA KAİP doğrultusunda tescilden düşürülmesi düşünülen tescilli peyzaj öğeleri bulunmaktadır. Koruma alanları korunması gerekli olup, tescil edilmiş doğal peyzaj öğeleri ile bir bütün olup, alanın bunlarla birlikte korunması gerekmektedir. Bu doğrultuda KAİP ile 2005 yılında tescil edilen (ki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tescile değer doğal mirasın-ağaçların varlığı nedeniyle alanın bir sanayi tesisine geçmesinin engellendiğini sürekli ifade etmektedir.) ağaçların bazıları için tescillerinin kaldırılması öngörülmüştür. Tescilin kalkma gerekçesi olarak öne sürülen korumaömrünü tamamlama vb nedenler için uzman raporları gereklidir. 9. Planda, “Koruma Amaçlı İmar Planları Ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi Ve Müelliflerine İlişkin Usul Ve Esaslara Ait Yönetmelik “ gereklerine aykırılıklar bulunmaktadır. Bu yönetmelik gereğince; Tanımlar-Madde 4 “Koruma amaçlı imar planı: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimari, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; halihazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, altyapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile planlama kararları tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir 75 bütün olan nazım ve uygulama imar planlarının gerektirdiği ölçekteki planları,…” şeklinde tanımlanmış ve içeriği açıklanmıştır. Yönetmelikte ifade edildiği gibi, katılımcı alan yönetimi modeli içermesi gereken KAİP, bu konuda araştırma raporundaki bazı öngörüler dışında her hangi bir model geliştirememiştir. Raporda;“Yönetim Planı Taslağı” başlığı altında geliştirilen öngörüler, değerlendirmeler, varsayımlar; adından da anlaşılabileceği gibi bir taslak elde etme çabalarının ürünüdür. Bir Yönetim Planı’nın hazırlanması işi bir uzmanlar grubu ile ele alınabilir. Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmaları kapsamında üretilemez. Bu kapsamda ancak böyle bir planın gerekliliği tartışılabilir, savunulabilir. Planlama çalışmaları kapsamındaki araştırmalarla ortaya çıkan bulgulara, bilgi ve belgelere dayanılarak, ancak bir içerik taslağı hazırlanabilir. Bu aşamada yapılan budur. Taslak; yol gösterici, içeriği ayrıntılandırmada yönlendirici olabilecek kapsam ve yeterlikte ele alınmış ve sunulmuştur.” denmektedir. Ancak, görüldüğü üzere, uzmanlar ile birlikte geliştirilmesi öngörülen “yönetim modeli” ile ilgili bir çalışma yapılmamış ve bu çalışmanın ürünleri KAİP’eyansıtılmamıştır. Ayrıca alan yönetiminin yanı sıra, alanda planlanan kültürel fonksiyonların sürdürülebilirliği açısından, “kültür yönetimi”nin de oluşturulması gerekmektedir. Plan raporu ve gösterim Madde 10 – Koruma amaçlı imar planlarının hazırlanmasında uygulanacak gösterimlerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğinde belirtilen gösterimlere uyulur. Ancak koruma amaçlı imar planlarının özelliği, verilecek kararların detaylı olması ve her alanın farklı nitelik taşıması nedeniyle, plana özgü gösterim kullanılabilir. Plan gösterimi ve plan notlarında yer alan yapılaşma düzeni, yoğunluk ve benzeri konularda tasarım esasları ve uygulama ilkeleri, ulaşım, dolaşım ve açık alan sistemi ile ilgili uygulama esasları, koruma, sağlıklaştırma ve koruyucu yenileme program alan ve projelerinin etaplanma esasları, kentsel tasarım, peyzaj, restorasyon, mimari ve mühendislik projelendirme esasları ve prosedürleri ve benzeri hususlar plan raporunda daha detaylı olarak yazılı ve çizili yer alır. Bu hususlar göz önünde bulundurularak plan notlarının geliştirilmesi ve detaylandırılması gereklidir. Ayrıca mevcut halinde plan notlarında anlaşılamayan/muğlâk bazı ifadeler bulunmaktadır. Örneğin I.2.b.’de yer alan “Alanda etaplar halinde Büyükşehir Belediyesince uygun görülecek yerleşme düzeni ve bina projelerine göre uygulama yapılabilir” ifadesinde yer alan yapıların niteliği oldukça önemli olmakla birlikte plan notlarında bu husus açık değildir. 10. KBB meclisi yaklaşık 600.000 m²likSeka alanının, yaklaşık 230.000 m² sini yani 1/3 ni 20 yıllığına TRT‘nin film platosu olmasına karar vermiş bulunmaktadır. Kocaeli kentinin bir film platosuna ev sahibi olması çok doğru olsa da, SEKA Koruma Amaçlı İmar Planında öngörülmemiş bu kararın plan dışı alınması da doğru olmadığı gibi, yıllardır tartışılan ve Büyükşehir Belediyesince çalışma yapılan 76 Sekaalanı sürecine, başta belediye olmak üzere tüm kent tarafından verilen emekler adına acil bir karardır. Çünkü; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereği; a. Madde 9 ile izinsiz müdahale ve kullanma yasağı getirmiş olup tescilli yapılara izinsiz müdahale ve kullanım için yasal cezalar söz konusudur. b. Ayrıca, madde 16 ile ruhsatsız yapı yasağı getirilmiş ve ”… koruma amaçlı imar planlarında, plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem yapılır. “ denmektedir. Yani, platoların sökülebilir imalatlar ile yapılacağı savunması yapılsa dahi, sit alanı içerisinde açık ve kapalı alan projesi ile kurul onayının alınmış olması, planda öngörülmüş olması gerekmektir. Diğer yandan, platonun varlığı ile yaklaşık 230.000 m² alanda planın öngördüğü-öngöreceği uygulamalar 20 yıl yapılamayacaktır. Yani, platonun kullandığı yapılar işlevlendirilemeyecek, ilerlemesi gerekebilecek kazı çalışmaları sınırlanacak, Seka hayata kazandırılsa dahi 230.000 m²’lik alan gündelik hayatın bir parçası olamayacaktır. Şu anda halen daha küçük bir alanda var olan platonun hangi izinle Seka alanında yer aldığı ise sorgulanması gereken başka bir durumdur. Seka; kültürel ve tarihi özellikleri ile uzmanlarca onaylanmış korunması gereken yapıları ve arkeolojik mirası ile hem Nikomedya’yı hem de kentin ve ülkenin Cumhuriyet ve sanayileşme dönemini barındıran önemli bir potansiyel alandır. Yani turizm için, kentin tanıtımı için bulunmaz nimettir. Bu nimetleri canlandırmadan, araştırma, planlama vb yapılmadan başkaca bir tanıtım aracını kullanmak doğru değildir. 3.27.5. BASIN AÇIKLAMASI/20 TEMMUZ 2011 SEKA VE ÇEVRESİ 1.VE 3. DERECE ARKEOLOJİK SİT ALANIDIR VE BAKANLIK İZNİ OLMADAN KARAR ALINAMAZ, UYGULAMA YAPILAMAZ… Belediye meclisinden ve Anıtlar Kurulundan onay alan Seka Koruma Amaçlı İmar Planının hemen akabinde, Seka alanının büyük bir bölümü her hangi bir mevzuata uygun olmaksızın TRT ye kiralanmış ve hatta bu kiralama öncesi film platosu çoktan kurulmuştur. Aslında plato karşı olduğumuz bir oluşum değildir, ancak zamanlama, oluşum şekli ve henüz plan süreci tamamlanmamış, üstelik planlamasında plato bulunmayan bir alanda yer alması yanlış bulunmuştur. 77 Mesleki duyarlılığımız gereği yaptığımız tüm katkı çalışmalarının ve hatta Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarının bir tarafa bırakılarak, bir bakıma eksikleri ile de olsa planın hayata geçmesine engel olabilecek görüşlerimiz bu tutum basın karşısında açıklaması ile kamuoyunda paylaşılmıştır. Kentimizin ve tarihimizin çok önemli bir alanının yeniden hayata kazandırılması için başlatılan çalışmalar bizleri çok heyecanlandırsa da bir o kadar endişelendirmeye devam ediyor. Basından öğrendiğimiz üzere, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Meclisi, yaklaşık 600.000 m²likSeka alanının, yaklaşık 230.000 m² sini yani 1/3 nin 20 yıllığına TRT‘nin film platosu olmasına karar verdi. Seka alanındaki sehven yıkıldığı söylenen tescilli yapıların, tescilden düşürülmek istenmesi, tescilli lojman yapılarının yapısal özelliklerini bozan tadilatların yapılmasında denetimsiz kalınması gibi sadece Seka alanı için örneklediğimiz süreç, acele kararların sebep ve yapılan hataların alışkanlık haline geldiğini göstermektedir. Kocaeli kentinin bir film platosuna ev sahibi olması çok doğru olsa da; meslek alanımızın öğretileri, gerekleri ve hukukun zorunlulukları adına, platonun yeri itibariyle yanlış olduğunu söylemek ve kamuoyunu konu hakkında bilgilendirerek meclisin kente dair suç işlediği konusunda uyarı yapmak kamusal görevimizdir. Seka Koruma Amaçlı İmar Planı askı süresi dolmadan, olası itirazlar ve yeni düzenlemeler beklenmeden, böylesi bir karar alınması etik değildir. Askıda olan plan ile alandaki tescilli yapıların korunmasına ve yeniden işlevlendirilmesine yönelik öngörüler hazırlanmış ve hatta uygulamaya yönelik çalışma da başlatılmıştır. Ancak platonun varlığı ile yaklaşık 232.000 m² alanda planın öngördüğü uygulamalar 20 yıl yapılamayacaktır.Yani, platonun kullandığı yapılar işlevlendirilemeyecek, ilerlemesi gerekebilecek kazı çalışmaları sınırlanacak, Seka hayata kazandırılsa dahi 232.000 m²’lik alan gündelik hayatın bir parçası olamayacaktır. Basındaki haberlerden gördüğümüz, konunun görüşüldüğü meclis toplantısında belediye başkanımızca belirtilen; “acil uygulama başlatmazsak, bu plato başka kente gidecektir” şeklindeki ifadeler, yıllardır 78 tartışılan ve Büyükşehir Belediyesince çalışma yapılan Seka alanı sürecine, başta belediye olmak üzere tüm kent tarafından verilen emekler adına “acil bir karardır”. Seka; kültürel ve tarihi özellikleri ile uzmanlarca onaylanmış korunması gereken yapıları ve arkeolojik mirası ile hem Nikomedya’yı hem de kentin ve ülkenin Cumhuriyet ve sanayileşme dönemini barındıran önemli bir potansiyel alandır.Yani turizm için, kentin tanıtımı için bulunmaz nimettir. Bu nimetleri canlandırmadan başkaca bir tanıtım aracı kullanmak doğru değildir. Seka’nın sit alanı olmadığını, yani korunmasına gerek olmadığını düşünmek dahi yanlıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunması gereken alan olarak tescillenmiş, arkeoloji açısından yüzey araştırma çalışmaları başlatılmış ve tüm bu gerçekler ile Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanmış, yapısal uygulamaları için mimari projelerinin hazırlık aşamasına gelinmiştir. Tüm bu planlama çalışmalarının, uygulama sürecini 20 yıl ertelemek veya parçacıl bir bakış ile Seka’ nın 1/3 ünü bırakıp 2/3 ünde, kentin kültür sanat turizm ve benzeri bir merkezi olarak hayata geçmesini düşünmek, yapılan çalışmaları göz ardı etmektir. Kaldı ki, belediye meclisinde karar alımından önce, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Kocaeli Müdürlüğü ve Kültür Turizm Bakanlığı onayı alınmak zorundadır. Yetkili kurul tarafından, platonun projeleri ve tescilli yapılar ile ilişkisi, fiziki bağı incelenmek durumundadır ve uygulamasının da uzmanlarca denetlenerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Diğer yandan; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu; Madde 9 ile izinsiz müdahale ve kullanma yasağı getirmiş olup tescilli yapılara izinsiz müdahale ve kullanım için yasal cezalar söz konusudur. Ayrıca, madde 16 ile ruhsatsız yapı yasağı getirilmiş ve ”…koruma amaçlı imar planlarında, plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem yapılır. “ denmektedir. Yani, platoların sökülebilir imalatlar ile yapılacağı savunması yapılsa dahi, sit alanı içerisinde açık ve kapalı alan projesi ile kurul onayının alınmış olması gerekmektir. Kamu yararına çalışan meslek odaları olarak, bizlerin koruma politikalarını hatırlatmak ve yasal süreçlerin gerçekleşmesini izlemek ve sağlamak görevimizdir. Henüz Seka KAİP onaylanma sürecini tamamlamamıştır ve de halen askıda olan planda bir plato öngörüsü bulunmamaktadır. Film platosunun kentimizde kalması, ancak Seka alanı uygulamalarının önünü açması için, kentin bir başka yerinde yer almasını diliyoruz. Aksi takdirde, tüm bu insani ve mesleki gerekçelerimize ve artık alıştığımız “yine muhalefet yapıyorlar” savunmalarına karşılık, haklılığımızı hukuk yoluyla arayacağımızı kamuoyuna bildiririz. 79 3.28. 3.28.1. TMMOB KOCAELİ İKK PLATFORMUNDA YAPILAN ETKİNLİKLER YUVAM AKARCA İÇİNDEKİ TİCARET ALANI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI/0 TEMMUZ 2010 TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu, toplu konut alanı Yuvam Akarca'da, daha önce günübirlik tesis alanı olarak belirlenen bölgenin, plan değişikliğiyle ticaret alanı yapılmak istenmesi ve projesinde görüldüğü üzere ticaretten daha yoğun konut alanı tasarlanması üzerine, 3 Temmuz 2010 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. Basın Açıklamasından; “…Yuvam Akarca alanı içindeki 4839, 4840 ve 4841 no’lu adalardaki parsellerin kullanım şekli beş yılda üç kez değişmiştir. Bu değişimin sebebi anlaşılamamakla birlikte, bu alanın yüksek bir ranta sahip olmasının bu kararsızlığın yaşanmasında büyük etken olduğunu düşünmekteyiz. Oysaki planlar 5 yılda 3 kez değişmek için yapılmaz. Mutlak doğrular, mutlak ihtiyaçlar vardır ve planlar var olan ihtiyaca yönelik çözüm üretir. Yuvam Akarca Konut Alanı içindeki bu yere kazandırılacak fonksiyon da; tamamen o bölgedeki nüfusa ve mevcut yerleşim alanlarının ihtiyacına göre belirlenmek ve ardından plan yapılarak uygulamaya geçmek gereklidir. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte belirtildiği üzere; "Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir." şeklinde tanımlanmaktadır. Bu alan için yapılan değişiklikler plan değişikliği yönetmeliğine de uymamaktadır. • Mülkiyetinin Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde olması nedeniyle de bu alanın kamu yararına kullanımı şarttır. • "Ticaret Alanı", bölgede yaşayan herkesin yararlanabileceği ticari faaliyet anlamını taşır ve içinde konutların yer aldığı bir ticaret fonksiyonu, ancak söz konusu alan içinde yaşayacak konut sakinlerinin ihtiyacına cevap verecek nitelikte olabilir. Bu ticaret alanın planlardaki büyüklüğüne bakıldığında ise, ticarete ayrılan alanın, bölgesel ihtiyaçlara göre belirlendiği ortaya çıkmaktadır. Kent Konutun internet ortamında paylaştığı konut projeleri ile yapılacak uygulamanın üç boyutlu canlandırma görselleri, plan kararları ve yapılacak uygulamanın örtüşmediğini göstermektedir. 80 • Diğer yandan Ticaret alanının bölgeye getireceği yoğunluk ile konut alanının getireceği yoğunluk farklıdır. Ticaret alanı kararı alıp, içinde konut yapmak ve hatta Kent Konut projelerinden görüldüğü üzere, konut alanıymış gibi yoğunluklu konutlar üretmek, gerçekte bölgeye gelecek nüfus yoğunluğunu saklamaktır. • Artan nüfus yoğunluğu Yuvam Akarca halkının halen kullanmakta olduğu sosyal, kültürel vb alanların yeni nüfus ile paylaşması demektir. Ya da aynı alan içinde yeni konutlar için yeterli yeşil ve sosyal donatı alanları, okul, sağlık tesisi vb. ana ihtiyaçlar yapılması gerekmektedir. • Plan Yapımına Ait Esaslara Dair İmar Yönetmeliğinde de belirtildiği üzere, Ticaret Alanı"na dönüştürülen ve önceki kullanım kararı "Günübirlik Tesis Alanı" olan parsel için, günübirlik hizmet tesisinin hizmet vereceği bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması da gerekmektedir. Tüm bu tespitlerimiz sonucunda, kamu yararını korumak amacıyla, yaşamın ve dolayısıyla kentlerin plan ve uygulama süreçlerinde toplum yararının gözetilmesi gibi, insanca bir tutumun sergilenmesini dileriz 3.28.2. KUZEY MARMARA OTOYOLU GÜZERGÂHINA AİT PLANA İTİRAZ TMMOB KOCAELİ İKK bünyesinde yapılan çalışmalar ile öncelikle basına ve kamuoyuna basın açıklaması yapılmış ve ardından şubemiz tarafından teknik rapor hazırlanarak askı süresi içinde plana itiraz edilmiştir. 81 Basın açıklamasından; “Kentlerimizi otomobillere tutsak hale getiren karayolu öncelikli ulaşım politikaları sonucu, tarihsel, doğal ve çevresel değerler büyük oranda yok edilmiş ve yok edilmeye de devam edilmektedir. Kocaeli’ de neredeyse kent merkezi sayılabilecek noktada Solaklar, Durasan, Bayraktar, Eseler, Uzunbey, Emirhan, Biberoğlu köylerinin verimli toprakları bir otoyol uğruna tehdit edilmektedir. Bu köylerin hemen yanı başında bulunan OSB alanları da kırsal yaşam için tehlikedir. Otoyol ve OSB birlikteliğinde ise bu bölgede kısa zamanda kırsal yaşamın tarımın sona ereceği ve sanayi alanlarının artarak tüm köy alanlarını işgal edeceği ortadadır. Zira otoyol tarım alanlarını verimsizleştirecek, insanları sağlıksızlaştıracak ve köylü köyünü tarlasını terk edecektir. Verimsiz tarım alanlarının yeni kararlar ile sanayiye dönüşmesi ise olmayacak iş değildir, çünkü ülkemizdeki planlama anlayışı arz talep ilişkisi ile gerçekleşmektedir. Arz talep ilişkisi doğru olabilecek bir ilişki iken, halen bilinçsiz olan toplumca, baskılara maruz yönetimlerce farklı yorumlanmaktadır. Projenin Kocaeli‘ de yaratacağı çevresel sorunlara bakıldığında da yapılması planlanan yol inşaatı ile birlikte yaratılacak tahribatın geri dönüşü mümkün olmayan zararlara neden olacağı görülmektedir. 1-) ÇED Raporu olmadan hayata geçirilmemesi gereken proje için, raporların hazırlanması öncesinde de, yönetmeliğin 9. maddesine göre "Halkın Katılımı" toplantılarının düzenlenmesi gerekmektedir. Bunun için de Kuzey Marmara Otoyol Projesinin geçtiği mahallelerde, hükümetçe organize edilmesi gereken "ÇED Halk Katılımı" toplantılarının yapılması gerekmektedir. Bu toplantılar gerçekleştirilmeden Kocaeli Büyükşehir Belediyesince otoyol güzergâhı planlara işlenmiş ve askıya çıkartılmıştır. Çevre hukuku bakımından, projenin ÇED Yönetmeliği‘ne tabi tutulmaması hukuka aykırıdır. 2-) Öncelikle getireceği yoğun araç trafiği ile birlikte insan sağlığını tehdit edecek olan Kuzey Marmara Otoyolu Projesi, doğal alanların tamamen yok olmasına neden olacaktır. Plansız kentleşme ve sanayileşme etkisi ile Kocaeli‘nin çok az kalan verimli tarımsal toprakları bu niteliklerini kaybedecektir. 3-) İstanbul‘un yeni kültür kenti vizyonu gereği, kent içindeki sanayi ve depolama gibi kullanımların desantralize edilmesi kapsamında; Gebze, Dilovası ve Çayırova gibi ilçelerin mevcutta yer alan sorunlarına (sanayi alanlarının beraberinde getirdiği sağlık ve yerleşim sorunları, trafik yükü, plansız gelişme sorunları vb.) ek olarak yeni sorunlar getirecektir. Gebze, Dilovası ve Çayırova‘da yer alan mevcut sanayi alanlarında ulaşılabilirliğin etkisi ile artış yaşanacak, yeni sanayi alanlarının açılması da gündeme gelecektir. Plan yapma hakkı olan Sanayi Bakanlığı bu bölgelerde yeni OSB alanları ilan edebilecektir. 4-) Dilovası ile Kartepe arasında TEM, E-5 ve Körfez arasında sıkışıp kalan yerleşimler, Kuzey Marmara Otoyolu ile birlikte kuzeye doğru gelişme eğilimi gösterecek, bu yoldan verilen çıkışlar ile konut alanları gelişme göstermeye başlayacak, planlı konut alanlarının yakın çevresinde yer alan diğer tarım alanları yavaş yavaş konut vb alanlar olarak planlanmaya başlayacaktır. Böylece yerleşimler orman sınırlarına kadar dayanacak, bu alanları tehdit etmeye başlayacaktır. 82 5-) Söz konusu güzergâh diğer kentlerde de olduğu gibi, Kocaeli sınırları içerisinde alan Gebze Ballı Kayalar Doğal Sit Alanı‘nı ortadan ikiye bölmekte, bütünlüğünü ve sit alanı özelliğini bozmaktadır. Körfez İlçesi sınırlarında yer alan Namazgâh ve Kaya Mezarlarının bulunduğu Arkeolojik Sit Alanı‘nın ise üzerinden geçmektedir. Anayasanın "Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması" kenar başlıklı 63. maddesinde "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır..." hükmü bulunmaktadır. Gerek doğal, gerekse tarihi değerlerimize zarar verecek bu durum, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ve şehircilik ilkelerine aykırıdır. Bu planlara yukarıda belirtilen gerekçelerle askı süresi içerisinde itiraz ederek ve itiraz gerekçelerimizin başkanlık makamınca değerlendirilmesi ile hatalardan uzak durulmasını hedeflemiş bulunmaktayız. Kamuoyuna saygıyla bildiririz.” 3.28.3. “KANDIRA GIDA OSB” NİN YER SEÇİMİNE İLİŞKİN TMMOB KOCAELİ İKK GÖRÜŞÜ, YERİNDE BASIN AÇIKLAMASI /17 EKİM 2010 TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu, 17 Ekim 2010 tarihinde Kandıra Gıda İhtisas OSB için kamulaştırılan araziler konusunda kitlesel bir basın açıklaması yaptı. Basın Açıklamasından; “…Hepimizin bildiği gibi kentimiz bir sanayi kentidir. Çoğumuzun söylediği gibi de "sanayinin başkenti" konumundayız. Ulusal ve Uluslararası düzeyde birçok tanınmış fabrika ve şirketin varlığını sürdürdüğü bir ilde yaşamaktayız. En çok vergi ödeyen, en çok ciro yapan birçok endüstri kuruluşuna da ev sahipliği yapmaktayız.4 adet teknopark ve 12 adet olan Organize Sanayi Bölgelerine bir yenisi olan ve şu an üzerinde olduğumuz Kandıra Gıda İhtisas OSB‘nin dâhil edilmesiyle 13 âdete çıkan OSB varlığıyla da övünç duyulan bir ilde yaşamaktayız. Sanayi üretimi, katma değeri, işi ve aşı da beraberinde getireceği düşünülmekte olan bir alandır. Bunlar işin teoride olumlu görünen yanlarıdır. Fakat OSB‘lerin yer seçimi yapılırken ve planlanırken kimi hususlara dikkat edilmelidir. Mevcut OSB‘lerdeki doluluğa bakarak, yeni OSB‘lere ihtiyacın olup olmadığının tespiti çok önemlidir. Kandıra Gıda İhtisas OSB ile Kocaeli İl sınırlarındaki OSB sayısı 83 13 olacaktır. Diğer 12 OSB‘lerdeki doluluğa bakıldığında parsel bazında doluluk oranın %50-55 arası olduğu resmi makamlarca ifade edilmektedir. Bu her 2 fabrikanın 1 tanesinin faaliyette olmadığını ifade eder. …Asıl olan Toplumsal yarardır. Bu da Kandıra köylülerinin bütününü kapsar. Toprakların bu şekilde özelleştirilmesi kabul edilemez. Eğer Kandıra‘ya bir OSB kurulacaksa karar mekanizması içerisinde Kandıralılar en yüksek sesleriyle olmalıdırlar. …Planlanan bu OSB‘nin bir sınırı Sulama Göleti‘ne 100 metreye kadar yaklaşmaktadır. Atıkların arıtılarak Sarıkız deresine döküleceği söylenmektedir. İleriki süreçlerde de bu derenin geçtiği bölgede bir barajın yapılacağı da bilinmektedir ve Kandıra Gıda İhtisas OSB‘nin 2. etabının da gündeme gelmesi olasıdır. …TMMOB her daim ifade ettiğimiz gibi halktan yana, emekten yanadır. TMMOB olarak kamu ve toplumsal sorumluluklarımız gereği, tüm meslek örgütleriyle, toplumla, kente ve çevreye duyarlı tüm kesimlerle birlikte, demokratik uyarı görevimizi yerine getirirken, doğal, tarihi miraslar ile sosyalkültürel yaşamın korunması önceliğinde ve bir grubun değil, halkın çıkarlarının öne çıkartıldığı planlar yapılmasını diliyoruz…” 3.28.4. TARIM ALANLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMI VE OSB’LER /22 OCAK 2011 Kandıra’da faaliyete geçmesi planlanan, Gıda İhtisas OSB‘nin mutlak tarım alanı olmasa da, yöresel geçim kaynağı olan tarım alanları üzerinde kurulmasına yönelik olarak, şubemiz ve TMMOB Kocaeli İKK’nın başlattığı karşı duruşa ait teknik gerekçeleri uzmanları ile ortaya koymak, kentin diğer yerlerinde yine yanlış yer seçimleri ile karşımıza çıkan OSB alanlarına dikkat çekmek ve halkı bilinçlendirmek uyarmak için bu panel planlanmış ve sempozyumuna yaklaşan veri olması kent için İKK ortaklığında Kandıra’da gerçekleştirilmiştir. Sanayi kaynaklı çevre ve yaşam zararlarının azaltılması, çarpık engellenmesi, planlı yapılaşmanın kentleşmenin sağlanması gibi” yasal mevzuatta yer alan amaçlarla Organize Sanayi Bölgeleri oluşturulmaktadır . Kentleşmeye katkı sunmadığı görülen OSB‘ler, kentimizde de giderek çoğalmakta ve yer seçimlerinin, kentin diğer yaşam alanlarını tehdit ettiği ve edeceği de görülmektedir. Bu bağlamda önce sanayileşen 84 ve sonra Organize Sanayi Bölgelerine dönüşen, Dilovası gibi yaşanmış bir örnek ile henüz faaliyete geçmeyen kentin yeni OSB’lerinin tartışılması amacıyla bu panel düzenlenmiştir. Panelin sonuçlarından bazıları; Sanayinin disipline edilmesi için ortaya çıkan OSB‘ler amacına ulaşamamıştır. OSB‘lerin denetlenememesi önemli bir sorundur. Çünkü Organize Sanayi Bölgeleri kurulum aşamasından faaliyete başlayana kadar,”yerel yönetimler, kamu ve devlet ile ilişkili bir süreç” yaşanmaktadır. Ancak resmi onaylar sonrasında, OSB içinde imar, denetim vb. konularda bu idarelerin hiçbir yetkisi kalmamakta, OSB kendi iç planlaması ile faaliyetlerini sürdürmektedir. “Tarım işsizliğin sigortasıdır” dense de, sigorta olarak görülen tarım arazileri Organize Sanayi Bölgelerine dönüşebilmektedir. Dilovası tarımdan sanayiye dönüşümün bir örneğidir. Sahip olduğu kıyı-deniz potansiyelleri ile turizm bölgesi ilan edilmiş olan ve kentin verimli tarım topraklarına sahip olan Kandıra, yeni ulaşım yatırımları ile yeni sanayi yatırımları için cazip bir bölge haline gelmektedir. Bu bağlamda gelecek öngörüsü tarım ve turizm olan ilçenin sanayi tehdidi altında kalmasına, Dilovası’ndaki sürecin yaşanmasına engel olunmalıdır. 3.28.5. TMMOB KOCAELİ İKK KENT SEMPOZYUMU II/ 6-7-8 MAYIS 2011 2007 yılında yapılan ilk kent sempozyumunda elde edilen kente dair tespitlerden yola çıkarak 2010 yılında II. Kent sempozyumunun hazırlıklarına başlanmıştır. Öncelikle, önceki sempozyum ve yaşanan 3 yıllık süreç değerlendirilmiş ve kentin baskın kimliği ve kent ekonomisinin itici gücü olan sanayinin önemi ile yeni sempozyumda; “KAOTİK SANAYİ KENTİ” yerine “YAŞANABİLİR SANAYİ KENTİ” ne ulaşmanın yollarının aranması planlanmıştır. Sempozyuma hazırlanmak amacıyla, 9 ayrı başlıkta, farklı disiplinlerden toplam 70 TMMOB mensubunun katılımı ile çalışma komiteleri oluşturulmuştur. Komiteler kendi alanlarında yaptıkları çalışmalar sırasında, ilgili kurum kuruluş, sivil toplum örgütü, dernek bileşenlerinin katılımı ile büyümüş ve çalışma alanlarını da genişletmişlerdir. 85 Aynı zamanda sempozyumun farklı katılımcılarının olması ve daha dinamik biçimlenmesi ve sempozyumun diğerlerinden farklı olarak “Kent Sempozyumu” olması, yani kentlileri bir araya getiren bir kent etkinliği olması nedeniyle her yaş grubu için etkinliklerle bir dizi yarışma ve sergi gerçekleştirilmiştir. Bu etkinlikler kapsamında, sempozyuma hazırlık sürecinde ”Fotoğraf Yarışması” ve “İlk ve Orta Öğretimler Arası Öykü ve Karikatür Yarışmaları” ile çeşitli söyleşiler, paneller yapılmıştır. Tüm bu hazırlık çalışmalarının ortaya çıkardığı birikimle 6-7-8 Mayıs 2011 tarihlerinde gerçekleşen sempozyumda; “Maksimum fayda ile ortak aklın birlikteliğinde kente ve yaşama dair çözüm üretmek için”, yetkili idareler, bilim ve kent dostları bir araya gelmiş ve 9 oturum, 2 panel ile hem bilgi paylaşımı hem de sağlıklı yaşam için öneriler tartışılmıştır. II. Kent Sempozyumunun kente çok ciddi katkı sunacağını düşündüğümüz sonuç bildirgesi hazırlanmış, bildiri kitabı hazırlıkları ise devam etmektedir. 86 3.28.6. TMMOB KOCAELİ II. KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI II.Kent Sempozyumu Sonuç Bildirgesi hazırlıkları Sempozyum Sekreteryası olan Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinin disiplinlerin katkısı organizasyonunda ile hazırlandı diğer ve İKK tarafından basılarak kamuoyu ile paylaşıldı. Sempozyuma hazırlık sürecinde gerek Mimarlar Odası Kocaeli Şubesince ve gerekse diğer odalar ve Kocaeli İKK Tarafından yapılan tüm etkinlikler ve kentsel çalışmalar da bu sempozyuma ve sonuç bildirgesine girdi sağlamıştır. Sonuç Bildirgesinden; KENT VE PLANLAMA Ülkemizde, dünya kenti vasfını İstanbul üstlenmiş, bu doğrultuda İstanbul, mevcut sanayisi ile buna bağlı sektörlerini desantralize ederek, kültür ve turizm kentine doğru dönüşmeye başlamıştır. İstanbul’ un küresel kent vizyonu ile örtüşen bu durumuna bağlı olarak alınan kararlar ve yapılan planlamalar, komşu illeri-bölgeleri ve en çok da İstanbul’un hemen yanı başındaki ilimizi etkilemektedir. Ancak; İstanbul etkileşimindeki Kocaeli’nin planlamasında; sanayi yatırımları, göç, yeni çevre sorunları gibi, mevcut sorunlara eklenecek yeni artışlar için alınan tedbir sadece nüfus artışını öngörmekten ibaret olmamalıdır. Aksine, coğrafyasına sıkışan kentin, yeni nüfusuna yetecek kadar potansiyelinin olmadığı dikkate alınmalıdır ki mevcut nüfusu ile kent şimdiden tarım alanlarını yerleşim ve sanayi alanı olarak dönüştürmektedir. İstanbul’un yeni vizyonu gereği başlattığı dönüşüm, tüm Marmara’yı etkileyeceğinden, bölgesel kararlar diğer kentlerin mekânsal planları içinde tartışılarak alınmalıdır. Bölgede çevre, sosyal ve ekonomik bileşenlerin dengesini kuracak taşıma potansiyeli üzerine bir çalışma gerçekleşmeli ve tüm aktörlerin katılımı ile yasal ve yönetsel düzenlemeler yapılmalıdır. SANAYİ TARIM ÇEVRE Kocaeli’nin 55 yıldır içinde bulunduğu hızlı sanayileşme ve kentleşme sorunları çözümlenmemişken, üstüne İstanbul’un desantralizasyon sürecinin getireceği yük eklenmektedir. Çünkü desantralize kararları ile nüfusun artması, tarım topraklarının yapılaşmaya açılması, Organize Sanayi Bölgelerinin kent içinde kapladıkları alanın artması, sanayi merkezlerinin İstanbul’da konumlanması, vergilerin 87 İstanbul’da ödenmesi, arsa rantının artması, plansız yapılaşma, işsizliğin artması, ulaşım sorunu, çevre kirliliği, üst düzey hizmetlerin gelişmemesi, kenti yaşamayan çalışanların artması beklenmektedir. Bugün Kocaeli’de km²ye 432 kişi düşerken, 2025 nüfusu gereği bu sayı 1100 olacak ve nüfusun %92’si kent nüfusu olacaktır. Yani kırsal yaşam neredeyse kalmayacaktır. Türkiye illerinin yaklaşık 4,5 katı yoğunluğa sahip olan ilimizde, her geçen gün sanayinin artması ve buna müdahale edilmemesi durumunda, kentin boş kalan toprakları da yapılaşacak ve belki de yetmez hale gelecektir. “Tarım işsizliğin sigortasıdır” dense de, sigorta olarak görülen tarım arazileri Organize Sanayi Bölgelerine dönüşebilmektedir. Dilovası’nın yapılaşma, çevre ve yaşam sorunlarının çözümü, Kocaeli ve ülkemiz için öncelikli hedef olmalıdır. Marjinal tarım alanlarının verimliliğini yöresel geçim kaynağı olarak görmeyerek, bu tarım topraklarını imara açmak, insan merkezli bir karar olmasa da, ne yazık ki yasaldır ve ne yazık ki bu durum, “marjinal tarım alanının sanayi alanına dönüşümü” biçiminde yaşanmaktadır. Ranta yönelik olduğunu düşündüğümüz bu dönüşümlerden vazgeçilmelidir. Kocaeli’ye baktığımızda sanayiden kaynaklanan hastalık yükünün ortaya konabilmesinin neredeyse olanaksız olduğu görülmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, sanayide kullanılan ham maddelerin kimyasal bilgisinin ticari sır kapsamına girmesi nedeniyle bilinememesidir. TURİZM Turizmin planlanması ve doğayı koruyan bir uygulama için, turizm faaliyetlerini disipline eden projelere ihtiyaç vardır; o Denizlerin ve kıyılarımızın kirliliğine engel olunamaması nedeniyle sahil turizmi, Kandıra dışında kalmamıştır. Turizm bölgesi ilan edilen Kandıra’ya ait 1/1.000 ve1/5.000 ölçekli planlar KBB tarafından yapılmışsa da, bölgede turizmi canlandıracak entegre projeler bulunmamakta veya varsa da daha önceki yıllarda yapılanlar gibi rafta kalmaktadır. o Samandağların, Kartepe, Başiskele, Gölcük, Karamürsel ilçelerinde kalan bölgelerinde, doğa turizmine yönelik havza planları yapılmalı, bu planlara yönelik doğa turizmi projeleri geliştirilmelidir. o Kentin doğa turizmi, kendiliğinden ve çoğunlukla kent dışı katılımcılarla kontrolsüzce yapıldığından, kısmen canlı durumdadır. Ancak bu kontrolsüz eylemler doğayı tahrip etmektedir. AFETLER Genelde Türkiye’de yapılan temel hata da risklerin dikkate alınmamasıdır. Birkaç büyük ilimiz dışında, hiçbir ilimizin tüm tehlike ve riskleri dikkate alan afet senaryoları bulunmamaktadır. Kentin afet riskleri, Kocaeli Çevre Düzeni Planı, ilin tamamının birinci derece deprem bölgesi içersinde olduğu, başka bir deyişle, tehlikenin her yerde aynı olduğu esas alınarak hazırlanmamıştır. İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri’nin ana görevlerinin başında il hudutları içersinde afet tehlike ve risklerinin belirlenmesi, afet ve acil durum önleme ve müdahale planlarının yapılması görevleri de bulunmaktadır. Olması gereken, bu yeni kuruluşun öncelikle bu iki temel görevi yerine getirmesi ve 88 tüm paydaşlarla birlikte hazırlayacakları “ il afet yönetimi strateji ve eylem planı” ile tüm kuruluşların kendi sorumluluk alanları içersinde yapmaları gereken faaliyetleri belirlemek olmalıdır. ULAŞIM Kent-içi ulaşımda ekonomik çözüm, raylı sistem ve denizyoludur. Ulaşım hizmetlerinde temel yapılandırma, evden-işe, işten-eve kesintisiz ulaşımdır. Bu sebeple de ulaşım sistemlerinin birbirleriyle bağlantılı ve bir bütün olarak kesintisiz ancak uyumlu işlemesi ulaşımdaki felsefenin özünü oluşturmalıdır. Türkiye’de UKOME’ler ulaştırma hizmeti veren işletmelerle gevşek ilişki içindedir. Katılımcı yapıda değildirler. Ücret birlikteliği dışında yolcu yararına sağlanabilmiş hizmet pek yoktur. Yaptırım güçleri dün de yoktu; bugün de yoktur. Yeni UKOME’ler, büyükşehir belediyelerinin de tarafı olacağı ancak yönlendiremeyeceği, büyükşehir belediyelerinden özerk yapıda, tarafları kente ulaşım hizmeti sunan işletmeler / kurumlar / kuruluşlar olan, yaptırım gücüne sahip, bu alanda varlık gösteren STK ve üniversitelerin de katılımcı olduğu bir üst eşgüdüm ve karar organı şeklinde yapılandırılmalıdır. ENGELSİZ YAŞAM Kenti oluşturan konut yerleşme alanları, kentsel çalışma alanları (yönetim, kamu kuruluşları, kentsel ve bölgesel iş merkezleri vb.), yeşil alan, kentsel sosyal alt yapı (eğitim, sağlık, kültürel tesis, dini tesis) arasındaki bağlantı, güçlü ulaşım ağları ile sağlanarak toplumun engelli, yaşlı, hasta kısmı unutulmadan tüm insanlara yönelik tasarım yapılmalı, ülke, bölge ölçeğinden başlanarak kente inen planlar yapılmalı ve planlar arasındaki uyum sağlanmalıdır. EĞİTİM Eğitim alanı siyasal ve parasal baskılanmadan kurtarılmalıdır. Göçün etkileri, eğitim sistemindeki eksiklikler, eğitim olanakları, okul - derslik yetersizliği, öğrenci sayısının çokluğu gibi sorunlar masaya yatırılarak, ivedilikle kentin eğitim sorunu çözüme ulaştırılmalıdır. Okul binaları, mimarisi ve bahçesiyle itici değil çekici, çocukların yeteri kadar oyun alanı bulabilecekleri, yaz aylarında hobilerini gerçekleştirebilecekleri açık alanlar da düşünülmelidir. Yurttaşlara nitelikli bir eğitim sunulması, onların eğitim taleplerinin karşılanabilmesi eğitim planlaması yapılmasını gerektirir. Eğitim talebi ile eğitim sunumunun dengelenebilmesi, nüfus hareketleri, göçler, kentleşme, nüfusun coğrafi dağılımı, nüfus ve öğrenci sayılarının artış oranları gibi nüfus göstergelerinin incelenmesini gerektirir. Nüfus incelemeleri sonucunda kentin nerelerine yeni okul yapılması ya da var olan okullara ek yapılıp yapılmaması gerektiği saptanmak zorundadır. Okul binalarının yerlerini açıkça belirten kent planlarının hazırlanması gerekmektedir. KÜLTÜR -SANAT 89 Kentte yerel anlamda süreklilik kazanmış birçok girişim bulunmaktadır. Yapılan birçok etkinlik olmasına rağmen kentin sadece bir bölümü bu işlerin farkındadır. Ancak kentin etkinlik mekânları, içinde yapılan veya yapılmaya çalışılan işler için uygun fiziksel özelliklere ve tasarıma sahip değildir. Kocaeli’de sanat üretimi ve sergilenmesinin yapılacağı alanlar mevcuttur. Bu alanlar planlanmış tasarlanmış alanlar değildir, zaten illa ki hazır mekânlar olması da gerekli değildir. Sanat üretimi ve sergilemesi için doğal mekânları, eski binaları, fabrika alanlarını rahatlıkla kullanmak mümkündür. Ancak buna olanak sağlanması gereklidir. Bu hem sanatçının mekân problemlerine çözüm getirir, hem atıl alanların değerlendirilmesini sağlar, hem de sanatın belli alanlara sıkışıp kalmasını engeller. Aynı zamanda sanatın kamu tarafından da içselleştirilmesinin, hayatlarının bir parçası olmasının yolunu açmış olur. Ancak, ne devlet kurumları, ne de çok uluslu sanayi şirketleri olsun, İstanbul’a yaptıkları yatırımları Kocaeli’ye yapmamaktadır. Kocaeli yerel yönetimleri, S.T.K.’lar, üniversite, yaptırım gücü olan tüm kesimler artık Kocaeli’nin bir arka bahçe değil, bir kültür şehri olabileceğini göstermeli ve sanayi kenti olmanın kültürel kazanımını elde etmelidir. Sanayi kenti Kocaeli’de, endüstriyel alanların kültür - sanat aktivitelerine ev sahipliği yapabilmesi ve sanayi kuruluşlarının bu aktiviteleri organize etmeleri veya finanse edebilmeleri gerekmektedir. 3.28.7. TMMOB MİTİNGİ/15 MAYIS 2011 TMMOB`ye bağlı 19 Oda Başkanın ortak karar önerisi üzerine TMMOB Yönetim Kurulu 15 Mayıs Pazar günü Ankara`da taleplerimizi dile getireceğimiz bir miting düzenlenmesi kararı almıştır. Miting Çağrı Metninden; Ülke politikaları sonucunda toplumun her kesiminde işsizlik artarken, gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşmiş, demokratik haklar gerilemiş, devletin sosyal yönü dış borçların faizlerine harcanırken sosyal güvenlik çökmüş, özellikle son yıllarda ölümlü iş kazaları sayısı artmıştır. Bütün bu olumsuzluklardan da toplumun tüm kesimleri gibi mimarlar ve mühendisler de fazlası ile payını almıştır. Büyüme-istihdam propagandasının arkasına sığınılarak çevre katliamları gerçekleştirilmiş, yeşil alanlar, dereler, nehirler ve kıyılar kirletilirken, ülkenin doğusu geri kalmış, batısı ise daha fazla gelişmiş, bunun sonucu yaşanan göç sorunu daha da derinleşmiştir. 90 NEDEN YÜRÜYORUZ, NE İSTİYORUZ? Özelleştirilen, kapatılan kamu işletmeleri ve işini kaybeden, özlük hakları gerileyen meslektaşlarımız için, -ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI YÜRÜYORUZ. İnsanca, iş güvenceli, toplu sözleşme ve grev haklarının tam olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliğine dayalı istihdam ve iş kazalarını en aza indiren; - GÜVENCELİ VE İNSANCA BİR ÇALIŞMA YAŞAMI İÇİN YÜRÜYORUZ. Gelişen teknoloji ve artan üretkenliğe, 45 saatlik yasal çalışma süresine rağmen 55 saatin üzerinde çalışan ve fazla mesai ücretini alamayan meslektaşlarımız için; -ÇALIŞMA SAATLERİNİN YASAL SEVİYEYE GETİRİLMESİ, FAZLA MESAİ ÜCRETLERİMİZİN ÖDENMESİ İÇİN YÜRÜYORUZ. - GELECEĞİMİZ İÇİN YÜRÜYORUZ. - DENGELİ, İSTİHDAMA DAYALI, ÇEVREYE DUYARLI BİR SANAYİLEŞME İÇİN YÜRÜYORUZ. -TOPRAKLARIMIZ İÇİN SUYUMUZ İÇİN, MADENLERMİZ İÇİN, ÇEVRENİN KORUNMASI İÇİN YÜRÜYORUZ. -DOĞAYI VE TARİHİ DEĞERLERİ TAHRİP EDEN HİDRO-ELEKTRİK ve NÜKLEER SANTRALLERİNDEN VAZGEÇİLMESİ İÇİN YÜRÜYORUZ. -İŞE GİRMEDE VE ÇALIŞMA YAŞAMINDA KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ, EŞDEĞER İŞE EŞİT ÜCRET POLİTİKALARI İÇİN YÜRÜYORUZ. TMMOB yasasına yapılmak istenen kasıtlı ve yanlış müdahalelere, akademik ve mesleki yeterliliği kanıtlanmamış yabancı mühendislere tek yanlı olarak ülkemiz kapılarının açılarak kalitesiz ve kontrolsüz hizmet sunumuna olanak tanınmasına, bizlerin kendi ülkemizde mülteci durumuna düşürülmesine dur diyoruz. -MESLEĞİMİZ İÇİN YÜRÜYORUZ. Derslikleri dahi olmayan, kontenjanları 5 yılda 2 katına çıkartılan, akademik kadrosu oluşmadan açılan mimarlık ve mühendislik fakültelerine, niteliksizleştirilmiş, sorunlarına çözüm getirilmeyen mühendislik eğitimlerine, bilimsel gerekler ve ülke ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine, uzaktan eğitim, popülist ve siyasal yaklaşımlara, Teknoloji Fakülteleri gibi içi boşaltılan mühendislik eğitimlerine, mesleki hak ve yetkilerimizin aşındırılmaya çalışılmasına hayır diyoruz. -PARASIZ BİLİMSEL UYGULAMALI VE ANADİLDE MİMARLIK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ İÇİN YÜRÜYORUZ. 91 3.28.8. TMMOB “DEPREME DUYARLILIK YÜRÜYÜŞÜ”/17 AĞUSTOS 2011 TMMOB`nin Türkiye`nin deprem gerçeğini ve alınması gereken önlemleri siyasi iktidara ve yerel yöneticilere hatırlatmak için düzenlediği "TMMOB Depreme Duyarlılık Yürüyüşü"nün dördüncüsü bu yıl İzmit`te gerçekleştirildi. Yürüyüş öncesi basın açıklaması yapıldı. Yürütücülüğünü İnşaat Mühendisleri Odası‘nın yaptığı "TMMOB Depreme Duyarlılık Yürüyüşü" için Türkiye‘nin dört bir yanından gelen binlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı 17 Ağustos depreminin yıldönümünde İzmitlilerle buluştu. Deprem yürüyüşü için ilk olarak saat 21.30‘da Merkez Bankası önünde toplanılarak Demokrasi Parkı‘na yüründü. "Can kayıplarının nedeni doğanın öfkesi değil, "Depreme ortak korkmak devletin acizliğidir", suskun kalmak yıkıma olmaktır" değil "Depremlerden korunmak gerek" dövizleri taşıyan iki binin üzerinde TMMOB üyesi ve İzmitli depremzedeler attıkları sloganlarla da doğa olaylarının afete dönüşmemesi için siyasi iktidarı ve yerel yöneticileri göreve çağırdı. Demokrasi Parkı‘nda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Arızlılı depremzedeler adına Recep Uğur ve İMO Yönetim Kurulu Başkanı H. Serdar Harp birer açıklama yaptı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, depremin üzerinden 12 yıl geçtiğini ama hala gerekli yasal yapılamadığını düzenlemelerin belirterek, "Siyasi iktidarları hep uyardık. Uyarmaya devam edeceğiz: Doğa olaylarının 92 afete dönmesini istemiyorsanız; yüzünüzü insanımıza dönün. Bilimin ve tekniğin gereğini yapın. Odalarımızın ve Birliğimizin sesine kulak verin" dedi. "TMMOB Depreme Duyarlılık Yürüyüşü"nün ikinci bölümü için ise 17 Ağustos saat 02.00‘de yeniden Demokrasi Parkı‘nda toplanıldı. Buradan meşalelerle Anıtpark‘a yürüyen binlerce kişi depremin gerçekleştiği saat 03.02‘de hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu. 3.29. • YAYIN ÇALIŞMALARI KMİM “5” MART 2010 Koruma politikalarının ve kent uygulamalarının dosya konusu olarak detaylıca ele alındığı, yanı sıra, deprem, eğitim, yarışma projeleri, öğrenci çalışmaları, Mimarlar Odası etkinlikleri gibi konu başlıklarının da yer aldığı Kocaeli mimarlık Dergimizin 2010 yılının ilk sayısı yayınlandı ve dağıtımı gerçekleştirildi. • Bu KMİM “6” AĞUSTOS 2010 sayıda; ulaşım politikaları, ülke vekent özelindedosya konusu olarak ele alınmış ve yanı sıra, deprem, eğitim, yarışma projeleri, öğrenci çalışmaları, Mimarlar Odası etkinlikleri gibi konu başlıkları da yer almıştır. 93 • KMİM “7”HAZİRAN 2011 Enerji ve enerji verimliliği KMİM 7. Sayısında dosya konusu olarak ele alınmış ve yanı sıra afet, eğitim, yarışma projeleri, öğrenci çalışmaları, Mimarlar Odası etkinlikleri, söyleşiler, kitap tanıtım gibi konu başlıkları da yer almıştır. • KMİM “8” OCAK 2012 Bu yıl Haziran ayında 7. sayısı yayınlanan KMİM dergisinin yeni sayısı için hazırlık çalışmaları devam etmektedir. Yeni sayıda içerik ve tasarım olarak yenilenmeye çalışan Kocaeli Mimarlık Dergisinin yeni sayısı; röportajlar, söyleşiler, yuvarlak masalar gibi güncel, aktif etkinliklerin yansıması olarak planlanmıştır. Bu kapsamda, “Kentin Mimarlarıyla Söyleşi” 24 Kasım’da şubemizde farklı bölgelerde farklı mimarlık alanlarında çalışan 7 mimar ile gerçekleştirilmiştir. KMİM için planlanan sözlü tarih çalışmasına yönelik olarak, kentin eskilerinden Fotoğraf Sanatçısı Cemal Turgay, Tarih yazarı Şakir Balkı ve Yazar Savaş Poyraz 5 Aralık’ta şubemize davet edilerek söyleşi gerçekleştirilmiştir. Kent içi birçok inceleme gezisi yapılmış ve kentin yeni planlanacak alanları, sorunlu alanları fotoğraflanmıştır. Mustafa Küpçü ve Ruhan Odabaş ile basın, mimarlık ve kent söyleşisi yapılmıştır. • 1923-1960/İZMİT,CUMHURİYET’İNTANIKLARI BİNALAR VE KENTTEN HABERLER” KİTABI /TEMMUZ 2010 Geçen Yıl başlayan İzmit Cumhuriyet Dönemi Mimarı Mirası çalışması, bu yıl da beş ay boyunca devam etmiş ve yayına dönüşebilir getirilmiştir. önceleri hale Bu çalışma envanter çalışması olarak başlasa da; elde edilen 94 bilgiler, tespitler, belgeler ile oldukça kapsamlı bir hale gelerek 1923-1960 yılları arasında Kocaeli kent merkezinde İzmit’te döneme ait yapısal, kentsel ve yaşama dair gelişmeyi içeren kapsamlı bir kitaba dönüşmüştür. 8 Temmuz 2010 tarihinde kitabın kamuoyu ile paylaşımı ve tanıtımı gerçekleştirilmiştir. • KOCAELİ’NİN SANAYİ, ÇEVRE VE KENTLEŞME SORUNLARINA POSCO ÖRNEĞİ İLE BAKIŞ RAPORU- HAZİRAN 2011 Kocaeli Çevre Hareketinin oluştuğu süreçte; dünyanın 4.büyük çelik üreticisi olan POSCO’nunKocaeli’de, hem de tarım ve yerleşim alanlarının arasında, kent merkezinde yatırım yapacağı haberleri ile platformun çalışmaları ” Kocaeli’nin sanayi kenti olarak sorunlarını ortaya koyma ve kentin sanayiye doyduğunu, mevcut sorunlarını çözememişken yeni sanayilere kucak açmaması gerektiğini ortaya koymak” yönünde bilimsel çalışmalar yapmak, bilgilenme sağlamak konusunda ağırlık kazanmıştır. Ve bu anlamda da Posco denen firmanın kent merkezinde konumlanma süreci, geçmişin örneklerinin (Ford Otosan gibi) yanı sıra, bugünün örneği olarak ortaya konmuş ve bu firma örneğinde gelecekteki Sanayi kaynaklı sorunlara yönelik bir çalışma başlatılmıştır. Şubemiz öncülüğünde bilimsel olarak devam ettirilen bu çalışma bir rapor olarak yayınlanmıştır. Kentin genel olarak sorunlarını ortaya koyan, çözüm önerileri içeren bu rapor bir sunum haline de getirilmiş ve Posco ÇED raporunun onayı sürecinde zaman zaman kent kamuoyu ile paylaşılmıştır. 95 3.30. SMGM (SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİM MERKEZİ)VE SEMİNERLER 3.30.1. SMGM KAPSAMINDAKİ YENİLİKLER HAKKINDA BİLGİ Sertifikalı Eğitim Programları Sertifika programları için üye talebi sağlanmasında başlıca yol, söz konusu sertifikaların Yerel Yönetimler ve/veya ilgili Bakanlıklar tarafından aranır olmasıdır; “YAPI DENETIMI”, “MHTK”, “YAPI ÜRETIMINDE IŞ SAĞLIĞI VE IŞ GÜVENLIĞI”, “KAMULAŞTIRMA BILIRKIŞILIĞI” VE “GAYRIMENKUL DEĞERLEME” “ENERJI KIMLIK BELGESI” Yerinde Mimarlık Programları Sürdürülen programların yaygınlaştırılması ve tematik olarak zenginleştirilmesi için şube ve birimlerle ortak çalışmalar başlatılmış ve “Trabzon, Gümüşhane, Antakya, Ankara ve Kayseri’de “Yerinde Mimarlık “ programları yapılmıştır. Uzaktan Eğitim (E-öğrenme) SMG kapsamında yürütülen yüz yüze eğitimler, yerinde mimarlık programları, etkinlikler, yayınlar vb. yöntemlere 2011 yılında “e-eğitim” de eklenmiştir. Çağdaş bir iletişim sistemi olarak internetin de desteği ile bilginin zaman bağımlılığı olmadan daha hızlı ve kolay erişilebilir olması ve daha çok sayıda üyeye ulaşması hedeflenmiştir. Ücretli Çalışanlara Yönelik Ücretli çalışan üyelerimiz, diledikleri seminere, etkinliğe katılabileceği gibi, aynı zamanda kamu çalışanlarına yönelik olarak SMG seminerleri, kamu kurumlarından gelen talepler doğrultusunda açılmaktadır. Bu eğitimler SMGM’nin listesinde olan eğitimlerden seçilebileceği gibi kurumun ihtiyaçları doğrultusunda da uzmanlar tarafından yeniden kurgulanabilmektedir. 3.30.2. ENEJİ KİMLİK BELGESİ EKB eğitimi şube üyelerimiz için 28-29-30 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Üyelerimizin yoğun talebi olduğundan bu eğitim 2012 Ocak ayında yenilenecek ve ardından yeni talepler için SMGM’ye yeniden talep edilecektir. 96 3.31. KURUMSAL TOPLANTILAR VE ÇALIŞMALAR 3.31.1. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ULAŞIM MASTER PLAN HAZIRLIKLARI İÇİN GÖRÜŞ TALEBİ/30 HAZİRAN 2010 TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi olarak, Kocaeli’nin ulaşım sorunları ve çözümleri üzerine yaptığımız, katıldığımız etkinlik ve çalışmalar belediyeye iletilmiştir. TMMOB KOCAELI KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BILDIRGESI VE KITABI “KENTİ TARTIŞIYORUZ” PANEL SUNUMU “YEREL YÖNETİMLER DEKLARASYONU” KOCAELI AKADEMIK ODALAR BIRLIĞI “SANAYİ KENTİ KOCAELİ” KONGRESİ ÇALIŞMALARI MIMARLIK DERGISINDEN-UIA KONGRE HAZIRLIĞI “ULAŞIM” KONULU KYÖD ARAMA KONFERANSI RAPORU-TESPITLER SONRASI UZMAN GRUP DEĞERLENDIRMESI Ancak; bu çalışmalar mevcut duruma, yapılan gözlemlere ilişkin tespit ve önerilerdir. Elimizde istatistiki bir veri veya ulaşım planına altyapı olacak herhangi bir alt plan olmadığından gerçekçi katkılar sunmamız bu aşamada söz konusu olamamıştır. Bu nedenle; “Ulaşım ana planı çalışmaları için tüm kente ait yapılan tespit, analiz, istatistik, sosyal-ekonomik, coğrafi, kültürel, psikolojik vb alt tespit verileri ile ihtiyaçlar, belediyemizce odamıza iletildiği veya bilgilenme toplantıları ile aktarıldığı takdirde, odamız ve diğer disiplinler ortaklığında yapılan bu çalışmaların daha ileriye taşınabileceği” özellikle belirtilmiştir. 3.31.2. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ “İMAR UYGULAMALARINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR, MESLEKİ UYGULAMA SORUNLARI, KURUMSAL UYGULAMA FARKLILIKLARI” KONULU TOPLANTI/23 EYLÜL 2010 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi “İmar Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar, Mesleki Uygulama Sorunları, Kurumsal Uygulama Farklılıkları” Konulu Toplantı 23 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi adına yönetim kurulumuzun ve serbest çalışan üyelerimizin katılımı ile gerçekleşen toplantı öncesi, mesleki denetim birimimizde gözlemlenen bazı hatalar ve uygulama farklılıkları örnekleri ile bir dosya halinde toparlanmış ve kısa bir raporla birlikte hem Büyükşehir, hem de ilçe belediyelerine iletilmek üzere çoğaltılmıştır. Toplantıda bu dosyadaki bilgiler paylaşılmıştır. Haksız rekabetin giderek yaygınlaştığı ve hatta mimarsız yapı süreçlerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle biz meslek odaları da hem üyelerini, hem haksız rekabete yol açanları, hem de yapı sürecindeki tüm aktörleri, kamu kurumları da dâhil olmak üzere, daha yakın takip etmekte ve olası 97 yanlışların düzelmesi için mücadele etmektedir. Ucuz maliyetin kaliteye yeğlendiği süreç halen devam ederken, hem mimarların hem de Mimarlar Odasının görev ve sorumlulukları da unutulmaktadır; 3458 Sayılı Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun gereği, mimar unvanını kullanarak mesleklerini icra etmek isteyen mimarlar, 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca; Mimarlar Odası’na kaydolmak ve bu üyeliklerini sürdürmek zorundadırlar. doğru Aynı Kanunun 2b ve 2c maddeleri Mimarlar Odası’na “kamu yararının korunması, mesleğin uygulanmasının sağlanması, hizmetin mimarlar tarafından yapılıp yapılmadığının denetlenmesi ve haksız rekabetin önlenmesi” görevlerini vermektedir. Bu görev ve sorumluluklar ile, düzelmesini umut ettiğimiz bazı tespitleri paylaşmak isteyerek tarafımızdan talep edilen bu toplantı, Kocaeli büyükşehir Belediyesi öncülüğünde Kocaeli’deki tüm ilçe belediyelerinin yetkili katılımları ile gerçekleşmiştir. Toplantıda, şubemizce hazırlanan uygulama sorunlarına dair tespitler ve örnek belgelerinin yer aldığı dosyalar tüm belediyelere iletilmiş ve aynı zamanda sözlü olarak da ifade edilmiştir. Bu tespitler kısaca şöyledir; YAPI SÜRECİNDE; BELEDİYE, MİMARLAR ODASI, MİMAR İLİŞKİSİ İLE RUHSATA YÖNELİK EVRAKLAR HAKKINDA TESPİTLER 1. Kaliteli mimarlık ve kalitesi artan bir kent için, kamu yararı sorumluluğumuz ile üyelerimize yönelik seminer-eğitim vb etkinlikleri düzenlerken, bir yandan da toplumsal bilinçlenmenin artması için çabalamaktayız. Belediyelerimizin de, biz meslek odaları gibi “özellikle mimar olmayan kişilerin iş yapmasına, ruhsata imza atmasına veya sahte sicil belgesini belediyeye sunmasına, eski onaylı proje antedini belediyeye sunarak belediyeyi yanıltmasına, büro tescili, yani o yıl için meslek odasınca verilmiş faaliyet belgesi olmadan hizmet vermesine …” izin vermeyecek derecede dikkatli olmalarını bekliyoruz. Aslında meslek odasının denetiminin atlanmadan istenmesi ile bu durum kısmen çözümlenebilir. Odalarımız üye sicillerini tutarak, işi yapan mimarın cezasının olup olmadığını, o işi yapmaya yetkisinin olup olmadığını, vergi mükellefi olarak faaliyetinin devam edip etmediğini belgelemekte ve her proje için düzenlenen Sicil Durum Belgesi ile bu bilgiyi güncellemektedir. Unutmayalım ki, bir projede yetkili olan bir mimar, bir diğerinde disiplin cezası almış ve yetkisiz hale gelmiş olabilir. İlgili mevzuatta, Sicil Durum Belgesinin zorunlu olduğu ve yapı ruhsatı ile yapı iskân belgesine numarasının yazılması gerektiği ve bu belgenin ruhsat dosyasında saklanması gerektiği yazmaktadır. Valilikler, Belediyeler, Büyükşehir Belediye Başkanlıkları ile bağlı ilçe ve alt kademe Belediye Başkanlıkları, T.S. 8737 Yapı Ruhsatı formunu düzenlerken formun 37,77 ve 83. bölümlerinde ruhsata konu iş için meslek odalarınca düzenlenen işin adı ve nitelikleri de yazılı meslek adamının cezasının olup olmadığını belirten Sicil Durum Belgesinin oda tarafından verilen sayı numarasını yazmak, SİCİL DURUM BELGESİNİ ruhsat dosyasında saklamak zorundadır. 98 Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın (TAU Genel Müdürlüğü) 08.07.2002 tarih ve 13946 sayılı genelgesinde; T.S.10970 Yapı Kullanma İzin Belgesinin 40,84 ve96. bölümlerine de Sicil Durum Belgesinin oda tarafından verilen sayı numarasını yazmak, dosyasında saklamak zorundadır. İdarelerce usulüne uygun olarak düzenlenmeyen ve onaylanmayan formların herhangi bir geçerliliği bulunmayacağı da belirtilmiştir. 2. Odamız ekte sunduğu örnek bilgi yazıları ile belediyeleri yıllardır sürekli uyarmasına rağmen hala “Sicil Durum Belgesi istemeyen-zaman zaman istemeyen-bazı projelerde” istemeyen belediyelerimiz ne yazık ki bulunmaktadır: Körfez, Derince, Kandıra… Kısmen de olsa bu belediyelerin ruhsat ve iskân belge örnekleri odamıza gelmektedir ve bu örneklerde de ilgili hanenin boş olduğu görülmektedir. İletilen kopyalardan kesilen ruhsatların yanlış doldurulduğu da görülmekte olup bazıları bilgi olarak aşağıda örneklenmiştir. İMZASIZ RUHSAT ÖRNEĞİ SİCİL DURUM BELGE NO YAZILMAMIŞ VEYA BELGE GERÇEKTEN YOK- MİMARIN MESLEK ODASI KAYIT NUMARASI -ÜYE SİCİL NUMARASI YAZILMIŞ a) Yapı ruhsatlarının neredeyse hepsinin “sicil durum belge no” hanesinin boş olduğunu veya bu haneye mimarın sicil numarasının yazıldığını ve dolayısıyla da bu ruhsatların geçerli olmadığını görmekteyiz. b) Aynı zamanda bazı belediyelerin ruhsat belgelerinde sadece mimar ve inşaat mühendisi imzası bulunmakta diğer proje müelliflerine ait imza bulunmamaktadır. 99 STATİK PROJE MÜELLİFİ SİCİL DURUM BELGE NUMARASI YAZILMIŞ-ANCAK DİĞER MÜELLİFLERİNKİ YOK, YA DA ODA SİCİL NO, YANİ ÜYE NUMARASI YAZILI MİMARİ PROJE MÜELLİFİ SİCİL DURUM BELGE NUMARASI DOĞRU YAZILMIŞ, ANCAK MÜELLİF İSİM VE İMZALARI EKSİK STATİK PROJE MÜELLİFİNİN ADI İMZASI BELGE NUMARASI VB. YOK? 100 3. Sicil Durum Belgesinin istenmeme hususu, üyelerimizden aldığımız bilgiye göre, belediye yetkilileri tarafından şöyle dile getirilmektedir; “Odalar mesleki denetim yapıyor ve bu belgeyi ondan sonra veriyorlar, odalar bu hizmeti ücret karşılığı yapıyor ve bu durum mal sahibini gereksiz masrafa sokuyor….” Bu ve benzeri açıklamalar göstermektedir ki, yanlış anlaşılan ve yanlış anlatılan belge konusunda, isteyerek veya bilmeden yasal zorunluluklar yerine getirilmemektedir. Mal sahibini hiç ilgilendirmeyen; mesleki denetim, sicil durum belgesi ve buna dair ücret Mimarın Odası ile kendisinin arasında olan yasal bir yükümlülüktür. Sicil Durum Belgesi de belediye tarafından istenmesi gerekli olan yasal bir zorunluluktur. Mesleki Denetim; Mimarlık hizmetlerinin, kamu yararını gözetmek, haksız rekabeti engellemek, meslek etiğini ve eser sahibi mimarın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun’dan gelen haklarını korumak amaçlarıyla, Mimarlar Odası tarafından yürürlükteki standart ve normlara göre incelenerek, mimarın kayıt ve sicillerinin tutulması”dır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğince hazırlanan 24.06.1981 tarih 17410 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Asgari Ücret ve Çizim Standartları Tespit Komisyonu ve Kontrol Bürolarının Kurulmasına İlişkin Yönetmelik”le Odalar, üyelerinin vermekte oldukları mesleki hizmetleri (projeleri) asgari çizim standartları ve asgari ücret tarifesine uygunluk esaslarına göre denetlemekle görevlendirilmiştir. 6235 sayılı Kanun ile yönetmelik çıkarabilme yetkisi olan, TMMOB Mimarlar Odası “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Mimarlar Odası Serbest Mimarlık Hizmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği”ni hazırlamıştır. 5933 sayılı Resmi Gazete.’de yayınlanan yönetmeliğin, “Görev, Hak, Yetki ve Sorumluluklar” başlıklı 4. bölümünde “Mimarların görev, hak ve sorumlulukları” da düzenlenmiştir. Buna göre; mimar, bu yönetmelik kapsamına giren tüm serbest mimarlık hizmetlerini Mimarlar Odasının mesleki denetimine sunmakla yükümlüdür. “Mimarın bu yükümlülüğü iş sahibinin, ilgili idarenin, inşaat ve kullanma izni veren mercilerin Mimarlar Odasının mesleki denetimini istememesi durumunda da ortadan kalkmaz. Mimarın kendisine tanınmış görev, hak ve sorumlulukları,Mimarlar Odası dışında başka bir kuruluş tarafından sınırlanamaz ve kısıtlanamaz” denilmiştir. 4. Bir diğer konu da, belediye başkanlarının bu gibi konulardan haberdar olmamasıdır. Tabiidir ki bir başkan her konuyu bilmek zorunda değildir, ekibi ile o işi çözüp gerçekleştirebilir. Biz tüm yazışmalarımıza rağmen, hala bir şeylerin ters olduğunu görerek, birçok defa da belediye başkanları ile konuşmayı tercih etmiş bulunmaktayız. Bu görüşmelerde “Sicil Durum Belgesinin yasal zorunluluğu, Meslek Odasının mesleki denetim yapmasının gerekliliği, belediye evraklarının meslek odası evrakları ile uyumlu düzenlenmesi… vb.” teknik konular anlatılmaktadır. 101 Bazen başkan, bilgisi olmadığını ifade ederek, imar müdüründen bilgi almakta ve yanlış olan kısmın düzeltilmesini istemekte, bize de düzeleceği sözünü vermektedir. Bazen de başkana konu teknik personelce daha önceden aktarılmış bulunmaktadır; “oda bir sürü para alıyor, oda onayına gerek yok…vb” şeklinde bilgi verildiğini de öğrendiğimiz olmuştur. Mimarlar Odası yıllardır %2 oranında her bir proje bedeli üzerinden ücret almıştır, resmi bir düzenleme ile geçilen maktu ücret uygulaması da bu yüzdeden çok farklı ya da çok yüksek miktarda değildir. Örnek verirsek, 200 m2lik bir mimari projenin asgari ücret bedeli 3400 TL dir ve bu projenin denetimi ile Sicil durum Belgesi için 50 TL ödenmektedir. Yani aslında kazancın küçük bir bölümüdür. Başka bir örnekte ise; İzmit Belediyesi sınırlarında bir site projesi için Mimarlar Odasına 769 TL ücret ödenmiş, ruhsat harçları için 23.000 TL bedel ise belediyesine ödenmiştir. Yani Mimarlar Odasına yapılan ödeme ruhsat bedelinin dahi çok altında bir bedeldir. Aslında sorun çok daha başkadır ve belediyelerimiz bu konuda kullanılmaktadır. Öncelikli sorun imzacılık yapan mimar ve mühendislerdir. İmzacılığın hat safhada olduğu, piyasada çok büyük ıskontolar yapıldığı dikkate alınırsa, düşük bedelle kalitesiz hizmet veren veya bir teknik ressamın imzacısı olan veya belediye çalışanı birinin imzacısı dahi olabilen biri için, 50 TL önemli olmakta ve yetkili idareye yanlış bilgi aktarılmakta, meslek odası şikayet edilmekte, bununla hiç alakası olmayan vatandaş mağdur gösterilmektedir vb…. 5. Biz üyelerimizden tespit edebildiklerimizi, tüm uyarılarımıza rağmen meslek etiğine aykırı davranışlarını devam ettirenleri disiplin kuruluna sevk etmeye başlamış bulunmaktayız. Tespiti zor olan bu konuda aynı hassasiyeti belediyelerimizden de beklemekteyiz. Belediyelerin bu suçun bir parçası olmamaları için, kamu personeli mimar ve mühendislerinin uyarılmaları ve gerektiğinde gerekli cezaya onların da maruz kalmaları önemlidir. Belediyelerde çalışan birçok teknik personelin haricen ve imzacı kişileri kullanarak mimarlık mühendislik alanında iş alıp, hizmet verdiği bilinmektedir. Kötü ve kalitesiz piyasa ortamına bu biçimiyle katkı sunan meslek insanları afişe edilmeli, gereği yapılmalıdır. 6. Oda onayına gelmeyen ruhsat almış projeler için Körfez Belediyesi örneklenmiştir. Diğer belediyelerin dosyalarının incelemesi devam etmektedir. Görüldüğü üzere, belediyemiz bazen meslek odası onayını istemiş, bazen de istememiştir. Bu isteyip istememe durumunun neye göre belirlendiği ise, içinde bulunduğumuz haksız rekabet ortamında öğrenilmesi önemli bir husustur. İMAR UYGULAMALARI HAKKINDA TESPİTLER KBB tarafından hazırlanan İmar Yönetmeliğine rağmen, belediyeler arasında farklı imar uygulamaları bulunmaktadır. Belediyelerin; “mevcut yapılaşma, coğrafya, afetler vb özellikleri” dikkate alarak, plan notları ile başkaca düzenlemeler getirme hakları bulunmaktadır. Ancak bu haklar, aynı il sınırları içinde, üstelik fiziksel olarak küçük bir ilde çok fazla değişemez diye düşünüyoruz. Sit alanında, turizm alanında 102 vb özellikli yerlerde bazı değişiklikler getirilse de, genel imar kurallarının kentin her yerinde aynı uygulanması gerekmektedir. 1999 depremi sonrasında kentimizde imar kuralları ciddi olarak değişmiştir. Bazı kısıtlamalar gelmiş, bazı tavsiyeler eklenmiştir vb… Depremde açık ve kapalı çıkmalarda büyük hasarların tespit edilmesi 1.50 m olan çıkma sınırını 1m ye indirmiştir. Ne olması gerektiği veya 1.50 m den fazla da olabileceği başka bir tartışma konusudur. Kente bakarsak, örneğin Körfez Belediyesi’nde, eski imar hakları ve plan notları ile getirilmiş başka haklar görmekteyiz; a. Tüm açık ve kapalı çıkmalar, tüm ilde 1 m civarında iken Körfez Belediyesi sınırlarında 1.50 m olabilmektedir. b. Bu çıkmalar TAKSve KAKS harici bırakılmıştır. c. Asma gibi, asma kat yapılabildiği katlı yapılarda toplam yüksekliğe 2 m ilave hak tanınmaktadır. d. Bodrum katlar parselin tamamına yayılmakta ve bağımsız bölüm olarak iskâna açılmaktadır. Belediyemiz aykırı mı davranıyor, ya da o bölge için kentleşme açısından bir çözüm üretildiğinde karşımıza bu kurallar mı çıktı veya bu çözümler başarılı ise, niye kentin tamamında yok? Aslında belediyeyi eleştirmek değil bu uygulamaların gerekli olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. Bir diğer örnek de Gölcük Belediyesinden a. Kolon koymak suretiyle yapılan balkonlar açık çıkma olarak değerlendirilmektedir. b. Parselde 0.00 kotu, her projede parsel köşe kotları ortalaması alınarak bulunmaktadır. Bu örnekler için de, “doğrudur veya yanlıştır” denemez, sadece farklılaşmayı gösteriyor, farklılaşma sebebi irdelenmelidir. Mimarlar Odası, Yapı Denetim ve Belediye evraklarında yapı sınıfları farklı olabilmektedir. Odamızın Sicil Durum Belgesi hazırlığında projenin ait olduğu yapı sınıfı Bayındırlık Bakanlığı listelerine göre tespit edilerek yazılmaktadır. Yapı Denetim firmasının evraklarında yazan yapı sınıfı ile Oda Sicil Belgesinde yazan birbiriyle aynı olduğu halde, bazen belediyesinde ruhsat belgesine başka bir sınıf 103 yazılabilmektedir. Örneğin; Sicil Durum Belgesi 2a, Yapı Denetim Belgesi 2a olan bir projenin ruhsattaki sınıfı 3a olarak tespit edilmiştir. Yukarıda yasal bir zorunluluk olarak anlatmaya çalıştığımız “Sicil Durum Belgesi” konusunda hukuk süreci yaşadığımız Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ise ihale ettiği hiçbir proje işini odaya sunmamakta, Sicil Durum Belgesi almamaktadır. İzmit Belediyesini bu konuda hassas bulmaktayız, zira ihale ettiği işler odamıza onaya sunularak belge istenmektedir. Tarafamızdan talep edilerek Büyükşehir Belediyesince düzenlenen bu toplantı sonrası birçok belediyede uygulamalar konusunda düzelmeler olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda böylesi toplantıların tekrarlanması gerektiğini düşünmekteyiz. 3.31.3. KENTİN YENİ MİA ALANI PLANLAMASI HAKKINDA TOPLANTI /12.07.2011 Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, batıda Eski Gölcük Yolu, kuzeyde D-100 Karayolu, doğuda ve güneyde Yeni Gölcük Yolu ile sınırlı 465 ha. alan Merkezi İş Alanları (MİA) olarak belirlenmiş ve “Katılımcı bir planlama” anlayışı ile mülk sahipleri, üniversite, sivil toplum kuruluşları ve halk ile birlikte planlamak için bir çalışma başlatmıştır. Temmuz ayından bu yana konu hakkında iki çalıştay yapılmıştır. Çalıştayda; Kocaeli ilinin merkezi Geleneksel mekânı Kent nedeni niteliklerin durumundaki İzmit merkezinin kısıtlı ile sahip yükleneceği, olmadığı mevcut merkezin yükünü azaltacak alternatif bir merkez oluşturmak amacıyla yola çıkıldığı belirtilmiş, ancak bu bölgenin seçilme gerekçeleri ortaya konmamıştır. 104 İlk paylaşım toplantısında, dünyadaki başka kentlerin MİA alanlarına dair örnek görseller sunulduktan sonra,“ MİA nedir, ne anlama gelir, ne amaçla yapılır, Kocaeli’nin bu bölgesinde MİA yapmaya neden ihtiyaç duyulmuştur, kente katkısı ne olacak, hangi kentsel ihtiyaçları karşılayacak vb” planlama süreci alt verileri ile ön bilgilenme yapılmadan (ki çalıştaydaki sivil halk için bu gerekli bir açıklamadır) planlamayı yapan ve çalıştayı yürüten firma yetkililerince çalıştayın öneriler bölümü ilk bir saatlik örnek sunumların ardından başlatılmıştır. Öneriler sırasında alana dair çekincelerimiz sunulmak istenmişse de, “ bu çekincelere çalıştayın bu aşamasında yer verilmeyeceği, direkt öneri söylememiz gerektiği” belirtilerek, bizlerin meslek alanından alana dair endişelerimizi paylaşmamız engellenmiş ve bu paylaşım toplantısı hiçbir tartışma yapılmadan direkt öneriler alınarak devam ettirilmiştir. Bu tutum, “belirlenen alanın tartışmasız MİA olmasının kabul edildiği, bu durumun değişmeyeceği ve bu nedenle de MİA kapsamındaki öneri fonksiyonla hakkında konuşmamız gerektiği” bir yöntem olarak algılanılmış ve bundan duyulan rahatsızlık kendilerine de ifade edilmiştir. Çalıştay başlangıcında alana dair istatistikîbilgiler sunulduğunda, alanın tamamına yakın bölümünün özel mülkiyet olduğu, %62‘sinin boş olduğu ifade edilmiştir. Bizler de bu alanın alüvyon bir zeminde yer aldığını, bir kısmında Küçük Sanayi Sitesinin yer aldığını, bir kısmının yapı yasaklı alan olduğunu, büyük bir bölümünün “SULAK ALAN” olduğunu bilmekteyiz. Sulak alanlar, ekolojik denge için önemli olup korunması gereken alanlar olarak bilinmekteyse de, Körfez kıyılarına yıllar boyunca 105 yapılan ve halen de devam eden dolgular ile mevcut sulak alanın büyük bölümü betonlaşmış ve hali hazırda kente olan ekolojik katkısı da azalmıştır. Oysaki sulak alanlar; Bünyesindeki organik maddeler ile seli emer, yavaşlatır, Yeraltı su depolarını dolu tutar, Doğal arıtma sistemleridir, Sularla taşınan besin ve sedimanların birikmesini sağlar ve bu nedenle de deltalar ve taşkın alanlar en verimli tarım alanları haline gelir. İklim değişikliğine yol açan karbonun %40‘ı sulak alanlarda depolanır, alan kurutulursa karbondioksit salınımı başlar. Böylesi faydaları olan bir alanın son kalan parçasının da, uygun bir planlama korumaya yönelik bir yapılaşma düzeni getirilmezse, bir kez daha yapılaşma uğruna doğal dengeyi bozacağız. Kentin yeni MİA alanı olarak seçilen bölge aynı zamanda İzmit ve Sapanca Su Havzasının ortasında kaldığından, planlama açısından yine koruma alanı olarak görülmelidir. Alan aynı zamanda İstanbul’un Kocaeli üzerinden büyüme aksında yer almaktadır. Yani, yeni yapılaşmalarıyla su havzasına etkisi açısından endişe uyandırırken, İstanbul kaynaklı oluşacak göç ve nüfus artışı, diğer yandan da ulaşım yoğunluğu ile kentte yeni sorunlar yaratabilecektir. Bu ve benzeri endişeler ile kentin çok önemli bir alanının MİA seçilmesi doğru bulunmamaktadır. Ancak bizlerin endişelerine rağmen devam eden çalışmalar karşısında yapılabilir öneriler ile bizleri düşündürmeye alanı hakkındaki değerlendirme ve öneri geliştirme çalışmalarını başlatmış bulunmaktayız ve bitiminde de bu çalışma rapor olarak belediyeye sunulacaktır. 3.31.4. KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI VE NAZIM İMAR PLANI, PLAN NOTLARI DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ HAKKINDA TOPLANTI /06 ARALIK 2011 1/5000 ölçekli nazım imar planı plan notlarının Arazi Kullanım Kararları başlığı altında 2.1.1.Meskûn Konut Alanları ve 2.1.2.Gelişme Konut Alanları başlıklı maddelerinde önerilen değişiklik hakkında Odamızdan görüş istenmiştir. Öneride; 1/5000 nazım plan notlarına, alan büyüklükleri getirilmiş, alanın büyüklüğüne göre farklı emsal artışı yapılması ve kat adetlerinde de artış sağlanması öngörülmüştür. Değişen plan notu, alanın büyüklüğüne göre bazen “nazım plan değişikliği yapılmadan”, bazen de “uygulama imar planı değişikliği yapılmadan” uygulanabilecektir.Üstelik “her 0,25 Ha alan ilavesinde 0,05 emsal ve her 0,50 Ha alan ilavesinde de ilave 1 kat verilir” gibi ilkelerine 106 aykırı, nedeni anlaşılmayan ifadelere yer verilmiştir.Ayrıca herhangi bir ölçekteki plana yansıtılmayan yoğunluk artışı diğer planlar ile uyum sağlanmasını da olanaksız kılacaktır. Öncelikle plan değişikliği-revizyonu yapmadan, sadece plan notları değişimi ile kentin planlanmamış, belirsiz alanlarına yoğunluk artışı getirilmek istenmektedir. 99 Depremlerinden sonra kent genelinde 2 ve 3 kat (kısmen 4- 5 kat) olarak belirlen imar haklarının yanı sıra yeni planlama yaparak, fazla katlı veya yüksek yapılar yapılabilecek alanların belirlenmesi mümkündür ve bu konuda, ihtiyaç görülen yerlerin tespiti ile silüete ve mevcut dokuya uyumlu bir şekilde uygun yer seçimi yapılması halinde, şubemizin de olumsuz bir görüşü bulunmayacaktır. Ancak sunulan öneri, plansız kentleşmeye yol açacaktır ve bu nedenle çekincelerimiz şube görüşümüz olarak ortaya konulmuş, raporlanmış ve toplantıya katılım sağlanarak ifade edilmiştir. Çevre Düzeni ve Nazım İmar Planı Plan Notları değişikliği hakkında TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Görüşü: 1) Plan notları planı açıklayıcı nitelik taşır ve bu nedenle, planın yerine geçemez. 2) “Nazım imar planı değişikliği yapılmaksızın” ya da “uygulama imar planı değişikliği yapılmaksızın” gibi ifadelerle planın yok sayılması mevzuat ve planlama ilkeleri dikkate alındığında mümkün değildir. 3) Plan notu değişikliği ile yoğunluk artırıcı plan değişikliği yapılamaz. Aynı zamanda yoğunluk kararlarının planlara yansımaması planlar arası uyum gerekliliğini de ortadan kaldırmaktadır. 4) Söz konusu emsal artışlarının nerelerde olacağı belirsizdir, bu belirsizlikle planlamadan söz etmek dolayısıyla mümkün değildir. 5) Farklı alan büyüklüklerine farklı emsal artışları, kat artışları getirilmekte, bu da alan büyüdükçe daha çok emsal anlamına gelmektedir. Böyle bir yaklaşımın, ne kişiler arası eşitlik ilkesi çerçevesinde ne de planlama ilkeleri çerçevesinde yeri yoktur. 6) Plan notu değişikliği önerisinde “… deprem riski göz önünde bulundurularak, çarpık yapılaşmayı giderme, düzenli ve çağdaş yapılaşmanın önünü açma adına…” denerek, emsal artışlarına gerekçe yaratılmaya çalışılmıştır. Odamıza toplantı için gönderilen üst yazıda ise “eski kent dokusunun yenilenmesi amacı” belirtilerek aynı çaba sürdürülmüştür. Ancak yoğunluk artışlarının henüz yapılaşmamış meskûn konut alanlarında, hatta gelişme konut alanlarında dahi öngörülmüş olması bu çabayı da boşa çıkartmıştır. Sonuç olarak; yoğunluk artışları ancak imar mevzuatının öngördüğü şekilde, artan nüfusun gerektirdiği teknik ve sosyal donatı alanları da ayrılarak, mutlaka plan revizyonu kapsamında ele alınabilir. 107 3.32. 2010-2012 ÜYE TOPLANTILARI:“MESLEKİ SORUNLAR VE ÖNERİLER”-“HAKSIZ REKABET” 2010-2012 dönemi çalışmalarında “mesleki sorunların çözümü, mesleki kalitenin artması, mimarlık ortamında ekonomik kazanımlarının artması ve haksız rekabetin önlenmesi” konularına ağırlık verilmiştir. Bu bağlamda yılın başından itibaren tüm üyelerimiz ile zaman zaman geniş katılımlı toplantılar ve zaman zaman da temsilcilik yönetim kurulları ile değerlendirme toplantıları yapılmıştır. 3.32.1. MESLEKİ DENETİM VE UYGULAMA SORUNLARI ÜYE TOPLANTISI/06 MART 2010 6 Mart tarihli dönemin ilk toplantısında, hem konu hakkında her katılımcının görüşü alınmış, hem de “Haksız Rekabet” konusunu üye toplantıları dışında yönetim kurulları ile çalışmak, irdelemek üzere bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu toplantı sonrasında 10 Mart 2010 tarihinde çalışma grubu ilk kez toplanmış ve ön değerlendirmeler yapmıştır. 3.32.2. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI /26 HAZİRAN 2010 26 Haziran tarihli toplantıda haksız rekabet ve mesleki denetim hakkında yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildi ve üye görüşleri alındı. 108 3.32.3. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ MESLEKİ UYGULAMA VE DENETİM SORUNLARINA İLİŞKİN RAPOR/03 EYLÜL 2010 MUDK TOPLANTISI Tüm ülkede yaşanan mimarlık mesleğini uygulama ve denetleme sorunlarına çözüm arayışı çalışmaları 2010 yılında hız kazanmış ve Genel Merkez bu konuda Danışma Kurulu toplantısı yapma ve konuyu Olağanüstü Genel Kurula ana gündem maddesi olarak taşıma kararı almıştır. Hatta tüm şubelerin temsili katılımları ile oluşan merkez çalışma komitesi oluşturulmuş ve danışma kuruluna kadar olan süreç içinde konu hakkında çalışma yapılması sağlanmıştır. Çalışma grubunda şubemiz adına yönetim kurulu başkanı Yalçın Ergen yer almıştır. Merkez yönetim kurulu kararı ile ilk MUDK toplantısı 3 Eylül tarihine planlanmış ve bu toplantının, bütün şubelerin temsilcilerinin katıldığı bir toplantı olacağı ve aynı zamanda bu toplantının Danışma Kurulu’na hazırlık olacağı belirtilmiş ve şubelerden mesleki uygulamalarımıza yönelik görüşler istenmiştir. Tüm üye toplantıları, yönetim kurullarıtoplantıları ve şube çalışma grubu toplantılarına ait sonuçlar bir rapor halinde genel merkeze iletilmiştir. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ “HAKSIZ REKABET” KONULU ŞUBE GÖRÜŞ VE DEĞERLENDİRME RAPORU GAYRİ AHLAKİ UYGULAMALARIN ÖNLENMESİ AMAÇLI ÇALIŞMA VE ÖNERİLER Daha önce tespit edilen bazı konular çalışma programında ele alınarak irdelenmelidir. a) Kocaeli’nde başlattığımız ‘’Deprem ve Hukuk’’ panel atölyelerinde hukukçuların da desteğini aldığımız ve doğal afet dışında da ‘’artık mesleki alanda afetimiz haline gelen mimarlık sorunları ve yapı üretim süreci’’ hakkında 11 yıldır yapılmayan hukuk birlikteliğindeki çalışmayı yeniden hatırlıyoruz: Planlamadan başlayarak, tasarım, uygulama, denetim, kullanım ve yeniden kullanım süreçlerinden oluşan ‘yapı üretim süreci’ne ilişkin bütünsel bir sistemimiz bulunmamaktadır. Bu sistemin ve yapı üretim sürecindeki tüm aktörlerin görev, yetki ve sorumluluklarının hukuki olarak tanımlanması ve denetlenmesine yönelik yapılacak yasal düzenlenmelere ACİL ihtiyaç vardır. b) ‘‘Mimar ve mimarlık hizmet alanı ile sorumluluklarının, toplumca unutulmuşluğu’’ konusunda etkili tanıtım – bilgilendirme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Yerel çalışmaların ötesinde, ulusal bir bilgilendirme – bilinçlendirme kampanyası başlatılabilir. Yazılı ve görsel medya, halkın katılacağı aktiviteler, yarışmalar, atölyeler, ilk ve orta eğitimler ile mimarlığı buluşturan etkinlikler geliştirilebilir. c) Belediye ve diğer kamu kurumları personelinin, gayrı resmi olarak serbest mimarlık alanına dâhil olmaması için, denetim mekanizmasının işletilmesi gerekmektedir. 109 Tespiti yapılıp belgelendiğinde, hukuka intikal edebilen bu durum için, kurumun denetim mekanizmasının çalışmasını sağlamaya yönelik çalışma yapılmalıdır. Asgari ücretlerin uygulanmaması, haksız rekabet ortamının oluşması, kalitenin düşmesi vb. olumsuz koşullar için öncelikli sebep olarak İMZACILIK görülmektedir. d) “İMZACILIK” denen suçun TMMOB Disiplin yönetmeliğinde yer alması; yeterli cezai yaptırım ile caydırıcı olabilecektir. Ancak öncelikle, yönetmelikte imzacılığın tespit kriterleri ortaya konulmalıdır. Aynı mimara ait farklı projelerin, mesleki denetime farklı kişilerce getirilmesi ve işin takibi bir kriter olabilmelidir. Mesleki denetim görevlilerince, imzacı mimar ve bu imzacılığa yol açan başkaca kişiler hakkında hazırlanacak tutanak soruşturma kurulu için geçerli bir belge olmalıdır. Bir ay, hafta ve hatta gün içinde, yapılması imkansız sayıda mimari projenin aynı mimar antedi ile kendisince veya iş takibi yapanlarca, mesleki denetime getirilmesi de imzacılık için kriter sayılmalıdır. ‘‘Yapılması imkânsız sayı’’nın bilimsel tespiti için çalışma yapılmalıdır ki bazı açılımlar ileriki maddelerde örneklenmiştir. İmzacıların teşhir edilmesi caydırıcı olması açısından önemlidir. İmzacılığa teşvik eden mimarlık dışı kişiler için suç duyurusu yapılabilmelidir. Bunun için, hangi şartlarda ve nasıl yapılabileceği konusunda hukuk görüşü alınmalı, gerekirse çalışma yapılmalıdır. e) Genellikle imzacı mimarın antedi ile mesleki denetime gelen ve imzasız, mühürsüz olduğu için mesleki denetim yapılmayan projeler şubemizde bekletilmekte veya iade edilmektedir. Ancak bir süre sonra mimar imzası ile proje yeniden mesleki denetime sunulmaktadır. Oysa mimar, projenin içeriğinden haberdar bile değildir. Soruşturma kuruluna sevki söz konusu olduğunda projesini anlatamayacak durumdadır. Ancak, ‘’kurulun 15 gün içinde savunma alması’’ mimarın projeyi öğrenip, kendisini savunmasına yol açacak, ispatı zor bir davranışı boşa soruşturmaktan öteye geçemeyecektir.İmzacılıkla ilgili soruşturma yöntemini hızlandırmak önemlidir. Soruşturma Uzlaştırma ve/veya Yönetim Kurulunun, imzacılık soruşturmasında izleyeceği yöntem daha hızlı olacak şekilde yönetmelikte yeniden düzenlenmelidir. f) Disiplin kurulunun soruşturma çalışmalarının sonuçlanma sürecinin çok uzun olması ve caydırıcı cezaların bulunmaması, cezanın disiplin suçu oluşturacak davranışlar için caydırıcılığına engel olmaktadır. g) Onur Kurulu yönetmeliği ile bu sorun yeniden ele alınmalıdır. Mesleki denetimde, sicil durum belgesi alınana kadar işin mimar dışı başka kişilerce takibine engel olunması gereklidir. Böylece hem imzacı mimarın düzenini bozacaktır, hem de ilgili muhatabı ile direkt iletişim yapılarak denetim işini hızlandıracaktır. Mesleki denetime projenin gelmesi ve takibi için, mimarın kendisi dışında, o mimarlık ofisinde sigortalı çalışan tek bir personelin odamıza bildirilmesi istenebilir. h) Asgari ücretlerin uygulanabilirliğini arttırmak amacıyla, sözleşmelerin mal sahibince imzalanmasını sağlamamız önemlidir. Asgari ücret bedellerinin altında bir piyasanın oluşmasındaki nedenlerin başında yine imzacı mimarlar, mimarlık dışı hizmet verenler yani kalitesiz-ehil olmayan 110 kişilerce yapılan mimarlığı, ucuz maliyete satanlar gelmektedir. Bu piyasada, düşük bedelle işi alan mimar, daha yüksek olan asgari bedelin yazılı olduğu sözleşmeyi, doğal olarak hiçbir mal sahibine imzalatamamaktadır. Oysa sözleşme yönetmelikte de dendiği gibi önemli bir belgedir. SMM Yönetmeliğinde; Mimar, bu Yönetmelik kapsamında olan serbest mimarlık hizmetleri ile ilgili olarak, hizmetin başlamasından önce iş sahibi “ve hizmet alacağı kişiler” ile sözleşme imzalamak zorundadır. “Bu sözleşmeler; işin kapsamı, süresi, aşamaları, bedeli, ödeme koşulları, telif ve karşılıklı haklar ile yaptırım konularında Mimarlar Odasınca belirlenen asgari koşulları kapsar.” Mimarlık hizmetleri şartnamesi ve ücret tarifesi serbest mimarlık hizmetleri sözleşmesinin ayrılmaz eki sayılır. Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde; “Mimar'ın çalışmaları işveren/işsahibi ile sözleşme imzalanması ile başlar, sözleşmede yer alan iş aşamalarının tamamlanması ve işveren/işsahibi tarafından kabulü ile sona erer. “ denmektedir . Böylece, Mimarlar Odası birimleri de işin o mimara verildiğine, yani bir bakıma telif hakkının doğmak üzere olduğuna dair ilk belge olan bu sözleşmeyi, sahte olup olmadığını sorgulamadan mesleki denetimine esas olarak kabul etmektedir. Bu belgenin gerçek imzalı ve gerekli şartların yazılı olduğu resmi bir belge olması halinde; işverenin mimari hizmetin niteliği hakkında bilgilenmesi, kalitenin artması, bedellerin artması, mimarın hakkını araması gibi birçok konuda faydası olacağı açıktır. Yanı sıra “mimar ile işvereni karşı karşıya getireceğinden” imzacılık ile mücadelede etkin olacaktır. Bunun için, Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde yönetmeliğinde aşağıdaki gibi bir ekleme yapılabilir. o İşveren, doğrudan odaya gelir ve sözleşmeyi odada imzalar. o İşveren, son üç ayda aldığı imza sirkülerini, imzaladığı sözleşmeye ekler. o İşverenin odaya gelemediği hallerde, noter onaylı sözleşmenin odaya sunulması şeklinde maddeler yönetmeliğe girebilir. i) Fatura denetiminde vergi ve KDV den kaçmak için çeşitli usulsüzlükler görülmektedir. Üyelerimize mimarlar odasını vergi denetmeni olarak gösteren, bizce de etik olarak olmamasını dilediğimiz fatura denetimi uygulaması, oda yöneticileri olan bizler ve çoğu üyemiz tarafından, şimdilik imzacılığa engel olma yönünde bir etken olarak görülerek, desteklenmektedir. Bu sorunun kendiliğinden çözüleceği güne kadar, fatura denetiminin disipline edilmesi gereklidir. Fatura denetimi, Mimarlar Odası’nın tüm şubelerinde uygulanmalı; MOP programından bu denetimin yapılmasında, fatura numarası ve tarihi yazılmadıkça belge vermemek suretiyle yararlanılmalıdır. Buna karşılık üyeye mali kolaylık sağlamak için; o Mimari hizmetlerde KDV indirimi sağlanması yolunda Maliye Bakanlığı ile görüşmelere devam edilmelidir. 111 o Mimarlık hizmetinin bütünlüğü açısından, şirket veya kişisel vergi mükellefiyetinde, mali yükümlülükleri arasındaki bazı ayrımların bulunması ve bazen de yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle haksız rekabet doğabilmektedir. Şirket olarak yapılan hizmetin “hizmet faturası” ile serbest mükellefiyetlikle yapılan hizmetin “hizmet faturası” kdv, vergi vb yükümlülükleri açısından eşit olması önemlidir. j) Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği mimari proje bir sanat eseridir. Ancak; MUS ile ölümden 70 yıl sonrasına kadar mimarlara sorumluluk verilmesi ciddi bir yükümlülük olmasına rağmen, bu görev yapılmamakta, ücreti de iş sahibinden alınmamak suretiyle asgari bedelden indirim yapılmaktadır. İskân aşamasında yapının mimari projesine uygun olarak yapıldığının ifadesi olarak, yani MUS gereği mimar tarafından atılan imzanın önemi ve zorunluluğu unutulmuş olup, buna ilişkin bir denetim odamız tarafından yapılamamaktadır. o Toplum ve hatta mimarlar tarafından bile tam olarak anlaşılamayan MUS hizmeti mevzuatta açıkça tanımlanmak zorundadır. o Mimari proje müellifliğine bağlı olarak üstlenilen MUS hizmetinin başkasına devredilememesi ve kilometre sınırı olmadan yapılabilmesi, uygulamada MUS’u gerçekdışı kılmakta ve diğer etkenlerle birlikte MUS mimari hizmet kapsamından dışlanmakta, sorumluluk yerine getirilmemektedir. İlgili yönetmelikte; …Yapı üretim sürecinin bütünlüğü ilkesi ile bir yapının uygulama denetimi müellif mimar'dan başkasına verilemez. Ancak, mimar’ın oluru, aczi ya da mesleğini uygulayamaz duruma düşmesi durumunda işveren/işsahibi uygulama denetimini müellif mimar'ın tavsiye ettiği bir başka mimar'a verebilir. Denmekte ve MUS ile ilgili yapılacak işler; ….inşaat süresince, işle ilgili her türlü teknik ve mimari konuda işverene yardımcı olmak, iş, hizmet ve yapım talimatlarını hazırlar, işe başlama izinlerini verir, şantiye toplantıları düzenler ve bunları yönetir, inşaat ile ilgili olarak yapılan imalatların niteliklerinin belirlendiği şantiye tutanakları ve diğer kayıtları hazırlar, inşaat sürecinde imalatçıların, malzemelerin seçiminde işveren/işsahibine yardımcı olur, her türlü imalat ve uygulamayı yapacağı düzenli ya da habersiz şantiye ziyaretleri ile yerinde inceler, projesine ve şartnamelere uygun olup olmadığını kontrol eder, Uygun olmayan durumlarda yıktırıp yeniden yaptırır…” şeklinde ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. MUS hizmetini tariflendiği gibi gerçekçi kılabilmek adına; yapı sınıfı, fonksiyonu, yapısal kriterler, projede çalışan ekip, zorluk derecesi gibi çeşitli parametreler dikkate alınarak MUS için bir “m² sınırlaması” getirilebilir, uygulanabilirliliği için devredilmesi zorunlu olacağı hallere yönelik şartlar belirlenebilir. k) Yukarıda mevcut durumdan örnekleyerek bahsettiğimiz üzere; bir günde, bir haftada veya ayda yapılması imkânsız sayıda projenin mesleki denetime gelmesi ile gözlemlenen imzacılık işlerine engel olmak açısından, proje hizmetinin tasarım öncesi hazırlık çalışmaları sürecini önemsemekteyiz. 112 ACE belgelerinde bazı ülkelere ait tespit, araştırma ve önerilerde; o Mimarlık ofisleri, işlerinin bedelini hesaplarken, yapının büyüklüğüne ve karmaşıklığına göre, inşaat maliyetine, ofis çalışanlarının niteliğine ve ücretlerine bağlı farklı yöntemler kullanmaktadır, o Ücretler, ilgili yasalar doğrultusunda, belirli bir yapı projesi için ihtiyaç duyulan zamanın hesaplanması için oluşturulan bağımsız bir tahmini saat hesabı göz önünde bulundurularak bağımsız olarak hesaplanmalıdır, o Ücret hesapları net bir değerlendirme için zemin sağlamalı ve işveren tarafından açıkça anlaşılabilmelidir, o İşverenler ve mimarlar arasında hizmetler ve maliyetler konusunda daha iyi anlaşmalar yapılabilmesi için mimarlık hizmetlerinin kapsamı ve kalitesi hakkında önceden kolaylıkla ulaşılabilir kapsamlı bilgi sağlanmalıdır, o Mimarlar tarafından üstlenilen görevleri tanımlamalı ve bu görevleri yerine getirmek için ihtiyaç duyulan zaman hesaplanmalı denilmektedir. Bu örneklerdeki gibi; mimarın projedeki emeği, harcadığı-harcayacağı zamanla ölçülebilir. Çünkü Mimar en azından ve zorunlu olarak, her proje için, bir ön hazırlık sürecini yaşamaktadır. Tasarım sürecinin belirlenmesinde mimarı serbest bırakmak gerekse de hazırlık aşamasına minimum bir zaman koymak mümkündür. Mimarlar Odası Mimarlık Hizmetleri En Az Bedel Tarifesinde; “Hazırlık Ve Ön Etüd Çalışmaları İş Aşaması” şöyle tariflenmiştir; Mimari Proje Hizmetleri İş Aşamaları (Ek Tablo 1) 7–1 : Hazırlık ve Ön Etüd Çalışmaları İş Aşaması: Hazırlık çalışmaları, işveren/işsahibinin olanaklarının, ihtiyaçlarının ve taleplerinin belirlenmesi, imar durumu, kadastro, altyapı-enerji, arsanın doğal ve zemin özelliklerinin saptanması ve gerekli belgelerinin derlenmesi,tasarım ve uygulama aşamalarında izlenecek yol ve uygulanacak çalışma yönteminin kararlaştırılması, tasarım ve uygulama çalışmalarına mimar'ın yardımcısı olarak katılacak mühendisler ve diğer uzmanların yapacağı çalışmaların ve bunların koordinasyon şeklinin saptanması amacı ile mimar tarafından yapılan çalışmalardır. İş dosyası açılması ve işveren/işsahibi tarafından verilen ihtiyaç programının irdelenmesi İşveren/işsahibi tarafından temin edilen idari,hukuki ve teknik belge ve bilgilerin incelenmesi İnşaat yapılacak yerin görülmesi ve incelenmesi (toprak altı ve alt yapı hariç) Mevcut yapılardaki tadilat işlerinde basit ve şematik rölöve çıkarılması ya da işveren/işsahibinin verdiği projelerin incelenmesi, İşveren/işsahibinin karar vermesine yardımcı olacak açıklıkta eskiz çalışmalarının yapılması, Buraya kadar tariflenenler, tasarım öncesi hazırlık aşamasıdır. Tüm bu hazırlıklar tamamlanmadan, maddenin devam eden bölümü yani tasarım ve ön etüt çalışması yapılamaz. (Bir gün içinde 1 proje ve ayda 30 proje getiren mimarın hizmeti sorgulanabilir; “günde bir arsa görme yapsa 30 proje 30 gün yapar ve tasarıma hiç zaman kalmaz, mesai yapsa gece çalışsa her gün bir tasarım yapsa….” Gerçek olamayacak bir durum ortaya çıkmaktadır). 113 Yönetmelik maddesinin ilk bölümünde tariflenen bu çalışmaların zorunlu olduğu ve bu çalışma için belli bir zaman harcanması gerektiği de ortadadır. Üstelik resmi belgelerin temini, parselin yerinde görülmesi, üzerinde çalışma yapılması, başka disiplinlerin belge hazırlamak üzere çalışması gibi gereklilikler ise ancak tatil olmayan iş günlerinde yapılabilir işlerdir. o Bu nedenle, bu bölüm “Hazırlık” iş aşaması olarak ayrıca tanımlanabilir ve hazırlık iş aşaması için “yapılabilir en kısa zaman sınırını” koymak da mümkündür. Böylece bir mimarın belirli bir sürede yapılması imkânsız sayıda projeyi mesleki denetime getirmesine engel olacak bir sınırlama elde edilebilir. o Ancak, mimari hizmete ait ofis ekibinin yeterliliği, barındırdığı mimar sayısı (teknik çizim ile ilgili aşama söz konusu olmadığı için teknik personel sayısına bakılmaksızın), projeye ait parselin aynı şehirde veya uzakta olması, görüşmeler için işverenin ve mimarın ortak uygun zamanlarının olması ve benzeri kriterler bu zaman sınırını etkileyebilecektir. l) “Mimarlık Hizmetleri Şartnamesi ve En Az Bedel Tarifesi”nde mimara yardımcı olmak üzere belirlenen ve tavsiye niteliğinde bulunan proje hizmet süreleri gerçekçilikten uzaktır. Yönetmeliğin 8.4.7. Maddesi’ndeki süreler ele alındığında, zorunlu iş aşamaları ile minimum proje hizmeti süresinin 17 hafta olduğu görülmektedir. Gerçeklikten uzak olan bu öneri maddeye aşağıda gösterilen eklemenin yapılması, hem maddeyi anlamlı kılacak hem de imzacılığın önüne geçebilmek adına önemli bir adım atılmış olacaktır: o “…Bunlar önerilen en az iş süreleri olmakla beraber yeni bir yapının mimari hizmet süresi hiçbir şekilde 1 haftadan az olamaz. Mimarın bağlı olduğu birim, üyesini bu konuda desteklemeye ve üst birimlere bildirmeye yetkilidir.” Not: 1 haftalık süre, mimari ofis kriterleri ile tespit edilerek bulunacak süredir. Biz 1 hafta olarak önermekteyiz. Proje hazırlama süreci örneğinin basit bir örneği şubemizde uygulanmış ve deneme haliyle dahi mimari kazanımlar artmış, imzacılık azalmıştır. Uygulamanın durması ile proje fiyatlarında ciddi düşüşler olmuş, durdurulmuş olmasına yönelik eleştiriler de halen devam etmekte, şubemize iletilmektedir. SONUÇ OLARAK; - Projeyi hazırlayan ekipteki mimar sayısı, proje alanının yakın veya uzak olması, resmi belge temini, arazi çalışması vb. kriterler projenin “hazırlık aşamasını (yer görme, arazi çalışmaları, işveren görüşmeleri vb)” etkilemekte ve bu aşamanın tamamlanma sürecine de etki etmektedir. - Hazırlık sonrasında çalışılan; ön etüt, ön proje sürecinde de yine ekip ve yeterliliği, yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb. faktörler süreci etkileyecek olmakla birlikte, bu süreç tasarıma yönelik olduğundan bir süre tanımlamasına tabi olmayabilir. - Ancak; uygulama ve detaylar iş aşamalarında; yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb yapısal özellikler ile ekipteki mimar ve teknik personel sayısı ve yeterlilikleri gibi diğer kriterler, dolayısıyla projenin 114 tamamlanma sürecini etkileyen faktörler, bilimsel olarak yapılacak bir çalışma ile belirlenebilir. Böylece gayri ahlaki uygulamaların önüne geçilebilmesi için bir zemin hazırlanacağı gibi; mesleki yeterlilikler, ekip olmanın talep edilmesi, istihdamın artması, mesleki kalitenin artması, mesleki kazanımın artması vb. de sağlanacaktır. 3.32.4. HAKSIZ REKABET KONULU ÜYE TOPLANTISI/04 ARALIK 2010 3 Eylül de Ankara’da yapılan MUDK toplantısına Kocaeli Şube adına şube sekreteri Arsal ARISAL katılarak, şube raporumuzu detaylı olarak katılımcılara açıklamış ve onların görüşlerini almıştır. Bu rapordaki içerik toplantısında 4 üyelere hatırlatılarak, çözüm Aralık üye yeniden önerilerinin geliştirilmesi için tartışma açılmıştır. Bu toplantıda görüş alınan konulardan bazıları ve öneriler şöyledir; b) “İMZACILIK” denen suçun TMMOB Disiplin yönetmeliğinde yer alması; yeterli cezai yaptırım ile caydırıcı olabilecektir. Ancak öncelikle, yönetmelikte imzacılığın tespit kriterleri ortaya konulmalıdır. Aynı mimara ait farklı projelerin, mesleki denetime farklı kişilerce getirilmesi ve işin takibi bir kriter olabilmelidir. Mesleki denetim görevlilerince, imzacı mimar ve bu imzacılığa yol açan başkaca kişiler hakkında hazırlanacak tutanak soruşturma kurulu için geçerli bir belge olmalıdır. Bir ay, hafta ve hatta gün içinde, yapılması imkansız sayıda mimari projenin aynı mimar antedi ile kendisince veya iş takibi yapanlarca, mesleki denetime getirilmesi de imzacılık için kriter sayılmalıdır. ‘‘Yapılması imkânsız sayı’’nın bilimsel tespiti için çalışma yapılmalıdır ki bazı açılımlar ileriki maddelerde örneklenmiştir. İmzacıların teşhir edilmesi caydırıcı olması açısından önemlidir. İmzacılığa teşvik eden mimarlık dışı kişiler için suç duyurusu yapılabilmelidir. Bunun için, hangi şartlarda ve nasıl yapılabileceği konusunda hukuk görüşü alınmalı, gerekirse çalışma yapılmalıdır. c) Soruşturma Uzlaştırma ve/veya Yönetim Kurulunun, imzacılık soruşturmasında izleyeceği yöntem daha hızlı olacak şekilde yönetmelikte yeniden düzenlenmelidir. d) Disiplin kurulunun soruşturma çalışmalarının sonuçlanma sürecinin çok uzun olması ve caydırıcı cezaların bulunmaması, cezanın disiplin suçu oluşturacak davranışlar için caydırıcılığına engel olmaktadır. Onur Kurulu yönetmeliği ile bu sorun yeniden ele alınmalıdır. e) Mimarlar Odası birimleri işin o mimara verildiğine, yani bir bakıma telif hakkının doğmak 115 üzere olduğuna dair ilk belge olan bu sözleşmeyi, sahte olup olmadığını sorgulamadan mesleki denetimine esas olarak kabul etmektedir. Asgari ücretlerin uygulanabilirliğini arttırmak amacıyla, sözleşmelerin mal sahibince imzalanmasını sağlamamız önemlidir. İçinde bulunduğumuz piyasada düşük bedelle işi alan mimar, daha yüksek olan asgari bedelin yazılı olduğu sözleşmeyi, doğal olarak hiçbir mal sahibine imzalatamamaktadır. Oysa sözleşme yönetmelikte de dendiği gibi önemli bir belgedir. f) Fatura denetiminde vergi ve KDV den kaçmak için çeşitli usulsüzlükler görülmektedir. Üyelerimize mimarlar odasını vergi denetmeni olarak gösteren, bizce de etik olarak olmamasını dilediğimiz fatura denetimi uygulaması, oda yöneticileri olan bizler ve çoğu üyemiz tarafından, şimdilik imzacılığa engel olma yönünde bir etken olarak görülmekte ve yönetmelik gereği olarak desteklenmektedir. g) Fatura denetimi, Mimarlar Odası’nın tüm şubelerinde uygulanmalıdır. Buna karşılık üyeye mali kolaylık sağlamak için; mimari hizmetlerde KDV indirimi sağlanması yolunda Maliye Bakanlığı ile görüşmelere devam edilmelidir. h) Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği mimari proje bir sanat eseridir. Ancak; MUS ile ölümden 70 yıl sonrasına kadar mimarlara sorumluluk verilmesi ciddi bir yükümlülük olmasına rağmen, bu görev yapılmamakta, ücreti de iş sahibinden alınmamak suretiyle asgari bedelden indirim yapılmaktadır. İskân aşamasında yapının mimari projesine uygun olarak yapıldığının ifadesi olarak, yani MUS gereği mimar tarafından atılan imzanın önemi ve zorunluluğu unutulmuş olup, buna ilişkin bir denetim odamız tarafından yapılamamaktadır. Toplum ve hatta mimarlar tarafından bile tam olarak anlaşılamayan MUS hizmeti mevzuatta açıkça tanımlanmak zorundadır. Mimari proje müellifliğine bağlı olarak üstlenilen MUS hizmetinin başkasına devredilememesi ve kilometre sınırı olmadan yapılabilmesi, uygulamada MUS’u gerçekdışı kılmakta ve diğer etkenlerle birlikte MUS mimari hizmet kapsamından dışlanmakta, sorumluluk yerine getirilmemektedir. MUS hizmetini tariflendiği gibi gerçekçi kılabilmek adına; yapı sınıfı, fonksiyonu, yapısal kriterler, projede çalışan ekip, zorluk derecesi gibi çeşitli parametreler dikkate alınarak MUS için bir “m² sınırlaması” getirilebilir, uygulanabilirliliği için devredilmesi zorunlu olacağı hallere yönelik şartlar belirlenebilir. 116 i) Yukarıda mevcut durumdan örnekleyerek bahsettiğimiz üzere; bir günde, bir haftada veya ayda yapılması imkansız sayıda projenin mesleki denetime gelmesi ile gözlemlenen imzacılık işlerine engel olmak açısından, proje hizmetinin tasarım öncesi hazırlık çalışmaları sürecini önemsemekteyiz. ACE belgelerinden dünyadaki diğer mimarlık meslek örgütleri çalışmalarında; mimarın projedeki emeğini, harcadığı-harcayacağı zamanla ölçmeyi hedeflemektedir. Çünkü Mimar en azından ve zorunlu olarak, her proje için, bir ön hazırlık sürecini yaşamaktadır. Tasarım sürecinin belirlenmesinde mimarı serbest bırakmak gerekse de hazırlık aşamasına minimum bir zaman koymak mümkündür. Yönetmelik maddesinin ilk bölümünde tariflenen bu çalışmaların zorunlu olduğu ve bu çalışma için belli bir zaman harcanması gerektiği de ortadadır. Üstelik resmi belgelerin temini, parselin yerinde görülmesi, üzerinde çalışma yapılması, başka disiplinlerin belge hazırlamak üzere çalışması gibi gereklilikler ise ancak tatil olmayan iş günlerinde yapılabilir işlerdir. Bu nedenle, bu bölüm “Hazırlık” iş aşaması olarak ayrıca tanımlanabilir ve hazırlık iş aşaması için “yapılabilir en kısa zaman sınırını” koymak da mümkündür. Böylece bir mimarın belirli bir sürede yapılması imkânsız sayıda projeyi mesleki denetime getirmesine engel olacak bir sınırlama elde edilebilir. - Projeyi hazırlayan ekipteki mimar sayısı, proje alanının yakın veya uzak olması, resmi belge temini, arazi çalışması vb. kriterler projenin “hazırlık aşamasını (yer görme, arazi çalışmaları, işveren görüşmeleri vb)” etkilemekte ve bu aşamanın tamamlanma sürecine de etki etmektedir. - Hazırlık sonrasında çalışılan; ön etüt, ön proje sürecinde de yine ekip ve yeterliliği, yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb. faktörler süreci etkileyecek olmakla birlikte, bu süreç tasarıma yönelik olduğundan bir süre tanımlamasına tabi olmayabilir. - Ancak; uygulama ve detaylar iş aşamalarında; yapı sınıfı, m², zorluk kriterleri vb yapısal özellikler ile ekipteki mimar ve teknik personel sayısı ve yeterlilikleri gibi diğer kriterler, dolayısıyla projenin tamamlanma sürecini etkileyen faktörler, bilimsel olarak yapılacak bir çalışma ile belirlenebilir. Böylece gayri ahlaki uygulamaların önüne geçilebilmesi için bir zemin hazırlanacağı gibi; mesleki yeterlilikler, ekip olmanın talep edilmesi, istihdamın artması, mesleki kalitenin artması, mesleki kazanımın artması vb. de sağlanacaktır. 3.32.5. HAKSIZ REKABET ÇALIŞMASI VE DANIŞMA KURULU ÖNCESİ ÖN RAPOR/OCAK 2010-ARALIK 2011 DÖNEMİ ÇALIŞMALARI TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi, haksız rekabet konusunda veri toplamak ve varsa buna sebebiyet verenleri tespit etmek, disipline sevk etmek amacıyla Soruşturma Uzlaştırma Kurulu ile birlikte bir inceleme çalışması başlatmıştır. Bu çalışmada başlangıç noktası olarak ilk etapta; ”yıllık proje sayısı en fazla olanları dikkate almayı istedik ve 2010 yılına baktığımızda 100 proje üzeri kişiler ile hemen ardından gelen kişiler arasında 117 neredeyse yarı yarıya fark görerek, 100 adedin üzerinde projesi olan şube ve temsilcilik üyelerini incelemeye almak üzere belirlenmiştir… Yanı sıra, mesleki denetimde gözlemlenen (vatandaşın mimarı tanımaması, mimarın proje hakkında bilgisi olmadığının anlaşılması, projeyi onay sürecinde takip eden teknik personelin mimar hakkında “ofise gelmez, ben görmedim” vb ifadeleri… gibi) ile tespit edilen kişiler de”dikkate alınmıştır. Konunun hassasiyeti gereği titizlikle ağır bir tempoda devam eden çalışmada, üyelerden sözlü ve yazılı bilgilenme ve konuyla ilgili belgeler talep edilmiştir. Çalışma halen devam etmekte olup, bu güne kadar elde edilen tespitlerin ışığında aşağıdaki rapor hazırlanmıştır. HAKSIZ REKABET ARAŞTIRMA ÇALIŞMASI Fazla sayıda proje üretimi genellikle, mimarların ofislerindeki çalışan sayısının fazlalığıyla açıklanmış ve çalışanların fazla oluşu ile 100’den fazla proje yapabileceği-ÇİZİLEBİLECEĞİ iddia edilmiştir. Ne yazıkki proje üretimi sadece çizim yapmak olarak algılanmaktadır. Sözlü ve yazılı bilgilenmelerde mimarlar, yanlarında çalışan, inşaat teknikeri, yapı öğretmeni, teknik ressam vb teknik elemanlarla bu kadar çok iş yapabildiklerini belirtmişlerdir. (Eğer, teknik ressam veya yapı öğretmeni de tasarım yapıyorsa-“bu durum yasal görünüyorsa” o ofisin üretim sayısı elbette artabilecektir.) Projenin tasarım aşamasına yönelik olarak yılda 100 adet projeyi tek mimarın tasarlayamayacağı, ancak birkaç mimar ile yapılabilecek bu tasarımların teknik personel yardımı ile uygulama tekniğinde çizime dönüştürülebileceği açıktır. Bu araştırma sırasında ofis çalışanları hakkında öğrenim – meslek durumları ile sigorta belgeleri hakkında bilgi istenmiş ve mimarların neredeyse birçoğunun yanında mimar çalıştırmadığı görülmüştür. Oysaki yapılabilir tasarım adedi çalışan mimar adedi ile orantılı olarak artabilecektir. Çoğu bilgilenmede, İnşaat Mühendisleri ile iş paslaşması yapıldığı ifade edilmiş ve sayının bu nedenle arttığı söylenmiştir. Yanında inşaat mühendisi çalıştıran mimar sayısının fazla olduğu görülmüştür. Mimar veya yanında çalışan inşaat teknikeri statik proje üretmekte ve iş paslaşması yapılan inşaat mühendisince bu proje imzalanmakta iken, diğer yandan inşaat mühendisi de kendi veya çalışanı ile mimari proje üretmekte ve mimara imzalatmaktadır. Bu durumda haksız rekabet, imzacılık mücadelesinde inşaat mühendisleri odası ile ortak hareket etme gerekliliği görülmektedir. Birbirini tamamlayan disiplinler arası iş paslaşmasından anlamamız gereken; mimarın çalışma ekibi oluşturması, kalite ve maddi kazanımlar açısından mimarın anlaşabildiği tercih ettiği bir veya birkaç inşaat mühendisi ile çalışması, mimari projelerinin statik projelerini bu kişilere imza karşılığı değil ücret karşılığı yaptırması olmalıdır. Mimar yetkisi olmayan statik projeyi hazırlayamaz veya mühendis olmayan teknik elemana hazırlattırıp, bir mühendise imzalattıramaz.Aynı şekilde inşaat mühendisi de mimari proje yapamaz veya mimar dışı kişilere yaptıramaz. 118 İncelenen proje adetlerine ilişkin fatura kopyaları da incelenmiş ve bazı eksikler tespit edilmiştir. Öncelikle muhasebeciler odası ile bu fatura konusunun tartışılması, tespitlerin doğru olup olmadığı konusunda bilgi alınması kararı alınarak bir toplantı organize edilmiştir. Mimarların çok proje üretmelerine sebep olarak gösterilen bir başka durum da, bulundukları bölgede mimarlık ofisi sayısının az olduğudur. Bu durum bazı beldelerde tekelcilik olabileceğini göstermekle birlikte, yöre halkının kendi yakınında bir mimar ile iş yapma isteğini de gösterebilmektedir. Tanıdığı ve yakınında olan bir mimarın güvencesi ile halkın aynı kişiye sürekli iş vermesi mümkündür. Ancak yine de artan iş kapasitesinin karşılığında artan ofis olmasa da, mevcut ofislerde çalışan mimar sayısının artması gerekmektedir ki, tasarım sayısı doğal olarak artabilsin. 200 m² altındaki projeler için, “küçük iş ve birbirinin benzeri işler” olarak tanımlamalar yapılmış ve kısa zamanda çok fazla sayıda proje üretmenin yapılabilme imkânından bahsedilmiştir… Oysaki, küçük de olsa her iş için tasarım öncesi, yer görme, ihtiyaç tespit etme, müşteri ile görüşme, fikir paylaşımı gibi süreçler yaşanmak zorundadır. Koşulsuz “ne yaparsanız kabulüm” diyen müşteri yok denecek kadar az sayıdadır. Belediyelerin imar planlarını revize etmesi ve yeni düzenlemede kaybolan hakların olması halinde, plan onayı öncesi mimarların proje sayısının artışı da görülmüştür. Bu durum yapı sürecinde planlama ile başlayan ve değişen mevzuatlar ile farklılaşan genel bir sorun olarak görülmektedir. 2010-2012 şube çalışma programımızın ana konusu olan haksız rekabet ile ilgili şube çalışmaları devam etmekte ve tespit edilen her nokta üyelerimizin ismi saklı kalmak üzere sonuçlar açısından merkezle paylaşılmaktadır. Genel merkez haksız rekabet çalışma grubunun toplantı tartışmalarında da üzerinde durulan konu ile bu tespitler örtüşmektedir. Bir yılda yapılabilecek proje adedinin, “mimari ofis ve çalışan ekip ile m², yapı sınıfı vb.” kriterler ile belirlenmesi gerekliliği ortadadır. Bu konuda bilimsel bir çalışma yapılması ve bazı sınırlamalar getirilmesi konusu şubemizin de isteğidir ve bu talep de merkeze iletilmiştir. Şube avukatımız ve hukuk fakültesi dekanımız ile haksız rekabet konusu ve özellikle süre uygulaması görüşülmüştür. 3 Eylül MUDK toplantısında genel merkez avukatı da şube avukatımız ile aynı şeyi belirtmiş ve akademik bir çalışma sonucunda bu sürelerle ilgili net bir hukuki zemin oluşturma imkânı olabileceği ifade edilmiştir. Bu akademik çalışmanın, acilen başlatılması ve sonucunun yönetmeliklere girmesiyle ilgili girişimlerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Süreler ile ilgili bu tespit, tabi ki her şeyi çözmeyecektir, ama önemli bir başlangıç olacaktır. 119 3.33. HUKUK 2020-2012 döneminde önceki dönem başlayan hukuk süreci takip edilmiş ve aynı zamanda da Mimarlar Odasının yasal sorumlulukları gereği, gerekli durumlarda yeni hukuki başvurular yapılmıştır. 3.33.1. YAYA KÖPRÜSÜ Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının yaptırmış bulunduğu MİMAR SİNAN köprüsü adlı üst yaya geçidinin ayağının tarihi Pertev paşa külliyesi(Yeni cuma camii) nin koruma bandına denk gelmesi,bu hususta Kültür ve Turizm bakanlığı Kocaeli Kültür Ve Tabiatı Koruma Kurulu Kararının uygunsuz bulunarak; Söz konusu kararın iptali açısından Kocaeli 2 İdare Mahkemesinde 2009/623 Esas sayılı dosyası ile dava açılmıştır. Söz konusu davaya KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE başkanlığı müdahil olarak katılmış olup sonuçta Kocaeli İdare mahkemesi kısmen 2009/623 Esas ve 2011/671 karar sayılı kararı ile talebimiz gibi karar vermiş olup dava temyiz edilmiş ,halen kesinleşmemiştir.Mahkeme kararı ve alınan iki adet bilirkişi raporu şubemizde bulunmaktadır. 120 İdare mahkemesi kararları ANAYASAMIZIN 138 maddesi gereği kesinleşme beklenmeksizin uygulanması gereken kararlardan olduğundan ,belediye başkanlığına tebliğ edilen kararın halen uygulanmaması nedeniyle sorumlular hakkında KOCAELİ CUMHURİYET BAŞSAVCILĞINA suç duyurusunda bulunulmuştur. 3.33.2. SAPANCA MAHMUDİYE KÖYÜ İMAR PLANLARI Sapanca’nın Mahmudiye köyüne ait planlara genel merkezden alınan yetki ile 2008 yılında hem itiraz edilmiş, hem de iptali için dava açılmıştır. Söz konusu planlarda; bir orman köyü olan Mahmudiye’nin orman alanları yok edilerek yapılaşma yoğunluğu getirildiği, köyün heyelan alanında dere yatağında kaçak yapılaşmalar olduğu ve plan ile bu yapılaşmaların resmileştirilmeye çalışıldığı, “Sırma Su” isimli su fabrikasının dere yatağını değiştirerek ve dik yamacı hafrederek kendine kaçak yapılaşma alanı yarattığı, doğaya zarar verildiği, Adapazarı Su Genel Müdürlüğünün Sırma Su firmasının içme suyu temini için seçtiği yeri uygun bulmadığı ve aynı zamanda ilkelerine ve tekniklerine aykırı planlama yapıldığı, görülmüş ve planlar yerinde incelenmiştir. Yapılan itiraz sonrası değişen bir şey olmamış ve bu durum tüm belediye ve ilgili bakanlıklara bildirilerek plan iptali için dava açılmıştır. 121 Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığının Sapanca Mahmudiye orman köyü içersinde bulunan ve sapanca gölünü besleyendere üzerinde şehircilik anlayışına,imar mevzuatına ve doğal dengeye koruma ilkelerine tamamen aykırı bir biçimde yapılan imar düzenlemesine karşı işlemin iptali açısından Sakarya ( 1 ) İdare mahkemesinde 2009/143 Esas sayılı dosyası ile açılan davada da 2010/131 Esas sayılı kararı ile talebimize uygun olarak karar verilmiştir. Karar Sakarya Büyükşehir belediye başkanlığı tarafından temyiz edilmiş ve dosya halen Danıştay ilgili dairesinde bulunmaktadır. Bu kararın aynen uygulanması beklenirken belediye başkanlığının eski kararında ısrar eden,hatta daha olumsuz bulunan yeni bir imar düzenlemesi yaparak, yeni bir plan askıya çıkartılmıştır.Bu nedenle yeniden ikinci düzenlemenin askı ilan süresi içersinde belediye başkanlığına itirazlar yapılmış olup itiraz sonucu beklenmektedir.. 3.33.2.1. SAPANCA-MAHMUDİYE 1/5000 NAZIM İMAR PLANINA İTİRAZ /KASIM 2011 2008 yılında Sapanca ilçe belediyesi sınırları içerisinde kalan ve Sapanca bölgesinin 16 orman köyünden birisi olan Mahmudiye Orman Köyüne ilişkin olarak; 1/5000 ölçekli nazım imar planı; Sakarya Büyükşehir Belediyesi meclisince onanmış ve askıya çıkarılmış idi. Bu süreçte Sakarya temsilcilik uyarısı ile söz konusu alan incelenmiş ve hatta alanda heyelan riski, dere yatağının tahribatı, orman alanının yok edilişi gibi doğaya yönelik afetlerin varlığı ile bu inceleme merkez afet komitesi üyeleri ile birlikte yapılmıştır. Hazırlanan çekince raporu ile askıdaki plana itiraz edilmişse de dikkate alınmadığından hukuk süreci başlatılmış ve plan iptal davası şubemizce kazanılmıştır. Ancak 3 yıllık süreçte gereği yapılmamış ve 2011 Kasım ayında yeni plan hazırlanarak askıya çıkarılmış ve yine aynı hataların yapıldığı görülmüştür… Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planına yönelik olarak itiraz gerekçelerimiz aşağıdaki gibidir: 1. Planlama alanının özel konumu itibariyle üst ölçekli planlar ve koruma ilkeleri ile uyumlu olması gerekmektedir: Söz konusu plan, bölge ve ülkemiz için olduğu kadar dünya içinde çok büyük önem taşıyan su kaynaklarından olan ülkemizin Sapanca Gölü havzası ile Büyük Melen Baraj Gölü Havzasının bir kısmını kapsamaktadır. 122 Planlama Alanı, Sakarya İli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, 2003 tasdik tarihli Sapanca Gölü Havzası 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı plan kararları ve plan hükümleri kapsamında bulunmaktadır. Bölge için yapılan tüm planlama çalışmalarında bu planların koruma ve gelişme ilkelerine ve bu doğrultudaki plan hükümlerine uyulması, anılan üst ölçekli plan kararları gereği olup, ayrıca bu husus ilgili 3194 sayılı İmar Yasası ve "Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik"te de belirtildiği gibi hukuksal bir zorunluluktur. Bu husus çevre düzeni planlarının bulunduğu alanlar için ilgili yönetmeliğin 7. maddesinde (Ek - R.G.: 17.3.2001- 24345 özellikle altı çizilmiş olup; Çevre düzeni planı ilke, esas ve kararlarına aykırı imar planı yapılamaz. Çevre düzeni planı ile yapılaşma kararı getirilen alanlarda, kentsel ve kırsal yerleşmelerde imar planlarının alan bütününde veya çevre düzeni planında belirlenen etaplara ve/veya çevre düzeni planı ilke ve kararlarına uygun önceliklere göre yapılması esastır. Çevre düzeni planında, tarım alanı, mera, maki-funda vb. kullanım kararı getirilmiş alanlarda konut, sanayi, turizm, enerji, vb. yapılaşma amaçlı uygulama yapılamaz. Şeklinde açıkça hükme bağlanmıştır. Oysaki belediyenizce onaylanarak askıya çıkarılmış bulunan Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları incelendiğinde, planın genelinde 2003 tasdik tarihli Sapanca Gölü Havzası 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile getirilen yapılaşma kararlarına açıkça aykırı olan kullanım ve yapılaşma kararları önerildiği görülmektedir. Şöyle ki; a. Orman ve Sapanca gölünü besleyen Mahmudiye deresi gibi son derece önemli doğal eşikle sınırlanmış olan kırsal yerleşme karakterindeki Sapanca-Mahmudiye orman köyü için; Sapanca Gölü Havzası 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, köyün meskûn ve seyrek yoğunluklu konut dokusunu korumuş ve bu alan için herhangi kentsel ve veya kırsal gelişme konut alanı öngörmemiştir. o Ancak, önemli mevcut orman alanlarını, doğal doku ve çevreyi sürdürülebilir kılmak üzere alınmış bu stratejik arazi kullanım kararına rağmen, planlama alanındaki meskûn konut dokusuna eşit büyüklükte bir alan daha (neredeyse mevcut konut alanlarının aralarında yer alan tüm boşlukların doldurulması biçimiyle?) konut gelişim alanı olarak imara açılmak istenmektedir. b. 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının orman alanlarına ilişkin hükümlerinde orman alanlarının korunarak geliştirilmesi esas alınmış olmasına ve “orman alanları içerisinde özel mülkiyete konu olan alanlar ile orman olarak tapuda tescil edilmemiş ancak orman niteliğini gösteren ve planda orman ve ağaçlık olarak belirlenmiş alanlarda ifraz yapılamayacağı ve bu alanlarda sadece tarım ve hayvancılıkla ilgili yapılar yer alabilir” hükmüne rağmen, o 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında orman alanı olarak gösterilen alanlarda gelişme konut alanları önerilmiştir. 123 c. Çevre düzeni planlarının genel ilkesi uyarınca; Sapanca Gölü havzası sınırları içerisinde var olan tüm doğal ve kültürel değerlerin koruma altına alınması gerekmekte olup, bu konuda idarelerin hassasiyet göstermesi esas alınmıştır. Bu anlamda gerek vadinin topografyası gerek doğal bitki örtüsü, dere ve dere yataklarının taşıdığı doğal nitelikler açısından, anılan bölgenin doğal sit alanı olarak tescilinin sağlanması ve planlama çalışmalarında da bu ilkelere uyulması gerekmektedir. o Sapanca Gölü havzası sınırları içerisinde var olan tüm doğal ve kültürel değerlerin koruma altına alınması yerine,bölge adeta kentsel bir yerleşme alanı olarak kabul edilmiş ve tüm planlama bu kabul üzerine kurgulanmıştır. 2. Askıdaki planda, plan hazırlama tekniğine aykırı ifadeler-gösterimler yer almakta, “orman alanı “ lejantının yanı sıra “2B orman alanı” lejantı ayrıca kullanılmaktadır. Çevre düzeni planı ilkelerine uygun olarak orman olarak korunup geliştirilmesinin esas olması gerekliliğine dair hiçbir koşul getirilmeden, planlama tekniğinde yer almayan “2B orman alanı” lejantı planda yer almıştır. o Üstelik orman alanı lejantı ve 2B orman alanı lejantı aynı gösterimle ifade edilmiştir. o “2B” olarak ifade edilen alanlar, halen orman alanlarıdır ve böylesi ayrı bir ifade kullanılması anlaşılamamaktadır. Bu alanlar için planlama tekniğine aykırı olarak 2B lejantı kullanımı, halen orman vasfında bulunan korunması gereken doğal alanları, adeta yapılanmaya teşvik eden bir ifade biçimi olmuştur. 3. Sapanca gölünün en büyük beslenme kaynaklarından biri olan ve 1/25000 ölçekli planda sınırları açıkça belirtilmiş olan ve koruma sınırları açıkça belli olan Mahmudiye deresi ve dere yatağının, gelişme konut alanları ve idari tesis alanları ve kaynak suları şişeleme ve ambalajlama tesisleri lejantı ile yapılaşmaya açıldığı görülmektedir. o Plan üzerinde ve planlama alanında daha önce yapılan tetkiklerimiz sırasında; özellikle “kaynak suları şişeleme ve ambalajlama tesisleri alanı” olarak gösterilen alanda, henüz plan onaylanmamış durumda iken; heyelan riski olan ve aynı zamanda doğal peyzaj varlığı durumunda orman niteliği taşıyan bir bölge içinde, görülen heyelan sınırına bitişik olarak inşa edilen bir tesisin varlığı ve ilave inşaatlarının da devam ettiği tarafımızdan tespit edilmiştir. Akabinde başlayan hukuk sürecinde de bu durum bilirkişi heyetince tespit edilmiştir. o Tesisin bulunduğu; dere ve dere yatağı ile taşkın alanı olan ve bir bölümü ile orman niteliği taşıyan, yüksek eğimli topografyasıyla da heyelan potansiyeli bulunan alan, doğal kriterleri ve eşik değerleri ile evrensel planlama ve şehircilik ilkelerine göre yapılaşmaya açılmaması gerekli bir alan olduğu gibi, 1/25000 ölçekli çevre düzeni planında da bu alan yapılaşmaya kapalı bulunmaktadır. Bu nedenle, önceki itirazımızda; “Bütün bu koşullara ve su kaynaklarının yetkili idaresince yapılan uyarılara rağmen; bu ve bu gibi alanlardaki mevcut ve kaçak olduğu son derece açık olan yapılaşmaları yasallaştırmak üzere plan yapılaması hukuk ilkelerine aykırı olduğu gibi, planlama şehircilik ilke ve esasları ile kamu yararına da açıkça aykırı bulunmaktadır.” demiş, plan ve uygulama açısından gereği yapılmadığı için hukuk sürecini başlatmıştık. 124 Ancak, yeni önerilen Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planında, bu gayri resmi olarak mevcut olduğu tespit edilen su şişeleme tesisi için yer değişikliği yapıldığı, heyelan alanından bir parça uzaklaştırıldığı, bir önceki planda ”mevcut konut alanı” olarak ifade edilen yere konumlandırıldığı görülmüştür. Mevcut konut alanı, şişeleme alanına yani ticaret alanı-sanayi alanı gibi bir dönüşüme maruz o kalmaktadır. Mevcut bir yerleşim için bu öngörünün gerçekleşmesi firma tarafından satın alma ile mümkün olabileceğinden, planlama aşamasında bu satın almanın öngörülmüş olması şaşırtıcıdır. Heyelan riskli alanda, dolgu ve hafriyatlar ile dere yatağını da kullanarak kaçak olarak yapılan o binlerce metrekare inşaatın, tüm hukuki işlemlere rağmen uygulamada hala yerinde var olması odamızca anlaşılamamışken, bu defa tesisin yeni bir yerde, eskisinin 150-200 m ilerisinde yeniden yapılanması ve yine dere kenarında konumlanmasının planlanması hiç anlaşılamamaktadır. 4. Önerilen planda turizm alanı olarak gösterilen alan, önceki planda orman alanıdır. Bu durumda orman içi turizm olabileceği düşünülmektedir. Ormanların korunması için bu alanlarda yapılacak turizmin mahiyeti mevzuat açısından sınırlanmakta olup, planda turizm alanına ilişkin açıklayıcı bir plan notu olmadığı görülmüştür. Tüm bu gerekçeler ile Planlama ve şehircilik ilkelerine, plan disiplin ve hiyerarşisine, Sakarya İli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile Sapanca Gölü Havzası 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planına ve ilgili kanun ve mevzuata aykırı olarak hazırlanmış bulunan Sapanca-Mahmudiye Köyü 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planına itirazımızı ve 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı denetim koşullarının gereği yerine getireceğimizi bildirir, ileride doğacak geri dönüşü mümkün olmayan sakıncaların meydana gelmesini engelleyebilmek için askıdaki planın geri çekilerek Sapanca Gölü Havzası 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı denetim koşullarının ivedi olarak yerine getirilmesi için gereğini önemle talep ederiz. İtirazın reddedilmesi durumunda ise yine idare mahkemesinde yeni imar düzenlemesinin iptali açısından dava açmak,yargı kararlarını yerine getirmemek nedeniyle suç duyurusunda bulunmak dahil her türlü işlem yapılacaktır. Ayrıca bu hususta çevre felaketine neden olanlar hakkında suç duyuruları da yapılmış olup bu nedenle Sapanca Asliye ceza mahkemesinde 2009/75 Esas sayılı dosya ile SIRMA SU yetkilisi YUSUF KENAN DİŞLİ hakkında ceza davası açılmıştır.BU DAVA 2010/131 karar sayılı kararı ile ilgilinin mahkumiyeti şeklinde sonuçlanmış olup, temyiz incelemesi devam etmektedir. İzmit Seka arazisinde Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararlarına Aykırı Olarak yapılan fabrika yıkımları ile alanın büyük bir bölümünün mevzuata aykırı olarak film platosuna verilmesi gibi hukuka aykırı ve suç teşkil eden işlemler yapılmış olup bu hususlarda da ilgililer hakkında suç duyurularında bulunulmuştur. 125 3.33.3. KUZEY MARMARA OTO YOLU Kuzey Marmara oto yolu ile ilgili imara aykırı düzenlemeler nedeniyle de gerekli itirazlar yapılmıştır. 3.33.4. HAKSIZ REKABET HK SUÇ DUYURUSU Selim Kızıltaş adlı kişinin kendisini mimar gibi göstermesi ve mimarlık işleri yapmaya çalışması nedeniyle de hakkında suç duyuruları yapılmış bulunmaktadır. 3.34. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBE 1990/2012 DÖNEM BAŞKANLARI 5.Dönem Yönetim kurulu önceki dönem başkanları ile bir araya gelerek, şubemiz ve mesleğimiz hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi. 126 3.35. BASINDAN ÖRNEKLER 127 128 129 130 131 132 133 134 135 3.36. TMMOB MİMARLAR ODASI KOCAELİ ŞUBESİ ÜYE PROFİLİ VE 2010-2011 MESLEKİ DENETİM BİLGİLERİ 2010 Yılı Kocaeli Şube Üye Sayısı-Dağılım Sakarya Temsilciliği 125 Gebze Temsilciliği 121 üye sayısı 335 Kocaeli Şube 0 100 200 300 BTB İLK BAŞVURU+YENİL EME 39% DİĞER 47% 400 BTB İLK BAŞVURU+YENİLEME KAMU DİĞER KAMU 14% 136 2011 Yılı Kocaeli Şube Üye Sayısı-Dağılım 2011 YılıKocaeliŞubeÜyeS üye sayısı Sakarya Temsilciliği 135 Gebze Temsilciliği 135 üye sayısı 339 Kocaeli Şube 0 100 200 300 BTB- İLK BAŞVURU - YENİLEME 38% DİĞER 47% 400 BTB- İLK BAŞVURU - YENİLEME KAMU DİĞER KAMU 15% 137 TMMOB MİMARLAR ODASI 01-01-2010 / 31-12-2010 MESLEKİ DENETİM BİLGİSİ PROJE TUS 2 ADET M KOCAELİ ŞUBE 2205 1854919.73 398 GEBZE TEMSİLCİLİĞİ 1679 SAKARYA TEMSİLCİLİĞİ TOPLAM ŞANTIYE ADET M 2 2 ADET M 90557.71 14 24056.97 3575958.57 80 13199.72 333 399030.59 2281 2011723.47 700 152809.66 196 257124.61 6165 7442601.77 1178 256567.09 543 680212.17 2010 YılındaKocaeliŞubevebağlıtemsilciliklerindeki; -Proje adetlerinin %35’i KocaeliŞube, %27’si GebzeTemsilcilik, %38’i ise Sakarya Temsilciliğinde onaylanmıştır. -Tus adetlerinin %34’ü Kocaeli Şube, %7’si Gebze Temsilcilik, %59’u ise Sakarya Temsilciliğinde onaylanmıştır. -Şantiye adetlerinin %3’ü Kocaeli Şube, %61’i Gebze Temsilcilik, %36’sı Sakarya Temsilciliğinde onaylanmıştır. PROJE ADETİ TUS ADETİ Kocaeli Şube Kocaeli Şube 38% 35% 34% Gebze Temsilciliği Sakarya Temsilciliği 27% Gebze Temsilciliği 59% 7% 2010 ŞANTİYE ADETİ 3% Kocaeli Şube 36% 61% 138 Gebze Temsilciliği Sakarya Temsilciliği Sakarya Temsilciliği TMMOB MİMARLAR ODASI 01-01-2011 / 31-12-2011 MESLEKİ DENETİM BİLGİSİ PROJE TUS ADET M2 KOCAELİ ŞUBE 3049 GEBZE TEMSİLCİLİĞİ ŞANTIYE ADET M2 ADET M2 2635876.99 521 98878.97 9 36790.05 1890 4087479.36 87 23141.38 479 807129.14 SAKARYA TEMSİLCİLİĞİ 2750 2528421.03 798 296571.93 398 482619.45 TOPLAM 7689 9251777.38 1406 418592.28 886 1326538.64 2011 SenesindeKocaeliŞubevebağlıtemsilciliklerindeki; -Proje adetlerinin %40’ı Kocaeli Şube, %24’ü Gebze Temsilcilik, %36’sı ise Sakarya Temsilciliğindeonaylanmıştır. -Tus adetlerinin %37’si Kocaeli Şube, %6’sı Gebze Temsilcilik, %57’si ise Sakarya Temsilciliğinde onaylanmıştır. -Şantiye adetlerinin %1’i Kocaeli Şube, %54’ü Gebze Temsilcilik, %45’i Sakarya Temsilciliğinde onaylanmıştır. PROJE ADETİ TUS ADETİ 40% 24% Kocaeli Şube 57% Gebze Temsilciliği 336% Kocaeli Şube 37% Gebze Temsilciliği 6% Sakarya Temsilciliği 2011 ŞANTİYE ADETİ Kocaeli Şube 1% 45% Gebze Temsilciliği 54% Sakarya Temsilciliği 139 Sakarya Temsilciliği 3.37. 5.DÖNEM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ Bütçe Raporu, Faaliyet Raporunun basım aşamasında halen aktif bir süreçte olduğu için (Ocak 2010-Şubat 2012) yayın içine alınamamıştır. Bütçe Raporu tüm meslektaşlarımıza ayrıca iletilecektir. 140